F m dostoyevski suç ve ceza

Page 1

Bu kitap, Patates Baskı Ekibi tarafından tek kopya olarak, Beyazıt Devlet K•t•phanesi G‚rme Engelliler b‚l•m•nde kullanılmak •zere g‚rmeyen okuyucuların yararlanabileceği hale d‚n•şt•r•lm•şt•r. Bu …alışma Patates Baskı'nın s‚z konusu kamu hizmetine destek sağlamak amacı ile g‚n•ll• olarak y•r•tt•ğ• bir faaliyettir. †TEKİ KLASİK Fyodor Mihaylovi… Dostoyevski Kapak Dizaynı: †teki Ajans Kapak Resmi: Efkan Beyaz Dizgi: †teki Ajans Baskı: Emel Matbaası, Ankara, 1996 Y‚netim Yeri: Dr. Mediha Eldem Sk. No: 52/1 Kızılay/ANKARA TeI.Fax: 433 96 09 †teki, A…ı Yayıncılığın Kuruluşudur. BEYAZIT DEVLET KˆT‰PHANESİ SUŠ VE CEZA Cilt 1 Demirbaş No. Rus…a'dan Ševiren Mazlum Beyhan ISBN 975-7782-60-2 Yazar ve Romanı ˆzerine D•nya edebiyatının en b•y•k yazarlarından biri olan Fyodor Mi-haylovi… Dostoyevski 30 Ekim 1821 g•n• Moskova'da bir doktor ailesinin …ocuğu olarak d•nyaya geldi. 1843 yılında, askeri ‚ğrenci olarak okuduğu Petersbıırg m•hendislik okulunu bitirdi, ancak bir yıl askeri m•hendis olarak …alıştıktan sonra istifa etti. Nicedir verdiği bir kararla, edebiyat hayatına atıldı. Bundan hemen sonra da, 1844 yılında, Dos-toyevski imzasıyla ilk yapıtı yayımlandı; bir …eviriydi-bu. Balzac'ın "Eııgenie Grandet "sini …evirmişti. 1845 Mayısı'nda Dostoyevski daha •niversite ‚ğrenciliği yıllarından tasarladığı ilk romanı Bedniye Lyııdi (insancıklar) 'ı bitirdi. Romanın m•sveddelerini yazarın yakın dostu D.V. Grigorovi… ve •nl• ozan Nekrasov okudular. Heyecanlan ‚ylesine b•y•kt• ki, doğruca devrin •nl• eleştirmeni Belinskiy'e gittiler. "İnsancıklar"ı, Belinskiy de …ok beğendi ve beğenisini, "... Gogol'• de ge…ecek... bundan ‚nceki b•t•n edebiyatı g‚lgede bırakacak bir deha ile karşı karşıyayız", s‚zleriyle dile getirdi. "İnsancıklar" 1846 yılında yayımlandı. Gerek "İnsancıklar" gerekse, yazarın bununla birlikte yayımlanan ikinci kitabı Dvoynik (Benzer) b•y•k ilgi topladı. Daha sonra "Su… ve Ceza "da en parlak bi…imde dile gelecek olan, yazarın yoksul, umarsız insanlara ve hayatın trajik yanlarına karşı duyduğu b•y•k ilgi ve duyarlılık, daha bu ilk yapıtlarında kendini g‚stermeye başlamıştı. 1847 yılında yazar •topyacı sosyalist Petraşevski'nin grubuna girdi. Grup •yeleri zaman zaman toplanıyorlar, yazdıkları yazı ve şiirleri okuyup, felsefi tartışmalar yapıyorlardı. Bu toplantılardan birinde Dostoyevski, Moskova'dan eline ge…en ve gizli dağıtılan Belinskiy'nin Gogol'e yazdığı bir mektubu okudu. . Dostoyevski ve grubun ‚teki •yeleri 23 Nisan 1849 g•n•, Šar I. Nikolay'ın polisince tutuklandılar ve sekiz ay s•ren gizli duruşmalar sonunda idama mahk‹m edildiler. 22 Aralık 1849 g•n• Sernyonov alayının geniş eğitim alanına getirildiler. Cezaların uygulanması i…in ilk •… kişilik grubun direklere bağlandığı sırada bağışlandıkları bildirildi. Dostoyevski'nin cezası 4 yıl k•rek, 5 yıl da s•rg•ne …evrilmişti. Yazar, 1854 yılma kadar 4 yıl Omsk cezaevinde kaldı, daha sonra da, 1859 yılına kadar, 5 yıl, Semtpalatinsk'teki birlikte er olarak hizmet g‚rd•.. Cezası bitip de Petersburg'a d‚ner d‚nmez yeniden yazmaya koyuldu. Dyadyıışkin Son (Amcanın R•yası) ve Selo Stepan…ikova iyego obitateli (Stepan…ikova K‚y• ve Sakinleri) 'nden sonra, art arda b•y•k romanları yayımlamaya başladı. Unijenmye i oskorblenniye


(Ezilenler ve Horlananlar) Omsk'taki mahpusluk yıllarının anılan olan ve 1860'lı yılların ilerici, demokrat okurlarıma coşkuyla karşılanan Za-piski iz mertvogo doma, (†l• Evinden Anılar), Prestuplenie i nakaza-nie (Su… ve Ceza), Igrok (Kumarbaz), Idiot (Budala), Besi (Cinler), Podrostok (Delikanlı), Bratya Karamazovı (Karamazov Kardeşler) vd. B•y•k yazar 28 Ocak 1881 g•n• ‚ld•. Dostoyevski 1840'ların •topik sosyalizm d•ş•ncesinin etkisinde kaldı. Ancak k•rek ve s•rg•n hayatı bu etkilenimi ‚nemli ‚l…•de değiştirdi. Yazar, cezaevi ve s•rg•ndeyken, o yıllar edebiyatında sık…a g‚r•len roman kişilerinden bambaşka insanlarla birlikte oldu; bunlar k‚yl•ler ve askerlerdi. Ama gen… yazar aralarında olmasına karşın, "kara halk" dediği bu insanların i… d•nyalarına girmesini ‚nleyen sağır bir duvarla karşılaştı. O d‚nemler Rusyasında aydınlarla halk ara-• sındaki derin u…urum, sonraki yıllarda da Dostoyevski'yi derin bir bi…imde etkiledi. Bu durum bir bakıma onun b•y•k trajedisiydi. 1850'lerde b•t•n Avrupa'yı saran gericilik dalgası, Dostoyevski'de devrimin olabilirliği •zerine kuşkular uyandırdı ve 60'lı yıllarda onun Šernişevski ve ‚teki devrimci demokratların karşısında yer almasına neden oldu. 1861 k‚yl• reformu sırasında ve ondan sonra ağabeyiyle birlikte yayınladığı Vremya ve Epoha adlı dergilerinde, halkı …arlıkla savaşa …ağıran 60'lı yıllar devrimci demokratlarına karşı, ‚nlerindeki en ‚nemli g‚revin, halkla aydınların ve soyluların yakınlaşmasını sağlamak olduğunu, savunan yazılar yayımladı. Dostoyevski'nin 1860-70 yıllan arasında yazdığı romanlarına da yansıyan bu siyasal tavrı, onun aynı zamanda, Šernişevski, Saltıkov-Ş…edrin gibi demokratik halk hareketi temsilcileriyle …atışmasına da yol a…tı. Aslında bu hareketin temsilcileri de Dostoyevski gibi halkla aydınların birbirine yaklaşmasını sağlayacak yolun arayışı i…indeydiler. Ancak onlar Dostoyevski'den farklı olarak, halk yığınlarında devrimci bilincin artmasının ve halkın aydınlarla birlikte …arlığa karşı savaşa girişmesinin, bu yakınlaşmanın ‚nkoşulu olduğunu anlıyorlardı. Dostoyevski'nin, d‚neminin sosyalist ve devrimci demokrat d•ş•ncesiyle giriştiği polemik, en iyi yansısını, "Su… ve Ceza " romanında bulmuştur. Su… ve Ceza "Su… ve Ceza" 1866 yılında yayımlandı. Šok ‚nemli toplumsal olayların, moral sarsıntıların yaşandığı bir d‚nemdir bu. Romanın konusu …ağdaş Rusya 'dir. Kahraman …ağdaştır, o yılların b•t•n acılarını, yaralarını i…inde taşıyan gen… bir ‚ğrencidir. Dostoyevski 1865 yılında M.N. Katkov'a yazdığı bir mektupta bu durumu, "... olaylar g•n•m•zde ge…iyor, yani şu bulunduğumuz yıl i…inde" diyerek belirtmektedir. . Yazarın kendisi i…in de …ok g•… yıllardır romanını yazdığı yıllar. B•y•k yalnızlıkları yaşamak, …ok zor kararlar almak zorunda kaldığı yıllardır. 1864 yılında …ok sevdiği insanları ardarda yitirmiştir: karısı Mariya Dmitriyevna, kardeşi Mihayil Mihaylovi…, yakın dostu, ozan ve eleştirmen Apollon Grigoryev... Romanını yazdığı yıllarda, Petersburg'ta oturduğu semt, k•…•k memurların, ‚ğrencilerin, dar gelirlilerin oturduğu semttir. Romanının kahramanı Raskolnikov 'u oturttuğu eve …ok yakın bir evde oturmuştur kendisi de. O yıllarda iki Petersbıırg vardır. Biri, g‚renleri bug•n de b•y•leyen mimari anıtlarıyla, parkları, bah…eleriyle Saray Petersbıırg'u; ‚teki, tozlu yollan, pis evleri, at‚lyeleri, seyyar satıcıları, meyhaneleri, mezeci d•kkanlarıyla yoksulların Petersbıırg'u. Dostoyevski her iki Petersbıırg'u iyi biliyordu. M•hendislik okulunda okuduğu yıllar. -Yazlık Bah…e yakınında bir saraydı okulun yapısı- Saray Petersbıırg'unu tanıma olanağını bulmuştu. Ama tıpkı romanının kahramanına olduğu gibi, -ona da hi…bir şey vermiyordu, bu Petersbıırg. Onun y•reği ‚teki Petersbııg'daydı. "Su… ve Ceza "nın odak noktasını, t•m XIX. yy. ger…ek…i edebiyatı i…in ge…erli olan sorun oluşturur. Bu, XVIII. yy. Fransız burjuva devriminden sonra Batı Avrupa'da ve 1861 toprak reformundan sonra Rusya'da oluşan yeni koşullar i…inde, insan kişiliğinin olası gelişme yolları sorunudur. Yeni toplumsal yapının …elişkilerini hen•z g‚remeyen aydınlanmacı-romancılar


mutlakıyetin yokoluşunun, insanın …ok y‚nl• gelişimini olanaklı kılacağına inanıyorlardı. Ama burjuvazinin zaferinden sonra, "herkesin herkese karşı" bireyci savaşma dayanan toplum koşullarında, kişiliğin ‚zg•r ve uyumlu gelişiminin hayalden başka bir şey olmadığı …abucak anlaşıldı. Balzac, Stendhal, Dickens, Thackeray, Flaubert ve ‚teki Batı Avrupalı romancılar, burjuva toplıı-nıınun, kişiliğin uyanmasını sağlamakla birlikte, onun gelişimi i…in ne b•y•k bir engel oluşturduğunu, kişiliği maddi ve manevi anlamda nasıl yok ettiğini g‚zkamaştıncı bi…imde g‚sterdiler. Pıışkin'den başlayarak XIX. yy. Rus yazar ve ozanları da, Batılı …ağdaşları gibi, kişiliğin ‚zg•r gelişimi i…in a…tıkları savaşın bayrağını y•celere kaldırdılar. Puşkin "Šingeneler"de, "Yevgeniy Onegin'de, "Ma…a Kızı"nda, bireyci hayat felsefesiyle, bireyci ahlakın insanlığa aykırı, yaşamdan kopuk bir ahlak olduğunu g‚sterebildi. Puşkin 'den başlayarak Rus edebiyatında, ilk bakışta birbiriyle …elişir gibi g‚r•nen, ger…ekteyse karşılıklı olarak birbiriyle ilişkili ve birbirini tamamlayan iki konu g‚r•ld•: kişilik haklarının savunulması konusuyla, bireyci burjuva felsefe ve ahlakının -"yalnızca kendisi i…in serbestlik" isteyen , insanın ahlakının- eleştirilmesi konusu. "Su… ve Ceza"da bu iki konunun organik bileşimi, bu romanın derin insancıl heyecanını, şimdi ve gelecek i…in hep var olacak değerini belirleyen en ‚nemli ‚ğedir. Dostoyevski hayatının son g•nlerinde bir insan ve bir yazar olarak en b•y•k emelinin, Rusya 'da ve t•m d•nyada ezilen insanlara yardım etmek, "d•ş•nce ve ışık •lkesi"ne. giden yolu bulmak olduğunu yazmıştı. B•t•n XIX. yy. ger…ek…i edebiyatında, b‚ylesine y•rekli, b‚ylesine g•…l• bir bi…imde, geniş yığınların i…inde bulunduğu yoksulluğu, acıları, toplumsal eşitsizliği, ezilişi "Su… ve Ceza " kadar başarıyla dile getirebilmiş bir başka roman daha yoktur. Ancak Dostoyevski'nin bu romanı, yalnızca ezilmişliğin ve toplumsal k‚t•l•klerin s•r•kleyici trajizmini dile getirmekle kalmaz. Bu, aynı zamanda en y•ce yargı yeri olarak insan vicdanına ve insan aklına bir başvurudur. Dostoyevski de başkahramanıyla birlikte, yoksulluğun ve acı …ekmenin her toplum i…in ka…ınılmaz olduğunu, bunların insanlığın değişmez yazgısı olduğunu ileri s•ren d‚neminin d•ş•n•rlerine, bunların ileri s•rd•kleri -kimi dinseld•ş•ncelere şiddetle karşı …ıkmıştır. B•y•k yazar, bir hi… olarak kalmak, ses …ıkarmadan boyun eğmek, her şeye s•rekli katlanmak istemeyen, tam tersine, b•t•n varlığıyla toplumsal eşitsizliklere başkaldıran, haksızlıkla uzlaşmayan insanın ahlaki y•celiğini tutkuyla, coşkuyla savunmuştur. XIX. yy. başlarının romantik yazarları, "orta halli" hayata, hayatın "olağanlıklarına" karşı insanın giriştiği her t•rl• isyanı y•celtiyorlardı. XIX. yy .ın ikinci yansında …ok daha karmaşık tarihsel koşulların ge…erli olduğu bir d‚nemde yaşayan Dostoyevski ise, yalnızca, romanının kahramanını …evreleyen dış d•nya koşullarım değil, kahramanının davranışlarına y‚n veren ‚znel koşulların da felsefi ve psikolojik …‚z•mlemesini yapmıştır. Bu durum "Su… ve Ceza" yazarına, ‚ncele-rince b‚ylesine …ok.y‚nl• ve keskin bi…imde dile getirilememiş pek …ok sorunu ilk kez dile getirenlerden biri olma ‚zelliğini kazandırmıştır. Dostoyevski "Su… ve Ceza"da kendisiyle ve …evresiyle uyuşmayan, toplumsal eşitsizliklere karşı b•y•k bir nefret duyan, d•r•st, d•ş•nen, aydın bir gencin …ok y‚nl• portresini …izer. Ama burjuva toplumunda bireysel ve toplumsal karşı koyusun yalnızca sağlıklı bi…imleri değil, hastalıklı bi…imleri de vardır. Kişisel …ıkar g‚zetmeyen i…ten birtakım d•ş•nceler, toplumsal eşitsizliklerin nihai nedenlerini ve bunlarla savaşım yollarını kavramaya her zaman yetmemektedir. Toplumsal baskı ve zulm•n filizlendiği k‚kten, ezilen insanlara karşı coşkulu bir sevgi, onların acılarını paylaşma, haklarını savunma heyecanı, i…inde yaşanılan topluma karşı bireysel, umutsuz, anarşist…e başkaldırılar da gelişebilir. İşte Dostoyevski romanında -daha sonra tarih…e de doğrulanan- bu d•ş•ncelerden yola …ıkmıştır. "Su… ve Ceza"nın …atısını bir su…un psikolojik ‚yk•s•yle, onun ahlaki sonu…lan oluşturur. Ancak romanının başkalıramam Rodiyon


9 Raskolnikov sıradan bir su•lu değildir. Su•unu, geliştirdiği d„ş„nce sisteminin, hem kendi g…z„nde, hem de başkalarının g…z„nde doğruluğunu kanıtlayabilmek i•in, kendine …zg„ toplumsal psikolojik bir deney olarak işler. Bu bakımdan cinayetten …nce ve sonra su•lunun i•inde bulunduğu durumun psikolojik •…z„mlemesi, Raskolnikov'un felsefi teorisinin analiziyle birlikte verilmiştir romanda. Bu durum Dosto-yevski'ye, d…neminin d„ş„nsel ve ahlaki yalpalamalarını, …zellikle de kentlerdeki her t„r sınıfsal k…kenden, demokrat gen•lerin yaşadıkları kararsız, değişken, sarsıntılı durumu yansıtab„me olanağı vermiştir. Raskolnikov akıllı, aydın, d„r„st bir gen•tir. Eski bir Petersburg evinin bir dolabı andırır k„•„c„k •atı b…lmesinde oturmaktadır. †evresindeki yoksulların yaşamını g…zlemekte, yalnızca kendisinin değil, binlerce başka insanın da bu d„zen i•inde yazgılarının ka•ınılmaz olarak yoksulluk, hastalık, erken …l„m olduğunu g…rmektedir. Bu durum onda yoğun d„ş„nsel arayışlara yol a•mıştır. Arayış peşindedir, anıtı hep yalnızdır. Kimselerle g…r„şmez. İnsanlardan ka•ar. Sorunu kendi başına •…zmek, yalnız kendi g„c„ne yaslanmak ister. İ•inde yaşadığı toplumsal eşitsizlikler „zerine d„ş„n„r: Tarih boyunca geniş yığınlar her t„rl„ eşitsizliğe, haksızlığa boyun eğerken, Muhammed, Napolyon gibi kimi insanlar her t„rl„ toplumsal kuralı •iğneyerek, toplumun gidişini değiştirmişlerdir. Bunlar olağan„st„ insanlardır ve d…nemlerinde su•lu olarak g…r„lm„şler, lanetlenmişlerdir. Ama sonraki kuşaklar bunları kahraman, insanlığın kurtarıcıları olarak g…rm„şlerdir. İ•ine kapandığı yalnızlık ortamında oluşturduğu bu bireyci, toplumsal i•eriği y…n„ndense anarşik d„ş„nceler, sonunda Raskolnikov'u "Ben bir bit miyim, yoksa insan mı? " ikilemine g…t„r„r. Oysa Raskolnikov ge•miş •ağlarda ve kendi yaşadığı •ağda mili/onlarca ezilen insanın toplumsal haksızlıklara neden başkaldırmadık-lan konusunu yeterince ve ciddi olarak d„ş„nememiştir. Ezilen insanların ge•mişte ve şimdi uysalca boyun eğmeleri onda …fke ve acı yaratmakta, kendisim yığınların, halkın, "sıradan " insanların karşısı10 na ve onlardan •okyukarlarda bir yerlere koymaktadır. Raskolnikov'iun bulduğu kurtuluş yolu şudur, hem kendine, hem de herkese, tarihteki …teki "olağan„st„ " insanlar gibi olduğunu, "sıradan " insanların, basit halkın dokunulmaz kabul ettiği temel ahlak kurallarını •iğneme hakkına sahip olduğunu g…stermek... Bulduğu bu •ıkış, kendisinin "olağan„st„ler" grubuna mı girdiğini, yoksa b„t„n …teki zayıf insanlar gibi boyuneğenlerden mi olduğunu anlamak i•in bir sınama olarak nitelediği cinayete g…t„r„r onu. Raskolnikov tasarladığı cinayeti işler. Ancak giriştiği trajik "deney" hi• de onun beklediği sonu•ları vermez. Hem deneyiyle, lıem de g…zlemlediği Lııjin, Svidrigaylov, Sonya Marmeladova gibi kişilerin ortaya koyduğu …rneklerle, Raskolnikov adım adım kendisinin hi• de "olağan„st„" insanlardan biri olmadığı sonucuna varır. Ve sorun, başlangı•ta d„ş„nd„ğ„ gibi, kendisinin Muhammed'den ya da Napolyon'dan daha zayıf olması sorunu değildir. Raskolnikov'un sevdiği kızın ağzından duyduğu ger•ek bambaşkadır: "Yanlışlık temeldedir, "olağan„st„" insanlar teorisidir yanlış olan. Yaşadıkları toplumda da ama•larına ulaşmak i•in bazı insanlar g…zlerini kırpmadan başkalarının kanını d…kmektedir. Sonu• olarak, i•inde yaşadıkları toplumdaki egemen sınıfların her g„n sayısız kez yaptıklarından pek de farklı bir şey değildir onun yaptığı da. Ve Raskolnikov kendi deneyimiyle, insanlık dişi d„zene karşı b…ylesi bir başkaldırının da insanlık dışı bir nitelik taşıdığım, bunun ilerleme ve gelişme sağlayıcı hi•bir …zelliği bulunmadığını, tam tersine ahlaki •…k„şe, kişilik yıkılmasına yol a•tığını g…rmekte; …nce y„reğinin sesiyle, sonra aklıyla, en sonra da b„t„n varlığıyla ger•eği kavramaktadır. Artık Raskolnikov'un g…z„nde ger•ek g„zelliğin ve ahlakın taşıyıcıları, kendilerini …teki insanların „zerinde g…renler değil, a•lığın, yoksulluğun en boğucu koşullan i•inde bile, hayata ve insanlara ilişkin inan•larını yitirmeyen, ahlaki yapılarında en ufak bir


salınma olmayan, su…un, zulm•n her t•rl•s•ne karşı derin bir nefret duyan Sonya gibi sıradan insanlardır. Raskolnikov cinayetten ‚nce her şeyi ince ince hesapladığını sanmış, ama yanılmıştır. Hayatın ger…ekliği, onun d•ş•nd•ğ•nden bambaşka …ıkmıştır. †nce tefeci kadının kızkardeşi su…suz Lizaveta'yı da ‚ld•r11 mek zorunda kalmış ve hi… hesapta olmayan ikinci bir cinayeti işlemiş, sonra t•m•yle rastlantısal bir nedenle karakola gitmesi gerekmiş ve burada cinayetle ilgili olarak kendisinden kuşkulanılmasına yol a…mıştır. Ama onun asıl yanıldığı nokta, işleyeceği su…la ilgili b•t•n ayrıntıları hesapladığım sanması değildir. Su…tan sonra dış d•nya ile ilişkilerinin değişmeyeceğini, daha doğrusu su…un insanlarla ilişkilerini etkilemeyeceğini sanarak, kendi •zerinde yanılmıştır Raskolnikov. Eyleminden dolayı ahlaken yalnızca kendi kendisine karşı sorumlu olduğu, başkalarının yargılarının hi… ‚nemli olmadığı d•ş•ncesi iflas etmiştir. Dostoyevski'nin b•y•k bir ustalıkla dile getirdiği gibi, XVIII. yy. rasyonalist d•ş•n•rlerinin ileri s•rd•klerinin tersine, tek başına bir insan hi… de "yapayalnız" değildir. İnsan yalnızca belirli bir toplum i…inde yaşamakla, her hareketiyle başka insanlara bağlı bulunmakla kalmaz, ama aynı zamanda toplumu kendi i…inde, kendi y•reğinde taşır; ilk bakışta g‚r•lmeyen, ger…ekteyse onu …evresiyle sımsıkı ilişkiler i…inde tutan bir bağla bağlıdır topluma. Bu bağın kopması, kişiliğin hem maddi, hem de manevi planda par…alanmasıyla eşdeğerdir: ya da başka bir deyişle, bu bir t•r intihardır, işte Raskolnikov'un cinayetten sonra derin acılar i…inde toplumdan kopmuşluk duygusunu yaşamasının nedeni budur. En yakınları olan annesiyle kızkardeşini bile kendisine sonsuz uzak, hatta yabancı bulur. Yoksulların, kanını emen, nefret ettiği bir tefeciyi ‚ld•rmek istemiş, ama "kendini" ‚ld•rm•şt•r o. Kendini ahlaken haklı …ıkarmaya …alıştığı onca uzun m•cadeleden sonra. Sonya 'nın da ‚ğ•d•ne uyarak polise teslim olması da bu nedenledir. Dostoyevski, romanının başkahramanı aracılığıyla, kişi- toplum ilişkileri sorununu kendine ‚zg• bi…imde tahlil etmektedir. Raskolni-kov'un bireyci "d•ş•nce"si ve işlediği su…, onu …evresinden ayrı d•ş•rm•ş, bireysel su…luyu toplumdan koparmış ve onu baskı ve s‚m•r•ye karşı onca nefret duymasına rağmen., Lııjin'lerin, Svidrigay-lov'hırın, tefeci Alyona İvanovna'ların ve halkı ezen, s‚m•ren b•t•n ‚teki "al…aklar "ın d•ş•nce arkadaşı yapmıştır. †te yandan Dostoyevski, cinayetten sonra dayanılmaz acılar i…inde kıvranan Raskolnikov'un vicdanını, cinayetin meyvelerini yemesine bile izin vermeyen, halkın ahlaki isterlerine uyabilecek ve kendisi gibi acı …eken, ezilen insanlarla yeniden birlikte olabilecek canlı, sağlıklı bir başlangı…, bir …ıkış 12 noktası olarak g‚stermiştir. Raskolnikov'un cinayetten sonra …ektiği acılar, yazara g‚re, kahramanım ahlaki …‚k•şe ve yokoluşa g‚t•ren, onu halktan soyutlayan bireysel hayallere ve ruhsal sapkınlıklara karşı, onun yapısında varolan toplumsal, halksal ‚z'•n •st•n geldiğini g‚stermektedir. "Su… ve Ceza "yi zamanımızın toplumsal ve ahlaki idealleri uğruna …etin bir savaşa girmiş bulunan …ağdaş okurlar g‚z•nde de ‚nemli kılan derin felsefi ‚z buradadır. Romanın epilogunda yazar, Raskolnikov'un bir erken Sibirya sa-, bahında, ırmak kıyısında tek başına d•ş•nceye dalışını anlatır. "Raskolnikov barakadan …ıkıp doğruca kıyıya indi, burada istif edilmiş k•t•klerin •st•ne oturdu, geniş ve ıssız ırmağı seyre daldı. Bu y•ksek kıyıdan, g‚zalabildiğine uzanan bozkır g‚r•l•yordu. Irmağın uzak karşı kıyısından belli belirsiz bir şarkı duyuluyordu. Orada, g•neşle yıkanan u…suz bucaksız bozkırda, k•…•k kara noktalar halinde g‚…ebe …adırları se…iliyordu. Orada ‚zg•rl•k vardı. Orada, buradakilere hi… benzemeyen, bambaşka insanlar yaşıyordu..." Romanının son ezgilerinin son birka… notası olan bu s‚zlerde, Dos-toyevski'nin ve kahramanının, ‚zg•r insanların sakin, huzurlu yaşamlarına duydukları b•y•k ‚zlem dile getirilmektedir. B•y•k Rus yazan ‚mr• boyunca acılar …ekerek b‚yle bir hayata uzanan yolu


aramıştı. Derinden derine ve i…i burkularak aradığını bulamayacağını biliyordu. Kahramanını, yazgısında kesin bir ahlaki d‚n•ş yaptırarak, "yeni bir hayat "ın eşiğinde bırakmasının nedeni budur. Raskolnikov kendine ve başkalarına yalan s‚ylemeyen d•r•st bir insandır. Cinayetten sonra bile sonuna kadar d•r•st kalmıştır, hem kendine karşı, hem başkalarına karşı. İşte bu nedenle Dostoyevski, kahramanının ‚yk•s•n•, bir d•ş•ş•n ‚yk•s• değil, ahlaki y•kselişin ‚yk•s• sayar. Bir yanlış yapan ve yanlışını anlayan Raskolnikov, bu yanlışın altında ezilip yok olmaz, kendinde kendini yeniden yaratacak i…g•…ler bulur, insanlık dışı "d•ş•nce"sinin başarısızlığa uğrayıp yok olması/onun kişiliğinde yepyeni bir insancıllığın başlamasına kaynak oluşturur. Dostoyevski'nin romanında …izdiği tablo olduk…a karanlıktır. Ama bu karanlık i…inde yine de bir ışık vardır. Bu, Raskolnikov'un insanlara 13 ger…ekten hizmet etmenin yolunu ve ara…larını bulacak ahlaki g•ce, cesarete ve kararlılığa sahip olduğuna duyduğumuz inan…tır, …•nk• Raskolnikov her şeye karşın "insan " olarak hamiştir. . İnsan dehasının yarattığı en y•ce yapıtlardan biri olan bu romanın son sayfasını da …evirip kapattığımız zaman i…imizde aydınlık bir şeyler duymamızın nedeni de bu olsa gerek. MAZLUM BEYHAN 14 Birinci B‚l•m I Temmuz başlarında …ok sıcak bir g•n, akşama doğru, gen… bir adam "S" sokağındaki bir pansiyonda kiraladığı k•…•k odasından …ıktı ve ağır, kararsız adımlarla "K" k‚pr•s•ne y‚neldi. Ev sahibiyle merdivenlerde karşılaşmaktan kurtulmayı başarmıştı. Kiraladığı k•…•k oda, beş katlı y•ksek bir evin …atı ka-tındaydı ve odadan …ok bir dolabı andırıyordu. Yemek ve ‚teki hizmetler de i…inde olmak •zere kiralamıştı odayı. Ev sahibi kadın bir merdiven aşağıda ayrı bir dairede oturuyordu ve gen… adam her sokağa …ıkışında, ev sahibi kadının merdivenlere doğru ardına dek a…ılmış olan mutfak kapısının ‚n•nden ge…mek zorundaydı. Buradan her ge…işinde de gen… adam korkuya benzer sayrılı bir duygu i…inde kalır, utan… duyar, y•z•n• bu-ruştururdu. Ev sahibi kadına epey borcu vardı ve onunla karşılaşmaktan …ekmiyordu. Korkak ve …ekingen biri değildi aslında. Hatta tam tersine; ama bir s•redir tedirgindi, gerilim i…indeydi. †ylesine kendi i…ine kapanmış, ‚ylesine herkesten kopmuştu ki, yalnızca ev sahibi kadınla değil, kiminle olursa olsun karşılaşmaktan ka…ınıyordu. Ezici bir yoksulluk i…indeydi, ama şu son g•nlerde buna bile aldırdığı yoktu. Asıl işlerini t•m•yle bir yana bırakmıştı ve bunlarla uğraşmayı hi… istemiyordu. Aslında o kendisine karşı neler tasarlıyor olursa olsun, ev sahibi kadına da aldırdığı yoktu. Ama merdivenlerde durmak, kendisini hi… mi hi… ilgilendirme-. yen g•ndelik birtakım sa…maları dinlemek, kira borcu konusundaki sızlanmalara, korkutmalara, yakınmalara katlanmak, •stelik yakasını kurtarabilmek i…in s‚zde nedenler bulmak, ‚z•rler dilemek, yalanlar s‚ylemek... Hayır, merdivenleri bir kedi sessizliğiyle inip sıvışmak yapılacak en iyi şeydi. Ama bu kez bor…lu olduğu kişiyle karşılaşmak korkusu, sokağa …ıktığında kendisini bile şaşırttı. 17 "Ne denli zorlu bir işe girişmek istiyorum, ama aynı zamanda da ne denli boş şeylerden korkuyorum!" diye d•ş•nd• tuhaf bir g•l•msemeyle. Hmm... Evet... Hem her şey insanın kendi elinde, hem de insan yalnızca korkaklığı y•z•nden ne fırsatlar ka…ırıyor... Bu artık yadsınamaz bir ger…ek, bir belit. İlgin… bir şey, acaba insanlar en …ok neden korkarlar? Atacakları yeni bir adımdan, kendi s‚yleyecekleri yeni bir s‚zden herhalde... Ben de amma gevezelik ediyorum ha! Gevezelik ettiğim i…in de hi…bir şey yapmıyorum. Ya da ş‚yle, hi…bir


şey yapmadığım i…in gevezelik ediyorum. Gevezelik bana şu son ay i…inde g•nlerce bir k‚şede yatmaktan ve d•ş•nmekten gelmiş bir şey. D•ş•nd•klerim de bir şey olsa bari, ipe sapa gelmez şeyler... Peki şimdi ni…in gidiyorum? Yapabilecek miyim d•ş•nd•ğ•m şeyi? Hem ciddi bir şey mi bu? Hayır, hi… de değil. D•şlerle avutup duruyorum kendimi; oyuncaklarla! Evet, evet oyuncaklarla!" Boğucu bir hava vardı sokakta, korkun… sıcaktı: yapı iskeleleri, tuğlalar, kire… tozları, itişip kakışan kalabalık, bir yazlık kiralama olanağı bulamayan her Petersburglu'nun …ok iyi bildiği o ‚zel pis yaz kokusu... t•m bunlar gen… adamın zaten bozuk olan sinirlerini iyice germişti. Hele kentin bu b‚lgesinde sayıları olduk…a kabarık olan meyhanelerden yayılan dayanılmaz i…ki kokusu, hen•z is zamanı olmasına karşın adım basında rastlanan sarhoşlar tablonun iğren… ve i… karartıcı rengini tamamlıyor gibiydi. Delikanlının ince y•z …izgilerinde derin bir iğrenme anlatımı belirdi bir an. Yeri gelmişken belirtelim, delikanlı ger…ekten yakışıklıydı: g•zel kara g‚zleri, esmer teni/ortadan biraz uzunca boyu, ince ve bi…imli v•cuduyla …ekiciydi. Ama işte bir anda yeniden derin d•ş•ncelere g‚m•l•r gibi olmuştu; daha doğrusu kendinden ge…miş gibiydi. Ševresinde kimseyi ayrımsamadan y•r•yordu, aslında kimseyi ayrımsamak istediği de yoktu. Yalnız, arada bir kendi kendisiyle konuşmak alışkanlığıyla bir şeyler mırıldanıyordu. Bu alışkanlığını kendisine bile dalıa şu anda itiraf ediyordu. Yine şu anda, zaman zaman d•ş•ncelerinin karıştığını, iyiden iyiye g•…ten d•şt•ğ•n• ayrımsı-yordu. İki g•n vardı ki, ağzına hi…bir şey koymamıştı. 18 †ylesine k‚t• giyimliydi ki, alışık biri bile bu derece yırtık pırtık şeylerle g•peg•nd•z sokakta dolaşmaya utanırdı. Ancak burası insanın kılık kıyafetiyle hi… kimseyi saşırtamayacağı bir semtti. Samanpazarının yakınlığı, şu bilinen evlerin …okluğu, hele Petersburg'un bu merkezi semtinin cadde ve sokaklarını dolduran iş…i, esnaf, sanatkŽr takımı, buranın genel g‚r•nt•s•n• ‚yle tiplerle renklendirirdi ki, yabancı birinin g‚r•lmesi kimsede şaşkınlık uyandırmaz, kimsece yadırganmazdı. Ama delikanlının ruhunda ‚ylesine yakıcı bir k•…•mseme duygusu birikmişti ki, bazen …ocukluk derecesine varan b•t•n utanga…lığına rağmen, şu anda en az utandığı şey, sırtındaki pa…avralardı. Tabii, kimi tanıdıklarına, ya da genel olarak karşılaşmaktan hi… hoşlanmadığı kimi eski dostlarına rastladığında iş değişirdi... Oysa bu sırada, iri bir atın …ektiği b•y•k bir arabayla, g•n•n bu saatinde nereye ni…in g‚t•r•ld•ğ• belli olmayan bir sarhoş, eliyle kendisini g‚stererek. "Hey, sen! Alman şapkalı!" diye gırtlağını yırtarcasına bağırınca, delikanlı durup, elini sinirli bir şekilde şapkasına g‚t•rm•şt•. Zimmermann'dan* satın alınmış, y•ksek, yuvarlak bir şapkaydibu. Ama her yanı delik deşik olmuş, yırtılıp solmuş, leke i…indeki bu kenarsız şapka •stelik bir yanından …ok …irkin bir k‚şe oluşturacak bi…imde yana sarkmıştı. Ancak sarhoşun bağırması delikanlıda utanma değil, korkuya benzer başka bir duygu uyandırmıştı. "Biliyordum zaten!" diye mırıldandı şaşkınlık i…inde "Biliyordum b‚yle olacağını! Olabileceklerin en k‚t•s• bu! B‚yle bir sa…malık, b‚yle bir anlamsız ayrıntı her şeyi alt •st edebilir! Evet, doğrusu fazla g‚ze batan bir şapka bu.. G‚ze batması, g•l•n…l•ğ•nden... ˆst•mdeki pa…avralara uygun bir kasket bulmam gerek, eski de olsa olur, yeter ki şu lanet şeyden kurtulayım! Kimse giymiyor b‚yle bir şapkayı. Bir verstlik yoldan farkedilir ve kimin olsa aklında kalır... En ‚nemlisi de bu: sonradan anımsarlar. İşte sana bir ipucu! Olabildiğince ayrımsanmamaya, g‚ze …arpmamaya …alışmalıyım... Ayrıntılar …ok ‚nemli! Ayrıntılar mahveder her zaman her şeyi..." Z•mmermann - O d‚nemler Petersburg'unda, Nevskiy Bulvarı'nda g•n•n son moda şapkalarını satan bir şapkacı. (Šev.) 19 Gideceği yere varmak i…in fazla y•r•mesi gerekmiyordu. Hatta evinden ka… adım tuttuğunu bile saymıştı, tam yedi y•z otuz adını. Hayallerine g‚m•l•p y•r•d•ğ• bir g•n saymıştı adımlarını. Ama o sıralar kurduğu bu hayallere kendisi de inanmıyordu, sinirleniyordu


yalnızca; …irkin ama insanı bastan …ıkarıcı g‚z•peklikte hayallerdi bunlar. Simdi ise aradan bir hafta ge…tikten sonra, işi başka t•rl• g‚rmeye başlamıştı. Yakasını bir t•rl• bırakmayan o i… konuşmalarında kendisini onca g•…s•z, onca kararsız g‚rmesine rağmen bu "…irkin" hayali adeta elinde olmayarak kendi tasarısı, kendi niyeti saymaya alışmıştı. Bu konuda hŽlŽ kendi kendisine inanmamasına rağmen, attığı her adımda heyecanı daha da artarak, şu anda bu tasarısının denemesini yapmaya gidiyordu. Y•reği durarak, sinirden titreyerek, bir duvarı kanala, bir duvarı "..." sokağına bakan olağan•st• b•y•k yapıya yaklaştı. K•…•k k•…•k dairelere b‚l•nm•ş olan bu evde terziler, …ilingirler, aş…ı kadınlar gibi her t•rden esnaf, …eşit …eşit Almanlar, basma buyruk yaşayan sokak kızları, k•…•k memurlar ve benzerleri oturuyordu. Evin iki yanındaki avlu ve kapılardan giren …ıkan belirsizdi. ˆ… ya da d‚rt kapıcısı vardı evin. Delikanlı bunlardan hi…birine rastlamamış olduğuna sevinerek ana kapıdan s•z•l•rcesine ge…ip sağdaki merdivenlere y‚neldi. Bu merdiven karanlık, dar ve her zaman kullanılmayan bir t•r servis merdiveniydi. Ama o b•t•n bunları biliyordu, ‚ğrenmişti ve merdivenlerin bu durumu son derece hoşuna gidiyordu: bu karanlıkta .meraklı bir bakış bile tehlikeli olamazdı. D‚rd•nc• kata …ıkarken elinde olmadan: "Eğer şimdi b‚yle korkarsam, fırsat …ıkıp da asıl . işe giriştiğimde ne olacak?.." diye d•ş•nd•. Burada asker emeklisi hamallar kesti yolunu, bir daireden mobilya …ıkarıyorlardı. Burada, memurluk yapan bir Alman'ın ailesiyle birlikte oturduğunu daha ‚nceden biliyordu. "Anlaşılan Alman taşınıyor, o halde d‚rd•nc• katta, bu merdiven sahanlığında hi… değilse bir s•re i…in yalnızca kocakarının dairesi dolu olacak. Bu …ok iyi... Ne olur ne olmaz..." diye d•ş•nd• ve kocakarının kapısını …aldı. Šıngırak, bakırdan değil de, tenekedenmiş gibi cılız bir ses …ı-kardı. Bu t•r evlerin b‚yle k•…•k dairelerinde …ıngıraklar hemen 20 hep b‚yledir. O, bu …ıngırak sesini unutmuştu bile... Ve şimdi bu ‚zel ses ona birdenbire bir şeyler anımsatmış, apa…ık bir şeyleri g‚z•n•n ‚n•ne getirmişti. Tirtir titriyordu, sinirleri allak bullak olmuştu. Az sonra kapı …izgi gibi hafif…e aralandı. Kapıyı a…an kadın geleni aralıktan a…ık…a duyulan bir g•vensizlikle s•z•yor, karanlıkta yalnızca ışıldayan g‚zleri g‚r•l•yordu. Ama sahanlıkta başkalarının da bulunduğunu g‚r•nce y•reklendi ve kapıyı iyice 'a…tı. Delikanlı i…eri girdi; tahta perdeyle k•…•c•k bir mutfaktan ayrılmış karanlık bir antreydi burası. Kocakarı hi…bir şey s‚ylemeden ‚ylece duruyor ve soru dolu g‚zlerle ona bakıyordu. K•…•c•k, kupkuru bir ihtiyardı bu, altmış yaşlarında vardı, bakışları temiz değildi, burnu sivri ve k•…•k, başı a…ıktı. Hafif ağarmış kirli sarı sa…larına bolca yağ s•rm•şt•. Bir tavuk bacağını andıran ince uzun boynuna pa…avralaşmış bir fanila par…ası sarmıştı. Omuzlarındaysa, havanın sıcak olmasına rağmen rengi yitmiş, parampar…a bir k•rk pelerin sallanıyordu. İkide bir ‚ks•r•yor, inliyordu. Anlaşılan delikanlının bakışları hi… de normal değildi ki, kocakarının g‚zlerinde az ‚nceki g•vensizlik anlatımı yeniden belirdi. Delikanlı daha nazik davranması gerektiğini anlayarak hafif…e eğildi ve: "Raskolnikov!" diye mırıldandı. "ˆniversite ‚ğrencisi. Bir ay kadar ‚nce gene gelmiştim." Soru dolu g‚zlerini ondan ayırmayan kocakarı tane tane: "Anımsıyorum", dedi. "Šok iyi anımsıyorum. Gelmiştiniz." Kocakarının g•vensizliği Raskolnikov'u şaşırtmıştı: "Ben... İşte yine ‚yle bir iş i…in geldim..." dedi. "Belki de kadın her zaman b‚yledir", diye d•ş•nd• sonra can sıkıntısı i…inde. "Belki de ben o zaman ayrımsayamamıştım." Kocakarı bir s•re kararsızlık i…indeymiş gibi sustu, sonra yana …ekilerek konuğa odaya a…ılan kapıyı g‚sterdi. "Buyurun!"


K•…•k, bir odaydı burası. Duvarları sarı kŽğıtla kaplanmıştı. Pencerelerinde t•l perdeler ve ıtır …i…ekleri g‚r•l•yordu. Batmakta olan g•neşin ışıklarıyla apaydınlıktı oda. Raskolnikov'un kafasından bir anda "Demek o zaman da g•neş b‚yle aydınla21 tacak..." d•ş•ncesi ge…ti. Odanın ve i…erdeki eşyaların durumunu unutmamak i…in …ar…abuk …evresine bir g‚z gezdirdi. Ancak odanın ayirdedici hi… bir ‚zelliği yoktu. Mobilyalar eskiydi ve sarı ağa…tan yapılmışlardı. Bunlar: tahta arkalığı eğilmiş bir ka-nape, bunun ‚n•nde oval bir masa, iki pencere arasına yerleştirilmiş aynalı bir tuvalet masası, duvar boyunca dizilmiş sandalyeler ve ellerinde kuşlarla Alman kızlarını g‚steren sarı …er…eveli ucuz bir iki tablo... İşte b•t•n mobilya. Odanın bir k‚şesinde k•…•k bir tasvirin ‚n•nde bir kandil yanıyordu. Her şey tertemizdi. Mobilyalar da, d‚şemeler de iyice ‚v•lm•şt•, her şey pırıl pırıldı. Delikanlı "Yelizaveta'nın isi bu", diye ge…irdi i…inden. B•t•n evde k•…•c•k bir toz taneciği bile yoktu. Raskolnikov, "Temizliğin b‚ylesine ancak k‚t• y•rekli yaşlı dullarda rastlanabilir", diye d•ş•nd• ve merakla iki odayı birbirinden ayıran basma perdeye baktı. Kocakarının yatağıyla bir konsolun bulunduğu bu odayı -zaten t•m daire bu iki odadan oluşuyordu-daha ‚nceki gelişinde de g‚rememişti. Odaya girdiklerinde kadın delikanlının y•z•n• iyi g‚rebilmek i…in yine tam onun ‚n•ne dikilerek sert bir sesle: "Neymiş, g‚ster bakalım?" dedi. Cebinden eski bir g•m•ş saat …ıkaran delikanlı: "İşte" dedi, "rehin i…in getirdim." Saatin arka kapağında bir k•re resmi vardı. K‚steği de …eliktendi. "Bundan ‚nceki rehinin de g•n• doldu. ˆ… g•n ge…ti bir ayı." "Size bir aylık daha faiz ‚derim, l•tfen bir ka… g•n daha sabredin." "Sabretmek ya da eşyanızı hemen satmak benim bileceğim bir şey artık." "Nasıl, saatime epey para verecek misiniz, Alyona İvanovna?" "Hep b‚yle işe yaramaz, ıvır zıvır şeyler getiriyorsunuz. Beş para etmez bu saat. Ge…en getirdiğiniz y•z•k i…in size tastamam iki ruble vermiştim, oysa yenisi kuyumculurda bir bu…uğa o y•z•klerin." "D‚rt ruble'verin, parasını ‚der geri alırım, baba yadigŽrı bir saattir. Yakında elime para ge…ecek." 22 "Bir bu…uk ruble ve faizi de peşin, işinize gelirse..." "Bir bu…uk ruble mi?" Kadın saati geri uzatarak: "Siz bilirsiniz" dedi. Delikanlı saati ‚yle bir ‚fkeyle aldı ki, hemen …ıkıp gitmeye hazırdı, ancak bir an d•ş•n•nce gidecek hi…bir yeri olmadığını ve buraya asıl başka bir nedenle geldiğini anımsayarak: "Verin!" dedi kabaca. Kocakarı anahtarları …ıkarmak i…in elini cebine sokarak perdenin arkasındaki odaya ge…ti. Odanın ortasında tek basına kalan delikanlı merakla kulak kabartıp dinlemeye başladı, kocakarının ‚teki odada neler yaptığını d•ş•nmeye …alışıyordu. Gelen seslerden kadının konsolu a…tığı anlaşılıyordu. "Demek •st …ekmecede... Demek anahtarları sağ cebinde taşıyor... Hepsi bir arada anahtarların, …elik bir halkaya ge…irilmiş... Bir tanesi hepsinden b•y•kt•, •… kat b•y•kt• nerdeyse, ucu da dişliydi, o halde konsolun anahtarı bu olamaz, demek ki bir başka …ekmece ya da sandık daha var i…erde... Bu ‚nemli. Sandıkların anahtarları hep b‚yle olur. Ama b•t•n bunlar ne kadar aşağılık şeyler..." Kocakarı d‚nd•: "İşte beyciğim! Bir ruble i…in aylık on k‚pek faiz, bir bu…uk ruble i…in onbeş k‚pek eder. Bir aylık peşin tabii. Bundan ‚nceki iki ruble i…in de aynı hesaba g‚re yirmi k‚pek faiz tutuyor.


Yine peşin. Hepsi otuz beş k‚pek. B‚ylece saatiniz i…in b•t•n alacağınız bir ruble onbeş k‚pek. Buyurun!" "Ne! Yani siz şimdi bana yalnızca bir ruble on beş k‚pek mi veriyorsunuz?" "Tam da ‚yle." Delikanlı tartışmaya girmedi, parayı aldı. Sanki s‚yleyeceği ya da yapacağı bir şeyler daha var, ama bunların ne olduğunu kendisi de bilmiyormuş gibi odadan …ıkmakta acele etmiyor, kadına bakıyordu. "Bug•nlerde size bir şey daha getireceğim Alyona İvanovna... G•m•şten, …ok g•zel bir şey... Bir sigara tabakası... Bir arkadaşıma vermiştim, alır almaz..." 23 Şaşırdı ve sustu. "Bunu o zaman konuşuruz beyciğim." "Hoş…akalın... Evde hep yalnız mı oturursunuz Alyona İvanovna, kız kardeşiniz yok mu?" "Kız kardeşimden size ne?" "Hi…. †ylece sormuştum. Demek siz şimdi ... Neyse, hoş…akalın Alyona İvanovna!" Raskolnikov b•y•k bir ‚fkeyle …ıktı kadının evinden. †fkesi gitgide b•y•yordu. Merdivenlerden inerken bir şey karşısında ansızın şaşırmış gibi birka… kez durakladı. Sonunda sokağa vardığında "Tanrım!" diye bağırdı. "Ne kadar aşağılık şeyler b•t•n bunlar! Olacak şey mi, ben... Hi… olacak şey mi, ben... Hayır sa…malık bu, aptallık!.. B‚yle korkun… şeyler nasıl ge…ebiliyor kafamdan! Y•reğim, ne iğren…liklere elverişliymiş meğer!.. Evet, tam da ‚yle iğren…, aşağılık şeylere... Ve ben b•t•n bir aydır..." †fkesini ne s‚zc•klerle, ne haykırışlarla dile getirebiliyordu. Daha kocakarının evine giderken y•reğini sıkıştırmaya başlayan tiksinti ‚yle boyutlara ulaşmıştı ki, delikanlı sıkıntısından ne yapacağını, ne edeceğini bilemiyordu. Kaldırımda, kimseyi g‚rmeden bir sarhoş gibi y•r•yor, gelip ge…enlere …arpıyordu. Ancak bir başka sokağa saptığı zaman kendine gelebildi. Durup …evresine bakındı. Bir meyhanenin ‚n•ndeydi. Bodrum kattaydı meyhane ve girişi kaldırımdan birka… basamak aşağıdaydı. Tam bu sırada iki sarhoş birbirine tutunarak ve k•f•rler savurarak dışarı …ıkıyorlardı. Daha fazla d•ş•nmedi ve hemen meyhaneye indi. Daha ‚nce hi… gitmemişti meyhaneye, ama şu anda başı d‚n•yor, susuzluktan i…i kavruluyordu. Soğuk bir bira i…mek istedi canı, sonra b‚ylesine birdenbire halsiz d•ş•ş•n• a…lığına y•kledi. Karanlık, pis bir k‚şede, •st• yapış yapış bir masaya ge…ip oturdu, bir bira s‚yledi. İlk bardağı doymazcasına i…ti. Birden rahatladı, kafasının i…i aydınlanıvermişti. "Sa…ma b•t•n bunlar", diye s‚ylendi. Umutlanmıştı. "Telaşlanacak, ‚fkelenecek bir şey yok ortada. Basit bir bedensel rahatsızlık! Bir bardak bira ve birka… par…a peksimetle kendine geliveriyor insan! D•ş•ncelerini toparlıyor, kararsızlığı yok olup gidiyor! T•h! Bir şey olmuş gibi sanki!.." Birden ağır bir y•kten kurtulmuş gibi rahat24 ladı, neşeyle bakmaya başladı …evresine. Ancak o anda bile, uzaktan uzağa, bu iyimserliğinin hastalıklı bir iyimserlik olduğunu duyumsuyordu. Meyhanenin pek kalabalık olmadığı bir saatti. Merdivenlerde rastladığı iki sarhoşun ardından, aralarında bir de kadın bulunan armonikalı beş kişilik bir sarhoş grubu daha ayrıldı meyhaneden. Bunların gidişinden sonra ortalık iyiden iyiye sessizleşmişti. Fazla hallice olmadığı anlaşılan t•ccara benzer biriyle onun arkadaşı olduğu anlaşılan şişman, iri yarı redingotlu, kır sakallı bir adam kalmıştı meyhanede. İyice kendinden ge…mişti bu ikincisi, iskemlesinde uyukluyordu. Arada bir uyanır gibi oluyor, kollarını a…ıp, parmaklarını şakırdatıyor, sonra yerinden kalkmadan v•cudunun belden yukarısını kıvırıp oynatarak s‚zlerini doğru d•r•st …ıkartamadığı sa…ma bir şarkı tutturuyordu. B•t•n yıl karımı okşadım B•-t•n yıl ka-rı-mı ok-şa-dım... Yeniden dalıyor, yeniden uyanır gibi oluyor, bu kez başka bir şarkı tutturuyordu: Podya…eskaya 'da dolaşırken Eski sevgilimi buldum...


Ancak onun bu mutluluğuna kimse ortak olmuyordu; bira bardağının ardında suskun oturmakta olan t•ccar kılıklı, arka-daşının bu taşkınlıklarını d•şmanca ve kuşkulu g‚zlerle izliyordu. Bir adam daha vardı meyhanede, emekli memura benziyordu. †n•nde kadehi, herkesten ayrı bir k‚şede oturuyor, arada bir …evresindekilere g‚z gezdirerek bir yudum alıyordu. O da bir par…a heyecanlı gibiydi. II Raskolnikov kalabalıklara alışık değildi ve daha ‚nce de s‚ylediğimiz gibi, ‚zellikle de şu son sıralarda her t•r topluluk25 tan ka…ar, olmuştu. Ama su anda birdenbire bir şey onu insanlara doğru itmeye başlamıştı. İ…inde yeni bir şeyler gelişiyor, insanlara karşı susuzluk duyuyordu. B•t•n bir aydır yoğun bi…imde yaşadığı heyecan ve •z•nt•den ‚ylesine bitkinlesmisti ki, bir dakikacık i…in bile olsa, nasıl olursa olsun farklı bir d•nyada dinlenmek istiyordu. İşte b•t•n pisliğine rağmen bu meyhanede kalmak istemesinin nedeni de buydu. Meyhaneci başka bir odadaydı, ancak birtakım merdivenleri inerek ikide birde salona giriyor, gelişinde de kendinden ‚nce, kocaman kırmızı kırmaları olan pırıl pırıl …izmeler g‚r•l•yordu. Sırtında bir kaban ve yağdan ışıl ışıl olmuş kara atlastan bir yelek vardı, kravatsızdı, suratı bir demir kilit gibi sanki yağa bulanmıştı. TezgŽhın arkasında on d‚rt yaşlarında bir …ocukla, m•şterilere servis yapan ondan daha k•…•k bir başka …ocuk daha vardı. TezgŽhın •zerinde ince ince doğranmış salatalıklar, kara peksimetler ve yine k•…•k k•…•k doğranmış balıklar duruyordu. Šok pis bir koku yayılıyordu bunlardan. Bunaltıcı bir havası vardı meyhanenin, oturulacak gibi değildi. Her şeye ‚ylesine ağır bir şarap kokusu sinmişti ki, insan yalnızca bu kokudan bile beş dakika i…inde sarhoş olabilirdi. Bazen hayatta ‚yle karşılaşmalar olur ki, hem de hi… tanımadığımız insanlarla, bir tek s‚zc•k bile konuşmadan, birdenbire, tekbir bakışla ilgilenmeye başlayıveririz. İşte bu ilerde oturan ve emekli bir memura benzeyen kişi de Raskolnikov •zerinde aynı etkiyi bırakmıştı. Delikanlı sonraları bu ilk izlenimi pek …ok kez anımsayacak ve bunu bir ‚nsezi olarak kabul edecekti. G‚zlerini memura dikmiş bakıyordu; bu biraz da memurun da ona aynı bi…imde bakışından ileri geliyordu: memur besbelli konuşmak istiyordu onunla. Meyhanede bulunan ‚tekilere ise -meyhaneci de i…lerinde- alışkın, hatta bıkkın bakışlarla bakıyordu. Bu bakışlarda toplumsal durumları, ‚ğrenim dereceleri aşağı, kendileriyle konuşmaya değmez insanlara karşı takınılan bir y•ksekten bakma, karşısındakini aşağı g‚rme havası da seziliyordu. Ellisini ge…kin, orta boylu, tıknaz bir adamdı, kır sa…lı başının tepesi dazlaktı, şiş y•z• s•rekli i…mekten sararmış, hatta yeşilimsi bir renk almıştı. Şiş g‚zkapakları arasından birer delik gibi 26 ufacık ama canlı, kırmızımsı g‚zleri parlıyordu. Ancak garip bir şeyler vardı adamda; bakışlarında bir heyecan, hatta galiba zeka ışıltıları vardı, ama aynı zamanda deliliğe benzeyen bir şeyler de yanıp s‚n•yordu bu g‚zlerde. Giysileri eskiydi, d•ğmeleri kopuk, lime lime olmuş bir frak vardı •zerinde. Frakın d•ğmelerinden yalnızca biri her nasılsa duruyordu yerinde ve adam anlaşılan incelik kurallarına aykırı davranmış olmamak i…in bu d•ğmeyi ilikli tutuyordu. Nankin kumaşından yapılmış yeleğinin altından buruşuk, kirli bir plastron kabarıyordu. Memur bi…imi traş olmuştu, ama son traşının •zerinden epey zaman ge…tiği anlaşılıyordu: y•z• mavimsi, kır bir sakalla kaplıydı. Her halinden tam bir memur olduğu anlaşılıyordu. Ama besbelli bir sıkıntısı vardı. İkide birde parmaklarını sa…ları arasında gezdiriyor, bazen dirseklerini kirli yapış yapış masaya dayayarak başını elleri arasına alıyordu. Sonunda g‚zlerini doğruca Raskolnikov'a …evirip, kendine g•venli, g•r bir sesle konuşmaya başladı. "Šok saygıdeğer bayım, acaba sizinle kibarca konuşmak cesaretini g‚sterebilir miyim? Š•nk• giyim kuşamınıza dikkat etmemiş olmanıza rağmen tecr•belerim bana sizin okumuş ve i…kiye alışkın olmayan biri olduğunuzu s‚yl•yor. Bendeniz, i…tenlikle birleşmiş bilgiye her zaman


saygı duymuşumdur, zaten ben de dokuzuncu dereceden bir memurum. Soyadını Marmeladov'dur, dokuzuncu dereceden bir memur. Merakımı bağışlayın, siz de bir yerde memur musunuz?" Bu s‚zlerdeki s•sl• •sluptan ve kendisine b‚ylesine doğrudan doğruya seslenişinden şaşıran delikanlı: "Hayır" dedi, "okuyorum..." Delikanlı, nasıl olursa olsun insanlara yaklaşma, onlarla kaynaşma konusunda az ‚nce duyduğu o bir anlık isteğe karşın, şu anda kendisine yapılan bu ilk ger…ek …ağrı karşısında kişiliğiyle ilgilenen ya da ilgilenmek isteyen her yabancıya karşı duyduğu o eski tiksintiyi duydu i…inde. Memur: "†ğrencisiniz demek" diye mırıldandı, "ya da eski bir ‚ğrenci... Ben de ‚yle d•ş•nm•şt•m! Tecr•be efendim, sayısız tecr•be!" Ve aklıyla ‚v•nmek ister gibi parmağını alnına dayadı: 27 "†ğrenciydiniz, ya da kurslara katılıyordunuz! izninizle..." Ayağa kalktı, sendeledi, kadehini aldı ve hafif yanlamasına delikanlının sırasına, onun yanma oturdu. Sarhoştu, ama g•zel ve d•zg•n konuşuyordu. Yalnız arada bir dili dolaşıyor, s‚zc•kleri uzatıyordu. Aylarca kimseyle konuşmamış, konuşmaya susamış gibiydi. "Sayın bayım "diyerek olduk…a ciddi bir tavırla yeniden s‚ze başladı, "yoksulluk ayıp değil, bir ger…ek. Sarhoşluğun erdem olmadığı ise daha b•y•k bir ger…ek. Ama sefillik, sayın bayım, sefillik y•z karasıdır. Yoksullukta yaradılıştan gelen soylu duygularınızı koruyabilirsiniz, sefillikte ise asla! Sefil bir kimseyi insanlar aralarından uzaklaştırmak i…in sopa kullanmazlar, s•p•rgeyle s•p•r•rler; onu daha …ok aşağılamak i…indir bu; ve hakları da yok değildir b‚yle davranmakta, …•nk• sefilliğe d•şt•ğ•nde kişioğlunun ilk kendisi hazır olmalıdır kendini aşağılamaya. Meyhanenin …ıkış noktası.da burasıdır işte! Sayın bayım, bundan bir ay ‚nce bay Lebezyatnikov karımı d‚vd•. Ama karım bana benzemez! Anlatabiliyor muyum? Merakımı bağışlayın ve sormama izin verin: Neva ırmağı •zerindeki saman kayıklarında gecelediğiniz oldu mu hi…?" Raskolnikov: "Hayır, hi… olmadı" dedi, "Nasıl bir şey bu?" "Bense... beş gecedir orada yatıyorum..." Kadehim doldurdu, başına dikti ve d•ş•ncşye daldı. Ger…ekten de elbisesinin •zerinde ve sa…ları arasında saman …‚pleri g‚z•k•yordu. B•y•k olasılıkla da beş g•nd•r ne •zerindeki elbiseyi değiştirmiş, ne de yıkanmıştı. †zellikle de elleri …ok kirliydi. Konuşması fazla olmamakla birlikte genel bir ilgi uyandırmıştı meyhanede. TezgŽhın arkasındaki …ocuklar kikirdemeye başlamışlardı. Meyhanenin sahibi de anlaşılan sırf bu "şakacı" adamı dinlemek i…in •st kattan inmiş ve tembel tembel ama ‚nemli bir kişi edasıyla esneyerek uzak…a bir k‚şeye oturmuştu. Marmeladov anlaşılan olduk…a iyi tanınıyordu bu meyhanede. S•sl• konuşması da meyhanede tanımadığı kişilerle sık sık yaptığı konuşmalar sonucu elde edilmiş bir alışkanlıktı. Bu alış28 kanlık bazı i…kicilerde, ‚zellikle de evlerinde hoşg‚r•den uzak, baskı altında yaşayanlarda bir gereksinme halini alır. B‚yleleri-nin kendilerini i…ki topluluklarında haklı …ıkarmaya, dahası saygı toplamaya …alışmaları bu y•zdendir. Meyhaneci oturduğu yerden: "Bre maskara!" diye s‚ylendi'. "Madem memursun, ne diye …alışmıyorsun, ne diye işine gitmiyorsun?" Marmeladov, soruyu sanki Raskolnikov sormuş gibi ona d‚nerek: "Ni…in mi …alışmıyorum, sayın bayım, ni…in mi ise gitmiyorum?" dedi. "B‚ylesine al…almış olduğum i…in y•reğim yaranıyor mu sanıyorsunuz siz? Bir ay ‚nce bay Lebezyatnikov karımı


kendi elleriyle d‚verken ve ben de oracıkta sarhoş yatarken, acaba hi… mi acı …ekmedim? Sormama izin verin delikanlı: acaba hi… basınıza... yani... alabileceğiniz umudu olmadan bor… para istemek gibi bir şey geldi mi hi… başınıza?" "Gelmiştir... Yalnız 'umudum olmadan'ı anlayamadım?" "Umudunuz olmadan, yani istediğiniz bor… parayı size vermeyeceklerini ‚nceden bilerek. †rneğin şu pek iyi niyetli ve pek yararlı yurttaşın size bor… para vermeyeceğini kesin olarak biliyorsunuz. Hem sorarım size, ni…in versin ki? Bu parayı geri vermeyeceğimi bile bile, ni…in, versin? Acıdığı i…in mi? Ama yeni d•ş•nce akımlarını pek yakından izleyen bay Lebezyatnikov'un ge…enlerde bana anlattıklarına bakılırsa, …ağımızda bilim acımayı yasaklamıştır, bu, ekonomi politiğin ge…erli olduğu İngiltere'de de b‚yledir. Sorarım size, neden bor… para versin bu adam şimdi? Ve siz onun vermeyeceğini bile bile kapısını …alıyor ve..." Raskolnikov: "Madem ‚yle, ni…in istiyorsunuz?" diye sordu. "Ya gideceğiniz başka bir yer, …alacağınız başka hi…bir kapı yoksa? Her insanın …alabileceği hi… değilse bir kapı olmalıdır, insanın ne yapıp edip başvuracak bir yeriniri bulunması gereken zamanlar oluyor. Benim ‚p ‚z kızım ilk kez vesika almaya gittiğinde ben de kendisiyle birlikte gitmiştim..." Marmeladov delikanlının y•z•ne tedirgince bakarak, s‚z arasındaymış gibi ekledi: "Š•nk• kızım vesikalı …alışarak yaşamını sağlar..." TezgŽhın 29 ardındaki iki oğlanın kikirdediğini, meyhane sahibinin de g•-l•msediğini g‚r•nce, sakin g‚r•nmeye …alışarak, aceleyle s•rd•rd• konuşmasını: "Ne ‚nemi var efendim! Ne ‚nemi var! B‚yle baş sallamalarla utanmam ben! Hele de herkes herşeyi biliyorsa ve ortada hi…bir giz kalmamışsa... Ben her şeye hor g‚rerek değil, hoş g‚rerek bakmayı ‚ğrendim artık. Varsın ‚yle olsun! Ne yapalım! İste insan! İzin verin delikanlı: s‚yleyebilir misiniz.,. Yo, yo... daha g•…l•, daha betimleyici dile getirmeliyim d•ş•ncemi: S‚yleyebilir misiniz değil, s‚ylemek y•rekliliğini g‚sterebilir misiniz? Evet, şu anda bana bakarak benim bir domuz olmadığımı s‚ylemek y•rekliliğini g‚sterebilir misiniz?" Delikanlı bir şey s‚ylemedi. Salondaki kikirdemelerin kesilmesini bekleyen konuşmacı, ağır ağır artan bir ciddilik ve ağırbaşlılıkla s•rd•rd• s‚zlerini: "Evet... Haydi ben bir domuzum, ama o bir hanımdır! Ben hayvan gibi bir şeyim, ama karım Katerina İvanovna y•ksek r•tbeli bir subayın iyi eğitim g‚rm•ş bir kızıdır. Bırakın ben bir al…ak olayım, ama o y•ce ve soylu duygulara sahip bir kadındır. Ama... ama ah birazcık da bana acımayı bilseydi!.. Ah sayın bayım, ah, her insanın, başkalarının kendisine acıyabilecekleri bir yanı olmalı! Gelgelelim Katerina İvanovna y•ceg‚n•ll• bir insan olmasına karsın haktanır bir insan değildir... Sa…larımı yolduğu zaman bunu y•reği par…alandığı i…in yaptığını ben de biliyorum, ama... (meyhanedekilerin yeniden kikirdediklerini g‚r•nce ağırbaşlılıkla ekledi: 'Hi… utan… duymaksızın yineliyorum delikanlı: evet, karım sa…larımı yolar) ama, Tanrım, ne olurdu, hi… değilse bir kezcik olsun... Ama, hayır!.. Hayır!... B•t•n bunlar anlatmaya değecek şeyler değil... Ama bir kezcik de benim istediğim olaydı, bir kezcik de bana acıyalardı... Ama... yapım bu benim, doğuştan bir hayvanım ben!" Meyhaneci esneyerek: "Doğru s‚ze ne denir!" dedi. Marmeladov masaya esaslı bir yumruk indirdi: "Yapım bu benim! D•ş•nebiliyor musunuz sayın bayım, onun …oraplarını bile i…kiye yatırdım ben... Dikkat buyurun, ayakkabılarını demiyorum, …•nk• eşyanın d•zenine uygun bir davranış olurdu b‚ylesi, …oraplarını yatırdım ben i…kiye! Tiftik atkısını da yatırdım i…kiye, kendi atkımı değil, onunkini... Armağandı kendisine. Oysa oturduğumuz yer …ok soğuk, bu kış •ş•tt• karım kendisini, ‚ks•rmeye, derken kan t•k•rmeye başladı. ˆ… k•…•k …ocuğumuz


var. Katerina İvanovna sabahtan ge-ceyarılarına kadar İşten işe …alar kendini, ortalığı temizler, …ocukları yıkar, temizler... Ondaki bu temizlik d•şk•nl•ğ• ta …ocukluğundan kalmadır, oysa ciğerleri zayıf, vereme eğinik, ve ben onun acılarını …ok iyi duyuyorum. Duymuyor muyum sanıyorsunuz yoksa? Hem de ne kadar …ok i…ersem, o kadar iyi duyuyorum. İ…memin nedeni de bu zaten: i…kide acıma ve duygu arıyorum ben... İ…iyorum, …•nk• …ok acı …ekmek istiyorum!" Umutsuzluğa d•şm•ş gibi başını masaya eğdi, sonra doğrularak konuşmasını s•rd•rd•: "Delikanlı, sizin de y•z•n•zde acıya benzer bir şeyler okuyorum. Daha meyhaneden i…eri girdiğiniz anda ayrımsadım bunu ve yine bu nedenle sizinle konuşma girişiminde bulundum. Yani size yaşam ‚yk•m• anlatırken amacım, ben anlatmasam da zaten her şeyi bilen şu ayaktakımı karşısında kendimi k•…•k d•ş•rmek değildir: duygulu, okumuş bir insandır benim aradığım. Şunu bilmenizi isterim ki, karım ‚ğrenimini soyluların devam ettiği bir enstit•de yapmış, okulu bitirme g•n•nde de valinin ve ‚teki birtakım ‚nemli kişilerin karşısında şalla dansede-rek bir altın madalya ile ‚vg• belgesi kazanmıştır. Altın madalyayı sattık ger…i, hem de epey oluyor, ama ‚vg• belgesi o g•n bug•n sandıkta ‚ylece durur, hatta ge…enlerde karım onu ev sahibimize g‚steriyordu. Aslında ev sahibiyle karımın arası bir g•n bile iyi olmamıştır, ama anlaşılan ge…miş mutlu g•nlerini dile getirerek birilerinin ‚n•nde ‚v•nmek istemiş. Kınamıyorum karımı, hem de hi… kınamıyorum, onda kalan son anıdır bu, geri kalan her şey yok oldu gitti! Evet sinirli, gururlu, dediğim dedik…i bir kadındır karım. Yerleri kendisi siler, kuru ekmek yemeğe boyun eğer, ama kendisine saygısızlık g‚sterilmesine asla izin vermez. Bay Lebezyatnikov'un kabalığına boyun eğmemesi de bu y•zdendir; bay Lebezyatnikov kendisine vurduğunda v•cudu incindiğinden değil, duyguları incindiğinden yatağa 30 31 d•şt•. Birbirinden k•…•k •… yetimiyle dul aldım onu. İlk kocası bir piyade subayıymış, sevişerek evlenmişler, onun uğruna baba evinden ka…mış. Šılgın gibi sevmiş kocasını, ama adam kendini kumara …almış, mahkemelere d•şm•ş ve ‚l•p gitmiş. Son zamanlarında karısını da d‚vmeye başlamış. Belgelere dayanan kesin bilgilerime g‚re, karım onun bu davranışını hi…bir zaman, bağışlamamış, ancak bug•n bile ilk kocasını hep g‚zyaşlarıyla anar, beni kınayan g‚zyaslarıdır bunlar. Ancak ben bu duruma seviniyorum, seviniyorum …•nk• hayalinde de olsa, bir s•re i…in kendini mutlu g‚rm•ş oluyor... Kocasının ‚l•m•nden sonra uzak, kuş u…maz, kervan ge…mez bir taşra kasabasında •… k•…•k yavrusuyla kalakalmış. O sıralar ben de orada bulunuyordum. Šok yoksulluk …ekmiş, …ok umutsuz durumlara d•şm•ş, başından …ok şey gelip ge…miş bir adamım, ama yine de onların i…inde bulundukları durumu anlatamam. Akrabalarının hi…birisi istemiyordu onları. Sonra …ok, …ok gururlu bir kadındı. O zamanlar, sayın bayım, ben de duldum ve ilk karımdan on d‚rt yaşlarında bir kızım vardı. Ve işte b‚yle bir acıya kayıtsız kalamadım ve ona evlenme teklif ettim. Onun gibi iyi eğitim ‚ğretim g‚rm•ş, tanınmış bir aile kızının, benimle evlenmeye razı olabilmesi i…in ne korkun… bir sefalet i…inde bulunması gerektiğini tahmin edebilirsiniz. Ama razı oldu! Ağladı, hı…kırdı, ellerini oğuşturdu ve razı oldu! Š•nk• gidebilecek başka hi…bir yeri yoktu. D•ş•nebiliyor musunuz, insanın gidebilecek hi…bir yeri bulunmamasının ne demek olduğunu d•ş•nebiliyor musunuz sayın bayım? Hayır! Siz bunu daha anlamazsınız... Ve tam bir yıl, namusluca, doğruluktan ayrılmadan işimde …alıştım ve suna (‚n•ndeki şişeyi parmağıyla tıklattı) hi… el s•rmedim. Š•nk• duyguları olan bir insanım ben. Ama hi…bir işe yaramadı i…kiyi bırakmam. Bu arada isimi kaybettim, benim bir su…um yoktu bunda, y‚netimsel birtakım değişiklikler yapıldı ve ben işimden oldum, b‚ylece de yeniden i…kiye …aldım kendimi!.. Başımızdan ge…en t•rl• ser•venlerden ve uğradığımız sayısız yıkımlardan sonra, bir bu…uk yıl kadar ‚nce, şu birbirinden g•zel anıtlarla s•sl• başkentimize geldik. Burada da bir iş buldum kendime. Buldum ve kaybettim. Anlatabiliyor muyum?.. Bu kez ben su…luydum işimi 32


kaybetmemde, yani yapısal ‚zelliklerim yeniden ortaya …ıkmıştı... Su sıralar Amalya Fyodorovna Lippevehzel adlı bir pansiyoncu kadının evinde bir k‚şeciğe sığındık. Nasıl ge…iniyoruz, kirayı nasıl ‚d•yoruz, bir bilgim yok. Bizden başka daha epey insan kalıyor bu evde... İğren… bir yaşam... Tam anlamıyla Sodom*... Hımm... evet... Bu arada ilk evliliğimden olan kızım b•y•d•; b•y•d• ama yavrucağın •vey ana elinden neler …ektiğini bir ben bilirim;, bu konu •zerinde fazla durmak istemiyorum. Š•nk• Kat'erina İvanovna her ne kadar y•ce duygularla dolu bir kadınsa da, pek sinirlidir. Evet! Neyse, anımsanması bile tatlı konular değil bunlar. Kolayca kestirebileceğiniz gibi Sonya herhangi bir eğitim g‚rmedi. D‚rt yıl kadar ‚nce ben bir şeyler ‚ğreteyim dedim, coğrafya ve genel tarih •zerinde durduk biraz, ancak benim de fazla bilgim yoktu bu konularda, •stelik elimizdeki kitaplar da yetersizdi... hımmm... şimdi o yetersiz kitaplar bile kalmadı ya... neyse, b‚ylece bizim eğitim de sona ermiş oldu. İran İmparatoru Kirus'a gelmiştik bıraktığımızda. Yaşı biraz ilerleyince kendisi roman t•r•nden de bazı kitaplar okudu. Ge…enlerde de bay Lebezyatnikov'dan Levves'in** "Fizyolojisini almış, onu okudu. -Herhalde biliyorsunuzdur bu kitabı?- Kitabı b•y•k bir ilgiyle okudu Sonya, hatta bazı b‚l•mleri y•ksek sesle okudu da, biz de dinledik. İşte onun b•t•n eğitimi! Şimdi ‚zel bir konu •zerine size bir soru y‚neltiyorum sayın bayım: Fakir ama namuslu bir kız, namusuyla …alışarak …ok şeyler kazanabilir mi? Namuslu bir kız, eğer ‚zel birtakım h•nerleri yoksa, durup dinlenmeksizin …alışarak g•nde on beş k‚pek bile kazanamaz! Resmi bir dairede danışman olan İvan Ivanovi… Klopştok -duymuş muydunuz adını?- diktirdiği yarım d•zine Hollanda Sodom: İncil'de yer alan bir efsanede adı gecen Filistin kenti. Efsaneye g‚re Sodom ve Gomore kentleri, halklarındaki ahlaksal bozulma, toplumsal …‚z•lme ve kokuşma nedeniyle Tanrı tarafından yerle bir edilmişti. (Šfev.). D.G. Levves (1817-1878): Pozitivist ve Darwinist fizyolog, filozof. Darvvin ve Spencer'den sonra evrimci felsefenin en b•y•k temsilcilerinden biridir. Physiologie of Common Life adlı yapıtı 1861 yılında Rus…a'ya …evrilmiş ve o yılların ilerici demokrat Rus gen…liği tarafından kilisenin otoritesine karşı doğal bilimlerin propagandası y‚n•nde kullanılmıştı. (Šev.) •. ' 33 keteninden g‚mleğin parasını vermemekle kalmadı, •stelik bir de g‚mleğin yaka ‚l…•s• yanlış alınmış, eğri dikilmiş gibi bahanelerle kızcağızı sille tokat kovaladı. Oysa …ocuklar evde a…tı... Oysa Katerina İvanovna, y•z•nde, hastalandığı zamanlar hep olduğu gibi, kırmızı lekeler, ellerini ovuşturarak bir aşağı bir yukarı dolaşıyor, kızcağıza veryansın ediyordu: 'Seni gidi hazır yiyici seni! Yiyip i…ip yan gelip yatıyorsun!' Šocukların boğazına •… g•nd•r tek lokma bir şeyin girmediği bir yerde bu kızcağız ne yiyip i…ecek oysa? Ben o sırada yatıyordum. Ya da doğrusunu s‚yleyecek olursak, sızıp kalmıştım! Ancak Sonyacığımın s‚zlerini duydum -Ağzı var dili yok bir kızdır Sonya aslında, her s‚ze karşılık vermez... Sesi de pek tatlıdır... Sarışın, y•z• her zaman soluk, zayıf bir kızcağızdır- 'Ne yapayım yani Katerina İvanovna', diyordu Sonyacığım, 'sokağa d•ş•p... o yollarda mı …alışayım?' Zaten k‚t• bir kadın olan ve poliste epey sabıkası bulunan Darya Frantsovna, ev sahibi aracılığıyla iki •… kez bize gelip Sonya'nın ağzını aramıştı. Katerina İvanovna da, 'Ne var yani?' dedi. 'Neyini koruyacaksın? Bir hazineydin sanki!' Ama sakın su…lamayın onu sayın bayım! Sakın su…lamayın! D•ş•n•p taşınarak, k‚t• niyetle s‚ylemiş değildi Katerina İvanovna bunları. Hastalığın verdiği sinirlilikle, …ocukların •… g•nd•r a… olmalarının verdiği ‚fkeyle s‚ylenmiş s‚zlerdi bunlar; onun ger…ek d•ş•ncelerini yansıtmaktan …ok, Sonya'yi aşağılamayı ama…lıyordu. Huyu b‚yledir onun. Diyelim …ocuklar ağlamaya başladılar: hemen d‚ver onları; oysa a…lıktan ağlamaktadır yavrucaklar. Neyse efendim, bir de baktım Sone…ka saat altı filandı, kalktı, baş‚rt•s•n• ‚rtt•, pelerinini giydi ve …ıktı gitti. Geri d‚nd•ğ•nde saat dokuz gibiydi. İ…eri girer girmez doğruca Katerina İvanovna'ya doğru y•r•d• ve tek kelime s‚ylemeden elindeki otuz rubleyi masaya, onun ‚n•ne bıraktı. Ne bir şey s‚ylemiş, ne başını …evirip bakmıştı. Evde hepimizin ortak kullandığımız Şam kumaşından b•y•k, yeşil bir şal


vardı, gidip onu aldı, başını, y•z•n• sımsıkı sarıp kendini yatağa attı. Y•z•n• duvara …evirdi, o k•…•c•k omuzları ve cılız v•cudu tir tir titriyordu... Bana gelince, sızdığım yerde yatıp duruyordum ‚ylece. Derken Katerina •vanovna'nın kalktığını g‚rd•m, evet delikanlı, kalktı ve tek 34 kelime s‚ylemeden Sone…ka'nrın yatağı dibinde diz …‚k•p b•t•n gece ‚ylece kaldı, ayaklarını ‚p•yor, kalkmak istemiyordu. Sonra birbirlerine sarılmış olarak, ‚ylece uyuduklarını g‚rd•m... İkisi... ikisi... evet... Bense sızdığım yerde yatıyordum." Marmeladov sesi kısılmış gibi sustu, sonra aceleyle kadehini doldurup başına dikti, boğazını temizledi, bir s•re sustuktan sonra yeniden başladı. "Ve b‚ylece, sayın bayım, bir talihsizlik ve bazı k‚t• y•rekli kişilerin ihbar etmeleri sonucu (bu ihbar isinde Darya Frantsov-na'ran rol• b•y•k olmuştur, g•ya kendisine saygıda kusur etmişiz) kızım Sonya Semyonovna vesika almak zorunda kaldı, o g•n bug•nd•r de vesika ile …alışıyor. Tabii bu nedenle bizim evde de kalamaz oldu kızcağız. Š•nk• buna hem ev sahibemiz Amalya Fyodorovna, hem de bay Lebezyatnikov izin vermiyorlardı... Oysa aynı Amalya Fyodorovna daha ‚nce Darya Frant-sovna'ya aracılık ediyordu... Hımm... İşte bay Lebezyatnikov'la Katerina İvanovna arasındaki kavga da Sonya y•z•nden …ıktı. Oysa Sone…ka'dan başlangı…ta bay Lebezyatnikov'un kendisi de yararlanıyordu, sonraları bu iş onuruna mı dokundu nedir, 'Ben okumuş bir adamım, b‚yle bir kızla aynı evde oturamam!' diye tutturdu. Katerina İvanovna b‚yle bir lafın altında kalamazdı tabii, o da Sonya'dan yana oldu, b‚ylece de kavga …ıktı. Şimdi Sone…ka ancak hava karardıktan sonra gelebiliyor bize. Katerina İvanovna'yı avutuyor, eskisinden daha …ok para veriyor. Kendisi terzi Kopernaumov'un evinde bir oda kiraladı, orada kalıyor. Kopernaumov topal ve kekemedir. Kalabalık bir ailesi vardır ve aile •yelerinin t•m• kekemedir. Karısı bile kekemedir. Ve bunlar t•m aile bir tek odada kalırlar. Sonya onlardan tahta perde ile ayrılmış ayrı bir odada kalır. Hımm... evet... yoksul ve kekeme bir aile... evet... O sabah kalkar kalkmaz pa…avralarımı •zerime ge…irdiğim gibi duaya durdum, sonra da doğruca ekselans İvan Afanasyevic'e gittim. Ekselans İvan Afanasyevi…'i tanır mısınız? Hayır mı? O zaman Tanrının bir m•barek kulunu tanımıyorsunuz demektir! Bir mumdur •van Afanasyevi…. Tanrının ‚n•nde damla damla eriyen bir mum!.. Beni dinlemek l•tfunda bulunduktan sonra g‚zyaşları i…inde: 'Daha ‚nce sana olan t•m g•ve35 nimi boşa …ıkarmıştın Marmeladov' dedi. 'Ama t•m sorumluluğu y•klenerek seni yeniden işe alacağım.-Unutma bunu ve haydi şimdi …ekil git!" İ…imden, ayağını bastığı yerlere y•z s•rd•m. İ…imden yaptım bunu, …•nk• yeni devlet anlayışına sahip, aydın d•ş•nceli bir y•ksek memur, benim ger…ekten b‚yle bir şey yapmama izin veremezdi. Eve d‚nd•m, yeniden memuriyete girdiğimi, maaş alacağımı s‚yleyince, aman tanrım, nasıl sevindiler, anlatamam..." Marmeladov …ok heyecanlanmıştı, bu nedenle yeniden sustu. Bu arada meyhaneye zaten epeyce sarhoş olan bir grup girdi. Kapının ağzında bu eğlence i…in kiralanmış biri laterna …almaya, yedi yaşlarında bir …ocuk da …atlak bir sesle "Hutorok"*u s‚ylemeye başladı. Bir g•r•lt•d•r kaplamıştı ortalığı. Meyhaneciyle garsonlar hemen yeni gelenlere doğru seğirttiler. Marmeladov hi… ilgilenmemişti sarhoşlarla; yeniden başlamıştı anlatmaya. Ancak iyiden iyiye gevşemiş gibiydi, yine de, sarhoşluğu arttık…a konuşmaya olan iştahının da arttığı g‚r•l•yordu. Yakın ge…- • miste işinde g‚sterdiği başarıları anımsaması kendisini canlandırmış, hatta y•z• aydınlanır gibi olmuştu. Raskolnikov masa arkadaşını dikkatle dinliyordu: "Bu anlattıklarım bundan beş hafta ‚nceydi. Katerina İvanovna'yla Sone…ka yeniden memuriyete girdiğimi ‚ğrendiklerinde, aman tanrım, yere g‚ğe konduramadılar beni. Eskiden hayvanmışım gibi davranırlardı bana, s‚verler, horlarlardı. Şimdiyse parmaklarının ucuyla


basarak y•r•yorlar, …ocukları 'Susa, Semyon Zahari… işinde yoruldu, dinleniyor', diyerek susturuyorlardı. Sabahları, işe gitmeden ‚nce kahve ve krema veriyorlardı. Hem de katıksız krema burmaya başlamışlardı, duyuyor musunuz? ˆst•me başıma …eki d•zen vermem i…in gerekli olan on bir ruble elli k‚peği nereden bulduklarını da bir t•rl• anlayamadım. Son derece şık pabu…lar, …ok g•zel bir plastron ve yine …ok şık bir frak... hepsini on bir bu…uk rubleye almışlar. İşe başladığımın ilk g•n• ‚ğleyin eve geldiğimde ne g‚reyim, Ka* Hutorok: 19 yy. ortalarında Rusya'da …ok pop•ler olmuş, s‚zleri A.V. Kolt-spv'a ait bir şarkı. 36 terina İvanovna o g•ne değin soframızın bilmediği iki …eşit yemek hazırlamış: …orba ve etli turp. Doğru d•r•st bir elbisesi yoktu kadıncağızın. Oysa o g•n konukluğa gider gibi giyinmişti. Ama yeni alınmış şeyler değil... ‚ylesine... yoktan var etmesini …ok iyi bilir zaten... Sa…larını taramış, tertemiz bir yakalık takmış, kollarında kolluklar, gen…leşmiş, g•zelleşmiş, apayrı bir kadın olup …ıkmış. Canım kızım Sone…kam bize yalnızca paraca yardım ediyordu. 'Şu sıralar size sık sık gelmem doğru olmaz', di- -yordu. 'Kimsenin g‚rmemesi i…in hava karardıktan sonra gelirim.' Duyuyor musunuz, duyuyor musunuz? †ğleden sonra biraz kestirmek i…in eve gelmiştim, ne oldu biliyor musunuz? Katerina İvanovna dayanamadı, daha bir hafta ‚nce sa… sa…a bas başa kavga ettiği ev sahibemiz Amalya Fedorovna'yı kahve i…meye …ağırdı. İki saat fısıldaşıp durdular. 'Semyon Zahari… işe girdi, aylık alıyor, ekselansa gitti doğruca, ekselans kendisini kapıda karşılamış ve b•t•n ‚teki ziyaret…ilere beklemelerini s‚yleyip herkesin g‚z• ‚n•nde Semyon Zahari…'in elinden tutarak odasına g‚t•rm•ş. Duyuyor musunuz, duyuyor musunuz? 'Ger…i bazı zayıflıklarınız olmadı değil demiş ekselans, ama biz, Semyon Zahari…, sizin eski hizmetlerinizi unutmuş değiliz. †te yandan yokluğunuzda işlerimiz t•mden aksamıştı. -Duyuyor musunuz-, Şimdi madem ki s‚z veriyorsunuz, bu kez sizin soylu s‚z•n•ze g•veniyorum.' Hi… kuşkusuz bunların t•m• de karımın uydurmalarıydı. Ancak hoppalığından ya da ‚v•nmek i…in uydurmuş değildi bunları! Hayır! S‚ylediği her s‚ze inanıyordu o, yarattığı hayallerle kendini avutmaya …alışıyordu. Hey Tanrım! Ama ayıplamıyorum ben onu! Evet, ayıplamıyorum! Altı g•n ‚nce ilk maaşımı yirmi •… ruble kırk k‚pek- aldım ve g‚t•r•p hepsini kendisine verdim. Bunun •zerine 'Ah, seni bızdık!' dedi bana. Ve bunu ikimiz yalnızken s‚yledi, anlarsınız ya? Oysa ben ne yakışıklı sayılırım, ne de doğru d•r•st bir es! Ama hayır, o yine de benim yanağımdan makas alıyor ve Ah seni bızdık!' diyor!" Marmeladov sustu, g•l•msemek ister gibiydi, ama birden …enesi titremeye başladı. Yine de kendini tuttu. Bu meyhane, bu d•şk•nl•k, saman kayıklarında ge…irilen beş gece, i…ki şişeleri, 37 karısına ve ailesine duyduğu sevgi dolu bağlılık Raskolnikov'u m•thiş.şaşırtmıştı. Onu dikkatle dinliyor, ancak anlattıklarından rahatsızlık duyuyordu. Meyhaneye girdiğine gireceğine de pişman olmuştu. "Sayın bayım, sayın bayım!" diye bağırarak yeniden s‚ze başladı Marmeladov; kendini toparlamıştı. "O, sayın bayım! †zel yaşamımla ilgili bu değersiz ayrıntıları belki başkaları gibi siz de g•l•n… buluyor, sıkılıyorsunuz, ama bunlar benim i…in ne - sıkıcı, ne de g•l•n… şeyler. Š•nk• ben bunları duyabiliyorum... Š•nk• yaşamımın o cennet g•nlerini, b•t•n o geceyi, ben de kanatlanmışcasına bir mutluluk i…inde ge…irdim. Yani bozulan aile yaşamımı nasıl d•zene koyacağımı d•ş•nd•m: …ocuklarımı nasıl giydirip kuşatacağım, karımı nasıl rahata erdireceğim, biricik kızımı d•şt•ğ• …irkeften kurtarıp aile yapısına nasıl d‚nd•receğim?.. Ve daha bir s•r• başka şey.. Bu kadarı da …ok g‚r•lmemeli, bayım. Evet, benim sayın bayım, (Marmeladov birden irkilir gibi oldu, basını kaldırdı ve masa arkadaşının y•z•ne dik dik baktı), evet efendim, ertesi g•n, (yani bundan beş gece ‚nce),b•t•n bu hayallerin •zerine, bir hırsız gibi kurnaz bir d•zenle Katerina İvanovna'dan sandığının anahtarını …al-dım,kendisine teslim ettiğim aylığımdan arta kalan paraları - ne kadar


olduğunu anımsamıyorum- aşırdım. Şimdi şu halime bakın! beş g•nd•r evde yokum, ailem beni arıyordur, işime son verilmiştir, frakım Mısır K‚pr•s•'n•n ordaki meyhanede rehin kaldı, su •zerimde g‚rd•klerinizi de g•ya frakıma karşılık aldım... Kısacası her şey bitti!" .Marmeladov yumruğuyla alnına vurdu, dişlerini gıcırdattı, g‚zlerini yumdu ve dirseklerinin •zerinde masaya iyice abandı.. Ama bir dakika sonra y•z• t•m•yle değişti, yapmacıklı bir kurnazlık ve aşırı k•stahlık okunan bakışlarını Raskolnikov'a dikerek, g•l•msedi: "Bug•n de Sonya'daydım, kafayı …ekmek i…in para istedim! Heh,heh,he!..." ' Meyhaneye son gelenlerden biri: "O da verdi mi?" diye bağırdı ve m•thiş bir kahkaha patlattı. Marmeladov yine ‚zellikle Raskolnikov'a seslenerek: 38 "Şu şişeyi onun parasıyla aldım" dedi "b•t•n parası buydu, g‚z•mle g‚rd•m, son otuz k‚peğini getirip kendi eliyle verdi. Hi…bir şey s‚ylemedi. †ylece susup y•z•me baktı. İnsanları aşağılamak, k•…•k g‚rmek bu d•nyaya ‚zg•; ‚b•r d•nyada tıpkı Sone…ka'nın yaptığı gibi •z•l•r, ağlarlar... Ama b‚ylesi, sessizce y•z•n•ze bakılması daha acı oluyor!... Evet, otuz k‚pek. İyi ama bu para onun i…in de gerekli değil mi? Siz ne dersiniz, canım efendim? Temizliğe ‚zen g‚stermesi gerek onun. Bu ‚zel temizlik i…in gerekli para, anlarsınız ya? Anlıyor musunuz? Birtakım kremler filan olmazsa olmaz, eteği kola ister, papu…ları g‚sterişli olmalı, hani bir su birikintisinden ge…erken bacağını filan g‚sterebilmek i…in... Bu ‚zel temizliğin nasıl bir şey olduğunu anlıyor musunuz bayım? Anlıyor musunuz? Ama ben, ‚z babası, kafayı …ekmek i…in onun son otuz k‚peğine el koyuyorum! Ve işte i…iyorum! İ…tim bile! Peki ama, benim gibi birine acınır mı? Acınır mı, ha? Siz, ‚rneğin bayım, acıyor musunuz bana? S‚yleyin bayım, acıyor musunuz, acımıyor musunuz? Heh,heh,he!" Bardağını doldurmak istedi, ama şişesi artık boşalmıştı. Yeniden yanlarında beliren meyhaneci: "Sana kim acır be?" diye bağırdı. Birden bir kahkaha, hatta s‚vg• sağanağı kapladı ortalığı. Meyhanecinin s‚zlerini duyanlar da, duymayanlar da, eski memurun y•z•ne bakıp, g•l•yorlar, s‚v•yorlardı. Marmeladov coşkunun doruğuna ulaşmak i…in sanki bu s‚zleri bekliyormuş…asına, bir elini ileri uzatarak yerinden doğruldu ve: "Acımak!" diye bağırdı. "Bana ne diye acınsın! Diyorsun ki: Sana ne diye acısınlar? Evet!..' Bana acımak i…in bir neden yok! Acımak ne, …armıha germek gerek beni!.. Šarmıha ger onu ey b•y•k yargı…, …armıha ger ve sonra acı! O zaman …armıha gerilmek i…in kendi ayaklarımla gelirim sana, …•nk• ben sevin…lere değil, aşağılanmalara ve g‚zyaşlarına susamış bir insanım!... Ve sen, i…ki satıcısı, senin şu şişen bana zevk mi veriyor sanıyorsun? Ben bu şişenin dibinde aşağılanmayı aradım, aşağılanmayı ve g‚zyaşını.. Buldum da aradığımı, buldum ve tattım... Acımak!.. 41 Bize ancak, herkese acıyan acıyabilir, herkesi ve her şeyi anlayan; O tektir ve en b•y•k yargı…tır. O b•y•k g•n geldiğinde soracaktır: 'Veremli ve k‚t• y•rekli analığına yardım eden, bir başkasının …ocuklarını bağrına basıp ‚z•nden bilen o kız nerde? Canavarlıklarından korkmadan o iğren… sarhoşa, babasına acıyan o kız nerede?" Ve diyecektir: "Gel! Seni zaten bağışlamıştım... Daha ‚nce... Şimdi de, …ok sevildiğin i…in g•nahların bir kez daha bağışlanıyor.."* Ve Sonyamı bağışlayacak. Bağışlayacak, biliyorum. Ge…enlerde, ona gittiğimde hissettim, bunu. Herkesi, herkesi yargılayacak ve bağışlayacak, iyileri de, k‚t•leri de... Bilgeleri de, usluları da... Herkesin işi bitince sıra bize gelecek. Şimdi de siz gelin bakalım! diyecek. Sarhoşlar, zayıf iradeliler, reziller siz gelin! Ve biz utanmadan varıp huzurunda duracağız. Ve O diyecek: 'Domuzlar! İnsan suretindeki hayvanlar, hayvan damgasını taşıyanlar; siz de gelin bakalım!' Tanrım! diyecekler. Tanrım, bunları ni…in kabul


ediyorsun?' Ve O diyecek: "Onları kabul ediyorum, ey bilgeler, onları kabul ediyorum, ey akıllılar, …•nk• onların hi…biri kendini buna değer g‚rm•yor.." Ve bize kollarını a…acak, ve biz ‚n•nde yerlere kapanacağız... ağlayacağız... ve her şeyi arılayacağız! O zaman her şeyi anlayacağız!.. Ve herkes anlayacak!.. Katerina İvanovna da... O da anlayacak... Tanrım! Her şeyin, herkesin •zerinde senin o tanrısal d•zenin egemen olacak!" Ve Marmeladov t•kenmiş, g•c•n• yitirmiş bir halde, masanın •zerine yığıldı kaldı. Derin bir d•ş•nceye dalmış gibiydi, kimseye bakmıyordu. S‚zleri bir par…a etki uyandırmışa benziyordu. Bir dakika kadar tam bir sessizlik oldu, ancak hemen sonra eskisi gibi g•lmeler, s‚vmeler başladı: "Herkesi yargıladı!'" "Palavracı!" "Memura hele!" Vb. vb. Marmeladov birden başını kaldırdı ve Raskolnikov'a d‚nerek. İncil'de İsa'ya ait s‚zler. (Šev.) 42 "Gidelim bayım!" dedi, "G‚t•r•n beni.. Kazyol'un evi hemen şuracıktaki avluda. Katerina İvanovna'ya gitmenin zamanı geldi..." Raskolnikov …oktandır gitmek istiyordu, ‚te yandan Marmeladov'a yardım etmeyi kendisi de d•ş•nm•şt•. Marmeladov'un, bacakları …enesi gibi g•…l• …ıkmamıştı; olanca ağırlığıyla delikanlının •zerine abanmıştı. Gidecekleri yer iki •… y•z adım uzaktaydı. Eve yaklaştık…a sarhoşun utan… ve korkusu artıyordu. "Korktuğum Katerina İvanovna değil", diyordu heyecan i…inde. "Sa…larımı yolmaya başlayacağından da korkmuyorum. Sa… nedir ki! Tukur gitsin i…ine! Hatta keşke sa…larımı yolsa, ş•krederim buna! Benim asıl korktuğum... G‚zleri... G‚zlerinden korkuyorum... Yanaklarındaki kırmızı lekelerden de korkuyorum... bir de... solumasından korkuyorum... Bu t•r hastaların heyecanlandıklarında nasıl soluduklarını g‚rd•n m• sen hi…? Šocukların ağlamalarından da korkuyorum... Š•nk•, eğer Sonya karınlarını doyurmadıysa... o zaman... bilemem artık, o zaman neler olur! Dayaktan hi… korktuğum yok... Bil ki bayım, dayağın b‚ylesi ba-; na acı değil, zevk verir... Š•nk• ben kendim duramam dayak yemeden. İyidir dayak. Varsın d‚vs•n, ruhum rahatlar hi… değilse... Dayaktan iyisi yoktur! İşte geldik. Kazyol'un evi. Zengin bir Alman... Šilingirlik yapar... Yukarı …ıkar beni!" . Avludan girip d‚rd•nc• kata doğru …ıkmaya başladılar. Merdiven y•kseldik…e karanlıklasıyordu. Saat aşağı yukarı on-birdi. Ger…i Petersburg'da bu mevsimde ger…ek gece karanlığı yoktur ama, yine de •st kat merdivenleri …ok karanlıktı. En •st katta, merdivenlerin sonunda kapı a…ıktı. K•…•k bir mum par…ası on adım boyundaki sefil bir odayı aydınlatıyordu. Merdiven sahanlığından b•t•n odanın i…i g‚r•n•yordu. Başta …ocuk bezleri olmak •zere her şey darmadağın, oraya buraya , atılmış durumdaydı. Dip k‚şeye yırtık bir …arşaf gerilmişti. Besbelli arkasında bir karyola vardı. Zaten t•m odada ola ola iki •sandalye, muşamba kaplı …ok eski bir divan ve bunun, ‚n•nde de boyasız, ‚rt•s•z bir mutfak masası vardı. Masanın.bir ucunda, demir samdan i…inde, i…yağından yapılmış k•…•k bir mum 43 par…ası yanıyordu. G‚r•n•şe g‚re Marmeladov bu odada bir k‚şede değil, ayrı bir odada kalıyordu. Ama onun odası da ‚teki odalara ge…meye yarayan antre gibi bir yerdi. Amalya Lippe-vehzel'in evinin ‚teki daire ya da b‚lmelerine a…ılan kapı aralıktı. İ…erden g•r•lt•ler, bağrışmalar geliyordu. Kimileri de kahkaha atıyordu. Anlaşılan kŽğıt oynuyor, …ay i…iyorlardı. Arada bir a…ık sa…ık s‚zler duyuluyordu. Raskolnikov, Katerina İvanovna'yı hemen tanıdı. Korkun… denecek zayıflıkta, ince, olduk…a uzun boylu, endamlı bir kadındı; koyu kumral sa…ları hŽlŽ …ok g•zeldi ve yanaklarındaki


kırmızılıklar ger…ekten de birer lekeyi andırıyordu. Ellerini g‚ğs•ne bastırmış, dudakları kupkuru, d•zensiz, kesik kesik soluyarak k•…•c•k odasında bir aşağı bir yukarı dolaşıyordu. G‚zleri bir humma n‚beti ge…iriyormuş…asına ışıldıyordu, ama bakışları sert ve hareketsizdi. T•kenmekte olan mumun son ışın-larmın oynaştığı bu veremli ve heyecanlı y•z, insanın •zerinde korkun… bir etki bırakıyordu. Otuz yaşlarında kadar g‚r•nm•şt• kadın Raskolnikov'a, ger…ekten de Marmeladov'un dengi olamazdı... İ…eri girenleri duymamıştı; ne g‚r•yor, ne duyuyordu sanki, kendinden ge…miş gibiydi. Oda boğucu sıcak olmasına rağmen pencereyi a…mamıştı; merdivenlerden pis bir koku geliyordu, ama oraya a…ılan kapıyı da kapatmamıştı. Evin i… b‚lmelerine a…ılan kapıdan yoğun bir sigara dumanı geliyor, kadın ‚ks•r•-yor, ama kapıyı kapamıyordu. Altı yaşında kadar g‚r•nen en k•…•k kız iki b•kl•m oturduğu yerden başını divana dayamış, uyuyordu. Kızdan bir yaş b•y•k bir oğlan k‚şede titriyor ve ağlıyordu. Az ‚nce dayak yediği belliydi. Dokuz yaşındaki b•y•k kız ise …‚p gibi kollarıyla, ağlayan kardeşinin boynuna sarılmıştı. Uzunca boylu ve kibrit gibi incecik bir kızdı bu. Sırtında lime lime olmuş bir entari vardı, …ıplak omuzlarını da, dizka-paklarını bile a…ıkta bıraktığına bakılacak olursa kendisine en az iki yıl ‚nce dikilmiş eski bir pelerinle ‚rtm•şt•. Kız galiba kardeşini avutuyor, kulağına bir şeyler fısıldayıp yemden ağlamaya başlaması i…in elinden geleni yapıyordu. Bir yandan da korku dolu kocaman, kara g‚zleriyle annesini izliyordu; zayıf ve kork44 muş y•z•nde g‚zleri olduğundan da iri ve kara g‚r•n•yordu. Marmeladov oda kapısının eşiğinde diz …‚k•p Raskolnikov'u hafif…e ileri doğru itti. Kadın karşısında tanımadığı birini g‚r•nce şaşkınlıkla durdu; dalgınlığından silkinmişti; bu yabancının odalarına ni…in girdiğini anlamak ister gibiydi. Fakat hemen, odalarının bir ge…it yeri olması y•z•nden bu adamın da bir başka odaya gitmekte olabileceğini d•ş•nd• ve artık Raskolnikov'a daha fazla ‚nem vermeyerek kapamak i…in merdivenlere a…ılan kapıya doğru y•r•d•. Tam kapının ‚n•nde diz …‚km•ş kocasını g‚r•nce bir …ığlık attı. "Yaa..." diye haykırdı b•y•k bir ‚fkeyle. "D‚nd•n demek!.. Al…ak, canavar herif... Paralar nerde? Boşalt ceplerini, bakayım! Elbisesini de değiştirmiş! Nerde elbisen? Paralar nerde? Konuşsana!.." Aramak i…in •zerine atıldı. Marmeladov arama işini kolaylaştırmak i…in uysal, uslu kollarını iki yana a…tı. Ancak tek k‚pek bile …ıkmadı •zerinden. "Ne yaptın paraları?" diye bağırdı kadın. "Aman Tanrım, yoksa hepsini i…kiye mi yatırdın! Tam on iki ruble vardı sandık-. ta." Birden kudurmuşa d‚nd•, kocasının sa…larından yakaladığı gibi odanın i…inde s•r•klemeye başladı. Marmeladov ise kendiliğinden diz•st• s•r•nerek onun işini kolaylaştırıyordu. "Hoşuma gidiyor bu benim!" diye bağırıyordu bir yandan da; sarsıla sarsıla s•r•kleniyordu, hatta bir ara alnı d‚şemeye de …arpmıştı. "Hi… acı duymuyorum! Tam tersine, hoşuma gidiyor!.. Sa-yın ba-yım, ho-şu-ma.-." Yerde uyuyan …ocuk uyanmış, ağlamaya başlamıştı. K‚şede ağlamakta olan …ocuk da kendini tutamadı, bir …ığlık atarak ablasına doğru atıldı, durumu korkun…tu, şok ge…iriyormuş…asına tir tir titriyordu. B•y•k kız da kendinden ge…miş gibiydi, o da titriyordu. Zavallı kadın umutsuzluk i…inde, olanca soluğuyla haykırıyordu: "İ…tin ha! Hepsine i…tin! Elbiselerini bile i…kiye yatırdın!.. (Ellerini oğuşturarak …ocukları g‚sterdi) Oysa bunlar burada a…! 45 A…, anlıyor musun! Ah tanrım, bu nasıl hayat b‚yle!.. (Birden Raskolnikov'un •zerine atıldı) Ya siz? Utanmıyor musunuz? Birlikteydiniz meyhanede, değil mi? Sen de onunla i…tin, değil mi? Sen de... Defol!"


Delikanlı hi…bir şey s‚ylemedi ve hemen …ıkmaya davrandı. Bu sırada i… kapı ardına kadar a…ıldı, meraklı bir ka… kişi başlarını uzatıp i…eri bakmaya başladı. Sigaralı, pipolu, başları bereli, arsız arsız g•l•şen insanlardı bunlar. Ellerinde oyun kŽğıtlarıyla ‚nleri a…ık robd‚şambırlı kişiler, uygunsuz denecek kadar a…ık se…ik giyinmiş birtakım g‚lgeler g‚r•nd•. †zellikle Marmela-dov'un yerde s•r•klenirken s‚ylediği "Ben bundan zevk alıyorum" s‚zleri onları neşelendirmiş, g•ld•rm•st•. Hatta kimileri yavaş yavaş odaya bile girmeye başlamışlardı. Sonunda i…ka-rartıcı bir …ığlık duyuldu: bu, kendi anlayışına g‚re d•zeni sağlamak, s‚v•p sayarak verdiği emirlerle belki y•z•nc• kezdir, hemen yarın odayı boşaltması i…in mutsuz kadıncağızı korkutmak amacıyla ileriye doğru kendisine yol a…an ev sahibesi Amalya Lippevehzel'den başkası değildi. Raskolnikov odadan …ıkarken bir ara elini cebine sokup meyhanede bozdurduğu rubleden arta kalan bakır paralardan eline ne kadar ge…tiyse avu…layarak kimseye g‚stermeden pencerenin ‚n•ne bıraktı. Ama daha merdivenlerdeyken aklı başına geldi ve geri d‚n•p parayı almak istedi. "Sa…malık benim bu yaptığım", diye d•ş•nd•, ."onların Son-ya'ları var, oysa para asıl bana gerekli!" Ancak geri d‚n•p bıraktığı yerderi parayı almak olanağı kalmadığını, olsa bile kendisinin bunu yapmayacağını d•ş•nerek elini salladı ve evinin yolunu tuttu. Sokakta y•r•rken acı acı g•l•mseyerek, "Sonya'ya krem gerekli", diye d•ş•nd•, "bu temizlik de paraya bağlı! Hımm!.. Hem belki Sonya iflas da edebilir g•n•n birinde; …•nk• kaplan avcılığında ya da altın arayıcılığında s‚z konusu olan risk bu iste de var... O bir ka… kuruşu bırakmasaydım yarını belki hepsi a… ge…irecekti... Hey gidi Sonyacık! Esaslı define bulmuşlar doğrusu kendilerine! Yararlanıyorlar da... Hem de iyi yararlanıyorlar!... Alışmışlar da buna... Ağlaya sızlaya da olsa alışmışlar. İnsanoğlu denen aşağılık yaratığın alışamayacağı hi…bir şey yok galiba!" Dalıp gitmişti. "İyi ama, ya ben yamlıyorsam?.." diye haykırdı birden. "İnsanoğlu aşağılık bir yaratık değilse ya?.. Yani genel olarak t•m insanlık, t•m insan soyu... O zaman geri kalan her şey bir boş inan…tan, kuruntuya dayanan bir korkudan başka bir şey değil... O zaman... hi…bir engel yok.. Zaten olmaması da gerekir!.. III Tedirgin bir uykudan sonra ertesi g•n olduk…a ge… uyandı. Ama dinlendirmemisti bu uyku onu. Hır…ın, sinirli, ‚fkeli kalkmış, tiksintiyle odasına bakmıştı. Altı adım uzunluğunda bir kafesi andırıyordu odası. Sararmış, toz i…indeki duvar kŽğıtları t•mden kabarmıştı ve bu durum odaya pek acıklı bir g‚r•n•ş veriyordu. Tavanı ‚ylesine al…aktı ki, biraz uzun boylu bir adam burada durmaktan korkardı; insana s•rekli olarak kafasını …arpacağı sanısını yeriyordu. Eşyalar da odanın kendisine uygundu: doğru d•r•st onarılmamış •… eski sandalye, k‚şede, •zerinde bir ka… kitap ve defter bulunan boyalı bir masa. ˆzerini kaplayan kalın toz tabakası,,bunlara nicedir bir insan eli değmedi-ğini g‚steriyor. Ve son olarak uzunlamasına hemen hemen b•t•n duvarı, genişlemesine ise odanın neredeyse yarısını kaplayan, bir zamanlar basma kaplı olduğu anlaşılan ve Raskolni-kov'a yatak ‚devi g‚ren hantal, yırtık pırtık bir divan. Delikanlı …oğunlukla kendini olduğu gibi atardı bu yatağa; …arşafı yoktu, •zerine eski, partal ‚ğrenci paltosunu ‚rter, k•…•c•k yastığının altına da biraz daha y•ksek olsun diye temiz-kirli ne kadar …amaşırı varsa tıkıstırırdı. Divanın ‚n•nde k•…•c•k bir masa vardı. Bir insanın kendini bundan daha fazla salıverebileceği d•ş•n•lemezdi. Ama bug•nlerde i…inde bulunduğu ruhsal durum koşullarında Raskolnikov'un b•t•n bunlar hoşuna bile gidiyordu. Kabuğuna …ekilmiş bir kaplumbağa gibi yaşıyordu; herkesle her t•r ilişkisini kesmişti. Hatta kendisine hizmetle g‚revli hiz46 47


met…i kız bile arada bir kapıdan başını uzattı mı dehşetli bir ‚fke ve tiksinti duyuyordu. T•m varlığıyla bir tek noktaya yoğunlaşmış kimi "monoman'larda g‚r•len bir durumdur bu. İki hafta vardı ki ev sahibi kadın ona yemek vermeyi kesmişti; a… oturduğu halde gidip kadınla konuşmayı aklından bile ge…irmemişti. Ev sahibi kadının aş…ısı ve tek hizmet…isi olan Nastasya kiracının bu halinden memnundu. Delikanlının odasını hemen hi… s•p•r-mez olmuştu. Haftada bir kez, o da yarım yamalak s•p•rd•ğ• oluyordu bazen. Şimdi onu uyandıran da bu kızdı. Tepesine dikilmiş: "Hey, kalksana! Ne uyuyup duruyorsun!" diyordu. "On oldu saat. Šay getirdim sana. ister misin …ay? Šok zayıflamışsın, hasta mısın yoksa?" Kiracı g‚zlerini a…tı, titredi. Nastasya'yı tanımıştı. Tıpkı bir hasta gibi yatağın •zerinde ağır ağır doğruldu ve: "Ev sahibi mi g‚nderdi …ayı?" dedi. "Onu da nerden …ıkardın?" Nastasya, i…inde birazı i…ilmiş …ay bulunan kendi …atlak …ay-danlığıyla sararmış iki par…a şeker koydu delikanlının ‚n•ne. Delikanlı ceplerini karıştırmaya başladı (yine elbiseleriyle yatmıştı) ve …ıkardığı bir avu… bakır parayı uzatarak: "Nastasya, al şunları", dedi, "al ve l•tfen bana bir francala ve bir de, sucuk…uya uğra, ucuz cinsinden biraz sucuk alıver." "Francalayı hemen alıp geleyim. Ama sucuk yerine lahana …orbası istemez miydin? Šok g•zel bir …orba, d•n pişirmiştim. D•n akşam sana da ayırmıştım, ama …ok ge… geldin. Šok g•zel bir …orba." Šorba gelir gelmez delikanlı i…meye koyuldu. Nastasya da divana onun yanına oturdu. Geveze bir k‚yl• kadınıydı Nastasya. "Praskovya Pavlovna seni polise şikayet edecekmiş." Raskolnikov y•z•n• buruşturdu: "Polise mi? Niye? Ne istiyormuş?" "Ne kira veriyor, ne de odayı boşaltıyorsun. İsteği a…ık." Delikanlı dişlerini gıcırdatarak: "Bir bu eksikti!" diye homurdandı. "Hayır,,şu sırada bu... hi… 48 işime gelmez." Sonra y•ksek sesle ekledi. "Aptal karı! Bug•n gider konuşurum kendisiyle." "Aptal kadındır. Tıpkı benim gibi. İyi ama, biz aptalız da sen sanki akıllı mısın? B•t•n g•n …uval gibi yatıp duruyorsun. Eskiden …ocuklara ders vermeye gittiğini s‚ylerdin, şimdi neden hi…bir şey yapmıyorsun?" Raskolnikov sert bir sesle ve isteksizce: "Yapıyorum..." dedi. "Ne yapıyorsun?" • "İş..." "Ne işi?" Delikanlı bir s•re sustuktan sonra ciddi bir sesle: "D•ş•n•yorum", dedi. Nastasya az kalsın g•lmekten katılacaktı. Zaten g•lmeyi se-ven kadınlardandı. G•ld•r•ld•ğ• zaman ‚yle b‚yle değil, katıla katıla, b•t•n v•cuduyla sarsıla sarsıla g•ler ve bu g•l•ş• ta i…i bulanıncaya kadar s•rerdi. Sonunda g•…l•kle konuşabildi: "Bari dolu dolu para d•ş•neydin!" "Ayağında bir ayakkabın bile yokken …ocuklara ders mi verilir hi…! T•k•reyim b‚yle işin i…ine!" "Suyunu i…eceğin kuyuya t•k•rme."


"Ders i•in •ok az para veriyorlar." Sonra kendi i•indeki d„-ş„ncelere karşılık veriyormuş gibi ekledi. "Nasıl yasayabilir inan birka• k…pekle?" "Sense bir anda b„y„k bir para istiyorsun? " Raskolnikov şaşkınlıkla baktı hizmet•iye. Bir s„re sustuktan onra kesinlik okunan bir sesle: "Evet, b„y„k bir para", dedi. "B„y„k laflar ediyorsun sen, korkutuyorsun beni. S…yle banalım şimdi; gidip sana francala alayım mı, almayayım mı?" "Sen bilirsin." "Şimdi aklıma geldi: d„n sen yokken bir mektup geldi sana." "Mektup? Bana mı? Kimden?" "Bilmiyorum kimden. Yalnız postacıya „• k…pek verdim. Versin paramı, değil mi?" 49 Raskolnikov t„mden heyecan kesilmişti: "Getir şunu, tanrı aşkına getir! Aman yarabbi!" Bir dakika ge•meden Nastasya mektup elinde g…r„nd„. Tahmin ettiği gibi annesinden. "R" ilinden geliyordu mektup. Mektubu alırken y„z„ kire• gibi olmuştu Raskolnikov'un. Ne zamandır mektup aldığı yoktu: ama su anda bir başka şey y„reğini sıkıştırıyordu. "Nastasya, tanrı aşkına •ık, •ık git, al işte „• k…peğin!" Mektup elinde titriyordu; Nastasya'nın yanında a•mak istemiyordu onu; bu mektupla başbaşa kalmak istiyordu. Nastasya •ıkar •ıkmaz mektubu hızla dudaklarına g…t„rd„, …pt„. Sonra uzun uzun adresi, bir zamanlar kendisine okuma yazma …ğreten anneciğinin bildik, sevimli, •arpık, incecik yazısını inceledi. Mektubu a•makta acele etmiyordu; bir şeylerden korkar gibiydi hatta. Sonunda a•tı: kalın, ağır bir mektuptu bu, hemen hemen yirmi beş gram ağırlığında vardı; iki b„y„k mektup k‰ğıdı incecik bir yazıyla doldurulmuştu: "Sevgili Rodya'm, iki ayı aşkın bir s„redir seninle mektup s…yleşisinde bulunamadım. Bu durum beni …ylesine „zd„ ki, kimi geceler d„ş„nmekten uyuyamadım. Elimde olmayan nedenlerin yarattığı bu suskunluğumdan dolayı umarım beni su•lamazsın. Seni ne •ok sevdiğimi bilirsin; sen bizim biriciğimiz-sin, benim ve Dunya'nın; bizim b„t„n umudumuz, b„t„n g„vencimiz sensin. Parasızlık nedeniyle birka• aydır „niversiteyi bıraktığını, verdiğin derslerin ve …teki ge•im ara•larının kesildiğini …ğrendiğimde ne hale geldiğimi bilemezsin! Yılda elime ge•en y„z yirmi rublelik emekli aylığımla sana nasıl yardım edebilirim? D…rt ay …nce g…nderdiğim on beş rubleyi de, senin de bildiğin gibi, buralı t„ccarlardan Afanisiy İvanovic Varru-şin'den bu emekli maaşımı karşılık g…stererek bor• almıştım. Kendisi iyi bir adamdır, zaten babanın da dostlarındandı. Ama kendi yerime aylığımı almak hakkını ona verdiğim i•in bor• …denene kadar beklemek zorundaydım, bu s„re de daha yeni doldu. B…ylece b„t„n bu s„re i•inde sana hi•bir şey g…nderemedim. Ama artık, tanrıya ş„k„rler olsun, sana biraz bir şeyler g…nderebileceğimi umuyorum. Hem biz artık a•ılmaya başlayan 50 talihimizle …v„nebiliriz. Bunu sana hemen bildirmek i•in sabırsızlanıyorum. İlkin şunu s…yliyeyim: Sevgili Rodya'cığım, kız-kardeşinin birbu•uk aydır benimle oturmakta olduğu ye bir daha da birbirimizden ayrılmayacağımız aklına gelir miydi hi•? Tanrıya ş„k„rler olsun, •ektiği acılar sona erdi artık. Ama her şeyin nasıl olup bittiğini ve bug„ne kadar senden gizlediklerimizi …ğrenebilmen i•in şimdi sana her şeyi sırasıyla anlatacağım. İki ay …nce bana yazdığın mektupta, Dunya'ya Svidrigaylov beyefendinin evinde kaba davranıldığını duyduğunu, bu durumun seni •ok „zd„ğ„n„ yazmış ve benden ayrıntılı a•ıklama istemiştin. Ama o zaman nasıl cevap verebilirdim sana? Eğer sana b„t„n ger•eği olduğu gibi yazsaydım, herhalde her şeyi y„z„st„ •bırakır ve yaya bile olsa hemen yanımıza koşardın; senin yapını, huyunu iyi bilirim ben, kızkardeşinin aşağılanmasına katlanacak bir insan değilsin sen. Ben de •ok „z„l„yordum duruma, ama elimden ne gelebilirdi ki? Aslında ne olup bittiğini o sıralar ben de tam anlamıyla bilmiyordum. Meğer asıl sorun yaratan şey şuymuş: Dunyacık ge•en yıl


Svidrigaylovlar'ın yanına …ocuk bakıcısı olarak girerken her ay aylığından kesilmek •zere tam y•z ruble ‚ndelik almış. Bu durumda borcunu ‚demeden onlardan ayrılması olanaksızdı. Bu parayı almasının nedeni daha …ok (sana artık her şeyi a…ıklayabilirim, benim eşsiz Rodya'm!) o sıralar …ok gereksinimin olan altmış rubleyi sana g‚nderebil-mek i…indi. Hani gecen yıl aldığın para... O zaman sana yalan s‚ylemiş, bu paranın Dunecka'nın eskiden beri biriktirmekte olduğu para olduğunu yazmıştık. Şimdiyse sana ger…eği olduğu gibi s‚yl•yorum. Š•nk• artık Tanrının yardımıyla her şey birdenbire d•zeldi. Dunya'nın seni ne …ok sevdiğini ve onun ne g•zel bir insan olduğunu da bilesin istiyorum. Ger…ekten de bay Svidrigaylov başlangı…ta Dunya'ya karsı kaba davranıyor, yemekte onunla alay ediyor, saygısızlık yapıyordu... Ama artık gerilerde kalmış bu tatsız olayların ayrıntılarını anlatarak senin canını sıkmak istemiyorum. Kısacası, bay Svidrigaylov'un sayın esi Marfa Petrovna'nın ve ‚teki ev halkının sevgi dolu, soylu davranışlarına rağmen, Dunecka, ‚zellikle de bay Svidrigaylov'un, eski asker alışkanlıklarıyla şarap tanrısı Bak•s'•n etkisi 51 altında kaldığı sıralar pek g•… durumlara d•ş•yordu. Ama sonunda ne oldu biliyor musun? Meğer bu ka…ık adam Dunya'ya karsı ne zamandan beri bazı duygular besliyor ve bunları kabalık, aşağılama perdesi altında gizliyormuş! Belki de yaşını basını almış, …oluk …ocuk sahibi bir adam olduğu aklına geldik…e, b‚ylesine u…arı ve hafif davranışları kendisine yakıştıramıyor, kendinden utanıyor ve bu nedenle de Dunya'ya elinde olmayarak kaba davranıyordu. Ya da kaba davranışları ve alaylarıyla ger…eği başkalarından gizlemeye …alışıyordu. Ama işte dayanamamış ve sonunda Dunya'ya binbir şey vadederek her şeyi y•z•st• bırakıp birlikte bir başka k‚ye ya da galiba bir yabancı •lkeye gitmelerini ‚nererek iğren… d•ş•ncesini a…ık…a s‚ylemek cesaretini g‚stermiş. D•nya'nın …ektiği acıları g‚z•n•n ‚n•ne getir artık! Evden ayrılması, yalnızca bor… aldığı para nedeniyle değil, Marfa Petrovna'ya acıması y•z•nden de olanaksızdı; …•nk• kadın kuşkulanabilir ve evde kocasıyla aralarında bir tatsızlık …ıkabilirdi. †te yandan Dunyacık i…in de b•y•k bir skandal olurdu bu; yani şimdi olduğu gibi her şey bir …‚z•me kavuşmuş olmazdı. Aslında, D•nya'nın altı haftadan ‚nce bu korkun… evden ayrılmayı d•şlemesini bile engelleyecek daha pek …ok neden vardı. Sen kuşkusuz Dunya'yı iyi tanırsın, onun nasıl akıllı, sağlam karakterli bir kız olduğunu bilirsin. Dunyacık pek …ok şeye katlanabilen, en k‚t• durumlarda bile direncini yitirmeyen soylu bir kızdır. Kendisiyle sık sık haberleşmemize rağmen, •zmemek i…in bana bile her şeyi yazmadı. Olay beklenmedik bir bi…imde …‚z•ld•: Marfa Petrovna bir rastlantıyla kocasını bah…ede bizim Dunya'ya yalvarırken g‚rm•ş, ancak her şeyi ters anlaya-"rak t•m olup bitenlerden dolayı Dunya'yı su…lamış. Hemen oracıkta, bah…ede korkun… bir curcunadır kopmuş: Marfa Petrovna hatta Dunya'ya bir de tokat atmış, kızcağızı dinlemek bile istememiş, bir saat kadar ağlayıp sızladıktan sonra, kızcağızı hemen kente, bana g‚ndermelerini emretmiş, kendisini basit bir k‚yl• arabasına bindirip, eşyalarını, …amaşırlarını, giysilerini ‚ylece, olduğu gibi arabaya atıp yola …ıkarmışlar. Tam o sırada bardaktan boşanırcasına bir de yağmur başlamamış mı! Horlan52 mış, aşağılanmış Dunyacık da onyedi verstlik yolu •st• a…ık bir arabada, bir mujiğin yanında almak zorunda kalmış. Şimdi bir d•ş•n: bana iki ay ‚nce yazdığın mektuba ben ne yanıt verebilir, ne yazabilirdim sana? Zaten perişan bir haydey-dim; aslında, doğru, yazmaya cesaret edemedim, …•nk• sen de kızacak, ‚fkelenecek, mutsuz olacaktın. Ve elinden ne gelebilirdi ki? Kendini yiyip bitirmekten başka?.. †te yandan Dune…ka da sana yazmamı yasaklamıştı. Y•reğimde b‚yle bir acı varken de mektubumu boş laflarla, anlamsız birtakım ıvır zıvırla doldura-mazdım. Tam bir ay b•t•n kasaba bizim bu olayın dedikodu-suyla …alkandı durdu; hatta işler oraya vardı ki, aşağılayıcı bakışlardan, fısıltılardan, bunlar da bir yana, bizim yanımızda yapılan aşağılayıcı konuşmalardan dolayı Dunya'yla ben kiliseye bile gidemez olduk. B•t•n tanıdıklarımız


bizden y„z •evirmişler, dostlarımız selamı sabahı kesmişlerdi; …te yandan kasabadaki kimi tezg‰htarla b„ro k‰tiplerinin evimizin kapısına katran s„rerek bizi lekelemek istediklerini …ğrenmiştim. ‹yle ki ev. sa- . hibimiz bile sonunda evini boşaltmamızı istemeye başladı. B„t„n bunlara neden de, kapı kapı dolaşarak Dunya'yı su•layıcı, lekeleyici konuşmalar yapan Marfa Petrovna'dan başkası değildi. Kendisi burada hemen herkesi tanır. Bu ay i•inde hemen her g„n kente indi ve zaten geveze birisi olduğu ve hi• de hoş bir şey olmamasına rağmen ailesinden ve kocasından yakınmayı sevdiği i•in, kısa s„rede olay yalnızca kasabada değil, t„m •evre k…ylerde duyuldu. Ben hastalandım. Dune•ka benden daha da-. yanıklı •ıktı. Her şeye nasıl katlandığını, nasıl beni avutmaya ve y„reklendirmeye •alıştığını bir g…rmeliydin! Melek yavrum benim! Ama Tanrıya ş„k„rler olsun, •ilemiz bu kadarla sona erdi. Yaptıklarından pişman olan ve herhalde Dunya'ya da acıyan bay Svidrigaylov fikrini değiştirerek, Dune•ka'ran su•suzluğunu kanıtlayan her şeyi bir bir Marfa Petrovna'ya a•ıkladı. Bu kanıtların en g„•l„s„ de, Marfa Petrovna'nın onları bah•ede yakalamasından …nce, Svid.rigaylov'un yaptığı gizli g…r„şme …nerilerini geri •evirmek amacıyla Dunya'nın yazdığı ve evden ay-nldığı sırada Svidrigaylov'da kalan mektuptu. D„nya bu mektubunda …fkeli, coşkulu bir dille Svidrigaylov'u karısı Marfa 53 Petrovna'ya karsı d„r„st olmayan davranışından dolayı kınıyor, evli, •oluk •ocuk sahibi bir kişi olduğunu hatırlatarak, zaten mutsuz ve korunmasız olan bir gen• kıza acı •ektirdiği i•in ayıplıyordu. Kısacası sevgili Rodyacığım, bu …ylesine soylu bir dille yazılmış, …ylesine dokunaklı bir mektuptu ki, okurken ben de g…zyaşlarımı tutamadım; bug„n bile g…zlerim yaşarmadan okuyamam. Bundan başka Svidrigaylov'un sandığından daha fazla şeyler bilen ve g…ren hizmet•iler -bu zaten hep b…yle değil midir?- Dunya'yı temize •ıkaracak y…nde tanıklık yaptılar. Mar-fa Petrovna t„mden yıkıldı ve kendi deyimiyle "ikinci bir darbe daha" yedi. Ama …te yandan da D„nyamızın su•suzluğuna t„mden inandı ve hemen, ertesi g„n "pazardı" doğruca kiliseye koşarak kutsal Meryem Anamızın …n„nde diz •…k„p g…zyaşları i•inde uğradığı bu yeni yıkıma katlanmasını ve …devini yapabilmesini sağlaması i•in tanrıya yakardı. Sonra hi•bir yere uğramadan kiliseden doğruca bize geldi, olup bitenleri bir bir anlattı, acı acı ağladı ve Dunya'yı kucaklayarak pişman olduğunu s…yleyip kendisini bağışlaması i•in yalvardı. Bizden ayrılır ayrılmaz, hi• zaman yitirmeksizin hemen o sabah kentte ne kadar tanıdığı varsa bir bir dolaşıp Dunya'nın su•suzluğunu, onun duygu ve davranışlarının ne denli soylu olduğunu g…zyaşları i•inde ve asın …vg„ dolu s…zlerle anlattı. Bununla da yetinmeyerek Dune•ka'nın Svidrigaylov'a yazdığı mektubun aslını …n„ne gelene g…sterip okudu. Hatta mektubun bir kopyesini •ıkarmalarına bile izin verdi -ki bence bu kadarı da fazla artıkB…ylece birka• g„n boyunca kentteki b„t„n tanıdıklarını „st„ste dolaştı; hatta artık …yle oldu ki, tanıdıklarından bazıları, başkaları onlara tercih edildi diye g„cendikleri i•in sıra usul„ kondu. Sıra usul„ konunca da her ev onu …nceden beklemeye başladı: artık herkes Marfa Petrovna'nın falan g„n falanca yerde bu mektubu okuyacağını …nceden biliyordu. Kimileri de hem kendi evlerinde, hem de tanıdıklarının evlerinde mektubu birka• kez dinledikleri halde, birka• kez daha dinlemek i•in mektubun yeni okunacağı yere gidiyorlardı. Marfa Petrovna'nın bu davranışında, bana kalırsa, •ok, hem de pek •ok aşırılıklar vardı; ama huyu b…yleydi onun. ‹te yandan bu davranışıyla Dunya'ya s„r„len. 54 lekeyi t„m„yle temizledi. Bu işin t„m iğren•liği de, baş su•lu olarak ve silinmez bir leke halinde kocasına yıkılıverdi. ‹ylesine ki, adama acıdığımı bile s…yleyebilirim. Biraz fazla sert davra-nıldı bu ka•ık herife karşı. Bu gelişmeler „zerine Dunya'ya kimi evlerden ders verme …nerileri geldi, ama o bunları geri •evirdi. Herkes birdenbire ona …zel bir saygı g…stermeye başladı. Şu anda yazgımızı değiştirmekte olduğunu s…yleyebileceğim o beklenmedik olaya da, başlıca bu gelişmeler katkıda bulundu. Sevgili Rodya'ın, sana bildirmek i•in sabırsızlandığım bir şey var: Dunya'nın kısmeti •ıktı, o da kabul etti. Ger•i bu is sana danışmadan oldu, ama


durumu ‚ğrenince, senden bir yanıt alana değin beklememizin ve işi ertelememizin olanaksız olduğunu anlayacağını ve bu nedenle de ne bana, ne de kızkardeşine g•cenmeyeceğini umarım. Zaten senin de, tanımadığın, adını, s‚z•n• başkalarından duyduğun bir kişi hakkında vereceğin karar sağlıklı ve tam doğru olamazdı. Olay şu: Pyotr Petrovi… Lujin yedinci dereceden bir devlet memuru ve bu işte pek …ok yardımları olan Marfa Petrovna'nın uzaktan akrabası. Marfa Petrovna aracılığıyla bizimle tanışmak dileğini ileterek işe başladı; kendisini gerektiği gibi ağırladık, kahve i…tik. Ertesi g•n bir mektup yollamış, mektubunda pek nazik bir dille Dunya'yla evlenmek istediğini bildiriyor ve ivedilikle kesin bir yanıt vermemizi rica ediyordu. İş adamı ve başını kaşıyacak zamanı yok; hemen Peterburg'a gitmesi gerekiyormuş, bu nedenle de bir dakika bile yitirmek istemiyor. B•t•n bunlar son derece hızlı ve pek beklenmedik bir bi…imde olduğu i…in tabii biz başlangı…ta olduk…a şaşırdık. O g•n, b•t•n g•n, birlikte meseleyi enine boyuna d•ş•nd•k, ‚l…•p bi…tik. G•venilir bir adam, hali vakti yerinde, iki yerde iş sahibi ve kendi sermayesi var. Evet, ger…i kırk beş yaşına filan gelmiş, ama olduk…a yakışıklı ve hŽlŽ kadınların beğenebileceği bir tip; sonra son derece ciddi ve efendi bir adanı; yalnız biraz asık suratlı ve burnu b•y•k gibi. Ama belki de bu bize ilk bakışta b‚yle gelmiştir. Pek yakın bir zamanda onunla Petersburg'da g‚r•şeceksin Rod-ya'…ığım; seni şimdiden uyarmak isterim: ilk bakışta onda bazı eksik yanlar g‚rsen bile, hemen ateşlenip sert yargılarda bulunma, …•nk• bu senin huyundur. Bunu her ihtimale karşı s‚yl•yorum, …•nk• onun sende olumlu bir izlenim bırakacağından eminim. Kaldı ki, daha sonra d•zeltilmesi olanaksız birtakım yanlışlara d•şmemek i…in, bir insanı değerlendirirken hi… acele etmemek ve ona karşı son derece dikkatli, temkinli davranmak gerek. †te yandan Pyotr Petrovi…'in hi… değilse saygıdeğer bir insan olduğunu g‚steren pek …ok belirti var. Daha ilk ziyaretinde, kendisinin aslında olumlu bir insan olduğunu, ancak pek …ok konuda -kendi deyimiyle- "yeni kuşakların g‚r•şlerini" paylaştığını ve her t•rl• k‚r inanca d•şman olduğunu s‚yledi. Biraz kibirli, kendisini beğenmiş bir adam ve s‚zlerini dinlesinler istiyor, bu nedenle daha pek …ok şeyler anlattı, ama herhalde bu da bir kusur sayılmaz. Ben tabii pek bir şey anlamadım, ama, Dunya'nın bana a…ıkladığına g‚re, Pyotr Petrovi… ‚yle fazlaca bir ‚ğrenimi olmamasına karşın akıllı ve galiba da iyi bir insanmış. Kız kardeşini bilirsin Rodya: benim tanıdığımcası, ateşli bir y•reği olmasına karşın, sebatlı, aklı başında, sabırlı, g‚nl•y•ce bir kızdır. Hi… kuşkusuz burada ne biri, ne ‚b•r• y‚n•nden aşk s‚z konusu değil, ama D•nya akıllı olmasından başka, melek gibi soylu bir yaratık olduğu i…in kocasını mutlu ermeyi kendisi i…in bir g‚rev bilecektir. Buna karşılık kocası da herhalde onun mutlu olması i…in …aba g‚sterecektir. Evet, doğrusu işler biraz fazla aceleye geldi, ama bundan kuşku duymamız i…in şimdilik ‚nemli birtakım nedenler yok ortada. †te yandan Pyotr Petrovi… hesabını bilir, ihtiyatlı bir adam: koca olarak kendi ‚z mutluluğunun, D•nya mutlu olduğu ‚l…•de artacağını kendisi de g‚recektir. Huy uyuşmazlığı, eski birtakım alışkanlıklar ve hatta bazı konularda g‚r•ş ayrılığı (k• en mutlu evliliklerde bile ka…ınılması olanaksızdır) gibi sorunlara, gelince, Dune…ka bu konuda umutlu olduğunu ve kendine g•vendiğini, merak edilecek bir şey olmadığını, aralarındaki ilişkinin d•r•stl•kle ve namusluca s•rmesi koşuluyla pek …ok şeye katlanabileceğim s‚yledi. †rneğin Pyotr Petrovi… ‚nceleri bana da biraz sert g‚r•nm•şt•, ama bu belki de onun a…ık y•rekli bir insan olmasından kaynaklanıyordu, evet evet kesinkes bu nedenleydi sert g‚r•nmesi bana. Yine ‚rneğin ikinci ziyaretinde, ‚nerisini Dunya'nın kabul etti56 ğini ‚ğrendikten sonra, ama daha Dunya'yı tanımadan, s‚z arasında, namuslu ama …eyizsiz ve ille de yoksulluk …ekmiş bir kız almayı, d•ş•nd•ğ•n•, …•nk• -onun s‚yleyişiyle- kocanın hi…bir zaman karısının minneti altında kalmaması gerektiğini, karının kocasını velinimet saymasının …ok daha, iyi olacağını s‚yledi. Şunu hemen eklemeliyim ki, o, bu s‚zleri benim sana yazdığımdan daha yumuşak ve daha ince bir dille s‚ylemişti. Ben onun kullandığı


s‚zc•kleri unuttum, yalnızca ana d•ş•ncesi aklımda kaldı. †te yandan o, bu s‚zleri bir şeyler ama…layarak s‚ylememişti, besbelli s‚z arasında ‚ylesine s‚yleyivermişti. Nitekim daha sonra bunları d•zeltmeye ve yumuşatmaya …alıştı, ama bana yine de bunlar biraz sert g‚r•nd•. Sonra bu d•ş•ncemi Dunya'ya s‚ylediğimde kızcağız biraz da canı sıkılarak, "S‚z, eylem demek değildir", dedi ve hi… kuşkusuz dediği …ok doğruydu. Karar vermezden ‚nce D•nya b•t•n gece g‚z•n• kırpmadı ve benim uyumuş olduğumu sanarak yatağından kalkıp sabaha kadar odanın i…inde bir aşağı bir yukarı dolaştı durdu. Sonunda tasvir ‚n•nde diz …‚k•p coşkuyla, uzun uzun dua etti; sabahleyin de bana evlenmeye karar verdiğini s‚yledi. Pyotr Petrovi…'in hemen Petersburg'a gideceğinden yukarıda s‚z etmiştim. †nemli işleri varmış orada, bir avukatlık b•rosu a…mak istiyormuş. Uzunca bir zamandır …eşitli dava takipleriyle uğraşıyormuş zaten, bug•nlerde de ‚nemli bir dava kazanmış. Petersburg'a da Yargıtay'da ‚nemli bir işi olduğu i…in gidiyormuş. B‚ylece Sevgili Rodya'm, onun orada sana …ok yararı olabilir, her konuda yardım edebilir sana; hatta biz D•nya ile senin gelecekteki mesleğine bug•nden başlayabileceğini, geleceğinin şimdiden g•vence altına alınmış sayılabileceğini kabul ediyoruz. Ah, bir ger…ekleşebilse bu! Tanrının bize doğrudan doğruya g‚sterdiği bir l•tuf olarak nitelendirilebilecek -ancak b‚yle nitelendirilebilecek- bir yararlı iş olurdu bu. Dunya'cığım da t•m d•şleri bununla ilgili. Hatta bu konuda tehlikeyi g‚ze alıp Pyotr Petrovi…'e bir iki kelime bir şeyler …ıtlatma cesaretini bile g‚sterdik. Sıkıntılı bir yanıt verdi: Nasıl olsa bir kŽtip tutması gerektiğine g‚re, yabancı birindense akrabaya para vermenin elbette daha doğru olacağını, ancak akrabanın da işe karşı yetenekli ol57 ması gerektiğini (daha neler! Yok bir de sen yetenekli olmayacaktın!), bunun yanı sıra •niversitedeki derslerinin yazıhanede …alışmana zaman bırakacağından kuşkulu olduğunu s‚yledi. Bu seferlik is bu kadarla kapandı, ama Dunyacığımın aklı fikri hep bu iste. Birka… g•nd•r sanki bir humma n‚beti i…inde, neler tasarlıyor, neler kuruyor... Pyotr Petrovi…'in ‚nce yardımcısı, sonra ortağı oluyormuşsun, zaten hukuk fak•ltesinde okuyormus-sun!.. Ben de, Rodyacığım, bu planların t•m•n• ger…ekleşebilir şeyler olarak g‚rd•ğ•m i…in Dunya'yla aynı fikirdeyim ve onun umutlarını paylaşıyorum; ve Pyotr Petrovi…'in şu anki …ekingenliğine rağmen (bu t•m•yle anlaşılabilir bir şey, …•nk• seni hen•z tanımıyor). D•nya, gelecekteki kocası •zerinde olumlu etkiler yapacağından ve tasarılarının ger…ekleşeceğinden emin. Tabii biz geleceğe ilişkin d•şlerimizi, hele onun ortağı olabileceğini ağzımızdan ka…ırmaktan sakındık. Pyotr Petrovi… olumlu bir insan: B•t•n bunlar ona yalnızca bir d•ş gibi gelebileceğinden, başlangı…ta soğuk karşılayabilirdi s‚zlerimizi. Yine aynı nedenle, ne ben, ne de D•nya, •niversitede okurken sana para g‚ndermemize yardım edeceğine olan kesin .inancımızdan da tek kelimeyle olsun s‚z etmedik; s‚z etmedik, …•nk•, bu, birincisi, zamanla kendiliğinden olabilecek bir iştir ve herhalde kendisi gereksiz hi…bir s‚ze yer bırakmadan bunu kendiliğinden ‚nerecektir (yok bir de b‚yle bir konuda Dunya'yı kıracaktı!), ‚te yandan, sen, yazıhane işlerinde onun sağ kolu haline gelebilir ve bu yardımı bir hayır olarak değil, hakettiğin bir aylık olarak alabilirsin. Dune…ka işleri b‚yle yoluna koymak istiyor, onunla aynı g‚r•şteyim. Ona tasarımızdan s‚z etmeyişimizin ikinci nedeni de, benim, onunla yakında yer alacak g‚r•şmenizde eşit koşullar altında bulunmanı ‚zellikle istememdir. D•nya heyecanla senden s‚z ettiğinde, Pyotr Petrovi…, bir insan hakkında yargıda bulunabilmek i…in onu yakından tanımak gerektiğini, sana ilişkin bir fikir edinmeyi de, seninle tanıştıktan sonraya bıraktığını s‚yledi. Biliyor musun canım Rodya'cığım, bir de ne var; bazı nedenlerle (ama Pyotr Petrovi…'le hi…bir ilgisi bulunmayan, t•m•yle kişisel, ‚zel, hatta yaşlılık huysuzluğu diyebileceğimiz nedenlerle) onlar evlendikten sonra da, simdi olduğu gibi ayrı oturmam daha iyi olur gibime geliyor. Aslında onun beni kendiliğinden davet edecek ve kızımdan ayrı oturmamamı ‚nerecek kadar kibar ve soylu davranacağından eminim. Eğer bunu şimdiye kadar s‚ylememisse, bu s‚ylenmeden de b‚yle olacağı kabul edildiği i…indir. Ama ben kabul etmeyeceğim. Damatların kaynanalarını pek de ‚yle bağırlarına


basmadıklarına hayatta pek …ok kez tanık oldum. †te yandan ben de, yalnızca hi… kimseye y•k olmak istemediğimden değil, ama yiyecek bir lokma ekmeğim ve seninle D•nya gibi …ocuklarım olduğu s•rece kendimi t•m•yle ‚zg•r duymak isterim. Eğer olanak bulabilirsem, ikinize yakın bir yere yerleşeceğim, …•nk• Rodya, aziz dostum, şimdi mektubun sonuna bıraktığım en iyi habere geliyorum. ˆ… yıla varan bir ayrılıktan sonra, …ok yakında biraraya gelecek, birbirimize kavuşacağız! Dunya'yla benim Petersburg'a gitmemiz kesinlik kazandı. Tam olarak ne zaman, bilmiyorum, ama yine de …ok, hem de …ok yakında, hatta belki de bir haftaya kadar... Her şey Pyotr Petrovi…'e bağlı, Petersburg'da durumu kola…an ettikten sonra sonucu bize bildirecek. Bazı nedenlerle evlenme t‚reninin bir an ‚nce yapılmasını istiyor, hatta eğer ola-naklıysa hemen bu ay i…inde, olmazsa hemen yortudan* sonra olsun istiyor. Ah, seni ne b•y•k bir mutlulukla bağrıma basacağım! D•nya da t•mden seni g‚rme sevinci, heyecanı i…inde. Hatta bir keresinde şaka olarak, yalnızca bu nedenle bile Pyotr Petrovi…'le evlenmeye değer olduğunu s‚yledi. Melek yavrum benim! Kendisi 'bu kez benim mektubuma bir şey eklemiyor, yalnız şunu yazmamı istedi benden: Seninle konuşacağı o kadar …ok şey varmış, o kadar …ok şey varmış ki, birka… satırla bir şey s‚yleyemeyeceği i…in eline kalem bile almak istemiyormuş, bos yere sinirlenmekten başka bir işe yaramazmış bu. Sana sımsıkı sarıldığını ve binlerce ‚p•c•k g‚nderdiğini s‚yl•yor. Šok yakında bir araya gelecek olmamıza rağmen, ben yine de sana elimden gelebildiğince …ok para g‚ndereceğim. Dune…ka'nın S‚z• edilen yortu, 15 Ağustos'ta tarladan buğdayların kaldırılması nedeniyle kutlanan bir t•r hasat bayramıdır. Bayramdan ‚nce iki hafta oru… tutulurdu. (Šev.) 59 Pyotr Petrovi…'le evleneceği duyulalı beri, benim de kredini birdenbire y•kseldi. Bu nedenle Afanasiy İvanovi…'in emekli aylığıma karşılık, hatta yetmiş beş rubleye kadar kredi a…acağından eminim; b‚ylece de sana yirmi beş, hatta belki de otuz ruble g‚nderebileceğim. Daha fazla g‚ndermek isterdim, ancak yol giderlerimiz beni korkutuyor. Ger…i Pyotr Petrovi… sağolsun, başkente kadar 'yol giderlerimizin bir b‚l•m•n• •zerine aldı, tanıdıkları mı ne varmış, onlar aracılığıyla y•k•m•z• ve b•y•k sandığı g‚ndermeyi .o •stlendi, ama yine de Petersburg'a gidişimizi hesaba katmamız gerek, ‚zellikle de orada ilk g•nlerde parasız kalmak gibi bir duruma d•şmemeliyiz. Dune…ka'yla her şeyi inceden inceye hesapladık, yol i…in pek bir şey gitmeyecek. Buradan istasyona kadar olan yol topu topu doksan verst ve biz her ihtimale karşı tanıdığımız bir k‚yl• arabacıyla anlaştık. Trende de pekŽlŽ •…•nc• mevkide gelebiliriz. B‚ylece de sana yirmi beş değil, herhalde otuz ruble g‚nderebileceğim. Eh, artık yeter! Arkalı ‚nl• iki yaprak doldurdum ve artık yazacak yerim kalma'dı. İşte sana koca bir hikŽye, bizim hikŽyemiz! Meğer ne …ok olay birikmiş yazacak! Yakında g‚r•şme dileğiyle, sevgili Rodya'm, sımsıkı kucaklar, anne dualarımı iletirim. Kız kardeşini, Dunya'yı sev, Rodya! Onun seni sevdiği kadar sev ve bil ki onun sana karşı sevgisi sınırsızdır; seni sonsuz bir sevgiyle kendinden bile …ok seven bir kızkardeşin var! O bir melek! Sense, Rodya, bizim her şeyimiz, t•m umudumuzsun! Tek ki sen mutlu ol, biz de oluruz! Eskiden olduğu gibi dua ediyor, Tanrının yaratıcılığına ve bağışlayıcılığına inanıyor musun Rodya? Dinsizlik modasının senin ruhunda da yer etmiş olmasından korkuyorum. Eğer b‚yleyse senin i…in de ben dua ederim. Šocukluğunda baban da daha sağken, nasıl dizlerime oturup dualar mırıldandığını ve o zamanlar nasıl mutlu .olduğumuzu unutma canım! Hoş…akal, ya da daha doğrusu, g‚r•şmemize kadarl Sımsıkı kucaklar, binlerce kez ‚perim. †l•nceye kadar senin Pul lıeriya Raskolnikova " 60 Mektubu okumaya başladığından beri Raskolnikov'un y•z• g‚zyaşlarıyla ıslaktı; mektubu bitirdiğindeyse, y•z• sararmış, kasılmış, …arpılmıştı; dudakları acı, ‚fkeli bir g•l•msemeyle kıvrılmıstı. Başım kirli, kullanılmaktan incelmiş yastığına koyup d•ş•nmeye başladı, uzun uzun d•ş•nd•. Y•reği hızla …arpıyor, d•ş•nceler kafasında hızla u…uşuyordu. Sonunda bir


dolabı ya da sandığı andıran bu sarı odada boğulacak gibi oldu; g‚zleri ve beyni genişlik arıyordu, şapkasını kaptığı gibi dışarı fırladı; merdivenlerde birilerine rastlamaktan da …ekinmiyordu bu kez, unutup gitmişti bu konuyu. "V" bulvarı boyunca Vasilyev adasına doğru bir yol tutturdu. Sanki acele bir işi varmış gibi …evresini ayrımsamadan hızla y•r•yor, her zaman olduğu gibi de kendi kendine mırıldanıyor, gelip ge…enleri şaşırtacak kadar y•ksek sesle konuşuyordu. G‚renlerin …oğu sarhoş sanıyordu kendisini. IV Annesinin mektubu y•reğini par…alamıştı. Ama mektuptaki ana d•ş•nce konusunda, hatta mektubu okurken bile bir an i…in olsun kuşkuya kapılmamıştı. Sorunun ‚z•n• …oktan …‚z•mlemişti, hem de kesinlikle: "Ben sağ olduk…a, bu evlilik olmayacak. Senin de, Bay Lujin, canın cehenneme!" "Š•nk• her şey apa…ık ortada" diye mırıldandı; verdiği kararın başarısını ‚nceden kutlar gibi haince g•l•ms•yordu. "Hayır anneciğim, hayır D•nya, beni aldatamazsınız!.. Bana danışmadan karar verdikleri i…in bir de ‚z•r diliyorlar!.. Daha neler! Ve artık kararlarından caymanın olanaksız olduğunu d•ş•n•yorlar -g‚r•r•z olanaklı mı, değil mi?- †ne s•rd•kleri bahane de ne ‚nemli ya: 'Pyotr Petrovi…'in işleri ‚yle …ok ‚yle …ok ki, posta arabasından ya da trenden başka bir yerde evlenemez!' Hayır, Dunya'cığım, ben her şeyi g‚r•yor ve benimle o …ok, …ok konuşmak istediğin şeylerin neler olduğunu biliyorum: Odanın i…inde d‚rt d‚nerek b•t•n gece neler d•ş•nd•ğ•n•, annemin odasındaki Kazan Meryem'i ‚n•nde ne i…in dua ettiğini de bili61 yorum. Ama Gulgulta'ya* tırmanmak kolay değildir. Hımm... Demek kesin olarak karar verildi, demek siz Avdotya Roma-novna, kendi sermayesi olan (b‚ylesi daha tumturaklı, daha g‚rkemli oluyor: kendi sermayesi olan), iki yerde birden …alışan ve (annemin yazdığına g‚re) yeni kuşağın, gen…lerin g‚r•şlerini paylaşan, galiba iyi bir insan olan (bunu da Dune…ka belirtiyor: galiba...) aklı başında bir işadamıyla evlenmek niyetindesiniz! En g•zeli de bu galibal Ve D•nya bu galiba i…in evleniyor! Bravo doğrusu, bravo!" "Šok ilgin…: acaba annem ni…in 'yeni kuşaklardan, gen…lerden' s‚zetmiş mektubunda? Yalnızca bir insanın karakterini a…ıklamak i…in mi, yoksa daha …apraşık bir amacı mı var: Lujin'i bana sevdirmek gibi..? Ah, kurnazlar! Sonra su da …ok ilgin…: acaba o g•n, o gece ve t•m ondan sonraki g•nlerde birbirlerine karşı ne dereceye kadar i…tendiler? Sonra, aralarında ge…en b•t•n s‚zler apa…ık s‚ylenildi mi, yoksa, karşılıklı olarak her ikisi de birbirlerinin kafasından ve y•reğinden aynı şeylerin ge…tiğini bildikleri i…in her şeyi y•ksek sesle konuşmamaya ve ağzından laf ka…ırmamaya mı. …alıştı? Bu besbelli b‚yle olmuş, zaten mektuptan da anlaşılıyor: adam anneme, biraz sert g‚r•nm•ş, o da saflığından gidip bu izlenimini Dunya'ya aktarmış. D•nya da buna i…erlemiş ve 'canı sıkılarak' karşılık vermiş. Ya ne olacaktı! İş saf…a sorular sormaya gerek kalmayacak bi…imde …oktan bitirilmiş, konuşacak bir şey kalmamış ortada, i…erlemez de ne yapar insan? Ya suna ne demeli: 'Dunya'yı sev. Rodya, o seni kendinden de …ok seviyor Kızını oğluna kurban etmeye razı olmanın i…ten i…e …ektirdiği bir vicdan azabı olmasın bu 'Sen bizim her şeyimiz, t•m umudumuzsun!' Oh, anne!.." İ…i kabarıyor, y•reğindeki hın… gitgide b•y•yordu, eğer şu anda Lujin karşısına …ıksa ‚ld•rebilirdi onu. Beyninin i…indeki d•ş•nce burgacını izlemeyi s•rd•rerek, "Evet" dedi, "bu doğru: Bir insanı tam tanıyabilmek i…in 'hi… acele Gulgulta: Kud•s yakınlarında, idamların yapıldığı bir tepeye verilen ad, İncil'de yeralan bir s‚ylenceye g‚re İsa da burada …armıha gerilmiştir. Mezacen acı …ekilen yer, acı kaynağı anlamında kullanılır. (Šev.) 62


etmemek ve son derece dikkatli, temkinli yaklaşmak gerek'; ama Lujin apa…ık ortada bir adam. Bir kez "işadamı, sonra, galiba da iyi bir adam, şaka mı, bagajın taşınmasını •zerine almış, b•y•k sandığın parasını o ‚deyecekmiş!.. Nasıl iyi denmez b‚yle bir adama? Onlarsa, yani gelin hanımla annesi, bir k‚yl•yle birlikte •zeri tente ‚rt•l• bir arabayla gelecekler. (Bilirim o arabaları, ben de yolculuk etmiştim) Ama ne ‚nemi var canım! Hepsi hepsi doksan verst! Ondan sonra da 'trenle, pekŽlŽ •…•nc• mevkide gelebiliriz', bu da hi…bir şey değil, bin verstlik bir yol! Son derece mantıklıca! Ayağım yorganına g‚re uzat, demişler. Hey, bay Lujin, bu senin gelinin be... Annemin bu yolculuk i…in emekli aylığını kırdırdığını bilmiyor olamazsın! Ama doğru, ticari bir isletme bu ‚yle değil mi? Madem ki …ıkarlar karşılıklı ve kazan…lar eşit, ‚yleyse harcamalar da yarı yarıya olmalı... Atas‚z•ndeki gibi yani: tuz ekmek beraber, t•t•n herkesin kendi kesesinden. Ama bizim işadamı, işadamlığını g‚sterip hafif tertip bir kazık atmış burada: bagajın parası onların yol parasından daha az tutar, hatta belki de bedavayadır. G‚rm•yor mu peki bunu bizimkiler, yoksa, g‚rmek mi istemiyorlar? ˆst•ne •stl•k bir de hoşnutlar durumdan, hoşnut! Oysa daha …i…ekleri bunlar bu işin, meyvalar arkadan gelecek! Ve burada ‚nemli olan adamın cimriliği, eli sıkılığı değil, olup bitenlerin oluş bi…imi. Evlendikten sonra adamın karakterinin ne olacağım belirleyecek olan şey işte bu bi…imdir... Annem ne demeye bu harcamaları yapıyor? Pe-tersburg'a neyle gelecek? ˆ… rubleyle mi? Geldi diyelim, Peters-burg'da neyle ge…inecek? Kaldı ki, birtakım nedenlerle, nikahtan sonra, hatta ilk g•nlerde bile, D•nya ile birlikte oturmasının olanaksız olduğunu sezdiğini yazmıyor muydu? Kendisi her ne kadar, 'b‚yle bir ‚neriyi ben kendim geri …eviririm' diyorsa da, saygıdeğer bayımızın bu konuda ağzından bir şeyler ka…ırdığını, bunu b‚ylece sezinlettiği kesin. Peki nedir, kime g•veniyor annem? Afanasiy İvanovi…'e olan borcunun da kesileceği y•z yirmi ruble emekli aylığına mı? Kışlık boyun atkısı ve eldiven ‚rmekten yorgun g‚zlerini k‚r edecek. Ama bu boyun atkılarından gelecek olan para, annemin emekli aylığına ancak yirmi rublelik bir katkıda bulunabilecek, bunu biliyorum. Demek ki, ‚n•nde so63 nunda yine bay Lujin'in c‚mertlik duygularında umutlan: 'S‚zde kendisi ‚nerecek yardımda bulunmayı', aycunuzu yalarsınız siz! Schiller'in temiz y•rekli, iyi insanları da b‚yledir: son dakikaya dek. insanı hep tavus t•yleriyle s•slerler, k‚t•l•ğ• akıllarına bile getirmezler; madalyonun ‚b•r y•z•n• ‚nceden sezinle-seler bile, s‚ylemeleri gereken ger…ek s‚zleri ‚nceden hi…bir şekilde ağızlarından ka…ırmak istemezler bunu d•ş•nmek bile onları incitir; tavus t•yleriyle s•sledikleri kişi gelip de kendilerim • burunlarından yakalayana dek, elleriyle y•zlerini ‚rt•p ger…eği g‚rmek istemezler. Bay Lujin'in de nisam var mı acaba? Yakasında Sainta-Anne nisanı bulunduğuna bahse girerim, resmi …ağrılara ya da t•ccar yemeklerine giderken takıyordur. Kendi d•ğ•n•nde de takar artık! Neyse, Allah belasını versin!" "...Hadi annemi anlıyorum, oldum olası b‚yledir o, ama Dunya'ya ne oluyor? Dunya'cığım, canım, ben sizi iyi tanırım! Son kez g‚r•şt•ğ•m•zde yirmisine basmıştınız, huyunuzu iyice anlamıştım. Annem mektubunda 'Dunyacık pek …ok şeye katlanabilir' diyor. Biliyorum. İkibu…uk yıldır biliyorum bunu, ve ikibu…uk yıldır, hep bunu d•ş•n•r dururum: 'Dune…ka pek …ok şeye katlanabilir'. Doğrusu da bu, bir bay Svidrigaylov'a katlanabildiğine g‚re, hem de b•t•n sonu…larıyla katlanabildiğine g‚re, Dunya'cık ger…ekten pek …ok şeye katlanabilir. Şimdi de, annesiyle birlikte, yoksul bir aileden gelen ve kocasına minnet duyan bir kızın •st•nl•ğ• •zerine, •stelik de daha ilk tanışmalarında, kuramlar geliştiren bay Lujin'e katlanabileceğim d•şl•yor... Aklı başında bir adam olmasına karşın, diyelim bunu istemeden 'ağzından ka…ırıverdi' (kaldı ki bunu bilerek, isteyerek de s‚ylemiş olabilir: ger…ek d•ş•ncesini a…ıklamak i…in). Ama ya D•nya? Ne olduğu apa…ık belli bir adamla yaşamaya nasıl razı olabiliyor? O D•nya ki, yavan ekmek yer, ama ruhunu pazara …ıkarmaz; rahatlık uğruna manevi ‚zg•rl•klerinden vazge…mez! Hem Lujin ne, Sciezvvig-Golstein* i…in bile yapmaz b‚yle bir şe-* Sciezwig-Golstein: Prusya'nın, Sciezvvig-Golstein dukalığını


Danimarka'dan ilhak etmesi, Prusya-Danimarka (1864) ve Prusya-Avusturya (1866) savaşlarının nedeni olmuştu. Bu savaşlar o d…nem Rusyası'nda gazete ve dergilerde ilgiyle izleniyordu. Dostoyevski'nin yayımladığı "Vremya" dergisi de olaylara geniş …l•„de yer veriyordu. 64 yi! Hayır, benim bildiğim D„nya değişmiş olamaz. Svidrigay-lov'lardaki koşulların ağır olduğu su g…t„rmez! Yılda ikiy„z rubleye kent kent dolaşıp m„rebbiyelik etmek de zordur. Ama ben yine de biliyorum ki, kızkardeşim zenci olarak bir •iftlik sahibine* ya da Litvanyalı Baltık Almanları'na**, satılmayı yeğler de, hi•bir zaman saygı duymayacağı bir adamla yalnızca kişisel •ıkarlarını g…zeterek evlenip ruhunu ve manevi varlığını al•alt-maz. Hatta şu Lujin denilen adam som altından, tertemiz bir pırlantadan bile olsa, kızkardeşim onun yasal kapatması olmayı kabul etmez! ‹yleyse ni•in razı oluyor? Nedeni ne bunun? Nasıl bir bilmece bu b…yle? Aslında durum apa•ık ortada: D„nya kendisi i•in, rahat bir yaşam i•in, (hatta kendini …l„mden kurtarmak bile s…z konusu olsa) kendini satmaz, ama bir başkası i•in satar! Sevdiği, taptığı bir insan i•in, satar! İste bilmecenin •…z„m„ bu: D„nya, kardeşi ve annesi i•in kendini satıyor! Her şeyi satabilir bu iki insan i•in o! O, biz burada gerektiği zaman t„m ahlaki duygularımızı bastırır, …zg„rl„ğ„m„z„, huzurumuzu, hatta vicdanımızı, her şeyimizi, her şeyimizi bitpazarında satışa •ıkarırız! Tek ki sevdiğimiz varlık mutlu olsun. B„t„n bunlar yetmezmiş gibi cizvitlerden …ğrendiğimiz birtakım perendebazl'ıklar yapar, yaptığımızın doğruluğuna, y„ce amaca ulaşmak cin ger•ekten b…yle yapılması gerektiğine kendimizi bir s„re cin inandırırız. Biz b…yleyiz işte, her şey g„n gibi ortada! Burada ilk planda s…z konusu olan kişinin de Radion Romanovi• Ras-' kolnikov olduğu besbelli. Başka t„rl„ nasıl mutlu edilebilir o, „niversite …ğrenimini s„rd„rmesi nasıl sağlanabilir? Hem b…ylece Lujin'in iş ortağı olması da sağlanır, t„m geleceği g„vence altına alınır: Dahası, bir g„n saygıdeğer, varsıl bir insan olabilir, |^ ve kim bilir belki de „nl„ bir kişi olarak bitirir yaşamını!.. Peki * Amerika'daki Kuzey G„ney Savaşı (1861-65) ve zencilerin …zg„rl„k savaşımları 60'lı yıllar Rusya'sında ilgiyle izleniyor. Rus k…yl„s„yle Amerikalı zenciler arasında benzerlikler kuruluyordu. Dostoyevski'nin "Vremya" dergisi de zenci hareketiyle geniş …l•„de ilgileniyordu. ** Alman baronlarının acımasız s…m„r„leri nedeniyle Litvanyalı k…yl„lerin Baltık kıyılarından yığınsal ka•ışları, 60'lı yıllarda Rus gazete ve dergile-rince ilgiyle izlenen bir olaydı. 65 ya annem? Sevgili Rodya'dan, biricik, ilk g…zağrısı Rodya'dan başka kimsenin s…z„ edilmiyor ki! B…ylesine değerli bir ilk g…zağrısı i•in D„nya gibi de olsa bir kız kurban edilmez rni! Ah sevgili ve adaletsiz y„rekler! Sone•ka'nın alınyazısına benzer bir yazgıya boyun eğen y„rekler!.. Sone•ka, Sone•ka Marmeladova! D„nya durduk•a varolacak olan Sone•ka! Sonya ve D„nya: Nasıl bir …zveride bulunduğunuzu iyi d„ş„nd„n„z m„? G„c„n„z yetecek mi? †ıkarlarınıza uygun mu? Akıllıca mı? D„nya'•ığım, bay Lujin'le birlikteliği kabul ettiğinde yazgın Sone•ka'nınkin-den de k…t„ olmayacak mı? 'Hi• kuşkusuz burada aşk s…zkonu-su değil', diyor annem. Ya ne var peki? Aşk yoksa ne olabilir ki? Ya saygı da olmazsa, tersine nefret, aşağılama olursa ne olacak? O zaman kala kala 'temizliğe dikkat etmek' kalıyor. ‹yle değil mi? Bir temizliğin ne demek olduğunu anlıyor musunuz siz? Anlıyor musunuz, anlıyor musunuz? Lujin i•in s…zkonusu olan temizliğin, Sone•ka temizliğinden hi•bir ayrımı olmadığını, hatta belki de ondan daha aşağılık, daha bayağı bir temizlik olduğunu anlıyor musunuz? †„nk„ Dunyacığım bu sizin i•in biraz daha rahat yaşama sorunuyken, …b„r taraf i•in yalnızca a•lıktan …lmeme sorunudur. 'Bu t„r temizlikler, Dune•ka, •ok, •ok pahalıya malolur!' Ya daha sonra bu y„k„ g„c„n„z„n „st„nde bulur da •ekemezseniz? Ne b„y„k bir aşağılanma olacak bu; ne acılar •ekeceksiniz, nasıl ileneceksiniz, ne •ok g…zyaşı d…keceksiniz


herkesten gizleyerek, •„nk„ siz bir Marfa Pet-rovna değilsiniz Dunya'cığım. Ve anneniz ne yapacak o zaman? Şimdiden bunca „z„nt„ duyuyor, bunca acı •ekiyor: her şey apa•ık ortaya •ıktığı zaman ne olacak? Sonra, ben ne olurum?.. Ne sanıyorsunuz siz beni? Sizden b…yle bir …zveri istemiyorum Dune•ka, istemiyorum, sizden de anne, anlıyor musunuz? İstemiyorum! Ben yaşadık•a, sizin bu tasarladıklarınız olmayacak, anlıyor musunuz, olmayacak, ben kabul etmiyorum! Birden kendine geldi, durdu. "Olmayacak mı? Ne yapabileceksin de olmayacak? Yasak mı edeceksin? Var mı b…yle bir şeye hakkın? B…yle bir hakkının olabilmesi i•in, onlara ne verebileceğini s…yleyebilirsin? Okulun bitip de kendine bir iş bulabildiğin zaman b„t„n geleceğini, . yazgını onlara adamayı mı? †ok •iğnenmiş s…zler bunlar, „stelik de geleceğe ilişkin; simdi ne yapabilirsin? Hemen simdi bir şeyler yapmak gerek, anlıyor musun? Oysa sen ne yapıyorsun? Soyuyorsun onları. Onlar bu parayı y„z ruble aylıklarından, Svid-rigaylovlar'dan, rehinlerden sağlıyorlar. Ey onların yazgılarını elinde tutan Zeus, ey geleceğin milyoneri, Svidrigaylovlar'a, Afanasiy İvanovi• Vahruşinler'e karşı nasıl koruyacaksın onları? Ve ne zaman? On yıl sonra mı? Bu on yıl i•inde atkı …rmekten ve ağlamaktan annenin g…zleri k…r, oru• tutmaktan v„cudu bir deri bir kemik karmayacak mı? Ya kız kardeşin? Bir d„ş„n bakalım bu on yıl kızkardeşini ne hale getirecek? D„ş„nebildin mi?" Bu ve benzeri sorularla kendisine …yle acı •ektiriyordu ki, bu isten tad alıyor gibiydi sanki. Oysa bunlar yeni, ansızın g„ndeme gelivermiş sorular değildi. Hepsi bildik, eski sorulardı. Nicedir y„reğini buran, i•ini ezen sorulardı. Şu anki sıkıntıları •ok eskiden .doğmuştu i•inde, doğmuş, b„y„m„ş, birikmiş, son zamanlarda ise olgunlaşıp yoğunlaşarak, y„reğine ve beynine acı veren, •…z„m„n„ bekleyen, korkun•, yabanıl, doğa„st„ bir niteliğe b„r„nm„şt„. Şimdiyse annesinin mektubu bir g…kg„r„lt„s„ gibi patlamıştı i•inde. Artık apa•ık bir şey vardı: Bu sorunlar •…z„ms„zd„r diyerek hi•bir şey yapmadan oturup kalmanın, salt d„ş„nmenin ve acı •ekmenin zamanı değildi. Hemen, su anda, •abucak bir şeyler yapması gerekirdi. Ya bunları yapacaktı, ya da... "Ya da yaşamaktan b„sb„t„n vazge•eceksin!" diye birden …fkeyle bağırdı." Uysallıkla yazgına boyun eğecek, onu olduğu gibi kabul edeceksin ve her t„rl„ yaşama, sevme, •alışma haklarından vazge•ip, i•inde ne varsa boğacaksın!" Sonra birden Marmeladov'un d„nk„ sorusunu anımsadı. "Anlıyor musunuz, anlıyor musunuz sayın bayım, bir insanın artık gidebileceği hi•bir yerinin olmaması ne demektir, anlıyor ' musunuz? †„nk„ her insanın gidebileceği hi• değilse bir yerin olması gerekmez mi?.." Birden „rperdi, yine d„n d„ş„nd„ğ„ şeyler gelmişti aklına. Ama „rpermesi bundan değildi. †„nk„ o bunların kafasında 67 "canlanacağını" biliyor, "…nceden seziyordu"; hatta bekliyordu bunu: Ama bu kez kafasında canlanan şeyler d„nk„ d„ş„nceleri değildi. Aradaki ayrım şuydu: Bir ay …nce, hatta d„n bile, bu yalnızca bir d„şt„, şimdiyse... yeni, korkutucu, tanımadığı bir bi•imde karşısındaydı; birdenbire anlamıştı Raskolnikov bunu. Kan beynine saldırdı, g…zleri karardı. †abucak •evresine g…z gezdirip bir sıra arandı, oturmak istiyordu, K... bulvarındaydı. Y„z adım kadar …tede bir sıra g…rd„, hızla y„r„meye başladı. Ama yolda bir an b„t„n ilgisini „zerine •eken k„•„k bir olaya, tanık oldu. †evresine bakınıp sıra aranırken, yirmi adım kadar ilerisinde y„r„mekte olan bir kadın g…rd„. Yanından gelip ge•en herkese olduğu gibi bu kadına da dikkat etmemişti …nce. Kimileyin …yle olurdu ki, eve d…nd„ğ„ yolu anımsayamazdı, alışkanlığı olmuştu b…yle y„r„mek. Ama şu …n„nden giden kadının …yle garip bir hali vardı ki, daha ilk bakışta dikkati •ekiyordu.


Rask…lnikov …nce isteksizce, rastgele bir merakla, sonra artan bir ilgiyle kadına dikkat ermeye başladı. Kadındaki garipliğin …zellikle ne olduğunu anlamak istiyordu. İlkin, bu herhalde bir kızdı, hem de •ok gen• bir kız; bu sıcakta başı a•ık, şemsiyesiz, eldivensiz sokağa •ıkmıştı; y„r„rken de kollarını g„l„n• bir bi•imde sallıyordu. Œst„nde adi cins bir ipekli elbise vardı. Ama elbisenin kızın „zerinde duruşu da bir tuhaftı: Bir kez g„•l„kle iliklendiği anlaşılıyordu, sonra, arkada, tam bel „zerinde eteği aşağı doğru yırtılmıştı/buradan kocaman bir kumaş par•ası sarkmış, sallanıyordu. †ıplak boynunda k„•„k bir eşarp vardı, ama bu da eğreti bağlanmıştı ve yandan sarkıyordu. B„t„n bunlar yetmezmiş gibi, kızın y„r„y„ş„ de bir tuhaftı, g„•l„kle ayakta duruyor, sendeliyor, hatta iki tarafa yalpalayarak y„r„yordu. Raskolni-kov'un dikkati artık t„m„yle kızın „zerine toplanmıştı. Tam sıranın yanına vardıklarında kıza yetişti. Ama kız kendini sıranın „zerine bırakıvermişti, bitkin bir halde basını sıranın arkalığına atmış, g…zlerini de yummuştu. Kıza dikkatle bakınca Rask…lnikov onun k…rk„t„k sarhoş olduğunu anladı. G…r„n„ş„ son derece tuhaf ve •irkindi kızın. Rask…lnikov bir an yanılıyor olabileceğini bile d„ş„nd„. Gencecik bir kızdı bu, ortaltı, hatta belki 68 de onbeş yaşında ancak vardı. K„•„c„k y„z„ beyaz ve sevimliydi. Ama alev alev yanan bu y„z, biraz şişkince duruyordu. Pek bir şeyin farkında değil gibiydi kız; bacak bacak „st„ne atmıştı, ama bacaklarından birini biraz fazla kaldırmıştı. B„t„n bunlardan, kızın, sokakta bulunduğunun bilincinde olmadığı anlaşılıyordu. Rask…lnikov ne oturuyor, ne de gitmek istiyordu, şaşkın şaşkın, …ylece kızın …n„nde dikiliyordu. Kimselerin pek gelip ge•mediği bu bulvar, şu anda, bu …ğle sıcağında t„mden ıssız gibiydi. Yalnız onbeş adım kadar …tede, caddenin kenarında, her halinden kızın yanına gelmeyi •ok istediği belli olan bir adam duruyordu. Besbelli kızı yolda g…rm„ş, buraya dek izlemişti. Ama işte Rask…lnikov engel olmuştu kendisine. Sezdirmemeye •alışarak, …fkeli …fkeli Raskolmkov'u izliyor, bu serseri kılıklı, can sıkıcı delikanlının •ekilip, sıranın kendisine gelmesini bekliyordu. Her şey apa•ık anlaşılıyordu. Otuz yaşlarında, tıknaz, kanlı canlı, pembe y„zl„, bıyıklı, •ok şık giyinmiş bir adamdı bu. Rask…lnikov •ileden •ıkmıştı; birden bu şişman z„ppeyi aşağılamak i•in …n„ne ge•ilmez bir istek duydu i•inde. Bir an i•in kızın yanından ayrılıp, adama yaklaştı: "Hey, sizi Svidrigaylov! Ne arıyorsunuz burada?.." diye bağırdı. Yumrukları sıkılmış, dudakları …fkeden k…p„rmeye başlamıştı. Adam kaşlarını •attı, kibirli bir şaşkınlıkla ve sert sert: "Bu da ne demek oluyor?" dedi. "Buradan •ekip gidin, demek …l„yor!.." "Sen kim oluyorsun ki benimle b…yle konuşabiliyorsun, serseri!.." Adam bunları s…ylerken kırbacını bir iki kez salladı. Rask…lnikov bu sıkı yapılı adamın kendisi gibi iki kişiyi rahatlıkla alte-debileceğine aldırmaksızın, yumruklarını sıkıp, „zerine atıldı. Ama tam bu sırada, biri onu arkasından kıskıvrak yakaladı; bir polis aralarına girmişti. "Tamam, beyler, b…yle sokak ortasında d…v„şmeyin!" dedi. Sonra Raskolnikov'un hırpani kılığını ayrımsayınca, sert bir tavırla ona d…nd„: "Kimsiniz siz? Ne istiyorsunuz?" 69 Raskolnikov polisi dikkatle s„zd„. Bıyıkları ve şakakları kırlaşmış, zeki bakışlı, yiğit bir asker y„z„yle karşılaştı. "Benim de tam size ihtiyacım vardı" dedi polisin elinden tutup kızın bulunduğu yere doğru •ekerek. "Adım Raskolnikov, eski „niversite …ğrencisi..." Sonra, yolun kenarında, olduğu yerde duran adama d…nerek: "Bunu siz de …ğrenebilirsiniz" dedi. Yeniden polise, d…nd„: "Gelin memur bey, size bir şey g…stereceğim..." Polisin elinden tutarak, kızın bulunduğu sıraya doğru s„r„kledi.


"G‚r•yor musunuz nasıl sarhoş! Az ‚nce surdan geliyordu: kim bilir kim ama meslekten birine benzemiyor. Besbelli, aldatıp bir yere g‚t•rm•şler ve iyice i…irmişler... İlk akla gelen bu. Anlıyor musunuz? Sonra da sokak ortasına bir akı vermişler... Bakın, elbisesi nasıl yırtılmış ve nasıl giydirilmiş? Besbelli kendi giymemiş elbisesini, ona giydirmişler. ˆstelik de beceriksiz bir el, erkek eli... giydirmiş. A…ık…a anlaşılıyor bu. Şimdi de şu adama, kendisiyle az ‚nce d‚v•şmek •zere olduğum şu z•ppeye bakın. Onu ilk kez g‚r•yorum, kendisini hi… tanımam. Sanırım o da yolda g‚rd• kızı, baktı ki sarhoş, kendinde değil, izlemeye başladı. Onun bu durumundan yararlanıp, ele ge…irmek, bir yerlere g‚t•rmek istediği besbelli... Bunun b‚yle olduğundan eminim. İnanın bana, yanılmıyorum. Kızı nasıl g‚zlediğini, nasıl izlediğini kendi g‚zlerimle g‚rd•m. Ama iste ben …ıktım karşısına, engel oldum ona. Şimdi gitmemi bekliyor. Bakın şu anda biraz uzaklaştı, s‚zde sigara sarıyor... Hele bir d•ş•n•n bakalım, nasıl engel olabiliriz ona? Ve nasıl g‚nderebiliriz bu kızı evine?" Polis her şeyi apa…ık anlamıştı. Şişman adamın kıza askıntı olduğu beselliydi. İyi ama kızı ne yapacaklardı? Kızın •zerine eğilip daha dikkatlice baktı. Kıza i…tenlikle acıdığı belli oluyordu. Başını sallayarak: "Ah, yavrucak!" dedi. "Šocuk daha... Aldatmışlar... Hi… kuşku yok. Hey!.. K•…•k hanım, nerede oturuyorsunuz?" Tf\ 70 Kız yorgun g‚zlerini a…ıp kendine soru soranlara hi…bir şey anlamazcasına baktı, sonra onları yanından uzaklaştırmak ister gibi ellerini salladı. "Bakın", dedi Raskolnikov, ceplerini karıştırarak bulabildiği yirmi k‚peği uzatırken, "bir araba …ağırırı ve kızı adresine g‚t•rmesini s‚yleyin. Ama adresini nasıl ‚ğreneceğiz..?" Parayı alan polis yeniden kıza seslenmeye başladı: "K•…•k hanım, k•…•k hanım! Şimdi bir araba'…ağıracağım ve sizi kendim g‚t•receğim. Ama nerde oturduğunuzu bilmiyorum ki... S‚yler misiniz, nerde oturuyorsunuz?" Kız yeniden ellerini sallayarak: "Defolun be!.." diye s‚ylendi. "Ah, ne kadar ayıp, ne kadar ayıp, k•…•k hanım!" Utanma, acıma, hoşnutsuzluk doluydu polisin sesi. Bir yandan da başını sallıyordu. Sonra Raskolnikov'a d‚nerek: "Al sana bir sorun!" dedi. G‚zucuyla da delikanlıyı tepeden tırnağa s•z•yordu. Besbelli o da tuhaf g‚r•nm•şt• g‚z•ne: hem pa…avralar i…indeydi, hem de …ıkarıp yirmi k‚pek veriyordu!.. "İlk nerde g‚rd•n•z onu? Burdan epey uzakta mı..?" "S‚yledim ya size, burada, şu caddede, ‚n•mden, sallana sallana gidiyordu. Tam sıranın yanına gelince, yığılıp kalakaldı." "Aman yarabbi!.. Utanmazlık almış y•r•m•ş d•nyada meğerse!.. Şuncacık kız... Ama nasıl da sarhoş! Besbelli şey yapmışlar onu... Baksanıza, entarisi nasıl yırtılmış! Širkeflik aldı y•r•d•..! D•şm•ş iyi bir aile kızı belki de... Bug•nlerde pek …oğaldı b‚yleleri. G‚r•n•ş•ne bakarsan nazlı b•y•t•lm•ş bir kız, tam bir k•…•k hanım.".." Ve polis yeniden kızın •zerine eğildi. Belki onun da b‚yle "nazlı ve tam bir k•…•k hanım" izlenimi bırakan ve davranışlarında iyi terbiye almış olmanın ve …eşitli modaların izlerini taşıyan kızları, vardı... Raskolnikov'sa, adamdan yana telaşlıydı: "En ‚nemlisi, su al…ağı saf dışı bırakmak! Her an bir k‚t•l•k edebilir kıza! Niyetinin ne olduğunu apa…ık ortada. Baksanıza buradan bir t•rl• ayrılmak bilmiyor!" 71 Raskolnikov bağıra bağıra konuşuyor ve eliyle doğruca adamı g‚steriyordu. Raskolnikov'un s‚zlerini duyan adam yemden kavga edecek gibi oldu, ama sonra vazge…ti. Raskolnikov'a aşağılayıcı bir bakış fırlatarak, on adım kadar ilerleyip yeniden durdu.


"O adamı halletmek kolay" dedi polis d•ş•nceli d•ş•nceli. "Ama bu, kendisini nereye g‚t•receğimizi s‚ylemiyor ki... Yoksa..." Yeniden kızın •zerine eğildi. "K•…•k hanım, k•…•k hanım!..." Kız birden g‚zlerini a…tı, ne olup bittiğini anlıyormuş gibi dikkatle …evresine bakındı, sonra sıradan kalkıp geldiği y‚ne doğru y•r•meye başladı. Yine elini geniş…e sallayarak: "Tuh, utanmazlar!" diye s‚ylendi. "Nasıl da asılıyorlar!.." Hızlı ama yine yalpalayarak y•r•yordu. Şık giyimli adam da, g‚zlerini ondan ayırmaksızın yolun karşı tarafından onu izlemeye başladı. Polis kesin bir tavırla: "Hi… •z•lmeyin, izin vermeyiz ona" dedi ve onların ardı sıra y•r•meye başladı. Sonra i…ini …ekerek ekledi. "Utanmazlık almış y•r•m•ş meğerse..!" Bu anda Raskolnikov'u birdenbire değiştiren bir şey oldu; sanki bir iğne batmış, ya da birşey ısırmıştı delikanlıyı. "Hey, baksanıza!" diye bağırdı polisin arkasından. Polis d‚n•p baktı. "Bırakın! Size ne? Bırakın gitsin! (Eliyle şık adamı g‚sterdi) Bırakın o da neşesini bulsun! Size ne ki karışıyorsunuz?" Polis hi…bir şey anlamamıştı, g‚zlerini ayırmış Raskolnikov'a bakıyordu. Raskolnikov ise g•lmeye başlamıştı. "T‚vbe, t‚vbe!" diye s‚ylenen polis elini salladı ve kızla şık adamın peşi sıra y•r•meye devam etti. Raskolnikov'u bir ka…ık ya da bundan da k‚t• bir şey sanmıştı besbelli. "Yirmi k‚peğimi de g‚t•rd•", diye s‚ylendi Raskolnikov ‚fkeyle; orada bir başına kalmıştı. †tekinden de alsın oldu olacak bir miktar para ve kızı da kendine teslim etsin; b‚ylece is burada biter hi… değilse... Ne demeye yardıma kalkıştım ki? Bana mı kalmış yardım etmek! Hem yardıma hakkım var mı? Varsın …iğ 72 …iğ yesinler birbirlerini, bana ne! Ve hangi cesaretle verdim yirmi k‚peğimi? Benimmiş gibi bu para sanki?" B‚yle s‚ylenmesine karşın yine de i…inde bir ağırlık duydu. Boş kalan sıraya oturdu. Kafası karmakarışıktı. Şu anda, değil bu konu, başka herhangi bir şey de d•ş•nebilecek durumda değildi. Kendinden ge…mek, her şeyi unutmak, sonra uyanıp yeni bir yaşama başlamak istiyordu. Sırada kızın az ‚nce oturmakta olduğu k‚şeye bakarak: "Zavallı kız!" diye s‚ylendi. Kendine gelecek, ağlayacak, sonra annesi ‚ğrenecek işi... †nce bir g•zel d‚vecektir, sonra aşağılayacak, acımasızca kırba…layacak, belki de evden kovacaktır... Kovmasa bile, nasıl olsa onun kokusunu alacak Darya Frantsovna'lar …ıkacak ve kızcağızı bildikleri yola sokacaklardır... Sonra, …ok ge…meden hastaneye (annelerinin yanında namuslu g‚r•n•p gizliden gizliye bu işi yapanlarda hep olduğu gibi), sonra... yine hastaneye, derken şarap... meyhane... ve yine rıastane... İki •… yıla kalmadan da k‚t•r•m olup …ıkacak; onse-kiz, bilemedin ondokuz yaşında s‚n•p gidecek hayatı... G‚rmedim mi ben b‚ylelerini? G‚rd•m. Nasıl d•şm•şlerdi onlar bu duruma? Hep aynı şekilde... Tuh! Ama boş ver! Demek ki b‚yle olması gerekiyor... Demiyorlar mı zaten, her yıl belli bir y•zde harcanmalıymış ki, geri kalanlara engel olunmasın, rahat edebilsinler... Y•zde , ha!.. Y•zde!.. Doğrusu, g‚rkemli bir s‚zc•k! Hem yatıştırıcı, hem bilimsel! "Y•zde" deyiverdin miydi, akan sular durur; korkacak bir şey yok demektir artık... "Y•zde" yerine başka bir s‚zc•k kullanılıyor olsaydı, b‚ylesine tedirginlikten uzak olunmazdı herhalde... İyi ama, ya Dune…ka da, buna değilse bile, bir başka y•zdenin i…ine giriverirse?.. . Raskolnikov birden durdu. "Hay Allah, ben nereye gidiyordum?" diye d•ş•nd•. "Besbelli, bir şey i…in …ıktım-ben dışarı... Evet/mektubu okur okumaz kendimi dışarı atmıştım... Vasilyev adasına gidecektim. Razumihin'e... Şimdi anımsıyorum. İyi ama, neden? Razumihin'e gitme de nerde …ıktı simdi? Šok tuhaf doğ-, rusu!"


Kendine sasıyordu. Razumihin eski •niversite arkadaşlarından biriydi. Ger…ekten şaşılacak şeydi. Raskolnikov'un •niver73 sitedeyken hemen hi… arkadaşı olmamıştı. Kimseyle g‚r•şmez, herkesten uzak dururdu. Bu b‚yle olunca da kısa s•rede herkes kendisinden y•z …evirmişti. Ne toplantılara, ne konuşmalara, ne eğlencelere katılırdı, hi…bir birliktelikte yer almazdı. Kendine acımaz, korkun… ders …alışırdı. Bu nedenle onu sayarlar, ama sevmezlerdi. Šok yoksuldu ve …ok gururluydu. Hep i…inde bir şeyler gizler gibiydi, kimseyle paylaşmazdı d•ş•nce ve duygularını. Kimi arkadaşları onun, kendilerini hor g‚rd•ğ•n• d•ş•n•rlerdi; sanki …ocuklarmış gibi hepsine y•ksekten baktığını, bilgi, kavrayış, inan… y‚n•nden hepsini geride bırakmış…asına, onları k•…•k g‚rd•ğ•n•, inan…larını, …ıkarlarını horladığını d•ş•n•rlerdi. Ama işte Razumihin'le dost olmuştu, daha doğrusu dostluk değil de, dost…a bir ilişkiydi bu. Onunla a…ık konuşur, d•ş•nce ve duygularını paylaşırdı. Zaten Razumihin'le başka t•r bir ilişki kurulamazdı. Son derece neşeli, herkesle kolayca kaynaşan, saf denecek denli temiz bir delikanlıydı. Ama bu saflığın altında bir derinlik, bir erdemlilik gizliydi. Yakın arkadaşları da bunu bilirler, onu ‚zellikle bu nedenle severlerdi. Ger…ekten de kimile-yin aptal denilecek denli saf g‚r•nmesine karşın, hi… de aptal değildi. Dış g‚r•n•ş• de dikkat …ekiciydi: uzun boylu, zayıf, kapkara sa…lı, k‚t• traşlıydı. Arada bir kavga g•r•lt• …ıkarır, b‚yle durumlarda pehlivan olur …ıkardı. Bir gece arkadaşlarıyla dolaşırken …am yarması bir polisi bir yumrukta yere oturtmuştu. Sonsuz derecede i…ki i…ebilir, ama hi… i…meden de durabilirdi; bazen aşırı denilebilecek yaramazlıklar yapar, ama son derece uslu da olabilirdi. Razumihin'in .olağan•st• bir yanı da başarısızlıklar karşısında ‚fkeye kapılmaması, en g•… koşullar altında bile yılıp gerilememesiydi. Bir dam •zerini ev olarak kullanıp burada yatıp kalkabilirdi; a…lığın, soğuğun en dayanılmazına katlanabilirdi. Šok yoksuldu, kimseden yardım g‚rmez, bulduğu birtakım işlerde …alışıp kazandığı parayla ge…inirdi. Bir yıl b•t•n kışı odasını ısıtmadan ge…irmiş ve bunun hi… de fena bir şey olmadığını, soğukta daha iyi uyunduğunu ileri s•rm•şt•. Şu sıralarda da parasızdı ve kısa bir s•re i…in •niversiteden ayrılıp, ‚ğrenimini s•rd•rebilmesini sağlayacak parayı kazanmanın 74 peşine d•şm•şt•.Raskolnikov d‚rt aydır uğramıyordu ona, Ra-zurmhin ise onun evini bilmiyordu. İki ay kadar ‚nce bir g•n yolda karşılaşmışlar, ama Raskolnikov başını …evirmiş, dahası g‚r•nmemek i…in yolun karşı yanına ge…mişti. Razumihin'se onu g‚rm•ş, ama dostunu rahatsız etmemek i…in g‚rmezden gelmişti. Uzun uzun d•ş•nen Raskolnikov sonunda anımsamıştı: "Ger…ekten de ge…enlerde Razumihin'den ders vereceğim bir ‚ğrenci ya da başkaca herhangi bir iş bulmasını istemeyi d•ş•nm•şt•m... Ama nasıl yardım edecek ki bana? Diyelim ders buldu, diyelim, eğer varsa, elindeki parayı son k‚peğine dek benimle paylaştı ve ben derslere gidebilecek bir kılık uydurdum bu parayla, …izme falan satın aldım, peki ama ya sonra? ˆ… beş k‚pekle ne yapabilir insan? Bu mu şimdi bana gerekli olan? Ra-zumihin'e gitmeye kalkışmam g•l•n… bir şey..." Şu anda Razumihin'e gitmekte olması sorunu, birdenbire bu sorunun boyutlarını aşmış ve onu …ok korkutmaya başlamıştı. Son derece doğal g‚r•lebilecek bu davranışında Raskolnikov, b•y•k bir tedirginlikle, kendisi i…in uğursuz birtakım anlamlar bulmaya …alışıyordu. Şaşkınlık i…inde, "Ne yani," diye soruyordu kendi kendine, "i…inde bulunduğum …ıkmazdan Razumihin'e gitmekle mi kurtulacağım? Razumihin mi kurtaracak beni?" D•ş•n•yor, alnını buruşturuyordu, ama işte uzun d•ş•ncelerden sonra birdenbire, sanki kendiliğinden, …ok tuhaf bir d•ş•nce geldi aklına: "Hımm... Razumihin'e... -sanki kafasındaki kargaşa son bulmuştu, ‚yle sakindi.- Evet. Razumihin'e gideceğim, buna hi… kuşku yok... Ama şimdi değil... Razumihin'e, o iş bittikten


sonra gideceğim, hemen ertesi g•n•... O iş bitip de her şeyin yepyeni bir yola girmesinden sonra..." Birden ayıldı. 75 "O is mi?" diye haykırdı oturduğu sıradan hoşlanarak. "Olacak mı o iş? Olabilir mi?" Sıradan fırlayıp kalktı ve koşarcasına y•r•meye başladı. Niyeti geri d‚n•p eve gitmekti, ama eve d‚nmeyi birden …ok iğren… buldu: ev... orada, o korkun… dolapta olgunlaşmamış mıydı bu d•ş•nce kafasında? Bir aydır..? Rastgele y•r•meye başladı. Sinirli titreyişi yerini sıtma titreyişine bıraktı, dahası, b•t•n v•cudu titremeye başladı, bu sıcakta •ş•d•ğ•n• duydu. Bir i… zorlamayla, ama bilin…sizce, rastladığı her şeyi incelemeye başladı, b‚ylece kendini oyalamak istiyor gibiydi. Ama başaramıyordu, oyalanması bir an s•r•yor, yine eski d•ş•ncelerine g‚m•l•yordu. Titreyerek başını kaldırıp …evresine bakrn-dığında, ne o anda ne d•ş•nmekte olduğunu, ne de o sırada nereden ge…mekte olduğunu ayrımsayabiliyordu. B•t•n Vasilyev Adasını, K•…•k Neva'yı, k‚pr•y• b‚yle ge…ti. Ada yoluna saptı. Şehrin tozuna toprağına, birbirine girmiş, sıkışık, kocaman evlerine alışmış yorgun g‚zlerine, şu an i…ine girdiği yeşillik ve serinlik ‚nce hoş g‚r•nd•. Burada ne boğucu hava, ne pis kokular, ne de meyhaneler vardı. Ama bu yeni ve hoş duygular …ok kısa s•rd•, bir anda yemden sinirli, tedirgin buldu kendini. Arada bir yeşillikler i…ine g‚m•lm•ş bir da…anın ‚n•nde duruyor, …itler arasından uzakta, balkonlarda, teraslarda g•zel giyimli kadınlarla, bah…ede koşuşan …ocukları seyrediyordu. Ši…ekler ‚zellikle ilgisini …ekiyordu, her şeyden …ok …i…eklere bakıyordu. L•ks arabalara, ata binmiş kadınlara, erkeklere rastlıyordu, bunları meraklı g‚zlerle izliyor, ama daha g‚zden yitmeden hepsini unutuveriyordu. Bir ara durdu ve paralarını saydı, otuz k‚peğe yakın parası vardı. "Yirmi polise, •… de mektup i…in Nastasya'ya, demek ki d•n Marmeladov i…in kırk yedi, ya da elli k‚pek harcamışım. Paralarını saymasının herhalde bir nedeni vardı, ama o, paralarını cebinden ni…in …ıkardığını da, ni…in saydığını da …abucak unutmuştu. Bir aş…ı d•kkŽnının ‚n•nden ge…erken anımsadı paralarını ni…in saydığını, acıkmıştı. İ…eri girdi, bir kadeh votka i…ti, bir b‚rek yedi. B‚reğini dışarda bitirdi. Epeydir votka i…memiş olduğu i…in, i…tiği bir k•…•k kadeh …abucak etkilemişti onu. Ayaklan ağırlaştı, g•…l• bir uyku isteği 76 duydu. D‚n•p evine doğru y•r•meye başladı, Petrovskiy Ada-sı'na vardığında iyice bitkinlestiğini duydu, yoldan sapıp …alılar arasına daldı, …imenler •zerine uzandı ve derin bir uykuya daldı. Hastalıklı durumlarda g‚r•len d•şlerin, belirginlik, a…ıklık, canlılık ve ger…eğe …ok uygun oluş gibi ‚zellikleri vardır. Bazan son derece korkun…tur tablo, ama ortam ve t•m d•ş•nce tasarım s•reci ‚ylesine ger…eğe uygun, sanat y‚n•nden t•m tablo ile uyuşan ‚ylesine ince ve beklenmedik ayrıntılarla doludur ki, d•ş• g‚ren kişinin, Puskin, Turgenyev gibi bir sanat…ı bile olsa, uyanıkken b‚ylesine bir tabloyu uydurabilmesi olanaksızdır. Hastalıklı d•şlerdir b‚ylesi d•şler, uzun s•re unutulmazlar ve d•ş sahibinin zaten hastalıklı olan yapısı •zerinde derin izler bırakırlar. Raskolnikov korkun… bir d•ş g‚rd•. Šocukluğuydu d•ş•nde g‚rd•ğ•. Raskolnikov yedi yaşında... Bir bayram g•n•, akşama doğru babasıyla birlikte kent dışında dolaşmaya …ıkıyor. Hava kapalı, boğucu bir sıcak var. G‚r•n•m, tam belleğinde kalan g‚r•n•md•r, hatta şu anda d•ş•nde g‚rd•ğ•, belleğindekin-den daha canlı. Kasaba, ‚tede …ırıl…ıplak g‚r•n•yor, …evrede tek bir ağa… bile yok; …ok uzaklarda, yerle g‚ğ•n birleştiği …izginin oralarda k•…•k bir orman karartısı g‚r•l•yor. Kasabanın son evinden birka… adım ‚tede bir meyhane var, b•y•k bir meyhane, babasıyla y•r•y•şe …ıktıklarında ‚n•nden her ge…işinde •zerinde tatsız duygular uyandıran, dahası onu korkutan bir meyhane bu. Her zaman kalabalık, her zaman bağırıp …ağıran, kahkahalarla g•len, s‚ven, kısık sesle a…ık sa…ık şarkılar s‚yleyen, sık sık d‚v•şen


insanlarla dolu, korkun… suratlı sarhoş birtakım insanlar dolaşır …evresinde... Dolaşırken bunlara rastladılar mı, Raskolnikov babasına sımsıkı sarılır, b•t•n v•cudu titrer. Meyhanenin ‚n•nden ge…en uyduruk yol hep tozludur ve nedense siyah…a bir tozdur bu- Yol, kıvrılarak uzanır ve •… y•z adım kadar ilerde, sağa, kasabanın mezarlığına d‚ner. Mezarlığın ortasında, yeşil kubbeli, tastan bir kilise vardır. Raskolnikov anne ve babasıyla birlikte yılda birka… kez buraya gelir ve y•z•n• bile g‚rmediği b•y•k annesi i…in yapılan ayine katılırdı. 77 Kiliseye gelişlerinde beyaz bir pe…eteye sarılı bir tabak i…inde bir de kek getirirlerdi. Pirin… ve şekerden yapılan bu kekin •zerinde kuru •z•mlerden yapılmış bir ha… olurdu. Raskolnikov bu kiliseyi, buradaki eski, kutsal resimleri ve titrek başlı yaşlı papazı severdi. ˆzerine bir taş dikili olan b•y•k annenin mezarı yanında bir de k•…•k mezar vardı. Raskolnikov'un daha altı aylıkken ‚len k•…•k kardeşinin mezarıydı bu. Anımsamıyordu Raskolnikov kardeşini. Ama ona k•…•k bir kardeşi olduğunu s‚ylediklerinden beri, mezarlığı her ziyaretlerinde, kardeşinin mezarı basında eğilir, yattığı yeri ‚per ve saygıyla ha… …ıkarırdı. G‚rd•ğ• d•ş suydu: babasıyla mezarlık yolunda y•r•yorlar. Meyhanenin ‚n•nden ge…erken korkuyla babasının elinden tutuyor ve meyhaneden yana bakıyor. Bir tuhaflık …ekiyor dikkatini: bu kez i…erde sanki b•y•k bir eğlenti var. Cicili bicili giyinmiş t•ccar karıları, k‚yl• karıları, bunların kocaları ve aşağı tabakadan daha bir s•r• insan doldurmuş meyhaneyi. Hepsi sarhoş, hepsi şarkı s‚yl•yor. Meyhanenin kapısı ‚n•nde bir de araba var. Ama tuhaf bir araba bu. İri kadanaların kosulduğu, ağır y•k ve şarap fı…ıları taşımaya yarayan arabalardan. Raskolnikov bu • uzun yeleli, kalın bacaklı, g•…l• atları seyretmeye bayılırdı: ‚l…•l• adımlarla sakin sakin y•r•rler ve y•kl•yken, y•ks•z olduklarından daha rahatlarmış gibi arabaya yığılmış olan dağ gibi y•k• hi… zorlanmadan …ekerlerdi. Ama şimdi tuhaf şey, bu koca arabaya …elimsiz, a…ması bir k‚yl• beygiri koşulmuştu; de-mirkırı bir lagar. B•y•cek bir odun ya da saman y•k• altında , g•…s•z g•…s•z ilerlemeye …alıştıklarını …ok g‚rm•şt• Raskolnikov bu atların. Hele araba …amura ya da araba tekerlerinin de-rinleştirdikleri izlere d•şt•ğ• zaman iyice g•…ten d•şerler, bu nedenle de mujiklerin acımasız kam…ıları şaklardı •zerlerinde. Bazan iyiden acımasız olurdu mujikler, kam…ıyı hayvanın y•z•ne, hatta g‚zlerine vururlardı. Šok sevdiği, …ok acıdığı hayvanların bu durumu Raskolnikov'u ‚ylesine •zerdi ki, ağlayacak gibi olur, annesi de onu hemen pencereden uzaklaştırırdı. Birden meyhanede bir g•r•lt• koptu; kırmızılı mavili g‚mlekler giymiş, ceketleri omuzlarında, iri yarı birtakım mujikler, iyice sarhoş, naralar atarak, şarkılar s‚yleyerek balalayka …alarak meyhane78 . ' . den dışarı fırladılar. Havu… gibi kırmızı suratlı kalın enseli, gen…ten bir mujik: "Hadi herkes binsin!" diye bağırdı. "Herkes binsin, hepinizi g‚t•receğim!" Bir anda herkes g•lmeye, bağrışmaya başladı: "Bu lagar mı …ekecek bizi?" "Mikolka, aklını mı ka…ırdın aslanım sen? Bu dangalak kısrak bu arabaya koşulur mu hi…?" "Kardeşler, bu demirkın hi… yoksa bir yirmi yaşında var!" Herkesten ‚nce arabasına atlayan Mikolka: "Binin!" diye bağırdı. "Hepinizi g‚t•recek!" Dizginleri eline almış, olanca heybeliyle ‚ne dikilmişti. "Doruyu Matvey aldı. Bu namussuza gelince, canıma tak ettirdi artık! Boşuna arpa t•ketip duruyor, gebertmek en iyisi. Binin diyorum size! D‚rtnala koşturacağım! Koşacak, hem ‚yle bir koşacak ki!" Kısrağı hevesle d‚vmek i…in kam…ısını kaldırdı. Kalabalıktan yine kahkahalar y•kseldi. "Binin millet, ne duruyorsunuz! Baksanıza d‚rtnala koşturacağım diyor!" "Ne d‚rtnalası yahu? Bu hayvanın en aşağı on yıldır tırısa bile kalktığı yoktur!" "Koşacakmıs ya!" "Acımayın kardeşler, herkes eline bir kam…ı alıp hazırlansın!"


"Vurun anasını satayım!" G•le şakalaşa arabaya doluştular. Altı kişi binmişti, ama arabada daha yer vardı. Aralarına şişman, al yanaklı, sırtında koyu bir sarafan, başında kenarı işlemeli bir başlık, ayaklarında da kaba kunduralar bulunan bir de kadın almışlardı. Kadın ağzında fındık …ıtlatıyor, arasıra da g•l•yordu. Aslında herkes g•l•yordu. Doğrusu, g•l•nmeyecek gibi de değildi durum: derisi kemiğine ge…miş su acınası beygir, arabayı dolduran bunca insanı d‚rtnala g‚t•recekti! İki delikanlı da Mikolka'ya yardım etmek i…in ellerine birer kırba… almışlardı. Derken, "Deh!" diye bir ses duyuldu. LŽğarcık b•t•n g•c•yle asıldı, ama d‚rtnal şurada 79 dursun, ad• y•r•y•şe bile kalkamadı. Ayak değiştirir gibi k•…•k, : kısa adımlarla olduğu yerde sayıyor, sırtında ardı ardına saklayan kırba…lar altında inliyor, bacakları b•k•l•yordu. Arabada-kilerin de, dışardan durumu seyredenlerin de g•l•şleri bir kat daha artmıştı. Mikolka iyice kızmıştı, kısrağının d‚rtnala koşa-. cağına ger…ekten de inamyormuş gibi b•y•k bir ‚fkeyle ardarda indiriyordu kam…ısını. Kalabalık arasından bir delikanlı da arabadakilere imrenmis-' ti: "Bırakın, ben de bineyim kardeşler!" diye bağırıyordu. Atını habire kam…ılayan ve artık neyle d‚veceğini bilemeyecek hale gelen Mikolka da bağırıyordu: "Binin! Herkes binsin! Hepinizi …ekecek! Geberteceğim onu!" ."Babacığım, babacığım, ne yapıyor bunlar!" diye bağırdı Ras-kolnikov: "Nasıl da d‚v•yorlar zavallı atı!.." "Gidelim, hadi gidelim buradan dedi babası. Sarhoş bunlar. Eğleniyorlar akıllarınca. Bakma o yana. Gidelim buradan!" Ve uzaklaştırmak istedi Raskolnikov'u oradan. Ama o babasının elinden kurtulduğu gibi, kendinden ge…miş…esine ata doğru koşmaya başladı. Zavallı beygircik perişan durumdaydı. Soluğunu tutup bir an duraklıyor, sonra yine asılıyordu arabaya. Ama her seferinde yere kapaklanacak gibi oluyordu. "Gebertin!" diye bağırıyordu Mikolka. "Artık yeter! Geberteceğim!" Kalabalık arasından yaşlı bir adam da Mikolka'ya bağırdı. "Sen Hıristiyan değil misin, mendebur!" "B‚yle bir atcağızın, b‚yle bir y•k• …ektiği nerde g‚r•lm•ş?" diye ekledi bir başkası. Bir •…•nc•s•. "†ld•receksin ulan!" diye bağırdı. "Sana ne! Mal benim!.. Ne istersem yaparım. Daha binin, herkes binsin! Ne pahasına olursa olsun d‚rtnala kalkmasını istiyorum!.." Birden m•thiş bir kahkaha tufanı koptu ve b•t•n g•r•lt•leri bastırdı. ˆzerinde ardarda saklayan kırba…lara dayanamayan zavallı kısrak, o perişan haliyle …ifte atmaya başlamıştı. Mikol80 ka'ya bağıran yaşlı adam bile kendini tutamayıp g•ld•. Nasıl g•lmezsin: ayakta zor duran bir beygir sağa sola …ifte atıyor! Derken kalabalık arasından iki gen… koptu ve ellerinde birer kırba… her biri atın bir yanına ge…ip b‚ğ•rlerine vurmaya başladılar. Mikolka bağırıyordu: "Suratına vurun! G‚zlerine g‚zlerine ş‚yle!.." "Haydi bir şarkı s‚yleyelim kardeşler!" dedi arabadakilerden biri ve hep birlikte aşağılık bir şarkı tutturdular. Kimi ıslıkla eşlik ediyordu şarkıya. Bu arada bir de tef sesi duyulmaya başlamıştı. K‚yl• karı habire fındık kırıyor, g•l•yordu. Raskolnik‚v atın yanına koştu, ‚ne ge…ti. Hayvanın g‚z•ne nasıl vurduklarını g‚rd•. Ağlamaya başladı. Y•reği kabarıyor, g‚zlerinden yaslar bosanıyordu. Bu arada kam…ılardan


biri y•z•ne …arptı; ama o hi…bir şey duymamıştı, ellerini uğuşturuyor, bağırıyordu. Başını sallayıp b•t•n bunları kınayan aksa…lı, ak-sakallı yaşlı adama doğru koştu. Kalabalıktan bir k‚yl• kadın elinden tutup onu uzaklaştırmak istedi, ama o, kadının elinden kurtulup yeniden atın yanına koştu. Hayvan son g•c•n• harcamaktaydı artık, ama birden yeniden …ifte atmaya başladı. †fkeden …ılgına d‚nen Mikolka: "Geberteceğim seni mendebur hayvan!" diye bağırdı. Kam…ısını atıp eğildi ve arabanın dibine uzatılmış olan ağır, uzun yedek araba okuna sarıldı; iki eliyle tuttuğu oku g•…l•kle demirkırı kısrağın başı •zerinde kaldırdı. Ševreden bağrışıyorlardı: "Boynunu kıracak!" "†ld•recek!" Mikolka da bağırıyordu: "Mal benim değil mi? İster ‚ld•r•r•m, ister..." Ve oku olanca g•c•yle hayvanın •zerine indirdi. Boğuk bir ses duyuldu. Kalabalık arasından sesler y•kseliyordu. "Ne duruyorsunuz millet! Kam…ılasamzal." Mikolka ise koca araba okunu zavallı lagarın •zerinde yemden kaldırmış ve yeniden olanca g•c•yle indirmişti. Bu vuruşla 81 hayvan olduğu gibi art ayakları •zerine …‚k•verdi. Ama birden doğruldu ve g‚sterebileceği son …abayla sağa sola saldırmaya başladı. Ama d‚rt yanındaki tam altı kırba… g‚z a…tırmadı hayvana. †te yandan Mikolka da araba okunu yeniden havaya kaldırmıştı, •…•nc•, derken d‚rd•nc• kez olanca ağırlığıyla indi ok beygirin sırtına. Mikolka bu işi bir vuruşta bitiremediği i…in kudurmuş gibiydi. "Amma …ıkmaz canı varmış ha!.." diye bağırıyorlardı …evreden. Meraklının biri de: . "†yle ama, bu kez y•zde y•z yıkılacak dedi." Sonu geldi artık, kardeşler! Bir başka meraklı: "Baltayla bir vuruşta bitirilir bunun isi!" dedi. Mikolka ‚fkeyle: "Şimdi hapı yuttun iste! A…ılın hele!" d•ye bağırdı, sonra araba okunu elinden fırlatıp yeniden arabanın i…ine eğildi ve bu kez bir demir k•sk• …ıkardı. "Değmesin millet" diye bağırıp kuşkuyu var g•c•yle hayvanın sırtına indirdi. Boğuk bir …atırtı …ıktı. Zavallı lagar ş‚yle bir sallandı, sonra arka ayaklan •st•ne yığıldı. Arabayı …ekmek i…in son bir …aba g‚stermek istediği sırada demir k•sk• yemden, olanca şiddetiyle sırtına indi. Zavallı beygir, d‚rt ayağını birden kesmişler gibi olduğu yere yığılıverdi. "İyice bitirelim şunun işini!" diye bağıran Mikolka kendinden ge…miş…esine arabadan atladı. İ…kiden suratları kıpkırmızı birka… sarhoş delikanlı daha ellerine ge…en kam…ı, sopa, araba oku gibi şeylerle can …ekişmekte olan beygire vurmaya başladılar. Mikolka yanda duruyor ve elindeki demir kuşkuyu boş yere hayvanın sırtına indiriyordu. Lagar başını uzatmış, g•…l•kle soluyordu, az sonra da son nefe- , sini verdi. Kalabalık arasından sesler duyuluyordu: "†ld•rd• işte!" "Hani d‚rtnala koşacaktı?" 82 Mikolka ise, elinde k•sk•, g‚zleri kan …anağına d‚nm•ş, ‚ylece duruyor ve: "Malbenimdi!" diye s‚yleniyordu. Ševresinde ‚ld•rebileceği başka bir şey kalmamış olmasına •z•l•yor gibiydi. Kalabalıktan sesler:


"Sen ger…ekten de Hıristiyan değirmişsin!" diye bağırdılar Mikolka'ya. Bu kez bağıranlar daha …oktu. Bu arada zavallı …ocuk kendini yitirmiş gibiydi. Bir …ığlık atıp, kalabalığı yararak bey gire doğru koştu, onun kan i…indeki başına sarılıp, g‚zlerinden, dudaklarından... ‚pmeye başladı. Sonra birden ‚fkeyle yerinden fırladı, k•…•c•k yumrukları sıkılı, Mi-kolka'nrn •zerine atıldı. Epeydir oğlunun ardından koşup duran babası onu tam bu sırada yakaladı ve …ekip kalabalıktan …ıkardı. "Gidelim artık oğlum, evimize gidelim!" "Babacığım! Zavallı... Hayvanı... ni…in... ‚ld•rd•ler?" Soluğu tutuluyor, g‚ğs• daralıyor, s‚zc•kler daralmış g‚ğs•nden hı…kırık olarak …ıkıyordu. "Sarhoş bunlar oğlum" dedi babası. "Eğleniyorlar işte... Bizi ilgilendirmez. Gidelim hadi!" K•…•c•k kollarıyla babasını kucakladı, ama birden g‚ğs• sıkıştı, soluk almak, bağırmak istedi ve uyandı. Raskolnikov terden sırsıklam uyandı. Soluk soluğaydı. Yattığı yerden korkuyla doğruldu. Bir ağacın altına oturup derin derin soluyarak: "Tanrıya ş•k•r, yalnızca bir d•şm•ş! diye s‚ylendi. İyi ama anlamı ne bunun? Sakın bir n‚bet başlangıcı olmasın? Tanrım, ne korkun… bir d•şt•!.." D‚v•lm•ş gibi ezik, yorgun duyumsuyordu kendini. Kafası karmakarışıktı, bir karamsarlık …‚km•şt• i…ine. Dirseklerini dizlerine dayayıp başını ellerinin arasına aldı. "Olacak şey mi bu? diye s‚yleniyordu bir yandan da. Tanrım! Yapabilir miyim ben b‚yle bir şeyi? Baltayla kadının kafasını par…alamak, ılık, yapışkan kanlar i…inde y•zerek, kilitler kırmak, hırsızlık etmek, tirtir titremek, elimde balta, kanlara bulanmış 83 olarak gizlenmek... Tanrım! Yapabilir miyim hi… ben b‚yle bir şeyi?" Bunları s‚ylerken tirtir titriyordu. Sonra doğruldu. Şaşkınlık i…indeydi. "Neler s‚yl•yorum ben! B•t•n bunlara katlanamayacağını! zaten bilmiyor muydum? Ne diye •z•p duruyorum b‚yle kendimi? Daha d•n, deneme i…in gittiğimde kesinlikle anlamamış mıydım dayanamayacağımı? †yleyse su anda ne oluyor bana? Ne diye kuşkulandım bug•ne değin kendimden? Daha d•n merdivenlerden inerken, bunun son derece aşağılık, iğren…, al…ak…a, al…ak…a... bir şey olduğunu s‚ylemiyor muydum? D•ş•ncesi bile tiksindirmiyor muydu, dehşete d•ş•rm•yor muydu beni?.. Hayır, yapamam, dayanamam b‚yle bir şeye! Şu bir aydır yaptığım b•t•n hesaplar en k•…•k ayrıntısına dek doğru olsa bile, hi…bir şeyi unutmamış bile olsam, hayır... yapamam. Tanrım! Yapamam diyorum ama, neden hŽlŽ kararsızım? Yapamam, dayanamam diyorum ama neden hŽlŽ..." Ayağa kalktı, nasıl olup da burada bulunduğuna şaşmış gibi …evresine bakındı ve "T..." k‚pr•s•ne doğru y•r•meye başladı. Y•z• kire… gibi olmuştu, g‚zleri yanıyordu, her yeri sızlıyordu. Ama yine de daha rahat solumaya başlamıştı. Uzun s•redir altında ezildiği korkun… bir y•kten kurtulmuş gibiydi, i…inde bir hafiflik, bir rahatlama duydu. "Tanrım!" diye yalvardı. " Sen bana yolunu g‚ster! Ben o lanet olasıca hayalden vazge…iyorum!" K‚pr•y• ge…erken sessiz, dingin Neva'yi, g•neşin kızıl ışıklar i…inde batısını seyretti. Bitkindi, ama yorgunluk duymuyordu. Y•reği bir aydır i…inde ezildiği bir bukağıdan kurtulmuştu sanki. †zg•rl•k! †zg•rl•k!.. Artık b•y•lerden, b•y•c•lerden, cinlerden, zebanilerden kurtulmuştu! Sonraları Raskoinikov bu g•nleri, bu g•nlerde basma gelenleri dakikası dakikasına, noktası noktasına anımsadığı zaman, son derece sıradan bir olayı neredeyse bir k‚rinan… şeklinde, alınyazısını belirleyen şey olarak nitelendirmişti. Bu olay suydu: B‚ylesine yorgun, bitkin olduğu halde, evine en kestirme yoldan değil de, Samanpazarı'ndan dolaşarak gitmişti. Ni…in bu yolu se…tiğini bir t•rl• anlayamıyor, a…ıklayamıyordu. Ger…i iki yol 84


arasında ‚yle fazlaca bir fark yoktu, ama yine de gerekmediği halde, şurada kestirme yol dururken kendisi uzun olan yolu se…mişti. Aslında evine d‚nerken ge…tiği yolları …oğu kez anımsamazdı. Ama şimdi soruyordu: Ge…mesi i…in hi…bir gerekliliğin, hi…bir zorunluluğun bulunmadığı Sarnanpazarı'ndaki bu t•m•yle rastlantısal karşılaşma, neden bir başka zaman değil de şimdi, yaşamının b‚yle bir anında, alınyazısı •zerinde en g•…l•, en belirleyici etkinin ancak b‚ylece oluşabileceği bir ruhsal durumdayken ger…ekleşmişti? Sanki bile bileydi her şey! Samanpazarı'ndan ge…tiğinde saat dokuza geliyordu. j D•kkŽnlardaki, barakalardaki, kayıklardaki satıcılar, ayak•st• tezgŽh kurmuş olanlar, hepsi, tıpkı m•şterileri gibi evlerine gitmeye hazırlanıyorlar, mallarını toparlayıp, d•kkŽnlarını kapatıyorlardı. Bodrum katlarındaki aş…ı d•kkŽnları …evresinde, Sa-mapazarı'nın o pislik i…indeki dayanılmaz kokulu avluları dolaylarında, en …ok da meyhanelerin …evresinde her t•rden esnaf, . sanatkŽr, t•ccar, serseri dolaşıyordu. Raskoinikov sokağa …ıkıp ama…sız dolaştığı g•nlerde, buralardaki ara sokakları …ok severdi. Buralarda hi… kimse onun o d‚k•len kılığına k•…•mseyerek [bakmazdı, kimsenin dikkatini …ekmeden, kimsenin ayıplamasından korkmadan dilediğin gibi dolaşabilirdin buralarda. Alanı tam "K..." sokağına bağlayan yerde, k‚şede, bir karı-koca iki ayrı tezgŽh •zerinde iplik, kurdelŽ, mendil, basma gibi şeyler satarlardı. Onlar da evlerine gitmek •zereydiler, ama o sırada yanlarına gelen tanış bir kadınla konuşmaya dalmışlardı. Bu kadın Lizaveta İvanovna idi, ya da herkesin kısaca …ağırdığı gibi, Lizaveta: Raskolnikov'un saatini rehine koymak ve deneme yapmak i…in d•n ziyaretine gittiği …ok k•…•k dereceden bir memurun dul karısı tefeci Alyona İvanovna'nın kızkardeşi Lizaveta İvanovna... Raskoinikov ne zamandır Lizaveta hakkında hemen her şeyi biliyordu. Hatta kadın da onu az …ok tanırdı. Uzun boylu, hantal, •rkek, uysal, biraz aptal, otuz beş yaşlarında ge…kince bir kızdı. Ablasının k‚lesi gibiydi; gece g•nd•z onun i…in …alışır, ondan …ok korkar, hatta arada bir dayak atmasına bile boyun eğerdi. Elinde bir boh…a, karı-koca satıcının ‚n•nde duruyor ve sessizce onları dinliyordu. Ateşli ateşli bir şeyler arila85 tıyordu karı-koca kendisine. Bu karşılaşmada şaşılacak bir yan olmamasına rağmen, Raskolnikov kadını g‚r•nce, aşırı şaşkınlığa benzer bir duyguya kapıldı. "Lizaveta İvanovna" diyordu satıcı adam bağıra bağıra, "kendiniz karar verin bu işe siz!.. Yarın yedi gibi gelin. Onlar da bizde olurlar..." Liza kararsız, d•ş•nceli: "Yarın mı?" dedi uzata uzata. Satıcının karısı yaman bir kadındı. Bir …ırpıda: "Alyona İvanovna da sizi iyi korkutmuş hani!" dedi. "Bakıyorum, …ocuk gibisiniz. ˆstelik ‚z ablanız bile değil kendisi. Ama sizi dileğince y‚netiyor." "Bu kez Alyona İvanovna'ya hi…bir şey s‚ylemeyin" diye satıcı kadının kocası s‚ze girdi. "Benim size vereceğim ‚ğ•t bu. Ona haber vermeden, ondan izin istemeden gelin bize. Sizin …ıkarınıza olacak bir is bu. Daha sonra ablanız da bunun b‚yle olduğunu anlayacak." "Gelsem mi acaba?" "Yarın... Saat yedi gibi... Onlar da bizde olacaklar. Kendiniz karar verin artık bu işe!" "Semaveri de yaktık mıydı..." diye ekledi satıcının karısı. "Olur, gelirim" dedi Lizaveta. HŽlŽ d•ş•nceli, kararsızdı. Sonra y•r•meye başladı. Raskolnikov bu sırada yanlarından ge…miş bulunuyordu ve konuşmanın gerisini duyamamıştı. Konuşmalarının bir kelimesini bile ka…ırmamaya …aba g‚stererek, belli etmeden, ağır ağır ge…mişti ‚nlerinden. İlk şaşkınlığı yerini korkuya bırakmıştı. Hi… beklemediği bir anda, birdenbire ve t•m•yle rastlantısal olarak, yarın aksam saat tam yedide, kocakarının


kızkardeşi, biricik can yoldaşı Lizavefa'nın evde olmayacağını, b‚ylece de kocakarının b•y•k olasılıkla evde tek basına olacağım ‚ğrenmiş oldu. Bulunduğu yerden evine birka… adımlık bir yol kalmıştı. †l•me yargı giymiş biri gibi girdi odasına. Hi…bir şey d•ş•nm•yordu, d•ş•necek durumda da değildi. Ama artık ne yargılama, ne irade ‚zg•rl•ğ•ne sahip olduğunu, her şeye b•t•n•yle 86 karar verilmiş bulunduğunu birdenbire ve b•t•n varlığıyla duydu. Hi… kuşku yok ki, tasarısını uygulamak i…in yıllarca elverişli bir fırsat kollamış olsaydı bile, aklından ge…enleri başarıyla so-. nuclandırmak bakımından, şu anda birdenbire karşısına …ıkandan daha g•venilir bir fırsat …ıkması olanaksızdı. †ld•r•lmesi tasarlanan falanca kişinin, yarın filan saatte evinde yalnız olacağını, kuşku uyandırabilecek herhangi bir soruşturmayı gerektirmeden, b•y•k bir kesinlikle ve doğru olarak ‚ğrenebilmek, doğrusu az şey değildi. VI Birka… g•n sonra satıcıyla karısının Lizaveta'yı evlerine neden …ağırdıklarını da ‚ğrendi. Hi…bir olağan•st• yanı bulunmayan, son derece sıradan bir durum vardı ortada. Dışardan gelme, yoksul d•şm•ş bir aile, bazı kadın eşyalarını satıyordu. Pazarda satmak hesaplı olmadığı i…in, bunları satabilecek bir kadın arıyorlardı. Lizaveta da bu işlerle uğraşıyordu: sattıklarından komisyon alırdı. Olduk…a deneyimliydi bu alanda. Šok d•r•stt•, her zaman son fiyatı s‚yler ve mal onun s‚ylediği fiyattan satılırdı. Demin de dediğimiz gibi az konuşurdu, sessiz, •rkek bir kadındı... Ama Raskolnikov son zamanlarda k‚rinan…lı biri olup …ıkmıştı. Bunun izleri sonraları da silinmeden ‚ylece kaldı kendisinde. B•t•n bu olup bitenlerde hep gizemli birtakım etkiler, şaşılası rastlantılar g‚rmeye eğinik oldu. Daha kışın, Pokoryev adında, tanıdığı bir ‚ğrenci, Harkov'a giderken, s‚z arasında, eğer rehine bir şeyler bırakmak isterse, Alyona İvanovna adında bir rehinci kocakarı olduğunu s‚yleyerek, adresine vermişti. Raskolnikov derslerden aldığı parayla iyi k‚t• idare edip gittiği i…in uzun s•re kadına başvurmak gereğini duymamıştı. Bir bu…uk ay kadar ‚nce Pokoryev1 in verdiği adres .aklına geldi; rehine bırakılabilecek bir iki şey vardı elinde:.bunlar, babasından kalma g•m•ş bir saatle, evden ayrılırken kızkardesinin anı olarak kendisine armağan ettiği, •zerinde •… k•…•k kırmızı tas bulunan 87 altın bir y•z•kt•. †nce y•z•ğ• g‚t•rmeye karar verdi ve verilen adrese gidip kocakarıyı buldu. Rehinci kadın •zerine doğru d•r•st hi…bir ilgisi olmamasına karşın, daha ilk g‚r•ş•nde kadına karsı ‚nlenemez bir tiksindi duydu i…inde. Y•z•ğe karşılık kadından "iki kağıt" almış, d‚nerken berbat bir meyhaneye uğramıştı. Bir …ay s‚yleyip oturmuş ve d•ş•nmeye dalmıştı. Tıpkı bir civcivin yumurtadan baş uzatması gibi, onu fazlasıyla meşgul eden bir d•ş•nce belirmeye başlamıştı kafasında. Hemen yanıbaşrındaki bir başka masada hi… tanımadığı, sonradan da anımsayacağı bir ‚ğrenci ile gen… bir subay oturuyordu. Birlikte bilardo oynamışlar, şimdi de …ay i…iyorlardı. Raskolnikov birden ‚ğrencinin tefeci Alyona İvanovna'dan s‚zetti-ğini ve subaya kadının adresini verdiğini duydu. Bu kadarı bile Raskolnikov'a şaşılacak bir şey gibi g‚r•nd•: kendisi şu anda oradan geliyordu ve şu işe bakın burada da tefeci kadından s‚-zediliyordu. Kuşkusuz bu bir rastlantıydı, ama o kendini şu anda son derece olağan•st• bir etkilenim i…inde duyarken, bir başkası sanki ‚n•n •zerine •zerine varıyordu: ‚ğrenci birdenbire arkadaşına Alyona İvanovna •zerine ayrıntılı bilgiler vermeye başlamıştı: "İyi kadındır, kendisinden her zaman para alınabilir. M•thiş zengindir, bir …ırpıda beş bin ruble verebilir, ama bir rublelik bir rehini de geri …evirmez. Bizim …ocuklardan pek …oğu kendisine rehin bırakmışlardır. Yalnız korkun… bir kadındır..." Ve ‚ğrenci, tefeci kadının nasıl k‚t•, …ekilmez bir kadın olduğunu, borcunu ‚demekte azıcık geciksen bile rehine bıraktığın eşyaya nasıl el koyacağını anlatmaya başladı. Rehin karşılığı


olarak eşyanın ger…ek değerinin d‚rtte birini verir, buna karşılık ayda y•zde beş, hatta y•zde yedi faiz alırdı, vb. †ğrencinin …enesi a…ılmıştı: kocakarının bir de kızkardeşi olduğunu, ancak b•c•r cadalozun 1.80 boyundaki Lizaveta'yı s•rekli d‚vd•ğ•n•, bir …ocuk gibi baskı altında tuttuğunu anlattı. Sonunda: "Doğrusu şaşılacak şey!" diye bağırdı ve bir kahkaha attı. Lizaveta'dan konuşmaya başladılar. †ğrenci sanki ‚zel bir hoşnutlukla s‚zediyordu Lizaveta'dan ve s•rekli g•l•yordu, subaysa ‚ğrenciyi b•y•k bir dikkatle dinliyordu. Sonunda …a88 rnaşırlarını yıkaması i…in kadını kendisine g‚ndermesini rica etti. Raskolnikov konuşmanın bir kelimesini bile ka…ırmamış ve bir anda her şeyi ‚ğrenmişti: Lizaveta tefeci karının k•…•ğ•yd• ve •vey kardeşiydi (anneleri ayrıydı); otuz' beş yaslarında bir kadındı. Gece g•nd•z ablası i…in …alışır, evin b•t•n yemek, …amaşır işlerini o yapardı. Ayrıca parayla dikiş diker, temizliğe gider ve bvt•n kazancını ablasına verirdi. Kocakarı izin vermedi mi hi… kimseden ne bir sipariş, ne herhangi bir iş alabilirdi. Tefeci karı vasiyetnamesini hazırlamıştı ve Lizaveta sandalye vb. gibi ev eşyaları dışında kendisine beş para bırakılmadığını, ablasının b•t•n parasını, ruhunun sonsuz dinginliği uğruna N... ilinde bir manastıra bıraktığını biliyordu. Lizaveta k‚ken olarak memur değil, esnaf bir aileden, geliyordu, boyu …ok uzun, v•cudu bi-…imsizdir, kocaman ayaklı, …arpık bacaklıydı. Ayağında hep ke…i derisinden eski ayakkabılar bulunurdu, ama temiz, d•zenli bir kızdı. †ğrenciyi en …ok şaşırtan, g•ld•ren şeyse, Lizaveta'nın durmadan gebe kalmasıydı... "Hani …irkindi kendisi?" dedi subay. "†yle, O kadar esmer ki, kadın kılığına girmiş bir asker sanki. Ama umacı gibi de değil. Y•z•nden, g‚zlerinden iyilik akar. Hem ‚ylesine ki... Kendisini pek …ok insanın beğenmesi de bunu kanıtlamaz mı...? Sessiz, uysal, hi… karşı koymaz, her şeye boyun eğer. Hele g•l•mseyişi.. Basbayağı g•zel.." "Yoksa onu beğeniyor musun?" diye sordu subay g•lerek. "Tuhaflığını..." dedi ‚ğrenci. Sonra ateşli ateşli ekledi. "Hayır, bak sana asıl ne diyeceğim: şu lanet kocakarı yok mu, en k•…•k bir vicdan acısı duymadan ‚ld•r•r ve soyabilirim kendisini." Subay yeniden g•ld•. Raskolnikov'sa titredi. Şaşılacak şey doğrusu! †ğrenci yine ateşli: "Sana ciddi bir soru" dedi: "Deminki s‚zlerim kuşkusuz sakaydı. Ama bak: bir yanda anlamsız, aptal, k‚t•, hi… değerinde, hastalıklı, kimseye beş paralık yararı olmayan, tam tersine zararlı, ni…in yaşadığını kendisi de bilmeyen, yarın nasıl olsa kendiliğinden ‚lecek bir kocakarı var. Anlıyor musun? Anlıyor mu-. sun?" 89 İl "Anlıyorum" dedi subay, bakışlarını heyecanlanan arkadaşının •zerine dikmişti. "Dinle: ‚te yanda da destek g‚remediklerinden yok olup giden, binlerce gen…, diri g•… var. Kocakarının manastıra bağışladığı parayla binlerce g•zel girişimin temelleri atılabilir! Y•zlerce, binlerce insanın yaşamı d•ze …ıkarılır; onlarca aile yoksulluktan, ahlaksal …‚k•şten, yokoluştan, cinsel hastalıklar hastanelerine d•şmekten kurtarılabilir... B•t•n bu işlerin hepsi kocakarının parasıyla yapılabilir. Kendisini ‚ld•r•p parasını alacaksın, sonra da bu parayı t•m insanlığın yararına, hayırlı işlere harcayacaksın... Ne dersin: bir k•…•k cinayet, binlerce g•zel işe değmez mi? Bir hayata karşılık kurtarılmış binlerce hayat... Bir ‚l•m ve y•zlerce hayat... Matematik bir işlem burada s‚z konusu olan! Kaldı ki toplumsal denge i…inde bu veremli, aptal, k‚t• y•rekli kocakarının ne gibi bir yeri ve anlamı olabilir ki? Bir bitin ya da hamamb‚ceğinin hayatından daha değerli olmasa gerek bu kadının hayatı. Onlar kadar bile değildir, …•nk• kocakarı zararlı. Başkalarının hayatını t•ketiyor. Ge…enlerde ‚fkelenip Lizaveta'nın parmağını ısırmış, az kalsın parmağından oluyormuş kadıncağız!"


"Yaşamaya değer biri olmadığı besbelli" dedi subay, "ama elden ne gelir, doğa s‚z konusu burada." "Evet, ama kardeş, doğa d•zeltilir, doğaya bir y‚n verilir. †yle olmasaydı insanoğlu k‚rinan…lar bataklığında yokolur giderdi. Bir tek b•y•k adam yetişmezdi. 'G‚rev, vicdan' gibi birtakım s‚zler ediliyor, bunlara karsı bir diyeceğim yok, ama bu kavramları nasıl anlamalıyız biz? Dur, dinle, sana bir soru daha sorayım!" "Hayır, sen dur, dinle, ben sana bir soru sorayım." "Evet?" "Oturmuş burada bana s‚ylev veriyorsun, ama s‚yle baka- . lım: kendin bu kocakarıyı ‚ld•rebilir misin?" "Elbette ki, hayır! Eşitlik konusunu vurgulamaktı benini amacım... Yoksa benim kişiliğimi ilgilendiren bir durum s‚zko-nusu değil burada..." 90 "Bence sen daha bu konuda kesin bir karar verebilmiş değilsin... ˆstelik bu işin eşitlikle falan da bir ilgisi yok. Haydi bir parti daha oynayalım!" Raskolnikov heyecandan ‚lecek gibiydi! Hi… kuşkusuz b•t•n bunlar, gen…lerin kendi aralarında pek sık olarak konuştukları ve Raskolnikov'un başka bi…imlerde ve başka konular arasında pek sık olarak duyduğu son derece sıradan konuşmalardı. Ama neden ‚zellikle simdi şu anda, kendi kafasından da tıpkısı tıpkısına benzer d•ş•nceler ge…tiği bir sırada b‚ylesi bir konuşmaya tanık olmuştu? Neden ‚zellikle şu anda kafasında kocakarı ile ilgili d•ş•ncelerin oluşmaya başladığı bir sırada, onunla ilgili bir konuşmanın •zerine gelmişti?.. Bu rastlantı Raskolnikov'a hep şaşılası bir şey gibi g‚r•nm•şt•r. Bu konuşmada ger…ekten de yazgısal bir buyruk, ‚nceden belirleyicilik varmış…asına, bu ‚nemsiz meyhane konuşmasının, olayların sonraki gelişimi bakımından Raskolnikov •zerindeki etkisi b•y•k olmuştur... Evine d‚ner d‚nmez kendini divanın •zerine attı ve bir saat hi… kımıldamaksızın ‚ylece oturdu. Hava kararmaya başlamıştı. Ne mumu vardı, ne de mum yakmak aklına geldi. Bu bir saat i…inde herhangi bir şey d•ş•n•p d•ş•nmediğini hi…bir zaman anımsayamadı. Sonunda bir s•re ‚nceki n‚bete yakalanmak •zere olduğunu duydu. Birden, b•y•k bir sevin…le, divana yatabileceğim akıl etti; az sonra da kurşun gibi ağır bir uykuya g‚m•ld•. Son derece uzun, d•şs•z bir uyku oldu bu. Ertesi sabah onda Nastasya girdi odasına ve g•…l•kle, d•rterek uyandırabildi kendisini. Šayla ekmek getirmişti, Nastasya. Šay yine artıktı, ve yine Nastasya'nın …aydanlığındaydı. "Uyuyor, habire uyuyor!" diye bağırdı Nastasya ‚fkeyle. Yerinden zorlukta doğratabildi. Bası ağrıyordu; ayağa kalkıp bir iki adım attı, sonra yine divanın •zerine yıkıldı. "Yine mi. uyuyacaksın?" diye bağırdı Nastasya. "Hasta mısın. yoksa?" Karşılık vermedi. . "Šay ister misin?" 91 "Sonra..." diye fısıldadı g•…l•kle, g‚zlerini yemden kapayıp, duvardan yana d‚nd•, Nastasya bası ucunda dikiliyordu. "Belki de ger…ekten hasta" dedi sonunda ve …ıkıp gitti. †ğleden sonra saat ikide, bu kez elinde …orba kŽsesi, yeniden geldi. Beriki ‚ylece yatmaya devam ediyordu. Šaya dokunulmamıştı. Nastasya ‚fkeyle sarsmaya başladı onu. Bakışlarında tiksinti vardı: "Ne uyuyup duruyorsun be!" Delikanlı doğrulup oturdu, ancak hi…bir şey s‚ylemedi. G‚zlerini yere dikmişti. "Hasta mısın, değil misin?" diye sordu Nastasya yemden. Ama yine hi…bir karşılık alamadı. Biraz sustuktan sonra: . "Bari dışarı …ıkıp biraz temiz hava al!" dedi. "Hi…bir şey yemeyecek misin?" diye ekledi sonra.


"Sonra..." dedi delikanlı duyulur duyulmaz bir sesle. "Sen git..." Bunu s‚ylerken elini sallamıştı. Nastasya biraz daha durdu, bakışlarında acıma vardı, sonra …ıkıp gitti. Birka… dakika sonra delikanlı bakışlarını yerden kaldırdı, uzun uzun …aya, …orbaya baktı. Sonra ekmeğe ve kaşığa uzandı ve …orbadan i…meye başladı. ˆ… d‚rt kaşık aldıktan sonra durdu. İştahı yoktu. Šok az yemişti. Yemek yediğinin farkında bile değildi. Başağrısı biraz hafiflemişti. Yeniden divana uzandı, ama artık uyayamadı, y•z•koyun, başı yastığa g‚m•l•, kımıldamadan yattı. S•rekli olarak birtakım d•şler g‚r•yordu, tuhaf, şaşılası d•şlerdi bunlar: en …ok da Afrika'da, Mısır …‚llerinde bir vahada g‚r•yordu kendini. Bir kervan mola vermiş dinleniyor: develer sessizce oldukları yere …‚km•şler: d‚rt yanda …epe…evre palmiyeler var, herkes yemek yiyor. O ise durmadan su i…iyor, hem de hemen yanıba-şından şırıldayarak akan bir ırmaktan... Renk renk …akılların, altın gibi ışıldayan kumların •zerinden akan buz gibi, masmavi bir su bu... Birden bir saatin vurduğunu duydu. Titredi, şaşkınlığından sıyrıldı, başını kaldırıp pencereden bakarak saatin ka… olduğunu 92 kestirmeye …alıştı, sonra sanki birileri kendisini divandan kopa-rıyormus…asına fırlayıp kalktı. Artık iyice kendine gelmişti. Parmaklarının ucuna basarak kapıya yaklaştı, sessizce aralayıp, aşağıyı, merdivenleri dinledi. Y•reği korkun… bi…imde …arpıyordu. Ama merdivenler t•m•yle sessizdi, herkes uyuyordu sanki. Hi…bir hazırlık yapmadan d•nden beri b‚yle kendinden ge…miş uyuyabilmesi, ona hem tuhaf, hem korkun… g‚r•nd•... Belki de saat demin altıyı vurmuştu... Uy kuruluğun da, uyuşukluğun da yerini, birdenbire sıtmalı, nerdeyse şaşkınca bir telaş almıştı. Aslında yapılacak fazla bir şey yoktu. Kafasını toplamak i…in b•t•n g•c•n• harcıyor, hi…bir şey unutmamaya …alışıyordu. Y•reği, soluk alıp vermesini zorlaştıracak bir hızla …arpıyordu. †nce bir ilmik yapıp paltosuna dikmesi gerekiyordu: bir dakikalık bir işti bu. Elini yastığın altına sokup, oraya tıkıştırılmış …amaşırlar arasından, lime lime olmuş, eski, kirli bir g‚mlek …ekti. Beş santim genişliğinde, otuz beş santim uzunluğunda bir par…a kopardı. Kopardığı bu par…ayı ikiye katladı. Sağlam, kalın, pamuklu bir kumaştan yapılmış geniş paltosunu (biricik paltosunu) …ıkardı ve kopardığı par…ayı iki ucundan birleştirerek sol koltuk altına paltonun i…inden dikmeye başladı. Dikerken elleri titriyordu, ama sonu…ta ‚yle g•zel bir iş …ıkardı ki, paltosunu yeniden giydiğinde dışardan hi…bir şey belli olmuyordu. İğneyle ipliği tŽ ne zaman hazırlamıştı, bunlar bir kŽğıda sarılı olarak masanın g‚z•nde duruyordu. İlmik konusuna gelince, bu, kendisinin son derece ustalıklı bir buluşuydu: baltayı asmaya yarayacaktı ilmik. Sokaklarda elinde baltayla y•r•yemezdi. Baltayı paltosunun i…ine gizlese bile, yine eliyle tutması gerekecekti ki bu da hemen g‚ze …arpardı. Şimdiyse sapını ilmiğe ge…irdi mi, yol boyunca koltuk altında tehlikesizce durabilirdi balta. Elini yan cebine sokarak, sallanmasın diye baltanın sapını da tutabilirdi. Paltosu …uval gibi geniş olduğu i…in, cebinden i…erde bir şeyleri tuttuğu hi… belli olmazdı. Balta sorununu ilmikle …‚z•mlemeyi iki hafta kadar ‚nce akıl etmişti. İlmik işini bitirdikten sonra, elini "T•rk işi" k•…•k sedirle d‚şeme arasına sokup sol k‚şeyi araştırdı ve epey ‚nce hazırlayıp buraya gizlediği rehini …ıkardı. Ger…ekte bu bir rehin falan 93 değil, boyutları g•m•ş bir tabakayı andıran, d•zg•nce yontulmuş bir tahta par…asıydı. Gezintiye …ıktığı bir g•n bir at‚lyenin avlusunda rastlantıyla bulmuştu bu tahtayı. Daha sonra, yine yolda bulduğu d•zg•n ve ince bir demir levha/ı ekledi tahtaya. Tahtayla demir levhayı •st•ste koyup (demir, tahtadan biraz k•…•kt•) iplikle …aprazlama olarak sımsıkı birbirine bağladı. Sonra bunu temiz, beyaz bir kŽğıda ‚zenle sardı, paket yaptı, paketi de …‚z•lmesi son derece ustalık isteyen bir bi…imde bağlayıp d•ğ•mledi. Amacı, kadın paketi a…abilmek i…in d•ğ•mle uğraşırken zaman kazanmaktı. Madeni plakayı, kocakarının bu "sey"in tahta


olduğunu hi… değilse ilk bakışta anlamaması i…in eklemişti. B•t•n bunlar ne zamandan beri sedirin altında gizli duruyordu. Tam rehini eline almıştı ki, dışardan birinin bağırdığını duydu: "Saat altıyı ge…iyor!" "Ge…iyor mu! Aman Tanrım!" Hemen kapıya atıldı, kulak kesilip …evreyi dinledi, sonra şapkasını kaptığı gibi bir kedi sessizliğiyle on •… basamaklık merdivenden inmeye başladı. Yapılacak en ‚nemli iş vardı şuanda ‚n•nde: mutfaktan baltayı …alacaktı. İşini baltayla g‚rmeye uzun zaman ‚nce karar vermişti. Bir de sustalı bah…ıvan bı…ağı vardı, ama bı…ağa, bı…aktan da …ok kendi g•c•ne g•venemiyor-du; bu nedenle kesinlikle balta •zerinde durmuştu. Yeri gelmişken, aldığı kesin kararlarla ilgili bir ‚zelliği belirtelim; tuhaf bir ‚zelliği vardı bu kararların: verdiği her karar kesinleştik…e g‚z•ne …irkin ve anlamsız g‚r•n•yordu. B•t•n o dayanılmaz i… …ekişmelerine karşın, d•ş•ncesinin ger…ekleştirilebilir bir şey olduğuna bir an bile inanmamıştı. Eğer her şeyi son ayrıntısına dek g‚zden ge…irip, hi…bir kuşkuya yer bırakmayacak bir kesin karara varabilmiş olsaydı, b‚yle bir durumda, tasarladığı şeyi ger…ekleştirilmesi olanaksız, iğren… bir şey olarak nitelendirir ve herhalde yapmaktan vazge…erdi. Ama daha …‚z•mlenmemiş, belirsiz bir s•r• şey vardı. Baltayı nereden bulabileceği sorunu onu hi… d•ş•nd•rmemisti, kolayca …‚z•mlenebilecek bir k•…•k ayrıntıydı bu. Nastasya, ‚zellikle de aksamları, evde pek bulunmazdı, ya komşu gezme94 sine …ıkar, ya bakkala giderdi; mutfak kapısını da her zaman ardına kadar a…ık bırakırdı. Pansiyon sahibi kadınla s•rekli kavgalarının nedeni de buydu zaten. İste b‚yle bir anda sessizce mutfağa girip baltayı almak, bir saat kadar sonra da (her şey bittikten sonra yani) getirip baltayı aldığı yere koymak işten bile değildi. Ama bazı kuşkulu durumlar da yok değildi: bir saat sonra baltayı yerine koymak i…in geldiğinde ya Nastasya mutfakta olursa? O zaman, Nastasya'nın …ıkmasını beklemek i…in ge…ip gitmesi gerekecekti. Peki ya Nastasya bu arada baltayı arar ve bulamayınca da bağırıp …ağırmaya baslarsa? Al sana kuşkulu bir durum, ya da en azından kuşkuya yol a…abilecek bir olay! Ama bu, •zerinde d•ş•nmeye bile gerek g‚rmediği bir ayrıntıydı, kaldı ki b‚yle bir şeyi d•ş•nmeye zamanı da yoktu. Ana sorunu d•ş•n•yordu o, b‚ylesi ayrıntıları ise her şeye aklının yatmasından sonraya bırakıyordu. Ama her şeye aklının yatması olanaksız gibi bir şeydi. En azından ona b‚yle geliyordu. Birg•n, artık d•ş•nmeye son verip, doğruca oraya gidebileceğini hayalinden bile ge…iremiyordu. Dahası, ge…enlerde yaptığı deneme bile (yani yeri son bir kez daha g‚zden ge…irmek i…in gidisi), "ne diye hayal kurup duruyorum, gidip kendi g‚zlerimle g‚rmeyi bir deneyeyim!" t•r•nden, ger…eklikten uzak, yalnızca bir deneme olmaya y‚nelik bir girişimdi, ama buna bile dayanamamış ve vazge…ip ‚fkeyle ka…mıştı. †te yandan hi… değilse sorunun ahlaksal …‚z•mlemesini bitirmiş, her y‚nden kendine inancı bilenmiş ve artık kendine bilin…li olarak karşı koyabileceği bir nokta kalmamış sanılabilirdi. Ama işte şu anda kendine hi… de inandığı yoktu. Sanki kendi istemiyor da birileri buna onu zor-luyormuş gibi, yan …izecek, kaytaracak boşluklar arıyordu. Her şeye bir anda karar vermesine yol a…an rastlantının yer aldığı şu son g•n, •zerinde mekanik bir etki yapmış gibiydi: sanki biri elinden tutmuş ve karşı konulmaz bir g•…le ve hi…bir karşı koymaya yer bırakmayacak bir bi…imde …ekip s•r•klemişti kendisini. Sanki elbisesinin eteğini bir makinanın …arklarına kaptırmış, makina da onu kendine …ekmeye başlamıştı. Başlangı…ta -epey ‚nceleri ama- onu şu sorun d•ş•nd•r•yordu: hemen b•t•n su…lar nasıl oluyor da b‚ylesine kolaycacık 95 ortaya …ıkıyor ve hemen b•t•n su…luların izleri b‚ylesine …abucak bulunabiliyor? D•ş•nd•k…e ilgin… birtakım sonu…lara vardı: ona g‚re bunun başlıca nedeni, su…un gizlenmesindeki maddi olanaksızlıktan …ok, su…lunun kendisinde aranmalıydı; hemen her su…lu, su…u işlediği sırada; yani aklın, iradenin, dikkatin en yoğun olması gerektiği anda, akıl ve irade y‚n•nden g•…s•zl•ğe d•ş•yordu; akıl tutulması ve iradeyi kaybetme tıpkı bir hastalık gibi geliyordu


insana, gelişip yayılıyordu ve su…un işlenmesinden az ‚nce en y•ksek d•zeyine ulaşıyordu, su…un işlendiği sırada ve ondan sonra -kişiliklere bağlı olarak- bu d•zeyini s•rd•r•yor, sonra da her hastalık gibi etkisini yavaş yavaş yitirip yokoluyordu. Bu noktada ortaya …ıkan soru şuydu: hastalık mı su…u doğuruyordu, yoksa su… mu kendi yapısına uygun, hastalığa benzer bir şeyleri geliştiriyordu? Şimdilik bu soruyu …‚-z•mleyebilecek g•…te bulmuyordu kendisini Raskolnikov. Bu sonu…lara varınca, onun işinde b‚ylesi hastalıklı d‚n•ş•mler olmayacağına, tasarladığı işi ger…ekleştirirken, -yaptığı şey "su… olmadığı i…in"- akıl ve iradesini hi…bir zaman yitirmeyeceğine karar verdi. Onu bu sonuca vardıran d•ş•nce s•recini burada ele almayacağız, bu konuda zaten olduk…a ileri gitmiş bulunuyoruz... Yalnız şu kadarını ekleyelim ki, uygulamanın getireceği sorunlar, maddi g•…l•kler, ona g‚re ikincil derecede olan şeylerdi. "Bu g•…l•kler karşısında b•t•n irade ve aklımı koruyayım yeter," diyordu o, "zamanı gelip de, işi en ufak ayrıntılarına dek ‚ğrendiğimde bu g•…l•klerin hepsinin •stesinden gelirim..." Ama iş bir t•rl• başlamıyordu. Kararlarının kesinliğine her zamankinden daha az inanıyordu; saati gelince de işler t•m•yle rastlantısal, beklenmedik bir niteliğe b•r•nd• zaten. Daha merdivenlerden inmeden, …ok k•…•k bir ayrıntı kendisini …ıkmaza soktu. Ev sahibi kadının, kapısı her zaman ardına kadar a…ık duran mutfağı hizasına gelince, i…erde Nastasya yoksa bile ev sahibi kadının olup olmadığını, eğer o da yoksa, baltayı alırken g‚r•lebileceği olasılığına karşı oda kapısının iyice kapalı olup olmadığını anlamak i…in sakınarak mutfağa bir g‚zattı. Ama b•y•k bir şaşkınlıkla Nastasya'nın mutfakta olduğunu, 96 •stelik de bir işle uğraştığını g‚rd•; bir sepetten …ıkardığı …amaşırları ipe seriyordu Nastasya. Delikanlıyı g‚r•nce, …amaşır asmayı bırakıp ona d‚nd•, ge…ip gidene kadar da arkasından baktı. Raskolnikov g‚zlerini ka…ırdı, hi…bir şey g‚rmemiş gibi ge…ip gitti- Ama bu iş burada biterdi: baltasız kalmıştı! M•thiş bir ‚fke duydu i…inde. "Nastasya'nın şu anda ‚zellikle evde bulunmayacağı sonucuna nerden vardım? Bunun kesinlikle b‚yle olacağını nasıl, nasıl d•ş•nebildim?" Ezik, al…almış duyuyordu kendini. Karşı konulmaz, hayvansı bir ‚fke dalgası kaplamıştı i…ini; ‚fkesinden kendi kendisiyle alay edesi geliyordu. Apartman kapısı ‚n•nde kararsızlıkla duraladı. Sırf durumu kurtarmak i…in sokağa …ıkıp dolaşmak son derece iğren… geliyordu; gerisin geri eve d‚nmeyi ise daha da iğren… buluyordu. Kapı ‚n•nde ama…sız, kararsız ‚ylece dikilirken "Bu fırsatı sonsuza dek ka…ırdım" diye mırıldandı. Sonra birden ir kildi. Karşıda, hemen iki adım ‚tesinde, apartman kapıcısının, kapısı ardına kadar a…ık yarı karanlık odası vardı; sağdaki sedirin altında g‚z•ne parlak bir şey ilişmişti... Ševresine bakındı, hi… kimse yoktu. Ayaklarının ucuna basarak, iki basamak merdiveni inip kapıcının odasına vardı, duyulur duyulmaz bir sesle kapıcıya seslendi. "Tam tahmin ettiğim gibi, evde yok! Ama kapısı a…ık olduğuna g‚re avluda ya da buralarda bir yerlerdedir." Hızla baltaya atıldı (baltaydı, g‚rd•ğ•), sedirin altından, iki tahta arasından …ekip …ıkardı ve hemen oracıkta paltosunun koltuk altına diktiği ilmiğe ge…irip, elleri cebinde, dışarı …ıktı: hi… kimseye g‚r•nmemişti! Tuhaf tuhaf g•l•mseyerek. "Akıl işi değil, tam cin işi, şeytan işi oldu bu" diye d•ş•nd•. M•thiş y•reklendirmişti bu rastlantı onu. Kuşkuyu …ekmemek i…in yolda yavaş yavaş ve ağırbaşlılıkla y•r•yordu. Gelip ge…enlere …ok az bakıyor, ya da hi… bakmamaya, dikkat …ekmemeye …alışıyordu. Bu sırada birden şapkası geldi aklına: "Aman Tanrım! †nceki g•n param olduğu halde yenilemedim şu şapkayı!" Kendine ilenmeye başladı. D•kkanlardan birine rastgele g‚z atınca, bir duvar saati g‚rd•: yediyi on ge…iyordu. Elini …abuk tutmalıydı, ama aynı za97


manda da sapa yoldan gitmek zorundaydı; doğruca gidemezdi, dolaşıp gitmesi daha uygundu... Eskiden b•t•n bunları g‚z•nde canlandırdı mı, …ok korkacağını sanırdı. Oysa şimdi pek korkmuyordu, hatta hi… korkmuyordu. Şu anda ilgisiz birtakım d•ş•nceler ge…iyordu kafasından, yalnız bunların hi…biri uzun s•rm•yordu. †rneğin Yusu-pov parkının ordan ge…erken, buraya y•ksek fiskiyeler yapılsa, b•t•n alanın havası serinlerdi, diye d•ş•nd•. Olduk…a da ilgilendi bu d•ş•ncesiyle. Sonra, Yazlık Bah…e, Mars Alanına dek uzatılsa, hatta Mihaylovski sarayı bah…esiyle birleştirilse, kent i…in son derece g•zel ve yararlı bir iş yapılmış olurdu, diye d•ş•nmeye başladı. Bu noktada birden aklına bir şey takıldı: hemen b•t•n b•y•k kentlerde insanlar neden kentin parksız, …eş-mesiz, ağa…sız, …amurlu, toz toprak i…indeki pis semtlerinde oturmaya eğiniktirler? Zorunlu olduklarından değil, ‚zel bir eğilim duyarlar buralarda oturmaya?.. Birden kendisinin Sa-manpazarı'ndaki gezintilerini anımsadı ve kendine geldi: "Sa…malıyorum! En iyisi hi…bir şey d•ş•nmemek!" Bir an kafasından şimşek gibi bir d•ş•nce ge…ti: "'Kurşuna dizilmeye g‚t•r•len mahk‹mların da kafaları herhalde b‚yle yolda g‚rd•kleri her şeye takılıy‚rd•r..." Sonra hemen defetti bu d•ş•nceyi kafasından... Artık iyice yaklaşmıştı eve, iste kapı karşısındaydı. Birden, bir yerlerden bir saat vuruşu geldi kulağına: bir kez vurmuştu saat. "Bu ne? Yedi bu…uk mu? Olamaz! Besbelli ileri gitmiş bu saat!" Avlu kapısından ge…erken bir kez daha sarisi yaver gitti. Bu yetmezmiş gibi bir de tam kendisi kapıdan i…eri girerken, sanki bile bileymiş gibi, ot y•kl• kocaman bir araba da yanı sıra kapıdan i…eri girmiş, b‚ylece de onun i…eri girişini b•t•n g‚zlerden gizlemişti. Araba kapıyı ge…ip avluya girer girmez kendisi ka-yarcasına sağa sapıvermişti. Arabanın ‚te yanından birilerinin bağrıştığı, tartıştığı duyuluyordu, ama onu kimse g‚rmemiş, kimseyle de karşılaşmamıştı. Bu kocaman, d‚rt k‚şe avluya bakan pencerelerin …oğu bu saatte a…ık olurdu, ama o başını kaldırıp bakmamıştı bile, kendinde bu g•c• bulamamıştı. Kocakarı98 nın dairesine …ıkan merdivenler kapıdan girer girmez hemen sağdaydı. Ve işte merdivenlere varmıştı bile... Hızla …arpmakta olan y•reğine eliyle bastırıp biraz soluk aldıktan sonra baltasını ş‚yle bir yokladı, d•zeltti, kulak kesilip •…evreyi dinleyerek ağır ağır, dikkatle merdivenleri …ıkmaya başladı. Bu saatlerde merdivenlerde inip …ıkan kimse yoktu ve b•t•n kapılar kapalıydı, bu nedenle de hi… kimseyle karşılaşmadı. Ger…i ikinci katta boş bir daire vardı, i…inde boyacılar …alışıyorlardı ve kapısı ardına kadar a…ıktı, ama burada da kendisine d‚n•p bakan …ıkmamıştı. Durup, "Bunlar da olmasaydı, kuşkusuz …ok daha iyi olurdu" diye d•ş•nd•, sonra tırmanmaya devam etti: "Nasıl olsa kocakarının dairesi buranın iki kat •zerinde..." Ve işte d‚rd•nc• kat, işte kapı, işte karsıdaki daire. Bu daire de boş. ˆ…•nc• katta, kocakarının bir altındaki daire de b•t•n belirtilere g‚re boştu: k•…•k …ivilerle kapıya tutturulmuş olan kartvizit …ıkarılmıştı, demek taşınmışlardı!..-Bir an soluğu tutulur gibi oldu, "Vazge…sem mi acaba?.." diye d•ş•nd•, ama sorusuna karşılık bile vermedi: Kocakarının dairesini dinlemeye başladı: tam bir ‚l• sessizliği vardı i…erde. Sonra yeniden ve uzun merdivenleri, aşağıları dinledi... Ševresine son bir kez daha bakındı, toparlandı, ilmikteki baltayı bir kez daha yokladı. Bir yandan da d•ş•n•yordu: "Y•z•m sarardı mı acaba? Šok mu sarardım?.. Heyecanlı olduğum belli oluyor mu? İşkilli kadındır, kuşkulanabilir... Šarpıntım ge…ene kadar bekleşeni mi yoksa?.." Ama …arpıntısı ge…mek bilmiyordu. Tam tersine, sanki bile bileymiş gibi, gitgide hızlanıyordu …arpıntısı... Daha fazla dayanamadı, yavaş…a elini uzattı …ıngırağın ipini …ekti. Yarım dakika kadar bekledi, cevap gelmeyince, yeniden ve daha g•…l• olarak …ekti ipi. Cevap yoktu. Zili daha fazla …almak gereksiz olacaktı, hem bu kendi y‚n•nden de yanlış bir davranış olurdu. Kocakarı besbelli evdeydi, ama kuşkulu bir kadındı, •stelik de yalnızdı. Raskol-nikov artık onun huyunu biliyordu... Bir kez daha kulağını kapıya yapıştırıp dinledi:


duyguları mı b‚ylesine keskinleşmisti, yoksa ger…ekten de sesler mi iyi duyuluyordu, belli değil, ama birden kilidin koluna bir elin dokunuşunu, kapıya s•rt•nen bir 99 eteğin hışırtısını duyar gibi oldu. Birisi tıpkı kendisinin bu yanda duruşu gibi, sessizce kapının dibinde duruyor ve yine tıpkı onun gibi sakınarak kulağını kapıya dayamış dışarısını dinliyordu... Olduğu yerde bile bile kımıldadı, y•ksek sesle bir şeyler mırıldandı. Sonra •…•nc• kez, ama …ok sakin, ağırbaşlı, zili yine …aldı. Daha sonra bu Žnı anımsadığında, her şeyin olduğu gibi belleğinde yer etmiş olmasına şaştı. Aklının b‚ylesine bulutlandığı, v•cudunun duyumsuzluğa g‚m•ld•ğ• bir sırada nasıl bu • kadar kurnaz olabilmişti?... Bir saniye sonra i…erden s•rg•n•n …ekildiği duyuldu. VII Kapı, tıpkı ‚nceki gelişinde olduğu gibi, incecik bir …izgi gibi aralandı ve yine iki keskin ve kuşkulu g‚z karanlığın i…inden ona dikildi. Raskolnikov birden şaşırdı, ve ‚nemli bir yanlış yaptı. Hem kocakarının kendisiyle yalnız kalmaktan korkabileceğini, hem de kendisinin dış g‚r•n•ş•n•n kadına g•ven vermeyeceğini d•ş•nerek kapıyı tuttu ve kadın huylanır da kapatıverir diye kendine doğru …ekti. Kadın bunun •zerine korkuya kapılıp kapıyı gerisin geri kendine doğru …ekmedi, ama s•rg•n•n kolunu da tutmaya devam etti. B‚ylece, delikanlı kapıyı kendine doğru …ekmesiyle, kadını az kalsın merdivene s•r•kleyecekti. Kadının kapının ağzına dikilip girmesine engel olduğunu g‚r•nce, delikanlı doğruca, kadının •zerine y•r•d•. Kadın korkuyla sı…radı, bir şeyler s‚ylemek istedi sanki, ama hi…bir şey s‚yleyemedi ve faltası gibi a…ılmış g‚zlerle delikanlıya bakmaya başladı. "Merhaba Alyona İvanovna!" diye başladı delikanlı, olabildiğince senli benli g‚r•nmeye …alışarak, ama sesi kendisine boyun eğmemişti, titreyerek s•rd•rd•: "Şey... size... şey getirmiştim.. Ama şuraya, ışığa doğru gidelim hele..." Ve kadını hafif…e iterek …ağrılmadan i…eri girdi. Kocakarı arkasından koştu, dili …‚z•lm•şt•. "Tanrım! Ne istiyorsunuz benden? Kimsiniz siz?.." 100 "İnsaf, Alyona İvanovna... Nasıl tanımazsınız beni? Raskol-nikov'um ben... Size bir rehin getirdim, hani ge…enlerde s‚z•n• etmiştim..." Ve kadına rehini uzattı. Kocakarı rehine bakacak gibi oldu, ama hemen cayıp g‚zlerini …ağrılmadan i…eri dalan konuğun •zerine dikti. Bakışları dikkatli, kuşkulu ve ‚fkeliydi. Aradan bir dakika ge…ti; delikanlıya kadın her şeyi biliyormuş ve kendisiyle alay ediyormuş gibi geldi. Bir an kendini kaybetmekte olduğunu duydu, dehşet i…indeydi, dehşeti ‚ylesine b•y•kt• ki, kadın ‚ylece, hi…bir şey s‚ylemeden kendisine yarım dakika daha bakacak olsa, ka…ıp gidecek gibiydi. "Tanımamış gibi ne bakıyorsunuz ‚yle!" dedi; kendisi de ‚fkelenmişti. "İşinize gelirse alırsınız, almazsanız ben de g‚t•r•r bir başkasına veririm." S‚ylemeyi hi… d•ş•nmediği s‚zlerdi bunlar, kendi de anlamamıştı nasıl olup da s‚ylediğim. Kocakarı ayılır gibi oldu, delikanlının kararlı s‚zleri kadını y•reklendirmişti. Rehine bakarak sordu: "Birdenbire... ‚yle şaşırttınız ki beni... nedir bu?" . "G•m•ş tabaka. Ge…en gelişimde s‚ylemiştim ya..." Kadın tabakayı almak i…in elini uzattı: "Ne kadar da sararmışsınız? Elleriniz de titriyor! Hasta mısınız yoksa?" "Sıtma!" dedi delikanlı kesik kesik. "Yiyecek birşeyi olmazsa insan b‚yle sararır işte!." Bu son s‚zleri g•…l•kle s‚ylemiş, yeniden eli ayağı …ekilir gibi olmuştu. Ama verdiği cevabı kocakarı mantıklı bulmuştu, uzanıp rehini aldı. Raskolnikov'a bir kez daha dikkatle bakıp rehini elinde ş‚yle bir tarttıktan sonra: "Neymiş bu b‚yle?" diye sordu. "Şey... Sigara tabakası... G•m•ş... A…ın da bakın bir."


"Sanki g•m•ş değil gibi... Nasıl da sarmışsınız b‚yle!" Paketin ipini …‚zebilmek i…in pencereye, ışığa doğru d‚nd• (bu boğucu sıcağa karsın b•t•n pencereleri kapalıydı) ve birka… saniye delikanlıyı olduğu yerde bırakıp ona arkasını d‚nd•. Raskolnikov paltosunun d•ğmelerini …‚zd•, baltayı ilmikten …ıkardı, ama sağ eliyle paltonun i…inde tutmaya devam etti. 101 Kollarını m•thiş g•…s•z duyumsuyordu; her gecen saniye daha da uyuşup g•…s•zleştiklerinin ayrımındaydı. Hatta dayanamayıp baltayı elinden d•ş•rmekten korkuyordu... Birden bası d‚ner gibi oldu. "Nasıl da sarıp sarmalamışsın!" dedi kocakarı sıkıntıyla ve Raskolnikov'un bulunduğu yana doğru kımıldadı. Tamamdı artık, bir saniye bile yitiremezdi. Baltayı paltosunun i…inden …ıkardı, iki eliyle tutup havaya kaldırdı. Yaptığı işin bilincinde olmadan, kendini hemen hi… zorlamadan, bir makine gibi baltayı kadının kafasına indirdi. Sanki t•m•yle g•…ten kesilmiş gibiydi, ama baltayı savurmasıyia eski g•c• yerme gelmişti. Kocakarı her zamanki gibi başı a…ıktı. Kırlaşmış, seyrek sa…larını yine her zaman olduğu gibi bolca yağlamıştı; sı…an kuyruğu gibi ‚r•lm•ş bu sa…lar ensesinde kırık bir kemik tarakla toplanmıştı. Kadının kısa boylu olması baltanın tam tepesine inmesini sağlamıştı. Šok hafif bir …ığlık atarak yere yığılıvermiş, bu arada g•…l•kle de olsa iki elini birden başına doğru kaldırabilmişti. Bir elinde hŽlŽ "rehin"i tutmaya devam ediyordu. Delikanlı yine baltanın tersiyle ve yine kadının tepesine iki kez daha olanca g•c•yle vurdu. Devrilen bir'bardaktan boşanırcasına kan şırıldadı, kadının v•cudu sırt•st• yere yuvarlandı. Delikanlı geriye sı…rayıp bu d•ş•şe yol verdi, hemen eğilip y•z•ne baktı: kadın artık ‚lm•şt•. G‚zleri yuvalarından fırlamak istiyorcası-na kocaman a…ılmış, alnı ve b•t•n y•z• buruşmuş, kasılmıştı. Baltayı yere, kadının yanına bıraktı ve •zerine kan bulaşmamasına dikkat ederek, ge…en gelişinde kadının anahtarları …ıkardığını g‚rd•ğ• sağ cebini yoklamaya başladı. Artık t•m•yle kendini toparlamıştı, ne g‚z kararmasından, ne baş d‚nmesinden eser kalmamıştı; birtek elleri titremeye devam ediyordu. Daha sonraları o anda …ok dikkatli olduğunu, •zerine kan bulaşmamasına ‚zen g‚sterdiğini anımsadı. Anahtarları …abucak bulup …ıkardı. Ge…en-gelişinde g‚rd•ğ• gibi hepsi bir deste halinde …elik bir halkaya takılıydı. Elinde anahtarlar, doğruca yatak odasına koştu. İ…inde tasvirler bulunan kocaman bir dolabın yer aldığı k•…•c•k bir odaydı burası. 102 †teki duvar boyunca, •zerinde par…alı ipek kumaşlardan yapılmış tertemiz pamuklu bir yorgan"bulunan b•y•k bir yatak uzanıyordu. ˆ…•nc• duvarda ise komodin yer alıyordu. Tuhaf şey: tam anahtarları komodinde denemeye'başladığı anda, anahtar şıkırtılarıyla birlikte v•cudundan bir •rpertinin ge…tiğini duydu. Yeniden, her şeyi y•z•st• bırakıp gitsem mi, diye ge…irdi i…inden. Ama bir anlık bir d•ş•nceydi bu; gitmek i…in ge…ti artık. Hatta bu d•ş•ncesinden dolayı kendisiyle alay eder gibi hafif…e g•l•msedi. Derken birdenbire bir başka tedirgin edici d•ş•nce geldi aklına: Ya kocakarı daha sağsa ve her an ayılabilirse?.. Anahtarları, komodini ‚ylece bırakıp, gerisin geri i…eriye, kadının yattığı yere koştu, bir kez daha vurmak i…in baltasını kapıp kaldırdı, ama vurmadı. Kadının ‚ld•ğ•ne kuşku yoktu. ˆzerine eğilip yakından bakınca, kafatasının yarıldığmı hatta hafif…e yana …arpıldığını g‚rd•. Eliyle de yoklamak istedi, ama vazge…ti, besbelliydi, ‚lm•şt• işte. Bu arada kadının …evresinde bir kan g‚l• oluşmuştu. Birden kadının boynunda bir kordon olduğunu farketti, …ekip almak istedi, ama kordon sağlam olduğu i…in kopmadı, •stelik kan i…indeydi. Koparmadan …ıkarmak istedi, bu kez de kordon i…erde bir yerlere takılmış, gelmiyordu. Sabırsızlıkla baltasını kaldırdı, kadının •zerinde, baltayla kesecekti kordonu, ama cesaret edemedi. Sonunda iki dakika kadar uğraşıp, ellerini ve baltayı kana bulayarak ve kadının v•cuduna hi… dokunmamayı başararak, kordonu kesebildi: yanılmamıştı, kordonun ucunda


k•…•k bir para …antası asılıydı. Bundan başka biri tahtadan, biri bakırdan iki ha… ve •zeri mine işli bir ermiş tasviri takılıydı kordonda. Ve son olarak kenarları ve askı halkası madeni, g•deriden, k•…•k, kirli bir para …antası daha vardı. Bu sonuncu …anta tıka basa parayla doluydu. Raskolnikov hi… bakmadan cebine attı bu …antayı, ha…ları kocakarının •zerine fırlattı ve bu kez baltasını da alarak, yeniden yatak odasına koştu. M•thiş bir hızla hareket ediyordu. Yeniden anahtarlığı kaparak …abuk …abuk denemeye girişti. Ama nedense bir t•rl• beceremiyor, uygun anahtarı bulamıyordu. Elleri titrediğinden değil; s•rekli yanlış yaptığından. †rneğin, anahtarın komodin. 105 anahtarı olmadığını, deliğe bile girmediğini g‚rd•ğ• halde, sokmaya …alışıyor, zorlanıp duruyordu. Sonra birden şu k•…•k anahtarların yanında duran b•y•k, dişli anahtarın, komodinin değil de (ge…en gelişinde de aklına geldiği gibi) bir sandığın anahtarı olabileceğini ve kocakarının da her şeyini bu sandığa gizleyebileceğin! d•ş•nd•. Komodini bırakıp hemen karyolanın altına girdi: kocakarıların sandıklarını genellikle karyola altında gizlediklerini biliyordu. Evet, d•ş•nd•ğ• gibiydi: uzunluğu bir arşından fazla b•y•k…e bir sandık duruyordu karyolanın altında. Kapağı kubbeli, …elik …ivilerle kakmalı, •zeri kırmızı maroken kaplı bir sandıktı bu. Ağzı dişli anahtar sandığa hemen uydu ve kilit a…ıldı. En •stte, beyaz bir ‚rt•n•n altında, kenar s•sleri kırmızı kumaştan beyaz bir tavsan k•rk• vardı. Bunun altında ipekli bir entari, onun da altında bir şal vardı. Sandık baştan sona hep b‚yle …ul …aputla doluya benziyordu. Kana bulanmış ellerini ‚nce k•rk•n kırmızı kumaştan kenar s•slerine silmeyi d•ş•nd•. "Kırmızı olduğu i…in anlaşılmaz" diye d•ş•nm•şt•, sonra birden aklı başına geldi: "Aman Tanrım! Šıldırıyor muyum yoksa?" Šaputları karıştırmaya devam ederken birden k•rk•n arasından altın bir saat …ıkıverdi. Šabuk …abuk b•t•n eşyayı alt•st etmeye başladı. Ger…ekten de d•r•l• giysiler arasına …eşitli altın eşya yerleştirilmişti, bilezik, k•pe, y•z•k, iğne gibi karşılıkları ‚denmiş ya da ‚denmemiş rehinlerdi bunlar. Bazıları kutuları i…indeydi, bazıları ise adi gazete kŽğıdına sarılmıştı, ama bunlar kŽğıt iki kat edilerek d•zg•nce sarılmış ve iple bağlanmıştı. Hi… zaman yitirmeden, kutularıyla, sarıldıkları gazete kŽğıtlarıyla olduğu gibi herşeyi ceplerine doldurmaya başladı: ama daha birka… par…a almıştı ki... Birden i…erden, kocakarının bulunduğu yerden bir ses geldi. Raskolnikov durdu, hi… ses …ıkartmadan, soluk bile almaya korkarak ‚ylece kalakaldı. Anla hi…bir ses duyulmuyordu, demek ki yanılmıştı. Birden apa…ık olarak hafif bir …ığlık duydu; ya da biri sanki kesik kesik, sessizce inlemiş ve susmuştu. Sonra yine bir ya da iki dakika kadar ‚l• sessizliği... Raskolnikov sandığın ‚n•nde …‚melmiş, g•…l•kle soluyordu, sonra birden baltasını kaptığı gibi yatak odasından fırladı. 106 Odanın ortasında, elinde b•y•k…e bir boh…a, Lizaveta duruyordu, y•z• bembeyaz, bakışları kızkardeşinin cesedine mıhlanmış gibiydi. Bağıracak kadar bile g•c• yoktu. Koşarak i…eri giren Raskolnikov'u g‚r•nce korkusundan yaprak gibi titremeye başladı. Y•z•nden ardarda kasılmalar ge…iyordu. Elini kaldırdı, haykırmak i…in ağzını a…tı ama hi… ses …ıkaramadı, bakışlarını delikanlının •zerine dikmiş, bağırmak i…in yeterli hava alaınıyormuş, zorlaniyormuş gibi hep ‚yle ağzı a…ık, geri geri y•r•yerek delikanlıdan uzaklaşmaya başladı. Raskolnikov bal-tasıyla kadının •zerine atıldı: Lizaveta' nın dudakları, bir şeyden korkan ve bakışlarını korktukları şey •zerine dikip bağırmıya hazırlanan bebeklerin dudakları gibi b•z•ld•. Acıklı bir haldi bu. Zavallı Lizaveta ‚ylesine saf, ‚ylesine ezilmiş, ‚ylesine korkutulmuş bir kadındı ki, •zerine doğru kaldırılmış bir balta karşısında yapması gereken en doğal hareket elleriyle y•z•n• kapaması olduğu halde, bunu bile yapamadı. Yalnız serbest olan sol elini biraz kaldırdı ve elinde baltayla •zerine gelmekte olan adamı uzaklaştırmak ister gibi ileri doğru uzattı. Balta keskin yanıyla tam kadının kafasına indi ve alnın •st b‚l•m•n•,


hemen hemen tepeye kadar yardı. Kadın yere yıkıldı. Raskolnikov iyice kendini yitirmişti, kadının elinden boh…ayı kaptı, sonra fırlatıp attı, derken birden antreye doğru atıldı. Hi… hesapta olmayan bu ikinci cinayet her şeyin •zerine tuz . biber ekmişti, gitgide artmakta olan bir korku b•t•n varlığını kaplıyordu. Hemen ka…mak istiyordu buradan. Eğer şu anda i…inde bulunduğu durumun, g•…l•ğ•n•, umutsuzluğunu, …irkinliğini doğru değerlendirebilseydi, buradan kurtulabilmek, evine ulaşabilmek i…in ‚n•nde daha ne g•…l•kler, belki de daha ne cinayetler olduğunu kestirebilseydi, b•y•k olasılıkla her şeyi olduğu gibi bırakıp, doğruca polise gidip teslim olurdu; ve bu işi kendi adına duyduğu korkudan dolayı değil, islediği cinayetlerin •zerinde uyandırdığı dehşet ve tiksintiden dolayı yapardı. Ve şu anda bu tiksinti her gecen dakika daha d.a b•y•yor, kaba-rıyordu. Değil sandığın yanına, yatak odasına bile gidebilmesi olanaksızdı artık. 107 Bir t•r dalgınlık, hatta derin d•ş•ncelere g‚m•lm•şl•ğe benzer bir hal yavaş yavaş t•m varlığını kaplıyordu; isini, daha doğrusu ana işini unutup, dakikalarca ayrıntılarla uğraşmaya başladı. Mutfağa bir g‚zatıp da tezgah •zerinde yarısına kadar suyla dolu kovayı g‚r•nce, ellerini ve baltayı yıkamayı akıl etti. Elleri kandan yapış yapıştı. Baltanın ağzını suya daldırdı, pencere kenarında.kırık bir tabak i…inde bulduğu sabunla doğrudan doğruya kovanın i…inde ellerini yıkamaya başladı. Sonra baltanın demir kısmını, sonra sapını, uzun uzun, hatta sabunla ovarak yıkadı; sonra oracıktaki bir ipe kuruması i…in asılmış bir bezle silip kuruladı: sonra baltayı pencere kenarına g‚t•r•p ışıkta dikkatle inceledi. İyi temizlemişti, hi…bir kan izi g‚r•nm•yordu, yalnız sapı hŽlŽ nemliydi. Baltayı paltosunun i…indeki ilmiğe ‚zenle ge…irdi: sonra loş mutfaktaki ışığın elverdiği ‚l…•de paltosunu, pantolonunu, ayakkabılarını g‚zden ge…irdi. İlk bakışta bunlarda kan lekesi yok gibiydi; yalnız ayakkabıları biraz lekelenmişti. Islak bir bezle ayakkabılarını temizledi. Yine de tam g‚rememiş olabileceğini, g‚z•nden ka…an lekeler bulunabileceğini biliyordu. Kararsızlık i…inde odanın ortasında dikiliyordu. Acı verici, kapkara d•ş•nceler ge…iyordu kafasından: …ıldırmak •zere olduğunu, şu anda ne doğru yargılama, ne de kendini koruma g•c•nde olduğunu ve yine şu anda yapmakta olduğu şeylerin hi… de yapmaması gereken şeyler olduğunu... d•ş•n•yordu. "Aman Tanrım! Ka…mam gerek!" diye mırıldandı ve antreye doğru atıldı. Ama burada onu ‚mr•nce duymadığı bir korku bekliyordu. Olduğu yerde …ivilenmiş gibi kalakalmıştı: bakıyor ve g‚zle--rine inanamıyordu; dış kapı, kendisinin de az ‚nce …ıngırağını …alıp i…eri girdiği merdivenlere a…ılan dış kapı a…ık, hatta bir karış kadar da aralıktı, b•t•n bu s•re i…inde kapının kilidi de, s•rg•s• de a…ıktı! O i…eri girdikten sonra kocakarı anlaşılan ne olur ne olmaz deyip kapıyı kapatmamıştı. Aman Tanrım! İyi ama daha sonra Lizaveta'yı i…erde g‚r•nce hi…in anlayamamıştı durumu? Bu kadının elbette bir yerlerden i…eri girdiğini nasıl olmuş da, nasıl olmuş da.d•ş•nememişti? Duvardan s•z•l•p ge…memişti ya kadın! Hemen kapıya atılıp s•rg•ledi. "Hayır! Yine yanlış yapıyorum! Gitmem gerek benim, gitmem..." S•rg•y• …ekip kapıyı a…tı ve merdivenleri dinlemeye başladı. Uzun uzun dinledi. En aşağılarda,, herhalde sokak kapısının oralarda bir yerlerde, iki kişi cırlak sesle birbirine bağırıyor, s‚v•yordu. Raskolnikov "Bunlar da kim?" diye d•ş•nd• ve sabırla g•r•lt•n•n dinmesini bekledi. Sonunda bı…akla kesilmiş gibi b•t•n sesler dindi, kavga edenler gitti. Tam …ıkacaktı ki birden alt kattaki dairelerden birinin kapısı g•r•lt•yle a…ıldı ve birisi bir şarkı mırıldanarak aşağı inmeye başladı. "Ne de …ok g•r•lt• ediyorlar!" diye d•ş•nd• Raskolnikov. Yeniden kapıyı kapayıp i…eri girdi ve beklemeye başladı. Sonunda b•t•n sesler dindi, ortalıkta hi… kimse kalmadı. Kapıyı a…ıp tam …ıkacaktı ki, merdivenlerde yeniden ayak sesleri duydu. Sesler …ok uzaktan, en aşağı katta merdivenin başlangıcından geliyordu, yine de o, yukarı …ıkan kişinin nedense doğruca buraya, d‚rd•nc• kata, kocakarıya …ıkmakta olduğundan daha ilk sesleri duyduğu anda kuşkulandığını, …ok sonraları son derece a…ık ve net olarak


anımsayacaktı. Ni…in b‚yle d•ş•nm•şt•? Seslerin bir olağan•st•l•ğ•, bir ‚zelliği mi vardı? Bunlar ağır, d•zg•n, aceleci olmayan adımlardı. İşte birinci kat geride kaldı bile, y•kseliyor, yaklaşıyor ve gitgide daha duyulur oluyor... Ve işte ağır soluk alışları duyuluyor adamın. ˆ…•nc• kata tırmanmaya başladı! Buraya geliyor!.. Birden tıpkı d•şlerde olduğu gibi taş kesildiğini sandı. Raskolnikov; sanki biri kendini ‚ld•rmek istiyor ve …ok yakından kovalıyordu ve o olduğu yere mıhlanıp kalmış, kımıldayamıyordu bile... Adam d‚rd•nc• kata tırmanmaya başlayınca, ancak bundan sonra, Raskolnikov birden canlandı ve …evik bir hareketle yeniden i…eri girip, kapıyı arkasından kapadı. Sonra s•rg•y•, tuta tuta, hi… ses …ıkarmadan yavaş…a yuvasına s•rd•- İ…g•d•s•yle yapıyordu t•m bunları. Sonra sessizce, soluk bile almaktan korkarak kapının ardından dinlemeye başladı. Davetsiz misafir de kapıya gelmişti. Tıpki az ‚nce kocakarıyla kendisi arasındaki 108 109 durum simdi bu adamla yineleniyordu, bir kapının iki yanında, kulak kesilmiş iki kişi. Adam g•…l•kle birka… soluk aldı. "Herhalde şişman, iriyarı bir adam" diye d•ş•nd• Raskolnikov, baltasını sımsıkı kavramıştı. Ger…ekten de bir d•şe benziyordu olup bitenler. Adam …ıngırağın ipini hızla …ekti. Šıngırağın madeni sesi duyulur, duyulmaz, Raskolnikov'a i…erde, odada biri kımıldamış gibi geldi. Hatta d‚n•p ciddi ciddi i…eriyi dinledi. Bu arada adam bir kez daha …aldı …ıngırağı, biraz bekledi, sonra birden sabırsızlanarak kapıyı kolundan tutup olanca g•c•yle …ekiştirmeye başladı. Raskolnikov dehşet i…inde yuvasında zıplamakta olan s•rg•ye bakıyor, nerdeyse korkuyla kopup …ıkmasını bekliyordu. Adam, kapıya ‚ylesine g•…l• asılıyordu ki, bu hi… de olmayacak bir şey değildi. Bir an s•rg•y• eliyle tutmayı d•ş•nd•. Ama adamın anlayacağından korkarak vazge…ti. Yeniden başı d‚nmeye başlamıştı. "Şimdi d•şeceğim!" diye ge…irdi i…inden, ama tam bu sırada adam konuşmaya başladı, bu da onun bir anda kendine gelmesini sağladı. Adam fı…ıdan …ıkar gibi bir sesle: "Ne halt ediyor bunlar be!" diye g•rledi. "Yoksa biri gelip ikisini de boğazladı mı? Heeyy, Alyona İvanovna, cadı karı!.. G•zeller g•zeli Lizaveta İvanovna! A…sanıza kapıyı! Lanet kanlar! Uyuyor musunuz yoksa?" Adam …ileden …ıkmış gibiydi, ardarda belki on kez olanca g•c•yle …ıngırağın ipini …ekti. Evdekilerle senli benli olduğu, s‚z•ge…er biri olduğu anlaşılıyordu. Tam bu sırada merdivenlerde, d‚rd•nc• kata yakın bir yerlerden hafif ayak sesleri duyuldu. Biri daha geliyordu! Raskolnikov olduk…a ge… duymuştu bu ikinci ziyaret…inin ayak seslerini. Yeni gelen, hŽlŽ …ıngırağın ipini …ekmekte olan birinciye, neşeli, …ınlayan bir sesle: "Merhaba Koh!" dedi "Yoklar mı evde?" "Sesine bakılırsa …ok gen… biri" diye d•ş•nd• Raskolnikov. Koh: "Şeytan bilir!" dedi, "Az kalsın kilidi kıracaktım. İyi ama siz beni nereden tanıyorsunuz?" 110 "Tanıyamadınız mı? ˆ… g•n ‚nce 'Cambrinus'da bilardo oynamıştık ve sizi •st •ste •… kez yenmiştim..." "Haaa..." "Yoklar mı? Tuhaf şey! Ama bu aptalca, yani korkun… bir şey! Nereye gitmiş olabilir ki kocakarı? Bir isim vardı kendisiyle." "Benim de..." "D‚nmekten başka yapacak birşey yok ‚yleyse?.. Oysa biraz para alabileceğimi umuyordum." "Evet, d‚nmekten başka yapacak bir şey yok. İyi ama ne demeye s‚z verdi bu kadın? ˆstelik bu saati de kendisi saptadı. Burası bana epey sapa d•ş•yor. Anlamıyorum, hangi cehenneme gitmiş olabilir ki bu cadı? B•t•n bir yıl bacaklarım ağrıyor diye evde oturur, ondan sonra, tam bize gerektiği anda …ıkacağı tutar.." "Kapıcıya bir soralım mı?"


"Ne soracağız?" "Nereye gittiğini ve ne zaman d‚neceğini?.." "Evet... Soralım... İyi ama bir yere gidemez ki bu kadın! "Kapının, kolunu bir kez daha …ekiştirdi." K‚r şeytan!.. Yapacak bir şey yok, gidelim..!" Gen… olanı birden bağırdı: "Durun bir dakika! Baksanıza/…ektiğiniz zaman kapı nasıl aralanıyor..?" "N'olmuş aralanıyorsa?" "Demek ki kapı,kilitli değil, arkadan s•rmelenmis. Yani s•rg• tutuyor kapıyı. Duyuyor musunuz, s•rg• nasıl tıkırdıyor?" "N'olmuş fıkırdıyorsa?" "Anlamıyor musunuz, demek ki i…erde biri var? İkisi de dışarı …ıkmış olsaydı, kapı dışardan kilitlenmiş olurdu, oysa i…erden s•rg•lendiğine g‚re, evde birisi var demektir. Sizin anlayacağınız, evdeler ama kapıyı a…mıyorlar!" "Vay anasına!.. †yle ya... Tabii... i…erde bunlar! Ve kapıyı iyiden iyiye sarsmaya başladı." 111 "Durun!" diye yeniden bağırdı gen… olan. "Šekiştirip durmayın ‚yle..! İşin i…inde iş var... D•ş•n•n; kapıyı …aldınız; …ekiştirdiniz, yine de a…madılar; demek ki, ya ikisi de kendilerinden ge…mişler, ya da..." "Yada?" "Bakın ne yapalım: kapıcıya gidelim, gelip o uyandırsın onları." • . "Doğru! Birlikte aşağı inmeye başladılar. "Durun!" diye bağırdı yeniden gen… adam. Siz burada kalın, kapıcıya ben haber vereyim. "Burda kalmak da nerden …ıktı?" "Bir de bakmışsınız..." "Haklısınız." "Boşuna sorgu yargı…lığında …alışmıyorum ben... Kesinlikle, kes-sin-lik-le bir iş var bu işin i…inde..!" Koşarak merdivenlerden inmeye başladı. Yalnız kalan Koh, …ıngırağın ipini bir kez daha …ekti ve …ıngırak bir kez daha yavaş…a …aldı. Sonra, kapıyı yalnızca s•rg•n•n tutuyor olduğuna iyice inan… getirmek istercesine, bir kendine …ekerek, bir ileri iterek, dikkatle yoklaya yoklaya kapının kolunu oynatmaya başladı. Sonra g•…l•kle, soluyarak eğildi ve anahtar deliğinden i…eri baktı. Ama kilidin i…inde anahtar bulunduğu i…in, bir şey g‚remedi. Raskolnikov, baltasını sımsıkı kavramış, duruyordu. Kendinden ge…miş gibiydi. İ…eri girdikleri anda onlarla d‚v•şmeye bile hazırdı. Az ‚nce kapıyı …alarlarken ve aralarında konuşurlarken, birka… kez i…erden onlara bağırmak ve her şeye bir anda son vermek d•ş•ncesi gelip ge…mişti kafasından. Kapı daha a…ılmamışken, adamlara s‚vmek, onları kızdırmak isteği de duymuştu. "Bir an ‚nce bitse şu iş artık!" diye d•ş•nm•şt•. Zaman ge…iyor, dakikalar birbirini izliyordu, ama ne gelen vardı, ne giden. Koh olduğu yerde kımıldamaya başladı. "Hay Allah kahretsin!.." diye bağırdı birden. Sabırsızlanmıştı, n‚betini bırakıp, g•r•lt•l• ayak sesleriyle merdivenlerden inmeye başladı. Bir s•re sonra ayak sesleri kesildi. 112 "Tanrım, ne yapsam acaba?" Raskolnikov s•rg•y• …ekip kapıyı a…tı. Kimsecikler g‚r•nm•yordu. Artık daha fazla d•ş•nmedi, kapıyı arkasından olabildiğince sıkı kapatıp, merdivenlerden inmeye başladı.


Daha •… basamak ancak inmişti ki, birden aşağıdan kuvvetli g•r•lt•ler geldi... Nereye gizlenmeli şimdi? Gizlenecek hi…bir yer yoktu. Geri d‚n•p yeniden eve girecekti ki... "Hay Allah belanı versin e mi..! Tutun şunu!.." diye bağıran bir adam alt kattaki dairelerden birinden fırlayıp, yuvarlanırca-sına merdivenlerden inmeye başladı. Bir yandan da gırtlağı yırtılırcasına bağırıyordu: "Mitka! Mitka! Mitka! Mitka! Mitka! • Allah belanı versin e mi!.." Adamın bağırışı bir …ığlıkla sona erdi; son sesler artık avludan gelmiş, sonra her şey susmuştu. Ama aynı anda y•ksek sesle, …abuk …abuk konuşan birka… adam g•r•lt•yle merdivenlerden …ıkmaya başladı. ˆ… ya da d‚rt kişi olmalıydılar. Raskolnikov gen… olanın …ınlamalı sesini tanıdı. "Onlar!" Tam bir umutsuzluk i…inde doğruca adamların •zerine doğru merdivenlerden inmeye başladı: ne olacaksa olsun varsın! Eğer beni durdururlarsa, mahvoldum demektir; eğer durdurmazlar, ge…ip giderlerse, yine mahvoldum demektir: y•z•m• kesinkes hatırlarlar. Birbirlerine iyice yaklaşmışlardı artık, bir katın merdivenleri kalmıştı aralarında. Ama birden kurtuluş! Bulunduğu yerden birka… basamak aşağıda, sağda, ardına kadar a…ık bir kapı vardı; ikinci katta boyacıların …alıştığı dairenin kapısıydı bu; sanki bilerek kapıyı a…ık bırakıp gitmişti boyacılar. Herhalde onlar da şimdi b‚yle bağıra …ağıra gidiyorlardı. D‚şemeler daha yeni boyanmıştı. Odanın ortasında bir teneke ve i…i boya dolu bir kapla fır…a vardı. S•z•l•r gibi a…ık kapıdan i…eri kaydı Raskolnikov, bir duvarın ardına gizlendi. Tam zamanıydı: adamlar da artık sahanlığa ulaşmışlardı. Sonra d‚rd•nc• kata kıvrılan merdivenlere saptılar ve yine y•ksek sesle konuşa konuşa …ıkmaya devam ettiler. Ge…ip gitmişlerdi. Raskolnikov biraz bekledi, sonra ayaklarının ucuna basa basa …ıktı ve koşarak merdivenlerden inmeye başladı. 115 Merdivenlerde kimseye rastlamadı. Apartman kapısında da ‚yle. Kapıyı hızla ge…ti, sokağa …ıkar …ıkmaz da sola saptı. Adamların su anda kocakarının dairesine girmiş olduklarını ve az ‚nce kapalı olan kapının şu anda a…ık olmasına son derece şaşırdıklarını, dehşetle kadınların ‚l•lerine bakmakta olduklarını, bir dakika ge…meden de, katilin az ‚nce burada bulunduğunu ve yanlarından ge…ip bir yerlere gizlenmeyi başardığını, hatta gizlendiği yerin bos daire olduğunu, kendileri yukarı …ıkarken katilin y•zde y•z orada beklemekte olduğunu d•ş•nebileceklerini …ok, ama …ok iyi biliyordu. Buna rağmen, ilk d‚nemece daha y•z -adım kadar yolu olduğu halde, yine de adımlarını hızlandırmaya cesaret edemiyordu. "Hemen şuradaki apartmanlardan birine girip gizlensem mi acaba? Hayır, bu daha da tehlikeli olur! Baltayı bir yere atsam mı? Yoksa bir arabaya mı binsem? Hayır. Bu …ok daha tehlikeli olur!" Sonunda işte d‚neme…! Kendinden ge…miş…esine yana saptı. Yarı yarıya kurtulmuş sayılırdı artık, bunu …ok iyi biliyordu; burada daha az kuşku uyandırırdı, •stelik …ok kalabalık bir. sokaktı burası, bir kum taneciği gibi yitip giderdi burada. Ama şu ana kadar …ektikleri onu ‚ylesine g•…ten d•ş•rm•şt• ki, adım atarken bile zorlanıyordu. Y•z• g‚z• ter i…inde kalmıştı, boynu sırsıklamdı. Kanalın oraya vardığında adamın biri laf attı kendisine. "Bu nasıl i…me b‚yle ahbap!" Hi… iyi hissetmiyordu kendini, yol uzadık…a durumu daha da .k‚t•leşiyordu. Yine de, kanalın oraya varınca, birden, kalabalığın azaldığını, farkedilebileceğini d•ş•n•p nasıl korktuğunu, nasıl gerisin geri o kalabalık sokağa d‚nme isteği duyduğunu hatırladı. Ayakta duramayacak bir halde olmasına rağmen, kestirme yoldan değil, sapa yollardan dolaşarak evine d‚nd•. Apartman kapısından i…eri girerken de kendine gelebilmiş değildi; baltanın hŽlŽ •zerinde bulunduğunu, ancak merdivenleri …ıkarken hatırlayabilmişti. Oysa ‚nemli bir sorundu bu; kimseye sezdirmeden yerine koymalıydı baltayı. B‚yle yap'ma-yıp da, daha sonra rastgele bir avluya fırlatıp atmasının …ok da- , ha uygun olabileceğini d•ş•necek durumda değildi. 116


Ama işleri yolunda gitti. Kapıcının kapısı kapalı olmakla birlikte kilitli değildi: Bu duruma g‚re, b•y•k olasılıkla kapıcı i…erdeydi; ama o durum yargılaması yapma yeteneğini ‚ylesine yitirmişti ki, hi…bir şey d•ş•nmeden kapıyı a…ıp i…eri girdi. Eğer kapıcı i…erde olsa ve kendisine "Ne istiyorsun?" diye sorsaydı, belki de hi…bir şey s‚ylemeden adama baltayı uzatacaktı. Ama kapıcı yine i…erde değildi, o da b‚ylece baltayı eski yerine, sedirin altındaki tahtaların arasına sokabildi. Kendi odasına …ıkıncaya kadar da hi… kimseye, canlı hi…bir varlığa rastlamadı... Ev sahibi kadının kapısı kapalıydı. Odasına girer girmez kendini olduğu gibi divanın •zerine attı. Uyumuyordu, ama kendinde de değildi. O sırada biri odasına girse, hemen yerinden fırlar ve bağırmaya başlardı. Birtakım d•ş•nce kırıntıları u…uşup duruyordu kafasında, ama b•t•n …abasına rağmen bunları yakalayamıyor, hi… birinin •zerinde duramıyordu... 117 ikinci B‚l•m Uzunca bir s•re b‚yle yattı. Arada bir uyanır gibi oluyor ve gecenin …ok ilerlemiş olduğunu farkediyordu, ama kalkmak aklına bile gelmiyordu. Sonunda ortalığın ger…ekten ağardığını farketti*. Divanda sırt•st• yatıyordu ve yarı baygın durumu hŽlŽ s•r•yordu. Her gece saat •… sularında penceresinin altından gelen korkun… …ığlıkları yeniden duydu ve bu …ığlıklara uyandı. "Sarhoşlar meyhaneden dağılıyorlar. Demek saat ikiyi ge…iyor..." diye d•ş•nd•. Sonra birden sanki biri kendisini divandan koparmış gibi fırladı. "Ne! Saat ikiyi mi ge…iyor?" Divana oturdu ve birden her şeyi anımsadı. İlkin …ıldırmakta olduğunu sandı. M•thiş •ş•yordu. Ama •ş•mesi, kendisi daha uykudayken başlayan sıtmadandı. Şimdi ise zangır zangır bir titremeye tutulmuştu. Kapıyı a…ıp …evreyi dinledi: evde herkes derin uykudaydı. ˆst•n• başını, odasını şaşkınlıkla g‚zden ge…iriyor ve d•n gece nasıl olup da kapıyı s•rg•lemeden yattığını, bir t•rl• anlayamıyordu. Yalnızca elbiselerini değil, şapkasını bile …ıkarmadan kendisini olduğu gibi divana alıvermişti, şapkası yere yuvarlanmıştı, aşağıda yastığa yakın bir yerde duruyordu. "Gece birisi i…eri girseydi ne d•ş•n•rd• acaba? Herhalde sarhoş olduğumu sanırdı. Ama..." Fırlayıp k•…•k penceresine koştu. Hava olduk…a aydınlanmıştı. ˆzerinde leke kalmış olup olmadığını anlamak i…in tepeden tırnağa •st•n• basını kontrol etti. Ama b‚yle olmazdı bu iş. Soğuktan tir tir titremesine karşın soyundu ve b•t•n giysilerini dikkatle g‚zden ge…irdi. Son ipliğine varana dek her yanına dikkatle baktı giysilerinin, yine de kendine g•venemedi, bu işi •… kez yineledi. Galiba hi… leke yoktu. Yalnız pantolonunun pa…aları yer yer eprimiş, aşağı sarkmıştı, buralarda kurumuş birka… * Mevsim gereği Petersburg'da …ok kısa bir karanlıktan sonra "beyaz gece-ler'in başladığını g‚z‚n•nde bulundurmak gerek. (Šev.) l ke g‚rd•. Sustalı …akısıyla, sarkan par…aları kesti. Galiba artık bir şey kalmamıştı. Birden kocakarının para …antasıyla, sandıktan aldığı ‚teki eşyaların hŽlŽ •zerinde olduğunu anımsadı. Bunca s•redir •zerinde durmuştu bunlar ve o …ıkarıp gizlemeyi d•ş•nmemişti! Hatta az ‚nce, giysilerini g‚zden ge…irirken bile farketmemişti onların ceplerinde olduğunu! "Ne oluyor bana!" diye d•ş•nd•. Hemen ceplerinde ne varsa masanın •zerine boşaltmaya başladı. Her şeyi …ıkardıktan, hatta bir şey kalmadığından emin olmak i…in ceplerini ters y•z ettikten sonra, bunları toparlayıp odanın en dip k‚şesine g‚t•rd•. Burada, duvarın d‚şemeyle birleştiği yerde duvar kŽğıdı yırtılmış ve bir delik oluşmuştu. Raskolnikov hemen ceplerinden boşaltıp biraraya topladığı şeyleri bu deliğin i…ine, duvar kŽğıdının arkasına tıkıştırmaya başladı. "Bu iş de oldu! Para …antası da i…inde, hepsi ortadan kalktı!" Tam deliğin •st•nde dışarı doğru kabaran duvar kŽğıdını anlamsız bakışlarla seyrediyor ve bu işi de başardığına seviniyordu. Sonra birden korkuyla irkiidi, umutsuzluk i…inde. "Tanrım! Ne yapıyorum ben! diye mırıldandı. Saklanmış mı oldu yani şimdi bunlar? B‚yle saklanır mı bir şey." İşin doğrusu, yalnızca para olacağını d•ş•nm•ş, eşyayı hi… hesaba katmamıştı, bu nedenle de ‚nceden bir yer ayarlama-mıştı. "Neye seviniyorum şimdi ben?" diye d•ş•nd•. "Sevinecek bir


şey var mı ortada? B‚yle mi gizlenir eşya? Akıl, sağduyu …oktan bırakmış beni!" Kendinden ge…mişcesine divana oturdu, dayanılmaz bir titreme n‚betine yakalanmıştı gene. Kendiliğinden bir hareketle, yanı başındaki iskemlenin •zerinde duran, yırtık, eski, ama sıcak tutan kışlık paltosuna uzandı, paltoyu •zerine …eker …ekmez uyku ve n‚betle kendinden ge…ti. Beş dakika ge…meden yerinden fırladı ve ‚fkeyle •zerinden …ıkardığı giysilerin •zerine atıldı: "Daha hi…bir şey yapmamışken nasıl yeniden uykuya dalabiliyorum? İşte, tam d•ş•nd•ğ•m gibi, daha ilmiği s‚kmemişim! Ne kadar ‚nemli oysa! B‚yle ‚nemli bir kanıt yok edilmez mi?" İlmiği kopardı, …abucak yırtıp k•…•k par…alara ayırdı ve yastığının altındaki …amaşırların arasına sokuşturdu. "Yırtık bez par…aları hi…bir zaman kuşku uyandırmaz; bu b‚yle, galiba b‚yle!" Odanın ortasında dikilmiş, 119 bir şey unutup unutmadığını anlamak i…in, m•thiş gergin/m•thiş dikkatli …evreyi g‚zden ge…iriyor, bir yandan da mırıldanıyordu. Her şey! Hatta belleğini, en basitinden akıl y•r•tme yeteneğini yitirmekte olduğuna inanmaya başlamıştı ve bu durum ona korkun… acı veriyordu. "Daha şimdiden mi başlıyor? Şimdiden mi başladım pişman olmaya? Evet, evet, ta kendisi." Ger…ekten de, az ‚nce pantolonunun par…alarından kestiği eprimiş, sarkmış par…alar, odanın tam ortasında, yerde s•r•n•yordu; odaya biri girecek olsa kesinkes ilk bunları g‚r•rd•. "Ne oluyor bana b‚yle?" diye bağırdı yeniden: kendinden, ge…miş gibiydi. Bu sırada tuhaf bir şey geldi aklına: ya giysilerim t•mden kan i…indeyse, pek …ok leke var da ben g‚remiyorsam? Š•nk• aklım, zihnim, kavrayışım sağlıklı değil... Birden, para …antasının da kanlanmış olduğunu anımsadı. "Eyvah! †yleyse cebin de kanlanmış tır, …•nk• c•zdanı kanlı kanlı sokmuştum cebime!" Hemen cebini ters y•z etti; ger…ekten de astarda kan lekeleri vardı! Zafer kazanmış…asına sevindi, derin derin i… ge…irip, "Demek ki, aklım başımda daha" diye d•ş•nd•, "Cebimin kanlanmış olabileceğini akledebildiğime g‚re, demek daha doğru d•ş•nebiliyorum... Sıtmanın etkisiyle bir anlık bir bellek yitimiydi deminki, sayıklamaydı..." Ve pantolonunun sol cebinin astarını olduğu gibi s‚k•p …ıkardı. Bu sırada g•neş sol ayağının •zerine vurmuştu: kundurasının a…ık ucundan g‚r•len …orabının burnunda da kan lekesi var gibiydi. Fırlatıp attı kundurasını: "Ger…ekten de kanlanmış! Šorabın burnu olduğu gibi kan i…inde!" Demek bir ara kan birikintisine basmıştı... "Ne yapayım şimdi ben bunları? Bu …orabı, bu cep astarını, pa…alarımdan kestiğim bu kanlı kumaş par…alarını..?" Kumaşlar avucunun i…inde, odanın ortasında dikilmiş duruyordu. "Sobaya mı atayım? Ama ‚nce sobadan başlarlar aramaya. Yakayım mı? İyi ama neyle? Bir kibritim bile yok. Hayır, en iyisi …ıkmak ve hepsini dışarda bir yerlere atmak. Evet evet, atmak! Hem de şimdi, hi… zaman yitirmeden!.." Yeniden divana otururken aklından bunlar ge…iyordu, ama d•ş•nd•ğ• şeyi yapacak yerde, başı yeniden yastığa d•şt•, yeniden karşı konulmaz titremelerle sarsıldı ve yeniden paltosunu •zerine …ekti. Birka… saat gibi uzunca bir s•re hep aynı şeyleri yineleyip durdu. "Hemen şimdi, hi… ertelemeden, doğruca dışarı …ıkıp defetmeli-yim bunları, g‚zlerden ırak etmeliyim! Şimdi, hemen şimdi!" Birka… kez divandan fırlayıp kalkacak gibi oldu, ama kalkamadı. Uyanıp t•m•yle kendine gelebilmesi, ancak oda kapısının şiddetli vurulmasıyla oldu. Nastasya'ydı gelen, bir yandan kapıyı yumrukluyor, bir yandan bağırıyordu: "A…sana kapıyı! †ld•n m• be adam! Durmadan uyuyor! B•t•n g•n k‚pekler gibi uyuyor! Evet, tam k‚pekler gibi! A… şu kapıyı, saat onu ge…iyor..!" Bir erkek sesi: "Belki de odasında yok" dedi. "Eyvah!.. Kapıcının sesi bu... Ne istiyor acaba?" Hemen kalktı, divana oturdu. Y•reği ‚ylesine …arpıyordu ki, g‚ğs• …atlayacak gibiydi. "Kapıyı arkadan …engellemiş ya..." diye itiraz etti Nastasya. "Arkadan kapı kilitlemeye de başlamış beyimiz! Sanki ka…ıracaklar kendisini! A…sana kafasız herif şu kapıyı, a… ve uyan!" "Ne istiyorlar? Kapıcı neden gelmiş? Her şey anlaşılıyor. Di-rensem mi, yoksa a…sam mı kapıyı? Mahvoldum!..."


Yerinden hafif…e doğruldu, ‚ne doğru uzanıp …engeli kaldır-dı, kapıyı a…tı. Odası ‚ylesine k•…•kt• ki, işte b‚yle oturduğu yerden bile a…abiliyordu kapıyı. Nastasya ile kapıcı girdiler i…eri. Nastasya tuhaf bir bakışla s•z•yordu kendisini. Raskolnikov kışkırtıcı, ama aynı zamanda umutsuz bakışlarını kapıcıya dikti. Beriki hi…bir şey s‚ylemeden/ikiye katlanmış, m•h•rl• bir kŽğıt uzattı kendisine. "Resmi bir yazı" dedi kŽğıdı uzatırken, "daireden..." "Ne dairesinden?.." "Polisten yani... Oraya, merkeze …ağırıyorlar. Hangi daire olduğu belli..." "Polis mi? Ni…in?" "Nerden bileyim ben! Madem …ağırıyorlar, git..." 121 Kapıcı bunları s‚yledikten sonra dikkatle ona baktı, odaya bir g‚z gezdirdi, sonra …ıkmak i…in arkasını d‚nd•. Nastasya, bakışları hŽlŽ onun •zerinde: "Sakın sen iyiden iyiye hastalanmış olmayasın?" dedi. Bu s‚z •zerine kapıcı bir an başını …evirip baktı. "D•nden beri ateşin var..." diye ekledi Nastasya. Raskolnikov susuyor, kapıcının verdiği kŽğıdı a…madan elinde tutuyordu. "İstersen kalkma" diye s•rd•rd• s‚zlerini Nastasya; delikanlının kalkmak i…in divandan bacaklarını sarkıttığını g‚rm•ş, acımıştı. "Hastasın, gitme, sen gitmedin diye ‚ld•recek değiller ya... Elinde ne var ‚yle?" Delikanlının bakışları eline gitti; pantolon pa…alarından kestiği par…alarla, …orap ve cep astarı sağ elinde duruyordu. Elinde onlarla uyumuştu. Sonraları, bunun •zerinde durup d•ş•nd•ğ•nde, arada bir ateşler i…inde uyanıp, yarı uykulu, bu pa…avraları elinde sımsıkı tuttuğunu ve yeniden bunlarla uykuya daldığını anımsayacaktı. Nastasya her zamanki sinirli kahkahalarından birini patlattı: "Şuna da bakın, sanki hazineymiş gibi nasıl tutmuş pa…avraları, uykusunda bile bırakmıyor..!" Delikanlı elindeki pa…avraların hepsini …abucak paltosunun altına sokuşturdu, bakışlarını Nastasya'ya dikti. Şu anda pek ‚yle sağlıklı d•ş•nebilecek, akıl y•r•tebilecek durumda değildi, ama kendisini yakalamak i…in gelinmiş bir adama da b‚yle davranılmayacağını hissedebiliyordu. "İyi ama, ya polisten gelen şu …ağrı kŽğıdı..?" "Šay i…er miydin? İstersen getirebilirim, biraz kaldı." Delikanlı ayağa, kalkarken: "Yo, hayır" diye mırıldandı. "Šıkacağım, hemen şimdi …ıkıyorum..." "Peki merdivenlerden inebilecek misin?" "İnerim." "Nasıl istersen." Kapıcının arkasından Nastasya da …ıktı. Raskolnikov hemen ışığa gitti ve …orabıyla pantolon pa…alarını g‚zden ge…irmeye 122 başladı. "Leke var ama fazla belli değil: tozlanıp kirlenmekten ve s•rt•nmekten belirsiz olmuş. †nceden bilmeyen hi…bir şey anlamaz. Nastasya da, …ok ş•k•r, uzaktan hi…bir şey farketmedi!" Sonra telaşla …ağrı kŽğıdını a…tı ve okumaya başladı; dikkatle, birka… kez okuduktan sonra ancak anlayabildi kendisinden ne istenildiğini. Mahalle karakolundan yapılmış sıradan bir …ağrıydı bu: bug•n saat dokuzbu…ukta karakola gidip komiseri g‚rmesi isteniyordu. Acık bir şaşkınlıkla: "Ne zaman haberleri oldu ki?" diye d•ş•nd•. "Yoksa polisle ne işim olacak benim! Hem ni…in bug•n? Tanrım! Ne olacaksa varsın bir an ‚nce olsun!" Az kalsın diz…‚-k•p dua etmeye başlayacaktı, ama birden g•l•msedi: dua etmek isteyişine değil, kendineydi g•lmesi. Šabucak giyinmeye başladı. "Mahvolurmuşum!.. Olursam olayım! Šorabı da giymeli! Toz toprak i…inde izler t•mden yokolur gider." Ama giymesiyle …ıkarması


bir oldu: korku ve tiksinti duymuştu. Başka …orabının olmadığı aklına gelince yeniden giydi …ıkardığı …orabı ve yemden g•ld•: bir yandan tir tir titriyor, bir yandan "B•t•n bunlar koşullara bağlı şeyler", diye ge…iriyordu kafasından, 'g‚reli şeyler, yani bir bi…imsellik sorunu... Arna yine de giydim işte... Giyerek son verdim bu işe!" G•l•msemesi birden umutsuzluğa d‚nd•: "Hayır, g•c•m yetmeyecek..." diye d•ş•nd•. Ayakları titriyordu. "Korkudan!" diye mırıldandı kendi kendine. Başı d‚n•yor, ateşten ağrıyordu. Odasından …ıkıp merdivenlere doğru y•r•rken s‚ylenmeye devam etti: "Tuzak bu! Tuzağa d•ş•rmek istiyorlar beni... Şaşırtmak istiyorlar... B‚yle sayıklamalı bir durumda bulunuşum …ok k‚t•... Aptalca birtakım yalanlar s‚ylemesembari..." Merdivenlerde birden her şeyi duvar kŽğıdının arkasındaki delikte bıraktığını hatırladı. "Yoksa arama yapmak i…in kendisinin …ıkmasını ‚zellikle mi sağlıyorlardı? Durdu. Ama ‚ylesine umutsuz, ‚ylesine ‚l•m• bile umursamaz bir durumdaydı ki, elini sallayıp inmeye başladı. "Ne olacaksa bir an ‚nce olsun!.." Dışarısı yine dayanılmaz derecede' sıcaktı. G•nlerdir tek damla yağmur d•şmemişti. Yine toz toprak i…indeydi her yan, 123 yine tuğla, kire… yığınları/ meyhanelerden yayılan pis kokular, adım başında sarhoşlar, Finli gezgin satıcılar, g‚lgelik yerlere uzanmış arabacılar dolduruyordu sokakları. G•neş g‚zlerini ‚ylesine kamaştırdı ki, bir an hi…bir şey g‚remez oldu, başı iyiden iyiye d‚nmeye başladı. Her sıtmalının parlak g•n ışığına …ıktığında duyacağı olağan duyumsamalardı bunlar. D•nk• sokağın k‚şesine gelince, acılı, telaşlı bir bakışla o eve bir g‚zattı... ama hemen ayırdı bakışlarını. Karakola iyice yaklaşmıştı artık. "Sorarlarsa s‚ylesem mi acaba?.." diye d•ş•nd• bir an. Karakolla oturduğu ev arası bir …eyrek verst kadardı. Bu yakınlarda yeni bir apartmanın d‚rd•nc• katında yeni bir daireye taşınmıştı karakol. Eski binasındayken, Raskolnikov bir ara, ama …ok eskiden, ş‚yle bir uğradığını anımsadı karakola. Kapıdan girince sağdaki merdivenden elinde bir defterle bir mujiğin indiğini g‚rd•. "Herhalde kapıcı... O zaman karakol da yukarda..." diye d•ş•nd• ve merdivenlerden rastgele …ıkmaya başladı. Kimseye bir şey sormak istemiyordu. D‚rd•nc• kata geldiğinde "İ…eri girer girmez diz …‚k•p her-şeyi anlatacağım" diye d•ş•nd•. Merdivenler dik ve dardı, •stelik de bulaşık suyu gibi pis birtakım stılarla ıslaktı. D‚rt kattaki b•t•n dairelerin mutfakları bu merdivene a…ılıyor ve b•t•n g•n a…ık duruyordu. Bu nedenle olacak merdivenler …ok da sıcaktı. Koltuklarında defterler, kapıcılar ve kadınlı erkekli pek …ok ziyaret…i inip …ıkıyordu merdivenlerden. Karakolun kapısı da ardına kadar a…ıktı. Raskolnikov i…eri girdi, aralıkta durdu. Kimi oturan, kimi ayakta duran bir s‹- : r• mujik vardı burada. İ…erisi …ok sıcaktı, bu yetmezmiş gibi bir de, pis kokulu bir bezir •zerine …ekilmiş yeni yağlıboyaların mide bulandırtıcı kokuları kaplamıştı ortalığı. Burada biraz bekledikten sonra Raskolnikov az ilerdeki odaya girmeye karar verdi. K•…•k, tavanları al…ak odalardı hepsi. Karşıkonulmaz bir sabırsızlık onu hep biraz daha ilerlemeye itiyordu. Kimsenin de ona aldırdığı yoktu. İkinci odada kendisinden biraz daha iyi giyimli bir ka… yazıcı oturmuş yazı yazıyorlardı. Tuhaf birtakım insanlardı bunlar. Raskolnikov i…lerinden birine yanaştı. 124 "Ne istiyorsun?" Raskolnikov …ağrı kŽğıdını g‚sterdi. "†ğrenci misiniz?" diye sordu adam kŽğıda bakıp. "Evet, eski ‚ğrenci." Merak ve ilgiden yoksun g‚zlerle bakıyordu yazıcı. Bakışlarında sabit bir d•ş•nceden başka birşey olmayan darmadağınık bir adamdı bu.


"Adam herşeye boşvermiş... Kendisinden bir şey ‚ğrenebilmem m•mk•n değil." "Siz şu odaya, sekretere bir başvurun..." dedi adam: parmağıyla son odayı g‚steriyordu. Raskolnikov yazıcının g‚sterdiği odaya (bastan d‚rd•nc•yd•) girdi. K•…•c•k bir odaydı burası da ve …ok kalabalıktı. Yalnız buradakilerin giyim kuşamları daha d•zg•nceydi. Ziyaret…iler arasında iki de kadın g‚ze …arpıyordu. Kadınlardan biri yoksul giyimliydi, yas tuttuğu anlaşılıyordu; sekreterin masasının karşısında oturmuş, onun s‚ylediği bir şeyleri yazıyordu. †teki kadınsa …ok şişman, kıpkırmızı yanaklı, lekeli y•zl•, g‚sterişlice bir şeydi; son derece s•sl• bir giysi vardı •zerinde, g‚ğs•ne de …ay tabağı b•y•kl•ğ•nde bir broş takmıştı. Masadan az ‚tede durmuş, bir şey bekliyordu. Raskolnikov sekretere …ağrı kŽğıdını uzattı. Sekreter kŽğıda bir g‚zattıktan sonra, "Bekleyin" dedi ve yaslı kadına yazdırdığı yazıya devam etti. Raskolnikov rahat bir soluk aldı. "Herhalde o iş i…in değil!" Yavaş yavaş •zerindeki korkuyu atıyor, olanca g•c•yle kendine gelmeye …alışıyordu. "S‚yleyeceğim aptalca bir s‚z, yapacağım en k•…•k bir dikkatsizlikle kendimi ele verebilirim!,. Burası da amma havasız..! ˆstelik …ok sıcak... Basım daha …ok d‚n•yor gibi... Aklım da karmakarışık..." Perişan durumda hissediyordu kendini, toparlanamayaca-ğından korkuyordu. İlgisiz bir şeyler d•ş•nmeye, ne olursa olsun kafasını başka şeylerle uğraştırmaya zorluyor, ama başaramıyordu. Başaramıyordu, …•nk• kafasının karmakarışıkiığma ek olarak, sekreter de fazlasıyla ilgisini …ekiyordu: y•z•ne bakıp bir şeyler …ıkarmak istiyordu. Yirmi iki yaşlarında, gen…ten bi125 "Šağırmışlar..." dedi Raskolnikov. "Bir …ağrı kağıdı aldım..." Hemen kŽğıtlarından başını kaldıran sekreter: "Borcunu ‚demesi i…in getirilmiş bir ‚ğrenci efendim" dedi, Sonra Raskolnikov'a bir defter uzatıp parmağıyla bir yeri g‚sterdi: "İşte, şurası! Okuyun..!" "Para mı? Ne parası..? †yleyse... O iş i…in değil …ağırmaları!" Sevin…ten titredi Raskolnikov, anlatılmaz bir hafiflik duyuyordu i…inde, sanki omuzlarından dağ gibi bir y•k kalkmıştı. Her neye kızdıysa, bu kızgınlığı gitgide artmakta olara teğmen: "Saygıdeğer efendimiz s‚ylerler mi acaba, saat ka…ta gelmeleri yazılmış buraya?" diye bağırdı. "Sizden saat dokuzda gelmeniz istenmiş, oysa şimdi saat onbiri ge…iyor!" Nedense hi… beklemediği bir ‚fkeye kapılan, dahası, bu ‚fkesinden biraz da zevk duyan Raskolnikov, adamı k•…•k g‚rd•ğ•n• belirtmek istercesine y•z•n• ona tam d‚nmeden ve bağırarak: "Daha …eyrek saat ‚nce getirdiler …ağrıyı" dedi. "Hasta halimle buraya geldiğime ş•kredin!" "Rica ederim bağırmayın!" "Ben bağırmıyorum, kendimi bilen biri gibi konuşuyorum ben. Asıl bağıran sizsiniz! Ve ben bir •niversite ‚ğrencisiyim, kendime b‚yle bağrılmasına izin veremem!" Komiser yardımcısı …ileden …ıkmıştı, ‚ylesine ki, bir an ne diyeceğini şaşırdı, ağzı k‚p•rd•, sonra yerinden fırlayarak: "Rica ederim, şus-sun!" diye bağırdı. "Resmi bir g‚rev yerin-desiniz. Ka-ba-lık edemezsiniz!" Raskolnikov yine bağırarak: "Siz de resmi bir g‚rev yerindesiniz!" dedi. "ˆstelik bağırmanız bir yana, burada bulunan herkesi hi…e sayıyor ve sigara i…iyorsunuz!" Bunları s‚ylediği i…in b•y•k bir haz duydu. Sekreter g•l•mseyerek onlara bakıyordu. Ateşli teğmen apışıp kalmışa benziyordu. Sonunda doğallığını yitirmiş bir sesle bağırdı: "Bu sizi hi… ilgilendirmez! Siz l•ften sizden istenen şeye cevap verin! G‚sterin ona Aleksandr Grigoryevi…. Şikayet var 127


hakkınızda! Borcunuzu ‚dememişsiniz! ˆstelik bir de yavuz hırsız olup ev sahibini bastırıyorsunuz!" Ama Raskolnikov'un artık onu dinlediği yoktu, bilmeceyi bir an ‚nce …‚zmek i…in hemen sekreterin uzattığı kŽğıdı aldı, birka… kez okudu, ama bir şey anlamadı. "Ne bu?" diye sordu sonunda sekretere. "†demek zorunda olduğunuz bir borcunuz bulunduğunu g‚steren bir bor… senedi... Ya faizleri ve masraflarıyla birlikte bu borcu ‚deyeceksiniz, ya da ne zaman ‚deyebileceğiniz bildireceksiniz. Ayrıca, borcunuzu ‚deyene dek başkentten ayrılma-yacağınızı, mallarınızı satmayacağınızı ve gizlemeyeceğinizi de taahh•t edeceksiniz.. †te yandan alacaklı, mallarınızı satmakta ve size yasa h•k•mlerinin uygulanması i…in girişimde bulunmakta serbesttir." "Ben... Kimseye bor…lu değilim ki!" "Orası bizi ilgilendirmez. Dul bayan Zarnitsına'ya verdiğiniz . ve vadesinde ‚demediğiniz i…in karsı tarafın yasalara uygun olarak protesto ettiği ve sonra saray m•şaviri Cebarov'a ciro ettiği y•z on beş rublelik bir bor… senedi getirdiler bize; sizi buraya iste bu sorunla ilgili ifadenizi almak i…in …ağırdık." "Ama o kadın benim ev sahibim!.." "Ev sahibinizse ne olmuş?.." Sekreter hem acıyan, hem aşağılayan bir bakışla bakıyordu; bakışlarında aynı zamanda, yaşamın …etin yanlarıyla ilk kez karşılaşan bir acemiye, "E, şimdi nasılsın bakalım aslanım?" der gibi bir •st•ngelrnişlik havası da vardı. Ama şu anda bor… senedi, para ‚demesi gerektiği umurunda olabilir miydi Raskolnikov'un? Onun i…in şuncacık •z•lmeye, hatta en k•…•k bir ilgiye değer miydi b‚yle bir şey? †ylece ayakta duruyor, okuyor, dinliyor, karşılık veriyor, dahası, kendisi birtakım sorular soruyordu: ama bunların hepsini mekanik olarak yapıyordu. Şu anda onun b•t•n varlığını dolduran tek duygu, her t•rl• ‚ng‚r•den, …‚z•mlemelerden, gelecekle ilgili fal bakarcasına yapılan tahminlerden, kuşkulardan, sorulardan... uzak bir tehlikeden kurtulmuşluk duygusu, kendini korumuş olmanın doğurduğu sevin…ti. Hayvanca bir sevin…... s‚z•n tam .anlamıyla b‚yle bir sevin…le doluydu bu an. Ama tam bu sırada m•thiş bir g•r•lt• koptu. Uğradığı aşağılanmanın verdiği sarsıntıdan hŽlŽ kurtulamamış olan teğmen, azalan ‚zsaygısını yemden kazanmak i…in olacak, odaya girdiği andan beri aptalca bir g•l•mseyişle kendisine bakıp duran zavallı "s•sl• kadın"ın •zerine y•r•d•. Šileden …ıkmış gibiydi. Gırtlağını yırtarcasrna: "Seni al…ak karı seni!" diye bağırdı (Yaslı kadın odadan …ıkmıştı). "Neler oldu yine ge…en gece senin orada? Ha? Yine sokak ortasında rezalet, edepsizlik?! Yine sarhoşluk, kavga! Gene kodes burnunda t•tmeyebaşladı anlaşılan? Ka… kez uyardım seni!.. Tam on kez, değil mi? Ve ne dedim: on birincisinde elimden kurtulamazsın... Sense her t•rl• al…aklığa devam ediyorsun!.." Raskolnikov'un bile elindeki kŽğıt d•şt• ve kendisine b‚ylesine saygısızca davran•an kadına tuhaf tuhaf baktı; ama sorunun ne olduğunu …abucak anladı, b‚ylece de olup bitenleri birdenbire keyifle izlemeye başladı. †ylesine b•y•k bir zevkle dinliyordu ki konuşmaları, canı g•lmek, kahkahalarla, katıla katıla g•lmek istiyordu. †ylesine bozuktu sinirleri. Sekreter bir ara: "İlya Petrovi…..." diye s‚ze başlamak istediyse de, ‚fkelendiği zaman teğmeni durdurmanın …ok zor olduğunu deneyleriyle bildiği i…in, s‚yleyeceklerini daha uygun bir zamana erteledi. S•sl• kadına gelince, teğmenin g•rlemesinden, şimşekler yağdırmasından ‚nce …ok korkmuş, ama sonra, şaşılacak şey, s‚vg•ler …oğaldık…a ve ağırlaştık…a, kadının y•z• sevimli bir hal almış, teğmene tatlı tatlı g•l•msemeye başlamıştı. Yerinde kıpırdayıp duruyor ve sabırsızlakla s‚z sırasının kendisine gelmesini bekleyerek aralıksız reveranslar yapıyordu. Sonunda s‚z sırası ona geldi; su gibi bir Ruscayla, ama yere nohut d‚k•l•r gibi kuvvetli bir Alman aksanıyla konuşmaya başladı: "Evimde ne g•r•lt• patırtı, ne de kavga d‚v•ş oldu. Rezalet denebilecek bir olay da …ıkmadı. O adam, kendileri yani, sarhoş geldiler; size ben her şeyi anlatacağım y•zbaşım... Benim


hi…bir su…um yok... Evim, soylu bir evdir y•zbaşım, gelen herkese de soylu davranılır... Ve y•zbaşım ben kendim hi…bir zaman rezalet 129 …ıksın istemem. Kendileri zaten …ok sarhoş gelmişlerdi, tuttular •… şişe daha istediler... O adam yani... Sonra da bacaklarını kaldırıp ayaklarıyla piyano …almaya başladı. Hi… hoş bir davranış değil, hele b‚yle soylu bir evde... Ve piyanomu kırdı... T•m•yle kırdı... Šok, …ok yakışıksız bir davranıştı bu... Ben de bunu kendisine s‚yledim. Tuttu, eline bir şişe alıp herkesi gerisinden d•rt•klemeye başladı. Ben de ne yapayım, kapıcıyı …ağırdım, Karl geldi. Bu kez Karl'a saldırdı ve g‚z•n• şişirdi. Henriette'in de g‚z•n• şişirdi, bana da beş tokat attı. Soylu bir ev i…in hi… yakışık almayan davranışlarda bulundu y•zbaşım. Ben de, ne yapayım, bağırmaya başladım. O da kanala bakan pencereyi a…ıp, domuz yavrusu gibi bağırmaya başladı. Ne ayıp! Pencere a…ılır da hi… sokağa domuz yavrusu gibi bağırılır mı! Tuh-tuh-tuh! Kari da arkadan yanaşıp frakının eteğinden tuttu ve …ekti, ama onu pencereden uzaklaştırmak i…in …ekmişti Kari, gelgele-lim, frakın eteği koptu. Bunun •zerine bağırmaya, frakı i…in kendisine on beş ruble ‚dememiz gerektiğini s‚ylemeye başladı. Ben de •… beşlik …ıkarıp kendisine istediğini verdim. Ve işte soylu bir eve hi… yakışmayan bu konuk, y•zbaşım, b•t•n bu rezaletleri …ıkardı! Sonra da, benim b•t•n gazetelerde s‚z•m ge…er, size karşı ‚yle bir yergi yazacağım ki... diye tehdit etti." "Demek, bir yazarmış kendisi?" "Evet, y•zbaşım, soylu bir eve hi… yakışmayan bayağı bir konukmuş meğerse..." "Peki peki peki! Yeter artık! S‚ylemiştim sana, s‚ylemiştim, s‚ylemiştim..." "İlya Petrovi…!" diye anlamlı anlamlı yeniden seslendi sekreter. Komiser muavini hızla d‚n•p sekretere baktı; beriki hafif…e başını eğdi. "... işte b‚yle Laviza İvanovna", diye s•rd•rd• s‚z•n• Komiser muavini, "son kez s‚yl•yorum size: eğer şu soylu evinizde bir kez daha rezalet …ıkacak olursa, kibarcası, sizi kendi ellerimle okşarım. Duydun mu? Demek bir edebiyat…ı, bir yazar, 'soylu bir ev'de, frakının kuyruğu i…in on beş ruble aldı ha! B‚yledir işte bunlar!" Raskolnikov'a aşağılayıcı bir bakış fırlattı "İki •… g•n ‚nce meyhanelerden birinde de bir olay olmuştu: adam yemek 130 yemiş/ iş paraya gelince yan …izmiş, 'sizin i…in bir yergi yazayım da g‚r•n' diye bir de g‚zdağı vermiş. Ge…en hafta da vapurda yine biri, devlet danışmanlarından birinin saygıdeğer ailesine, karısına ve kızına edepsizce laflar etmiş. Bir başkasını da ge…enlerde bir pastaneden sille tokat dışarı atmışlardı. Yazar, edebiyat…ı, ‚ğrenci, tellŽl takımı b‚yledir işte... Tukur gitsin hepsine! Sana gelince, …ek arabanı! Bundan b‚yle g‚z•m •zerinde olacak ve kendim gelip kontrol edeceğim şeni! Duydun mu?" Luiza İvanovna sağa sola hızlı reveranslar dağıtarak geri geri kapıya gitti, ama kapıda birden bir subaya kı…ıyla …arptı. Karakol komiseri Nikodim Fomi…'ti bu. Aydınlık y•zl•, son derece g‚sterişli kumral favorileri olan sevimli bir adamdı. Luiza İvanovna nerdeyse yerlere kadar eğilerek bir reverans daha yaptı, sonra k•…•k, sık adımlarla, seke seke u…up gitti. Nikodim Fomi… sevecen, dost…a g•l•mseyerek İlya Petro-vi…'e. "Yine mi g•rlemeler, yıldırımlar, şimşekler, kasırgalar?" dedi. Yine kafanın tası atmış, …ileden …ıkmışsın!.. TŽ merdivenlerden duydum sesini!.." İlya Petrovi…, elinde birtakım kŽğıtlar, bir masadan bir başka masaya ge…iyordu; y•r•rken ne yana adım atarsa, omuzlarını da o yana doğru oynatıyordu. Soylu bir kayıtsızlıkla ve kırıtarak: "Ah, hi… sormayın!" dedi. "†rneğin şu bay yazar, yani ‚ğrenci daha doğrusu eski ‚ğrenci, hem bor… senedi imzalamış, borcunu ‚demiyor, hem de oturduğu evi boşaltmıyor... Durmadan yakınmalar geliyor hakkında, ama o bunlarla ilgilenecek yerde, bana burada sigara i…emeyeceğimi s‚yl•yor! Oysa asıl kabalaşan kendisi: işte şurada, bir bakın, ne şık bir g‚r•n•ş• var değil mi! "Yoksulluk ayıp değil ki azizim, ne yapsın adam! Bug•n gene barut gibisin, bu a…ık…a belli oluyor." Nikolay Fomi…, Raskolnikov'a sevecenlikle bakarak s•rd•rd• s‚zlerim, "herhalde


sizi kızdırdı ve siz de dayanamayıp... Ama boşuna kızmışsınız. Ne diyorum size, son derece temiz y•reklidir, k‚t•l•k nedir bilmez. Ama iste barut gibidir! Parlamasıyla s‚nmesi bir olur! S‚nd•ğ• zaman da ortada altın bir y•rekten başka bir şey bulamazsınız! Alaydaki adı da 'Barut teğmen'di zaten..." 131 İlya Petrovi… pophoplanmaktan …ok sevin…li, ama yine de somurtarak: "Ne alaydı ama!.." dedi. Raskolnikov birden orada bulunan herkese g•zel bir şeyler s‚ylemek i…in dayanılmaz bir istek duydu i…inde. Birden Niko-lay Fomic'e d‚nd• ve s‚ze ortadan girerek: "İnsaf, y•zbaşım" dedi, "kendinizi benim yerime koyun... Eğer bir kabalık ettiysem kendilerinden hemen ‚z•r dilemeye hazırım... Ben yoksul, hasta, sefaletin pen…esi altında ezilmiş (tam bu s‚zc•ğ• kullanmıştı: "ezilmiş"...) bir ‚ğrenciyim. Daha doğrusu eski bir ‚ğrenci... Parasızlıktan bıraktım okulu. •ma yakında param olacak. Annemle kızkardeşim "..." İlinde... Para g‚nderecekler bana; ben de borcumu ‚deyeceğim. Ev sahibim iyi bir kadındır, yalnız d‚rt aydır derslerimi kaybettim ve kirasını ‚deyemiyorum diye bana ‚yle kızdı ki ‚ğle yemekleri g‚ndermeyi bile kesti... Ve ben şimdi bu senedin neyin nesi olduğunu bir t•rl• anlamıyorum! Ortada bir bor… senedi var, o da benden bu senede g‚re para istiyor, iyi ama kendinizi benim yerime koyun, ne vereceğim ben ona?" Sekreter yeniden: "Orası bizi ilgilendirmez..." diyecek oldu "Size t•m•yle katılıyorum, ama izin verin a…ıklayayım..." diye s‚zlerini s•rd•rd• Raskolnikov: sekretere değil, Nikodim Fomic'e bakarak konuşuyordu, ama aynı zamanda kŽğıtlarla uğraşıyormuş gibi yapan ve delikanlıyı k•…•msediği ve ona hi… ‚nem vermediği izlenimi yaratmaya …alışan İlya Petrovi…'in de ilgisini …ekmeye …alışıyordu. "Benim de kendi y‚n•mden durumu a…ıklamama izin verin... ˆ… yıldan beri, yani hemen hemen taşradan geldiğimden bu yana onun evinde otururum. Ve daha ilk g•nden, yani evine ge…tiğim ilk g•nden.... Evet, ne diye a…ıklamayayım ki, daha ilk g•nden kızıyla evlenmeye s‚z verdim, yani ‚yle, bağlayıcı olmayan bir s‚z... Ger…i aşık falan değildim kıza, ama hoşuma da gitmiyor değildi... Tek kelimeyle, gen…lik işte... S‚ylemek istediğim bu... Yani ev sahibim o zaman bana epeyce bir bor… verdi ve ben, nasıl s‚ylemeli, ‚yle bir yaşam s•rd•m ki... Aklı bir karış havada biriydim o sıralar..." "Sizden gizli ilişkilerinizi soran olmadı beyefendi, hem bizim bunları dinlemeye de zamanımız yok..." İlya Petrovi… havalı bir şekilde ve kabaca Raskolnikov'un s‚z•n• kesmek istedi ama Raskolnikov coşkunlukla onu durdurdu ve birden konuşma g•…l•ğ• …ekmeye başlamasına rağmen s‚zlerini s•rd•rd•: "Ama izin verin, izin verin de size her şeyin nasıl olup bittiğini anlatayım... Aslında sizinle aynı kanıdayım, belki gereksiz bunları anlatmak... Ama işte kız bir yıl ‚nce tifodan ‚ld•. Ben gene evde kiracı olarak oturmaya devam ettim. Ev sahibim şimdiki evine taşınır taşınmaz bana, hem de dost…a bir havada s‚yl•yordu bunları, g•veninin tam olduğunu, bununla birlikte kendisine borcum olan y•z on beş ruble i…in bir bor… senedi imzalayıp imzalayamayacağımı sordu. Ve kendisine bu senedi imzalar imzalamaz, bana ne zaman istersem, ne kadar istersem, yeniden bor… verebileceğini ve ben bor…larımı ‚deyinceye dek, onun s‚zleriyle s‚yl•yorum, bu senetten hi…bir zaman, ama hi…bir zaman yararlanmayacağını s‚yledi... Şimdiyse derslerimi . kaybettim ve yiyecek bir lokma ekmeğe muhta… oldum diye senedi tahsile vermiş. Siz olsanız ne yaparsınız?" İlya Petrovi… k•stah…a araya girdi: "Anlattığınız bu duygusal ayrıntıların bizi ilgilendiren bir yanı yok... Bir y•k•ml•l•k altına girmişsiniz, buna karşı ne diyeceksiniz, onu s‚yleyin bize, g‚zyaşartıcı aşk ‚yk•lerinizi de kendinize saklayın." Nikodim Fomi…, o da bir masaya ge…miş ve birtakım kŽğıtları imzalamaya başlamıştı: "Sen de amma acımasızsın...!" diye mırıldandı. Utanmış gibi bir hali vardı. Bu arada sekreter:


"Yazsanıza dedi Raskolnikov'a." Raskolnikov ‚zellikle kaba olmaya …alışarak: "Ne yazayım?" dedi. "Size s‚yleyeceklerimi!." "G•nah …ıkarmasından" sonra sekreter kendisine k•…•mseyerek ve daha kaba davranıyormuş gibi geldi Raskolnikov'a. Ama, tuhaf şey, birden kimin ne d•ş•nd•ğ•n• hi… de umursa133 madiğim farketti. Bir anda ger…ekleşmiş bir değişmeydi bu. Oysa birazcık d•ş•nebilseydi nasıl olup da polislerle b‚yle konuşabildiğine, onlara duygularını a…abildiğine …ok şaşırırdı. Hem bu duygular da nereden …ıkmıştı? Tam tersine, y•reği ‚ylesine bomboştu ki, şu anda bu karakol odası polislerle değil de, en sevdiği dostlarıyla dolu olsaydı bile, herhalde, onlara s‚yleyecek bir tek insanca s‚z bulamazdı. Yapayalnızlığın, tekbaşına kalmışlığın sonsuz acı verici karanlık duygularıyla doluvermişti birden y•reği. Ne İlya Petrovi…'e i…ini boşaltması, ne de teğmenin karsısında al…almış olmasıydı şu anda y•reğini alt•st eden şey. Ah! Şu anda ona neydi al…almış olmasından, kendine duyduğu saygıdan, birtakım teğmenlerden, Alman kadınlarından, tahsile verilmiş senetlerden,, karakollardan, polislerden..! Şu anda acaba diri diri yakılmaya mahkum edilse kılı kıpırdar mıydı? Bu da bir yana mahkumiyet kararını dikkatle dinleyebilir miydi? Şu ana kadar hi… bilmediği, ansızın bastırmış yepyeni bir duygunun etkisi altındaydı. Şu anda, değil az ‚nceki gibi duygusal coşkunluğa kapılmak, her ne nedenle olursa olsun, karakola gelmemesi ve polislere -bu polisıler ‚z kardeşleri bile olsalar- hi…bir şekilde başvurmaması gerektiğini anlıyor, ya da hayır, anlamaktan …ok b•t•n varlığıyla duyumsuyordu: bu, şu ana kadar hi… bilmediği, tanımadığı, son derece tuhaf ve korkun… birduyguydu. İsin en acı veren yanı da, bunun bilin…li bir algılama, kavrama olmaktan …ok bir duygu, hem de ‚mr• boyunca tanıdığı en acı verici duygu olmasıydı. Sekreter ona b‚ylesi durumlar i…in klasikleşmiş bir metin yazdırmaya başladı, simdi ‚deyemeyeceğim, falan tarihte ‚demeye s‚z veriyorum, kentten ayrılmayacağım, mal varlığımı kimseye satmayacağım, devretmeyeceğim vb. vb. Sekreter birden: "Yazamıyorsunuz" dedi, "kalem elinizden d•ş•yor. Yoksa hasta mısınız?" Bir yandan da dikkatle Raskolnikov'a bakıyordu. "Evet... Biraz başım d‚n•yor... Siz devam edin!" "Tamam, bu kadarı imzalayın." Sekreter kŽğıdı aldı, başkalarıyla meşgul olmaya başladı. Raskolnikov kalemi verdi/ama …ıkıp gidecek yerde, dirseklerini masaya dayadı, başını elleri arasına alıp sıkıştırmaya başladı. Sanki tepesine …ivi …akıyorlardı. Birden …ok tuhaf bir şey geldi aklına, doğruca Nikodim Fomi…'e gitmek ve d•n olanları en k•…•k ayrıntısına kadar anlattıktan sonra odasına g‚t•r•p k‚şedeki deliğin i…inde bulunan eşyayı g‚stermek istedi. †ylesine g•…l• bir istekti ki bu, uygulamak i…in yerinden kalktı. Bir ara, "Acaba biraz d•ş•nsem mi?" diye aklından ge…irdi. Sonra, "Hayır, d•ş•nmemeliyim, sırtımdan y•k• hemen atmam gerek" dedi. Ama birden mıhlanmış gibi olduğu yerde kalakaldı. Nikodim Fomi…, İlya Petrovi…'e ateşli ateşli bir şeyler anlatıyor, s‚zleri ona kadar geliyordu. "Hayır, ikisini de bırakacaklardır. Aleyhlerine hi…bir şey yok ortada. D•ş•n•n bir kez. Eğer bu is onların işi olsaydı, hi… kapıcıyı …ağırırlar mıydı? Kendi kendilerini ele vermek i…in mi?Ama doğrusu bu kadarı da biraz fazla kurnazlık olurdu. †te yandan ‚ğrenci Pestriyakov'u kapıdan i…eri girerken hem kapıcılar, hem de satıcı kadın g‚rm•ş, Pestriyakov •… arkadaşıyla birlikteymiş, tam kapının orda onlardan ayrılmış ve kapıcılardan daireyi sormuş; kapıcılara bunu sorarken, arkadaşları hen•z yanındalar-mıs; Niyeti bu olan bir insan, tutup da kapıcılardan adres sorar mı? Koh'a gelince, yukarı …ıkmazdan ‚nce, yarım saat kadar aşağıda g•m•ş…•de oturmuş, ondan sonra kocakarıya …ıkmış... Şimdi artık varın siz karar verin..."


"Ama izin verin, s‚zlerinde bir …elişki yok mu? Kendileri kapıyı …aldıkları sırada kapı kilidiymiş, •… dakika sonra kapıcıyla birlikte geldiklerinde ise kapının a…ık olduğunu g‚rm•şler..?" "İşin p•f noktası da burada işte: katil besbelli i…erdeymiş ve kapıyı da i…erden s•rg•lemiş: ve eğer Koh aptallık edip de kapıcıyı bulmak i…in aşağıya inmeseymis, adamı kesinlikle i…erde enseleyeceklermiş. O işte tam bu sırada merdivenlerden sıvışmak ve onlara g‚r•nmeden şu ya da bu bi…imde bir yerlere gizlenerek ka…mak fırsatını bulmuş olmalı. Koh yemin •st•ne yemin ediyor ve 'Eğer orada kalmış olsaydım, kesinlikle •zerime atılır ve baltasıyla beni de ‚ld•r•rd•' diyor. Hatta adamcağız kurtuluşu şerefine kilisede dua okutacakmış, hah-ha!" 135 "Yani katili hi… g‚ren olmamış mı?" "Kim g‚recek?" dedi oturduğu yerden konuşmaları dinlemekte olan sekreter. "Ev değil, Nuh'un Gemisi m•barek yer..." Nikodim Fomi… ateşli ateşli: "Mesele gayet a…ık, apa…ık", diye yineledi "Hayır, hi… de ‚yle değil" diye diretti İlya Petrovi…. "Šok karışık bir işbu." Raskolnikov şapkasını alıp kapıya doğru y•r•d•, ama kapıya ulaşamadı. Kendine geldiğinde bir sandalyede oturmakta olduğunu g‚rd•; sağından birisi kendini tutuyor, solunda da yine bir adam elinde sarı bir suyla dolu bir bardakla duruyordu; Nikodiim Fomi… de g‚zlerini •zerine dikmiş, tam karşısında duruyordu. Raskolnikov sandalyesinden kalktı. "Ne o, yoksa hasta mısınız?" diye sordu Nikodim Fomil…, sesi olduk…a sertti. Yerine oturarak yemden kŽğıtlarıyla uğraşmaya başlayan sekreter: "Senedi imzalarken kalemi g•…l•kle tutuyordu" dedi. İlya Petrovi… de odanın en ucundaki masasından bağırdı. "Šoktan beri mi hastasınız?" Delikanlı baygınken o da koşup bakmış, ama ayılır ayılmaz hemen masasına ge…mişti. "D•nden beri diye mırıldandı" Raskolnikov cevap yerime. "D•n evinizden …ıktınız mı?" "Šıktım." "Hasta hasta mı?" . "Evet, hasta hasta." "Hangi saatte?" "Akşam sekize doğru." • "Sorabilir miyim, nereye?" "†ylece, sokağa." "Daha belirgin ve a…ık s‚yleseniz..." Raskolnikov sert ve kesik cevaplar veriyordu; y•z• bembeyazdı; …akmak …akmak yanan simsiyah g‚zlerini İlya Petrovi…'e dikmişti. Nikodim Fomi…: "Delikanlı g•…l•kle ayakta duruyor, sense kalkmış..." diyecek oldu. İlya Petrovi… anlamlı anlamlı. "Yok bir şey..."dedi. Nikodim Fomi… bir şeyler daha s‚yleyecek gibi oldu, ama sekreterin g‚zlerini kendisine dikmiş baktığını g‚r•nce sustu. Birden herkes susmuştu. Tuhaf bir hava esiyordu odada. İlya Petrovi…: "Gidebilirsiniz, sizi alıkoymuyoruz diyerek konuşmaya son verdi." Raskolnikov …ıktı. Šıkar …ıkmaz da i…erde ateşli bir konuşmanın başladığını duydu, en …ok Nikodim Fomi…'in sorgu dolu sesi geliyordu kulağına. Sokağa …ıkınca iyice kendine geldiğini


duydu. Hızlı hızlı evine doğru y„r„rken, bir yandan da "Arayacaklardır, hemen şimdi bir arama yapacaklardır", diye s…yleniyordu. "Namussuzlar, ş„phelendiler!" Deminki korku yine bir karabasan gibi •…km„şt„ i•ine. II "Ya aramayı yapmışlarsa bile? Ya şimdi gidip de onları odamda bulursam?" Ama işte odası. Kimsecikler yok. Kimsecikler uğramamış... Nastasya bile hi•bir şeye el s„rmemiş. Aman Tanrım! Nasıl, nasıl bırakabilmişti her şeyi o deliğin i•inde? Hemen k…şeye atıldı, elini duvar k‰ğıdının arkasına sokup koyduğu her şeyi bir bir •ıkarmaya ve ceplerine doldurmaya başladı. Zaten hepsi sekiz par•aydı: i•lerinde k„pe ya da benzeri bir şey bulunan iki k„•„k kutu -doğru d„r„st bakmadığı i•in tam bilmiyordu ne olduğunu- sonra yine d…rt tane maroken kaplı k„•„k kutu... Doğrudan doğruya gazete k‰ğıdına sarılmış bir zincir, bir de, yine gazete k‰ğıdına sarılmış, madalyaya benzer bir şey... Belli olmamalarına dikkat ederek hepsini paltosunun cepleriyle, pantolonunun sağlam kalan sağ cebine yerleştirdi. Para 137 •antasını da alıp odadan •ıktı. Bu kez •ıkarken kapıyı ardından a•ık bıraktı. Kararlı adımlarla, hızlı hızlı y„r„yordu, b„t„n v„cudu kırılı-yorcasına bitkindi, ama bilinci yerindeydi. İzleneceğinden korkuyordu; yarım saat, belki de •eyrek saat sonra bir kovuşturma emri •ıkarılmasından korkuyordu. Ne pahasına olursa olsun delilleri ortadan kaldırmalı, hazır g„c„n„, bilincini t„m„yle yi-tirmemişken bu işin „stesinden gelmeliydi... Nereye gidecekti? †oktan kararlaştırmıştı bunu: "Hepsini kanala atarım, ne delil kalır ortada, ne bir şey." Gece, sayıklamalar arasında kararlaştırmıştı bunu, hatta kararını hatırladık•a yekinip kalkmak istiyor ve "†abuk, bir an …nce gidip atmalıyım" diyordu. Ama anlaşılan pek kolay olmayacaktı „zerindekileri kanala atması. İşte yarım saattir -belki daha bile fazla olmuştu- Katerina kanalı boyunca dolaşıp duruyordu, ama kanala inen her merdiveni birka• kez g…zden ge•irmesine rağmen, bir t„rl„ kararını uygu-layamıyordu: •„nk„ iniş merdivenlerine birtakım kayıklar, sallar bağlanmıştı ve bunların „zerinde •amaşır yıkayan kadınlar vardı. ‹te yandan •evreden gelip ge•enler de hi• az sayılmazdı. Her yerden g…rebilirlerdi kendisini. Adamın birinin durup dururken merdivenlerden inmesi, aşağıda biraz oyalandıktan sonra da suya bir şeyler atması •ok kuşku uyandıracak bir olaydı. Hele bir de kutular batmaz da suyun „st„nde kalırsa?.. Ve bu herhalde b…yle olurdu. O zaman herkes g…r„rd„. Zaten başka işleri kalmamış gibi yoldan gelip ge•enler de kendisine bakıp durmuyorlar mıydı? "Acaba neden bakıyorlar?" diye d„ş„nd„. "Yoksa bana mı …yle geliyor?" Sonunda g…t„r„p Neva'ya atmasının daha uygun olabileceği d„ş„ncesi geldi aklına. Kalabalık da olmazdı orada, insanın fazla g…ze batmayacağı bir yerdi. Her bakımdan buradan daha uygun bir yerdi Neva: en …nemlisi de buralardan uzaktı. B…ylesine kederli ve korkmuş bir y„zle, b…ylesine tehlikeli yerlerde yarım saatten fazla bir s„redir nasıl olup da aylak aylak dolaşabildiğine ve Neva'yı daha …nce akıl edemediğine şaşıp kaldı. Uyurken, „stelik de sayıklamalar arasında verdiği aptalca bir karar y„z„nden yarım saatini •ar•ur etmişti! Son derece dalgın ve unutkan olmuştu ve bunu kendisi de biliyordu. Elini •abuk tutması gerekiyordu, hem de •ok •abuk. Neva'ya "V" caddesini izleyerek gitti. Yolda birden "Neden Neva'ya gidiyorum ki?" diye d„ş„nd„. "Ve neden ille de suya atacağım? †ok uzaklara, …rneğin adalara gidip, ormanda bir ağacın altına, •alıların arasına g…msem, sonra da ağacı isaretle-sem daha iyi olmaz mı?" Sağlıklı d„ş„nebilecek bir durumda olmadığını bilmesine rağmen bu d„ş„ncesi ona olduk•a doğru g…r„nd„.


Ama adalara gitmesi de kısmet olmadı, iş başka t•rl• sonu…landı: "V..." caddesinden meydana …ıkarken birden sol yanında bir avlu kapısı g‚rd•: avlu boydan boya y•ksek duvarlarla …evriliydi. Kapıdan girince hemen sağda, yandaki d‚rt katlı apartmanın sıvasız, penceresiz y•ksek…e duvarı avlunun derinliğine doğru uzanıyordu. Solda, kapıdan başlayarak ve sağdaki duvara paralel olarak avlunun yirmi adım kadar derinliğine uzanan, sonra yine sola kıvrılan bir tahta perde vardı. Tahta perdeyle …evrilmiş ve i…inde birtakım ara…-gere…ler bulunan boş bir yerdi burası. Daha ilerde, avlunun dibine doğru, tahta perdenin ardından isten kararmış, al…ak, taş bir yapının k‚şesi g‚r•n•yordu. Burası bir araba yapımevine, tesviye işliğine, ya da bu t•rden başka bir yapıya ait bir b‚l•me benziyordu. Her yer, nerdeyse daha kapıdan başlayarak k‚m•r tozuyla simsiyahtı. Raskolni-kov birden "İşte tam yeri, buraya atıp savuşayım" diye d•ş•nd•. Avluda kimsenin bulunmadığını g‚r•nce i…eri girdi, hemen kapının yanında, fabrika ve işlik olarak kullanılan bu t•r yapıların hemen hepsinde sık…a rastlandığı gibi, …itlere dayalı bir su oluğu vardı. Tahta perdenin oluğun hemen •zerine gelen b‚l•m•nde b‚ylesi yerlerde hep g‚r•len bilgece bir yazı g‚rd•. Tebeşirle yazılmıştı yazı: "Burada durmak yasaktır"*. Demek ki onun burada bulunmasından kimse kuskulanmayacaktı. "Hepsini …abucak bir k‚şeye'atar, ka…arım!" diye d•ş•nd•. 138 * Aslında da bozuk bir imlŽ ve yanlış yazılmıştır. (Šev.) 139 Ševresine bir kez daha bakınıp tam elini cebine soktuğu sı-rada, birden avlu kapısı ile oluk arasında, sokağa bakan taş duvara yaslanmış duran, aşağı yukarı yirmi beş kilo ağırlığında b•y•k bir taş g‚rd•. Duvarın ‚tesinde sokak, kaldırım, sokakta y•r•yen insanlar vardı. Ama i…eri girmedik…e kimse kendisini g‚remezdi. Elini …abuk tutmalıydı, her an biri i…eri girebilirdi. Taşın •st•ne eğildi, yukardan iki eliyle sıkıca kavrayıp olanca g•c•yle dayanarak bir yana yıktı; tasın altında k•…•k bir …ukur oluşmuştu. Ceplerinde ne varsa buraya koymaya başladı; para …antası en •ste gelmişti. Šukur, cebindeki her şeyi almış, hatta daha yer bile kalmıştı. İşini bitirdikten sonra taşa yeniden yapıştı, bir hareketle eski yerine getirdi. Tam yerine oturmuştu taş. Yalnız eskisinden biraz daha y•ksek…e duruyordu, Ayağının ucuyla biraz toprak kazıp taşın sağına soluna bastırdı. Artık hi…bir şey belli değildi. İşini bitirdikten sonra avludan …ıktı, alana doğru y•r•d•. Bir anda i…ini tıpkı az ‚nce karakolda duyduğuna benzer b•y•k bir sevin… dalgası kaplamıştı. "B•t•n deliller yok oldu. Kimin, kimin aklına gelir bu taşın altını aramak? Belki binanın yapıldığı g•nden beri burada bu taş ve belki bir o kadar zaman daha burada kalacaktır. Diyelim, buldular: kim kuşkulanabilir ki benden? Bu is burada bitti, hi…bir ipucu kalmadı ortada." G•l•msedi. Sonraları, o g•n sinirli sinirli, kesik kesik, sessiz sessiz, uzun uzun g•ld•ğ•n•, g•l•ş•n•n, alanı ge…ene dek s•rd•ğ•n• hatırlayacaktı. Ama g•l•ş•, •… g•n ‚nce o kızla karşılaştığı "K..." bulvarına varınca birdenbire kesildi. Bambaşka d•ş•nceler ge…meye başladı kafasından. Kız gittikten sonra oturup d•ş•nceye daldığı sıranın yanından ge…mek, kendisine yirmi k‚pek verdiği o palabıyıkla karşılaşmak, birden dayanılmayacak kadar ağır ve tiksindirici geldi. "Allah belŽsını versin!" diye s‚ylendi. Ševresine dalgın, ama ‚fkeyle bakarak y•r•yordu. Zihni, d•ş•ncesi bir ana nokta …evresinde toplanmaya başlamıştı; bunun ger…ekten bir ana nokta olduğunu kendisi de duyumsuyor-du; ve bu ana noktayla ilk kez -hatta belki de iki aydan beri ilk kez- basbaşa kaldığını g‚r•yordu. 140 İ…inde m•thiş bir ‚fke dalgası y•kseliyordu. "Allah belŽsını versin, b•t•n bunların, her şeyin Allah belŽsını versin!" diye d•ş•nd•. "Madem ki başladık, ‚yleyse yapacak bir şey yok demektir; ama bu başlayan yeni hayatın da Allah belŽsını versin! Tanrım! Nasıl da aptalca her şey!.. Nasıl yalanlar s‚yledim, nasıl da al…aldım bug•n! İlya Petrovi… denilen iğren… herifin karşısında ne yaltaklıklar yaptım, ne numaralar …ektim!.. Ne sa…ma! Herkesin, hatta kendi


yaptığım yaltaklıkların, dalkavuklukların... her şeyin i…ine t•k•rm•ş•m! Sorun bunlar değil, hem de hi… değil.." . Birden durdu, yeni, hi… beklenmedik, son derece yalın bir soru bir arıda d•ş•ncelerini darmadağın etti, acı bir şaşkınlık verdi: "Eğer b•t•n bu işleri aptallıkla değil de bilin…le yaptıysan, eğer ger…ekten de belirli, sarsılmaz bir amacın var idiyse, ni…in şu ana kadar daha para …antasının i…ine bile bakmadın ve bunca acı, bunca al…alma uğruna eline ge…enin ne olduğunu bile ‚ğrenmedin? B‚ylesine iğren… ve al…ak…a bir işi bilin…li olarak ni…in yaptığını hŽlŽ bilmiyorsun? Daha az ‚nce para …antasını da, y•z•n• bile g‚rmediğin b•t•n ‚teki şeyleri de suya atmak istiyordun... Nedir b•t•n bunların anlamı?" Evet, bu b‚yle; bu hep b‚yle. Aslında o bunun b‚yleliğini eskiden de biliyordu ve soru onun i…in hi… de yeni değildi. Geceleyin suya atma kararını verirken, ille de b‚yle olması gerekirmiş, başka t•rl• olamazmış gibi, hi… ikirciklenmeden, karşı koymadan onaylamıştı kararını... O, b•t•n bunları biliyor ve hatırlıyordu; hatta b•t•n bunlar ‚yle d•n kararlaştırılıvermiş şeyler de değildi, daha kocakarının evinde, sandığın i…indekileri ceplerine doldururken verilmiş bir karardı bu.~ Evet, b‚yleydi!.. Sonunda can sıkıntısıyla, "Šok hastayım da, ondan b‚yle oluyor" diye d•ş•nd•. "Kendi kendimi yiyip bitiriyorum, acı …ektiriyorum kendime. ˆstelik ne yaptığımın da farkında değilim... D•n de, ‚nceki g•n de, ondan ‚nce de hep kendi kendime işkence ettim. İyileşeceğim... ve artık kendime acı …ektirmeyeceğim... Ama ya bir de iyilesemezsem? Tanrım! B•t•n bunlardan ‚ylesine bıktım ki!.." 141 Durmaksızın y•r•yordu. Nasıl olursa olsun a…ılmak, kendine gelmek, kendini toparlamak i…in karşı konulmaz bir istek duyuyordu i…inde. Ama ne yapması gerektiğini bilemiyordu. Ge…en her dakikayla birlikte, yeni, belirlenemez bir duygu sarıyordu b•t•n benliğini: bu, …evresindeki her şeye, karşılaştığı herkese karşı duyduğu sonsuz bir tiksinmeydi; kinle dolu, bitmez t•kenmez, nerdeyse fiziksel bir tiksinme... Yolda rastladığı herkes tiksinti veriyordu ona; herkesin y•z•, y•r•y•ş•, hareketleri tik-sin… geliyordu. Birisi kendisiyle konuşmaya kalksa, herhalde doğruca y•z•ne t•k•r•r, ya da belki de ısırırdı... Vasilyev adasında, k‚pr•n•n yanında K•…•k Neva rıhtımına gelince durdu. "İşte ‚ bu evde oturuyor..." diye d•ş•nd•. "İyi ama nasıl geldim ben buraya? Razumihin'e kendiliğinden gelmiş olamam... Yine o g•nk• hikŽye... Šok ilgin… buraya kendiliğimden mi geldim, yoksa yolum ‚ylece buraya mı …ıkıverdi? Her neyse, farketmez... O zaman da niyetlenmiştim ya... ˆ… g•n ‚nce, o g•n•n hemen ertesi g•n•... Razumihin'e gitmeye kalkmıştım... Ben de şimdi uğrarım... Uğrayamaz mıyım yani şimdi?.." Razumihin'in oturduğu beşinci kata …ıktı. Odasındaydı Razumihin, yazı yazıyordu, kapıyı kendisi a…tı. D‚rt aydır g‚r•şmemişlerdi. Sırtında …ok eski bir robd‚sembr, …ıplak ayaklarında terlik vardı: yıkanmamış, tıraş olmamıştı, sa…ları karmakarışıktı. Y•z•nde şaşkınlık okunuyordu. İ…eri giren arkadaşını tepeden tırnağa s•zerek: "Sen ha?" diye bağırdı, sonra sustu, bir ıslık …aldı: Raskolni-kov'un •st•ndeki pa…avraları farketmişti: "Demek bu kadar k‚-t•ledin ha? Şıklıkta beni bile geride bırakmışsın. Otursana, yo-rulmuşsundur!" Raskolnikov, kendisininkinden de k‚t• durumda olan muşamba kaplı sedire uzanınca, Razumihin birden arkadaşının hasta olduğunu farketti: "Sen olduk…a hastasın yahu, biliyor muydun bunu?" Elini uzatıp Raskolnikov'un nabzını dinlemeye başladı. Raskolnikov elini …ekti: "Gerek yok... Ben buraya ni…in geldim, biliyor musun: hi… ‚ğrencim yok bu sıralar... Biraz ders verebilseydim... Ama hayır, benim ders falan istediğim yok..." Razumihin onu dikkatle s•z•yordu: "Sen sayıklıyorsun yahu!"


"Hayır, sayıkladığım falan yok..." Raskolnikov sedirden kalktı. Yukarı …ıkarken Razumihin'i evde bulacağını, onunla y•zy•ze gelmek zorunda kalacağını hi… d•ş•nmemişti. Şu anda ise, kendi deneyimiyle anlamıştı ki, d•nyada kiminle olursa olsun y•zy•ze gelmek, onun en son isteyebileceği bir şeydi. B•t•n ‚fkesi kabarmıştı. Daha Razumihin'in eşiğinden adımını atarken kendine duyduğu ‚fkeden boğulacak gibi olmuştu, Birden: "Hoş…akal!" dedi ve kapıya doğru y•r•d•. "Dursana yahu! Amma tuhaf adamsın be!" "Yok!" dedi Raskolnikov, yeniden elini …ekerek. "Madem gidecektin, ne halt etmeye geldin!? Deli misin, nesin? Beni aşağılıyorsun bu davranışınla, izin veremem buna!" "Madem ‚yle, dinle: Senden başka bana yardım edebilecek kimseyi tanımadığım i…in sana geldim... Š•nk• sen ‚tekilerin hepsinden daha iyisin, yani daha akıllısın, doğru karar verebilirsin... Ama şu anda hi… kimseye, hi…bir şeye ihtiyacım olmadığını anlıyorum... Anlıyor musun? Hi…bir şeye..: Kimsenin, hi… kimsenin ne yardımına, ne ilgisine ihtiyacım var... Ben... yapayalnızım... Neyse, yeter artık! Beni rahat bırakın!" "Dursana be dilenci kılıklı, dursana be adam! İyice ke…ileri ka…ırmış! Bana g‚re hava hoş, ama dur da bir dinle: benim de ‚zel derslerim yok bu sıralar, zaten t•k•rm•ş•m ‚zel dersinin i…ine. Ama Bitpazarı'nda Heruvimov adında bir kitap…ı var, bu adam da kendine ‚zg• bir t•r ‚zel derstir. Ve ben onu beş ‚zel derse bile değişmem. Doğal bilimlerle ilgili birtakım broş•rler basıyor bu Heruvimov, ‚yle broş•rler ki, peynir ekmek gibi satılıyor hepsi de... Bunların adları bile bir alem! Sen hep benim aptal olduğumu s‚ylerdin, ama inan azizim, .benden de ahmak olanlar varmış! Adam cahil mi cahil, ama g•n•n modasına iyi uyuyor, ben de bu konuda kendisini kışkırtıyorum. İşte şurada iki formayı ge…en Almanca bir metin var, bana sorarsan şarlatanlık ki o kadar olur! †zetle, kadın insan mıdır, değil midir, onu 142 143 inceliyor. Ve tabii g‚rkemli bir bi…imde insan olduğunu kanıtlıyor. Heruvimov bu broş•r• kadın sorunu ile ilgili olarak yayınlayacak*. Ben de …evirisini yapıyorum. Adam bu iki formayı şişire şişire altı formaya …ıkaracak. Sayfanın yarısını kaplayan g‚sterişli bir de ad bulacağız ve elli k‚pekten satacağız tanesini! İyi satacaktır! Ševiri i…in bana forma başına altı ruble verecek, demek ki t•m• on beş ruble tutacak. Altı rublesini avans olarak aldım... Bunu bitireyim balinalar •zerine bir …eviri yapacağım. Daha sonra da Cenfessions'un** ikinci b‚l•m•nden sıkıcı birtakım dedikoduları …evirmeyi kararlaştırdık: kimden duymuşsa duymuş, Heruvimov, Russo'nun da kendine ‚zg• bir Radis…ev olduğunu s‚yl•yor***. Ben de tabii bir şey s‚ylemedim, canları cehenneme! Ne dersin, "Kadın İnsan mıdır?" broş•r•n•n ikinci formasını versem …evirir misin? Eğer kabul ediyorsan iste metin, işte kŽğıt kalem -kŽğıt kalem bedava- ve işte •… ruble... Ben iki forma i…in altı ruble avans aldığıma g‚re, …evireceğin bir forma i…in bu altı rubleden senin payına •… ruble d•şer. Ševiriyi bitirince •… ruble daha alırsın. Bir şey daha var: l•tfen b•t•n bunları benim y‚n•mden bir yardımmış gibi niteleme. Hatta, tersine, sen daha kapıdan girerken, acaba Raskolnikov'un bana nasıl bir yardımı dokunabilir, diye d•ş•n•yordum. Bir kez benim imlŽm …ok k‚t•, ikincisi Almanca'da bazan ‚yle t‚kezliyorum ki, kimi yerleri olduğu gibi kafadan atıyorum. Yalnız bir şey var: benim uydurmalarım aslından daha g•zel oluyor; zaten beni avutan da bu... Ama kimbilir, belki de daha k‚t• oluyordur..? Her neyse, kabul ediyor musun …eviriyi?" Raskolnikov hi…bir şey s‚ylemeden Almanca metni ve •… rubleyi aldı, …ıkıp gitti, Razumihin bakakalmıştı ardı sıra. Ama Raskolnikov sokağa …ıkar …ıkmaz birden d‚nd• ve yemden Ra...kadın sorunu...: O yıllar Rusyasında ateşli tartışmalara yol a…mıştı. †zellikle "Sovremennik" dergisine bağlı yazarlar kadın haklarını coşkuyla savunuyorlardı (†rn., Šernişevski'nin "Ne


Yapmalı" adlı romanı), (Šev.) "Confessions": "İtiraflar": Jan Jak Russo'nun (1712-1778) ‚zyaşam ‚yk•sel yapıtı. Russo'nun ‚l•m•nden sonra yayımlanmıştır. (Šev.) ...Russo'nun da... Radis…ev...: Yani demokrat, aydınlanman devrimci. (Šev.) zumihin'in odasına …ıkarak Almanca metni ve •… rubleyi masanın •zerine bıraktı, yine hi…bir şey s‚ylemeden …ıkıp gitti. Sonunda …ileden …ıkan Razumihin: "Delirdin mi be adam!" diye bağırdı. "Ne bu, komedi mi oy-nuyorsun burada? Benim bile kafamın tasını attırdın! Madem bu oyunları oynayacaktın, ne diye geldin?" Raskolnikov merdivenlerden inerken: "Bana …eviri falan gerekli değil..." diye mırıldandı. Razumihin de yukardan: "Ne gerek sana peki? Şeytan mı?" diye bağırdı. Raskolnikov karşılık vermedi, sessizce merdivenlerden inmeye devam etti. "Baksana! Nerede oturuyorsun sen?" Bu soru da karşılıksız kaldı. . ' "Madem ‚yle, cehenneme kadar yolun var!.." Raskolnikov sokağa …ıkmıştı bile, Nikolayev k‚pr•s•nde karşı karşıya kaldığı …ok tatsız bir olay bir kez daha ve iyice kendine gelmesine neden oldu: yolda az kalsın bir kupa arabasının atları altında kalacaktı; arabacı …ekilmesi i…in kendisine birka… kez bağırmış, sonunda kam…ıyı sırtına şaklatmak zorunda kalmıştı. Delikanlı sırtına inen kam…ıdan ‚ylesine ‚fkeye kapıldı ki, bir anda kendisini korkulukların orada buluverdi (k‚pr•n•n neden yayalara ayrılmış b‚l•m•nde değil de, arabaların, işlediği b‚l•m•nde y•r•d•ğ• de belli değildi), ‚fkeyle dişlerini gıcırdattı. Gelip ge…enler g•l•şt•ler: "Oh olsun!" "Dolandırıcının biri besbelli..." "Sarhoş numarası yapıp kendilerini arabaların altına atıyorlar, ondan sonra işin yoksa uğraş dur..." "Sanatları bu, efendim, ge…imleri bu yoldan*." Raskolnikov k‚pr• korkuluğunun orada sırtını ovuşturup arabanın ardından ‚fkeyle bakarken, birden birinin avucuna O zamanki gazetelerde sık sık, Petersburglu "sefiller"in, sakatlık tazminatı alabilmek i…in kendilerini arabaların altına attıklarına ilişkin yazılar yeralı-yordu (Šev.) 145 para sıkıştırdığını hissetti. Bu, baş‚rt•l•, ayağında ke…i derisinden ayakkabılar bulunan yaşlıca bir t•ccar karısıydı; yanında da başı şapkalı, elinde yeşil bir şemsiye bulunan bir kız vardı, besbelli kızıydı. "İsa aşkına, kabul et!" diyordu kadın. Raskolnikov parayı aldı; kadınla kızı y•r•y•p gittiler. Bıraktıkları para yirmi k‚pekti. Giyim kuşamına ve haline bakıp onu bir yoksula, hatta sokaklarda Allah rızası i…in para toplayan profesyonel bir dilenciye benzetmişlerdi; kazandığı yirmi k‚peği ise, kadınların y•reğini sızlatan kam…ı vuruşuna bor…luydu. Yirmi k‚peği avucunda sıkarak on adım kadar y•r•d•, sonra saray y‚n•nden Neva'ya doğru baktı. G‚ky•z•nde bir tek bulut yoktu. Neva'nın sularıysa, onda pek az g‚r•len bir bi…imde, neredeyse mavimsi bir renk almıştı. Katedralin kubbesi ‚ylesine işiyordu ki, •zerindeki her s•s ayrıntılarıyla g‚r•lebiliyordu; zaten k‚pr• •zerinde n‚bet…i kul•besine yirmi adım uzaklıktan olduğunca, başka hi…bir yerden b‚ylesine g•zel g‚r•nmezdi katedral. Kam…ının acısı ge…miş ve Raskolnikov olayı unutmuştu: şu anda belirgin olmayan, ama tedirgin edici birtakım d•ş•ncelerle doluydu kafası. †ylece ayakta duruyor ve g‚zlerini kırpmadan uzaklara bakıyordu; …ok iyi bildiği bir yerdi burası. ˆniversiteye devam ettiği g•nlerde, daha …ok da eve d‚n•şlerinde, hep bu noktada durur, bu ger…ekten b•y•leyici manzarayı seyreder ve her seferinde de pek belirgin olmayan ve neyin nesi olduğunu pek …‚z•mleyemediği bir duyguya


kapılarak şaşırır kalırdı. Bu g‚rkemli manzara onda her zaman, a…ıklanması pek kolay olmayan soğuk bir etki bırakırdı; t•m•yle dilsiz ve sağırmış gibi gelirdi ona bu g‚zalıcı g•zellik. Kapıldığı gizemli ve i… karartıcı duygular onu şaşırtır, ne kendisine, ne de geleceğine g•venmediği i…in bu duyguların …‚z•mlenmesine girişmeyi hep ertelerdi. Şu anda birdenbire o eski kuşkularını, …‚z•ms•z kalan sorularını hatırlamış ve bu durum ona pek de rastgele gibi g‚r•nmemişti. Eskiden d•ş•nd•ğ• konuları şu anda da d•ş•necekmiş gibi, eskiden ilgilendiği manzaraya şu anda da aynı ilgiyi g‚sterecekmiş gibi aynı yerde durup oyalanıyor olmasını olduk…a tuhaf buidu. Buna hem g•lecek gibi oluyor, hem de derin bir acı duyuyordu. Şimdi b•t•n bu ge…miş, eski d•146 ş•nceleri, eski sorunları, eski konulan, eski izlenimleri, etkile-nimleri, t•m bu manzara, kendisi, her şey... her şey... aşağılarda, ayağının altındaki uzak birtakım derinliklerdeymis gibi g‚r•n•yordu. Sanki kendisi yukarılara u…muş ve her şey bir anda g‚r•nmez olmuştu... Dalgınca yaptığı bir el hareketi ona birden avucunda sımsıkı tutmakta olduğu parayı hatırlattı. Avucunu a…ıp paraya dikkatle baktı, kolunu geniş…e a…arak yirmi k‚peği suya fırlattı. Sonra evine doğru y•r•meye başladı. Şu anda herkesle ve her şeyle ilişkisini makasla kesmiş gibi hissediyordu kendisini. Odasına d‚nd•ğ•nde akşam oluyordu, demek ki altı saat gibi bir zaman ge…irmişti dışarda. Eve d‚nerken nerelerden, nasıl ge…miş, hi…bir şey anımsamıyordu. Hemen soyundu ve catlarcasına koşturulmuş bir beygir gibi titreyerek sedirine uzandı, paltosunu •zerine …ekti, kendinden ge…ercesine uykuya daldı... Duyduğu korkun… bir …ığlıkla zifiri bir karanlığa uyandı. Tanrım, bu nasıl …ığlıktı b‚yle! B‚yle anormal sesleri, b‚yle ulumaya benzer …ığlıkları, diş gıcırdatmaları, g‚zyaşlarını, dayak ve k•f•rleri ne g‚rm•ş, ne duymuştu. B‚ylesine bir kudurmayı, hayvanlaşmayı, d•ş•nse g‚z•nde canlandıramazdı. Her an dehşetten irkilerek, yattığı yerden doğrulup oturdu. Ama dayak, …ığlıklar, inlemeler, s‚vg•ler gitgide artıyordu. Birden şaşkınlıktan donacak gibi oldu: ev sahibi kadının sesi gelmişti kulağına. Kadın uluyor, inliyor, bağıra bağıra anlaşılmaz bir şeyler s‚yl•yor, artık d‚vmemeleri i…in yalvarıyordu; …•nk• merdivenlerde acımasızca d‚v•len ev sahibi kadından başkası değildi. Dayak atan adam da ‚ylesine ‚fkelenmiş, daha doğrusu ‚fkeden kudurmuş gibiydi ki, o da …abuk …abuk, tıkana tıkana, anlaşılmaz bir şeyler s‚yl•yor, ama sesi hırıltı gibi …ıkıyordu. Raskolnikov birden dalda yaprak gibi titredi: sesi tanımıştı; İlya Petro-vi…'in sesiydi bu. Buradaydı İlya Petrovi… ve ev sahibi kadını d‚v•yordu! Tekmeliyor, başını merdivenlere …arpa …arpa acımasızca d‚v•yordu kadını- duyulan …ığlıklardan, gelen seslerden bu a…ık…a anlaşılıyordu. Ne oluyordu b‚yle, d•nya tersine mi d‚nm•şt•? B•t•n katlarda kapıların a…ıldığı, kiracıların sahanlıklara •ş•şt•kleri duyuluyordu. Sesler geliyordu d‚rt yan147 dan. A…ılan kapılar, …arpılarak kapatılan kapılar, sesler, sesler... Raskolnikov durmadan, "Ama ni…in? Neden bunlar? Ve nasıl b‚yle..?" diye yineleyip duruyordu; cinlere tutulduğunu sanmaya başlamıştı. Ama hayır, sesler son derece netti, yanılması olanaksızdı. †yleyse şu anda kendisine de gelebilirlerdi... "Şey i…in... d•n olanlar hani... Aman Tanrım!" Kapıyı …engellemeye davrandı, ama kolunu kaldırmayı bile başaramadı, zaten bunun bir yararı da yoktu. İ…ine, nerdeyse t•m varlığını uyuşturan m•thiş bir korku …‚km•şt•... Ama işte bitmez t•kenmez bir on dakika s•ren bu cehennemi g•r•lt• dinmeye başlamıştı. Ev sahibi kadın inleyip ağlamaya, İlya Petrovi… ise g‚zdağı vermeye ve s‚v•p saymaya devam ediyordu. Ama işte sonunda İlya Petrovi… de susmuştu. "Aman Tanrım! Ger…ekten de gitti mi acaba?" Ve iste hŽlŽ inleyip ağlayarak ev sahibi kadın da gidiyordu... İşte . kapısı da g•r•lt•yle kapandı... İşte merdivenlerdeki insanlar da, kimi bağıra bağıra tartışarak, kimi fısıl fısıl konuşarak dairelerine …ekildi. Herhalde …ok kalabalıktı dışarısı, neredeyse b•t•n apartman halkı dışarı


uğramıştı. "Aman Tanrım! B•t•n bunlar olacak şey mi? Hem onun ne işi vardı burada, ne i…in gelmişti buraya?" Bitkin bir şekilde yatağına yığıldı, ama artık uyuyumadı. †mr•nce bilmediği bir acı, sonsuz bir dehşet i…inde yarım saat kadar d‚nd• durdu. Sonra birden odası ışığa boğuldu: bir elinde mum, bir elinde …orba kŽsesi Nastasya girdi i…eri. Dikkatle bakıp onun uyumadığ'nı g‚r•nce getirdiklerini masanın •zerine koydu. "D•nden beri ağzına bir lokma bir şey koymadın ve b•t•n g•n deli gibi dolaşıp durdun, hem de bu ateşle..." "Nastasya... Ev sahibini ni…in d‚vd•ler?" Nastasya ona dikkatle baktı: "Ev sahibini mi? Kim d‚vd•?" "Az ‚nce... yarım saat ‚nce yani. İlya Petrovi…... Komiser muavini... Merdivenlerde... Ni…in d‚vd• onu b‚yle? Ve ni…in gelmiş o adam buraya?" Nastasya karşılık vermedi, kaşları …atık onu uzun uzun s•z-. d•. Delikanlı bu bakışlardan rahatsız olmuş, hattŽ korkmuştu. 148 "Nastasya ni…in bir şey s‚ylemiyorsun?" dedi sonunda cılız bir sesle, •rkek •rkek. Nastasya duyulur duyulmaz bir sesle ve kendi kendine ko-. nuşur gibi: "Kan bunun nedeni..." dedi. "Hep kandan oluyor bunlar..." Raskolnikov bir anda .bembeyaz kesildi, duvara doğru geriledi: "Kan mı? Ne kanı?.." Nastasya hep ‚yle suskun, ona bakmaya devam ediyordu. Sonunda yine sert, kararlı bir sesle: "Ev sahibini kimse d‚vmedi" dedi. Raskolnikov g•…l•kle soluyordu. Nastasya'ya bakarak ve ‚ncekinden de •rkek bir sesle: "Ama ben duydum" dedi. "Uyumuyordum... İste şurada oturuyordum... Her şeyi duydum... Komiser muavini geldi, herkes merdivenlere …ıktı..." "Buraya kimse germedi. Kan bu sende bağıran. Kan akacak yer bulamayıp da karaciğerde tıkanır kalırsa, iste b‚yle hayal g‚rmeye baslar insan... S‚yle bakalım: yemek yiyecek misin?" Raskolnikov karşılık vermedi. Nastasya da …ıkmıyor, g‚zlerini ona dikmiş, ‚ylece duruyordu. "Nastasyacığım bana şu versene..." Nastasya aşağı indi, iki dakika sonra da beyaz bir toprak maşrapayla d‚nd•. Ama Raskolnikov'un hatırlayabildiği buraya kadardı. Sudan ancak bir yudum i…ebilmiş, geri kalanını g‚ğs•ne boşaltmıştı. Sonrası karanlıktı, kendini kaybetmişti. III Ancak t•m hastalığı s•resince kendinde olmadığı da s‚ylenemezdi; sayıklamalı, yarı bilin…li bir humma haliydi bu. Nitekim sonraları bu g•nlere ilişkin pek …ok şeyi hatırladığını g‚rd•. Bazen …evresinde bir s•r• insanın toplaştığını, kendisini bir yerlere g‚t•rmek istediklerini, bu konuda tartışıp kavga ettiklerini g‚r•r gibi oluyordu. Bazen de birden odasında yapayalnız kaldığını, herkesin kendisinden korkup …ekildiğini, yalnız arada bir 149 kapıyı aralayıp kendisine baktıklarını, aralarında bir şeyler konuşup g•l•şt•klerini, kendisiyle alay ettiklerini, g‚zdağı verdiklerini g‚r•r gibi oluyordu. Nastasya'yı sık sık yanında g‚rd•ğ•n• hatırlıyordu; bir başkasını daha hatırlıyor, ama …ok iyi tanıdığını sanmasına rağmen bunun kim olduğunu tam …ıkara-mıyordu; hattŽ bu nedenle •z•ld•ğ•, ağladığı bile olmuştu. Bazen bir aydır yatmaktaymış gibi geliyor, bazen, daha aynı g•n•n s•rmekte olduğunu sanıyordu. Ama onu, o işi t•m•yle unutmuştu. Buna karşılık hi… unutmaması gereken bir şeyi unuttuğunu her an hatırlıyor, hatırladık…a da acıyla inliyor, m•thiş ‚fkeleniyor, ulanılmaz bir korkuya kapılıyordu. B‚yle durumlarda yatağından fırlıyor, ka…mak istiyor, ama her seferinde de birisi onu durduruyor, o da yeniden bitkin d•ş•p kendini kaybediyordu. Sonunda bir g•n t•m•yle kendine geldi.


Sabah, saat on gibiydi. Hava eğer a…ıksa, sabahın bu saatinde g•neş hep bir şerit halinde odasının sağ duvarını yalayarak kapının yanındaki k‚şeyi aydınlatırdı. Yatağının yanında Nastas-ya ve kendisini merakla s•zen, hi… tanımadığı bir adam duruyordu. Sırtında kaftan bulunan, sakallı, gen…ten biriydi bu, g‚r•n•ş•ne bakılırsa artel •yesiydi*. Yarı aralık kapının gerisinde ev sahibi kadın g‚r•n•yordu. Raskolnikov yatağında doğruldu: "Bu kim, Nastasya?" Nastasya: "Šok ş•k•r kendine geldi!" dedi. Artel •yesi g‚r•n•şl• adam: "Kendine geldi!" diye doğruladı. Kapı aralığından bakmakta olan ev sahibi kadın Raskolni-kov'un kendine geldiğini ‚ğrenince hemen kapıyı kapatıp gizlendi. Son derece utanga…, sıkılgan bir kadındı bu; konuşmalara katılmak, a…ıklamalarda bulunmak onun katlanamayacağı şeylerdi. Kırk yaşlarındaydı, şişman, yağlı, kara kaşlı, kara g‚zl• bir kadındı. Şişmanlık ve tembelliğin verdiği sevecen bir havası vardı; sıkılganlık konusunda ise eşi benzeri yoktu. Raskolnikov bu kez doğrudan artel •yesi g‚r•n•şl• adama sordu: Artel: Kol g•c•ne dayanan meslek mensuplarının oluşturdukları bir t•r kooperatif. (Šev.) 150 "Siz... Kimsiniz?" Ama bu sırada kapı yeniden ardına kadar a…ıldı ve Razumi-hin g‚r•nd•; boyu uzun olduğu i…in hafif…e eğilerek girmişti i…eri: "Oda değil vapur kamarası!" diye bağırdı i…eri girerken. "Hep kafam tavana tosluyor. Bir de sen buraya ev diyorsun! Nasıl, kendine gelebildin mi kardeş? Şimdi Paşenka'dan duydum." "Daha simdi kendine gelebildi" dedi Nastasya. Artel •yesi g‚r•n•şl• adam da g•l•mseyerek doğruladı Nastasya'yı: "Daha şimdi kendilerine gelebildiler." Razumihin birden adama d‚nd• ve: "L•tfen kim olduğunuzu ‚ğrenebilir miyim?" dedi. "Benim adım Vrazumihin; herkesin s‚yleyegeldiği gibi Razumihin değil, Vrazumihin, •niversite ‚ğrencisiyim, bir soylunun oğluyum, bu da benim dostum. Siz de kim olduğunu s‚yler misiniz?" "Artel •yesiyim, buraya t•ccar Şelopayev tarafından bir is i…in g‚nderilmiş bulunuyorum." Razumihin masanın bir yanındaki iskemleye otururken, adama da ‚b•r iskemleyi g‚sterdi: "Buyrun, oturun." Sonra Raskolnikov'a d‚nerek devam etti. "Kendine gelmekle …ok iyi ettin, kardeş. Bug•n d‚rd•nc• g•n ki, ağzına bir lokma bir şey koymadın. Yalnızca birka… kasık …ay i…irebildik. İki kez Zosimov'u getirdim buraya. Zosimov'u hatırlıyor musun? Seni sıkı bir şekilde muayene etti ve hi…bir şeyin olmadığını s‚yledi. Sinirsel bir şeymiş... K‚t• beslenme sonucu sinir zayıflığı... Ama ge…ermiş... Aferim su Zosimov'Ž! Doğrusu esaslı başladı tedaviye!" Sonra yeniden artel •yesine d‚nd•. "Sizi tutmayayım, buyrun, ne istiyordunuz? Ha, Rodya! Artelden bu ikinci gelişleri, yalnız ilk gelen bu arkadaş değildi, bir baskasıydı ve biz kendisiyle iyi anlaşmıştık. Sizden ‚nce gelen kimdi?" "†nceki g•n geleni kastediyorsunuz herhalde? Aleksey Semyonovi…'ti, o da bizim arteldendir." "O sizden daha anlayışlıydı galiba, ‚yle değil mi?" "Evet, doğrusu kendileri benden daha g‚sterişlidirler." "Sizi kutlarım. Evet ne diyecektiniz?" Artel •yesi, Raskolnikov'a d‚nerek: "Sorun şu efendim" dedi: "Sizin de adını duyduğunuzu sandığım Afanasiy İvanovi… Vahruşin, annenizin ricası •zerine, ku151


ruluşumuz aracılığıyla adınıza bir para havalesi …ıkarmış bulunuyor. Afanasiy İvanovi…, yine annenizin ricası •zerine, kendinize geldiğinizde size otuz beş ruble verilmesini bildiren bir mektubu Semyon Semyonovi…'e vermiş. Bilmem haberiniz var mıydı?" Raskolnikov d•ş•nceli d•ş•nceli: "Vahruşin... Vahrusin.... Evet, hatırlıyorum" diye mırıldandı. "Duyuyor musunuz, t•ccar Vahruşin'i tanıyor" diye bağırdı Razumihin. "Demek ki kendinde olmaması gibi bir durum yok. G‚r•yorum ki, siz de anlayışlı bir adammışsınız!... Doğrusu akıllıca s‚zler dinlemek bayağı g•zel oluyor." "Evet efendim, Vahrusin... Afansiy İvanovi… Vahruşin... Anneniz kendisi aracılığıyla daha ‚nce de para g‚ndermişti size. İşte bu kez de anneciğinizin ricasını geri …evirmeyerek, Semyon Semyonovi…'e size otuz beş ruble vermesi i…in haber g‚ndermişler." "Bu kez de" s‚z•n• nasıl da fiyakalı s‚ylediniz! "Anneciğiniz" de fena değil... S‚yler misiniz l•tfen: sizce arkadaşım kendinde mi, değil mi?" "Bana g‚re hava hoş. Ama bir makbuz imzalaması gerekiyor." "Ondan kolay ne var! Nedir o elinizdeki, defter mi?" "Defter efendim, işte..." "Verin bana. Evet Rodya, sen de kalk bakalım. Ben seni tutarım. Şuraya bir imza …iziktiriver. Al kalemi, …•nk• kardeş, şu anda para bize havadan bile daha gerekli." Raskolnikov kalemi iterek: "Gerekli değil" dedi. . "Ne gerekli değil?" . "İmzalamayacağım." "Yahu, etme, makbuz olmadan olur mu?" "Bana... para gerekli değil..." "Sana para gerekli değil'ha! Atıyorsun kardeş, ben tanığım! Siz hi… merak etmeyin, dalga ge…iyor... Hasta olmadığı zaman da b‚yledir o... Siz kafası …alışan bir adamsınız, birlikte onu idare ederiz, daha doğrusu elini... tuttuğumuz gibi imzasını attırıveri-riz. Gelin, yardım edin bana..." "Bir başka g•n geleyim isterseniz..." "Yo, yo, ne diye bir kez daha zahmete katlanacaksınız..? Kafası …alışan bir adamsınız siz... E, Rodya, konuğu daha fazla tutmayalım... Bak, seni bekliyor" Ve Razumihin ger…ekten de Raskolnikov'un elinden tutup makbuzu imzalatmaya …alıştı. "Bırak, ben kendim imzalarım" dedi Raskolnikov ve kalemi alıp imzasını attı. Artel •yesi paraları verdi ve gitti. "Šok g•zel! Şimdi s‚yle bakalım kardeş, bir şey yemek ister miydin?" "İsterim." "Šorbanız var mı?" Baştan beri odada bulunan Nastasya: "Var, yalnız d•nk•" dedi. "Patatesli pirin… …orbası mı?" "Patatesli pirin… …orbası." "Nasıl, ezbere biliyorum değil mi? Hemen getir …orbayı, yanında …ay da olsun." "Simdi." Raskolnikov her şeye derin bir şaşkınlık ve anlamsız bir korkuyla bakıyordu. Hi… konuşmamaya ve daha sonra neler olacağını beklemeye karar vermişti. "Sanırım artık hayal g‚rm•yorum" diye d•ş•n•yordu, "ger…eğe benziyor b•t•n bu olanlar..." İki dakika kadar sonra Nastasya …orbayı getirdi, …ayın da biraz sonra hazır olacağını bildirdi. Šorbanın yanı sıra iki kaşık, iki tabak, tuzluk, biberlik, sığır eti i…in hardal, tertemiz bir sofra ‚rt•s• de getirmişti. B•t•n bunlar bu odada uzun bir s•redir b‚ylesine d•zenlilik i…inde g‚r•lmemiş şeylerdi.


"Fena değil. Baksana. Nastasyacığım. Praskovya Pavlovna iki sise de bira g‚nderseydi, hi… fena olmazdı hani... İ…erdik..." "Sen de az a…ıkg‚zlerden değilsin!" diye mırıldanan Nastasya biraları almaya gitti. Raskolnikov vahşi bir hayvan gibi b•y•k bir gerginlikle …evresini s•zmeye devam ediyordu. Bu arada Razumihin sedire onun yanına oturdu ve Raskolnikov'un onun yardımına hi… de ihtiyacı olmamasına rağmen, sol kolunu uzatıp bir ayı kabalı-ğıyla arkadaşının basını kucakladı, sağ eliyle de, ağzı yanmasın diye defalarca •flediği …orba dolu kaşığı arkadaşının ağzına g‚t•rd•. Ama …orba zaten ılıktı. Raskolnikov …orbayı iştahla i…meye başladı. Ama birka… kaşıktan sonra Razumihin birden durdu 153 ve …orbadan daha fazla i…ip i…emeyeceğini Zosimov'a danışmaları gerektiğini s‚yledi. Bu sırada Nastasya elinde iki şişe birayla i…eri girdi. "Šay ister misin?" "Evet." "Nastasya, fırla, …ay getir; herhalde artık …ay i…in de danışmamız gerekmiyor. Ama bak biracıklar burada işte!" Ge…ip kendi sandalyesine oturdu, …orbayı, sığır etini ‚n•ne …ekti ve g•nlerdir bir şey yememiş bir insan iştahıyla yemeğe başladı. Tıkabasa sığır etiyle dolu ağzında dilini d‚nd•rebildiğince; "Rodya, kardeş" dedi, "ben artık senin burada herg•n b‚yle yemek yer oldum. Senin ev sahibin Pasenka var ya, o g‚nderiyor bunların hepsini; doğrusu …ok candan ağırlıyor kadın beni. Bana ille de bir şeyler vermesi i…in direttiğim yok, ama verdiğinde karşı da koymuyorum. İşte Nastasya da …ayı getirdi. Nasıl da becerikli! Nastasyacığım, bira ister miydin?" "Nasıl da alay edersin insanla!" "Peki, …ay?" "Šay, olur." "Al …aydanlığı. Ama dur, senin …ayını "ben koyayım: ge… masanın başına." Bir anda y‚netimi eline aldı. Bir fincan …ay doldurdu, sonra bir ikincisini doldurdu. Yemeğini bırakıp sedire Raskolnikov'un yanına oturdu ve tıpkı az ‚nce yaptığı gibi sol koluyla arkadaşının basını doğrultup, sanki onun hastalıktan kurtulmasının can alıcı noktası bu •fleme isindeymiş gibi, b•y•k bir gayretle ve aralıksız •fleyerek cay .kaşığıyla hastaya …ay i…irmeye başladı. Raskolnikov kimsenin yardımı olmaksızın yatağında doğrulup kendi başına …ay i…mek bir yana; hatta kalkıp y•r•yebilecek kadar kendini iyi hissetmesine rağmen, susuyor ve Razumihin'e karşı koymuyordu. Ama tuhaf, hatta belki de hayvansı denilebilecek bir kurnazlık gelmişti aklına: bir s•re i…in, iyileştiğini, g•c•n•n yerine geldiğini gizlemek ve bakalım ne olacak diye beklemek istiyordu. Ama birden i…inde kabaran tiksintiyi tutamadı, on kasık kadar …ay i…tikten sonra, birden kaşığı itti, hır…ın bir savurusla başım Razumihin'in kolundan kurtarıp yastığa attı. Ger…ekten de tertemiz kılıflı, kuş t•y•nden bir yastık vardı ba154 sının altında. Bunu da farketmiş, bu da ‚zellikle dikkatini …ekmişti. Yeniden masaya ge…ip yemeğini yemeye ve birasını i…meye koyulan Razumihin: "Pasenka bug•n bize ahududu re…eli g‚ndermeli" dedi "bu adama i…ecek bir şeyler hazırlamamız gerek." "Nerden bulsun Pasenka sana ahududu re…elini?" diye sordu Nastasya; …ay tabağını acık avucunun beş parmağı •zerinde tutuyor ve …ayı ağzında tuttuğu "şekerin arasından" s•zerek i…iyordu. "Ahududu, dostum, bakkalda satılır. Biliyor musun Rodya, senin haberin yokken burada neler oldu neler? Adresini bile bırakmadan benden bir hırsız gibi ka…ıp gittiğin g•n, ‚yle bir ‚fkeye


kapıldım ki, seni arayıp bulmaya ve hakettiğin şekilde cezalandırmaya karar verdim. Hemen o g•n ise giriştim. Dolaş babam dolaş, ara babam ara! Şimdiki adresini unutmuştum, daha doğrusu hi… bilmiyordum. Eski oturduğun eve gelince, hatırladığım tek şey, bunun "Beş K‚se"de Harlamov'un evi olduğuydu. Haydi bakalım, bu kez de Harlamov'un evini ara! Derken, yanliş hatırladığımı, bu evin Harlamov'un değil, Buh'un olduğunu ‚ğrenmeyeyim mi? İnsan bazen sesleri nasıl da karıştırıyor! Neyse, bu iş daha da canımı sıktı. O ‚fkeyle ertesi g•n adres b•rosuna başvurdum ve... şimdi sıkı dur: iki dakika i…inde …ıkarıp bana adresini verdiler. Meğer oraya kayıtlıymışsın!" "Kayıtlı mıymışım?!" "Hem de nasıl... Oysa benden ‚nce birisi general Kobelyov'un adresim sormuştu, ne kadar aradılarsa bir t•rl• bulamadılar. Neyse uzun hikŽye. Buraya gelir gelmez senin b•t•n islerini, her şeyini ‚ğrendim; hakkında bilmediğim hi…bir şey yok. İşte Nastasya da biliyor: Nikodim Fomi…'le tanıştım, İlya Petrovi…'le de... Sonra,'kapıcıyla ve karakol sekreteri bay Aleksandr Grigoryevi… Zamyotov'la... Ve son olarak Pasenka ile tanışmak onuruna erdim; Nastasya da biliyor ya!" Nastasya anlamlı anlamlı g•lerek: "Kadını bastan …ıkardın!" dedi. "Sekeri bardağın i…ine koysanıza Nastasya Nikiforovna!" Nastasya g•lmekten kırılacaktı nerdeyse. "İt herif!" dedi; g•lmesi biraz yatışınca ekledi. "Nikiforovna değil, Petrova, benim adım." 155 "Birbirimize saygılı olalım. Neyse kardeş, başını ağrıtmayayım, burada senin hakkında yayılmış olan birtakım sa…ma ‚nyargıları k‚k•nden yok etmek i…in s‚yle esaslı bir şekilde hava attım, ama doğrusu Paşenka benden baskın …ıktı. Bu kadının b‚ylesine... Nasıl diyeyim... Avenante* olabileceğini hi… sanmazdım doğrusu. Sen ne dersin, ha?" Raskolnikov ağzını a…ıp tek kelime s‚ylemiyor, ama bakışlarını da Razumihin'den ayırmıyordu. Razumihin onun susuşuna hi… alınmamıştı, hatta kendisini onaylayan bir yanıt almışcası-na: , "Hatta her bakımdan... Her bakımdan kusursuz bir kadın" dedi. Konuşmadan anlaşılmaz bir zevk duyduğu belli olan Nas-tasya: "Seni al…ak herif seni!" diye s‚ylendi. "İşin k‚t• yanı su ki, kardeş, sen daha işi baştan yanlış tutmuşsun. Ona karşı davranışların b‚yle olmamalıydı. Değişik bir huyu var kadının. Neyse, bu huy meselesini daha sonra konuşuruz... Ama onu sana yemek g‚ndermemeye cesaret edebilecek hale nasıl getirdin, doğrusu meraka değer. Ya da meselŽ şu bor… senedi işi? †yle bu senedi imzalayabilmesi i…in insanın aklını ka…ırmış olması gerek! Ya da alalım kızıyla planlanan evlenme işini..? Her şeyi biliyorum! Farkındayım, eşeklik ediyorum, hassas yerlerine dokunuyorum: dangalaklığım i…in bağışla! Dangalaklık dedim de: şu Praskovya Pavlovna, kardeş, hi… de ilk bakışta sanıldığı kadar budalaya benzemiyor, ‚yle değil mi?" Raskolnikov başka yana bakarak, ama artık susmaktansa konuşmanın daha uygun olacağını d•ş•nerek, dişleri arasından: "Evet..." diye mırıldandı. Onun kendisine cevap vermesine sevinmişe benzeyen Razumihin: "†yle değil mi ama!" diye bağırdı. "Ama akıllı olduğu da s‚ylenemez, ‚yle değil mi? Ger…ekten, ger…ekten …ok tuhaf bir kadın! Doğrusu ben de ne yapacağımı şaşırdım!... Rahat rahat bir kırkında olmasına rağmen, otuz akımdayım, diyor... Vallahi, hakkı da yok değil! Sana yemin ederim ki, kardeş, daha …ok akla Avenante: (Fr.) Hoş, cazip, sevimli, (Šev.) 156


dayalı yargılarım var onun i…in, ama bunları metafizik bir bi…imde dile getiriyorum. Aramızda ‚yle birtakım işaretler kuruldu ki, cebir hi… kalır bunların yanında! Hi…bir şey anlamıyorum! Neyse, hepsi sa…ma şeyler bunların. Yalnız bir şey var: kadın baktı ki, sen ‚ğrenciliği bıraktın, ‚zel derslerini kaybettin, •st•n basın da b‚yle d‚k•lmeye başladı, kızının da ‚lmesi •zerine seni aile halkından saymak i…in ortada bir neden kalmadığını d•ş•nmeye başladı, birdenbire •rkt• senin anlayacağın. †te yandan sen de kabuğuna …ekilmişsin, hi… kimseyle bir ilişkin kalmamış, bu durum karşısında kadın, seni kapı dışarı etmeye karar verdi. Aslında …oktandır buna niyetliymis, ama elindeki senede a…ıyormuş. Bu b‚yleyken sen de, borcunu annenin ‚deyeceğine inandırmaya calısıyormuşsun onu..." "Al…ak…a birseydi ‚yle s‚ylemem..;. Annemin kendisi neredeyse dilenecek durumda... Evden kovmasınlar, yemek versinler diye uydurmuştum bu yalanı." "Šok da akıllılık etmişsin. Yalnız, şu saray danışmanı, aynı . zamanda da işadamı olan Bay Šebarov'un işin i…ine girmesi her şeyi alt•st etmiş. O olmasaydı, Paşenka bir başına hi…bir şey yapamazdı, …ok utanga… bir kadındır kendisi. Ama işadamında utanma olur mu? Tahmin edebileceğin gibi ilk işi,''Senette yazılı parayı kurtarabilir miyiz? diye sormak olmuş. Kadın da, 'Evet', demiş, '…•nk• onun ‚yle bir annesi var ki, y•z yirmi beş ruble • emekli aylığıyla ne yapar eder oğlunun borcunu ‚der; sonra yine onun ‚yle bir kızkardeşi var ki, kardeşi i…in k‚leliğe bile razı olur'. Eh, adamın dayandığı nokta da bu olmuş. Sen ne kıpırda-I yıp duruyorsun ‚yle Allah aşkına..? B‚ylece, kardeş, ben senin b•t•n gelmişini ge…mişini ‚ğrenmiş bulunuyorum. Kendisine yakın olduğun g•nlerde Pasenka'ya boşuna a…ılmamışsın. Seni sevdiğim i…in s‚yl•yorum... Sorun şu: d•r•st, duygulu insanlar i…tenlikle her bir şeylerini s‚ylerler, işadamları ise kulak kesilir, r duyduklarını …ıkarları y‚n•nde kullanırlar. Paşenka senedi s‚zde karşılığını alarak Šebarov'a ciro etmiş, o da utanıp sıkılmadan bunu tahsile koymuş, •şte ben b•t•n bunları, bu vicdansızlıkları ‚ğrenince, Šebarov denilen adama esaslı bir şekilde …ıkışmaya j hazırlanıyordum ki, sorunu Paşenka ile aramızda …‚z•mleyi-i verdik. Senin parayı ‚deyeceğine kefil oldum ve Pasenka'ya se-1 netle ilgili olarak başlatılan işlemleri durdurmasını s‚yledim. 157 Duyuyorsun değil mi kardeş, sana kefil oldum? Šebarov'u …ağırdık, a…ıktan bir on ruble verip senedi kendisinden geri aldık.' işte su anda bu senedi size takdimle şeref duyuyorum, artık s‚z•n•z senet yerine ge…mektedir, buyrun alın ve usul•nce yırtın." Razumihin senedi masanın •zerine bıraktı; Raskolnikov g‚z ucuyla s‚yle bir baktıktan sonra hi…bir şey s‚ylemeden başını duvardan yana d‚nd•rd•. Razumihin g•cenir gibi oldu. Bir dakika kadar kimse konuşmadı, sonra Razumihin: "Anlaşılan gene bir dangalaklık yaptım kardeş" dedi. "Seni biraz eğlendirmek, gevezelik ederek oyalamak istemiştim. Ama anlaşılan canını sıktım." Raskolnikov karşılık vermedi, bir dakika kadar sustuktan sonra, başım …evirmeden sordu: "Sayıkladığım sıra g‚r•p de tanıyamadığım sen miydin?" "Bendim hatta bu y•zden ‚yle ‚fkelendin ki... Hele Zamyo-tov'u getirdiğimde...!" Raskolnikov hızla başını …evirdi, g‚zlerini Razumihin'e dikti: "Zamyotov'u mu? Karakol sekreterini? İyi ama ni…in?" "Dur yahu, ne heyecanlanıyorsun..? Seninle tanışmak istedi; kendisi istedi, …•nk• senden epey s‚z ettik kendisiyle... Yoksa senin hakkında bunca şeyi nasıl ‚ğrenebilirdim? Doğrusu, kardeş, yaman adam, hatta olağan•st•... Tabii, kendince... Şimdi dostuz kendisiyle, hemen her g•n g‚r•ş•yoruz. Ben de bu semte tasındım da... Tabii, senin haberin yoktu? Yeni taşındım daha. Kendisiyle bir iki kez Laviza'ya gittik. Laviza'yı hatırlıyor musun? Hani şu Laviza İvanovna canım..?" "Birşeyler sayıkladım mı?" "Hem de nasıl! Kendinde değildin ki!.." "Neler sayıkladım?" "Hayda..! Neler sayıklamış! Ne sayıklayacaksın yahu..! Hadi bakalım, kardeş, kaybedecek zamanımız yok, hemen isimize bakalım." Razumihin iskemlesinden kalkıp kasketini aldı. "Neler sayıkladım?"


"Amma •steledin ha! Yoksa bir gizini a…mış olmaktan rnı korkuyorsun? Korkma, kontes hazretleri •zerine hi…bir şey s‚ylemiş değilsin!.. Birtakım buldoglardan, k•pelerden, zincirler158 den, Krestovski adasından, sonra bir kapıcıdan, Nikodim Fo-rni…'ten, komiser muavini İlya Petrovic'ten ve bunlara benzer daha bir s•r• şeyden s‚z ettin durdun. Sonra efendim …oraplarınızla …ok ilgilendiniz, …ok! Durmadan, …oraplarımı isterim, …oraplarımı verin deyip durdunuz. Zamyotov k‚şe bucak arayıp …oraplarınızı buldu ve bu pis şeyleri y•z•kl•, kremli elleriyle tutup kendisi size verdi. Ancak b‚ylece yatıştınız ve bu pis pa…avraları yirmi d‚rt saat elinizden bırakmadınız. Onca …ektik de elinizden kurtaramadık. Su anda da herhalde yorganınızın altında bir yerlerdedirler. Sonra, neredeyse ağlamaklı, pantolon pa…alarınızdan sarkan birtakım ipliklerden s‚z edip, bu iplikleri istediniz. Hangi iplikler, ne pantolonu? diye sorduk, hi…bir şey ‚ğrenemedik... İste b‚yle! Şimdi işimize bakalım. Şurada otuz-beş ruble var. Onunu ben alıyorum, iki saat sonra hesabını getiririm. Bu arada Zosimov'a da haber g‚nderirim, aslında kendiliğinden gelmesi gerekirdi, saat on biri ge…ti …•nk•. Siz de, Nastenka; ben yokken sık sık hastamızı yoklayın, su ya da başka bir şey isteyip istemediğini sorun... Ben de şimdi Paşenka'ya gerekenleri s‚ylerim, Hoş…akalın!" Razumihin …ıkınca, Nastasya: . "Şuna bak, Paşenka diyor Praskovya-Pavlovna'ya!" diye s‚ylendi. "Tilki suratlı herif!" Sonra kapıyı a…ıp aşağıları dinledi. Ama dayanamayarak kendisi de aşağı indi; Razumihin'in ev sahibi kadınla neler konuştuğunu pek merak ediyordu. Nastasya'nın Razumihin'e hayran olduğu a…ık…a belli oluyordu. Nastasya da …ıkıp odada yalnız kalır kalmaz, hasta, •zerindeki yorgam fırlatıp attı ve hemen yataktan kalktı. İ…ini yakıp kavuran bir sabırsızlıkla beklemişti herkesin …ıkıp gitmesini; bir an ‚nce ise girişmek istiyordu. Ama yapacağı is neydi? Az ‚nce yataktayken aklında olan şeyi, sanki bile bileymis gibi, kalkar kalkmaz unutmuştu. "Tanrım! Bana bir tek şeyi s‚yle: her şeyi biliyorlar mı, yoksa daha bilmiyorlar mı? Belki de her şeyi biliyorlar da, yattığım s•rece benimle alay etmek i…in bildiklerini gizliyorlar? Sonra birden odaya girecekler ve olup bitenleri ne zamandır bildiklerini s‚yleyiverecekler... Ne yapayım şimdi ben? Hay aksi! Daha demin aklımdaydı yapacağım şey, şimdi, sanki kasten unuttum!.." 159 Odanın ortasında dikiliyor ve acılı bir.şaşkınlıkla,…evresine bakmıyordu. Kapıya gitti, a…ıp dışarıyı dinledi. Ama yapacağı şey bu değildi. Birden duvar kŽğıdının delik olduğu k‚şeye atıldı, elini delikten sokup yokladı, kŽğıdı g‚zden ge…irdi. Hayır, bu da değildi yapacağı. Sobaya gitti, kapağını a…ıp k•lleri karıştırmaya başladı; pantolon pa…alarından kestiği ipliklerle, yırtık cep astarı attığı gibi ‚ylece duruyordu; demek kimse sobaya bakmamıştı! Birden, Razumihin'in az ‚nce s‚z•n• ettiği …oraplarım hatırladı. Ger…ekten de yorganın altındaydı …orapları; ama o g•nden beri her ikisi de ‚ylesine kirlenmiş, eskimişti ki. Zamyotov'un hi…bir şey farkedememesi son derece doğaldı. "Zamyotov mu?.. Karakoldaki polis... Acaba ni…in …ağırmışlardı beni karakola? Šağın kŽğıdı nerede? Galiba olayları birbirine karıştırıyorum... Beni bug•n …ağırmadılar ki oraya... Hem giderken …oraplarımı g‚zden ge…irmiştim ben... Şimdiyse... Şimdi hastayım... Hastaydım yani... İyi ama Zamyotov ni…in geldi buraya? Razumihin ne i…in getirdi acaba onu?" Bitkin bir halde yatağına oturdu. "Ne oluyor? HŽlŽ sayıklıyor muyum/yoksa b•t•n bu olanlar ger…ek mi? Galiba ger…ek... Evet, hatırladım: ka…mam gerek! Hemen, hemen ka…mam gerek! İyi ama..! nereye? Elbiselerim nerede? Ayakkabılarım da yok! Kaldırmışlar! Saklamışlar! Anlıyorum! Ama paltom iste şurada, g‚rmemişler! Šok ş•k•r, paralar da masanın •zerinde! İste senet de burada! Paraları alıp giderim, başka bir daire tutarım kendime, beni bulamazlar!.. İyi ama, ya adres b•rosu?.. Bulurlar! Razumihin bulur!. En iyisi t•mden gitmek... Uzaklara... Amerika'ya... Hepsine


t•k•r•p gitmek..! Senedi de almalı... Orada işime yarayabilir. Başka ne alsam acaba? Hasta olduğumu sanıyorlar benim! Kalkıp y•r•-yebildiğimden haberleri yok! Hah-hah-ha! Her şeyi bildiklerini g‚zlerinden anladım! Yalnız şu merdivenlerden nasıl ineceğim? Ya aşağıya bir g‚zc•, bir polis diktilerse? Bu ne, …ay mı? A, yarım şişe de bira var burada! Hem de buz gibi!.." İ…inde bir bardak kadar bira kalmış olan şişeyi kaptı, i…indeki ateşi s‚nd•rmek ister gibi, hepsini bir dikişte i…ti. Ama daha bir dakika ge…meden biranın basına vurmasıyla, sırtında hafif, hatta tatlı bir •rperme duydu. Yatıp •st•ne yor-• anı …ekti. Zaten dağınık, kopuk d•ş•ncelerle dolu olan kafası 160 t•mden bulutlandı. B•y•k bir zevkle başını yastığa bırakıp, yırtık paltosu yerine •zerine ‚rt•lm•ş bulunan yumuşacık yorgana -sarıldı, hafif…e i… …ekip derin, sağlıklı bir uykuya daldı. Odasına birinin girmesiyle uyandı; g‚zlerini a…tı, Razumi-hin'i g‚rd•. Razumihin kapıyı ardına kadar a…mış, eşikte duruyordu, i…eri girip girmemekte kararsız gibiydi. Raskolnikov hızla yatağında doğruldu, bir şeyler hazırlamak istercesine Razumi-hin'e baktı. "Demek uyumuyorsun? †yleyse, giriyorum i…eri!" Merdivenlerden aşağı bağırdı: " Nastasya, paketi getirsene!.. Simdi hesabını veririm!.." Raskolnikov •rkek bakışlarla …evresini s•zerek: "Saat ka…?" diye sordu. . "Esaslı uyudun kardeş. Akşam oldu, saat nerdeyse altı olacak... Altı saatten fazla uyudun." "Aman Tanrım! Ne yapmışım ben?" "Ne yapacaksın, sağlıklı bir uyku …ektin! Bir yere acelen mi vardı, yoksa bir randevuya falan mı yetişecektin? Artık b•t•n zamanlar bizim. ˆ… saattir seni bekliyorum; iki kez yokladım, uyuyordun. İki kez Zosimov'a gittim: yoktu, bulamadım kendisini. Neyse, ‚nemli değil, gelir! Sonra, ufak tefek birka… işim vardı, onları yoluna koydum. Bug•n artık t•mden taşındım. Dayımla... Dayım var simdi yanımda, onunla birlikteyiz... Neyse, bırak bunları da işimize bakalım... Nastenka, versene paketi... Şimdi her şeyi yoluna koyarız... E, kardeş, kendini nasıl hissediyorsun?" "İyiyim, hasta falan da değilim... Razumihin, …oktan beri mi buradasın?" "Dedim ya, •… saat seni bekledim diye..." "Hayır, daha ‚nce?" "Ne olmuş daha ‚nceye?" "Ne zamandır odama girip beni y•kl•yorsun?" "Az ‚nce anlattım ya..." Raskolnikov d•ş•nceye daldı. Bir d•şt• sanki b•t•n bu olup bitenler, tek başına hatırlayamıyor, soran g‚zlerle Razumihin'e bakıyordu. "Evet hatırlayamıyor" dedi Razumihin," unutmuş! Demin de anlamıştım bunu zaten... Daha tam anlamıyla kendine geleme161 eliğini... Ama bu uyku sana …ok iyi geldi, toparlandın, g‚zlerinden, bakışlarından belli. Aferin!.. Evet, şimdi isimize bakalım! Bak nasıl her şeyi hatırlayacaksın! Şunlara bir g‚z at hele, yakışıklım!" B•y•k ilgi g‚sterdiği anlaşılan paketi …‚zmeye başladı. "Biliyor musun kardeş, en …ok da bu durum i…ime dert olmuştu. Yani seni doğru d•r•st Dir adam kılığına sokmak... Evet, işe girişiyoruz. Yukardan başlayalım. Şu kasketi g‚r•yor musun?" Paketten olduk…a g•zel, ama yine de ucuz ve sık rastlanan bir kasket …ıkardı. "İzin verir misin, bir deneyelim?" Raskolnikov aksi aksi: "Yok" dedi, sonra... "Hayır, Rodya'cığım, hi… karşı koyma, sonra …ok ge… kalmış oluruz. Ve gece benim g‚z•me uyku girmez. Š•nk• ‚l…•n• bilmediğimden gelişi g•zel aldım." Kasketi giydirdi, olduğunu g‚r•nce sevin…le haykırdı: "†l…• •zerineymiş gibi oturdu! Şapka, kardeş, insanın giyim kuşamında en ‚nemli par…adır, say İ…i, bir t•r tavsiye mektubu... Tolstyakov adlı bir


arkadaşım vardı, herkesin şapkasıyla bulunduğu genel bir yere girerken, hep şapkasını …ıkarırdı. Bu durumu herkes onun k‚lece duygulara sahip olmasıyla a…ıklardı; oysa arkadaşım zorunluluktan yapardı bunu, başında kuş yuvası gibi bir şapka taşımaktan utanırdı. Zaten …ok utanga… bir adamdı! Baksana Nastyonka, sen olsan şu iki şapkadan hangisini se…erdin: şu Palmerston'u* mu (nedense Palmerston adını taktığı Raskolnikov'un bi…imini yitirmiş uzun, yuvarlak şapkasını g‚sterdi), yoksa şu kuyumcu ‚zeniyle dikilmiş pırlanta gibi şapkayı mı? Bil bakalım Rodya, ka…a aldım bu kasketi?" Raskolnikov'un cevap vermediğini g‚r•nce soruyu Nastasya'ya y‚neltti: "Nastasya'cığım?" "Herhalde bir yirmi k‚peği vardır..." dedi Nastasya. "Ahmak!" dedi Razumihin, i…erlemiş." Değil bu şapkayı, seni bile vermezler yirmi k‚peğe! Tam seksen k‚pek bayıldım! O da kullanılmış olduğu i…in! Yalnız koşullu aldım: bunu eskit, seneye yenisini veririz, dediler! İster inanın, ister inanmayın! Evet, şimdi de -lisede dediğimiz gibi hani,- gelelim Amerika Birleşik * Palmerston : XIX. yy.ın ilk yarısında yasayan İngiliz devlet adamı, ticaret ve sanayi burjuvazisiyle aristokrasinin bir kısmının …ıkarlarının savunuculuğunu yapan Whings partisinin lideri Lord Palmerston (1784-1865) (Šev.) 162 Devletleri'ne... Hemencecik s‚yleyeyim. Rodya, pantolonla ‚v•nebilirim..! "'Ve Razumihin, Raskolnikov'un ‚n•ne y•nl• kumaştan gri bir pantolonu yaydı. " Biraz kullanılmış olmakla birlikte, şahane bir pantolon: ne bir deliği var, ne de lekesi... Ve aynı renkte bir yelek, tam modaya g‚re... Kullanılmış olma sorununa gelince, doğrusunu istersen bu bence daha bile iyi: …•nk• kullanılmış eşya yumuşacık olur, rahat eder v•cut i…inde. Biliyor musun, Rodya, bana kalırsa insanların toplum i…inde y•kselmeleri, onlarım mevsime uymalarına bağlı bir şey. Ocak ayında kuşkonmaz istemezsen, birka… rubleni c•zdanında alıkoymuş olursun. Şu aldığım eşyalar i…in de aynı şey s‚z konusu. Simdi yaz. mevsimindeyiz değil mi, ben de tam bir yaz alış verişi yaptım. Š•nk• g•z•n nasıl olsa bunları atmak ve yerlerine daha sıcak tutan giysiler bulmak gerekecek... O zamana kadar da bunlar şıklıklarını yitirmeseler bile, ‚zensiz kullanılmaktan eskiyip gidecekler.. Evet, hadi bir kestir bakalım, ka… para vermiş olabilirim bunların hepsine? Bir şey s‚ylemiyor musun? İki ruble yirmi beş k‚pek! Şapka i…in s‚z konusu olan koşul, bunlar i…in de ge…erli: bunları eskitince, seneye yemlerini bedavaya alacaksın. Fedyavey'lerin d•kkanındaki alışverişin, esası budur: bir kez para verip de satın aldığın bir şey, sana hayatın boyunca dayanır ve sen de bir daha onların d•kkŽnına uğramazsın. Evet, simdi ayakkabılara gelelim! Nasıl ama? Doğru, kullanılmış oldukları belli, ama sen yine de iki ay giyebilirsin. Š•nk• iş…iliği de, malzemesi de Avrupa'dır. İngiliz el…ilik kŽtibi ge…en hafta bitpaza-rında satmış, topu topu altı g•n giymiş adam, paraya ihtiyacı olmuş, satmış... Fiyatı bir bu…uk ruble, nasıl, iyi mi? Nastasya: "Ya ayağına uymazsa?" dedi. ''Uymazsa mı! Peki bu ne?" Razumihin cebinden Raskolnikov'un her yanı .kurumuş …amurla kaplı eski ayakkabısını …ıkardı." Yanıma bunu alıp da gittim, bu iğren… şeyin ‚l…•s•ne uyduğunu g‚rd•kten sonra aldım ‚ ayakkabıları. Šamaşır sorununa gelince... Bu konuda ev sahibi kadınla anlaştık. İste, •… g‚mlek: keten meten ama plastronları modaya uygun... B‚ylece... Seksen k‚pek kasket, iki ruble yirmi beş k‚pek elbise, •… ruble beş k‚pek eder hepsi. Ayakkabılar bir bu…uk ruble (ne ya-palım, …ok iyi oldukları i…in bu parayı verdim), toplam d‚rt ruble elli beş k‚pek... Šamaşırları da yuvarlak hesap beş rubleye an- . 163 lastik. Demek ki hepsi dokuz ruble elli beş k‚pek tutuyor. Geriye kalan kırk beş k‚pek, bakır beşlikler halinde burada, buyrun alın. B‚ylece, Rodya •st•n• basını t•m•yle yenilemiş olduk; buna paltonu da katıyorum, …•nk• palton hem daha giyilebilir, hem de g‚r•n•ş•nde ‚zel bir soyluluk olan bir palto bu. Herhalde Şarmer'de diktirilmiş olmasından ileri geliyor bu ‚zelliği!


Šorap ve benzeri k•…•k şeyleri de artık sana bırakıyorum: daha yirmibeş rublemiz var geride. Pasenka'ya ‚deyeceğin ev kirasını hi… d•ş•nme, dediğim gibi, sonsuz kredimiz var. Şimdi... İzin ver de su …amaşırlarını bir değiştirelim, herhalde •st•ndekilere de sinmiştir hastalığın..." Razumihin'in deminden beri zoraki bir komiklikle anlattığı , ••st baş alma hikŽyesini tiksintiyle dinlemiş olan Raskolnikov, elini ileri uzatarak: "Hayır, istemez!" diye s‚ylendi "Yo, kardeş, buna izin veremem" diye diretti Razumihin. "Ben boşuna mı taban teptim? Nastasyacığım, l•tfen utanmayı bırakın da yardım edin! Evet, b‚yle işte!" Karşı koymasına aldırmadan arkadaşının …amaşırlarını değiştirdi. Raskolnikov yatağın başucuna yığılırcasına kapandı, iki dakika kadar hi…bir şey s‚ylemeden durdu. "Daha epey bir s•re …ekilip gitmeyecek bunlar!" diye d•ş•nd•. Sonunda, duvara bakmaya devam ederek sordu: "Hangi parayla alındı b•t•n bunlar?" "Hayda..! Hangi parayla olacak yahu, senin kendi paranla. AnneninVahruşin aracılığıyla g‚nderdiği para... Hani Artel'den biri getirmişti..? Unuttun mu yoksa?" Raskolnikov y•z• asık, uzun uzun d•ş•nd•, sonra: "Evet, hatırlıyorum..." dedi. Razumihin'in kasları …atıldı, kaygıyla bakıyordu arkadaşına. Kapı a…ıldı, uzun boylu, iri yarı bir adam girdi i…eri. Raskolnikov bir yerlerden tanıyacak gibiydi adamı. Razumihin sevin…le bağırdı: "Zosimov! Hele ş•k•r gelebildin!" IV Zosimov uzun boylu, şişman bir adamdı: sinekkaydı tıraşlı tombul y•z• renksizdi. D•md•z sa…ları beyaz denilebilecek kadar a…ık sarı idi; tombul parmaklarında altın bir y•z•k g‚ze …arpıyordu; g‚zl•kl•yd•. Yaşı yirmi yedi vardı. ˆzerinde ince kumaştan, dokumlu, zengin bir pard‚s•yle, a…ık renk yazlık bir pantolon vardı. G‚mleği kusursuz, saat kordonu kocamandı. Hareketlerinde uyuşukluğa varan, bir yavaşlıkla, ‚zentili bir senli benlilik vardı. Gizlemek i…in onca …aba harcamasına karşın, kendini beğenmişliği her hareketinden belli oluyordu. Tanıdığı herkes onu …ekilmez bir kişi olarak niteler, ama işinin ehli olduğunu s‚ylerdi. "İki kez uğradım sana kardeş" diye bağırdı Razumihin, "g‚rd•ğ•n gibi hasta kendine geldi!" Hastanın yatağının ayak ucuna oturan ve oturur oturmaz da, ' yatağın olanak verdiği ‚l…•de yayılıveren Zosimov, Raskolni-kov'u dikkatle s•zerek: "G‚r•yorum, g‚r•yorum" dedi "E, şimdi nasılız bakalım?" "Hep b‚yle canı sıkkın duruyor" dedi Razumihin, "az ‚nce …amaşırlarını değiştirdik, nerdeyse ağlayacaktı." "Anlaşılıyor:.. Madem istemiyordu, daha sonra da değiştirebilirdiniz …amaşırlarını... Nabız harika! Başın hŽlŽ ağrıyor galiba?" '' Raskolnikov birden yerinden doğruldu, sinirli sinirli: "İyiyim ben" dedi," hem de …ok iyiyim!" Ama hemen sonra yeniden yastığının •zerine kapanıp duvardan yana d‚nd•. Zosimov g‚zlerini dikmiş, onu dikkatle s•zmeye devam ediyordu. "Šok g•zel... " dedi kayıtsızlıkla. "Her şey olması gerektiği gibi... Bir şeyler yedi mi bari?" Yemesi i…in neler verdiklerini anlattılar ve başka neler verebileceklerini sordular. "Her şey verebilirsiniz... Šorba, …ay... Mantar, salatalık, tabii yasak... Sonra sığır eti... Canım işte gevezeliğe ne gerek var!.." Razumihin'le bakıştı: "Şurup falan gibi şeyler de istemez... Ben yarın gene gelir g‚r•r•m... Hatta bug•n... Evet..." "Yarın akşam kendisini biraz gezdireyim istiyordum" dedi Razumihin." Yusupov Parkı'na, sonra 'Kristal Palas'a..."


"Yerinde olsam yarın onu hi… kıpırdatmazdım..." "Ama yine de... Neyse, daha sonra bir bakarız..." "Ben de tam bug•n yeni evime taşınmam şerefine arkadaşla-ra bir yemek verecektim... Şuraya, iki adım ‚teye tasındım... O 165 da gelebilseydi... Bir divana uzanır, aramızda bulunurdu!" Birden Zosimov'a d‚nerek sordu: "Sen geliyorsun, değil mi? Unutma bak, s‚z verdin!" "Ge… bir saatte belki gelirim. Neler hazırladın bakalım yemek i…in?" "Pek bir şey yok: …ay, votka, balık... Sonra, b‚rek... Biz bize . olacağız-.!" "Kimler yani?" "Hep bu -semtten kişiler ve ihtiyar dayımdan başka hepsi yeni tanışlar... Hoş, dayım da eski sayılmaz... Petersburg'a daha d•n geldi. Bazı işleri varmış... Kendisiyle d‚rt beş yılda bir g‚r•ş•r•z." "Ne iş yapar dayın?" "†mr•n• birtakım taşra kasabalarında posta m•d•rl•ğ• yaparak, acınası bir yaşam s•rerek ge…irdi... Şimdi altmış beş yaşında ve emekli... †yle uzun uzadıya s‚z• edilecek biri değil... Ama ben severim kendisini. Sonra, yine semtimizden sorgu yargıcı Porfiriy Petrovi… gelecek... Sen de tanırsın onu..." "O da akraban falan oluyordu galiba?" "Šok uzaktan... Ne o, y•z•n asıldı? Aranızda bir şey mi ge…mişti? Gelmeyecek misin yoksa?" "T•k•rm•ş•m Porfiriy Petrovi…'e, umurumda bile değil benim o adam!" "Eh, en iyisi de bu. Sonra, ‚ğrenciler, bir ‚ğretmen, bir memur, bir m•zisyen, bir subay, Zamyotov..." "S‚ylesene Allah aşkına" dedi Zosimov, "ne işiniz var sizin şu Zamyotov denen adamla? Senin ve -başıyla Raskolnikov'u g‚sterdi- onun..?" "Yahu ne yaman adamsın be! Ve b•t•n bu tersliklerin hep ilkeler, adına! Sanki ilkelerin, b•t•n heraketlerine y‚n veren bir zemberek oluşturmuş i…inde!.. Sen ve senin gibiler kendi iradenizle kımıldamaya bile korkarsınız!.. Benim i…inse bir adam iyiyse iyidir ve bu konudaki b•t•n prensibim bundan ibarettir... Başka bir şey d•ş•nmem... Zamyotov harika bir adam!.." . "Ve r•şvet…inin biri!" "Ne olmuş r•şvet…iyse? Ne olmuş!" Razumihm sinirlenmiş, bağırıyordu, yalnız sinirliliği pek doğal değildi: "R•şvet…i yanını ‚v•p, kendisini bu nedenle beğendiğim.! mi s‚yledim sana? Ben 166 onun yalnızca kendine g‚re iyi bir adam olduğunu s‚yledim. Hi…bir eksiği bulunmasın diye bakacak olursak, d•nyada ka… tane iyi insan kalır dersin? Bu a…ıdan bakacak olursak, b•t•n işkembemle birlikte benim i…in verseler verseler bir baş pişmiş soğan verirler; onu da, seni de kendime katarsam verirler..." "Bu …ok az olur senin i…in, bana g‚re sen iki bas soğan edersin..." "Bana g‚reyse sen bir baş anca edersin! Şu yaptığın esprilere bak! Zamyotov daha …ocuk; biraz sa…larını …ekeceğim, o kadar. Š•nk• onu yola getirmek i…in itip kakmak değil, okşamak gerek. İnsanlar, hele de …ocuksalar, itip kakmakla yola gelmezler... Šocuklara karşı ise, bir kat daha ‚zenli olmalı... Sen ve senin gibi ilerici kafasızların hi…bir şeyden anladığınız yok! Başkalarına saygı duymazsınız, kendi kendinize kırılırsınız... Hem eğer ille de bilmek istiyorsan, s‚yleyeyim, evet, Zamyotov'la ortak bir sorunumuz var." "Neymiş bu ortak sorununuz?" "Su sıvacı, daha doğrusu boyacı hikŽyesi... Šekip kurtaracağız adamı bu işten... Zaten ortada telaşlanacak bir durum da kalmadı. Her şey apa…ık ortaya …ıkmış bulunuyor... Bizimki yalnızca katkıda bulunmak..!" "Ne boyacısı bu? Ne olmuş boyacıya?"


"Nasıl, anlatmadım mı sana? Ger…ekten mi? Belki de yalnız baş tarafını anlatmısımdır... Şu tefeci, dul kocakarı var ya, onun ‚ld•r•lmesi hikŽyesi... Simdi bir de boyacı karıştı bu işe..." "Evet, daha ‚nce de duymuştum bu cinayeti. HattŽ epey de ilgimi …ekmişti... Bir ara... Gazetelerde okumuştum... Aslında..." Bu sırada birden Nastasya lŽfa karıştı: "Lizaveta'yı ‚ld•rd•ler... " dedi. Raskolnikov'a s‚ylemişti bunu. Konuşmalar s•resince odada kalmış, kapıya yaslanmış olarak konuşulanları dinlemişti. Raskolnikov duyulur duyulmaz bir sesle: "Lizaveta'yı mı..? "diye mırıldandı. "Lizaveta canım..! Hani şu satıcı kadın, aşağıya gelir giderdi... Šamaşır yıkardı, senin de bir kez g‚mleğini yıkamıştı hattŽ..." Raskolnikov duvardan yana d‚nd•. Beyaz …i…ekli, kirli sarı bir kŽğıtla kaplıydı duvar. Kahverengi taramaları olan şeklini yitirmiş bir …i…ek se…erek, ka… yaprağı olduğunu, yapraklarının 167 kenar tırtıllarının bi…imini, ve her yaprakta ka… tarama bulunduğunu incelemeye koyuldu. El ve ayaklarının uyuştuğunu, v•cudundan kopmuş…asına hissizleştiğini duyuyor, ama kımıldamaksızın, inatla …i…eğe bakmaya devam ediyordu. Zosimov, Nastasya'nın gevezeliğine canının sıkıldığını a…ık…a belli ederek: "E, ne olmuş boyacıya? " diye sordu. . Nastasya i…ini …ekerek sustu. Razumihin heyecanla kaldığı yerden devam etti. "Onu da katil zanlısı olarak tutuklamışlar!" "Herhangi bir delil var mı?" "Ne delil, ne bir şey..! Ama onlara sorarsan esaslı delililer var ellerinde, tabii bunlara delil denilebilirse! Aslında kanıtlanması gereken nokta da burada! Hani başta kuşkulanıp tutukladıkları iki kişi vardı ya... Neydi adları..? Koh'la Pestriyakov... Tıpkı on-larınkinde olan durum tekrarlanıyor burada da... Allah kahretsin! Nasıl da sersemce ele alıyorlar bu işleri! Dışardan birisine bile ne kadar iğren… g‚r•n•yor! Pestryakov belki bug•n bana uğrayacak... Aklıma gelmişken Rodya, bu işi sen de biliyorsun. Sen hastalanmazdan ‚nce olmuştu. Hani karakolda bu olaydan s‚z ederlerken, d•ş•p bayılmıştın, işte ondan bir g•n ‚nce..." Zosimov merakla Raskolnikov'a bakıyordu. Raskolnikov'sa kımıldamamıştı bile. Zosimov: "Biliyor musun Razumihin," dedi, "durup dinlenmek nedir bilmeden, her işin peşinden koşturan bir insansın sen..." Razumihin masaya bir yumruk indirerek: "†yle olsun! " diye bağırdı."Ama biz yine de …ekip kurtaracağız onu bu pis işten! Burada insanın en ağırına giden ne biliyor musun? Onların yalan s‚ylemeleri değil; yalan her zaman bağışlanabilir; tatlı bir şeydir …•nk• yalan ve insanı ‚n•nde sonunda ger…eğe g‚t•r•r. Burada insanın ağırına giden şey, onların yalan s‚ylemeleri değil, s‚yledikleri yalana kendilerinin de inanmaları... Porfiri'ye saygı duyarım ama... Onların ilk şaşırdıkları nokta neydi? Kapı ‚nce kapalıymış, az sonra kapıcıyla d‚nd•klerinde ise a…ık bulmuşlar. Demek ki cinayeti işleyenler Koh'la Pestriyakov! Onların mantığı bu işte!.." "Kızma canım, yalnızca tutukladılar onları... Hem başka t•rl• de yapamazlardı... Koh deyince aklıma geldi; ben bu adamla bir 168 yerlerde karşılaşmıştım sanıyorum... Kocakarıdan g•n• dolmuş rehinleri satın alıyormuş galiba, ‚yle mi?" "Evet, •… kŽğıt…ının biri!.. Senet de kırıyormus... Sanayiciymiş aslında. Neyse, canı cehenneme!.. Benim asıl tepemi attıran ne, biliyor musun? Onların şu kokmuş, …•r•m•ş, rutin


y‚ntemleri... Oysa yalnızca şu işte bile, hi… denenmemiş, yepyeni bir yol bulmak m•mk•n. Psikolojik verilere dayanarak -yalnızca bunlara dayanarak- bizi asıl su…luya g‚t•recek bir iz bulunabilir. Neymiş efendim, onların da bildiğr ger…ekler varmış! İyi ama, ger…ek her şey demek değildir ki... Hi… değilse işin yarısı, bu ger…eklere nasıl bakıldığına bağlıdır." "Peki sen biliyor musun ger…eklere nasıl bakılması gerektiğini?" "Eğer bir insan herhangi bir işe yararı dokunabileceğini hissediyorsa, susmamalıdır... Sen bu işin ayrıntılarını biliyor musun?" sun? "Boyacıyı anlatıyordun, yarım kalmıştı..." "Ha, evet!... Dinle: Cinayetten tam iki g•n sonra, Koh'la Pestriyakov attıkları her adımı kanıtlamışlarken, ger…ek kendisini haykırıp dururken ve polisler bunlarla kovalamaca oynayıp kendilerini avutmayı s•rd•r•rlerken, birden hi… beklenilmeyen bir olay olur. Cinayetin işlendiği evin karşısında bir meyhane isleten Duskin adlı bir k‚yl•, i…inde bir …ift altın k•pe bulunan bir m•cevher kutusuyla karakola başvurur ve uzun bir hikŽye anlatır: 'İki g•n ‚nce, der, akşam saat sekizi biraz ge…e -g•ne ve saate dikkat!- d•kkŽnıma daha ‚nce de gelip giden boyacı Mi-kolay uğradı, i…inde bir …ift altın k•pe bulunan bu kutuyu getirdi ve buna karşılık kendisine iki ruble verip vermeyeceğimi sordu. Ona kutuyu nerden aldığını sordum, yolda y•r•rken kaldırımda buldum, dedi. Başka bir şey sormadım, kendisine bir papel yani bir ruble!- verdim. Š•nk•, bana olmasa, g‚t•r•p bir başkasına verecek ve nasıl olsa i…ecek, diye d•ş•nd•m. Varsın, dedim, k•peler bende dursun, fazla mal g‚z m• …ıkarır? Eğer bunların, …alıntı mal olduğu kulağıma gelirse, g‚t•r•r teslim ederim, diye d•ş•nd•m.' Ben bu Duskin'i bilirim, insanın, g‚z•n•n i…ine baka baka yalan s‚yler, bu anlattığı da d•ped•z masal. †te yandan kendisi de tefecilik yapar, …alıntı malları gizleyip hırsızlara yardımcı olur. Otuz rublelik k•peleri Mikolay'dan bir tekliğe kapa169 •rken '…alıntı oldukları kulağına gelirse g‚t•r•p teslim etmek' aklının ucundan ge…memiştir. Korktuğu i…in kıvırtıyor. Neyse, canı cehenneme! Sen herifin anlattığı masalın devamını dinle: 'Ben bu Mikolay'ı …ocukluğundan tanırım, k‚yl•m olur. Rya-zanlı o da benim. gibi. Ryazan'ın Zraysk il…esinden... Mikolay ayyaş bir adam değildir, ama arada bir kafayı …ekmeyi sever. O evde, hemşerisi Mitri ile birlikte …alıştığını, işinin boyacılık olduğunu da duymuştum. Mitri ile hemşeridir bunlar. Mikolay benden tekliği alınca hemen bozdurdu, •st•ste iki bardak yuvarladı, paranın •st•n• alıp gitti. O sırada Mitri onun yanında değildi, g‚rmedim. Ertesi g•n duyduk ki, Alyona İvanovna ile kızkardeş! Lizaveta İvanovna balta ile ‚ld•r•lm•şler. Her ikisini de tanırdım. K•pelerden dolayı i…ime bir kuşku girdi. Š•nk• rahmetlinin rehin karşılığı para verdiğini bilirdim. Kalkıp hemen rahmetlinin oturduğu apartmana gittim ve olayı kendimce ş‚yle usulden sorup soruşturmaya başladım. İlk ‚ğrenmek istediğim şuydu: Mikolay burada mıydı? Mitri bana Mikolay'ın i…ip durduğunu, eve sabaha doğru geldiğini, on dakika kadar kalıp sonra yeniden …ıktığını s‚yledi. S‚ylediğine g‚re, Mitri onu bir daha g‚rmemiş, işi de tek başına bitirmeye …alışacakmış. B•t•n bunları ‚ğrendikten sonra o sıra hi… kimseye hi…bir şey a…madım. Cinayet konusunda ‚ğrenebileceğim her şeyi ‚ğrenmiştim, i…imde yine aynı kuşkularla eve d‚nd•m. Bug•nse, sabah saat sekize doğru, yani cinayetin •…•nc• g•n•, buraya da dikkat! Bir de baktım Mikolay girdi d•kkŽndan i…eri, ayık değildi, ama fazlaca sarhoş da denemezdi. Yani konuşulanları arılayabilecek durumdaydı. Masalardan birine …‚kt•. Konuşmuyor, ‚ylece oturuyordu. O saatte meyhanede kendisinden başka topu topu iki kişi vardı, biri yabancı, biri de bizim devamlı m•şterilerden. Sonra benim iki garson... 'Mitri'yi g‚rd•n m•?' diye sordum. 'Yok, dedi, g‚rmedim.' 'Peki buralarda değil miydin?' dedim. 'İki g•nd•r yoktum' dedi. 'Geceyi nerede ge…irdin?' diye sordum. Teski'de, dedi. Kolomenski'lerin yanında.' Teki, dedim, k•peleri nerde bulmuştun?' 'Kaldırımda' dedi. Yalnız bunu …ok tuhaf bir tavırla ve hi…


y•z•me bakmadan s‚ylemişti. Teki o gece falan saatte, sizin boya yaptığınız dairenin iki kat •st•ndeki falan dairede b‚yle b‚yle bir olay olmuş, haberin var mı?' dedim. 'Hayır, haberim yok' dedi. Ama beni dinlerken g‚zleri faltaşı gibi olmuş, beti benzi u…muştu. HattŽ bir ara baktım, şapkasını 170 bunlar... Šok emin bir kaynaklan ‚ğrendim bunu. G‚r•yor musun ise nasıl baktıklarını?" "†yle ama, ortada da birtakım deliller var." "Deliller değil benim s‚ylemek istediğim, onların işe nasıl baktıklarından, sorunun ‚z•n• nasıl kavradıklarından s‚zediyorum ben. Neyse, canları cehenneme! Dinle şimdi: Mikolay'ı ‚yle sıkıştırmışlar ki, sonunda itiraf etmiş: 'K•peleri kaldırımda değil. Mitri ile boyadığımız o dairede buldum'. 'Nasıl oldu bu iş?' ,'Mitri ile aksam sekize kadar …alışıp boya yaptık, tam gitmeye hazırlanıyorduk ki, Mitri fır…ayı kaptığı gibi y•z•me s•rd• ve ka…tı. Beride kendisini kovalamaya başladım. Hem kovalıyor, hem de gırtlağım yırtılırcasına bağırıyordum. Tam dış kapının orda, kapıcıya ve yanındaki birka… adama …arptım. Kapıcının yanında ka… kişi olduğunu hatırlayamıyorum. Kapıcı beni azarladı, ‚teki kapıcıyla karısı da azarladılar. Bu sırada yanında bir bayanla i…eri girmekte olan bir bay da bizi azarladı. Š•nk• Mitka ile ikimiz onların ayakları dibine yere yıkılmıştık: ben Mitka'yı sa…larından tuttuğum gibi yere devirmiş, yumrukluyordum. Mitka da alttan beni yumrukluyordu. Ama biz bunu ‚fke ile yapmıyorduk, şakalaşıyorduk arkadaşımla. Sonra Mitka elimden kurtuldu ve dışarı ka…tı. Ben de peşine sağıldım, ama yakalayamadım. Bunun •zerine gerisin geri apartmana d‚nd•m. Š•nk• ‚teberimizi toplamamız gerekiyordu. Boyaları, fır…aları toplamış Mitka'nın d‚nmesini beklerken, koridorda, kapının arkasında bir kutu takıldı ayağıma. KŽğıda sarılı bir kutuydu bu. KŽğıdı a…tım, baktım …engelli bir kutu... Šengeli de a…tım ki, ku- . tunun i…inden k•peler …ıkıverdi..." Yattığı yerden tek eli •zerinde yavaş…a doğrulan Raskolni-kov, bulanık, korku dolu g‚zlerle Razumihin'e bakarak: "Kapının arkasında mı? Demek kapının arkasında? Kapının arkasında ha?.." diye bağırdı. "Evet... Ne oldu, neyin var, ne oluyorsun?" Razumihin de yerinden doğrulmuştu. Raskolnikov yeniden duvardan yana d‚n•p yastığına kapanarak, zor duyulur bir sesle: "Yok bir şey..." dedi. Bir an kimseden ses …ıkmadı. Sonunda Razumihin: "Herhalde uyukluyordu, uykusunda konuştu.." dedi, bir yandan da soran g‚zlerle Zosimov'a bakıyordu. Zosimov başıyla ona katılmadığını g‚steren bir işaret yaptı. Sonra: . "Devam etsene" dedi, "sonra neler olmuş?" "Ne olacak, k•peleri g‚r•nce, evi de, Mitka'yı da unutup şapkasını kaptığı gibi, doğru Duskin'in oraya gitmiş. Bundan sonrasını artık biliyorsunuz: Duşkin'e k•peleri kaldırımda bulduğu yalanını kıvırıp aldığı bir rubleyle eğlenmeye gitmiş. Cinayet konusunda ise eski s‚ylediklerini tekrarlamış: 'Hi…bir şey bilmiyorum, hi…bijfsey g‚rmedim, duymadım. Olaydan, ancak ‚nceki g•n haberim oldu', 'Kendini ni…in asmak istedin?' 'D•ş•nceden,' 'Ne d•ş•ncesinden?' 'Beni mahkum edeceklerini d•ş•nd•m?', İşte b•t•n hikŽye. Senin d•ş•ncen ne, nasıl bir sonu… …ıkarabilir onlar bu hikŽyeden?" "Benim d•ş•ncem ne olsun, ortada bir ger…ek ve ş‚yle ya da b‚yle birtakım ipu…ları var... Senin bu boyacıyı serbest bırakacak halleri yoktu herhalde?" "Serbest bırakmak ne, resmen katil damgasını bastılar adama! En ufak bir kuşkuları yok bu konuda..." "Onlara kızdığın i…in b‚yle yalan yanlış laflar ediyorsun! K•peler ne olacak peki? Bunlar tam kocakarının sandığından kaybolduğu g•n ve saatte Nikolay'ın elinde g‚r•ld•ğ•ne g‚re, herhangi bir şekilde onun eline ge…tiğini kabul etmek zorundasın. Bu t•r bir soruşturma i…in •zerinde ‚nemle durulması gereken bir nokta bu bence." "Herhangi bir şekilde eline ge…tiğini kabul etmek zorunday-mışım! Lafa bak! Yahu sen ki hekimsin, insanı incelemek, her şeyden ‚nce onun ruhsal yapısını ‚ğrenmek zorunda olan ve bu konuda elinde olanaklar bulunan bir insansın. Bu kadar ayrıntıdan sonra şu Nikolay'ın nasıl


bir insan olduğunu hŽlŽ anlayamıyor musun? Sorgusu sırasında s‚ylediklerinin t•m• ger…eğin ta kendisiydi. Kutu, tam kendisinin anlattığı gibi eline ge…ti: rastlantıyla •zerine bastı, a…ıp baktı ki k•peler!" "Evet, ger…eğin ta kendisi! Ama ilk s‚ylediklerinin yalan olduğunu yine kendisi itiraf etmedi mi?" "Dinle beni. Dikkatle dinle: Kapıcı, Koh, Pestryakov, ‚teki kapıcı, ilk kapıcının karısı, o sırada onun yanında oturmakta olan satıcı kadın, yine o sırada arabadan inerek kolunda karısıyla 173 i…eri girmekte olan saray m•şavirlerinden Kr•kov... Yani aşağı yukarı sekiz-on tanık, ağız birliği etmişlercesine, Nikolay'ın Dmitri'yi yere yatırdığını ve yumrukladığını, Dmitri'nin de Nikolay'ın sa…larını …ekip onu aşağıdan yumrukladığını g‚rd•klerini s‚yl•yorlar... Bunlar boylu boyunca yere devrildikleri i…in yolu da kapatmışlardı. Bu nedenle herkes kendilerine kızıyor, onlarsa 'k•…•k …ocuklar gibi' (tanıkların kullandıkları deyim aynen bu) altalta •st•ste boğuşuyorlar, bağırıp …ağırıyorlar, son derece g•l•n… birtakım hareketler yapıyorlarmış. Sonra tıpkı …ocuklar gibi g•lerek sokağa fırlamışlar ve birbirlerini kovalamaya başlamışlar. Duyuyor musun? Şimdi dikkat et: yukarda cesetler daha soğumamış bile! Š•nk• onları bulduklarında her iki cesedin de daha sıcak olduğunu saptamışlardı. Eğer bu cinayeti onlar işlemiş ve soygunu onlar yapmış olsalardı, ya da yalnızca Nikolay'ın şu ya da bu bi…imde bu işle bir ilgisi bulunsaydı, sorarım sana: b‚ylesi bir ruh hali, yani kapı ‚nlerinde haykırmalar, kahkahalar, …ocuk…a itişip kakışmalar... Balta, kan, şeytani kurnazlık, ihtiyat, soğukkanlılık, soygun gibi şeylerle bağdaşabilir mi? Beş on dakika ‚nce cesetler daha soğumamış olduğuna g‚re b‚yle olması gerekiyor, evet, beş on dakika ‚nce …ifte cinayet işlesinler, sonra her şeyi, cesetleri, evin kapısının a…ık olduğunu, …aldıkları eşyaları unutup, •stelik de bir s•r• insanın yukarı …ıkmakta olduğunu g‚re g‚re, kapının ‚n•nde …ocuklar gibi alt alta •st•ste boğuşsunlar, g•l•şs•nler, herkesin dikkatini •zerlerine …eksinler, on tanığın g‚zleri ‚n•nde yapsınlar b•t•n bunları!" "Evet, doğrusu olduk…a tuhaf! Tuhaf ama..." "Hayır, kardeş, aması yok bu işin. K•pelerin, cinayet g•n• ve saatinde Nikolay'ın eline ge…miş olması eğer ona karşı ‚nemli bir maddi su… kanıtı oluşturuyorsa -ki bu Nikolay'ın olay •zerine yaptığı son derece akla yakın a…ıklamalarla sug‚t•r•r bir kanıt haline gelmiştir- o zaman onun lehine olan olayları da dikkate almamız gerekir; asıl kuşkuya yer bırakmayan ger…ekler de bence bunlar. Acaba bizim yargılama usul•m•z bir olayın ruhsal bakımdan olanaksızlığını, bir olayın yalnızca ruhsal a…ıklamalara dayanıyor olmasını, ‚teki b•t•n maddi delilleri …•r•ten, onlardan •st•n sayan esaslı bir delil olarak kabul eder mi? Ya da mahkemenin b‚yle bir se…imde bulunmaya yetkisi var mıdır? Ama hayır, hi…bir zaman kabul etmezler b‚yle bir şeyi, …•nk• k•peler onda bulundu, 'su…lu olmasaydı asla yapmayacağı bir-şeyi yapmaya kalkıştı', kendini asmak istedi!.. İşte temel sorun, benim tepemi attıran sorun bu! Anlıyor musun?" "Evet, bu işin seni …ok kızdırdığını g‚r•yorum. Bir dakika, sormayı unuttum: k•pelerin kocakarının sandığından …alınma olduğu kanıtlanmış mı?" Razumihin asık y•zle ve isteksizce: "Evet" dedi, "kanıtlandı. Koh k•peleri tanıdığı gibi onları kocakarıya rehine bırakan kişiyi de g‚sterdi. S‚ylediği adam da k•pelerin kendisinin olduğunu kanıtladı." "K‚t• bir şey daha: Koh'la Pestryakov yukarıya …ıkarlarken, Nikolay'ı g‚ren olmamış mı ve bu herhangi bir şekilde kanıtlanamıyor mu?" Razumihin yine canı sıkılmış olarak: "Asıl sorun da burada, hi… kimse g‚rmemiş" dedi, "İşin asıl pis yanı da bu. Ger…i artık Koh'la Pestryakov'un tanıklıkları fazla ‚nemli sayılmıyor ama, onlar da yukarı …ıkarlarken Mikolayların i…erde …alıştıklarını farketmemişler. 'Kapı a…ıktı. Besbelli i…erde …alışanlar vardı,


ama biz ge…erken dikkat etmedik ve şu anda i…erde iş…ilerin bulunup bulunmadığını hatırlayamıyoruz' demişler." "Hmm... Bu durumda onları haklı g‚sterebilecek tek şey, yerlerde yuvarlanıp birbirlerini yumruklamaları ve g•l•şmeleri... Bunun ‚nemli bir delil olduğunu varsay alıra, ama... S‚ylesene, sen nasıl a…ıklıyorsun olayı? Yani Nikolay k•peleri eğer anlattığı gibi bulduysa, k•pelerin orada bulunuşunu nasıl a…ıklıyorsun?" "Nasıl mı? Šok basit! Hi… değilse izlenilmesi gereken yol apa…ık ortada. Hareket noktamız, Nikolay'ın bulduğu kutu. Kutuyu asıl katil d•ş•rd•. Koh ve Pestryakov kapıyı …aldıklarında, katil kapıyı s•rg•lemiş, i…erde duruyordu. Koh'un aptallık edip aşağı inmesiyle, katil de kapıyı a…tı ve aşağı indi: başka bir yol yoktu onun i…in. Merdivenlerde Koh ve Pestryakov'la karşılaşmaktan da, Nikolay ve Dmitri'nin …alıştıkları ve tam o sırada boş bıraktıkları daireye gizlenerek kurtuldu; kapının arkasına saklanıp Koh, Pestryakov ve kapıcının yukarı …ıkmasını bekledi, ayak sesleri dinene değin orada durdu ve tam Nikolay'la Dmitri'nin birbirlerini kovalayarak sokağa …ıktıkları, herkesin dağıldığı ve kaprnın orda kimsenin kalmadığı bir sırada da elini kolunu sal175 laya sallaya aşağı indi. Belki bu.arada kendisini g‚ren olmuştur, ama hi… kimsenin dikkatini …ekmemiştir; bir s•r• insanın girip …ıktığı bir ev... Kutuyu da kapının arkasına gizlendiği sırada d•ş•rd• ve d•ş•rd•ğ•n• duymadı. Š•nk• b‚yle bir şeyi duyabilecek durumda değildi. Kutu, onun kapının arkasında gizlendiğinin a…ık kanıtı. İşte b•t•n hikŽye bu!" "Pes doğrusu! Kurnazlığın b‚ylesine pes! Yok, kardeş, artık bu kadar da olmaz..." "Bir dakika, ni…in olmayacakmış?" "Vallahi her şey ‚ylesine birbirine uyuyor, her şey ‚ylesine birbirini izliyor ki, tıpkı tiyatro sahnesindeki gibi..." Razumihin tam "Eehh!." diye …ıkışta bulunacaktı ki, birden kapı a…ıldı, i…eriye hi…birinin tanımadığı yabancı bir adam girdi. Pek gen… sayılamayacak, g‚sterişli bir adamdı bu; duruşunda bir kendini beğenmişlik, yalnızlık vardı; gizlemeye …alışmadığı aşağılayıcı bir şaşkınlıkla …evresini s•zerek, "Ben b‚yle nereye d•şt•m?.." der gibi bir an kapıda duraksadı. G‚zlerine inanamı-yormuş…asına, hatta biraz da korkunun verdiği yapmacık bir heyecanla ve neredeyse aşağılayarak, Raskolnikov'un basık tavanlı, k•…•k "vapur kamarası"nı g‚zden ge…irmeye başladı. Odanın i…inde dolaşan bakışları, aynı şaşkınlıkla, soyunmuş bir halde ve sa… baş karmakarışık, i…ler acısı divanında yatmakta olan Raskolnikov •zerinde durdu. Raskolnikov da g‚zlerini kırpmadan ona bakıyordu. Sonra bakışları ağır ağır Razumihin •zerine kaydı, taranmamış sa…larını, tıraşsız y•z•n• incelemeye koyuldu: Razumihin de yerinden bile kımıldamaksızın , sorgu dolu k•stah bakışlarla onun g‚zlerinin ta i…ine bakıyordu. Bu gergin suskunluk birka… dakika s•rd•, sonunda, tahmin olunacağı gibi dekorda k•…•k bir değişiklik oldu. Odadakilerde g‚rd•ğ• son derece ciddi birtakım belirtiler karşısında, aşırı b•y•kl•k taslayarak bu "vapur kamarası"nda hi…bir etki yapamı-yacağını anlayan yabancı, biraz yumuşadı; kibarca, ama yine de sertliği t•mden elden bırakmadan, sorusunun her hecesinin altını …izerek, Zosimov'a: "Rodion Romani… Raskolnikov adlı bir •niversite ‚ğrencisi beyi, ya da eski bir •niversite ‚ğrencisini arıyorum " dedi. 176 Zosimov hafif…e kımıldadı, soru kendisine sorulmamış olmasına rağmen, ondan ‚nce davranan Razumihin atılmasaydı, belki cevap da verecekti: "İşte orada, divanda yatıyor" dedi Razumihin, "Bir şey mi lŽzımdı?" Razumihin'in "Bir şey mi lŽzımdı?" s‚z•ndeki senlibenlilik, kendini beğenmiş bayı …ok bi…imsiz bir duruma sokmuştu: az kalsın d‚n•p Razumihin'e bakacaktı, ama kendini tutmasını bildi ve Zosimov'a bakmayı s•rd•rd• Zosimov başıyla hastayı g‚stererek:


"İşte Raskolnikov!" dedi. Sonra ağzını hi… de doğal sayılmayacak kadar geniş…e a…arak esnedi ve yine doğal sayılmayacak kadar uzun bir s•re bu durumda tuttu. Sonra ağır ağır parmaklarını yelek cebine sokarak, som altından, kubbeli, kocaman bir saat …ıkardı, a…ıp baktı, yine ağır ağır cebine yerleştirdi. Raskolnikov'sa, hi…bir şey s‚ylemeden ‚ylece yatıyor ve anlamsız ama inat…ı bakışlarla yeni gelene bakıyordu. Duvar kŽğıdında merak sardığı …i…ekten bu yana d‚nm•ş olan y•z• inanılmayacak derecede beyazdı ve sanki az ‚nce ağır bir ameliyattan …ıkmış ya da işkenceden kurtulmuş gibi derin bir acıyı yansıtıyordu. Ama i…eri giren adam onda yavaş yavaşvbir ilgi, sonra gittik…e artan bir şaşkınlık, daha sonra da g•vensizlik, hatta korku uyandırmaya başlamıştı. Zosimov kendisini g‚stererek, "İşte Raskolnikov" der demez hızla doğrulup yatağına oturmuş, meydan okurcasına, ama zayıf bir sesle ve kesik kesik: "Evet" demişti, "Raskolnikov benim! Ne istemiştiniz?" Konuk onu dikkatle s•zd•, sonra tepeden bakan bir tavırla: "Pyotr Petrovi… Lujin" dedi. "Kuvvetle umarım, adım size yabancı gelmemiştir." B•sb•t•n başka şeyler bekleyen Raskolnikov, bu adı ger…ekten de ilk kez duyuyormuş gibi, boş ve dalgın bakışlarla bakıyor, karşılık vermiyordu. Pyotr Petrovi… bozulmuş gibiydi. "Nasıl olur? Ger…ekten de şu ana kadar hi…bir haber almadınız mı?" Raskolnikov cevap yerine yavaş…a başını yastığa bıraktı, kolunu başının altından ge…irip tavana bakmaya başladı. Lujin'in y•z•nde bir an •z•nt• g‚lgeleri u…uştu. Razumihin'le Zosimov 177 daha b•y•k ilgiyle bakmaya başladılar adama. Lujin utanmışa benziyordu. "On g•n, hatta nerdeyse iki hafta oluyor, bir mektup g‚nderilmişti size, ben sanıyordum ki..." diye birşeyler gevelemeye başladı. "Baksanıza..." diye Razumihin birden onun s‚z•n• kesti "ne diye ‚yle kapı ağzında dikilip duruyorsunuz? Madem s‚yleyeceğiniz bir şeyler var, ge…in, oturun! Orası Nastasya ile ikinize dar gelir, Nastasyacığım, …ekil de konuğa yol ver! Ge…in efendim, ş‚yle, şu sandalyeye buyrun! Ge…senize!" Sandalyesini masadan biraz uzaklaştırarak, masayla dizleri arasında k•…•k bir aralık bıraktı ve konuğun buradan ge…mesi i…in gergin bir durumda beklemeye başladı. †yle bir anda yapılmış bir …ağrıydı ki bu, geri …evirmeye olanak yoktu; konuk …abuk …abuk ve ayakları takıla takıla aralıktan ge…ti, sandalyeye oturdu ye kuşkulu bakışlarla Razumihin'i s•zd•. Razumihin hemen. "Aliahaşkına sıkılmayın." dedi, "Rodya beş g•nd•r hastaydı, •… g•n boyunca sayıklayıp durdu. Ama şimdi iyi, iştahı da yerinde. Şu oturan onun doktorudur, az ‚nce kendisini muayene etti. Ben de Rodya'nın arkadaşıyım, ve ben de eski bir •niversite ‚ğrencisiyim; şu anda da kendisine dadılık ediyorum. Bize aldırmayın, ne konuşacaksanız, sıkılmadan konuşabilirsiniz." Pyotr Petrovi…, Zosimov'a d‚nerek: "Teşekk•r ederim" dedi," yalnız, burada oturup konuşmakla acaba hastayı rahatsız etmiş olmaz mıyım?" "Hayır" dedi Zosimov", hatta tersine eğlendirmiş olursunuz." Ve yemden esnedi. Razumihin: "Rodya kendine geleli epey oluyor " dedi," tŽ sabahtan..." Senli benliliği ‚ylesine yapmacıksız, ‚ylesine i…tendi ki, Pyotr Petrovi… biraz d•ş•nd• ve cesaretini toplamaya başladı. Bu terbiyesiz, bu hırpani delikanlının kendisini •niversite ‚ğrencisi olarak tanıtmasının da payı vardı belki bunda. "Anneniz... " diye tam s‚ze başlamıştı ki, Razumihin g•r•lt•l• bir:


"Hjmm!..." •ekti. Lujin soran g…zlerle Razumihin'e baktı. "Bir şey yok" dedi Razumihin, "ağzımdan ka•tı, siz devam edin!" Lujin omuzlarını silkti. "...anneniz ben daha yanlarındayken size bir mektup yazmıştı. Buraya geldikten sonra da, her konuda iyice aydınlanmış olmanızdan emin olmak i•in size ziyaretimi biraz geciktirdim. Ama şu anda b„y„k bir şaşkınlıkla g…r„yorum ki..." Raskolnikov sabırsızlakla ve …fkeyle atıldı: "Biliyorum, biliyorum! Siz... Şu nişanlı değil misiniz? Evet, biliyorum! Ve yeter artık!" Pyotr Petrovi• m„thiş bozulmuştu, ama sesini •ıkarmadı. Elden geldiğince •abuk bir şekilde b„t„n bunların ne anlama geldiğini anlamaya •alışıyordu. Bir dakika kadar s„ren bir sessizlik oldu. Bu arada, cevap verirken Pyotr Petrovic'e doğru d…nen Raskolnikov, birden, sanki az …nce ona iyi bakamamış, ya da su anda onda yeni bir şey g…rm„ş gibi b„y„k bir ilgiyle onu s„zmeye başladı; hatta daha iyi g…rebilmek i•in başını da yastıktan kaldırdı. Ger•ekten de Pyotr Petrovi•'in genel g…r„n„ş„nde, az …nce kendisi i•in senlibenlice s…yleniveren "nişanlı" deyimini haklı •ıkartacak …zel birtakım şeyler var gibiydi. İlk g…r„len, daha doğrusu g…ze batan şey, başkentte nişanlısını bekleyerek ge•irdiği birka• g„nden Pyotr Petrovi•'in şıklaşmak, kendine •eki d„zen vermek i•in elinden geldiğince yararlanmaya •alışmış olmasıydı. Bu hi• kuskusuz kınanacak yanı olmayan son derece masum bir davranıştı. Hatfa şıklaştığını g…r„p de, kendini fazlaca beğenmeye başlaması bile b…yle durumlarda haklı g…r„lebilirdi; •„nk„ Pyotr Petrovi• …n„nde sonunda bir nişanlıydı. B„t„n giysileri terzi elinden daha yeni •ıkmıştı. Œst„ndekilerin •ok yeni olması ve belli bir amacı a•ığa vurması bir yana, her şeyi yerindeydi, g„zeldi. Son derece şık ve yepyeni melon şapkası bile bu belli amacı kanıtlıyordu: Pyotr Petrovi• şapkasına aşırı …zen g…steriyor, elinde b„y„k bir dikkatle tutuyordu. Sonra leylak rengi şu ger•ek juven eldivenler de giyilmemeleri ve yalnızca g…steriş olsun diye taşınmaları a•ısından, aynı şeye tanıklık etmiyorlar mıydı? Pyotr Petrovi•'in giysilerinde daha •ok gen•lerin hoşlandıkları t„rden, a•ık renkler hakimdi. Œzerinde a•ık kahverengi bir ceket, yine a•ık renk, hafif bir pantolon, bunlara uygun bir kumaştan yelek, yepyeni, incecik bir g…mlek ve kırmızı •izgili bir kravat vardı. En …nemlisi de, bunların hepsi, Pyotr Petrovi•'e •ok yakışmıştı. Gen• ve bakımlı y„z„, ger•ek 179 yası olan kırk beşten daha az g…steriyordu. Yanaklarının iki yanından zarif bir bi•imde aşağı inen koyu renk favorileri, pırıl pırıl tıraşlı •enesinin •evresinde daha da koyulasıyordu. Hatta pek az kırlaşmış ve berber tarafından taranıp kıvrılmış sa•ları bile, - bu t„r kıvrılmış sa•lar genellikle g„l„n• g…r„nmelerine ve insanı nikahianrnaya giden Alman damatlarına d…nd„rmelerine rağmen, onda g„l„n• ve budalaca durmuyordu. Eğer bu g„zel ve havalı y„zde ger•ekten itici, hoşa gitmeyen bir yan varsa, nedenini başka noktalarda aramak gerekti. Raskolnikov bay Lujin'i hi• •ekinmeden uzun uzun s„zd„kten sonra, alaycı alaycı g„l„msedi, başını yastığa bırakıp yeniden tavanı seyre koyuldu. . Ama b„t„n bu tuhaflıkları g…rmezden gelmeye karar vermişe benzeyen bay Lujin kendini tuttu, "Sizi bu durumda bulduğum i•in •ok „zg„n„m" diye yeniden başladı s…ze; sessizliği bozmak i•in •aba g…sterdiği belli oluyordu. "Rahatsız olduğunuzu bilseydim daha …nce gelirdim. Ama, malum, koşturup duruyoruz işte..! Bu sıralar Yargıtay'da …nemli bir davam var. Sizin de tahmin edeceğiniz …teki işlerimden hi• s…z etmiyorum. Sizinkileri, yani annenizle kızkardeşini-zi bug„n yarın, bekliyorum..." Raskolnikov bir şey s…yleyecekmiş gibi olduğu yerde kımıldadı, y„z„nden bir heyecan dalgası ge•ti. Pyotr Petrovi• durdu, onun konuşmasını bekledi, ama bir şey s…ylemediğini g…r„nce, s…zlerini s„rd„rd„:


"...bug•n yarın bekliyorum. İlk iş olarak, ge…ici bir daire tuttum onlar i…in." Raskolnikov duyulur duyulmaz bir sesle sordu: "Nerede?" "Buraya …ok yakın... Bakalayev'in evi..." "Voznesenek sokağında" diye Razumihin atıldı, "pansiyon olarak kiraya verilen iki katlı bir ev, t•ccar Yuşin işletiyor, bir iki kez gitmiştim..." "Pansiyon, evet..." "Pis bir yerdir, k‚t• k‚t• kokar. ˆstelik de hafif tertip karanlık olayların d‚nd•ğ• s‚ylenir. Kimbilir kimler kalıyor ve ne işler …eviriyor? Ben de bir zaman …ıkan bir rezalet •zerine gitmiştim... Ama bak, ucuz bir yerdir." 180 "Buraya yeni gelmiş bir kişi olarak kuşkusuz ben b•t•n bun-arı bilemezdim. Ama …ok, …ok temiz iki oda... ˆstelik de …ok kısa bir s•re i…in..." Raskolnikov'a d‚nd•. "Asıl evimizi, yani ilerde oturacağımız evi de buldum. Dayayıp d‚ş•yorlar şu anda. Ben de şimdilik burdan iki adım ‚tede, bayan Lippevehzel'in pansiyonunda, gen… dostlarımdan Andrey Semyoni… Lebezyatni-kov'un dairesinde kalıyorum. Bakalayev'in evini de o salık vermişti bana." Raskolnikov bir şey hatırlamış gibi ağır ağır: "Lebezyatnikov mu?.." dedi. "Evet. Andrey Semyoni… Lebezyatnikov, bir bakanlıkta memurdur, tanıyor muydunuz kendisini?" . "Evet... yo, hayır..." "Bağışlayın, sorunuz •zerine ‚yle sanmıştım. Bir zamanlar onun vasisiydim, gen…, sevimli bir arkadaştır.... Sonra, yeni d•ş•nce akımlarını izler. Gen…lerle birlikte olmayı severim: insan gen…lerden ‚ğrenir yenilikleri." Pyotr Petrovi… umutla g‚z gezdirdi odadakilere. Razumihin: "Ne gibi yenilikleri?" diye sordu. Pyotr Petrovi… kendisine soru sorulmasına sevinmişti. "Her t•r yenilikleri... En ciddi, en ‚nemli konuları kapsayanları... Biliyor musunuz, ben on yıl var ki Petersburg'a hi… gelmemiştim. Şu anda i…inde bulunduğumuz t•m yeni hareketler, reformlar, yeni d•ş•nceler bize, taşraya kada'' ulaşmış bulunuyor; ama her .şeyi daha acık se…ik g‚rebilmek i…in Petersburg'da ya-pamak gerek. Gen… kuşakların, bizim kuşağı g‚zleyerek daha …ok şey ‚ğrenebileceklerini, daha …ok şeyin ayrımına varabile-peklerini d•ş•n•yorum, ben. İtiraf ederim ki, durumu …ok sevindirici buluyorum..." "Sevindirici bulduğunuz şeyler ‚zellikle neler?" "Kapsamlı bir soru... Yanılıyor olabilirim, ama sanırım, olaylara daha a…ık bir bakış, nasıl diyeyim, eleştirel bir yaklaşım, bir beceriklilik g‚r•l•yor..." Zosimov: "Bu doğru", diye mırıldandı. "Atma!" dedi Razumihin Zosimov'a. "Beceriklilik kolay elde edilir bir şey değildir ve g‚kten hazır inmez insanın ‚n•ne. Ne-redeyse bir iki y•z yıl var ki, biz her isten elimizi ayağımızı cek181 miş durumdayız... D•ş•nce konusuna gelince... -Pyotr Petro-vi…'e d‚nerek s‚ylemişti bunuevet, sanırım d•ş•nceler mayalanıyor... Šocuk…a olmakla birlikte iyi niyet de var. Hatta s•r•yle namussuzun saldırısına uğramış da olsa, d•r•stl•ğe bile rastlanabiliyor... Ama beceriklilik... O yok işte! Bu konuda hen•z emekleme evresinde bile değiliz!" Pyotr Petrovi… g‚r•n•r bir neşeyle itiraz etti: "Doğrusu size katılamayacağım. Evet, birtakım tutkular, yanlış davranışlar yok değil, ama hoşg‚r•l• olmak gerek. Tutku, işe karsı duyulan coşkuyu ve o işin i…inde bulunduğu ama o


ise uygun olmayan koşulların varlığını kanıtlayan bir olgudur. Eğer yapılan şey azsa, zamanın da az olduğunu unutmamak gerekir. Daha ara…lar konusu var ki, ona hi… girmiyorum. Kişisel g‚r•ş•me g‚re, bir şeylerin yapılmış olduğunu bile s‚yleyebiliriz. Yeni ve yararlı d•ş•nceler yayıldı, eskinin o hayalci, romantik yapıtları yerine, yeni ve yararlı birtakım yapıtlar yayımlandı; g•n•m•zde yazın, eskiye g‚re …ok daha olgun bir durumda. Birtakım zararlı ‚nyargıların k‚k• kazındı, bunlar yerin dibine batırıldı. Kısacası, ge…mişle ilgimizi artık geri d‚n•lmez bir bi…imde kesmiş bulunuyoruz; bence, bu da bir şeydir..." Raskolnikov birdenbire: "Ezberlemiş!" diye homurdandı ."Kendini satıyor!" Raskolnikov'un ne dediğini tam duyamayan Pyotr Petrovi…: "Efendim?" diye sordu; ama bir karşılık alamadı. Zosimov, Pyotr Petrovi…'! onaylayarak: "B•t•n bunlar hep ger…ek..." dedi Pyotr Petrovi…, Zosimov'a sevecen sevecen baktı, sonra: "†yle değil mi ama?" diye s•rd•rd• s‚zlerini. "Siz de kabul edersiniz ki -bunları s‚ylerken yine Razumihin'e d‚nm•şt• ve bu kez sesinde bir •st•nl•k, hatta bir zafer havası vardı ve azkalsın bir de "delikanlı" diye ekleyecekti,- hi… değilse bilimde ve birtakım ekonomik ger…eklerde ilerleme, ya da bug•nk• deyimiyle progres olduğu inkar edilemez!" "Bunlar genelge…er s‚zler " dedi Razumihin. "Hayır, genelge…er s‚zler değil!" diye yersiz bir acelecilikle s‚z• kaptı Pyotr Petrovi…. "Bana bug•ne değin "insanları sev" dedilerse ve ben de sevdiysem, bundan ne sonu… …ıkıyordu? Ne sonucu …ıkacak, ben kaftanımı ikiye b‚l•p yarısını komşuma veriyordum ve b‚ylece ikimiz birden, hani şu bilinen atas‚z•m•zde olduğu gibi, "Birka… tavşanın ardından koşan hi…birini yakalayamaz" diyen atas‚z•m•zdeki gibi, yarı …ıplak kalıyorduk. Bilim ne diyor: d•nyada herkesten …ok kendini sev, …•nk• d•nyada her şey kişisel …ıkara dayalıdır. Eğer bir tek kendini seversen, işini gerektiğince yaparsın, kaftanın da b‚l•nmeden, b•t•n•yle senin •zerinde kalır. Bu arada ekonomi, bu bilimsel ger…eğe sunu ekliyor: toplumda ne kadar …ok insanın işleri yolunda olursa, diğer bir deyişle, kaftanlar ne kadar b•t•n kalırsa, toplumun temelleri de o kadar sağlam ve genel gidiş o kadar yolunda olur. B‚ylece ne oluyor: yalnızca kendim i…in kazanmakla, herkes i…in de kazanmış oluyorum, komşumun ikiye b‚l•nm•ş bir kaftan değil, bunun daha fazlasını, •stelik de birilerinin c‚mertliğiyle değil, t•m toplumun genel ilerleyişiyle elde etmesine olanak sağlamış oluyorum. Basit bir d•ş•nce, ama ne yazık ki, i…inde bulunduğumuz heyecan ve d•şseverlik y•z•nden uzun s•re akla gelmedi. Oysa, sanırım, fazla zekaya gerek g‚steren bir konu değil..." "†z•r dilerim, ben de fazla zeki bir adam değilim" dedi Razumihin onun s‚z•n• sert…e keserek, "onun i…in bu konuyu burada keselim!... Aslında benim konuyu a…arkenki amacım başkaydı; yoksa b•t•n bu gevezelikler, kendi kendimizi teselli etmeler, bu ardarda sıraladığımız genelge…er s‚zler, b•t•n bu hep ama hep aynı s‚zler •… yıldır bana ‚ylesine tiksinti verir oldu ki, ben değil, yanımda bir başkası bile bunlardan s‚zetmeye başladı mı inanın y•z•m• ateşler basıyor. Siz bir an ‚nce burada hava atmaya, ne kadar bilgili olduğunuzu g‚stermeye kalkıştınız, b‚yle yaptınız diye sizi su…luyor ya da kınıyor değilim, ben şu anda yalnızca sizin kim olduğunuzu, neyin nesi olduğunuzu anlamak istemiştim. Š•nk• biliyor musunuz, şu son zamanlarda, s‚z•n• ettiğiniz genel işlere o kadar …ok sanayici burnunu soktu ve bunlar el attıkları her şeyi ‚ylesine kendi …ıkarlarına, olarak değiştirdiler ki, her şey allak bullak oldu... Neyse, kapatalım bu konuyu artık!" Lujin kabararak: "Šok sayın bayım, b‚ylesine senli benli bir dille konuşacaksanız eğer, ben de..." diye s‚ze başlayacak oldu, ama Razumihin onun. s‚z•n• keserek: "Rica ederim!" dedi. "Rica ederim! Hi… olur mu!.. Evet, kapatalım artık bu konuyu."


183 Sonra birden Zosimov'a d…nd„ ve az …nce yarım kalan konularında konuşmaya başladı. Pyotr Petrovi•, Razumihin'in yaptığı a•ıklamaya hemen inanacak kadar akıllı •ıktı. Aslında kendisi de bir iki dakika sonra kalkıp gitmeyi d„ş„n„yordu. Raskolnikov'a d…nerek: "Umarım" dedi, "su anda başlayan tanışıklığımız, sizce bilinen nedenlerle, daha da g„•lenecektir... Size i•ten sağlıklar dilerim..." Raskolnikov başını d…nd„r„p bakmadı bile, Pyotr Petrovi• sandalyesinden doğruldu: Bu sırada Razumihin'le konuşmakta olan Zosimov'un sesi duyuldu: "Onu muhakkak kendisine rehin bırakmaya gelen m„şterilerinden biri …ld„rm„şt„r." "Bence de …yle" dedi Razumihin, "Porfiriy ger•i s…ylemiyor ama, kadına rehin yatıranları sorguya •ekiyor..." Birden Raskolnikov'un sesi duyuldu: "Rehin yatıranlar sorguya mı •ekiliyor?.." "Evet, ne olmuş?" "Yok bir şey." "Peki" dedi Zosimov," rehin yatıranları nasıl buluyorlar?" "Kimilerini Koh s…ylemiş, kimilerinin adları rehinlerin sarılı olduğu k‰ğıtların „zerinde yazılıymış, kimileri de olayı duyun- ca kendiliklerinden başvurmuşlar..." "Ama katil besbelli •ok becerikli, •ok deneyimliymiş... Ne , cesaret! Ne kararlılık!" Razumihin onun s…z„n„ keserek: "İşte bu hi• de …yle değil" dedi. "Hepinizi şaşırtan da bu nokta işte! Bence katil ne becerikli, ne de deneyimli, b„y„k olasılıkla da bu onun ilk işi! Katilin becerikli, deneyimli olduğunu kabul; edecek olursak, yanıltıcı sonu•lara ulaşırız. Tam tersine dene-yimsiz ve ilk .işini yapan bir katil olduğunu d„ş„n„rsek, onu felaketten kurtaran şeyin yalnızca bir rastlantı olduğunu g…r„r„z. Ve rastlantılarla neler neler olmuyor bu d„nyada! Katil, belki de, karşılaşabileceği engellerin hi•birini …ng…rememişti! ‹te yandan yaptığı şey ne: tutup on-onbeş rublelik şeylerle, ceplerini doldurmuş, kocakarının sandıklarını, boh•alarını ka-, rıştırmış! Oysa komodinin „st •ekmecesindeki bir kutu i•inde, 184 notlardan ayrı olarak tam bin beş y„z altın ruble duruyor-! Bunları kaldırmayı becerememis de, …ld„rmeyi becermiş n! Ne diyorum sana: bu onun ilk işi! İlk işi! Hemen eli aya-dolaşmış! Yakalanmayışı da ince hesaplar yapmış olmasın-değil, rastlantılardan!" ilinde şapkası ve eldivenleri, ayağa kalkmış olan ve gitme-…nce birka• akıllıca s…z s…yleyip iyi bir izlenim yaratmaya bağladığı anlaşılan Pyotr Petrovi• -g…steriş•iliği mantığını basıştı anlaşılan- Zosimov'a d…nerek: Bu s…z„n„ ettiğiniz, ge•enlerde …ld„r„len dul kadın mı? " sordu. Evet" dedi Zosimov," duymuş muydunuz?" Nasıl duymam? Hemen yanımızdaki evde..." Ayrıntılarını biliyor musunuz?" Bildiğimi s…yleyemem ama burada beni başka bir nokta il-ndiriyor, daha doğrusu asıl ve b„y„k sorun. S…z„n„ etmek ligim, şu son beş yılda aşağı tabakalarda su• işleme oranının en iyiye artmış olması, sağda solda durmadan yapıldığını d„ğ„m„z soygunlar, kundaklamalar falan değil... Beni asıl şaşırtan, cinayetlerin y„ksek tabakalar arasında da buna koşut ak artışıdır. Şurada bir „niversite …ğrencisinin g„peg„nd„z ol ortasında bir posta .arabasını soyduğunu duyarız; …tede, toplumsal konumu y…n„nden y„ksek bir yeri olan kimi insanlar e para basarlar. Moskova'da, i•bor•lanma tahvillerinin sahtelerini yapan koca bir •ete yakalanır ve •etenin elebaşısı olarak da karşımıza „niversitede tarih …ğretim „yesi olan biri •ıkar. lana „lkelerden birinde parası i•in ve bilinemeyen başka akım nedenlerle el•ilik sekreterimiz …ld„r„l„r... Derken di de bu faizci kocakarı... Bence onun da katili y„ksek taba-an biridir,


…•nk• mujikler altınlarını rehine koymazlar. Oy-leyse toplumumuzun aydın kesimi arasındaki bu yaygın ahlaksızlığın nedeni ne?" Zosimov: "Ekonomik değişmelerin …okluğu..." diye başlayacak oldu, la Razumihin s‚z• onun ağzından kaparak: "Nedeni ne mi?" dedi.'İyiden iyiye k‚kleşmiş olan tembellik, ka ne olacak!.." "Nasıl yani?" 187 "Sizin şu Moskova'daki tarih ‚ğretim •yesi, ni…in sahte tahvil bastığı sorusuna ne yanıt vermiş biliyor musunuz? 'Herkes bir yoldan zengin oluyordu, ben de bu yoldan …abucak zengin olacağımı d•ş•nd•m.' S‚zlerini tıpkısı tıpkısına hatırlayamıyorum ama d•ş•nce buydu: havadan, …abucak zengin olmak... Šalışıp …abalamadan..! Bir kez hazır yemeye, başkasının emeğine yaslanıp asalak ge…inmeye alışılmaya g‚rs•n, işte b‚yle saati gelince herkes h•nerini g‚stermeye baslar... "†yle ama ya ahlak? Sonra, nasıl diyeyim, kurallar..." Raskolnikov atılarak: "Ne diye …ırpınıp duruyorsunuz? " dedi. "Tam sizin kuramı-. nıza g‚re olmuş!" "Nasıl benim kuramıma g‚re?" "Az ‚nce bize verdiğiniz vaazdaki d•ş•ncelerinizin sınırlarını biraz daha genişletin, nasıl insanları boğazlamak hakkına bile sahip olacağınızı g‚r•rs•n•z..." "İnsaf artık!" Lujin bu s‚zleri bağırarak s‚ylemişti. Bu arada Zosimov: "Hayır, ‚yle değil!" diye atıldı. Raskolnikov'un y•z• sapsarı kesilmişti, •st dudağı titriyor, g•…l•kle soluk alıp veriyordu. "Her şeyin bir ‚l…•s• vardır" dedi Lujin kasıntılı bir tavırla. "Ekonomik d•ş•nceler insanlara hen•z cinayet davetiyesi …ıkarmıyor, hem varsayılım ki..." Raskolnikov, karşısındakini aşağılamanın verdiği sevin… titreşimlerinin de duyulduğu ‚fkeli bir sesle onun s‚z•n• yeniden kesti: "Nişanlınızdan evlenme teklifinize evet cevabı aldığınızda, en …ok onun yoksul oluşuna sevindiğinizi, onu dilediğinizce y‚netmek ve size bor…lu olduğunu ikidebir başına kakmak i…in yoksul aileden kız se…miş olmakla uygun bir is yaptığınızı s‚ylediğiniz doğru mu?.." Lujin ‚fkeden tirtir titreyerek: "Sayın bayım! Sayın bayım!" dedi; dili dolanıyor, s‚zc•kleri birbirine karıştırıyordu: "Benim d•ş•ncelerimi …arpıtıyorsunuz! 188 Beni bağışlayın, ama kulağınıza …alınan, daha doğrusu size yetiştirilen bu s‚ylentilerin ger…ekle hi…bir ilgisi bulunmadığını s‚ylemek zorundayım. Ve ben... bunu s‚yleyenin kim olduğunu... kısacası bu iğneleme... tek kelimeyle anneniz...Aslında b•t•n •st•n niteliklerine rağmen ben onun biraz heyecanlı ve romantik yapıda bir insan olduğunu zaten anlamıştım... Ama yine de sorunu b‚ylesine …arpıtabilecek bir hayalg•c•ne sahip olduğunu d•ş•nmekten de …ok, …ok uzaktım... Ve son olarak da son olarak da..." Yastığında hafif…e doğrulan ve kor gibi yanan g‚zlerini Lu-jin'e diken Raskolnikov: "Son olarak da ne olur biliyor musunuz?" diye bağırdı. "Ne olurmuş?" dedi Lujin, duraksadı, aşağılanmış bir insan g‚r•nt•s• i…inde beklemeye başladı. Birka… saniye s•ren bir sessizlik oldu. "Şu olur ki, eğer annem hakkında tek kelime daha s‚zetmek cesaretini g‚sterirseniz, bir vuruşta merdivenlerden yuvarlarım sizi!" Razumihin:


"Ne oluyorsun yahu!" diye bağırdı. Lujin sararmıştı, dudaklarını ısırarak, tane tane: "Demek ‚yle!.. " dedi; olanca g•c•yle kendini tutmaya …alışıyor, ama yine de tıkanır gibi oluyordu. "Aslında daha bu odaya adımımı attığım anda sizin bana karşı ne denli nefret dolu olduğunuzu anlamıştım, ama yanılmamış olduğumu iyice g‚rmek i…in girip oturdum. Bir hastanın ve bir akrabanın pek …ok kusurlarını bağışlayabilirdim, ama şimdi... sizi ... hi…bir zaman..." Raskolnikov: "Ben hasta değilim!" diye bağırdı. " Bu daha da k‚t•!" " Defolun buradan!" Lujin zaten gitmek •zereydi, masayla sandalye arasından ge…iyordu. Razumihin ona yol vermek i…in bu kez ayağa kalk-misti. Hi….kimseye bakmadan, hatta epeydir hastayı rahat bı189 rakması i…in kendisine işaretler yapıp duran Zosimov'a bile selam vermeden …ıkıp gitti. Kapıdan …ıkarken sırtını kamburlaş-tirmış, kendini sakınmak istercesine de şapkasını omuzları hizasına kaldırmıştı. Sırtının kamburu korkun… bir aşağılanmayı da yanısıra g‚t•r•yormuş gibi bir etki bırakıyordu. Şaşıran Razumihin basını sallayarak: "Olur mu yahu, hi… b‚yle şey olur mu? " diye s‚ylenip duruyordu. Raskolnikov ‚fkeden kuduracak gibiydi: " Bırakın beni, kimseyi istemiyorum!" diye bağırdı. "Bırakın beni, işkenceciler! Hi…birinizden korkmuyorum! Artık kimseden, kimseden korkmuyorum! Defolun başımdan! Yalnız kalmak istiyorum, yalnız, yalnız, yalnız!" " Gidelim" dedi Zosimov, Razumihin'e başıyla işaret ederek " İnsaf yahu, onu nasıl b‚yle bırakabiliriz?" " Gidelim", diye diretti Zosimov ve dışarı …ıktı. Razumihin bir an d•ş•nd•kten sonra ona yetişmek i…in arkasından koştu. Merdivenlerden inerken Zosimov: "S‚z•n• dinlemeyip orda kalmamız daha k‚t• olurdu" dedi, "kesinlikle sinirlenmemeli..." "Nesi var?" "Olumlu y‚nde bir uyartı gerek ona şimdi... Az ‚nce ne g•zel toparlamıştı kendini!... Biliyor musun, bir şeyler var kafasında! Hi… değişmeyen, s•rekli acı veren bir şeyler... Ben asıl bundan korkuyorum! Bu kesinkes b‚yle!" "Sakın şu adam, bay Pyotr Petrovi… olmasın?" "Konuşmalarından anladığıma g‚re, Pyotr Petrovi… Rodya'nın kızkardesiyle evlenmek •zere ve Rodya tam hastalığının ‚ng•n•nde bu konuyla ilgili bir mektup almış. "Evet! Tam da gelecek zamanı bulmuş adam! Belki de b•t•n işleri alt•st etti. Dikkat ettin mi, Rodya herşeye karşı kayıtsızdı, konuştuğumuz hi…bir konuya katılmadı, yalnız biri dışında: cinayetten konuşulurken sanki kendini kaybediyordu." "Evet evet ben de farkettim! Hem ilgilendiriyor, hem de korkutuyor bu olay onu. Tam hastalandığı g•n, hani karakolda …ok •rkm•ş olsa gerek; d•ş•p bayılmış!" 190 "Akşama bana bunu biraz daha ayrıntılarıyla anlatsana, benim de sana anlatacaklarım var. Bu …ocuk beni …ok ilgilendiriyor! Yarım saat kadar sonra yoklamaya gideceğim... Sanırım ateşi y•kselmez..." "Sağolasın! Ben de bu arada Paşenka'nın yanında oturur, Nastasya aracılığıyla da hastanın durumunu izlerim..." Odasında yalnız kalan Raskolnikov, gitmekte hŽlŽ ağırdan alan Nastasya'ya sabırsızlıkla ve sıkıntıyla baktı. - "Bir …ay ister misin?" diye sordu Nastasya.


"Sonra! Yatıp uyumak istiyorum! Yalnız bırak beni..." Tir tir titreyerek duvardan yana d‚nd•; Nastasya …ıktı. VI Nastasya …ıkar …ıkmaz yerinden kalktı, kapıyı …engelledi, az ‚nce Razumihin'in g‚sterdiği ama sonra yeniden sarıp sarmaladığı paketi …‚zd•, elbiseleri …ıkardı, giyinmeye başladı. Tuhaf şey: t•m•yle sakinleşmiş gibiydi; az ‚nceki yarı …ılgın sayıklamalarından da, şu son zamanlarda i…ini saran paniğe eğinik korkularından da eser kalmamıştı. Tuhaf ve beklenmedik bir sakinleşmenin ilk dakikalarını yaşıyordu. Hareketleri kesin ve a…ıktı, sağlam bir kararlılığın izlerini taşıyordu. "Bug•n, hemen bug•n!..." diye mırıldanıyordu kendi kendine. HŽlŽ g•…s•z olduğunu anlamakla birlikte, dinginliğe, sabit fikre varan bir ruhsal gerginliğin verdiği g•ven duygusunu, g•c• duyuyordu. Sokakta ayakta duramayıp d•şeceğini de sanmıyordu. Tepeden tırnağa yeni giysilerine b•r•nd•kten sonra, masada duran paralara bir g‚zattı, biraz d•ş•nd•, sonra hepsini cebine indirdi. Yirmi beş ruble kadar birşey di. Razumihin'in giysiler i…in harcadığı paranın artanı olan bozuk beşlikleri de aldı. Sonra yavaş…a kapının …engelini kaldırdı, odasından …ıktı. Merdivenlerden inerken kapısı ardına kadar a…ık olan mutfağa bir g‚zattı: Nastasya arkası kapıya d‚n•k, eğilmiş, ev sahibi kadının semaverini yelliyordu. Hi…bir şey duymamıştı. Zaten kalkıp dışarı …ıkabile191 ceği kimin aklına gelebilirdi ki? Bir dakika sonra sokaktaydı. Saat sekiz sularıydı, g•neş ha battı ha batacak. Ortalık eskisi gibi boğucu sıcaktı; ama o, şehre bulaşmış bu tozlu, pis kokulu havayı derin derin i…ine …ekti. Başı hafif d‚ner gibi oldu; sapsarı y•z•nde yabanıl bir g•c•n ışıltısı dolaştı. Nereye gideceğini bilmiyordu, d•ş•nmemişti bile bunu; bildiği bir tek şey vardı: "B•t•n bunlara hemen bug•n, şu anda bir son vermesi gerekti, yoksa eve d‚nmeyecekti; …•nk• artık b‚yle yaşamak istemiyordu". Ama nasıl son verecekti? Hi…bir d•ş•ncesi yoktu bu konuda. Aslında d•ş•nmek de istemiyordu. D•ş•nce denen şeyi kovmuştu kafasında; acı veriyordu d•ş•nceleri ona. Bildiği, hissettiği bir tek şey vardı: ş‚yle ya da b‚yle, her şey değişmeliydi; umutsuzlukla, tuhaf bir inan…la ve kararlılıkla, "değişsin de, nasıl değişirse değişsin" diye tekrarlayıp duruyordu. Eski bir alışkanlıkla, her zamanki gezinti yollarından y•r•yerek Samanpazarı'na y‚neldi. Ama Samanpazarı'na varmadan, k‚pr•ye giden sokağın ordaki bir tuhafiye d•kkanının ‚n•nde, i…li bir romans …almakta olan siyah sa…lı gen… bir laternacı g‚rd•. Laternacı, kaldırımda, hemen ‚n•nde duran on beş yaşlarında bir kıza eşlik ediyordu. Kızın •zerinde sokak kadınlarında g‚r•len t•rden giysiler vardı: kıl dokuma geniş bir eteklik, •zerinde bir İspanyol salı, elinde eldivenler, başında da t•yleri ateş rengi hasır bir şapka... Hepsi de eski p•sk• şeylerdi. Sokak kadınlarının o …atlak, ama olduk…a hoş ve g•r sesiyle, …evredeki esnafın vereceği birka… k‚peği g‚zleyerek romans okuyordu. Raskolnikov kızı dinlemekte olan birka… kişinin yanına sokuldu, biraz dinledi, sonra bir beş k‚peklik …ıkarıp kızın avucuna sıkıştırdı. Kız birden şarkıyı en tiz, en i…li yerinde bı…akla kesmiş gibi durdurdu, laternacıya d‚nerek sert bir sesle, "yeter!" dedi, ikisi birlikte ilerdeki d•kkana doğru y•r•d•ler. Raskolnikov birden yanıbasında duran ve kendisi gibi laterna dinlemekte olan yaşlıca bir adama d‚nd• ve: "Sokak şarkılarını sever misin? " diye sordu. G‚r•n•ş•ne bakılırsa işsiz g•…s•z biri olduğu anlaşılan adam yabanıl, şaşırmış g‚zlerle Raskolr•kov'a baktı. Raskolnikov'sa, sokak şarkılarından değil de bambaşka şeylerden s‚ze-diyormuş gibi: "Ben severim" dedi. "Hele de soğuk, karanlık ve nemli g•z akşamlarında, hani gelip gecen herkesin y•z•n•n yeşile …alan bir sarılıkta ve hasta gibi g‚r•nd•ğ• ıslak g•z aksamlarında, laterna esliğinde s‚ylenen bu sokak şarkılarını …ok severim. Ya da dingin, lapa lapa kar yağan r•zgŽrsız kış akşamlarında, -hele bir de karların, arasından sokak lambaları ışıldıyorsa- bu şarkılar …ok daha doyumsuz olur... Biliyor musunuz?.."


Hem kendisine sorulan sorudan, hem de Raskokvikov'un g‚r•n•ş•nden •rken adam: "Bilmiyorum efendim, ‚z•r dilerim!.." dedi ve yolun karşısına ge…ti. Raskolnikov d•md•z y•r•d• ve Samanpazarı'nda Lizave-ta'yla konuşan karı-koca satıcının tezgahlarının bulunduğu k‚seye …ıktı. Ama ihtiyarlar yerlerinde yoktu. Raskolnikov yeri tanıyınca duraksadı, …evresine bakındı, bir uncu d•kkanın kapısında esneyip duran kırmızı g‚mlekli bir delikanlıya yanaşıp: "Şu k‚şede karısıyla birlikte satıcılık eden biri vardı, değil mi?" diye sordu. Delikanlı onu ş‚yle bir s•zd•kten sonra: "Herkes satıcı olabilir" dedi. "Adı neydi o adamın?" "Vaftiz edilirken ne ad taktılarsa, o." "Yoksa sen de mi Zaraysk'lısın? Hangi ildensin?" Delikanlı onu bir kez daha s•zd•: "Bizimki il değil, il…edir saygıdeğer efendim. Kardeşimin bir kez gitmişliği vardır, ama ben hi… g‚rmedim, hep evde otururdum. Bu nedenle beni bağışlamanızı dilerim, soylu efendimiz!" "Şu ilerdeki meyhane mi?" "Hayır, otel-restoran efendim, bilardosu da var; sonra... Prensesler de bulunur..." Raskolnikov meydanı ge…ti. İlerde, k‚şede b•y•k bir mujik kalabalığı vardı. Raskolnikov mujiklerin y•zlerine baka baka, kalabalığın en yoğun olduğu yere doğru ilerledi. Nedense, ‚n•ne gelenle konuşmak i…in sonsuz bir istek duyuyordu. Ama 193 mujiklerin ona dikkŽt bile ettikleri yoktu, ‚bek ‚bek toplaşmış-lar, …ene …alıyorlardı. Raskolnikov biraz d•ş•nd•kten sonra, sağa sapıp, kaldırım boyunca "V'ye doğru y•r•d•. Meydanı ge…er ge…mez k•…•k bir ara sokakta buldu kendini... K•…•k bir dirsekle Samanpazarı meydanını Sadovaya ile birleştiren bu ara sokaktan ‚nceleri de sık sık ge…erdi. Son zamanlarda, •z•nt•l• olduğu g•nlerde, "daha …ok acı duymak i…in" buralarda dolaşmayı ister olmuştu. Şu anda ise hi…bir şey d•ş•nmeden sapmıştı sokağa. Alt katı t•m•yle meyhane ve meze-i…ki satan d•kkanlarla dolu olan b•y•k bir apartman vardı burada. Sırtlarında yalnızca bir entari, başları a…ık, "ev kılığıyla" birtakım kadınlar apartmandan …ıkıyor, kaldırım •zerinde …eşitli yerlerde, ‚zellikle de bir-iki basamakla inilebilen bodrum katlarındaki eğlence yerlerinin girişlerinde-k•meleniyorlardı. B‚yle anlarda buralardan m•thiş bir g•r•lt• y•kseliyor, gitar sesleri, şarkılar, naralar t•m sokağı tutuyordu. Otel-restoranın kapısı ‚n•nde b•y•k bir kadın kalabalığı vardı. Kimi basamaklara, kimi de doğrudan doğruya kaldırıma oturmuştu. ˆ…•nc• bir grupsa ayakta duruyor ve gevezelik ediyordu. Bunların yanında, elinde sigara sarhoş bir asker dolaşıyor, s‚v•p duruyordu; meyhanelerden birine girmek isteyen, ama hangisine gireceğini unutmuş bir hali vardı. İki serseri s‚v•ş•p kavga ediyor, k‚rk•t•k sarhoşun biri ise boylu boyunca yere devrilmiş, yuvarlanıyordu. Raskolnikov kalabalık kadın k•mesinin yanında durdu. Al…ak sesle konuşuyordu kadınlar; sırtlarında basma entari, ayaklarında terlik vardı; hepsinin başı a…ıktı. Kiminin yaşı kırkları aşmış, kimisi daha on yedisindeydi. Hemen t•m•n•n g‚zleri şiş ve …•r•kt•. Aşağıdan gelen şarkı sesleri, bağırıp …ağırmalar Raskolni-kov'un nedense ilgisini …ekmişti... Birinin kahkahalar, …ığlıklar arasında, gitar esliğinde s‚ylenen tiz bir şarkıya topuk vurup tempo tutuğu ve delicesine hora teptiği duyuluyordu. Raskolnikov dışardan kapı ağzına doğru uzanmış, kederli, d•ş•nceli bir y•zle ve dikkatle şarkıyı dinliyor, kalabalık arasından i…eriyi g‚rebilmeye …alışıyordu. Şarkıcı incecik sesiyle, 194 Şirin, tatlı sevgilim, Boşuna d‚vme beni!


diye inleyip duruyordu. Raskolnikov sanki b•t•n sorunu buymuş gibi, şarkıyı dinlemek i…in dayanılmaz bir istek duydu. "Ben de girsem mi?" diye d•ş•nd•. "Nasıl da g•l•yorlar! Hepsi sarhoş! Ben de i…ip sarhoş olsam?" "Tatlı beyefendi, i…eri girmez misiniz?" Kapı ağzında duran kadınların arasından biri hen•z bozulmamış, …ınlamalı bir sesle Raskolnikov'a sesleniyordu. Raskolnikov d‚n•p baktı: gen… bir kadındı bu, hatta şu kadın kalabalığı i…inde insana tiksinti vermeyen belki de tek kadındı. "Şuna bak! Hem de g•zelmiş!" diye mırıldandı. Kadın g•l•msedi, iltifat …ok hoşuna gitmişti. "Siz de g•zelsiniz!" dedi. ' "Ne kadar da zayıf!" dedi kadınlardan biri. "Sanki hastaneden yeni …ıkmış!" Bu sırada kalın kumaştan ‚n• a…ık bir kaftan giymiş bir mujik yanaştı yanlarına; hafif sarhoştu ve kurnaz kurnaz g•l•ms•yordu: "G‚ren de general kızları sanır, ama hepsinin burnu kısa ve kalkık! Ama …ok neşeli şeyler doğrusu!.." "Madem ki geldin, ge… i…eri!" "Ge…eceğim tatlım!" Mujik i…eri girdi. Raskolnikov y•r•meye başladı. "Baksanıza, beyefendi!" Deminki kızdı, Raskolnikov'un ardından sesleniyordu. "Ne var?" Kız utandı: "Tatlı beyefendi, sizinle her zaman birka… saatimi ge…irmeye hazırım... Ama nedense su anda -sizden utanıyorum. Bir kadeh bir şey i…ebilmem i…in bana altı kopek…ik verir miydiniz?" Raskolnikov elini cebine atıp rastgele …ıkardığı paraları kıza uzattı. On beş k‚pekti verdiği. Kız: 195 "Ah ne iyi y•rekli baymış!" dedi. "Adın ne senin?" "Duklida diye sorarsınız." Kalabalıktaki kadınlardan biri başıyla Duklida'yı g‚stererek: "Daha neler!.." dedi. "Nasıl b‚yle para isteyebiliyor, anlayamıyorum! Ben olsam utancımdan ‚l•rd•m..." Raskolnikov kadına ilgiyle baktı: otuz yaşlarında vardı, …i-…ekbozuğu y•z• yara bere i…inde, •st dudağı şişti. Duklida'yı kınarken gayet sakin ve ciddiydi. Raskolnikov yeniden y•r•meye başladı. "Acaba nerede okumuştum?" diye d•ş•n•yordu bir yandan da, "İdam mahk‹munun biri ‚l•m•nden bir saat ‚nce, y•ksek bir dağın tepesinde, ancak iki ayağının sığabileceği kadar daracık bir yerde yaşaması gerekse; cevresindeyse u…urumlar, okyanuslar, sonsuz karanlıklar, fırtınalar ve sonsuz bir yalnızlık olsa, yine de o bir avu… yerde ‚mr• boyunca, binlerce yıl, sonsuza dek yaşamayı, o anda ‚lmeye yeğleyeceğini s‚ylemiş. Tek ki yaşasın! Yalnızca yasasın! Aman tanrım, bu nasıl ger…ek b‚yle! Bu nasıl ger…ek! İnsan ne al…ak yaratıkmış!" Raskolnikov bir dakika kadar durup d•ş•nd•, sonra "Bunun i…in insana al…ak diyen de al…aktır!" diye ekledi. Bir başka caddeye …ıkmıştı. "A-a, Kristal Palas! Razumihin'in ge…enlerde s‚z•n• ettiği yer! Yalnız, ben bir şey yapmak istiyordum, neydi acaba? Ha, okuyacaktım!.. Zosimov gazetelerden ‚ğrendiğini s‚ylemişti..." "Kristal Palas"ın birka… b‚lmeden oluşan …ok geniş, hatta olduk…a temiz restoranına girerek: "Gazeteniz var mı?" diye sordu.


Restoran kalabalık değildi. İki •… m•şteri …ay i…iyordu. Uzaktaki b‚lmelerden birinde d‚rt kişilik bir grup şampanya i…iyordu. Raskolnikov aralarında Zamyatov'u tanır gibi oldu. Ancak uzaktan, iyi g‚r•lm•yordu. "Varsın olsun!" diye d•ş•nd•. Garson: , "Votka mı emredersiniz?" diye sordu. 196 "Šay ver. Sonra gazeteleri getir, ş‚yle beş g•n kadar eskilerinden başlayarak... Votka parasını sana bahşiş olarak veririm..." "Emredersiniz. İşte bug•nk•ler. Votka da emreder misiniz?" Eski gazeteler ve …ay geldi. Raskolnikov koltuğuna rahat…a yerleşip aramaya başladı: "İzlerİzler* -Aztekler - Aztekler - İzler - Bartola - Massimo** - Aztekler - İzler... Tuh! Allah kahretsin! Ah, işte! Bir kadın merdivenlerden d•şm•ş - bir t•ccar i…mekten …atlayıp ‚lm•ş Peski'de yangın - Petersburgkaya'da yangın -Yine Petersburgkaya'da yangın*** - İzler - İzler - İzler - İzler - İzler - Massimo ... Hah, işte!" Sonunda aradığını bulmuştu; okumaya başladı. Satırlar ger…i g‚z•n•n ‚n•nde dansediyor gibiydi, ama yine de b•t•n "ha-ber"i okudu, ayrıntıları ‚ğrenmek i…in hırsla sonraki g•nlerin gazetelerine sarıldı. Telaş ve sabırsızlıkla sayfaları …evirirken elleri titriyordu. Birden, birinin masasına oturduğunu farketti. Baktı: Zamyotov'du: y•z•kleri, altın zinciri, d•zg•n bir …izgiyle ikiye ayrılmış biryantinli, siyah, kıvırcık sacları, sık yeleği, hafif eski redingotu ve g‚mleğiyle Zamyotov... G‚r•n•ş• hi… değişmemişti. Neşesi yerindeydi. Ya da en azından neşeli ve i…ten bir g•l•ş• vardı. Esmer y•z• i…tiği şampanyadan hafif…e pembe-leşmişti. "Nasıl! Siz burada mısınız!" Sanki Raskolnikov'u uzun yıllardır tanıyormuş gibi şaşkınlıkla s‚ylemişti bunları. "Oysa Razumihin daha d•n hŽlŽ kendinize gelemediğinizi s‚yl•yordu. Şu işe bakın! Ben de sizin ziyaretinize gelmiştim..." İzler İvan İvanovic : 1860'larda n•ktedanlığıyla Petersburg'ta …ok •nlenen ve yine Petersburg'ta bir eğlence bah…esinin sahibi olan kişi. (Šev.) Bartola, Massimo, Aztekler: Moris adlı bir a…ıkg‚z girişimcinin g‚steriler yapmak •zere Avrupa'dan Rusya'ya getirdiği iki c•ce. O zamanki gazetelerde yeraldığına g‚re, bu iki c•ce Avrupa'ya da Meksika'dan getirilmişlerdi ve Aztekler soyundan gelmekteydiler. İngiltere Krali…esi Viktorya ile III. Napolyon'un himayesi altında bulunan biri kız, biri erkek c•celer, sarayda g‚steri yapmaları i…in Petersburg'a ‚zel olarak getirilmişlerdi. 1865 yılında Petersburg'da ardarda yangınlar …ıkıyor ve gazeteler bunlara geniş yer ayırıyordu. (Šev.)' 197 Raskolnikov onun masasına geleceğini biliyordu. Gazeteleri katlayıp kaldırarak ona d‚nd•., sinirli bir sabırsızlığı yansıtan alaycı bir g•l•msemeyle: "Geldiğinizi biliyorum" dedi. "S‚ylediler. Šorabımı arayıp bulmuşsunuz!.. Biliyor musunuz, Razumihin sizin i…in deli diyor; birlikte Laviza İvanovna'ya gitmişsiniz, hani su, onca kaş g‚z işaretinize rağmen durumu bir t•rl• anlamayan Barut teğmenin …ıkıştığı kadın... Hatırladınız mı? Oysa bunda anlaşılmayacak ne var, durum apa…ık ortada, ‚yle değil mi?.." "Amma, gevezeymisj" "Kim, Barut mu?" "Hayır, arkadasınız Razumihin." "Doğrusu iyi yasıyorsunuz bay ZamyotovL En g•zel yerlere para ‚demeden giriyorsunuz: Deminki şampanya kimdendi?" "Biz kendimiz... kendimiz i…tik... Neden birinden olsun?!" "ˆcret olarak! Her şeyden yararlanırsınız siz!" Raskolnikov g•l•msedi, Zamyotov'un omuzuna vurarak: "†nemli değil, g•zel …ocuk, hi… ‚nemli değil!" diye ekledi. "Hem k‚t• niyetle s‚ylemiyorum bunu ben, hani sizin su karakoldaki memurun, kocakarı davası dolayısıyla Mitka'yı d‚verken s‚ylediği gibi: "Size olan sevgimden, şakacıktan" s‚yl•yorum..."


"Bu olayı nerden biliyorsunuz?" "Belki sizin bildiklerinizden de fazla şeyler biliyorumdur?" "Šok tuhafsınız!.. Daha iyileşmemis olduğunuz doğru. Dışarı …ıkmamalıydınız..." "Demek size tuhaf g‚r•n•yorum?" "Evet... Gazete mi okuyordunuz?" "Gazete okuyordum." "Durmadan yangınları yazıyorlar," "Hayır, ben yangın haberlerini okumuyordum." Raskolnikov gizemli bir bakışla baktı Zamyotov'a. Dudakları yine alaylı bir g•l•msemeyle …arpılmıştı: "Hayır, yangınlar değildi benim okuduğum" diye s•rd•rd• s‚zlerini, sonra Zamyotov'a g‚z kırparak: "Tatlı …ocuk" dedi, "hadi itiraf edin, ne okuduğumu m•thiş merak ediyorsunuz, ‚yle değil mi?" 198 "Hi… de merak etmiyorum. †ylesine sormuştum. Sormak yasak mı yoksa? Ne diye durmadan..." "Dinleyin: siz okumuş, k•lt•rl• bir insansınız, ‚yle değil mi?" Zarnyotov hafiften ‚v•nerek: "Kolej son sınıftan ayrılmıştım dedi" "Son sınıftan? Canım benim! Şu altın, zincire, şu y•z•klere bakın hele!.. Tabii, zengin adam! Ah, ne hoş …ocuk!.." Raskolnikov y•z•n• iyice, Zamyotov'un y•z•ne yaklaştırmıştı, tam bu sırada sinirli bir kahkaha attı. Zarnyotov, ‚fkeden …ok, şaşkınlıktan kendini geri attı. "Amma tuhaf insansınız!" dedi b•y•k bir ciddiyetle. "Ve bana kalırsa siz hŽlŽ sayıklıyorsunuz." "Sayıklıyor muyum? Atıyorsun, tatlı …ocuk! Demek tuhafım? Merakını gıcıklıyorum, ‚yle değil mi? Šok merak ediyorsun beni?" "Evet, merakımı …ekiyorsunuz." "†yleyse gazetelerde ne aradığımı, ne okuduğumu s‚yleyeyim mi? Baksanıza, ne …ok gazete getirttim buraya?.. Ş•pheli bir durum değil mi sizce?.." "S‚ylesenize hadi ne okuduğunuzu!" "Suna bak, nasıl da kulaklarını dikti!" "Ne kulak dikmesi canım?" "Sonra s‚ylerim ne kulak dikmesi olduğunu!.. Şimdiyse, tatlım benim, size şunu bildiriyorum... Hayır, "itiraf ediyorum" daha iyi... Hayır, bu da değil, "ben ifade veriyorum ve siz zapta ge…iriyorsunuz ki..." evet, işte b‚yle! İfademdir, s‚yl•yorum, gazetelerle ilgilenmem, onları arayıp bulmam, okumam..." Raskolnikov g‚zlerini kıstı, durdu, y•z•n• Zamyotov'un y•z•ne iyice yaklaştırıp, fısıltıyla: "buraya gelişim, hep kocakarının ‚ld•r•l•ş• •zerine bilgi toplamak i…indir..." diye ekledi. Zamyotov bu kez y•z•n• geri …ekmemişti, kımıldamadan onun g‚zlerinin i…ine bakıyordu. (Sonradan da en tuhafına giden şey aradaki sessizliğin tamı tamına bir dakika s•rmesi ve bu s•re i…inde her ikisinin de birbirlerine b‚yle bakmaları olmuştu). 199 Sonunda dayanamayan Zamyotov ansızın: "Okuyorsanız ne olmuş?" diye bağırdı. "Hem bana ne bundan?" . Raskolnikov onun bağırmasına aldırmadan aynı fısıltıyla: "Canım hatırlamıyor musunuz" dedi, "hani siz karakolda kendisinden s‚z ederken ben d•ş•p bayılmıştım... İste o kocakarı.:. Şimdi anlıyor musunuz?" Zamyotov, olduk…a endişeli: "E, ne olmuş?" dedi. "Hem bu "anlıyor musunuz?" da ne oluyor?" Raskolnikov'un hareketsiz ve ciddi y•z• bir anda değişti, birden az ‚nceki gibi g•lmeye başladı, sanki g•lmemek i…in kendini tutamıyordu. Bir anda b•t•n a…ıklığıyla, …ok yakınlarda


yaşadığı bir anın heyecanını yeniden yasamaya başladı: Elinde balta, kapının gerisinde duruyordu; kapının s•rg•s• neredeyse yerinden …ıkacaktı, dışarıdakiler kapıyı zorluyorlar, s‚v•p duruyorlardı; o ise onlarla kavga etmek, onlara dilini …ıkararak alay etmek ve katıla katıla g•lmek, g•lmek, g•lmek istiyordu!.. "Siz ya delisiniz, ya da..." Zamyotov birden durdu, sanki aklına gelen yepyeni bir d•ş•nceden şaşkına d‚nm•ş gibiydi. "Ya da? "Ya da " ne? Nedir, "ya da", s‚ylesenize!" "Hi…!" dedi Zamyotov ‚fkeyle. "Šok sa…ma bir şey bu!" İkisi de sustular. Tutulduğu g•lme krizinden sonra Raskolnikov birden dalgınlastı. y•z• •zg•n bir hal aldı. Dirseğini masaya dayayıp, başını elleri arasına aldı. Zamyotov'un orada bulunduğunu unutmuş gibiydi. Epey s•ren bir sessizlik oldu. Sonunda Zamyotov: "Šayınızı i…senize!" dedi. "Soğuyacak..." "Ne? Šay mı? Tabii!" Šayından bir yudum aldı, ağzına bir lokma ekmek attı, sonra Zamyotov'a baktı ve sanki bir anda her şeyi hatırladı; kendine gelmiş, y•z• yine o eski alaycı halini almıştı. Šayını i…meyi s•rd•rd•. "Bug•nlerde de bu dolandırıcılık isleri aldı y•r•d•" dedi Zamyotov. "Ge…enlerde Moskova Haberleri'nde bir kalpazan …etesinin yakalandığını okumuştum. Koca bir …ete... Sahte banknot basıyorlarmış." "Oho, bu eski olay! Bir ay ‚nce okumuştum ben." Raskolnikov son derece sakindi; g•l•mseyerek ekledi. "Sizce dolandırıcı mı bu adamlar?" "Ya ne peki?" "Ne mi? †ylelerine dolandırıcı değil, blanbek* derler! B‚yle bir is i…in kırk elli kişi bir araya geliyor! Hi… olacak şey mi bu? B‚ylesi işler i…in •… kişi bile …oktur. Hem de herbirinin bir ‚tekine kendinden …ok inanması, g•venmesi koşuluyla! Yoksa birinin sarhoşlukla yapacağı bir gevezelik, her şeyi alt•st edebilir! Blanbekler! G•venilmez birtakım adamlar tutup onlar aracılığıyla gişelerden sahte para s•rmeye kalkmışlar! †n•ne gelen adama a…ılabilecek iş mi bu!.. Hem, varsayalım, bu blanbekler bu isi başardılar ve varsayalım ki her biri birer milyonluk sahte parayı değiştirdi, ya sonra? Yaşadıkları s•rece? Her biri bir başkasına bağlı olarak yaşamayacak mı? Gebermek bundan daha iyi değil mi? Onlarsa daha paraları değiştirmeyi bile başaramamışlar!.. Adam gişeden beş bin rubleyi alınca elleri titremeye başlamış! D‚rt binini saymış, son binliği, bir an ‚nce sıvışıp, gitmek i…in, -g•venmiş,saymadan cebine atmış. Bu durumu da doğallıkla kuşku uyandırmış... Sonu…: bir ahmak y•z•nden her şeyin alt•st olması... Hi… olacak şey mi bu?" Zamyotov: "Ne!" dedi, "ellerinin titremesi mi olmayacak şey? Neden olmasın, bu bence son derece doğal bir şey... İnsan kendini tuta-mayabilir..." "Tutamayabilir mi?" "Ne yani, siz olsanız eliniz titremez miydi? Doğrusu, benim de elim titrerdi. Y•z ruble i…in b‚yle bir dehşeti yaşamak!.. Sahte paralarla bir bankaya -hem de hangi bankaya? Bu işlerde en kulağı kesik bankaya...- girmekten utanırdım doğrusu! Ya siz? Utanmaz mıydınız?" Blan…-bec (Aslında da Fransızca) Ağzı s•t kokan, toy. (Šev.) 200 201 :• Raskolnikov yeniden "dilini …ıkarmak" i…in dayanılmaz bir istek duydu. İkidebir sırtı soğuk soğuk •rperiyordu. S‚ze do-lanba…lı bir yoldan başladı: "Ben olsam ‚yle yapmazdım... Bakın ben ne yapardım: ilk binlik desteyi, her banknotu tek tek inceleye inceleye, baştan so-' na, sondan başa en aşağı d‚rt kez sayardım. Sonra ikinci binlik desteyi saymaya başlardım; ortalarına geldiğimde, destenin i…inden rastgele bir elli rublelik banknot …ıkarıp, ışığa tutar, sahte mi değil mi diye iyice bir g‚zden ge…irip, "Doğrusu, derdim,


korkuyorum; ge…enlerde akrabamız bir kadın bu y•zden yirmi-bes rublesinden oldu" ve akraba kadına nasıl sahte para verdiklerim anlatırdım. ˆ…•nc• bini saymaya ge…tiğimde de, bir dakika, derdim, deminki desteyi sayarken sanırım yedi y•zden sonra şaşırdım... Ve ikinci binlik desteyi yeniden saymaya baslardım. Bu isi her deste i…in tekrarlardım. Saymayı bitirdim mi, bu kez de destelerden rastgele bir iki banknot …ıkarıp yeniden ışığa tutar, kuşkulanmış gibi yapardım: "L•tfen, derdim, şunları değiştirin!" B‚ylece veznedarın anasından emdiği s•t• burnundan getirir ve adamcağızı beni başından savmak i…in ne yapacağını bilmez ederdim. B•t•n bunlardan sonra gitmek i…in kapıyı a…tığım anda, durur, geri d‚ner, affedersiniz, deyip, yeni bir şeyler sorar, yeni bazı bilgiler almak isterdim... Ben olsam işte b‚yle yapardım!" "M•thişsiniz doğrusu!.."dedi Zamyotov g•l•mseyerek. "Ne var ki bunların hepsi s‚zde kalan şeyler. Uygulamada siz de herhalde ne yapacağınızı şaşırırdınız. Bırakın sizi ya da beni, b‚yle bir işte en deneyimli bir adam bile …uvallar! Hem uzağa. gitmeye ne gerek var, işte burnumuzun dibinde ger…ekleşmiş bir olay: su bizim mahallede ‚ld•r•len kocakarı... Katil g•peg•nd•z kendisini ancak bir mucizenin kurtarabileceği b‚ylesine rizikolu bir işe giriştiğine g‚re, besbelli m•thiş soğukkanlı ve deneyimli biri... Ama bakın, onun da elleri titremiş... Šalmasını becerememis, dayanamamış, yaptığı ise bakınca bu a…ık…a g‚r•l•yor..." Raskolnikov bu s‚zlerden g•cenmiş gibiydi. Sinsi bir sevin…le: 202 "Demek yaptığı ise bakarsanız …almasını bile becerememiş..." dedi. "Madem ‚yle, hadi yakalayın adamı!.." .. "Yakalanacaktır!" "Kim? Siz mi, siz mi yakalayacaksınız? Koşturup durmanız yanınıza kŽr kalır! Şimdi sizin i…in en ‚nemli nokta su: adam 'para harcıyor mu, harcamıyor mu? D•n beş parası olmayan bir adam bug•n su gibi para harcamaya başlamışsa, katil değilse nedir? Ama bu noktada eğer isterse bir …ocuk bile sizi aldatabilir!" "İşte hep bu noktada yanlış yaparlar... Kurnazca cinayet islerler, sonra da soluğu bir meyhanede alırlar... Polis de para harcamalarından kuşkulanıp onları enseler. Onlar sizin gibi kurnaz olmazlar. Siz olsanız herhalde meyhaneye gitmezdiniz, ‚yle değil mi?" Raskolnikov kaşlarını …attı, canı sıkılmıştı, Zamyotov'a dik | dik bakarak: "Benim bu işte nasıl davranacağımı mı ‚ğrenmek istiyorsu- nuz?" dedi. "Evet" dedi Zamyotov kararlılıkla, bakışları, s‚zleri nedense | birden ciddileşmişti. "Šok mu istiyorsunuz bunu?" "Evet." "PekŽlŽ. Ben olsam s‚yle yapardım." Raskolnikov yine y•z•n• Zamyotov'un y•z•ne yaklaştırdı; yine g‚z•n• kırpmadan bakıyor ve fısıltıyla konuşuyordu. Zamyotov bu kez onun bu davranışından irkilmişti: "Evet, ben olsam, hemen olay yerinden uzaklaşır, hi…bir yere uğramadan doğruca etrafı duvarla …evrili, kimselerin olmadığı ıssız bir avluya ya da buna benzer bir yere giderdim. Avluda, duvar dibinde bir k‚şede, binanın yapıldığı g•nden beri durmakta olan yirmi yirmi beş kilo ağırlığında bir tas bulur, paralarla ‚teki şeyleri bu taşın altında bulunması gereken …ukura yerleştirip, taşı da eski durumuna getirdikten ve sağını solunu ayağımla bastırıp d•zelttikten sonra, bir daha iki •… yıl hi… oralara uğramamak •zere …eker giderdim. Siz isiniz yoksa katili arayın durun!" 203 Zamyotov da fısıltıyla ve nedense Raskolnikov'dan hafif…e uzaklaşarak: "Delisiniz siz!.." dedi. Raskolnikov'un g‚zleri ateş gibi parlıyordu. Y•z• sapsarı kesilmiş, •st dudağı seğirmeye başlamıştı. Y•z•n• Zamyo-tov'un y•z•ne olabildiğince yaklaştırmıştı: dudakları s•rekli kımıldıyor, ancak hi…bir şey s‚ylemiyordu. Bu, b‚ylece yarım dakika kadar s•rd•. Ne yaptığını biliyor, ama kendine engel olamıyordu. Tıpkı o g•n yuvasında zıplayıp duran


kapının s•rg•s• gibi dudaklarında korkun… birtakım s‚zc•kler titreşip duruyordu: işte nerdeyse d‚k•l•verecekti bu s‚zc•kler, işte nerdeyse fırlayıp …ıkacaklardı ağzından, s‚yleyiverecekti nerdeyse! Birden: "Ya kocakarıyla Lizaveta'yı ben ‚ld•rd•ysem?" dedi ve der demez de kendine geldi. Zamyotov'un kire… gibi bembeyaz olan y•z• tuhaf bir g•l•msemeyle …arpıldı; bakışları da tuhaflaşmıştı: "Olacak şey mi bu?" dedi. "İnanmıştınız ama" dedi Raskolnikov hın…la, "hadi itiraf edin, ‚yle değil mi? Ha? †yle değil mi?" Zamyotov telaşla: "Hayır," dedi, "hi… de inanmamıştım. Hele şu anda, her zamankinden de az inanıyorum." "Sonunda yakalandın!.. Dilinle tuzağa tutuldun! "Şu anda her zamankinden daha az inandığınıza" g‚re, demek ki bir ara inanmışsınız!" Zamyotov utanır gibi oldu. "Hayır, hi… de inanmamıştım!" diye bağırdı. "Beni korkutacak bunca şeyi de sırf s‚z• buraya getirmek i…in anlattınız zaten!" "Demek inanmamıştınız? Peki ‚yleyse o g•n karakolda ben …ıktıktan sonra arkamdan ne konuşuyordunuz? Ve baygınlığım ge…ip de kendime geldikten, sonra Barut teğmen beni neden sorguya …ekti?" Koltuğundan doğruldu, kasketini aldı. "Hey, garson!" diye seslendi. "Borcum ne kadar?" 204 "Hepsi otuz k‚pek efendim" dedi koşarak gelen garson. "Şu yirmi k‚peği de votka i…in bahşiş olarak al! Şu paralara bak, paralara!" Banknotlarla dolu elini Zamyotov'a uzatmış g‚steriyordu. "Kırmızı, mavi banknotlar... Tam yirmibeş ruble..." Paraları tuttuğu eli titriyordu. "Nereden geldi bunlar, ha? Ya şu gıcır gıcır elbiseler? Biliyorsunuz, beş param yoktu! Ev sahibimi sorguya …ekmişsinizdir!.. Eh, artık yeter! Assez cause*\ Hoş…akalın!" . Raskolnikov, i…inde biraz da hoşnutluk sezilen, tuhaf, sinirli, heyecanlı bir havayla …ıkıp gitti. Y•z• asılmıştı, dayanılmaz derecede yorgun duyuyordu kendini ve yorgunluğu giderek artıyordu. Y•z•ne, inme inen insanlarda g‚r•len bir …arpılma gelip yerleşmişti. Heyecanlanmaya başlar başlamaz g•c• de artıyor, y•kseliyor, heyecan duygusu azaldık…a g•c• de azalıyor, d•ş•yordu. İ…erde tek basma kalan Zamyotov ise dalgın, d•ş•nceli, kımıldamadan oturuyordu. Raskolnikov cinayet konusundaki b•t•n d•ş•ncelerini alt•st etmiş, kafasında yeni ve kesin birta-. kim d•ş•nceler uyandırmıştı. "İlya Petrovi… ahmağın tekiymiş!" diye mırıldandı sonunda. Raskolnikov kapıyı a…ıp tam sokağa …ıkarken, merdivenlerde, Razumihin'le burun buruna geldi. Her ikisi de bir adım kalana kadar birbirlerini g‚rmemişlerdi, nerdeyse kafa kafaya toslaşacaklardı. Bir s•re bakışıp birbirlerini s•zd•ler. Razumihin anlatılmaz bir şaşkınlık i…indeydi, ama birden g‚zleri ger…ek bir ‚fkenin kıvılcımlarıyla tutuştu: "Bak hele!" diye bağırdı olanca g•c•yle. "Demek yataktan kalkıp ka…tın ha! Bense onu divanın altında bile aradım! Šatılara baktım! Az kalsın Nastasya'yı d‚vecektim! Oysa beyimiz nere-lerdeymiş!.. Rodya! Bu ne demek oluyor? Bana ger…eği s‚yle, itiraf et! Duyuyor musun?" Raskolnikov sakin sakin: "Bu şu demek oluyor ki," dedi, "hepiniz beni bıktırdınız, şurama getirdiniz ve... ben yalnız kalmak istiyorum." Assez couse (Fr.) Gevezelik yeter. (Šev.)


205 "Yalnız kalmak mı?! Ayakta duramazken, g„•l„kle soluk alırken ve şu kire• gibi olmuş y„zle mi? Aptal herif! "Kristal Pa-las"ta ne yapıyordun, •abuk doğruyu s…yle?" "Bırak beni!" dedi Raskolnikov ve gitmek i•in davrandı. Bu davranışı Razumihin'i •ileden •ıkarmıştı, onu omuzundan yakalayarak: "Bırakmak mı? Biliyor musun simdi ne yapacağım? Bir boh•a gibi koltuğumun altına alıp eve g…t„receğim seni, „zerine de kapıyı kilitleyeceğim!.." Raskolnikov sakin g…r„nmeye •alışarak ve tane tane: "Bak, Razumihin" dedi, "senin iyiliklerini istemediğimi g…rm„yor musun? Hem... bu iyiliklerini aşağılayanlara ve artık senin bu iyiliklerini cidden katlanılmaz bulanlara, ısrarla iyilik etmek isteği niye? Hastalandığım g„n ne diye gelip beni buldun? Belki de …l„m beni •ok daha sevindirecekti? Bana sıkıntı verdiğini, beni bıktırdığını bug„n yeterince dile getiremedim mi? İnsanlara acı •ektirmek i•in nasıl da isteklisin! İnan bana b„t„n bunlar benim sağlığımı ciddi bi•imde sarsan davranışlar, •„nk„ s„rekli sinirlendiriyor beni. Oysa az …nce Zosimov sırf beni sinirlendirmemek i•in •ekip gitmedi mi? Allah askına sen de yakamı bırak! Hem beni zorla alıkoymaya ne hakkın var? T„m„yle kendinde bir insan olarak konuştuğumu g…rm„yor musun? Yakamı bırakman, bana iyilik etmekten vazge•men i•in, s…yle, s…yle, sana nasıl yalvarayım? Varın bana nank…r deyin, al•ak, aşağılık deyin/ama Tanrı aşkına yakamı bırakın! Bırakın! Bırakın!" İ•inde biriken zehri akıtma fırsatı doğmuş olmasının sevinciyle sakin sakin başladığı konuşmasını, az …nce Lujin'le konuşurken olduğu gibi, …fkeden tıkanarak tamamlamıştı. Razumihin durdu, biraz d„ş„nd„, sonra onun kolunu bırakıp, yavaş sesle ve dalgın dalgın: "Cehenneme kadar yolun var!" dedi. Ama Raskolnikov'un gitmeye davrandığını g…r„nce, yeniden …fkelendi: "Dur!" diye bağırdı. "Dinle hepiniz birer gevezeden ve farfaracıdan başka bir şey değilsiniz! K„•„c„k bir acınız olsa, on pa206 ralık yumurtası i•in ortalığı birbirine katan tavuklara d…nersiniz! Œstelik burada bile başka yazarların d„ş„ncelerini •alarsınız! "Ruhlarınızda bağımsız bir yaşamdan iz bile yok! İsperme•etten yapılmış yaratıklar! Damarlarınızda da kan yerine serum dolaşıyor! Hi•birinize inanmıyorum! İlk işiniz, ne pahasına olursa olsun insana benzememektir!" Raskolnikov'un y„r„meye yeltendiğini g…r„nce, …fkesi bir 'kat daha artarak: "D-u-u-r!" diye bağırdı. "Dur ve s…zlerimi sonuna dek dinle! Biliyorsun, bug„n yeni eve taşınmam onuruna konuklarım olacak, belki de şu anda gelmişlerdir bile, dayımı bıraktım • gelenleri karşılaması i•in, kendim de bir koşu buraya geldim. Eğer bir ahmak değilsen, eğer su katılmamış bir ahmak değilsen, boşuna, pabu• eskiteceğine, bu akşam doğruca bize gelir, adam gibi oturursun!.. Madem •ıkmışsın, yapacak bir şey yok demektir! Sana yumuşacık bir koltuk bulurdum, ev sahiplerimin koltuğunu getirirdim... †ay i•er, insanlarla birlikte olurdun... Oturmak istemezsen, yatırırdık seni, yine aramızda olurdun... Hem Zosimov da olacak... Gelecek misin?" "Hayır." "Ger•ek değil bu s…ylediğin" dedi Razumihin sabırsızlıkla. "Sen nereden bileceksin? Daha kendini bilmiyorsun ki..! Hem bu işlerden de zerre kadar anladığın yok! Ben de senin gibi ka• kez b…yle insanlardan ka•mısımdır, ama her seferinde de geri d…nd„m... İnsan yaptığından utanıyor ve geri d…n„yor! Unutma: Po•inkov'un apartmanı, „•„nc„ kat!" "‹yleyse, bay Razumihin, siz iyilik yapma zevkini duyma uğruna kendinize dayak atılmasına bile izin vereceksiniz..?" "Dayak mı? Kime? Bana mı? Aklından ge•irenin bile ağzını burnunu dağıtırım! Po•inkov'un apartmanı, kırk yedi numara, memur Babuskin'in dairesi..." "Gelmeyeceğim, Razumihin!" Raskolnikov arkasını d…nd„ y„r„meye başladı.


"Bahse girerim ki, geleceksin!" diye bağırdı Razumihin arkasından. "Yoksa... Yoksa... Bundan sonra Raskolnikov diye birini tanımıyorum ben! Dur! Zamyotov i…erde mi?" 207 "Evet." "Seni g‚rd• m•?" "G‚rd•." "Konuştunuz mu?" "Konuştuk." "Ne konuştunuz? Canın cehenneme! S‚ylemezsen s‚yleme! Pocinkov, kırk yedi, Babuşkin... Unutma!" Raskolnikov, Sadovaya'ya varınca, sağa saptı. Razumihin dalmış, ardından bakıyordu. Sonunda elini sallayıp i…eri girmek i…in y•r•d•, ama tam merdivenlerin ortasında durdu. "Allah kahretsin!" dedi y•ksek sesle. "Evet, aklı başındaymış gibi konuşuyordu ama... Ah, ne aptalım ben! Yalnızca aklı başındalar ,mı akıllıca laflar ederler? Zosimov'un da asıl korktuğu buydu galiba?" Parmaklarıyla alnına vurdu: "Ya bir de... Nasıl bırakabildim onu? Kendini suya atabilir... Šok yanlış bir is yaptım, …ok!" Hemen Raskolnikov'un ardından koştu, ama beriki g‚zden yitip gitmişti. Razumihin t•k•rd• ve Zamyatov'u sorguya …ekmek •zere hızlı adımlarla "Kristal Palas"a doğru y•r•meye başladı. Raskolnikov doğruca "..." k‚pr•s•ne gitti, k‚pr•n•n ortasında korkuluklara dayanıp, uzakları seyretmeye başladı. Razumi-hin'den ayrıldıktan sonra ‚ylesine bitkinlesmişti ki, k‚pr•ye kadar zorlukla gelebilmişti. Oracıkta bir yerlere, yolun ortasına oturmak, ya da yatmak istiyordu canı. Sulara doğru eğilip, batmakta olan g•neşin son pembe yansılarına, giderek yoğunlaşan aksam alacasında kararan evlere, nehrin sol kıyısında, uzakta bir evin g•neşin son ışıklarıyla tutuşmuş k•…•k …atı katı penceresine, kanalın karanlık sularına bakmaya başladı. †zellikle de sulara bakıyor gibiydi. Sonunda g‚zlerinde birtakım kırmızı halkalar d‚nmeye, evler, insanlar, rıhtım, arabalar …evresinde dansetmeye başladı. Sonra birden irkildi, g‚rd•ğ• korkun… bir hayalle yeni bir baygınlıktan kurtulmuş gibiydi. Yanında, hemen sağında birinin durduğunu hissetti, baktı: uzun boylu, baş‚rt•l•, uzun sarı benizli, g‚zleri kızarmış ve yuvalarına g‚m•lm•ş bir kadındı. Kadın da doğruca kendisine bakıyordu, ama besbelli hi…bir şey g‚rm•yor, hi…bir şey farketmiyordu. Birden sağ kolunu korkuluğa dayadı, sağ bacağını kaldırıp korkuluktan aşırdı, sonra sol bacağını kaldırdı, onu da asırdı ve kendini kanala bırakıverdi. Kirli sular bir an a…ılıp kapandılar ve kadın kayboldu. Ancak, bir dakika kadar sonra yeniden su y•z•ne …ıktı: akıntı y‚n•nde s•r•kleniyordu, başı ve bacakları suyun i…inde,, sırtı yukardaydı; eteği suyun •zerinde yastık gibi şişmişti. "Boğuldu!.. Boğuldu!.." sesleri duyuldu, insanlar koşuşmaya başladılar. Kanalın iki kıyısı birden bir anda seyircilerle dolmuştu. K‚pr•n•n •st•nde de Raskolnikov'a arkadan bastıran bir kalabalık toplandı. Yakından, ağlamalı bir kadın sesi duyuldu: "Tanrım! Bu bizim Afrosinyuska! Efendiler, Allah rızası i…in kurtarın onu!" Kalabalık arasından kimileri de: "Kayık!.. Kayık!., "diye bağırıyorlardı. Ancak kayığa gerek kalmadı: bek…inin biri iskelenin merdivenlerinden kanala inip, ceketini, …izmelerini …ıkararak suya atladı. Akıntı, kadını zaten iskelenin ‚n•ne kadar getirmişti ve yapılacak fazla bir şey yoktu. Bek…i sağ eliyle kadını elbisesinden yakaladı, sol eliyle de kendisine uzatılan bir sırığa tutundu ve kadını kıyıya …ekti, merdivenlerin •zerine yatırdı. Az sonra kadın kendine geldi, doğrulup oturdu: ellerini anlamsız hareketlerle ıslak entarisine siliyor, aksırıp tıksırıyor, ama hi… konuşmuyordu. Demin ki kadın sesi bu kez Afrosinyuşka'nın yanında duyuldu: "Devrilene kadar i…ip sarhoş oldu, anam babam! Demin de az kalsın kendini asacaktı, ipten kurtardılar. Bir koşu bakkala gidecek kızımı da g‚z kulak olması i…in kendisine bırakmıştım...


Şu olanlara bak! Şuradaki satıcı kadın anam babam, şu bizim satıcı kadın! Hemen surda otururuz, iste surda, baştan ikinci ev..." Kalabalık dağılmaya başladı, polislerse hŽlŽ kadınla uğraşıyorlardı. Kalabalıktan biri karakoldan s‚z etti. Raskolnikov olup 208 209 bitenleri tuhaf bir kaygısızlıkla, aldırmazlıkla izlemişti. Birden i…inde bir tiksinti duydu. "Su... Hayır, değmez... Tiksin… bir şey bu..." diye mırıldandı. "Bir şey olacağı yok... Ne diye beklemeli?.. Bu ne? Karakol mu?.. Zamyotov niye karakolda değil? Saat dokuza geldiği halde, karakol hŽlŽ a…ık..." Sırtını korkuluklara …evirdi, …evresine bakındı. Kesin bir tavırla, "Evet! Gidelim bakalım!" diye mırıldandı, karakola doğru y•r•meye başladı. Y•reği sağırlaşmıs gibiydi. D•ş•nmek istemiyordu. "Her şeye bir son vermek" kararıyla evden …ıktığı zamanki canlılığından eser kalmamıştı; kaygılı bile değildi, şu anda duyduğu tek şey, tam bir uyuşukluktu. Ağır, uyuşuk adımlarla kanal boyunca y•r•rken, "Eh, ne yapalım, bu da bir …ıkış yoludur!" diye d•ş•nd•. "Nasıl olursa olsun buna bir son vereceğim, …•nk• b‚yle istiyoram... Ancak bu bir …ıkış yolu sayılır mı? Boş ver! Bir arşınlık bir yerin olacak! Heh-he! Ancak bu nasıl bir son b‚yle? Hem son mu bu? S‚yleyecek miyim, s‚ylemeyecek miyim onlara? Allah kahretsin! Yoruldum, hemen bir yer bulup oturmalı, ya da uzanmalıyım. İsin en utan… verici yanı da, son derece aptalca olması! T•k•rm•ş•m aptalcalığına! Ne sa…ma şeyler geliyor insanın aklına..!" Karakola gitmesi i…in dosdoğru y•r•mesi, ikinci k‚şeden sola sapması gerekiyordu; hemen şuracıktaydı karakol. Ama o ilk k‚seye varınca durdu, biraz d•ş•nd• ve ilk sokağa saptı. B‚ylece iki sokak …evreden dolaşacak bi…imde y•r•yecekti. Bunu belki hi…bir amacı olmaksızın yapmıştı, belki de birka… dakika olsun zamanı uzatmak istemişti. Bası ‚nde y•r•yordu. Birden sanki kulağına birisiabirşey fısıldadı. Başını kaldırınca tam o evin kapısı ‚n•nde bulunduğunu g‚rd•. O akşamdan beri buraya hi… gelmemiş, dolayından bile ge…memişti. Karşı konulmaz, a…ıklanamaz bir arzuyla tutuştu i…i, i…eri girdi. Avludan ge…ti, sağa saptı, bildik merdivenlerden d‚rd•nc• kata …ıkmaya başladı. Merdivenler dar, dik ve …ok karanlıktı. Her merdiven sahanlığında duruyor ve dikkatle …evresine bakı-nıyordu. Birinci kat sahanlığındaki pencere …er…evelenmişti. "O zaman bu yoktu" diye d•ş•nd•. İşte, ikinci katta Nikolaska ile 210 [Mitka'nın …alıştıkları daire... "Kilitli... Kapı da boyanmış, demek iki kiraya veriyorlar." İşte, •…•nc• kat... ve iste d‚rd•nc• kat... "Burası!" Şaşkınlıktan k•…•k dilini yutacaktı: kapı ardına kadar J a…ıktı, i…erde birileri vardı, sesler geliyordu. Bu hi… beklemediği birşeydi. Bir iki saniye s•ren bir kararsızlıktan sonra, son basa-makları da …ıkıp, i…eri girdi. Burası da oranlıyordu, i…erde is…iler vardı. Buna …ok sasırdı. [Nedense her şeyi bıraktığı gibi bulacağını d•ş•nm•şt•, hatta [cesetleri bile, oracıkta... d‚şemenin •zerinde... Şimdiyse duvarjlar …ırıl…ıplaktı ve evde hi… eşya kalmamıştı, evi bu g‚r•n•ş•yle tuhaf buldu. Y•r•d•, pencere kenarına oturdu. İ…erde topu topu iki iş…i vardı, ikisi de gen…ti, yalnız biri ‚te-jkinden olduk…a k•…•kt•. O eski, sarı, yırtık duvar kŽğıtları ve-Irine, eflŽtun …i…ekli, beyaz, yeni duvar kŽğıtları kaplıyorlardı. Raskolnikov'un hi… hoşuna gitmedi bu, değişme kendisini uz-Im•ş gibi yeni duvar kŽğıtlarına d•şmanca baktı. İş…ilerin ge… kaldıkları anlaşılıyordu, …abuk …abuk kŽğıtlarını [topluyorlar, eve gitmeye hazırlanıyorlardı. Raskolnikov'u far-jketmemiş gibiydiler. Aralarında bir şey konuşuyorlardı. Ras-Ikolnikov parmaklarını …aprazlama kenetleyip, dinlemeye ko-yuldu.


"Karı sabahın k‚r•nde …ıkıp gelmesin mi?.." diyordu yaslısı gencine. "Ama nasıl s•slenip p•slenmiş..! Ne bu limonlaşmalar, portakallaşmalar.:! dedim kendisine. Ben, Tit Vasilyevi…, dedi, artık kendimi t•m•yle size teslim etmek istiyorum! İşte b‚yle! Ama g‚receksin, ‚yle bir s•slenmişti ki, model sanırsın!" "Model ne abiciğim?" diye sordu genci, anlaşılan "abici-ği'nden birşeyler ‚ğrenmek istiyordu. "Model, kardeşime s‚yleyeyim, renkli birtakım resimlerdir; her cumartesi bizim bura terzilerine dış •lkelerden posta ile g‚nderilir ve kadınlarla erkeklerin nasıl giyinmeleri gerektiğini [g‚sterir... Senin anlayacağın, resim demek... Erkek modelleri daha …ok belden b•zg•l• paltolarla g‚sterilir. Kadınlara gelin-Jce... ah, bunları sana nasıl anlatsam bilmem ki!.." Gen… olanı b•y•k bir heyecanla: \ 211 "Ah be" dedi, "şu Petersburg'da yok yok, desene..?" Yaşlısı ‚ğ•t verir gibi: "Evet, kardeş," dedi "bu Petersburg'da yok yoktur!" Raskolnikov pencere kenarından indi, sandığın, yatağın ve komodinin bulunduğu ‚teki odaya ge…ti. Mobilyasız, …ırıl…ıplak oda ona …ok k•…•k g‚r•nd•. Duvarlarda hŽlŽ eski kŽğıtlar vardı. K‚şedeki duvar kŽğıdı •zerinde Meryem resmiyle, kandil ve tasvirlerin izi a…ık…a g‚r•l•yordu. Odaya ş‚yle bir g‚z attıktan sonra, yeniden pencereye d‚nd•. Yaslı is…i kendisini g‚rm•ş, g‚z ucuyla bakıyordu: "Bir şey mi istiyorsunuz?" diye sordu birden. Raskolnikov karşılık vermedi, pencere kenarından inip, kapının dışına …ıktı ve …ıngırağın ipini …ekti. "Aynı …ıngırak, aynı madeni ses!" İkinci, •…•nc• kez …ekti …ıngırağın ipini. Dinliyor, hatırlamaya …alışıyordu. O dayanılmaz kokulu, heyecanlı dakikalar yeniden g‚z•nde canlanmaya başladı. Her …ıngırak sesinde titriyor, i…i bir hoş oluyordu. İş…i ona doğru y•r•yerek, bağırdı: "Hey, kimsin, ne istiyorsun?" Raskolnikov yeniden i…eri girdi. "Bakıyorum" dedi, "daireyi kiralamak istiyorum da..." "Daireler b‚yle gece vakti kiralanmaz! Hem, kapıcıyla gelmeniz gerekirdi..." "D‚şemeyi de yıkamışlar" diye s•rd•rd• Raskolnikov, "yoksa boyayacaklar mı? Kan yok muydu burada?" "Ne kanı?" "Kocakarıyla kızkardeşini ‚ld•rm•şlerdi ya... Koca bir kan g‚l• vardı burada..." İs…i tedirgin olmuştu, bağırdı.: "Ne bi…im adamsın sen be?" "Ben mi?" "Evet, sen." "Bilmek istiyor musun? Hadi karakola gidelim, orada s‚ylerim." İş…iler ona kuşkuyla baktılar. Daha yaşlısı: 212 "Gitme zamanımız geldi" dedi, "ge… kaldık, hadi, Alyoşa, burayı kilitlememiz gerek." †nden …ıkıp yavaş…a merdivenlerden inmeye başlayan Raskolnikov: "İyi, gidelim!" dedi. Aşağı inince, kapıcıya seslendi: "Hey, kapıcı!" Kapı ağzında birka… kişi durmuş, dışarıyı seyrediyordu: iki kapıcı, bir k‚yl• kadın, •zerinde ropd‚şambra benzer bir şey bulunan bir satıcı ve daha birka… kişi...Raskolnikov onlara doğru y•r•d•. "Ne istiyorsun?" diye sordu kapıcılardan biri.


"Karakola uğradın mı?" "Şimdi ordaydım, ne olmuş?" "Kimse var mıydı?" "Evet, vardı." "Komiser yardımcısı da orada mıydı?" "Bir ara o da ordaydı, isteğiniz nedir?" Raskolnikov karşılık vermedi; dalgın, d•ş•nceli, adamların yanında dikilip duruyordu. Bu sırada iş…iler geldi, yaşlı olanı: "Daireyi g‚rmeye gelmiş" dedi. "Hangi daireyi?" "Şu bizim …alıştığımızı... "Kanı niye yıkadılar?" diye sordu. Orda bir cinayet işlenmiş de, oda orayı tutmaya gelmiş. Sonra kapının …ıngırağını …almaya başladı, nerdeyse ipini koparacaktı. Bir ara da, karakola gidelim diye tutturdu. Orda herşeyi kanıt-layacakmış! Sırnaşıp kaldı." Kapıcı kaslarını …atmış, kuşkulu bakışlarla Raskolnikov'u s•z•yordu. "Kimsiniz siz?" diye bağırdı g‚zdağı verircesine. "Rodion Romanovi… Raskolnikov, eski •niversite ‚ğrencisi, hemen şuradaki sokakta, Şil'in apartmanında, ond‚rt numarada otururum. Kapıcıya sor, beni tanır..." Raskolnikov adamın y•z•ne bile bakmamıştı bunları s‚ylerken; dalgın dalgın, gitgide kararmakta olan caddeyi seyrediyordu. 213 "Peki bu eve ni…in geldiniz?" "G‚rmek i…in." "Ne varmış ki orda g‚rmek i…in?" Kapıda duranlardan t•ccar kılıklı olanı: "Tut kolundan karakola g‚t•r" dedi ve sustu. Raskoinikov omuzu •zerinden adama g‚z ucuyla baktı, dikkatle s•zd•, sonra yine ‚yle dalgın, bıkkın: "Gidelim!" dedi. T•ccar kılıklı adam cesaretlenmişti: "G‚t•r gitsin!" dedi. "Baksana, o meseleden dolayı gelmiş, kimbilir kafasından neler ge…iyor?" İs…i; "Sarhoş olup olmadığı da belli değil" dedi. Yavaş yavaş ger…ekten kızmaya başladığı anlaşılan kapıcı: "Ne istiyorsunuz?" dedi. "Ne demeye dolanıp duruyorsunuz burada?" Raskoinikov alaycı bir g•l•msemeyle: "Ne o," dedi, "karakola gitmekten korkuyor musun?" "Ne diye korkayım? Sen buralarda ne demeye dolanıp durduğunu s‚ylesene ‚nce!" K‚yl• kadın: "Yankesicidir!" diye bağırdı. Sırtında ‚n• a…ık bir k‚yl• paltosu, belinde anahtarlar asılı iri yarı bir k‚yl• olan ‚teki kapıcı: "Ne diye konuşuyorsunuz onunla?" diye bağırdı. "Defol!.. Sahiden de yankesiciye benziyor!.. Defol!" Sonra Raskolnikov'u omuzundan tuttuğu gibi sokağa doğru itekledi. Raskoinikov az kalsın yere kapaklanacaktı. Toparlandı, hi…bir şey s‚ylemeden kapıdakilere ş‚yle bir baktı, sonra y•r•y•p gitti. "Amma tuhaf adam! "diye s‚ylendi iş…i. "Herkes bi tuhaf bu sıralar!" diye mırıldandı k‚yl• kadın. T•ccar kılıklı olan: "Karakola g‚t•recektik onu!" dedi.


214 "Uzak duracaksın …ylelerinden!" dedi iri yarı kapıcı. "Besbelli yankesiciydi! Dolanıp duruyor işte! Elini uzatmaya kalksan, kolunu kurtaramazsın! Biliriz b…ylelerini!.." "Gideyim mi, gitmeyeyim mi?" diye d„ş„n„yordu Raskoinikov. Bir d…rtyol ağzında, kaldırımın tanı ortasında durmuş, birinin sorusuna karşılık verip son s…z„ s…ylemesini bekliyormus gibi •evresine bakmıyordu. Ama hi•bir yerden hi•bir karşılık germedi, her şey, şu basamaktaki taşlar gibi dilsiz ve …l„yd„; ama onun i•in, bir tek onun i•in …l„yd„... Birden, epey uzakta, ikiy„z adım kadar ilerde, sokağın koyulaşan karanlıkları i•inde bir kalabalık farketti, konuşmalar, bağrışmalar geldi kulağına... Kalabalığın ortasında bir de araba duruyordu... Birden caddenin ortasında bir ışık parladı. "Ne oluyor?" Raskoinikov sağa baktı, kalabalığa doğru y„r„d„. Rastladığı her şeye d…rt elle sarılmak ister gibiydi. Bunu d„ş„n„nce soğuk soğuk g„ld„. †„nk„ karakol konusunda nihayet karar vermişe benziyordu ve su anda artık her şeyin sona erdiğini kesinlikle biliyordu. VII Bir •ift oynak kıratın koşulu olduğu g…sterişli bir araba duruyordu yolun ortasında. Arabada kimse yoktu; s„r„c„ de yerinden inmiş, arabanın yanında duruyordu. Atları dizginlerinden tutuyorlardı. Arabanın •evresinde b„y„k bir kalabalık vardı; en …nde polisler duruyordu. Bunlardan biri elinde fener, eğilmiş, arabanın tekerleri arasında bir şeyi aydınlatmaya •alışıyordu. Herkes bir şeyler s…yl„yor, bağırıp •ağırıyor, vah vah, yazık, s…zleri duyuluyordu. Arabacı şaşırmış gibiydi, durup durup: "Şu işe bak! Tanrım, ne fel‰ket!" diyordu. Raskoinikov olabildiğince kalabalığı yararak ilerledi ve sonunda buraya bunca kalabalığı toplayan, bunca telaşa neden olan şeyi g…rd„. Atların •iğnediği bir adam yatıyordu arabanın altında. Baygın olduğu anlaşılıyordu, y„z„ g…z„ kan i•indeydi, †ok k…t„, ama "soyluca" giyimliydi.. Başından ve y„z„nden kan 215 akıyordu. Y„z„ iyice ezilmiş, derileri soyulmuştu. Adamın uğradığı kaza …yle hafife alınabilecek cinsten değildi. "Daha nasıl dikkat edecektim!" diye yakınıyordu arabacı. "Atları d…rtnala mı kaldırmıştım? Herkes g…rd„, •ok yavaş s„r„yordum arabayı. Eğer bunca insan yalan s…yl„yorsa, ben de yalan s…yl„yorum. Ayakta duramayacak kadar sarhoştu, sallana sallana karşıdan karşıya ge•iyordu. Bir kez bağırdım, sonra bir kez daha bağırdım, duymadı, bir kez daha bağırdım, atları durdurdum, ama adam kendini doğruca atların ayakları altına attı. Bile bile mi yaptı, yoksa •ok mu sarhoştu, anlayamadım. Beygirler gen•, „rkek... Adam bağırınca b„sb„t„n huylanıp gemi azıya aldılar... Sonra da olanlar oldu!" ' Kalabalıktan birisi arabacıyı doğruladı: "Tam anlattığı gibi oldu!" Bir başkası: "Doğru" dedi, "bağırdı, ben de duydum, tam „• kez bağırdı!" "Herkes duydu!" dedi yine bir başkası. "Ger•ekten de „• kez bağırdı!" Aslında arabacı da fazlaca „z„lm„ş ya da korkmuşa benze-. miyordu. Arabanın zengin ve tanınmış birine ait olduğu anlaşılıyordu; şu anda o da arabasının sahibinin gelip kendisini almasını bekliyor olmalıydı. Polislere gelince, sorunu •…z„mlemek i•in canla başla uğraştıklarına hi• kuşku yoktu. Ezilen adamın karakola ve hastaneye g…t„r„lmesi gerekiyordu; ama adamın adını bilen yoktu. Raskolnikov kalabalığı yararak iyice sokulmuş, arabanın altında kalan adamı g…rmeye •alışıyordu. Birden fenerin ışığı talihsiz sarhoşun y„z„n„ aydınlatıverdi. Raskolnikov tanımıştı. "Kim olduğunu biliyorum" dedi, iyice …ne ge•erek. "Marme-ladov'dur adı, emekli memur, danışman... Surda, Kozel apartmanında oturur. †abuk bir doktor •ağırın, parasını ben veririm!"


Raskolnikov elini cebine atıp bir miktar para …ıkardı, polislere g‚sterdi. M•thiş heyecanlıydı. Polisler adamın kim olduğunu ‚ğrendiklerine sevinmişlerdi. Raskolnikov kendi adını, adresini de s‚yledi. Arabanın altında kalıp ezilen sanki ‚z babasıydı; Marmeladov'u kaldırıp hemen evine g‚t•rmelerini sağlamak i…in b•y•k …aba harcıyordu. Šır-pınır gibi: "İşte şurada" dedi, "•… ev ‚tede, su zengin Alman'ın apartmanı, Kozel'in... Sarhoştu herhalde, evine d‚n•yordu... Tanırım kendisini, ayyaştır... Ailesini de tanırım, karısı, …ocukları, bir kızı var. Şimdi hastaneye g‚t•rmek uzun s•rer, evine g‚t•relim, herhalde apartmanda bir doktor vardır... Parasını ben veririm..! Hemen m•dahale etmek gerek, yoksa hastaneye gidinceye kadar ‚l•r!.." Hatta polislerden birinin avucuna usulca para sıkıştırmayı bile basardı; aslında yasal olmayan bir yanı yoktu isteğinin, yaralıya evinde daha iyi bakılabileceği a…ıktı. Marmeladov'u arabanın altından …ıkardılar; yardım edenler de bulundu. Kozel apartmanı otuz adım ya var ya yoktu. Raskolnikov arkadan y•r•yor, yaralının basını ‚zenle tutarak yol g‚steriyordu. "Btıraya, bu taraftan! Başı yukarı gelecek şekilde …ıkarmalıyız merdivenlerden! Ševirin... İşte b‚yle! Parasını ben vereceğim, bu iyiliğinizi hi… unutmayacağım!" Katerina İvanovna, bir dakika bile boş zaman bulduğunda hep yaptığı gibi, ellerini g‚ğs•nde kavuşturmuş, kendi kendine konuşup ‚ks•rerek, k•…•c•k odanın i…inde pencereden sobaya, sobadan pencereye gidip geliyordu. Son zamanlarda yeni bir alışkanlık edinmiş, on yaşındaki b•y•k kızı Polya ile sık sık ve uzun uzun konuşur olmuştu. Polyanka daha her şeyi anlamaktan uzaktı, ama annesine gerekli olduğunu …ok iyi anlıyor, bu nedenle de iri, akıllı g‚zleriyle onun her hareketini izleyip her şeyi anlıyormus gibi g‚r•nmek i…in olanca g•c•n• harcıyordu. Şu anda da b•t•n g•n hastalıktan kıvranan kardeşini yatırmak i…in soyuyordu. Gece kardeşinin g‚mleğini yıkamaları gerekiyordu. Oğlan, …ok ciddi bir y•zle ve kıpırdamadan oturmuş g‚mleğinin …ıkarılmasını bekliyordu: bacaklarını birbirine yapıştırıp ileri doğru uzatmıştı: topukları karşıya, birbirinden hafif ayrık duran ayak burunları yukarı bakıyordu. Yatırılmak i…in soyulan b•t•n uslu …ocuklar gibi dudaklarını şişirmiş, g‚zlerini devire devire annesiyle ablasının konuşmalarını dinliyordu. Kendisinden birka… yas k•…•k kızkardeşi, •zerinde pa…avraya 216 217 d‚nm•ş bir entari, paravanın yanında duruyor ve sırasını bekliyordu. Evin ‚teki odalarında oturan kiracıların sigara dumanlarından korunabilmek ve b‚ylece uzun ve acılı ‚ks•r•klerinden bir an i…in olsun kurtulabilmek i…in Katerina İvanovna merdivenlere bakan kapıyı ardına kadar a…ık bırakmıştı. Zavallı veremli kadın son bir hafta i…inde daha da zayıflamış gibiydi. Yanaklarındaki kızıl lekeler daha bir ortaya …ıkmış, parlıyordu. , Odada bir aşağı bir yukarı dolaşırken: "Ah, Polenka" diyordu, "bir busen!.. Babamın evinde nasıl neşeli, nasıl rahat bir hayatımızın olduğunu, bu sarhoş herifin hem beni, hem sizi nasıl mahvettiğini bir bilsen! Babamın albaylığa denk d•şen bir sivil g‚revi vardı, yani nerdeyse vali gibi bir şey... Zaten vali olmasına …ok az bir şey kalmıştı. Herkes kendisine 'Biz seni şimdiden ilimizin valisi sayıyoruz, İvan Mi-hayli…' derdi. "Şu son... ‚hh‚! Şu son baloda... †hh‚-‚hh‚-‚hh‚.!" Katerina İvanovna boğazındaki balgamı …ıkarınca, eliyle g‚ğs•ne bastırarak haykırdı. "Allah kahretsin b‚yle hayatı! Şu son baloda prenses Bezzememaya beni g‚r•r g‚rmez... -daha sonra babanla evlenince, Polyacığım, bu kadın beni kutsamıstı-beni g‚r•r g‚rmez. "Okul bitirme g•n•nde salıyla danseden sevimli kız değil mi bu?" diye sordu... "Su yırtığı dikmek gerek. Hemen bir iğne getir de, sana ‚ğrettiğim gibi dikiver... Yarına kalırsa... ‚hh‚! yarın... ‚hh‚‚hh‚-‚hh‚!... daha b•y•yebilir! Petersburg'dan yeni gelmiş olan Prens Ş…egolskiy de bunun •zerine ‚nce benimle bir mazurka oynadı, sonra, ertesi g•n gelip beni resmen isteyeceğini bildirdi. Kendisine en ince s‚zc•klerle teşekk•r edip, kalbimi …oktan bir başkasına vermiş


olduğumu s‚yledim. Bu bir başkası, senin babandı Polya: Babacığım …ok kızdı bu işe... Su hazır mı? Ver şu g‚mleği, …oraplarını …ıkarmadın mı?.. " K•…•k kızına d‚nd•: "Lida, bu gece g‚mleksiz yatacaksın artık, idare et işte... Šoraplarını da …ıkar... Hepsini birden yıkayayım. Bu ayyaş hŽlŽ niye gelmedi acaba? G‚mleğini ne hale getirmiş! G‚mlek değil, pa…avra sanki, par…a par…a olmuş... İki gece uğraşıp durmaktansa, şimdi hepsini birden yıkayıveri-rim..." Merdivenlere bakan kapının, ağzında i…eri bir şey taşıma218 ya uğrasan kalabalığı g‚r•nce bir …ığlık kopardı. "Aman Tanrım! †hh‚-‚hh‚-‚hh‚-‚hh‚! Yine mi? Ne bu? Nedir bu getirdikleri? Ah, Tanrım!" Baygın ve kanlar i…indeki Marmeladov'u odaya soktuktan sonra, polislerden biri …evresine bakınarak: "Nereye yatıralım?" diye sordu. Raskolnikov: "Divanın •zerine!" dedi. "Doğruca divanın •zerine ! Başı ş‚yle gelsin!" Merdivenlerden birinin: "Yolda araba …iğnemiş... Sarhoş muymuş, neymiş!" dediği duyuldu. Katerina İvanovna, y•z•n•n b•t•n kanı …ekilmiş, g•…l•kle soluyarak ‚ylece duruyordu. Šocuklar korkmuşlardı. K•…•k Li-do…ka bir …ığlık atıp ablası Polenka'ya koştu, sarıldı; korkudan tirtir titriyordu. Marmeladov'u yatırdıktan sonra Raskolnikov, Katerina İva-novna'ya koştu: "Tanrı aşkına sakin olun ve korkmayın!" dedi; kelimeleri yu-tarcasına konuşuyordu. "Karşıdan karşıya ge…erken bir arabanın altında kalmış. ˆz•lecek bir şey yok, şimdi kendine gelir... Buraya getirmelerini ben s‚yledim. Bilmem hatırlıyor musunuz, size daha ‚nce de gelmiştim... Şimdi kendine gelir... Parasını ben vereceğim!" Katerina, İvanovna umutsuz bir sesle: "Olacağı buydu!" diye haykırdı ve kocasına atıldı. Raskolnikov, Katerina İvanovna'nın olur olmaz şeyler karşısında bayılıp kendinden ge…en kadınlardan olmadığını g‚rmekte gecikmedi. İlk işi, hemen yaralının bası altına bir yastık koymak oldu. Su ana kadar kimse akıl edememişti bunu; sonra, tit-reyen dudaklarını ısırıp g‚ğs•nden kopmaya hazır …ığlıklarını bastırarak, kocasını soymaya, yaralarını g‚zden ge…irmeye başladı; kendini t•m•yle unutmuş gibiydi. Hareketlerinde panikten eser yoktu. Raskolnikov i…erdekilerden birini, gidip doktor …ağırmaya razı etti; hemen bitişik evde bir doktor olduğunu ‚ğrenmişti. 219 "Doktor …ağırmaları i…in bir adam g‚nderdim", dedi Katerina İvanovna'ya, "•z•lmeyin, parasını ben ‚derim... Su yok mu? Bir de pe…ete verin, havlu sonra... Šabuk olun biraz!.. Yaralarının ne kadar derin olduğu belli değil... Evet, yaralı, ama ‚lmedi, inanın bana... Bakalım doktor ne diyecek?.." Katerina İvanovna pencereye koştu. K‚sede, kırık d‚k•k bir iskemlenin •zerinde, gece kocasıyla …ocuklarının …amaşırlarını yıkamak i…in hazır tuttuğu su dolu toprak bir leğen vardı. Haftada iki kez, hatta bazan daha sık, Katerina İvanovna geceleri …amaşır yıkardı; …•nk• artık o duruma d•şm•şlerdi ki, değişecek yedek …amaşırları hemen hi… yoktu: aile •yelerinin her birinin ancak birer kat …amaşırı vardı. Ve pislik, Katerina İvanov-na'nın hi…bir zaman katlanamadığı bir şeydi. Evde pislik g‚rmektense, geceleyin herkes uyurken …amaşır yıkamak, ıslak …amaşırları odanın i…ine gerdiği iplerde kurutmak ve sabaha herkese temiz …amaşır vermek gibi g•c•n• aşan yorgunluklara katlanmayı yeğ tutardı... Raskolnikov'a istediği suyu getirmek i…in leğene sarıldı, ama az kalsın leğenle birlikte yere kapakla-nacaktı.-'Raskolnikov zaten bir havlu bulup ıslatmış ve Marme-ladov'un y•z•ndeki kanları silmeye başlamıştı. Katerina İvanovna elleriyle g‚ğs•n• bastırarak ve g•…l•kle soluyarak yanında duruyor, ona


bakıyordu. Raskolnikov yaralıyı buraya ge-"tirmelerini s‚ylemekle yanlış bir iş yaptığını anlıyordu. Katerina İvanovna'nın da yardıma muhta… bir hali vardı …•nk•. "Polya" diye bağırdı Katerina İvanovna, "…abuk koş. Sonya'yı …ağır! Evde yoksa, haber bırak, babasının bir arabanın altında kaldığını s‚yle, d‚ner d‚nmez buraya gelsin! Šabuk ol Polya! Su baş‚rt•s•n• de al, ‚rt•n!" Bu arada sandalyenin •zerinde oturmakta olan …ocuk: "Šabuk ol, Polya!" dedi, sonra yeniden g‚zlerini kocaman kocaman a…ıp, topukları ilerde, ayak burunları yukarı doğru ve hafif a…ık, sessizce oturmaya devam etti. Bu arada oda tıklım tıklım dolmuştu. Polisler gitmişlerdi. Kalan bir tanesi de, merdivenlerden akın akın gelen meraklıları, gerisin geri merdivenlerden indirmeye uğraşıyordu. †te yandan 220 i… odalardan da bayan Lippevehzel'in hemen b•t•n kiracıları •ş•ş•p gelmişlerdi. †nceleri herkes kendi kapısının ‚n•nde dururken, az sonra ‚bek ‚bek i…eri doluşmaya başladılar. Katerina İvanovna ‚fkeden …ılgın gibi: "Bırakın da hi… değilse rahat ‚ls•n!" diye bağırdı kalabalığa. "Ve gidin kendinize başka bir eğlence bulun! ˆstelik de ağızlarında birer sigara! †hh‚-‚hh‚-‚hh‚! Bari zahmet edip şapkalarınızı da …ıkarmayaydınız! Aha, şapkasıyla gelen de var... Defol bakayım! Hi… değilse ‚l•ye saygı g‚stermeyi ‚ğrenin!" Bir ‚ks•r•k n‚betiyle tıkandı, ama …ıkışması işe yaramıştı. Kiracıların ondan …ekindikleri anlaşılıyordu. Gerisin geri odadan …ıkmaya başladılar: beklenmedik bir felŽket anında bu felŽketin dışında kalan insanlarda hep g‚r•len, dile getirdikleri en i…ten acıma, acıları paylaşma duygularına rağmen hi… kimsenin, en yakınlarımızın bile, kapılmaktan kendilerini alamadıkları tuhaf bir sevin… duygusu i…indeydiler. Bu sırada kapının ‚tesinde biri de, hastaneden, hastanın ve i…erdekilerin rahatsız edilmemesi gerektiğinden s‚z etmekteydi. "†lmek de yasak!" diye bağırdı Katerina İvanovna, ağzına ne gelirse i…erdekilere veriştirmek •zere hın…la kapıya doğru atıldı, ama tam bu sırada ev sahibi bayan Lippevehzel ile burun buruna geldi. Bayan Lippevehzel olayı yeni duymuş ve ortalığı d•zene sokmak i…in koşup gelmişti. Son derece arsız, yırtık bir kadındı bu. Ellerini birbirine vurarak ve ağır bir Alman aksanıyla konuştuğu kırık d‚k•k Rusca'sıyla: "Aman Tanrım!" dedi, "sizin sarhoş koca atlar …iğnemiş! Ben bu evin sahibi! Onu hemen hastaheneye g‚t•rmek!" Katerina İvanovna: "Ameliya Lyudvigovna", dedi, "rica ederim, ağzınızdan …ıkan s‚z• kulağınız duysun! (Ev sahibi kadınla biraz tepeden konuşuyordu; "kim olduğunu, ne olduğunu ona hatırlatmak i…in" hep bu tonla konuşurdu, su anda bile kendini bu zevkten yoksun bırakmaya g‚nl• razı olmamıştı.) Anladınız mı, Amaliya Lyudvigovna..?" 221 "Bana Amaliya Lyudvigovna diyemeyeceğinizi size daha ‚nce de s‚ylemiştim. Ben Amaliya Lyudvigovna değil, Amal-İvan'ım." "Hayır, Amal-İvan değil, Amaliya Lyudvigovna'sınız!... Ve ben su anda kapının ardında g•l•p duran (ger…ekten de kapının ardından bir kikirdeme ve "iyice kapıştılar!" s‚zleri duyulmuştu) bay Lebezyatnikov gibi aşağılık bir dalkavuk olmadığım, size yaltaklık etmediğim, i…in, bu addan ni…in hoşlanmadığınıza bir t•rl• akıl erdirememe rağmen, size hep Amaliya Lyudvigovna diyeceğim!.. Semyon Zaharovi…'in ne durumda olduğunu g‚r•yorsunuz; ‚l•yor... Rica ediyorum, kapıyı kapatın ve i…eri kimseyi bırakmayın! Adamcağızı hi… değilse son nefesini verirken rahat bırakın! Tersine davranırsanız, inanın bana, vali hazretleri durumdan hemen yarın haberdar edilmiş olacaktır. Prens beni tŽ kızlığımdan tanır; pek …ok kez yardım elini uzatmak soyluluğunu g‚sterdiği Semyon Zaharovi…'i de …ok iyi hatırlar. Semyon Zaharovi…'in pek …ok dostu ve koruyucusu


bulunduğunu herkes bilir... Ama o, şu uğursuz d•şk•nl•ğ•nden dolayı, soylu bir gururla kendisi uzaklaştı dostlarından. Şimdiyse, Semyon Zaharovi…'in kendisini tŽ …ocukluğundan beri tanıdığı (Raskolnikov'u g‚sterdi) bu mal m•lk sahibi, y•ce g‚n•ll• delikanlı yardım ediyor bize ve şunu bilin ki Amaliya LyudvigovAnlatılmaz bir …abuklukla konuşuyordu, sonlara doğru iyice hızlanmıştı ki, bastıran bir ‚ks•r•k n‚betiyle s‚ylevini yarıda kesmek zorunda kaldı. Bu arada hasta kendine gelmiş, inlemeye başlamıştı. Katerina İvanovna hemen kocasının yanına koştu. Hasta g‚zlerini de a…mıştı, ama daha kimseyi se…emediği i…in basucunda duran Raskoİnikov'a bakıp duruyordu. Seyrek aralıklarla, kesik kesik ve g•…l•kle soluk alıp veriyordu. Dudaklarının kenarında bir kan …izgisi g‚r•l•yordu; alnında terler birikmişti. Yambaşında duran Raskolnikov'u da tamyamayınca, bakışlarını kaygıyla odanın i…inde dolaştırmaya başladı. Katerina İvanovna kocasına •zg•n, ama ‚fkeyle bakıyordu; g‚zlerinde yaşlar vardı. Umutsuz bir haykırışla: "Aman Tanrım!" dedi. "B•t•n g‚ğs• ezilmiş! Her yanı kan i…inde! ˆst•ndekileri …ıkarmak gerek..." Kocasına seslendi: "Semyon Zaharovi…, biraz d‚nebilecek misin?.." Marmeladov onu tanımıştı, hırıltılı bir sesle: "Bir papaz!" diye mırıldandı. Katerina İvanovna pencereye gitti, alnını tahta …er…eveye dayayıp umutsuz bir …ığlık attı: "Tanrım, bu ne bi…im hayat!" Bir anlık bir sessizlik oldu. Marmeladov yeniden: "Bir papaz!" diye mırıldandı. Katerina İvanovna: "Sa…malama!.." diye bağırdı. Šıkışma etkisini g‚stermiş, Marmeladov susmuştu. ˆrkek, acı dolu bakışlarla karısını arıyordu. Katerina İvanovna yeniden onun yanına d‚nd•, basucunda dikildi. Yatışır gibi oldu Marmeladov, ama uzun s•rmedi bu; birden, karşı k‚şede, kocaman a…ılmış …ocuk g‚zlerini •zerine dikmiş, tirtir titremekte olan Li-do…ka'yı ("babasının g•l•") g‚rd•; kızı g‚sterip kaygı dolu bir sesle: "A... a..." diye bir şeyler kekeledi. Katerina İvanovna ters ters: "Yine ne var?" diye bağırdı. Marmeladov yarı dalgın bakışlarıyla belli belirsiz kızının …ıplak ayaklarını g‚stererek: "Yalınayak!.. Yalınayak!.." diye mırıldandı. "Suss!..." diye bağırdı Katerina İvanovna. "Ni…in yalınayak olduğunu kendin bilirsin!.." Birden Raskolnikov'un sevin…li sesi duyuldu: "Tanrıya ş•k•r! İşte doktor!.;" ˆst• bası …ok d•zg•n, sevimli bir ihtiyar olan Alman doktor, …evresini kuşkulu g‚zlerle s•zerek i…eri girdi, hastanın yanına gitti, nabzına baktı, kafasını ‚zenle yokladı. Katerina İvanov-na'nrn da yardımıyla kan i…indeki g‚mleğin d•ğmelerini …‚zerek hastanın g‚ğs•n• a…tı. G‚ğ•s diye bir şey kalmamıştı hastada, ezilmiş, lime lime olmuştu. Sağ yandaki kaburga kemikle222 223 rinden kırılanlar vardı. Solda, tam y•reğinin •zerinde, şiddetli bir …iftenin izi olduğu anlaşılan, sarımsı-siyah renkte •rk•nt• verici, kocaman bir leke vardı. Doktorun kasları …atıldı. Bu arada polis, yaralının nasıl tekerlekler arasına girerek yerde otuz adım kadar s•r•klendiğini anlatıyordu. Doktor, Raskolnikov'a fısıltıyla: "Kendine gelebilmiş olması şaşılacak şey!" dedi. "Šok mu ağır?" diye sordu Raskolnikov. "Şimdi ‚lecek."


"Hi• mi umut yok?" "Hi•! Son dakikalarını yaşıyor. Basında da •ok tehlikeli bir yara var... Hmm... Belki kan alabiliriz... ama... bunun da bir yararı olacağını sanmıyorum. Beş on dakikaya karmaz, kesin …l„r." "Siz yine de bir kan alın!" "Alalım... Ama s…ylediğim gibi, hi•bir yararı olmayacak bunun." Bu sırada dışardan ayak sesleri duyuldu, koridordaki kalabalık a•ıldı, ve eşikte, elinde ekmek ve şarap, kır sa•lı yaşlı bir papazcık g…r„nd„. T‰ sokaktan beri ardından bir de polis gelmekteydi. Doktor yerini hemen papaza bıraktı. İkisi anlamlı anlamlı bakıştılar. Raskolnikov doktordan biraz daha kalmasını rica etti, doktor omuzlarım silkti ve beklemeye başladı. Herkes geri •ekilmişti; ama yaralının g„nah •ıkarması uzun s„rmedi. Doğru d„r„st bir şey anlayabildiği ş„pheliydi. Kopuk kopuk bir şeyler mırıldanıyor, ancak s…zlerinden hi•bir şey anlaşılmıyordu. Katerina İvanovna, Lido•ka'yı aldı, k„•„k oğlanı sandalyesinden kaldırdı ve sobanın bulunduğu taraftaki k…şeye giderek diz •…kt„, •ocuklarını da …n„nde diz •…kt„rd„. Kız tirtir titriyordu, oğlansa •ıplak, ufacık dizleri „zerine •…km„ş, k„•„c„k elini …l•„l„ bir bi•imde kaldırarak, geniş hareketlerle ha• •ıkarıyor, alnı nerdeyse d…şemelere değecek kadar yere eğiliyordu. Bu hareketin •ocuğun •ok hoşuna gittiği anlaşılıyordu. Dudaklarını ısırıp g…zyaşlarını tutmaya •alışarak, yere eğildik•e a•ılan sırtını …rtmek i•in arada bir oğlunun g…mleğini •ekiştire224 rek Katerina İvanovna da dua ediyordu; bu arada Lidocka'nın fazlaca •ıplak omuzlarına …rtmek i•in duruşunu bozmadan, duasını kesmeden uzanıp konsoldan bir de baş…rt„s„ •ıkarmayı başarmıştı. İ• odaların kapılarını yeniden a•maya başlayan meraklılar i•eriyi seyre koyulmuşlardı. Apartmandaki …teki dairelerin kiracılarından oluşan bir seyirci kalabalığı da koridorda gitgide b„y„yerek bekleşiyor, ama kimse eşikten i•eri ge•miyordu. Sahneyi yalnızca-bir mum artığı aydınlatıyordu. Bu sırada, ablasını •ağırmaya giden Polya, koridordaki kalabalığı yararak soluk soluğa i•eri girdi, baş…rt„s„n„ •ıkardı, g…zleriyle annesini arayıp buldu, yanına yaklaşıp, "Geliyor", dedi, "yolda rastladım!" Annesi onu da diz •…kt„r„p yanına oturttu. Kalabalık arasından, ge•en bir kız „rkek „rkek, s„z„-l„rcesine i•eri girdi. Bu yoksulluk, umutsuzluk, …l„m dolu odada birdenbire g…r„n„vermesi, herkes „zerinde tuhaf bir etki yaratmıştı. Aslında onun da „st„ bası d…k„l„yordu; son derece ucuz giysiler vardı „zerinde, …zel d„nyasının zevk ve kurallarına g…re takıp takıştırılmış ve o bilinen amacı y„z kızartıcı bi•imde ve apa•ık ortaya koyan bir sokak kadını şıklığı i•indeydi. İ•eri girmemişti, koridorda, tam kapının eşiğinde duruyor, kendinden ge•mişcesine, bomboş g…zlerle •evresine bakmıyordu. Kimbilir ka•ıncı elden kendisine ge•me ve burası i•in hi• de uygun d„şmeyen, b„t„n kapıyı kaplamış kabarık etekli, upuzun, g„l„n• kuyruklu, renkli ipek robunu, a•ık renk pabu•larını, geceleyin hi• de gerekmediği halde yanma aldığı ombrelkasını*, tepesinde ateş rengi t„yler bulunan yuvarlak, g„l„n• hasır şapkasını... her şeyi... her şeyi unutmuş gibiydi. Oğlan •ocukları gibi yana yıktığı şapkasının altından zayıf, solgun ve korkmuş y„z„ g…r„l„yordu; ağzı a•ıktı, g…zleri korkudan donup kalmışcasına, hareketsizdi. Onsekiz yaşında kadar g…r„n„yordu, kısa boylu ve zayıftı, ama sarı sa•ları, son derece g„zel mavi g…zleriyle olduk•a sevimli bir kızdı. G…zlerini yataktan ve papazdan ayırmıyordu; koşarak geldiği i•in soluk soluğaydı. Arkasındaki kaŞemsiye (Fr. ombrelle): Aslında da Frasızca'dan bozma olarak kullanılmıştır. (†ev.) 225 labalıktan s…ylenen bazı s…zleri, fısıltıları duymuş olacak ki, i•eri ilerlemedi, yine kapının orda durdu.


G•nah …ıkarma ve şaraplı ekmek yedirme sona ermişti. Ka-terina İvanovna kocasının yatağına yaklaştı. Papaz geri …ekildi, gitmeden ‚nce Katerina İvanovna'ya avutucu birka… ‚ğ•t s‚z s‚yleyecek oldu. Katerina İvanovna …ocuklarım g‚stererek sert, sinirli bir sesle susturdu papazı: "Bunlar ne olacak?" "Allah b•y•kt•r! Allah'tan umut kesilmez!" '. "Evet... b•y•kt•r, ama nedense bizim i…in değil!" Papaz başını iki yana sallayarak: "G•nahtır, hanım, sus, g•nahtır!" dedi. Katerina İvanovna can …ekişen kocasını g‚stererek: • "Ya bu g•nah değil mi?" diye bağırdı. "İstemeden bu felŽketin nedeni olanlar, belki de hi… değilse, kaybettiğiniz gelir kaynağınızın yerini tutacak bir zarar ‚dentisinde bulunmayı kabul edeceklerdir..." Katerina İvanovna elini salladı, sinirli sinirli: "Beni anlamıyorsunuz!" diye bağırdı. "Ne zarar ‚dentisinden, s‚z ediyorsunuz siz? Sarhoşmuş, kendisi atlamış atların ayakları altına! Gelir kaynağıymıs! Gelir kaynağı değil, acı kaynağıydı o! Ayyaştı, elinde avucunda ne varsa i…kiye yatırırdı! Bizim de nemiz var, nemiz yoksa alır, meyhanelerde savururdu! Hem şu yetimlerin, hem benim hayatımızı meyhanelerde i…kiye har… etti! İyi ki ‚l•yor! Zararından kurtulacağız!" "B‚yle s‚ylemeyin, hanım, g•nahtır! †lmekte olan bir insanı bağışlamak gerekir!" Katerina İvanovna bir yandan papazla konuşurken, bir yandan da hastanın …evresinde d‚rt d‚n•yordu: ağzına su damlatıyor, terini, başındaki kanları siliyor, yastığını d•zeltiyordu. Papazın son s‚zleri •zerine ‚fkeden kendini kaybetmişcesine: "Papaz efendi, papaz efendi", dedi, "bunların hepsi kuru lŽf! Bağışlamaktan s‚z ediyorsunuz!.. Atların altında kalıp ezilme-seydi eve yine k‚rk•t•k sarhoş gelecekti! ˆst•ndeki şu pa…av226 raya d‚nm•ş g‚mleğinden başka giyecek bir şeyi olmadığı i…in, o devrilip yatar yatmaz ben gece sabaha kadar onun g‚mleğini, …ocukların kirlilerini yıkamakla, pencere kenarlarında kurutmakla uğraşacaktım. G•n•n ilk ışıklarıyla da, s‚k•kleri dikmeye, yırtıkları yamamaya oturacaktım. İşte benim gecem... Hangi bağışlamadan s‚z ediyorsunuz siz? Hem ben kendisini …oktan bağışladım!.." Korkun… bir ‚ks•r•k kriziyle tıkandı. Mendiline t•k•rd• ve g‚rmesi i…in papaza uzattı. Y•z• acıyla …arpılmış, bir eliyle g‚ğs•ne bastırıyordu. Mendil kan i…indeydi... Papaz başını eğdi, bir şey s‚ylemedi. Marmeladov artık son dakikalarını yasıyordu. G‚zlerini, yeniden •zerine eğilmiş olan karısından ayırmıyor, ona bir şeyler s‚ylemeye …alışıyordu. Binbir g•…l•kle dilini oynatıp tam bir-seyler mırıldanmaya başlamıştı ki, onun kendisinden af dileyeceğini anlayan Katerina İvanovna buyurgan bir sesle: "Sus!.." diye bağırdı." İstemez! Ne diyeceğini biliyorum..." Hasta sustu, ama aynı anda odanın i…inde dolaşıp duran g‚zleri kapının orda Sonya'ya takıldı. Sonya k‚sede, g‚lgede durduğu i…in, bu ana kadar fark edememişti onu. Birden heyecanlandı, dehşet i…indeydi; g‚zleriyle Sony'nın bulunduğu yeri g‚stererek hırıltılı bir sesle ve tıkanırcasına: "Kim bu? Kim bu?" diye sordu ve b•y•k bir …abayla doğrulmaya …alıştı. "Yat! Yatt!.." diye bağırdı Katerina İvanovna. Ama o inanılmaz bir …abayla, elleri •st•nde doğrulmuşhı bile. Sanki tanıyamıyormuş gibi kızına uzun uzun baktı. Sortya'yı bu kılıkta hi… g‚rmemişti. Sonra birden tanıdı. S•sl• p•sl• giysileri i…inde al…almıs, ezik, utan… i…inde, babasıyla vedalaşmak i…in. boynu b•k•k sırasını bekliyordu. Marmeladov'un y•z•nde sonsuz bir acının g‚lgesi u…uştu.


"Sonya! Kızım! Bağışla!" diye bağırdı, elini ona doğru uzatmak i…in kaldırdı, ama desteksiz kalınca y•z•koyun yere yuvarlandı. Koşup kaldırdılar, yeniden yatağına uzattılar, ama ar227 tık ‚l•yordu. Sonya hafif bir …ığlık attı, koşup babasının •zerine kapandı, kucaklaşmış durumda ‚ylece kalakaldılar; Marmela-dov kızının kolları arasında can verdi. • "LŽyığını buldu!" diye bağırdı Katerina İvanovna. "Ne yapacağım simdi ben? Nasıl kaldıracağım cenazesini? Yarın bu …ocukların boğazına bir lokma ekmeği nerden bulacağım?" "Katerina İvanovna!" dedi Raskolnikov, kadına yaklaşarak. "Ge…en hafta kocanız bana b•t•n hayatını, her şeyi anlatmıştı... İnanın, sizden sonsuz bir saygıyla s‚z ediyordu. Hepinize nasıl bağlı olduğunu, hele size. Katerina İvanovna, o kahrolası i…ki d•şk•nl•ğ•ne rağmen, hele size nasıl saygı ve sevgi beslediğini ‚ğrendiğim o geceden beri kendisiyle dost olduk... Şimdi l•tfen, size yardım etmeme, rahmetli dostuma olan borcumu ‚dememe izin verin... Şurada... sanırım yirmi ruble kadar bir şey olacak... eğer size bir yardımı dokunabilirse... ben inanın …ok... yine uğrarım ben... muhakkak uğrarım... hatta belki de yarın uğrarım... Allahısmarladık!" Kapıdaki kabalığı yararak, …abucak odadan …ıktı, koridorda birden Nikodim Fomi…'le karşılaştı: kazayı ‚ğrenmiş ve gerekli işlemleri yapmak i…in gelmişti. Karakoldaki o olaydan beri birbirlerini g‚rmemişlerdi ama Nikodim Fomi… onu hemen tanıdı: "Ooo siz misiniz?" dedi. "†ld•" diye cevap verdi Raskolnikov. "Doktor geldi. Papaz da buradaydı. Gerekenler yapıldı. Zavallı kadın! L•tfen onu fazla rahatsız etmeyin, zaten veremli... Olabildiğince avutmaya …alışın kendisini..." Sonra komiserin g‚zlerinin i…ine bakarak ' alaya b•r tonla ekledi. "Biliyorum, siz zaten …ok iyi bir insansınız..." Fener ışığında Raskolnikov'un yeleğinde taze kan lekeleri g‚ren Nikodim Fomi…: "Her yeriniz kan!.." dedi. "Evet her yerim kan... Kan i…indeyim!.." dedi Raskolnikov anlamlı anlamlı; sonra g•l•mseyerek başıyla bir selam verdi ve merdivenlere y‚neldi. Merdivenlerden inerken, farkında bile olmadığı bir humma n‚beti i…indeydi; duyumsadığı yalnızca b•t•n varlığını kapla228 yan yepyeni ve g•…l• bir hayata ait, yepyeni bir duyguydu. Bu duygu, birdenbire ve hi… ummadığı bir anda bağışlandığını ‚ğrenen bir idam mahk‹munun duyabileceği heyecanla karşılaştırılabilirdi ancak. Merdivenlerin ortasına gelince arkasından papazın gelmekte olduğunu g‚rd• ve …ekilip yol verdi. Son basamakları inmek •zereyken, birden arkasında koşturan ayak sesleri duydu. Polya'ydı gelen. Kız, merdivenleri koşarak inerken bir yandan da, "bakar mısınız? Bir dakika bakar mısınız?" diye bağırıp duruyordu. Raskolnikov durdu, geri d‚nd•. Kız son basamakları da koşarak indikten sonra, onun tam karşısında, bir basamak yukarıda durdu. Bulundukları yere avludan solgun bir ışık sızıyordu. Raskolnikov, Polya'nın g•l•mseyen …ocuksu g‚zlerine, zayıf ama sevimli y•z•ne baktı. Kızın …ok hoşuna giden bir g‚revle koşup geldiği anlaşılıyordu. Koşmaktan soluk soluğaydı; tıkana tıkana: "Bakar mısınız, sizin adınız ne? Nerede oturuyorsunuz?" diye sordu. Raskolnikov, bakışlarında mutluluk, ellerini kızın omuzlarına koydu. Nedenini kendisi de bilmiyordu, ama kıza bakmaktan b•y•k bir mutluluk duyuyordu. "Sizi kim g‚nderdi?" Kız da neşeyle g•l•mseyerek: "Sonya ablam g‚nderdi" dedi. "Ben de ‚yle tahmin etmiştim zaten." "Ama annem de g‚nderdi. Tam Sonya ablam beni size g‚nderirken, annem de geldi ve "Muhakkak yetiş ona Polyacığım" dedi."


"Siz Sonya ablanızı •ok mu seviyorsunuz?" Polya son derece kararlı: "Onu herkesten •ok severim" dedi; g„l„msemesi silinmiş, y„z„ ciddileşmişti. "Beni de sevecek misiniz?" Cevap yerine kızın yaklaşan y„z„n„, …pmek i•in masumca uzanan şişkin dudaklarını farketti. Kibrit •…p„ gibi incecik iki kol tf k. Œ 231 boynuna sımsıkı sarıldı. Polya y„z„n„ onun g…ğs„ne bastırarak ağlamaya başladı; ağladık•a y„z„n„ daha •ok bastırıyordu. Bir dakika kadar sonra basını kaldırdı, g…zyaşlarını silerek: "Babama acıyorum", dedi. Sonra •ocuklarda "b„y„kler" gibi konuşma hevesine kapıldıkları zaman g…r„len ciddiyetle: "Ne de olsa şimdi „zerimize bir felaket •…kt„!" diye ekledi. "Babanız da sizi sever miydi?" "İ•imizde en •ok Lido•ka'yı severdi", diye s„rd„rd„ kız; b„sb„t„n ciddileşmişti ve t„m„yle b„y„kler gibi konuşuyordu. "Lidocka en k„•„m„z olduğu i•in, bir de hasta olduğu i•in... Ona hep oyuncaklar getirirdi, bize de okuma …ğretirdi... Bana ayrıca dilbilgisiyle din dersleri de verirdi (…v„nerek s…ylemişti bunu). Annem bir şey demezdi, ne var ki biz onun bundan hoşlandığını bilirdik... Babam da bilirdi bize ders vermesinden annemin hoşlandığını. Annem bana Fransızca …ğretmek istiyor, •„nk„ ben artık …ğrenim •ağına geldim." "Pole•ka, dua etmesini bilir misiniz?" "Tabii, bilmez olur muyum? Hem de t‰ ne zamandan beri... Ben artık b„y„k olduğum i•in kendi basıma dua ederim. Kolya ile Lidocka ise annemle birlikte, y„ksek sesle dua ederler. ‹nce "Meryem Ana" duasını okurlar, sonra "Tanrım ablamız Sonya'yı bağışla ve kutsa!" duasını okurlar.. Sonra bir de "Tanrım, …teki babamızı da bağışla ve kutsa!" duasını okurlar. İlk babamız …lm„ş, bu bizim ikinci babamız. Ama biz bunun i•in de dua ederiz." "Pole•ka, benim adım, Rodion; arada bir benim i•in de dua eder misiniz..? 'Rodion kulunu da deyin, yeter..." Polya coşkuyla: "Bundan sonra hayatım boyunca sizin i•in dua edeceğim!" dedi ve yeniden g„l„mseyerek onun boynuna atıldı, sımsıkı kucakladı. Raskolnikov adını, adresini verdi ve yarın kendilerine muhakkak uğrayacağını s…yledi. Pole•ka b„y„k bir sevin•le d…n„p gitti. Raskolnikov sokağa •ıktığında saat onu ge•iyordu. Beş dakika sonra k…pr„ „zerinde, tam kadının kendini kanala attığı yerdeydi. 232 "Yeter artık!" dedi kararlı, coşkulu bir tavırla; sonra sanki g…r„nmez bir kara g„ce sesleniyormus gibi, meydan okurcasına, •alımla ekledi:. "Sanrılar, anlamsız korkular, sa•ma hayaller.:, hepiniz geri! Yaşam var ve ben simdi yasıyorum! Kocakarının …lmesiyle benim hayatım da sona ermedi! Mevlana kavuştun ve sonsuz uykuna yattın, anacığım, artık başkalarını rahat bırak! Aklın esenliği i•indeyim, ışığa •ıktım artık, irademi, g„c„m„ kazandım. G…receğiz, el mi yaman bey mi yaman! Bir arşınlık alan „zerinde yaşamaya nasıl razı olabilirim ben!" "Evet ger•i şu anda kendimi halsiz hissediyorum, ama... Hastalığım ge•ti. Demin sokağa •ıkar •ıkmaz anlamıştım ge•eceğini... İyi ki. aklıma geldi. Po•inkov'un evi buraya •ok yakın, hemen Razumihin'e gideyim... Yakın olmasa ne •ıkar, yine de gitmeliyim... Varsın, bahsi o kazanmış olsun! Varsın, biraz da o benimle alay etsin! Hi• …nemli değil... G„• gerek bana, g„•! G„•s„z hi•bir şey olmaz! Ve g„•, ancak g„•le elde edilir... Onların bir t„rl„ anlamadıkları bu!" Gururla ve inan•la s…ylemişti bunları. Y„r„meye başladı; gururu, kendine g„veni, inancı gitgide artıyordu. Bir dakika i•inde bambaşka biri olup •ıkmıştı. . Onu


b‚ylesine değiştirecek ne olmuştu? Bunu kendisi de bilmiyordu, saman …‚p•ne sarılır gibi birden. "Yaşam vardır. Yasam bitmemiştir. Yasam kocakarıyla birlikte yok olmamıştır" d•ş•ncesine sarılmıştı. Belki acele varılmış bir yargıydı bu, ama onun .bunu d•ş•nd•ğ• yoktu. Birden, "Benim i…in de dua etmelerim, 'Rodion kulunu da...' demelerini rica etmiştim ama..." diye hatırladı, sonra, "Canım ne olacak... Her ihtimale karşı..." diye mırıldandı. Bu …ocuk…a bulusuna g•lmekten kendini alamadı. Keyfi pek yerindeydi. Razumihin'i bulması hi… zor olmadı; Po…inkov'un evinde yeni kiracıyı artık tanıyorlardı. Kapıcı ‚n•ne d•şt•; daha merdivenlerin yarısında, canlı konuşmalar, g•r•lt•ler gelmeye başladı kulağına. Merdivene bakan kapı ardına kadar acıktı; bağrıştık-lan, tartıştıkları duyuluyordu i…erdekilerin. Razumihin'in odası olduk…a b•y•kt•; onbes kişi kadar vardı i…erdekiler. Raskolnikov antrede durakladı. Burada bir tahta b‚lmenin arkasında, ev 233 sahibinin iki hizmet…isi, yine ev sahibinin mutfağından getirilmiş b•y•k…e iki semaverin, şişelerin, meze ve b‚reklerle dolu tabakların …evresinde koşturup duruyorlardı. Raskolnikov, Ra-zumihin'i …ağırmalarını rica etti. B•y•k bir sevin… i…inde koşup geldi Razumihin, aşırı i…kili olduğu daha ilk bakışta belli oluyordu; ger…i pek ‚yle sarhoş olacak kadar i…mezdi, ama bu kez i…kiyi olduk…a fazla ka…ırdığı anlaşılıyordu. "Dinle", dedi Raskolnikov hemen s‚ze girerek "sana, bahsi senin kazandığını s‚ylemeye geldim. Bir de... Nelerle karşılaşıp, basına neler gelebileceğini insanın hi…bir zaman bilemeyeceğini... İ…eri girmeyeceğim. Şu anda …ok halsizim, her an yıkılıp kalabilirim. Bu nedenle, merhaba ve Allahaısmarladık! Yarın bana uğra..." "Seni evine kadar ge…ireyim! Madem halsizmişin..." "Ya konukların? Buraya bakan şu kıvırcık sa…lı adam kim?" "Şu mu? Şeytan bilir kim olduğunu! Dayımın tanıdıklarından biri olsa gerek... Ya da kendiliğinden gelmiş biri... Dayıma s‚ylerim, o ilgilenir konuklarla. Šok iyi bir insan dayım. Onunla şimdi tanısamayacak olmana •z•ld•m. Neyse, hepsinin canı cehenmeme! Su anda hi…birinin yokluğumu farkedecek halleri yok! Benim de biraz hava almaya ihtiyacım vardı. Kardeş, ‚yle zamanında geldin ki! Az kalsın i…erde kapışacaktım! †yle palavralar savuruyorlar ki... İnsanların palavracılıklarını nereye vardırabileceklerini anlamak …ok zor doğrusu! Ama niye zor olsun? Sanki biz hi… mi yalan s‚ylemiyoruz? Hem varsın dilediklerince yalan s‚ylesinler, b‚ylece daha sonra s‚ylemezler... Bir dakika bekle, Zosimov'u …ağırayım." Zosimov hemen geldi; Raskolnikov'u g‚rmek i…in can attığı belli oluyordu; y•z•nde ona karşı duyduğu ‚zel bir merakın izleri vardı, ama az sonra y•z• aydınlandı, hastasını muayene etti ve: "Hemen gidip yatmalısınız" dedi, "geceleyin de... sizin i…in hazırlattığım şu tozdan alın..." Raskolnikov tozu aldı, hemen oracıkta yuttu. . Zosimov, Razumihin'e: 234 "Onu eve g‚t•r•yor olman …ok iyi", dedi, "yarına nasıl olur g‚receğiz, ama bug•n …ok iyi. İnsan yaşadık…a neler g‚r•p ‚ğreniyor!" Evden …ıkar …ıkmaz Razumihin, Raskolnikov'a: "Šıkarken Zosimov kulağıma eğilip ne fısıldadı biliyor musun?" dedi. "Sana bunu a…ıklayacağım kardeşim, …•nk• onların hepsi birer ahmak. Zosimov bana yolda seninle gevezelik edip ağzından lŽf almamı, sonra da bunları kendisine anlatmamı s‚yledi. Š•nk• onun kafasında... Senin delirdiğine ya da buna benzer bir durumda bulunduğuna ilişkin bir d•ş•nce var! D•ş•nebiliyor musun? Bir kez sen ondan kat kat daha akıllısın, ikincisi, deli olmadığına g‚re onun kafasındaki bu sa…ma sapan d•ş•nceye g•ler ge…ersin, •…•nc•s• de, uzmanlığı operat‚rl•k olan bu et kafa, simdi nedense ruh hastalıklarına merak sarmış bulunuyor... Bug•n Zamyotov'la yaptığın konuşma, kafasındaki sana ilişkin d•ş•nceleri alt•st etmiş."


"Zamyotov sana her şeyi anlattı mı?" "Anlattı ve …ok da iyi yaptı. Şimdi ben de, Zamyotov da işin i…y•z•n• …ok iyi anlamış bulunuyoruz... Yani Rodyacığım.. tek kelimeyle... ben simdi hafif tertip kafayı bulmuş durumdayım... Ama bu ‚nemli değil... †nemli olan... hani o d•ş•nce var ya... Anlıyor musun? Bir ara kafalarına iyiden iyiye takılmıştı... Anlıyor musun? Ger…i hi… kimse bunu a…ık…a dile getiremiyordu, …•nk• son kerte sa…ma bir d•ş•nceydi bu, ama işte şu boyacının tutuklanmasından sonra, b•t•n bu sa…malıklar da sonsuzcasına yok olup gitti. Ama bu adamlar neden bu kadar ahmaklık etmişlerdi? Bilmiyorum. Ben o sıralar Zamyotov'a da epey …ıkıştım bu konuda -bu, l•tfen, kardeş, aramızda kalsın, bildiğini hi…bir şekilde sezdirme Zamyotov'a, …•nk• g‚rebildiğim kadar, alıngan bir adam.- Laviza'nın evinde oldu bu dediğim olay. Ama bug•n, artık her şey a…ıklığa kavuşmuş bulunuyor. Aslında şu İlya Petrovi…'ten başladı b•t•n bu yanlışlıklar. O g•n karakolda bayılman onu kuşkulandırdı. Ama daha sonra kendisi de utandı kuskusundan dolayı. Ben zaten biliyordum bunun b‚yle olacağını..." , • 235 Raskolnikov can kulağıyla dinliyordu. Razumihin sarhoşlukla epey boşboğazlık etmişti. "Aşırı sıcaklarla odadaki yağlıboya kokuşuydu bayılmamın nedeni" dedi. "Şuna bak hele! Bir de a…ıklama yapıyor! Hem neden yalnızca yağlıboya kokusu mu? Bir aydır i…in i…in s•r•p gelen bir hastalığın sonucu bu! Zosimov da tanık buna! Zamyotov'un nasıl perişan olduğunu tahmin edemezsin! 'Ben onun tırnağı olamam' diyor. 'O1 dediği, sensin! Doğrusu, kardeş, zaman zaman …ok iyi duygular g‚r•l•yor su Zamyotov'da. Ama bug•n "Kristal Palas" ta kendisine esaslı ders vermişsin! D‚rt d‚rtl•k bir ders! †nce korkutmuşsun, hem ‚yle b‚yle değil, tirtir titremiş korkusundan! Š•nk• yeniden sa…ma birtakım d•ş•ncelere inanmaya zorlamışsın kendisini.Sonra da dilini …ıkarıp, 'adamı işte b‚yle yaparlar!' gibilerden alay etmişsin!.. Şahane! Ezik, perişan durumda şimdi! Vallahi yaman adamsın, onlara da senin gibisi gerek. Orda olmadığıma nasıl yanıyorum! Demin Zamyotov gelmeni sabırsızlıkla bekliyordu. Porfiriy de seninle tanışmayı …ok istiyor..." "Demek ‚ da... İyi ama bunlar beni neden deli sanıyorlar?" "Ne delisi canım..? Kardeş, ben galiba biraz fazla gevezelik ettim... Senin bir tek o noktayla ilgilenmen şaşırttı onları. Oysa şu anda b•t•n durum aydınlandıktan sonra... Yani seni sinirlendiren şeyin, o olayın hastalığınla aynı zamana rastlaması... Ni…in ilgilendiğin anlaşıldı... Ben, kardeş, su anda biraz kafayı bulmuş durumdayım, yalnız şeytan bilir ya, bu Zosimov'un kafasında kendine ‚zg• bir d•ş•nce var... Ne diyorum sana: adam ruh hastalıklarına merak sardırdı... Aman sende, tukur gitsin i…ine!" Yarım dakika .kadar ikisi de sustular. "Dinle Razumihin", dedi Raskolnikov, "sana bir şey s‚yleyeceğim: ben az ‚nce bir ‚l•n•n yanındaydım. Bir memur... ‚ld•... B•t•n paramı onlara verdim... Ve az ‚nce beni ‚yle bir yaratık ‚pt• ki... birini ‚ld•rm•ş olsaydım bile... Her neyse, ben orada bir başka yaratık daha g‚rd•m... şapkasında ateş rengi t•yler bulunan... Galiba uzattım... Šok bitkinim, tut beni... Zaten mer236 divenlere geldik..." Razumihin telaşla "Ne oluyorsun? Neyin var?" diye sordu. "Hafif başım d‚n•yor... Ama ‚nemli değil!.. †nemli olan su ki... Šok, …ok •zg•n•m... Bir kadın gibi tıpkı... İnan bana! Baksana, şu ne? Bak! Bak!" "Ney ne?" "G‚rm•yor musun, odamda ışık var? Bak, aralıktan sızıyor..." Son merdiven sahanlığında, ev sahibi kadının kapısı hizasında duruyorlardı. Ger…ekten de Raskolnikov'un kapısının altından ışık sızıyordu.


"Tuhaf..!" diye s…ylendi Razumihin, "Nastasya'dır belki..." "Bu saatte Nastasya'mn ne işi var odamda? Hem o •oktan, uyumuştur... Neyse, ne olacaksa varsın olsun! Elveda, Razumihin!" "Ne oluyorsun yahu? Seni ge•ireceğim, beraber gireceğiz i•eri!" ;"Biliyorum, beraber gireceğiz, ama ben şimdi elini sıkmak ve seninle vedalaşmak istiyorum. Hadi, ver elini! Elvada!" "Rodya, neyin var?" "Yok bir şey, hadi girelim; sen de tanıklık edersin..." Basamakları •ıkmaya başladılar, Razumihin'in kafasından bir an, Zosimov'un haklı olabileceği d„ş„ncesi ge•ti. "Gevezeliklerimle sinirlerini bozdum" diye s…ylendi kendi kendine. Kapıya yaklaşınca birden sesler duydular: odada birileri vardı. Razumihin. "Yahu ne oluyor burada?" diye bağırdı. Raskolnikov …nce davranıp kapıyı ardına kadar a•tı ve olduğu yerde mıhlanmış gibi kalakaldı. Annesiyle kızkardeşi divana oturmuşlar, birbu•uk saattir onun d…nmesini bekliyorlardı. Onların geleceklerine, hatta belki de gelmiş olabileceklerine ilişkin daha bug„n bile tekrarlanan haberleri duymasına karşın, nasıl olmuştu da herkesten az beklemiş, herkesten az aklına getirmişti onları? Bu birbu•uk saat i•inde ana kız, su anda h‰l‰ karşılarında durmakta olan ve ken237 dilerine her şeyi b„t„n ayrıntılarıyla anlatmış olan Nastasya'yı soru yağmuruna tutmuşlardı. Hele Raskolnikov'un hasta hasta "ka•tığını", Nastasya'nın anlattıklarından •ıktığına g…re hatta sayıklamak bir durumda bulunuyor olmasına karşın ka•tığını …ğrenince, …yle korkmuşlar, …yle korkmuşlardı ki, "Tanrım, acaba başına bir şey mi geldi?" diye ağlaya ağlaya perişan olmuşlardı. Raskolnikov'un kapıda g…r„n„ş„ sevin•li, heyecanlı •ığlık-, larla karşılandı; ikisi birden „zerine atıldılar. Ama Raskolnikov …l„ gibi duruyordu; bilinci ani ve g„•l„ bir darbe yemişti sanki! Kucaklaşmak i•in kollarını bile kaldıramamıştı. Annesiyle kız-kardesi ona sımsıkı sarılmışlar, …p„yor, g„l„yor, ağlıyorlardı. Raskolnikov bir adım attı, yalpaladı, birden olduğu yere yığılıp kaldı: bayılmıştı. Telaşlı, korkulu bağrışlar, •ığlıklar kapladı odayı, Razumihin hemen odaya daldı, hastayı kucaklayıp kaldırdı beriki bir anda kendini havada bulmuştu. • Razumihin, Raskolnikov'un annesiyle kızkardeşine d…nerek: "Bir şey değil, bir şey değil!" dedi. "K„•„k bir baygınlık... Ciddi bir şey değil! Doktor kendisini daha demin g…rd„ ve t„m„yle sağlıklı olduğunu s…yledi! Hah, işte kendine geliyor!.. Bakın, g…zlerini a•tı bile!.." Ve Dune•ka'nın kolunu, onu incitecek kadar sertlikle tutup, kardeşinin "kendine geldiğini" g…stermek i•in eğilip bakmaya zorladı. Ana kız Razumihin'e bir kurtarıcıya bakar gibi sevgi ve minnet duygularıyla dolu olarak bakıyorlardı; gece boyunca Nastasya dan bu "becerikli delikanlı"nın -Pulheriya Aleksand-rovna Raskolnikova'nın, Nastasya'nın anlattıklarını dinledikten sonra Razumihin i•in taktığı addı bu- Rodya'ları i•in neler yaptığını b„t„n ayrıntılarıyla dinlemişlerdi. 238 Œ•„nc„ B…l„m I Raskolnikov yattığı yerden doğrulup oturdu. Razumihin annesiyle kızkardeşini yatıştırmak i•in son derece heyecanlı, ateşli bir şeyler anlatmaktaydı... Arkadaşının bir sağanağı andıran konuşmasını kesmek i•in elini g„•l„kle, belli belirsiz kaldırdı. Sonra annesiyle kızkardeşinin ellerinden tutup, bir birinin, bir …tekinin y„z„ne bakarak iki dakika kadar konuşmadan …ylece durdu. Annesi onun bu bakışlarından


korkmuştu. Š•nk• Raskolnikov'un bakışlarında hem m•thiş bir acı anlatımı, hem de bir kımıltısızlık ve delice pırıltılar vardı. Pulheriya Aleksandrovrıa ağlamaya başladı. Avdotya Romanovna'nın y•z• sapsarıydı, ağabeyinin, avu-curtdaki eli titriyordu. Raskolnikov Razumihin'! g‚stererek: "O... sizi evinize... g‚t•rs•n" dedi; kesik kesik konuşuyordu. "Yarın g‚r•şmek •zere! Yarın herşeyi... Šok oldu mu geleli?" Pulheriya Aleksandrovna: "Aksam geldik", dedi, "Tren …ok ge… geldi. Ama Rodya, beni şimdi kessen buradan ayrılmam. Şuracıkta, senin yanında yatı-veririm ben." Raskolnikov elini sinirli sinirli salladı: "Allahaşkma beni •zmeyin!" "Onun yanında ben kalırım!" diye bağırdı Razumihin, "bir an bile yanından ayrılmam, evdeki misafirler de ne halt ederlerse etsinler, nasıl olsa dayımı orda bıraktım." Pulheriya Aleksandrovna: "Size nasıl, nasıl teşekk•r edeceğimi bilemiyorum..." diye birşeyler s‚yleyecek oldu, ama Raskolnikov annesinin s‚z•n• keserek: "Dayanamayacağım, dayanamayacağım artık!" dedi sinirli bir şekilde. "Yeter artık! Dayanamayacağım! Gidin!" 239 D•nya …ok korkmuştu, annesine fısıldayarak: "Gidelim anneciğim", dedi, "hi… değilse bir an i…in olsun odadan …ıkalım. Varlığımız ona …ok acı veriyor." Pulheriya Aleksandrovna ağlamaya başladı. "ˆ… yıllık ayrılıktan sonra nasıl olur da oğlumu doya doya seyredemem?" Raskornikov annesinin s‚z•n• yeniden keserek: "Durun bir dakika!" dedi. "Boyuna s‚z•m• kesiyorsunuz, aklım karışıyor. Lujin'i g‚rd•n•z m•?" Pulheriya Aleksandrovna: "Hayır", dedi, "ama geldiğimizi biliyor..." ˆrkek •rkek ekledi: "Pyotr Petrovi… ‚yle iyi bir insan ki, duyduğumuza g‚re de bug•n seni ziyaret etmiş." "Evet, ‚yle iyi bir insan ki... D•nya, ben bug•n o adama, kendisini merdivenlerden atabileceğimi s‚yledim ve buradan kovdum." Pulheriya Aleksandrovna: "Ne diyorsun Rodya?" diye bağırdı korku i…inde. "Sen herhalde..'. Yani sen demek istemiyorsun ki..." Sonra kızma bir g‚z attı ve sustu. Avdotya Romanovna, g‚zlerini ağabeysinin y•z•ne dikmiş, s‚zlerini bitirmesini bekliyordu. Bu sabahki kavgayı anlayabildiği ve anlatabildiği kadarıyla demin. Nastasya'dan dinlemişler,, şaşırmışlar, •z•lm•şlerdi. Raskolnikov konuşmasını g•…l•kle s•rd•rerek: "D•nya", dedi. "Ben bu evliliğe karsıyım, bu nedenle yarın sabah ilk iş Lujin'e verdiğin s‚z• geri al, artık o adamın adım bile duymak istemiyorum." Pulheriya Aleksandrovna: "Aman Tanrım!" diye bağırdı. Avdotya Romanovna: "Ağabey, sen ne s‚ylediğinin, farkında mısın?.." diye bir şeyler s‚yleyecek oldu, ama hemen s‚z• değiştirerek: "Sanırım bug•n kendinde değilsin, yorgunsun..." dedi. "Sayıklıyor muyum yani? Hayır... Sen Lujin'le benim i…in evleniyorsun. Ve ben b‚yle bir ‚zveriyi kabul etmiyorum. Bu ne240


denle yarın hemen kendisine s‚z•n• geri aldığını bildirir bir mektup yazacaksın. Mektubu yarın sabah bana okursun, bu iş de burada biter!" D•nya ‚fkeyle: "Hayır, b‚yle bir şey yapamam!" diye bağırdı. "Hem ne hakla..." Pulheriya Aleksandrovna korkmuştu: "D•nya!" diye atıldı. "Sen de amma ‚fkelisin! Kes artık!.. Yarın... g‚rm•yor musun? En iyisi biz şimdi buradan gidelim!" Razumihin sarhoş sarhoş: "Sayıklıyor!" diye bağırdı. "Yoksa b‚yle bir şey s‚ylemeye nasıl cesaret edebilir! Yarına b•t•n bu sa…malamaları ge…miş olur... Bug•nse... onu ger…ekten kovdu. Evet... kovdu! O da …ok kızdı tabi... †nce bize bir s‚ylev …ekti, ne kadar bilgili olduğunu g‚sterdi, sonra da kuyruğunu bacakları arasına kıstırdığı gibi gitti..!" D•nya: "Yarın g‚r•ş•r•z ağabey", dedi; kardeşine acır gibiydi. "Hadi anne! Hoş…akal, Rodya!" Raskolnikov son …abasını da harcayarak arkalarından bağırdı: "Anladın değil mi kardeşim? Ben sayıklıyor falan değilim. Bu evlenme değil, al…aklık. Hadi ben al…ağım, bari sen olma... Bir kişinin olması yeter... Ve ben bir al…ak olabilirim, ama b‚yle bir kardeşi de kardeşliğe kabul edemem! Ya ben, ya Lujin! Gidin artık!" Razumihin: "Šıldırdın mı sen be! Bu ne despotluk!" diye k•kredi. Ama artık Raskolnikov cevap vermedi; belki de cevap verecek g•c• kalmamıştı. Bitkin bir şekilde divana uzandı, y•z•n• duvardan yana d‚nd•... Avdotya Romanovna kardeşine ilgiyle bakıyordu, kara g‚zleri kıvılcımlanm.ıştı. Razumihin bile titrediğini duydu onun bu bakışlarından. Pulheriya Aleksandrov-na'nın eli ayağı buz kesmişti; umutsuzca: "Ben burdan d•nyada ayrılmam!" diye fısıldadı Razumihin'e. "Burda... kalacak bir yer bulurum. Siz Dunya'yı g‚t•r•n." 241 Razumihin de aynı fısıltıyla: "Ve b•t•n isleri de alt•st edersiniz!" dedi. "Hi… değilse şuraya, merdivenlere …ıkalım. Nastasya, ışık tutsana!" Merdivenlerde sesini biraz daha y•kselterek, yarı fısıltılı: "Size yemin ederim" dedi, "bu sabah beni de, doktoru da nerdeyse d‚vecekti! Anlıyor musunuz? Doktoru! Ne yapsın, sinirlendirmemek i…in …ekti gitti adam. Ben ona g‚zkulak olmak i…in aşağıda kaldım. Oysa o bu arada giyinip ka…mış. Eğer sinirlendirirseniz, simdi de ka…ar. Gece vakti kendine bir şey yapmaya falan kalkışabilir!" "Ah, siz neler s‚yl•yorsunuz!" "Hem Avdotya Romanovna'nın pansiyonda tek başına kalması doğru olmaz. Kalacağınız yerin nasıl bir yer olduğunu biliyor musunuz siz? Pyotr Petrovi… denilen al…ak sanki size doğru d•r•st bir yer bulamaz mıydı? Biliyor musunuz, ben bu akşam hafif tertip sarhoşum... onun i…in, s‚v•yorum diye kusura bakmayın.." Pulheriya Aleksandrovna hŽlŽ ayak diriyordu: "Ev sahibi kadına gidip, D•nya ile bana burada kalabileceğimiz bir k‚şe g‚stermesi i…in yalvaracağım. Onu b‚yle bırakamam, yapamam!" Bunları konuştukları sırada, merdivenlerde, tam ev sahibi kadının kapısı ‚n•nde bulunuyorlardı. Nastasya ise bir basamak aşağıdan onlara ışık tutuyordu. Razumihin, onda pek g‚r•lmeyen bir coşkunluk i…indeydi. Yarım saat ‚nce Raskolni-kov'u evine ge…irirken kendisinin de itiraf ettiği gibi …ok gevezelik etmişti, ama bu gece i…tiği i…ki d•ş•n•lecek olursa, t•m•yle din… ve aklı başında olduğu s‚ylenebilirdi. Su anda ise b•y•k bir coşkunluk i…indeydi, sanki i…tiği b•t•n i…kiler i…inde iki kat …oğalmış ve basına vurmuştu. Kadınların ellerinden tutmuş, şaşırtıcı bir a…ıklıkla konuşarak onları ikna etmeye …alışıyor, s‚zlerine daha …ok inanmalarını sağlamak i…in olsa gerek, her s‚z•nde ikisinin de elini acıtacak kadar sıkıyor


ve hi… …ekinmeden Avdotya Romanovna'ya g‚zleriyle yiyecekmiş gibi bakıyordu. Kadınlar arada bir acıdan ellerini onun kocaman ve kemikli avu…ları arasından kurtarıyorlar, ama o, bunu hi… far-ketmediği gibi, onları daha bir g•…le kendine doğru …ekiyordu. 242 Eğer şimdi bu iki kadın onlara hizmet olsun diye kendisini merdivenlerden tepetaklak atmasını isteselerdi, bir an bile d•ş•nmeden isteklerini yerine getirirdi. Aklı fikri Rodya'sında olan Pulheriya Aleksandrovna, gen… adamın olduk…a eksantrik biri olduğunu ve ellerini gerektiğinden …ok sıktığını hissetmekle birlikte, şu anda onu bir koruyucu olarak g‚rd•ğ• i…in b•t•n bu eksantrikleri g‚rmezden .gelmeye …alışıyordu. Annesiyle aynı kaygılar i…inde bulunan Avdotya Romanovna, korkak bir kız olmamasına karsın, bu ağabey dostunun yabani bir ışıkla tutuşan bakışları karşısında b•y•k bir şaşkınlık, hatta korku duyuyordu. Onu, annesini de ardı sıra s•r•kleyerek bu tuhaf adamın yanından ka…maktan alıkoyan biricik şey, Nastasya'nın ona ilişkin anlattıklarının, i…inde uyandırdığı sonsuz g•vendi. Şu anda belki de ondan ka…malarının olanaksız olduğunu da anlıyordu. Aslında on dakika kadar sonra gen… kız kendini epey ferahlamış duydu. Š•nk• Razumihin, nasıl bir ruhsal durum i…inde bulunursa bulunsun, kendini bir anda apa…ık g‚steren bir insandı. Bu nedenle de ana kız, nasıl biriyle birlikte olduklarını …abucak anladılar. "Ev sahibinin yanında kalmak istemeniz …ok sa…ma bir şey!" diye bağırdı Razumihin. "Evet, biliyorum, bir annesiniz, ama eğer burada kalırsanız, onu iyice …ileden …ıkarırsınız ve o zaman da neler olabileceğini artık hi… kimse bilemez. Bakın ne yapalım: Nastasya onun yanında kalsın, ben sizi evinize kadar g‚t•reyim, …•nk• sizin tek başınıza gitmeniz doğru olmaz; bizim Petersburg bu konularda... Her neyse..! Sizi bırakır bırakmaz hemen buraya d‚nerim. Ve size namus s‚z• veriyorum, on beş dakika sonra size Rodya'nın durumu hakkında haber getiririm. Sonra, doğruca kendi evime koşarım, evde bir s•r• misafirim var ve hepsi sarhoş... Zosimov'u alırım. Zosimov, Rodya'yabakan doktordur, şu anda benim evde bulunuyor ve sarhoş da değildir. Zaten o hi…bir zaman sarhoş değildir. Onu aldığım gibi doğruca Rodya'ya g‚t•r•r•m, sonra da hemen size gelirim. B‚ylece bir saat i…inde ondan iki kez haber almış olursunuz. Hem de doktor ağzından, anlıyor musunuz, yani benim gibi birinden değil, doğrudan doğruya doktor ağzından..! Eğer Rodya'nın durumu 243 ağırsa, yemin ederim, sizi buraya getiririm. Yok ,eğer durumu iyiyse, sizde yatar uyursunuz. Ben de geceyi buracıkta, su koridorda ge…iririm. Rodya'nın haberi bile olmaz bundan! Zosimov'a da, elimin altında bulunması i…in, ev sahibi kadının yanında gecelemesini s‚ylerim. Şimdi ona siz mi daha gereklisiniz, yoksa doktor mu? Hi… kuşkusuz doktor daha yararlı olur onun i…in. Şu halde şimdi doğruca evinize! Ev sahibi kadının yanında kalmak yok! Ben kalabilirim, ama siz kalamazsınız! İzin vermez …•nk•... Aptalın tekidir de ondan... Beni Avdotya Romanov-na'dan kıskanır, hatta bir şey s‚yleyeyim mi, sizden bile kıskanır... Ama Avdotya Romanovna'dan kesinkes kıskanır. Tuhaf, …ok tuhaf bir kadındır! Aslında ben de aptalın biriyim ya... Neyse! T•k•r•n gitsin i…ine! Hadi gidelim! Bana inanıyor musunuz? S‚yleyin, bana inanıyor musunuz, yoksa inanmıyor musunuz?" "Gidelim anneciğim" dedi Avdotya Romanovna, "inanıyorum ki s‚z verdiği gibi davranacaktır. Kardeşimi dirilten o değil mi? Hem doktor burada gecelemeye razı olursa bu …ok iyi bir şey olur!" . Razumihin coşkuyla bağırdı: "Bakın siz... siz... beni anlıyorsunuz, …•nk• siz bir meleksiniz! Gidelim! Nastasya! Sen hemen ışıkla onun yanına …ık! Ben on beş dakikaya kadar d‚nerim..." Pulheriya Aleksandrovna, Razumihin'in s‚ylediklerine b•t•n•yle inanmadıysa da, daha fazla direnmedi. Razumihin ikisinin birden koluna girdi ve merdivenlerden s•r•klercesine indirip g‚t•rd•. Pulheriya Aleksandrovna her şeye karşın kaygılıydı. "Evet, ger…i iyi y•rekli,


becerikli bir …ocuk, ama acaba verdiği s‚z• yerine getirebilecek mi? †ylesine sarhoş ki..." diye d•ş•nmekten kendini alamıyordu. Razumihin, Pulheriya Aleksandrovna'nın aklından ge…enleri anlamıştı: "Biliyorum, beni sarhoş sanıyorsunuz!" diye kadının d•ş•ncelerini yarıda kesti; kocaman ve hızlı adımlarla y•r•yor ve iki kadını ardı sıra koşmak zorunda bırakıyordu, ama o bunun farkında bile değildi. "Sa…ma! Yani... Ben fena halde sarhoşum, ama 244 sorun bu değil; ben i…kiden sarhoş değilim. Sizi g‚r•nce i…ki başıma vurdu... Neyse, t•k•reyim bana! S‚zlerime kulak asmayın siz: yalan s‚yl•yorum, …•nk• size lŽyık bir insan değilim... Hem. de hi… değilim!.. Sizi bırakır bırakmaz hemen şuracıkta, kanalda, başıma iki kova su d‚keceğim... Sizi nasıl sevdiğimi bir bilseydiniz! L•tfen ne g•l•n, ne de kızın! Kime isterseniz kızabilirsiniz, ama bana kızmayın! Ben onun dostuyum, bu duruma g‚re sizin de dostunuz sayılırım. Ben b‚yle istiyorum... Aslında ben hissediyordum bunu... Ge…en yıl, ‚yle bir an geldi ki... Ama hayır, hi… de ‚nceden b‚yle bir şey hissetmişliğim yok. Š•nk• siz sanki g‚kten iniverdiniz! Sanırım bu gece hi… uyayamayaca-ğım! Zosimovbug•n onun …ıldırabileceğinden korkuyordu... Bu y•zden onu hi… sinirlendirmememiz gerek..." Pulheriya Aleksandrovna: "Neler s‚yl•yorsunuz siz?" diye bağırdı. ' Avdotya Romanovna da korkmuştu: "Doktor ger…ekten de b‚yle mi s‚yledi?" "S‚yledi, ama s‚ylediği bu değildi. Bir ila… verdi kendisine, bir toz, g‚z•mle g‚rd•m, sonra da siz geldiniz... Ah, keşke yarın gelseydiniz!.. Ama …ıktığımıza …ok iyi ettik! Bir saat sonra Zosi-nov gelip size hastanın durumu hakkında rapor verir. O benirn gibi sarhoş değil! Ben de bir daha sarhoş olmayacağım... Hay Allah, ben niye bu kadar i…tim acaba? Al…aklar! Beni tartışmaya bektiler! Oysa bir daha tartışmamaya t‚vbe etmiştim!.. †yle cevherler yumurtluyorlardı ki, az kalsın d‚v•şecektim! Başkan olarak dayımı bıraktım yanlarında... Kişilikten yoksunluk! İste-likleri bu! Ve bundan b•y•k bir haz duyuyorlar. Yani, kendileri olmamak, olabildiğince kendilerine benzememek! En b•y•k ilerleme, onlara g‚re, bu! Sıraladıkları sa…malar bari kendi uy-iurmaları olsa..." Pulheriya Aleksandrovna …ekine …ekine: "Dinleyin..." diyecek oldu, ama bu Razumihin'! kızıştırmaktan başka bir işe yaramadı. Sesini iyiden iyiye y•kselterek: "Siz ne sanıyorsunuz?" diye bağırdı. Onlara palavra savur-iukları i…in mi kızıyorum sanıyorsunuz? Sa…ma! Ben yalanı se-'' verim! Yalan, insanların b•t•n ‚teki yaratıklara karşı biricik •s245 t•nl•ğ•d•r! Yalan s‚ylersin ve b‚ylece ger…eğe ulaşırsın! Ben yalan s‚ylediğim i…in insanım. †nceden on d‚rt kez, hatta belki de y•z on d‚rt kez yalan s‚ylemeden hi…bir ger…eğe ulaşılma-mıstır. Ve bu kendine g‚re onurlu bir iştir. Oysa biz yalanı bile kendimiz kıvıranlayız! Bana bir yalan s‚yle, ama bu yalan senin olsun, senin uydurduğun bir şey olsun, alnından ‚peyim! Kendine ait bir yalan, başkalarına ait ger…ekleri tekrarlamaktan belki de daha iyidir. Birincisinde sen bir insansın. İkincisinde ise bir papağan! Biz şimdi neyiz? Biz simdi, ayrıcasız hepimiz, bilimde, gelişmede, d•ş•ncede, buluşta, •lk•de, istekte, liberalizmde, akılda, tecr•bede, her şeyde, her şeyde, her şeyde daha kolej hazırlık sınıfındayız! Başkalarının aklıyla yetinmek hoşlarına gidiyor, alışmışlar bir kez!" Razumihin her iki kadının da elini sıkarak ve sarsarak. "†yle değil mi? †yle değil mi diyorum size? †yle değil mi diye bağırdı." Zavallı Pulheriya Aleksandrovna: "Oh, aman Tanrım! Nerden bileyim ben?" dedi.


"S‚ylediklerinizin hepsine katılmamakla birlikte, evet... Evet" dedi Avdotya Romanovna; bunları …ok ciddi bir eda ile s‚ylemişti, ama birden can acısıyla haykırdı, Š•nk• Razumihin kızın elini bu kez ger…ekten biraz fazla sıkmıştı. Razumihin coşkuyla: "Evet mi? Evet mi dediniz?" diye bağırdı. "†yleyse siz... İyiliğin, temizliğin, akıl ve... M•kemmelliğin kaynağısınız! Verin elinizi, uzatın, siz de verin elinizi, hemen şuracıkta diz …‚k•p ‚pmek istiyorum bu elleri!" Ve Razumihin yolun ortasına diz …‚kt•, bereket versin gelip ge…en kimse yoktu. Pulheriya Aleksandrovna …ok telaşlanmıştı: "Rica ederim kesin artık!" diye bağırdı. Ne yapıyorsunuz ‚yle? "Kalkın, kalkın!" dedi D•nya: o da telaşlanmıştı, ama bir yandan da g•l•yordu. "Elinizi vermezseniz d•nyada kalkmam! Tamam, işte b‚yle, bakın şimdi kalkarım, hadi gidelim! Ben mutsuz, ahmak bir sarhoşum, size layık değilim ve sizden utanıyorum... Sizi sev246 meye layık değilim, ama ‚n•n•zde saygı ile eğiliyorum; ve eğer m•kemmel bir hayvan değilse, karsınızda her insan aynı şeyi yapar! İşte ‚n•n•zde eğildim ve işte kalacağınız pansiyon! Ro-dion'un az ‚nce sizin şu Pyotr Petrovi…'! odasından kovması yalnızca bu nedenle bile bağışlanabilir! Nasıl olur da sizi b‚yle bir pansiyona yerleştirebilir? Rezalet bu! Kimler gelir gider buraya, biliyor musunuz? Oysa siz onun nişanlısısınız! Nişanlısınız siz, değil mi? Bu durumu g‚rd•kten sonra, nişanlınızın bir al…ak olduğunu s‚ylemek d•ş•yor bana!" Pulheriya Aleksandrovna: "Bakın bay Razumihin, unutuyorsunuz ki..." diye başlayacak oldu, ama Razumihin onun s‚z•n• keserek: "Evet, evet, haklısınız!" dedi. "Bir an unuttum ve bu y•zden de utanıyorum. Ama... ama... b‚yle konuştuğum i…in bana g•-cenemezsiniz! Š•nk• i…tenliğimden b‚yle konuşuyorum, yoksa... şeyden değil... Hım!... Zaten …ok al…ak…a olurdu b‚ylesi! Tek kelime ile ben size... Hım!.. Neyse, bunun nedenini s‚ylemeyeceğim, cesaret edemem! Bug•n daha Rodya'nın odasına girdiği anda o adamın bizim d•nyamızdan biri olmadığını hepimiz anlamıştık. Ama sa…larını berberde maşalattığı, ya da bize ne kadar bilgili olduğunu g‚stermeye kalkıştığı i…in değil, hayır, bir casus, bir vurguncu olduğu i…in! Pozcunun, g‚steriş…inin, soytarının biri olduğu i…in! Apa…ık g‚r•len şeylerdi bunlar onda. Yoksa siz onu akıllı mı sanıyorsunuz? Hayır, ahmağın biri o! Ahmak! Ve siz onu denginiz mi sayıyorsunuz? Allah g‚stermesin! Ve hanımlar, biliyor musunuz ki." Pansiyonun merdivenlerinden …ıkarken birden duraklamıştı: "Ger…i şu anda evimde bulunan konukların hepsi sarhoş, ama hepsi de namuslu insanlardır. Sonra biz, yalan da s‚yleriz, …•nk• ben de s‚ylerim, ama b‚ylece ‚n•nde sonunda ger…eğe ulaşacağız; …•nk• y•r•d•ğ•m•z yol, doğru bir yol. Pyotr Petrovi…'e gelince... Onun yolunun doğru olduğunu s‚yleyemeyiz. Ger…i ben az ‚nce konuklarıma s‚v•p saydım, ama yine de onların hepsine saygı duyarım. Hatta su Zamyotov'a bile, evet saygı duymam ama, severim, …•nk• daha …ok toy. Evet, evet, o hayvan herifi, o Zamyotov denen hayvanı bile severim, …•nk• d•r•stt•r ve işini iyi bilir... Yeter artık! Her 247 şeyi s‚yledim ve bağışlandım! Bağışlandım mı? Bağışlandım, ‚yle değil mi? Hadi, gidelim! Ben bu koridoru bilirim, daha ‚nce de gelmiştim; şurada, •… numaralı odada bir rezalet …ıkmıştı... Sizin odanız hangisi, ka… numara? Sekiz mi? Tamam, kapınızı kilitleyin ve kimseye a…mayın! Šeyrek saat sonra size Rodya'dan haber getireceğim, yarım saat sonra ise Zosimov'la birlikte geleceğim. G‚r•rs•n•z! Haydi hoş…akalın! Ben hemen gidiyorum." Pulheriya Aleksandrovna kızına d‚nerek telaş ve korku i…inde: "Aman Yarabbi, Dune…ka!" dedi. "Nedir b•t•n bu başımıza gelenler?"


Dune…ka şapkasını ve şalını …ıkartırken: "Sakin olun anneciğim", dedi, "bu adamı bize Allah g‚nderdi. Ger…i doğruca bir i…ki sofrasından kalkıp geliyor, ama ona g•venebiliriz, inanın bana. Hele kardeşim i…in yaptığı onca şeyden sonra..." "Ah Dunyacığım. Tanrı bilir artık gelip gelmeyeceğini! Nasıl bırakabildim Rodya'yı! Kırk yıl d•ş•nsem aklıma gelmezdi onu b‚yle bulacağım! Nasıl da sertti? Sanki gelişimiz onu hi… sevindirmedi..." Pulheriya Aleksandrovna'nın g‚zlerinde yaşlar parladı. "Anneciğim, yanılıyorsunuz. S•rekli ağladığınız i…in iyi g‚remediniz. Ge…irdiği hastalık onu iyice sarsmış, b•t•n neden bu." "Ah şu hastalık! Bir şeyler olacak, bir şeyler olacak!" Pulheriya Aleksandrovna kızının g‚zlerine •rkek •rkek bakıyor, onun kafasından ge…enleri okumaya …alışıyordu. Dunya'nın ağabeysini savunmasından onu bağışladığı sonucunu …ıkarmış ve bu onu olduk…a avutmuştu. Kızının d•ş•ncelerini okumakta devam ederek: "Ve seninle ne bi…im konuştu D•nya!" diye ekledi. "Ama ben yarına onun bu d•ş•ncelerini değiştireceğine inanıyorum." "Bense", dedi Avdotya Romanovna annesinin s‚z•n• keserek, "onun... bu konu •zerinde yarın da aynı şeyleri s‚yleyeceğinden eminim." Hi… kuskusuz konu olduk…a nazikti. ˆstelik Pulheriya Alek-sandrovna'nm şu anda konuşmaktan …ekindiği bir nokta vardı 248 burada. D•nya uzanıp annesini ‚pt•. Pulheriya Aleksandrovna da hi…bir şey s‚ylemeden kızını sımsıkı kucakladı. Sonra oturdu ve •z•nt•l• bir merakla Razumihin'in d‚n•ş•n• beklemeye başladı. Bir yandan da •rkek •rkek kızını izliyordu. D•nya ellerini …aprazlama olarak g‚ğs•nde kavuşturmuş d•ş•nerek odanın i…inde bir aşağı bir yukarı dolaşıyor ve o da Razumihin1! bekliyordu. D•ş•n•rken odanın i…inde turlamak Avdotya Ro-manovna'nın eski bir alışkanlığı idi. Annesi b‚yle anlarda onun bu dalgın halini bozmaktan …ekinirdi. Razumihin'in i…kili kafayla Avdotya Romanovna'ya karşı birdenbire alevleniveren tutkuları hi… kuşkusuz g•l•n…t•. Ama gen… kızı ‚zellikle de şu anda, kollarını g‚ğs•nde kavuşturmuş, d•ş•nceli, •z•nt•l•, odanın i…inde dolaşırken g‚ren pek …ok insan herhalde delikanlıyı sarhoşluk hali hesaba katılmasa bile hoş g‚r•rd•. Son derece g•zel bir kızdı. Avdotya Romanovna; uzun boylu, endamlı ve g•rb•zd•. Her halinden, her hareketinden kendine g•veni belli olurdu; ama onun bu kendine g•veni, davranıslarındaki yumuşaklığı ve inceliği hi… bozmuyordu. Y•z• ağabeyinin y•z•ne benzerdi, ama bu y•z•n g•zelliği …ok daha kusursuzdu. Koyu kumral sa…ları ağabeyininkilerden biraz daha a…ıktı. Karaya …alan g‚zleri ışıl ısıldı; bu g‚zlerde gurur ve zaman zaman da sonsuz iyilik pırıltıları g‚r•l•rd•. Benzi soluktu, ama hastalıklı bir solukluk değildi bu. Y•z•nden k‚rpelik ve sağlık fışkırıyordu. Ağzı biraz k•…•kt•, kırmızı, diri alt dudağı, …enesiyle birlikte hafif…e ‚ne doğru …ıkıktı. Bu …ok g•zel y•z•n belki biricik kusuru da buydu. Ama kızın y•z•ne ilgin… bir ‚zellik, sanki bir t•r kibirlilik katıyordu bu durum. Y•z•n•n anlatımı neşeli olmaktan …ok ciddi ve d•ş•nceli idi. Oysa g•l•mseme bu y•ze ‚yle yakışıyordu ki!.. Neşeli, gen…, kaygısız bir g•l•mseme bu y•ze ‚yle bir hava veriyordu ki!.. †mr•nde b‚yle bir yaratık g‚rmemiş, ateşli, i…ten, a…ık y•rekli, biraz saf ama bir pehlivan gibi g•…l• ve sarhoş Razumihin'in onu daha ilk g‚r•şte kendini kaybedivermesi …ok doğaldı. ˆstelik de rastlantılar Dunya'yı, ağabeysiyle karşılaşmasının yarattığı o g•zel sevgi ve sevin… anında karşısına …ıkarmıştı. Daha sonra da ağabeysinin 249 son derece kaba ve sert emirleri karşısında kızcağızın alt dudağının ‚fkeden nasıl titrediğini g‚rm•ş ve artık dayanamamıştı. Aslında az ‚nce merdivenlerde Raskolnikov'un eksantrik ev sahibesi Praskovya Pavlovna'nın, onu yalnızca Avdotya Roma-novna'dan değil, Pulheriya Aleksandrovna'dan bile kıskanabileceğim s‚ylerken, doğru s‚yl•yordu. Pulheriya Aleksandrovna kırk •… yaşındaydı,


ama y•z• hŽlŽ eski g•zelliğinin izlerini taşıyor; i…inin duruluğunu, izlenimlerinin tazeliğini, y•reğinin onurlu ve temiz ateşini koruyabilmiş hemen b•t•n kadınlar gibi yaşından …ok daha gen… g‚steriyordu. Burada bir ayra… a…ıp sunu belirtelim ki, gen…likteki g•zellik i…in gereklilikleri tartışılmaz olan bu ‚zellikleri koruyabilmiş olma, yaşlıyken de g•zel kalmanın biricik yoludur. Sa…ları ağarmaya ve seyrekleşmeye başlamış, g‚zlerinin …evresinde …oktan ışıksı birtakım …izgicikler halinde kırışıklıklar oluşmuştu: yanakları •z•nt•den ve acıdan …‚km•şt•. Ama yine de bu y•z-olağan•st• g•zeldi. Alt dudak ‚zelliği bir yana bırakılırsa bu y•z Avdotya Romanovna'nın yirmi yıl sonraki portresi idi. Duygulu bir kadındı Pulheriya Aleksandrovna, ama sahteliğe varmayan bir duygululuktu bu. Belli ‚l…•de sıkılgan ve uysaldı: inan…larına ters d•şen konularda bile uzlaşabilir, uysalca boyun eğebilirdi. Ama ‚yle bir d•r•stl•k …izgisi, ‚yle katı birtakım kuralları ve inan…ları vardı ki, hi…bir zorlama onu bunların ‚tesine ge…irtemezdi. Razumihin'in gidişi •zerinden tam yirmi dakika ge…mişti ki, kapı hafif…e ama …abuk …abuk iki kez vuruldu. Razumihin d‚nm•şt•. Hemen kapıyı a…tılar. "Hayır, girmeyeceğim", dedi Razumihin …abuk …abuk, "Ras-kolnikov son derece sakin, derin bir uykuda. İnşallah b‚ylece on saat falan uyur! Nastasya var şu anda yanında; ben d‚nene kadar yanından ayrılmayacak. Şimdi de gidip Zosimov'u getireceğim, o size durumu daha ayrıntılarıyla a…ıklar. Sonra siz de yatarsınız, yorgunluktan perişan durumdasınız!" Razumihin s‚zlerini bitirir bitirmez geri d‚nd• ve koşarcasına uzaklaştı. Pulheriya Aleksandrovna …ok sevinmişti: "Ne becerikli... ne sadık bir …ocuk!.." dedi. 250 Odada yeniden bir aşağı bir yukarı dolaşmaya başlayan Avdotya Romanovna: "Evet, iyi bir insana benziyor", dedi. Yarım saat kadar sonra koridorda yeniden ayak sesleri duyuldu, yeniden kapı …aldı. İki kadın da bu kez Razumihin'in verdiği s‚z• yerine getireceğine inanarak bekliyorlardı. Ger…ekten de Zosimov'u getirmeyi başarmıştı Razumihin. Zosimov ş‚len sofrasını bırakmayı ve gidip Raskolnikov'u g‚rmeyi ikiletmeden kabul etmişti. Ama sarhoş Razumihin'e g•venemediği i…in kadınların yanına biraz kuşkulu, biraz istemeye istemeye gelmişti. Kadınların, kendisini bir ‚nbiliciyi bekler gibi beklediklerini g‚r•nce hemen yatışmış, hatta onuru okşanmış, ‚zsaygısı artmıştı. Anneyle kızın yanında on dakika kalmış ve bu s•re i…inde Pulheriya Aleksandrovna'yı yatıştırmayı başarmıştı. B•y•k bir ilgiyle, ama kendini tutarak, hatta zorlama bir ciddilikle, ‚nemli bir kons•ltasyona …ağrılmış yirmi yedi yaşındaki bir hekim gibi konuşmuş, tek kelimeyle olsun konudan ayrılmadığı gibi, kadınlardan her ikisiyle de daha kişisel ya da ‚zel bir ilişkiye girmek isteği de g‚stermemişti. Daha odaya girdiği anda Avdotya Romanovna'nın g•zelliğiyle g‚zleri kamaşmış, b•t•n ziyareti boyunca ona hi… dikkat etmemeye …alışarak ve yalnız Pulheriya Aleksandrovna'ya bakarak konuşmuştu. B•t•n bunlar ona b•y•k bir g‚n•l hoşnutluğu veriyordu. Hasta konusunda s‚ylediği ise, şu anda sevin… verici bir durumda bulunduğuydu. G‚zlemlerine g‚re hastalığın, delikanlının şu son aylarda ge…irdiği maddi sıkıntıların yanısıra, ruhsal bazı nedenleri de vardı; "yani maddi, manevi pek …ok karmaşık etkenlerin, birtakım d•ş•ncelerden kaynaklanan korku, kaygı ve •z•nt•lerin... ve daha başka bazı şeylerin •r•n• bir hastalık"tı bu. Avdotya Romanovna'nın kendisini b•y•k bir dikkatle dinlediğini g‚r•nce Zosimov konu •zerine biraz daha ayrıntılı a…ıklamalara girişti. Pulheriya Aleksandrovna'nın …ekine …ekine sorduğu "Rodya'nın delirmesiyle ilgili kuşkuları bulunup bulunmadığı" sorusuna, i…ten bir g•l•mseme ile, s‚zlerinin abartıldığı karşılığını verdi. Ger…i hastada sabit bir fikre saplanıp kalmış olma, yani ınonomaniye benzer -ki tıp biliminin bu yeni alanı kendi251 sinin son derece ilgisini …ekiyordu,- bir durum g‚r•lm•yor değildi, ama hastanın ka… g•nd•r sayıklamak bir durumda bulunduğunu da unutmamak gerekirdi. †te yandan annesiyle kız-


kardeşinin gelişi hi… kuskusuz hastanın toparlanmasına, g•…lenmesine yardım edecek, iyileşmesi y‚n•nde olumlu etkilerde bulunacaktı; ama unutmamak gerekirdi ki,'b‚yle bir şey, "ancak hastayı sarsacak yeni, olağan•st• birtakım heyecanlardan ka…ınmak koşuluyla" m•mk•nd•. Zosimov bu son s‚zleri olduk…a anlamlı bir tavırla s‚ylemişti. Sonra kalktı, ağırbaşlı, i…ten, hanımları selamladı; kutsamalarla, hayır dualarla, i…ten teşekk•rlerle, hatta hi… ummamasına karsın sıkması i…in uzanan Avdotya Romanovna'nın k•…•c•k eliyle uğurlanarak, ziyaretinden, ama bundan da …ok kendinden son derece hoşnut bir durumda dışarı …ıktı. Razumihin, Zosimov'un ardısıra …ıkarken: "Yarın g‚r•ş•r•z", dedi, "simdi ne yapıp edip yatmanız gerekiyor. Yarın olabildiğince erkenden gelip size raporumu veririm." .Dışarı …ıktıklarında Zosimov nerdeyse dudaklarını yalayarak: "G‚zkamaştırıcı bir kız!" dedi. "Hayran oldum şu Avdotya Romanovna'ya!..'' Razumihin birden onun gırtlağına sarıldı ve ulurcasına: "G‚zkamaştırıcı mı? Hayran mı oldun?" diye bağırdı. "Eğer b‚yle bir şeye cesaret edersen... Anlıyor musun? Anlıyor musun?" Zosimov'u duvara dayamış, yakasından tutarak sarsıyordu: "Anlıyor musun?" Zosimov kendini savunmaya …alışarak: "Bırak beni sarhoş şeytan!" diye bağırdı, sonra Razumihin kendisini bırakınca g‚zlerini dikip uzun uzun arkadaşının y•z•ne baktı ve birden katıla katıla- g•lmeye başladı. Razumihin kolları sarkık, •zg•n, karamsar ‚ylece duruyordu karsısında. "Eşeğin biriyim ben" dedi sonunda yine ‚yle •zg•n, "ama sen... sen de ‚ylesin!" "Hayır dostum, ben hi… de ‚yle değilim! Š•nk• ben senin gibi ‚yle aptalca şeyler d•şlemiyorum." Konuşmadan, sessizce y•r•d•ler. Ancak, Raskolnikov'un jevine yaklaştıklarında Razumihin daldığı derin d•ş•ncelerden sıyrılarak sessizliği bozdu: "Dinle", dedi Zosimov'a, "iyi bir …ocuksun, ama başka pek …ok J rezillikler inin yamsıra, bir de zamparasın. Bunu biliyorum, hem •de pis bir zamparasın! Sinirli, s•nepe bir adamsın! İyice yağ-Sfandığın halde kendini hi…bir şeyden yoksun bırakamıyorsun. Ben b‚ylesi şeylere pis diyorum, …•nk• bunlar insanı doğruca j pisliğe g‚t•ren şeylerdir. Kendini ‚yle şımarttın, ‚yle nazik na-jzenin bir şey yaptın ki, nasıl olup da iyi, hatta ‚zverili bir hekim olabildiğine doğrusu bir t•rl• aklım ermiyor. Kuşt•y• yataklarda yatarsın (tabi, ne de olsa doktor!) sonra da kalkıp hastaya gi- dersin! ˆ… yıla kalmaz, artık hastaların i…in yatağından da kalkamaz olursun! Neyse, boş ver bunları! Sorun şu: geceyi ev sahibi kadının evinde ge…ireceksin (kadını g•… bela kandırabildim!)., [ben de mutfakta yatacağım. İşte size k•…•k bir tanışma fırsatı! j Ama iş sandığın gibi değil. Aklından ge…en şeyin g‚lgesi bile yok bu işte!" . "Ben de aklımdan birşey ge…irmiyorum zaten." "Burada, azizim, bir yandan utanga…lık, suskunluk, aşırı bir l erdemlilik, bir yandan da i……ekmeler, mum gibi erimeler, sararıp j solmalar vardır. D•nyadaki b•t•n şeytanlar adına sana yalvarıyorum: kurtar beni bu kadından! Šok sevimli, hoş bir yaratıktır! Yap bana bu iyiliği ‚mr•m boyunca kulun k‚len olayım!" Zosimov deminkinden daha şiddetli bir kahkaha attı: "Amma korkutmuş kadın g‚z•n•! İyi ama ne yapayım ben l onu?" "İnan bana 'fazla bir şey yapacak değilsin! Yanma oturup, ne j kadar sa…ma olursa olsun, aklına eseni anlat; yeter! Kaldı ki bir doktorsun sen, birtakım hastalıklar bul ve tedavi et onu. Yemin ederim pişman olmayacaksın. Sonra, bir orgu var kadının; bilirsin, ben biraz şarkı mırıldanabilirim, hani bir Rus halk şarkısı vardır: "Yakıcı g‚zyaşları d‚k•yorum..." diye. İşte bu şarkıyı s‚ylemiştim kendisine... B‚yle şarkıları sever, aramızdaki ilişki de zaten şarkı ile başladı... Oysa sen piyanoda bir virt•‚z, bir •statsın; bir Rubinstein! İnan bana, pişman olmayacaksın!" 252


253 "Yoksa sen kadına s…z m„ verdin? Ya da senet falan?.. Belki de evlenme konusunda bir s…z verdin..." "Hayır, hayır, hi• …yle bir şey yok! Sonra o …yle bir kadın değil. †ebarov bir g„n kendisine..." "Madem …yle vazge• gitsin kadından!" "Olur mu …yle durup dururken?" "Neden olmasın?" "Neden mi? Olmaz da onun i•in! Azizim, biliyor musun, bu işin •ekici bir başlangıcı var..." "Demek kadının aklını •eldin?" "Hayır, hi• de aklını •elmedim, hatta belki de tersine, aptallığım y„z„nden o benim aklımı •eldi. Yanında ben olmuşum, ya da sen olmuşsun, ona g…re hi• farketmez; tek ki yanında biri olsun ve ic•eksin... Burada dostum... Bilmem ki sana nasıl anlatayım, yani, …rneğin sen matematikten anlarsın, h‰l‰ matematikle uğraştığını biliyorum, işte, ona …rneğin integral hesaplarından s…z et... Vallahi şaka etmiyorum, •ok ciddiyim. Onun i•in bunun hi•bir …nemi yok. O senin y„z„ne bakıp i• •ekecektir. B„t„n bir yıl boyunca b…yle yanyana oturup anlattıklarını dinler ve i••e-ker. Tam iki g„n kendisine Prusya senatosunu anlattım (ne konuşabilirdim ki onunla?), o da iki g„n boyunca karşımda i• •ekti durdu. Yalnız aşktan s…zedeyim deme, korkun• sıkılgandır. Ondan vazge•emiyormuşsun gibi g…r„n, yeter. Esaslı konforlu bir evi var. Kendi evindeyınişsin gibi davranabilirsin; oku, uzan, otur, yaz... Hatta dikkatli olmak koşuluyla …pebilirsin bile..." "•yi ama, bana ne' bu kadından?" "Eh, sana da bir t„rl„ laf anlatılmıyor! Biliyor musun, siz ikiniz birbiriniz i•in yaratılmışsınız! Bu konuda zaten daha …nce de aklıma gelmiştin sen... Hem nasılsa d…n„p dolaşıp geleceğin nokta, bu! Ha biraz daha erken olmuş, ha biraz daha ge•, farke-der mi senin i•in? Bu isin i•inde kuşt„y„ yatak ilkesi var, kardeş. Hem yalnızca kuşt„y„ yatak mı? Seni buraya alınyazın •ekiyor; burası senin i•in d„nyanın sonudur, demir atacağın sakili bir liman, d„nyanın g…beği, evrenin tabanıdır. Mis gibi g…zlemeler, kaymaklı b…rekler, fokurdayan semaverlerde aksam •ayları bekliyor seni burada; hemen yanıbaşında sessiz i• •ekmeler, sı254 cacık k„rkler, tandırlar... Bir bakıma …lm„şken yaşar gibi olacaksın, senin anlayacağın bir taşla iki kuş... Neyse, azizim, epey gevezelik ettim! Artık yatsak iyi olur! Dinle: ben geceleri arada bir kalkar, gidip kendisini yoklarım. ‹nemli bir şey değil, her şey yolunda! Senin de telaşlanmanı gerektirecek bir şey yok! Eğer istersen sen de •ıkıp bir kez yoklayıver! Eğer bir şey farkedersen, ne bileyim, sayıklama, ateş ya da bunlara benzer bir şeyler, hemen bana haber ver! Ger•i bir şey olacağı yok ya..." II Ertesi g„n sekize doğru epey kaygılı uyandı Razumihin ve birden kendini …ng…remediği pek •ok kuşku ve kararsızlıkların ortasında buluverdi. Bir g„n gelip de bir sabah bu şekilde uyanabileceği kırk yıl dursa aklına gelmezdi. D„n olup bitenleri en k„•„k ayrıntılarına kadar hatırlıyor, daha …ncekilere hi• benzemeyen, hi• bilmediği, yepyeni ve olağan„st„ bir etkinin altında bulunduğunu anlıyordu. Anladığı bir şey daha vardı: kafasında doğan şey, ger•ekleşmesi olanaksız bir d„şt„; o derece ger•ekleşemez bir d„şt„ ki bu, hatta delikanlı b…yle bir şeyi aklından ge•irebildiği i•in utan• duymaya başlamıştı. Bu nedenle hemen kendini "d„nk„ lanetli g„nden" miras kalan •ok daha …nemli birtakım kaygılara, •ok daha …nemli başka konulara kaptırdı. "Al•ak ve iğren•" bir insan durumuna d„şm„ş olması, d„nle ilgili en korkun• anısıydı. Ama kendini b…yle duyumsaması yalnızca sarhoş olması nedeniyle değildi. Kızla nişanlısı arasındaki ilişkiyi doğru d„r„st bilmemesine, adamı hemen hi• tanımamasına rağmen, aptalca bir kıskan•lık duygusuna kapılarak ve kızın durumundan yararlanarak nişanlısı hakkında ileri geri s…zler etmesi, adama s…vmesi onu bu duruma d„ş„rm„şt„. Sonra adam hakkında


b‚ylesine d•ş•ncesizce ve alelacele yargılarda, bulunmaya hakkı var mıydı? Ve ondan d•ş•ncesini soran olmuş muydu? Her şey bir yana Avdotya Romanovna gibi bir yaratık kendisine lŽyık olmayan bir adama parası i…in varır mıydı? Demek ki adamın birtakım erdemleri vardı? Pansiyon mu? İyi ama nerden bilsindi adam bu pansiyonun o bi…im bir yer 255 olduğunu? Hem onlar i…in ayrıca bir ev de tutmamış mıydı?.. Tuh, nasıl da al…almıstı! Sarhoş oluşuyla mı temize …ıkaracaktı kendisini? İyi ama bu kendisini daha da al…altan aptalca bir me-zaret olmaz mıydı? İ…kideydi t•m ger…ek ve olanca …ıplaklığıyla kendini g‚stermişti; "yani incelikten yoksun kıskan… bir y•reğin olanca …irkefliği ortaya …ıkmıştı!" Hem b‚ylesi bir hayale kendini kaptırmaya nasıl cesaret edebilmişti? B‚yle bir kızın yanında kendisi neydi ki? Kavgacı bir sarhoş ye d•nk• palavracı değil mi? "Bundan daha g•l•n… ve k•stah bir karşılaştırma olabilir mi?" Razumihin bu d•ş•nce ile kıpkırmızı kesildi. Tam bu sırada, sanki ulanmamış gibi, d•n merdivenlerde, Raskolnikov'un evsahibesinin onu Avdotya Romanovna'dan kıskanabileceğim s‚ylediğini hatırladı... Hayır, bu kadarı da fazlaydı artık! Razumihin olanca g•c•yle mutfaktaki ocağa bir yumruk indirdi. †yle sert vurmuştu ki, ocağın bir tuğlası kırıldı, eli de yaralandı. Bir dakika kadar sonra, kendini aşağılarcasına, "Hi… kuşkusuz" diye mırıldandı, "yaptığım b•t•n bu rezillikleri ne şimdi, ne de hi…bir zaman onlara unutturabilirim... †yleyse bu konu •zeride d•ş•nmem de gereksiz... Oraya sessizce gidip... g‚revlerimi sessizce yerine getiririm... ‚z•r falan da dilememeliyim... hi…bir şey konuşmak da yok... ve... ve tabi artık her şey de mahvoldu!" Bununla birlikte giyinirken elbisesine her zamankinden daha b•y•k ‚zen g‚sterdi. Başka elbisesi yoktu, ama olsaydı da herhalde giymezdi, "kasten giymezdi". Ama b‚yle derbeder ve rezil bir durumda da kalamazdı: başkalarının, •stelik de kendisinin yardımına gereksinim duyan, onu yanlarına …ağıran insanların duygularını hi…e saymaya hakkı yoktu. Elbisesini ‚zenle fır…aladı. G‚mleği zaten fena sayılmazdı: titizdi g‚mlek konusunda. Yıkanırken de …ok ‚zenliydi. Nastasya'da sabun varmış, sa…larını, boynunu, ‚zellikle de ellerini ‚zenerek yıkadı. Tıraş olma konusuna gelince (Praskovya Pavlovna'nın rahmetli kocasından kalma …ok g•zel usturaları vardı) aşırı katı bir tavırla olumsuz karar verdi: "Sakallı kalayım daha iyi! Yoksa benim... şey i…in tıraş olduğumu sanırlar... Kesinlikle ‚yle sanırlar! Yok, d•nyada tıraş olmam!" 256 "Ve... en ‚nemlisi de kaba, pis bir adam olduğunu, davranışlarının bayağı olduğunu s‚yleyeceklerdir. Diyelim ki... Evet, belki namuslu bir insansın, ama namuslu bir insanım diye ‚v•n•l•r m• hi…? Herkes namuslu olmak zorunda değil midir? Hatta temiz bir insan... Kaldı ki, (kendin de hatırlıyorsun bunu) senin de ufak tefek bazı numaraların olmadı değil. Ger…i bunlar al…ak…a işler değildi, ama olsun!.. Oysa kafandan neler ge…iyordu! B•t•n bunları Avdotya Romanovna ile yanyana koy bakalım! Vay anasına! Eeh, ne yapayım yani! İnadıma b‚yle pis, salaş bir insan olarak kalacağım, t•k•rm•ş•m! Hatta daha da beter olacağım!" Geceyi Praskovya Pavlovna'nın salonunda ge…iren Zosimov onu b‚yle kendi kendine konuşurken buldu. Doktor evine gidiyordu, yalnız daha ‚nce hastaya bir g‚zat-mak istemişti. Razumihin ona hastasının bir k‚stebek gibi uyuduğunu bildirdi. Doktor da kendiliğinden uyanıncaya dek hi… ellememelerini s‚yledi. Saat on bire doğru uğrayıp, kendisi de ayrıca yoklayacaktı. "Tabii evde bulabilirsem" diye ekledi. "Allah kahretsin! Bir doktor hastasına s‚z ge…iremezse, onu nasıl'tedavi edebilir? Biliyor musun: o mu onlara gidecek, yoksa onlar mı buraya gelecekler?" Sorunun amacını anlayan Razumihin: "Sanırım onlar buraya gelecekler", dedi. Aile sorunlarını g‚r•şeceklerdir herhalde... Ben …ıkar giderim. Sense doktor olarak kuşkusuz kalmak hakkına benden daha …ok sahipsin."


"Papaz değilim ben, uğrayıp hemen gideceğim, zaten işim başımdan aşkın!" Razumihin kaşlarını …atarak: "Canımı sıkan bir şey var" diye onun s‚z•n• kesti, "d•n gece y•r•rken, sarhoşlukla ağzımdan, sa…ma sapan birşeyler ka…ırdım sanıyorum... Bu arada... senin, onun …ıldırmaya eğinik olduğundan korktuğunu da s‚yledim..." "D•n aynı gevezeliği kadınlara da yapmışsın." "Aptallık ettiğimi biliyorum! İstersen d‚v beni! Ama ger…ekten bu konudaki d•ş•ncen kesin mi?" 257 "Sa…ma! Nerden kesin d•ş•ncem olacak? Beni ona g‚t•r•rken, sen kendin bir monoman gibi anlattın onu. †te yandan biz de d•n işi b•sb•t•n kızıştırdık... Daha doğrusu sen... Şu boyacı hikayelerinle... Belki de bu y•zden aklını ka…ıran bir adamın yanında a…ılan konuya bak! Eğer karakolda olup bitenleri, serserinin birinin şu malum ş•phe ile onu incittiğini ayrıntılarıyla biliyor olsaydım, d•nk• konuşmalara kesinlikle izin vermezdim. Zaten, bu monomanlar damladan derya yaratırlar, kuruntularını ger…ek sanırlar. Hatırlayabildiğim kadarıyla, d•n Zamyotov'un anlattıklarıyla benim i…in sorunun yarısı aydınlanmış bulunuyor. İşte b‚yle! Bir olay biliyorum; kırk yaşlarında bir hipo-kondriyak, sofra başında sekiz yaşında bir …ocuğun şakalarına dayanamayarak …ocuğu boğazlamış. Burada ise, pa…avralar i…inde bir gen…, k•stah bir polis, başlangı… halinde bir hastalık ve bir ş•phe ile karşı karşıyayız! Ş•phe edilen kişi de kim? Šıldırma kertesine varmış bir hipokondriyak!.. ˆstelik de m•thiş kibirli, m•thiş kendini beğenmiş! Hastalığın …ıkış noktası da belki buradadır! Allah kahretsin! Şu Zamyotov, evet, sevimli bir …ocuk ne var ki, hım.. D•n akşam oturup b•t•n bunları anlatması …ok gereksizdi. Gevezeliğin b‚ylesine pes doğrusu!" "Anlatıp da kime anlattı sanki? Seninle bana değil mi?" "Porfiri'yi de unutma." • ' "E, ne olmuş Porfiri'ye?" "Aklıma gelmişken: şunlara, anneyle kıza s‚z•n ge…erse eğer, s‚yle, …ok dikkatli davransınlar bug•n Rodya'ya..." Razumihin isteksizce: "Anlaşırlar", dedi. "Sonra, Lujin'den ne istiyor bu oğlan allahaskına? Besbelli hali vakti yerinde bir adam, sonra kızın da ondan pek nefret eder bir hali yok... Bunlar beş parasızlar galiba, ‚yle değil mi?" "Ne diye ağzımı arayıp duruyorsun?" Razumihin sinirlenmişti. "Beş parasızlar mı, değiller mi, nereden bileyim ben? Kendin sor, belki bir şeyler ‚ğrenebilirsin..." "Tuh! Bazen nasıl da aptal oluyorsun! Geceki sarhoşluğunu hŽlŽ atamamışsın... Hadi hoş…akal! Konukseverliğinden ‚t•r• Praskovya Pavlovna'ya tarafımdan teşekk•r et. Odasına kapandı; kapısının arkasından kendisine "bonjur!" dedim, karşılık 258 vermedi; oysa saat yedide kalkmıştı, mutfaktan semaverini getirdiklerim g‚rd•m, ama kendilerinin y•z•n• g‚rmek şerefine eremedim..." Razumihin saat tam dokuzda Bakalayev'in pansiyonunday-dı. Kadınların ikisi de ne zamandır sinirli bir sabırsızlıkla bekliyorlardı kendisini. Saat yedide, hatta belki de daha erken kalkmışlardı. Razumihin bir karış suratla i…eri girdi, beceriksizce bir selam verdi ve hemen bu davranışından dolayı kendine i…erledi. Ev sahibini hi… hesaba katmamıştı: Pulheriya Aleksandrovna ona doğru atılıp ellerini yakalamış, nerdeyse ‚pecekti. Razumihin •rkek •rkek Avdotya Romanovna'ya baktı: bu gururlu y•zde bile şu anda alaycı bakışlar, elde olmayan, iyi gizlenmemiş bir horg‚rme yerine, ‚yle bir minnet ve dostluk anlatımı, ‚ylesine hi… beklemediği bir saygı anlatımı vardı ki, s‚vg•yle karşılansa belki Razumihin i…in daha kolay olurdu. Oysa şu anda i…inde bulunduğu durum son derece utan… vericiydi- Bereket versin konuşacak hazır bir konusu vardı; o da d‚rt elle buna sarıldı.


Oğlunun "daha uyanmadığını", ama "her şeyin yolunda olduğunu" ‚ğrenen Pulheriya Aleksandrovna bunun daha iyi olduğunu, "…•nk• oraya gitmeden ‚nce Razumihin'le konuşmak istediğini" bildirdi. Bundan sonra kahvaltı ve Razumihin'in kahvaltıya daveti konusu g‚r•ş•ld•; hanımlar Razuhimin'i beklerken kahvaltı etmemişlerdi. Avdotya Romanovııa zili …aldı, zil sesine hırpani kılıklı biri geldi, kendisine …ay getirmesini s‚ylediler, ama servis ‚ylesine k‚t•, her şey ‚ylesine pisti ki, kadınlar …ok utandılar. Razumihin otel i…in okkalı bir k•f•r sa-vuracaktı ki, Lujin'i hatırlayıp sustu, utanmıştı. Sonunda Pulheriya Aleksandrovna kendisini ardı arkası kesilmez bir bi…imde soru yağmuruna tutunca, buna pek sevindi. Bu sorulara cevap verirken, hi… durmadan s‚zleri yeni sorularla kesilerek tam kırk beş dakika boyunca Rodiyon Romano-vi…'in son bir yıllık yaşamı •zerine bilebildiği başlıca ve en gerekli olayları anlattı; s‚zlerini hastalığıyla ilgili ayrıntılı bilgilerle bitirdi. Ancak, atlanması gereken her şeyi, bu arada polis karakolunda ge…enleri b•t•n sonu…larıyla birlikte atlamıştı. Kadınlar anlattıklarını b•y•k bir ilgiyle dinlemişlerdi: ama o artık anla259 tacaklarını bitirdiğini ve dinleyicilerini tatmin ettiğini d•ş•n•rken, onlar i…in bu hikayenin daha başlangıcına bile gerilmemiş olduğu ortaya …ıktı. Pulhireya Aleksandrovna s‚zc•kleri yutarcasına: "S‚ylesenize", dedi, "s‚ylesenize, siz... ah, ‚z•r dilerim, daha adınızı bile bilmiyorum?" "Dmitriy Prokofi…." "Evet, Dmitriy Prokofi…, …ok, …ok bilmek isterdim... yani genel olarak... onun...'şeylere nasıl baktığını... yani... bilmem ki nasıl anlatsam size; en iyisi s‚yle diyeyim: nelerden hoşlanır, nelerden hoşlanmaz? Her zaman b‚yle sinirli midir? Sonra, eğer s‚yleyebilmeniz m•mk•nse, arzuları, hayalleri nelerdir? Şu anda onu ‚zellikle etkileyen şey nedir? Tek kelime ile, isterdim ki..." "Ah, anneciğim!" dedi D•nya. "B•t•n bu sorularınıza birdenbire nasıl cevap verilebilir?" "Ah, Tanrım! Onu b‚yle bulacağımı.hi…, ama hi… ummuyordum, Dmitriy Prokofi…." Razumihin: "Bu son derece doğal bir durum", dedi. "Benim annem yok, dayımsa her yıl ziyaretime gelir ve hemen her gelişinde de dış-g‚r•n•ş•m bakımından bile beni g•…l•kle tanır; oysa akıllı bir adamdır. Siz •… yıldır ayrıydınız, bu s•re i…inde …ok sular aktı k‚pr•lerin altından. Bilmem ki size ne s‚ylesem. Ben Rodya'yı birbu…uk yıldır tanıyorum. Tanıdığım kadarıyla, somurtkan, kederli, başı havada, gururlu biri. Son zamanlarda ise (belki de daha uzunca bir s•reden beri) kuruntulu ve hipokondriyak. G‚nl•y•cedir, iyiy•reklidir. D•ş•ncelerini dile getirmeyi sevmez, y•reğindekileri a…ığa vurmaktansa, şiddete başvurmayı yeğler. Ama bazen hi… de hipokondriyak değildir, sadece soğuk ve acımasız denebilecek derecede duygusuzdur. Doğrusunu isterseniz, birbirine ters iki ayrı karakter sanki n‚betleşe yer değiştirir gibidir onda. Bazen ağzını bı…ak a…maz! Hi… zamanı yoktur, herkes kendisine engel olmaktadır, oysa hi…bir şey yapmamakta, sırt•st• yatmış uzanmaktadır. Alaycı değildir, ama bu zekŽsının yetmezliğinden değil, b‚yle sa…malıklara ayıracak 260 zamanının olmayışındandır. Anlatılanları sonuna kadar dinlemez. Herkesin ilgisini ayakta tutan bir konu onu hi… ilgilendir-meyebilir. Kendisine m•thiş değer verir ve sanırım bu konuda pek de haksız değildir. Daha ne s‚ylesem, bilmem ki?.. Sanırım gelişinizin, •zerinde iyileştirici bir etkisi olacaktır..." "Ah, inşallah!" diye atıldı Pulheriya Aleksandrovna: Rodya'sı •zerine Razumihin'in anlattıkları bayağı •zm•şt• onu. Razumihin ise sonunda cesaretini toplayıp Avdotya Roma-novna'ya bakabildi. Konuşması sırasında g‚z ucuyla ikide bir bakmış, ama bu bakışlar hep ka…amak olmuştu; bakmasıyla g‚z•n• ka…ırması bir olmuştu. Avdotya Romanovna bazen masaya oturup onu dikkatle


dinlemiş, bazen kalkıp ellerini g‚ğs•nde kavuşturarak, dudakları sımsıkı kenetli, alışkanlığı •zere oda i…inde bir aşağı bir yukarı dolaşmıştı; arada bir, y•r•y•ş•n• kesmeden, dalgın dalgın sorular sormuştu. Onun da anlatılanları sonuna kadar dinlememe huyu vardı. İnce kumaştan koyu renk bir elbise vardı •zerinde; boynuna da beyaz, şef f at bir eşarp bağlamıştı. Razumihin ortadaki pek …ok belirtiden kadınların her ikisinin de yoksul olduklarını hemen anlamıştı. Avdotya Romanovna bir krali…e gibi giyinmiş olsaydı, belki de ondan hi… korkmayacaktı; şimdiyse, ‚zellikle kızın b‚ylesine yoksul giyimli olması i…ine bir korku d•ş•rm•ş, s‚yleyeceği her s‚zden, yapacağı en k•…•k bir hareketten korkar olmuştu; zaten kendine g•veni olmayan bir insan i…in doğrusu olduk…a sıkıcı bir durumdu bu. Avdotya Romanovna g•l•mseyerek: • "Kardeşimin huyları •zerine... •stelik de tam bir tarafsızlıkla pek …ok ilgin… şey anlattınız" dedi. "Bu g•zel bir şey. Ona b•y•k bir hayranlık beslediğinizi sanıyordum ben." Sonra d•ş•nceli bir tavırla ekledi: "Hayatında bir kadının bulunması gerektiği g‚r•ş• de yanlış değil gibi geliyor bana..." "Ben b‚yle bir şey s‚ylemiş değilim. Ancak siz bu noktada haklı olabilirsiniz. Ne var ki..." "Evet?" "Onun kimseyi sevdiği yok!.." diye kestirip attı Razumihin. "Ve hi…bir zaman da sevmeyecektir!" 261 "Yani sevme yeteneği mi yok?" Razumihin birden kendisinin de hi… beklemediği bir şey s‚yledi: "Biliyor musunuz Avdotya Romanovna, her konuda ağabeyinize ‚yle benziyorsunuz ki!.." Sonra az ‚nce kızın ağabeyi i…in s‚ylediği s‚zleri hatırladı, İstakoz gibi kızardı; dehşetli utanmıştı. Avdotya Romanovna ise onun haline g•lmekten kendini alamamıştı. "Rodya konusunda belki de ikiniz de yanılıyorsunuz" dedi Pulheriya Aleksandrovna: alınmış gibi bir hali vardı: "Ben şimdikinden, yani Pyotr Petrovi…'in mektubunda yazdığı kızdan s‚zediyor değilim, Dunyacığım... Belki her ikimizin de tahmini yanlıştır... Ama onun nasıl fantastik, nasıl kaprisli bir …ocuk olduğunu, Dmitriy Prokofi…, imkanı yok tahmin edemezsiniz... On beş yasında olduğu sıralarda bile onun karakterine asla g•venemezdim. Şimdi de, durup dururken, hi…bir insanın yapmayı aklından bile ge…irmediği birtakım şeyler yapabileceğinden eminim... Hem uzağa gitmeye ne gerek var: bilmem biliyor musunuz, birbu…uk yıl kadar ‚nce su pansiyoncu kadının... neydi canım... şu... Zarnitsına'nın kızıyla evlenmeye kalkışarak beni nasıl şaşırtmış, sarsmış, nerdeyse ‚lecek hale getirmişti!.." "Bu olayın ayrıntılarını biliyor musunuz?" diye sordu Avdotya Romanovna: "Sanıyor musunuz ki", diye Pulheriya Aleksandrovna heyecanla s‚zlerine devam etti, "benim o sırada d‚kt•ğ•m g‚zyaşları, ricalarım, hastalığım, hatta •z•nt•den ‚lmem, yoksulluğumuz, onu kararından caydırabilirdi? Hayır! Kılı bile kıpırdamadan b•t•n engelleri aşıp ge…ecekti. Yoksa... Yoksa bizi hi… mi sevmiyor?" ' • "Bana bu hikŽyeden kendisi hi…bir zaman s‚zetmedi..." Razumihin s‚zc•kleri dikkatle se…erek konuşuyordu: "Ama ben bayan Zarnitsına'dan bir şeyler duymuştum. Aslında o da pek ‚yle konuşkan takımından değildir... Zaten duyduğum şeyler de bana olduk…a tuhaf g‚r•nm•şt•... "Nelerdi, ‚rneğin, duyduklarınız?" soruyu hanımların ikisi birden sormuşlardı. 262 "Doğrusunu isterseniz, ‚yle fazlaca ‚nemli şeyler değil... Yalnız, ‚ğrendiğime g‚re bu evlenme işine kesin karar verilmiş, ancak kızın ‚l•m• •zerine ger…ekleşmemiş. †te yandan Zarnit-sına da bu evliliğe karşıymış... Ayrıca, s‚ylediklerine g‚re, kız g•zel değilmiş, hatta …irkinmiş... Sonra hastalıklı ve... ve tuhaf bir kızmış... Bununla birlikte, sanırım birtakım erdemleri vardı. Hatta kesinlikle olması gerekiyor, yoksa bu evlenme işini a…ıklayabilmek m•mk•n olmaz. ˆstelik kızın …eyizi de yokmuş. Ger…i Rodya …eyize falan ‚nem yerenlerden


değildir ama... B‚yle konularda bir yargıya varabilmek doğrusu pek kolay değildir." Avdotya Romanovna kısaca: "Ben bu kızın erdemli bir kız olduğuna inanıyorum dedi." "Tanrı beni bağışlasın ama, ben o zaman kızın ‚l•m•ne sevinmiştim" dedi Pulheriya Aleksandrovna: "Ger…i evlenselerdi hangisi hangisinin başını yerdi, orasını bilemiyorum..." Sonra Rodya ile Lujin arasında d•n olanlar •zerine yeniden Razumihin'e sorular sormaya başladı: dura dura, dikkatle konuşuyor, s•rekli Dunya'ya bakıyordu, bu konunun kızın hoşuna gitmediği anlaşılıyordu. Rodya ile Lujin arasında ge…enlerin Pulheriya Akksandrovna'yı …ok •zd•ğ• belli oluyordu. Razumihin her şeyi yeni baştan ve ayrıntılarıyla anlattı, ama bu kez kendi g‚r•ş•n• de ekledi: Rodya'yı Pyotr Petrovi…'e kasten hakaret etmekle su…layarak, hastalığının ‚nemli bir ‚z•r sayılmayacağını s‚yledi. "Zaten hastalığından ‚nce de niyeti vardı buna" diye ekledi. "Ben de ‚yle d•ş•n•yorum" dedi Pulheriya Aleksandrbvna perişan bir halde. Ama Razumihin'in, Pyotr Petrovi…'ten bu kez dikkatli bir dille, hatta saygıyla s‚z etmesi onu …ok şaşırtmıştı. Avdotya Romanovna da şaşırmıştı bu duruma. "Demek Pyotr Petrovi… i…in b‚yle d•ş•n•yorsunuz?" diye sormaktan kendini alamadı Pulheriya Aleksandrovna. "Kızınızın m•stakbel kocası •zerine başka bir d•ş•ncem olamaz" dedi Razumihin kararlı bir tavırla ve heyecanla, "ve bunu yalnızca kaba bir nezaket duygusuyla da s‚yl•yor değilim. Ben bunu b‚yle s‚yl•yorum, …•nk•... …•nk•... neyse, sırf Avdotya Romanovna'nın onu kendi g‚nl•yle se…miş olmasın263 dan dolayı b‚yle s‚yl•yorum. D•n gece ona s‚vmeme gelince, bu... d•n gece zilzurna sarhoş oluşumdan ve bir de... …ılgın ol-mamdandır... Evet, bir …ılgındım d•n gece, aklım başımda değildi, …ıldırmıştım... Bug•nse o halimden utanıyorum!.." Razumihin kıpkırmızı kesildi ve sustu. Avdotya Romanov-na'nın g‚zlerinde ‚fke kıvılcımları parladı, ama bir şey s‚ylemedi. Zaten Lujin'den s‚zetmeye başladıklarından beri ağzını a…ıp tek kelime s‚ylememişti. Pulheriya Aleksandrovna ise, kızından yardım g‚remediği i…in olacak, kararsızlık i…indeydi. Sonunda, g‚zlerini kızından ayırmayarak, kekeleye kekeleye, kendisini …ok kaygılandıran bir durum olduğunu s‚yledi ve: "Biliyor musunuz Dmitriy Prokofi…..." diye başladı. "Ben Dmitriy Prokofi…'e herşeyi a…ık…a s‚yleyeceğim Dunyacığım?" Avdotya Romanovna ciddi bir tavırla: "Tabi, anneciğim", dedi. Acısını a…masına izin verilmesinden dolayı sanki sırtından b•y•k bir y•k kalkmıştı Pulheriya Aleksandrovna'nın. Šabuk …abuk konuşarak: "Mesele şu", diye s‚ze başladı. "D•n, gelişimizi bildirdiğimiz Pyotr Petrovi…'ten bu sabah erkenden bir pusula aldık. Bizi istasyonda kendisinin karşılayacağına s‚z vermişti. Oysa gele gele, bize yolu g‚stermek i…in elinde bu pansiyonun adresi olan bir uşak geldi. Pyotr Petrovi… uşağına, bu sabah bizi burada ziyaret edeceğini bildirmesini emretmiş. Bu sabah da, kendisinin yerine işte şu pusula geldi... En iyisi, alın siz kendiniz okuyun... Beni …ok kaygılandıran bir nokta var i…inde... Bunun ne olduğunu, okuduğunuzda siz de anlayacaksınız... ve... l•tfen bana d•ş•ncenizi apa…ık olarak s‚yleyin Dmitriy Prokofi…! Š•nk• Rod-ya'nın karakterim i…imizde en iyi siz biliyorsunuz, bu nedenle de en sağlıklı ‚ğ•d• sizden alabiliriz. Size şunu da s‚yleyeyim ki, D•nya daha işin en başından kararını vermiş bulunuyor... Ama ben, doğrusu nasıl davranmam gerektiğini hŽlŽ bilemiyorum... Hep sizi bekledim..." Razumihin d•nk• tarihi taşıyan pusulayı a…tı ve şunları okudu: 264 "Sayın Bayan Pulheriya Aleksandrovna!


"Beklenmedik birtakım engeller y„z„nden sizi istasyonda karşılayamadığımı, sizi karşılaması i•in becerikli bir adamımı yolladığımı bildirmekten şeref duyarım. Aynı şekilde, hem Yargıtay'da erteleyemeyeceğim işlerim olması, hem de sizin, oğlunuzla, Avdotya Romanovna'nın ise ağabeysiyle yapacağınız aile i•i g…r„şmeye engel olmamak d„ş„ncesiyle yarın sabah da kendimi sizinle g…r„şmek şerefinden yoksun bırakıyorum. Sizi kaldığınız yerde ziyaret etmek ve size saygılarımı sunmak şerefini ancak yarın akşam saat tam sekizde duyabileceğim. Bu arada, yapacağımız g…r„şmede Rodion Romanovi•'in bulunmamasını …zellikle ve ısrarla rica etmek cesaretini g…stereceğim. †„nk„ d„n hastalığı dolayısıyla kendisini ziyarete gittiğimde bana ağır hakaretlerde bulundu. ‹te yandan bilinen konuda size bazı zorunlu ayrıntıları a•ıklamak ve g…r„ş„n„z„ …ğrenmek dileğindeyim. Ricalarıma rağmen orada Rodion Romanovi•'le karşılaşırsam, hemen •ıkıp gitmek zorunda kalacağımı da size …nceden bildirmekle şeref duyarım. Bu durumda su•u kendinizde aramanız gerekeceği tabidir. B…yle bir varsayımdan s…z etmemin nedeni, ziyaretim sırasında o kadar hasta g…r„nen Rodion Romanovi•'in birdenbire iyileşip sokağa •ıkabildiğine g…re belki size de gelebileceğini d„ş„nmemdir. †„nk„ bu duruma, bir araba altında kalarak ezilip …len bir sarhoşun evinde kendi g…zlerimle tanık oldum. Oğlunuz, nasıl sağladığınızı •ok iyi bildiğim i•irt beni fazlasıyla şaşırtan bir davranışla …len adamın uygunsuz yoldaki, kızına cenaze masrafı bahanesiyle yirmi beş rubleye varan bir para verdi. B…ylece, saygıdeğer Avdotya Romanovna/ya …zel saygılarımı sunar, sizin de candan:bağlılık duygularımı kabul buyurmanızı rica ederim. Sadık hizmetk‰rınız P. Lujin" Pulheriya Aleksandrovna, ağlamaklı: "Ne yapayım simdi ben, Dmitriy Prokofi•?" dedi. "Rodya'ya gelmemesini nasıl s…yleyebilirim? O Rodya ki, d„n bu işin bitti265 ğini Pyotr Petrovi•'e bildirmemiz i•in onca „stelemişti, şimdiyse onun buraya gelmemesi isteniyor! Eğer durumu …ğrenirse, inadına gelir. O zaman da... Ne yaparız o zaman?" "Avdotya Romanovna nasıl karar verdiyse, …yle yapın!" dedi Razumihin; soruya •abucak cevap vermişti, sakindi. "Tanrım! O ne diyor biliyor musunuz? Ne dediğini tanrı bilir; amacının ne olduğunu da a•ıklamıyor! Ne diyor biliyor musunuz? Rodya'nın da bu aksam saat sekizde buraya gelmesi hatta iyi bile olurmuş... Daha doğrusu, muhakkak gelmesi gerekiyormuş... Karşılaşmaları gerekliymiş •„nk„... Oysa ben mektubu bile ona g…stermek istemiyor, sizin de yardımınızla bir kurnazlık d„ş„n„p, onun buraya gelmemesini sağlamak istiyordum... †„nk„ Rodya …yle sinirli ki... Hem ben bu …len sarhoştan da, onun kızından da, Rodya'nın bu kıza nasıl olup da para verdiğinden hi•bir şey anlamadım. Ki o paralan..." Avdotya Romanovna annesinin s…z„n„ tamamladı: "... siz ne b„y„k g„•l„klerle sağlamıştınız anneciğim!" "D„n hi• kendinde değildi", dedi Razumihin d„ş„nceli d„ş„nceli. "D„n bir restoranda neler yaptığını bir bilseydiniz... Ger•i akıllıca şeylerdi ama... Hımm! ‹lm„ş birinden ve onun kızından d„n eve d…nerken bana da s…z etti, ama ben anlatıkla-rından bir kelime bile anlamadım... Zaten d„n ben de..." Avdotya Romanovna: "Anneciğim, en iyisi biz şimdi oraya gidelim", dedi. "İnanın bana, ne yapacağımızı orada hemencecik kararlaştırabileceğiz..." Œzerindeki giysilerle m„thiş •elişen, Venedik işi incecik bir kordonla boynuna asılı, mineli altın saatine .bir g…zattı. "Aman tanrım! Œstelik de saat onu ge•iyor..." Avdotya Romanovna'nın saati •ok g„zeldi. Razumihin "Nişanlısının armağanı" diye d„ş„nd„. "Evet, gidelim Dunyacığım, gidelim..." diye s…ylendi Pulheri-ya Aleksandrovna; korkulu bir telaş i•indeydi. "D„n olup bitenlerden sonra kendisine alındığımızı sanacaktır... Ah, Tanrım!"


Pulheriya Aleksandrovna bir yandan bunları s‚ylerken, bir yandan da telaşlı telaşlı omuzlarına bir atkı atmış, şapkasını 266 giymişti. D•nya da giyinmişti. Kızın eldivenlermdeki delikleri farketti Razumihin. ˆzerlerindeki yoksul kılıkları, kendilerine yakıştırmayı bilenlerde hep olduğu gibi, bu iki kadının da yoksul giysileri onlara ‚zel bir soyluluk veriyordu. Razumihin Du-ne…ka'ya derin tir saygı ile bakıyor, ona yol arkadaşlığı edeceği i…in gururlanıyordu. Bir yandan da, "Hapishanede …oraplarını yamayan krali…e*", diye d•ş•n•yordu, "herhalde en g‚rkemli ta… giyme t‚renlerinde olduğunca, hatta belki de bundan da fazla krali…eye benziyordu". Bu sırada Pulheriya Aleksandrovna: "Aman Tanrım!" diye haykırdı. "Bir g•n gelip de oğlumla, canım Rodyamla karşılaşmaktan b‚ylesine korkacağım hi… aklıma gelir miydi?" Razumihin'e •rkek…e bakarak ekledi. "Korkuyorum, Dmitriy Prokofi…!" D•nya annesini ‚perek: "Korkmayın anneciğim", dedi, "ona inanın. Ben inanıyorum." "Ah, Tanrım! Ben de inanmıyorum, ama işte b•t•n gece uyuyamadım!" Hep birlikte …ıktılar. "Biliyor musun Dune…ka", dedi Pulheriya Aleksandrovna, sokağa …ıktıklarında, "d•n gece sabaha karşı ş‚yle i…im ge…iver-miş, r•yamda rahmetli Marfa Petrovna'yı g‚rmeyeyim mi?.. Baştan ayağa beyazlar i…indeydi... Yanıma yaklaşıp elimden tuttu, bir yandan da sert sert başını sallıyordu, sanki ayıplıyor gibiydi beni... Bilmem ki iyiye mi yormalı? Ah, Dmitriy Prokofi…, siz tabi bilmiyorsunuz: Marfa Petrovna ‚ld•!" "Hayır, bilmiyorum. Hangi Marfa Petrovna bu?" "Apansız oluverdi! Ve d•ş•n•n ki..." "Sonra, anneciğim", diye D•nya girdi s‚ze, "Dmitriy Prokofi…, Marfa Petrovna'nın kim olduğunu bile bilmiyor..." "Ah, bilmiyor musunuz? Bense sizin her şeyi bildiğinizi sanıyordum. Bağışlayın, Dmitriy Prokofi…, bug•nlerde aklım karmakarışık... Ne bileyim, sizi Tanrı kayrağı gibi g‚rd•ğ•m i…in, her şeyi bildiğinizi d•ş•n•yordum. Sizi bizden biri sayıyorum... Fransı? ihtilali sırasında XVI. Lui'nin karısı Marie Antoinette. (Šev.) 267 B‚yle s‚ylediğim i…in sakın g•venmeyin. Ah, aman Tanrım! Sağ elinize ne olmuş ‚yle? Bir yere mi …arptınız?" Mutluluktan u…an Razumihin: "Evet", dedi, "bir yere …arptım." "Ben bazen i…imdekileri olduğu gibi s‚yleyiveririm. D•nya d•zeltir beni... Ama, Yarabbi, oturduğu yer ne bi…im ‚yle! Acaba uyandı mı? Ve şu... ev sahibi olacak kadın, orayı odadan mı sayıyor? Bakın, siz onun y•reğindekileri a…ığa vurmayı sevmediğini s‚ylemiştiniz, o zaman ben acaba g‚sterdiğim bu zayıflıklarla onu bıktırır mıyım? Bir akıl verin bana Dmitriy Prokofi…... Nasıl davranayım ona karşı? Biliyor musunuz, sanki kendimde değil gibiyim..." "Suratını buruşturduğunu g‚rd•ğ•n•zde artık ona fazla şey sormayın. Hele sağlığı ile ilgili sorulardan ‚zellikle ka…ının: hi… sevmez." "Ah, Dmitriy Prokofi…, ne zormuş ana olmak! İşte şu birka… merdiveni de …ıktık mı, tamam... Ah, ne k‚t• bir merdiven bu b‚yle!" D•nya annesini okşayarak: "Anneciğim, y•z•n•z sapsarı", dedi, "durup soluklanın biraz, yatışın ş‚yle..." Sonra g‚zleri pırıl pırıl, ekledi: "Sizi g‚rd•ğ• i…in mutlu olması gerek, oysa siz oturmuş kendinize eziyet ediyorsunuz." Razumihin: "Durun da ben ‚nden gidip, uyanmış mı, bir bakayım" dedi.


Kadınlar ‚nden giden Razumihin'in ardı sıra merdivenleri …ıkmaya devam ettiler. D‚rd•nc• katta ev sahibi kadının kapısı hizasına geldiklerinde, kapının hafif aralık olduğunu ve karanlığın i…inden iki keskin g‚z•n kendilerini g‚zetlediğini farketti-ler. Bakışları karşılaşınca, kapı ‚yle bir g•r•lt•yle kapandı ki, Pulheriya Aleksandrovna korkudan az kalsın bir …ığlık atacaktı. III Gelenleri karşılayan Zosimov neşeyle bağırdı. "İyi, gayet iyi kendisi!" 268 On dakika ‚nce gelmişti o da, divanda d•nk• yerinde oturuyordu. Kendisinde nicedir g‚r•lmeyen bir bi…imde ‚zenle yıkanıp giyinmiş ve sa…larını taramış olan Raskolnikov da karşı k‚şede oturuyordu. Oda bir anda doluvermişti, ama Nastasya bir kolayını bulup ziyaret…ilerin ardısıra i…eri girmiş ve konuşulanları dinlemeye koyulmuştu. Raskolnikov ger…ekten de, hele d•ne g‚re iyice sayılırdı. Yalnız y•z• sapsarı, solgun ve asıktı. Dış g‚r•n•ş•yle bir yaralıyı, ya da m•thiş acı …eken bir adamı andırıyordu: kaşları …atılmış, dudakları b•z•lm•ş, bakışları ateşliydi. Az ve isteksiz konuşuyordu; konuşurken b•y•k caba harcıyormuş ya da bir ‚devi yerine getiriy‚rm•ş gibi bir hali vardı; arada bir hareketlerinde tedirginlik g‚ze …arpıyordu. Parmağında ağrılı bir …ıban …ıkmış, ya da kolu ağrıyor, ya da buna benzer durumda bulunan birine b•sb•t•n benzemesi i…in, kolunda sargısı, ya da parmağında yakısı eksikti. Yine de annesiyle kız kardeşi i…eri girince, solgun ve asık y•z• bir an i…in bir ışıkla aydınlandı; ama bu, y•z•n•n az ‚nceki h•z•nl• dalgınlığına, yoğun bir acı anlatımı eklemekten başka bir işe yaramadı. Y•z•n• aydınlatan ışık …abucak s‚nd•, ama acı anlatımı kaldı. Ve hastasını, mesleğe yeni başlamış gen… bir hekim ilgisiyle inecelemekte olan Zosimov, yakınlarının gelişiyle onda sevin… yerine, bir iki saat kadar s•recek olan ka…ınamayacağı bir işkenceye dayanma kararlılığı g‚rd• ve buna şaştı. Zosimov yine, konuşmalar boyunca hemen her s‚z•n, hastasının yaralarından birine dokunarak onu nasıl deştiğini de g‚rd•. †te yandan bir g•n ‚nce en k•…•k bir s‚zden nerdeyse cinleri tepesine …ıkan d•nk• monomanın, kendini tutabilme ve duygularını gizleyebilme başarısına da şaştı. Raskolnikov annesiyle kız kardeşini g•lery•zle kucaklayıp ‚perken: "Evet" dedi, "hemen hemen t•m•yle iyileştiğimi şimdi kendim de g‚r•yorum." Pulheriya Aleksandrovna'nın y•z• hemen sevin…le ışıdı. Raskolnikov, Razumihin'e d‚nd•, elini dost…a sıkarken "Ve bunu d•nk• havamda s‚ylemiyorum", diye ekledi. 269 Hastası ile aralarındaki konuşma on dakikada bitiverdiği i…in konukların gelişine …ok sevinen Zosimov: "Bug•n ben de …ok şaştım ona", diye s‚ze başladı. "B‚yle giderse •… d‚rt g•ne kalmaz t•m•yle eski halini... yani bir ay ‚nceki hatta iki ay... belki de •… ay ‚nceki halini bulacak. Aslında, bu …ok zaman ‚nce başlamış ve i…ten i…e gelişmiş bir durum olsa gerek, ‚yle değil mi?" Zosimov onu, kızdırmaktan hŽlŽ …ekini-yormuş gibi ihtiyatlı bir g•l•mseyişle ekledi. "Kabul edin ki bu iste kabahatli olan belki de sizsiniz?" Raskolnikov soğuk bir tavırla: "Šok m•mk•n!" dedi. Cesareti artan Zosimov: "Bunu s‚ylemekten amacım şu:" diye devam etti. "T•m•yle iyileşmeniz sizin kendi elinizde olan bir şey. Sizinle konuşabil-menin m•mk•n olduğu su anda, hastalığınızı yaratan etkenleri, yani hastalığınızın k‚k•n• yok etmeniz gerektiğini kabul etmenizi isterdim. B‚yle yaparsanız, iyileşebilirsiniz, yoksa durumunuz daha da k‚t•leşebilir. Hastalığınızı yaratan ilk etkenlerin neler olduğunu ben bilmiyorum, ama siz herhalde biliyorsunuzdur? Siz akıllı bir insansınız ve sanırım kendinizi g‚zlemlemişsinizdir. Kanımca hastalığınızın başlangıcı, •niversiteden


ayrıldığınız g•nlere denk d•ş•yor. Boş durmanız hi… doğru değil/bunun i…indir ki, …alışmanız ve kendiniz i…in kesin bir ama… belirlemeniz sizin i…in …ok yararlı olacaktır." "Šok haklısınız! Yakında okula kaydımı yeniden yaptıracağım, o zaman her şey yoluna girecektir." Biraz da kadınları etkilemek i…in akıllıca ‚ğ•tlere girişen Zosimov, s‚zleri bitip de Raskolnikov'un y•z•ne bakınca, doğrusu biraz şaşırdı: …•nk• delikanlının y•z•nde apa…ık alaycı bir anlatım vardı. Ama bu bir an s•rd•. Pulheriya Aleksandrovna, Zosimov'a ‚zellikle de d•n gece otele kadar gelip kendilerini ziyaret edişinden dolayı teşekk•re koyulmuştu. "Nasıl?" diye sordu Raskolnikov telaşlı. "Zosimov gece de mi geldi size? Demek yolculuğun •zerine siz de uyamadınız?" "Ah, Rodya, bunların hepsi saat ikiye kadar olup bitti. Dun-ya'yla evde de ikiden ‚nce yattığımız olmaz..." 270 Raskolnikov birden kaslarını …atıp, başını ‚ne eğerek: "Ona nasıl teşekk•r edeceğimi doğrusu ben de bilemiyorum" dedi. "Para konusunu bir yana bırakalım." Zosimov'a d‚nd•. "Bundan s‚z ettiğim i…in beni bağışlamanızı rica ederim.,, ama sizin ‚zel ilginize nasıl hak kazandığımı da doğrusu bilmiyorum. Yani anlayamıyorum... ve... ve bu benim ağrıma da gidiyor, …•nk• anlaşılmaz bir durum bu: size d•ş•ncelerimi a…ık…a s‚yl•yorum..." Zosimov zoraki bir g•l•msemeyle: "Sinirlenmeyin canım", dedi, "varsayın ki siz benim ilk has-tamsınız; bizde mesleğe yeni başlayanlar ilk hastalarını ‚z …o-cuklarıymış gibi severler, hatta kimileri bunlara aşık bile olun Bana gelince, doğrusu hasta y‚n•nden pek zengin sayılmam." Raskolnikov, Razumihin'i g‚stererek: "Benden hakaret ve angaryadan başka hi…bir şey g‚rmeyen şu adamdan ise hi… s‚z etmiyorum!" "Amma atıyor ha!" diye bağırdı Razumihin. "Bakıyorum bug•n pek duygulusun!" Sezgisi biraz daha kuvvetli olsaydı, Razumihin, ortada duygululuk değil, hatta tam tersi bir durum olduğunu g‚recekti. Avdotya Romanovna'nın ise g‚z•nden ka…mamıştı bu durum. Kardeşini b•y•k bir dikkatle ve kaygıyla izliyordu. Raskolnikov sabahtan beri ezberlemeye …alıştığı bir dersi tekrarlar gibi: "Size gelince anneciğim", dedi, "sizden s‚z etmeye hele hi… cesaretim yok! D•n burada benim d‚n•ş•m• beklerken …ektiği-niz acıları ancak bug•n birazcık olsun anlayabildim." Raskolnikov bunları s‚yledikten sonra, birden g•l•mseyerek, ama hi…bir şey s‚ylemeden ellerini kız kardeşine uzattı. Ama bu kez g•l•msemesinde sahtelikten uzak bir duygu ışıldıyordu. D•nya, mutlu, minnettar, sevin… i…inde ağabeysinin ellerini tuttu, sımsı-cak sıktı. D•nk• tartışmadan yana ilk kez sesleniyordu ağabeyi kendisine. İki kardeşin bu s‚zs•z ve kesin barışmasını g‚ren annenin y•z• sevin… ve mutlulukla parladı. Her şeyi hemen b•y•ten Razumihin, sandalyesi •zerinde …evik bir d‚n•ş yaparak: 271 "İşte ben onu bu y•zden severim", dedi, "b‚yle davranışları vardır onun!..." Pulheriya Aleksandrovna da kendi kendine, "Ne g•zel yapar b‚yle şeyleri!" diye d•ş•nd•. "Ne soylu coşkunlukları var! Nasıl da incelikle ve kolayca …‚z•mleyiverdi kız kardeşi ile arasındaki anlaşmazlığı! Tam zamanında elini uzatıp i…tenlikle bakıvermesi yetti... Hem g‚zleri ne g•zel ‚yle, b•t•n y•z• ne g•zel!.. Hatta, bir bakıma Dunya'dan bile g•zel! Ama, Yarabbi, •st•ndekiler ne ‚yle! Elbise diye giydiği şu şeylere bak! Afanasiy İvanovi…'in …ırağı Vasya'nın bile •st• bası ondan daha d•zg•nd•r! Ah, onu nasıl kucaklamak, sarılıp ağlamak istiyorum... Ama korkuyorum... Korkuyorum... †yle bir hali var ki... Oysa nasıl da sevecen konuşuyor, ama ben korkuyorum! Peki, ama ni…in korkuyorum ben b‚yle?" Pulheriya Aleksandrovna d•ş•ncelerine burada ara verip:


"Ah, Rodyacığım", dedi "Dune…ka ile d•n gece ne kadar mutsuz olduğumuzu bilemezsin! Şimdi artık her şey ge…ip gittiğine ve yeniden mutlu olduğumuza g‚re, anlatabilirim. D•ş•n ki, daha trenden iner inmez seni kucaklayabilmek i…in doğruca buraya koşup geliyoruz, derken o kadına, bak kendisi de bura-daymış! G•naydın Nastasya!... Demez mi ki, ateşler i…inde yatıp dururken, doktordan habersiz kalkıp sokağa …ıkmışsın!.. Sayıklamak bir durumdaymışsın ve seni aramaya gitmişler... Ne hale geldiğimizi var d•ş•n! Aklına hemen teğmen Potan…ikov'un o t•yler •rpertici ‚l•m• geldi. Sen onu hatırlamazsın Rodya, babanın bir arkadaşıydı. O da tıpkı senin gibi ateşler i…inde yatarken evden ka…mış ve bir kuyuya d•şm•şt•. Ancak ertesi g•n …ıkarabildilerdi kendisini kuyudan... Bize gelince, kuşkusuz olayı biraz b•y•tt•k. Hemen Pyotr Petrovi…! bulup, hi… değilse onun yardımıyla... Š•nk• biz burada yapayalnızız Rodya, kimsemiz yok..." Pulheriya Aleksandrovna bu s‚zleri acıklı bir sesle s‚ylemiş, ama sonra hemen susmuştu. Susmuştu, …•nk• "hepsi yeniden mutlu olmuşlardı" ama yine de Pyotr Petrovi…'ten s‚z etmek hŽlŽ olduk…a tehlikeli sayılırdı... Bunu hatırlamıştı. 272 "Evet... Evet... b•t•n bunlar, kuşkusuz …ok can sıkıcı şeyler..." diye mırıldandı Raskolnikov, ama ‚ylesine dalgın ve kendinde değil gibiydi ki bunları s‚ylerken. Dune…ka şaşkın şaşkın baka-kalmıştı. Sonra g•…l•kle hatırlamaya …alışıyormuş gibi devam etti. Ve bir de şey..." l•tfen anneciğim, ve sen Dune…ka, bu sabah size gelmek istemediğimi, sizin buraya germenizi beklediğimi sanmayın." "Ne diyorsun sen Rodya?" diye bağırdı Pulheriya Aleksandrovna; o da şaşırmıştı. "Sanki bir g‚rev yerine getirir gibi konuşuyor bizimle" diye d•ş•nd• D•nya", barışması da, ‚z•r dilemesi de, bir g‚revi, yerine getirir gibi... ya da bir dersi tekrarlıyor sanki..." "Kalkar kalkmaz size gelmek istiyordum, ama şu g‚mlek... D•n Nastasya'ya g‚mleğimdeki kanı yıkamasını s‚ylemeyi unutmuşum... Bu y•zden ancak şimdi giyinebildim." Pulheriya Aleksandrovna telaşlanarak: "Kan mı? Ne kanı?" diye sordu. "Telaşlanmayın, ‚nemli bir şey değil. D•n akşam sayıklayarak, kendimi bilmez bir halde dolaşırken, araba altında ezilmiş bir adama rastladım... Bir memur..." "Kendini bilmez bir halde mi..?" diye Razumihin onun s‚z•n• kesti. "Ama her şeyi hatırlıyorsun..?" Raskolnikov bu soruya ‚zel bir dikkatle cevap verdi: "Doğru... En ince ayrıntılarına kadar hatırlıyorum hem de... Ama oraya ni…in gittiğimi, bir davranışta ni…in bulunduğumu, bir s‚z• ni…in s‚ylediğimi hatırlayamıyorum, nedenlerini a…ıklayamıyorum. .." "Bu …ok bilinen bir durumdur" diye Zosimov lŽfa karıştı. "Hareketlerin yerine getirilişi sayılacak ustalıkta, hatta kurnazlıktadır, ama hareketlerin y‚netimi …eşitli hastalıklı duygulardan kaynaklanır. D•şe benzer bir durum yani..." "Beni deli sayması belki de benim i…in daha iyi..." diye d•ş•nd• Raskolnikov. D•nya, Zosimov'a kaygıyla bakarak: "Ama sağlıklı olanların da b‚ylesi davranışları yok mu?" dedi. 273 "Olmaz olur mu? Bu anlamda hepimiz bir par…a deliyizdir. Şu k•…•k farkla ki, "hastalar" bizden biraz daha delidirler. Burada bu k•…•k noktanın altını …izmek gerekir. Kusursuz insanlara gelince, doğrusu bunlar hemen hemen yok gibidir. Onbinde, belki de y•zbinde bir rastlanır b‚ylelerine, •stelik de olduk…a zayıf ‚rnekler olarak..." Pek sevdiği konuda gevezeliğe başlayan Zosimov'un ağzından ka…ırıverdiği "deli" s‚zc•ğ• herkesin y•z•n•n buruşmasına yol a…mıştı. Raskolnikov'sa dudaklarında hafif bir g•l•msemeyle b•t•n bunlara aldırmıyormuş gibi dalgın dalgın oturuyordu. Ger…ekte, bir şeyler d•ş•nmekteydi. "Peki, şu ezilen adam ne oldu?" diye bağırdı Razumihin. "S‚z•n• kestim, yarım kaldı!"


"Efendim?" dedi Raskolnikov uykudan uyanır gibi. "Ha... evet... Evine taşınmasına yardım ederken •st•m başım kan i…inde kaldı... Bu arada, anneciğim, d•n akşam bağışlanmaz bir şey yaptım! Ger…ekten hi… kendimde değildim... D•n... bana g‚nderdiğiniz paranın hepsini... onun karısına verdim... Cenaze masrafları i…in... Dul kaldı... veremli... acınası bir durumda... •… k•…•k yetim... a…lar... ey tamtakır... Bir de kızları var... Durumlarını g‚rseydiniz, belki siz de verirdiniz... Yine de, ‚zellikle de bu parayı nasıl sağladığınızı bildiğime g‚re, b‚yle davranmaya hi… hakkım olmadığını itiraf ederim. Bir insanın yardıma kalkışması i…in ilkin buna hakkı olması gerek. Yoksa, "Crevez, chiens, si vous n'etes pas contets!"* G•l•msedi. "†yle değil mi, D•nya?" "Hayır", dedi D•nya kesin bir tavırla, "hi… de ‚yle değil!" "Sen de mi!?.. Kasten b‚yle s‚yl•yorsun!" Kardeşinin y•z•ne neredeyse nefretle bakıyor, alayla g•l•ms•yordu. "Aklıma gelmeliydi!... Doğrusu, ‚v•lmeye değer, hem senin i…in belki de daha iyi... İnsan bazen ‚yle bir sınıra gelir ki, onu aşamaz, mutsuz olur; aşar, bu kez belki daha mutsuz olur...! Hem b•t•n bunlar …ok sa…ma şeyler!.." Elinde olmadan coşup biraz fazla ileri gittiğini d•ş•nerek sinirli sinirli ekledi. "Ben, sadece, anneciğim, beni bağışlamanızı dilemek istemiştim..." Kesik kesik konuşarak ve sert…e bitirdi s‚zlerini. * (Aslında da Fransızca) "Hoşnut değilseniz, geberin, k‚pekler!" (Šev.) 274. Annesi sevinmişti: "Tamam. Rodya! Senin yaptığın her şeyin doğru ve g•zel olduğuna inanırım ben!" Raskolnikov'un dudakları tuhaf bir g•l•msemeyle …arpıldı: "Hayır, inanmayın!" Bir sessizlik oldu. B•t•n bu konuşmalarda, bu sessizlikte, bu barışmada, hatta bu ‚z•r dilemede gergin bir şeyler vardı; herkes duyuyordu bunu. G‚zucuyla annesine ve kızkardeşine bakan Raskolnikov "Sanki korkuyorlar benden" diye d•ş•nd•. Ger…ekten de suskunluk uzadık…a Pulheriya Aleksandrovna'nın •rkekliği artıyordu. , "Yokluklarında sanki seviyordum onları..." diye d•ş•nd• Raskolnikov. Pulheriya Aleksandrovna birden yerinden fırlayarak: "Biliyor musun, Rodya", dedi, "Marfa Petrovna ‚ld•..!" "Hangi Marfa Petrovna?" "Canım, Marfa Petrovna... SvidrigaylovaL Hani yazmıştım sana mektubumda..." "Ha... evet... hatırlıyorum... Demek ‚ld•? Ger…ekten mi?" Uykudan uyanır gibiydi Raskolnikov, birden canlanmıştı. "Neden ‚ld•?" Pulheriya Aleksandrovna oğlunun g‚sterdiği ilgiden cesaretlenmişti; …abuk …abuk: "D•ş•nsene..." dedi. "Birdenbire oluverdi. Hem de tam sana mektup yazdığım g•n... Hatta tam mektubu yazdığım sırada... D•ş•nsene... Sanırım o korkun… adam neden olmuş ‚l•m•ne... K‚t• d‚vm•ş kadını!" Raskolnikov, Dunya'ya d‚nerek: "Hep b‚yle miydi yaşamları?" diye sordu. "Hayır, tam tersine. Karısına karşı her zaman sabırlı, hatta sevecendi. Šoğu zaman karısının kaprislerini tam bir hoşg‚r•yle karsılardı. Yedi yıl boyunca bu b‚yle s•rd•... Derken işte birden sabrı t•kenivermis..." 275 "Yedi yıl dayanabildiğine g‚re demek ki pek de ‚yle korkun… bir adam değilmiş! Dune…ka, sanırım sen adamı haksız bulmuyorsun?" Dune…ka nerdeyse titreyerek: "Hayır, hayır!" dedi. "Korkun… biri o. Ondan daha korkuncunu d•ş•nemem bile... Sonra kaslarını …attı ve d•ş•nceye daldı." "Olay sabahleyin olmuş" diye Pulheriya Aleksandrovna yine …abuk …abuk s•rd•rd• s‚zlerini. "Olaydan sonra, ‚ğle yemeğini yer yemez, kente gitmek i…in arabayı koşmalarını emretmiş... Š•nk• b‚ylesi durumlarda hep kente gitmek gibi bir alışkanlığı varmış. S‚ylediklerine g‚re, yemeğini b•y•k bir iştahla yemiş..."


"D‚v•lm•ş olmasına rağmen mi?" "..Hep b‚yle yaparmış... Yemeğini yer yemez, kente ge… kalmamak i…in doğruca yıkanmaya gitmiş... Biliyor musun, belki de, yıkanarak kendini tedavi ediyordu..? Bir su kaynağı vardır onların orda, o da her g•n bu kaynakta yıkanırmış... Ama o g•n daha suya girer girmez, kalp krizinden oluvermiş!" Zosimov: . "Elbette!" dedi. "Šok mu d‚vm•ş kocası?" "Farkeder mi?" dedi D•nya. Raskolnikov sinirli sinirli: "Hımm! Ne diye a…tınız bu sa…ma konuyu anneciğim!" diye s‚ylendi. "Ama, canım, ne konuşacağımı bilmiyorum ki!" s‚zleri d‚k•ld• Pulheriya Aleksandrovna'nın ağzından. Raskolnikov …arpık bir g•l•msemeyle: "Ne o" dedi, "yoksa korkuyor musunuz benden?" D•nya doğruca kardeşinin g‚zlerinin i…ine bakarak: "Bak işte bu doğru!" dedi. "Annem merdivenleri …ıkarken, korkusundan ha… bile …ıkardı." Raskolnikov'un y•z• kramp girmiş gibi …arpıldı. Pulheriya Aleksandrovna telaşla atıldı: "Ah, D•nya, ne oluyorsun! L•tfen g•cenme, Rodya... D•nya, ni…in b‚yle konuşuyorsun! Evet, ben, ger…ekten de buraya gelirken, yol boyunca trende hep kavuşmamızı, neler konuşup s‚yleşeceğimizi d•şledim dtırdum... Ve ‚yle mutluydum ki, yol nasıl t•kendi, farkına bile varmadım! Ah, ne yapıyorum ben! Ben şimdi de mutluyum... Hayır D•nya, yanılıyorsun! Sana kavuştuğum, seni g‚rd•ğ•m i…in ‚ylesine mutluyum ki, Rodya..." "Yeter anne!" dedi Raskolnikov heyecanla. Y•z•ne bakmadan annesinin elini sıktı. "Daha oturup konuşacak bol zaman var ‚n•m•zde." Bunları s‚yledikten sonra birden şaşırdı, sapsarı kesildi: yine o bir s•re ‚nceki korkun… duygu ‚l•mc•l soğukluğuyla gelip .…‚km•şt• i…ine; şu anda korkun… bir yalan s‚ylediğini, oturup bol bol konuşmak ş‚yle dursun, hi… kimseyle hi…bir zaman hi…bir şey konuşamayacağını anlamıştı. †ylesine acı verici bir d•ş•nceydi ki bu, etkisi ‚ylesine g•…l•yd• ki, bir an kendini, her şeyi unuttu, yerinden kalkıp kimseye bakmadan odadan dışarı …ıktı. Razumihin onu kolundan yakalayarak: "Ne oluyorsun?" diye bağırdı. Raskolnikov yeniden i…ire girdi, yerine oturdu, sessizce …evresine bakınmaya başladı, herkes kendisini şaşkınlıkla s•z•yordu. Birden, hi… kimsenin beklemediği bir anda: "Ne can sıkıcı insanlarsınız!" diye bağırdı. "Bir şeyler s‚yle-senize! Ne diye b‚yle oturup duruyorsunuz! Hadi/s‚yleyin bir-şeyler! Bir şeyler konuşalım... Toplanıp bir araya geldik, ama susuyoruz... Hadi, bir şeyler..." Pulheriya Aleksandrovna •st •ste ha… …ıkararak: "Tanrıya ş•k•r!" dedi. "Yine d•n geceki hallerine girecek sanmıştım..." Avdotya Romanovna kuşkulu kuşkulu: "Neyin var Rodya?" diye sordu. "Hi…bir şey..." Birden g•l•msedi. "Aklıma birşey geldi de..." Zosimov divandan kalkarak: 276 277 "Eh, madem hi…bir stey, ‚yleyse iyi... Ben de sanmıştım ki..." diye mırıldandı. "Neyse, benim artık gitmem gerek... Belki yine uğrarım... Tabii eğer yerinde bulabilirsem..." Odadakileri selamlayarak …ıktı. Pulheriya Aleksandrovna:


"Ne iyi adam!" diye mırıldandı. Raskolnikov birden: "Evet, …ok iyi, bilgili, akıllı, olağan•st• bir adam...." dedi. O ana dek onda g‚r•lmemiş bir canlılıkla, …abuk …abuk konuşuyordu. Kendisiyle hastalanmazdan ‚nce de karşılaşmıştım, ama nerede olduğunu hatırlayamıyorum... Herhalde bir yerlerde... Bakın bu da iyi bir adamdır! "Başıyla Razumihin'! g‚sterdi, sonra Dunya'ya d‚nerek." Nasıl, D•nya, hoşuna gidiyor mu Razumihin?" diye sordu ve birden g•lmeye başladı. "Evet, …ok", dedi D•nya. M•thiş utanan ve kıpkırmızı kesilen Razumihin: "Of, amma sa…ma adamsın ha!" dedi ve sandalyesinden kalktı. Pulheriya Aleksandrovna g•l•msedi. Raskolnikov'sa g•r•lt•l• bir kahkaha, atarak: "Nereye b‚yle?" dedi. "Ben de gidiyorum... İşim var." "Hi…bir isin yok. Otur oturduğun yerde! Zosimov gitti, senin de gitmen gerekti! Hayır, gitme... Saat ka…? On iki oldu mu? O ne g•zel saat ‚yle D•nya! Ne diye sustunuz yine? Hep ben konuşuyorum!.." "Marla Petrovna'nın armağanı", dedi D•nya. "Ve …ok pahalı bir saat", diye ekledi Pulheriya Aleksandrovna. "Ne b•y•k ‚yle! Pek kadın saatine benzemiyor!" "Ben b‚ylesin! seviyorum." "Demek nişanlısının armağanı değil", diye d•ş•nd• Razumihin ve nedense sevindi. Raskolnikov: "Oysa ben Lujin'in armağanı sanmıştım", dedi. 278 "Hayır, Lujin daha Dune…ka'ya hi…bir şey armağan etmedi." "A-a-a! Hatırlıyor musunuz, anneciğim, bir zamanlar Žşık olmuştum ve ben de evlenecektim?" Annesine bakarak s‚ylediği bu s‚zler ‚ylesine beklenmedik, ses tonu ‚ylesine tuhaftı ki, Pulheriya Aleksandrovna …ok şaşırdı; bir Dune…ka'ya, bir'Razumihin'e bakarak: "Ah, canım, evet!" dedi. "Hımm! Evet! Size bunu nasıl anlatsam? Kendim bile …ok az hatırlayabiliyorum. Hastalıklı bir kızcağızdı..." Raskolnikov yine dalgınmış gibiydi, g‚zleri yerde s•rd•rd• s‚zlerini. "Hem de esaslı hastaydı. Yoksullara sadaka vermeyi sever ve hep manastıra kapanmayı d•şlerdi. Hatta bir g•n bana bundan s‚z ederken g‚z•nden yaşlar boşanmıştı... Evet, evet... Hatırlıyorum... Šok iyi hatırlıyorum... Širkince bir kızdı. Doğrusu, ona ni…in tutulduğumu da bilmiyorum... Belki de hep hasta olduğu i…in... Hastalığının •st•ne bir de topal ya da kambur olsaydı, sanırım, onu daha da severdim... (Dalgın> g•l•msedi) Bir t•r bahar sarhoşluğuydu..." D•nya heyecanla: "Hayır, bu yalnızca bir bahar sarhoşluğu değildi", dedi. Raskolnikov gergin bir dikkatle baktı kızkardeşine, ama onu ya duymamıştı ya da duymuş ama s‚zlerini anlamamıştı. Sonra derin bir dalgınlık i…inde kalkıp annesini ‚pt•, yeniden yerine oturdu. Pulheriya Aleksandrovna duygulanmıştı: "Sen onu hŽlŽ seviyorsun!" dedi. "Onu mu? Simdi de mi? Ha, evet... Siz ondan s‚z ediyorsunuz! Hayır! Şimdi b•t•n bunlar bir başka d•nyaya ait şeyler... Hem de ne zamandan beri... Aslında …evresindeki her şey sanki buralara ait şeyler değilmiş gibi..." Odadaki herkese dikkatle baktı. "Sizler de ‚yle... Binlerce verstlik bir uzaklıktan bakıyor gibiyim size... İyi ama ne demeye bunlardan s‚z ediyoruz şimdi? Ve siz ni…in soruşturup duruyorsunuz?" 281 Can sıkıntısıyla s‚ylediği bu son s‚zlerden sonra sustu, tırnaklarını kemirerek yeniden d•ş•nceye daldı. Odanın ağır sessizliğini Pulheriya Aleksandrovna bozdu. Birden:


"Ne k…t„ bir odan var, Rodya?" dedi. "Oda değil bir mezar sanki! Eminim, sen biraz da bu odadan dolayı b…yle melankolik oldun..." Raskolnikov dalgın dalgın: "Oda?..." dedi. "Ha, evet... Odanın da •ok payı var tabii... Bunu ben de d„ş„nd„m..." Sonra birden tuhaf tuhaf g„l„mseyerek ekledi. "Şu anda s…ylediğiniz şeyin ne şaşılası bir d„ş„nce olduğunu bir bilseydiniz anneciğim!" Biraz daha ge•seydi, bu topluluk, bu ana, oğul, kardeş g…r„şmesi, bu i•ten aile s…yleşisi, herhangi bir şey konuşmanın kesin olarak imk‰nsızlaşması y„z„nden Raskolnikov i•in artık dayanılmaz bir hal alacaktı. Ancak, şu ya da bu bi•imde •…z„lmesi gereken, ama bug„n •…z„lmesi gereken, ertelenemez bir sorun vardı. Bu sabah, daha yataktan kalktığında b…yle karar vermişti Raskolnikov. İşte şu anda, bir kurtuluş gibi bu sorunun varlığına seviniyordu. Ciddi, kupkuru bir sesle: "Bak, D„nya", dedi, "d„n i•in tabi senden …z„r diliyorum. Ama temelde d„ş„ncelerimden, caymadığımı sana hatırlatmayı da bor• bilirim. Ya ben, ya Lujin! Ben al•aksam al•ağım, .ama sen olmamalısın. Birimizin olması yeter. Eğer Lujin'le evlenirsen, bir daha benim kardeşim değilsin." Pulheriya Aleksandrovna acılı bir sesle haykırdı: "Rodya, Rodya! Ama b„t„n bunlar yine d„n akşamki şeyler! Ve ni•in durmadan kendine al•ak deyip duruyorsun? Dayanamıyorum buna! D„n de aynı şeyi yapmıştın." "Ağabey", dedi D„nya, tıpkı onunki gibi ciddi kupkuru bir sesle. "Bu konuda bir yerde yanılıyorsun. D„n gece uzun uzadı-ya d„ş„nd„m ve nerede yanıldığını buldum. Sorun su: sanırım sen benim birileri i•in kendimi feda ettiğimi d„ş„n„yorsun. Bu hi• de b…yle değil. Ben kendim i•in evleniyorum, •„nk„ kendimde g„• durumdayım: ama evlliliğimin yakınlarıma bir yararı 282 dokunursa, bundan hi• kuşkusuz hoşnut olurum. Ne var ki beni bu kararı almaya iten ana neden bu değil..." Raskolnikov …fkesinden, tırnaklarını, kemirerek, "Yalan s…yl„yor!" diye d„ş„nd„. "Ne de kibirli! Bu işi bize iyilik etmek i•in yaptığını itiraf etmiyor! Ah sizi aşağılık insanlar! Nefret eder gibi . seviyorlar... Ah, hepsinden nasıl da tiksiniyorum!" "Kısacası", diye devam etti D„nya, "ben Pyotr Petrovic'le evleniyorum., •„nk„, iki k…t„den daha az k…t„ olanı se•iyorum. Benden beklediği her şeyi d„r„stl„kle yerine getirmek niyetindeyim, b…ylece de, onu aldatmış olmayacağım... İyi ama ni•in g„l„yorsun?" Dunya'nın g…zlerinde …fke kıvılcımları tutuştu. "Demek", dedi Raskolnikov zehir gibi bir g„l„mseyişle, "senden beklediği her şeyi yerine getireceksin?" "Belli bir …l•„ye kadar, Pyotr Petrovi•'in beni isteyiş bi•iminden, bu konuda tuttuğu yoldan, ona gerekli olan şeyleri hemen anladım. Kuskusuz kendine değer veriyor, hatta belki biraz fazla değer veriyor, ama …yle umuyorum ki, bana da bir değer veriyor. Yine niye g„ld„n?" "Ya sen ni•in …yle kıpkırmızı kesildin? Yalan s…yl„yorsun kardeşciğim, bile bile yalan s…yl„yorsun, yalnızca d„ş„ncelerim bana kabul ettirebilmek i•in ve yalnızca o kadın inadın y„z„nden yalan s…yl„yorsun!.. Sen Lujin'e saygı duyamazsın: Beıı onu g…rd„m, onunla konuştum. Demek oluyor ki sen kendini para i•in satıyorsun ve demek oluyor ki, s…yle ya da b…yle aşağılık bir davranış i•indesin. Ama hi• değilse h‰l‰ kızarabiliyor olmana sevindim!." B„t„n soğukkanlılığını yitiren D„nya: "Hayır, yalan s…ylemiyorum!" diye bağırdı. "Bana değer verdiğine inanmasaydım, onunla evlenmezdim; ona saygı duyacağıma kesinlikle inanmasam yine onunla evlermıezdim. Bereket versin onun bana değer verdiğine hem de daha bug„nden, inanabilirim. Ve b…yle bir evlilik hi• de al•aklık değildir! B…yle bir evlilik al•aklık olsaydı, yani sen haklı olsaydın bile, benimle b…yle konuşman acımasızlık değil mi? Neden, belki kendinde de


283 bulunmayan bir kahramanlık bekliyorsun benden? Bu despotluktur, zorbalıktır! Benim bu davranışımdan zarar g…ren biri varsa o da benim... Daha kimseyi …ld„rm„ş değilim! Rodya! Bana ni•in …yle bakıyorsun? Neden …yle sapsarı kesildin? Rodya, neyin var? Rodya, canım!." Pulheriya Aleksandr…vna: "Aman Tanrım! Sonunda •ocuğu bayılacak hale getirdin!" diye bağırdı. "Yok... bir şeyim yok... sa•ma!... Biraz başım d…nd„, o kadar." Bayılma falan değil... Bir bayılmadır tutturmuşsunuz!.. Han! Evet... Ne diyecektim..? Ha... Nasıl inanabilirsin, ona saygı g…stereceğine onun da sana değer verdiğine? B…yle s…ylemiştin, değil mi? Sanırım, hem de daha bug„nden, demiştin? Yoksa yanlış mı duydum?" "Anneciğim, Pyotr Petrovi•'in mektubunu g…stersenize ağabeyime." Pulheriya Aleksandr…vna titreyen ellerle mektubu uzattı. Raskolnikov merakla mektubu aldı. Ama a•madan …nce, birden şaşkınlık i•inde Dune•ka'ya baktı. Aklına yeni gelen bir d„ş„nceyle şaşırmış gibiydi; ağır ağır: "Tuhaf!" dedi. "Ne demeye b…yle •ırpınıp duruyorum? B„t„n bu bağırış •ağırışlar ne i•in? Kiminle istiyorsan, evlen!" Kendi kendine konuşur gibi s…ylemişti bu s…zleri, ama y„ksek sesle s…ylemişti; şaşırmış gibi bir s„re kızkardeşine bakakal-mıştı. Y„z„nde aynı şaşkınlık anlatımıyla sonunda mektubu a•tı; ağır ağır, dikkatle okumaya başladı. İki kez okudu. Pulheriya Aleksandr…vna son derece tedirgindi; yalnız o değil, herkes bir-şeyler bekler gibiydi. "Şaşılacak şey doğrusu..." dedi …zel olarak kimseye seslenmeden; k„•„k bir duraksamadan sonra mektubu annesine verdi. "Davalara giriyor, avukat konuşması da... Havalı, ama nasıl da cahilce yazıyor!" Herkes oturduğu yerde kıpırdandı; bu hi• beklemedikleri bir şeydi. 284 Razumihin kesik kesik: "Hepsi b…yle yazar onların", dedi. "Sen de okudun mu?" "Evet." Pulheriya Aleksandr…vna, utanmış. "Biz g…sterdik Rodyacığım", dedi, "bu sabah danışmak istedik..." Razumihin onun s…z„n„ kesti: "Mahkeme ağzı... Mahkeme kağıtları h‰l‰ hep b…yle yazılır..." "Mahkeme ağzı mı? Evet tam da …yle... Ne pek …yle cahilce, ne de fazla edebi... İşadamı ağzı!" Ağabeyinin takındığı bu yeni tavırdan biraz alınan Avdotya Romanovna: "Pyotr Petrovi• de gizlemiyor iyi bir …ğrenim g…rmediğini", dedi, "hatta kendi kendini yetiştirmiş olduğu i•in, …v„n„yor." "Eğer …v„n„yorsa, haksız sayılmaz. Zaten ben de buna karşı •ıkıyor değilim. Ama sen, kardeşim, koca mektuptan dura dura yalnız bi•em konusu „zerinde durduğum ve b…yle sudan g…r„şler ileri s„rd„ğ„m i•in sanırım bana kızdın; b…yle ıvır zıvır şeylerden s…z etmemi de, sırf seni kızdırmak istememle a•ıklı-yorsundur... Ama değil. Bi•em konusunda şu anda hi• de gereksiz sayılmayacak bir şey geldi aklıma: "Su•u kendinizde aramanız" diye bir c„mlesi var. ‹zellikle konulmuş, a•ık, anlamlı bir c„mle... Bir de g…zdağı var, ben gelirsem, kalkıp gidecekmiş... Bu g…zdağının, eğer uysallıkla s…zlerini dinlemezseniz, „stelik de sizleri t‰ buraya, Petersburg'a kadar •ağırmışken, ikinizi de bir başınıza bırakacağı korkutmasından bir farkı var mı? Lujin'i yazdığı bu s…zleri, diyelim şu adam yazsaydı (başıyla Razumi-hin'i g…sterdi), ya da Zosimov yazsaydı, ya da i•imizden herhangi biri yazsaydı, yine b…yle kızabilir miydik?"


Dune•ka canlanarak: Hayır", dedi, 1'bu d„ş„ncelerin son derece saf•a dile getirildiğini ve Pyotr Petrovi•'in belki de yazma konusunda bir usta oimadığını •ok iyi anlamış bulunuyorum. D„ş„ncelerine hak veriyorum. Oysa ben sanıyordum ki..." 285 "Mahkeme ağzıyla yazılmış. Mahkeme ağzıyla da başka t„rl„ yazmak m„mk„n değildir. Belki onun istediğinden biraz daha kaba olmuş... Aslında, sanırım, seni biraz hayal kırıklığına uğratacağım: bu mektupta bir şey daha var, bir kara•alma... Œstelik de epey al•ak•a... Ben d„n paraları veremli bir kadına, zavallı bir dula, "cenaze masrafı bahanesiyle" değil, d„ped„z cenaze masrafı olarak verdim. Sonra, yine onun yazdığı gibi, "uygunsuz yoldaki kızma" değil, (ki kızı …mr„mde ilk kez o g„n, orada g…r„yordum), doğrudan doğruya dul kadının kendine verdim. Ben b„t„n bunlardan, bana kara•almak ve sizinle aramı a•mak gibi fazla acelece bir istek g…r„yorum. Tabii yine mahkeme ağzıyla, yani amacını biraz fazlaca a•ığa vuran bir ağız ve fazla saf bir acelecilikle... Akıllı bir adam, ama akıllıca davranabilmek i•in yalnızca akıl yetmiyor. B„t„n bunlar bize onun portresini •iziyor... Ve ben... onun sana fazlaca değer verdiğini sanmıyorum. Bunları sana …ğ„t olsun diye s…yl„yorum, •„nk„ i•tenlikle senin iyiliğini istiyorum..." D„nya karşılık vermedi, kararını t‰ ne zaman vermişti o, hele bir akşam olsundu... Oğlunun s…zlerine birdenbire sinen bu resmi tondan tedirginliği daha da artan Pulheriya Aleksandrovna: "Peki, senin kararın ne Rodya?" diye sordu. "Ne, 'karar'ı?" "Pyotr Petrovi• senin gelmemeni, gelirsen kendisinin gideceğini yazıyor... Bu durumda sen...nasıl davranacaksın?" "Bu konuda karar vermek bana d„şmez. Eğer Pyotr Petro-vi•'in isteğini aşağılatıcı bulmuyorsanız, ilkin size d„şer, sonra yine bu isteği aşağılatıcı bulmuyorsa, Dunya'ya d„şer..." Durdu, kupkuru bir sesle ekledi. "Bana gelince, sizin i•in en uygunu nasılsa, …yle davranırım." "Dune•ka kararını verdi bile", dedi Pulheriya Aleksandrovna •abuk •abuk. "Ben de t„m„yle ona katılıyorum." "Bizdeki bu g…r„şmede senin de ne olursa olsun bulunmanı rica etmeye karar vermiştim Rodya", dedi D„nya. "Bu konuda •ok ısrarlıyım. Gelecek misin?" 286 "Geleceğim." D„nya, Razumihin'e d…nerek: "Akşam saat sekizde sizin de bizde bulunmanızı rica edeceğim" dedi. "Anne, ben onu da •ağırıyorum." "†ok g„zel yapıyorsun Dune•ka! Nasıl karar verdiyseniz, …yle olsun! Doğrusu •ok hafifledim; yalandan, yapmacıktan hi• hoşlanmam... Ger•eği olduğu gibi s…ylememiz •ok daha iyi olacak... Şimdi artık ister g„cen, ister g„cenme Pyotr Petrovi•!" IV Bu sırada kapı usulca a•ıldı ve odaya „rkek „rkek •evresine bakınarak gen• bir kız girdi. Hepsi birden şaşkınlıkla ve ilgiyle ona d…nd„ler. Raskolnikov …nce tanıyamadı kızı. Sofya Semyo-novna Marmeladova idi bu. D„n kendisini ilk kez g…rd„ğ„nde, ortam …yle bir ortamdı, koşullar …yleydi ki, hatta kızın „st„nde …yle bir elbise vardı ki, belleğinde bambaşka bir y„z„n hayali kalmıştı. Şu anda karsısında duransa, g…sterişsiz, hatta yoksulca giyimli, •ok gen•, nerdeyse bir kız •ocuğunu andıran gen• bir-kızdı. Davranışları ince, g…sterişten uzaktı. Tertemiz y„z„nde hafif korku izi vardı. †ok sade, g„ndelik bir elbiseyle, modası ge•miş, eski bir şapka giymişti. Yalnız, elinde yine o şemsiyesi vardı. Birdenbire kalabalık bir odayla


karşılaşınca, utanmanın da ‚tesinde b•sb•t•n şaşırdı, k•…•k bir …ocuk gibi •rkt•, hatta gerisin geri odadan …ıkmaya davrandı. • "Ah, siz misiniz!" dedi Raskolnikov b•y•k bir şaşkınlıkla, sonra kendisi de utandı. , Birden annesiyle kızkardeşinin, Lujin'in mektubundan "uygunsuz" bir kız •zerine bir şeyler bildiklerini hatırladı. Daha Şimdi Lujin'in kara…almalarına karşı …ıkmış, kızı ilk kez o g•n g‚rd•ğ•n• s‚ylemişti, oysa su anda kız birdenbire odasına giriyordu. †te yandan, "uygunsuz yolda" ifadesine hi… karşı …ıkmadığı aklına geldi. B•t•n bunlar bulanık bir bi…imde ve bir anda gelip ge…mişti kafasından. Ama dikkatlice bakınca kızcağızın a…ması bir durumda olduğunu g‚rd•, ‚ylesine acınasıydı ki hali, 287 Raskolnikov'un y•reği sızladı. Hele kızın korkudan gerileyip odadan …ıkacak gibi olduğunu g‚r•nce, bir anda sanki alt•st oldu. "Sizi hi… beklemiyordum", dedi, g‚zleriyle onu durdurmaya …alışarak. " L•tfen oturmaz mısınız? Herhalde Katerina İvanovna g‚nderdi sizi... Oraya değil, l•tfen, şuraya buyrun..." Sonya i…eri girdiği sırada odadaki •… iskemleden, kapının hemen yanındakinde oturmakta olan Razumihin, kızın i…eri girebilmesi i…in yerinden hafif…e doğrulmuştu. Raskolnikov kıza †nce divanda Zosimov'un oturduğu yeri g‚stermişti, aynı zamanda yatak olarak kullandığı divanın biraz fazla samimi olabileceğini unutmuştu, sonra hemen Razumihin'in iskemlesini g‚sterdi. "Sen de şuraya otur", dedi Razumihin'e, Zosimov'un yerini g‚stererek. Sonya korkudan titrercesine oturdu, sonra •rkek •rkek iki kadına baktı. Nasıl olup da bunlarla aynı odada oturabildiğine şaşıyor gibiydi. Bu d•ş•nceyle birden ‚ylesine •rkt• ki, hemen ayağa kalktı, doğruca Raskolnikov'a d‚nerek: "Ben... size... ş‚yle, bir dakika i…in uğramıştım..." diye kekeledi. "Rahatsız ettiğim i…in, bağışlayın. Katerina İvanovna g‚nderdi beni, başka kimsesi yoktu g‚nderecek... Katerina İvanovna yarın sabah bize ‚ğle yemeğine... yani, yarın sabah Mitrofan kilisesinde yapılacak sabah duasına, sonra da bize... yani ona, ‚ğle yemeğine buyurmanızı rica etmemi istedi benden... Bu onuru bizden esirgememenizi!... size iletmemi emretti." Sonra kekeleyerek sustu. Raskolnikov hafif…e yerinden doğruldu, o da kekeleyerek: "Muhakkak... muhakkak gelmeye …alışacağım..." dedi; s‚zlerini tamamlayamamıştı. "L•tfen oturur musunuz, sizinle konuşmam gerek. Bilmiyorum, belki de aceleniz var, l•tfedip bana iki dakikanızı verebilir misiniz?.." Kıza sandalyesini g‚sterdi; Sonya yeniden oturdu, sonra yeniden •rkek, şaşkın bakışlarla iki kadına ş‚yle bir g‚z attı, bakışlarını yere indirdi. Raskolnikov'un solgun y•z• kıpkırmızı kesilmişti, alt•st olmuş gibiydi, g‚zleri alev alev yanıyordu. Sert ve karsı konulmaz bir tavırla: "Bu, anneciğim", dedi, "d•n gece g‚z•m•n ‚n•nde bir arabanın altında kalarak ‚len zavallı Marmeladov'un kızı Sonya Semyonovna Marmeladova'dır... Kendisinden size s‚z etmiştim..." Pulheriya Aleksandrovna, Sonya'ya baktı, hafif…e g‚zlerim kırpıştırdı. Rodya'nın ısrarlı ve meydan okuyucu bakışlarından duyduğu şaşkınlığa rağmen, kendisim bu zevkten mahrum edememişti. Dune…ka'ya gelince, g‚zlerini zavallı kızcağızın •zerine dikmiş, şaşkınlıkla ama b•y•k bir ciddiyetle ona bakıyordu. Sonya, Raskolnikov'un kendisini tanıtma s‚zleri •zerine g‚zlerini yerden kaldırmak istediyse de, eskisinden daha …ok utandı. Raskolnikov kıza d‚nerek, …abuk …abuk. "Bug•nk• işleri soracaktım size..." dedi. "Kimse rahatsız etmedi ya sizi? Polis, ‚rneğin..." • "Hayır, bir terslik olmadı... Zaten ‚l•m•n neden olduğu apa…ık ortada... Kimse rahatsız etmedi... Yalnız apartman komşularının biraz canları sıkıldı." "Ni…in?" "Cenaze uzun s•re kalıyor diye... Havalar sıcak... koku... Bug•n akşam duasından sonra mezarlığa g‚t•r•lecek, yarına kadar da mezarlık kilisesinde kalacak. Katerina İvanovna ‚nce razı olmadı, ama başka …aresi olmadığını g‚r•nce..."


"Demek bug•n kaldırılıyor?" "Katerina İvanovna, yarın kilisedeki t‚reni onurlandırmanızı, sonra da eve, yas yemeğine buyurmanızı rica ediyor." "Yas yemeği mi veriyor Katerina İvanovna?" "Evet, kahvaltı gibi bir şey... D•nk• yardımınız i…in size teşekk•r etmemi s‚yledi... Sakın unutma, dedi... Siz olmasaydınız, hi…bir şey yapamazdık, cenazeyi bile g‚md•remezdik." Birden hem dudağı, hem …enesi titremeye başladı, ama kendini tuttu ve yeniden g‚zlerini yere indirdi. 288 289 Konuşurken Rask‚lnikov onu dikkatle incelemişti. Son derece zayıf, solgun bir y•z• vardı; burnu k•…•c•k ve sivriydi, …enesi de ‚yle... Šizgileri pek de d•zg•n olmayan bir y•zd• bu. G•zel bile denemezdi bu y•ze. Ama mavi g‚zleri ‚ylesine aydınlık, hele canlılıkla baktığı zaman y•z• ‚ylesine g•zel ve temizdi ki, insanı ister istemez kendine …ekiyordu. Sonra bu y•zde, yalnız y•zde de değil, kızın b•t•n g‚r•n•ş•nde, insanın son derece ilgisini …eken bir ‚zellik vardı: onsekiz yaşında olmasına karşın, neredeyse bir kız …ocuğu gibi g‚r•n•yordu; hatta bu durum onun kimi hareketlerinde g•l•n… bir bi…imde kendini g‚steriyordu. Raskolnikov konuşmayı s•rd•rmekte direterek: "Ama", dedi, "Katerina İvanovna o kadarcık bir parayla b•t•n bu işleri nasıl halledebildi? Bir de yemek..?" "Tabut …ok sade olacak... Her şey sade olacak... Onun i…in fazla harcama gerekmeyecek... Katerina İvanovna ile hesapladık, yas yemeği i…in de bir şeyler kalıyor... Katerina İvanovna yemek vermeyi …ok istiyor... Hem bunsuz olmaz ki... Onun i…in de bir avuntu... Nasıl bir insan olduğunu siz de biliyorsunuz..." "Anlıyorum... Anlıyorum... Elbette... Ne o, odama mı bakıyorsunuz? Annem de bir tabuta benzediğini s‚yl•yor." "D•n elinizde avucunuzda ne varsa bize verdiniz", dedi Son-ya: …abuk …abuk ve g•…l• bir fısıltıyla s‚ylemişti bunları. G‚zlerini yeniden yere indirmiş, dudağıyla …enesi yeniden titremeye başlamıştı. Daha odaya girdiği anda şaşıp kalmıştı Raskolni-kov'un i…inde bulunduğu yoksulluğa, ve şu anda bu s‚zler elinde olmadan ağzından d‚k•l•vermişti. Bir sessizlik oldu. Dunya'nın g‚zleri ışıl ısıldı, Puiheriya Aleksandrovna bile Sonya'ya sevecenlikle bakıyordu. "Rodya", dedi yerinden kalkarak, "‚ğle yemeğini herhalde birlikte yiyeceğiz. Dunya'cığım, hadi gidelim... Rodya, sen de biraz …ıkıp dolaşsan, sonra da dinlensen... Akşam bize olabildiğince erken gel. Seni biraz yorduğumuzdan korkuyorum da..." Raskolnikov da yerinden kalkarak: "Evet, evet... Gelirim" dedi aceleyle. "Aslında işim de var..." 290 ."Ne yani, ayrı ayrı mı yemek yiyeceksiniz?" diye bağırdı Razumihin; Raskolnikov'a şaşkınlıkla bakıyordu. "Ne yapıyorsun sen allahaşkına?" "Evet, evet, gelirim... Muhakkak... Muhakkak gelirim... Razumihin, sen biraz burada kalsana... Şimdilik herhalde kendisi size gerekli değil anneciğim? Yoksa onu elinizden almış mı oluyorum?" "Yo, hayır, hayır! Dmitriy Prokofi…, yemeğe gelme l•tfunu bizden esirgemeyeceksiniz, değil mi?" "L•tfen", dedi Dunya'da, "bekliyoruz." Razumihin, y•z• ısıl ışıl, saygıyla eğilip selam verdi. Bir an, hepsi de tuhaf bir utanga…lık duydular. "Hoş…akal, Rodya daha doğrusu tekrar g‚r•ş•nceye kadar; şu "hoş…akaF'ı sevmiyorum. Hoş…akal,Nastasya, ah, yine "hoş-…akal" dedim!.."


Puiheriya Aleksandrovna Sonya'yı da selamlamak istiyordu, ama nedense yapamadı ve telaşla odadan …ıktı. D•nya ise, sırasını beklermiş gibi, annesinin ardı sıra Son-ya'nın ‚n•nden ge…erken, dikkatli, sevecen, i…ten bir selam verdi. Sone…ka şaşırdı; telaşlı, •rkek, selama karşılık verdi. Avdotya Romanovna'nın dikkat, ve inceliğinden acı duymuş…asına y•z•nde hastalıklı bir duygunun g‚lgeleri dolaştı. Raskolnikov aralıktan bağırdı. "Hoş…akal, D•nya! Elini versene!" D•nya sevecen, biraz da utanarak d‚nd•: "Az ‚nce verdim ya, unuttun mu?" "Olsun, bir daha ver!" Ve kızkardeşinin k•…•c•k parmaklarını kuvvetle sıktı. Dıın-ya g•l•msedi, y•z• pembeleşmişti, …abucak elini kurtarıp nedenini bilmediği bir sevin…le dolu, annesinin ardı sıra seğirtti. Raskolnikov odaya d‚n•nce Sonya'ya sevin…le bakarak: "Šok g•zel!" dedi. "Tanrı ‚l•leri bağışlasın, dirilere uzun ‚m•r versin! †yle değil mi? †yle değil mi? S‚yleyin, ‚yle değil mi?" 291 Sonya şaşkınlıkla; onun birdenbire sevin…le aydınlanan y•z•ne bakıyordu; Raskolnikov hi…bir şey s‚ylemeden, ona bir s•re dikkatle baktı; birden, rahmetli babasının onun •zerine anlattığı şeyleri hatırlayıvermişti... Pulheriya Aleksahdrovna daha sokağa …ıkar …ıkmaz konuşmaya başlamıştı: "Aman Tanrım, Dune…ka, …ıkmakla ne iyi ettik! Sanki hafif-leyiverdim! D•n akşam, trendeyken, oğlumun yanından …ıkınca sevineceğim aklıma gelir miydi hi…?" "S‚yledim ya size anneciğim, hŽlŽ hasta kendisi. Ger…ekten g‚rm•yor musunuz bunu? Belki de bizim y•z•m•zden …ektiği acılarla b‚yle oldu? Hoşg‚r•l• olmamız ve onu bağışlamamız gerek." Pulheriya Aleksandrovna onun s‚z•n• keserek, ateşli, sinirli • bir şekilde: "Ama sen hi… de hoşg‚r•l• değildin!" dedi, "Biliyor musun D•nya, demin ikinize ş‚yle baktım da birbirinizin tıpkısısınız... Hem yalnızca y•z•n•z değil, huylarınız da... İkiniz de melankoliksiniz, ikiniz de y•z•g•lmez ve ateşlisiniz, ikiniz de gururlu ve ikiniz de temiz y•reklisiniz... Onun bencil olması m•mk•n m•, Dune…ka, ha? Hele bu akşam neler olabileceğini d•ş•nd•k…e, y•reğim ağzıma gelecek gibi oluyor!" "Tasalanmayın, anneciğim, olması gereken ne ise, o olacak." Zavallı Pulheriya Aleksandrovna, birden boş bulunup: "D•ş•nsene, Dune…ka", dedi, "ya Pyotr Petrovi… bu işten cayarsa?" D•nya, sert, aşağılayıcı: "B‚yle bir şey yaparsa artık ne değeri kalır kendisinin!" dedi. "Šıkmakla ne iyi ettik D•nya!" dedi Pulheriya Aleksandrovna, kızının s‚z•n• keserek; sonra, …abuk …abuk s•rd•rd• konuşmasını." Acele bir işi var gibiydi sanki... Varsın biraz dolaşıp hava alsın... İnsanı bunaltan bir odası var... Aslında her yer boğucu burada, insanın soluk alabileceği bir yer yok. Sokaklar bile penceresiz odalara benziyor. Aman yarabbi, nasıl bir kent bu 292 b‚yle! Dur, kenara …ekil, …iğneneceksin! Bir şey g‚t•r•yorlar! Piyanoymuş!... Amma itip kakıyorlar insanı... Ben bu kızdan …ok korkuyorum D•nya!" "Hangi kızdan, anneciğim?" "Şu deminki kızdan... Sonya Semyonovna mıdır nedir..." "Ne olmuş, Sonya Semyonovna'ya?"


"Bir ‚nsezi var i…imde D•nya. İster inan, ister inanma, daha odaya girdiği anda, işte her şeyin sebebi bu kız, diye d•ş•nd•m..." D•nya can sıkıntısıyla: "O kızın hi…bir şeyin sebebi olduğu yok!" dedi. "Hem şu sizin ‚nsezileriniz de, anneciğim, artık bıktırdı! Rodya kızı ‚mr•nde I ilk kez d•n g‚rm•ş. Nitekim demin odaya girdiğinde onu tanıyamadı bile!" "Bak, g‚r•rs•n!.. Bu kızdan kuşkulanıyorum... G‚receksin! Nasıl da korkuttu beni! Nasıl da bakıp duruyordu bana... Sonra ‚yle bir g‚zleri vardı ki... Sandalyemde doğru d•r•st oturamadım. Kızı bize nasıl tanıttığını hatırlıyor musun? Tuhaf doğrusu: Pyotr Petrovi… bize bu kız i…in neler yazıyor, oysa tutup o kızı bize tanıtıyor, •stelik de sana tanıtıyor! Besbelli, …ok değer veriyor bu kıza!" "Pyotr Petrovi…'in yazdığına bakma sen! Bizim i…in de neler s‚ylediler, neler yazdılar, unuttun mu? Ben onun... Šok iyi bir kız ve onun i…in s‚ylenenlerin de …ok sa…ma olduğuna inanıyorum." "İnşallah ‚yledir!" "Pyotr Petrovi…'e gelince, …irkin bir dedikoducudan başka bir I Şey değil!" diye kestirip attı Dune…ka. Pulheriya Aleksandrovna da sustu. Konuşmaları da b‚ylece bitti. Raskolnikov, Razumihin'! pencereye doğru g‚t•rerek: "Baksana", dedi, "seninle bir işimiz var..." Sonya gitmek i…in kalktı, onlara selam verdi ve …abuk …abuk: "Katerina •vanovna'ya geleceğinizi s‚yleyeceğim..." dedi. "Bir dakika Sonya Semyonovna, konuşmamız gizli değil ve 293 siz bize hi… engel olmuyorsunuz... Hem size s‚ylemek istediğim birka… şey vardı..." Sonya'ya s‚yleyeceklerini tamamlamadan, Razumihin'e d‚nd•. "Baksana... Sen şu... Neydi adı? Porfiriy Petrovi…1! tanırsın, değil mi?" "Elbette! Akrabam olur." Razumihin m•thiş meraklanmıştı. "Ne yapacaksın Porfiri'yi?" "Su davayı... Yani su cinayet işini... D•n ‚yle konuşuyordunuz, galiba o y•r•t•yormuş, ‚yle de.ğil mi?" Razumihin'in g‚zleri faltaşı gibi a…ıldı: "Evet, ne olmuş?" "Kadına kimlerin rehin yatırdığını soruşturuyormuş... Benim de verdiğim bir iki par…a eşya vardı... Ger…i ufak tefek şeyler... Biri, buraya gelirken kızkardeşimin armağan ettiği y•z•k, ‚teki de, baba yadigŽgı g•m•ş saat. Edecekleri beş altı ruble bir şey, ama hatıra değerleri var... Acaba ne yapmam gerekiyor? Bunların kaybolup gitmesini istemiyorum, ‚zellikle de saatin... Demin Dune…ka'nın saatinden s‚zedilirken, annemin benimkini g‚rmek isteyeceğinden …ok korktum. Babamdan bize kalan tek şey. Bu saat kaybolursa, annem •z•nt•den hasta olur. Kadın milleti işte! Ne yapayım, bana bir akıl ‚ğret! Biliyorum, karakola başvurmalıyım, ama acaba doğrudan Porfiri'ye başvurmam daha iyi olmaz mı? Ne dersin? Bu işi bir an ‚nce halletmek istiyorum. G‚receksin, yemeğe gittiğimizde annem saati soracaktır! "Kesinlikle karakola değil, Porfiri'ye 'başvuracaksın!" diye bağırdı. Razumihin, m•thiş heyecanlanmıştı. "Hay Allah, nasıl sevindim! Hem ne diye hemen simdi gitmiyoruz, surdan şurası, şimdi evdedir!.." "Olur, gidelim..." "† da seninle tanıştığına …ok, ama …ok, …ok sevinecektir! Senden pek …ok kez s‚zettim kendisine... Hatta daha d•n... Gidelim hadi!.. Demek kocakarıyı tanıyordun ha? Tabi canım, boşa değildi... Her şey ‚yle yerine yerleşti, ‚yle g•zel yoluna girdi ki simdi!.. Ah, evet, Sonya İvanovna..." Raskolnikov d•zeltti:


"Sonya.Semyon.ovna..." Sonra kıza d‚nd•. "Bu,benim dostum Razumihin'dir Sonya Semyonovna... Ve …ok iyi bir …ocuktur..." Sonya Razumihin'in y•z•ne hi… bakmamıştı, bu durumdan daha da …ok utanarak: "Eğer hemen gitmek zorundaysanız.." diye mırıldandı. Raskolnikov: "Evet, gidelim" dedi, "ben size bug•n uğrarım Sonya Semyonovna, yalnız adresinizi verin bana." Konuşurken şaşırdığı s‚ylenemezdi, ama …abuk …abuk konuşuyor, kızın g‚zlerine bakmaktan ka…ınıyordu. Sonya ona adresini verdi, bu sırada da kıpkırmızı kesildi. Hep birlikte …ıktılar. Razumihin en son …ıktı; onların ardısıra merdivenlerden inerken: "Kapıyı kilitlemiyor musun?" diye sordu. "Hi…bir zaman kilitlemedim ki! S‚zde iki yıldır kilit alacağım..." G•l•mseyerek Sonya'ya baktı: "Kilitleyecek hi…bir şeyi olmayan insanlar mutludurlar herhalde, ‚yle değil mi?" Sokak kapısının ağzında durdular. "Siz sağa mı sapıyorsunuz. Sonya Semyonovna? Aklıma geldi: oturduğum yeri nasıl buldunuz?" Kıza bambaşka birşeyler s‚ylemek istiyormuş gibi bir tavırla sormuştu bu soruyu. Onun o durgun, tertemiz g‚zlerine bakmak istiyor, …ok istiyor, ama bir t•rl• bakamıyordu... "D•n Pole…ka'ya vermişsiniz adresinizi." "Polya? ah, evet... Pole…ka! Su... K•…•k kız... Sizin kızkarde-şiniz, değil mi? Ona adresimi mi vermişim?" "Yoksa unuttunuz mu?" "Yo, hatırlıyorum..." "Sonra, rahmetli babamdan da duymuştum sizi... Ama o sıralar adınızı bilmiyordum... Babam da. bilmiyordu... Ve iste şimdi geldim... D•n adınızı ‚ğrenince, bug•n gelip, bay Raskolnikov burada mı oturuyor? diye sordum. Pansiyoner olarak yaşadığınızı bilmiyordum... Hoş…akalın... Katerina İvanov-na'ya... ileteceğim..." Sonunda onlardan ayrılabildiğine …ok sevindi; bası ‚n•nde, hızlı adımlarla y•r•d•; onların g‚z•nden olabildiğince …abuk 294 295 kaybolmak ve olabildiğince hızlı y•r•y•p hemen yirmi adım ‚tede, sağdaki sokağa sapmak istiyordu. Ondan sonra artık tek başına kalacaktı; tek basına kalacak ve kimsenin y•z•ne bakmadan, hi…bir şeyi farketmeden, hızlı hızlı y•r•yerek d•ş•necek, s‚ylenen her s‚z•, her davranışı hatırlamaya …alışacaktı. Hi…bir zaman, ama hi…bir zaman b‚ylesi duygular duymamıştı. Daha ‚nce hi… bilmediği, yepyeni, koskoca bir d•nyayı sisler i…inde gibi, belirsizce duyumsuyordu. Sonra birden Raskolni-kov'un bug•n kendisine uğrayacağını s‚ylediğini hatırladı; belki yarın sabah, belki de hemen şimdi uğrardı. Kalbi duracak gibi oldu birden: "Ah! Bari bug•n gelmese! L•tfen, bug•n gelmese!" Korkmuş bir …ocuk gibi yalvarıyordu. "Tanrım!... Bana... O odaya... G‚recek... Ah Tanrım!" Hi… kuşkusuz Sonya b‚yle bir anda hi… tanımadığı birinin kendisini adım adım izlediğini farkedemezdi. Kapıdan …ıktığı andan beri peşindeydi adam. Raskolnikov, Razumihin ve Sonya dışarı …ıkıp da sokak kapısı ‚n•nde bir iki kelime bir şeyler konuştukları sırada, tesad•fen yanlarından ge…mekte olan yabancı, yine tesad•fen Sonya'nın "Bay Raskolnikov burada mı oturuyor? diye sordum" s‚zlerini duyunca, titrer gibi olmuş, •…•ne de …abucak, ama dikkatle bakmış, ‚zellikle de o sırada Sonya'yla konuşmakta olan Raskolnikov'a dikkat etmişti. Sonra eve bir g‚-zatmış ve belleğine iyice yerleştirmişti. B•t•n, bunlar g‚z a…ıp kapayıncaya dek ge…en bir s•re i…inde olmuş ve adam yanlarından ge…erken y•r•y•ş•n• bile kesmemişti. Yalnız, kulağına gelen s‚zlerden sonra, y•z•n• g‚stermemeye …alışarak adımlarını ağırlaştırmış, birini bekliyormus gibi bir tavır takınmıştı. Son-ya'yı bekliyordu. ˆ…


arkadaşın vedalaştığını duymuştu. Sonya'nın şimdi onlardan ayrılıp bir başına evine d‚nmesi gerekiyordu. Sonya'nın y•z•n• hatırlamaya …alışan yabancı, "Ben bu y•z• bir yerde g‚rd•m", diye d•ş•nd•. "Acaba nerede oturuyor?.. "†ğrenmem gerek". 296 K‚şeye varınca sokağın karşı tarafına ge…ti, d‚n•p arkasına baktı ve Sonya'nın hi…bir şeyden habersiz ardısıra gelmekte olduğunu g‚rd•. K‚şeye gelince Sonya da aynı sokağa saptı. Adam g‚zlerini ondan ayırmadan, karşı kaldırımda y•r•yordu. B‚ylece elli adım kadar gittikten sonra, Sonya'nın y•r•mekte olduğu yana ge…ti, adımlarını hızlandırıp ona yetişti ve beş adım kadar gerisinden y•r•meye başladı. Bu, elli yaşlarında, ortadan biraz uzun boylu, iriyarı, geniş omuzlu bir adamdı; omuzlarının geniş olması onu hafif kamburumsu g‚steriyordu. Sırtındaki sık ve g•zel giysilerden, sıradan biri değil, bir beyefendi olduğu anlaşılıyordu. Elinde yepyeni eldivenler ve her adım atışında kaldırım taşları •zerinde tıklattığı g•zel bir baston vardı. B•y•cek ve elmacık kemikleri hafif …ıkık y•z• olduk…a hoştu. Y•z•nde, Petersburg'lularda pek g‚r•lmeyen bir dirilik, canlılık vardı. Tek t•k akları olan a…ık sarı sa…ları …ok g•rd•; sa…larından da a…ık renkte olan sakalı yine …ok g•rd• ve d•md•z aşağı iniyordu. G‚zleri mavi, bakışları soğuk ve dalgındı. Dudakları kıpkırmızıydı. Kısacası yaşını pek g‚stermeyen, daha doğrusu yaşından …ok daha gen… g‚steren bir adamdı bu. Sonya kanal yoluna …ıkınca ikisi kaldırımda yanyana geldiler. Adam g‚zlerini Sonya'dan hi… ayırmadığı i…in kızın son derece dalgın, d•ş•nceli olduğunu da g‚rm•şt•. Sonya evine gelince, dış kapıdan ge…ip avluya girdi. Şaşırır gibi olan adam da ardıra-sıra y•r•d•. Sonya avluda sağa sapıp, k‚şede, dairesine …ıkan merdivenlere doğru y•r•d•. Adam, "Şu işe bak!" diye s‚ylenip onun arkasından merdivenlerden …ıkmaya başladı. Sonya onu ancak burada farketti. ˆ…•nc• kata gelince koridora saptı ve kapısına tebeşirle "Terzi Kopernaumov" yazılı 9 no'lu dairenin kapısını …aldı. Yabancı da 8 nolu dairenin kapısını …alarken, bu tuhaf rastlantıya, iyice şaşırarak bir kez daha, "Şu işe bak!" diye s‚ylendi. İki kapı arasındaki uzaklık altı adım ya var ya yoktu. Yabancı, Sonya'ya bakıp g•l•mseyerek: "Kopernaumov'un dairesinde mi oturuyorsunuz?" diye sordu. "D•n kendisine bir yelek diktirmiştim... Ben de burada, he297 men yanıbaşnızda, madam Gertrut Resslich Karlovna'nın dairesinde oturuyorum. Ne hoş bir rastlantı!" Sonya adama dikkatle baktı. "Komşuyuz", diye ekledi adam; pek bir neşeliydi, "•… g•nd•r Petersburg'dayım. Neyse, şimdilik hoş…akalın!" Sonya karşılık vermedi. Kapı a…ılmıştı, s•z•l•rcesine i…eri girdi. Nedense utanmış, biraz da •rker gibi olmuştu. Porfiri'ye giderlerken Razumihin coşmuş gibiydi. Yolda birka… kez: "Kardeş, işte bu …ok iyi oldu! Šok, …ok sevindim!" diye tekrarladı. Raskolnikov, "Neye sevindin?" diye ge…irdi i…inden. "Kocakarıda senin de rehinin olduğunu bilmiyordum ben. Ve... Ve... Šok ‚nce mi oldu bu? Yani rehin i…in ona uğraman?" "Budala, ne kadar safsın!" "Dur bakayım ne zamandı?.." Hatırlamaya …alışarak durak-sadı. "Sanırım ‚l•m•nden •… g•n ‚nce ondaydım..." Rehine bıraktığı eşyaları i…in kaygılandığını ve onlara bir an ‚nce kavuşmak istediğini hissettiren bir sesle. "Aslında ben şimdi saatimle, y•z•ğ•m• kurtarmaya gidiyor değilim.- Ger…i gene beş parasızım.. D•nk• o hamet sayıklama y•z•nden cebimde bir tek g•m•ş ruble kaldı..." Sayıklamasını hatırlatırken ‚zellikle vurgulu konuşmuştu.


"Evet, biliyorum, biliyorum", dedi Razumihin •abuk •abuk; neyi onayladığı belli değildi. "Demek bunun i•indi o sıralar... Beni biraz şaşırtmıştı bu... Biliyor musun, o sıralardaki sayıklamalarında da birtakım y„z„klerden, kordonlardan s…zedip durmuştun!.. Evet, evet, şimdi artık her şey apa•ık!" "Bak hele! Demek bu d„ş„nce onların arasında epey yayılmış! Şu adam berıim i•in •armıha gerilmeye bile gider; sayıklarken y„z„klerden, kordonlardan ni•in s…zettiğimin a•ıklık kazanmasına nasıl da seviniyor! Evet, iyice yer etmiş bu d„ş„nce kafalarında!?" "Acaba kendisini evinde bulabilecek miyiz?" 298 "Buluruz, buluruz", dedi Razumihin. "Bu, kardeş, şimdi sen de g…receksin ya, yaman oğlandır! Biraz patavatsızdır. Aslında sosyeteyi ve kurallarını bilir, ben başka anlamda s…yl„yorum patavatsızlığını... Akıllıdır, aptal sayılmaz, hatta hi• de aptal sayılmaz. Yalnız biraz değişik bir d„ş„n„ş bi•imi vardır... Kuşkucudur, kimseye g„venmez, hatta edepsizleşebilir. Kazıklamayı, daha doğrusu oyuna d„ş„rmeyi sever... Hani şu eski y…ntem... Maddi delillere dayanma... Ama işini iyi bilir... Ge•en yıl hi•bir ipucu olmayan bir cinayet işini ortaya •ıkarmıştı! Seninle tanışmak i•in de can atıyor!" "Ne diye can atıyor ki benimle tanışmak i•in?" "Yani şeyden dolayı değil.... Şu son sıralar, hastalığın dolayısıyla, senden sık•a s…z etmem gerekti kendisine. Tabi beni dinledi... Ve senin de hukuk fak„ltesinde okuduğunu, maddi olanaksızlıklar y„z„nden okulu bırakmak zorunda kaldığını …ğrenince, "•ok yazık!" dedi. Beri de bundan şu sonucu •ıkardım... Yani b„t„n bunlar birarada d„ş„n„l„nce... Hayır, yalnız bunlar da değil... D„n Zamyotov'a s…ylediklerin... Biliyor musun Rod-ya, d„n birlikte eve d…nerken ben sarhoş kafayla birtakım gevezelikler ettim... Bunları b„y„tm„ş olmandan korkuyorum..." "Neyi yani? Beni deli saymalarını mı? Belki de doğrudur bu..." Y„z„ gergin bir g„l„msemeyle •arpıldı. "Evet... Yani şey, tuh! Hayır!.. Yani d„n sana s…ylediklerimin hepsi …teki konuda s…ylediklerim de sarhoş sa•maları idi..." "Ne diye …z„r diliyorsun canım?" Abartılmış bir …fkeyle bağırdı. "Hem bıktım b„t„n bunlardan artık!.." Ger•ekte kızmamış, ama •ok …fkelenmiş gibi bir tavır takınmıştı... "Biliyorum, biliyorum, anlıyorum. İnan bana, anlıyorum. Konuşması bile utan• verici..." "Madem utan• verici, sen de konuşma!" İkisi de sustular. Razumihin coşkunun da …tesinde bir heyecan i•indeydi ve Raskolnikov onun bu durumundan tiksinti duyuyordu. Razumihin'in az …nce Porfiriy hakkında s…yledikleri de onu heyecanlandırmıştı. 299 Y„z„ sapsarı, y„rek vuruşları sıklaşmış. "Bir de buna ağlayıp sızlamak, mutsuz adam rolleri oynamak gerekecek şimdi", diye d„ş„nd„. Ve tabi olabildiğince doğal olmaya •alışarak... "Aslında en doğal olan, hi• rol yapmamak ve olduğu gibi g…r„nmek... Kendimi hi• zorlamamalıyım. İstemeden, zorla yaptım mı, doğallıktan uzak olurum... Artık ordaki duruma g…re... Bakacağız... Acaba girmekle doğru mu yapıyorum? Pervaneler kendiliklerinden atılırlar mum ışığına. Y„reğim k…t„ •arpıyor, bu hi• iyi değil!.." "Şu gri ev", dedi Razumihin. "En …nemlisi de, Porfiriy benim d„n bu cadının evine gittiğimi biliyor mu, bilmiyor mu..? Gittiğimi ve kan meselesini sorduğumu..? Bunu hemen …ğrenmeliyim... İlk anda... Daha adımımı i•eri atar atmaz... Y„z„ne bakmalı ve •ıkarmalıyım... ‹lmek pahasına bile …ğrenmeliyim..!" . "Biliyor musun", dedi hilek‰r bir g„l„msemeyle Razumihin'e d…nerek, "bug„n dikkat ettim de, sabahtan beri, sende hi• g…rmediğim bir heyecan i•indesin..? Doğru mu s…yl„yorum?" "Ne heyecanı?" dedi Razumihin y„z„n„ buruşturarak. "Heyecanlı filan değilim!" "Yok, kardeş apa•ık g…r„l„yor bu! Demin, benim orda, iskemlenin neredeyse d„şecekmiş kadar ucuna oturmuş, tirtir titriyordun. Ben senin iskemleye b…yle oturduğunu hi• g…rmedim.


İkide birde de hoplayıp kalkıyordun. Bazen ‚fkeleniyor, bazen de badem sekeri gibi tatlılaşıyor, gevşiyordun. Hatta kızarıyor-dun, hele yemeğe …ağrıldığında kıpkırmızı kesildin." "Bende bu dediklerinin hi…biri olmadı, yalan s‚yl•yorsun! Hem bana baksana, sen ne demek istiyorsun?" "İlkokul ‚ğrencileri gibi sımarıp duruyorsun! Şuna bak, yine kıpkırmızı kesildi!" "Domuzun birisin sen!" "Utandın mı, Romeo? Dur hele, ben bug•n bunu bir yerde anlatayım da g‚r! Hah-hah-hah.,! Annemi bir g•ld•reyim... Annemle birlikte birisini daha g•ld•reyim de g‚r..!" "Dinle, dinle beni!.." dedi Razumihin, iyice şaşırmış, eli ayağı buz kesmişti. "Dur, dinle, bak ciddi s‚yl•yorum... Ondan sonra 300 ne olur biliyor musun?.. Ne anlatacakmışsın onlara? Ben, kardeş... Tuh! Ne domuzmuşsun, ulan!" "İlkbahar g•l• canım! Ama ne de yakışıyor bu durum sana! 1.90'lık Romeo! Nasıl da yıkanmış, temizlenmiş bug•n! Tırnaklarını bile unutmamış!.. Hi… g‚r•lm•ş şey mi bu! Aman allahım, şuna bakın, krem de s•rm•ş! Eğil bakayım!" "Dommuz!" Raskolnikov kendinden ge…mis…esine g•l•yordu. Porfiriy Petrovi…'in apartmanına da ortalığı …ınlatan bu kahkahalarla girdiler. Raskolnikov'a gerekli olan da buydu: eve g•lerek girdikleri, holde de g•lmelerini s•rd•rd•kleri i…eriden duyulsun istiyordu. Raskolnikov'u omuzundan yakalayan Razumihin, kudurmuş gibi: "Burada tek kelime edersen... Seni gebertirim!" dedi. Ama artık i…eri giriyorlardı. Raskolnikov'un g‚r•n•ş•, kahkahalarla g•lmemek i…in kendini g•…l•kle tutan birini andırıyordu. Onun ardından giren Razumihin ise sırık gibi boyuyla neredeyse ikib•kl•m yere doğru eğilmişti, m•thiş ‚fkeli bir g‚r•n•ş• vardı, y•z• şakayık gibi kıpkırmızı, hareketleri hantal, beceriksizceydi. Gerek y•z•, gerekse genel durumu ger…ekten de g•l•n…t• ve Raskolnikov kahkahalarla g•lmekte haklı g‚r•lebilirdi. Raskolnikov, odanın ortasında dikilen ve soru dolu bakışlarla onlara bakmakta olan ev sahibini, hen•z tanıştırılmamış olmasına karşın eğilerek selamladı, g•l•ş•n• tutmak ve hi… değilse kendini tanıtmak •zere birka… kelime s‚yleyebilmek i…in hŽlŽ b•y•k …aba harcıyormuş gibi bir tavırla elini uzattı. Ama tam bu sırada -s‚zde ciddileşmiş ve birka… kelime s‚yleyebilecek duruma gelmişti- g‚z• sanki elinde olmadan, Razumihin'e gitmiş ve artık kendini tutamamıştı. O ana kadar g•…l•kle bastırdığı, bastırdığı ‚l…•de de g•…lenmiş olan bir kahkaha attı. Bu "i…ten" g•l•şler karşısında, Razumihin'in takındığı aşırı ‚fkeli 301 tavır sahneye son derece i…tenlikle bir neşe katıyor, bundan da ‚nemlisi sahneyi doğallaştırıyordu. ˆstelik Razumihin, sanki bile bile yapıyormuş gibi her şeyi daha da kıvamlaştırari bir iş yaptı: "Ah, seni, şeytan!" diyerek Raskolnikov'a doğru savurduğu eli hemen oracıkta, •zerinde boş bir …ay bardağı bulunan, yuvarlak, k•…•k sehpaya …arptı; sehpa da bardak da şangır şungur yere devrildi. Porfiriy Petrovi…, neşeyle: "Mobilyaları ne kırıyorsunuz baylar?" diye bağırdı. "Hazineye zarardır bu!" Sahne ş‚yleydi: Elini ev sahibinin elinde unutan Raskolni-kov, ‚l…•y• de elden ka…ırmayarak katıla katıla g•l•yor, bu duruma olabildiğince …abuk ve doğal bir bi…imde son verecek zamanın gelmesini kolluyordu. Sehpayı devirmekten ve bardağı kırmaktan iyice utanan Razumihin, yerdeki cam kırıklarına •z•nt•yle baktıktan sonra t•k•rm•ş, odadakilere sert…e arkasını d‚nerek, y•z• bir karış, g‚rmeyen g‚zlerle pencereden bakmaya başlamıştı. Porfiriy Petrovi… g•l•yor, g•lmek de istiyordu, ama durumun kendisine a…ıklanması gerektiği de apa…ıktı. K‚sede bir iskemlede oturmakta olan Zamyotov, konukların i…eri girdiğini g‚r•nce


hafif…e yerinden doğrulmuş, ağzı hafif bir g•l•msemeyle yarıa…ık, beklemeye başlamıştı. Sahneyi şaşkınlıkla, hatta biraz da kuşkuyla izliyor, dahası Raskolnikov'a bozulmuş gibi bakıyordu. Zamyotov'la bu hi… beklemediği karşılaşma, Raskolnikov'da da d•şkırıklığına benzer bir şaşkınlık yaratmıştı.' "Bunu da iyice bir d•ş•nmek gerek" diye ge…irdi i…inden. Sonra zorlama bir utanga…lıkla: "Bağışlayın, l•tfen", diye s‚ze başladı. Raskolnikov... "Aman efendim, …ok sevindim... Sizin gelişiniz de doğrusu sevin…, neşe doluydu... (Porfiriy Petrovi… başıyla Razumihin'! g‚sterdi:) Ne o, selŽm da mı vermek istemiyor?" "Ne yaptım da cinleri tepesine …ıktı, bilmiyorum. Yolda kendisine Romeo'ya benzediğini s‚yledim, hepsi bu... S‚yledim ve kanıtladım... Başka da, bildiğim kadarıyla, bir şey olmadı." 302 Razumihin y•z•n• …evirmeden: "Domuz!" diye homurdandı. Porfiriy g•l•mseyerek: "Bir tek kelimeye bu kadar kızabilmesi i…in …ok ciddi birtakım nedenleri olsa gerek", dedi. Razumihin birden d‚nd•, hi…bir şey olmamış gibi g•l•msedi ve Porfiriy Petrovi…'e doğru ilerleyerek: "Ah, seni sorgu yargıcı!" dedi. "Hepinizi şeytanlar g‚t•rs•n, e mi! Bu kadar şamata yeter! İşimize bakalım: iste, dostum Ro-dion Romani… Raskolnikov! Birincisi, senden kendisine o kadar …ok s‚zettim ki, tanışmak istedi; ikincisi de, seninle k•…•k bir işi var... A, a Zamyotov! Sen ne arıyorsun burada? Siz tanışıyor muydunuz? Eski ahbap mısınız yoksa';' Raskolnikov kaygıyla. "Bu da ne demek oluyor?" diye d•ş•nd•. Zamyotov bir an şaşırır gibi oldu, sonra senlibenli bir tavırla: "D•n senin evinde tanışmıştık ya", dedi. "Desene evimdeki toplantı senin işine yaradı... Bu, Porfiriy, ge…en hafta kendisini seninle tanıştırmam i…in yalvarıp dumuştu bana, ama bakıyorum, benim yardımım olmadan da siz muhabbeti ilerletmişsiniz... T•t•n•n nerede Porfiri?" Porfiriy Petrovi… ev kılığındaydı, •zerinde bir ropd‚şambr vardı. Šamaşırları tertemizdi. Terlikleri fazla giyilmekten …arpılmıştı. Otuzbeş yaşlarında, ortadan biraz kısa boylu, tıknaz, hatta g‚bekli bir adamdı. Ne bıyığı, ne favorisi vardı ve y•z• tıraşlıydı. Sa…ları …ok kısa kesilmişti. Başı kocaman, yusyuvarlaktı ve arkada bir …ıkıntı yapıyordu. Kısa, kalkık burunluydu; şiş ve yuvarlak y•z• hastalıklı sarımsı renkteydi. Ama canlı, din…lik akan, hatta alaycı bir y•zd• bu. Birine g‚z kırpıyormuş gibi titreşen, neredeyse bembeyaz kirpiklerinin ‚rtt•ğ• duru su ışıltılı g‚zlerinin anlatımı da olmasa insan bu y•ze saf ve temiz bir y•z diyebilirdi. Kadınsı …izgiler taşıyan v•cuduyla …elişen bir anlatımı vardı g‚zlerinin. Ve bu durum, ilk bakışta kendisinden beklenebilecek olandan …ok daha ciddi bir hava veriyordu ona: 303 Porfiriy Petrovi… konuğun kendisiyle "k•…•k bir iş"i olduğunu duyar duymaz, hemen divana oturmasını rica etti, kendisi de divanın ‚teki ucuna yerleşti ve g‚zlerim konuğa dikip sabırsızlıkla meselenin anlatılmasını beklemeye başladı. †zellikle de yeni tanıştığınız biri anlatacağınız şeyi dinlemek i…in gerektiğinden daha ciddi bir ilgi g‚sterirse, hele anlatacağınız şey, sizin g‚r•ş•n•ze g‚re, karşınızdakinin g‚sterdiği derin ilgi ile yanyana getirilemeyecek kadar basit ise, bu durum sizi fazlasıyla sıkar, tedirgin eder. Ama Raskolnikov kısa ve a…ık birka… c•mleyle ne istediğini hi… eksiksiz anlattı. Buna …ok sevindi, …•nk• b‚ylece Porfiri'yi inceleyecek zaman bulmuştu. O konuştuğu s•rece Porfiriy Petrovi… g‚zlerim •zerinden bir an bile ayırma-mıştı; masanın tam karşısında oturan Razumihin ise, Raskolni-kov'un sorununu anlatmasını gergin bir sabırsızlıkla izliyor, g‚zleri, biraz da bu işin ‚l…•s•n• ka…ırarak, durmadan birinden ‚tekine gidip geliyordu. Raskolnikov i…inden "Budala!" diye bir k•f•r savurdu. Porfiri resmi bir tonla:


"Polise bir dilek•e vermeniz gerek", dedi. "Falanca olayı, yani cinayeti …ğrenmiş bulunuyorum, şu şu eşyalar benimdir, eşyalarımı geri alabilmem i•in durumun ilgili sorgu yargıcına iletilmesini rica ederim... Gibi bir şey... Ya da... Onlar size-orada yazarlar." Raskolnikov •ok utanmış gibi g…r„nmeye •alışarak: "Ne var ki... dedi, ben şu anda beş parasız durumdayım.. Hatta bunca …nemsiz bir işe yetecek kadar bile param yok... Ben şimdi yalnızca falan eşyaların benim olduğunu, param olduğunda da geri alacağımı bildirmek isterdim..." Raskolnikov'un, parasal durumuyla ilgili a•ıklamalarını olduk•a soğuk karşılayan Porfiriy Petrovi•: "Farketmez", dedi. "Ama yine de, isterseniz dilek•enizi bana da verebilirsiniz; aynı anlamda bir dilek•e olacak bu: falanca olayı …ğrendim, filanca eşyalar benimdir, geri alabilmem i•in gereği..." Raskolnikov yine sorunun parasal yanıyla ilgilenerek, hemen Porfiri'nin s…z„n„ kesti: 304 "Acaba rastgele bir k‰ğıda yazabilir miyim?" "Tabi", dedi Porfiriy, "nasıl k‰ğıda isterseniz..." Ve birden g…zlerini kırpıştırarak ve hatta sanki Raskolnikov'a g…z kırparak alay eder gibi baktı. Bu, belki de Raskolnikov'a b…yle gelmişti, •„nk„ bir anlık bir şeydi bu. Ama yine de, bir anlık da olsa, b…yle bir şey olmuştu. Raskolnikov, Porfiri'nin kendisine g…z kırptığına yemin edebilirdi. "Ama ni•in ve hangi ama•la?" Bir an, şimşek hızıyla "Biliyor!" d„ş„ncesi ge•ti kafasından. "Sizi b…yle sa•ma şeylerle rahatsız ettiğim i•in bağışlayın", dedi sonra; biraz şaşırmış gibiydi: "Rehindeki eşyalarımın edip edeceği beş altı ruble bir şey, ama onları bana yadig‰r bırakanların anıları nedeniyle benim i•in değerleri pek b„y„kt„r. Doğrusu, …ğrendiğimde •ok korktum..." Bu sırada Razumihin hi•bir art niyeti olmaksızın: "Şimdi anladım..." dedi. "D„n ben Zosimov'a, Porfiri'nin, kocakarıya rehin yatıranları sorguya •ektiğini s…ylediğimde, demek bunun i•in telaşlanmıştın..!" Artık bu kadarına dayanılmazdı. Raskolnikov …fke kıvılcım-larıyla tutuşan kapkara g…zlerini Razumihin'e dikti. Ama hemen kendisini toparladı ve ustalıkla takındığı yapmacık bir …fke ile: "Sen, kardeş, sanırım, benimle alay ediyorsun?" dedi. "Evet, belki senin g…z„nde sa•madır b„t„n bunlar ve ben bu sa•ma şeyler „zerinde gerektiğinden •ok duruyor olabilirim. Ama bu y„zden beni ne bencilillikle, ne de a•g…zl„l„kle su•lamalısın. Kaldı ki bu iki değersiz şeyin benim g…z„mde bambaşka değerleri olabilir. Sana demin de s…ylemiştim, şu birka• rubleden fazla etmeyecek g„m„ş saat, babamdan kalan biricik şeydir. Benimle alay edebilirsin, ama", birden Porfiri'ye d…nd„, "annem geldi, bir …ğrenirse..." •abucak yine Razumihin'e d…nd„, sesini titretmeye •alışıyordu, "saatin elimden •ıktığım, perişan olur. Kadın milleti işte!" Razumihin „z„lm„şt„: "Ben o anlamda s…ylemedim ki..." dedi. "Ben hatta tam tersini s…ylemek istemiştim!" 305 Raskolnikov heyecandan tirtir titriyordu: "G„zel a•ıklayabildim mi? Doğal mıydım? Abartmalı değil miydim biraz? "Kadın milleti" ne hi• gerek yoktu!" Porfiriy Petrovi•: "Anneniz mi geldi?" dedi. "Evet." "Ne zaman?" "D„n akşam." Porfiri sustu. Bir şeyler d„ş„n„yor gibiydi. "Eşyalarınızın başına bir şey gelmesi s…zkonusu olamaz", dedi sonunda, sesi soğuk ve sakindi. "Aslında ben sizi ne zamandır bekliyorum..."


Ve sanki hi…bir şey olmamış gibi, sakin, sigarasının k•llerini halıya silkeleyip duran Razumihin'e bir k•ltablası uzattı. Raskolnikov titredi, ama Porfiri ona bakmıyor gibiydi, hŽlŽ Razu-mihin'rn sigarasıyla ilgiliydi. "Nee? Bekliyor muydun?" diye bağırdı Razumihin. "†yleyse sen orada onun da rehini olduğunu biliyordun?" Porfiri Petrovi…, Raskolnikov'a: "Sizin iki eşyanızı, yani saatinizi ve y•z•ğ•n•z• , bir kŽğıda sarılmış olarak bulduk orda; KŽğıdın •zerine kurşun kalemle okunaklı olarak adınızı ve rehinleri sizden aldığı tarihi yazmış." "Ne kadar dikkatlisiniz!" dedi Raskolnikov, Porfiri'nin g‚zlerinin i…ine bakmaya …alışarak; g•l•msemek istedi, ama sonunda dayanamayarak: "Yani demek istiyorum ki", dedi, "herhalde ona rehin yatıran pek …ok insan vardı... Yani hepsinin bir bir hatırlanması pek kolay değil, oysa siz hepsini …ok iyi hatırladığınız gibi, bir de..." "Aptalca konuşuyorum! Şu son s‚z• hi… eklememeliydim. Šok zayıf ka…tı!" Porfiriy belli belirsiz bir alayla: "B•t•n rehin sahipleri biliniyordu", dedi, "gelmeyen bir siz kalmıştınız-!" "Biraz rahatsızdım." "Duydum bunu. Sonra, nedense sinirleriniz de bozukmuş... Aslında şu anda da renginiz biraz soluk." 306 Raskolnikov birden o ana kadarki tavrını değiştirip, kaba, hır…ın bir tonla: "Hi… de değil!" dedi. "Tam tersine …ok iyiyim!" İ…inde, bastıramadığı bir ‚fke dalgası kabarıyordu, "Şimdi kızgınlıkla yanlış bir şey s‚yleyeceğim", diye d•ş•nd•. "Neden b‚yle eziyet ediyorlar bana?" Razumihin ‚teden s‚ze karıştı: "Biraz rahatsızmış! Laf mı bu? Daha d•ne kadar kendinde-değildin, sayıklayıp duruyordun!.. İnanır mısın, Porfiriy, ayakta duracak hali yoktu, ama biz daha Zosimov'la kapıdan …ıkar …ıkmaz, •st•n• giyindiği gibi soluğu dışarda almış... Ve artık nerelerde dolaştıysa, tŽ geceyarılarına kadar sokaklarda s•rt•p durmuş. Ve d•ş•n ki/ateşler i…inde ve b•t•n•yle kendini bilmez bir durumda!.. Hi… yapılacak iş mi bu!" Porfiriy başını kadınlar gibi sallayarak: "Ger…ekten de b•t•n•yle kendini bilmez bir durumda mı?" diye sordu. Raskolnikov ‚fke i…inde: "Sa…ma!" dedi. "İnanmayın! Aslında benim s‚ylememe de gerek yok, inanılacak şey mi bu!" Ama Porfiriy Petrovi… bu tuhaf s‚zleri duyrnamışa benziyordu. "Kendini bilmez durumda olmasaydın, hi… sokağa …ıkar miydin?" diye parladı Razumihin. "Ni…in …ıktın, ha? Ni…in? Ve neden gizlice? Bunları yaptığın sırada sende aklın, sağduyunun varlığından s‚zedilebilinir mi? Evet, su anda ortada tehlike bulunmadığına g‚re bunu sana a…ık…a s‚yl•yorum!" Raskolnikov k•stah, kışkırtıcı bir g•l•msemeyle Porfiri'ye d‚nerek: "D•n ‚ylesine bıktırdılarki beni, dayanamayıp ka…tım... Beni bulamamaları i…in başka bir yerde, bir oda tutmak istiyordum kendime. Giderken de …ok…a para almıştım yanıma. Bay Zam-yotov da g‚rd• bu paraları. Siz s‚yleyin, bay Zamyotov, d•n benim aklım başımda mıydı, değil miydi?" 307 Şu anda Zamyotov'u boğabilirc•: bakışları, susuşu ‚ylesine sinirlerine dokunuyordu. "Bence d•n siz t•m•yle aklıbaşında, hatta kurnazca konuşuyordunuz", dedi Zamyotov, sesi soğuktu, "yalnız biraz fazla sinir iliydiniz." ; Porfiriy Petrovi…:


"Nikodim Fomi• de" dedi, "az …nce bana size d„n gece •ok ge• saatlerde atların altında kalarak ezilen bir memurun evinde rastladığını s…yl„yordu..." "Evet, alalım şu memur olayını..." diye atıldı Razumihin. "Memurun evinde aklın basında mıydı? Cebindeki olanca parayı cenaze masrafı yapsın diye memurun dul karısına verdin! Yardım mı etmek istiyorsun: ver on beş ruble, ver yirmi ruble... ama bir iki ruble de kendine bırak! Hayır, ille cepteki yirmi beş rublenin hepsi verilecek!" "Belki de bir yerde g…m„ buldum da senin haberin yok? D„n de c…mertliğim tuttu!.. ‹rneğin bay Zamyotov biliyor benim b…yle bir g…m„ bulduğumu!.." Dudakları titreyerek Porfiri'ye d…nd„. "B…yle ipe sapa gelmez şeylerle yarım saattir başınızı ağrıttığımız i•in bağışlayın! Herhalde bıktırdık sizi?" "Rica ederim, tam tersine! Ta-am tersine! B„t„n bunların beni ne kadar ilgilendirdiğini bilemezsiniz! Sizi izlemek, sizi dinlemek •ok ilgin• doğrusu! Sonunda beni onurlandırmak y„celli-ğini g…sterdiğiniz i•in de, itiraf edeyim ki, •ok sevin•liyim!" Razumihin: "Hi• değilse bir •ay ver yahu, boğazımız kurudu!" diye bağırdı. "G„zel fikir! Herhalde herkes katılır buna. †aydan …nce... daha esaslı bir şey istemez misiniz?" "Hadi bakalım!" Porfiriy Petrovi• •ıktı. Raskolnikov'un kafasının i•inde d„ş„nce kasırgaları esiyordu. Son derece sinirliydi. "Gizlenmeye, asgari kuralları g…zetmeye bile gerek g…rm„yorlar! Madem beni tanımıyorsun, nasıl oluyor da Nikodim Fo308 mi•'le benden s…z edebiliyorsun? Demek ki, it gibi peşimde dolaşıp beni izleyip durduklarını gizlemek bile istemiyorlar! Yani a•ık•a suratıma t„k„r„yorlar!" Sinirden tirtir titriyordu." Saldırınızı a•ıktan yapsamza, ne kedinin fareyle oynadığı gibi oynuyorsunuz? Hem bu hi• de kibarca değil, bay Porfiriy Petrovi• ve ben b…yle bir şeye belki de izin vermeyebilirim!.. Ayağa kalkıp da ger•eği suratlarınıza haykırıveririm! O zaman anlarsınız sizlerden nasıl tiksindiğimi!.. G„•l„kle soluyordu. Ama ya bana …yle geliyorsa? Ya b„t„n bunlar benim kuruntumsa? Yanılıyor ve deneyimsizliğimden dolayı …fkeye kapılıyorsam? Oynadığım bu al•ak•a role katlanamıyorsam? Belki de hi•bir art niyetleri yok? ‹ylesine, rastgele s…ylemişlerdir, ne s…ylemişlerse? Ama hayır, yine de bir şeyler var bu s…zlerde... Porfiriy Petrovi• kocakarıdan s…z ederken ni•in onda dedi? Zamyotov ni•in, hatta kurnazca konuştuğumu s…yledi? Sonra... Konuşurkenki tavırları?.. Evet... Tavırları... Razumihin burada, bizimle oturduğu halde, neden hi•bir şeyden kuşkulanmıyor? Ama bu odun kafalı ne zaman neyden kuşkulanmıştır ki? Yine kriz başlıyor! Porfiriy az …nce bana g…zkırptı mı kırpmadı mı? Ama sa•ma bu, ne diye g…zkırpsın ki? Yoksa beni sinirlendirmek, kızdırmak mı istiyorlar? İki olasılık var: ya bunların hepsi kuruntu, ya da biliyorlar! Zamyotov bile k„stah! Ger•ekten de k„stah mı Zamyotov? Anlaşılan bir gece i•inde d„ş„ncelerini değiştirmiş. B…yle olacağını biliyordum zaten! Kendi evinde gibi burada, oysa ilk kez geliyormuş, Porfiriy onu konuktan saymıyor bile, ona arkasını d…nerek oturabiliyor. Muhabbetleri esaslı! Bu yakınlaşma kesinkes benim y„z„mden olmuştur! Ve biz gelmeden …nce de y„zdey„z beni konuşuyorlardı!... Acaba oraya daha sonra gittiğimi biliyorlar mı? Bir …ğrenebilsem bunu!.. D„n bir oda bulmak i•in dı-Şarı •ıktığımı s…ylediğimde, „zerinde durmadı... Bu oda işini iyi buldum ama... Daha sonra işime yarayabilir! Demek, ateşler i•inde ve kendimi bilmez bir durumda, ha? Hah hah ha! D„n akşam, d„n neler olup bittiğini, b„t„n„yle biliyor! Yok annemin gelişinden haberi yokmuş! Yok kocakarı paketin „zerine kurşunkalemle aldığı tarihi yazmış, yok bilmem neler!.. Yalan s…y309


l„yorsunuz baylar, faka basmam ben! Bunların hi•biri daha kanıt değil, sizin kuruntularınız!.. Kanıt g…sterin bana baylar, kanıt! Oraya yeniden gitmiş olmam mı?.. O bir kanıt değil, sayıklamadır... Onlara ne s…yleyeceğimi iyi biliyorum ben! Oraya yeniden gittiğimi biliyorlar mı? Bunu …ğrenmeden buradan gitmeyeceğim! İyi ama ben şimdi buraya ni•in gelmiştim? Hi•bir şey değilse bile, su anda sinirli olduğum bir ger•ek! Tuh, Allah kahretsin, nasıl da sinirliyim! Ama bu belki de benim i•in daha iyi: hasta rol„ oynarım... Porfiriy beni yokluyor. Aklısıra şaşırtmak istiyor. İyi ama ben buraya ni•in geldim?" B„t„n bunlar şimşek hızıyla ge•mişti kafasından. Porfiriy Petrovi• hemen geri d…nd„. Neşelenmiş gibiydi sanki. ."Sendeki şu d„nk„ toplantıdan beri", dedi Razumihin'e g„l„mseyerek, "basım •atlıyor... Her yanım da kırılıyor sanki..." Konuşması, tavrı b„t„n„yle değişmiş gibiydi." "Nasıl, ilgin• miydi bari? D„n tartışmanın en ateşli yerinde ayrılmıştım sizden. Sonu•ta kim kazandı?" "Tabii, hi•kimse. Y„zyıllık sorunlardı tartıştığımız... Havaya yumruk salladık durduk..." "D„n tartıştıkları neydi biliyor musun, Rodya? Su• var mıdır, yok mudur? Bir araba laf ettiler bu konuda!" "Şaşılacak ne var bunda?" dedi Raskolnikov dalgın dalgın. "Bilinen, sıradan bir toplumsal sorun." Porfiriy: "Konu pek b…yle konmamıştı ortaya", dedi. Her zaman olduğu gibi hemen ateşlenen Razumihin, Porfi-ri'yi onaylamakta acele ederek: "Evet, doğru, konu pek b…yle konmamıştı ortaya", dedi. "Şimdi Rodion, dinle ve d„ş„ncelerini s…yle bana. D„n anamdan emdiğim s„t burnumdan geldi bu baylara laf anlatacağım diye; seni bekledim durdum. Geleceğini onlara da s…ylemiştim... Sosyalistlerin g…r„şlerinin tartışılmasından başladı her şey. Bilinen g…r„ş. Su•, toplumsal d„zenin bozukluklarına karşı bir protestodur. Tamam! Bundan başka hi•bir neden kabul edilmiyor!" 310 "Yalan s…yleme!" diye bağırdı Porfiriy Petrovi•, canlanmış gibiydi; Razumihin'e bakarak ikide bir g„l„yor, b…ylece de onu b„sb„t„n •ileden •ıkarıyordu. Razumihin taşkın bir heyecanla Porfiri'nin s…z„n„ keserek: "Hi•bir neden kabul edilmiyor!" dedi. "Yalan s…ylemiyorum!.. Sana onların kitaplarını g…sterebilirim: onlara g…re her aksaklık, •evrenin bozukluğundan kaynaklanıyor, hepsi bu! En sevdikleri laf, bu! Yani eğer toplumsal d„zen yoluna konulacak olursa, bir anda b„t„n su•lar yokoluverecek; •„nk„ ortada protesto edecek bir şey kalmayacak. Ve herkes bir anda d„r„st olacak... Doğa diye bir şey hi• hesaba katılmıyor, yok sankib…yle bir şey! Doğa, kapıdışarı! Onlara g…re, tarihsel olarak, canlı bir bi•imde gelişen ve …n„nde sonunda d„zenli bir toplumsal yapıyı sağlayan insanlık yoktur: tam tersine, tarihsel gelişmeden ve canlı s„re•lerden …nce b„t„n insanlığı d„zenleyen, b„t„n insanlığı bir anda d„r„st, kusursuz bir hale getiren, matematik bir kafadan doğma bir toplumsal d„zen vardır. Onların tarihten bu . kadar nefret etmelerinin ve onu "rezillikler ve aptallıklar yığını" olarak nitelemelerinin nedeni budur. B…ylece her şeyi aynı sa•malıkla a•ıklama olanağını elde ediyorlar! Yaşamın canlı akışından nefret etmeleri de bu y„zden. Canlı varlığa ne gerek var! Canlı varlık i•in yaşam gereklidir, canlı varlık makinelere boyun eğmez, canlı varlık kuşkucudur, canlı varlık gericidir! Berikinde ise, bir …l„ kokusu var, istersen kau•uktan da yapabilirsin b…y-leşini; buna karşılık cansızdır, iradesizdir, k…le ruhludur, baş-kaldırmaz! B…ylece sonunda her şeyi tuğla istifine, falansterde* koridor ve odaların yerleştirilmesine getirip dayıyorlar! Falans-ter hazır ama siz falanster i•in hazır mısınız? Hayır, sizin doğanız hen„z falanster i•in hazır değil; o yaşamak istiyor, yaşam s„recini hen„z tamamlamamış... Mezar i•in hen„z zaman erken! Yalnızca mantıkla doğayı aşıp ge•emezsin! Mantığın …nceden yalnız „• durumu kestirilebilir; oysa bunlar yasamda milyon-


Falanster: Fransız •topyacı sosyalist Fourier'nin d•şlediği topluluk ve bu topluluk •yelerinin •zerinde yaşadığı d‚rty•z hektarlık toprak par…ası (Šev.) 311 larcadır! Bu milyonlarca duruma boşvermek ve her şeyi konfor sorununa indirgemek! Bu, sorunun en kolay …‚z•m yoludur! Ve insanı baştan …ıkartacak kadar g‚zkamaştırıcı bir …‚z•m! Fazlasını d•ş•nmek bile gereksiz! Evet, en ‚nemlisi de: d•ş•nmek gereksiz! Yaşamın onca gizi, iki kitap forması i…ine sığdırılmış!" Porfiri g•l•mseyerek: "Amma yırtındın yahu!" dedi. "Bağlayın şunu, yoksa susmayacak! Raskolnikov'a d‚nd•. D•ş•nebiliyor musunuz, d•n gece de b‚yle... Bir odada altı kafadan ses... ˆstelik herkes bol bol .pun… i…miş... Hayır, dostum, s‚zlerin birer palavra! "Ševre", su… işlemede …ok ‚nemlidir; bunu sana kanıtlayabilirim." "†nemli olduğunu ben de biliyorum, ama sen bana s‚yle bakalım: kırk yasında bir herif on yaşında bir kızı kirletirse, bu işi …evrenin zoruyla mı yapmış olur?" Porfiriy b•y•k bir ciddiyetle: "Evet", dedi, "hem de tam anlamıyla …evrenin zoruyla yapmış olur. Kıza karşı işlenen bu su…, …ok, ama …ok b•y•k ‚l…•de "…ev-re"yle ilişkilidir." Razumihin ‚fkeden kuduracak gibiydi: "İster misin", dedi, "senin beyaz kirpikli oluşunun, "İvan Ve-likiy" …an kulesinin seksen metre y•ksekliğinde olmasından, ama yalnız ve yalnız bundan ileri geldiğini kanıtlayayım mı sana? ˆstelik de bunu sana apa…ık bir şekilde, b•y•k bir doğrulukla, ilerici, hatta liberal bir ağızla kanıtlayıvereyim? Nasıl, bahse var mısın?" "Varım! Dinleyelim bakalım, nasıl kanıtlayacaksın!" Razumihin yerinden fırladı, elini kolunu sallayarak: "İşin g•c•n rol yapmak, kendini olduğundan başka g‚stermek!" diye bağırdı. "Konuşmaya değer mi senin gibi bir adamla! Sen onu bilmezsin daha. Rodion, mahsus b‚yle yapar o! D•n de sırf adamları maskara etmek i…in onlardan yanaymış gibi g‚r•nd•. Neler s‚ylemedi yarabbi! Bu b‚yle konuşuyor diye ‚tekiler de nasıl seviniyorlardı!.. Hem de girdiği rol• bir iki hafta s•rd•r•r!.. Ge…en yıl bizi papaz olacağına inandırmıştı; tam iki ay papazlık t•rk•s• s‚yledi durdu. Ge…enlerde de evleneceği 312 masalını uydurdu, s‚zde, nikŽh i…in b•t•n hazırlıklar tamam-mış... Kendine yeni bir elbise bile diktirdi. Biz de kendisini kutlamaya başladık, oysa ortada ne gelin vardı, ne bir şey!.." "Gene yalan s‚yledin! Ben elbiseyi daha ‚nce diktirmiştim. Zaten yeni elbise esinledi bana sizi işletmeyi." Raskolnikov: "Ger…ekten de kendinizi olmadığınız gibi g‚sterir, b‚yle şeyler yapar mısınız?" diye sordu. "Yapmam diye mi d•ş•n•yordunuz? Durun hele size de bir numara yapayım da g‚r•n, hahhah-ha! Hayır, ben size şimdi ger…eklerden s‚z edeceğim. B•t•n bu konuştuğumuz şeyler, su…, …evre, k•…•k kız... Bana sizin bir yazınızı hatırlattı aslında, her zaman ilgimi …ekmiştir o yazınız benim. "Su…lar ˆzerine"... Ya da... Durun bakayım, nasıldı?.. Neyse, başlığını hatırlayamıyorum. İki ay kadar ‚nce "Periodi…eskaya Re…" gazetesinde okumak zevkini tatmıştım." Raskolnikov şaşırmıştı: "Benim bir yazım mi? "Periodi…eskaya Re…"de? Ger…ekten de altı ay ‚nce, •niversiteden ayrıldığımda, bir kitap •zerine bir yazı yazmıştım, ama yazımı "Periodi…eskaya Re…"e değil, "Yejenedelnaya Re…"e vermiştim." "Ama "Periodi…eskaya Re…"de …ıktı." "Yejenedelnaya Re…" kapandığı i…in yazımı basamamışlar-dı..."


"Doğru, "Yejenedelnaya Re…" yayınına son verdi ve "Periodi…eskaya Re…'le birleşti. Yazınız da bundan dolayı, iki ay ‚nce "Periodi…eskaya Re…"de yayımlandı. Demek bilmiyordunuz?" Raskolnikov ger…ekten de bilmiyordu. "Gidip kendilerinden yazınızın parasını isteyebilirsiniz! Doğrusu şaşılası bir insansınız! †ylesine kabuğunuza …ekilmişsiniz ki, sizi doğrudan ilgilendiren şeylerden bile haberiniz yok. Bu bir ger…ek!" Razumihin bağırdı: "Bravo, Rodya! Bundan benim de haberim yoktu! Bug•n hemen bir okuma odasına gidip gazetenin o sayısını arayacağım! 313 İki ay ‚nce mi dedin? Tarihini tam biliyor musun? Neyse, ara bulurum! Şu ise bak! S‚ylemez de!" "Peki siz yazının benim olduğunu nasıl anladınız? İmza yeri ne adımın başharfleri vardı?" "Bir rastlantı sonucu ‚ğrendim: hem de bug•nlerde... Gaz tenin yazıişleri m•d•r• arkadaşımdır... Yazı beni …ok ilgilendi:) misti..." "Yanlış hatırlamıyorsam, su… s•recinde su…lunun psikolojik durumunu incelemiştim." "Evet. Ve, su…u ger…ekleştirme anında su…lunun hasta oldu-ğunu savunuyorsunuz. Doğrusu …ok, ama …ok ‚zg•n bir d•-ş•nce... Ama biliyor musunuz, beni, yazınızın bu b‚l•m• değil de, sonlara doğru ileri s•rd•ğ•n•z, ama ne yazık ki •st• kapalı olarak, anıştırma bi…iminde ileri s•rd•ğ•n•z, bir d•ş•nce daha' …ok ilgimi …ekti... Kısacası, hatırlıyorsanız, yazınızda ima yollu her t•r su…u, her t•r cinayeti isleyebilecek... İşleyebilecek değil de, işlemeye hakları olan birtakım insanlardan ve bunlar i…ini yasa ve benzeri engellerin bulunmadığından s‚zediy‚rs•n•z..."! Raskolnikov, d•ş•ncelerinin art niyetle ve zorlamalı bir bi-| …imde …arpıtılmasına g•l•msedi. Razumihin biraz da korkuyla: "Nasıl? Bu da ne demek?" diye sordu. "Su… işleme hakkı! mı?Yoksa yine '…evrenin bozukluğundan' mı!" "Hayır, bu kez …evreyle hi…bir ilgisi yok işin" dedi Porfiriy. "Sorun şu ki, Rodion Romanovi…'in yazısında insanlar "olağa- n•st•ler" ve "sıradan olanlar" diye ikiye ayrılıyor. Sıradan insanlar uysal, s‚z dinler kişiler olarak yasarlar ve yasaları …iğneme hakları yoktur, …•nk• onlar, adları •st•nde, sıradan insanlardır. Yanılmıyorsam b‚yleydi..?" Razumihin, şaşkınlık i…inde: "Ama nasıl olur? Hayır olamaz!" diye s‚ylendi. Raskolnikov yine g•l•msedi. S‚z• nereye getireceklerini hemen anlamıştı. Yazısını hatırlıyordu. Meydan okumayı kabul etti. Sakin, al…akg‚n•ll•: 314 "Yazımda ileri s•rd•klerim sizin s‚ylediğiniz gibi değildi", dedi. "Yine de itiraf ederim ki, d•ş•ncelerimi doğru, hatta t•m•yle doğru bir bi…imde ‚zetlediniz (T•m•yle doğru olduğunu kabul etmesi hoşuna gitti). Aramızdaki biricik fark, benim, sizin s‚ylediğiniz gibi, olağan•st• insanların her zaman, her t•rl• rezilliği ille de yapabileceklerini, yapmak zorunda olduklarını s‚ylememiş olmamdır. Sanırım, ‚ylesi bir yazının yayımlanmasına zaten izin vermezlerdi. Ben yalnızca "olağan•st•" insanın •lk•lerinin ger…ekleşmesi i…in gerekiyorsa (yalnızca bu koşulla: •lk•lerinin ger…ekleşmesi i…in gerekiyorsa... Kaldı ki, bunlar t•m insanlık i…in de kurtarıcı birtakım •lk•ler olabilirler) bazı engelleri aşmaya kendinde bir hak bulabileceğini (resmi olmayan bir haktır bu) ima etmiştim. Demin yazımın pek a…ık olmadığını buyurdunuz! Elimden geldiğince onu size a…maya hazırım. Sizin istediğinizin de bu olduğunu s‚ylersem, sanırım yanılmış olmam. Buyurun ‚yleyse. Kepler ya da NeWton'un buluşlarını, …eşitli kombinezonlar y•z•nden bu buluşların a…ığa …ıkmasına engel olan, bunların yolunu tıkayan bir, on, y•z ya da daha …ok kişinin hayatları feda edilmeden insanlık ‚ğrenemeyecekti diyelim. Bu durumda bence, Newton'un buluşunu t•m insanlığa iletebilmek i…in bu on ya da


y•z kişiyi ortadan kaldırmaya hakkı vardı, hatta bu onun i…in bir zorunluluktu. Bundan hi…bir zaman Newton'un ‚n•ne geleni asıp kesmeye, ya da herg•n …arşı pazarda hırsızlık etmeye hakkı olduğu sonucu …ıkmaz. Daha sonra, hatırımda yanlış kalmadıysa, bu g‚r•ş•m• ş‚yle geliştiriyordum: En eskilerden başlayıp, Lik•rg, Solon, Muhammed, İSFa-polyon ve sonrakilerle s•r•p giden insanlığın t•m kurucularının, yasa koyucularının, başka hi…bir nedenle değilse bile, yalnızca yeni yasalar koydukları, b‚ylece de, toplumun kutsal saydığı, babadan kalma eski yasaları …iğnedikleri i…in, ayrıcasız hepsi birer su…luydular. Doğaldır ki bunların hepsi ama…larına yardımı olacağına inandıkları anda kan d‚kmede (hatta bazen eski yasalara bağlılık duymaktan başka hi…bir su…u olmayan, t•m•yle su…suz insanların kanını d‚kmede) duraksamamışlar-dır. Hatta …ok ilgin…tir: bu iyiliksever, bu kurucu, yasa koyucu 317 insanların …oğu b•y•k birer kand‚k•c•d•r. Kısacası ben buradan şu sonuca varıyorum: b•y•kler bir yana, toplum i…inde birazcık sivrilen, yani topluma s‚yleyecek birazcık yeni bir şeyleri bulunanlar, doğaları gereği, tabii kimi az, kimi …ok birer su…lu olmak zorundadırlar. Tersi durumda zaten sivrilmelerine olanak yoktur; ‚te yandan s•r•n•n i…inde kalmayı da yine doğaları gereği kabul edemezler, ki bence de kabul etmemek zorundadırlar. Kısacası, g‚rd•ğ•n•z gibi, buraya kadar s‚ylediklerimde yeni hi…bir şey yok. Binlerce kez tekrarlanmış, yazılıp s‚ylenmiş şeyler bunlar. Benim insanları olağan•st•ler ve sıradan olanlar diye b‚l•mlememe gelince, bunun biraz keyfi bir b‚l•mleme olduğunu itiraf ederim; …•nk• ben zaten kesin sayılar •zerinde durmuyorum. Ben ‚ne s•rd•ğ•m ana d•ş•nceme inanıyorum. Bu ana d•ş•ncenin ‚z• şudur: insanlar doğa yasaları gereğince, genellikle iki b‚l•me ayrılırlar: aşağılar (sıradanlar), ki bunların biricik g‚revleri, kendileri gibi olanların …oğalmalarını sağlamak, bu işin aracı olmaktır; ve kendi …evrelerine yeni bir s‚z s‚ylemek yetenek ve dehasında olanlar. Doğaldır ki, bu arada sınırsız sayıda alt b‚l•mleme yapılabilir. Ama bu iki ana b‚l•m•n ayırdedici …izgileri olduk…a keskindir. Birinciler, yani kendileri gibi olanların …oğalmasına ara… olanlar, doğaları gereği tutucudurlar, uysaldırlar, boyuneğerek yaşarlar ve boyuneğme-yi severler. Bence de bunlar uysal ve boyuneğici olmak zorundadırlar, …•nk• bu onların g‚revleridir ve burada onlar i…in aşağılatıcı bir durum s‚zkonusu değildir. İkinci b‚l•mdekilerse, s•rekli olarak yasaları …iğnerler, yıkıcıdırlar, ya da yeteneklerine bağlı olarak, yıkıcılığa yatkındırlar. Bunların işledikleri su…lar, doğaldır ki, son derece …eşitli ve g‚relidir; ama b•y•k …oğunluğu, birbirinden apayrı nedenler ileri s•rerek, daha iyi şeyler adına şimdinin yıkılmasını isterler. Bunların •lk•lerini ger…ekleştirmeleri i…in, cesetlerin, kan g‚llerinin •zerinden atlamaları gerekse, bence, kendilerine bu izni, vicdan rahatlığıyla verebilirler; tabi bu s‚z konusu •lk•n•n ne olduğuna, boyutlarının ne olduğuna bağlı olan bir şeydir, bu noktaya dikkatinizi …ekerim. Yazımdaki su… işleme hakkını ben bu bağlamda ele aldım. (Ha318 tırlarsanız, hukuksal bir sorunun tartışması olarak girilmiştir konuya). Aslında fazla telaş edecek bir durum yok ortada: ikinci b‚l•mdekilerin kendilerine tanıdıkları hakkı, yığın hi…bir zaman onlara tanımamıştır. Onları en ağır bi…imde cezalandırmış, boyunlarını vurmuştur (az ya da …ok); bunu yaparken de, t•m•yle haklı olarak, kendi tutucu g‚revini yerine getirmiştir. Bununla birlikte, sonraki kuşaklarda aynı yığın, basları vurulan bu insanların heykellerini dikmiş ve onlara tapınmıştır (az ya da …ok). Birinci b‚l•mdekiler hep bug•n•n, ikinci b‚l•mdekilerse hep yarının efendileridir. Birinciler d•nyayı korurlar ve onu sayıca …oğaltırlar; ikinciler d•nyayı hareket ettirirler ve onu bir amaca doğru y‚neltirler. Her iki b‚l•mdekiler de t•m•yle eşit yaşama hakkına sahiptirler. Tek kelimeyle her iki yanın da hakları birbirine eşittir... Ve... Vive la guerre eternelle* tabii Yeni Kud•s'e kadar!" "O zaman siz Yeni Kud•s'e inanıyorsunuz?" "İnanıyorum", dedi Raskolnikov tok bir sesle. "İnanıyorum" derken de, uzun konuşması s•resince de, halı •zerinde bir noktaya g‚zlerini dikmiş, başını hi… kaldırmamıştı.


"Tanrıya... Tanrıya da inanıyor musunuz? Merakımı bağışlayın." "İnanıyorum", dedi Raskolnikov, başını kaldırıp Porfiri'ye bakarak. "Peki, ya Lazare'ın** dirilişine?" "Buna da inanıyorum. Ni…in soruyorsunuz bana bunları?" "Ger…ekten inanıyor musunuz?" "Evet, ger…ekten inanıyorum." "Demek ‚yle... Merakım i…in bağışlayın. Simdi izin verirseniz, deminki konuya d‚n•yorum... Her zaman da boyunları vurulmaz onların, hatta kimileri tam tersine..." "... yaşarken zafer tacını giyerler? Bu doğru, kimileri ‚lmeden ama…larına kavuşur,, o zaman da..." (Aslında da Fransızca): "Yaşasın ‚ncesiz ve sonrasız savaş!" (Šev.) Lazare: Tevrat'ta en yoksul insan olarak nitelenen kişi. (Šev.) 319 "...onlar kelle kesmeye başlarlar?" "Eğer gerekiyorsa... Ve biliyor musunuz, …oğu kez de bu gerekmiştir. Aslında olduk…a ince bir espriye dayanıyor d•ş•nceniz." "Teşekk•r ederim. Yalnız bana şunu s‚yleyebilir misiniz: bu olağan•st•leri, olağan•st• olmayanlardan nasıl ayıracağız? Doğuştan birtakım belirtileri falan mı var? Demek istediğim, biraz daha a…ıklık, yani dıştan ayırdetmeyi sağlayacak bir belirginlik gerek: pratik ve iyiniyetli bir insan olarak bu doğal endişemi bağışlayın, ama ‚zel bir giysi, ne bileyim, bir •niforma, ya da rozet gibi bir şeyler taşıyamaz mı bunlar? Š•nk•, eğer bir yanlışlık olur da, bu b‚l•mden birisi, kendisinin aslında ‚teki b‚l•mden olduğunu sanır ve sizin demin g‚zkamaştırıcı bi…imde a…ıkladığınız gibi "b•t•n engelleri kaldırmaya" kalkarsa... Kabul edin ki, o zaman..." "Oo, bu sık sık olur! Doğrusu bu d•ş•ncenizde deminkinden de ince bir espri yar..." "Teşekk•r ederim." "Rica ederim. Yalnız unutmamak gerekir ki, b‚ylesi yanlışlıklar yalnız birinci b‚l•mdekiler, yani benim "sıradanlar" dediklerim (sanırım pek başarılı değilim bu adlandırmada) tarafından yapılabilir... Boyuneğmeye doğuştan yatkın olmalarına rağmen, doğanın, ineklerden bile esirgemediği bazı cilveleriyle, bunlardan bir…oğu kendilerini ‚nc•, "yıkıcı" gibi g‚rmeyi severler ve "yeni s‚z" s‚yleme hevesine kapılırlar. ˆstelik bunu da b•y•k bir i…tenlikle yaparlar. Ger…ek yenileri …oğu kez farkede-mezler bile, hatta onları geri ve aşağılık şeyler d•ş•nen insanlar olarak k•…•mserler. Ama burada bence ciddi bir tehlike s‚zko-nusu değildir. Sizin de, doğrusu, telaşlanmanızı gerektirecek bir neden yok. Š•nk• bunlar hi…bir zaman ileri gidemezler. Kapıldıkları hevesten dolayı ve kendilerine kim olduklarını hatırlatmak i…in, kuskusuz bunları kırba…lamak da m•mk•nd•r, ama daha ileri gitmemek gerekir. Hatta kırba…lama i…in ‚zel birine de gerek yok burada, onlar kendi kendilerine yaparlar bu işi, …•nk• son derece d•r•stt•rler, hatta bu hizmeti birbirlerinden esirge320 meyenler de vardır aralarında; kimileriyse kendisine verilecek cezayı başkasına bırakmaz, bu işi kendi elceğiziyle yapar... Kendilerini …eşitli bi…imlerde a…ık itiraflara zorlarlar... G•zel ve ibret verici bir tablodur bu... Kısacası, telaşlanmanızı gerektirecek bir durum yok... Bu işin b‚ylesi yasaları var." "Doğrusu, hi… değilse işin bu y‚n•nden y•reğime su serptiniz... Gelin g‚r•n ki telaşlanmayı gerektirecek bir başka nokta daha var: s‚yler misiniz l•tfen, kendilerinde başkalarını boğazlamak hakkını g‚ren şu "olağan•st•ler" pek mi …oktur? Ben, kuşkusuz, bunların ‚n•nde saygıyla eğilmeye hazırım, ama siz de kabul edersiniz ki, eğer bunların sayıları fazlaysa, bu dehşet verici bir şeydir, ‚yle değil mi?" "Ah, bu bakımdan da kaygılanmanızı gerektirecek bir durum yok. Genel olarak yeni d•ş•nceleri olan, hatta yeni denebilecek bir şeyler s‚yleme yeteneğinde olan insanlar pek seyrek doğarlar, hatta şaşılacak kadar seyrek doğarlar. Bilinen bir şey varsa o da, b•t•n bu


farklı b‚l•mlerdeki insanların doğum d•zenlerinin, bir doğa yasasıyla hi… yanlışsız ve kesin olarak belirlenmiş olmasıdır. Kuşkusuz, s‚z•n• ettiğim bu doğa yasasının nasıl bir yasa olduğunu biz şimdilik bilmiyoruz; ama ben bunun varlığına ve sonraları nasıl bir şey olduğunun anlaşılıp herkes tarafından kabul edileceğine inanıyorum. Yery•z•nde milyonlarca insan, bizim i…in hŽlŽ bir giz olan birtakım s•re…lerle ve birtakım …abalarla, cins ve t•rlerin birbirleriyle …aprazlanmasını sağlayarak, binde bir olsun ‚zg•n ve yaratıcı bir insan d•nyaya getirebilmek amacıyla, yalnızca b‚yle bir amacın aracı olabilmek amacıyla, yalnızca b‚yle bir amacın aracı olarak yaşıyorlar. Daha y•ksek nitelikleri taşıyan bir insan i…in bu oran onbinde birdir. (Sayıları ‚rnek olsun diye veriyorum.) Daha da y•kseği ise ancak y•zbinde bir ger…ekleşebilir. Dahiler milyonda bir yetişir; insanlığın olgunlaşmasını sağlayan b•y•k dehalar i…in ise yery•z•nden belki de binlerce milyon insanın gelip ge…mesi gerekmektedir. Kısacası ben b•t•n bu s•recin ge…tiği imbiğe bakmadım.. Ama bu işlerin belli bir yasasının olması gerektiği hi… kuşkusuzdur. Burada rastlantı s‚zkonusu olamaz!" 321 Razumihin sonunda dayanamadı ve: "Ne yapıyorsunuz yahu? Şaka mı ediyorsunuz siz?" diye bağırdı. "Yoksa birbirinizle dalga mı ge…iyorsunuz? Oturmuşlar, birbirleriyle alay ediyorlar! Rodya, sen ciddimisin?" Raskolnikov d‚n•p Razumihin'e baktı; y•z• solgun ve •z•nt•l• gibiydi. Bu durgun, •z•nt•l• y•z•n karşısında, Por-firi'nin gizlemeye bile …alışmadığı ve insanın sinirine dokunan terbiyesiz, alaycı y•z•, Razumihin'in pek tuhafına gitti. "Kardeş, bunları s‚ylerken eğer ciddi idiysen, yani, b•t•n bu dediklerinin hi… de yeni şeyler olmadıklarını, daha ‚nce binlerce kez okuduğumuz ve dinlediğimiz şeylere benzediklerini s‚ylerken ciddi idiysen, bunda haklısın! Ama s‚ylediklerin i…inde ger…ekten ‚zg•n olan ve ger…ekten de sana ait olan şey, bunu dehşetle s‚yl•yorum, vicdan s.esine uyularak kan d‚k•lmesine izin vermendir... Hem de, beni bağışla, nasıl bir k‚rinan…la..! Senin yazının ana d•ş•ncesi de, sanırım, bu. Hem bu vicdan sesine uyarak kan d‚kme, bence resmi yolla, yani yasal olarak kan d‚kmekten daha korkun… birşey!" "T•m•yle katılıyorum", dedi Porfiriy, "b‚ylesi …ok daha korkun…!" "Hayır", diye devam etti Razumihin, "yazında biraz fazla coşmuş ve ileri gitmiştin! Bir yanlışlık var bu işte. Okuyacağım yazını... Fazla coşmuş ve kendi coşkunluğuna kapılıp gitmişsin! Sen b‚yle d•ş•n•yor olamazsın! Bulup okuyacağım yazını..." "Yazıda bunların hi…biri yok", dedi, Raskolnikov, "yalnızca birtakım imalar var." Porfiri yerinde duramıyordu: "Evet... Evet... Su… olayına nasıl baktığınız konusunda hemen hemen aydınlanmış bulunuyorum... Yakanıza yapışıp kaldığım i…in beni bağışlayın, sizi rahatsız ettiğim i…in utan… duyuyorum... Demin, b‚l•mleri birbirine karıştırma yanlışı konusunda beni t•m•yle yatıştırdınız... Ama beni hŽlŽ kaygılandıran bazı pratik noktalar var. Diyelim, bir adam, ya da bir delikanlı, g•n•n birinde kendini, tabii geleceğin bir Lik•rg'• ya da Muhammed'i gibi g‚rmeye başlarsa, yallah deyip ‚n•ndeki engelleri kaldır322 maya girişecektir... Kuşkusuz, uzun bir savaş bulunmaktadır ‚n•nde. Savaş i…inse paraya gerek vardır. Bu kez de, hadi bakalım, savaş i…in para bulmaya girişecektir... †yle değil mi?" Zamyotov k‚şesinden kikirdedi, Raskolnikov o yana bakmadı bile: "Bu t•r olayların ger…ekten de olabileceğini kabul etmek zorundayım", dedi. "Aptallar ve •n peşinde koşanlar bu tuzağa d•şebilirler... †zellikle de gen…ler..." "G‚rd•n•z m•? ‚yleyse..?" "†yleyse..." dedi Raskolnikov, g•l•mseyerek, "bunun su…lusu herhalde ben değilim. Bug•ne dek b‚yleydi, bundan sonra da b‚yle olacak. Arkadaş (başıyla Razumihin'i g‚sterdi) az ‚nce benim kan d‚k•lmesine izin verdiğimi s‚yl•yordu. Veriyorsam ne olmuş? Toplum


s•rg•nlerle, hapishanelerle, sorgu yargı…la-rıyla, k•rek cezalarıyla, esaslı bir şekilde g•ven altına alınmış değil midir? Ne diye kargılanıyorsunuz? Arayın hırsızı!.." "Ya bulursak?" "Pahalıya ‚detin." "Akla uygun. Peki ya vicdan?" "Size ne vicdandan?" "†ylesine, insanca bir duyguyla sordum." "Vicdanı olan, hatasının da bilinciydeyse, varsın acı …eksin. Bu k•rek cezasına ek olarak ona ikinci bir cezadır." Razumihin kaslarını …atarak: "Peki ya ger…ekten dahi olanlar, dedi, hani şu kendilerine başkalarının boğazlama hakkı verilenler..? Onların acı …ekmemeleri gerekiyor, değil mi? Hatta d‚kt•kleri kanlar i…in bile..?" "Gereklilik de nereden …ıktı? Burada ne buyruk, ne yasak s‚z konusu. Kurbanına acıyorsa, varsın acı …eksin... Acı ve •z•nt•, engin bir bilin… ve derin bir y•rek i…in her zaman zorunludur. Birden, birileriyle konuşur gibi değil de, y•ksek sesle d•ş•n•r gibi ekledi: "Bence, ger…ekten b•y•k insanlar, b•y•k acılar …ekmek zorundadırlar." G‚zlerini kaldırdı, herkesin y•z•ne dalgın dalgın baktı, g•l•mseyip şapkasını aldı. Buraya geldiği zamanki durumuna g‚323 re, şimdi …ok sakindi; bunu kendi de duyumsuyordu. Herkes ayağa kalktı. "Vallahi ister s‚v•n, ister kızın, ama aklıma takılan bir k•…•k soruyu daha sormaktan kendimi alamayacağım (biliyorum, sizi …ok rahatsız ettim), ama aklıma gelen k•…•k bir d•ş•nce var, hani unutmamak i…in..." Raskolnikov y•z• soluk ve ciddi ayakta bekliyordu. "Buyrun, s‚yleyin bakalım k•…•k d•ş•ncenizi" dedi. "Doğrusu, bunu size en a…ık bi…imde nasıl s‚yleyebileceğimi ben de bilmiyorum... Bu k•…•k d•ş•ncem biraz fazla psikolojik... Yani pek ele avuca gelir bir şey değil... Sizin... Şu yazınızı yazarken... Yani kendinizi bir damlacık olsun... Heh-he! Yeni bir s‚z s‚yleyen şu "olağan•st•" insanlardan biri saymamış olmanız m•mk•n değildi herhalde? Yani sizin anladığınız anlamda?.." Raskolnikov nefretle: "Šok m•mk•n", dedi. Razumihin ş‚yle bir kımıldandı. Porfiri devam etti: "Šok m•mk•n olduğuna g‚re, g•ndelik bir başarısızlığınız nedeniyle, ya da herhangi bir sıkıntınızı gidermek i…in, ya da ne bileyim, insanlığa yararlı bir hizmette bulunmak i…in, ‚n•n•ze …ıkan engelleri asar mısınız?" Porfiri bunları s‚yledikten sonra, tıpkı az ‚nce yaptığı gibi, birden ona sanki sol g‚z•n• kırparak belli belirsiz g•ld•. Raskolnikov meydan okurcasına ve aşağılayarak: "B‚yle bir şey yapsam, herhalde size s‚ylemezdim", dedi. "Hayır, ben yalnızca... Hani yazınızı edebi bakımdan daha iyi değerlendirebilmek i…in sordum bunu.." Raskolnikov tiksintiyle, "Tuh, b‚ylesine apa…ık ve b‚ylesine utanmazca!" diye d•ş•nd•. Sonra kupkuru bir sesle: "Belirtmeme izin verin", dedi, "ben kendimi ne Muhammed, ne de Napolyan sayıyorum... Ve ne de bunlara benzer biri... Bu duruma g‚re de, onların yerinde olmadan, onlar gibi olsaydım nasıl davranırdım, şeklindeki bir soruya, sizin i…in doyurucu olabilecek bir karşılık veremem." 324 Porfiriybirden aşırı bir senli benlilikle:


"Ge•in efendim", dedi, "bug„n bizde, Rusya'da kendini Na-polyon saymayan mı var ki?" Porfiri'nin bu kez ses tonunda, s…yleyiş bi•iminde bile apa•ık birşeyler vardı. "Ge•en, hatta bizim Alyona İvanovna'yı baltayla halleden de sakın şu geleceğin Napolyonlarından biri olmasın?.." K…şesinde oturmakta olan Zamyotov ağzından ka•ırmıştı bu s…zleri. Raskolnikov, bakışlarını Porfiri'ye dikmiş, hi•bir şey s…ylemeden …ylece duruyordu. Razumihin'in y„z„ karardık•a kararmıştı. Zaten bir s„redir bir şeyler sezinlemekteydi. †evresine …fkeyle bakıyordu. Bu ağır sessizlik bir dakika kadar s„rd„. Raskolnikov gitmeye davrandı. Porfiriy aşırı bir incelikle elini uzattı, sevecenlikle: "Gidiyor musunuz?" dedi, "Tanıştığıma •ok, •ok sevindim. Ricanız konusunda i•iniz rahat olsun. Anlattığım gibi bir şeyler yazıverin. Ya da, daha iyisi, doğrudanbana gelin... Bug„nlerde... Hatta, isterseniz yarın... Herhalde saat onbir gibi orada olurum. Herşeyi yoluna koyarız.,. Konuşuruz da... Orada en son bulunanlardan birisiniz, belki bize birşeyler s…yleyebilirsiniz..." Raskolnikov sert bir sesle: "Demek", dedi, "kurallara uygun bir bi•imde, ve resmen sorguya •ekmek istiyorsunuz beni?" "Bunu da nereden •ıkardınız? Şimdilik b…yle bir şeye hi• gerek yok. Sanırım yanlış anladınız beni. Ben yalnızca bu fırsatı ka•ırmamak i•in... Ve... Ve rehin sahiplerinin hepsiyle konuşmuş bulunuyorum... Bunların kiminden •eşitli kanıtlar elde ettim... Sizse sonuncu kişisiniz..." Birden aklına gelen bir şeye sevinerek, Razumihin'e d…nd„. "Yeri gelmişken... Şu Nikolaşka y„z„nden başımın etini yemiştin! Sanki ben bilmiyor muyum, -Raskol-nikov'a d…nd„- bu •ocuğun hi•bir su•u olmadığını? Ama elden ne gelir? Mitka'yı da epey rahatsız etmemiz gerekti... Aslında sorun şu, yani bu işin can alıcı noktası: siz o g„n merdivenlerden •ıkarken... Bir dakika, saat sekizde oradaydınız siz değil mi?" 325 "Evet, sekizde", dedi Raskolnikov, der demez de bunu s…yle-meyebileceğini d„ş„nerek canı sıkıldı. "Evet, saat sekizde a•ık bir daire vardı, hatırladınız mı? Burada •alışan iki is•iyi bari siz g…rm„ş olaydınız, hi• değilse birini... Orada boya yapıyorlardı, hi• g…z„n„ze •arpmadı mı? Bu onlar i•in •ok, ama •ok …nemlidir!.." Raskolnikov belleğini yokluyormuş gibi ağır ağır: "Boyacılar mı? Hayır, g…rmedim", dedi. M„thiş bir gerginlik i•indeydi; soruda gizli, tuzağın ne olduğunu bir an …nce anlayabilmek i•in sanki …l„mc„l bir acı •ekiyordu; bir yanlışlık yapmamak i•in t„mden dikkat kesilmişti. "Sonra kapısı a•ık bir daire de g…z„me •arpmadı... Ama d…rd„nc„ katta... (tuzağın ne olduğunu anlamıştı, zafer kazanmış•asına s„rd„rd„ s…zlerini) bir memur taşınıyordu... Hatırlıyorum... Tam Alyona İvanovna'nın karşısındaki daireden... †ok iyi hatırlıyorum... Hatta hamallar divan gibi bir şey taşıyorlardı ve beni duvara sıkıştırmışlardı... Boyacılara gelince... Hayır, orada boya yapan birilerini g…rmedim ben... Hatta... Kapısı a•ık bir daire de, sanırsam, yoktu... Evet, evet, yoktu..." Birden kendine gelen ve işin ne olduğunu anlayan Razumihin, Porfiri'ye: "Ne yapıyorsun yahu sen?" diye bağırdı. "Boyacılar cinayetin işlendiği g„n oradaydılar. Raskolnikov'sa cinayetten „• g„n …nce oradaydı. Sen ne soruyorsun, ha?" "Tuu, g„nleri karıştırmışım!" dedi Porfiriy eliyle alnına vurarak. "Hay Allah, bu iş bende kafa falan bırakmadı!" Raskolnikov'a d…nd„ ve …z„r dilercesine. "Saat sekiz sularında boyacıları birilerinin orada g…rmesi bizim i•in •ok …nemli", dedi. "Buna sizin tanıklık edebileceğinizi sanmıştım... Oysa g„nleri karıştırmışım!" Razumihin, y„z„ bir karış: "İnsan b…yle konularda dikkatli olmalı", dedi.


Bu son s‚zler antrede s‚ylenmişti. Porfiriy Petrovi…, b•y•k bir incelikle onları kapıya kadar ge…irdi... İkisi karanlık, asık bir y•zle …ıktılar sokağa ve birka… adım hi… konuşmadan y•r•d•ler. Raskolnikov derin bir soluk aldı... 326 VI Razumihin, olanca g•c•yle Raskolnikov'un kanıtlarını …•r•tmeye …abalamaktan şaşkına d‚nm•ş bir durumda: "İnanmam! İnanamam!" deyip duruyordu. Pulheriya Aleksandrovna'yla Dunya'nın nicedir kendilerini beklemekte oldukları Bakaleyev'in pansiyonuna yaklaşmışlardı. Razumihin, konuyu ilk kez a…ık…a konuşmanın verdiği heyecan ve şaşkınlıkla, yolda ikide birde duraklıyordu: Raskolnikov soğuk ve k•…•mseyici bir g•l•msemeyle: "Sen inanma!" dedi. "Her zaman olduğu gibi hi…bir şey far-ketmedin sen, bense her s‚zc•ğ• tartışıyordum." "Kuruntulu bir adamsın da onun i…in tartıyorsun her s‚zc•ğ•.... Hımm... ger…ekten de Porfiri'nin tavrının tuhaf…a olduğunu kabul ederim... †zellikle de Zamyotov denen al…ağın!.. Haklısın, bir şeyler vardı dilinin altında, ama ni…in? Ni…in?" "Bir gecede d•ş•ncesini değiştirdi de ondan." "Bence, tam tersine! Tam tersine! Eğer şu sakat d•ş•nceye inanıyorlarsa, b•t•n g•…leriyle bunu gizlemeye, kartlarını belli etmemeye …alışırlardı... Oysa bunlar s‚zlerine hi… dikkat etmeden, son derece k•stah…a konuşuyorlardı!" "Eğer ellerinde biraz delil, ama ş‚yle ger…ek deliller... Ya da ciddi bir temele dayanan ufacık bir kuşkuları olsaydı, daha …ok kazanma umuduyla ellerini gizlerlerdi, oyunu gizli oynarlardı (bu arada, ‚rneğin, …oktan bir arama yaparlardı!). Ama ellerinde bir tek olsun delil yok. Yalnızca birtakım kuruntular, u…uşan birtakım d•ş•nceler var. Edepsizleşmeleri ve şaşırtma yoluna başvurmaları, bundan... Porfiri belki de bunun i…in ‚fkeleniyor, canı sıkılıyor... Belki de başka bir amacı var... Akıllı bir adama benziyor... Bilir g‚r•nerek beni korkutmak istiyor da olabilir... Onun da kendine g‚re bir psikolojisi var... Ama keselim artık! Bu a…ıklamaları yapmak bile bana iğren… geliyor! "Ve aşağılayıcı, aşağılayıcı! Seni anlıyorum! Şu anda madem seninle a…ık a…ık konuşuyoruz, (sonunda bu konuyu a…ık…a konuşmaya başlamamız …ok iyi oldu!) şu anda sana a…ık…a itiraf 327 ederim ki, onların kafasında b‚yle bir d•ş•ncenin bulunduğunu ben …oktandır sezinliyordum. Ger…i bu belli belirsiz bir kuşkudan ‚teye ge…en bir şey değildi, ama b‚yle de olsa, nasıl cesaret edebilirler b‚yle bir şeyi akıllarından ge…irmeye? Bu d•ş•ncenin k‚kleri nerelerde gizli. Nasıl ‚fkeden kuduracak hale geldiğimi bir bilsen! Simdi şu duruma bak: yoksulluğun pen…esinde kıvranan hipokontriyak bir gen…... Kuruntulu, kendi değerini bilen ve kendine değer veren bir •niversite ‚ğrencisi... Altı aydır, …ekildiği k‚sesinde bir tek insan y•z• g‚rmemiş... Ağır, sayıklamak bir hastalığın hemen ‚ng•n•nde, belki de tam hastalığın başladığı g•n (buraya dikkat!) sırtında yırtık bir g‚mlek, ayağında tabanı gitmiş kunduralar, kendini birden karakolda birtakım polislerin ortasında buluveriyor ve burada bunların …eşitli aşağılamalarına katlanıyor... Derken birden burnuna bir bor… senedi dayayıveriyorlar: saray m•şavirlerinden Šebarov'a ait g•n• ge…miş bir senet... Ortalığı kaplayan ağır boya kokusu, otuz dereceyi bulan sıcaklık, karakolu dolduran bir yığın insan, pis, boğucu bir koku ve birka… g•n ‚nce evine gittği bir kocakarının ‚ld•r•ld•ğ• haberi... Ve b•t•n bunlar a…lıktan karnı bağırsağına ge…miş bir durumdayken oluyor! Bayılmaz da ne yapar insan? Ve bunlar b‚yle bir şeyi dayanak yapıyorlar kuşkularına! Allah belŽsını versin! Bunun can sıkıcı birşey olduğunu biliyorum Rodya'cığım, ama senin yerinde ben olsam, hepsinin g‚z•n•n i…ine baka baka bir kahkaha atar, ya da daha iyisi suratlarına ş‚yle okkalı bir t•kr•k savururdum! Hepsini bir g•zel kalaylamayı da unutmazdım. Sen de tukur gitsin! Cesaret! Ayıp yahu!"


"Doğrusu g•zel ‚zetledi!" diye d•ş•nd• Raskolnikov. Sonra acıyla: "Suratlarına t•k•rmek mi?" dedi. "Ama yarın yine sorgu var! Ve ben yarın yine binbir a…ıklama yapmak zorundayım... D•n restoranda Zamyotov'la konuşarak kendimi al…alttığım i…in ‚yle canım sıkılıyor ki!" "Allah kahretsin! Yarın Porf•ri'ye ben giderim! Ve onu ş‚yle... akrabaca sıkıştırırım... Bildiği bir şey varsa a…ık…a s‚ylesin. Zamyotov'a gelince..." 328 "Sonunda akıl edebildi!" diye d•ş•nd• Raskolnikov. Razumihin birden: "Dur!" diye bağırdı. Raskolnikov'u omuzundan tutarak "dur! Sen demin sa…maladın! Evet, iyice d•ş•nd•m sen demin sa…maladın! Ne diye tuzak olsun ki bu? İş…ilerle ilgili soru bir tuzaktı, dedin. Hi… aklın kesiyor mu: bu işi sen yapmış olsan, dai-renin boyandığını, orada iş…ileri g‚rd•ğ•n• s‚yler misin? Tam tersine: g‚rm•ş olsan bile, g‚rmedim dersin! İnsan kendi aleyhine tanıklık eder mi?" "Eğer o işi ben yapmış olsaydım", dedi Raskolnikov isteksiz isteksiz ve gizlemeye …alışmadığı i…in tiksintiyle, "orada boya yapan is…ileri g‚rd•ğ•m• kesinkes s‚ylerdim." "Kendi aleyhine... ‚yle mi?" "Evet. Š•nk• yalnızca mujikler ve …ok deneyimsiz birtakım acemiler reddederler sorgu sırasında her şeyi. Birazcık aklı başında olan, birazcık g‚rm•ş ge…irmiş bir insan, yok edilmesi elde olmayan bazı delilleri olanaklar ‚l…•s•nde kabul etmeye …alışır. Yalnız, bunları bambaşka bir ışık altında, bambaşka anlamlara • gelebilecek bi…imde değişik nedenlerle a…ıklar ve yorumlar. Porfiri'nin kafasındaki hesap da buydu: benim de b‚yle bir karşılık vereceğimi, doğruyu dile getirmiş olmak i…in iş…ileri g‚rd•ğ•m• s‚yleyeceğimi ve bu konuda birtakım a…ıklamalara girişeceğimi sanıyordu." "O zaman da sana cinayetten iki g•n ‚nce orada iş…i falan bulunmadığını, b‚ylece de senin herhalde cinayet g•n• saat sekiz sularında orada bulunduğunu s‚yleyiverecek ve seni gafil avlayacaktı!" "Evet, onun hesabı da buydu, yani benim kendisine bir an ‚nce ger…eğe uygun bir cevap verme telaşıyla, iş…ilerin orada cinayetten iki g•n ‚nce değil, tam cinayet g•n• bulunduklarını unutacağımı sanıyordu:" "İyi ama b‚yle bir şey unutulabilir mi?" "Hem de kolayca. Kurnaz insanlar b‚ylesi basit şeylerden tuzağa d•şerler. İnsan ne kadar kurnazsa, basit şeylerden tuzağa d•ş•r•leceğinden o kadar az kuşku duyar. Šok, …ok kurnaz bir 329 insanı ‚zellikle de en basit şeylerden tuzağa d•ş•rmek gerekir. Porfiriy hi… de senin sandığın gibi budalanın biri değil..." "†yleyse al…ağın biri..!" Raskolnikov g•lmekten kendini alamadı. Ama aynı anda, su son a…ıklamaları yaparken duyduğu canlılık ve isteği tuhaf buldu. Oysa az ‚nce konuşurken, •z•nt• ve tiksintiden başka birşey yoktu i…inde. "Anlaşılan bu sorunun bazı y‚nleri hoşuma gidiyor!" diye d•ş•nd•. Ama sonra birden tedirgin oldu: beklenmedik, kaygı verici bir d•ş•nceyle rahatsız olmuş gibiydi. Tedirginliği gitgide artmaktaydı. Bakaleyev'in pansiyonuna gelmişlerdi. Birden: "Sen yalnız gir, dedi, ben şimdi d‚nerim." "Nereye gidiyorsun? Geldik artık!" "Gitmem gerek... Gitmeliyim... Bir işim var... Yarım saate kalmaz d‚nerim... Bizimkilere s‚yle" "†yleyse ben de seninle geliyorum!"


"Sen de mi bana işkence edeceksin!" Raskolnikov bu s‚zleri ‚yle acı bir ‚fke, bakışlarında ‚yle derin bir umutsuzlukla s‚ylemişti ki, Razumihin'in kolları yanına d•şt•. Bir s•re merdivenlerde durup y•z• bir karış, Raskolnikov'un hızlı adımlarla evinin bulunduğu y‚nde y•r•y•ş•n• 'izledi. Sonunda, dişleri kenetli, yumrukları sıkılı, Porfiri'yi hemen o g•n bir limon gibi sıkacağına and i…erek, kendilerini uzun s•redir beklemekten herhalde telŽşlanmış olan Pulheriya Alek-sandrovna'yı yatıştırmak •zere merdivenleri …ıkmaya başladı. Raskolnikov evine vardığında tere batmış gibiydi, g•…l•kle soluyordu. Merdivenleri hızla …ıkıp, kapısı kilitsiz duran odasına girdi ve hemen kapıyı …engelledi. Sonra, korkmuş, …ılgına d‚nm•ş bir halde, duvar kŽğıdının arkasındaki deliğin bulunduğu k‚şeye atıldı, elini deliğe sokup birka… dakika duvar kŽğıdının en k•…•k kıvrımlarına varana dek her yanı yokladı. Bir şey bu330 lamayınca, ayağa, kalktı, derin bir soluk aldı. Az ‚nce Bakaleyev'in pansiyonunun ‚n•nde, birden, ya delikte bir şey kaldıysa, diye d•ş•nm•şt•: bir zincir par…ası, bir kol d•ğmesi, ya da bunların sarılı olduğu, •zerinde kocakarının eh/azısı bulunan bir kŽğıt par…ası..? Daha sonra reddedilmesi olanaksız bir delil olarak karşısına …ıkabilirdi bunlar. Dalgın, d•ş•nceli, ‚ylece ayakta duruyor, dudaklarında aşağılayıcı, bilin…siz, tuhaf bir g•l•mseme u…uşuyordu. Sonunda şapkasını aldı ve sessizce odadan …ıktı. Kafası karmakarışıktı. Dalgın bir halde sokak kapısına vardı. Kalın bir sesin: . "İşte kendisi!" dediğini duyunca, başını kaldırıp baktı. Kapıcıydı bu, kendisini uzunca boylu, esnaf kılıklı bir adama g‚steriyordu. Adamın sırtında bir yelek ve ropd‚şambrı andırır bir elbise vardı. Bu haliyle, uzaktan k‚yl• kadınlara benziyordu. Yağlı bir kasket bulunan başını ‚ne doğru eğmişti: aslında adamın b•t•n v•cudu ‚ne doğru eğikti, kamburcaydı. Buruşuk, porsumuş y•z•, yaşının elliden fazla olduğunu g‚steriyordu. Šukurlarına g‚m•lm•ş k•…•c•k g‚zleri sert, hoşnutsuz bakıyordu. Raskolnikov kapıcıya yaklaşarak: "Ne var?" diye sordu. Esnaf kılıklı adam, hi… acele etmeden g‚zucuyla onu uzun uzun ve dikkatle s•zd•; sonra yavaş…a d‚nd• ve hi…bir şey s‚ylemeden …ıkıp y•r•meye başladı. "Ne oluyor?" diye bağırdı Ras'kolnikov. Kapıcı: "Şu adam", dedi, "gelip sizin adınızı vererek, burada şu adda bir •niversite ‚ğrencisi oturuyor mu, kimin dairesinde oturuyor, diye sordu. Tam o sırada siz indiniz, kendisine sizi g‚sterdim, ama g‚rd•ğ•n•z gibi, …ekti gitti!" Kapıcının da ilgisini …ekmiş gibiydi durum, ama anlaşılan bu o kadar fazla değildi; bir an d•ş•nd•kten sonra d‚n•p odasına girdi. 331 Raskolnikov hemen adamın arkasından sokağa atıldı ve kendisini caddenin karşı yanında, yine bir şeyler d•ş•n•yormuş gibi g‚zleri yerde ve yine aynı ‚l…•l•, ağır adımlarla y•r•rken g‚rd•. Adımlarını hızlandırıp adama yetişti, ama iyice yanına varmayıp, bir s•re arkasından y•r•d•. Sonunda aynı hizaya gelip yandan y•z•ne baktı. Adam onu hemen farketmişti, bir an g‚zlerini kaldırıp baktı, sonra yeniden indirdi. B‚ylece bir dakika kadar yan yana, hi…bir şey konuşmadan y•r•d•ler. Sonunda Raskolnikov: "Kapıcıya... Beni soruyordunuz?" dedi, sesi nedense …ok yavaş …ıkmıştı. Adam karşılık vermedi, hattŽ d‚n•p bakmadı bile. Yine sessizce y•r•yorlardı. "Bu da ne demek oluyor?.. Hem gelip soruyorsunuz, hem de hi…bir şey s‚ylemiyorsunuz..?" S‚zc•kler sanki ağzından …ıkmak istemiyor gibiydi, sesi kesiliyordu Raskolnikov'un. Adam bu kez g‚zlerini kaldırdı, uğursuz, karanlık bakışlarla Raskolnikov'u s•zerek:


"Katil!" diye tısladı. Yavaş…a, ama …ok a…ık ve anlaşılır bir bi…imde s‚ylemişti bunu. Raskolnikov'un birden bacakları kesilir gibi oldu, sırtında bir •rperti dolaştı, bir an y•reği bile sanki …arpmaz oldu; sonra birden, kendisini tutan bir …engelden kurtulmuş…asına hızla …arpmaya başladı. B‚ylece y•z adım kadar yanyana ve hi… konuşmadan y•r•d•ler. Adam ona hi… bakmıyordu. Raskolnikov duyulur duyulmaz bir sesle: "Ne diyorsunuz siz?.. Ne katili?.. Kimmiş katil olan?" diye mırıldandı. "Sen!" dedi adam, daha a…ık, anlaşılır ve etkileyici bir sesle ve Raskolnikov'un rengi gitmiş y•z•ne, ışığı s‚nm•ş g‚zlerine bakarak, g•l•msedi: nefret dolu bir zafer g•l•msemesiydi sanki bu. Bu sırada bir d‚rtyol ağzına gelmişlerdi. Adam soldaki caddeye saptı, sağa sola bakmadan doğruca y•r•meye başladı. 332 Raskolnikov adamın ardından bakakalmıştı. Elli adım kadar y•r•d•kten sonra adam d‚n•p kavşakta hŽlŽ kımıldamaksızın duran Raskolnikov'a baktı. Ger…i bu kadar uzaklıktan se…ilemezdi, ama adam yine nefret dolu bir zafer g•l•mseyişiyle bakıyor gibi geldi Raskolnikov'a. G•…l•kle y•r•yerek gerisin geri odasına d‚nd•, dizleri titriyor, m•thiş •ş•yordu. Şapkasını …ıkarıp masanın •zerine koydu ve odanın ortasında on dakika kadar hi… kımıldamadan ‚ylece ayakta durdu. Sonra bitkin d•ş•p kendini divana attı, hafif, hastalıklı inlemelerle bacaklarını kaldırıp iyice uzandı. G‚zleri kapalıydı. Yarım saat kadar b‚ylece yattı. Hi…bir şey d•ş•nm•yordu. Daha doğrusu dağınık, birbiriyle bağlantısız birtakım d•ş•nceler, d•ş•nce u…ları u…uşuyordu kafasında, tŽ …ocukluğunda g‚rd•ğ•, bir daha da hi… karşılaşmadığı, hi…bir zaman hatırlamayacağı birtakım insan y•zlerini g‚r•r gibi oluyordu: "V" kilisesinin …an kulesi, meyhanenin birinde bir bilardo masası ve bilardo oynayan bir subay, bodrum katta bir t•t•nc• d•kkanındaki sigara kokuları, bir birahane, bulaşık suları .d‚k•lm•ş, her yanı yumurta kabuğu kırıklarıyla dolu, karanlık, pis bir merdiven, bir yerlerden duyulan …an sesleri... B•t•n bu g‚r•nt•ler kafasının i…inde bir kasırga gibi d‚n•yor, yerlerini birbirlerine bırakıyorlardı. Bunlardan bazıları hatta hoşuna bile gidiyor, onları daha uzun s•re canlı tutmaya …alışıyor, ama başaramıyordu: g‚r•nt•ler parladıkları gibi, …abucak s‚n•yor, yitiyorlardı. Aslında, …ok da fazla olmamakla birlikte, i…inde onu ezen bir şeyler vardı. Bu, bazen hoşuna bile gidiyordu. Sırtındaki hafif •rpertiler hen•z ge…memişti. Bu •rpertileri duymaktan da hoşlanıyor gibiydi. Birden Razumihin'in telŽşlı ayak seslerini ve konuştuğunu duydu. Hemen g‚zlerini yumdu, uyur gibi yaptı. Razumihin kapıyı a…tı, bir s•re eşikte durdu. D•ş•n•yor gibiydi. Sonra usulca i…eri girdi, yine usulca divana yaklaştı: "Bırak, uyusun! Yemeğini sonra yer!" Ses Nastasya'nındı, fısıldayarak s‚ylemişti. 333 Razumihin: "Haklısın" dedi, ikisi birden usulca …ıkıp, kapıyı kapattılar. Yarım saat daha ge…ti. Raskolnikov g‚zlerini a…tı, sırt•st• d‚n•p, kollarını basının altına ge…irdi. "Kim bu adam? Yerin dibinden …ıkar gibi karşıma dikiliveren bu adam kim? Neredeydi ve ne g‚rd•? Her şeyi g‚rm•ş, buna kuşku yok... Peki ama o sırada nerede duruyordu, nereden bakıyordu? Ve ni…in bug•ne dek durdu da, şimdi, yerin dibinden …ıkar gibi …ıkıveriyor? Hem nasıl g‚rebildi, m•mk•n m• g‚rebilmesi?.. Hımm... Sırtında yine o soğuk •rpertileri duydu. Ni-kolay'ın kapının arkasında bulduğu kutu..? Bu m•mk•n m•yd• sanki? Deliller? Bir milimlik bir şeyi g‚zden ka…ırırsın, Mısır Piramitleri b•y•kl•ğ•nde bir delil olarak karsına …ıkar... O sırada orda bir sinek u…uyordu ve o g‚rd•! B‚yle mi yani? Hi… olacak şey mi bu?"


Birden, derin bir tiksinti ile …ok zayıfladığını, v•cut…a d•şt•ğ•n• duydu. Acı bir g•l•msemeyle d•ş•ncelerini s•rd•rd•: "Bunu bilmeliydim... Kendimi tanımama, kendimi sezmeme rağmen, hangi cesaretle baltalara sarılıp da ellerimi kana bula-dım! Bunu ‚nceden bilmek zorundaydım..." Umutsuzluk i…inde mırıldandı. "Ben bunu ‚nceden de biliyordum..!" Arada bir, bazı d•ş•nceleri, onu sanki hareketsizleştiriyor-du: , "Hayır, o adamların yapıldıkları malzeme başka... Kendisi i…in hi…bir yasak olmayan ger…ek h•kmedici, Toulon'u topa tutar, Paris'te kırımlar d•zenletir. Mısır'da ordularını unutur. Moskova'ya sefer d•zenler, yarım milyon insanı harcar, Vilna'da bir kelime oyunuyla yakayı sıyırır, ‚l•nce de heykelleri dikilir*.... Demek ki onun istediği her şeyi yapmasına izin var... Hayır, 1. Napolyon'la ilgili ger…ekler... Toulon'un alınışı (17 Aralık 1793); Paris'te kralcıların ayaklanmasının bastırılması (Ekim 1795). Napolyon 1799'da Mısır seferine …ıktı, ancak bu ser•venin …ıkmaza girdiğini anlayınca, ordularını Mısır'da bırakarak Fransa'ya ka…tı ve burada iktidarı ele ge…irerek, diktat‚rl•ğ•n• ilŽn etti. 1812 yılında "y•ce ordu"su Rusya'da bozguna uğradı. Bozgundan sonra yaptığı s‚ylenen kelime oyunu ise ş‚yledir: "Y•celikten c•celiğe, bir adım". (Šev.) 334 b‚yleleri etten kemikten yapılmış olamazlar, tun…tan yapılmış bunlar!" Aklına bambaşka bir şey geldi, g•l•msedi: "Napolyon, Piramitler, Waterioo ve bir memurdan dul kalmış karyolasının altında kırmızı …ekmece bulunan sıska, iğren…, tefeci bir kocakarı... Porfiri Petrovi…'e nasıl anlatmalı b•t•n bunları? Nasıl inandırmalı? İnanır mı hi… b‚yle bir şeye! Bir kez, estetik engel buna: Hi… Napolyon bir kocakarının karyolası altına girer mi? S•nepe sende!" Arada bir sayıkladığını sanıyordu: ‚ylesine ateşleniyor, ‚ylesine b•y•k bir coşkunluğa kaptırıyordu kendini. "Kocakarı meselesi …ok sa…ma! -Evet, belki bir hataydı bu, ama sorun kocakarı sorunu değil! Kocakarı yalnızca bir hastalıktı... Ben onu bir an ‚nce aşıp ge…mek istedim. Ben bir insan ‚ld•rmedim, bir ilkeyi ‚ld•rd•m! Evet, bir ilkeyi ‚ld•rd•m, ama •st•nden aşıp ‚tesine ge…emedim, bu yanda kaldım... Yalnızca adam ‚ld•rmeyi becerebildim. Hatta, anlaşılan bunu bile beceremedim... İlke mi? Şu Razumihin denilen ahmak demin sosyalistlere ni…in s‚v•yordu ki? Sosyalistler …alışkan adamlar... Ve t•ccar kafalı... " "Genel mutluluk" i…in uğraşıyorlar... Hayır, ben d•nyaya bir kez geldim ve bir daha da gelmeyeceğim: "genel mutluluk" falan bekleyemem... Ben kendim i…in yaşamak istiyorum, yoksa hi… yaşamayayım, daha iyi... Ben yŽlnızca, cebimdeki rubleyi sımsıkı tutup, "genel mutluluk" bekleyerek a… bir annenin ‚n•nden ge…mek istemedim. "Genel mutluluğu kurmak i…in gerekli tuğlaları taşıyor ve bundan da g‚n•l rahatlığı" duyu-yorlarmış!* Hah-hah-ha! Beni unuttunuz! Ben bir kez geldim d•nyaya ve yaşamak istiyorum. -Birden delice bir g•l•şle- estetik bir bitim ben, başka bir şey değil, diye s•rd•rd• d•ş•ncesini; başkalarının felŽketleri karşısında ‚… alırcasına sevin… duyanların duygularına benzer bir duyguyla bu d•ş•ncesini didikleFourier ‚ğretisini izleyenlerden Considerant ve 1831-40'ların ‚teki •topik sosyalistlerinin yapıtlarında ge…en bir c•mleyi Raskolnikov alay etmek i…in …arpıtıyor. C•mlenin aslı şudur: "Apportez sapierre a T'edilice nouveau" (Yeni d•nya yapısına kendi taşımı taşıyorum. (Šev.) 335 meye, onunla oynamaya, ondan avuntu ummaya başladı. Evet, ger…ekten bir bitim ben, …•nk•, ilkin, şu anda bir bit olduğumu d•ş•nd•ğ•m i…in, bitim: ikincisi, bir ay boyunca, bu işi kendi zevk ve keyfim uğruna bir şeyler sağlamak i…in değil, s‚zde, soylu ve g•zel bir amaca erişmek i…in yaptığıma, o y•ce varlığı tanık g‚sterdiğim, onu rahatsız ettiğim i…in bir bitim. Hah-hah-ha! ˆ…•nc•s•, işi yaparken, eşitlik ilkelerine ve aritmetik ‚l…•lere olanaklar ‚l…•s•nde uymayı benimsemiştim; bitler i…inde en yararsızını, en bit olanı se…miştim, onu


‚ld•r•p, ilk adımımı atmak i…in bana gerekli olan kadarını alacaktım, ne bir fazla., ne bir eksik... (Bu durumda geri kalan da herhalde kocakarının vasiyeti gereğince manastıra gidecekti, hah-ha!)... Ben kesinlikle bir bitim. Dişlerini gıcırdatıyordu. Ben belki de ‚ld•r•len, bitten de iğren… bir bitim. Š•nk• cinayeti işledikten sonra kendime b‚yle s‚yleyeceğimi sezinliyordum. Acaba d•nyada bundan daha dehşet verici bir şey var mıdır? Ne al…aklık! Ne bayağılık! Atının •zerinde yalın kılı… naralanan "peygamber"! ne g•zel anlıyorum: Allahın emri bu, ey "titreyen" yaratık,* boyun eğ! Askerlerini sokağın ağzına yerleştirip, herhangi bir a…ıklama yapmayı bile gerekli g‚rmeden ve su…lu su…suz demeden ateş a…an "peygam-ber"in …ok, ama …ok hakkı var. Boyun eğ, ey titreyen yaratık ve istek duyma, sen, isteyemezsin, bu senin işin değil!.. Ah! Hi…bir zaman, hi…bir zaman bağışlamayacağım şu kocakarıyı!" Sa…ları ter i…inde kalmış, titreyen dudakları kurumuştu. G‚zleri tavana dikiliydi. "Annem, kızkardeşim... Nasıl da severdim onları! Şimdi neden nefret ediyorum? Evet, şimdi nefret ediyorum onlardan, fiziksel olarak nefret ediyorum, yanımda bulunmalarına katlanamıyorum. Bug•n annemi ‚pm•şt•m... Onu kucaklamak, sonra da b‚yle bir şey yaptığımı bilseydi, diye d•ş•nmek... Acaba o sırada s‚yleyiverse miydim? Ne iyi olurdu! Hımm! Onu b•t•n•yle pen…esine alan sayıklama haliyle m•cadele ediyormuş gibi, b•y•k bir zorlulukla d•ş•n•yordu: Benim gibiydi herhalde ... "titreyen" yaratık: Puşkin'in "Podrajaniya Koronu" (Kuran'ı taklit) şiirinden alıntı. (Šev.) 336 o da, bana benziyordu..? Ah! Nasıl nefret ediyorum şu kocakarıdan! Dirilse, sanki bir daha ‚ld•r•lebilirim! Zavallı Lizaveta! O da sanki ne diye …ıkıp geliverdi! Tuhaf şey, o hi… aklıma, gelmiyor, sanki onu ‚ld•rmedim! Lizaveta! Sonya! Zavallı, uysal insanlar, tatlı bakışlı insanlar..! Sevimli insanlar!... Onlar ni…in ağlayıp sızlamıyorlar? Onlar her şeylerini veren insanlardır... Sessiz sessiz, tatlı tatlı bakarlar... Sonya! Sonya! Ağzı var, dili yok Sonya!.." Kendini kaybetmişti; bir anda kendini sokakta bulunca …ok şaşırdı. Akşam iyice ilerlemişti, karanlık gitgide yoğunlaşıyordu. Tekerlek gibi bir ay, ortalığı her an biraz daha aydınlatıyordu. Ama hava nedense g•nd•ze g‚re daha bir bunaltıcıydı. Yollar kalabalıktı. Esnaf ve …alışanlar, evlerine d‚n•yor, ‚tekiler geziniyorlardı. Hava kire…, toz ve durgun su kokuyordu. Raskolni-kov •z•nt•l•, dalgın y•r•yordu: evden bir ama…la …ıktığını, bir şeyler yapması, hem de acele etmesi gerektiğini …ok iyi hatırlıyor, ama bunun ne olduğunu bir t•rl• …ıkaramıyordu. Birden durdu. Caddenin karşı tarafında bir adamın kendisine eliyle işaret ettiğini g‚rm•şt•. Yolun o yanına ge…ti, ama adam. birden arkasını d‚nd• ve y•r•meye başladı: sanki …ağıran o değildi, başını eğmiş, hi…bir yana bakmadan y•r•yordu. "Šağırdı mı, …ağırmadı mı?" diye d•ş•nd• Raskolnikov, ama yine de adamın arkasından koşmaya başladı. Daha on adım bile atmamıştı ki, adamı tanıdı, korktu. Deminki adamdı bu, yine kamburdu, •zerinde yine aynı elbise vardı. Raskolnikov uzaktan adamı izlemeye başladı; y•reği hızla …arpıyordu. Bir sokağa saptılar. Adam hŽlŽ d‚n•p arkasına bakmamıştı. "Acaba arkasından geldiğimi biliyor mu?" diye d•ş•nd• Raskolnikov. Adam b•y•k bir evin avlu kapısından i…eri girdi. Raskolnikov adımlarını sıklaştırıp kapıya yaklaştı ve bakmaya başladı: d‚n•p bakmayacak mıydı adam, …ağırmayacak mıydı kendisini? Ger…ekten de adam kapıdan ge…ip avluya girince, birden arkasına d‚nd• ve tıpkı deminki gibi bir işaret yaptı. Raskolnikov hemen kapıya atıldı, avluya girdi. Ama adam yok olmuştu. Herhalde en yakındaki merdivene sapmıştı. Raskolnikov arkasından koştu. Ger…ekten 337 de, iki kat kadar yukarıdan, birinin ağır, ‚l…•l• adımlarla merdivenlerden …ıktığı duyuluyordu. Şaşılacak .şey! Bu merdivenler hi… yabancı değil! İşte birinci katın penceresi gizemli, kederli bir ay ışığı s•z•l•yor pencereden. İşte ikinci kat. Vay anasına! Burası boyacıların …alıştığı daire değil mi? Nasıl olmuş da hemen …ıkaramamıştı? Adamın ayak sesleri duyulmaz olmuştu: "ya durdu, ya da bir yere gizlendi bekliyor". İşte •…•nc• kat! Devam etmeli mi


acaba? Nasıl sessizlik bu b‚yle, insanı •rk•t•yor! Šıkmaya devam etti. Kendi ayak seslerinden de •rk•yor, heyecanlanıyordu. Aman Tanrım, nasıl da karanlık! Adam herhalde buralarda bir k‚şeye gizlenmiş olacak! Aa! Kapı ardına kadar a…ık... Raskolnikov biraz d•ş•nd• ve i…eri girdi. Hol …ok karanlık ve bomboştu. Her şey g‚t•r•lm•ş gibiydi. Ayaklarının ucuna basarak usulca salona girdi: ay ışığıyla yıkanıyor gibiydi salon. Sandalyeler, ayna, sarı divan, duvarda asılı resimler... her şey yerli yerindeydi. Bakır rengi kocaman yusyuvarlak bir ay pencereyi dolduruyordu. "Aydan ileri geliyor bu sessizlik herhalde" diye d•ş•nd• Raskolnikov. "Sanırım bir bilmece soruyor şimdi ay." Durmuş bekliyordu. Uzun bir s•re b‚ylece bekledi. Ayın sessizliği arttık…a, onun y•reğinin vuruşları da şiddetleniyordu, hatta acı duyuyordu y•reğinin vuruşlarından.Sessizlik olanca g‚rkemiyle s•r•yordu. Birden, ince bir dal kırılmış gibi hafif, kuru bir …ıtırtı duyuldu, sonra yine ortalık sessizliğe g‚m•ld•. Uyanan bir sinek birden u…maya başladı, sonra cama …arparak yakınırcasına vızıldadı. Tam bu anda, k‚şede, komodinle pencere arasında, duvarda mantoya benzer birşey g‚r•r gibi oldu. "Bu da nesi? Daha ‚nce burada b‚yle birşey yoktu!" diye d•ş•nd•. Usulca mantoya yaklaştı. Sanki arkasında biri gizleniyor gibiydi. Ucundan tutup yavaş…a kaldırdı... Ve k‚şede, bir sandalyenin •zerine oturmuş kocakarıyı g‚rd•. Kadın başı ‚ne eğik, yumulmuş gibi oturuyordu, bu y•zden, y•z•n• g‚rememişti, ama bu oydu. Kadının başında dikilip duruyordu. Sonra "korkuyor!" diye d•ş•nd• ve baltayı yavaş…a ilmikten kurtarıp kadının kafasına indirdi. Bir, bir daha vurdu. Şaşılacak şey! Bu vuruşlara rağmen kadın kımıldamamıştı bile; sanki tahtadan yapılmıştı. Raskolnikov korktu. İyice eğilip kadına yakından bakmak istedi. Ama kocakarı da başını biraz daha aşağı indirdi. Bunun •zerine Raskolnikov yere, d‚şemelere kadar eğilip kadının y•z•ne aşağıdan baktı ve korkudan donakaldı. Kocakarı sandalyesine oturmuş, onun duymaması i…in b•y•k bir …aba harcayarak, kıs kıs g•l•yordu. Birden, yatak odasının kapısı da aralanmış gibi geldi Raskolnikov'a, sanki orada da birileri g•l•ş•yor, fısıldaşıyordu. Kan beynine sı…ramıştı: baltasını b•t•n g•c•yle ve ardarda kocakarının kafasına indirmeye başladı. Ama baltayı her indirişinde, yatak odasından duyulan g•lme sesleri artıyor, fısıltılar daha bir duyulur oluyordu. Kocakarı da sarsıla sarsıla g•l•yordu. Raskolnikov ka…mak i…in atıldı, ama b•t•n antre, kapı ağzı merdiven aralığı salkım sa…ak insanla doluydu. Birbirlerinin başları •zerinden bakıyorlar, ama aynı zamanda hepsi de gizlenmiş, bekliyor ve susuyorlardı... Raskol-nikov'un y•reği sıkışır gibi oldu, bacaklarını kımıldatamıyordu, b•y•m•ş dev gibi olmuşlardı sanki... Bağırmak istedi... ve uyandı. G•…l•kle soluyordu. Ama şaşılacak şey, d•ş g‚rmeye devam ediyordu sanki: kapısı ardına kadar a…ıktı ve kapının eşiğinde hi… tanımadığı bir adam, g‚zlerini dikmiş ona bakıyordu. Raskolnikov g‚zlerini daha tam a…amadan yeniden kapadı. Kımıldamadan, sırt•st• yatıyordu. "D•ş g‚rmeye devam mı ediyorum, yoksa bu g‚rd•ğ•m ger…ek mi?" diye d•ş•nd• ve kirpiklerini hafif…e aralayarak baktı: yabancı, aynı yerde duruyor ve ona bakmaya devam ediyordu. Birden, usulca eşiği ge…ti, kapıyı arkasından ‚zenle kapadı, masanın yanına kadar geldi; burada bir dakika kadar bekledi, -bu arada g‚zlerini bir an bile ondan ayırmamıştı, sonra hi… g•r•lt• etmeden divanın yanındaki sandalyeye oturdu. Şapkasını yanına, yere bıraktı. İki elini bastonuna, …enesini de ellerine dayadı. Uzunca bir bekleyişe hazırlandığı g‚r•l•yordu. Raskolnikov'un, kırpışan kirpik yerinin arasından g‚rebildiği kadarıyla, bu tıknaz, beyazımtırak sarı sakallı, pek gen… denemeyecek bir adamdı. 338 339 On dakika ge…ti. Ortalık hŽlŽ aydınlıktı, ama artık akşam oluyordu. Odada derin bir sessizlik vardı. Merdivenlerden bile tek ses gelmiyordu. Yalnız arada bir cama …arpa …arpa u…an irice bir sineğin vızıltısı duyuluyordu. Sonunda b•t•n bunlar Ras-kolnikov i…in dayanılmaz bir hal aldı, birden yerinden doğrularak: "PekŽlŽ, s‚yleyin bakalım, ne istiyorsunuz?" dedi.


Yabancı, sakin sakili g•l•mseyerek, Raskolnikov'un sorusuna olduk…a tuhaf bir karşılık verdi: "Ben zaten sizin uyumadığınızı yalnızca uyur gibi yaptığınızı anlamıştım. Kendimi tanıtmama izin verin: Arkadiy İvanovi… Svidrigaylov..." 340 31 EKİM l996


Bu kitap, Patates Baskı Ekibi tarafından tek kopya olarak, Beyazıt Devlet K•t•phanesi G‚rme Engelliler b‚l•m•nde kullanılmak •zere g‚rmeyen okuyucuların yararlanabileceği hale d‚n•şt•r•lm•şt•r. Bu …alışma Patates Baskı'nın s‚z konusu kamu hizmetine destek sağlamak amacı ile g‚n•ll• olarak y•r•tt•ğ• bir faaliyettir. †TEKİ KLASİK Kapak Dizaynı: †teki Ajans Kapak Resmi: Efkan Beyaz Dizgi: †teki Ajans Baskı: Emel Matbaası, Ankara, 1996 Y‚netim Yeri: Dr. Mediha Eldem Sk. No: 52/1 Kızılay / ANKARA Tel.Fax: 433 96 09 †teki, A…ı Yayıncılığın Kuruluşudur. ISBN 975-7782-60-2 Fyodor Mihaylovi… Dostoyevski SUˆ VE CEZA Cilt 2 Rus…a'dan ˆeviren Mazlum Beyhan BEYAZIT DEVLET K‰T‰PHANESİ Tasnif No. Demirbaş No. 891-733 349936 D‚rd•nc• B‚l•m I Raskolnikov bir kez daha, "yoksa hŠlŠ d•şm• g‚r•yorum?" diye d•ş•nd•. Karşısında duran beklenmeyen konuğa g•vensizlikle, kuşkuyla baktı. Sonunda şaşkınlık i…inde: "Svidrigaylov!? Ama bu... ˆok sa…ma! Olacak şey değil!" diye s‚ylendi. Onun bu şaşkınlığı konuğu hi… de şaşırtmışa benzemiyordu: "Size uğramamın iki nedeni var: İlki, sizinle tanışmak istemem. Nicedir son derece ilgin… şeyler duyuyorum hakkınızda. İkincisi, doğrudan doğruya kız kardeşiniz Avdotya Romanovna'nın …ıkarlarının s‚zkonusu olduğu bir girişimde benden yardımınızı esirgemeyeceğinizi umuyorum. Hakkımdaki d•ş•ncelerinden dolayı kız kardeşiniz birinin tavsiyesi olmadan bana kapısından i…eri adım bile attırmaz. Ama siz yardım ederseniz, ‚yle sanıyorum ki..." Raskolnikov onun s‚z•n• keserek: "Yanılıyorsunuz", dedi. "İzninizle sorabilir miyim: onlar daha d•n geldiler, değil mi?" Raskolnikov karşılık vermedi. "D•n geldiler, biliyorum. Ben de ‚nceki g•n geldim zaten. Bakın Radion Romanovi…, kendimi temize …ıkarmaya …alışacak değilim, ama a…ıklamama izin verin: boş inan…ları bir yana bırakarak sağduyu ile d•ş•necek olursak, b•t•n bu olup bitenlerde benim y‚n•mden ‚zellikle su… sayılabilecek bir şey var mı?" Raskolnikov konuşmadan ona bakmaya devam ediyordu. "Yani benim su…um, kendi evimde korunmasız bir kızı sıkıştırmam ve onu "tiksin… ‚nerilerimle aşağılamam" dir, ‚yle değil mi? (Herkesten ‚nce kendim itiraf ediyorum bunu!). Yalnız, kabul ediniz ki, ben de bir insanım... et nihil humanum*... Kısacası, Et nihil humanum! (Aslında da Latince) :Ve a…ması bir insan! 341 ben de Šşık olur, sevebilirim (ne yaparsınız, b‚ylesi şeyler bizim irademizle olmuyor). Bu durumda da her şeyin a…ıklaması son derece doğallık kazanıyor. Burada b•t•n sorun şu: ben bir canavar mıyım, yoksa bir kurban mı? Kurbansam, nasıl bir kurban? D•ş•n•n: ben sevdiğim kıza benimle birlikte Amerika'ya ya da İsvi…re'ye ka…masını ‚nerirken, belki de ona


karşı sonsuz bir saygı besliyorum i…imde. Yalnızca bu da değil: her ikimiz i…in mutlu bir gelecek kurmayı d•ş•n•yorum. İnsan aklı, algılaması, •tutkuların tutsağı oluyor …oğu kez. Ben belki de ondan …ok kendime kıydım..." RaskolŒnkov onun s‚z•n• tiksintiyle keserek: "Hayır", dedi, "hi… de dediğiniz gibi değil! Siz ister haklı olun, ister haksız, ben sizden tiksiniyorum! Sizi tanımak, bilmek istemiyorum. Kovuyorum sizi! Defolun!" Svidrigaylov birden bir kahkaha attı: "Pes doğrusu! Sizi kandırmak olacak şey değil! Kurnazlık edeyim dedim, ama hayır, siz sorunun en canalıcı noktasına parmak bastınız!" "Ama siz su anda bile kurnazlık ediyorsunuz..." Svidrigaylov …ıngıraklı bir kahkaha daha atarak: "Ne olmuş sanki? Ne olmuş?" dedi. "Bonne Guerre* derler buna, bu kadarcık bir kurnazlığa da mı izin yok artık? Ama siz benim s‚z•m• kestiniz. †yle ya da b‚yle, ben bir kez daha tekrarlıyorum: eğer bah…edeki o olay olmasaydı, hi…bir tatsızlık da olmayacaktı. Marfa Petrovna..." Raskolnikov onun s‚z•n• kabaca keserek: "Duyduğuma g‚re", dedi, "Marfa Petrovna'yı da ‚b•r d•nyaya siz g‚ndermişsiniz?" "Demek bunu da duydunuz? Hoş, duymamanız olacak şey değildi ya... Sorunuza gelince, bu konuda vicdanım t•m•yle rahat olduğu halde, .doğrusu nasıl yanıt vereceğimi bilemiyorum. Yani korktuğumu, …ekindiğimi falan sanmayın, bu konuda gizli kapaklı hi…bir şey yok, her şey apa…ık ortada: doktor raporları, tıka basa yemek yedikten ve bir şişeye yakın da şarap Bonne Guerre (Aslında da Fransızca): Mert…e d‚v•ş. (ˆev.) 342 i…tikten sonra tok karnına banyoya girmenin neden olduğu beyin inmesinden s‚zediyor. Raporlarda başkaca hi…bir şey yok. Bu kesinlikle b‚yle. Ama ben epeyce d•ş•nd•m olay •zerinde, ‚zellikle de buraya gelirken, trende: bu acı, bu mutsuz sonda benim hi… mi payım yok? Onu sinirlendirdiğim i…in, ya da başka herhangi bir nedenle benim y•z•mden olmasın t•m bunlar? Ama b‚yle bir şeyin s‚zkonusu olamayacağı sonucuna vardım." Raskolnikov g•l•msedi: "Keyfe keder •z•nt•lerle rahatsız etmişsiniz kendinizi!" "Ni…in g•l•yorsunuz? D•ş•n•n: topu topu iki kırba… vurdum ona. İzi bile kalmadı bunların. Rica ederim, beni y•zs•z bir adam sanmayın, ben bunun benim y‚n•mden ne denli aşağılatıcı bir şey olduğunu …ok iyi biliyorum, hatta bunun da ‚tesinde bir şey; ama şunu da …ok iyi biliyorum ki, Marfa Petrovna da, "nasıl s‚ylemeli', benim bu merakımdan …ok hoşnuda benziyordu. Doğrusunu isterseniz, kız kardeşinizle ilgili o olay alabildiğine s‚m•r•ld•. Marfa Petrovna'nın evden bir yere …ıkamadığının •…•nc• g•n•yd•. İl…ede de g‚r•lmesi i…in bir neden kalmamıştı; o •nl• mektubu ile il…ede herkesi bıktırmıştı(mektubun okunması hikŠyesini de duymuş muydunuz?) Ve derken benim şu iki kırbacı olağan•st• bir olay haline getirdi. Hemen arabayı hazırlamalarını buyurdu!... Hi… hoşlanmıyor g‚r•nmelerine karşın, kadınların bazen aşağılanmaktan …ok, ama …ok b•y•k zevk aldıklarını s‚ylemeye gerek bile g‚rm•yorum. Ger…i bu herkeste b‚yledir, insanlar genellikle aşağılanmaktan …ok, ama …ok hoşlanırlar. Bilmem siz de farkettiniz mi? Ama kadınlar i…in bu ‚zellikle b‚yledir. Hatta denilebilir ki, yalnızca bununla yetinirler, bununla yaşarlar ve başka hi…bir şeye gerek duymazlar." Raskolnikov bir ara kalkıp gitmeyi ve bu g‚r•şmeye bir son vermeyi d•ş•nd•. Ama tuhaf bir merak, hatta hesaplılığa benzer birtakım d•ş•nceler bir an i…in bunu yapmasına engel oldu. Dalgın dalgın: "Kavga etmekten hoşlanır mısınız?" diye sordu. "Hayır pek sevmem," dedi Svidrigaylov. Sesi sakindi "Marfa Petrovna ile hemen hi… kavga etmezdik. Tam bir uyum i…indey-


343 dik. Hoşnuttu benden. Yedi yıllık evliliğimiz boyunca (eğer tƒmƒyle kuşku verici, anlamsız olan ƒ„ƒncƒsƒnƒ saymazsak) topu topu iki kez kırba„ kullandım. Bunlardan ilki, evlendiğimizden iki ay sonra, „iftliğe yeni yerleştiğimiz sıralarda olmuştu; ikincisi ise işte şu son olaydır. Siz de beni canavar ruhlu, geri kafalı, k…lelik yanlısı biri sanmıştınız herhalde? Heh-he!... Yeri gelmişken: bilmem hatırlıyor musunuz Rodion Romanovi„, birka„ yıl …nce, henƒz mahkemelerin a„ık g…rƒldƒğƒ o mƒbarek zamanlarda, adını simdi „ıkaramadığım soylunun biri, bir Alman kadınını vagonda kırba„lamıştı da, adamı gerek halk, gerekse basın rezil etmiş, yerin dibine batırmıştı. "†ağ"ın* „irkin davranışı da aynı yıl olmuştu yanılmıyorsam? ("Mısır Geceleri" toplantılarını hatırlıyor musunuz? Kara G…zler! Ah Neredesiniz Gen„liğimizin O Altın †ağları!) Her ne ise, benim bu konudaki dƒşƒncem şu: O Alman kadınını kırba„layan adama herhangi bir bi„imde sevecenlik duymuyorum. †ƒnkƒ aslında b…ylesibir davranış... Ne diye sevecenlik duyacakmışım ki b…yle bir davranışa! Bununla birlikte şunu da s…ylemekten kendimi alamayacağım: İnsanın tepesini attıran …yle "Alman kadınları" oluyor ki bazen, hi„bir ileri g…rƒşlƒ insan o soylu adamın yaptığını yapmayacağına ilişkin kendinden yana gƒvence veremez. Ama o zamanlar hi„ kimse olaya bu a„ıdan bakmamıştı, oysa asıl insanca olan bu noktadır. Asıl hak ve adalet de budur!" Svidrigaylov birden gƒlmeye başladı. Raskolnikov bir şeyi a„ık„a anlamıştı: Svidrigaylov kesin olarak bir şeylere karar vermişti ve gizli birtakım dƒşƒnceleri vardı. "Birka„ gƒndƒr hi„ kimseyle konuşmamışsınız galiba?" diye sordu Raskolnikov. "Hemen hemen …yle. Ne oldu, benim b…ylesine aklı başında biri olmam mı şaşırttı sizi?" "†ağ"ın „irkin davranışı; 1861 yılında "†ağ" gazetesinde, bir mƒzikli edebiyat gecesinde kadının Puşkin'in "Mısır Gecelerinden Kleopatra'nın monologunu "terbiye ve edep kurallarına aykırı olarak "kışkırtıcı" el-kol hareketleriyle okumasını kınayan bir yazı yer almış, yazı ilerici basında tepkiyle karşılanmıştı. Dostoyevski de dergisinde "†ağ'ın „irkin davranışı"nı kınayan iki yazı yazmıştı (†ev.) 344 " Hayır. Gereğinden „ok aklı başında olmanız şaşırtıyor benı. "Sorularınızın kabalığına gƒcenmediğim i„in mi? ˆyle, değil mi? Ne diye gƒceneyim ki?" Sonra, insanı şaşırtan bir saflıkla ve dalgın dalgın sƒrdƒrdƒ s…zlerini: "Siz nasıl sorduysanız, ben de …yle yanıt verdim. Beni …zellikle ilgilendiren hi„bir şey yoktur. Hele bu sıralar... Az …nce s…ylediğim gibi, kız kardeşinize olan ilgim yƒzƒnden birtakım bayağı dƒşƒncelerle yƒzƒnƒze gƒldƒğƒmƒ dƒşƒnmekte …zgƒrsƒnƒz!.. Ama size a„ık„a s…yleyeyim ki, canım „ok sıkılıyor. ˆzellikle şu son ƒ„ gƒnden beri... Onun i„in sizi g…rdƒğƒme „ok sevindim. Sakın gƒcenmeyin Rodion Romanovi„, ama nedense siz bana „ok tuhaf bir insan olarak g…rƒnƒyorsunuz. Biliyor musunuz, sizde bir şeyler var; …zellikle şimdi, yani şu .anda değil de, genel olarak su sıralarda... Peki peki, geri aldım s…zlerimi, „atmayın kaşlarınızı …yle! Sandığınız gibi yol yordam bilmez, kaba saba bir adam değilim." "Bilmiyorum, belki hi„ kaba saba bir adam değilsiniz" dedi Raskolnikov. Bakışları kederliydi. "Hatta bana …yle geliyor ki, siz „ok iyi bir sosyete adamısınız, ya da hi„ değilse, nerede nasıl davranılacağını bilen aklı başında bir insansınız." Svidrigaylov soğuk, hatta biraz kendini beğenmiş bir tavırla: "Doğrusunu isterseniz, beni kimsenin dƒşƒncesi ilgilendirmez. ˆte yandan, madem ki ƒlkemizde bayağı kişiler el ƒstƒnde tutuluyor, ben ne diye …yle olmayayım ki?.." dedi ve gƒlƒmseyerek ekledi: "Hele insanın yaratılışı da buna elverişli ise..." "Ne olursa olsun, ben sizin burada pek „ok tanıdığınız olduğunu duydum. Yani siz hani su "„evresi olmayan" diye nitelendirilen kişilerden değilsiniz. Bu durumda, …zel bir amacınız olmasa, beni ne diye gelip arayacaksınız?" Svidrigaylov, Raskolnikov'un sorusundaki ana noktaya değinmeden, …vƒnƒrcesine:


"Evet," dedi, "pek …ok tanıdığım olduğu doğrudur. Bug•n •…•nc• g•nd•r ki, bu kentte s•rt•p duruyorum. Ben …evremi tanıyorum, …evrem de, sanıyorum, beni tanıyor. Olduk…a şık giyiniyorum, …evremde kimse beni yoksul bir insan olarak g‚rm•yor. Şu yapılan k‚yl• reformu da bize pek dokunmadı: or345 martlarım, sulak …ayırlarım olduğu i…in gelirimde bir azalma olmadı... Ama oraya gitmem, eskiden beri sıkılırım oradan. S•rt•p durduğum şu •… g•n i…inde kimseyle bir yakınlığım olmadı... Bir de buraya kent diyorlar! Nasıl kurulmuş, ni…in kurulmuş bu kent burada, Allahaşkına? Tam anlamıyla bir memur ve her t•rden ‚ğrenci kenti! Sekiz yıl ‚nce bu kentte serserilik ediyor-dum ben; doğrusu ya, o sıralar pek …ok şeyin farkına varmamışım!.. Bug•n g•vendiğim tek bir şey var, o da anatomi, Allah sizi inandırsın!" "Ne anatomisi?" Svidrigaylov bu kez de sorulan sorunun farkında olmadan: " Şu sizin kul•pleriniz, Dussot'larınız, puantlarınız,* hatta şu ilerlemeleriniz yok mu... aman benden, ırak olsunlar azizim! Artık oyunda hileye paydos!" " Demek hile yaptığınız da oldu?" " Hilesiz olur mu hi…? Sekiz yıl ‚nce, kibarlıktan, efendilikten nasibini almış esaslı bir gruptuk biz burada, zamanımızı g•zel ge…irdik. Hem, biliyor musunuz, hepimiz yol yordam bilen insanlardık: şairler, kapitalistler falandık... Sonra, bilmem farket-tiniz mi, bizde, Rus toplumunda oturup kalkmayı bilen insanlara hep oyunda hile yapanlar arasında rastlanır. Bu işleri bıraktığımdan beri k‚yde oturmamın nedeni de bu. Niejin'li bir Yu-nanlı'ya olan borcum y•z•nden az kalsın hapise d•ş•yordum o sıralar. Derken tam bu sırada Marfa Petrovna yetişti, Yunanlıyla pazarlığa oturup otuz bin ruble karşılığı beni kurtardı (borcumun tamamı yetmiş bin rubleydi). Kendisiyle yasal olarak evlendik, beni alıp k‚ye, …iftliğine g‚t•rd•. Sanki bir haziney-dim... Kendisi benden beş yaş b•y•kt•. Beni …ok seviyordu. Yedi yıl k‚yden dışarı …ıkmadım. Şunu da unutmayın ki, bir başkası adına d•zenlenmiş otuz bin rublelik bor… senedini, hani kendisine baskaldırırsam falan diye hep bir koz olarak elinde tuttu. S‚yle bir kıpırdayacak olsam, tuzağa d•şt•m demekti! Yapardı ... kul•pleriniz, Dussot'larmız, puantlarınız... Dussat O yıllarda Peters-burg'da •nl• bir restoranın sahibi. Puant (Fransızca, point); Gezinti yeri (ˆev.) 346 da! Zaten kadınlarda b•t•n bu duygular karışık olarak bir arada bulunur." "Ortada b‚yle bir senet olmasaydı, ka…ar mıydınız?" " Bilmem ki bunu size nasıl s‚ylesem? Bu senetten dolayı hemen hi… rahatsız olmadım. Zaten canım bir yere gitmek istemiyordu. Marfa Petrovna'nın kendisi bana iki kez yurt dışına …ıkmamı ‚nerdi; sıkıldığımı g‚r•yordu. Ya..! Daha ‚nce de …ıkmıştım dışarıya, her …ıkışımda da m•thiş canım sıkılmıştı. Can sıkıntısı da değil de, ne bileyim işte... Deniz, Napoli K‚rfezi, g•neşin, doğuşu... Bakarsın, i…inde •z•c• bir şeyler duyarsın!.. En …ok da bu •z•nt•den nefret etmişimdir. Hayır, insanın memleketi daha iyi: burada hi… değilse başkalarını su…lar, kendini haklı g‚r•rs•n. Hem ben belki bir araştırma grubuyla Kuzey Kutbu'na gideceğim. ˆ•nk• j'ai le vin mauvais* ve i…kiden de tiksiniyorum. Oysa şarap bir yana, zaten hi…bir şey s‚zkonusu değil benim i…in... Denedim bunu. Dediklerine bakılırsa Berg pazar g•n• Yusupov parkında b•y•k bir balonla u…acakmıs. Yanına da, belli bir •cret karşılığı yol arkadaşı alacakmış, aslı var mı acaba?" " Biner miydiniz b‚yle bir balona?" " Ben mi? Hayır... †ylesine s‚yledim..." Svidrigaylov ger…ekten de dalgınlaşmış gibiydi. "Bu adam ne istiyor?" diye d•ş•nd• Raskolnikov. "•Hayır, bu senet beni •zm•yordu", diye s•rd•rd• s‚zlerini Svidrigaylov; yine ‚yle dalgındı. "Ben kendim ayrılmıyordum …iftlikten. Kaldı ki, bir yıl ‚nce, doğum g•n•mde Marfa Petrovna bana bu senedi geri vermişti. Hem de •zerine ‚nemlice bir para ekleyerek... Paralı


kadındı. 'G‚r•yor musunuz Arkadiy İvano-vi…, size nasıl g•veniyorum..?' demişti. İnanmıyor musunuz b‚yle s‚ylediğine? Ama bilmelisiniz ki, k‚yde hatırı sayılır bir patron olmuştum, y‚rede herkes…e tanınmıştım. Sonra …eşitli kitaplar da getirttim... Marfa Petrovna başlangı…ta onaylıyordu bu kitap işini, ama sonraları okumaktan bana bir hal geleceğinden korkmaya başladı." "Marfa Petrovna'yı …ok ‚zlemiş gibisiniz?" (Aslında da Fransızca) -Sarhoşluğum k‚t•d•r. (ˆev.) 347 "Ben mi? Olabilir... Belki de, ger…ekten ‚zledim... Aklıma gelmişken: hayalete inanır mısınız?" "Ne hayaleti?" "Ne hayaleti olacak, bildiğimiz hayalet! Siz inanır mısınız?" "Evet, belki de hayır, pour vous plaire*... Yani pek o kadar değil..." "Peki hayalet g‚rd•ğ•n•z oluyor mu?" Svidrigaylov tuhaf bir bakışla: "Marfa Petrovna arada bir ziyaret etmek l•tfunda bulunuyor", diye mırıldandı ve ağzı tuhaf bir g•l•msemeyle …arpıldı. "Nasıl yani, ziyaret etmek l•tfunda bulunuyor?" "‰… kez geldi. İlki, kendisini toprağa verdiğimiz g•nd•. Mezarlıktan …ıktıktan bir saat sonra g‚r•nd•. Buraya hareketimin ongunuydu. İkinci kez, d•n değil ‚nceki g•n, yoldayken, Malaya Vişera istasyonunda g‚r•nd•; şafak vaktiydi. ‰…•nc•s• de, iki saat ‚nce, tek başıma odamda otururken oldu." "Uyanık mıydınız?" "T•m•yle. ‰…•nde de uyanıktım. Geliyor, bir dakika kadar konuşuyor, sonra kapıdan …ıkıp gidiyor. Her kapıdan girer …ıkar. Hatta ayak seslerini duyar gibi olurum." "Peki ben sizin basınıza bu t•rden şeylerin kesinkes geldiğini ni…in d•ş•nd•m?" Nasıl olduğunu kendi de anlamadan s‚yle-yiverdiği bu s‚zler Raskolnikov'u …ok şaşırtmıştı. B•y•k bir heyecan i…indeydi. Svidrigaylov şaşırarak: "Demek b‚yle?" dedi. "Demek siz bunu d•ş•nd•n•z?.. Ger…ekten mi? Aramızda ortak bir nokta bulunduğunu s‚ylememiş miydim size?" Raskolnikov sert…e: "Hi…bir zaman b‚yle birşey s‚ylemediniz!" dedi. Heyecanlıydı. "S‚ylemedim mi?" "Hayır!" , * (Aslında da Fransızca): Sizi hoşnut etmek i…in. (ˆev.) 348 "S‚ylediğimi sanıyordum. Demin i…eri girdiğimde g‚zlerinizi kapamış kendinizi uyur gibi g‚sterdiğinizi g‚r•r g‚rmez, kendi kendime 'İşte, tŠ kendisi!' demiştim." Raskolnikov: "Ne demek, tŠ kendisi? Bununla s‚ylemek istediğiniz ne?" diye bağırdı. Svidrigaylov ger…ekten şaşırmış gibiydi, saf…a: "Ne mi?" diye kekeledi. "Doğrusu bunu ben de bilmiyorum." Bir dakika kadar sustulur. G‚zlerini birbirlerine dikmişlerdi. "Ama b•t•n bunlar …ok sa…ma!" diye bağırdı Raskolnikov, canı sıkılmıştı. "Marfa Petrovna geldiği zaman size neler s‚yl•yor?" "Kim, o mu? İncir …ekirdiğini doldurmaz şeylerden s‚zeder... İnsanoğlu neymiş, g‚r•n de şaşın! Zaten beni ‚fkelendiren de bundan başka bir şey değil! İlk gelişinde (biliyor musunuz, …ok yorulmuştum: cenaze t‚reni, dua faslı, yas yemeği...) Sonunda …alışma odamda yalnız kalmış, bir sigara t•tt•r•p karmaşık d•ş•ncelere dalmıştım. Birden kapıdan giriverdi: 'Arkadiy İvano-vi…, bug•n telaştan yemek odasındaki saati kurmayı unutmuşsunuz' dedi. Bu


saati, ger„ekten de yedi yıldır hep ben kurardım. Kurmayı unuttummu da, bana hep o hatırlatırdı. Ertesi gƒn, artık buraya geliyorum, sabaha karşı istasyonda inmişim, -gece yolda biraz uyuklamıştım, her yanım d…kƒlƒyordu, g…zlerimden de uyku akıyordu,- bir kahve s…ylemiş oturuyorum, bir de ne g…reyim, Marfa Petrovna, elinde bir deste oyun k‰ğıdı, gelip yanıma oturmamış mı? 'Falınıza bakıp yolculuğunuzun nasıl ge„eceğini s…yleyeyim mi, Arkadiy İvanovi„?' dedi. Faldan „ok iyi anlardı. Ona falıma baktırmadığım i„in kendimi hi„ bağışlamayacağım. Korkup ka„mıştım... Aslında tam o sırada kampana da „almıştı... Ve işte bugƒn, bir aş„ı dƒkkanından getirttiğim berbat yemekten sonra ağırlaşmış bir mideyle, bir sigara tƒttƒrmƒş oturuyordum ki, birden Marfa Petrovna i„eri girdi. Šzerinde yeşil ipekli kumaştan, uzun, „ok şık bir elbise vardı. 'Merhaba Arkadiy İvanovi„', dedi, 'Elbisemi nasıl buldunuz? Aniska b…y-lesini dikebilir mi?' (Aniska bizim k…yde oturan bir terzi kızdı, eskiden toprak k…lelerindendi, sonra Moskova'da terzilik kurs349 larına falan gitmiş, „ok iyi bir kızdı). Marfa Petrovna karşımda d…nƒp duruyordu. ˆnce elbisesine, sonra da yƒzƒne dikkatle bakarak: 'Marfa Petrovna', dedim, 'b…yle …nemsiz şeyler i„in ta buraya, bana kadar gelip rahatsız olmaya neden b…yle isteklisiniz? 'Ah, aman Tanrım, dedi, 'demek artık seni rahatsız da etmeyeceğim!' Kendisini biraz kızdırmak i„in, 'Ben, Marfa Petrovna, evleniyorum' dedim, 'Bu kendi bileceğiniz bir şey Arka-diy İvanovi„' dedi, 'yalnız karınızı toprağa verir vermez evlenmeye kalkışmanız, size fazlaca şeref kazandırmaz! Bari iyi birini se„miş olaydınız, yoksa ne siz mutlu olabilirsiniz, ne de o; yalnızca herkesi kendinize gƒldƒrmƒş olursunuz.' Bunları dedikten sonra „ıkıp gitti. Yƒrƒrken elbisesinin hışırtısını duyar gibi oldum. Ne sa„ma şeyler ama, …yle değil mƒ? "Belki de bƒtƒn bunları siz uyduruyorsunuz?" dedi Raskol-nikov. Svidrigaylov dalgın dalgın: "Ben „ok az yalan s…ylerim", dedi, sorudaki kabalığın farkına varmamış gibiydi. "Bundan …nce de hayalet g…rdƒğƒnƒz olmuş muydu?" "Ha... Evet, g…rdƒm, bir kez, altı yıl …nce. Filka adında bir uşağım vardı. ˆlmƒştƒ. G…mƒldƒğƒ gƒn, alışkanlıkla, 'Filka, „ubuğumu getir' diye seslendim. İ„eri girdi, doğruca „ubuklarımın bulunduğu kƒ„ƒk cam dolaba yƒrƒdƒ. 'Herhalde benden …„alıyor' diye dƒşƒndƒm. †ƒnkƒ …ldƒğƒ gƒn kendisini esaslı paylamıştım. 'B…yle yırtık dirseklerle nasıl yanıma gelebiliyor-sun! †ık dışarı sersem!' diye bağırmıştım. †ıktı gitti ve bir daha da d…nmedi. O zaman bunu Marfa Petrovna'ya s…ylememiştim. Kendisi i„in ‰yin yaptırıp dua falan okutmak istedim, ama sonra utanıp vazge„tim." "Bir doktora g…rƒnseniz..." "Rahatsızlığımın ne olduğunu bilmemekle birlikte, hasta olduğumu ben de biliyorum. Ancak bana kalırsa ben sizden beş kat daha sağlıklıyım. Demin size hayaletlere inanıp inanmadığınızı sormuştum? İnanıyor musunuz?" "Hayır, hem de hi„ inanmıyorum!" Raskolrtikov'un-sesi …fkeliydi. "B…yle durumlarda genellikle ne derler?" diye mırıldandı Svidrigaylov; kendi kendine konuşur gibiydi, basını hafif„e yana eğmiş, bir başka yana bakıyordu. "Derler ki: 'Sen hastasın, g…rƒndƒğƒnƒ sandığın şeyler de, ger„ekliği olmayan bir sayıklamadan başka birşey değil'. Zaten bu iste sağlam bir mantık arama! Ben hayaletlerin yalnızca hastalara g…rƒndƒğƒne katılıyorum; ama, bu hayaletlerin, başkalarına değil de, yalnızca hastalara g…rƒndƒğƒnƒ kanıtlar." Raskolnikov sinirli bir şekilde: "Hayalet diye bir şeyin olmadığına hi„ kuşku yok!" dedi. Başka yana bakmakta olan Svidrigaylov g…zlerini ağır ağır ona doğru „evirerek: "Demek hi„ kuşku yok?" dedi. "Demek siz b…yle dƒşƒnƒyorsunuz? Peki, ş…yle dƒşƒnemez miyiz acaba (siz de yardım edin bana): Hayaletler, başka dƒnyalardan par„alar, b…lƒmlerdir, onların başlangıcıdır. Sağlıklı bir insanın bunları g…rmesi i„in hi„bir neden yok, „ƒnkƒ sağlıklı insan, yeryƒzƒ insanı demektir, yani bu dƒnyada yaşayan insandır, yeryƒzƒnƒn dƒzeni bunun


b‚yle olmasını gerektiriyor. Ama şu sağlıklı insan biraz hastala-nıverince, yani organizmasındaki normal yery•z• d•zeni bo-zuluverince, bir başka d•nyanın olabilirliği kendini duyurmaya başlar; hastalık arttık…a ‚teki d•nya ile yakınlık da artar. İnsan ‚ld•ğ•nde ise, doğrudan doğruya ‚teki d•nyaya g‚…er gider. Ne zamandır d•ş•nd•ğ•m bir konu bu benim. Eğer ‚b•r d•nyaya inanıyorsanız, bu d•ş•ncelere de inanabilirsiniz." "†b•r d•nyaya filan inanmıyorum ben!" Svidrigaylov dalmış, d•ş•n•yordu. Birden: "Peki ya orada ‚r•mcekler ya da buna benzer yaratıklardan başka bir şey yoksa..?" dedi. "Ka…ık bu adam" diye d•ş•nd• Raskolnikov. "Biz sonsuzluğu anlaşılması olanaksız bir d•ş•nce olarak, ş‚yle kocaman, …ok b•y•k bir şey olarak d•ş•n•r•z hep. İyi ama neden ille de kocaman, …ok b•y•k bir şey? Oysa, bir de bakmışsınız, k•…•c•k, k‚y hamamı gibi bir yerdir: is i…inde, k‚şeleri ‚r•mceklerle dolu? D•ş•nebiliyor musunuz? İşte size sonsuzluk! Sonsuzluk benim g‚z•me bazen b‚yle g‚r•n•yor." "Daha i…a…ıcı, daha insaflı bir bi…imde d•ş•nemez miydiniz bunu?" diye bağırdı Raskolnikov; hastalıklı bir bağırıştı bu. 350 351 Svidrigaylov belli belirsiz bir g•l•msemeyle: "Daha insaflı mı?" dedi. "Ne biliyorsunuz, belki de en insaflısı budur. Hem, elimde olsaydı eğer, ben ‚zellikle b‚yle bir d•zenleme yapardım!" Bu …irkin karşılık •zerine Raskolnikov birden •ş•r gibi oldu. Svidrigaylov başını kaldırdı, g‚zlerini dikip ona baktı, soran bir kahkaha attı. "D•ş•nebiliyor musunuz, yarım saat ‚nce birbirimizi g‚rmemiştik bile ve d•şman sayılıyorduk; şu andaysa, aramızda …‚z•mlenmemiş bir sorun dururken, bunu bir yana bıraktık ve neler konuşmaya başladık! Hamurumuzun bir olduğunu s‚y-, lerken doğruyu s‚yl•y‚rm•ş•m değil mi?" Raskolnikov sinirli sinirli: "Ziyaretinizle beni ni…in şereflendirdiğinizi bir an ‚nce anlatmanızı rica etmeme izin verir misiniz?" dedi. "ˆ•nk• benim... benim... hi… zamanım yok... Hemen dışarı …ıkmak zorundayım... "Hay hay! Hay hay! Kız kardeşiniz Avdotya Romanovna, bay Lujin'le... Pyotr Petrovi… Lujin'le evleniyormuş, ‚yle mi?" "Kız kardeşimle ilgili her t•rl• sorunu bir yana bıraksanız ve de onun adını ağzınıza almasanız... Siz ger…ekten de Svidrigaylov iseniz, benim yanımda onun adını ne cesaretle ağzınıza aldığınızı doğrusu anlayamıyorum?" "Ama ben onun hakkında konuşmaya geldim, adını nasıl anmam?" "PekŠla, s‚yleyin, ama …abuk!" "Karım tarafından benim akrabam da olan bay Lujin'i eğer yarım saat olsun g‚rebildiyseniz, ya da onun hakkında ger…eği yansıtan şeyler duyabildiyseniz, eminim ki, kendisi hakkında bir fikir edinmişsinizdir. O Avdotya Romanovna'ya g‚re bir insan değil. Bana kalırsa Avdotya Romanovna soylu bir davranışla ve hesapsızca kendisini feda ediyor, ailesi uğruna b•y•k bir ‚zveride bulunuyor. Hakkınızda duyduklarımdan edindiğim kanıya g‚re, kız kardeşinizin …ıkarları zedelenmemek koşuluyla bu evlilik bozulursa, siz bu işe sevineceksiniz. Sizi tanıdığım şu anda ise bu inancım b•t•n•yle pekişti." 352 "Bu s‚zleriniz, sizin y‚n•n•zden son derece saf…a, hatta, bağışlayın, k•stah…a..." "Yani kendime bir şeyler yontmaya …alıştığımı mı s‚ylemek • istiyorsunuz..? Tasalanmayın, Rodion Romanovi…, kendi …ıkarlarımı g•d•yor olsaydım, -konuyu bu denli apa…ık ortaya


koymazdım, o kadar da aptal değilim! Buradaki bir psikolojik tuhaflığı a…ıklayayım. Demin Avdotya Romanovna'ya duyduğum sevgiden dolayı kendimi haklı g‚stermeye …alışırken, burada kurbanın belki de ben olduğumu s‚ylemiştim. Bilin ki, şu anda kız kardeşinize karşı hi…bir sevgi duymuyorum. Bu benim i…in de şaşılacak bir durum, …•nk• bir zamanlar onu ger…ekten sevmiştim..." "G•n•n•z• g•n etmek, g‚n•l eğlendirmek istediğinizden..." "Ger…ekten de eğlence d•şk•n•, gezip tozmayı seven bir adamım. Ama kız kardeşiniz ‚yle •st•n ‚zellikleri olan bir insan ki, ona ben bile kapılmaktan kendimi alamadım. Ama şu anda anlıyorum ki, b•t•n bunlar sa…maymış!" "ˆoktan anladınız bunu?" "†nceleri de farkediyordum, ama •… g•n ‚nce, tam Peters-burg'a geldiğim g•n, buna kesin olarak inandım. Kısacası Moskova'dayken bile hŠlŠ Avdotya Romanovna'yı elde etmeyi ve bu konuda Lujin'le rekabete girişmeyi d•ş•n•yordum." "S‚z•n•z• kestiğim i…in ‚z•r dilerim, ama l•tfedip biraz kısa kesemez misiniz? Ziyaretinizin sebebine gelseniz... Acelem var ve dışarı …ıkmak zorundayım..." "B•y•k bir sevin…le. Buraya geldikten sonra... bir... geziye …ıkmaya karar verince, zorunlu bazı işlerimi yoluna koymak istedim. ˆocuklarım teyzelerinin yanında kaldı; onlar zengin; bana hi… mi hi… ihtiya…ları yok. Sonra, benim nasıl bir baba olduğum da ortada! Yanıma yalnızca, Marfa Petrovna'nın ge…en yıl bağışladığı parayı aldım. Bu kadarı bana yeter. Bağışlayın, şimdi konuya geliyorum. ˆıkmayı tasarladığım yolculuktan ‚nce> Bay Lujin'le de hesaplaşmak istiyorum. Bunu kendisine hi… katlana-madığımdan yaptığımı sanmayın; Marfa Petrovna'yla kavgamıza Lujin neden olmuştur; …•nk• Lujin'in evlenme işini Marfa Petrovna'nın kotardığını ‚ğrenmiştim. Şimdi, sizin aracılığınız355 la, hatta sizin yanınızda Avdotya Romanovna ile g‚r•şmek ve ona; bir, Pyotr Petrovi…'ten kendisine b•y•k bir yarar gelmeyeceği gibi, tam tersine ve d•ped•z zarar geleceğim a…ıklamak; iki, neden olduğum tatsızlıklar dolayısıyla kendisinden ‚z•r dileyerek, ona on bin ruble verme ‚nerisinde bulunmamı kabul etmesini rica etmek ve b‚ylece de Lujin'den ayrılmasını kolaylaştırmak istiyorum, ki bir fırsat doğduğunda onun da bu ayrılığı benimseyeceğinden eminim." Raskolnikov ‚fkelenmekten …ok şaşırmıştı: "Siz ger…ekten de, ger…ekten de delisiniz!" diye bağırdı. "Nasıl cesaret edebilirsiniz b‚yle konuşmaya!" "Bağıracağınızı biliyordum zaten. Ama bakın: ben her ne kadar zengin bir adam değilsem de, su on bin rubleyi kız kardeşinize rahat…a verebilecek bir durumdayım, …•nk• bu para bana hi… mi hi… gerekli değil. Eğer Avdotya Romanovna kabul etmezse, aptalca harcayıp gideceğim bu parayı. Bu bir. İkincisi: vicdanım …ok rahat; kendim i…in hi…bir …ıkar g•tm•yorum. İster inanın, ister inanmayın, ama daha sonra hem siz, hem de Avdotya Romanovna bunun b‚yle olduğunu g‚receksiniz. Sorun şu ki, saygıdeğer kız kardeşiniz benim y•z•mden birtakım tatsızlıklara katlanmak zorunda kaldı; i…ten bir .pişmanlık duygusuyla yaptığım k‚t•l•kleri parayla kapatmaya …alışıyor değilim, bu t•n amacım, yalnızca k‚t•l•k eden, k‚t•l•k etme ayrıcalığı olan bir insan olmadığımı kanıtlayarak, onun yararına bir iş yapmaktır. Eğer ‚nerimi yaparken milyonda bir olsun kendi …ıkarımı g•d•yor olsaydım, daha beş hafta ‚nce bundan …ok daha fazlasını ‚nermişken, şimdi tutup da yalnızca bir ‚n bin ruble ‚nermez-dim. Bu da bir yana, ben yakında, hem de …ok yakında, gen… bir kızla evleniyorum; b‚ylece de Avdotya Romanovna'ya karsı k‚t• birtakım niyetlerimin olduğu kuşkuları t•m•yle ortadan, kalkmış olacaktır. Son olarak da sunu s‚yleyeyim ki, bay Lujin'le evlenmekle Avdotya Romanovna, yine aynı parayı almış olacaktır, yalnız bir başka yolla... Bana hi… kızmayın, Rodion Roma-novic, soğukkanlılıkla, sakin sakin bir kez daha d•ş•n•n su işi." Bunları s‚ylerken Svidrigaylov'un kendisi son derece sakin ve soğukkanlıydı.


356 "Rica ederim kesin artık", dedi Raskolnikov. "Ne olursa olsun, bağışlanmaz bir kƒstahlıkta bulunuyorsunuz." "Hi„ sanmam. Bu dƒnyada insan insana ancak k…tƒlƒk edebiliyor, anlamsız birtakım bi„imcilikler nedeniyle bir damla olsun iyilik yapabilme hakkına sahip değiliz. †ok sa„ma bir şey bvı. Şimdi, diyelim ben …keydim ve bu parayı kız kardeşinize dinsel vasiyetle bırakmış olsaydım, o zaman da geri „evirebilecek miydi?" "Bƒyƒk olasılıkla, evet." "Yo, bu olamaz. Her neyse, olur ya da olmaz. Şu var ki, on bin ruble pek de fena bir para sayılmaz. Ne olursa olsun, ben bu konuştuklarımızı Avdotya Romanovna'ya iletmenizi rica edeceğim." "Hayır, iletmeyeceğim." " O zaman, Rodion Romanovi„, ben onunla kendim g…rƒşme yollarını aramak, dolayısıyla da onu rahatsız etmek zorunda kalacağım." "Peki iletirsem, kendisiyle g…rƒşme yoluna başvurmayacak mısınız?" "Doğrusu ne diyeceğimi bilemiyorum. Bir kez olsun g…rƒşebilmeyi „ok isterdim." "Hi„ ummayın." "Yazık! Aslında siz beni tanımıyorsunuz. Kimbilir, ilerde belki de daha yakından tanışırız." "Yakınlaşacağımızı mı dƒşƒnƒyorsunuz?" "Neden olmasın?" Svidrigaylov gƒlƒmseyerek yerinden doğruldu ve şapkasını aldı. "Aslında sizi rahatsız etmek istemiyordum. Ger„i bu. sabah yƒzƒnƒz beni „ok etkilemişti, ama yine de buraya gelirken fazla umutlu değildim..." "Demek sabahleyin de beni g…rdƒnƒz? Nerede?" Raskolnikov tedirgin olmuştu. "Bir rastlantı sonucu... Nedense sizde bana benzer bir şeyler olduğunu dƒşƒnƒyorum hep. Ama telaşlanmayın, can sıkıcı bir adam değilim; kumarda hile yapanlarla tatsızlık „ıkarmadım, uzak akrabalarımdan Prens Svirbey'i kendimden bıktırmadım, 357 Rafael'in Madonnası ƒzerine, bayan Prilukova'nın albƒmƒne bir şeyler yazmayı becerdim ve Marfa Petrovna'yla yedi yıl, yanından hi„ ayrılmamacasına birlikte yaşadım. Ge„mişte, Samanpa-zarı'nda Vyazemski'nin evinde* yatmışlığım da vardır. Şimdi de belki Berg'in balonuna binip u„acağım." "Gƒzel! Sormama izin verin: s…zƒnƒ ettiğiniz yolculuğa yakında rnı „ıkıyorsunuz?" "Hangi yolculuğa?" "Şu demin s…zƒnƒ ettiğiniz..." "Ha, evet!.. Ger„ekten size bir geziden s…zetmiştim... Bu epey geniş bir konu... Ama bana ne sorduğunuzu bir bilseydiniz!" Svidrigaylov birden kısa ama gƒrƒltƒlƒ bir kahkaha attı: "Hem bakarsınız geziye „ıkmak yerine evlenivermişim! Bana …nerdikleri bir kız var da..." "Burada mı?" "Evet." "Ne zaman becerdiniz bunu?" "Ama ben yine de Avdotya Romanovna ile bir kez olsun g…rƒşebilmeyi „ok isterdim. Ciddi olarak rica ediyorum bunu sizden. Eh, şimdilik hoş„akalın..! Az kalsın unutuyordum! Rodion Romanovi„, kız kardeşinize, Marfa Petrovna'nın kendisine ƒ„ bin ruble bıraktığını s…yler misiniz? Bu tƒmƒyle doğrudur. Marfa Petrovna …lƒmƒnden bir hafta …nce yaptırdı vasiyetnamesinde bu dƒzenlemeyi ve her şey benim yanımda oldu. İki ƒ„ hafta i„inde Avdotya Romanovna parayı alabilir." "Doğru mu bu s…ylediğiniz?" "Doğru. Kendisine iletin... Tekrar hoş„akalın. Kaldığım yer size „ok yakın." Tam „ıkarken Svidrigaylov kapıda Razumihin'le „arpıştı.


* ... Samanpazarı'nda Vyazemski'nin evi... - "Su… ve Ceza"nın yazıldığı yıllarda, V.V. Krestovski'nin "Petersburg Viraneleri" adlı romanında ayrıntılı bir bi…imde anlatılmış olan, Petersburglu yoksulların d•ş•k bir •cret karşılığı barındıkları ev. (ˆev.) II Saat nerdeyse sekiz olacaktı; Bakaleyev'in pansiyonuna Lu-jin'den ‚nce varabilmek i…in ikisi de adımlarını hızlandırdılar. Sokağa …ıktıklarında Razumihin: "Kimdi deminki adam?" diye sordu. "Svidrigaylov. Evlerinde m•rebbiye olarak …alıştığı sırada kız kardeşime sarkıntılık eden …iftlik sahibi. Bu olay y•z•nden karısı Marfa Petrovna, Dunya'yı kovmuş ama daha sonra kendisinden ‚z•r dilemişti. Ge…enlerde de birdenbire oluverdi. Bug•n annem s‚zediyordu hani... Neden, bilmiyorum, ama ben bu adamdan …ok korkuyorum. Karısını toprağa verir vermez buraya gelmiş. ˆok tuhaf bir adam, bir şeyler yapmaya kararlı g‚r•n•yor... Ve sanki bildiği bir şeyler var... Dunya'yı ondan korumak gerek... Sana bunu s‚ylemek istiyorum, duyuyor musun?" "Korumak mı! Avdotya Romanovna'ya ne yapabilir ki o? Ama benden bu istediğin i…in sana teşekk•r ederim Rodya... Koruruz Avdotya Romanovna'yı, koruruz! Nerde oturuyormuş adam?" "Bilmiyorum." "Niye sormadın? Yazık! Neyse, ben ‚ğrenirim!" Raskolnikov bir s•re sustu, sonra: "Sen onu g‚rd•n m•?" diye sordu. "Evet, kendisine iyice dikkat ettim." Raskolnikov diretti: "Sen onu iyice g‚rd•n m•? Apa…ık g‚rd•n m•? " "Evet, kendisini …ok iyi hatırlıyorum. Bin kişi i…inde g‚rsem, …ıkartırım. G‚rd•ğ•m insanların y•zlerini hi… unutmam." Yeniden sustular. Sonra Raskolnikov: "Hımm..." diye s‚ylendi. "Evet, ‚yle bu... Biliyor musun... hep bir hayalmiş gibi geliyor bana bunlar." "Ne demek istediğini pek iyi anlayamadım?" Raskolnikov …arpık bir g•l•msemeyle: "Hani siz hepiniz bana deli diyorsunuz ya", dedi, "bu simdi bana da ‚yle geliyor... Yani ben ger…ekten bir deliyim ve yalnızca bir hayalet g‚rd•m..!" 358 359 "Ne diyorsun sen?" "Kimbilir, belki de delinin biriyim ben ve şu son g•nlerde olup bitenlerin hepsi yalnızca benim hayalimde gecen şeylerdi..." "Eh, Rodya! Yine sinirlerini bozmuşlar senin!.. Neler s‚yledi o adam sana, ni…in aramış seni?" - Raskolnikov karşılık vermedi. Razumihin bir dakika kadar d•ş•nd•kten sonra: "Dinle", dedi, "şimdi sana raporumu veriyorum. Sana uğradım, uyuyordun. †ğle yemeğinden sonra Porfiri'ye gittim. Zamyotov yine oradaydı. Bir şeyler s‚ylemeye yeltendim, ama olmadı, bir t•rl• istediğim gibi konuşamadım. Hi…bir şey anlamıyorlar, anlayamıyorlar ve utanıp sıkılmıyorlar. Porfiri'yi pencere kenarına …ekip bir şeyler s‚ylemeye başladım, ama yine istediğim gibi olmadı: o bir yana bakıyor, ben başka bir yana... Sonunda yumruğumu suratına dayayıp, o suratı akrabaca dağıtacağımı s‚yledim. Y•z•me baktı, hi…bir şey s‚ylemedi. Tukurdum ve …ıktım, hepsi bu kadar. ˆok aptalcaydı. Zamyotov'la tek kelime bile


konuşmadım. Her şeyi berbat ettiğimi d•ş•n•yordum ki, merdivenlerden inerken aklıma gelen bir d•ş•nce beni sevindirdi: ne diye telaşlanıp duruyoruz biz seninle? Senin i…in bir tehlike ya da buna benzer bir şey s‚zkonusu olsa, hadi neyse! Sana ne her şeyden! Ne ilgin var senin olup bitenlerle? Tukur gitsin y•zlerine; daha sonra biz onlara g•leceğiz... Ben senin yerinde olsam onlara birtakım yalanlar uydururdum. Daha sonra, g‚receksin, nasıl utanacaklar! Tukur gitsin! İlerde vuracağız kendilerine, şimdilik g•l•p ge…elim!" Raskolnikov: 'Evet, herhalde!' dedi. İ…inden de, 'Peki yarın ne diyeceksin adama?' diye d•ş•nd•. Tuhaf şey, şu ana kadar, '†ğrendiğinde Razumihin ne d•ş•necek acaba?' d•ş•ncesi hi… aklına gelmemişti. Bunu d•ş•n•nce, g‚zlerini dikip arkadaşına baktı. Razu-ınihin'm, Porfiri'yi ziyaretiyle ilgili anlattıkları …ok az ilgisini …ekmişti: ne …ok şey ‚nemini yitirmişti birdenbire ve ne …ok yeni ve ‚nemli şey ortaya …ıkmıştı!.. 360 Koridorda Lujin'le karşılaştılar: saat tam sekizde gelmişti, kadınların odasını arıyordu. İ…eri birlikte girdiler. Ne birbirlerine bakmışlar, ne selamlaşmışlardı. Delikanlılar ‚nden y•r•m•şler, Pyotr Petrovi… incelik gereği paltosunu …ıkarmak i…in girişte biraz oyalanmıştı. Pulheriya Aleksandrovna hemen kapıya, onu karşılamaya koştu. D•nya ağabeyisiyle selamlaştı. Pyotr Petrovi… i…eri girdi, kibarca ama aşırı bir ciddiyetle hanımları selamladı. Bakışlarında bir şaşkınlık ve hŠlŠ kendini to-parlayamamışlık seziliyordu. Pulheriya Aleksandrovna da şaşırmış, utanmış gibiydi. Konuklarını …abucak •zerinde semaver kaynayan yuvarlak bir masanın …evresine aldı. D•nya ve Lujin masanın iki ucuna karşılıklı oturmuşlardı. Razumihin ve Ras-kolnikov'sa, Pulheriya Aleksandrovna'nın karşısında yer almışlardı: Razumihin, Lujin'e, Raskolnikov'sa kız kardeşine yakındı. Bir an kimse konuşmadı. Pyotr Petrovi…, yavaş hareketlerle cebinden patiska bir mendil …ıkardı, ortalığa bir esans kokusu yayıldı. İyiy•rekli, ama hakkı yenmiş, bunun i…in de karşısında-kilerden kesinlikle a…ıklama istemeye kararlı bir havayla burnunu sildi. Daha i…eri girdiğinde paltosunu …ıkarmadan …ekip gitmek ve buyruklarını dinlemeyen şu iki kadına ağır bir ceza vererek bir anda akıllarını baslarına getirmek d•ş•ncesi gelmişti aklına. Ama cesaret edemedi buna. †te yandan bilinmezlikleri sevmeyen bir adamdı, burada da a…ıklanması gerekli bir nokta vardı: Buyrukları nasıl b‚ylesine a…ık…a …iğnenebilmişti? Demek ki bir şeyler olmuştu. Cezayı nasıl olsa verirdi, bu kendi elinde olan bir şeydi. Onun i…in şimdi neler olup bittiğini ‚ğrenmesi daha iyi olacaktı. Pulheriya Aleksandrovna'ya d‚nerek resmi bir tavırla: "Umarım yolculuğunuz iyi ge…miştir?" dedi. "Tanrıya ş•k•r, Pyotr Petrovi…." "ˆok sevindim, Avdotya Romanovna da yorulmadılar ya." "Ben gen… ve g•…l•y•m" dedi D•nya, "yorulmam... Ama annem i…in olduk…a ağır bir yolculuktu." "Ne yaparsınız, ulusal yollarımız …ok uzun, ŽRusya Anacığımız• b•y•k •lke... ˆok istememe karşın d•n gelip sizi karşıla-yamadım. Yine de, umarım, her şey yolunda gitmiştir? " 361 Pulheriya Aleksandrovna değişik bir ses tonuyla: "Ah, hayır Pyotr Petrovi…, d•n doğrusu tam anlamıyla şaşkına d‚nd•k" dedi. "Allahtan Dmitriy Prokofi… yardımımıza geldi. Yoksa perişan olurduk." Sonra Razumihin'i Lujin'e tanıttı: "İşte kendisi, Dmitriy Prokofi… Razumihin..." Lujin Razumihin'e yan g‚zle bakarak: "D•n bu şerefe kavuşmuştum..." diye mırıldandı ve kaşlarını …atıp sustu. Pyotr Petrovi…, topluluk i…inde nazik g‚r•nen, ‚zellikle de nazik olma iddiasında olan insanlardandı; b‚yleleri bulundukları topluluk i…inde kendilerine uygun olmayan en ufak bir


aykırı durum karşısında ellerindeki b•t•n olanakları kaybederler ve bulundukları yeri şenlendiren bir insan olmaktan …ıkıp, boş bir un …uvalına d‚nerler. Yine kimseden ses …ıkmıyordu: Raskolnikov ısrarla susuyor, Avdotya Romanovna zamanından ‚nce konuşmak istemiyordu; Razumihin'inse zaten s‚yleyeceği bir şeyi yoktu. Bu y•zden yine telaşlanan Pulheriya Aleksandrovna her zamanki yola başvurdu: "Marfa Petrovna ‚lm•ş, duydunuz mu?" "Tabi duydum. Hemen ‚ğrendim bunu; hatta Arkadiy İva-novi… Svidrigaylov'un, karısını toprağa verir vermez apar topar buraya, Petersburg'a hareket ettiğini size haber vermeye geldim. En azından, g•venilir kaynaklardan aldığım bilgi b‚yle." Dune…ka telaslanmıştı: "Petersburg'a mı? Buraya yani?" diye sordu, sonra annesiyle bakıştılar. "Evet, buraya. Apar topar gelişine bakılırsa, ge…mişte olup bitenler de dikkate alındığında, bu ziyaretin ama…sız olmadığı kendiliğinden anlaşılır." "Aman Tanrım!" diye bağırdı Pulheriya Aleksandrovna. "Dunyacığımı burada da mı rahat bırakmayacak?" "Bana kalırsa telaşlanmanızı gerektirecek bir durum yok: ne sizin, ne de Avdotya Romanovna'nın. Kuşkusuz, onunla s‚yle ya da b‚yle herhangi bir ilişki kurma konusunda sizin istekli olmamanız koşuluyla. Bana gelince, g‚z•m •zerinde olacaktır, su anda da nerede kaldığını araştırıyorum..." "Ah, Pyotr Petrovi…, şu anda beni nasıl korkuttuğunuzu bilemezsiniz! Ben kendisini topu topu iki kez g‚rd•m, ama bana korkun… bir adam olarak g‚r•nm•şt•, korkun…! Rahmetli Marfa Petrovna'nın ‚l•m• de onun y•z•nden oldu, eminim." "Bu konuda kesin bir yargıda bulunamayız. Elimde doğruluğu su g‚t•rmez bilgiler var. ˆeşitli aşağılamalarıyla manevi y‚nden kadının ‚l•m•n• hızlandırmış olabilir. Hal ve davranışları, huyu, karakteri konusunda sizin d•ş•ncenize katılıyorum. Şu anda zengin olup olmadığını, Marfa Petrovna'nın kendisine, herhangi bir şey bırakıp bırakmadığını bilmiyorum; en kısa zamanda bana bu konuda bilgi ulaştırılacaktır. Ama burada, Petersburg'da eğer elinde birka… kuruş varsa, hemen eski yaşamına başlayacağı kuskusuzdur. Kendi gibi ayıp ve ahlaksızlık …amuruna g‚m•lm•ş insanların en k‚t•s•d•r Svidrigaylov. B‚yle bir adamı sevmek mutsuzluğunu yaşayan ve onu bor…larından kurtaran Marfa Petrovna'nın, sekiz yıl ‚nce onu bir başka beladan daha kurtardığını kabul etmek i…in elimde ‚nemli birtakım tutanaklar var: yalnızca karısının …abaları ve ‚zverisiyle, bir cinayet davası, -canavarca, fantastik bir cinayet- daha başından ‚nlenmiş, b‚ylece Svidrigaylov Sibirya'ya d•şmekten kurtulmuştur. Bilmek isterseniz, bu, işte b‚yle bir adamdır." "Aman Tanrım!" diye bağırdı Pulheriya Aleksandrovna. Raskolnikov dikkatle dinliyordu. D•nya, sert, etkileyici bir sesle: "Bu konuda elinizde ‚nemli birtakım tutamaklar olduğu doğru mu?" diye sordu. "Rahmetli Marfa Petrovna'nın bana bir giz olarak anlattığı şeylerdir bu s‚ylediklerim. Belirtmem gerekir ki, bu konu hukuksal y‚nden t•m•yle karanlık durumdadır. Bir zamanlar burada Resslich adında yabancı bir kadın yaşıyormuş, (simdi de buralardaymıs bu kadın sanırsam), ufak tefek faiz işleri ve başka işlerle uğraşırmış. İşte bu Resslich'le bay Svidrigaylov arasında uzun s•redir son derece yakın ve gizli bir ilişki varmış. Uzak akrabalarından birinin kızı, sanırsam yeğeni, Resslich'in yanında 362 363 kalırmış; onbeş, hatta ond‚rt yasında, sağır bir kızcağızmış bu; Resslich bu kızdan nefret edermiş, yediği bir lokma ekmeği durmadan başına kakar ve hatta acımasızca d‚vermis. Bir g•n kızcağızı tavan arasında asılı bulmuşlar. Olayın intihar olduğuna karar verilmiş ve bu t•r


islerde izlenen genel birtakım formalitelerden sonra dosya kapatılmış. Ancak daha sonra bir ihbar yapılmış. Kızın... Svidrigaylov'un tecav•z•ne uğradığına ilişkin. Ger…i işin burası da olduk…a karanlık, …•nk• ihbarı yapan da bir başka Alman kadın, k‚t• ş‚hretli, g•venilmez biri. Sonu…ta Marfa Petrovna'nın …abaları ve parası sayesinde ihbardan bir şey …ıkmadı, her şey dedikodu sınırlarında kaldı. Ancak …ok anlamlı bir dedikoduydu bu. Siz de, Avdotya Romanovna, altı yıl ‚nce, toprak k‚leliği hukuku daha kaldırılmamışken, Filip adında işkenceyle ‚ld•r•lm•ş bir adamın ‚yk•s•n• duymuşsunuzdur herhalde..?" "Benim duyduğum, Filip'in kendini asarak ‚ld•ğ•yd•." "Doğru, ama onu bu istemediği ‚l•me zorlayan daha doğrusu itekleyen şey, bay Svidrigaylov'un ardı kesilmeyen baskı ve işkenceleriydi." "Benim bildiğim b‚yle değil" dedi D•nya soğuk bir tavırla. "Benim bu Filip •zerine duyduğum şeyler olduk…a tuhaf: s‚ylediklerine g‚re bir hipokondriyakmış bu Filip, bir t•r ev filozofu... Herkes aşırı okumaktan beyninin sulandığını s‚yletmiş; o da zaten bay Svidrigaylov'un işkenceleri y•z•nden değil, daha …ok bu alaylar y•z•nden kendini asmış. Bay Svidrigaylov …iftlik halkına, benim orada bulunduğum sıralarda …ok iyi davranırdı. ˆiftliktekiler de, onu Filip'in ‚l•m•nden su…lu bulmakla birlikte, yine de severlerdi." Lujin'in ağzı anlamlı bir g•l•msemeyle …arpıldı: "Bakıyorum da Svidrigaylov'u haklı …ıkarmaya …alışıyorsunuz Avdotya Romanovna! Ger…ekten de …ok kurnaz ve hele kadınların g‚nl•n• …elmede …ok usta bir adamdır; tuhaf bir bi…imde ‚len Marfa Petrovna, bu durumun i…ler acısı ‚rneğidir. Ben yalnızca bu adamın ilerdeki olası birtakım girişimlerine karşı sizi ve annenizi uyarmak istemiştim. Bence bu adam yine bor… y•364 z•nden hapise d•şecektir. Buna kesinlikle inanıyorum. Marfa Petrovna …ocukları d•ş•nerek ona bir şeyler bağışlamak niyetinde değildi, ama yine de bir şeyler bıraktıysa eğer, bu …ok k•…•k bir miktardır ve onun gibi yasam s•ren birine bir yıl bile yetmez." "Pyotr Petrovi…" dedi D•nya, "l•tfen şu Svidrigaylov konusunu kapayalım, canımı sıkıyor." Raskolnikov birden suskunluğunu bozdu ve ilk kez konuşarak: "Az ‚nce bendeydi bu Svidrigaylov" dedi. Her yandan şaşkınlık sesleri y•kseldi, herkes ona baktı. Pyotr Petrovi… bile heyecanlanmıştı. "Yarım saat kadar ‚nce ben uyurken odama girmiş, beni uyandırdı, kendisini tanıttı. Konuşurken epey senlibenli ve neşeliydi; kendisiyle dost olacağımı umuyormuş, kesinlikle inanı-yormus buna. Seninle g‚r•şme konusunda …ok ısrarlı, D•nya! Bu g‚r•şme i…in benim yardımcı olmamı rica etti. Sana bir ‚nerisi var, bunu bana da s‚yledi. Ayrıca Marfa Petrovna'nın, ‚l•m•nden bir hafta ‚nce vasiyetnamesiyle sana da •… bin ruble bıraktığını bildirdi. Bu parayı …ok kısa s•re sonra alabilirmişsin." "Allah razı olsun!" diye bağırdı. Pulheriya Aleksandrovna, ha… …ıkardı. "Dua et onun i…in, D•nya, dua et!" "Evet, bu doğru!" s‚zleri d‚k•ld• Lujin'in ağzından. "Ee, sonra?"- diye sabırsızlandı D•nya. "Sonra, kendisinin zengin olmadığını, b•t•n …iftliğin, su anda teyzelerinin yanında kalan …ocuklara kaldığım s‚yledi. Bana yakın bir yerde oda tutmuş kendisi, ama neresi, bilmiyorum, sormadım..." Pulheriya Aleksandrovna korku i…inde: . "Peki ‚nerisi neymiş Dunya'ya?" diye sordu."Sana s‚yledi mı? "Evet, s‚yledi." "Neymiş?" "Sonra s‚ylerim." Raskolnikov sustu, …ayını i…meye koyuldu. 365 Pyotr Petrovi… saatini …ıkarıp baktı:


"Bir işim var, gitmem gerek..." Sonra bozulmuş bir y•zle iskemlesinden kalkmaya davranarak ekledi: "B‚ylece size engel de olmamış olurum..." "Kalın Pyotr Petrovi…," dedi D•nya. "Bu akşamı bizimle ge…irmek niyetiyle gelmiştiniz. Kaldı ki, anneme bazı a…ıklamalarda bulunmak istediğinizi yazmıştınız." Lujin g‚sterişli bir tavırla yerine otururken: "ˆok haklısınız Avdotya Romanovna", dedi, şapkasını hep elinde tutuyordu. "Ger…ekten de hem sizinle, hem de saygıdeğer annenizle •stelik de …ok ‚nemli birtakım konularda g‚r•şmek istiyordum. Kardeşiniz nasıl bay Svidrigaylov'a ait bazı ‚nerileri benim yanımda a…ıklayamıyorsa, ben de.:, başkalarının yanında son derece ‚nemli bazı konuları g‚r•şmek istemiyorum... G‚-r•semem. †te yandan, •zerinde ısrarla durduğum …ok ‚nemli ricam da yerine getirilmemiştir..." Lujin sanki acı duyuyormus gibi y•z•n• buruşturdu ve g‚sterişli bir tavırla sustu. "Kardeşimin bu toplantıda bulunmaması ricanız, benim ayak diremem nedeniyle yerine getirilmemiştir. Mektubunuzda kardeşimin sizi aşağıladığını yazıyordunuz. Bana kalırsa bu konu hemen a…ıklığa kavuşmalı ve siz barışmalısınız. Rodya sizi ger…ekten asağıladıysa, sizden ‚z•r dilemelidir ve dileyecektir." Bu s‚zlerden cesaretlenen Pyotr Petrovi…: "†yle bazı aşağılamalar vardır ki Avdotya Romanovna", dedi, "insan ne kadar isterse istesin, unutması olanaksızdır. Her şeyin, ge…ilmesi tehlikeli olan bir sınırı vardır, bu sınır bir aşıldı mı, artık geriye d‚n•ş yoktur." D•nya sabırsızlıkla onun s‚z•n• keserek: "Size s‚ylemek istediğim yalnızca bu değildi Pyotr Petrovi…", dedi. "Beni l•tfen iyi anlayın: bizim b•t•n geleceğimiz bu sorunun bir an ‚nce …‚z•mlenip …‚z•mlenmeyeceğine bağlıdır. Size hemen s‚yleyeyim ki, ben bu soruna başka t•rl• yaklaşamam. Ve.siz eğer bana bir par…a değer veriyorsanız, g•… de olsa bu hikaye hemen bug•n …‚z•me kavuşmalıdır. Bir kez daha tekrarlıyorum: Rodya su…lu ise sizden ‚z•r dileyecektir." 366 Gitgide sinirlenmekte olan Lujin: "Sorunu bu şekilde koymanız beni şaşırttı Avdotya Romanovna", dedi. "Size değer verir, hatta ne bileyim, size tapabilirim, ama ailenizden birisi hoşuma gitmeyebilir. Sizinle evlenmeyi bir mutluk sayarım, ama bununla bağdaşmayacak birtakım y•k•ml•l•kleri •stlenmeyi..." D•nya duygulu bir sesle onun s‚z•n• keserek: "Ah, bırakın bu alınganlıkları Pyotr Petrovi…", dedi. "sizi hep g‚rd•ğ•m ve g‚rmek istediğim gibi akıllı ve soylu olunuz. Size y•ce bir s‚z verdim: nişanlınızın!. Bu işte bana g•venin ve vereceğim kararda t•m•yle yansız olacağıma inanın. Şu anda •stlendiğim yargıcılık rol•, sizin i…in olduğu gibi, kardeşim i…in de bir s•rprizdir. Mektubunuzu aldıktan sonra, kendisinden ne olursa olsun buraya gelmesini istediğimde, niyetimden hi… haberi yoktu. Barışmamanız durumunda ikinizden birini, ya sizi, ya onu se…mek zorunda kalacağımı anlayınız. Hem onun, hem de sizin y‚n•n•zden sorun b‚yle bir hal almıştır. Se…imimde yanılmak istemiyorum ve yanılmamalıyım. Sizin i…in kardeşimle, kardeşim i…inse sizinle ilişkimi kesmek durumundayım. Onun y‚n•nden, ger…ekten kardeşim olup olmadığını, sizin y‚-n•n•zdense, bana değer verip vermediğinizi, bana ger…ek bir koca olup olmayacağınızı anlamak istiyorum ve bunu anlayacağım." Lujin y•z•n• buruşturarak: "Doğrusu s‚zlerinizi …ok manidar buldum Avdotya Romanovna", dedi, "hatta sizinle kurmaktan onur duyduğum ilişkimiz g‚z‚n•ne alındığında, aşağılayıcı. Beni şu,., k•stah gen…le karşılaştırıp; aynı kefeye koymakla doğrusu aşağılamış oldunuz, ama bu bir yana, deminki s‚zlerinizle, bana verdiğiniz s‚z• …iğneme olanağı da yaratmış oluyorsunuz. Diyorsunuz ki: 'Ya siz, ya o?' B‚ylece bana ne kadar az değer verdiğinizi g‚steriyorsunuz...


Aramızdaki ilişki ve •stlendiğimiz sorumluluklar karsısında ben b‚yle bir şeye izin veremem." "Nasıl?" diye parladı D•nya. "Sizi, hayatımda en değer ver-iiğim şeylerle, bug•ne kadar b•t•n hayatımı oluşturan şeylerle 367 bir tutuyorum da, siz yine de size az değer verdiğimi s‚yleyip alınıyorsunuz ha?" Raskolnikov sessiz, alaylı g•l•msedi; Razumihin tiksintiyle y•z•n• buruşturdu; Pyotr Petrovi…'e gelince, Dunya'run itirazına aldırış etmemiş, sanki hoşuna gidiyormuş gibi, gitgide daha katlanılmaz, daha sinirli olmaya başlamıştı. Bilgece ‚ğ•t veriyormuş gibi: "İnsanın gelecekteki yasam arkadaşına, kocasına duyduğu sevgi, kardeşine duyduğu sevgiden daha y•ce olmalıdır", dedi. "Hem ben ne olursa, olsun, onunla aynı kefeye konulmam... Her ne kadar demin kardeşinizin yanında a…ıklamalarda bulunmayacağımı ısrarla belirttiysem de, benim i…in son derece ‚nemli ve •z•c• bir konuyu a…ıklığa kavuşturması i…in saygıdeğer annenize seslenmek niyetindeyim. D•n oğlunuz -Pulheriya Alek-sandrovna'ya d‚nm•şt•-, bay Rassudkin'in yanında (Razumi-hin'e d‚n•p nazik bir selam, verdi: B‚yle miydi adınız...? †z•r dilerim, unutmuşum...) benim bazı d•ş•ncelerimi a…mış ve hayatın her urlu nimetine doymuş zengin bir kızla evlenmektense, hayatın her t•rl• acısını …ekmiş yoksul bir kızla evlenmenin, hem karı-koca ilişkileri y‚n•nden, hem de genel olarak ahlaki y‚nden daha doğru olacağını belirtmiştim. Oğlunuz, s‚zlerimin anlamını bilebile …arpıtıp beni k‚t• niyetli olmakla su…ladı ve bence bunu yaparken de sizden aldığı mektuba dayanıyordu: Şimdi siz, sayın Pulheriya Aleksandrovna, beni bunun tersine inandırmak olanağını bulabilirseniz, doğrusu …ok…a rahatlamış olacağım. Rodion Romanovi…'e yazdığınız mektupta acaba benim s‚zlerimi hangi deyimlerle dile getirmiştiniz?" "Hatırlamıyorum", dedi Pulheriya Aleksandrovna; şaşırmıştı, "s‚zlerinizi nasıl anladıysam, ‚yle aktarmısımdır. Rodya'nın bunlardan size nasıl s‚zettiğini bilemem, belki biraz abartmıştır." "Siz onu etkilememiş olsaydınız, o abartmazdı." Pulheriya Aleksandrovna başını dikerek: "Pyotr Petrovi…", dedi, "şu anda burada bulunuyor olmamız, D•nyanın da, benim de s‚zlerinizi k‚t• anlamda yorumlama-dığımızın en a…ık kanıtıdır." D•nya, Pulheriya Aleksandrovna'yı destekleyerek: "ˆok doğru anneciğim!" dedi. Lujin alınmıştı: "Yani burada da ben mi su…luyum?" Pulheriya Aleksandrovna cesaretlenerek: "Bakın, Pyotr Petrovi…", dedi, "siz hep .Rodion'u su…luyorsunuz, ama ge…en g•nk• mektubunuzda onunla ilgili doğru olmayan şeyler yazmışsınız." "Doğru olmayan şeyler yazdığımı hatırlamıyorum." Raskolnikov d‚n•p Lujin'e bakmadan sert bir sesle: "Benim", dedi, "d•n paralarımı, arabanın altında kalarak ezilen memurun dul karısına değil de ki doğrusu budur, d•ne kadar y•z•n• bile g‚rmediğim kızına verdiğimi yazmışsınız. Bunu benim ailemle aramı a…mak i…in b‚yle yazdınız; kendisini hi… tanımadığınız kız hakkında iğren… birtakım s‚zler etmenizin nedeni de yine bu. B•t•n bunlar dedikodu ve al…aklıktır." Lujin ‚fkeden titreyerek: • "Bağışlayın ama efendim", dedi, "mektubumda sizden s‚zet-mem, t•m•yle kız kardeşinizin ve annenizin isteği •zerinedir: benden sizi nasıl bulduğumu, •zerimde nasıl bir izlenim bıraktığınızı yazmamı rica etmişlerdi. Mektupta s‚z•n• ettiklerime gelince, orada doğru olmayan tek satır bile bulamazsınız. Yani siz b•t•n paranızı o aileye vermediniz mi? Ve o mutsuz aile i…inde şerefsiz kişiler de yok mu?" "Bence siz b•t•n •st•nl•klerinizle o mutsuz kızın ser…e parmağı bile olamazsınız."


"O zaman siz onu annenizle kız kardeşinizin …evresine sokma cesaretini de g‚stereceksiniz?" "Bilmek istiyorsanız, s‚yleyeyim: ben bunu yaptım bile. Bug•n annemle Dunya'nın yanma oturttum onu." Pulheriya Aleksandrovna: "Rodya!" diye bağırdı. , D•nya kıpkırmızı oldu; Razumihin kaşlarını …attı. Lujin alaylı g•l•mseyerek: "G‚r•yorsunuz değil mi Avdotya Romanovna", dedi. "B‚yle bir durumda anlaşmadan, barıştan s‚zed•ebilir mi? Umarım 368 369 artık sorun t•m•yle aydınlanmış ve kapanmıştır. Şimdi, sizin ailece g‚r•şmenizin tadını ka…ırmamak ve birbirinize gizlerinizi a…manıza daha fazla engel olmamak i…in gidiyorum (Sandalyesinden kalkıp şapkasını aldı). Ancak gitmeden †nce son bir nokta olarak sunu da belirtmek cesaretini g‚stereceğim: bundan b‚yle bu t•r buluşmalara ve uzlaşma toplantılarına beni katmayacağınızı umarım. Bunu ‚zellikle sizden rica edeceğim, saygıdeğer Pulheriya Aleksandrovna, …•nk• bu mektubumu size yazmıştım, bir başkasına değil." Lujin'in bu s‚zleri Pulheriya Aleksandrovna'nın g•c•ne gitmişti: "Bizi b•t•n•yle buyruğunuz altına almak ister gibisiniz Pyotr Petrovi…", dedi. "D•nya size arzunuzun yerine getirilmeyişinin nedenlerini a…ıkladı: ˆok iyi niyetleri vardı Dunya'nın. Sonra, siz bana buyruk verir gibi yazıyorsunuz. Yoksa sizin her arzunuzu buyruk saymamız mı gerekiyor? Oysa ben bunun tam tersi bir davranış i…inde olmanız gerektiğini s‚yleyeceğim: bize karşı daha kibar, daha hoşg‚r•l• olmalısınız; …•nk• size g•venip her şeyimizi bıraktığımız gibi buraya geldik. B‚ylece, demek oluyor ki, ek bir …aba g‚stermenize gerek yok, biz zaten sizin elinizde-yiz." "Bu hi… de doğru değil Pulheriya Aleksandrovna! Hele de Marfa Petrovna'nın size •… bin ruble bıraktığı şu sırada... Kaldı ki, (alaylı alaylı g•l•msedi) bana karşı takındığınız şu tavırlara bakılırsa, bu para tam zamanında …ıkıp geldi!" D•nya sinirli sinirli: "Bu s‚zlerinizden ‚yle anlaşılıyor ki" dedi, "siz ger…ekten de b•t•n hesaplarınızı bizim umarsızlığımız •zerine yapmışsınız." "Ama hi… değilse şu anda b‚yle bir hesap i…inde olamam. †te yandan Arkadiy İvanovi… Svidrigaylov'un, size ulaştırılması i…in ağabeyinizi yetkili kıldığı gizli ‚nerilerinin g‚r•ş•lmesine de engel olmak istemiyorum. Kaldı ki, g‚rebildiğini kadarıyla, bu gizli ‚nerilerin sizin i…in …ok ‚nemli, belki de …ok hoş birtakım anlamlan var." Pulheriya Aleksandrovna: "Aman Tanrım!" diye bağırdı. Razumihin yerinde duramıyordu. "Şimdi de utanmıyor musun kardeşim?" dedi Raskolnikov. "Utanıyorum, Rodya", dedi D•nya. Sonra ‚fkeden y•z• sapsarı, Lujin'e d‚nd•: "Pyotr Petrovi…, defolun!" Pyotr Petrovi… anlaşılan b‚yle bir son beklemiyordu. Kendine, s‚z• ge…erliğine, kurbanlarının umarsızlığına fazla g•venmişti. Olanlara hŠlŠ inanamıyordu. Rengi gitmiş, dudakları titremeye başlamıştı: "Avdotya Romanovna" dedi. "Ben b‚yle bir uğurlamayla şu kapıdan …ıkıp gittim mi bir daha geri d‚nmem. İyi d•ş•n•n! S‚z•m s‚zd•r!" D•nya yerinden fırlayarak: ' "Bu ne k•stahlık!" diye bağırdı. "Sizin d‚nmenizi isteyen kim!" Son ana kadar işin b‚yle bir …‚z•lmeyle sonu…lanacağına inanmayan Lujin, ipin ucunu iyice ka…ırmış gibiydi:


"Nasıl? Demek b‚yle!" diye bağırdı. "Demek b‚yle! Ama Avdotya Romanovna, sizi protesto edebileceğimi biliyor musunuz?" Pulheriya Aleksandrovna heyecanla atılarak: "Nasıl b‚yle konuşabilirsiniz onunla?" diye bağırdı. "Hem nasıl, ne hakla protesto edebilirmissiniz? D•nya gibi bir kızı senin gibi birine vereceğim ha? ˆekin arabanızı, rahat bırakın bizi! B‚yle bir işe girişmekle yanılmışız, herkesten …ok da ben yanılmışım..." †fkeden kudurmuşa d‚nen Lujin: "Ama Pulheriya Aleksandrovna", dedi, "s‚z verip beni bağlamıştınız, şimdiyse bu s‚z•n•zden cayıyorsunuz... Hem... hem ben onca harcama yaptım..." Bu son s‚zleri Lujin'in karakterine ‚ylesine uygundu ki, ‚fkeden ve ‚fkesini bastırma …abasından sapsarı kesilen Raskolnikov, sonunda dayanamadı ve bir kahkaha attı. Pulheriya Aleksandrovna ise iyice …ileden …ıkmıştı: 371 "Harcama mı? Ne harcamasıymıs acaba bu? Sakın bizim sandık i…in yaptığınız harcama olmasın! Bu sandık i…in kond•kt‚r•n sizden beş para almadığını biliyoruz. Aman Tanrım! Demek sizi bağladık ha? Kendinize gelin Pyotr Petrovi…! Biz sizi değil, •stelik de hem elimizi, hem ayağımızı olmak •zere, asıl siz bizi bağladınız." D•nya annesine yalvararak: "Yeter anneciğim, yeter!" dedi. Sonra Lujin'e d‚nd•: "Pyotr Petrovi…, l•tfen gider misiniz?" "Gidiyorum, ama son bir s‚z daha", t•m•yle kendini yitirmiş gibiydi Lujin: "Sizi almaya karar verdiğimde hakkınızdaki dedikoduların b•t•n kenti sardığını anneniz unutmuşa benziyor. Kamuoyuna aldırış etmeyip şeref ve itibarınızı size geri kazandırdıktan sonra bir ‚d•l ummak, hatta minnet duymanızı istemek hakkım değil miydi? Ancak g‚zlerim yeni a…ıldı! Kamuoyunun d•ş•ncesini k•…•msemekle, …ok ama …ok b•y•k gaflette bulunduğumu anlıyorum." Sandalyesinden fırlayan ve d‚v•şe hazırlanan Razumihin: "†l•m•ne mi susamış bu adam!" diye bağırdı. D•nya: "ˆok k‚t• y•rekli, …ok aşağılık bir insansınız!" dedi. Raskolnikov Razumihin'e engel olarak: "Ne bir s‚z, ne bir davranış!" diye bağırdı; sonra Lujin'in yanına gidip y•z•ne y•z•ne yaklaştırarak tane tane: "Defolup gider misiniz!" dedi. "Tek kelime daha s‚ylemeye kalkışmayın, yoksa..." Pyotr Petrovi… ‚fkeden …arpılmış, bembeyaz bir y•zle birka… saniye Raskolnikov'un y•z•ne buktı, sonra d‚n•p …ıktı gitti. Y•reğinde Raskolnikov'a karsı, d•nyada pek az insanın birbirine duyabileceği bir kin ve nefret vardı. Her şeyin, ama her şeyin su…lusu Raskolnikov'du. İşin en ilgin… yanı da, Lujin'in merdivenlerden inerken, belki de her şeyin daha yitirilmemiş olduğunu, hele kadınlarla ilgili durumun "pekŠlŠ" d•zeltilebilir olduğunu d•ş•nmesiydi. 372 III İşin en ‚nemli yanı da, Lujin'in, son ana kadar b‚yle bir sonu beklemiyor olmasıydı. İki yoksul ve savunmasız kadının buyruklarına karsı gelebileceklerini bir olasılık olarak bile aklına getirmediğinden, son ana kadar onlara k•stah…a davranmaya devam etmişti. Onda b‚yle bir inancın yeretmesinin başlıca nedeni, kibirliliği ve kendini beğenmişlik derecesine varan kendine g•veniydi. Hi…ten varolan Pyotr Petrovi… hastalıklı denilebilecek bir bi…imde kendine hayrandı; akıl ve yeteneklerine b•y•k değer verir, bazen, yalnızken, aynada hayranlıkla y•z•n• seyrederdi. Ancak hayatta en sevdiği şey, emeğiyle ve her t•rl• yolla kazandığı paralarıydı: bu paralar kendinden y•ksek olan her şeye ve herkese erişmesini sağlıyordu.


Demin Dunya'ya, hakkında k‚t• dedikoduların yayıldığı bir sırada kendini almaya karar verdiğini hatırlatırken son derece i…tendi, hatta onun bu "kapkara nank‚rl•ğ•" karşısında derin bir ‚fke duymuştu. Ger…ekteyse, Dunya'ya evlenme teklifinde bulunduğunda, Marfa Petrovna'nın herkesin i…inde yalanladığı bu dedikoduların sa…malığına …oktan inanmıştı; Marfa Petrovna'nın yalanlamalarından sonra kasaba halkı da kızın su…suzluğuna inanmış ve olayı unutup gitmişti. O sıralar b•t•n bunları bildiğini şu anda kendisi de yadsıyamazdı. Ama yine de, Dun-ya'yı kendi d•zeyine y•kseltmiş olmasına b•y•k değer veriyor, bunu bir t•r kahramanlık niteliyordu. Şimdi de Dunya'ya bu b•y•k gizini a…arken, kendisinin hayranlık duyduğu bu d•ş•ncelerine, bu yiğit…e davranışına, başkalarının nasıl olup da hayranlık duymadıklarını bir t•rl• anlayamıyordu. O g•n Raskol-nikov'un ziyaretine geldiğinde de, odaya, yaptığı b•y•k iyiliğin meyvelerini toplamaya gelmiş bir velinimet gibi girmiş, …ok tatlı iltifatlar dinlemeye hazırlanmıştı. Şu anda merdivenlerden inerken, doğal olarak, kendini fena halde aşağılanmış, değeri anlaşılmamış bir insan olarak g‚r•yordu. D•nya kendisi i…in d•ped•z vazge…ilmez bir şeydi, ondan vazge…mesi d•ş•n•lemezdi bile. Ne zamandır hep evlilik hayalleri kurardı; ama işte bunca yıldır para biriktirmiş ve beklemisti. Evleneceği kızla ilgili olarak y•reğinin derinlerinde bulunan b•y•k gizine esrikliğe benzer b•y•k bir coşkuyla bağlanmıştı: evleneceği kız d•r•st, yoksul (kesinkes yoksul), …ok gen…, …ok g•zel, soylu, okumuş olacaktı; aynı zamanda hayatta …ok - …ekmiş, •rkek, onun karşısında hep boynu b•k•k olmalıydı bu kız; ona saygı g‚stermeli, yaşadığı s•rece onu kurtarıcısı olarak g‚r•p, ona minnet duymalı, yine ona, ama, yalnızca ona hayran olmalıydı. İşten zaman bulup da dinlenebildiği anlarda, hayalinde bu g‚n•l ayartıcı, bu …ekici konu •zerinde ne sahneler yaratmıştı! işte onca yılın hayali ger…ekleşmek •zereydi. Avdotya Romanovna'nın g•zelliği, k•lt•r• b•y•lemişti kendisini; hele kızcağızın i…inde bulunduğu umarsız durum b•sb•t•n coşturmuştu. Hatta d•şlediğinden de fazlası vardı Dunya'da: kız gururlu, karakterli, erdemliydi; eğitim ve ‚ğretim bakımından kendisinden bile •st•nd• (bunu hissediyordu). İste b‚yle bir yaratık yaptıkları i…in ona derin bir minnet duyacak, hayatı boyunca ‚n•nde kul k‚le olacaktı. Ona gelince, kızın •zerinde sınırsız ve kesin bir egemenlik kuracaktı!.. Sanki bile bileymis…e-sine, bu işten, kısa bir s•re ‚nce uzun uzadıya d•ş•n•p taşınmış ve sonunda yapmakta olduğu işi değiştirip, daha geniş bir iş alanına atılmaya karar vermişti. B‚ylece, nicedir i…in i…in d•şlerini kurup durduğu y•ksek sosyeteye girme olanağına da kavuşmuş olacaktı... Tek kelimeyle, Petersburg'u denemeye karar vermişti. Kadınlar sayesinde "…ok, ama pek …ok" şey kazanabileceğini biliyordu. G•zel, namuslu, k•lt•rl• bir kadının alımlılığı, onun. yolunu şaşılacak derecede g•zelleştirir, onu …ekici kılar, başına bir hŠle ‚rebilirdi... Ve işte şimdi bunların hepsi yıkılıp gidiyordu. Bu ani, bu …ok …irkin kopuş, yıldırımla vurulmuşa d‚nd•rm•şt• onu. Bu k‚t• bir sakaydı. Anlamsız bir şeydi bu! K•…•c•k bir saygısızlıkta bulunmuştu, hatta d•ş•ncelerini bile daha doğru d•r•st s‚yleyememişti, kendini kaptırıvermiş, biraz şaka yapmıştı. Ama nasıl da ciddi olmuştu! Derken!.. Hayır! Yarın, hemen yarın bu işi d•zeltmeli, a…ılan yaraları sarmalıydı. En ‚nemlisi de su kendini beğenmiş, ağzı s•t kokan …ocuğu ortadan: kaldırmalıydı: hersey onun başının altından …ıkmıştı. Birden, hi… elinde olmadan, hastalıklı bir duyguyla Razumihin'! hatırladı... 374 Ama ondan yana hemen yatıştı: "Yok artık, onun gibisiyle de mi bir tutacaktı kendini!" Onun en korktuğu kişi Svidrigaylov'du... Kısacası, daha epey işi vardı... D•nya annesini kucaklayıp ‚perek: "Hayır, b•t•n su… bende!" diyordu. "Paralarına tamah ettim, ama yemin ederim kardeşim, onun b‚ylesine aşağılık bir insan olduğunu bilmiyordum. Daha ‚nce g‚rebilseydim bunun hi…bir şeyine tamah etmezdim. Beni su…lama kardeşim!" Pulheriya Aleksandrovna durmadan: "Verilmiş sadakamız varmış!" diye tekrarlayıp duruyordu. Ama olup bitenlerin hŠlŠ farkında değil gibiydi, bilin…sizce tekrarlayıp duruyordu, aynı s‚zleri.


Hepsi neşelenmiş, hatta beş dakika sonra kahkahalarla g•lmeye başlamışlardı. Yalnız D•nya arada bir olup bitenleri hatırlayınca sapsarı kesiliyor, kaşlarını …atıyordu. Pulheriya Aleksandrovna b‚yle bir olaya sevinebileceğim hayal bile edemezdi; Lujin'le bozuşma, daha bu sabah bile korkun… bir yıkım gibi geliyordu ona. Razumihin'e gelince, sevincinden i…i i…ine sığmıyordu. Ama sevincini t•m•yle a…ığa vuramıyordu daha; sıtmaya tutulmuş gibi tirtir titriyordu; sanki seksen kiloluk bir ağırlık kalkmıştı y•reğinin •zerinden. Artık b•t•n hayatını onlara verebilir, hayatı boyunca .onlara hizmet edebilirdi... Az şey miydi bu! Aslında kendi hayallerinden bile korkuyor, kafasından gelecekle ilgili d•ş•nceleri uzaklaştırıyordu. Bir tek Raskolnikov, kaşlarını …atmış, dalgın oturuyor ve hi… konuşmuyordu. Lujin'le ilişkilerin koparılması i…in en …ok direten o olmasına karşın, olanlara karşı su anda en az ilgi duyan da oydu. D•nya elinde olmadan onun hŠlŠ kendisine kızgın olduğunu d•ş•n•yor, Pulheriya Aleksandrovna ise ona …ekine …ekine arada bir g‚z atıyordu. D•nya ona doğru yaklaşarak: "Svidrigaylov sana ne s‚yledi?" diye sordu. "Ya, evet evet!" diye bağırdı Pulheriya Aleksandrovna. Raskolnikov başını kaldırdı: "Sana ne olursa olsun bir on bin ruble vermek ve benim yanımda seni bir kez g‚rmek istiyor," 375 "G‚rmek mi! D•nyada olmaz!" diye bağırdı Pulheriya Alek-sandrovna. "Hem ne cesaretle para verme ‚nerisinde bulunabiliyor?" Sonra Raskolnikov (olduk…a ilgisiz bir tavırla) Svidrigay-lov'la konuşmalarını aktardı. Yalnız gereksiz birtakım ayrıntılara girmemek ve hi… hoşlanmadığı birtakım konuların a…ılmasını ‚nlemek i…in Marfa P.etrovna'nın hayaletinin Svidrigaylov'u ziyaretiyle ilgili b‚l•mleri atladı. "Sen ne dedin ona peki?" diye sordu D•nya. "†nce isteğini sana iletmeyeceğimi s‚yledim. O zaman, her yola başvurup seni kendisinin rahatsız etmek zorunda kalacağını s‚yledi. Sana olan tutkusunun delilik olduğunu, su anda sana karsı hi…bir şey duymadığını s‚yledi... Lujin'le evlenmene de karşı... Aslında s‚zleri olduk…a dolamba…lıydı." "Peki sen ne anlam veriyorsun bu duruma Rodya? Adamın niyeti ne olabilir?" "İtiraf ederim, hi…bir şey anlamıyorum. Hem on bin ruble ‚neriyor, hem zengin olmadığını s‚yl•yor. Bir yerlere gideceğinden s‚zediyor, ardından bu s‚ylediğini unutuyor. Derken birdenbire evlenmek istediğinden, kendisine hatta kız bile bulduklarından s‚zediyor... Kuşkusuz bir amacı var, kafasından bir şeyler ge…iyor ve b•y•k olasılıkla da bunlar iyi şeyler değil... Ancak, seninle ilgili k‚t• birtakım niyetleri olsa, konuya b‚ylesine aptalca yaklaşmasını d•ş•nmek de tuhaf. Doğal olarak ben senin adına bu para ‚nerisini kesinlikle geri …evirdim. Kısaca adam bana olduk…a tuhaf g‚r•nd•... Hatta... biraz da deli gibi geldi. Ancak yanılıyor da olabilirim. Belki b•t•n bunlar aldatmacadır. Marfa Petrovna'nın ‚l•m• sanırım onu epey etkilemiş." "Allah rahmet eylesin!" dedi Pulheriya Aleksandrovna. "Hayatım boyunca duacısı olacağım! D•ş•nsene Dunyacığım, su •… bin ruble olmasaydı ne yapardık şimdi? Sanki g‚kten d•şt• bu para ‚n•m•ze! Ah, Rodya sabahleyin topu topu •… ruble bir şey kalmıştı cebimizde ve kendisi akıl edip de verene kadar su adamdan birşey istememek i…in Dunya'yla saatlerimizi rehine koymayı d•ş•nm•şt•k." Svidrigaylov'un ‚nerisi Dunya'yı …ok şaşırtmışa benziyordu. S•rekli d•ş•n•yor, nerdeyse titreyerek: "Besbelli korkun… bir şeyler tasarlıyor!" diye s‚yleniyordu. Onun bu korkusu Raskolnikov'un dikkatini …ekmişti: "Sanırım onu birka… kez daha g‚rmem gerekecek" dedi Dun- ya'ya. Razumihin coşkuyla:


"İzleyeceğiz onu!" diye bağırdı. "Ben onu izleyip bulacağım! G‚z•m• ayırmayacağım •zerinden! Rodya bana izin verdi. De- min kendisi s‚yledi: 'Kız kardeşimi koru' dedi. Siz de izin veri-yor musunuz Avdotya Romanovna?" D•nya g•l•mseyerek ona elini uzattı, ama y•z•ndeki kaygı izleri yok olmamıştı. Pulheriya Aleksandrovna kızına …ekine …e- kine bakıyordu; •… bin ruble onu yatıştırmış gibiydi. Onbeş dakika kadar sonra canlı bir konuşmanın i…inde bul- dular kendilerini. Raskolnikov bile, konuşmaya katılmamakla birlikte, bir s•re onları dikkatle dinledi. Kendinden ge…en Razu- mihin heyecanlı bir s‚ylev tutturmuştu:' "Ne diye gidecekmissiniz, ne diye? Hem o k•…•k il…ede ne yapacaksınız? En ‚nemlisi, burada hep birlikte olacaksınız; her-biriniz ‚teki i…in gereklisiniz! Hem de nasıl gereklisiniz! Anlayın s‚ylediklerimi! Hi… olmazsa bir s•re daha kalın... Beni de dost olarak aranıza kabul edin! İnanın bana, …ok g•zel bir iş kurabiliriz! Dinleyin, size projemi ayrıntılarıyla a…ıklayayım. Bu sabah, daha b•t•n bunlar olmamışken aklıma gelmişti... Ş‚yle: benim bir dayım var (sizi tanıştırırım; son derece aklı basında, saygıdeğer bir ihtiyarcıktır!), kendisinin birikmiş bin rublesi var, emekli maaşı aldığı i…in bu paraya gereksinimi yok. İki yıldır bu parayı alıp, kendisine y•zde altı faiz vermem, i…in ısrar eder durur. İşin aslı a…ık: Niyeti bana yardım etmek. Ge…en yıl gereksinim duymamıştım, ama bu yıl dayım gelir gelmez kendisinden bu parayı almaya karar verdim. Siz de elinizdeki •… binden binini verirseniz, başlangı… i…in bu bize yeter, ortak oluruz. Peki ne yapacağız bu parayla?" Razumihin projesini ayrıntılarıyla a…ıklamaya koyuldu. Bizdeki kitap…ıların ve yayıncıların, yaptıkları işten nasıl az anla376 377 dıklarını, …•nk• bunların genellikle k‚t• yayıncılar olduklarını, oysa iyi bir yayının pekŠlŠ iyi satıldığını, dahası ‚nemlice para kazandırdığını a…ıkladı. Başkaları hesabına …alıştığı şu son iki yıldır Razumihin hep kitap…ılık •zerine hayaller kuruyordu. Ger…i altı g•n ‚nce, elindeki bir …evirinin yarısıyla bunun avans tutarı olan •… rubleyi almaya kandırabilmek i…in Raskolnikov'a Almaııcadan "şvah*" olduğunu s‚ylemişti, ama bu yalandı ve bunun yalan olduğunu Raskoinikov da biliyordu. ˆ•nk• Razumihin •… Avrupa dilini, hem de fena sayımlayacak ‚l…•de, biliyordu. Razumihin s‚zlerini heyecanla s•rd•r•yordu: "Elimize b‚yle bir olanak ge…mişken ni…in, ni…in ka…ıralım bu fırsatı? Kuşkusuz …ok …alışmamız gerekecek. Ama …alışırız. Siz, Avdotya Romanovna, ben ve Rodion... Bazı yayınlar şimdi …ok iyi para getiriyor! Bu işin temeli, neyi …evireceğini bilmektir. Biz de hem …evireceğiz, hem …evirdiklerimizi yayınlayacağız, hem de ‚ğrenimimize devam edeceğiz. Benim epeyce deneyimim olduğu i…in yararlı olabilirim. İki yıldır yayıncı yayıncı dolaşırım, isin i…y•z•n• b•t•n•yle ‚ğrendim, inanın bana yapılmayacak bir iş değil! Hem ayağımıza kadar gelmiş b‚yle bir fırsatı ne diye tepelim? Bildiğim ‚yle birka… yapıt var ki, …evirtip yayınlamaları i…in yalnız adlarını s‚ylememe her biri i…in y•z ruble verirler... Hele bir tanesi var ki, beş y•z ruble verseler adını gene vermem. Bunlar ‚yle meşe kafalı heriflerdir ki, daha kitabın adını duyar duymaz kuşkuya d•şerler! Basımevi, kŠğıt, satış gibi işleri siz bana bırakın! Bu işlerin b•t•n girdi …ıktısını bilirim! Ş‚yle ufaktan başlar, yavaş yavaş b•y•t•r•z. En azından ekmek paramız …ıkar, koyduğumuzu da y•zdey•z alabiliriz." Dunya'nın g‚zleri parlamıştı. "Bu s‚yledikleriniz …ok hoş şeyler Dmitriy Prokofi…", dedi. Pulheriya Aleksandrovna da: "Ben tabii bu işlerden bir şey anlamıyorum" dedi. "Belki de iyi birtakım işlerdir, ama yine Allah bilir. Yeni başlanılan işin ne olacağı belli olmaz. Kuşkusuz, hi… değilse bir s•re, burada kalmamız zorunlu..."


Aslında da Almanca (Schwach): Zayıf (ˆev.) 378 D‚n•p Rodya'ya baktı. "Sen ne d•ş•n•yorsun kardeşim?" diye sordu D•nya. "Razumihin'in d•ş•ncesi …ok g•zel" dedi Raskoinikov. "Bug•nden b•y•k bir yayınevi olmak hayalleri kurmamak gerekir, ama beş altı kitabın başarıyla yayınlanabileceğine de kuşkum yok. İyi gidecek bir kitap adı da ben biliyorum. Onun bu islerin •stesinden gelip gelemeyeceği konusunda ise hi… kuşkum yok: akıllı adamdır... Neyse, bu konuyu ilerde daha bol bol konuşuruz..." "Yaşa!" diye bağırdı Razumihin. "Bakın: Bu evde aynı adamın bir dairesi daha var. Bu odalarla ilişiği olmayan, ayrı, ‚zel bir daire. ‰stelik m‚bleli... ‰… oda... Kirası da uygun... İlk iş, hemen bu daireyi kiralıyalım. Ben yarın saatlerinizi rehine kor, paralarını getiririm. B‚ylece her şey yoluna girer. En ‚nemlisi, •…•n•z birlikte olacaksınız. Rodya da sizle kalır... Hey, Rodya nereye gidiyorsun?" Pulheriya Aleksadrovna biraz da korka korka: "Gidiyor musun Rodya?" diye sordu. ^ "B‚yle bir anda ha!" diye bağırdı Razumihin. D•nya şaşkınlık ve kuşku dolu bakışlarla bakıyordu kardeşine. Raskoinikov kasketini almış, gitmeye hazırlanıyordu. "Sanki mezara g‚m•yorsunuz beni" dedi tuhaf bir sesle. "Ya da sanki sonsuzcasına ayrılıyoruz..." G•l•ms•yor gibiydi, ama pek de g•l•mseme gibi değildi bu. "Kimbilir, belki de son kez g‚r•ş•yoruzdur!" Elinde olmadan s‚yleyivermisti bu s‚zleri. Yalnızca aklından ge…irmekte olduğu bir d•ş•nceydi bu, oysa işte ağzından kŠ…ı-nvermişti. "Neyin var senin?" diye bağırdı annesi. D•nya da: "Nereye gidiyorsun Rodya?" diye sordu; bir tuhaftı D•nya. "Gitmem gerek" dedi Raskoinikov; ne s‚yleyeceği konusunda kararsız gibiydi, ama sararmış y•z•nde kesin bir kararlılık vardı. 379 "Size s‚ylemek istiyordum... buraya gelirken... size, anneciğim... ve sana, D•nya.,. bir s•re i…in ayrılmamızın daha iyi olacağını s‚ylemek istiyordum... Kendimi iyi hissetmiyorum, hi… sakin değilim... Sonra yine gelirim ben... kendim gelirim... Gelmem olanaklı olduğu zaman. Sizi hi… unutmayacağım, sizi seviyorum... Ama bırakın beni! Beni kendi halime bırakın! TŠ ne zaman karar vermiştim ben buna... Kesin karar vermiştim... Basıma ne gelirse gelsin, ‚lsem bile hatta, yalnız olmak istiyorum. Daha iyisi, siz beni t•mden unutun! Kimseye sormayın, aramayın beni. Gerektiği zaman ben kendim gelirim... Sizi …ağırtırım. Belki de her şey d•zelir!.. Ama su anda, eğer beni seviyorsanız, bırakın yakamı... Yoksa sizden nefret ederim, bunu hissediyorum... Elveda!" "Aman Tanrım!" diye bağırdı Pulheriya Aleksandrovna. Anne de kız da dehşet i…indeydiler. Razumihin de aynı durumdaydı. Pulheriya Aleksandrovna inliyordu "Rodya, Rodyacığım! Barış bizimle, yine eskisi gibi olalım!" . Raskolnikov yavaş…a arkasını d‚nd• ve ağır adımlarla kapıya doğru y•r•d•. D•nya arkasından koşup ona yetişti, ‚fkeden alev alev yanan bakışlarla: "Ağabey! " dedi. "Anneme ne yapıyorsun b‚yle?" Raskolnikov basını g•…l•kle …evirip kız kardeşine baktı, ne s‚yleyeceğini tam bilmiyormuş gibi, yarım ağızla: "Bir şey yok, ben gelirim..." diye mırıldandı ve y•r•d•. "Duygusuz! Bencil!" diye bağırdı D•nya arkasından. Razumihin kızın elini şiddetle sıkıp kulağına heyecanla fısıldadı:


"Hayır, duygusuz değil, bir deli o! Deli! G‚rm•yor musunuz bunu? Ona b‚yle davranmaya devam ederseniz, asıl duygusuz sizsiniz!" Neredeyse yığılıp kalacak durumda olan Pulheriya Alek-sandrovna'ya d‚nerek: "Ben simdi gelirim!" dedi ve koşarak odadan …ıktı. Raskolnikov onu koridorun ucunda bekliyordu: "Biliyordum ardım sıra koşup geleceğini", dedi. "Geri d‚n ve onlarla ol... Yarın da onlarla ol... Hatta hep onlarla ol!... Ben... belki gelebilirim... Olanak bulursam... Elveda!" 380 Ve elini bile uzatmadan d‚n•p y•r•d•. "Nereye gidiyorsun?" diye mırıldandı Razumihin; iyice şaşırmıştı. "Ne olursun? Neyin var? B‚yle şey olur mu hi…...? Raskolnikov bir kez daha durdu. "Son kez s‚yl•yorum: beni kesinlikle arayıp sorma. Sana verecek hi…bir cevabım yok... Evime de gelme! Ben belki buraya gelirim... beni bırak, onları ise bırakma. Ne demek istediğimi anlıyorsun, değil mi?" Koridor karanlıktı; bulundukları yerde bir lŠmba yanıyordu, bir dakika kadar hi…bir şey konuşmadan birbirlerini s•zd•ler. Razumihin hay atı boyunca unutmadı bu anı. Raskolnikov kor gibi yanan g‚zlerini Razumihin'e dikmişti, bu bakışlar her saniye sanki biraz daha g•…lenerek, Razumihin'in ruhuna, bilincine işliyordu. Razumihin birden •rperdi. Aralarında sanki tuhaf bir ge…iş olmuştu... İkisinin de …ok iyi anladığı korkun… bir d•ş•nce, bir ima birden ‚tekine ge…mişti. Razumihin birden ‚l• gibi sarardı. Y•z• allak bullak olan Raskolnikov: "Şimdi anladın mı?" dedi. "Hadi, onlara d‚n!" Ve hızla arkasını d‚n•p …ıktı. Razumihin yanlarına d‚nd•kten sonra o gece Pulheriya Aleksandrovnalar'da neler olduğunu, Razumihin'in onları nasıl : yatıştırdığını, Rodya'nın hasta olduğunu ve kendisine dinlenme olanağı vermeleri gerektiğini onlara nasıl anlattığını, Rodya'nın kesinlikle geri d‚neceğine, kendisinin onları her g•n ziyaret edeceğine, Rodya'nın sinirlerinin …ok ama …ok bozuk olduğuna ve onu daha da sinirlendirmemek gerektiğine, kendisinin onu nasıl bir an bile yalnız bırakmayacağına, nasıl en iyi doktorlar bulup . getireceğine, kons•ltasyonlar yaptıracağına... yeminler ederek onları nasıl inandırmaya …alıştığını burada anlatmayacağım. Şu kadarını s‚yleyeyim ki, o geceden sonra Razumihin onların oğlu ve kardeşi oldu. IV Raskolnikov doğruca Sonya'nın kanaldaki evine gitti. ‰… katlı, eski, yeşil boyalı bir evdi bu. Raskolnikov kapıcıyı bulup 381 terzi Kapernaumov'un nerede oturduğunu sordu. Kapıcının pek de a…ık olmayan tarifine g‚re avluda, k‚şede, dar ve karanlık bir merdivene a…ılan bir kapı bulup i…eri girdi ve ikinci kata …ıktı. Avluya bakan yandaki koridor •zerinde Kapernaumov'un dairesinin kapısını aramak i…in gelişi g•zel y•r•rken, birden •… adım ‚tesinde bir kapı aralandı: Raskolnikov hi… d•ş•nmeden bu kapıya doğru atıldı. ‰rkek bir kadın sesi: "Kim o?" diye sordu. "Benim..." dedi. Raskolnikov. "Size geldim..." Ve i…eri girdi. K•…•c•k bir antreydi burası. Kırık bir sandalyenin •zerinde, eğri bir şamdana dikilmiş bir mum yanıyordu. "Siz misiniz...?" diye bağırdı Sonya; donakalmış gibiydi. Raskolnikov kızın y•z•ne bakmamaya …alışarak: "Odanıza nereden giriliyor? Buradan mı?" diye sordu ve hızla i…eri ge…ti. Bir dakika kadar sonra elinde mumla Sonya da geldi. Mumu bıraktı, Raskolnikov'un ‚n•nde ayakta durdu. ˆok şaşırmıştı, anlatılmaz bir heyecan i…indeydi. Onun bu beklenmedik ziyaretinden m•thiş •rkm•ş gibiydi. Birden solgun y•z•nde kırmızı lekeler u…uştu, hatta g‚zlerinde yaşlar belirdi... Hem acı, hem haz duyuyordu... Raskolnikov hızla d‚n•p masa


başındaki sandalyeye oturdu. Bu arada bir anlık bir bakışla odaya da g‚zat-mak fırsatını bulmuştu. ˆok b•y•k, ama tavanı son derece al…ak bir odaydı burası; Kapernaumov'ların kiraya verdikleri biricik odaydı; sol yandaki duvarda bulunan kapalı kapıdan onlara giriliyordu. Karşı yandaki, sağdaki duvarda da bir kapı vardı, her zaman kapalı duran bu kapıdan da, ayrı bir numara taşıyan bitişik daireye giriliyordu. Sonya'nırı tıpkı bir ambara benzeyen odası …arpık bir eşkenar d‚rtgen bi…imindeydi ve bu durum odaya …irkin bir g‚r•n•ş veriyordu. Kanala bakan •… pencereli duvar, odayı …aprazlamasına kesiyor gibiydi. Bu nedenle k‚şelerden biri …ok sivriydi ve ‚ylesine derinlerde bir yerlerde yitip gitmişti ki, odayı aydınlatan cılız ışıkta orada neler bulunduğunu se…mek bile olanaksızdı. †b•r k‚seye ise k‚se bile denemezdi, o kadar a…ık ve belirsizdi. Bu kocaman odada eşya olarak hemen hi…bir şey yoktu. Sağdaki 382 k‚şede bir karyola vardı, onun hemen yanında, kapıya yakın, bir iskemle duruyordu. Karyolanın bulunduğu duvarda, komşu daireye a…ılan kilitli kapının ‚n•nde, •zerinde mavi bir ‚rt• bulunan basit bir tahta masa vardı. Masanın yanında iki hasır iskemle duruyordu. Karsı duvarda, sivri k‚seye yakın bir yerde, boşlukta yitip gitmiş izlenimi veren bir komodin duruyordu. İsten rengini yitirmiş, yıpranmış, sarıya …alan duvar kŠğıtları, k‚şelerde iyiden iyiye kararmıştı. Besbelli kışın dumanlı ve nemli oluyordu burası. G‚zle g‚r•l•r bir yoksulluk egemendi odaya. Karyolanın perdesi bile yoktu. Odasını b‚ylesine teklifsizce, b‚ylesine dikkatle s•zen konuğuna Sonya sessizce bakıyordu. Sonunda yazgısını belirleyecek birinin, bir yargıcın karşısındaymış…asına korkudan titremeye başladı. Raskolnikov hŠlŠ g‚zlerini kaldırıp kıza bakmadan: "Epey ge… geldim sanırım... Onbir oldu mu saat..?" diye sordu, "Oldu", diye mırıldandı Sonya. Sonra, sanki kendisi i…in tek kurtuluş yolu buymuş gibi, …abuk …abuk: "Evet, tam onbir..." diye devam etti. "Demin ev sahibinin saati …aldı... Kulaklarımla duydum, tam onbir..." Buraya ilk gelişi olmasına rağmen, Raskolnikov sıkıntılı bir şekilde: "Bu size son gelişim" dedi, "bir daha belki hi… g‚rmeyeceğim sizi..." "Bir yere mi gidiyorsunuz?" "Bilmiyorum... Her şey yarın..." "Demek yarın Katerina İvanovna'ya gelmeyeceksiniz?" Son-ya'nın sesi titremişti. "Bilmiyorum, her şey yarın sabah... Neyse, sorun bu değil. Asıl bir şey s‚ylemek i…in geldim ben." Dalgın bakışlarını kıza kaldırdı ve birden kendisinin oturmakta olduğunu, onunsa baştan beri ayakta durduğunu farket-ti"Ni…in ayakta duruyorsunuz, otursanıza..." dedi. Sesi değişmiş, yumuşamıştı; sevecen bir sesti bu. 383 Sonya oturdu. Raskolnikov aydınlık, sevecen bakışlarla ve biraz da acır gibi bir dakika kadar s•zd• Sonya'yı. "Nasıl da zayıfsınız! Şu ellerinize bakın! Sanki saydam... Parmaklarınız ‚l• parmağı gibi." Kızın ellerini avu…ları i…ine aldı. Sonya hafif…e g•l•msedi. "Ben hep b‚yleyim", dedi. "Evdeyken de mi?" "Evet." "Ya, kuşkusuz ‚yle..!" dedi Raskolnikov kesik kesik. Y•z•n•n anlatımı, sesi yeniden değişivermişti. ˆevresine bir kez daha g‚zattıktan sonra: "Burayı Kapernaumov'lardan mı kiraladınız?" dedi.


"Evet." "Su kapının arkasında mı oturuyor onlar?" "Evet. Bu oda gibi onlarınki de." "Hepsi bir tek odada mı kalıyorlar?" "Evet, bir tek odada." "Ben olsam sizin bu odanızda geceleri korkardım" dedi Raskolnikov, yƒzƒ asılmıştı. H‰l‰ kendine gelemeyen ve bu ziyaretin anlamını kestiremeyen Sonya: "Ev sahiplerim „ok iyi, „ok sevecen insanlardır" dedi. "Bu eşyalar... her şey... her şey onların. †ok iyi insanlardır, „ocukları sık sık gelirler bana." "Kekemeydiler, değil mi?" "Evet... Kapernaumov hem kekeme, hem topaldır. Karısı da …yle... Daha doğrusu tam kekeme değil de... bazı s…zcƒkleri tam s…yleyemez. †ok, „ok iyi bir kadındır. Kapernaumov eski toprak k…lelerindendir... Yedi „ocukları var... Yalnızca en bƒyƒkleri kekemedir... ˆtekiler kekeme değildir... Ama hepsi hasta..." Sonra şaşkınlıkla sordu: "İyi ama siz onları nereden biliyorsunuz?" "Hepsini babanız anlatmıştı. Sizinle ilgili her şeyi de anlatmıştı... Nasıl sabahın altısında „ıkıp, aksamın sekizlerinde d…ndƒğƒnƒzƒ, Katerina İvanovna'nın nasıl yatağınızın ucunda diz „…ktƒğƒnƒ..." Sonya utanmıştı. 384 "Bugƒn onu g…rdƒm sanki..." diye mırıldandı. "Kimi?" "Babamı. Sokakta yƒrƒyordum, aşağıda, k…şebaşında, saat on (gibiydi. ˆnƒmde yƒrƒyordu sanki. Tıpkı oydu. Hemen Katerina Jİvanovna'ya haber vermek istedim..." "Dolaşıyor muydunuz?" "Evet", dedi Sonya kesik kesik; yine utanmış, g…zlerini yere J indirmişti. "Ama Katerina İvanovna babanızın yanında sizi d…vermiş galiba?" "Ah, hayır" dedi Sonya, korkuyla bakıyor gibiydi, "hayır, neler s…ylƒyorsunuz siz!" "ˆyleyse onu seviyorsunuz?" "Onu mu? Sevmez olur muyum hi„!" Sonya'nın sesi acılıydı, birden ellerini kavuşturmuştu. "Ah! Onu... Onu bir tanımış ol- saydınız! Bir „ocuk gibidir o... Kafası „ok karışıktır... Acıdan, Oysa …yle akıllıydı ki... ˆyle yƒce g…nƒllƒ, …yle iyi yƒrekli bir kadındır ki... Siz hi„, ama hi„bir şey bilmiyorsunuz... Ah!" Sonya umutsuzluk i„inde, heyecanla, acıyla, ellerini oğuştu- rarak s…ylemişti bu s…zleri. Solgun yanakları yeniden kızarmış, g…zlerine acılı bir anlatım „…kmƒştƒ. Bunun onun i„in en duyarlı konu olduğu a„ık„a g…rƒlƒyordu. Bir şeyler s…ylemek, konuşmak, Katerina İvanovna'yı savunmak istediği anlaşılıyordu. Birden, yƒzƒnƒn bƒtƒn „izgilerinde, deyim yerindeyse eğer, doymak bilmez bir acı belirdi. "D…vƒyormuş! Ne diyorsunuz siz! Tanrım, d…vƒyormuş! Hem d…vse ne olur sanki! Ne olur! Siz hi„, ama hi„bir şey bilmiyorsunuz... ˆyle mutsuz, …yle mutsuz bir kadın ki o..! Ve hasta... Adalet arıyor o... †ok temiz bir kadındır. Her şeyde adalet olması gerektiğine inanır ve bunu ister... İsterseniz işkence edin ona, haksız bir şey yaptıramazsınız. İnsanlarda adalet olamaya-, cağını bir tƒrlƒ anlamaz, bu yƒzden de sinirlenir durur... †ocuk gibidir, tıpkı bir „ocuk! Son derece dƒrƒst bir kadındır!" "Peki siz ne olacaksınız?" Sonya sorar gibi baktı. 385 "Hepsi sizin başınıza kaldı şimdi. Ger„i daha …nce de hepsi sizin başınızdaydı, hatta babanız i„ki parasını bile gelip sizden alırdı... Ama şimdi ne olacak?" Sonya ƒzƒntƒ i„inde: "Bilmiyorum", dedi. "Orada mı kalacak onlar?"


"Bilmiyorum. Oraya kira vermeleri gerek. Yalnız s‚ylediklerine g‚re ev sahibi kadın onları …ıkarmak istiyormuş. Katerina İvanovna da 'Bu evde bir dakika bile kalmam' diyormuş." "Neyine g•venerek b‚yle kabadayılık ediyor? Size mi?" "Ah, hayır, b‚yle s‚ylemeyin," dedi Sonya; yeniden heyecanlanmış, hatta ‚fkelenmişti. Kızdırılmış k•…•k bir kuşa benziyordu. "Biz onunla bir kişi gibiyiz1 artık, birbirimizden ayrı değiliz..." Sonra birden heyecanlandı, ateşli bir şekilde: "Hem başka ne yapabilir ki? Ne yapabilir ki?" dedi. "Bug•n nasıl da ağladı! Ner-deyse aklını oynatacak... Bazen tıpkı bir …ocuk gibi, yarın her şeyin yolunda olması, sofrasında yemeğinin bulunması i…in telaşlanıyor... bazen ellerini ovuşturuyor, kan t•k•r•yor, ağlıyor... Umutsuzluk i…inde başını duvarlara vuruyor... Sonra yine avunuyor; b•t•n umudunu size bağlamış durumda; sizin kendisine arka olduğunuzu s‚yl•yor. Sonra, bir yerlerden bor… bulup, birlikte doğduğu kente gideceğimizi, orada soylu gen… kızlar i…in bir pansiyon a…acağımızı, buranın y‚netimini bana vereceğini, b‚ylece bizim i…in yepyeni, mutlu bir hayatın başlayacağını s‚yleyip boynuma sarılıyor, beni ‚p•yor, yatıştırıyor ve b•t•n bu s‚ylediklerine, bu hayallere inanıyor! Ona karsı konulabilir mi? Bug•n b•t•n g•n ortalığı temizledi, eskileri onardı, …amaşır yıkadı, o zayıf, g•…s•z haline bakmadan, koca tekneyi odasına …ıkardı, sonra da tıkanıp yatağa d•şt•. Pole…ka'yla Lena'ya ayakkabı almak i…in birlikte …arşıya …ıkmıştık, …ocukların ikisinin de ayakkabıları par…a par…a olmuştu. Ama paramız …ıkışmadı, arada …ok fark vardı. ˆ•nk• Katerina İvanovna ‚yle şirin iki pabu… se…mişti ki... Bilemezsiniz, ne ince zevkleri vardır onun... Para …ıkışmadı diye, oracıkta, mağazada, herkesin i…inde ağlamaya başladı. Ah, nasıl •z•ld•m, nasıl!" "Evet..." dedi Raskolnikov acı acı g•lerek, "ni…in b‚yle yaşadığınız simdi kolayca anlaşılıyor." 386 "Sanki siz acımıyor musunuz ona? Daha hi…bir şey g‚r•p bilmeden son kuruşunuza kadar b•t•n paranızı ona verdiğinizi biliyorum. Ya bir de her şeyi g‚rseydiniz? Oh, Tanrım! Ve ben ka… kez, ka… kez onu ağlattım! Daha ge…en hafta bile... Onun... babamın ‚l•m•nden bir hafta ‚nce... ˆok acımasız davrandım! Ve bunu ka… kez, ka… kez yaptım! Şimdi, b•t•n g•n bunları hatırlayıp durmak ne kadar acı!" Sonya, anılarının verdiği acıdan, konuşurken ellerini ovuşturuyordu. "Siz mi acımasızsınız?" "Evet, ben!" Sonya ağlamaya başlamıştı. "O g•n eve geldiğimde rahmetli babam, 'Sonya' dedi, 'başım ağrıyor... Bana şu kitaptan bir şeyler okusana...' Elinde bir kitap vardı, Andrey Semyoni…'ten, Labezyatnikov'dan almıştı. Bay Lebezyatnikov da orada oturur; hep b‚yle g•l•n… birtakım kitaplar bulur. Ben de 'Gitmem gerek' dedim, okumak istemedim. Onlara da, Lizaveta'dan aldığım yeni yakaları Katerina İvanovna'ya g‚stermek i…in uğramıştım. Lizaveta bana …ok ucuza yakalar, kolluklar getirmişti. ‰zerleri isli, …ok g•zel, yepyeni şeylerdi. Katerina İvanovna da …ok beğendi yakaları, takıp aynanın karşısına ge…ti, kendine bakmaya başladı. ˆok hoştına gitmişti yakalar. 'L•tfen bunları bana armağan eder misin Sonya?' dediL•tfen diyordu, o kadar hoşuna gitmişti yakalar, o kadar …ok istiyordu ki bunları. Oysa hangi elbisesinin •zerine takacaktı bu yakaları? †ylesine... eski, mutlu g•nlerini anımsamıstı besbelli... Aynanın karşısına ge…ip hayran hayran kendini seyretti. Oysa sırtına giyecek tek j bir kat elbisesi yoktu. Ka… yıldır b‚yleydi bu! Hi… kimseden hi…-j bir şey istememiştir. Gururludur, birinden bir şey istemektense, kendi elindeki son şeyini verir. Ama, iste benim yakalar hoşuna gitmişti, istiyordu. Ben de vermeye kıyamadım, 'Ne yapacaksın bunları Katerina İvanovna?' dedim. Evet, tam b‚yle s‚yledim: 'Ne yapacaksınız?' Bu ona hi… s‚ylenmeyecek bir s‚zd•. Bana ‚yle bir bakış baktı ki... İsteğini geri …evirmem …ok, ama …ok ağırına gitmişti... Y•reğim par…alandı! Yakaları alamayışı değildi ağırına giden, benim isteğini geri …evirmemdi. Bunu g‚rd•m. Ah, simdi her şeyi geri …evirebilsem, b•t•n o s‚zleri hi… s‚ylen-


387 memiş yapabƒsem... Ah, ben... tutmuş neler anlatıyorum!.. Bƒtƒn bunlardan size ne!" "Şu... Lizaveta'yı tanır mıydınız?" "Evet...".Sonya şaşırmıştı, o da sordu "Siz de tanır mıydınız?" Raskolnikov karşılık vermedi, biraz sustuktan sonra: "Katerina İvanovna verem", dedi. "Hem de ağır... Yakında …lƒr..." "Ah, hayır hayır hayır!" diye bağırdı Sonya, sonra sanki s…ylediklerini onun da doğrulamasını istercesine, bilin„siz bir davranışla Raskolnikov'un ellerine sarıldı. "Ama …lmesi onun i„in daha iyi!" "Hayır, daha iyi değil, hi„ değil!" diye bağırdı Sonya, sesi korku doluydu. "†ocuklar ne olacak? Yanınıza alamayacağınıza g…re...?" Sonya elleriyle basını tutarak umutsuzca: "Ah, bilmiyorum, bilmiyorum!" diye bağırdı. Bu konuyu onun da pek „ok kez dƒşƒndƒğƒ anlaşılıyordu. Raskolnikov bu „…zƒmsƒz soruyu yeniden aklına getirmişti. Raskolnikov acımasızca s…zlerini sƒrdƒrdƒ: "Ya siz, Katerina İvanovna sağken, yani bu sıralar hastalanır da hastaneye g…tƒrƒlƒrseniz ne olacak?" Sonya'nın yƒzƒ korkudan „arpıldı: "Ah, siz neler s…ylƒyorsunuz! B…yle bir şey olamaz!" Raskolnikov acımasızca gƒlƒmseyerek: "Nasıl olmaz? Hasta olmayacağınıza ilişkin senet mi var elinizde? Hep birden sokağa d…kƒlecekler, Katerina İvanovna …ksƒre …ksƒre dilenecek, şimdi olduğu gibi başını duvarlara vuracak... †ocuklar dersen, ağlasıp duracaklar... derken karakola g…tƒrecekler kendisini, oradan da hastaneye... ˆlecek... Peki, „ocuklar?..." Sonya'nın. sıkışmış g…ğƒsƒnden: "Ah, hayır! Tanrı bu kadarına razı olmaz!" s…zleri d…kƒldƒ. Her şey sanki Raskolnikov'a bağlıymış gibi, ellerini g…ğsƒnde kavuşturmuş, sessiz bir yalvarışla bakarak dinliyordu …nƒ, Raskolnikov ayağa kalktı, odada dolaşmaya başladı. B…ylece bir dakika kadar bir zaman ge„ti. Sonya'nın başı …nƒne dƒs388 muştu, kollarını sarkıtmış, …ylece, acı i„inde ayakta duruyordu. Raskolnikov birden Sonya'nın …nƒnde durdu: "Biraz para biriktirme olanağın yok mu? Kara gƒn i„in?" "Hayır," diye mırıldandı Sonya. "Tabii, hayır!" dedi Raskolnikov alay eder gibi. "Hi„ denediniz mi?" "Denedim." "Ve olmadı! Tabii! Anlaşılıyor! Sormam bile sa„maydı!" Yine odanın i„inde dolaşmaya başladı. Bir dakika daha ge„ti. "Her gƒn kazanmıyorsunuz, değil mi?" Sonya deminkinden „ok utandı. Yƒzƒ kıpkırmızı kesildi. Acılı bir „abayla:. . "Hayır", diye fısıldadı. Raskolnikov birden: "Herhalde Pole„ka nın da olacağı bu" dedi. "Hayır! Hayır! Olamaz!" diye haykırdı Sonya; sanki bir yerine bı„ak saplamıslardı, …yle umutsuz bir „ığlık atmıştı. "Tanrı... Tanrı b…yle korkun„ bir şeye izin vermez!..." "Başkaları i„in veriyor ama..." Sonya kendinden ge„miş gibiydi: "Hayır! Hayır! Tanrı onu korur!" diye tekrarladı. Raskolnikov …„ alırcasına bir sevin„le: "Belki de Tanrı hi„ yoktur", dedi, gƒlƒmseyerek kıza baktı.


Sonya'nın y•z• birden değişti: korkun… bir değişmeydi bu, kramp girmiş…esine …arpılmıştı y•z•. Anlatılmaz bir serzenişle bakıyordu Raskolnikov'un y•z•ne. Bir şeyler s‚ylemek istiyor, ama ağzından hi…bir şey …ıkmıyordu. Sonunda y•z•n• elleriyle kapatarak hı…kıra hı…kıra ağlamaya başladı. Raskolnikov biraz sustuktan sonra: "Katerina İvanovna'nın aklını oynattığım s‚yl•yordunuz demin", dedi, "ama siz de aklınızı oynatıyorsunuz." Beş dakika ge…ti. Raskolnikov konuşmadan, Sonya'nın y•z•ne bakmadan odada bir aşağı bir yukarı dolaşıyordu. Sonunda ona yaklaştı, g‚zleri iki kor par…ası gibiydi. İki eliyle omuzların389 dan tutarak, g‚zlerini kızın ıslak g‚zlerine dikti, uzun uzun baktı. Bakışları ateşli, deliciydi. Dudakları şiddetle titriyordu... Birden, hızla eğildi, yere kapanarak kızın ayaklarını ‚pmeye başladı. Sonya bir deliden ka…ar gibi, korkuyla ondan uzaklaştı, geri …ekildi. Ger…ekten de, delirmiş gibi bakıyordu Raskolnikov. "Ne yapıyorsunuz?" diye mırıldandı Sonya, y•z• bembeyazdı, y•reği sıkışıyordu. "Ne yapıyorsunuz b‚yle? Benim gibi birinin ‚n•nde...!" Raskolnikov hemen kalktı, pencereye doğru y•r•d•, yabanıl bir sesle: "Ben senin ‚n•nde değil, insanlığın …ektiği acıların ‚n•nde eğildim," dedi. Sonra kızın yanına d‚nerek: "Dinle..." dedi. "Az ‚nce beni aşağılayan adamın birine, senin ser…e parmağın bile olamayacağını, bug•n, senin yanına oturmakla kız kardeşimi onurlandırdığımı... s‚yledim." Sonya korku i…inde: "Ah, bunu nasıl s‚yleyebildiniz!" diye bağırdı. "Hem de onun, kız kardeşinizin yanında? Benim yanımda oturmak mı onur! Oysa... ben... onursuz bir kızım. B•y•k, …ok.b•y•k bir g•nahkŠrım ben! Ah, b‚yle bir şeyi nasıl s‚yleyebildiniz!" "Senin onursuzluğunu ye g•nahlarını d•ş•nm•yordum bunu s‚ylerken. ˆektiğin b•y•k acılar s‚yletti bunu bana. B•y•k bir g•nahkŠr olman konusuna gelince, evet, b•y•k bir g•nahkŠrsın." Coşkuyla s•rd•rd• s‚zlerini: "Senin en b•y•k g•nahın kendini boş yere ‚ld•rmen, kendini harcamandır. B‚yle korkun… bir şey olamaz! Hem nefret ettiğin b‚yle bir …irkefin i…inde yaşıyorsun, hem de bu davranışınla hi… kimselere ufak bir yardımın dokunmadığını, hi… kimseyi hi…bir şeyden kurtarmadığını biliyorsun (birazcık g‚zlerini a…arsan g‚r•rs•n bunu)... Bundan daha korkun… bir şey olabilir mi?" İyice coşmuştu, kendinden ge…miş gibi konuşuyordu: "Hem s‚ylesene sen: nasıl oluyor da b‚yle bir y•zkarası, b‚yle bir bayağılık ve bunların tam tersi kutsal duygular bir arada bulunabiliyor sende? Kendini kanala atıp bir …ırpıda isini bitirmen bin kez daha doğru ve akıllıca bir davranış olurdu." 390 Sonya acıyla baktı ona, Ama kendini suya atma ‚nerisine pek şaşmamış gibiydi. Duyulur duyulmaz bir sesle: "Ya onlar ne olacak?" diye sordu. Raskolnikov şaşırarak baktı ona. Kızın bir anlık bakışından her şeyi anlamıştı. Demek ki, bunu ger…ekten d•ş•nm•şt• Sonya. Umutsuzluğa d•şt•ğ• anlarda, her şeye son vermeyi kim bilir ka… kez d•ş•nm•şt•!... Bunda …ok da ciddi olduğu belliydi: …•nk• su anda Raskolnikov'un ‚nerisine hi… şaşırmamıştı. Hatta s‚zlerindeki acımasızlığı bile farketmemişti. (Serzenişlerinin anlamını, i…inde bulunduğu ayıba nasıl bambaşka bir g‚zle baktığını da farketmemişti Sonya, bunu a…ık…a g‚r•yordu Raskolnikov). B‚yle onursuz, b‚yle y•zkarası bir yaşam s•rmenin ona hem de ne zamandır ne dayanılmaz acılar …ektirdiğini şu anda …ok iyi anlıyordu. Onu bunca zamandır hayatına son vermek kararından alıkoyan şeyin ne olabileceğini d•ş•nd•. Ve o zaman şu zavallı yetimciklerin ve kafasını duvarlara …arpan şu veremli, yarı deli kadının, Katerina İvanovna'nın onun i…in nasıl bir anlam taşıdıklarını daha iyi anladı.


Ama yine de, Raskolnikov'un apa…ık g‚rd•ğ• bir şey vardı: Sonya bu karakteriyle, bu eğitim ve k•lt•r d•zeyiyle sonuna kadar bu durumda kalamazdı. Her şeye karşın onun bir t•rl• …‚zemediği bir sorun …ıkıyordu ortaya: Sonya kendini suya atmak cesaretini g‚stermediğine g‚re, bunca uzun bir s•re …ıldırmadan nasıl kalabilmişti? Kuşkusuz, Sonya'nın durumunun, ne yazık ki toplumda yalnızca ona ‚zg• bir durum olmamakla birlikte, yine de rastlantısal nitelikte bir durum olduğunu anlıyordu. Ama b‚yle de olsa, bu rastlantı, bu iyi k‚t• eğitim g‚rm•şl•ğ•, kendini yetiştirmişliği ve bundan ‚nceki yaşamı, onu bu iğren… yolun daha ilk adımında da yok edebilirdi. †yleyse onu tutan neydi? Zevk ve eğlence d•şk•nl•ğ• değildi herhalde? İ…inde bulundtığu …irkef, besbelli yalnızca tensel bir şeydi onun i…in; ger…ek ahlŠksızlığın bir damlası bile onun y•reğine değmemişti. Raskolnikov bu durumu apa…ık g‚r•yordu: kız, işte g‚z•n•n ‚n•ndeydi... '‰… yol var ‚n•nde diye d•ş•nd•:' "kendini kanala atmak, tımarhaneye d•şmek, ya da... ya da y•reğini taş gibi duyarsız391 laştıran aşağılık zevk ve eğlence Šlemlerine dalmak". En …ok da bu sonuncu yolu iğren… buluyordu. Artık kuşkucu olmuştu Raskolnikov; sonra gen…ti, yaşamdan kopuk, soyut d•ş•n•yordu, bundan olacak, acımasızdı ve iste b•t•n bu nedenlerden dolayı da Sonya'nın, •…•nc• yoldan başkasını se…emeyeceğini-d•ş•n•yordu. 'Bu ger…ekleşebilir mi?' diye sordu kendi kendine. 'Daha ruhunun tertemizliğini koruyan bu yaratık bilin…li olarak kendini …irkef …ukuruna atabilir mi? Yoksa …ukur onu i…ine …ekmeye başladı da, i…inde bulunduğu y•zkarası ona eskisi kadar iğren… g‚r•nmediği i…in mi hŠlŠ dayanabiliyor? Hayır, hayır, olamaz-bu!' diye bağırdı i…inden, az ‚nce Sonya'nın bağırdığı gibi, 'hayır, onu kendini kanala atmaktan alıkoyan şey, g•nah korkusu ve onlar... Eğer bug•ne kadar aklını ka…ırmadıysa... Kim s‚yledi onun aklını ka…ırmadığmı? Aklı t•m•yle yerinde mi? Aklıba-sında olan insan onun gibi mi konuşur? Aklı başında bir insan onun gibi mi d•ş•n•r? Tam onu …eken …irkef …ukurunun başında oturup, elini kolunu sallayarak yardım istemek, kendisine tehlikeden s‚zedilince .de kulaklarını tıkamak, aklı başında bir insanın yapacağı iş mi? Yoksa bir mucize mi bekliyor? Herhalde ‚yle... iyi ama b•t•n bunlar delilik belirtisi değilse ne?' Bu sonuncu d•ş•ncesi •zerinde durdu. Bu yol ona hepsinden daha hoş g‚r•nm•şt•. G‚zlerini dikip kıza dikkatle baktı. Sonunda: "Tanrı'ya …ok mu dua edersin Sonya?" dedi. Sonya karşılık vermedi. Raskolnikov onurı cevabını bekleyerek yanı basında duruyordu. "Tanrı olmasaydı ben ne yapardım?" diye fısıldadı Sonya. Sesi canlıydı. Sonra birden kıvılcımlanan g‚zlerini kaldırıp ona baktı ve elini tutup sıktı. Tam tahmin ettiğim gibi!' diye d•ş•nd• Raskolnikov. Bu konuda kızın d•ş•ncelerini daha …ok ‚ğrenmek istediğiyle: "Peki, ne yapıyor Tanrı senin i…in?" diye sordu. Sonya verecek karşılık bulamıyormuş gibi bir s•re sustu. Zayıf g‚ğs• heyacanla inip kalkıyordu. Birden: . "Susun!" diye bağırdı. "B‚yle şeyler s‚ylemeyin! Siz buna değmezsiniz!" Raskolnikov i…inden, Tam tahmin ettiğim gibi! tam tahmin ettiğim gibi!' diye tekrarladı. "Her şeyi yapıyor!" diye fısıldadı Sonya birden, g‚zlerini yeniden yere indirmişti. ' İşte …ıkış yolu! İşte …ıkış yolunun a…ıklaması!' diye d•ş•nd• Raskolnikov; b•y•k bir merakla Sonya'yı inceliyordu. Yeni, tuhaf, neredeyse hastalıklı denilebilecek bir duyguyla s•z•yordu Sonya'yı! Onun o solgun, k•…•k, zayıf, d•zg•n olmayan k‚şeli y•z•n•, b‚ylesine sert, canlı bir duyguyla, b‚ylesine alev alev tutuşabilen sevimli, mavi g‚zlerini, hŠlŠ ‚fkeden tirtir titreyen k•…•k


v•cudunu... s•z•yordu. B•t•n bunlar ona gitgide daha tuhaf, neredeyse olanaksız gibi g‚r•n•yordu. 'Ka…ık! Ka…ık!' diye s‚ylendi i…inden. Komodinin •st•nde bir kitap duruyordu. Odanın i…inde ileri jeri dolaşırken, ‚n•nden her ge…işinde dikkat ettiği kitabı eline alıp baktı. Eski, deri ciltli bir kitaptı bu. İncil'in Rus…a …evirişiydi. Odanın ‚teki ucundan: "Nereden buldun bunu?" .diye bağırdı. •.. Sonya hep eski yerinde, masanın •… adım berisinde duruyordu. G‚zlerini kaldırmadan, isteksizce: "Biri getirdi", dedi. "Kim getirdi?" "Lizaveta. Ben istemiştim." 'Lizaveta! Tuhaf!' diye d•ş•nd• Raskolnikov. Sonya her ya-.ıyla ona gitgide daha tuhaf, daha olağan•st• g‚r•nmeye baş-jlamıştı. Kitabı muma yaklaştırıp sayfalarını …evirdi. Birden: "Lazar'dan hangi b‚l•mde s‚zediliyordu?" diye sordu. Sonya ısrarla ‚n•ne bakıyor, karşılık vermiyordu. Masaya lafif yanlamasına oturmuştu. "Lazar'ın ‚l•mden sonra dirilişini anlatan b‚l•m?... Bulur ıusun, Sonya?" Sonya ona g‚zucuyla baktı. Yerinden kalkıp ona yaklasma-Idan, sert…e: 392 393 "Orda değil..." dedi. "D‚rd•nc• İncil'de..." "Bulup okur musun bana Sonya...?" Raskolnikov oturdu, dirseklerini masaya, başını da ellerine dayadı, dinlemeye hazırlandı. '‰… beş hafta sonra ise, buyrun bakalım ş‚yle …ok uzak bir yerlere! Daha k‚t•s• olmazsa eğer, sanırım ben kendim gitmiş olacağım oraya1 diye d•ş•n•yordu i…inden. Sonya kararsız adımlarla masaya yaklaştı; Raskolnikov'un bu tuhaf isteğini kuşkuyla,karşılamıştı. Yine de kitabı aldı, yerine ge…ti. Masanın ‚b•r yanından g‚z ucuyla Raskolnikov'a bakarak: "Ger…ekten okumadınız mı siz bunu?" diye sordu; sesi gitgide sertleşiyordu. "ˆok ‚nceleri... †ğrenciliğimde... Okusana!." "Kilisede de dinlemediniz mi?" "Ben... kiliseye gitmem. Sen sık gider misin?" "Hayır," diye mırıldandı Sonya. Raksolnikov g•l•msedi: "Anlıyorum... O zaman, yarın babanın cenaze t‚renine de gitmeyeceksin?" "Hayır gideceğim... ben ge…en hafta da kiliseye gitmiştim... Dua ettirmiştim." "Kimin i…in?" "Lizaveta i…in. Baltayla ‚ld•rd•ler Lizaveta'yı." Raskolnikov gitgide geriliyordu, başı d‚nmeye başlamıştı. "Lizaveta'yla yakın arkadaş mıydınız?" "Evet... ˆok d•r•st bir kadındı.. Bana uğrardı... Ama pek sık değil... Zamanı yoktu …•nk•... Birlikte okur... konuşurduk. Şimdi Tanrı'yı g‚r•yor o." Bu kitapsı s‚zler tuhaf …ınlamalar olarak geliyordu Raskolnikov'un kulağına. Şu iki kadın... iki ka…ık kadın arasındaki gizemli buluşmalar... ne tuhaftı! 'Bu gidişle sen de ka…ıracaksın!' diye d•ş•nd•. 'Bulaşıcı galiba bu!' "Oku!" diye bağırdı birden; sinirliydi sesi. Sonya hŠlŠ kararsızdı. Y•reği hızla …arpıyordu. Ona okuma394 ya cesaret edemiyor gibiydi. Raskolnikov bu 'mutsuz divane'ye acıyla bakıyordu. Sonya tıkanırcasına ve g•… duyulur bir sesle:


"Size ne diye okuyayım?" dedi. "İnanmıyorsunuz ki!" "Oku!" diye diretti Raskolnikov. "Ben b…yle istiyorum!... Li-zaveta'ya okuyordun ya!..." Sonya kitabı a„tı, onun istediği yeri aramaya başladı. Elleri titriyordu. İki kez okumaya girişti, ama daha ilk heceleri bile s…yleyemedi: sesi „ıkmıyordu. Sonunda bƒyƒk bir „abayla okumaya başladı: ŒBeytanya halkından Lazar adında bir adam hastaydı...• Ama birden ƒ„ƒncƒ s…zcƒkte sesi titredi ve aşırı gerilmiş bir tel gibi koptu. Soluğu kesilmiş, g…ğsƒ sıkışmıştı. Raskolnikov, Sonya'nın kendisine okumaya ni„in cesaret 'edemediğini anlamaya başlamıştı. Bunu anladık„a da, okuması i„in inadına daha kaba, daha sinirli bir bi„imde direniyordu. Kendini olduğu gibi ortaya koymasının, i„ dƒnyasını a„masının şu anda ona ne kadar ağır geldiğini „ok iyi anlıyordu. Bu duyguların ger„ekten de onun ger„ek gizini, eski gizini oluşturduğunu „ok iyi anlıyordu. Bu eski giz, kızcağızın belki de, ergenlik „ağında, mutsuz bir baba, acıdan deliye d…nmƒş bir ƒvey ana, a„ „ocukların „ığlıkları, bağırış „ağırışlar, serzenişler arasında ge„en baba evindeki d…nemine ait bir gizdi. Bundan başka Raskolnikov, Sonya'nın eline kitabı alıp okumaya başladığı şu anda, aşırı derecede sıkılmasına ve bir şeylerden alabildiğine korkmasına karşın okumak i„in …nƒne ge„ilmez bir istek duyduğunu da anlıyordu. "Bana, …zellikle bana okumak istiyor ve 'ilerde bir şeyler olmaması i„in' de hemen şu anda okumak istiyor." Bu isteği onun g…zlerinden okumuş,i„inde bulunduğu bƒyƒk heyecandan anlamıştı... Sonya yavaş yavaş kendini toparlıyordu, okumaya ilk başladığında sesinin „ıkmasını engelleyen boğazındaki tıkanmayı atlatmıştı. Yahona İncili'nden onbirinci b…lƒmdƒ okuduğu. Ondokuzuncu ‰yete kadar okudu: "Yahudilerden bir„oğu, kardeşlerinin kaybından ƒzƒntƒ i„inde olan Marta'yla Meryem'i yatıştırmaya gelmişlerdi. Marta, İsa'nın geldiğini duyunca, onu karşılamaya „ıktı. Meryem evde 395 kaldı. O zaman Marta İsa'ya, Efendimiz, dedi, eğer sen burada olsaydın kardeşim …lmezdi. Ama ben şimdi de biliyorum ki, sen Tanrı'dan ne dilersen, dileğin yerine gelir." Sonya yeniden durdu. Sesinin yine titremeye başladığını, yine kesilecek gibi olduğunu hissediyordu. "İsa ona dedi ki: Kardeşin dirilecek. Marta da: Evet, biliyorum, dedi. Diriliş gƒnƒ, son gƒn dirilecek. İsa ona: Diriliş ve hayat benim, dedi. Kim ki bana inanır, …lse bile dirilecektir. Yasayan ve bana inanan herkes, sonsuzcasına yasar. Sen buna inanıyor musun Marta, İsa'ya dedi ki:" (Sonya, Marta'nın İsa'ya s…ylediklerini, sanki kendisi vaaz veriyormuş gibi,acıyla i„ „ekip, tane tane, vurgulayarak okudu.) "Evet, efendimiz! Ben senin, dƒnyaya gelmesi beklenen Tanrı'nın oğlu Mesih olduğuna inanıyorum". Sonya durur gibi oldu, ona „abucak bir g…z atmak istedi, ama sonra kendini toparladı, okumaya devam etti. Raskolnikov dirseklerini masaya dayamış, kımıldamadan oturuyor, Sonya'ya değil, odanın i„inde başka bir yere bakarak dinliyordu. 32.‰yete gelmişlerdi. "Meryem de İsa'nın bulunduğu yere gelip onu g…rƒnce, ayaklarına kapandı ve ona dedi ki: Efendimiz! eğer sen burada olsaydın, kardeşim …lmezdi. İsa onun ağladığını've onunla birlikte gelen Yahudiler'in ağladıklarını g…rƒnce ruh acıyla titredi, …fkelendi ve dedi ki: Onu nereye koydunuz? Ona dediler ki: Efendimiz! Gelin de g…rƒn. İsa'nın g…zleri yasardı. O zaman Yahudiler: Bakın, dediler, onu nasıl da seviyormuş. Kimi de s…yle dedi: O ki, k…rlerin g…zlerini a„ıyordu, bunun …lmemesi i„in bir şeyler yapamaz mıydı?" Raskolnikov d…nƒp heyecanla Sonya'ya baktı: evet, tam tahinin ettiği gibiydi! Ger„ekten de sıtmaya tutulmuşcasına tirtir titriyordu. Raskolnikov'un da beklediği buydu. Yƒce mucize sahnesine yaklaşmıştı ve bƒtƒnƒyle bir zafer duygusu i„indeydi. Sesi metalik bir „ınlamaya


d‚n•şm•şt•, zafer ve sevin…ti bu seste …ınlayan. Satırlar g‚z•n•n ‚n•nde u…uyordu: g‚zleri kararmıştı. Ama ezbere biliyordu Sonya okuduğu yeri. Son JŠyetteki, "O ki, k‚rlerin g‚zlerini a…ıyordu..." s‚zlerini okurken, jsesini alcaltmış, bir dakika sonra yıldırımla vurulmus…asına yerlere kapanacak, ağlayıp imana gelecek Yahudiler'in g‚zleri k‚r, imansız Yahudiler'in b•t•n kuşkularını, serzenişlerini, k‚t•lemelerini b•y•k bir tutkuyla, sıcaklıkla yansıtmıştı sesinde. O da, o da imansız, onun da g‚zleri k‚r, şimdi dinleyince o da imana gelecek. Evet, evet! Şimdi, b•y•k mucizeyi duyar duymaz!' diye d•ş•n•yor, bu sevin…li bekleyişten titriyordu. "İsa i…inde derin bir acımayla mezara geldi. Bir mağaradaydı mezar, ağzına da bir taş koymuşlardı. İsa dedi ki: Taşı kaldırın! †lenin kardeşi Marta da: Efendimiz! dedi. Kokuşmuştur artık. ˆ•nk• d‚rt g•n oldu g‚m•leli." Sonya d‚rt g•n'• ‚zellikle vurgulamıştı "İsa ona dedi ki: Ben sana, iman edersen, Tanrı'nın b•y•kl•ğ•n• g‚r•rs•n dememiş miydim? Ve ‚l•n•n bulunduğu rhağ-ranm ağzından taşı …ektiler. İsa g‚zlerini g‚ğe kaldırdı, dedi ki: beni dinlediğin i…in ş•k•rler olsun sana! Dileklerimi her zaman kabul ettiğini ben zaten biliyordum. Ama bu kez, surda duran insanların beni senin g‚nderdiğine inanmaları i…in istedim bunu senden. İsa bunları s‚yledikten sonra, y•ksek sesle: Laz ar! dedi, dışarı …ık! Ve ‚lm•ş olan dışarı …ıktı." (Sonya sanki her şeyi kendi g‚z•yle g‚rm•şcesine heyecandan •rpererek, y•ksek sesle okudu:) "Elleri-ve ayakları kefene sarılı, y•z• mendille bağlıydı. İsa onlara dedi ki: ˆ‚z•n de gitsin!" "O zaman, Meryem'e gelen ve İsa'nın bu mucizesini g‚ren Yahudiler'in …oğu ona iman ettiler." Sonya bundan ‚tesini okumadı, okuyamazdı da zaten. Kitabı kapadı, hızla iskemlesinden kalktı, kesik kesik ve sert bir sesle: "Lazar'ın ‚l•mden sonra dirilişiylenlgili b‚l•m bu kadar", dedi. Utanıyor gibiydi, g‚zlerini, kaldırıp Raskolnikov'a bakamıyordu; başını başka bir yana …evirmiş, kımıldamadan duruyordu. Sıtma titremesi devam ediyordu. Eğri şamdanda …oktan s‚nmeye y•z tutan mum, bu perişan odada, bu ‚l•ms•z kitabı okumak i…in …ok tuhaf bir bi…imde bir araya gelen bu katille fa397 hişeyi donuk bir bi…imde aydınlatıyordu. Aradan beş dakika ya da daha …ok bir zaman ge…ti. Raskolnikov birden yerinden kalkıp Sonya'ya yaklaştı, kaşlarını …atarak: "Seninle bir iş konuşmak i…in gelmiştim", dedi. Sonya hi…bir şey s‚ylemeden g‚zlerini ona kaldırdı. Raskolnikov'un sert bakışlarında yabanıl bir kararlılık okunuyordu. "Bug•n ailemi terkettim. Annemle kız kardeşimi. Bir daha yanlarına d‚nmeyeceğim. Kendileriyle b•t•n bağımı kopardım." Sonya şaşkına d‚nm•şt•: "Ni…in?" diye sordu. Ge…enlerde Raskolnikov'un annesi ve kız kardeşiyle olan karşılaşma, nedenini ve nasıl olduğunu bilmediği olağan•st• bir etki yapmıştı Sonya •zerinde. Bu nedenle Raskolnikov'un onları terkettiği haberini, dehşete kapılırcasına dinlemişti. "Benim i…in artık bir tek sen varsın", diye ekledi Raskolnikov. "Birlikte gidelim. Bunu s‚ylemek i…in geldim sana. İkimiz de lanetlenmişiz. Birlikte gidelim." G‚zleri alev alev yanıyordu sanki. Sonya da onun i…in 'ka…ık!' diye d•ş•nd•, sonra elinde olmadan geri …ekilerek,korku i…inde: "Nereye gideceğiz?" diye sordu. "Ne bileyim, nereye gideceğiz. Benim bildiğim tek şey, aynı yolun yolcusu olduğumuz, hepsi bu! Hedeflerimiz aynı!"


Sonya hi…bir şey anlamadan bakıyordu ona. Anlayabildiği tek şey, bu adamın …ok, ama …ok mutsuz olduğuydu. "Sen kime ne anlatırsan anlat, kimse bir şey anlamaz", diye s•rd•rd• s‚zlerini Raskolnikov. "Ama ben seni anladım. Sen bana gereklisin. Buraya, sana gelmemin nedeni de bu." "Anlamıyorum..." diye fısıldadı Sonya. "Sonra anlarsın. Sen de aynı şeyi yapmadın mı? Sen de toplum kurallarını …iğnedin... …iğneyebildin. Kendi kendini ‚ld•rd•n, kendi hayatını mahvettin (hepsi aynı şey!) Oysa ruh ve akıl g•c•nle yaşayabilecekken, Samanpazarı'nda t•kenip gideceksin... Ama sen dayanamazsın, ve eğer tek başına kalırsan, bir g•n sen. de benim gibi aklını ka…ırırsın. Zaten şu anda bile deli 398 gibisin. †yleyse, birlikte gitmemiz gerek. Aynı yoldan. Hadi, gidelim!" Onun bu s‚zlerinden m•thiş bir heyecana kapılan Sonya: "Ni…in? Ni…in s‚yl•yorsun bunları?" dedi. "Ni…in mi? Artık b‚yle kalamayacağın i…in! Nedeni bu! ˆocuk …ığlıklarına, g‚zyaşlarına bakarak değil, 'ki b‚ylesine Tanrı da izin vermez', ciddi, aklı başında d•ş•nmen gerek. Yarın seni hastaneye kaldırırlarsa ne olur, s‚yler misin? Katerina İvanovna'nın aklı başında değil, •stelik veremli ve yakında da ‚lecek. Peki, ya …ocuklar? Pole…ka da t•kenip gitmeyecek mi? Annelerinin, dilenmeleri i…in k‚şe başlarına yerleştiği …ocukları hi… g‚rmedin mi sen buralarda? Ben bu anaların nerelerde ve hangi koşullar altında yaşadıklarını biliyorum. Bu …ocuklar buralarda …ocuk olarak kalmazlar. Daha yedi yaşındayken ya fahişe, ya hırsız olurlar. Oysa …ocuklar İsa'nın birer suretidir: "İlŠhi saltanat onlarındır". İsa bize onları sevmemizi, saymamızı buyurdu, onlar geleceğin insanlığıdır..." Sonya ellerini oğuşturuyor, hı…kırıklardan sarsıla sarsıla: "Ne yapmalı? Ne yapmalı peki?" diye tekrarlayıp duruyordu. "Ne mi yapmalı? Kesilmesi gereken her şeyi kesip atacaksın. Sonsuza dek. Hepsi bu. Tabii b‚ylece acı …ekmeyi de peşinen kabul edeceksin. Ne? Anlamıyor musun? Sonra anlarsın... †zg•rl•k ve g•…... ‚zellikle de g•… gerek insana! B•t•n titreyen yaratıkların, b•t•n karıncaların •zerinde egemenlik kurmak gerek! İste ama…! Unutma bunu! Benden sana ‚ğ•t olsun! Belki de bu seninle son g‚r•şmemiz. Eğer yarın gelmezsen, o zaman her şeyi kendin ‚ğrenirsin. O zaman bu s‚zlerim aklına gelsin. Yıllar sonra bir g•n, yaşam sana bu s‚zlerin ne demek olduğunu ‚ğretir belki. Eğer yarın gelirsen, sana Lizaveta'yı kimin ‚ld•rd•ğ•n• s‚yleyeceğim. Elveda!" Sonya korkudan tirtir titriyordu. Dehşet i…indeydi. B•t•n v•cudu buz gibiydi. Delikanlıya yabanıl bakışlarla bakarak: "Kimin ‚ld•rd•ğ•n• ger…ekten biliyor musunuz?" dedi. "Evet biliyorum, sana da s‚yleyeceğim. Ama sana, yalnız sana! Bunu s‚ylemek i…in seni se…tim. Senden beni bağışlamanı 399 dilemek i…in gelmeyeceğim, yalnızca gelip Lizaveta'yı kimin ‚ld•rd•ğ•n• s‚yleyeceğim. Bunu s‚ylemek i…in seni ben tŠ ne zaman se…tim... Daha baban bana senden s‚zettiği sıralar... ve daha Lizaveta sağken. Elveda! Bana elini verme. Yarın!" Raskolnikov …ıktı. Sonya onun arkasından bir deliye bakar gibi baktı. Ama kendisinin de bir deliden farkı yoktu ve bunu hissediyordu. Başı d‚n•yordu. Tanrım! Lizaveta'yı kimin ‚ld•rd•ğ•n• nasıl bilebilir? B•t•n bu s‚zlerine demekti? Korkun… bir şey bu!' B•t•n bunları b‚ylece d•ş•nmesine karşın, asıl o d•ş•nce Sonya'nın aklına hi… mi hi… gelmiyordu. 'Herhalde …ok mutsuz!... annesini, ve kız kardeşini terketmis. Ni…in? Ne oldu? Ve kendisinin niyeti ne? S‚ylediği b•t•n bu s‚zler ne anlama geliyor? Onun ayağını ‚pm•ş ve... demişti ki (evet, bunu a…ık…a s‚ylemişti), artık sensiz yaşayamam demişti... Ah, Tanrım!' Sonya sıtmalı gibi titreyerek ve sayıklayarak ge…irdi geceyi. Bazen yerinden fırlıyor, ağlıyor, ellerini oğuşturuyor, bazan yine …ırpınmak bir uykuya dalıyor, d•ş•nde Pole…ka'yı, Katerina


İvanovna'yı, Lizaveta'yı, İncil okuma sahnesini ve onu... bembeyaz y•z•, alev alev yanan g‚zleriyle onu g‚r•yordu... Ayaklarına, kapanmış, ‚p•yor, ağlıyordu... Ah, Tanrım! Sonya'nın odasını Gertrude Karlovna Resslich'in dairesinden ayıran sağdaki kapının ardında, yine bayan Resslich'in dairesine ait olan ve ne zamandır kiralık olarak boş duran bir oda vardı. Odanın kiralık olduğunu bildirmek i…in, evin ana kapısına ve odanın kanala bakan pencerelerine ilanlar asılmıştı. Sonya eski-denberi bu odayı boş saymaya alışmıştı. Oysa b•t•n bu s•re i…inde boş odanın kapısında duran bay Svidrigaylov, kulağını kapıya yapıştırarak onları dinlemişti. Raskolnikov …ıktıktan sonra, bir s•re durup d•ş•nm•ş, sonra ayaklarım ucuna basarak, bu boş odaya bitişik olan kendi odasına ge…erek, bir sandalye almış ve bunu yavaş…a Sonya'nın odasına acılan kapının arkasına koymuştu. İ…eriki odada ge…en deminki konuşma ona …ok ilgin…, …ok ‚nemli g‚r•nm•ş ve …ok hoşuna gitmişti. O kadar hoşuna gitmişti ki, bir başka g•n, ‚rneğin yarın, yine b‚yle bir saat ayakta durmak gibi bir zahmete katlanmamak, ş‚yle rahat…a oturup keyifle dinlenmek i…in bir sandalye getirmişti. 400 Ertesi sabah saat tam onbirde sorgu yargı…lığına başvurarak, gelişini Porfiriy Petrovi…'e haber vermelerini rica ettiği zaman, Raskolnikov uzunca bir s•re kabul edilmeyişine olduk…a şaştı: kendisini …ağırmalarına dek aradan en aşağı on dakika ge…mişti. Oysa, kendi tahminine g‚re, daha o, oraya varır varmaz hemen •zerine atılmaları gerekiyordu. Ama işte, bekleme salonunda oturuyor, yanından, kendisiyle hi… ilgilenmedikleri anlaşılan bir s•r• insan gelip ge…iyordu. Bitişik odada bir ka… yazıcı birtakım kŠğıtlarla uğraşıyor, yazı yazıyordu; bunların hi…birinin kafasında Raskolnikov diye bir kavramın olmadığı a…ık…a anlaşılıyordu. Tedirgin, kuşkulu bakışlarla …evresine bakınmaya başladı: bir yerlere sıvışmaması i…in onu g‚zetlemekle g‚revlendirilmiş bir …ift gizlenmiş g‚z, onu kollayan birileri olup olmadığını anlamaya …alışıyordu. Ama b‚yle birileri yoktu ortalıkta. İşleriyle uğraşan yazıcılardan ve birtakım adamlardan başka kimseler yoktu ve hi… kimse onunla ilgili değildi; istediği yere …ekip gidebilirdi şu anda. D•nk• adama ilişkin d•ş•ncesi gitgide pekişmeye başladı: şu yerin altından …ıkmışa benzeyen gizemli adam, şu hayalet, ger…ekten de her şeyi bilmiş, g‚rm•ş olsaydı, acaba kendisine şimdi b‚yle rahat rahat bekleme olanağını verirler miydi? O bunu kendiliğinden d•ş•n•p de teşrif edinceye kadar, b‚yle onbirlere kadar beklerler miydi.? Demek oluyor ki, ya adam daha gelip bildiklerini s‚ylememişti, ya da... ya da o da bir şey bilmiyordu, hi…bir şey g‚rmemişti (zaten nasıl g‚rebilirdi ki?). †yleyse, d•n olup biten her şey, yine kuşkulu, hasta hayal-g•c•n•n yarattığı ve b•y•tt•ğ• birtakım hayellerdi. Bu tahmin, kafasında hatta d•n, en dayanılmaz heyecanlar, umutsuzluklar i…inde kıvrandığı bir sırada yeretmeye başlamıştı. B•t•n bunları yeniden d•ş•n•p, yeni bir savaşa hazırlandığı şu anda, birden titrediğini duydu. Porfiriy Petrovi…'in, nefret ettiği adamın, karşısına …ıkmaktan korktuğu i…in titrediğini d•ş•n•nce, i…inde m•thiş bir ‚fke dalgası kabardı. Bu adamı yeniden g‚rmek, onun i…in korkun… olan şeylerin en korkuncuydu: ‚ylesine sınırsız bir bi…imde nefret ediyordu ki ondan, ona karsı nefreti ‚yle401 sine sonsuzdu ki, nefretinin kendisini ele vereceğinden korkuyordu. Ve nefreti ‚ylesine g•…l•yd• ki, bir anda titremesine son verdi; i…eri soğuk, k•stah bir tavırla girmeye hazırlandı/olabildiğince susup onu dinlemek, …evresini incelemek i…in kendine s‚z verdi; hi… değilse bu kez şu aşırı sinirliliğini yenmeliydi; ne olursa olsun başarmalıydı bunu. Tam bu sırada kendisini Porfiriy Petrovi…'in beklediğini s‚ylediler. Porfiriy Petrovi… odasında yalnızdı. Ne b•y•k, ne k•…•k bir odaydı bu. Odada eşya olarak: muşamba kaplı bir kanepe, onun ‚n•nde b•y•k…e bir yazı masası, k‚şede bir …alışma masası, dolap ve bir ka… sandalye vardı. Hepsi cilalı, sarı ağa…tan, devlet malı eşyalardı. Dip duvarda, daha doğrusu arkadaki b‚lmenin •zerinde bir kapı daha vardı. Herhalde, b‚lmenin ‚tesinde başka odalar bulunuyordu. Raskolnikov i…eri girer girmez Porfiriy Petrovi… onun girdiği kapıyı kapattı ve b‚ylece i…erde ikisi, baş-başa kaldılar. G‚r•n•şe bakılırsa Porfiriy konuğunu


…ok neşeli aydınlık bir y•zle karşılamıştı, ancak bir ka… dakika sonra Raskolnikov bazı belirtilerden onun epey telaşlı olduğunu farketti. Sanki birden kafasını karıştırmışlar ya da yapmakta olduğu gizli bir iş yarım kalmıştı. "Oo, muhterem! Bizim buralara da uğrar mıydınız..." diye başladı Porfiriy Petrovi…; iki eline birden Raskolnikov'a doğru uzatmıştı. "Otur hele babam! Buyrun, ş‚yle ge…in! Belki de b‚yle tout court* Žmuhterem• ve Žbabam• diye seslenilmesinden hoşlanmamışsınızdır? L•tfen bunu senli benlilik olarak almayın... Şuraya, şu kanepeye buyrun!" Raskolnikov g‚zlerini ondan ayırmadan g‚sterdiği yere oturdu. "Bizim buralar", senli benliliğinden ‚t•r• ‚z•r dilemeler, s‚ylediği şu Fransızca "tout court" vb. vb... b•t•n bunlar ilgin… belitilerdi. "İki elini birden uzattığı halde,tam zamanında geri …ekip, bir elini bile vermedi" diye d•ş•nd• Raskolnikov ve kuşku verici buldu bunu. İkisi de birbirini izliyor, ama bakışları karşılaşır karşılaşmaz, şimşek hızıyla g‚zlerini başka yana …eviriyorlardı. * Tout Court: (Aslında da Fransızca) - Kısaca (…ev.) "Size... şu kağıdı getirdim... Hani, saat konusunda... işte.. Doğru mu yazmışım, yoksa yeniden yazmam gerekecek mi?" "Ne? Kağıt mı? Ha, evet... Evet, doğru yazmışsınız... "Porfiriy Petrovi… sanki hemen bir yere gidiyormuş gibi aceleyle s‚ylediği bu s‚zlerden sonra ancak kağıdı alıp okudu, sonra yine telaşla: "Evet, doğru yazmışsınız... Bu kadar,başka bir şeye gerek yok" dedi ve kağıdı masaya bıraktı. Bir dakika sonra, başka bir konudan s‚z ederlerken kŠğıdı koyduğu yerden aldı, katlayıp kendi …alışma masasının •zerine bıraktı. "Sanırım d•n beni resmen sorguya …ekmek istediğinizi s‚ylemiştiniz...şu ... ‚ld•r•len kadınla ilişkili olarak?" diye başladı Raskolnikov, sonra şimşek hızıyla: 'İyi ama sanırım'ı ekledim diye ni…in bu kadar tedirgin oluyorum?' diye d•ş•nd•. Yalnızca Porfiriy'le karşılaşmış olmanın, yalnızca bir …ift s‚z•n, iki bakışın kuşkularını b‚ylesine b•y•tmesini, onu b‚ylesine işkillendirmesini …ok tehlikeli buldu: sinirleri bozulacak, heyecanı artacaktı. 'Felaket! Felaket! Yine ağzımdan bir şeyler ka…ıracağım!' "Evet, evet, evet! Hi… merak etmeyin! Zamanımız var, zamanımız var!" diye mırıldındı Porfiriy Petrovi…. Odanın i…inde, yazı masasının ‚n•nde bir aşağı bir yukarı ama…sızca dolaşıyor, bazen pencereye, bazen …alışma masasına, oradan yine yazı masasına doğru koşturuyor, bazen g‚zlerini Raskolnikov'un kuşkulu bakışlarından ka…ırıyor, bazen birdenbire durarak delikanlının g‚zlerinin ta i…ine bakıyordu. Lastik bir top gibi d‚rt bir yana yuvarlanan, duvarlara, k‚selere …arparak hemen geri d‚nen bu k•…•c•k, toparlacık adamın pek tuhaf bir g‚r•n•ş• vardı. Konuğuna sigara sunarken: "Zamanımız var, zamanımız var... Sigara i…ermişiniz?" diye s•rd•rd• s‚zlerini. "Sigaranız var mı? Buyurun, burdan yakın... Biliyor musuzunuz, sizi burada kabul ediyorum, ama benim aslında, şurada, şu b‚lmenin arkasında... Devletin bana erdiği beylik oda... Burada ge…ici olarak bulunuyorum... Biraz onarım yapmak gerekti benim odamda. Şu sıralar bitmek •zere... beylik oda g•zel bir şey, ‚yle değil mi? Siz ne dersiniz?" 402 403 Raskolnikov alaycı bir bakışla: "Ya, g•zel bir şey", dedi. Porfiriy Petrovi… bambaşka birtakım d•ş•ncelere dalmış gi-.bi: "G•zel bir şey, g•zel bir şey..." diye bir ka… kez tekrarladı. Sonra birden Raskolnikov'a iyice yaklaşıp g‚zlerini g‚zlerine dikerek;" Evet, …ok g•zel bir şey!..." diye bağırdı. Beylik odanın g•zel bir şey olduğu gibi aptalca bir s‚z• tekrarlayıp durması, şu anda konuğuna dikilen g‚zlerindeki ciddi, anlamlı, gizemli bakışlarla son derece …elişiyordu.


Onun bu durumu Raskolnikov'un …fkesini bƒsbƒtƒn taşırdı; alay etmekten ve tedbirsizce meydan okumaktan kendini alamayarak: "Sanırım, bƒtƒn sorgu yargı„larınca uygulanan bir y…ntem bu", dedi. Porfiri'nin yƒzƒne kƒstah„a bakıyor ve kƒstahlığından sanki keyifleniyordu. "Bu y…nteme g…re sorgu yargı„ları s…ze epey dolamba„lı yollardan, anlamsız g…rƒnen birtakım konulardan ya da ciddi olmakla birlikte asıl konuyla ilgisi bulunmayan başka birtakım konulardan s…z ederek girerler. Ama„ları, deyim yerindeyse, sorguya „ekilen kişiyi yƒreklendirmek, ya da daha doğrusu onun dikkatini dağıtmak, sonra birdenbire en amansız, en tehlikeli sorularla onu serseme „evirmektir, …yle değil mi? Sizin meslekte kutsal bir seymis„esine bağnazlıkla uygulanan bir y…ntem bu yanılmıyorsam?" " Daha neler!... Yoksa sizi şu beylik oda s…zlerimle... şey mi yapacağımı sandınız?" Porfiriy Petrovi„ bunları s…yledikten sonra g…zlerini kırpıştırdı, yƒzƒnde neşeli, kurnaz bir ışık dolaştı, alnındaki incecik „izgiler kayboldu, g…zleri sƒzƒldƒ, yƒzƒnƒn „izgileri uzadı ve birden Raskolnikov'un g…zlerinin i„ine bakarak sarsıla sarsıla gƒlmeye başladı. Aralıksız, sinirli bir gƒlƒştƒ bu. Ras-kolnikov da gƒlƒmsemek i„in kendini zorladı. Porfiriy Petrovi„ onun da gƒler gibi olduğunu g…rƒnce, …yle gƒlmeye başladı ki, nerdeyse katılacaktı, yƒzƒ kıpkırmızı kesildi. Raskolnikov'un duyduğu tiksinti bir anda her tƒrlƒ „abasını geride bıraktı; gƒlmesi bir anda silindi, kaslarını „attı ve Porfiriy Petrovi„'in dinmek bilme404 yen ve kasıtlıymış hissi veren uzun kahkahaları boyunca g…zlerini bir an bile ayırmaksızın …fke dolu bakışlarını onun ƒzerine dikti. İki taraf da ihtiyatsızlık etmişti. Porfiriy Petrovi„ konu-ğuyla alay etmiş, o bunu nefretle karşılamıştı. ˆte yandan yine Porfiriy Petrovi„ konuğunun nefretine hi„ aldırış etmemişti. Raskolnikov i„in …nemli bir noktaydı bu: Porfiriy Petrovi„'in, kendisinin deminki s…zlerine de hi„ aldırış etmediğini anlıyordu. Tuzağa dƒşmƒştƒ işte, Porfiriy'nin bu davranışının onca bilinmeyen bir amacı vardı; belki de bir şeyler hazırlamıştı ve şimdi, hemen şu anda her şey a„ığa „ıkabilir, her şey altƒst olabilirdi. Hemen konuya girdi. Ayağa kalkıp şapkasını alarak, kararlı, ama olduk„a sinirli bir tavırla: "Porfiriy Petrovi„", dedi, "dƒn beni sorguya „ekmek istediğinizi s…yleyerek buraya gelmemi istemiştiniz (sorguya „ekmek s…zlerini …zellikle vurgulamıştı). İste geldim, soracak bir şeyiniz varsa, buyrun sorun, yoksa, bırakın gideyim. Zamanım yok, bir sƒrƒ işim var. Şu, arabanın altında kalarak ezilen, zavallı memurun cenazesinde bulunmak zorundayım... ki kendisini siz de biliyorsunuz." Raskolnikov s…zlerine eklediği son cƒmleden do-Jafi sinirlendi, daha da …fkelenerek, sƒrdƒrdƒ s…zlerini: "Ve bƒtƒn bunlardan bıktım artık, duyuyor musunuz, „oktan bıktım! Biraz da bu yƒzden hasta oldum..." Kısacası, hastalıkla ilgili s…zlerinin daha da yersiz ka„tığını dƒşƒnerek bƒsbƒtƒn bağırmaya başladı;" ya sorguya „ekin beni, ya da bırakın gideyim.,. Sorguya „ekecekseniz, bu ancak usulƒnce olabilir, başka tƒrlƒsƒne izin vermem! B…ylece, birlikte yapacağımız bir şey bulunmadığına g…re, şimdilik hoş„akalın!" "Aman Tanrım! Neler s…ylƒyorsunuz! Ne diye sorguya „ekeyim sizi..?" Porfiriy Petrovi„ bir anda tavrını değiştirmiş, gƒlmesini kesmişti; gıdaklar gibi konuşuyordu: "Rica ederim, telaşlanacak bir şey yok..." Yeniden odanın i„inde volta atmaya başlamıştı, arada bir Raskolnikov'un yanma gelerek onu yerine oturtmaya „alışıyordu. "Zamanımız var, zamanımız var...' Hem bƒtƒn bunlar …nemsiz şeyler! Tam tersine, sonunda buraya gelişinize nasıl sevindim, bilemezsiniz! Sizi bir konuk olarak kabul 407 ediyorum. Şu lanet gƒlƒşƒme gelince, rica ederim beni bağışlayın Rodion Romanovi„. Rodion Romanovi„? Doğru s…ylƒyorum değil mi adınızı? Sinirli bir adamım ben. Zekice nƒktelerinizle beni gƒldƒrdƒnƒz! Bazen bir lastik top gibi hoplaya hoplaya, yarım saat kadar gƒldƒğƒm olur. Hastalıktır bende gƒlmek. Vƒcut yapımı dƒşƒnerek, bu yƒzden bir gƒn inme ineceğinden bile korkuyorum. Otursanıza, ne oluyorsunuz b…yle! Lƒtfen oturun, iki g…zƒm, yoksa bana darıldığınızı dƒşƒneceğim..."


Raskolnikov kaşlarını daha da …atmış, ‚fkeyle susuyor, dinliyor ve onu izliyordu. Sonunda, kasketini bırakmadan oturdu. Porfiriy Petrovi… yine odanın i…inde koşturarak ve başlangı…ta olduğu gibi konuğuyla g‚zg‚ze gelmemeye …alışarak: "Size, huyumu anlamanız i…in kendimle ilgili bir iki şey s‚y-liyeceğim, Rodion Romanovic", dedi. "Biliyorsunuz, ben bekŠrım. ˆevrem yoktur, kimse beni tanımaz. ‰stelik işi bitmiş, tohuma ka…mış bir adamım... ve... ve bilmem dikkatinizi …ekti mi Rodion Romanovi…, bizde, yani Rusya'da, ‚zellikle de bizim şu Petersburg'ta, yeni tanışmış ama birbirlerine saygı duyan ‚rneğin bizim gibi iki aklı başında adam, bir araya geldikleri zaman konuşacak bir şey bulamazlar ve koca bir yarım saat birbirlerinden sıkılarak buz gibi ‚ylece dururlar. Oysa herkesin, ‚rneğin kadınların, konuşacak konuları vardır... Yine, ‚rneğin sosyeteden insanlar her zaman konuşacak bir şeyler bulurlar, bizim gibi orta hallilere, yani d•ş•nen, aydın kişilere gelince, nedense hep utanırız, bir t•rl• konuşamayız, oysa c'est de.rigneur* Peki bu ni…in b‚yle? Ortak ilgi alanlarımız mı yok, yoksa birbirimizi al-datamayacak kadar d•r•st m•y•z? Bilmiyorum. Siz ne dersiniz? Kasketinizi bıraksanıza, hemen kalkıp gidecek gibi bir haliniz var... Bakarken bile rahatsız oluyor insan... Oysa ben sizinle olmaktan …ok sevin…liyim." Raskolnikov şapkasını masanın •zerine koydu. Yine ‚yle kasları …atık, suskun, ciddi, Porfiriy Petrovi…'in gevezeliklerini dinliyordu. 'Amacı ne bu adamın? Yoksa dikkatimi gevezeliklerinin •zerine mi …ekmek istiyor?' Porfiriy Petrovi… ara vermeden s•rd•r•yordu s‚zlerini: (Aslında da Fransızca)."Bu bir zorunluluktur" anlamında (ˆev.) 408 "Size kahve sunamayacağım, …•nk• yeri değil! Ama insan hoş…a zaman ge…irmek i…in bir dostuna bir beş dakikasını da veremezse olur mu? Ama memurluk b‚yledir iste, bilirsiniz... Sonra, bu ileri geri dolaşmalarım da kızdırmasın l•tfen sizi... Beni bağışlayın azizim, sizi g•cendirmekten korkuyorum, ama bu dolaşmalar benim i…in bir zorunluluk... S•rekli oturduğum i…in, beş dakikalık b‚yle bir gezinti bana b•y•k zevk veriyor... Hemoroidim var da... Jimnastikle ge…irmek istiyorum hep... Anlattıklarına g‚re devlet m•şavirleri, eylemli devlet m•şavirleri ve hatta gizli m•şavirler b•y•k bir keyifle ip atlıyorlarmıs dairelerinde... Y•zyılımızda bu bile nasıl bir bilim halini almış, g‚r•yor musunuz..! Bu işler b‚yledir iste... Buradaki zorunluluklarımıza, b•t•n, o sorgulara ve ‚teki formalitelere gelince... Demin siz de b‚yle bir sorgu s‚z• etmiştiniz... Bilir misiniz, azizim Rodion Romanovic, bu sorgular, sorguya …ekilenden …ok, sorguya …ekenin aklını karıştırır..? Demin siz de son derece yerinde olarak ve zekice bu konuya işaret buyurmuştunuz (Raskolnikov bu konuda hi… de bir şey s‚ylememişti). Evet, aklınız karışır! İnanın aklınız karma karışık olur! Trampet sesi gibi sanki, hep aynı şey, hep aynı şey! Bakalım, simdi reform yapıyoruz... Hi… değilse adlarımız değişecek... Hah-hah-haL Bizim kullandığımız y‚ntemlere gelince... sizin o …ok zekice deyiminizi kullanıyorum doğrusu bu konuda size katılırım... Ama, sorarım size, mujikler de i…inde olmak •zere, hangi sanık bilmez bu y‚ntemi? Yani, s‚ze yine sizin deyiminizle: dolamba…lı yollardan girildiğini, 'sonra birden en amansız, en tehlikeli sorularla kendisinin serseme …evrileceğini hangi sanık bilmez? Hah-hah-ha! Yine sizin deyiminizi kullandım! Hah-hah-ha! Buradaki resmi odamdan s‚z edişimin ger…ekten sizi şaşırtmak i…in mi olduğunu sandınız? Hah-ha! ˆok sakacısınız. Hi… ‚yle şey yaparmı-yım! Laf lafı a…ıyor, d•ş•nce d•ş•nceyi kovalıyor, bir de aklıma geldi, demin usulden s‚z etmiştiniz siz, hani, usul•ne uygun sorgulamadan... Nedir ki usul dediğiniz! Pek …ok durum i…in usul sa…malıktan başka bir şey değildir. İnsan bazen usul dışı, dost…a konuşur ve bu …ok daha yararlı olur. Bu b‚yle diye usul kaybolmaz, hi… merak etmeyin. Hem isin ‚z•ne bakacak olur409 sak, nedir ki şu usul dediğimiz şey? Bir sorgu yargıcının eli kolu usulle bağlanmamalıdır. Sorgu yargıcının yaptığı iş bir t•r sanattır, ‚zg•r bir sanat, ya da bunun gibi bir şey... Hahhah-ha!... " .


Porfiriy Petrovi… bir an soluk almak i…in durdu. †ylesine aralıksız konuşuyordu ki, bazen anlamsız birtakım şeyler, bazen gizemli bir ka… c•mle s‚yl•yor, durmadan konuşuyordu. Odadaki dolaşmaları nerdeyse koşturmaya d‚n•şm•şt•; tombul, yağlı bacakları hızla hareket ediyordu, g‚zleri hep yerdeydi; sağ kolunu arkasına atmış, sol koluyla aralıksız birtakım hareketler yapıyordu; kolunun hareketleriyle s‚zleri arasında şaşırtıcı bir uyumsuzluk vardı. Raskolnikov birden, odada dolaşırken iki kez kapının orda duraklar gibi olduğunu ve i…eriye kulak kabarttığını farketti... 'Yoksa beklediği bir şey mi var?' "Siz ger…ekten de haklısınız..." yeniden s‚ze başlamıştı. Porfiriy Petrovi…, neşeli, saf, temiz bakışlarla bakıyordu Raskolni-kov'a (Raskolnikov bir an bu bakışlardan dehşetli irkildi, ama hemen kendini toparladı). "Evet, şu bizim hukuk usulleriyle alay etmekte …ok haklısınız, hahhah-ha! Psikolojik derinlikleri b•y•k usullerimiz! Hepsi değil ama bazıları ger…ekten …ok g•l•n…t•r, dahası tam bir katılıkla izlendikleri zaman b•sb•t•n, yararsızdırlar. Evet... yine usulden s‚z edeceğim diyelim, bana verilmiş bir iş var ve ben filan ya da falan adamın su…lu olduğunu biliyorum, ya da daha doğrusu su…lu olduğundan kuşkulanıyorum... Siz hukuk ‚ğrenimi yapıyorsunuz değil mi Rodion Romanovi…?" "Yapıyordum..." "†yleyse size ilerde işinize yarayabilecek bir ‚rnek vereyim... Sakın size ders vermek cesaretinde bulunduğumu d•ş•nmeyin: su…lar •zerine makaleler yayımlamış biri i…in b‚yle bir şeye cesaret edemem! Size ger…ek bir olaydan ‚rnek verme cesaretinde bulunacağım. Diyelim falanca ya da filanca kişi bana g‚re katildir. Elimde kanıtlar bile olsa bu adamı zamanından †nce rahatsız etmenin bir anlamı var mı? †te yandan bir başkasını hemen yakalatmak zorundayımdır... Ama falanca kişi bambaşka bir yaratılıştadır, ‚yleyse ben de bırakırım, elini kolunu sallaya sallaya dolaşsın kentte... Hah-hah-hŠ! Hayır, g‚r•yorum ki tam anlamadınız beni; ‚yleyse size biraz daha a…ayım konuyu: eğer ben bu adamı zamanından ‚nce yakalar ve i…eri atarsam, bununla ona manevi bir destek sağlamış olurum, hah-hah-ha! Bakın, g•l•yorsunuz! (Oysa Raskolnikov g•lmediği gibi, dudaklarını sıkmış, alev alev yanan g‚zlerim Porfiriy Petrovi…'e dikmişti). Ama bir başkasına, başka t•rl• yaklaşırım, …•nk• insanlar binbir t•rl•d•r ve herbiri i…in ‚zel bir uygulama geliştirmek gerekir. Simdi siz bana, peki delilleriniz? diyeceksiniz. Evet, varsayalım ki, elimizde delil de var. Ama, azizim, delil denilen şey, …oğunlukla …ift ağızlı usturaya benzer.' Bense yalnızca bir sorgu yargıcıyım, yani zayıf bir insanım: soruşturmanın sonucunu matematik bir kesinlikle g‚rmek isterim. Bulacağım deliller, iki kere iki d‚rt eder gibi, kesin olmalı! Apa…ık ve tartışılmaz şeyler olmalı! Diyelim ki onu zamanından ‚nce yakalayıp i…eri attım -katilin o olduğuna kesinlikle inanıyor olmama karşın,b‚yle bir davranışla, onun kendi kendini ele vermesini ‚nlemiş olmaz mıyım? Neden mi? ˆ•nk• yakalayıp i…eri atmakla onu belirli bir durum i…ine sokmuş olurum, yani ona manevi bir belirlilik sağlamış olurum. B‚ylece rahatlar ve benden uzaklaşarak kendi kabuğuna …ekilir. Sonunda da bir tutuklu olduğunu anlar. Anlattıklarına g‚re, Sivastopol'da, Alman …atışmalarından hemen sonra, bazı akıllı kişiler, d•şmanın a…ıktan saldırıya ge…eceğinden ve kentin …abucak d•şeceğinden korkuyorlarmış.* Oysa d•şmanın usul•ne uygun bir kuşatma yolunu se…tiğini ve ilk sıra kuşatma hendeklerini kazmaya başladığını g‚r•nce sevinmişler; kentin usul•nce bir kuşatmayla alınması demek, bu işin bir iki ay daha uzaması demekmiş …•nk•. Yine g•l•yorsunuz, yine inanmıyorsunuz bana! Aslında, siz de haklısınız. Evet evet, haklısınız! Bunlar ‚zel birtakım olaylar. Size katılıyorum. Ama burada, aziz Rodion Romanovi…, canım kardeşim, bir noktayı g‚zden uzak tutmamak gerek, b•t•n yazıldığı bi…imde kendilerinden kaynaklandığı genel olaylar, zaten yoktur. ˆ•nk• her olay, hi… değilse her cinayet, işlenir işlenmez, t•m•yle ‚zel 1854-1855 Kırım Savaşı'ndart s‚z edilmektedir (ˆev.) 411


bir olay halini alır. Hatta bazen, kendinden …ncekilere hi„ benzemeyen, „ok …zel olaylar halini alırlar. Bu arada „ok komik olaylar da olur. Diyelim, ben adamı tutuklamıyor ve serbest bırakıyorum: kendisini hi„ mi hi„ rahatsız etmiyorum. Ama bir koşulla adanı gece gƒndƒz her saat, her dakika, kendisini izlediğimi, her şeyi bildiğimi bilecek, ya da bundan kuşkulanacak... B…ylesine bir kuşku ve korku altında yasamaya dayanamayacağına yemin ederim: …nƒnde sonunda kendiliğinden gelecek ve hatta bana iki kere iki d…rt eder gibi matematik kesinlikte deliller sağlayacak birtakım davranışlarda bulunacaktır. Eh, gƒzel olan da bu değil mi? Kara cahil bir mujiğin de, „ağdaş, aydın, hatta kimi alanlarda basarılar kazanmış bir .insanın da basına gelebilir bu. †ƒnkƒ, bir tane kardeşim benim, insanların hangi alanlarda başarılı olduklarını bilmek „ok …nemli bir şeydir. Hele sinirler? Siz sinirleri tƒmden unutmuşa benziyorsunuz? Bu sıralar sinirler pek zayıf, sinirler „ok yıpranmış durumda!.. Hele …fke? Nasıl …fkelidir su„lular biliyor musunuz? Bazen bƒtƒn bu işlerin kaynağı bunlardır! Benim adamım elini kolunu sallaya sallaya kentte dolaşıyorsa, ben bundan ne diye rahatsız olayım? Varsın dolaşsın! Ben nasıl olsa onun benim bir kurbancığım olduğunu, benden bir yere ka„amayacağını biliyorum ya..! Nereye ka„abilir ki zaten? Hah-hah-ha! Yurt dışına mı? Bir Polonyalı ka„abilir, ama o asla! Kaldı ki, kendisini her an izliyorum, her tƒrlƒ …nlemi almış durumdayım... Rusya'nın i„erlerine mi ka„ar diyorsunuz? Ama orada da mujiklerimiz var, şu ger„ek Ruslar! Hem gƒnƒmƒz aydını, Rusya i„lerindeki mujikler gibi yabancılar arasında yasamaktansa, hapiste yatmayı yeğ tutar, hah~hah-ha! Neyse, bunların hepsi sa„ma ve konumuz dışında, kalan şeyler! Hem, ka„mak ne demek? Bi„imsel bir şey değil midir ka„mak? …nemli olan, onun yalnızca gidecek yeri olmadığı i„in ka„mayışı değil, psikolojik bakımdan ka„amayacağıdır, hah-hah-ha! Ne gƒzel dile getirdim ama, …yle değil mi! Ka„acak yeri olsa bile doğa yasası gereği benden ka„amaz o! Yanan mumların „evresindeki pervaneleri g…rmƒssƒnƒzdƒr..! İste o da, tıpkı pervaneler gibi „evremde d…nƒp duracak, sonunda bir gƒn …zgƒrlƒk kendisi i„in tatlı bir şey olmaktan „ıkacak, şaşıracak, sersemleyecek, ağa 412 dƒşmƒş balık gibi …lƒmcƒl korkular duyacaktır. Šstƒne ƒstlƒk: matematik kesinlikteki su iki kere ikilik delilleri de kendisi hazırlayacaktır bana... Yeter ki ona uzunca bir sƒre vermiş olayım... Dairelerini daralta daralta „evremde d…nƒp duracak, sonunda da hop! ağzıma dƒşecek! Tabii ben de kendisini yutuvereceğim! Ah bu …yle hoş bir şeydir ki, hah-hah-ha! İnanmıyor musunuz?" Raskolnikov karşılık vermedi. Yƒzƒ bembeyazdı. Aynı gergin bakışlarla Porfiriy'e bakıyordu. "Ders, doğrusu harikaydı!" diye dƒşƒndƒ soğuk soğuk ƒr-pererek. "Bu artık, dƒnkƒ gibi fareyle oynayan kedi de değil! Bana sa„ma sapan bir gƒ„ g…sterisinde bulunduğunu da sanmıyorum: b…yle bir şey yapmayacak kadar zeki bir adam „ƒnkƒ. Başka bir amacı var, ama ne? Yok, kardeş, bƒtƒn bunlar sa„ma! Kurnazlık ediyor, beni korkutmak istiyorsun! Elinde bir tek delil yok! Dƒn g…rdƒğƒm adam da yok! Yalnızca beni şaşırtmak istiyorsun! Beni sinirlendirmek ve bundan yararlanmak i„in yalan ƒstƒne yalan kıvırıyorsun! S…kmez bunlar, 's…kmez! Evet, belki bir hazırlığın var, ama yalan s…ylƒyorsun, s…kmez bana bunlar, hem hazırlığının ne olduğunu da g…receğiz...." Korkun„ ve belirsiz bir felakete hazırlanarak bƒtƒn gƒcƒyle kendini toparladı. Bazen, birden ƒzerine atılıp Porfiriy'i boğmak isteği duyuyordu. Buraya gelirken de b…ylesi duygulara kapıla-bileceğihi dƒşƒnmƒş ve korkmuştu. Dudaklarının kuruduğunu, yƒreğinin hızla „arptığını duydu. Ama susmak ve zamanı gelmeden konuşmamak kararındaydı. İ„inde bulunduğu durum karsısında izlenecek en iyi yolun bu olduğunu anlıyordu. †ƒnkƒ b…ylece kendisi ağzından bir şey ka„ırmadığı gibi, sususuyla dƒşmanını sinirlendirecek, b…ylece de belki onun ağzından bir şeyler ka„ırmasını sağlayacaktı. Hi„ değilse o b…yle olacağını umuyordu.


Gittik…e neşesi artan, sevincinden kesik kesik kahkahalar atan Porfiriy, odanın i…inde yeniden Hırlamaya başlayarak. "Hayır" dedi, "g‚r•yorum ki bana inanmıyor, saka yaptığımı sanıyorsunuz. Aslında haklısınız, Tanrı ‚yle bir y•z, ‚yle bir v•cut vermiş ki bana, başkalarında yalnızca g•l•n… birtakım 413 d•ş•nceler uyandırıyorum. Buffon* gibi bir şeyim sizin anlıya-cağımz. Benim gibi yaşlı bir adamın kusuruna bakmayın, azizim Rodion Romanovi…, ama size bir kez daha tekrarlıyorum daha gen…siniz, daha ilk gen…liğinizi yaşıyorsunuz, bu bakımdan da b•t•n gen…ler gibi insan aklına her şeyden …ok değer veriyorsunuz. ZekŠnın kıvrak inceliği, aklın soyut, yasamdan uzak verileri g‚zlerinizi kamaştırıyor! Askerlik konularından s‚z etmek ne derece yetkim i…indedir bilmem ama, bu durum tıpkısı tıpkısına ' eski Avusturya Hofkricgsrath'ına benziyor: kŠğıt •zerinde Na-polyon'u yenmiş, tutsak etmişlerdi; ama onlar …alışma odalarında bu ince, birbirinden zekice hesaplarla uğraşırlarken, komutanları general Mack ordusuyla birlikte Napolyon'a teslim oluyordu, hah-hah-ha! G‚r•yorum, g‚r•yorum, azizim Rodion Romanovi…,' sivil bir adam olmama karşın, boyuna savaş tarihinden ‚rnekler vermeme g•l•yorsunuz... Ne yaparsınız, bu da benim zayıflığım işte... Askerliği severim: askeri b•ltenleri okumaya bayılırım... Mesleğimi …ok, ama …ok yanlış se…mişim. Asker olmalıymısım ben. Evet, belki bir Napolyon olamazdım, ama herhalde bir binbaşı olurdum, hah-hah-ha! Neyse, şimdi de size, aziz dostum, şu ‚zel olaya ilişkin b•t•n ger…eği ayrıntılarıyla a…ıklayayım: realite ve doğa, muhterem efendim benim, …ok ‚nemli şeylerdir: o kadar ki, bazen en ince hesapları bile alt•st ederler! Siz bu ihtiyarın s‚zlerini kulak ardı etmeyin. Rodion Romanovi… (Ancak otuzbesinde bulunmasına rağmen Porfiriy Petrovi… bunları s‚ylerken sanki ger…ekten de yaşlanıvermişti: sesi bile değişmiş, kamburu …ıkmış, iki b•kl•m olmuştu) …ok ciddi konuşuyorum... Sonra ben acık y•rekli bir insanım... Ne dersiniz, sizce de ‚yle miyim? Sanırını, a…ık y•rekliyim: baksanıza, hi…bir karşılık beklemeden size neler anlatıyorum... Hah-hah-ha! Neyse, devam edelim; bence zekŠ olağan•st• bir şeydir; doğanın s•s•, hayatın avuntusudur; bu arada, hep olduğu gibi, kendim hayallerine kaptırmış zavallı bir sorgu yargıcına, şaşırtıcı h•nerleriyle i…inden …ıkamayacağı birtakım hokkabazlıklar da yapabilir; …•nk• ‚n•nde sonunda sorgu yargıcı da bir insandır! Ama işte bu noktada doğa sorgu yargıcına el uzatıverir! Bu * (Aslında da Fransızca-Bouifon): Soytarı (ˆev.) 414 arada (d•n sizin …ok zekice ve kurnazca belirttiğiniz gibi), '‚n•ne …ıkan b•t•n engelleri aşmakta olan' kendi zekŠsına vurgun gen…lik ise bunu aklına bile getirmez. Diyelim şu bizim ‚zel olaydaki sanık, İncognito, yalan s‚ylemektedir, hem de kusursuz, m•kemmel bir yalan; kendisini zafer kazanmış saymakta, zekŠsının meyvelerini toplamaya hazırlanmaktadır, değil mi? Ne gezer! En olmayacak yerde, bu işin en skandal sayılacağı yerde pat diye d•şer bayılır. Evet, hastalıktan, sık sık g‚r•ld•ğ• gibi odaların boğucu havasından olabilir bayılması, ama olsun, bu kurt d•şer karşı tarafın i…ine! Evet, benzersiz bir bi…imde yalan s‚yleyebilmektedir, ama doğasının kendisine neler edebileceğini hi… bilememiştir. İşin canalıcı noktası buradadır işte! Bir başka kez, zekŠsının kıvraklığına kapılıp, kendisinden kuşkulanan adamla alay etmeye kalkışır... Oynadığı rol gereğiymiş gibi, bile bile yapıyormuş gibi, y•z• sapsarı kesilir, ama bu kadarı biraz fazla doğal ka…ar, ger…eğe fazla uygundur y•z•n•n renginin gitmesi... Alın size mide bulandırıcı ikinci bir şey daha! Evet, ger…i bu birinci karşılaşmada onu aldatmıştır, ama b•t•n gece d•ş•n•r durur, acaba ufacık da olsa yanlış bir şey yaptım mı diye... Bu her adımda b‚yledir! Dahası da var: kendiliğinden ‚ne …ıkar, gerekli gereksiz, her şeye burnunu sokmaya başlar, susul-ması gereken yerlerde gevezelik eder, kinayeli kinayeli konuşur, hah-hah-ha! Gelir ve kendisinin neden tutuklanmadığını sorar, hah-hah-ha! Bu, en zeki insanların, psikologların, edebiyat…ıların başına da gelebilen bir durumdur! İnsanın doğası, insanın aynasıdır, hem de ne ayna! Ge… karşısına, kendini hayran hayran seyret!


Rodion Romanovi„, ama siz ni„in b…yle sapsarı kesildiniz? Yoksa odanın havası mi boğucu? Pencereyi a„ayım mı?" Raskolnikov birden bir kahkaha atarak: "O, rica ederim rahatsız olmayın", dedi, "rica ederim!" Porfiriy onun tam karşısında duruyor, bekliyordu; birden o da bir kahkaha attı, Raskolnikov kanepeden kalktı, tƒmƒyle sihirden olan kahkahasını birden kesti ve ayakta gƒ„lƒkle duruyor olmasına karşın, yƒksek sesle ve tane tane: "Porfiriy Petrovi„!" dedi. "Kocakarıyla kız kardeşi Lizave-ta'nın …lƒmlerinden a„ık„a beni su„ladığınızı g…rƒyorum. Kendi 415 payıma, bƒtƒn bunlardan artık fazlasıyla bıktığımı a„ıklıyorum size. Hakkımda yasal bir kovuşturma yapma yetkisine sahipseniz, yapın; tutuklama hakkına sahipseniz, tutuklayın. Ama g…zƒmƒn i„ine baka baka alay etmenize, bana acı „ektirmenize izin veremem." • . Birden dudakları titredi, g…zleri delice bir ışıkla tutuştu, o ana kadar tuttuğu sesi „ınlamaya başladı. Olanca gƒcƒyle masaya bir yumruk indirerek: "İzin veremem!" diye bağırdı. "Anlıyor musunuz, Porfiriy Petrovi„? İzin veremem!" Porfiriy Petrovi„ bƒyƒk bir korku i„inde: "Aman Tanrım, yine ne oluyor!" diye bağırdı. "Rodion Ro-manovi„, anam babam, neyiniz var, neyiniz var kardeşim?" "İzin veremem!" diye bağırdı Raskolnikov bir daha, Porfiriy Petrovi„ yƒzƒnƒ Raskolnikov'un yƒzƒne yaklaştırarak, korku i„inde: "Daha yavaş, iki g…zƒm!" dedi. "Şimdi duyup gelecekler! O zaman onlara ne deriz, dƒşƒnsenize! " Raskolnikov bir makine gibi: "İzin veremem! İzin veremem!" diye tekrarladı, ama bu kez onun da sesi fısıltı halinde „ıkmıştı. Porfiriy „abucak koşup pencereyi a„tı. "Hele biraz temiz hava alın! Sonra bir yudum da su i„meniz gerek, yine bir n…bet ge„iriyorsunuz!" Tam su s…ylemek i„in kapıya atılmıştı ki, k…şede su dolu bir sƒrahi g…rdƒ. Sƒrahiyi kapıp Raskolnikov'un yanına koştu. "İ„in, iki g…zƒm", diye fısıldadı. "Belki iyi gelir..." Porfiriy'nin korkusu ve ilgisi o kadar doğaldı ki, Raskolnikov sustu ve dik dik ona bakmaya başladı. Suyu da i„memişti. "Rodion Romanovi„! İki g…zƒm! B…yle devam ederseniz, inanın bana, aklınızı oynatırsınız! İ„senize... Bir yudumcuk hi„ değilse!.." Bardağı zorla Raskolnikov'un eline tutuşturmaya „alıştı. Raskolnikov bir makine davranışıyla bardağı aldı, dudaklarına g…tƒrdƒ, ama birden kendine geldi, bardağı tiksintiyle masanın ƒzerine bıraktı. 416 Porfiriy Petrovi„ dost„a bir ƒzƒntƒyle, ama h‰l‰ şaşkın: "Bir n…bet„ik ge„irdiniz", dedi. Konuşması yine tavuk gıdaklaması gibiydi. "Eski hastalığınız depreşecek b…yle giderseniz... Aman Tanrım! Kendinizi hi„ ama hi„ korumuyorsunuz! Dƒn de Dmitriy Prokofi„ gelmişti bana... Evet kabul ediyorum, „ok k…tƒ, alaycı bir huyum var... Ama herkes de bundan ne sonu„lar „ıkarıyor!.. Aman Tanrım! Dƒn, sizden sonra geldi, oturup yemek yedik: anlattı, anlattı, ben yalnızca ellerimi a„tım, dƒşƒndƒm ki... Ah, Tanrım! Yoksa siz mi g…ndermiştiniz onu? Otursanıza iki g…zƒm, oturun Allah aşkına!" "Hayır, ben g…ndermedim!" dedi Raskolnikov sert bir sesle. "Ama size geldiğini ye ni„in geldiğini biliyordum." "Biliyor muydunuz?" "Biliyordum. Ama ne olmuş biliyorsam?" "Ne mi olmuş? Rodion Romanovi„, iki g…zƒm, ben sizin yalnızca birtakım kahramanlıklarınız değil, sizinle ilgili her şeyi biliyorum! Akşam vakti, ortalık karardıktan sonra nasıl daire


kiralamaya gittiğinizi, kapının …ıngırağını nasıl …aldığınızı, yerdeki kanları sorarak kapıcıyla oradaki iş…ileri nasıl şaşırttığınızı... O sırada i…inde bulunduğunuz ruh halini de …ok iyi anlıyorum... ama yemin ederim, b‚yle giderseniz, aklınızı ka…ıracaksınız. †nce talihinizden, sonra karakoldakilerden g‚rd•ğ•n•z aşağılamalar i…inizde soylu bir ‚fke dalgasının kabarıp taşmasına yol a…tı; bu nedenle herkese bildiği her şeyi hemen s‚yletebilmek i…in oraya buraya koşturup duruyorsunuz, …•nk• b•t•n bu aptalca şeylerden, bu kuşkulardan bıkıp usandınız artık, ‚yle değil mi? Doğru kestirmiş miyim i…inde bulunduğunuz ruh halini? Ama b‚yle yapmakla yalnız kendinizin değil, benim zavallı Ra-zumihin'imin de başını d‚nd•r•yorsunuz. ˆ•nk• siz de bilirsiniz ki, b‚ylesi işler i…in o, …ok iyi bir …ocuktur. Siz hasta bir insansınız, o ise erdemli bir insan. Onun erdemliliği, sizin bu hastalığınızın kolayca ona da bulaşmasına neden olabilir. Hele biraz yatısın, iki g‚z•m, size bunların hepsini anlatacağım... Otursa-nıza, iki g‚z•m. Allah aşkına oturun! Oturun ve dinlenin l•tfen, y•z•n•zde renk diye bir şey kalmamış, otursanıza..!" 417 Raskolnikov oturdu. B•t•n v•cudunu bir ateş basmıştı. Korku i…inde olan ve kendisine dost…a bir yakınlık g‚steren Porfiriy Petrovi…'! derin bir şaşkınlık ve gerilim i…inde dinliyordu. Ona inanmak i…in tuhaf bir eğilim duymasına karsın, s‚ylediği bir tek s‚ze bile inanmıyordu. Porfiriy'nin kocakarının dairesiyle ilgili .s‚zleri kendisini m•thiş şaşırtmıştı. 'Nasıl bilebilir bu daire isini? diye d•ş•nd• i…inden, •stelik bunu bildiğini bana da s‚yl•yor!' "Adalet hizmetinde …alıştığım yıllar i…inde, buna benzer, yine hastalıklı, psikolojik bir olaya daha tanık olmuştum", diye yeniden s‚ze başladı Porfiriy Petrovi…, …abuk …abuk konuşuyordu. "Adamın birisi yine b‚yle kendisine cinayet iftirasında bulunmuştu. Hem de nasıl bir iftira: koca bir hayali olay yaratmış, kanıtlar ileri s•rm•ş, nedenler sıralamış, b‚ylece de herkesin aklını karıştırmıştı. İyi ama, neden? B•t•n•yle kasıtsız olarak, bir cinayete bir par…a da o neden olmuştu. Ama yalnızca, bir par…a... Ve bir cinayete neden olduğunu ‚ğrenir ‚ğrenmez de, kendini b•y•k bir •z•nt•ye kaptırdı, hayaller g‚rmeye başladı ve oynattı. Kendini, katilin kendisi olduğuna inandırdı! Bereket versin Yargıtay kararı bozdu, adamcağız beraat etti ve g‚zetim altına alındı. Af erim su Yargıtay'a doğrusu! Ah, ah! Hi… olur mu iki g‚z•m? insan b‚yle gece vakitleri gidip kapı …ıngırakları …alar, kapıcılara birtakım kanları ne yaptıklarını sorarsa, sinirleri ne hale gelir? Sayıklamaz da ne yapar b‚yle bir insan! Bu psikolojiyi ben meslek hayatımın bana kazandırdığı deneylerle ‚ğrendim. Bazen kendini pencereden ya da …an kulesinden atmaya kalkanlara rastlanır, b‚ylesine bastan …ıkarıcı bir duygu i…ine girerler bazen. Sizin su kapının …ıngırağını …almanız da bunun gibi bir .şey... Hastalık, Rodion Romanovi…, hastalık! Hastalığınızı biraz fazla k•…•msemeye başladınız! İyi bir doktora g‚r•nmenizi salık veririm size. Su sizin şişko da kim oluyor. Sayıklama var sizde! B•t•n bunları da sayıklama halindeyken yapıyorsunuz!" Bir anda Raskolnikov'un …evresindeki herşey d‚nmeye başladı. Su anda da yalan s‚yl•yor olabilir mi? diye ge…irdi kafasından. Hayır, olamaz, olamaz! Ama daha ‚nce b‚yle bir d•ş•nceye kapılmasınin kendisini nasıl deliye d‚nd•receğini hissettiği i…in hemen kovdu bu d•ş•nceyi kafasından, Porfiriy Petrovi…'in kendisine nasıl bir tuzak kurduğunu anlayabilmek i…in b•t•n zekŠsını toplamaya …alışarak: "Hayır!" diye bağırdı, "sayıklama halinde değildim ben o zaman, t•m•yle aklım basımdaydı! Duyuyor musunuz, aklım basımdaydı, diyorum!" "Duyuyor ve anlıyorum! Siz d•n de sayıklamadığınızı s‚ylemiş, hatta bu konuda ayak diremiştiniz! S‚yleyebileceğiniz her şeyi anlıyorum! Dinleyin beni, Rodion Romanovi…, benim erdemli dostum, su duruma bir g‚zatalım. Siz ger…ekten, su…lu olsaydınız, ya da su lanet olası ise su ya da bu bi…imde karışmış bulunsaydınız, rica ederim, b•t•n o yaptığınızda diretir miydiniz? Evet, b•y•k bir inatla bu konuda b‚ylesine diretir miydiniz? S‚yleyin rica ederim, hi… b‚yle şey olur mu? Bana kalırsa, tam tersine bir davranış i…inde olmanız gerekirdi.


Eğer kendinizden bir par…a kuşkulanıyor olsaydınız, b•t•n o-yaptıklarınızı aklınız basınızda olarak değil, sayıklama halinde yaptığınızda diretmeniz gerekirdi! †yle değil mi?" Sinsice, şeytani bir şeyler vardı bu soruda. Raskolnikov, •zerine doğru iyice eğilen Porfiriy'den uzaklaşmak i…in, kanepenin arkalığına doğru geriledi. Konuşmuyor, anlamayan g‚zlerle dimdik Porfiriy'e bakıyordu. "Ya da alalım şu Razumihin olayını... Kendiliğinden mi geldi d•n Razumihin bana, yoksa sizin kışkırtmanızla mı? Burada sizin yapacağınız şey, Razumihin'in bana kendiliğinden geldiğini s‚ylemek, onu sizin kışkırttığınızı gizlemektir, değil mi? Ama siz bunu gizlemiyorsunuz! Bana gelmesi i…in Razumihin'i kışktırttı-ğınızda ayak diriyorsunuz." Oysa Raskolnikov hi… de ayak dirememişti bu konuda. Sırtı soğuk soğuk •rperdi. "S‚ylediklerinizin hepsi yalan!" dedi, cılız, bir sesle,dudakları hastalıklı bir g•l•msemeyle kıvrılmıştı. "Bana yine b•t•n oyunlarımı bildiğinizi, vereceğim cevapları ‚nceden bildiğinizi g‚stermek istiyorsunuz..." s‚ylediği s‚zlerin s‚ylenmesi gerekli s‚zler olup olmadığından kuşkuluydu, s‚zlerini b•t•n•yle 418 419 kontrol edemediğini hissediyordu. "Korkutmak istiyorsunuz beni, ya da d•ped•z alay ediyorsunuz benimle..." Bunları s‚ylerken Porfiriy'nin y•z•ne dimdik bakmaya devam ediyordu, birden g‚zleri sınırsız bir ‚fkenin kıvılcımlarıyla tutuştu: "Yalan s‚yl•yorsunuz!" diye bağırdı. "Siz de …ok iyi bilirsiniz ki bir su…lunun yapacağı en iyi hile, gizlenmeseler de olabilecek şeyleri, olanaklar ‚l…•s•nde gizlememeye …alışmaktır. Size inanmıyorum!" "Nasıl da d‚n•p duruyorsunuz d•ş•ncelerinizden!" diye kıkırdadı Porfiriy. "Vallahi sizinle basa …ıkılmaz! Bir monomani yer etmiş kafanıza... Şimdi siz bana inanmıyorsunuz, değil mi? . Ama ben diyorum ki, hi… değilse d‚rtte birine inanıyorsunuz s‚ylediklerimin. Ve size ‚yle bir şey g‚stereceğim ki, ne diyorsam hepsine inanacaksınız. ˆ•nk• sizi ger…ekten seviyor ve iyiliğinizi istiyorum." Raskolnikov'•n dudakları titredi. Porfiriy Petrovi… Raskolnikov'un kolunu dirseğinin biraz •st•nden hafif…e ve dost…a bir tavırla tutarak: "Evet, iyiliğinizi istiyorum", dedi, ve "size kesinlikle şunu s‚yleyeyim ki, hastalığınıza dikkat etmelisiniz! Kaldı ki şimdi artık aileniz de .burada onları d•ş•nmeniz, kendilerine sevecen davranmanız gerek. Oysa siz onları korkutup duruyorsunuz!.." "Size ne bundan? Hem siz bunu nerden biliyorsunuz? Ve neden ilgileniyorsunuz bu işle? Belki de beni izliyorsunuz ve bu s‚zlerinizle de bana bunu anlatmak istiyorsunuz?" "İki g‚z•m! Bunların hepsini, hepsini sizden ‚ğrendim. Bana da, başkalarına da, heyecanlarınız sırasında pek …ok şey s‚ylediğinizi unutuyorsunuz. Razumihin'den, Dmitriy Prokofi…'ten de d•n epey ilgin… ayrıntılar ‚ğrendim. Hayır, s‚z•m• kestiniz, size şunu s‚ylemek isterim ki, …ok zeki olmanıza rağmen kuruntularınız y•z•nden b•t•n sağ g‚r•n•z• kaybettiniz! †rneğin, yine su kapının zilini …alışınıza d‚nelim: b‚yle değerli bir şeyi, b‚yle bir ger…eği (hem de ne ger…ek!), •stelik de bir sorgu yargıcı olmama rağmen, size kendi ağzımla s‚yledim. Siz bundan hi…bir şey anlamıyor musunuz? Sizden, bir par…acık olsun 420 kuşkulanıyor olsaydım, b‚yle mi davranırdım? Tam tersine, kuşkularınızı dağıtmam, bu ger…eği bildiğimi sizden gizlemem gerekmez miydi? B‚ylece sizi tam ters y‚ne s•r•kleyip. 'Evet, s‚yleyin bakalım, gecenin onunda, hatta nerdeyse onbirinde, cinayetin işlendiği evde ne işiniz vardı? Kapının …ıngırağını ne diye …alıp durdunuz? Kanı ne yaptıklarını ni…in sordunuz? Kapıcıları neden şaşırttınız ve neden karakola g‚t•rmeye kalkıştınız?' gibi sorularla, (sizin deyiminizle s‚yleyeyim:) sizi serseme …evirirdim. Sizden bir damlacık kuşkulanıyor


olsaydım, işte b‚yle davranmam gerekirdi. Usul•ne uygun bir bi…imde sizi sorguya …ekmem, evinizde arama yapmam, hatta sizi tutuklamam gerekirdi. Demek oluyor ki, sizden kuşkulanmıyorum, yoksa başka t•rl• davranırdım! Oysa siz, tekrarlıyorum, sağg‚r•n•z• yitirdiğiniz i…in, hi…bir şey g‚rm•yorsunuz!" Raskolnikov'un b•t•n v•cudu titredi, ‚yle ki, Porfiriy Petrovi… bile a…ık…a farketti bunu. "B•t•n s‚yledikleriniz yalan!" diye bağırdı. "Amacınızın ne olduğunu bilmiyorum, ama s‚ylediklerinizin hepsi yalan! Az ‚nce b•t•n bunları bambaşka bir anlamda s‚yl•yordunuz, yanılıyor olmam olanaksız!.. Siz, yalan s‚yl•yorsunuz!" "Ben mi yalan s‚yl•yorum?" dedi Porfiriy, sinirlenmiş gibiydi, ama eski neşesini ve alaycılığını koruyordu. Raskolnikov'un kendisiyle ilgili d•ş•ncelerine de hi… aldırış etmiyor gibiydi. "Ben mi yalan s‚yl•yorum?.. Bir sorgu yargıcı olmama rağmen az ‚nce size neler s‚yledim? Kendinizi savunabileceğiniz yanları, b•t•n psikolojik gerek…eleri size …ıtlatan ben değil miyim? (S‚z•m ona) hastalık, sayıklama hakarete uğramıştım, melankoli... polisler.!, vb. B•t•n bunları s‚yleyen ben değil miyim, ha? Hah-hah-ha! Ger…i b•t•n bunlar, yeri gelmişken s‚yleyivereyim b•t•n bu psikolojik savunma yolları, bu bahaneler, hileler... t•m•yle temelsiz şeylerdir. ‰stelik de iki yanlıdır bunlar: (S‚z•m ona) hastalık, sayıklama, hayal, r•ya, hatırlamıyorum... peki ama, iki g‚z•m, bu hastalıklarda, bu sayıklamalarda neden hep b‚yle birtakım hayaller, ‚zellikle b‚yle birtakım r•yalar g‚r•l•- . yor da, başkası g‚r•lm•yor? G‚r•lebilecek başka hayaller de vardır herhalde, ‚yle değil mi? Hah-hah-ha!" 421 Raskolnikov gururla ve aşağılayarak bakıyordu ona. "Kısacası", diye bağırdı, Porfiriy'i hafif…e itip ayağa kalkarken, "kısacası bilmek istediğim bir tek şey var: beni kuşkularınızdan kesinlikle uzak tutuyor musunuz, tutmuyor musunuz? Evet mi, hayır mı s‚yleyin, Porfiriy Petrovi…, hemen simdi, …abucak ve a…ık…a s‚yleyin bunu!" "Sizinle başa …ıkılmaz azizim, doğrusu …ok zor adamsınız", dedi Porfiriy, heyecandan uzak, neşeli, kurnazdı. "Daha sizi hi… kimse rahatsız etmeye başlamamışken, bunca …ok şeyi ‚ğrenip de ne yapacaksınız? Tıpkı bir …ocuk gibisiniz: su ateşi avucuma koyun! diye tutturmuşsunuz. Ni…in bu kadar tedirginsiniz? Neden kendinizi bize hatırlatıp duruyorsunuz? Neden/ha? Hahhah-ha!" Raskolnikov …ileden …ıkmış…asına: "Bir kez daha s‚yl•yorum size", diye bağırdı, "artık dayanamam buna..." Porfiriy onun s‚z•n• keserek: "Neye dayanamazsınız?" diye sordu. "Belirsizliğe mi?" "Benimle alay etmeyin! İstemiyorum!.. Size istemiyorum, diyorum!.. Dayanamıyorum ve istemiyorum!.. Duyuyor musunuz! Duyuyor musunuz!" Raskolnikov masaya yeniden bir yumruk indirdi. "Yavaş olun biraz, yavaş!" diye fısıldadı Porfiriy. "Herkes duyacak! Sizi ciddi olarak uyarıyorum kendinizi koruyun. Şaka etmiyorum!" Bu kez Porfiriy'nin y•z•nde deminki gibi iyi y•rekli bir kadının korkmuş hali yoktu. Hatta tam tersine, b•t•n o gizemli, iki anlamlı konuşmaları bir yana bırakmış, sert, d•ped•z emreden biri olup …ıkmıştı. Ama bu durum yalnızca bir an s•rd•. Ras-kolnikov şaşkına d‚nm•ş, m•thiş bir ‚fkeye kapılmıştı; ama şaşılacak şey: dehşetli ‚fke i…inde bulunmasına rağmen, Porfiriy'nin yavaş konuşma buyruğuna ikinci kez boyun eğmişti. Porfiriy'nin buyruğuna karşı …ıkamayacağını b•y•k bir acı ve tiksinti ile anlıyordu Raskolnikov, ancak bu durum onu iyice …ileden …ıkarmıştı. Biraz ‚nce olduğu gibi fısıltıyla: 422 "Bana eziyet etmenize izin vermeyeceğim!" dedi. "Beni tu-tuklaym, •zerimi arayın tabii hepsini usul•nce yapmak koşu-luyla, ama benimle oynamayın! B‚yle bir şeye kalkışmayın..." Porfiriy, dudaklarında az ‚nceki sinsi g•l•mseme, b•y•k bir | zevkle seyrediyordu onu.


"Usulden yana hi… kaygılanmayın", dedi. "Sizi buraya cağir-I mam t•m•yle ‚zel ve dost…a ilişkiler …er…evesindedir!" "Sizin dostluğunuzu isteyen kim! T•k•reyim sizin dostluğu-lınuza! Anlıyor musunuz! İste şapkamı alıyor ve gidiyorum! Ma-I dem beni tutuklamak niyetindesiniz, bakalım simdi ne diyeceksiniz?" Şapkasını alıp kapıya doğru y•r•d•. Raskolr•kov'u az ‚nce olduğu gibi dirseğinin biraz •st•nden tutarak kapının orda durduran Porfiriy: "Acaba k•…•k s•rprizimi g‚rmek istemez miydiniz?" diye kikirdedi. G‚r•n•ş•nden gitgide neşelendiği ve şakacı bir hal aldığı anlaşılıyordu, Raskolnikov'u iyice …ileden …ıkarmıştı onun bu durumu. Birden durup korkuyla Porfiriy'e bakarak: "Ne s•rprizi?" diye sordu. "S•rpriz de nerden …ıktı?" Porfiriy dipteki b‚lmede bulunan kapalı kapıyı g‚stererek: "İşte, şurada su kapının arkasında oturuyor k•…•k s•rprizim, hah-hah-ha! Hatta ka…masın diye kendisini kilitledim!" "Ne 'demek bu? Nerede? Neymiş?.." Raskolnikov kapıya gitti, a…mak istedi, ama kapı kilitliydi. "Kilitlidir. İşte anahtarı!" Ger…ekten de Porfiriy cebinden, bir anahtar …ıkarıp g‚sterdi. Kendini daha fazla tutamayan Raskolnikov: "Yalan s‚yl•yorsun! Yalan s‚yl•yorsun soytarı herif!" diye uludu ve geri geri kapıya doğru …ekilen ama hi… de korkmuşa benzemeyen Porfiriy'nin •zerine atıldı. "Her sevi her şeyi anlıyorum! Kendimi elevermem i…in yalan s‚yleyip beni kızdırıyorsun!" "Rodion Romanovic, iki g‚z•m, bir insan, kendini bundan daha …ok eleveremez ki! Baksanıza, ‚fkeden nerdeyse kendinizden ge…tiniz! Bağırmayın, yoksa adam …ağırırım!" 423 "Yalan s‚yl•yorsun! Bir şey olacağı yok! ˆağır adamlarını! Hasta olduğumu biliyordun, kendimi ele vermem i…in beni sinirlendirmek, ‚fkeden …ılgına …evirmek istedin, amacın buydu! Ama hayır, sen hele elindeki delilleri g‚ster bakalım! Her şeyi anlıyorum! Elinde delil yok değil mi? Zamyotov'un adi tahminlerinden, beş para etmez kuşkularından başka bir şey yok elinde! Huyumu biliyordun, beni …ileden …ıkarmak, sonra da papazlarla, birtakım kurullarla beni serseme …evirmek istiyordun... Onları bekliyorsun, değil mi? Ne bekliyorsun? Hani, nerdeler? ˆa-ğırsana!" Porfiriy bir yandan kapıya kulak verirken: "Ne kurullarından s‚z ediyorsunuz siz iki g‚z•m?" dedi. "Adamın d•ş•nd•ğ• şeye bak! Hem, sizin deyiminizle s‚yleyeyim, usul•ne uygun davranış bu mudur? Sizin bu işlerden hi… mi hi… anladığınız yok, iki g‚z•m..." Ger…ekten de bu sırada Porfiriy'nin kulak kabarttığı kapının ‚tesinden birtakım g•r•lt•ler duyuldu. "Geliyorlar işte!" diye bağırdı Raskolnikov. "Adam g‚nderip …ağırttın onları! Şimdi ne bekliyordun! Onlara g•veniyordun... ˆağır hepsini buraya: kurullarını, tanıklarını, kimi istiyorsan …ağır... Hadi! Ben hazırım! Ben hazırım!" Ama tam bu sırada, olayların normal akışı a…ısından son derece beklenmedik ve tuhaf bir şey oldu; ne Raskolnikov'un, ne Porfiriy Petrovi…'in tahmin edebileceği bir sonu…tu bu. VI Sonraları Raskolnikov'un bu ana ilişkili hatırladıkları şunlar olmuştu: Kapının ardında duyulan g•r•lt•, iyice artmış, derken kapı hafif…e aralanmıştı. Porfiriy Petrovi… ‚fkeyle: "Ne oluyor orada?" diye bağırdı. "Ben sizi uyarmamış mıydım?.."


Bir an kimseden ses gelmedi, ama kapının ardında birilerinin olduğu ve birini iteleyerek kapıdan uzaklaştırmaya „alıştıkları anlaşılıyordu. Porfiriy Petrovi„ telaşla: "Ne oluyor orada?" diye yeniden bağırdı. 424 "Tutukluyu getirdiler", diye karşılık verdi dışardan bir ses, "Nikolay'ı." Porfiriy Petrovi„ kapıya doğru atılarak: "Nikolay'ın ne işi var- burada?" diye bağırdı. "Nikolay falan istemez! Defolun! Bu ne dƒzensizlik b…yle!" Yine aynı ses: "Ama o kendisi..." diye başladıysa da, devam edemedi. Dışarda iki saniye kadar sƒren mƒthiş bir itişip kakışma oldu, sonra biri sanki bir başkasını zorla itip uzaklaştırdı, derken Porfiriy Petrovi„'in odasına yƒzƒ sapsarı bir adam daldı. Adamın g…rƒnƒşƒ „ok tuhaftı. İleri doğru bakıyor, ama sanki kimseyi g…rmƒyordu. G…zlerinde kararlılık pırıltısı vardı, ama …te yandan yƒzƒ, idam sehpasına g…tƒrƒlƒyormuş„asına sapsarıydı. Bembeyaz dudakları hafif„e titriyordu. Gen„, iş„i kılıklı, orta boylu, zayıf„a bir adamdı bu. Sa„ları daire bi„iminde kesilmişti. Yƒz „izgileri ince ve sert„eydi. İtekleyip elinden kurtulduğu adam da hemen onun ardı sıra odaya dalmış ve kendisini omuzundan yakalamıştı: bu bir jandarmaydı; ama Nikolay kolunu hızla „ekerek onun elinden bir kez daha kurtuldu. Kapıda meraklılar toplanmıştı. Bunlardan kimi kalabalığı yarıp i„eri girmeye „alışıyordu. Bƒtƒn bunlar bir anda olup bitivermişti. Epey şaşırmışa benzeyen Porfiriy Petrovi„'in bu işe „ok canı sıkılmıştı. . "Defol!" diye bağırdı adama. "Daha zamanı değil! †ağrılana kadar bekle!.. Niye erken getirmişler bunu?.." Ama Nikolay birden diz „…ktƒ. "Ne yapıyorsun?" diye bağırdı Porfiriy şaşkınlık i„inde. Nikolay tıkanırcasına, ama yine de gƒr bir sesle: "Su„luyum!" dedi. "Gƒnah işledim! Katilim ben!" On saniye sƒren bir sessizlik oldu odada: herkes sanki tas kesilmişti. Jandarma bile elini Nikolay'dan „ekmiş ve gerisin geri kapıya doğru uzaklaşarak orada kımıltısız kalmıştı. Uğradığı bir anlık şaşkınlıktan sıyrılan Porfiriy Petrovi„: "Bu da nesi?" diye bağırdı. 425 Nikolay bir saniyelik bir suskunluktan sonra: "Ben..-, katilim'...".diye tekrarladı. "Nasıl..? Sen... sen kimi …ldƒrdƒn ki?" Porfiriy Petrovi„ şaşkına d…nmƒş gibiydi. Nikolay yine bir saniye kadar sustuktan sonra: "Alyona İvanovna ile kardeşi Lizaveta İvanovna'yı... ben …ldƒrdƒm... baltayla..." dedi. "G…zlerim kararmıştı..." diye ekledi ve sustu. Hep …yle diz „…kmƒş durumdaydı. Porfiriy Petrovi„ birka„ saniyelik bir duraklamadan sonra birden atıldı, kapıda biriken ve kendilerini henƒz „ağırmadığı tanıklara gitmeleri i„in eliyle işaret etti. Herkes bir anda g…zden kayboldu, kapı kapandı. Sonra k…sede duran ve yabanıl bakışlarla Nikolay'ı sƒzen Raskolnikov'a baktı, ona doğru bir adım. attı, ama birden durakladı: g…zleri bir Nikolay'a bir Raskolnikov'a gidip geliyordu. Sonunda sanki „ekiliyormuş„asına Nikolay'a doğru yƒrƒdƒ. "Sana g…z kararmalarını soran mı oldu ki koşup geldin?" diye bağırdı. "Ben daha sana g…zƒnƒn kararıp kararmadığım sormadım... S…yle bakalım; sen mi …ldƒrdƒn?" "Evet, katil benim... itiraf ediyorum..." "E-eh! Neyle …ldƒrdƒn peki?" "Baltayla. ˆnceden sağlamıştım."


"Eh, acele ediyor! Tek başına mı?" Nikolay-soruyu anlamamıştı. "Tek basına mı ‚ld•rd•n?" "Evet, tek basıma. Mitka'nın hi…bir sucu yok, Mitka'nın bu isle hi…bir ilgisi yok." "Mitka'ya acele etme bakalım! E-eh!.. Madem ‚yle, nasıl... merdivenlerden nasıl ‚yle koşarak iniyordun? Kapıcılar ikinizi birden g‚rm•şler?" Nikolay ‚nceden hazırlanmış gibi …abuk …abuk: r "Ben o zaman mahsus ‚yle yaptım..." dedi. "Mitka'yia birlikte koşuyormuş gibi yaptım..." Porfiriy ‚fkeyle: "Tahmin ettiğim gibi!" diye bağırdı. Sonra kendi kendine konuşuyormuş gibi: "Kendi ağzı değil bu ağız..." diye mırıldandı. Bu sırada birden g‚z• Raskolnikov'a ilişti. Nikolay'a. kendisim ‚ylesine kaptırmıştı ki, bir an Raskolni-kov'un varlığım unutmuştu. Utanarak Raskolnikov'a atıldı ve: "Rodion Romanovi…, iki g‚z•m!" dedi. "Bağışlayın... B‚yle olmaz..; Siz l•tfen...Yani sizinle bir isimiz kalmadı burada artık... Doğrusu bende... Neyse, s•rprizi g‚r•yor musunuz!.. L•tfen!.." Raskolnikov'un koluna girip, kapıya doğru g‚t•rd•. Olup bitenlerden pek birşey anlamayan, ama yine de y•reklenen Raskolnikov: "Galiba bunu beklemiyordunuz?" dedi. "Evet, ama... iki g‚z•m, siz de beklemiyordunuz. Bakın, eliniz nasıl da titriyor, hah-hah-ha!" "Siz de titriyorsunuz, Porfiriy Petrovi…:" "Evet, titriyorum; doğrusu hi… beklemiyordum..." Kapının ‚n•nde duruyorlardı. Porfiriy, Raskolnikov'un bir an ‚nce gitmesi i…in sabırsızlanıyordu. Raskolnikov birden: "Su k•…•k s•rprizinizi g‚stermeyecek misiniz?" dedi. "Dişleri takırdarken s‚ylediği şeye bakın hele şunun! Hah-hah-ha! ˆok şakacısınız! Neyse, yine g‚r•ş•r•z!" "Bana kalırsa, elveda!" Porfiriy Petrovi… …arpık bir g•l•msemeyle: "Tanrı nasıl isterse ‚yle olur!" dedi. Raskolnikov b•rodan ge…erken pek …ok kişinin kendisine dikkatle baktığım farketti. Bekleme odasındaki kalabalık arasında, o gece kendileriyle karakola gitmeyi ‚nerdiği o evin iki kapıcısını da g‚rd•; durmuş bir şey bekliyorlardı. Tam merdivenlere …ıktığı sırada, birden arkasından Porfiriy Petrovi…'in sesini duydu. D‚n•p baktı; Porfiriy soluk soluğa ardından koşmaktaydı. "Son bir s‚z daha Rodion Romanovi…! Hi… kuskusuz her şey Tanrı'nın istediği gibi olacak, ama yine de, usulen size bir şeyler sormam gerekecek... Bu nedenle, yine g‚r•şeceğiz!." • Porfiriy g•l•mseyerek durdu, sonra: "Evet..." diye ekledi. 426 427 . Sanki bir şeyler daha s‚yleyecek gibiydi, ama s‚yleyememişti. †nlenemez bir nezaket g‚sterisinde bulunacak kadar y•reklendiğini hisseden Raskolnikov: "Az ‚ncesi i…in bağışlayın, Porfiriy Petrovi…", dedi, "sinirleni-verdim iste..." . Porfiriy Petrovi… neşeyle: "†nemli değil, hi… ‚nemli değil!" dedi. "Ben doğrusu... Kabul etmem gerekir ki, …ok k‚t• bir huyum var, evet, itiraf ederim! Yine g‚r•şeceğiz, Allah kısmet ederse hem de pek …ok kez g‚r•şeceğiz!.."


"Ve birbirimizi daha iyi tanıyacağız?" Porfiriy Petrovi…, Raskolnikov'un s‚zlerini yankı gibi tekrarladı: "Ve birbirimizi daha iyi tanıyacağız!" Sonra g‚zlerini kısıp ciddi ciddi bakarak: "Şimdi bir doğum g•n• partisine mi gidi-, yorsunuz?" "Hayır, bir cenaze t‚renine." "†yle ya, cenaze t‚reniydi! Sağlığınıza... sağlığınıza dikkat ' edin!" Artık merdivenleri inmeye başlayan Raskolnikov birden durdu, d‚n•p: "Ben de sizin i…in bir dilekte bulunmak istiyorum, ama bilmem ki ne dilesem?" dedi." ˆok g•l•n… bir isiniz var, bu nedenle size işlerinizde başarılar dilerim!" Porfiriy Petrovi… d‚n•p odasına gitmek •zereyken, birden kulaklarını dikti: "Neden g•l•n…m•ş işim?" "Neden olacak, su zavallı Mikolka'ya su…unu itiraf ettirene kadar kendi y‚ntemlerinizle kim bilir ne psikolojik işkenceler ettiniz, nasıl canından bezdirdiniz adamcağızı! Herhalde kendisine gece g•nd•z, 'Sen katilsin! Sen katilsin!' diye tekrarlaya tekrarla-ya, sonunda katil olduğunu s‚yletmissinizdir. Şimdiyse kendisi bunu itiraf etmiş bulunuyor. Bu kez de, 'Sen katil değilsin! Yalan s‚yl•yorsun! Kendi ağzınla konuşmuy‚rs•n!' diyerek canından bezdireceksiniz. Eh, b‚yle bir işe g•l•n… denmez de ne denir?" 428 "Hah-hah-ha! Demek demin Nikolay'a, 'Kendi ağzı değil bu ağız' dediğimi fark ettiniz?" "Farketmez olur muyum?" "Ha, ha! ˆok zekisiniz! Her şeyi farkediyorsunuz! ˆok kıvrak bir zekŠnız var! Her zaman en komik tellere dokunabiliyorsunuz, ha-ha! S‚ylediklerine g‚re, yazarlar i…inde Gogol'•n …ok g•…l•ym•ş bu yanı?" "Evet, Gogol'•n." "Evet, Gogol'•n, g‚r•şmek •zere!" "G‚r•şmek •zere!" Raskolnikov doğruca evine gitti. †ylesine bitkindi, kafası ‚ylesine karmakarışıktı ki, dinlenmek ve d•ş•ncelerini toparlayabilmek i…in eve gelir gelmez kendini divana atıp, onbeş dakika kadar ‚ylece oturdu. Nikolay konusunu d•ş•nmeye bile kalkışmadı: o konuda t•mden şaşkındı; Nikolay'ın itirafında şu anda anlayamayacağı, a…ıklanamaz, şaşılası bir şeyler bulunduğunu hissediyordu. Ama ‚te yandan da bu itiraf ger…ek bir olaydı. Bu olayın nasıl bir sonu… vereceğini kestirmek hi… zor değildi. Nikolay'ın yalan s‚ylediği …abucak anlaşılacak ve yine onun peşine d•ş•lecekti. Ama yine de bir s•re i…in serbest kalabilecekti. Bu arada hemen bir şeyler yapması gerekti, …•nk• ka…ınılmaz bir bi…imde tehlikeyle karşı karşıyaydı. Yine de, bu tehlikenin boyutları neydi acaba? Durum, yavaş yavaş a…ıklığa kavuşmaya başlamıştı. Porfiriy'le az ‚nce aralarında ge…eri sahneyi taslak halinde ve genel …izgileriyle hatırlayınca, bir kez daha korkuyla titremekten kendini alamadı. Hi… kuskusuz, Porfiriy'nin ama…ladığı şeylerin t•m•n• bilmiyordu, onun deminki hesaplarının ne olduğunu anlayabilmesi de olanaksızdı. Ama yine de oyununun bazı y‚nleri a…ığa …ıkmıştı ve bu oyunda Porfiriy'nin ne denli korkun… bir "el"e sahip olduğunu kendisinden daha iyi hi… kimse anlayamazdı. Biraz daha beraber, kalsalardı kendini t•m•yle ve ger…ekten ele verebilirdi. Raskolnikov'un karakterindeki hastalıklı yanları bilen, onu …ok iyi anlayan ve daha ilk ağızda durumu kavrayan Porfiriy, epeyce kararlı ve kendinden emin davranıyordu, Raskolnikov'un da deminki g‚r•şmede …ok…a gaf yaptığı tartışılmazdı, ama iş daha 429 delillere kadar gelmiş değildi, her şey daha g‚reliydi. Yine de acaba onun su anda anladığı gibi miydi her şey? Yanılıyor olamaz mıydı? †rrıeğin,bug•nk• g‚r•şmeden acaba Porfiriy nasıl bir sonu… …ıkarmıştı? Bug•n i…in ger…ekten de bir şey hazırlamış mıydı? Neydi bu hazırladığı şey? Ger…ekten beklediği bir şey var mıydı? Şu beklenmedik Nikolay felaketi olmasaydı, bug•n birbirlerinden acaba nasıl ayrılacaklardı?


Porfiriy hemen hemen elindeki b•t•n kartları a…mıştı; tehlikeyi g‚ze almış ve a…mıştı; ve eğer (tabii Raskolnikov b‚yle sanıyordu) elinde başka bir şey daha olsaydı, onu da g‚sterirdi. Neydi acaba su "s•rpriz"? Yoksa alay mı ediyordu? †nemli mi, ‚nemsiz mi bir şeydi? Su…lanmasını sağlayacak ciddi bir şey olabilir miydi? Yoksa d•nk• adam mıydı bu? Hangi cehenneme gitmişti bu adam? Bug•n nerelerdeydi? Porfiriy'nin elinde ger…ekten de ciddi bir şey varsa, bu besbelli d•nk• adamla bağıntılı bir şeydi... Başı yere eğik, dirseklerini dizlerine dayamış, y•z• avu…larının i…inde, divanda oturuyordu. B•t•n v•cudu hŠlŠ sinirden titriyordu. Sonunda yerinden kalktı, şapkasını aldı, biraz d•ş•nd•kten sonra kapıya doğru y•r•d•. İ…inde bir ses, hi… değilse bug•n kendisini g•ven i…inde duyabileceğini s‚yl•yordu. Birden y•reğinde sevince benzer bir şey duydu: Hemen Katerina İvanovna'ya gitmek istedi canı. Kuşkusuz cenaze t‚renine ge… kalmıştı, ama yas yemeğine yeti-şebi lirdi, Sonya'yı g‚recekti orada. Durdu, dudaklarında hastalıklı bir g•l•msemeyle d•ş•nd•: "Bug•n! Bug•n! Evet, hemen bug•n! B‚yle olması gerek." diye mırıldandı. Tam kapıyı a…mak •zereyken, kapı kendiliğinden a…ılmaya başladı. Raskolnikov irkilerek geri …ekildi. Kapı ağır ağır ve sessizce a…ılıyordu. Birden, d•nk• adam, yerin dibinden …ıkan adanı belirdi kapıda. Adam eşikte durdu, hi…bir şey s‚ylemeden ona baktı, sonra i…eri doğru bir adım attı. Tıpkı d•nk• gibiydi, •zerindeki elbiseler de aynıydı. Yalnız y•z•nde ve bakışlarında derin bir değişiklik vardı: Bakışları •z•nt•l•yd•. Biraz durup derin derin i…430 ge…irdi. Bir de avucunu yanağına dayayıp başını hafif…e bir yana doğru eğse, tam bir k‚yl• karısına benzeyecekti. Raskolnikov nerdeyse bir ‚l•ye d‚nm•şt•: "Ne istiyorsunuz?" diye sordu. Adam susuyordu, sonra birden onun ‚n•nde yerlere kadar eğildi; sağ elindeki y•z•k d‚şemeye değmişti. "Ne istiyorsunuz?" diye yeniden sordu Raskolnikov. Adam yavaş…a: "Beni bağışlayın", dedi. "Ni…in?" "K‚t• d•ş•ncelerim i…in." İkisi de durmuş birbirlerine bakıyorlardı. "O gece siz belki de i…kiyi biraz fazla ka…ırmış olarak gelip de kapıcıları karakola …ağırdığınızda ben de oradaydım... Kanlan ne yaptıklarını sordunuz kendilerine... oysa onlar sizi sarhoş sandılar, s‚zlerinize kulak asmadılar... Buna …ok camın sıkıldı... †ylesine ki, o gece uyku bile uyuyamadım. Ertesi g•n adresinizi hatırladım, buraya gelip soruşturdular..." Bir anda isin i…y•z•n• anlamaya başlayan Raskolnikov ada-i mm s‚z•n• keserek: "Kim gelip soruşturdu?" diye sordu. "Ben yani... Sizi •zd•m..." "Siz o evden misiniz?" "Evet, orada otururum. O sırada kapının orada ben de onlarla j birlikteydim, hatırlamıyor musunuz? Esnafız biz... K•rk…•y•z... Eve iş alırız..." Raskolnikov birden iki g•n ‚nce kapının orada ge…en b•t•n j sahneyi hatırladı. Ger…ekten de b sırada kapıcılardan başka bir-J takım adamlar, hatta kadınlar da vardı kapının orada. Kendisini doğruca karakola g‚t•rmelerini ‚neren bir ses duyduğunu hatırladı. Sesin sahibini …ıkaramıyordu,. simdi bile g‚rse …ıkaramazdı, o sırada adama d‚n•p karşılık olarak bir şeyler s‚yledi-ğini …ok iyi hatırlıyordu. , Hay Allah, d•nk• kŠbus nasıl sonu…lanmıştı! İşin en korkun… l yanı da, b‚ylesine hi…ten bir şey y•z•nden az kalsın kendi kendim ger…ekten mahvetmek •zere olduğunu d•ş•nmesiydi. De431 mek ki, bu adam evi kiralamak istediğinden ve kanla ilgili s‚zlerinden başka bir şey s‚yleyemezdi. Demek ki Porfiriy'nin. elinde bu sayıklamadan ve iki yanlı psikolojiden başka hi…bir ciddi delil yoktu. Demek ki ortaya başka delil …ıkmazsa (ki …ıkmaması gerekirdi,


…ıkmaması, …ıkmaması!)... kendisine bir şey yapamayacaklardı. Tutuklasalar bile onu kesin olarak neyle su…layabilirlerdi ki? Ve yine demek ki, Porfiriy şu daire kiralama işini şimdi, az ‚nce ‚ğrenmişti ve şu ana kadar bundan hi… haberi yoktu. Aklına gelen bir d•ş•nceyle m•thiş heyecanlanarak: "Oraya geldiğimi bug•n Porfiriy'e siz mi s‚ylediniz?" dedi. "Hangi Porfiriy'e?" "Sorgu yargıcına." "Ben s‚yledim. O g•n kapıcılar gitmeyince, ben gittim." "Bug•n m•?" "Evet, sizden bir dakika ‚nce gelmiştim. Ve her şeyi duydum-.- size nasıl işkence ettiğini..." "Nerede? Nasıl? Ne zaman?" "Orada, şu b‚lmenin arkasındaydım. Hep orda oturdum." "Nasıl? Demek s•rpriz sizdiniz? Ama, insaf, bu nasıl olabilir?" "Kapıcılar s‚z•m• dinlememişlerdi, kendilerine ni…in zamanında başvurmadıklarını sorabileceklerini ve bu nedenle kızabi-. leceklerini ileri s•r•yorlardı. Bu duruma …ok canım sıkıldı, uykularım ka…tı, bunun •zerine sorup soruşturmaya başladım. D•n ‚ğreneceklerimi ‚ğrenince de, bug•n kalkıp gittim. İlk gidişimde kendisi yoktu. Bir saat sonra tekrar gittim, bu sefer de yanına sokmadılar. Ancak •…•nc• gidişimde i…eri bıraktılar. Her şeyi olduğu gibi anlattım kendisine. Odanın i…inde hoplayıp zıplamaya, g‚ğs•n• yumruklamaya başladı. Bir yandan da, 'Ah sizi haydutlar, bana ne yaptığınızı biliyor musunuz?' diyordu.-'B•t•n bunları daha ‚nce gelip s‚yleseydiniz jandarmalarla getirtirdim onu buraya!' Sonra koşup birini …ağırdı, kendisiyle k‚şede birseyler konuştu, arkasından yine benim yanıma geldi, sorguya …ekmeye, s‚v•p saymaya başladı. Epeyce payladı beni. Kendisine ne biliyorsam anlattım: d•n size s‚ylediğim s‚zlere 432 karşı bana cevap vermeye cesaret edemediğinizi, beni tanımadığınızı... hepsini. Bunun •zerine yeniden odada koşmaya, g‚ğs•n• yumruklamaya başladı; hem kızıyor, hem konuşuyordu. Sizin geldiğinizi bildirdiklerinde, bana b‚lmenin ‚tesindeki odaya ge…ip beklememi, ne duyarsam duyayım hi… kımıldamamamı, beni belki de …ağırabileceğin! s‚yledi, kendi eliyle bir iskemle getirip, •st•me kapıyı kilitledi. Nikolay geldikten ve siz …ıkıp gittikten, sonra, beni de odadan …ıkardı, seni yine …ağıracağım ve sorguya …ekeceğim, dedi." "Nikolay'ı senin yanında mı sorguya …ekti?" "Siz gittikten hemen sonra beni de g‚nderdi. Nikolay'ı ondan sonra sorguya …ekmeye başladı." Adam birden durdu, sonra yeniden y•z•ğ• d‚şemelere değecek kadar eğildi. "Size iftirada bulunduğum ve k‚t•l•k ettiğim i…in beni bağışlayın." Raskolnikov: "Tanrı bağışlasın", dedi. Adam yeniden, ama bu kez yere kadar değil, yarı beline kadar eğildi, ağır ağır d‚nd• ve …ıkıp gitti. Raskolnikov, "Hepsi iki yanlı, artık elindeki delillerin hepsi iki yanlı" diye tekrarladı ve kendini başka hi…bir zaman olmadığı kadar din… duyarak odadan …ıktı. Merdivenlerden inerken hın…la g•l•mseyerek: "Seninle daha hesaplaşırız!" diye s‚ylendi. Duyduğu hın… kendisirıeydi; nasıl "korktuğunu" tiksintiyle ve utan…la hatırlamıştı. 433 Beşinci B‚l•m I Pyotr Petrovi…, Dune…ka ve Pulheriya Aleksandrovna ile aralarında ge…en o uğursuz konuşmanın ertesi sabahı epeyce kendine gelmiş olarak uyandı. Daha d•n kendisine nerdeyse hayal gibi gelen, .ger…ekleşmesine rağmen hŠlŠ imkŠnsızmış gibi g‚r•nen olayı, hoşlansa da,


hoşlanmasa da, olup bitmiş, geri alınması elde olmayan bir ger…ek olarak kabul etmek zorunda kaldı. Yaralı onurunun kara yılanı b•t•n gece y•reğine zehrini akıtıp durmuştu. Yataktan kalkıp aynaya baktı. Bir gece i…inde sarılığa uğramış olabileceğinden korkuyordu. Ancak bu bakımdan şimdilik i…i rahat olabilirdi. Soylu, beyaz ve son zamanlarda hafif tombullaşmış y•z•n• seyrettikten sonra, kendisine bir başka yerde, belki de daha iyi bir kız bulabileceğine kesin olarak inanarak rahatladı, ama bu rahatlama …ok kısa s•rd•, olup bitenleri hatırlayınca başını yana …evirip okkalı bir t•k•r•k savurdu. Onun b‚yle t•k•rmesi, gen… dostu ve oda arkadaşı Andrey Semyonovic Lebezyatnikov'un y•z•nde sessiz ama alaycı bir g•l•mseme uyandırdı. Bu g•l•mseme Pyotr Petro-vi…'in g‚z•nden ka…madı ve bunu hemen gen… arkadaşının hesabına ge…irdi. Son zamanlarda bu hesap epey kabarmıştı. D•n aksam olup bitenleri Andrey Semyonovi…'e anlatmaması gerektiğini d•ş•n•nce, duyduğu hın… bir kat daha arttı. D•n aşırı ‚fke ve taşkınlık i…inde yaptığı ikinci yanlış olmuştu bu. ‰st•ne •stl•k, o sabah sanki inadınaymış gibi terslikler birbirini kovala-mıştı. Yargıtay'da bile, •zerine onca d•şt•ğ• bir davada kendisini başarısızlık bekliyordu. Ama bu arada onu en …ok sinirlendiren, yakında ger…ekleşecek evliliği i…in kiraladığı ve kendi parasıyla onarımını yaptırdığı evin sahibi oldu. Esnaflıktan zenginleşme bir Alman olan ev sahibi, Pyotr Petrovi… evini kendisine yeniden yapılmış…asına teslim etmesine rağmen, daha yeni imzalanmış olan kontratı bozmaya yanaşmıyor ve kontratta ya434 zıh cayma tazminatının t•m•yle ‚denmesini istiyordu. Yine, satın aldığı, ancak daha eve bile getirilmemiş olan mobilyalar i…in verdiği kaparonun da bir rublesini bile geri vermek istememişlerdi. Pyotr Petrovi… dişlerini gıcırdatarak, "Sırf mobilya aldım diye evlenecek değilim ya..!" diye s‚ylendi. Hemen ardından da umutsuzluk i…inde, 'Ger…ekten de her şey bitti mi?' diye d•ş•nd•. 'Geri d‚n•lemez bi…imde mi yok olup gitti her şey? Acaba bir denemeye daha girisilemez mi?' Dune…ka d•ş•ncesi i…ini hoş eden bir kıymık gibi battı y•reğine. Sadece istemekle Raskolnikov'u ‚ld•rmek m•mk•n olsaydı eğer, Pyotr Petrovi… bu isteği g‚stermekte bir an bile duraksamazdı. ‰zg•n •zg•n Lebezyatnikov'la paylaştığı odaya d‚nerken, 'Bir yanlışım da onlara para vermemek oldu', diye d•ş•n•yordu, 'Allah kahretsin, niye b‚yle cimrileştim ben! ‰stelik bu ‚yle bir hesap işi de değil! Onları g•… durumda bırakarak, beni bir nimet gibi g‚rmelerini sağlamak istemiştim, onlarsa... şu işe bak, tuh! Oysa, …eyizlerini hazırlamaları, ne bileyim ben, tuvalet takımları, akik taşları, kumaşlar, armağanlar ve şu Knop'tan, İngiliz mağazasından başka birtakım ıvır zıvır almaları i…in kendilerine ‚rneğin bir bin beşy•z ruble verseydim iş... …ok daha temiz ve... sağlam olurdu. O zaman beni bu kadar kolay reddedemezlerdi! Bunlar ‚yle insanlardır ki, b‚yle bir ayrılık durumunda armağanları da, paralan da geri vermeyi kendilerine vazge…ilmez bir g‚rev bilirler... †te yandan da bunları geri vermek onlara zor gelecekti, kıyamayacaklardı eşyacıklarına. Hem. vicdanları da rahat olmayacaktı, bug•ne kadar b‚ylesine c‚mert davranmış kibar bir adamı b‚yle birdenbire nasıl kovabiliriz? diye d•ş•neceklerdi. Hım! Yanlış iş yaptım!' Yine dişlerini gıcırdatan Pyotr Petrovi… kendi kendine -tabi i…inden-, 'aptal' dedi. Bu sonuca.varınca, …ıktığından bir kat daha sinirli ve ‚fkeli olarak d‚nd• eve. Katerina İvanovna'nın odasında yapılan yas yemeği hazırlıkları biraz ilgisini …ekti. D•n de bir şeyler duymuştu bu yas yemeğiyle ilgili olarak, hatta, yemeğe kendisinin de …ağrıldığını hatırlıyordu, ama i…ine d•şt•ğ• su telaş y•z•nden, başka hi…bir şeye dikkat edemez olmuştu. Katerina İvanovna hŠlŠ mezarlıkta bulunduğu i…in, hemen hemen hazırlanmış durumda olan sofranın eksikleriyle uğraşmakta olan. bayan Lippevehzel'den bilgi almaya koştu. Kadından ‚ğrendiğine g‚re, yas sofrası …ok g‚rkemli olaca'ktı, aralarında rahmetlinin tanımadıkları da bulunmasına rağmen kiracıların hemen hepsi, …ağrılmıştı, hatta bir zamanlar Katerina İvanovna'yla kavga etmiş olmasına rağmen, Andrey Semyonovi… Lebezyatnikov bile


…ağrılmıştı, kendisine, Pyotr Petrovi…'e gelince, yalnızca bir …ağırdı değil, b•t•n kiracılar ve konuklar arasında en ‚nemli konuk olarak sabırsızlıkla bekleniyordu. Amalya İvanovna'nın kendisi de, Katerina İvanovna'yla aralarındaki b•t•n o eski tatsızlıklara rağmen, b•y•k bir saygıyla …ağrılmıştı; şu anda, hem de nerdeyse zevk duyarak sofra i…in koşturması, ev sahipliği yapması bundandı. Sonra, pek de şıktı; ger…i yas elbisesiydi •zerindeki, ama yepyeni ve ipekli bir elbiseydi bu ve bayan Lippevehzel elbisesiyle pek ‚v•n•yordu. †ğrendikleri, Pyotr Petrovi…'in kafasında bazı d•ş•nceler uyandırmıştı. Odasına, daha doğrusu Andrey Semyonovi… Lebezyatnikov'un odasına giderken epey dalgındı. Pyotr Petrovi…, …ağrılılar arasında Ras-kolnikov'un da bulunduğunu ‚ğrenmişti. Andrey Semyonovi… bu sabah nedense odasından hi… …ıkmamıştı. Pyotr Petrovi…'in onunla tuhaf, ama olduk…a da doğal bir ilişkisi vardı. Odasına yerleştiği g•nden beri Lebezyatnikov'a karsı nefret ve k•…•mseme duyuyor, ama aynı zamanda ondan …ekiniyordu. Petersburg'a gelir gelmez onun odasına yerleşmesinin başlıca nedeni cimriliği olmakla birlikte, bir tek neden değildi. Başka nedenler de vardı. Bir kez Pyotr Petrovi…, Andrey Semyonovi…'in vasisiydi ve onun adını daha kendisi taşrada bulunduğu sıralarda duymuştu. Kulağına …alındığına g‚re, Lebezyatnikov aşırı ilerici gen…lerden biriydi ve hatta …ok ilgin… ve akla hayale gelmez birtakım derneklerde olduk…a ‚nemli rol• vardı. Bu durum Pyotr Petrovi…! fazlasıyla şaşırtmıştı. Her şeyi bilen, herkesi aşağılayan, herkesin foyasını a…ığa …ıkaran ve herkesi su…layıp kınayan bu g•…l• dernekler, Pyotr Petrovi…'te ne zamandır kendisinin de anlayamadığı ‚zel, belirsiz bir korku uyandırmaktaydı,. Kuskusuz onun, hele de taşrada yasıyor ol436 noktadan hareket ederler, ne şekilde yaparlardı bu isi? †te yandan bu adamlar eğer ger…eklen g•…l•yseler, acaba herhangi bir şekilde onlardanmış gibi g‚r•nmek ve kendilerini aldatmak m•mk•n değil miydi? B‚yle bir girişimde bulunmalı mı, yoksa hi… ilişmeme!! miydi? †rneğin, onların aracılığıyla meslek hayatı y‚n•nden tırmanışa uygun iyi bir yer kapabilir miydi? Kısacası cevapsız y•zlerce soru vardı ‚n•nde. Pyotr Petrovic'in oda arkadaşı Andrey Semyonovi…, hastalıklı denilecek kadar cılız, sıracalı, kısa boylu bir adamdı. Bir yerlerde memur olarak …alışıyordu. Sa…ları beyaza yakın a…ık sarı, dudağının kenarına kadar uzanan favorileri kalın ve g•rd•. Andrey Semyonovi… favorileriyle …ok ovunurdu. G‚zleri hemen hep ağrırdı. Yumuşak y•rekli bir insan olmasına karşılık s‚zlerinde kendine aşırı g•ven, hatta bazen aşırı k•stahlık sezilirdi ve bu durum onun dış g‚r•n•ş•yle bir …elişki yaratırdı. İ…ki i…mediği kirasını da d•zg•n ‚dediği i…in Amaliya İvanovna'nın hatırlı kiracılarından sayılırdı. B•t•n bu niteliklerine rağmen Andfey Semyonovi… ger…ekten de aptal bir adamdı. Onu ilericilere ve "gen… kuşaklarımız"a y‚nelten şey tutkuları olmuştu. Y•r•rl•kteki en yeni d•ş•ncelere, onları bayağılaştırmak i…in, hemen ve ne olursa olsun burnunu sokan, bazen son derece i…tenlikle …alışıp …abalamalarına karsın, el attıkları her şeyi g•l•n… bir hale getiren, her alanda bilgisi yetersiz budalalar s•r•s•nden, binbir …eşit premat•re yaratıktan biriydi. Lebezyatnikov da, …ok iyi y•rekli bir insan olmasına karşılık, kendi hesabına, eski vasisi ve oda arkadaşı Pyotr Petrovi…'! katlanılmaz bulmaya başlamıştı. Bu iki taraf i…in de sanki birdenbire ve karşılıklı olmuştu. Ne. kadar saf olursa olsun, Andrey Semyonovi… yine de Pyotr Petrovic'in kendisini aldattığını, i…in i…in k•…•msediğini ve hi… de "g‚r•nd•ğ• gibi bir adam olmadığını" yavaş yavaş anlamaya başlamıştı. Ona Fourier'in sisteminden ve Darvvin kuramından s‚zedecek olmuş, ama Pyotr Petrovi…, ‚zellikle de su son sıralar onu alayla dinlemeye, hele şu son birka… g•ld•r ise, resmen azarlamaya başlamıştı. Aslında durum şuydu: Pyotr Petrovi…, Lebezyatnikov'un budalanın teki olmakla kalmadığını, ama belki de palavracının da biri olduğunu ve bağlı 438


olduğu dernekte ‚nemli bir yeri olmadığını, ancak •…•nc• ağız olabilecek kişilerle ilişkisi bulunduğunu sezgileriyle de olsa anlamaya başlamıştı: •st•ne •stl•k, Lebezyatnikov g‚revi olan propaganda işini bile doğru d•r•st yapamıyor, konuşur] en sık sık şaşırıyordu, bu adam mı birinin foyasını a…ığa …ıkara' ilecekti! Bu arada, yeri gelmişken belirtelim: Pyotr Petrovi… şu son bir iki haftadır (‚zellikle de ilk g•nleri) Andrey Semyonovi…'in birbirinden tuhaf ‚vg•lerini seve seve kabul ediyor, yani bu ‚vg•lere hi… itiraz etmiyordu. †rneğin Andrey Semyonovi…, …ok yakında Meş…anskaya caddesinde kurulacak yeni bir kom•n'e Pyotr Petrovic'in de yardıma hazır olduğunu; ya da ‚rneğin, evliliklerinin, daha ilk ayında Dunecka eğer kendine bir sevgili edinmek isterse, Pyotr Petrovic'in buna hi… karsı …ıkmayacağını; ya da doğacak …ocuklarını vaftiz ettirmeyeceğini ve hep bu t•rden daha pek …ok şeyi, sanki daha ‚nce Pyotr Petrovic'in kendisi s‚ylemiş gibi, ona y•kleyerek ileri s•rd•ğ• zaman, Pyotr Petrovi… hi… ses …ıkarmıyor, bu t•r ‚vg•lerle de olsa ‚v•lmesine izin veriyordu; ‚ylesine hoşlanıyordu ‚v•lmekten Pyotr Petrovi…. Hangi nedenle olduğu bilinmez, bu sabah y•zde beş faizli tahvillerinden birka… tanesini satan Pyotr Petrovi…, masasının basına ge…miş ‚n•nde yığılı duran, banknot destelerini sayıyordu. Hemen her zaman parasız olan Andrey Semyonovi…'se odada dolaşıyor ve paralara, karsı kayıtsızmış, hatta onlara k•…•mseyerek bakıyormuş gibi g‚r•nmeye …alışıyordu. Andrey Semyonovi…'in bu paraları ger…ekten kayıtsızlıkla seyrettiğine Pyotr Petrovi… d•nyada inanmazdı; Andrey Semyonovi…'e gelince, o da •z•nt• i…inde, Pyotr Petrovic'in ger…ekten, de bu şekilde d•ş•nmeye yatkın bir insan olduğunu, hatta, masanın •zerinde yığılı duran paralarla ona hi…liğini ve aralarında s‚z•m ona var olan farkı hatırlatarak onunla alay etmekten, onu kışkırtmaktan zevk duyacağını d•ş•n•yordu. Andrey Semyonovi… ona, yeni bir "kom•n"•n kurulması gibi en sevdiği konuyu a…tığı halde, Pyotr Petrovi…! bu kez hemen hi… g‚rmediği kadar sinirli ve dikkatsiz buldu. Hesap tahtası •zerinde bilyelerin …ıkardığı seslerin kesildiği aralarda Pyotr Petrovic'in birka… kelimeyle dile getirdiği kısa itirazları, kasıtlı ve 439 a…ıktan a…ığa kaba alayla doluydu. Ama "insanlık"tan nasipsiz olmayan Andrey Semyonovi…, onun bu ruh halini d•n Dune…ka ile ayrılmalarına y•kl•yor ve bir an ‚nce bu konuyu g‚r•şmek isteğiyle yanıp tutuşuyordu. Bu konuda s‚ylemek istediği bazı ilerici ve propagandacı g‚r•şleri vardı ve bunlar, sayın dostunu avutabileceği gibi "kuşkusuz" bundan sonraki gelişmesine de yardımcı olabilirdi. Pyotr Petrovi…, Andrey Semyonovi…'in s‚z•n• en duyarlı yerinde keserek: "Şu... dul kadın, bir yas yemeği veriyor galiba?" diye sordu. "Sanki bilmiyorsunuz! Daha d•n b‚ylesi t‚relerimiz •zerine • d•ş•ncelerimi a…ıklamıştım ya size... Hem duyduğuma g‚re siz de …ağrılıymışsınız bu yemeğe... D•n de kendisiyle konuşmuşsunuz..." "Bu dilenci kılıklı budala kadının, ‚teki budaladan... Raskol-nikov'dan aldığı paraların hepsini yas sofrasına harcayacağı hi… aklıma gelmezdi doğrusu. Demin ge…erken g‚rd•m de şaştım kaldım: o ne hazırlıklar ‚yle!.. Şişe şişe şarap, bir yığın …ağrılı L Ne olup bitiyor, şeytan bilir!" Pyotr Petrovi… konuşmayı bu konuda derinleştirmek istercesine sorular sorarak s•rd•rd• s‚zlerini:" Ne? Benimde mi …ağrılı olduğumu s‚ylediniz? "Birden hesap tahtasından başını kaldırarak sormuştu bu soruyu. "Ne zaman …ağırmışlar? Hi… hatırlamıyorum... Gitmem ben, ne işim var orda? D•n ge…erken, s‚yle ayak•st•, yoksul bir memur dulu olarak, bir sefere mahsus olmak •zere, kocasının bir yıllık maaşı tutarında bir yardım alabileceğini s‚ylemiştim. Sakın beni bunun i…in …ağırıyor olmasın? Hah-hah-ha!" "Ben de gitmemek niyetindeyim", dedi Lebezyatnikov. "Daha, neler, yok bir de gidecektiniz! Kadına attığınız o k‚tekten sonra, olacak şey mi bu, hah-hah-ha!" Lebezyatnikov birden telaşlandı, kıpkırmızı kesildi:


"Kim k‚tek atmış? Ben mi?" "Evet, siz, Katerma İvanovna'ya... Bir ay ‚nce olmuş! Ben daha d•n duydum... Sizi gidi ilericiler sizi!.. Demek kadın sorununu b‚yle …‚z•yorsunuz!.. Hah-hah-ha!" 440 Bu s‚zlerden sonra kendini biraz yatışmış duyan Pyotr Petrovi… yeniden hesap tahtasının bilyelerini şıkırdatmaya başladı. "B•t•n bunlar sa…ma bir iftiradan başka bir şey değil!" diye parladı Lebezyatnikov; bu konunun hatırlatılmasından her zaman …ekinirdi. "Ye olay hi… de dediğiniz gibi olmadı! Bambaşka bir şey bu... Yanlış anlatmışlar size, dedikodu etmişler! Ben o zaman yalnızca kendimi korudum. İlk o atıldı •zerime... tırnaklarıyla... B•t•n favorilerimi yoldu... Sanırım, kendini savunmak, her insana tanınmış bir haktır. Kaldı ki ben hi… kimsenin bana-karşı kuvvet kullanmasına izin vermem... Bu bir ilkedir benim i…in. ˆ•nk•, bir bakıma despotizmdir bu. Ne yapacaktım yani: karşısında put gibi dikilip duracak mıydım? Ş‚ylece bir ittim, kendisini, o kadar..." Lujin, hın…lı ve alaycı g•l•ş•n• s•rd•r•yordu: "Hah-hah-ha!" "Bug•n ‚fkeli ve canınız sıkkın olduğu i…in takılıyorsunuz bana b‚yle... Bu sa…ma olayın kadın sorunuyla ne ilgisi var! Hi… de sizin anladığınız gibi değil durum; ben ş‚yle d•ş•n•yordum: madem ki kadın her bakımdan, erkeğe eşittir (hatta g•… bakımından da, ki bunu doğruluyorlar), ‚yleyse burada da eşitlik olmalıdır. Aslında, (daha sonra yine d•ş•nd•m konu •zerinde), temelden b‚yle bir sorunun olmaması gerek; …•nk• kavga diye bir şeyin olmaması gerek: Yarının toplumu i…in zaten d•ş•n•lemez bir şeydir kavga: bu b‚yle olduğuna g‚re kavgada eşitlik aramak da kendiliğinden sa…ma bir şey olup …ıkıyor*... O kadar da aptal değilim artık... Evet, ger…i şimdi kavga var, yani ilerde olmayacak... ama şimdilik var... Tuh! Allah kahretsin, iyice şaşırdım! Sizinle de doğru d•r•st konuşulmuyor ki, şaşırtıyorsunuz insanı! Benim yas yemeğine gitmemem bu tatsız olaydan dolayı değil. Ben yalnızca ilkesel olarak yas yemeğini iğren… bir k‚r inan… olarak g‚rd•ğ•m i…in gitmiyorum, o kadar. Yine de gidebilirim oraya, ama yalnızca alay etmek i…in... Ne yazık ki papazlar olmayacak... Hele onlar olsa, ite yapar eder giderdim..." * Lebezyatnikov'un bu ve sonraki s‚zleri, 1860'ların devrimcŒ demokrat basınında ve ˆernisevski'nin "Nasıl Yapmalı?" adlı romanında yer alan g‚r•şlerin "tehzil"! niteliğindedir (ˆev.) 441 "Yani birinin yemeğim yiyecek, sonra da i…ine t•k•receksiniz!., Œyi ama bu sizi yemeğe …ağıran insanların y•z•ne t•k•rmekle aynı şey değil mi?" "T•k•rmek değil, protesto etmektir burada s‚z konusu olan. Yani yararlı bir ama… var. Dolaylı yoldan ilerleme ve propagandaya katkıda bulunmuş oluyorum. Herkes katkıda bulunmalı ilerleme ve propagandaya ve bu iş ne kadar sert yapılırsa, o kadar iyi olur. Ben bir d•ş•nceyi, yani tohumu ekerim... Bu tohumdan, bir ger…ek filizlenir. Ni…in g•cendirdim ben onları? †nce g•cenirler, ama sonra benim bu davranışımın kendilerine yarar getirdiğini anlarlar. Şu... Terebyeva'yı... (simdi kom•n •yesidir) evinden ayrıldıktan sonra anne babasına yazdığı bir mektuptan dolayı su…lamışlardı. Terebyeva evinden ka…tıktan sonra, kendisini t•m•yle topluma vermiş ve evine yazdığı bir mektupta k‚r inan…lar arasında yaşamak istemediğini, serbest bir evlilik yapacağını bildirmişti. Kıza, mektubunun …ok sert ve kaba olduğunu, ailesine acıyıp daha yumuşak yazmasının hi… de olanaksız olmadığını s‚yleyerek kendisini kınamışlardı. Bence bu yaptıkları sa…malıktan başka bir şey değil; yumuşaklığın ne gereği var, tam tersine, tam tersine sert protestolarda bulunmak gerek. Ya da Varents'i alalım ele, yedi yıllık kocasını ve iki …ocuğunu bıraktığı gibi …ekip gitti. Kocasına yazdığı mektupta s‚yle diyordu: 'Sizinle mutlu olamayacağımı anlıyorum. Kom•nler seklinde ‚rg•tlenmiş yeni bir toplumsal d•zen bulunduğunu benden gizlediğiniz ve b‚ylece beni aldattığınız i…in sizi hi…


bağışlamayacağım... B•t•n bunları, kendimi teslim ettiğim ve birlikte bir kom•n kuracağımız y•ce g‚n•ll• bir erkekten ‚ğrenmiş, bulunuyorum. Sizi aldatmayı namussuzluk saydığım i…in b‚yle apa…ık konuşuyorum. Siz de nasıl isterseniz ‚yle yapın. Beni yolumdan geri …evirebileceğinizi .ummayın, bu is i…in …ok ge… kalmış b•km•yorsunuz. Mutluluklar dilerim'. Bu t•r mektuplar nasıl yazılıy‚rm•ş, g‚r•n!" "Bu Rebeyeva, hani şu sizin •…•nc• kez serbest evlilik yaptığım s‚ylediğiniz kadın değil mi?" "Doğru konuşmak gerekirse bu daha onun ikinci evliliğidir! Ama isterse d‚rd•nc• ya da ne bileyim on besinci evliliği olsun! 442 †nemli olan b•t•n bunların sa…ma olması! Annemle babamın ‚l•mlerine herhangi bir zamanda •z•ld•ğ•m olmuşsa, bu herhalde ilk kez ve şu andadır. Ka… kez, sağ olsalardı eğer, suratlarına protestoyu nasıl yapıştırırdım, diye d•ş•nm•ş•md•r! Onlara ‚yle bir "ilişki kesme" g‚sterisi yapar, kendilerini ‚yle bir şaşırtırdım ki!.. Ama, ah, ne yazık ki kimsem yok!" "B‚ylesi numaralar …ekip şaşırtmak i…in mi? Hah-hah-ha! Neyse, bildiğiniz, gibi davranın... Yalnız, s‚yleyebilir misiniz bana l•tfen: şu... ‚len adamın kızını... su …elimsiz kızı tanıyor musunuz? Onun i…in s‚ylenenlerin aslı var mı?" "Ne olmuş o kıza? Bence, yani benim kişisel inancıma g‚re, bu bir kadın i…in en normal durumdur. Neden olmasın? Yani distinguons*. Bug•nk• toplumda bu hi… kuşkusuz pek normal değil, …•nk• zorunlu olarak yapılıyor, ama yarının toplumunda bu son derece normal sayılacak, …•nk• ‚zg•rce yapılacak. Ama bu kız bug•n de haklıdır: bir yandan yoksulluk i…inde bulunuyordu, ‚te yandan da dilediği gibi kullanabileceği bir sermayesi vardı. Yarının toplumunda b‚ylesi sermayelere gerek kalmayacağı kuşkusuzdur... Onların yaptıkları işin bambaşka bir anlamı olacak ve bu iş akılcı bir bi…imde d•zenlenip, sıkı koşullara bağlanacaktır. Sonya Semypnovna'nın kendisine gelince, şu anda ben onun yaptığı işi, toplumsal yapıya karsı y‚neltilmiş enerjik, ‚rnek bir protesto olarak g‚r•yor, kendisine bu nedenle saygı duyuyorum: hatta ona bakarak sevin… duyuyorum!" "Ama bana onun. ayağını kaydıranın siz olduğunuzu, bu evde kalmakta olduğu odadan sizin y•z•n•zden, ayrıldığını s‚ylediler!" Lebezyatnikov b•y•k bir ‚fkeyle: "Bu da bir başka iftira!" diye bağırdı. "Hi… de dediğiniz gibi olmadı o iş! Ne olup bittiğini anlamadığı i…in hep Katerina İvanovna uydurdu o sa…maları! Ben hi…bir zaman Sonya Semyonovna'nın aklını …elmeye …alışmadım! Ben yalnızca onda bir protesto duygusu uyandırmaya …alışarak, hi…bir art niyetim olmaksızın, onu geliştirmeye …aba g‚sterdim. Bana gerekli olan (Aslında da Fransızca) Tanımak, ayırdetmek (Cev.) 445 yalnızca protestoydu. Sonya Semyonovna kendiliğinden artık burada kalamayacağı sonucuna vardı." "Onu da kom•ne almak istediniz herhalde?" "Alaylarınız hi… de başarılı değil... Hi…bir şey anlamıyorsunuz! Kom•nde b‚ylesi roller yoktur. Kaldı ki kom•nler bu t•r rollere yer kalmaması i…in kurulmaktadır. Kom•nde bu rol şimdiki ‚z•n• t•m•yle değiştirecektir. Burada aptalca sayılan birşey, kom•nde akıllıca davranış olarak g‚r•lecek, burada şimdiki koşullar altında doğal olmayan bir şey, orada t•m•yle doğal sayılacaktır... Her şey insanın i…inde yaşadığı ortama, koşullara bağlıdır. Her şeyi belirleyen ortamdır, insansa bir hi…tir. Benim su anda Sonya Semyonovna ile aram iyidir ve bu durum, onun beni hi…bir zaman kendini inciten bir adam, bir d•şman saymadığının bir kanıtıdır. Evet! Ben şimdi onun kom•ne girmesini sağlamaya …alışıyorum, ama bambaşka temeller •zerinde kurulmuş bir kom•ne! Alay edecek ne var bunda! Biz kendimize eskilerinden …ok başka, …ok daha geniş temeller •zerinde, ‚zel bir kom•n kurmak'istiyoruz. Biz inan…larımızda daha da ileri gitmiş bulunuyoruz. Daha …ok inkŠr ediyoruz! Eğer


Dobrolyu-bov mezarından kalksaydı, onunla tartışırdım. Belsinski'ye de yapacağımı bilirdim! Ben şimdilik Sonya Semyonovna'yı geliştirmeye devam ediyorum. Son derece gƒzel, eşsiz bir insan Sonya Semyonovna!" ' "Bu gƒzel, eşsiz insandan yararlanıyor musunuz bari? Hah-hah-ha!" "Hayır, hayır! Ah, hayır! Tam tersine!" "Ne? Tam tersine mi! Hah-hah-ha! Amma laf ha!" "İnanın b…yle bu! Hem dediğiniz gibi bir şey olsa, ne diye gizleyeyim sizden? Tersine, bu durum benim de tuhafıma gidiyor: benimleyken aşırı ƒrkek ve utanga„ oluyor Sonya Semyonovna!" "Tabi siz de onu geliştiriyorsunuz! Hah-hah-ha! Bƒtƒn bu utanga„lıkların sa„ma bir şey olduğunu kanıtlıyorsunuz ona?.." "Hi„ değil! Hi„ değil! Nasıl da kaba ve nasıl da -bağışlayın ama,- aptalca bir anlamda anlıyorsunuz "geliştirmek" s…zƒnƒ! Hi„bir şey anlamıyorsunuz! Ve ne kadar uzaksınız b…yle şeyleri anlamaktan! Biz kadın …zgƒrlƒğƒnƒ ger„ekleştirmeye „alışıyoruz, sizinse aklınızda hep aynı şey var... Genel olarak namus ve kadınca utanga„lık konusunu bir yana bırakalım, ama bana karşı namuslu olmasını ben tƒmƒyle uygun buluyorum, „ƒnkƒ bu onun aklına, onun iradesine bağlı olan bir şeydir. Eğer bana gelip de, 'Benim olmanı istiyorum' deseydi, hi„ kuskusuz bundan „ok mutlu olurdum, „ƒnkƒ kendisini „ok beğeniyorum; ve hi„ değilse şu anda, herhalde hi„ kimse ona benim kadar ince davranmamış, l‰yık olduğu saygıyı g…stermemiştir... Ben yalnızca bekliyor ve umut ediyorum, o kadar!" "Siz en iyisi ona birseyler armağan edin! Bunu hi„ dƒşƒnmediğinize bahse girerim." "Size hi„bir şey anlamadığınızı s…ylemiştim! Kuşkusuz onun durumu b…yle... ama burada s…zkonusu olan bambaşka bir şey! Siz yanlış değerlendirdiğiniz, aşağılama nedeni olarak g…rdƒğƒnƒz bir olaya dayanarak, bu kıza insanca bakmayı reddediyorsunuz. Onun nasıl bir insan olduğunu bilmiyorsunuz! Yalnız son gƒnlerde okumayı bırakmasına, benden artık kitap almamasına canım sıkılıyor. Oysa eskiden gelir kitap isterdi. Bƒtƒn enerjisine ve protestoda bulunma kararlılığına rağmen -ki bu kararlığı bir kez g…stermişti,- bazı k…r inan„lardan ve... aptalca şeylerden kurtulabilmesi i„in gerekli bağımsızlık, başına buy-rukluk, red, ink‰r h‰l‰ yeterince yok onda ve bu ƒzƒcƒ bir şey. Buna karsın bazı sorunları „ok iyi anlıyor. ˆrneğin şu el …pme sorununu, yani kadının elini …pmekle erkeğin eşitsiz bir davranışta bulunduğu ve bu davranışıyla da kadını aşağılamış olduğu sorununu „ok iyi anlıyor*. Bu konuyu biz arkadaşlarla aramızda "... el …pme sorunu...": Lebezyatnikov, †ernişevski'nin "Nasıl Yapmalı?" adlı romanının kahramanlarından Vera Pavlovna'nın su cƒmlesini tekrarlamaktadır: "Erkeklerin, kadınların elini …pmesine hi„ gerek yok. Bu... kadınlar i„in „ok incitici bir davranıştır... bu kadınları insandan saymama... dƒşƒncesinin bir sonucudur..." †ernişevski'nin roman kahramanlarınca ileri sƒrƒlen aile hayatına ilişkin kuralların karikatƒrize edilerek tekrarlanması, Lebezyatnik^ov'un, "geleceğin toplumunda odalara serbest„e girilebilmesi", komƒn ƒyelerinin yaptıkları tartışmaları aktaran s…zlerinde de- g…rƒlmektedir. (†ev.) 447 tartışmıştık ve ben hemen kendisine iletmiştim. Fransa'da iş„i sendikaları konusunda anlattıklarımı da dikkatle dinlemişti. Şimdi de kendisine geleceğin toplumunda odalara serbest„e girilebileceğini anlatıyorum." "Bu da neymiş?" "Şu son sıralar tartıştığımız bir sorun bu: bir komƒn ƒyesi, kadın ya da erkek bir başka komƒn ƒyesinin odasına istediği zaman girebilir mi, giremez mi? Buna hakkı var mıdır, yok mudur? Her komƒn ƒyesinin bu hakka sahip olduğuna karar verdik..." "İyi ama o sırada i„erde bulunan kadın ya da erkek, zorunlu gereksinimlerini gidermekle meşgulseler ne olacak, hah-hah-ha?" . Andrey Semyonovi„ bayağı …fkelenmişti, tiksinircesine:


"Akimiz fikriniz o iste!" diye bağırdı. "Siz şu lanet olasıca "gereksinimler"den başka bir şey dƒşƒnmez misiniz! Size sistemi a„ıklarken su lanet "gereksinimler"den s…z etmekle, zamanından …nce s…zetmekle ne bƒyƒk aptallık etmişim! Allah kahretsin! Bu, sizin gibiler i„in hep bir engeldir. İsin en k…tƒ yanı da, daha sorunun ne. olduğunu anlamadan, alaya başlamanız! Sanki doğal bir hakkınız bu sizin! Sanki bir şeylerle …vƒnƒyorsunuz! Tuh! Acemilere, sorunun …zƒnƒ bilmeyenlere, bu konuların ancak en sonra, iyice gelişip yetiştikleri ve sisteme inandıkları zaman anlatılabileceğini ka„ kez s…ylemişimdir! Hem, s…yler misiniz lƒtfen, „irkef „ukurunda bile utanılacak, aşağılanacak ne g…rƒyorsunuz siz? Ben bu „irkef „ukurlarının hangisini isterseniz temizlemeye hazırım! Burada en ufak bir …zveri bile s…zkonusu değildir! Burada yalnızca basit bir iştir s…z konusu olan, bƒtƒn başka işlerden farksız, toplum i„in hayırlı, yararlı bir iş ve yararlı olduğu i„in de bir Rafael ya da Puşkin'in yaptıklarından daha yƒce bir is*!" "... Rafael ya da Puşkin'in yaptıklarından..." "Saf" bilim "Saf" sanat ve bilim ve sanattan toplum adına beklenen pratik yarar konusunda, o yıllarda D.İ.. Pisarev'le V.A. Zaytsev arasında "Russkoe Slovo" ("Rus S…zƒ") dergisinde yapılan tartışmalar alaya alınıyor (†ev.) "Ve daha soylu bir iş, hah-hah-ha!" "Ne demek, daha soylu? İnsan etkinliklerini belirtme.anlamında ben bu deyimleri anlamıyorum. "Daha soylu", "daha g…nlƒ yƒce"... Bƒtƒn bunlar sa„ma, anlamsız ve benim reddettiğim k…r inan„ları yansıtan eski kavramlar! İnsanlığa yararlı olan her şey soyludur! Benim anladığım bir tek kavram var: yararlı! Gƒlƒn istediğiniz kadar, ama bu, b…yle!" Pyotr Petrovi„ kahkahalarla gƒlƒyordu. Paralarını saymayı bitirmiş ve kaldırıp gizlemişti: ancak nedense bir b…lƒmƒnƒ masada bırakmıştı. Bu "„irkef „ukuru sorunu", bƒtƒn bayağılığına karşın, Pyotr Petrovi„'le gen„ dostu arasında pek „ok kez anlaşmazlığa ve bozuşmaya neden olmuştu. Ancak işin sa„ma yanı, Andrey Semyonovi„ ger„ekten kızıyor, Lujin ise i„ini d…kƒyordu. Şu anda ise istediği tek şey, Lebezyatnikov'u kızdırmaktı. Bƒtƒn "Bağımsızlığına", bƒtƒn "protestoculuğuna" rağmen, . Pyotr Petrovi„'e itiraz etmeye pek cesaret edemeyen ve eskiden kalma bir alışkanlıkla ona h‰l‰ saygı besleyen Lebezyatnikov sonunda dayanamadı ve: "Bugƒnkƒ bu hın„ ve …fkeniz herhalde dƒn uğradığınız başarısızlıktan kaynaklanıyor", diye s…ylendi. Pyotr Petrovi„'in canı sıkılmıştı, yƒksek perdeden bir tavırla: "Siz en iyisi bana şunu s…yleyin", dedi. "Kendisini buraya şey yapabilir misiniz..? Ya da daha doğrusu ş…yle: su yosma ile, kendisini bir dakika i„in buraya, bu odaya „ağıracak kadar yakınlığınız var mı? Herhalde mezarlıktan d…ndƒler... Merdivenlerden ayak sesleri geldi demin... Onu... şu yosmayı g…rmem gerek." Lebezyatnikov şaşırmıştı: "Ne yapacaksınız onu?" "ˆyle... g…rmem gerek. Bugƒn yarın buradan ayrılıyorum, kendisine bildirmem gereken bir şey var... Konuşmamız sırasında siz de lƒtfen burada bulunun. Yoksa kimbilir neler dƒşƒnƒrsƒnƒz..!" "Hi„bir şey dƒşƒnmem... ˆylesine sormuştum. Madem bir işimiz var, onu buraya „ağırmaktan kolay bir şey yok. Hemen gidiyorum. Merak etmeyin, sizi hi„ rahatsız etmem." .448 449 Ger„ekten de beş dakika kadar sonra Lebezyatnikov, Son-ya'yla birlikte d…ndƒ. Sonya bƒyƒk bir Baskınlık i„indeydi ve her zaman olduğu gibi ƒrkekti. B…ylesi durumlarda hep ƒrker, yeni yƒzlerden, yeni tanışmalardan „ok korkardı, „ocukluğunda da b…yleydi bu, şimdiyse daha da „ok korkuyordu... Pyotr Petrovi„ onu "nazik ve sevecen", ama biraz da kendi gibi ciddi, ağırbaşlı bir insanın, Sonya gibi gene ve bazı bakımlardan enteresan bir yaratığa karşı g…stermesini uygun saydığı neşeli bir senlibenlilik havasıyla karşıladı. Hemen kızcağızı


"y•reklendirmeye" girişerek, kendisine masada, karşısında yer g‚sterdi. Sonya oturdu, …evresine, Lebezyatnikov'a, masanın •st•nde duran paralara g‚z gezdirdi, sonra d‚n•p birden Pyotr Petrovi…'e baktı ve sanki …ivilemiş gibi bir daha da g‚zlerim ondan ayırmadı. Lebezyatnikov kapıya doğru y•r•m•şt•; Pyotr Petrovi… yerinden kalkıp onun yanına gitti, bu arada Sonya'ya onun masada kalmasını işaret etmişti. Lebezyatnikov'u kapıda durdurarak, fısıltıyla: "Şu... Raskolnikov orada mı? Gelmiş mi?" diye sordu. "Raskolnikov mu? orada. Ne olacak? Evet, orada... Az ‚nce girdi, g‚rd•m... Ne olmuş Raskolnikov'a?" "†yleyse burada bizimle kalmanızı ve beni şu... kızla yalnız bırakmamanızı rica edeceğim. ˆok ‚nemsiz bir şey g‚r•şeceğimiz konu, ama Raskolnikov'un orada gereksiz bazı şeyler anlatmasını istemiyorum... Ne demek istediğimi anlıyorsunuz, değil mi?" Durumu birden anlayan Lebezyatnikov: "Evet, evet, anlıyorum, anlıyorum!" dedi. "Haklısınız... Bana kalırsa biraz fazla …ekmiyorsunuz, ama yine de haklısınız. Kalırım tabi burada. Surda, şu pencerenin yanında dururum ve sizi hi… rahatsız etmem... Evet, bence de haklısınız..." Pyotr Petrovi… Sonya'nın yanına d‚nd•, ge…ip divana, onun tam karşısına oturdu ve dikkatle kıza bakmaya başladı, sonra birden bakışları aşırı ciddileşti, hatta sertleşti: 'Sakın aklına, başka şeyler gelmesin k•…•khanım!' der gibi bakıyordu. Sonya m•thiş utanmıştı. Pyotr Petrovi… …ok ciddi, ama yine de sevecen bir tavırla girdi s‚ze: 450 "İlkin, Sonya Semyonovna, saygıdeğer •vey annenizden benim adıma ‚z•r dilemenizi rica ederim... Yanılmıyorsam b‚yleydi değil mi, Katerina İvanovna analığınızdı?" Pyotr Petrovi…'in dost…a birtakım niyetleri olduğu anlaşılıyordu. Sonya …abuk …abuk ve •rkek…e: "Evet, doğru", dedi, "Katerina İvanovna analığımdır." "†yleyse, nazik …ağrısına rağmen, elimde olmayan nedenlerden dolayı yemeğe... yani yas yemeğine gelemeyeceğim i…in kendisinden benim adıma ‚z•r dilemenizi rica ederim." Sonya iskemlesinden fırlayarak: "S‚ylerim", dedi, "hemen şimdi gider s‚ylerim." Pyotr Petrovi… onun saflığına ve incelik kurallarını bilmezliğine g•l•mseyerek: "Durun, daha bitmedi", dedi,"Eğer b‚ylesine ‚nemsiz ve yalnızca kendimi ilgilendiren bir nedenden dolayı sizin gibi bir hanımı rahatsız edip buralara kadar …ağıracağımı d•ş•nd•yseniz, beni hi… tanımıyorsunuz demektir. Sizi buraya …ağırmaktan amacım t•m•yle başkadır." Sonya …abucak yerine oturdu. HŠlŠ masanın •zerinde duran gri renkli y•z rublelik banknotlara kaydı g‚z•, ama hemen başını …evirip Pyotr Petrovi…'e bakmaya başladı: hele de kendisi gibi bir kızın başkasının paralarına bakması …ok ters bir davranış gibi gelmişti. Pyotr Petrovi…'in sol elinde tuttuğu altın …er…eveli g‚zl•ğe ve yine sol elinin orta parmağındaki sarı taşlı kocaman, …ok g•zel y•z•ğe bakacak oldu, ama birden g‚zlerini ka…ırdı, nereye bakacağını bir t•rl• kestiremeyerek, sonunda doğruca Pyotr Petrovi…'in g‚zlerinin i…ine bakmaya başladı. Pyotr Petrovi… biraz sustuktan sonra, az ‚ncekinden de ciddi, ağırbaşlı bir tavırla: "D•n zavallı Katerina İvanovna'yla ayak•st• bir iki kelime bir şeyler konuşma fırsatı bulmuştum", dedi. "Bu kısacık konuşma, -deyim yerindeyse eğer,- onun ne denli "gayrı tabii" bir durumda bulunduğunu anlamama yetti." Sonya onu aceleyle doğrulayarak: "Evet, kendisi gayrı tabii durumdadır", dedi. "Ya da daha yalın ve anlaşılır anlatımıyla, hasta..." 451 "Evet, a…ık ve anlaşılır anlatımıyla, hasta..."


"Evet... Evet, işte ben de insanlık duygularımdan ve... ve... ve... kendisini ka…ınılmaz olarak bekleyen mutsuz yazgıyı g‚z ‚n•ne alarak, onun i…in yararlı olabilecek bir yardımda bulunmak isterdim. Bu mutsuz aile sanırım su anda yalnızca sizin elinize bakıyor." Sonya birden ayağa kalkarak: "Bir şey sormama izin verir misiniz?" dedi. "Emekli maaşı bağlanabileceği konusunda d•n siz mi bir şeyler s‚ylediniz kendisine? ˆ•nk•, bana s‚ylediğine g‚re, siz ona emekli maaşı bağlatmak i…in uğraşıyormuşsunuz... Doğru mu bu?" "Hayır, hi… değil! Hatta son derece sa…ma bir şey bu. Ben yalnızca, g‚rev sırasında ‚lm•ş bir memurun dul karısına, -o da arkası varsa,- bir yardımda bulunulabileceğine ilişkin bir şeyler s‚ylemiştim. Oysa rahmetli babanız yeterli hizmet s•resini doldurmamış olduğu gibi, ‚ld•ğ• sırada devlet hizmetinde de bu-lunmuyormuş. Kısacası, belki bir umut olabilirdi ama, t•m•yle ge…ici bir umut... ˆ•nk• yardımda bulunulması i…in herhangi bir sebep yok ortada... hatta tersine... Kendisine maaş bağlanabileceğini d•ş•nm•ş! Hah-hah-ha! Doğrusu, a…ıkg‚z bir hanım!" "Evet... bir emekli maaşı... ˆ•nk• …ok saf, …ok iyi y•rekli bir kadındır kendisi... İyi y•rekli olduğu i…in de her şeye kolayca inanır. Yaradılışı b‚yle onun... Evet... ‚z•r dilerim efendim... " Sonya kalktı ve gitmeye davrandı. "L•tfen kalır mısınız, s‚zlerim daha bitmedi." "Evet efendim, s‚zleriniz daha bitmedi..." diye mırıldandı Sonya "L•tfen oturur musunuz!" Sonya m•thiş bir utan… i…inde, yeniden ve •…•nc• kez oturdu. "Zavallı yavrularıyla birlikte i…inde bulunduğu durumu g‚-z‚n•ne alarak, -demin de dediğim gibi,- g•c•m•n yettiğince, evet, b‚yle diyorlar değil mi, g•c•m•n yettiğince, kendisine bir yardımda bulunmak isterdim, daha fazla değil. B‚ylesi durumlarda hep olduğu gibi, onun i…in bir yardım defteri a…ılabilir, ya 452 da, ne bileyim piyango gibi bir şey d•zenlenebilir... yakınları, ya da genel olarak ona yardım etme isteğinde bulunan kişilerce... Size s‚ylemek istediğim buydu, b‚yle şeyler yapılabilir." Sonya, g‚zleri Pyotr Petrovi…'in g‚zlerinde: "Evet, …ok iyi olur..." diye mırıldandı. "Bu ‚neriniz i…in Allah sizden razı olsun..!" "Evet, bu yapılabilir... ancak... bu sonraki iş... Aslında, bug•n de başlanabilir buna. Akşama g‚r•ş•r, işin ilkelerini belirleriz. Saat yedi gibi falan bana gelin... Umarım... Andrey Semyonovi… de katılır bize... Ama... burada •zerinde ‚nceden ve titizlikle durmamız gereken bir nokta var. Sizi buraya kadar …ağırıp rahatsız etmemin nedeni de bu, Sonya Semyonovna. Bence, paraları Katerina İvanovna'nın eline vermeyelim, bu tehlikeli bir şey olur. Bunun kanıtı da, bug•nk• şu yas sofrası... Ne bileyim, yarına ne yiyeceğini, ne giyeceğini bilemez durumda olan bir insan, tutuyor bug•n Jamayka romu, Madera şarabı ve... ve... kahve satın alıyor... Demin, ge…erken g‚rd•m. Yarın bir lokma ekmek i…in yine size el a…acaklar... Artık bu kadarı da sa…malık. Ben, iste bu nedenden dolayı, paralar, mutsuz dulun kendisinin haberi olmadan toplanmalıdır diyorum. Ne bileyim, bunu ‚rneğin, yalnızca siz bilmelisiniz. †yle değil mi?" "Bilmem ki... O yalnızca bug•n i…in... Ve bu hayatta yalnızca bir kez olacak bir şey... Rahmetliyi anmak, ona saygıda bulunmak istemişti... ˆok akıllı bir kadındır aslında... Ama... yine de, siz nasıl uygun g‚r•yorsanız, ‚yle olsun. Ben size …ok... ben değil, hepimiz size …ok... Allah sizden razı olsun... ‚ks•zler de..." Sonya s‚zlerini tamamlayamadı, ağlamaya başladı. "Evet, bu konuyu aklınızda tutun. Şimdi de, ailenizi d•ş•nerek, bu konuda başlangı… olmak •zere, benim şu g•c•m ‚l…•s•nde g‚sterdiğim yardımımı kabul ediniz. Yardım konusunda adımın a…ıklanmaması en ‚nemli ricamdır. Buyrun alın... Benim de başımda bir s•r• dert olduğu,i…in, daha fazlasını vermek durumunda değilim..."


Ve Pyotr Petrovi… elinde dikkatle d•zeltip a…arak, Sonya'ya on rublelik bir banknot uzattı. Sonya kıpkırmızı kesilerek parayı aldı, bir şeyler mırıldanarak aceleyle veda etti. Pyotr Petrovi… 453 g‚sterişli bir şekilde onu kapıya kadar ge…irdi. Sonya heyecanlı, perişan, kendini odadan dışarı attı, şaşkınlık i…inde doğruca Katerina İvanovna'ya gitti. B•t•n bu zaman i…inde konuşmaları kesmekten …ekinen Andrey Semyonovi… bazen pencere ‚n•nde durmuş, bazen odada bir aşağı bir yukarı dolaşmıştı. Sonya …ıktıktan sonra Pyotr Petrovi…'e yaklaşıp coşkuyla elini uzatarak: "Her şeyi duydum, her şeyi g‚rd•m", dedi; g‚rd•m s‚zc•ğ•n• ‚zellikle vurgulamıştı. "Son derece soylu... yani, insanca bir davranışta bulundunuz! Size minnet duymalarına da fırsat yaratmadınız, g‚rd•m! Ger…i, kişisel yardımlara, iyilikte bulunmalara ilkesel olarak karşıyımdır, …•nk• k‚t•l•ğ• k‚k•nden kaldırmaz bu t•r davranışlar, hatta tam tersine besleyip b•y•t•rler. Ama yine de sizin bu davranışınızı sevin…le karşıladığımı s‚ylemekten kendimi alamayacağım. Evet, evet, …ok hoşuma gitti." Lebezyatnikov'u dikkatle s•zen Pyotr Petrovi…: "Bunların hepsi sa…ma!" dedi heyecanlı bir sesle. "Hayır, sa…ma değil! D•nk• olaydan dolayı sizin gibi hakarete uğrayan, •zg•n durumda bulunan bir adam, aynı zamanda başkalarının mutsuzluğunu paylaşabiliyorsa, -bu davranışıyla toplumsal bir yanlış yapıyor da olsa,- yine de saygıya değerdir. D•ş•ncelerinizi bilen bir kimse olarak doğrusu sizden b‚yle bir davranışı hi… beklemezdim Pyotr Petrovi…! Ah, anlayışınız size nasıl da engel oluyor! "İyi y•rekli, Andrey Semyonovi…, Pyotr Petrovi…'e yeniden yakınlık duymaya başlamıştı." †rneğin şu d•nk• başarısızlığınız sizi nasıl da heyecanlandırdı! Hem bu evlenmeye, bu yasal evliliğe karşı duyduğunuz bu aşırı istek de ni…in, soylu, sevgili Pyotr Petrovi…? Neden ille de yasal bir evlilik? İsterseniz beni d‚v•n, ama bu evlenmenin ger…ekleşmeyişi-ne, sizin ‚zg•r kalışınıza, insanlık i…in t•mden yok olup gitmemiş olmanıza ben …ok sevindim... G‚r•yor musunuz: s‚yleyi-verdim iste d•ş•ncelerimi..!" Lujin sırf bir cevap vermiş olmak i…in: "Boynuz takmamak ve başkalarının …ocuklarına babalık etmemek i…in, sizin serbest evliliğinizi değil, yasal evliliği yeğliyorum, " dedi. Kafası bir şeylerle aşırı meşgul gibiydi: Saldırı 454 borusunu duymuş bir savaş atı gibi irkilen Andrey Semyonovi…: "ˆocuklar mı dediniz?" dedi. "ˆocuklara mı değindiniz? Bunun toplumsal bir sorun •stelik birinci derecede toplumsal bir sorun olduğuna ben de katılırım. Ama …ocuk sorunu b•sb•t•n başka bir bi…imde …‚z•mlenecektir. Aileyle ilgili her şeyi olduğu gibi …ocukları da t•m•yle reddedenler var... ama biz bu konuyu daha sonra konuşuruz, şimdi şu boynuz konusunu bir …‚z•mleydim. Bunun benim zayıf bir noktam olduğunu itiraf ederim. Bu iğren…, bu sa…ma deyimin, bu Puşkin deyiminin geleceğin s‚zl•klerinde yer alması d•ş•n•lemez. Hem nedir bu boynuz? Hangi boynuz? Ni…in boynuz? Bu ne sa…ma şey b‚yle! Asıl serbest evliliklerde yer olmayacaktır boynuza! Boynuz, ancak her t•r yasal evlenmenin doğal sonucu, bir başka deyişle yasal evliliğin d•zeltilmesidir; bir protestodur, bu anlamda da kadın ya da erkek i…in hi… de k•…•lt•c• bir şey değildir... Olacak şey değil ya, eğer g•n•n birinde yasal bir evlilik yapacak olursam, şu sizin lanet boynuzlarınızı taşımaktan zevk duyacağım ve karıma ş‚yle diyeceğim: 'Dostum! Bug•ne kadar seni yalnızca seviyordum, şimdiyse sana saygı duyuyorum, …•nk• sen protesto etmeyi basardın!' G•l•yorsunuz? ˆ•nk• k‚r inan…larınızdan kurtulabilecek g•c•n•z yok! Allah kahretsin, yasal evlilikte eşlerin birbirini aldatmasında tatsızlığın nerden kaynaklandığını anlıyorum: bu, hem kadını, hem erkeği al…altan aşağılık bir olayın, aşağılık bir sonucudur. Oysa boynuz ap a…ık oldu muydu, yok olur; serbest evliliklerde olduğu gibi... Anlamsız bir şey olur o zaman, hatta taşıdığı boynuz adını bile yitirir. Bu da bir yana, karınız, onun mutluluğuna engel olmak g•… ve yeteneğinde olmadığınızı, yeni kocasından dolayı ondan ‚… almaya kalkışmayacak kadar ileri g‚r•şl• olduğunuzu kabul


etmekle, yalnızca size saygı duyduğunu kanıtlamış olacaktır. Allah kahretsin, bazen d•ş•n•r•m de... eğer bir g•n beni everirlerse, t•h! Yani evlenirsem, (ister yasal evlilik, ister serbest, farketmez) ve karım da bir t•rl• kendine bir sevgili bulamazsa, ‚yle sanıyorum ki, kendi elimle ona bir sevgili bulur ve, 'Aziz dostum', derim oha, 'seni 455 seviyorum, ama ayrıca bana saygı duymanı da istiyorum, alsana bir sevgili!' Doğru değil mi ama?" Pyotr Petrovi… fazla bir ilgi g‚stermeden ve kıs kıs g•lerek dinlemişti Lebezyatnikov'u. Hatta yer yer dinlemediği bile olmuştu. Ger…ekten de bambaşka şeylerle meşguld• kafası, Lebezyatnikov da sonunda farkına varmıştı bunun. Hatta heyecanlıydı. Pyort Petrovi…, ellerini oğuşturuyor, bir şeyler d•ş•n•yordu. B•t•n bunları Andrey Semyonovi… daha sonra anlamlandırabildi. II Bu anlamsız yas yemeği fikrinin Katerina İvanovna'nın kafasında hangi nedenlerle doğduğunu s‚yleyebilmek kolay değildi. Ger…ekten de, Marmeladov'un cenaze masrafları i…in Raskolni-kov'un verdiği yirmi k•sur rublenin yaklaşık yarısı harcanmıştı bu sofraya. Belki de Katerina İvanovna b•t•n kiracıların, ‚zellikle de Amaliya İvanovna'nın, rahmetli Marmeladov'un onlardan hi… de aşağı olmadığını, belki de onlardan …ok daha •st•n olduğunu, hi… kimsenin rahmetliye karşı "burnu b•y•kl•k" taslamaya hakkı olmadığını bilmeleri i…in ve b‚ylece rahmetli kocasının anısına "gereken" saygıyı g‚sterebilmek i…in, bu yemeği bir bor… gibi g‚rm•şt•. Belki de onun bu davranışında en b•y•k etken, g•nl•k yaşayışımızda her birimiz i…in zorunlu sayılabilecek birtakım toplumsal t‚relerde, pek …ok yoksulu ellerindeki son meteliğe varıncaya kadar b•t•n biriktirdiklerini sırf "başkalarından daha k‚t• durumda olmadıklarını" kanıtlamak, "başkalarınca ayıplanmamak" i…in harcamaya zorlayan yoksulluk gururuydu.. Katerina İvanovna belki bu fırsattan yararlanarak, kendisinin d•nyada herkes tarafından terkedildiğini sanan b•t•n bu "değersiz ve aşağılık" kiracılara, "yalnızca g‚rg• kurallarını ve yiyip i…mesini bildiği"ni değil, b‚yle k‚t• bir kadere boyun eğmek i…in yaratılmış biri olmadığını, "soylu, hatta aristokrat bir albay evinde" eğitilmiş olduğunu; tahta silmek, geceleri …ocuk bezleri yıkamak i…in yetiştirilmemiş olduğunu g‚stermek de istemiş 456 olabilirdi. B‚ylesi gurur ve ş‚hret d•şk•nl•ğ• n‚betleri bazen yoksul ve ezilmiş insanlara da bulaşmakta ve bu durum onlarda zaman zaman sinirli, ‚n•ne ge…ilemez bir gereksinim halini almaktadır. Kaldı ki Katerina İvanovna ezilmiş, sindirilmiş insanlardan da değildi: bazı durumlarda onu t•mden mahvetmek m•mk•nd•, ama onu manevi olarak sindirmek, yani korkutup iradesine gem vurmak, ona boyun eğdirmek kimsenin yapabileceği bir şey değildi. Ayrıca Sonya'nın, onun gitgide aklını oynattığına ilişkin s‚zleri, hi… de ‚ylesine s‚ylenmiş, temelsiz s‚zler değildi. Ger…i bunun şu son sıralarda, hatta son bir yıldır, ger…ekten de ‚yle olsa bundan zarara uğramamış olması m•mk•n değildi. Hem doktorların s‚ylediği gibi, ilerlemiş verem durumu da insanda akıl dengesinin bozulmasına neden olabiliyordu. Şaraplar ne …oktu, ne de …eşitliydi. Madem şarabı da yoktu: b•t•n bunlar biraz fazla abartılmıştı. Ama şarap vardı. Votka, rom ve porto da vardı, hepsi de k‚t• cinstendi, ama herkese yetecek kadar vardı. Yemekler, kutya* dışında daha •… d‚rt …eşit kadardı, sonra g‚zleme de vardı ve hepsi de Amaliya İvanov-na'nrn mutfağında hazırlanmıştı. Ayrıca, yemekten sonra i…ilmesi ‚ng‚r•len …ay ve pun… i…in de iki semaver birden hazırlanmıştı. Satın alma işleriyle Katerina İvanovna'nın kendisi uğraşmıştı. Bu işte kendisine, yoksul bir Polonyalı yardım etmişti; bu adamın bayan Lippevehzel'in evinde ne aradığını Tanrı bilirdi, ama işte hemen Katerina İvanovna'nın emrine verilmişti ve d•n, b•t•n g•n ve bu sabah dili bir karış dışarda, Katerina İvanovna'nın ardı sıra kendini par…alarcasına koşturup durmuştu. Ama galiba bu durumunun farkedilmesi i…in de ‚zel bir …aba g‚stermişti. Olur olmaz


nedenlerle Katerina İvanovna'ya başvuruyor, hatta onu Gostinnıy Dvor'da bile arayıp buluyordu. Bir de durmadan "Pani Harunjina"** deyip duruyordu ki, başlangı…ta "bu l•tufkŠr, bu y•ce g‚n•ll•" adam olmasa mahvolacağıKutya :Yas sofraları i…in bal ya da •z•mle yapılan pirin… lapası (ˆev.) "Pani Harunjina": (Leh…e) Hanımefendi (ˆev.) 457 nı s‚yleyen Katerina İvanovna bile sonunda ondan bıkmıştı. Aslında Katerina İvanovna'nın huyuydu bu daha ilk kez g‚rd•ğ• birini allayıp pullamak, utandıracak kadar g‚klere …ıkarmak, onda ‚v•lecek binbir erdem bulmak, biraz sonra da bu erdemlerin varlığına b•y•k bir i…tenlikle ve ger…ekten inanmak, ama sonra birdenbire d•ş kırıklığına uğrayarak, her şeye t•k•rmek, ‚v•p g‚klere …ıkardığı, nerdeyse tapacak gibi olduğu adamı yerden yere …almak onda huy halini almıştı. Şakacı, neşeli, barış…ıl bir yaratılışı vardı, ama aralıksız uğradığı başarısızlıklar, mutsuzluklar ve …ektiği acılar y•z•nden, herkesin barış ve neşe i…inde yaşaması, başka bir bi…imde yaşamaya cesaret edememesi i…in ‚ylesine taşkın bir istek duymaya başlamıştı ki, hayatta karşılaştığı k•…•c•k bir uyumsuzluk, uğradığı k•…•c•k bir başarısızlık onu bir anda …ileden …ıkarıyor, onca parlak umutlardan ve g•zel d•şlerden sonra, kaderine lanet okumaya, eline ge…eni yerlere …almaya, başını duvarlara vurmaya başlıyordu. Amaliya İvanovna da nedense birdenbire b•y•k bir ‚nem ve saygı kazanmıştı Katerina İvanovna'nın g‚z•nde. Bunun belki de tek nedeni, şu yas sofrası, Amaliya İvanovna'nın sofranın kurulmasıyla ilgili her t•rl• işe i…tenlikle koşturmasıydı: sofrayı o hazırlamış, pe…eteleri, yemek takımlarını o sağlamış, yemekleri kendi mutfağında o pişirmişti. Katerina İvanovna mezarlığa giderken ona her alanda yetki vermiş, onu kendi yerine bırakmıştı. Ger…ekten de mezarlıktan d‚nd•klerinde her şeyi pek iyi hazırlanmış bulmuşlardı: masanın •zerine olduk…a temiz bir ‚rt• ‚rt•lm•şt•, tabaklar, …atallar, bı…aklar, kadehler, hepsi değişik kiracılardan alındıkları i…in, değişik cins, boy ve t•rlerde olmakla birlikte, tam belirlenen saatte hi… eksiksiz hazırlanmış bulunuyorlardı. ‰stlendiği işi başarıyla ger…ekleştirdiğini g‚ren Amaliya İvanovna, •zerinde siyah bir elbise, s•slenmiş, hotozuna yeni siyah kurdeleler takmış olarak, mezarlıktan d‚nenleri biraz da gururla karşılamıştı. Hak edilmiş olmasına rağmen bu gurur Katerina İvanovna'nın nedense hoşuna gitmemişti: 'O olmasa sanki bu sofrayı kuramayacaktık sanacak herkes!' Yeni kurdelelerle s•sl• hotozu da hoşuna gitmemişti: 'Yoksa su ahmak Alman karısı ev sahibi olduğu i…in, yoksul kiracılarına acıyıp yar458 dım etmeyi kabul ettiği i…in mi b‚yle gururlanıyor? Acayip! Demek ‚yle ha! Bir albay, nerdeyse vali olmak •zere olan bir albay olan Katerina Œvanovna'nın babacığının evinde kırk kişilik ziyafet sofraları kurulurdu ve orada Amaliya İvanovna, daha doğrusu Lyudvigovna gibilerini mutfağa bile sokmazlardı...' Katerina İvanovna hemen bug•n Amaliya İvanovna'ya haddini bildirmeye karar vermekle birlikte -yoksa kim bilir ne sanacaktı bu kadın kendini!şimdilik duygularını a…ığa vurmaktan caydı. Şimdilik ona karşı soğuk davranmakla yetinecekti. Bir başka tatsızlığın daha payı olmuştu Katerina İvanovna'nın sinirlenmesinde: mezarlıktaki t‚rene, ne yapıp edip buraya da gelen Polonyalı'dan başka, kiracılardan hi… kimse gelmemişti. Ama yas sofrasına, yani yemeğe, en yoksuluna, en ‚nemsizine varana kadar herkes gelmişti. ‰stelik bunlardan …oğu her zamanki kılıklarında bile değillerdi, •stleri basları d‚k•l•yordu. †nemli, hatırı sayılır …ağrılılara gelince, sanki aralarında anlaşmışlarcasına hi…biri gelmemişti. †rneğin b•t•n kiracılar arasında en ‚nemli kişi olan Pyotr Petrovi… Lujin gelmemişti. Oysa Katerina İvanovna daha d•n ‚n•ne gelen herkese, yani Amaliya İvanovna'ya Pole…ka'ya, Sonya'ya, Polonyah'ya... Pyotr Petrovi…'in soylu, y•ce g‚n•ll•, zengin bir insan olduğunu, geniş bir …evresi bulunduğunu, ilk kocasından daha eski bir dostu olduğunu, babasının evine de kabul olunduğunu ve kendisine ‚nemli bir emekli maaşı bağlatmak i…in olanca g•c•yle uğraşacağına s‚z verdiğini anlatıp durmuştu. Burada şunu da belirtelim ki, Katerina İvanovna birinin zenginliğiyle, geniş …evresiyle ‚v•n•rken, bunu her


t•rl• kişisel …ıkar ve hesaptan uzak, i…ten bir duyguyla, yalnız ‚vme ve ‚v•lene daha b•y•k bir değer verme zevkiyle yapardı. Lujin'den sonra ve herhalde "onu ‚rnek alarak" "Lebezyatni-kov denilen şu al…ak, aşağılık adam" da gelmemişti. "Ne sanıyordu yani bu adam kendini? Onu sırf bir l•tufta bulunmuş olmak i…in …ağırmışlardı. ˆ•nk• Pyort Petrovi…'in dostuydu, onunla aynı odada kalıyordu ve birini …ağırıp ‚tekini …ağırmamak biraz tuhaf olurdu." "Evde kalmış kızıyla birlikte g‚rg• budalası bir kadın da gelmemişti. Bunlar, Amaliya İvanovna'nın 459 evine taşınalı daha iki hafta olmasına rağmen, Marmeladov'un dairesinden ‚zellikle de rahmetli sarhoş geldiği zaman, y•kselen bağırış …ağırışlardan rahatsız olmuşlar ve birka… kez şikŠyette bulunmuşlardı. Katerina İvanovna bir kavgaları sırasında Amaliya İvanovna'dan ‚ğrenmişti bu şikŠyetleri, Amaliya İvanovna bu kavga sırasında Katerina İvanovna'ya, "ayaklarının tırnağı bile olamayacakları kibar kiracıları" rahatsız ettiklerini haykırarak, b•t•n aileyi kapı dışarı etmekle tehdit etmişti. Katerina İvanovna "Ayağının tırnağı bile olamayacağı" s‚ylenen bu kadınla kızını yas yemeğine …ağırmaya kesin olarak karar vermişti. Sağda solda rastlaştıklarında …alımla y•z•n• başka yana …eviren bu kadına, kendisini yas yemeğine …ağırmakla "bu evde soylu d•ş•nceler taşıyan soylu insanların yaşadığını ve yapılan k‚t•l•kleri hatırlamayıp, bu k‚t•l•kleri yapanları evlerine …ağırdıklarını" ve Katerina İvanovna'nın b‚ylesi g•… bir yaşama alışık olmadığını g‚sterecekti. B•t•n bunları sofrada rahmetli babacığının valiliğiyle birlikte a…ıklamayı tasarlamıştı. Ayrıca, karşılaştıklarında y•z•n• başka yana …evirmenin hi… de gerekli olmadığını, bunun aptalca bir davranış olduğunu, ş‚yle dolaylı yoldan dokunduruverecekti. Şişko yarbay (aslında emekli •steğmen) de gelmemişti. Ama onun d•n sabahtan beri "kımılda-yamayacak kadar yorgun" olduğu anlaşılmıştı. Kısacası gelenler yalnızca şu zavallı Polonyalı'yla, kirli fraklı, sivilceli y•zl•, pis pis kokan, miskin, sessiz bir memurdu; bir de …ok eskiden beri Amaliya İvanovna'nın evinde oturan ve buradaki odasının kirasını kimin verdiği belli olmayan, bir zamanlar bilmem hangi postanede …alışmış sağır ve nerdeyse iyice k‚r bir ihtiyarla, terbiyesizce kahkahalar atıp duran sarhoş bir emekli teğmen, daha doğrusu iaşe memuru (hem de "aman Allah'ım!" yeleksiz olarak!) Adamın birisi ise Katerina İvanovna'ya selam bile vermeden ge…ip masaya kurulmuştu; hele birisi, elbisesi olmadığı i…in robd‚sambrla gelmişti ki, artık terbiyesizliğin bu kadarına da-yanılamazdı: bu adam hemen Amaliya İvanovna ve Polonyalı' nın …abalarıyla odadan uzaklaştırıldı. Polonyalı da, Amaliya İvanovna'nın evinde hi… oturmamış, bu evde bug•ne kadar hi… g‚r•lmemiş başka iki Polonyalı'yı getirmişti. B•t•n bunlar Ka460 terina İvanovna'yı m•thiş sinirlendirmişti. "Madem b‚yle olacaktı, bu hazırlıklar kimin i…in yapılmıştı?" Hatta sırf yer a…ılsın diye, …ocukları, zaten b•t•n odayı kaplamış olan masaya oturtmamışlar, onlara arka k‚şede, sandık •zerinde bir sofra kurmuşlardı. İki k•…•k bir sırada oturuyor, Pole…ka ise, b•y•k kardeş olarak, onların karınlarını doyuruyordu. Bu arada yine Pole…ka b•t•n "iyi …ocuklara yapıldığı gibi", kardeşlerinin burunlarını silmek zorundaydı. Kısacası, Katerina İvanovna, ister istemez b•t•n konukları iki kat b•y•klenerek, hatta kibirle karşılamak zorunda kalmıştı. Kimilerine hele, ‚zellikle sert bakıyor, sofraya buyur derken pes perdeden bir tavır takınıyordu. B•t•n gelmeyenlerin sorumluluğunu nedense Amaliya İvanovna'ya y•kleyi vermiş ve hemen ona karşı son derece saygısızca davranmaya başlamıştı. Amaliya İvanovna da ondaki bu değişikliği f arketmis ve buna bayağı canı sıkılmıştı. Pek de iyi bir sonu… va-adeden bir başlangı… değildi bu. Sonunda herkes sofrada yerini aldı. Raskolnikov tam mezarlıktan d‚n•ld•ğ• sırada gelmişti. Katerina İvanovna onun gelişine …ok sevinmişti. ˆ•nk•, birincisi, Raskolnikov b•t•n konuklar i…inde tek "k•lt•rl• konuk"tu ve "bilindiği gibi iki yıl sonra bura •niversitelerinde bir k•rs• sahibi olmaya hazırlanıyordu"; ikincisi, …ok istemesine rağmen mezarlığa gelemediği i…in son derece saygılı bir tavırla ‚z•r


dilemişti. Katerina İvanovna ona d‚rt elle sarıldı, sofrada yanına, sol tarafına oturttu (sağında Amaliya İvanovna oturuyordu) ve yemeklerin d•zenli dağıtılması ve herkese yetmesi gibi telaşları ve koşuşturmaları arasında, •stelik de ikide bir konuşmasına engel olan ve kendisini nerdeyse boğulacak hale getiren ve galiba şu son iki g•n i…inde iyice azıtan, son derece acı verici ‚ks•r•k n‚betlerine rağmen durmadan Raskolnikov'a bir şeyler s‚yl•yor, yas yemeğinin uğradığı başarısızlıktan duyduğu haklı ‚fkeyi, i…inde birikenleri ona bir an ‚nce fısıldamaya …alışıyor, ama yine de bu ‚fkesi sık sık, konuklara, ‚zellikle de ev sahibi kadına karsı tutamadığı, son derece neşeli kahkahalara bırakıyordu yerini. "B•t•n su… şu baykuş suratlıda! Kimden s‚z ettiğimi anlıyorsunuz tabii: ondan, ondan!" Başıyla ev sahibi kadını g‚steri461 yordu. "Baksanıza bir şuna: g‚zlerini nasıl da belertmiş! Kendisinden s‚zettiğimizi hissediyor, ama neler konuştuğumuzu anlayamıyor, g‚zlerini devirip duruyor. Tuh, baykuş karı! Hah-hah-ha! †h•-‚h‚-‚h‚! Ya şu hotozuyla ne demek istiyor ki! †h‚-‚h‚-‚h‚! Farkında mısınız, herkes onun beni koruduğunu, buraya gelmiş olmakla beni onurlandırdığını sansın istiyor... Kendisinden doğru d•r•st adamlar …ağırmasını, ‚zellikle de rahmetlinin tanıdıklarını …ağırmasını rica etmiştim, ama baksanıza o kimleri …ağırmış: bir alay soytarı! İpsiz, sapsız! Şu kirli suratlı adama bakın : adam değil, iki ayaklı s•m•kl•b‚cek! Hele şu Polonyalılar... hah-hah-ha! Hi… kimse, ama hi… kimse g‚rmemiştir onları burada, ben de g‚rmedim, ‚yleyse sorarım size, ni…in gelmişler buraya? Yanyana nasıl da uslu uslu duruyorlar!" Katerina İvanovna birden bu Polonyalılardan birine seslenerek: "Pan, hey pan", dedi, "g‚zleme aldınız mı g‚zleme? Biraz daha alın... Bira i…in, bira! Votka istemiyor musunuz?.. Bakın hele, nasıl da yerinden fırlayıp selam verdi! Bakın bakın! Zavallılar, …ok a…lar herhalde! Zararı yok varsın yesinler. Hi… değilse g•r•lt• etmiyorlar... yalnız... yalnız, doğrusu ev sahibinin g•m•ş kaşıkları korkutuyor beni!.. "Birden yanında duran ev sahibi kadına d‚nd•, herkesin duyabileceği bir sesle, "Amaliya İvanovna!" dedi. "Bakın, s‚ylemedi demeyin, g•m•ş kaşıkları korkutuyor beni!.." Birden yanında duran ev sahibi kadına d‚nd•, herkesin duyabileceği bir sesle: "Amaliya İvanovna!" dedi. "Bakın, s‚ylemedi demeyin, g•m•ş kaşıklarınızı y•r•t•rlerse karışmam! Hah-hah-ha!" Kendi s‚z•ne kahkahalarla g•lmeye başladı, sonra yine Raskolnikov'a d‚n•p yine başıyla kadını g‚sterdi: "Anlamadı, yine anlamadı! Ağzı bir karış a…ık, oturuyor... Bakın hele şuna: baykuş, tam bir baykuş! Yeni kurdeleli kukumav! Hah-hah-ha!" Ama burada kahkahaları beş dakika kadar s•ren dayanılmaz bir ‚ks•r•k n‚betine d‚n•şt•. Mendili kana bulandı, alnında ter damlacıkları belirdi. Kanlanan mendilini sessizce Raskolnikov'a g‚sterdi. Yanakları al al olmuştu. Heyecan i…inde, g•…l•kle soluyarak Raskolnikov'un kulağına eğildi ve: 462 "Baksanıza", diye fısıldadı, "ona ince bir iş vermiştim ben, yani o bayanla kızını da …ağırmasını istemiştim... Kimden s‚-zettiğimi anlıyor musunuz? B•y•k nezaket g‚stermek ve …ok h•nerli olmak gerekir b‚yle konularda, oysa Amaliya İvanovna kim bilir nasıl davrandı ki, kadın bu gibi hallerde başvurulması gereken en basit nezaket kurallarını bile yerine getirmedi, ne kendisi geldi, ne birini g‚nderip ‚z•r diledi... Sersem karı! Kendini beğenmiş şey! Taşralı n'olacak! Kendine emekli maaşı bağlatabilmek i…in devlet dairelerinin eşiklerini aşındırmaya germiş ‚l• bir binbaşı dulu! Ellibeşinde olduğu halde allık s•r•yor, boyanıyor (herkes biliyor bunu)... Pyotr Petrovic'in ni…in gelmediğini de bir t•rl• anlayamıyorum! Sonya nerde peki? Nereye gitti? Hah, işte geldi! Nereye kayboldun Sonya? Babanın g‚m•ld•ğ• i bir g•nde bu d•zensizliğin …ok tuhaf doğrusu! Rodion Romano-vi…, izin verin de yanınıza otursun. İşte senin yerin. Sone…ka... Ne istersen al tabağına! S‚ğ•ş al, en iyisi o. Şimdi g‚zlemeler de gelir. ˆocuklara da verdiler mi? Pole…ka, b•t•n yemeklerden aldınız mı? †h‚-


…h…-…h…! İyi iyi! Lyonya, uslu „ocuk ol... Sen de Kolya, bacaklarım sallayıp durma …yle... Sen ne diyorsun Sone„ka?" Sonya, herkesin duyabileceği bir sesle konuşmaya …zen g…stererek, Pyotr Petrovic'in nasıl …zƒr dilediğini, onun kullandığı en kibar, en saygı belirten s…zcƒkleri se„erek ve bunları bir kez de kendi sƒsleyerek anlatmaya başladı. Ayrıca, Pyotr Petrovic'in iş konusunda başbaşa g…rƒşmek ve ilerisi i„in neler yapabileceklerini kararlaştırmak i„in fırsat bulur bulmaz geleceğini s…ylediğini ekledi. Sonya bu s…zlerin Katerina İvanovna'yı yatıştıracağını, en …nemlisi de bunlardan hoşlanacağını, gururlanacağını biliyordu. Raskolnikov'un yanına oturmuştu. Onu hafif„e selamlamış, sonra bir an meraklı g…zlerle bakmıştı. Aslında yemek boyunca g…zlerini durmadan ondan ka„ırmaya „alışmıştı. Kendisini memnun etmek i„in yemek sƒresince Katerina İvanovna 'ya bakıp durmuştu, ama dalgın olduğu anlaşılıyordu. Ne onun, ne de Katerina İvanovna'nın ƒzerlerinde yas elbisesi vardı. Sonya koyu kahverengi bir elbise giymişti. Katerina İvanovna'nın sırtında ise biricik elbisesi olan „izgili, koyu renkli entarisi vardı. 463 Pyotr Petrovi„'le ilgili haberi hoşnutlukla karşıladı Katerina İvanovna: Sonya'nın s…ylediklerini ciddi ciddi dinledi, yine aynı ciddilikle Pyotr Petrovi„'in sağlığını sordu, sonra Raskolni-kov'un kulağına eğilerek, „evreden de duyulabilecek bir fısıltıyla Pyotr Petrovi„ gibi saygın, se„kin bir kişinin, ailesine olan bağlılığını ve babacığıyla olan eski dostluğuna rağmen, -b…yle tuhaf bir topluluğun- arasına katılmasının ger„ekten de doğru ka„mayacağını, s…yledi. "Size …zellikle bunun i„in minnettarım Rodion Romanovi„," diye sƒrdƒrdƒ s…zlerini: yine fazlaca duyulabilecek bir fısıltıyla konuşuyordu, "b…yle bir topluluk i„inde dahi bizimle tuz ekmek paylaşmaktan ka„ınmadınız. Bununla birlikte rahmetli kocamla aranızdaki …zel dostluğun da s…zƒnƒzƒ tutmakta bƒyƒk payı olduğuna eminim." Katerina İvanovna bunları s…yledikten sonra, gururla, ağır başlılıkla konuklarını g…zden ge„irdi, birden masanın …bƒr ucunda oturan sağır ihtiyara …zenle "Kızarmış et isteyip istemediğini, kendisine porto verip vermediklerini" sordu. İhtiyar karşılık vermedi, yanındakiler kendisini dƒrtƒp alay ettikleri halde, uzun sƒre kendisine ne sorulduğunu anlayamadı. Ağzını a„mış, aptal aptal etrafına bakınıp duruyordu. Onun bu durumu masanın genel neşesini daha da artırmıştı. Katerina İvanovna yeniden Raskolnikov'a d…nerek: "Şuna da bakın hele," dedi, "ne salak şey! Ne diye getirmişler ki onu buraya? Pyotr Petrovi„'e gelince, ben ona her zaman gƒvenmişimdir ve... "Katerina İvanovna s…zƒnƒn burasında Ama-liya İvanovna'ya d…ndƒ, kadını ƒrkƒtecek kadar sert bir sesle, "Pyotr Petrovi„, sizin o, babacığımın mutfağına aş„ı olarak bile giremeyecek, takıp takıştırmış yosmalarınıza benzemez... Rahmetli kocam ise, sonsuz iyiliğiyle onları kabul ederek, kendilerine şeref verirdi." Bu arada on ikinci kadeh votkayı yuvarlamakta olan emekli iaşe memuru: "Evet efendim", diye bağırdı, "i„kiyi „ok severdi... İyi i„erdi!.." Katerina İvanovna adama d…nerek: 464 "Kocamın b…yle bir zayıflığı vardı", dedi, "bu herkesin bildiği bir şey. Ama o iyi yƒrekli, ailesini seven ve ona saygı duyan bir insandı; tek kusuru, kendi iyiliği yƒzƒnden her tƒrlƒ ahl‰ksıza karşı asın dostluk g…stermesiydi. Tanrı bilir kimlerle, hatta belki de pabucunun tabanı etmeyecek adamlarla oturur i„erdi. Dƒşƒnebiliyor musunuz, Rodion Romanovi„? Cebinde bir gƒn bir horoz şekeri bulmuştuk, ayakta duramayacak kadar sarhoştu, ama yine de „ocuklarını dƒşƒnmƒştƒ." Emekli iaşe memuru. "Horoz mu?" diye bağırdı. "Horoz mu dediniz?"


Katerina İvanovna ona cevap vermeye tenezz•l etmedi. Dalmıştı, derin derin g‚ğ•s ge…irdi, sonra Raskolnikov'a d‚nerek: "Herhalde siz de benim ona sert davrandığımı d•ş•n•yor-Sunuzdur", dedi. "Oysa bu hi… de b‚yle değil! O, bana saygı duyardı, bana b•y•k saygısı vardı! ˆok iyi y•rekli bir insandı! Bazen ona ‚yle acırdım ki..! Bazen bir k‚şeye oturur, oradan bana •zg•n •zg•n bakardı! Dayanamaz, kalkıp okşamak isterdim kendisini. Ama sonra, 'B‚yle yaparsam yine i…kiye başlar' diye d•ş•n•rd•m. ˆ•nk• onu ancak sertlikle bir par…a olsun tutabiliyordum." Emekli iaşe memuru: "Evet, sa…larının yolunduğunu, hem de bunun pek …ok kez olduğunu biliriz!" diye bağırdı ve bir kadeh votka daha yuvarladı. Katerina İvanovna emekli iaşe memurunun s‚z•n• keserek: "Bazı ahmakların yalnızca sa…larını yolmak değil, s•p•rge sopasıyla okşanmalarında da b•y•k yarar vardır..." dedi. "Bu kez rahmetli kocamdan s‚z etmiyorum!" Yanaklarındaki kırınızı lekeler gitgide koyulaşıyor, g‚ğs• hızla kalkıp iniyordu. Az daha •zerine varılırsa, bir olay …ıkarmaya hazırdı. Masa başındakilerin …oğunun hoşuna gidiyor gibiydi bu durum, kıs kıs g•l•yorlar, iaşe memurunu kışkırtıyorlar, kulağına bir şeyler fısıldıyorlardı. Emekli iaşe memuru: "İzninizle sormak isterim... Siz kimden... yani siz kimi... buyurdunuz ki... Aman, boşver! Değmez! Sa…ma! Dul bir kadın! 465 Onu bağışlıyorum... Benden pas!" diye s‚ylendi ve bir kadeh daha votka yuvarladı. Raskolnikov oturuyor ve konuşulanları tiksintiyle dinliyordu. Katerina İvanovna'nın aralıksız tabağına doldurduğu şeyleri incelik gereği ve sırf kadını incitmemiş olmak i…in, …atalının ucuyla s‚yle bir dokunarak yiyordu. Bakışları hep Sonya'nın •zerindeydi. Sonya'nın da gitgide kaygılanmakta olduğu g‚r•l•yordu; yas yemeğinin tatlılıkla sona ermeyeceğini hissediyor, ‚fkesi gitgide artmakta olan Katerina İvanovna'yı korkuyla izliyordu. Sonya bu arada, iki taşralı kadının Katerina İvanovna'nın …ağrısını b‚ylesine kaba bir bi…imde geri …evirmelerinin tek nedeninin kendisi olduğunu da biliyordu. Amaliya İvanovna'dan ‚ğrendiğine g‚re, kızın annesi hatta kendilerine b‚yle bir …ağrıda bulunulmasına kızmış ve, 'Kızımı b‚yle bir kızla nasıl yanyana oturtabilirim?' diye sormuştu. Sonya, Katerina İvanovna'nın bu durumu şu ya da bu şekilde ‚ğrenmiş olduğunu da hissediyordu; Sonya'nın aşağılanması, Katerina İvanovna i…in kendisinin, …ocuklarının, babacığının aşağılanmasından farksızdı, tek kelimeyle bu onun i…in ‚ld•r•c• bir aşağılanmaydı ve Sonya onun "bu şıllıklara gereken dersi vermeden" kolay kolay yatışmayacağını biliyordu. Aksi gibi tam bu sırada, masanın ‚b•r ucundan biri Sonya'ya, bir tabak g‚nderdi: tabakta ekmek • i…inden yapılmış ve bu okla delinmiş iki kalp vardı. Katerina İvanovna …ileden …ıktı ve bulunduğu yerden masanın ‚b•r ucuna bu tabağı g‚nderenin sarhoş bir eşek olduğunu haykırdı. Havanın gitgide gerginleşmesinden tedirgin olan ve Katerina İvanovna'nrn kendisine karşı takındığı kibirli tavırdan rahatsız olan Amaliya İvanovna sofranın tatsız havasını dağıtmak ve bu arada herkesin g‚z•nde kendini y•celtmek i…in, damdan d•-şercesine, hi… ilgisiz bir fıkra anlatmaya başladı. "Tanıdığı Kari adında bir eczacı kalfası bir gece arabayla gidiyormuş, arabacı Karl'ı ‚ld•rmek istemiş. Kari da kendisini ‚ld•rmemesi i…in …ok, …ok yalvarmış, ağlamış, kollarını ‚n•nde kavuşturmuş, …ok korkmuş ve korkudan y•rek inmiş". Katerina İvanovna hafif…e g•l•mseyerek, Amaliya İvanovna'nın. Rus…a fıkra anlatmaması gerektiğini s‚yledi. Amaliya İvanovna bu s‚zlere daha da alındı 466 ve "fater aus Berlin'in* …ok, …ok ‚nemli bir kişi olduğunu ve hep eli ceplerde dolaştığını" s‚yledi. Katerina İvanovna dayanamayıp ‚ylesine g•lmeye başladı ki, nerdeyse …ileden


…ıkmak •zere olan Amaliya İvanovna, son bir dayanma g•c•yle kendini tutabildi. Katerina İvanovna neşe i…inde: "Şu kukumava da bak hele!" dedi Raskolnikov'a. "Elleri cebinde dolaşırdı" demek istedi, oysa s‚ylediği s‚zden başkalarının ceplerini karıştırdığı anlamı …ıktı, ‚h‚-‚h‚-‚h‚! Bilmem siz de farkettiniz mi, Rodion Romanovi…, Petersburg'taki b•t•n yabancılar, ‚zellikle de surdan burdan bizim buralara gelip duran Almanlar, bizden …ok daha aptallar! Fıkra b‚yle mi anlatılır al-lahaşkına! "Eczacı kalfası Kari korkudan y•rek inmiş!" Ahmak herif, arabacının elini kolunu bağlayacak yerde, kendisi "ellerini ‚n•nde kavuşturmuş ve ağlamış, …ok yalvarmış" Salak karı!.. Fıkrasının da …ok dokunaklı olduğunu sanıyor, bunun ne denli ahmak…a bir şey olduğundan en ufak bir kuşkusu yok! Bana kalırsa şu sarhoş iaşe memuru bile bu karıdan …ok daha akıllı; hi… değilse bu ayyaş son akıl kırıntısını da votkasına meze edip i…miş, oysa şu karının tafra satışına, kurumlanışına bakın! Nasıl da g‚zlerini devire devire oturuyor! Kızıyor! Kızıyor bir de! Hah-hah-ha! †h‚-‚h‚-‚h‚!" Neşesini bulan Katerina İvanovna hemen birtakım ayrıntılı a…ıklamalara girişti ve birden, kendisine bağlanacak maaşla ‚z kenti olan T... de soylu kızlar i…in bir pansiyon a…acağını anlatmaya başladı. Bu konudan daha ‚nce Raskolnikov'a hi… s‚zet-memiş olduğu halde, birden en ince ayrıntıları anlatmaya girişti. Tam bu sırada, nerden …ıktıysa bir de "diploma" …ıkıverdi ortaya; bu, Marmeladov'un bir meyhane k‚şesinde Raskolnikov'a karısının, enstit•y• bitirme g•n•nde "valinin ve ‚teki bazı kişilerin ‚n•nde" omuzunda bir şalla dansettiğini anlattığı sırada s‚z•n• ettiği şu •nl• diplomaydı. Diploma anlaşılan bu kez de Katerina İvanovna'ya bir pansiyon a…ma ve y‚netme hakkı veren bir belge ‚devi g‚recekti! Ama diplomanın şu anda Katerina İvanov.(Aslında da Almanca) "Berlin'i! babası" (ˆev.) 467 na'nın •zerinde bulunmasının asıl nedeni, yas yemeğine gelmiş olsalardı "Şu iki r•k•ş şıllığı" canevinden vurmak ve Katerina İvanovna"nın soylu, "hatta aristokrat bir ailenin, bir albayın kızı olarak, şu son sıralarda ortalarda sık…a g‚r•lmeye başlayan birtakım maceracı t•redilerle karşılaştırılamayacak kadar •st•n olduğunu" kanıtlamaktı. Diploma hemen sarhoş konuklar arasında elden ele dolaştı; Katerina İvanovna da buna engel olmadı, …•nk• ger…ekten de diplomada kendisinin albay r•tbesine eşit bir danışman ve bir s•vari kızı olduğu en toutes lettres* yazılıydı. İyice coşan Katerina İvanovna, gelecekte T... de s•receği g•zel ve sakin hayatı; pansiyonunda ders vermeleri i…in …ağıracağı lise ‚ğretmenlerini, enstit•s•ndeyken Katerina İvanovna'nın da Fransızca ‚ğretmeni olan ve ‚mr•n•n kalan g•nlerini T... de ge…irmekte olan ihtiyar . Fransız Mangot'nun nasıl az bir •cretle onun pansiyonuna geleceğini ayrıntılarıyla anlatmaya başladı. S‚z• sonunda Sonya'ya getirdi; "Sonya da kendisiyle birlikte T... ye gelecek ve orada her konuda kendisine yardımcı olacaktı". Bu sırada masanın ‚teki ucundan birinin kikirdediği duyuldu. Katerina İvanovna bu g•l•ş• farketmemiş gibi k•…•mser bir tavır takınmaya …alıştıysa da, birden sesini y•kseltip b•y•k bir coşkuyla, Sonya Semyonov-na'nın kendisine yardımcı olmaya layık, yetenekleri kuşku g‚t•rmez bir kız olduğunu, "g•zel, sabırlı, ‚zverili, soylu ve k•lt•rl•" bir kız olduğunu anlatmaya başladı. Bu arada Sonya'nın yanağını okşadı, yerinden kalkıp iki kez candan bir bi…imde kucaklayıp Sonya'yı ‚pt•. Sonya kıpkırmızı kesildi, Katerina İvanovna da ağlamaya başladı, ama aynı anda kendisinin "sinirleri zayıf bir budala plduğunu, aşırı duygulandığını, artık yemek bittiğine g‚re …ay verilmesine başlanabileceğini" s‚yledi. Tam bu sırada, b•t•n bu konuşmalar boyunca kendisinin tek s‚z s‚ylememiş olmasına ve kimsenin kendisini dinlememesine m•thiş i…erleyen Amaliya İvanovna birden son bir denemede bulunmak gibi bir tehlikeyi g‚ze aldı ve Katerina İvanovna'ya, a…acağı pansiyonda kızların …amaşırlarının (die Wasche) temiz olmasına ‚zel (Aslında da Fransızca): T•m•yle (ˆev.)


468 bir dikkat g…stermesi gerektiğine, "bu „amaşırlarla „ok iyi ilgilenecek iyi bir kadın (die Dame) bulundurması gerektiğine", sonra "gen„ kızların geceleri gizlice roman okumalarının da …nlenmesi gerektiğine" ilişkin işletmecilikle ilgili ve derin anlamlı birka„ noktayı işaret etmek cesaretinde bulundu. Ger„ekten de iyice sinirlenen ve yorulan, ƒstelik de bu yas yemeğinden bıkmaya başlayan Katerina İvanovna, Amaliya •vanovna'yı "tersleyerek" "iyice sa„maladığını", hi„bir şeyden anlamadığını, die Wasche konusunun, soylu bir pansiyon mƒdiresini değil, „amaşır g…revlisini ilgilendiren bir sorun olduğunu, roman konusuna gelince, b…yle bir istekte bulunmanın terbiyesizlikten başka bir şey olmayacağını, kendisinin artık lƒtfen susmasını rica ettiğini, s…yledi. †ileden „ıkan Amaliya İvanovna, bunları kendisine "iyilik olsun" diye s…ylediğini, "„ok, „ok iyilik olsun" istediğini, kendisinin "ne zamandır ev kirasını …demediğini" s…yledi. Katerina İvanovna, Amaliya İvanovna'nın "iyilik olsun" s…zƒnƒn yalan olduğunu, „ƒnkƒ daha dƒn rahmetli kocası masada yatarken gelip kira s…zleriyle kendisini canından bezdirdiğini s…yleyerek "lafı ağzına tıkadı". Bunun ƒzerine de Amaliya İvanovna "o kadınları davet ettiğini, ancak o kadınların gelmediğini, „ƒnkƒ o kadınların soylu olduklarını ve soylu olmayan kadınların evlerine gelemeyeceklerini" s…yledi. Katerina İvanovna da hemen/bir bulaşık„ı olduğuna g…re onun ger„ek soyluluk konusunda yargıda bulunamayacağını "belirtti". Bu s…zlere dayanamayan Amaliya İvanovna, "fateraus Berlin'in „ok, „ok …nemli bir kişi olduğunu, hep elleri ceplerinde dolaşarak puf! puf! yaptığını" a„ıkladı ve babasının bu işi nasıl yaptığını tam canlandırabilmek i„in de iskemlesinden kalkıp ellerini ceplerine soktu, yanaklarını şisirerek, ağ--zindan puf-puf gibi anlaşılmaz birtakım sesler „ıkarmaya başladı. İki kadın arasında bir kavga „ıkacağını anlayan ve kendisini onayladıklarını belli ederek Amaliya •vanovna'yı kışkırtan konukların gƒrƒltƒlƒ kahkahaları sarmıştı ortalığı. Katerina İvanovna artık bu kadarına dayanamazdı, hemen, Amaliya İvanovna'nın belki de hi„ fater'i olmadığım, Petersburg'da doğmuş ayyaş bir yabancı olduğunu, daha …nceleri de herhalde orda burda aş„ılık ettiğini, hatta belki de daha aşağılık işlerde „alıştığını her469 kesin duyabileceği bir bi„imde "a„ık„a dile getirdi". Amaliya İvanovna İstakoz gibi kızardı ve ıslıksı bir sesle, "asıl Katerina İvanovna'nın fater'i olmadığını; kendisininse uzun redingotlar giyen ve puf! puf! diye sesler „ıkararak dolaşan bir fater aus Berlin'i olduğunu" s…yledi. Katerina İvanovna aşağılayıcı bir tavırla kendisinin soyunun herkes„e bilindiğini, işte su diplomada da, babasının albay olduğunun basılı olarak belirtildiğini, Amaliya İvanovna'nın babasına gelince (eğer ille de bir babası varsa) bunun olsa olsa, Petersburg'lu bir yabancı olduğunu ve mesleğinin de sƒt„ƒlƒk olabileceğini, ama babasının hi„ olmamasının daha akla yakın olduğunu, „ƒnkƒ baba adının İvanovna mı, Lyudvig-novna mı olduğunun h‰l‰ belli olmadığını s…yledi. İyice kendinden ge„en ve masaya bir yumruk indiren Amaliya İvanovna, „ığlık „ığlığa adının Lyudvigovna değil, Amal-İvan olduğunu, "babasının adının Yohan olduğunu, kendisinin belediye başkanlığında bulunduğunu", Katerina İvanovna'nın babasınınsa "hi„bir zaman belediye başkanlığı etmediğini" haykırdı. Katerina İvanovna sandalyesinden kalktı, (yƒzƒ bembeyaz olmasına ve g…ğsƒ hızla inip kalkmasına rağmen) sakin bir sesle ve sert„e, "eğer Amaliya İvanovna aşağılık faterini bir kez daha onun babacılığıyla yanyana getirmeye kalkışırsa başındaki hotozu kapıp yere „alacağını ve ayakları altında „iğneyeceğini" s…yledi. Bu s…zleri duyan Amaliya İvanovna odada d…rt d…nerek olanca gƒcƒyle, bu evin sahibinin kendisi olduğunu ve Katerina İvanovna'nın "hemen şu anda evini terketmesi" gerektiğini haykırdı; sonra da nedense masadan gƒmƒş kaşıkları toplamaya girişti. Mƒthiş bir curcuna kopmuştu odada; bağırış „ağırışlara „ocuk ağlamaları da karıştı. Sonya, Katerina İvanovna'yı tutmaya hazırlanıyordu; ama Amaliya İvanovna bağırarak sarı kart* ƒzerine bir şeyler s…yleyince, Katerina İvanovna, Sonya'yı itti ve az …nce hotoz ƒzerine savurduğu tehdidi yerine getirmek i„in Amaliya İvanovna'nın ƒzerine atıldı. Tam bu sırada


kapı a…ıldı ve eşikte birden Pyotr Petrovi… Lujin g‚r•nd•. Olduğu yerde ‚ylece duruyor ve sert, dikkatli bakışlarla kalabalığı s•z•yordu. Katerina İvanovna fırlayıp ona doğru atıldı. * Fahişelere verilen vesika (Cev.) 470 III "Pyotr Petrovi…", diye bağırdı, "hi… olmazsa siz koruyun bizi! .iutsuz bir soylu kadına karşı b‚yle davranamayacağını, işin ucunun mahkemeye varacağını su budala yaratığa bari siz anlatın!.. Doğruca vali hazretlerine ileteceğim durumu... Hesabını sorarlar ondan bu yaptıklarının... Babamla paylaştığınız tuz ekmeğin hatırı i…in olsun, şu yetimleri koruyun!" "İzin verin hanımefendi, izin verin" dedi Pyotr Petrovi…, ellerini uzatıp Katerina İvanovna'yı durdurmaya …alışarak." ˆok iyi biliyorsunuz ki, babanızla tanışmak şerefine erişmedim... İzin perin hanımefendi! (Birisinin bir kahkaha attığı duyuldu). †te yandan sizin Amaliya İvanovna ile şu bitip t•kenmek bilmez kavgalarınıza karışmak niyetinde de değilim... Ben buraya... kendimle ilgili bir iş i…in geldim... ve hemen •vey kızınız Sonya... İvanovna... B‚yleydi galiba? Evet, Sonya İvanovna'yla g‚r•şmek istiyorum. İzin verin de ge…eyim..." Ve Pyotr Petrovi…, Katerina İvanovna'nın yan tarafından dolaşarak, Sonya'nın bulunduğu karşı k‚şeye doğru y•r•d•. Katerina İvanovna yıldırımla vurulmuş…asına olduğu yerde kalakaldı. Pyotr Petrovi…'in, babasıyla tuz ekmek paylaştığını nasıl inkŠr edebildiğini anlayamıyordu. Uydurduğu bu tuzekmek hikŠyesine kendisi t•m•yle inanıyordu. Pyotr Petrovi…'in resmi, kuru, hatta aşağılayıcı tavrı da onu şaşırtmıştı. Sonra onun g‚r•nmesiyle birlikte b•t•n sesler yavaş yavaş kesilmiş, ortalığa bir sessizlik …‚km•şt•. †te yandan, odadaki kalabalığa hi… uymayan, bu "ciddi işadamının" buraya …ok ciddi bir nedenle geldiği ve onu buraya ancak olağan•st• bir olay getirebileceğine g‚re herhalde az sonra bir şeyler olacağı belliydi. Sonya'nın yanında durmakta olan Raskolnikov, Pyotr Petrovi…'in ge…ebilmesi i…in yana …ekildi; Pyotr Petrovi… onu hi… farketmemiş gibiydi. Bir dakika kadar sonra odanın kapısında Lebezyatnikov da g‚r•nd•, ama o i…eri girmemiş, merakla, hatta şaşkınlıkla eşikte durup konuşulanları dinlemeye başlamıştı; ancak uzunca bir s•re, olup bitenlerden o da bir şey anlayamamıştı. Pyotr Petrovi… ‚zellikle belli bir kişiye seslenmeden: 471 "Toplantınızı kestiğim i…in ‚z•r dilerim", dedi, "ama olduk…a ‚nemli bir durum var ve ben bu işin kalabalık ‚n•nde konuşulacak olmasından memnunum. Amaliya İvanovna, ev sahibi olarak, benimle Sonya İvanovna arasında şu anda ge…ecek konuşmaya dikkat etmenizi ‚zellikle rica ederim." ˆok şaşıran ve daha şimdiden korkmaya başlayan Sonya'ya d‚nerek s•rd•rd• s‚zlerini: "Sonya İvanovna, sizin ziyaretinizden hemen sonra, arkadaşım Andrey Semyonovi… Lebezyatnikov'un odasındaki masanın •zerinden, bana ait y•z rublelik bir banknot kayboldu. Şu ya da bu şekilde, bu paranın şu anda nerede bulunduğunu biliyorsanız ve bize s‚ylerseniz, bu kadar insanın ‚n•nde size namus s‚z• veririm ki, bu iş burada bitecektir. Aksi halde …ok ciddi ‚nlemlere.başvurmak zorunda kalacağım... ki o zaman artık su…u kendinizde arayın!" Odaya tam anlamıyla sessizlik egemendi. Ağlayan …ocuklar bile susmuşlardı. Sonya ‚l• gibi sararmış, Lujin'e bakıyor, hi…bir şey s‚ylemiyordu. Hen•z hi…bir şey anlamamış gibiydi. B‚ylece birka… saniye ge…ti. Lujin g‚zlerini ona dikerek: "Evet?" dedi. "Ne diyorsunuz?" Sonunda duyulur duyulmaz bir ses …ıktı Sonya'dan: "Bilmiyorum... Ben hi…bir şey bilmiyorum..." "Bilmiyor musunuz?" dedi Lujin: birka… saniye sustu, sonra yine sert ama ‚ğ•t verir gibi bir tavırla: "D•ş•n•n Matmazel, enine boyuna, iyice bir d•ş•n•n durumu, istediğiniz kadar s•re vermeye hazırım size d•ş•nmeniz i…in. Dikkat buyrun: eğer bu kadar emin olmasaydım, bunca tecr•bemin •zerine sizi a…ık…a su…lamak tehlikesini g‚ze alamazdım. ˆ•nk• b‚yle


herkesin g‚z• ‚n•nde yapılan su…lamalar, bile bile yapılan sahte su…lamalar, ya da yanılgıya d•şerek yapılan su…lamalar, bir bakıma o su…lamayı yapan kişiyi su…lu duruma d•ş•r•r. Bunu biliyorum. Bu sabah, ihtiyacım olduğu i…in y•zde beşlik tahvillerimden birka… tanesini paraya …evirmiştim, nominal değerleri'•… bin rubleydi tahvillerin. Hesabı cep defterimde yazılıdır. Eve gelip paraları saydım -Andrey Semyonovi… de buna tanıktır,- iki bin •… y•z rublesini c•zdanıma yerleştirdim, c•zdanımı da ceketi472 min yan cebine koydum. Masada beş y•z ruble kadar bir para kalmıştı, bu paralar arasında •… tane y•zl•k banknot vardı. Bu sırada (benim …ağırmam •zerine) siz geldiniz odaya. Yanımda kaldığınız s•rece …ok heyecanlıydınız, o kadar ki, konuşmamız daha bitmediği halde, •… kez kalkıp gitmeye davrandınız. Andrey Semyonovi… bunların hepsine tanıklık edebilir. Herhalde, Matmazel, sizi Andrey Semyonovi… aracılığıyla …ağırtmamın biricik nedeninin, ‚ks•zlerin ve Katerina İvanovna'mn acınası durumları •zerine sizinle konuşmak (…•nk• ben yas yemeğine gelemeyecektim), bir yardım defteri a…manın ya da piyango d•zenlemenin yararlı olup olmayacağını g‚r•şmek i…in olduğunu inkŠr etmeyeceksinizdir? Siz bana teşekk•r ettiniz, hatta , g‚zleriniz yaşardı (size her şeyi bir bir anlatıyorum, …•nk•, birincisi, olup bitenleri size hatırlatmak istiyorum, ikincisi de, en ufak bir ayrıntıyı bile g‚zden kacırmadığımı g‚stermek istiyorum). Sonra, aileniz i…in ilk yardım olmak •zere, masadan on rublelik bir banknot alıp size verdim. Bunların hepsini Andrey Semyonovi… de g‚rd•. Daha sonra sizi kapıya kadar ge…irdim. Siz hep aynı heyecan i…indeydiniz. Siz …ıktıktan sonra Andrey Semyonovic'le on dakika kadar konuştuk, daha sonra Andrey Semyonovi… de …ıktı. Bunun •zerine, bir kez daha sayıp' kaldırmak i…in masadaki paraların basma d‚nd•ğ•mde, b•y•k bir şaşkınlıkla, y•z rublelik bir banknotun eksik olduğunu g‚rd•m. Şimdi d•ş•nelim.: Andrey Semyonovi…'ten kuşkulanamazdım; bunu d•ş•nmek bile utandırır beni. Hesaplarımda yanılmış olamazdım, …•nk• sizin odaya gelmenizden bir dakika ‚nce paraları hesaplamış ve toplamı doğru bulmuştum. Sizin heyecanlı halinizi gitmek i…in o acelenizi, bir an elinizin masada durduğunu hatırlayınca, ‚te yandan toplumsal .durumunuzu g‚z ‚n•ne alınca, dehşet i…inde, hatta hi… istemememe rağmen, kuşkusuz zalimce, ama haklı bir kuşkuya d•şmek zorunda kaldığımı siz de kabul edersiniz! Şunu bir kez daha tekrarlayayım ki, kendime kesinlikle g•venmeme rağmen, yine de b‚ylesi bir su…lamayla kendimi tehlikeye attığımı biliyorum. Ama g‚rd•ğ•n•z gibi bir an bile duraksamadım, isyan ettim, ni…in olduğunu da size s‚yleyeyim: bunun biricik nedeni, hanımefendi, 473 bunun biricik nedeni, sizin kapkara nank‚rl•ğ•n•zd•r! Şu ise bakın! Ben sizi bir felaketle karşı karşıya bulunan ailenizin …ıkarları i…in …ağırayım, g•c•m oranında size on rublelik yardımda bulunayım, siz bana b•t•n bunların •zerine, hem de hemen o anda, b‚yle bir davranışta bulunun! Hayır, bu hi… iyi bir şey değil! Size bir ders vermek gerekiyor. .D•ş•n•n bir kez... Ayrıca sizden ger…ek bir dostunuz sıfatıyla (şu anda daha iyi bir dostunuz olamaz …•nk•!) rica ediyorum, aklınızı başınıza toplayın! Yoksa acımasız davranacağım! Evet, ne diyorsunuz?" Sonya dehşet i…inde: "Ben sizden bir şey almadım", dedi," Siz kendiniz bana bir on ruble verdiniz, iste, alın onu da..." Sonya cebinden mendilini …ıkardı, d•ğ•mlediği yeri bulup on rubleyi …ıkardı ve parayı Lu-jin'e uzattı." Pyotr Petrovi… parayı almadı, …ıkışarak: "Demek y•z rubleyi aldığınızı kabul etmiyorsunuz?" dedi. Sonya …evresine bakındı. Herkes ona korkun…, sert, alaycı, nefret dolu bakışlarla bakıyordu. Raskolnikov'a bir g‚z attı... Delikanlı kollarını kavuşturmuş, sırtı duvara dayalı, alev alev yanan g‚zlerle kendisine bakıyordu. "Ah, Tanrım!" diye haykırdı Sonya.


Lujin usulca, hatta sevecenlik dolu bir sesle. "Amaliya İvanovna", dedi, "durumu polise bildirmemiz gerekiyor, bunun i„in „ok rica ediyorum, şimdilik kapıcıyı „ağırtınız!" "Gott der Barmherzige*! Ben onun hırsız olduğunu zaten biliyordum!" dedi Amaliya İvanovna: "Biliyor muydunuz?" dedi Lujin. "ˆyleyse b…yle bir sonuca varmış olmak i„in birtakım nedenleriniz olsa gerek? Tanıklar …nƒnde s…ylemiş de olsanız, bu s…zlerinizi unutmamanızı rica edeceğim sizden, saygı değer Amaliya İvanovna." Birden, her yandan gƒrƒltƒlƒ konuşmalar duyuldu, herkes kımıldadı. Kendine gelen Katerina İvanovna, bulunduğu yerden ko-parcasma Lujin'in ƒzerine atıldı: * Aslında da Almanca: Merhametli Tanrım! (†ev.) 474 "Nasıl! Siz onu hırsızlıkla mı su„luyorsunuz? Sonya'yı, …yle mi? Ah, al„aklar, al„aklar! "Sonra Sonya'ya atıldı, kupkuru kollarıyla bir mengene gibi sıkarak kucakladı." Sonya! Nasıl alırsın en bu adamın verdiği on rubleyi! Ah, aptal! Ver „abuk! Ver şu-lun on rublesini! Evet, işte!" Sonya'nın elinden parayı alıp avucunda buruşturdu ve olan-:a gƒcƒyle Lujin'in suratına fırlattı. Buruşturulmuş para Lujin'in „…zƒne „arptı ve oradan yere sekti. Amaliya İvanovna parayı almak i„in fırladı. Pyotr Petrovi„ mƒthiş …fkelenmişti: "Tutun su deli karıyı!" diye bağırdı. Bu arada kapıda, Lebezyatnikov'un yanında, aralarında o iki paşralı kadının da bulunduğu, birka„ kişi daha belirdi. Katerina İvanovna • "Nasıl! Deli mi? Ben mi deliyim?" diye bağırdı. "Aptal! Seni aptal seni! Seni hilebaz dava vekili seni! Aşağılık herif! Sonya enden para „alacak ha! Değil „almak, Sonya sana ƒste para verir be!" Sinirli bir kahkaha atan Katerina İvanovna, parmağıyla herkese Lujin'i g…stererek: "Şu aptalı g…rƒyor musunuz?" diye odanın d…rt bir yanına atılmaya başladı; bu sırada ev sahibi Amaliya İvanovna g…zƒne ilişti: "Nasıl! Sen de mi?.. Sen de mi onun hırsız olduğunu s…ylƒyorsun, yağ tulumu! Seni Prusyalı tavuk seni! Ah sizi! Ah sizi! Sonyacığım senin yanından geldikten sonra, al„ak herif, odadan dışarı bile „ıkmadı, şuracıkta, Ro-dion Romanovi„'in yanında oturdu! Arayın ƒstƒnƒ! Dışarı „ıkmadığına g…re, paranın ƒzerinde olması gerekir! Ara, hadi ara ƒstƒnƒ! Arasana! Ama eğer bir şey bulamazsan, kusura bakına halin dumandır! Doğruca efendimize †ar hazretlerine, merhametli „arımıza başvuracağım, ayaklarına kapanacağım! Bugƒn, hemen simdi! Ben garibim, beni bırakırlar yanına! Bırakmazlar mı sanıyorsun? Yalan s…ylƒyorsun, bırakırlar! Bırakırlar iste! Sonyamın mazlum bir kız olduğunu bildiğim i„in b…yle yaptın değil mi? Buna gƒveniyordun, …yle değil mi? Ama, kardeş ben yaman kadınımdır! S…kmez bana bu numaralar! Ara hadi! Arasana! Arasana! Arasana!.." Katerina İvanovna bunları s…ylerken, bir yandan da Lujin'i …fkeyle „ekiştirerek Sonya'ya yaklaştırmaya „alışıyordu. 475 "Ben hazırım... S…ylediklerimin hesabını da verebilirim..." diye mırıldandı Lujin. "Ama... siz lƒtfen kendinize gelin hanımefendi! Ne yaman bir kadın olduğunuz fazlasıyla g…rƒlƒyor... Ama bu... bu nasıl olabilir? Evet, yeterince tanık var, ama yine de bu isin polis …nƒnde yapılması gerekir. Ben hazırım... Ama yine de zor bir durum... cinsiyet meselesi var ortada... Amaliya İvanovna da yardım ederse eğer... Ama bu isler yine de b…yle yapılmaz... Nasıl yapsak acaba?" "Kimi isterseniz „ağırın!" diye bağırdı Katerina İvanovna. "Kimi isterseniz „ağırın, arasın! Sonya, „evir ceplerini tersine, g…rsƒnler! İşte! İste! Bak bakalım canavar herif! Bak işte, bom-


. bos! Burda mendili vardı, g‚r•yor musun, bomboş cebi! İşte ‚teki cebi! İşte, g‚r•yor musun!" Katerina İvanovna, Sonya'nın ceplerini tersine …evirmeye, daha doğrusu yırtarcasına …ekiştirmeye başlamıştı. Ama birden ikinci olarak …ektiği sağ cepten bir kŠğıt par…ası fırladı, havada bir yay …izip tam Pyotr Petrovi…'in ‚n•ne d•şt•. Bunu herkes g‚rm•şt•, bağrışanlar oldu. Pyotr Petrovi… eğildi, kŠğıdı iki parmağıyla yerden aldı, kaldırıp herkese g‚stererek a…tı. Bu, sekize katlanmış y•z rublelik bir banknottu. Pyotr Petrovi… elini havada dolaştırarak banknotu herkese g‚sterdi. "Hırsız! Defol evimden!,Polis! Polis!" diye bağırdı Amaliya İvanovna. Sibirya'ya s•rmek gerek bunları! Defol! Her kafadan bir ses …ıkıyordu. Raskolnikov susuyor, g‚zlerini kırpmadan Sonya'ya bakıyordu. Arada bir, hızla, bakışlarını Lujin'e kaydırdığı oluyordu. Sonya olup bitenlerden hi…bir şey anlamıyormuş…asına, hatta şaşkınlık belirtisi bile g‚stermeden olduğu yerde duruyordu. Birden y•z• kıpkırmızı oldu, bir …ığlık atarak elleriyle y•z•n• kapadı. Y•rek par…alayıcı bir sesle: "Hayır, ben almadım, ben hi…bir şey bilmiyorum!" diye hay-kırarak Katerina İvanovna'ya atıldı. Katerina İvanovna da onu herkesten korumak istiyorcasına sımsıkı kucaklayıp g‚ğs•ne bastırdı. Her şey apa…ık ortadaydı, ama yine de Katerina İvanovna: "Sonya! Sonya! Ben inanmıyorum! G‚r•yorsun ya, ben inanmıyorum!", diye mırıldanarak bir …ocuk gibi Sonya'yı kolların476 dan sarsıyor, ellerini yakalayıp dudaklarına g‚t•rerek ‚p•yordu. "Sen alacaksın ha! Ne aptal insanlar bunlar! Ah, Tanrım!" Odadakilere d‚nd•. "Aptallar! Hepiniz aptalsınız! Onun nasıl bir y•rek taşıdığını, onun nasıl bir kız olduğunu bilmiyorsunuz daha! O para …alacak ha! ‰st•ndeki son g‚mleğini satar, kendisi yalınayak, …ırıl…ıplak kalır da, ihtiyacı olanlara verir o, b‚yle bir kızdır Sonya! ˆocuklarım a…lıktan ‚lmesinler diye vesikalı oldu, bizim i…in kendini sattı!.. Ah, rahmetlim ah! Ah rahmetlim, ah! Kalk da g‚r su olup bitenleri, kalk da g‚r! İşte senin yas yemeğin! Efendiler, korusanıza onu, ne diye dikilip duruyorsunuz ‚yle!' Rodion Romanovi…! Siz neden karşı …ıkmıyorsunuz? Yoksa siz de mi inanıyorsunuz? Hepiniz, hepiniz, hepiniz bir tek ser…e parmağı bile olamazsınız onun! Tanrım! Korusanıza onu!" Bu zavallı, bu veremli, kimsesiz kadının ağlayışı odada bulunanlar •zerinde derin bir etki yapmış gibiydi. Veremin t•kettiği bu acılı y•zde, yer yer kan pıhtılarının bulaştığı bu kurumuş dudaklarda, bu hırıltılı, boğuk haykırışta, bu …ocuk ağlamasına benzer hı…kırıklarda, bu saf, …ocuksu, umutsuz yalvarışla ‚ylesine acı, ‚ylesine insanın y•reğine işleyen bir şeyler vardı ki, zavallı kadına herkes acımış gibiydi. En azından Pyotr Petrovi… hemen acımıştı. "Hanımefendi! Hanımefendi!" dedi etkileyici bir sesle, "bu işin sizi ilgilendirir bir yanı yok! Hi… kimse sizi k‚t• niyetlilikle ya da bu işe rıza g‚stermiş olmakla su…lamaya cesaret edemez! Kaldı ki, cepleri tersine …evirerek isi ortaya …ıkaran sizsiniz: demek ki bu konuda hi…bir şey bilmiyordunuz... Sonya Samyo-novna bu işi eğer yoksulluğunun etkisiyle yaptıysa, kendisini hemen bağışlamaya hazırım, ama Matmazel, bunu ni…in itiraf etmekten ka…ındınız? Y•zkarası bir duruma d•şmekten mi korktunuz? Belki de bu daha ilk deneyiminiz? Ya da, kendinizi kaybediverdiniz? Evet, anlaşılmayan bir yanı yok işin, son derece a…ık her şey! Ama yine de b‚ylesine bayağılaşmamalıydı-nız!" Odada bulunanlara d‚nd•." Baylar! K•…•k hanıma acıdığım i…in uğradığım onca hakarete rağmen kendisini hemen şu anda bağışlamaya hazırım." Sonya'ya d‚nd•. "Matmazel, şu an-. 477 da duyduğunuz utan…, gelecek i…in size ders olsun. Bu işi daha ileri g‚t•rmeyeceğim, burada kapatıyorum. Yeter!" Pyotr Petrovi…, yan g‚zle Raskolnikov'a baktı. Bakışları karşılaştı. Raskolnikov'un ateşli bakışları Lujin'i yakıp k•l etmeye hazırdı. Katerina İvanovna ise artık hi…bir şey duymuyordu:


Sonya'yı kucaklamış, …ılgın gibi ‚p•p duruyordu. ˆocuklar da minicik kollarıyla d‚rt yanından sarmışlardı Sonya'yı. Ne olup bittiğini pek de anlayamayan Pole…ka, hı…kırıklardan sarsılıyor, ağlamaktan şişmiş, ıslak, g•zel y•z•n•, Sonya'nm omuzuna dayayarak gizlemeye …alışıyordu. Tam bu sırada kapı tarafından g•r bir ses y•kseldi: "Bu ne al…aklık!" Pyotr Petrovi… hızla …evresine bakındı. "Bu ne al…aklık!" diye tekrarladı Lebezyatnikov, g‚zlerini Lujin'in g‚zlerine dikerek: Pyotr Petrovi…, hafif…e irkilir gibi oldu. Herkes farketmişti bunu. (O sırada Pyotr Petrovi…'in irkildiğini farkettiklerini daha sonra hatırladılar). Lebezyatnikov odanın i…ine doğru bir adım attı, Pyotr Petrovi…'e yaklaşarak: "Bir de beni tanık g‚stermeye cesaret ediyorsunuz ha!" dedi. "Ne diyorsunuz siz Andrey Semyonovi…? Neden s‚z ediyorsunuz?" diye mırıldandı Lujin. "Şundan s‚z ediyorum ki, siz bir iftiracısınız! S‚ylemek istediğim bu!" dedi Lebezyatnikov. M•thiş ‚fkeliydi. Aşırı miyop g‚zleriyle Lujin'e sert sert bakıyordu. Raskolnikov onun her s‚z•n• yakalayıp tartmak istercesine g‚zlerini Lebezyatnikov'a dikmişti. Yeniden sessizlik egemen olmuştu odaya. Pyotr Petrovi… ‚zellikle de ilk anlarda kendinden ge…er gibi olmuştu. Kekeleyerek: "Eğer bu s‚zler banaysa..." diye başladı. "Ne oluyor size alla-haskına? Aklınız basınızda mı?" "Benim aklım başımda, ama siz bir sahtekarsınız! Ah, ne bayağılık! Her şeyi sonuna kadar dinlemek i…in mahsus bekledim, anlamak istiyordum …•nk•... İtiraf ederim ki, şu anda bile mantığıma aykırı geliyor bu yaptıklarınız. Neden yaptınız b•t•n bunları, hi… anlamıyorum." 478 "Ne yapmışım ben? Nedir bu sa…malar, bu bilmece gibi s‚zler! Yoksa sarhoş musunuz?" "Ben i…ki i…mem, aşağılık herif!. Ama sen i…ebilirsin... İnan…larıma aykırı olduğu i…in ben ağzıma i…ki koymam! D•ş•n•n•z ki baylar, şu y•z rublelik banknotu kendi elleriyle Sonya Sem-yonovna'ya verdi bu adam, ben bunu g‚zlerimle g‚rd•m, tanığım... Yargı… huzurunda yemin edebilirim... O, o verdi parayı!" Lujin ıslıksı bir sesle: "Yoksa sen ke…ileri mi ka…ırdın, s•t kuzusu?" dedi. "Kendisi daha demin herkesin g‚z• ‚n•nde ve a…ık…a benden on rubleden başka bir para almadığını s‚yledi. Bu duruma g‚re ben ona nasıl başka para vermiş olabilirim?" "Ben g‚rd•m, g‚zlerimle g‚rd•m!" diye bağırdı Lebezyatnikov. "İnan…larıma aykırı olmasına rağmen, hemen şu anda, yargı… ‚n•nde istedikleri yemini etmeye hazırım; …•nk• parayı kaşla g‚z arasında kızın cebine nasıl sokuşturduğunuzu g‚zlerimle g‚rd•m! Kapının orda, vedalaşırken, o bir ara başını …evirdiğinde, sağ elinizle onun elini sıkarken, sol elinizle parayı cebine bırakıverdiniz. Ama ben, aptal, bunu iyi y•rekliliğinizden b‚yle gizlice, yaptığınızı sanmıştım... Her şeyi kendi g‚zlerimle g‚rd•m! G‚rd•m!" Lujin'in y•z• kire… gibi oldu. "Yalan s‚yl•yorsunuz!" diye bağırdı. "TŠ pencerenin ordan parayı nasıl se…ebilirdiniz ki? Miyop g‚zlerinizle hayal g‚rm•şs•n•z siz! Sayıklıyorsunuz!" "Hayır, hayal g‚rmedim ben! Evet, uzakta duruyordum, ama yine de her şeyi g‚rd•m. Dediğiniz doğru, pencerenin ordan paranın ka… rublelik olduğunu se…ebilmek zordur, ama ben bir başka nedenle bunun ‚zellikle y•z rublelik bir banknot olduğunu …ok iyi biliyorum. ˆ•nk• siz Sonya Semyonovna'ya on rubleliği verirken, masadan bir de y•z rublelik banknot aldınız (bunu kendi g‚zlerimle g‚rd•m, …•nk• o sırada yanınızdaydım ve aklıma gelen bir d•ş•nce nedeniyle de elinizde bir y•z rublelik bulunduğunu unutmadım). Parayı katladınız ve konuşmanız s•resince hep avucunuzda tuttunuz. Sonra ben bunu unuttum. Ama ayağa kalktığınızda parayı sağ elinizden sol elinize 479


ge…irirken az kalsın yere d•ş•recektiniz, o zaman yeniden hatırladım. ˆ•nk• yine aynı şeyi, yani Sonya Semyonovna'ya ben-. den gizli bir yardımda bulunmak istediğinizi d•ş•nd•m. Bunun •zerine hareketlerinizi ne b•y•k bir dikkatle izlemeye başladığımı tahmin edebilirsiniz... Sonra da parayı farkına varmadan kızın cebine sokmayı basardınız. Bunu kendi g‚zlerimle g‚rd•m, g‚rd•m! Yargı… ‚n•nde yemin edebilirim!" Lebezyatnikov nerdeyse tıkanacaktı. Odanın her yanından, …oğu şaşkınlık dile getiren sesler y•kselmeye başladı; ama ‚fkeli, tehdit karakteri giderek artan sesler de duyuluyordu, Pyotr Pet-rovi…'i …ember i…ine almışlardı. Katerina İvanovna, Lebezyami-kov'a atılarak: "Andrey Semyonovi…!" dedi, "Sizin hakkınızda yanılmışım! Koruyun onu! Bir siz ondan yanaşınız! Kimsesi yok onun! Sizi Tanrı g‚nderdi! Andrey Semyonovi…, iki g‚z•m, canım kardeşim!" Ve Katerina İvanovna, ne yaptığının farkında olmadan, Andrey Semyonovi…'in ‚n•nde diz …‚kt•. Pyotr Petrovi… ‚fkeden deliye d‚nm•şt•. "Sa…ma!" diye bağırdı. "S‚yledikleriniz baştan aşağı sa…ma! Bunu unutmuştum, sonra hatırladım, sonra yine unuttum. Nedir b•t•n bunlar! Yani ben mahsus mu sokuşturdum parayı onun cebine? Ni…in? Ne ama…la? Ne alıp veremediğim olacak benim bu... bu kızla?" . "Ni…in? İşte benim anlayamadığım da bu! Ama s‚zlerim b•t•n•yle ger…eği yansıtıyor! Bu konuda o kadar y anılmıyorum ki, ah, ne kadar aşağılık bir adamsınız! Bu davranışınızdan dolayı elinizi sıkıp size teşekk•r ettiğim sırada, ‚zellikle aklıma gelen bir soruyu …ok iyi hatırlıyorum. Bu parayı neden ‚zellikle gizlice koymuştunuz kızın cebine? †zellikle gizlice? Acaba benim, kişisel yardımların k‚ktenci bir …‚z•m olmadığı i…in bunlara karşı olduğumu biliyordunuz da yalnızca benden gizlemek i…in mi b‚yle davranmıştınız? Daha sonra, benim yanımda bu kadar b•y•k bir parayı vermekten utanmış olabileceğinize karar verdim. Sonra, ona s•rpriz yapmak istemiş de olabilirdiniz... cebinde y•z rublelik bir banknot bulacak ve şaşıracaktı... (ˆ•nk• bazı yardımsever kişilerin yaptıkları yardımın gizli kalmasını istediklerini; bundan …ok hoşlandıklarını biliyorum). Yine d•ş•nd•m ki, belki de, cebinde parayı bulunca size teşekk•r etmeye gelip gelmeyeceğini denemek istiyordunuz! Sonra, hani, sağ elin verdiğini sol el bilmemeli s‚z• uyarınca, size minnet duymasından ka…ınmak istiyor da olabilirdiniz!.. Kısacası daha neler neler geldi aklıma... Ama ben. b•t•n bunlar •zerinde daha sonra d•ş•nmeye karar verdim. †te yandan sırrınızı bildiğimi belli etmenin de kabalık olacağını d•ş•nd•m. Ancak aklıma yine bir şey takılmıştı: kendisine yapılan iyilikten habersiz olan Sonya Semyonovna, parayı yitirebilirdi. Bu bakımdan buraya gelip cebine y•z ruble bıraktığınızı kendisine s‚ylemeye karar verdim. Ama "Pozitivist Metodun Genel Sonu…lan "*nı bırakmak, ‚zellikle de kitapta Piderit'le Vagner'in makalelerini okumalarını salık vermek i…in ge…erken Bayan Kobilyamikov'lara uğradım, sonra doğruca buraya geldim. Geldim ki, meğer burada neler oluyormuş! Şimdi sorarım size: eğer Sonya Semyonovna'nın cebine y•z rublelik banknotu koyduğunuzu g‚rmeseydim, b•t•n bu ayrıntılı d•ş•nceler, varsayımlar, nasıl, nasıl aklıma gelebilirdi?" Andrey Semyonovi… uzun s‚ylevini b‚yle bir mantıki sonu…la bitirdiğinde artık iyice yorulmuş/hatta y•z• ter i…inde kalmıştı. Ama ne yazık ki, meramını anlatacak kadar Rus…a bilmediği i…in (başka dil de bilmezdi), bu avukatlık başarısından sonra sanki bir anda eriyip t•kenmiş, hatta sanki zayıflayıver-misti. Ama konuşması herkes •zerinde b•y•k bir etki yapmıştı. †ylesine coşkuyla, ‚ylesine inan…la konuşmuştu ki, s‚zlerine herkesi inandırmış gibiydi. Pyotr Petrovi… islerin k‚t•ye gitmekte olduğunu anlıyordu. "Kafanıza takılan bu sa…ma sapan sorulardan bana ne!" diye bağırdı. "Bunlar kanıt değildir! B•t•n bunları r•yanızda g‚rm•ş olabilirsiniz! Ben de size diyorum ki, yalan s‚yl•yorsunuz bayım, kim bilir hangi kızgınlığınızdan dolayı yalan s‚yl•yor ve


"Pozitivist Metodun Genel Sonu…ları"... Batıda doğal bilimlerle toplum bilimleri alanındaki en yeni gelişmelerin pop•ler sonu…larını aktarmak amacıyla 1866 yılında Petersburg'da, pozitivist bazı filozofların, bu arada T.Piderit ve A. Vagner'in makaleleri bu başlık altında toplanmıştı (ˆev.) 480 481 bana kara …alıyorsunuz! †zellikle de sizin serbest ve tanrıtanımaz d•ş•ncelerinize katılmadığım i…in bana kızmış olabilirsiniz, hepsi bu!" Ama yaptığı bu manevra Pyotr Petrovi…'e bir yarar sağlamadığı gibi, tam tersine her yandan homurtuların y•kselmesine neden oldu. "Suna bakın, isi nerelere g‚t•rd•!" diye bağırdı Lebezyatni-kov. "Yalan, s‚yl•yorsun! Polis …ağır, ben yargı… ‚n•nde yemin etmeye hazırım! Yalnız, ni…in, hangi nedenle b‚yle aşağılık bir davranışta bulunduğunu hŠlŠ anlayabilmiş değilim! Ah, ne al-…akmışsın meğer!" "B‚yle aşağılık bir davranışta bulunmasının nedenini ben a…ıklayabilirim... Gerekirse yargı… ‚n•nde yemin edebilirim..." Sonunda Raskolnikov s‚ze girmişti, bir adım ‚ne …ıkmış, sakin, kendinden emin bir sesle konuşuyordu. Odadaki herkes, daha ilk ağızda, onun ger…ekten de işin i… y•z•n• bildiğini ve bilmecenin …‚z•m•ne yaklaşıldığını anlamıştı. Raskolnikov Lebezyatnikov'a d‚nerek: "Artık her şeyi anlamış bulunuyorum... "diye s•rd•rd• s‚zlerini. "Aslında tŠ işin başından beri bunun iğren… bir tuzak olduğundan kuşkulanıyordum. Yalnızca benim bildiğim, biraz sonra da hepinize anlatacağım ‚zel birtakım nedenlerden dolayı b‚yle bir kuşkuya kapılmıştım. İşin can alıcı noktası buradadır. Size gelince, Andrey Semyonovi…, değerli s‚zlerinizle her şeyi kesin olarak anlamamı sağladınız! Herkesin, herkesin beni dikkatle dinlemesini rica ederim: bu bay (Lu-jin'i g‚sterdi) birka… g•n ‚nce bir kızla, daha doğrusu benim kız kardeşim Avdotya Romanovna Raskolnikova ile evlenmek •zereydi. Ama •… g•n ‚nce Petersburg'a geldiğinin ilk g•n•, daha ilk g‚r•şmemizde benimle kavga etti, ben de kendisini evimden kovdum; bu olayın iki tanığı vardır. ˆok k‚t• y•rekli bir adamdır bu... D•n değil ‚nceki g•n, yani kendisiyle kavga ettiğimiz g•n, ben daha onun burada, yani sizin odanızda, Andrey Semyonovi…, oturduğunu bilmiyordum. Aynı g•n, yani kavga ettiğimiz g•n, kendisi, rahmetli Marmeladov'un dostu olarak karısı Katerina İvanovna'ya cenaze harcamalarına kullanması i…in birka… kuruş verdiğimi g‚rm•ş. Hemen oturup anneme bir mektup 482 yazarak, b•t•n paramı KaterinŠ İvanovna'ya değil de, Sonya Semyonovna'ya verdiğimi bildirmiş, bu arada da Sonya Semyo-novna •zerine, daha doğrusu benim Sonya Semyonovna'yla olan ilişkimin niteliği •zerine en aşağılık s‚zlerle …eşitli imalarda bulunmuş. Hemen anlayacağınız gibi b•t•n bunlardan amacı, annemle kız kardeşimi, bana binbir g•…l•kle g‚nderdikleri paraları k‚t• yollarda harcadığıma inandırarak, ailemle aramı a…maktı. D•n akşam, annemle kız kardeşimin ve onun bulunduğu bir aile toplantısında, paraları Sonya Semyonovna'ya değil, cenaze harcamaları i…in KaterinŠ İvanovna'ya verdiğimi, o sırada daha Sonya Semyonovna'yı hi… tanımadığımı, hatta y•z•n• bile g‚rmediğimi kanıtlayarak ger…eği ortaya …ıkardım. Bu arada onun, yani Pyotr Petrovi… Lujin'in, sahip olduğu b•t•n •st•nl•kleriyle birlikte, kendisi i…in onca k‚t• s‚zler s‚ylediği Sonya Semyonovna'nın ser…e parmağı bile olamayacağını ekledim. Kendisinin, Sonya Semyonovna'yı kız kardeşimle yanyana oturtup oturtamayacağım sorusuna karşılık da, daha o g•n bu işi yapmış bile olduğumu s‚yledim. Ettiği onca iftiraya rağmen, annemle kız kardeşimin benimle bozuşmak istememeleri •zerine kendisi iyice …ileden …ıktı ve s‚ylediği her s‚zle, annemle kız kardeşime karşı bağışlanmaz kabalıklarda bulundu. Sonunda kesin kopuş oldu ve kendisini evden kovduk. B•t•n bu anlattıklarım d•n akşam oldu. Şimdi şu noktaya dikkat etmenizi rica ederim: eğer az ‚nce Sonya Semyonovna'nuı hırsız olduğunu kanıtlayabilseydi, kız kardeşimle anneme, kuşkularında ve Sonya Semyonovna'yla kız kardeşimi bir tuttuğum i…in


bana gƒ-cenmekte „ok haklı olduğunu, bana „ıkışmakla, kız kardeşimin, yani nişanlısının şerefini koruduğunu kanıtlamış olacaktı. Kısacası, b…ylece, benim yeniden ailemle aramı a„mayı ve onların g…zƒne girmeyi umuyordu. Sonya Semyonovna'nın şeref ve mutluluğunun benim i„in ne kadar değerli olduğunu doğru tahmin ederek, benden kişisel olarak …„almak istemesinden hi„ s…zetmiyorum. İşte onun hesapları bunlardı! Bƒtƒn bu olup bitenleri ben bu şekilde anlıyorum! Bu aşağılık davranışının başka hi„bir nedeni olamaz!" 483 Raskoinikov s…zlerini b…yle, ya da buna yakın bir şekilde bitirdi. Kalabalık, şaşkınlık dile getiren seslerle sık sık s…zlerini kesmiş, ama yine de herkes konuşmasını bƒyƒk bir dikkatle dinlemişti. Sakin, kendinden emin, dolamba„sız, kesin bir dille konuşmuştu. Sesindeki kararlılık ve inan„, yƒzƒnƒn seri anlatımı, herkesin ƒzerinde derin bir etki bırakmıştı. Lebezyatnikov heyecanla: "Evet, evet, bu b…yle!" diye doğruladı. "Yani b…yle olması gerek. †ƒnkƒ Sonya Semyonovna i„eri girer girmez, bana …zellikle sizin burada olup olmadığınızı, Katerina İvanovna'nın konukları arasında sizi de g…rƒp g…rmediğimi sordu. Beni pencerenin oraya g…tƒrerek, orada sessizce sordu bunu. Demek ki onun i„in sizin muhakkak burada bulunmanız gerekiyordu! Evet, bu b…yle, bu kesinlikle b…yle!" Lujin, dudaklarında kƒ„ƒmseyici bir gƒlƒmseme, susuyordu. Ama yƒzƒ bembeyazdı. İşin i„inden nasıl sıyrılacağım dƒşƒnƒyor gibiydi. Her şeyi olduğu gibi bırakıp gitmek fazlasıyla işine gelirdi, ama şu anda b…yle bir şey olanaksız gibiydi: bu, Sonya Semyonovna'ya iftira ettiği yolunda kendisine y…neltilen su„lamaların doğruluğunu kabul etmesi anlamına gelirdi. †oğu kafayı bulmuş olan konuklar zaten fazlasıyla heyecanlanmış durumdaydılar. İaşe memuru, konuşulanların „oğunu anlamamış olmakla birlikte, herkesten „ok bağırıyor, Lujin'in hi„ de hoşuna gitmeyecek birtakım yollara başvurulmasını …neriyordu. Ama odada sarhoş olmayanlar da vardı: bƒtƒn kiracılar i„eri ƒşƒs-mƒşlerdi. Polonyalıların ƒ„ƒ de mƒthiş …fkelenmişti. "Pane ay-dak!" diye bağırıp duruyorlar, -bu arada kendi dillerinde başka bazı tehditler de savuruyorlardı. Sonya da bƒyƒk bir gerilim i„inde dinliyordu, ama bir baygınlık ge„irmiş de yeni ayırmış gibi her şeyi anlamış g…rƒnmƒyordu. Bƒtƒn savunmasının Raskoinikov'a bağlı olduğunu hissederek g…zlerini ayırmadan ona bakıyordu. Katerina İvanovna hırıldayarak, gƒ„lƒkle soluyordu, bitip tƒkenmiş bir hali vardı. Ama en aptalca g…rƒnƒşƒ olan Amaliya İvanovna'y di; ağzını ayırmış, hi„bir şey anlamadan „evresine bakmıyordu. Anladığı tek şey, Pyotr Petrovi„'in k…se-ye sıkışmış olduğuydu. Raskoinikov bir şeyler daha s…ylemek i„in. izin isteyecek oldu, ama fırsat vermediler: Lujin'in etrafını 484 sarmışlar, s…vƒyorlar, tehditler savuruyorlar, bağırıyorlardı. Ama Pyotr Petrovi„ …dlek takımından değildi, planının başarısızlığa uğradığını g…rƒnce, işi yƒzsƒzlƒğe d…ktƒ. Kalabalığı yarmaya „alışarak: "İzin verin baylar, izin verin", dedi. "A„ılın da .ge„elim! Hem bana g…zdağı vermekten de vazge„in! İnanın bana, bundan birşey „ıkmaz, hi„bir şey yapamazsınız, …dlek takımından değilim ben! Tam tersine, bir su„u zorla …rtbas ettiğiniz i„in sorumlu duruma dƒşersiniz! Hırsız a„ık„a ortaya „ıkmıştır, bu işin peşini bırakmayacağım...Yargı„larımız ne k…r, ne de sarhoş... Kişisel …„ duygularıyla beni su„layan, evet, az …nce aptallıklarından bunu kendi ağızlarıyla itiraf ettiler, bu iki dinsize, dinsizlikleri herkes„e bilinen serbest dƒşƒnceli bu iki haytaya inanmazlar... Evet, izin verin baylar!" Lebezyatnikov …fkeyle: "Artık odamdaki varlığınıza katlanamam!" diye bağırdı. "Hemen terkedin odamı! İki haftadır, onu ağırlayabilmek i„in neler „ektiğimi dƒşƒnƒyorum da..." "Ge„en gƒn ben kendim odanızdan „ıkıyordum Andrey Semyonovic, ama beni siz alıkoymuştunuz, şimdiyse, o gƒnkƒ s…zlerime tek bir şey ekleyeceğim: siz aptalın birisiniz! Kafanızdaki kontaklığı ve k…r g…zlerinizi tedavi ettirmenizi dilerim. İzin Verin, baylar!"


Lujin kalabalığı yararak kendine bir yol a…tı: ama onun yalnızca bir iki k•f•rle savuşup gitmesine g‚nl• razı olmayan iaşe memuru, masadan bir bardak kaptı ve gerilip Pyotr Petrovi…'e fırlattı. Ama bardak Pyotr Petrovi… yerine Amaliya İvanovna'ya geldi. Amaliya bir …ığlık attı, iaşe memuru ise, bardağı atarken fazla gerilediği i…in hızını alamadı, dengesini yitirip olanca ağırlığıyla masanın altına yuvarladı. Pyotr Petrovi… odasına d‚nd•, yarım saat kadar sonra da evden ayrıldı. Sonya yaradılıştan •rkek bir kızdı: kendisine, başka b•t•n insanlardan …ok daha kolay k‚t•l•k yapılabileceğini, aşağılamak, g‚nl•n• kırmak gibi şeylerinse, herkesin, hemen hi…bir ceza g‚rmeden kolayca yapabileceği şeyler olduğunu ‚teden beri bilirdi. Ama yine de şu son olaya kadar, herkese karsı takındığı 485 ‚l…•l•, uysal boyun eğer tavrıyla, felaketlerden ka…ınabileceğim sanıyordu. M•thiş bir d•şkırıklığına uğramıştı. Her şeyi, hatta bu son olayı bile tevekk•lle karşılayabilir, katlanabilirdi. Ama bu son olay, ‚zellikle de ilk anlarda ona …ok ağır gelmişti. Kazandığı zafere, temize …ıkmasına rağmen ilk korku ve şaşkınlık anı ge…ip de olup bitenleri b•t•n•yle kavrayınca, umarsızlığın ve aşağı-İanmışlığın dayanılmaz acısını duydu y•reğinde. Sinirleri allak bullak olmuştu, sonunda dayanamadı ve kendini odadan dışarı atıp koşa koşa evine gitti. Lujin'in …ıkıp gitmesinden hemen sonra olmuştu bu. Odadakilerin kahkahaları arasında bardağı yiyen Amaliya İvanovna, bir başkasının yanlışı y•z•nden b‚ylesine bir cezaya uğramaya katlanamazdı: bir …ığlık atarak, kudurmuş…asına, b•t•n olup bitenlerin sorumlusu olarak g‚rd•ğ• Katerina Œvanov-na'nın •zerine atıldı. "Defol evimden! Hemen, şimdi! Mars!" Ve Katerina İvanovna'nın eşyalarından eline ge…enleri kaldırıp yere …almaya başladı. Bitkin bir şekilde kendini attığı yataktan fırlayan Katerina İvanovna, Amaliya İvanovna'nın •zerine atıldı. Ama eşitsiz bir kavgaydı bu. Amaliya İvanovna onu bir t•y gibi fırlatıp attı. Zavallı kadın hı…kırıklardan tıkanarak: "Ne!.." diye haykırdı. "Allahtan korkmadan Sonya'ya iftira ettikleri yetmezmiş gibi simdi de bu hayvan bana saldırıyor, ha! Kocamı toprağa verdiğim g•n, soframda tuzumu ekmeğimi yediği g•n, şu yetimlerle beni sokağa atmaya kalkıyor ha! Nereye gideceğim ben..?" G‚zleri alev alev, birden bir …ığlık attı; "Tanrım! Adaletin yok mu? Bizi, bizim gibi yetimleri korumayacaksın da kimi koruyacaksın? Ama g‚receğim! Mahkeme de, adalet de var bu d•nyada! Ben bulacağım! Bekle sen allahsız kadın! Po-lecka, sen …ocuklarla kal, ben şimdi d‚nerim! Sokakta bile olsa, bekleyin beni! Adalet var mı, yok mu, g‚receğim!" Katerina İvanovna, rahmetli kocasının s‚z•n• ettiği yeşil drap şalını basına ‚rtt•, hŠlŠ odayı doldurmakta olan apartman halkının meydana getirdiği karmakarışık sarhoş kalabalığını yararak kendine yol a…tı, g‚zyaşları i…inde, hı…kıra hı…kıra, ne olursa olsun, hemen şu anda bir yerlerde adaleti burmak kararıyla sokağa fırladı. Pole…ka, k•…•klerle birlikte korku i…inde k‚şedeki sandığın •zerine b•z•ld•, iki kardeşini kucakladı, tir-tir titreyerek annesinin d‚nmesini beklemeye başladı. Amaliya İvanovna odanın i…inde d‚rt d‚n•yor, ulur gibi ağlıyor, bağırıyor, eline ge…en her şeyi kudurmus…asına yerlere atıyordu. Kiracılar da m•thiş g•r•lt• ediyor, her kafadan bir ses …ıkıyordu; kimileri olup bitenler •zerine akıllan erdiğince bir şeyler s‚yl•yor, kimileri tartışıyor, k•f•rler savuruyor, kimileriyse şarkı s‚yl•yordu. Raskolnikov, "Artık ben de gideyim," diye d•ş•nd•. "Evet, Sonya Semyonovna, bakalım şimdi ne diyeceksiniz?" Ve Sonya'nın evine gitmek •zere …ıktı. IV Raskolnikov, ruhunda bunca dehşet ve acı duymasına rağmen, Lujin'e karşı Sonya'nın …alışkan, yavuz bir avukatı olmuştu. Bu sabah …ektiği bunca işkenceden sonra, iyiden iyiye katlanılmaz bir hal almaya başlayan izlenimlerini değiştirmesine neden olan bu rastlantıya sevinmiş gibiydi; bu sevince kaynak olan bir başka nedenden, onu Sonya'yı savunmaya


zorlayan kişisel ve candan duygulardan hi… s‚zetmiyoruz. †te yandan, kendisini-hele bazenm•thiş heyecanlandıran bir randevusu vardı Son-ya'yla: Lizaveta'yı kimin ‚ld•rd•ğ•n• s‚ylemek zorundaydı ona; bunun acısını şimdiden duyuyor, bu d•ş•nceyi kafasından uzaklaştırmak istiyor gibiydi. Katerina İvanovna'nın evinden …ı-karken, 'Bakalım şimdi ne diyeceksiniz, Sonya Semyonovna?' derken de, herhalde, az ‚nce Lujin'e karşı kazandığı zaferin coşkusu i…inde bulunuyordu. Ama şu anda tuhaf bir şeyler oluyordu kendisine. Kapernaumov'ların evine gelince, birden elinin ayağının …ekilir gibi olduğunu, korktuğunu hissetti. Kapının ‚n•nde tuhaf bir soruyla, dalgın, duraksadı: 'Lizaveta'yı kimin ‚ld•rd•ğ•n• ille de s‚ylemeli miyim?' Soru tuhaftı, …•nk• daha bunu aklından ge…irir ge…irmez, s‚ylememesinin olanaksız olması bir yana, bu işi bir an geciktirmenin dahi elinde olmadığını anladı. Bunun ni…in olanaksız olduğunu hen•z bilmiyordu, ama 486 487 hissediyordu bunu; ve b‚ylesi birtakım zorunluluklar karsısında g•…s•z olduğunu hissetmek ona dehşetli acı veriyor, y•reğini eziyordu. Daha fazla d•ş•nmemek ve acı …ekmemek i…in hızla kapıyı a…tı ve eşikte durup Sonya'ya baktı. Sonya dirsekleri masaya dayalı, elleriyle y•z•n• ‚rtm•ş, oturuyordu, ama Raskol-nikov'u g‚r•r g‚rmez, sanki onu bekliyormuş gibi yerinden kalktı, karşılamaya koştu. Odanın ortasında karşılaştılar. S‚nya …abuk …abuk: "Siz olmasaydınız, halim ne olurdu!" dedi, ilk ağızda s‚ylemek i…in hazırladığı s‚zlerdi bunlar. Sonra sustu ve bekledi. Raskolnikov masaya yaklaştı, az ‚nce onun kalktığı iskemleye oturdu. Tıpkı d•nk• gibi, Sonya onun iki adım ‚tesinde ayakta durdu. "Evet, Sonya..?" diye başladı Raskolnikov, ama birden sesinin titrediğini hissetti. "B•t•n sorun, 'toplumsal durum ve ona bağlı gelenekler'den kaynaklanıyordu. Anladınız mı az ‚nce bunu?" Sonya'nın y•z•nde acı g‚lgeleri u…uştu. "Nolur benimle d•nk• gibi konuşmayın", dedi. "L•tfen yine başlamayın! ˆektiğim acılar bana yeter.." Bu sitemine Raskolnikov'un alınabileceğinden korkarak, hemen g•l•msedi: "Aptalca bir şeydi ordan ayrılmam. Kim bilir neler oluyor şimdi orda? Demin gidecektim, ama hep... sizin gelebileceğinizi d•ş•nd•m." Raskolnikov ona Amaliya İvanovna'nın Katerina İvanovna'yı ve …ocuklarını evden kovduğunu ve Katerina İvanovna'nın bir yerlere "adalet aramaya" gittiğini anlattı. "Aman Tanrım!" diye bağırdı Sonya, "hemen gidelim..." Ve mantosunu kaptı. "Yine aynı şey!..." dedi Raskolnikov sinirli sinirli. "Aklınız fikriniz onlarda! Biraz da benimle olun." "Ya... Katerina İvanovna?" Raskolnikov ters ters: "Merak etmeyin, Katerina İvanovna sizden vazge…mez" dedi. "Evden …ıktığına g‚re, az sonra kendisi buraya gelir. Sizi burada bulamazsa pişman olursunuz sonra..." 488 Sonya acılı bir kararsızlıkla iskemleye ilişti. Raskolnikov basını ‚n•ne eğmiş bir şeyler d•ş•n•yor, konuşmuyordu. "Diyelim Lujin şimdi istemedi" diye başladı, Sonya'ya bakmadan konuşuyordu, "ama ya isteseydi, ya da hesabına ‚ylesi uygun gelseydi. Lebezyatnikov ve ben olmasaydık, sizi hapse artırabilirdi, ‚yle değil mi?" Sonya duyulur duyulmaz bir sesle: "Evet" dedi, sonra dalgın, korkulu: "Evet!" diye tekrarladı.


"Ve ben ger„ekten de orada bulunmayabilirdim! Lebezyatni-kov'sa tƒmƒyle bir rastlantı sonucu oradaydı." Sonya susuyordu. "Hapse dƒsseniz ne olacaktı? Dƒn size s…ylediklerimi hatırlıyor musunuz?" Sonya yine bir şey s…ylemedi. Raskolnikov biraz bekledi, sonra zorlama bir gƒlƒmsemeyle: "Yeniden, "Ah, yeter artık, bunlardan s…zetmeyin!" diyeceğinizi sanmıştım ben de..." dedi. Bir dakika kadar sustu, sonra: "Ne o, yine susuyorsunuz?" dedi. "Ama bir şeyler konuşmamız gerek. Lebezyatnikov'un dediği gibi, bir "sorun"u nasıl „…zeceğinizi …ğrenmek, doğrusu benim i„in „ok ilgin„ olacak. (Sa„malamaya başlamıştı). Hayır, ciddi s…ylƒyorum; ger„ekten ciddiyim. Dƒşƒnƒn ki Sonya, Lujin'in bƒtƒn niyetlerini …nceden biliyordunuz, b…ylece Katerina İvanovna'nın, onun „ocuklarının, ek olarak da (kendinizi bir hi„ olarak g…rdƒğƒnƒz i„in ek olarak diyorum) kendinizin tƒmƒyle mahvolacağınızı (hem de kesinlikle) biliyorsunuz! Polecka'nın da …yle... „ƒnkƒ o da aynı yolun yolcusu... Evet, b…yle bir durumda, eğer her şey sizin elinizde olsaydı, yani birilerinin yaşaması, ya da …lmesi, diyelim Lujin'in yaşaması ve al„aklıklarına devam etmesi ya da Katerina İvanovna'nın …lmesi size bırakılmış olsaydı, nasıl bir karar verirdiniz? Bunlardan hangisi …lmeli size g…re? Evet, soruyorum." Sonya kaygılı g…zlerle bakıyordu ona: bu dolamba„lı, bu uzaktan uzağa bir şeyler hatırlatan s…zlerde …zel bir şeyler sezer gibi olmuştu. "B…yle bir şey soracağınız i„ime doğmuştu", dedi; dikkatle, merakla bakıyordu Raskolnikov'a. 489 "İyi, …yle olsun; ama siz s…yleyin bana: kararınız ne olurdu?" Sonya yƒzƒnde bir tiksinti anlatımıyla: "Olmayacak şeyler ƒzerine neden soru soruyorsunuz bana?" dedi. "ˆyleyse, Lujin'in yaşaması ve al„aklıklarına devam etmesi daha iyi? Buna da mı karar verecek cesaretiniz yok?" "Bu Tanrı'nın işi, ben nereden bilebilirim..? Hem ne diye bana b…yle hi„ sorulmayacak şeyleri sorup duruyorsunuz? B…yle anlamsız, boş şeyleri? Hi„ b…yle bir şey benim kararıma kalabilir mi? Filancanın yaşamasına, filancanın yaşamamasına karar vermek hakkını bana kim verdi?" Raskolnikov somurtarak: "Tanrı'nın işi, dediniz miydi, artık konuşacak bir şey kalmıyor demektir," diye homurdandı. Sonya acıyla: "Benden ne istediğinizi a„ık„a s…ylerseniz, daha iyi edersiniz!" diye bağırdı. "Yine dilinizin altında bir şeyler var... Yoksa buraya, bana işkence etmeye mi geldiniz?" Ve kendini tutamadı birden acı acı ağlamaya başladı. Raskolnikov kederli g…zlerle bakıyordu ona. Aradan beş dakika ge„ti. "Haklısınız, Sonya..." dedi Raskolnikov yavaş„a. Birden değişmişti sanki. Az …nceki yapmacık kƒstahlığından ve kışkırtıcı tavrından eser kalmamıştı. Sesi bile cılızlasmıştı: "Dƒn sana, beni bağışlamanı dilemeye gelmeyeceğimi s…ylemiştim, ama işte s…zlerime nerdeyse beni bağışlamanı dilemekle başladım... Lujin ve Tanrı konusunda s…ylediklerim i„in... Evet Sonya, bağışlanmamı diledim..." Gƒlƒmsemek istedi, ama yorgunluğu, bezginliği dile getiren zayıf bir gƒlƒmseyişti bu. Başını eğdi, yƒzƒnƒ elleriyle kapadı. Birden yƒreğinde Sonya'ya karşı yakıcı bir nefret duydu; beklenmedik, tuhaf bir duyguydu bu;Raskolnikov şaşırdı, ƒrktƒ, başını kaldırıp Sonya'ya baktı, ama kaygı dolu, ilgi dolu acılı bakışlarla karşılaştı g…zleri. Bu bakışlarda sevgiden başka bir şey yoktu; Raskolnikov'un i„indeki nefret bir hayal gibi yok oldu. Hayır, bu o değildi; şaşırmış, iki duyguyu birbirine karıştırmıştı. Bu yalnızca o anın geldiğini g…steriyordu. 490 Yeniden elleriyle yƒzƒnƒ kapadı ve basını yere eğdi. Birden yƒzƒ sapsarı oldu, iskemlesinden kalktı. Sonya'ya baktı, hi„bir şey s…ylemeden bir makine gibi gidip kızın yatağına oturdu.


Su anla, baltayı ilmiğinden …ıkardıktan sonra kocakarının arkasında dururken, artık kaybedecek bir saniyesi bile olmadığını d•ş•nd•ğ• an arasında ‚yle korkun… bir benzerlik vardı ki... "Neyiniz var?" diye sordu Sonya, •rkm•şt• onun bu halinden. Hi…bir şey s‚yleyemedi Raskolnikov. A…ıklamanın bu şekilde olacağını hi… d•ş•nmemişti, su anda kendisine neler olduğunu o da bilmiyordu. Sonya usulca yatağa, onun yanına oturdu, g‚zlerini dikip beklemeye başladı. Y•reği nerdeyse duracaktı. Dayanılmaz bir durumdu bu: Raskolnikov ‚l• gibi sararan y•z•n• Sonya'ya …evirdi; dudakları bir şeyler s‚yleyebilmek …abasıyla …ırpınıyor gibiydi. Sonya'nın y•reğini bir korku kapladı. Ondan hafif…e uzaklaşarak yeniden: "Neyiniz var?" diye sordu. "Bir şey yok Sonya! Korkma... Sa…ma! Ger…ekten de, sa…ma!..." Kendinden ge…miş, sayıklıyor gibiydi. Birden, başını kaldırıp Sonya'ya baktı. "Yalnız, ni…in sana b‚yle eziyet ediyorum. Sonya? Ger…ekten de, ni…in? Kendime hep bunu soruyorum..." Belki onbeş dakika ‚nce yine sormuştu bu soruyu kendine, ama bu kez, nerdeyse kendinden ge…mişcesine, b•t•n v•cudu tir tir titreyerek soruyordu. Sonya ona g‚zlerinde derin bir acıyla bakarak: "Ah, nasıl da acı …ekiyorsunuz!.." dedi. "Hepsi sa…ma!.. Baksana, Sonya (nedense g•l•msedi, iki saniye kadar s•ren u…uk, belli belirsiz bir g•l•msemeydi bu), d•n sana bir şeyler s‚ylemek istemiştim, hatırlıyor musun?" Sonya tedirginlikle bekledi. "D•n buradan …ıkarken, belki sonsuzcasına ayrıldığımızı ama eğer d‚nersem, sana Lizaveta'yı kimin ‚ld•rd•ğ•n• a…ıklayacağımı s‚ylemiştim." Sonya birden b•t•n v•cudunun titrediğini duydu. "İşte şimdi s‚ylemeye geldim." Sonya g•…l•kle: 491 "Evet, d•n siz ger…ekten de..." diye bir şeyler mırıldandı, sonra birden kendine geldi, telaşla: "İyi ama siz bunu nerden biliyorsunuz?" diye sordu. Zorlukla soluk almaya başlamıştı Sonya, y•z• gitgide sararı-yordu. "Biliyorum." Sonya bir dakika kadar sustu, sonra •rkek •rkek. "Yoksa buldular mı onu?" diye sordu. "Hayır, daha bulamadılar." Sonya yine bir dakika kadar sustu, sonra zor duyulur bir sesle: "†yleyse siz bunu nerden biliyorsunuz?" diye sordu. Raskolnikov y•z•n• ona …evirip, g‚zlerim g‚zlerine dikti, az ‚nceki …arpık, u…uk g•l•mseyisiyle: "Tahmin et", dedi. Sonya tepeden tırnağa titrediğini duydu. Bir …ocuk gibi g•l•mseyerek: "Ama siz... ni…in beni b‚yle korkutuyorsunuz?" diye mırıldandı. Raskolnikov, g‚zlerini ondan ayırmak elinde değilmiş gibi dik dik bakmayı s•rd•rerek: "Madem bunu biliyorum, ‚yleyse onun …ok yakın dostuyum..." dedi. "O... Lizavetayı ‚ld•rmek istemiyordu... İstemeden ‚ld•rd• onu... Kocakarıyı ‚ld•rmek istiyordu o... Kocakarı yalnızdı ‚nce...Tam o sırada Lizaveta girdi i…eri... B‚ylece... onu da ‚ld•rm•ş oldu..." Aradan korkun… bir dakika daha ge…ti. İkisi de g‚zlerini ayırmadan birbirlerine bakıyorlardı. Kendini …an kulesinden aşağı bırakıyormuş…asma bir duyguyla: "Tahmin edemiyor musun?" diye sordu Raskolnikov. Sonya zor duyulur bir sesle: "Ha-hayır" diye kekeledi. "İyice bir bak bakalım..."


Bunu s‚yler s‚ylemez o. eski, bildik duygu b•t•n ruhunu dondurdu, birden Sonya'nın y•z•nde Lizaveta'nın y•z•n• g‚r492 d•.Birden elinde baltayla Lizaveta'nın •zerine y•r•rken kadının y•z•nde beliren anlatımı hatırladı: Lizaveta bir yandan duvara doğru gerilirken, bir yandan da …ocuksu bir korkuyla ellerini ileri doğru uzatmıştı; ansızın bir şeyden korkmaya başlayan ve g‚zlerini kendisini korkutan şeye dikip minicik ellerini ileri doğru uzatarak her an ağlamaya hazır geri geri …ekilen bir …ocuk gibiydi... Şu anda Sonya'nın y•z•nde de aynı anlatım vardı: aynı korku, aynı umarsızlıkla bakıyordu ona. Birden sol elini ona doğru uzatarak parmağının ucuyla hafif…e g‚ğs•ne dokundu. Bir yandan da usul usul ondan uzaklaşarak yataktan, oturduğu yerden kalkmaya başlamıştı; ancak g‚zlerini bir an olsun onun g‚zlerinden ayırmıyordu, Sonya'nın duyduğu korku birden ona da bulaştı: y•z•nde aynı dehşet anlatımı, hatta dudaklarında aynı …ocuksu g•l•mseme, o da Sonya'ya bakmaya başladı Sonunda: "Anladın mı?" diye fısıldadı. "Tanrım!" diye bir …ığlık koptu Sonya'nın g‚ğs•nden. Yatağa yığılıp y•z•n• yastığa g‚md•. Ama …ok kısa s•rd• bu. ˆabucak, doğruldu, hızla Raskolnikov'a yaklaştı, iki elini birden tutup incecik parmakları arasında bir mengene gibi sıkarak, g‚zlerini onun g‚zlerine dikti ve yeniden dikkatle bakmaya başladı. Bu bakışlarla son bir umut ışığı bulmak istiyor gibiydi, ama hayır, hi…bir umut yoktu. Hi… kuşkusu kalmamıştı, dediği gibi olmuştu her şey!'Sonya …ok sonraları bu anı hatırladığında, hi… kuşkusu kalmayışını, bu karara b‚ylesine birdenbire varışını …ok tuhaf ve yadırgatıcı bulmuştu. Yoksa bu onun i…ine mi doğmuştu? Hayır, b‚yle bir şey s‚yleyemezdi. Ama şu anda, Raskolnikov ona bunu s‚yler s‚ylemez b•t•n bunlar ger…ekten de kendisinin i…ine doğmuş gibi geldi. Raskolnikov acıyla: "Yeter, Sonya!" dedi. "Yeter! Acı …ektiriyorsun bana!" Ona bu işi b‚yle a…acağını bu işin b‚yle olacağını hi… ama hi… d•ş•nmemişti, ama b‚yle olmuştu işte. Sonya birden kendinde değilmiş gibi yerinden fırladı, ellerini oğuşturarak odanın ortasına kadar gitti, sonra hızla d‚nd•, yeniden yatağa, onun yanına oturdu; o kadar yakınma oturmuştu 495 ki, nerdeyse omuzları birbirine değiyordu. Sonra birden, sanki bir yerine bir şey saplanmış gibi irkildi, bir …ığlık attı, kendinde değilmiscesine ve ni…ifı yaptığını kendi de bilmeden Raskolni-kov'un ‚n•nde diz …‚kt•. "Ne yaptınız, ne yaptınız b‚yle kendinize!" diye mırıldandı, sesi umutsuzlukla doluydu. Sonra birden doğruldu, Raskolni-kov'un boynuna atıldı, kollarıyla sımsıkı sarıldı. Raskolnikov kendini hafif…e geri …ekti, •zg•n bir g•l•msemeyle: "Ne tuhafsın, Sonya" dedi, "sana ondan s‚zettiğim sırada beni kucaklayıp ‚p•yorsun! Ne yaptığının farkında mısın?" Sonya onun ne dediğini duymamıştı bile, m•thiş bir heyecan i…inde: "Şu anda b•t•n d•nyada sizden daha mutsuz hi… kimse yok-tur!" diye haykırdı ve bir ağlama n‚betine tutulmuş…asına hı…kırmaya başladı. ' Raskolnikov ne zamandır yabancısı olduğu bir duygunun bir sel gibi i…ine boşandığını ve kendisini hafiflettiğini hissetti. Bu duyguya karşı koymadı, g‚zlerinden yuvarlanan iki damla yaş kirpiklerine asılıp kalmıştı. "Yani beni bırakmıyor musun Sonya?" dedi: belli belirsiz bir urnut titreşimi vardı sorusunda. "Hayır, hayır!" diye bağırdı Sonya, "Hi…bir zaman, hi…bir yerde! Nereye gidersen peşinden geleceğim!.. Ah, Tanrım! Ah, ne kadar mutsuzum! Ah, ni…in, ni…in seni daha ‚nce tanımadım! Ni…in bana daha ‚nce gelmedin! Ah, Tanrım!" "Geldim ya iste!"


"Şimdi geldin ama! Ne yapılabilir şimdi!. Birlikte, birlikte... gideriz k•reğe de..." Raskolnikov'a yeniden sarılmıştı. Bu s‚zler •zerine Raskolinkov'un b•t•n v•cudu kasıldı, dudaklarında az ‚nceki k•…•mseyici g•l•mseme. "Ben belki de daha k•reğe gitmek niyetinde değilim, Sonya" dedi. Sonya ona hızla bir g‚zattı. Mutsuz bir insana karşı duyduğu o heyecanlı ilk acıma duygusundan sonra, yeniden korkun… cinayet d•ş•ncesiyle sarsıldı. 496 Raskolnikov'un konuşma tonundaki değişme, ona bir anda cinayeti ve katili hatırlatmıştı. Şaşkınlıkla bakıyordu ona. Bu iş ni…in olmuştu, nasıl olmuştu, daha hi…bir şey bilmiyordu. Bu sorular şu anda birdenbire bilincinde …akıvermişti. Ama hemen sonra yeniden kuşkulanmaya başladı, inanamıyordu bir t•rl•: 'O mu katil! Olacak şey mi bu!..' "Ne oluyor? Nerdeyim ben?" diye bağırdı birden; hŠlŠ kendine gelememiş gibi b•y•k bir şaşkınlık i…indeydi. "Hem..,, sizin gibi birisi nasıl b‚yle bir şey yapabilir..? Ni…in yaptınız bunu?" Raskolnikov can sıkıntısıyla ve bitkin bir şekilde: "Ni…in olacak, soymak i…in. Yeter artık, Sonya" dedi. Sonya sersemlemiş gibiydi, ama birden: "A… mı kalmıştın!" diye bağırdı. "Sen... sen bunu annene yardım etmek i…in yaptın, ‚yle değil mi?" Raskolnikov y•z•n• ‚te yana …evirdi, başını ‚n•ne eğdi: "Hayır, Sonya, hayır," diye mırıldandı. "A… olduğum s‚ylenemez... Evet, ger…ekten de anneme yardım etmek istemiştim, ama... tam bu da değil... Bana acı …ektirme, Sonya!" Sonya'nın elleri yanına d•şt•. ' "B•t•n bunlar ger…ek olabilir mi? Tanrım/ bu nasıl ger…ek b‚yle! B‚yle bir ger…eğe kim inanır? Hem …ıkarıp cebinizdeki parayı son kuruşuna kadar başkalarına verin, hem de para i…in birini ‚ld•r•n!" Bir an sustu, sonra "Ah, yoksa... yoksa Katerina İvanovna'ya verdiğiniz o paralar da... Tanrım, yoksa o paralar da..." diye bağırdı. Raskolnikov onun s‚z•n• keserek: "Hayır, Sonya..." dedi. "o paralar, o paralar değil. İ…in rahat olsun! Bir t•ccar aracılığıyla annemin g‚nderdiği paralar onlar. Hastalandığım g•n elime ge…miş, aynı g•n de Katerina İvanovna'ya vermiştim. Razumihin tanıktır... Paraları da benim adıma o almıştı t•ccardan... Benimdi o paralar, benim, kendi paralarım..." Sonya g‚zlerini d‚rt a…mış onu dinliyor, olanca …abasıyla bir şeyler anlamaya …alışıyordu. Raskolnikov dalgın dalgın: 497 "O paralara gelince..."diye ekledi, "aslında para olup olmadığını da bilmiyorum ya, …•nk• o sırada kocakarının boynundan i…i tıka basa dolu bir para kesesi almıştım, ama i…ine bakmamıştım, fırsat olmamıştı... sonra, zincir, kold•ğmesi gibi bazı şeyler de vardı... para kesesiyle birlikte bunların hepsini ertesi sabah, V caddesinde daha ‚nce hi… bilmediğim bir avluda, bir taşın altına gizledim... Şimdi de orda duruyorlar..." Sonya kulak kesilmiş dinliyordu. Raskolnikov'un son s‚zlerinde bir umut ışığı g‚rerek: "Bu işi... soymak i…in yaptığınızı s‚yl•yorsunuz, ama hi…bir şey almamışsınız..!" dedi. Raskolnikov yine dalgın dalgın. "Bilmiyorum... Daha bu paraları alıp almamaya karar vermedim", diye mırıldandı, sonra birden kendine geldi, hafif…e g•l•mseyerek: "Amma aptalca şeyler s‚yl•yorum, ‚yle değil mi?" dedi. Sonya'nın aklından, 'Sakın deli olmasın?' d•ş•ncesi ge…ti, ama hemen kovdu bu d•ş•nceyi kafasından: hayır, burada başka bir şey vardı. Kendisi hi…bir şey anlamıyordu. Raskolnikov birden coşarak:


"Biliyor musun, Sonya" dedi, "eğer a… olduğum i…in …alsay-drm bu paralan..." s‚zc•klerin •zerine basarak devam etti: "şu anda mutlu olurdum! Bunu bilmiş ol!" Biraz sonra umutsuzluk i…inde: "Ama b•t•n bunlardan sana ne!" diye s•rd•rd• s‚zlerini. "Şu anda yaptığım şeyin aptalca olduğunu s‚yl•yorsun, bundan sana ne? Bana karşı elde ettiğin bu aptalca zaferden sana ne? Ah, Sonya, ben sana bunları s‚ylemek i…in mi geldim?" Sonya yine bir şeyler s‚ylemek istedi, ama konuşmaktan vazge…ti. "D•n seni, benimle birlikte gelmen i…in …ağırmamın tek nedeni, senden başka kimsemin olmayışıydı." Sonya •rkek •rkek: "Nereye …ağırmıştın?" diye sordu. Raskolnikov acı acı g•l•mseyerek: "Korkma, hırsızlığa, cinayet işlemeye değil," dedi. "Farklı insanlarız biz... Biliyor musun. Sonya, d•n seni nereye …ağırdığımı 498 daha şimdi, şu anda anladım..? D•n bilmiyordum bunu, nereye gideceğimizi ben de bilmiyordum. Bir tek şey i…in …ağırdım seni ve bir tek şey i…in geldim buraya, beni bırakmaman i…in. Bırakmayacaksın, değil mi Sonya?" Sonya onun elini sıktı: Raskolnikov bir dakika kadar sonra, Sonya'ya sonsuz bir acıyla bakarak: "Ni…in s‚yledim bunu ona, ni…in?" diye bağırdı." Ni…in a…tım? İşte benden a…ıklama bekliyorsun, Sonya... Oturuyor ve bekliyorsun... Oysa ne s‚yleyebilirim sana? Hi…bir şey anlamayacak, yalnızca acı …ekeceksin... benim y•z•mden..! Bak işte ağlıyor ve beni kucaklıyorsun... Ni…in kucaklıyorsun beni Sonya? Bu acıyı tek başıma …ekemediğim ve 'sen de acı …ek ki, ben biraz hafifli-yeyim' dediğim i…in mi? B‚yle bir al…ağı sevebilir misin sen?" "Sanki sen acı …ekmiyor musun?" diye bağırdı Sonya. Yine aynı duygu bir sel gibi boşandı Raskolnikov'un y•reğine ve yine y•reğini bir an i…in yumuşattı. "Sonya ben k‚t• y•rekli bir adamım, bunu unutma, pek ˆok şeyin a…ıklaması burada. Sana da k‚t• y•rekli olduğum i…in geldim. Her şeye karşın buraya gelmeyebilecek insanlar da vardır. Bense... ‚dleğin ve al…ağın biriyim! Ama... ne yapalım, ‚yle olayım! Bu değil sorun... Konuşmamız gerek, ama ben s‚ze nasıl başlayacağımı bilemiyorum..." Durdu, uzun uzun d•ş•nd•, sonra: "Dedim ya, farklı insanlarız biz!" diye bağırdı. "Birbirimizin dengi değiliz! Buraya geldiğim i…in de kendimi hi… ama hi… bağışlamayacağım!" "Hayır, hayır!" diye bağırdı Sonya. "Buraya gelmen, benim ‚ğrenmem iyi oldu! Hem de …ok iyi oldu!" Raskolnikov ona acıyla baktı. "Ger…ekten de ne olmuş sanki!" dedi, d•ş•n•p taşınıp bir karar vermiş gibiydi. "B‚yle oldu bu iş! Sorun şu: bir Napolyon olmak istedim, onun i…in de ‚ld•rd•m... Nasıl, anladın mı?" Sonya saf…a ve …ekinerek: "Hayır" dedi, sonra yalvarırcasına ekledi: "Yalnız... sen anlat! Ben ahlarım... ben kendi kendime hepsini anlarım!" 499 "Anlar mısın? PekŠlŠ, g‚r•r•z!" Sustu, uzunca bir s•re d•ş•nd•. "Sorun şu" dedi. "Bir g•n kendime ş‚yle bir soru sordum: eğer benim yerimde Napolyon olsaydı ve mesleki tırmanışına başlamak i…in ‚n•nde ne Toulon, ne Mısır, ne Mont Blanc'tan ge…iş gibi g•zel ve anıtsal şeyler değil de, g•l•n…, zavallı bir kocakarı, •stelik de sandığındaki paraları …almak i…in (mesleki tırmanış i…in, anlıyorsun ya?) ‚ld•r•lmesi gereken bir tefeci


kocakarı bulunsaydı ve başkaca da hi…bir …ıkış yolu olmasaydı, acaba ne.yapardı? B‚ylesine anıtsal olmaktan uzak, •stelik de... g•nah olan bir şey yaptığı i…in acı duyar mıydı? Şunu hemen s‚yleyeyim ki, bu "sorun" •zerine …ok, ama …ok kafa yordum, ‚yle ki, sonunda Napolyon'un bu işten acı duymak ş‚yle dursun, bu işin anıtsal bir iş olup olmadığı gibi bir konunun aklının k‚şesinden bile ge…meyeceğini hatta... bu işin insana acı verebileceğinin farkında bile olmayacağını anladım (nasılsa birdenbire anladım bunu) ve b‚yle d•ş•nd•ğ•m i…in m•thiş utan… duydum... †n•nde başka bir yol yoksa, hi… duraksamadan kadının işini bitiriverirdi Napolyon!.. Ben de... bunun •zerine d•ş•nmekten vazge…ip... bu otoritenin ‚rneğine uygun olarak... cinayeti işledim... T•m•yle anlattığım gibi oldu bu iş! G•l•n… m• buluyorsun? Evet, Sonya, burada asıl g•l•n… olan, bu işin tam anlattığım gibi olmasıdır..." Sonya anlattıklarını hi… de g•l•n… bulmamıştı. Daha da •rkm•ş olarak ve zor duyulan bir sesle: "Siz" dedi, "bana doğruca hi… ‚rnek vermeden anlatın, daha iyi..." Raskolnikov onun ellerini tuttu, y•z•ne •z•nt•yle bakarak: "Yine haklısın, Sonya" dedi. "B•t•n bunlar sa…ma, nerdeyse boş bir gevezelik! Biliyorsun, annemin hi…bir şeyi yok... Bir rastlantı sonucu eğitim g‚ren kız kardeşimin yazgısı, m•rebbiye olarak s•r•n•p durmak... ikisinin de umudu bendim. ‰niversitede okuyordum, ama masraflarını karşılayamadığım i…in ayrılmak zorunda kaldım. Hoş, her şey yolunda gitse ve ayrılmasam ne olacaktı? On, on iki yıl sonra, yıllık bin ruble geliri olan bir ‚ğretmen ya da memur olmaktan başka ne umabilirdim? (Ezberlemiş gibi konuşuyordu). Bu arada annem kaygılardan, acı500 lardan …‚k•p g•decek ve ben onun i…in hi…bir şey yapamayacaktım... Kız kardeşimin başına daha da k‚t• şeyler gelebilirdi!..Her şeyden el etek …ekmek, annemi unutup, kız kardeşimin uğrayacağı aşağılanmalara saygıyla katlanmak i…in sebep ne? Evet, ne i…in b•t•n bunlar? Onları toprağa verip, yeni dertler edinmek, evlenip …oluk …ocuk sahibi olarak bu kez de bunları beş parasız, bir lokma ekmeğe muhta… bırakmak i…in mi? İşte... İşte ben kocakarının paralarıyla, anneme y•k olmadan •niversite ‚ğrenimimi s•rd•rmeyi, •niversiteden sonraki ilk adımlarımı atabilmeyi ve b•t•n bunları …ok geniş bir bi…imde ve radikal anlamda yapmayı d•ş•nm•şt•m; ‚yle ki, yepyeni bir mesleki tırmanış ger…ekleştirmek ve yeni, bağımsız bir yolda ilerleyebilmek istiyordum... İşte.... hepsi bu... Kocakarıyı ‚ld•rmekle... hi… kuskusuz k‚r• bir iş yaptım... Eh, yeter artık!" S‚zlerini bitirdiğinde tam bir bitkinlik i…indeydi. Başını eğdi. "Ah, ama bu o değil, bu o değil!" diye bağırdı Sonya, sesi acı doluydu. "Hi… b‚yle şey olur mu!" "Olmadığı ortada! Ama ben sana ger…eği s‚yledim!" "Bu nasıl ger…ek b‚yle! Ah, Tanrım!" "Ben yalnızca bir bit ‚ld•rd•m, Sonya, yararsız, iğren…, herkese zararı dokunan bir bit!" "Ama bu bit, bir insan!" Raskolnikov ona tuhaf tuhaf bakarak: "Ben de biliyorum onun bir bit olmadığını" dedi. "Aslında, Sonya ben yalan s‚yl•yorum, hem de ne zamandır yalan s‚yl•yorum... Doğru s‚yl•yorsun sen: bu, o değil. Burada başka, bambaşka nedenler var!.. Ne zamandır kimseyle konuşmadım. Sonya... Başım …ok k‚t• ağrıyor." G‚zleri humma ateşiyle yanıyordu. Sayıklar gibiydi; dudaklarında tedirgin g•l•msemeler u…uşuyordu. B•t•n varlığını kaplayan coşkunluğunun ardında, bir bitkinlik seziliyordu. Sonya onun ne denli acı …ektiğini anlıyordu. Onun da başı d‚nmeye başlamıştı. Evet, tuhaf şeyler s‚yl•yordu, ama yine de anlaşılır bir şeyler var gibiydi bu s‚zlerde... Ama... "Ah, Tanrım! Nasıl olur! Nasıl olur!" Sonya umutsuzluk i…inde ellerim oğuş-turuyordu. 501 Raskolnikov basını kaldırarak: "Hayır, Sohya, bu, o değil!" dedi, d•ş•ncelerindeki ani d‚n•ş kendisini de şaşırtmış, yemden heyecanlandırmış gibiydi. "Bu, o değil! En iyisi... (evet, b‚ylesi ger…ekten daha iyi) Tut ki ben


kendini beğenmiş, kıskan…, k‚t• y•rekli, aşağılık, kindar... bir adamım... hatta... belki de biraz deliliğe de yatkınım (Varsın hepsi birden olsun! Delilik s‚z•n• eskiden de etmişlerdi, biliyorum!) Az ‚nce sana, parasızlık y•z•nden •niversiteden ayrılmak zorunda kaldığımı s‚ylemiştim. Biliyor musun, istesem ayrılmayŠbilirdim? Okul i…in gerekli parayı annem g‚nderebilir, •st-baş, boğaz sorununu da kendim halledebilirdim! †zel dersler …ıkıyordu, elli k‚pek veriyorlardı ders başına. Razumihin veriyor ya hani!.. Ben ‚fkelenmiştim, …alışmak istemedim. Evet, ‚fkelenmiştim (bu s‚zc•k tam yerinde!). Ben o sıralar tam bir ‚r•mcek gibi …ekilmiştim. †yle ya, g‚rm•şt•n sen benim kaldığım o rezil yeri!.. Biliyor musun, Sonya, al…ak tavanlar, daracık odalar insanın aklını ve ruhunu ‚ylesine boğar ki..! Ah, nasıl nefret ederdim o rezil odadan! Ama yine de oradan dışarı …ıkmak istemezdim. †zellikle istemezdim! G•nlerce dışarı …ıkmazdım, ne …alışmak, ne de yemek yemek isterdim, boyuna yatardım. Nastasya bir şeyler getirirse yerdim, getirmezse, g•n•m ‚ylece ge…erdi. Hıncımdan, ‚zellikle bir şey istemezdim! Geceleri yakacak mumum yoktu, karanlıkta oturur ve bir mum alacak para kazanmazdım. Okumam gerekti, oysa ben kitaplarımı satmıştım; masamın •zerindeki not defterlerimin, kŠğıtlarımın •zerinde simdi bile bir parmak toz vardır! En sevdiğim şey uzanıp yatmak ve d•ş•nmekti. Boyuna d•ş•n•rd•m... Sonra d•ş g‚r•rd•m, tuhaf tuhaf d•şler... Bunların ne t•r d•şler olduğunu anlatmam gereksiz! Ancak, iste bu sıralarda, d•ş gibi bir şeyler kurmaya başladım... Hayır, b‚yle değil! Yine anlatamadım!.. Biliyor musun, o sıralar durmadan kendime şunu sorar-dım:_ Neden b‚yle aptalım ben? Madem başkaları aptal ve ben onların aptal olduklarını kesin olarak biliyorum, ‚yleyse neden onlardan daha akıllı olmak istemiyorum? Sonra, herkesin akıllı olmasını beklemenin …ok uzun s•receğini anladım, Sonya. Bir de, bunun hi…bir zaman ger…ekleşmeyeceğini... insanların de502 ğişmeyeceğini, onları değiştirebilecek kimsenin bulunmadığını ve bunun i…in …aba g‚stermeye değmeyeceğini! Ya, b‚yle işte! Bu bir yasa, Sonya, yasa. Akılca ve ruh…a kim sağlam ve g•…l•yse, insanlara onun buyuracağını biliyorum artık! Kim daha y•rek-liyse, haklı olan da odur. Her şeyin i…ine t•k•rmekte, aldırmazlıkta en ileri gidenler, yasa koyucu olurlar. Herkesten daha g‚-z•pek olan, herkesten daha haklıdır! Bug•ne kadar b‚yle gelmiş bu, bundan sonra da b‚yle gidecek! Bu ger…eği ayırdedemeyen-ler, k‚rd•r!" Raskolnikov bunları s‚ylerken ger…i Sonya'ya bakıyordu, ama artık anlayıp anlamadığını pek d•ş•nm•yordu. Hummaya yakalanmış gibiydi. Karamsar bir heyecan i…indeydi (Ger…ekten de uzun s•redir hi… kimseyle konuşmamıştı!). Sonya, s‚ylediği bu karamsar s‚zlerin onda bir din, bir inan… haline geldiğini anlamıştı. Heyecanla s•rd•rd• s‚zlerini: "O zaman şunu anladım, Sonya: iktidar, ancak eğilip onu almak cesaretini g‚sterenlere verilir. Bir tek şey s‚z konusuydu burada: cesaret! B‚ylece, hi… kimsenin, hi…bir zaman d•ş•nmediği bir şey geldi aklıma! Evet, hi… kimsenin! B•t•n bu sa…malıkların yanından ge…erken, hi… kimse bunları kuyruğundan tuttuğu gibi, cehenneme kadar yolunuz var, deyip fırlatıp atmaya cesaret edememişti: evet, g•n gibi a…ıktı bu! Ne kimse cesaret edebilmişti b‚yle bir şeye ne de şimdi eden vardı! Ben... işte bu cesareti g‚stermek istedim ve... ‚ld•rd•m... Ben yalnızca cesaret g‚stermek istedim, Sonya, hepsi bu!" Sonya ellerini …ırparak: "Ah, susun! Susun!" diye bağırdı. "Siz Tanrı'dan uzaklaşmışsınız! Sizi Tanrı …arpmış ve şeytana teslim etmiş!.." "Ger…ekten de, Sonya, karanlıkta odamda yatıp bunları d•ş•n•rken, yoksa şeytan mı ruhuma girdi de beni yoldan …ıkardı, na?" "Susun! Alay etmeyin! Dinsiz! Hi…, ama hi…bir şey anlamıyorsunuz! Ah, Tanrım! Hi…bir şey anlamıyor!" "Yeter, Sonya, alay ettiğim yok benim! Beni şeytanın s•r•klediğini ben kendim de biliyorum." ‰zg•n •zg•n tekrarladı:


503 "Sus, Sonya, yeter artık! Her şeyi biliyorum ben. Odamda, karanlıkta yatıp dururken bƒtƒn bunları ka„ kez dƒşƒndƒm, ka„ kez kendi kendime mırıldandım! En kƒ„ƒk ayrıntılarına varana dek, her şeyi kendi kendimle tartıştım! Her şeyi, her şeyi biliyorum! Ve bƒtƒn bu gevezeliklerden o zaman …ylesine bıkıp usanmıştım ki! Her şeyi unutmak, bƒtƒn bu gevezeliklere bir son vermek ve yeni bir hayata başlamak istiyordum, Sonya. Benim oraya hi„bir şey dƒşƒnmeden, bir aptal gibi gittiğimi mi sanıyorsun yoksa? Aklı başında bir insan olarak gittim ben oraya, Sonya. Beni mahveden de bu oldu zaten! Sanıyormusun ki, eğer iktidara sahip olmaya hakkım olup olmadığını kendime sormaya başlamışsam, buna hakkım olmadığını bilmiyordum! Ya da, eğer insanın bir bit olup olmadığını sormaya başlamışsam, demek ki, insan benim i„in bir bit değildir... Kimin ki aklına b…yle bir soru hi„ gelmez ve doğruca hedefin ƒzerine yƒrƒr gider, insan, onun i„in bir bittir. Eğer ben, Napolyon olsa gider miydi, gitmez miydi, diye kendi kendimi yiyip bitirmişsem, bir Napolyon olmadığımı a„ık„a hissetmiş olmalıyım... Bƒtƒn bu gevezeliklere katlandım Sonya ve bƒtƒn bunlardan kurtulmak istedim: ahl‰ki, vicdani herhangi bir nedene dayanmaksızın, yalnızca kendim i„in …ldƒrmek istedim! Bu konuda kendime bile yalan s…ylemek istemedim! Anneme yardım etmek i„in …ldƒrmedim, …rneğin. Maddi olanaklara ve iktidara kavuşmak ve b…ylece insanlığa yardım etmek i„in de …ldƒrmedim. Bƒtƒn bunlar palavra! Ben, …ylece …ldƒrdƒm; kendim i„in, yalnızca kendim i„in yaptım bunu! İnsanlığa iyilik eden biri olmak, ya da, bir …rƒmcek gibi ağıma dƒşen kurbanlarımın …zsularını emerek …mƒr sƒrmek, o anda benim i„in herhalde farklı şeyler değildi! Beni bu cinayete sƒrƒkleyen başlıca sebep, paraya duyduğum gereksinim de değildi; „ƒnkƒ, paraya olan gereksinimim, bƒtƒn başka şeylere olan gereksinimimden daha fazla değildi. Bƒtƒn bunları şimdi anlıyorum... Anla beni: bƒtƒn o yollardan yeniden ge„ecek olsam, sanırım bu cinayeti tekrarlamazdım. O sıralar …ğrenmek istediğim şey bambaşkaydı, bambaşka bir şey y…n verdi ellerime; bir an …nce …ğrenmek istediğim bir şey vardı: ben de herkes gibi bir bit miydim, yoksa bir insan mı? ˆnƒme „ıkan engeli 504 . aşabilir miydim, aşamaz mıydım? Eğilip iktidarı yerden almaya cesaret edebilecek miydim, edemeyecek miydim? Titreyen bir yaratık mıydım, yoksa hakları olan biri mi?.." Sonya ellerini „ırparak: "Ne hakkı?" dedi. "ˆldƒrme hakkı mı?" "Eeh, Sonya..." dedi Raskolnikov sinirli sinirli, itiraz edecek, bir şeyler s…yleyecek gibiydi, sonra kƒ„ƒmseyen bir. susuşla vazge„ti. "S…zƒmƒ kesmesene! Ben sana yalnızca, beni oraya şeytanın sƒrƒklediğini, sonra da oraya gitmeye hakkımın bulunmadığını, „ƒnkƒ benim de herkes gibi bir bitten başka bir şey olmadığımı g…sterdiğini anlatmak istedim! Şeytan benimle alay etti, ben de bu yƒzden sana geldim! Konuğunu kabul et! Eğer bir bit olmasaydım, şimdi burada ne işim vardı! Dinle: kocakarıya giderken niyetim yalnızca bir deneme yapmaktı... Bunu b…ylece bilesin!" "Ama …ldƒrdƒnƒz! ˆldƒrdƒnƒz!" "ˆldƒrdƒm, ama nasıl? Adam …ldƒrme b…yle mi olur? Benim o gƒn gittiğim gibi mi gidilir adam …ldƒrmeye? Nasıl gittiğimi de anlatırım bir gƒn sana. Ben o gƒn kocakarıyı değil, kendimi …ldƒrdƒm! Kendimi sonsuzcasına mahvettim! Kocakarıya gelince, onu ben değil şeytan …ldƒrdƒ... Yeter, yeter artık, Sonya, yeter!" Birden mƒthiş bir ƒzƒntƒyle bağırdı: "Bırak, bırak beni" Dirseklerini dizlerine dayadı, avu„larıyla kafasını bir mengene gibi sıktı. "Ah, bu ne acı b…yle!" diye inledi Sonya. Raskolnikov birden başını kaldırdı, mutsuzluğun „arpıttığı bir yƒzle: "Şimdi ne yapmalı, s…yle bakalım!" dedi. Sonya yerinden fırlayarak:


"Ne mi yapmalı!" diye bağırdı; yaşlarla dolu g‚zleri ışıl ışıl parlıyordu. "Kalk! (Raskolnikov'u omuzlarından tuttu; beriki şaşkınlıkla ona bakıyordu, yerinden kalktı). Hemen şimdi, şu anda, bir d‚rtyol ağzına koş, yere kapan, ‚nce kirlettiğin toprağı ‚p, sonra d‚rt bir yana eğil, b•t•n d•nyayı selamla ve "Ben ‚ld•rd•m!" diye bağır. O zaman Tanrı sana yeniden hayat verir." Sonya, Raskolnikov'un ellerini avu…ları i…ine aldı, alev alev ya505 nan g‚zlerini y•z•ne dikip hummaya tutulmuş…asına titreyerek: "Gideceksin, gideceksin değil mi?" diye sordu. Raskolnikov onun bu beklenmedik heyecanı karşısında …ok şaşırmıştı. "K•rekten mi s‚zediyorsun, Sonya?" dedi asık bir y•zle. "Gidip kendimi elevermem gerektiğini mi s‚yl•yorsun?" "Acı …ekmen, g•nahlarının kefaretini ‚demen gerek!" "Hayır, gitmeyeceğim onlara, Sonya!" "Peki nasıl yasayacaksın?" diye bağırdı Sonya. "Kiminle yaşayacaksın? Annenin y•z•ne nasıl bakacaksın? (Ah şimdi onların hali ne olacak, onların hali ne olacak!) Ben de neler s‚yl•yorum! Annenle kız kardeşini terketmiştin sen! Evet, terkettin, ter-kettin! Ah, Tanrım! B•t•n bunları kendisi de biliyor! İnsansız nasıl yaşanır! Ne olacaksın sen!" "ˆocuk olma, Sonya" dedi Raskolnikov yavaş…a. "Onlara karşı ne su… işledim ben? Ni…in gideyim? Gidip de ne diyeceğim ben? B•t•n bunlar kuruntudan başka bir şey değil... kendileri milyonlarca insanın canına okuyorlar, •stelik de bunu erdem sayıyorlar. Hepsi al…ak ve sahtekŠr onların, Sonya! Hayır, gitmeyeceğim! " Acı bir g•l•msemeyle ekledi: "Hem gidip ne diyeceğim onlara: kadını ben ‚ld•rd•m, ama paraları almaya cesaret edemedim, bir taşın altına gizledim mi diyeceğim? Ama alay ederler o zaman benimle, aptala bak, paralan bile alamamış derler. Korkak ve aptal! Hi…, ama hi… bir şey anlamayacaklardır, Sonya; anlamaya lŠyık insanlar da değiller zaten! Hayır, gitmeyeceğim! ˆocuk olma, Sonya..." Sonya ellerini ona doğru uzatmış: "Acı …ekeceksin, …ok acı …ekeceksin..." diye tekrarlıyordu. Raskolnikov dalgın dalgın: "Hem ben belki de kendime iftira ediyorum" dedi. "Bit değil, daha bir insanım belki ve kendimi mahk•m etmekte acele ediyorum... Daha savaşacağım..." Dudaklarında kibirli bir g•l•mseme belirdi. "B‚yle bir acıyı taşıyıp durmak! ‰stelik de hayat boyunca..!" Raskolnikov asık y•zle ve dalgın dalgın: 506 "Alışırım..." dedi. Bir dakika kadar sustu: "Beni dinle" dedi. "Ağlattığımız yeter artık, biraz da iş konuşalım: sana buraya beni aradıklarını, izlediklerini s‚ylemeye gelmiştim..." Sonya korkuyla: "Ah!" diye haykırdı, "Ne oldu? Az ‚nce k•reğe gitmemi istiyordun, şimdiyse korkuyorsun? Ne var ki, onlara yakamı kaptırmayacağım! Daha savaşacağım onlarla. Hi…bir şey yapamayacaklar bana. Ellerinde doğru d•r•st hi…bir delil yok. D•n …ok b•y•k bir tehlike atlattım, her şey bitti sanıyordum. Bug•n işler d•zeldi. Ellerindeki b•t•n deliller iki başlı, yani onların b•t•n su…lamalarını, kendimi savunabileceğim kanıtlar haline …evirebilirim. ˆevireceğim de... ˆ•nk• artık her şeyi ‚ğrenmiş bulunuyorum. Ama herhalde beni i…eri alacaklardır. Aslında bir olay olmasaydı, belki bug•n de i…eri alırlardı... hŠlŠ da alabilirler ya... Ama bunun ‚nemi yok, Sonya: biraz yatarım, sonra sah verirler... ˆ•nk• ellerinde doğru d•r•st hi…bir delil yok ve olmayacak da... sana s‚z veriyorum. Ellerindeki deliller beni hapse atmalarına yetmez.. Eh, artık yeter... B•t•n bunları bilesin istedim... Annemle kız kardeşime gelince, kendilerini korkutmadan fikirlerini değiştirmeye …alışacağım... Kız kardeşim sanırım artık g•ven altında... dolayısıyla annem de... İşte b‚yle. Sen de dikkatli ol. Hapse girdiğim zaman gelip beni g‚receksin değil mi?.." "Ah, tabii, tabii"


Fırtınanın ıssız bir kıyıya fırlatıp attığı iki insan gibi, ezik, bitkin, •zg•n, ‚ylece yanyana oturuyorlardı. Raskolnikov, Sonya'ya bakıyor ve gen… kızın kendisini ne kadar …ok sevdiğini hissediyordu; ama tuhaf şey, b‚ylesine …ok sevilmek, ona birden acı vermişti. Ger…ekten de …ok tuhaf, korkun… bir duyguydu bu! Kendisi i…in son umut, son …ıkış yolu olduğunu d•ş•nerek gelmişti Soııya'ya; acılarının hi… değilse birazını burada bırakacağını d•ş•nm•şt•, ama gen… kızın b•t•n kalbini kendisine verdiğini anladığı su anda, kendini birden, eskisinden …ok, ama …ok daha mutsuz hissetmişti. "Sonya, hapise girdiğim zaman gelip beni g‚rmesen daha iyi olur." 507 Sonya cevap vermedi, ağlıyordu. B‚ylece birka… dakika ge…ti. Sonra, birden aklına gelmiş gibi: "‰zerinde ha… var mı?" diye sordu Sonya. Raskolnikov ‚nce soruyu anlamadı. "Yok değil mi? Al bunu, servi ağacından yapılmıştır. Bende bir tane daha var, bakırdan, Lizaveta vermişti... Lizaveta ile ha…larımızı değişmiştik, o bana kendi ha…ını vermişti, ben de ona boynumdaki kutsal tasviri vermiştim. Ben şimdi Lizaveta'nın verdiğini taşıyacağım, bunu da sen tak. Al, benimdir! "Yalvarırcasına tekrarladı: "Al benimdir! Değil mi ki birlikte acı …ekeceğiz, b•t•n acılara birlikte katlanacağız..." "Ver!" Raskolnikov, onu •zmek istememişti. Ama hemen sonra, ha…ı almak i…in uzattığı elini geri …ekti, bir yandan da onu yatıştırmak i…in: "Şimdi değil Sonya" dedi, "sonra ver, daha •iyi..." Sonya onu heyecanla doğrulayarak: "Evet, evet, sonra daha iyi!" dedi. "Acı …ekmeye gidersen takarsın. Bana gelirsin, ben sana kendi elimle takarım, sonra da dua eder, yola …ıkarız." Bu sırada oda kapısı •… kez vuruldu. "Sonya Semyonovna, girebilir miyim?" ˆok iyi bildikleri, nazik bir sesti bu. Sonya, korkuyla kapıya atıldı. Lebezyatnikov'un sarışın y•z• g‚r•nd• kapıda. Lebezyatnikov'un telaşlı bir hali vardı. "Sizi g‚rmeye geldim, Sonya Semyonovna" dedi. Sonra birden Raskolnikov'a d‚nd•: "Bağışlayın, sizi de burada bulacağımı d•ş•nm•şt•m... yani hi…bir şey d•ş•nmemiştim... ‚zellikle d•ş•nd•ğ•m..." Birden Raskolnikov'u bıraktı, Sonya'ya d‚nd•, kısaca: "Katerina İvanovna …ıldırdı" dedi. Sonya bir …ığlık attı. "Yani, en azından ‚yle g‚r•n•yor. Doğrusu... biz ne yapacağımızı şaşırdık! Durum bu! Gittiği yerden sanırım kendisini 508 kovmuşlar... belki de... d‚vm•şler... Hi… değilse ‚yle g‚r•n•yor... Semyon Zahari…'in Šmirine gitmiş, yokmuş adam evinde, kendisi gibi bir generalle yemekteymiş... D•ş•nebiliyor musunuz, tutup oraya, yemek yedikleri yere gitmiş, Semyon Zaha-ri…'in Šmirini …ağırmalarını istemiş, ille g‚receğim diye tutturmuş, sanırım sonunda adamı sofradan kaldırmış... İşin nasıl sonu…landığını kestirebilirsiniz... Kendisini kovmuşlar.. Katerina İvanovna ise kendisinin adama s‚vd•ğ•n•, hatta eline ge…en bir şeyi •zerine fırlattığını s‚yl•yor. Doğrusu, yapmış da olabilir... Kendisini tutuklamamış olmaları şaşılacak şey..! Herkese bunu anlatıyor şimdi... Amaliya İvanovna'ya da anlatıyor... Yalnız ‚yle bağırıyor, ‚yle d‚v•n•yor ki, ne dediği hi… anlaşılmıyor... ‘h, evet: dediğine g‚re, madem artık herkes kendisini terketmiş, o da …ocuklarını alıp sokağa …ıkacakmış. Kendisi laterna …alacak, …ocuklar da şarkı s‚yleyip dansedeceklermiş. Kendisi de danse-decek, para toplayacakmış... Herg•n generalin penceresi altına gidecekmiş; 'Soylu memur …ocuklarının sokaklarda nasıl dilendiklerini herkes g‚rs•n'm•ş..! B‚yle s‚yl•yor... Durmadan …ocukları d‚v•yor, onlar da ağlaşıp duruyorlar. Lyonya'ya "Huto-rok"u s‚ylemeyi, oğlanla Polina Mihaylovna'ya da dansetmeyi ‚ğretiyor...


Elbiselerini yırtıyor, akt…rlerin giydiklerine benzer birtakım şapkalar yapıyor onlara... Kendisi de eline bir leğence alıp mƒzik aletiymiş gibi „almak istiyor... Hi„bir şey dinlediği yok... Dƒşƒnebiliyor musunuz durumunu? Bu kadarı da olmaz artık!" Lebezyatnikov belki daha anlatacaktı, ama onu soluğu kesilerek dinleyen Sonya mantosuyla şapkasına kaptığı gibi fırladı; hem koşuyor, hem giyiniyordu. Raskolnikov da onun ardından „ıktı. Lebezyatnikov da Raskolnikov'u izledi. Sokağa „ıktıklarında, Lebezyatnikov: "Yƒzdeyƒz aklını ka„ırdı" dedi. "Ben Sonya Semyonovna'yı ƒrkƒtmemek i„in "sanırım" dedim ama oynattığına hi„ kuşkum yok. Dediklerine g…re verem hastalığında beyinde birtakım tƒm…rler „ıkıyormuş... Ne yazık ki bu tıp işlerinden hi„ anlamam. Kendisini kandırmaya „alıştım, ama bir şey dinlemiyor ki..." "Tƒm…rlerden s…zettiniz mi kendisine?" 509 "Yani …zel olarak tƒm…rlerden değil de... Hem zaten s…ylesem de bir şey anlamazdı... Benim demek istediğim şu: bence bir insana ağlaması i„in ortada bir neden bulunmadığı a„ık„a anlatılır ve bu durum kendisine mantık yoluyla kanıtlanırsa, artık ağlamaz... ˆyle değil mi?" "O zaman yaşamak „ok kolay olurdu." "İzin verin, izin verin: Katerina İvanovna'nın bunu anlaması, hi„ kuşkusuz epey gƒ„... Ama bilmem biliyor musunuz, Paris'te delilerin yalnızca mantıken inandırmaya dayanılarak iyileştirilmeleri olasılığını araştıran ciddi birtakım deneyler yapılıyormuş..? Bu yakınlarda …len bir profes…r de, -ki ger„ek bir bilgin-miş kendisib…yle bir y…ntemle iyileştirmenin mƒmkƒn olduğunu dƒşƒnƒyormuş. Bu profes…rƒn dƒşƒncesinin …zƒ su: delilerin bƒnyelerinde ciddi herhangi bir bozukluk yoktur; delilik, deyim yerindeyse eğer, mantık bozukluğu, yargılama bozukluğudur; eşyaya doğru bakamamadır. Profes…r, aşamalı olarak, hastasını yalanlamakla başlamış işe ve dƒşƒnebiliyor musunuz, s…ylediklerine g…re bundan sonu„ da almış! Ama bu tedavi sırasında duşlardan da yararlandığına g…re, tabii y…ntemi biraz kuşkuyla karşılanıyor... En azından b…yle olduğu sanılıyor..." Raskolnikov ne zamandır onu dinlemiyordu. Tam evinin …nƒne gelince, başıyla Lebezyatnikov'ƒ selamladı ve apartmana girdi. Lebezyatnikov ancak o zaman kendine geldi, „evresine bakındı ve koşarcasına yoluna devam etti. Raskolnikov odasına girip odanın tam ortasında ayakta durdu. 'Ne diye gelmişti ki buraya?' Yer yer yırtılmış, sararmış duvar k‰ğıtlarına, heryeri kaplayan tozlara, yatağına bir g…zattı... Avludan sƒrekli bir gƒrƒltƒ geliyordu: sanki birisi „ivi „akıyordu... Pencereye yaklaştı, parmak u„larında yƒkselerek bƒyƒk bir dikkatle ve uzun uzun avluya baktı. Ama avlu boştu ve „ivi „akan biri de g…rƒnmƒyordu... Sol yanda a„ık birka„ pencere vardı, pencere kenarlarındaki saksılarda boyunları bƒkƒk birtakım ıtır „i„ekleri se„iliyordu. Pencerelerin gerisine „amaşır asılmıştı... Ezbere bildiği şeylerdi bƒtƒn bunlar. D…nƒp yatağına oturdu. Kendini hi„bir zaman b…ylesine yalnız duymamıştı! Sonya'dan belki de ger„ekten nefret ettiğini bir kez daha dƒşƒndƒ: …zellikle de şu anda, onu b…ylesine mutsuz ettiği bir sırada... 'Neden g…zyaşı dilenmeye gitmişti ona? İlle de kızcağızın hayatını zehirlemesi mi gerekti? Ah, bu ne al„aklıktı!' Birden kesin bir kararla: "Hayır" diye s…ylendi, "tek başıma kalacağım... ve o beni hapishaneye g…rmeye falan da gelmeyecek!" Beş dakika kadar sonra başını kaldırdı ve tuhaf tuhaf gƒlƒmsedi. Aklına bir şey gelmişti. 'Belki de ger„ekten en iyisi kƒreğe gitmek...' diye dƒşƒndƒ. Kafasında belirsiz, bulanık dƒşƒnceler, odasında ne kadar oturdu, hatırlamıyordu. Birden kapı a„ıldı, Avdotya Romanov-na girdi i„eri. Az …nce kendisinin de Sonya'ya yaptığı gibi, …nce eşikte durdu, bir sƒre onu sƒzdƒ, sonra ilerledi, onun tam karşısındaki iskemleye, dƒnkƒ yerine oturdu. Raskolnikov hi„bir şey s…ylemeden, hi„bir şey dƒşƒnmeden izliyordu onu.


"Kızma, kardeşim" dedi D•nya, "yalnızca bir dakika i…in uğradım..." Y•z•n•n d•ş•nceli, ama sert olmayan bir anlatımı vardı. Bakışları a…ık, sakindi. Raskolnikov onu buraya getiren şeyin, yalnızca kendisine duyduğu sevgi olduğunu g‚r•yordu. "Kardeşim, ben artık her şeyi, her şeyi biliyorum. Dmitriy Prokofi… bana her şeyi anlattı ve a…ıkladı. Aptalca ve iğren… bir kuşkuyla seni izliyorlar, sana acı …ektiriy‚rlarmış... Dmitriy Prokovi… bana hi…bir tehlike bulunmadığını ve senin boşyere •z•lmekte olduğunu s‚yledi. Ama ben ‚yle d•ş•nm•yorum ve bu durumun seni nasıl ‚fkelendirdiğini, bu ‚fkenin sende nasıl ‚m•r boyu s•recek bir iz bırakabileceğini …ok iyi anlıyorum. Korktuğum da bu. Bizi terkettiğin i…in seni kınamıyorum, kınamaya cesaret de edemem. Daha ‚nce sana serzenişte bulunduğum i…in de beni bağışla. Eğer benim de başıma b‚yle b•y•k bir felaket gelmiş olsaydı/ben de herkesten ka…ardım. Anneme bu konuda hi…bir şey s‚ylemeyeceğim, ama durmadan senden s‚-zedeceğim ve senin adına, kendisine yakında bizi g‚rmeye geleceğini s‚yleyeceğim. Onun i…in •z•lme, ben onu avuturum... Ama sen de onu •zme, hi… değilse bir kez bizi ziyaret et: onun bir anne olduğunu unutma! Buraya sana yalnızca bir tek şey s‚ylel 510 511 mek i…in gelmiştim (D•nya kalkmaya davrandı): herhangi bir şekilde bana ihtiyacın olursa, yarlığım sana gerekirse, bana seslen, yeter. Hoş…akal!" Sert…e d‚nd• ve kapıya doğru y•r•d•. "D•nya!" diye seslendi Raskolnikov ve yerinden kalkıp onun yanına gitti. "Şu Razumihin, Dimitriy Prokofi…, …ok iyi bir insan..." D•nya hafif…e kızardı. Biraz bekledikten sonra: "Evet?" dedi. "H•nerli, …alışkan, d•r•st, kuvvetle sevebilen bir insan... Elveda, D•nya." Dunya'nın y•z•ne bir ateş …‚kt•, sonra birden telaşlanarak: "Ne oluyor kardeşim?" dedi. "Yoksa birbirimizden sonsuzca-sına mı ayrılıyoruz? Ne diye b‚yle... vasiyette bulunur gibi konuşuyorsun benimle?" "Farketmez... elveda..." Raskolnikov arkasını d‚nd•, pencereye doğru y•r•d•. D•nya durdu, ona kaygılı g‚zlerle baktı, sonra perişan bir durumda …ıkıp gitti. Hayır, soğuk değildi kız kardeşine karşı. Hatta bir an (tam D•nya giderken) onu sımsıkı kucaklamak, onunla vedalaşmak, hatta ona s‚ylemek isteğine kapılmıştı; gel g‚r ki elini bile uza-tamamıştı: "Eğer kendisini kucaklayıp ‚pseydim, daha sonra belki t•yleri •rperir, ‚p•c•ğ•n• …aldığımı s‚ylerdi!" Birka… dakika sonra, 'D•nya buna dayanabilir mi, dayanamaz mı?' diye d•ş•nd•. 'Hayır dayanamaz! B‚yleleri hi…bir zaman dayanamaz!' Sonra Sonya'yı d•ş•nd•. Pencereden, serin bir esinti geliyordu. Avlunun aydınlığı gitgide canlılığını kaybediyordu. Birden şapkasını aldığı gibi sokağa fırladı. Kendi hastalığıyla hi… ilgilenmiyordu, aslında ilgilenmek istediği de yoktu. Ama, yaşadığı ardarda •z•nt•ler, i…inde bulunduğu dehşet dolu ruh hali, hi…bir iz bırakmadan ge…ip gidemezdi. Ger…ek bir humma n‚betiyle yatağa serilip kalmıyorsa eğer, bu herhalde i…inde bulunduğu bitmez t•kenmez telaş ve kaygılar nedeniyle idi, bedenini ve bilincini ayakta tutan bunlardı. Ama yapay ve ge…ici bir ayakta kalıştı bu. Ama…sızca dolaşıyordu. G•neş batmıştı. Şu son sıralar tuhaf bir h•z•n duymaya başlamıştı. Bu ‚yle acı veren, yakan bir h•z•n değildi. Ama bir s•reklilik, sonsuzluk, umarsızlıkla dolu yıllar, "bir metrelik alan"ın sonsuzluğu duyuluyordu bu soğuk, bu ‚lg•nleşmiş h•z•nde. Bunu, ‚zellikle de akşam saatlerinde daha acı verici bir bi…imde duyuyordu.


"Gel de bir g•neş batısından kaynaklanıveren bu aptalca, bu t•m•yle fiziksel rahatsızlıklarla, aptalca bir şey yapmaktan kendini koru!" diye s‚ylendi. Birilerinin adını seslendiğini duydu. ˆevresine bakındı, Le-bezyatnikov koşup geliyordu kendisine doğru. "Ben de sizden geliyordum, sizi arıyorum. D•ş•nebiliyor musunuz, dediğini yaptı, …ocukları da alıp …ıktı! Sonya Semyo-novna'yla birlikte g•… bela bulabildik onları. Kendisi bir tavaya vuruyor, …ocukları da dansetmeye zorluyor. ˆocuklar ağlıyorlar. Kavşaklarda, d•kkŠnların ‚n•nde duruyorlar... Ardları sıra da bir s•r• dangalak koşturup duruyor. Hemen gidelim." "Ya Sonya?" diye sordu, sesinde m•thiş bir endişe titreşimi vardı. "ˆıldırmış gibi sanki... Yani Sonya SemyOnovna değil …ıldıran. Katerina İvanovna, ama Sonya Semyonovna da …ıldırmış gibi. Katerina İvanovna ise t•mden, …ıldırmış sanki. Ne diyorum size: aklını t•mden oynatmış..! Şimdi yakalayıp karakola g‚t•r•rler hepsini. Bunun •zerlerinde nasıl bir etki yapacağını d•ş•nebiliyor musunuz?.. Şu anda X... k‚pr•s•n•n ordalar, Sonya Semyonovna'nın evine …ok yakın, hemen kanalın orda..." Kanalın hemen k‚pr•ye yakın bir yerinde, Sonya'nın evinden iki ev ‚tede ‚zellikle de k•…•k …ocukların oluşturduğu bir kalabalık vardı. Katerina İvanovna'nın kısık sesi tŠ k‚pr•n•n ordan duyuluyordu. Ger…ekten de, sokaktan gelip ge…enlerin ilgisini …ekecek, tuhaf bir g‚r•n•şleri vardı. ‰zerinde eski elbiseler, omuzunda su •nl• şalı, başında da bir yana yıkılmış, eski bir hasır şapka bulunan Katerina İvanovna ger…ekten de …ıldırmış 512 513 gibiydi. Yorgunluktan g•…l•kle soluk alıyordu. Veremin t•kettiği y•z• her zamankinden daha acı doluydu (veremliler genel olarak sokakta, g•neş ışığında, evde olduklarından …ok daha hasta, t•kenmiş g‚r•n•rler), ama heyecanı dinmek bilmiyor, her ge…en saniye biraz daha sinirleniyordu. ˆocukların •zerine atılıyor, bağırıyor, itekliyor, herkesin g‚z• ‚n•nde nasıl dansetmeleri, nasıl şarkı s‚ylemeleri gerektiğini ‚ğretiyor, bunun i…in ne gerekli olduğunu anlatıyor, onların anlayışsızlığından umutsuzluğa kapılıyor, d‚vmeye başlıyordu... Sonra onları ‚ylece bırakıp kalabalığa d‚n•yor, •st• başı d•zg•nce birini g‚rd• m• doğruca ona atılıyor ve "soylu, hatta aristokrat bir ailenin …ocukları olan" şu gariplerin ne hallere d•ş•r•ld•ğ•n• anlatmaya koyuluyordu. Kalabalıktan biri g•lecek ya da laf atacak oldu mu, kavga etmeye hazır, hemen •zerine gidiyordu. Kalabalık arasında ger…ekten de g•lenler vardı, kimileriyse başlarını sallıyordu; ancak genel olarak herkes, yanında •rkm•ş, …ocukları ağlaşıp duran bu deli kadını ilgiyle izliyordu. Lebezyatnikov'un s‚z•n• ettiği tava ortalarda yoktu, ya da en azından Raskolnikov g‚rmemişti; ama Katerina İvanovna, Pole…ka'yı şarkı s‚ylemeye, ya da Lyonya ile Kolya'yı dansetmeye zorladığı zaman, tava yerine kuru avu…larını birbirine vurarak tempo tutuyordu. Bu arada şarkıya kendisi de eşlik etmek istiyor, ama daha ikinci notada m•thiş bir ‚ks•r•kle sesi kesiliyor, umutsuzluğa kapılıyor, ‚ks•r•ğ•ne lanetler savuruyor, hatta ağlamaya başlıyordu. En …ok da Kolya ile Lyonya'nın korkudan ağlamaları onu ‚fkelendiriyordu. ˆocukları ger…ekten de sokak şarkıcılarının kılığına sokmaya …alışmıştı. Oğlana kırmızı ve beyaz bezlerden bir sarık sararak, s‚z•mona T•rk'e benzetmişti, Lyonya i…in uygun kost•m bulamamış, basına y•nden bir başlık (daha doğrusu rahmetli Semyon Zahari…'in gecelik k•lahını) ge…irmişti; k•lahın ucuna da, Katerina İvanovna'nın ninesine ait olan ve bug•ne dek bir aile yadigarı olarak sandıkta saklanan beyaz bir tavus t•y• takılmıştı. Pole…ka'nın •zerinde herzamanki entarisi vardı; annesini •rkek, şaşkın bakışlarla izliyor, …ıldırmış olduğunu anladığı i…in g‚zyaşlarını ondan gizlemeye …alışarak, arada bir •rkek bakışlarını …evrede gezdiriyordu. Sokaktan ve kalabalıktan son 514 derece korkmuşa benziyordu. Sonya'ya gelince, Katerina İva-novna'nın bir an bile ardından ayrılmıyor, g‚zyaşları i…inde eve d‚nmesi i…in yalvarıyordu. Ama Katerina İvanovna onu dinlemiyordu bile. Boğulurcasına ‚ks•rerek:


"Yeter Sonya, kes artık!" diye bağırıyordu. "ˆocuk gibisin, ne istediğini kendin de bilmiyorsun! O sarhoş Alman karının evine d‚nmem diye ka… kez s‚yledim sana! †mr• boyunca d•r•st-İ•kle, bağlılıkla hizmet etmiş, hatta, bir bakıma g‚revi başında ‚lm•ş (kaşla g‚z arasında uydurduğu bu hikayeye kendisi hemen inanmıştı) soylu bir babanın …ocukları nasıl dileniyor, varsın b•t•n Petersburg g‚rs•n! Sen de amma safsın, Sonya! Ne kalmış ki artık, s‚ylesene! Yeter artık bizim y•z•m•zden …ektiğin! Sana daha fazla y•k olmak istemiyorum!" Birden Raskolnikov'u g‚rd• ve ona doğru atıldı. "Ah, Rodion Romanovi…, siz misiniz! Şu k•…•k budalaya, bundan daha akıllıca bir şey yapamayacağımızı l•tfen siz anlatır mısınız? Laternacılar bile para kazanıyor; bizi hemen farkederler ve dilenciliğe kadar d•şm•ş soylu bir ailenin yetimleri olduğumuzu ‚ğrenirler... O general bozuntusuna gelince, g‚receksiniz, yerinden olacak! Herg•n onun penceresi altına gideceğiz, ˆar hazretleri oradan ge…erken ‚n•nde diz …‚k•p yetimlerimi g‚stereceğim ve "Koru bizi babamız!" diyeceğim. Yetim babasıdır o, acıması boldur, bizi koruyacaktır, g‚receksiniz! O general bozuntusuna gelince... Lyonya! tenez-vous droite!* Sen, Kolya, yine dansedeceksin! Şuna bak, yine ağlıyor! Ne var ağlayacak! Neden korkuyorsun, aptal! Hey, Tanrım! Bunlarla ne yapacağım, ben, Rodion Romanovi…? O kadar kafasızlar ki!.. Ne yapılır bunlarla!.." Kendisi de ağladı ağlayacak bir halde olmasına karşılık (ama bu, aralıksız konuşmasına engel olmuyordu) ağlayan …ocuklarını Raskolnikov'a g‚steriyordu. Raskolnikov onu evine d‚nmesi i…in kandırmaya …alıştı, hatta ‚zsaygısını etkilemek i…in, soylu kızlar i…in a…ılacak bir pansiyonun y‚neticisi olmaya hazırlanan bir bayanın, laternacılar gibi sokaklarda dolaşmasının hi… yakışık almadığını s‚yledi. (Aslında da Fransızca): Dik dur! (ˆev.) 515 "Pansiyon mu, hah-hah-ha! Davulun sesi uzaktan hoştur!" Kahkahası, bir ‚ks•r•k n‚betiyle kesilmişti. "Hayır, Rodion Ro manovi…, ge…ti o hayaller! Herkes bizi terkettik. O general bozuntusuna gelince... Biliyor musunuz, Rodion Romanovi…, o herifin suratına bir hokka fırlattım ben: orada, uşaklar odasında, tam da masanın •zerindeydi hokka... onu ziyarete gelenlerin imzaladıkları kağıdın, yanındaydı... Ben de imzaladım o kŠğıdı... Hokkayı fırlattım ve ka…tım... Ah, al…aklar, al…aklar!: Ama t•k•rm•ş•m hepsine! Artık bunlara kendim bakacağım, kimsenin ‚n•nde eğilmeyeceğim!" Başıyla Sonya'yı g‚sterdi: "Yeter, bu kızcağıza …ektirdiğimiz! Pole…ka, ka… para oldu, g‚ster bakayım? Ne? Yalnızca iki kapik mi! Ah, iğren… yaratıklar! Beşi para vermiyorlar, yalnız ardımızdan koşup dillerini …ıkarıyorlar!" Kalabalıktan birini g‚sterdi. "Ya şu aptal niye g•l•yor! Hep Kolya'nın kafasızlığı y•z•nden bunlar! Sana ne oluyor, Pole…ka? Fransızca konuş benimle, parlez-moi fran…ais. Ama sana ‚ğretmiştim, birka… c•mle biliyordun hani..! Yoksa sizin soylu bir ailenin iyi eğitim g‚rm•ş …ocukları olduğunuz, ‚teki lŠternacılara benzemediğiniz nerden anlaşılacak? Kukla oynatıp şarlatanlık etmiyoruz biz sokaklarda, soylu romanslar s‚yl•yoruz... Ah, evet! Ne s‚ylesek acaba?.. Durmadan s‚z•m• kesiyorsunuz... oysa bız...Biliyor musunuz, Rodion Romanovi…, s‚yleyeceğimiz şarkıyı se…mek i…in durmuştuk biz burada... †yle bir şarkı olmalı ki bu, Kolya da dansla eşlik edebilsin bize... ˆok hazırlıksız: durumdayız..: Doğru d•r•st prova edebilmemiz i…in, ‚nce aramızda anlaşmamız gerek... Sonra da y•ksek sosyetenin bulunduğu Nevskiy bulvarına gideceğiz, orada hemen farkederler bizi.... Lyonya "Hutorok"u biliyor... Ama bunu herkes s‚yl•yor, herkesin ağzında varsa yoksa "Hu-torok"!.. Biz …ok daha soylu bir şeyler s‚ylemeliyiz... Sen bir şey bulabildin mi, Polya? Hi… olmazsa, sen annene yardım et! Bellek... bellek diye birşey kalmadı ki bende! Yoksa hemen hatırlardım! "Kılıcına dayaman s•vari"*yi mi okusak acaba? Ah, Fransızca "C'ng sous"u s‚yleyelim! Bunu size ‚ğretmiştim, ‚ğretK.N. Bolyu…kov'un "Aynılık" adlı şiiri •st•ne bestelenmiş bir romans. 516


mistim! En ‚nemlisi de, bu şarkı Fransızca olduğu i…in sizin soylu …ocukları olduğunuzu hemen anlarlar... ˆok daha dokunaklı olur b‚ylesi! Hatta "Malborough s'en va-t-en gııerre"i s‚ylesek de olur... Bu, tam bir …ocuk şarkısı ve b•t•n aristokrat evlerinde …ocuklara ninni olarak s‚ylenir. Malborough s 'en va-t-en guerre, Ne saıt guand reviendra... "* Şarkıyı okumaya başlamışken kesti." Hayır, hayır, "Cing so-us" daha iyi! Hadi bakalım, Kolya, eller belde, …abuk, sen de Lyonya, ters tarafa d‚n, biz de Pole…ka'yla size eşlik edip el …ırpacağız!" Cing sous, dng soııs, Pour monter n‚tre menage...** Boğulurcasına ‚ks•rmeye başlayarak şarkıyı kesti "Entarini d•zelt, Pole…ka, omuzların kaymış", hem ‚ks•r•yor, hem Pol-ya'yı uyarıyordu. "Sizin artık davranışlarınıza, •st•n•ze başınıza ‚zellikle dikkat etmeniz gerek ki, soylu bir aileden olduğunuz anlaşılsın. Ben o zaman g‚ğ•s kısmını bol tutmak ve iki par…alı bi…mek istemiştim, ama sen, Sonya, 'kısa olsun, kısa olsun' diye tutturmuştun... g‚r•yor musun şimdi şu durumu, …ocuğun •zerinde nasıl …irkin duruyor entarisi?. Ah, yine mi ağlıyorsunuz siz! Ne oluyorsumız, aptal şeyler! Evet, Kolya, başla hemen, …abuk, …abuk... Ah, ne …ekilmez bir …ocuk bu!.." Cing sous, cing sous... "Yine mi asker! Evet, ne istiyorsun ahbap?" Ger…ekten de bir polis kalabalığı yararak ilerliyordu. Ama tam bu sırada, •zerinde bir kaput bulunan, resmi elbiseli, elli * Malburg savaşa gider, Bilinmez ne zaman d‚ner... ** Beş mangır, beş mangır Evinizi d•zene koymak i…in... 517 yaslarında, y•ksek r•tbeli bir memur olduğu anlaşılan (adamın boynunda bir nişan vardı ve bu, Katerina İvanovna'nın …ok hoşuna gitmiş, polisi ise etkilemişti) bir bay onlara yaklaştı ve hi…bir şey s‚ylemeden Katerina İvanovna'ya •… rublelik bir banknot uzattı. Adamın y•z•nde i…ten bir acıma duygusu vardı. Katerina İvanovna parayı aldı, kibar, hatta fazla t‚rensel bir reveransla adamı selamladı ve gururlu bir tavırla: "ˆok teşekk•r ederim, iyiliksever beyefendi," dedi." Bizi bu duruma d•ş•ren nedenler... Pole…ka, al şu parayı... Felekate uğramış soylu bir kadına yardım etmeye hazır, y•ce g‚n•ll•, soylu insanlar hŠlŠ var, g‚r•yorsunuz... L•tufkar beyefendi, bu g‚rd•ğ•n•z yetimler soylu, hatta denebilir ki, aristokrat bir aileden geliyorlar... O general bozuntusuna gelince, yemek masasına kurulmuş, bıldırcın ziftleniyordu. Kendisini rahatsız ediyorum diye ter ter tepindi olduğu yerde... 'Ekselenasları, dedim kendisine, …ok yakından tanıdığınız rahmetli Semyon Zahari…'in yetimlerini koruyun... ˆ•nk•, dedim, tam rahmetliyi toprağa verdiğimiz g•n, ‚z kızına al…akların al…ağı bir adam hakarette bulundu...' Yine deminki asker! "Ne diye sokulup duruyor yanımıza? "Memura seslendi:" Koruyun bizi ondan! Az ‚nce Meş-…anskaya'daydık, yine bunun gibi biri y•z•nden buraya ka…tık... Ne alıp veremediğin var bizimle, ahmak!" "ˆ•nk• sokaklarda yasaklanmıştır! L•tfen uygunsuzluk etmeyin!" "Uygunsuz sensin! Tut ki, laternayla dolaşıyorum, seni ilgilendirir mi bu?" "Laternayla dolaşmak i…in izin kŠğıdı gerek, sizse bunu kendiliğinizden yapıyorsunuz, b‚ylece de halkın toplanmasına sebep oluyorsunuz! Nerede oturuyorsunuz?" "Ne izin kŠğıdı!" diye bağırdı Katerina İvanovna "Kocamı daha bug•n toprağa verdim; Ne izin kağıdı!" Y•ksek r•tbeli memur: "Hanımefendi, hanımefendi," diye s‚ze başlayacak oldu, "sakin olun, buyrun gidelim, ben sizi g‚t•r•r•m... Burada, sokak ortasında hi… yakışık almıyor... Siz rahatsızsınız..." Katerina İvanovna: 518


"İyiliksever beyefendi, iyiliksever beyefendi, siz hi…bir şey bilmiyorsunuz!" diye bağırdı. "Nevskiy bulvarına gideceğiz biz....Sonya, Sonya! Nereye kayboldu bu kız? Ah, o da ağlıyor! Ne oluyor hepinize b‚yle kuzum!.." Birden korkuyla bağırdı. "Kolya, Lyonya, nereye gidiyorsunuz? Ah, aptallar! Kolya! Lyonya! Nereye gidiyor bunlar b‚yle!.." Sokaktaki kalabalıktan, annelerinin …ılgınca davranışlarından ve son olarak da kendilerini tutup biryerlere g‚t•rmek isteyen polisten m•thiş korkan Kolya ile Lyonya, sanki anlaşmışlar gibi elele tutuşup ka…maya başlamışlardı. Zavallı Katerina İvanovna da ağlaya inleye onların ardından koşmaya başladı. Soluğu tıkanarak ve g‚zyaşları i…inde koşuyordu: …ok acıklı bir g‚r•n•şt• bu. Sonya ile Pole…ka da onun ardından koşmaya başlamışlardı. "Yakala, getir onları, Sonya!.. Ah, aptal, değerbilmez …ocuklar!.. Polya! Tut onları!.. Ben sizin i…in bu kadar..." 1 S‚z•n• tamamlayamadı, koşarken ayağı takıldı ve d•şt•. "Aman, Tanrım! Yaralandı, kan i…inde kaldı!" diye bağırdı Sonya ve onun •zerine eğildi. Herkes koşuştu. Raskolnikov'la Lebezyatnikov ilk koşup gelenler arasındaydı; y•ksek r•tbeli memur da gelmişti, onun ardından da polis geliyordu: işin kendisini epey yoracak bir hal almaya başladığını sezerek, "Hey Yarabbim!" gibilerinden elini sallıyor, bir yandan da: "Dağılın! Dağılın bakalım!" diyerek zavallı kadının başına biriken kalabalığı dağıtmaya …alışıyordu. Kalabalıktan birisi: "†l•yor!" diye bağırdı. "Delirmiş!" dedi bir başkası. Kadının biri ha… …ıkardı: "Tanrım, sen bizi koru! Ka…an k•…•kleri yakaladılar mı bari? Hah işte, ablaları tutmuş, getiriyor... Ah sizi k•…•k şeytanlar!.." Ama Katerina İvanovna'ya dikkatle bakınca, b•t•n kaldırımı kaplayan kanın, Sonya'nın sandığı gibi d•ş•p de yaralanmasından değil, ağzından boşandığını anladılar. Raskolnikov'la Lebezyatnikov' a d‚nen memur: 519 "Ben bunu bilirim, g‚rd•m," diye mırıldandı. "Verem bu. Kan iste b‚yle birdenbire boşanır ve boğar. Ge…enlerde bir yakınımın basına geldi, g‚zlerimle g‚rd•m, nerdeyse birbu…uk bardak kan boşandı ağzından... Ne yapsak acaba, şimdi ‚lecek..?" "Şuraya, şuraya, benim evime g‚t•relim!" diye yalvardı Sonya. "Hemen şuracıkta oturuyorum ben! Şurada, hemen iki ev ‚tede..." Kalabalık i…inde bir ona bir buna doğru koşuyor, yalvarıyordu: "N'olur …abuk! ˆabuk! Bir doktor …ağırın... Ah, Tanrım!.." Memurun …abasıyla işler yoluna kondu; hatta polis bile yardım etti hastanın taşınmasına. Zavallı kadını yarı ‚l• durumda g‚t•r•p Sonya'nın yatağına yatırdılar. Ağzından hŠlŠ kan geliyordu. Odaya Sonya'dan başka Raskolnikov, Lebezyatnikov, memur ve polis de gelmişti. Polis ilk iş olarak, ardları sıra tŠ buraya kadar gelen kalabalığı dağıtmaya koyulmuştu. Tirtir titreşen, ağlaşan …ocukları Pole…ka ellerinden tutup, i…eri sokmuştu. Kapernaumov'lar da gelmişlerdi: topal ve tek g‚z• k‚r bir adam olan Kapernaumov'a, fır…a gibi dimdik sa…larıyla favorileri iyice tuhaf bir g‚r•n•ş veriyordu; karısının s•rekli korkan bir hali vardı, ağızları yarı a…ık, y•zlerinde hep bir şaşkınlık anlatımı bulunan …ocukları, tahtadan yontulmuş gibiydi. B•t•n bu kalabalık i…inde birden Svidrigaylov da g‚r•nd•. Kalabalık i…inde onun da bulunduğunu hatırlayamayan Raskolnikov, şimdi ner-den …ıkıp geldiğini bir t•rl• akıl erdiremeyerek şaşkınlıkla baktı ona: Birileri doktordan ve papazdan s‚z etti. Memur, Raskolni-kov'a, doktor …ağırmanın gereksiz olduğunu fısıldamakla birlikte, yine de gidip bir doktor getirmelerini emretti. Kapermaumov'un kendisi koştu bu is i…in: Bu arada ağzından gelen kan bir s•re i…in duran Katerina İvanovna biraz kendine gelir gibi olmuştu. Titreyen ellerle alnındaki ter damlacıklarını silen Sonya'nın rengi u…muş y•z•ne


hastalıklı, ama dimdik, delip ge…en bakışlarla bakıyordu; sonra kendisini kaldırmalarını rica etti. İki yanından tutup kendisini yatağında oturttular. G•…l•kle konuşarak: 520 "ˆocuklar nerde?" diye sordu. "Sen mi getirdin onları, Polya? Ah, aptallar!.. Ne diye ka…tınız sanki... Ah!" Kurumuş dudaklarına hŠlŠ kan geliyordu. G‚zlerini odanın i…inde gezdirerek: "Demekburada yaşıyorsun, Sonya!" dedi. "Şimdiye kadar hi… gelmemiştim sana... Bug•ne kısmetmis..." Acıyla bakıyordu Sonya'ya: "İliğini, kanını emdik senin, Sonya... Polya... Lyonya... Kolya, buraya gelin... İşte... Sonya... hepsi sana emanet!.. Bana gelince... tamam artık, balo bitti!... Bırakın beni, hi… değilse rahat…a ‚lebileyim!" Başını yastığa koyarak kendisini yemden yatağına uzattılar. "Ne? Papaz mı? Hayır, gerekmez... Boşa para harcamayın... I Benim hi…bir g•nahım yok!.. Olsa da, Tanrı bağışlar... Kendisi de biliyor nasıl acı …ektiğimi!.. Bağışlamazsa, eh, onu da kendi bilir!.." İyiden iyiye sayıklamaya başlamıştı. Arada bir irkilerek …evresini s•z•yor, bir an herkesi tanıyacak gibi oluyor, ama hemen sonra bilin…, yerini sayıklamaya bırakıyordu. Hırıltıyla ve g•…l•kle soluk alıyordu, boğazında bir şey fıkırdıyor gibiydi. Her s‚zc•ğ•n sonunda durup soluklanarak: "Ekselansları!" dedim ona, diye bağırdı. "Bu Amaliya Lyud-vigovna... Ah, Lyonya, Kolya! Eller kal…aya! ˆabuk, daha …abuk Glissez-glissez! Pas de basgue!* Ayaklarını yere vur!.. Zarif, sevimli bir …ocuk olmalısın! Du hast Diamanten und Perlen... Devamı nasıldı? Ah, bir s‚yleyebilsem... Du hast diş sch‚nsten Aııgen, Madchen, was willst du mehr?** Dans fig•rleri. Alman ozanı Helne'ın dizeleri: Senin elmasların var, incilerin var Senin …ok g•zel g‚zlerin var, daha ne istiyorsun, 521 Hayır, b‚yle değildi! was willst du mehr, nasıl da uyduruyor aptal!.. Ah, evet, işte bir tane daha: †ğle sıcağında, bir koyağında Dağıstan'ın...* Ah, ne …ok severdim bu romansı, ne …ok. Pole…kaL Biliyor musun, babanla nişanlıyken... hep bunu s‚ylerdi rahmetli!.. Hey gidi g•nler!.. Ah bir s‚yleyebilsek bunu! Dur bakayım, nasıldı... G‚r•yor musun, unutmuşum... Hatırlatsanıza bir, nasıldı?" M•thiş bir heyecan i…indeydi ve kalkmak i…in b•y•k …aba harcıyordu. Sonunda hırıltılı, yırtılırcasına bir sesle okumaya başladı; korkun… bir sesti bu, her s‚zc•kte duraksıyor, s‚yledik…e y•z•ndeki korku anlatımı artıyordu: †ğle sıcağında!.. Bir koyağında!.. Dağıstan'ın!.. G‚ğs•nde bir kurşunla!.. Birden g‚zyaşlarına boğularak, insanın i…ini par…alayan hı…kırıklarla: "Ekselans!" diye haykırdı. "Koruyun şu yetimleri! Rahmetli Semyon Zahari…'le paylaştığınız tuz ekmek hatırına koruyun! Aristokratlık adına da diyebiliriz buna..." Birden kendine gelerek irkildi, herkesin y•z•ne tek tek ve korkuyla baktı, birden Sonya'yı tanıdı, onu burada, karşısında g‚rmekten şaşırmış gibi yumuşak, sevecen bir sesle: "Sonya, Sonya, Sonya!.. Sonya, canım, sen de burada mısın?" dedi. Kendisini tekrar kaldırdılar. Umutsuzluk ve ‚fke dolu bir sesle: "Yeter artık! Tamam! Elveda, talihsiz kız!.. Lagar beygiri …ok yordular!.. ˆatladı artık!" diye bağırdı ve başı yastığa d•şt•.


Yeniden kendini kaybetmişti, ama bu son kendinden ge…işi oldu ve uzun s•rmedi; beyaz denebilecek sarı, zayıf y•z• geriye doğru sarktı, ağzı a…ıldı, bacakları kasılarak uzadı, derin bir soluk aldı ve ‚ld•. Sonya fırlayıp yatağa atıldı, sımsıkı sarıldı ‚l•ye, başını kurumuş g‚ğs•ne dayadı ve ‚ylece kaldı. Polyacık da annesinin * Lermontov'un "D•ş" şiiri •st•ne bestelenmiş bir romans. 522 ayaklarına kapanmış, hı…kıra hı…kıra ‚p•yordu. Ne olup bittiğini hen•z kavrayamayan, ama korkun… bir şeylerin ge…mekte olduğunu anlayan Kolya ile Lyonya, karşılıklı olarak elleriyle birbirlerinin omuzlarından tutmuşlardı, derken g‚zlerini birbirinin g‚z•ne dikip ağızlarını a…arak aynı anda bağırmaya başladılar. İkisi de hŠlŠ g‚steri kılığındaydılar: birinin başında sarık, ‚tekinin başındaysa, ucunda tavus t•y• takılı k•lah vardı. Bu arada şu •nl• "diploma" yine nasıl ortaya …ıkmıştı? Yatağın •zerinde, Katerina İvanovna'nın hemen yanıbaşında duruyordu. Raskolnikov diplomaya bir g‚z attı, sonra pencereye doğru …ekildi. Lebezyatnikov yanına gelerek: "†ld•!" dedi. Svidrigaylov geldi yanlarına: "Rodion Romanovi…" dedi, "size bir iki şey s‚ylemek istiyo-|rum..." Lebezyatnikov hemen yerini ona bıraktı ve kibarca yanlarından uzaklaştı Svidrigaylov şaşıran Raskolnikov'u daha uzak…a bir k‚şeye …ekerek: "B•t•n bu telaşı, yani cenaze vesaire işlerini ben •zerime alıyorum" dedi. "Paraya bakan işler bunlar, bilirsiniz. †te yandan size, elimde bana gerekli olmayan bir para bulunduğundan s‚zetmiştim. Şu iki yavruyla Pole…ka'yı bir ‚ks•zler yurduna yerleştirip, her biri i…in de ergin yaşa geldiklerinde almaları koşuluyla bin beşer y•z ruble yatıracağım: Sonya Semyonovna'nın i…i rahat etsin!.: Ona, Semyonovna'ya gelince, i…inde bulunduğu burgu…tan …ekip …ıkaracağım onu da. İyi bir kıza benziyor kendisi, ‚yle değil mi? Siz de Avdotya Romanovna'ya l•tfen on bin rublesini bu yolda harcadığımı iletin..." Raskolnikov: "Hangi ama…larla yapıyorsunuz bu iyiliği?" diye sordu: Svidrigaylov g•l•msedi: "Amma kuşkulu adamsınız! Bu paralara gereksinim duymadığımı s‚ylemiştim size. Sonra, yalnızca insanca bir duyguyla yapıyor olamaz mıyım yani b‚yle bir şeyi?" Parmağıyla Katerina İvanovna'nın yattığı k‚şeyi g‚sterdi: "Herhangi bir tefeci kocakarı gibi bir "bit" değildi o... Lujin'in yaşayıp al…aklıklarına de523 vam etmesi mi, yoksa onun ‚lmesi mi daha iyi? Eğer ben b‚yle bir yardımda bulunmazsam, Pole…ka da o yolun yolcusu değil mi?.." Svidrigaylov bunları, bakışlarını Raskok•kov'dan ayırmadan, neşeli bir kurnazlıkla ve g‚z kırparak s‚ylemişti. Sonya'ya s‚ylediği s‚zleri, hem de tanı kendi deyimleriyle onun ağzından duyan Raskolnikov buz gibi oldu, sarardı. Hızla geri …ekilip yabanıl ışıklarla parlayan g‚zlerini Svidrigaylov'un •zerine dikti; soluğunu tutarak: "Ne ne nerden... biliyorsunuz siz bunları?" diye kekeledi. "Ben hemen şuracıkta su duvarın ‚tesinde, madam Resa-lich'in dairesinde oturuyorum. Surda Kapernaumov'lar, surda da benim eski ve sadık dostum madam Resslich oturur. Anlayacağınız, komşuyuz." "Siz ha?" "Evet ben, 'katıla katıla g•lmeye başladı Svidrigaylov', İnanın bana Rodion Romanovi…, siz benim …ok, ama …ok ilgimi …ekiyorsunuz. Hem ben size anlaşacağımızı s‚ylememiş miydim? İşte, bakın, anlaştık, Benim, kendisiyle uyum sağlanabilir, ge…inebilir bir adam olduğumu da g‚receksiniz. G‚receksiniz ki, benimle yaşanılabilirmiş de..." 524


Altıncı B‚l•m I Raskolnikov i…in tuhaf bir d‚nem başlamıştı: sanki yanını y‚resini bir sis sarmış ve onu kurtuluşu olmayan, ağır bir yalnızlığa g‚mm•şt•. ˆok sonraları, hayatının bu d‚nemini hatırladığında …ıkardığı sonu…, bilincinin bulanıklaşır gibi olduğu ve bu durumun aralıklarla son felaket anına kadar b‚ylece s•r•p gittiğiydi. O sıralar pek …ok şeyde, ‚rneğin bazı olayların tarihlerinde ve ne kadar s•rd•klerinde yanıldığından kesinlikle emindi. En azından, bazı olayları hatırladık…a ve hatırladıklarını anlamaya, a…ıklamaya …alıştık…a, kendisiyle ilgili …oğu şeyi bile, ancak başkalarının bilgisine başvurarak ‚ğrenebilmişti. †rneğin bir olayı bir başka olayla karıştırıyor, o bir başka olayı ise, yalnızca hayalinde var olan bambaşka bir olayın sonucu sayıyordu. Kimileyin kendini m•thiş acı veren, hastalıklı bir •z•nt•n•n i…inde buluyor, bu •z•nt• zaman zaman paniğe varan dayanılmaz bir korkuya d‚n•şebiliyordu. Bununla birlikte, kendini bu korkunun tam tersi bir duyumsamazlık i…inde duyduğu dakikaları, saatleri, hatta belki de g•nleri olduğunu da hatırlıyordu: ‚lmekte olan kimi insanlarda g‚r•len hastalıklı umursamazlığa, kayıtsızlığa benzer bir duyumsamazlıktı bu. Aslında son g•nlerde kendi durumunu a…ık…a g‚rmekten ka…ınıyordu; hemen a…ıklanması gereken …ok ‚nemli bazı olaylar onu ‚zellikle •z•yordu; oysa i…inde bulunduğu birtakım kaygılardan ka…ıp kur-tulabilse ‚yle sevinecekti ki... †zellikle de Svidrigaylov kaygılandırıyordu onu: hatta yalnızca onun •zerinde durduğu bile, s‚ylenebilirdi. Svidrigaylov'un, Katerina İvanovna'nın ‚ld•ğ• g•n Sonya'nın evinde s‚ylediği, anlamı kendisi i…in son derece a…ık ve bir o kadar da tehlikeli s‚zlerinden sonra, d•ş•ncelerinin olağan akışı alt•st olmuş gibiydi. Ancak bu yeni ger…ek kendisini bunca kaygılandırmasına rağmen o nedense bu işin i…y•z•n• ‚ğrenmekte hi… 525 acele etmiyordu. Bazen kendini kentin ıssız bir semtinde, acınası bir meyhanede d•ş•ncelere g‚m•lm•ş olarak tek başına bir masada oturur buluyor, buraya nasıl geldiğini bir t•rl• …ıkaramıyor, derken aklına birden Svidrigaylov geliyordu: b‚yle anlarda, hemen bu adamla oturup konuşması ve onunla ilgili sorunu k‚k•nden halletmesi gerektiğini, acı duyarak, ama apa…ık bir bi…imde anlıyordu. Hatta yine b‚yle kendini kentin dışında bulduğu bir g•n, Svidrigaylov'u beklediğini, onunla burada buluşmak i…in s‚zlestiğini sanmıştı. Bir başka g•n de, sabaha karşı, yerde, …alıların altında uyanmış, buraya nasıl geldiğini, nasıl yatıp uyuduğunu …ıkaramamıştı. Aslında, Katerina İvanov-na'nın ‚l•m• •zerinden ge…en şu iki •… g•n i…inde Svidrigay-lov'la iki kez karşılaşmıştı: ama…sızca ve bir iki dakikalığına uğradığı Sonya'nın evinde olmuştu bu karşılaşmalar. Ancak, zamanı gelinceye değin a…mamak •zere aralarında anlaşmışlarca-sıııa bu kısa karşılaşmalarda asıl konuya hi… değinmemişler, yalnızca hal hatır sormakla yetinmişlerdi. Raskolnikov'un son gidişinde, cenaze, bir tabutun i…inde olarak hŠlŠ odada duruyordu. Svidrigaylov dinsel t‚ren ve g‚m•lmeyle ilgili emirler veriyor, telaşla koşturup duruyordu. Sonya da …ok meşguld•. Svidrigaylov, Raskolnikov'a, Katerina İva-novna'nın …ocuklarının sorununu …‚z•mlediğini, buradaki kimi tanıdıkları aracılığıyla gerekli adamları bularak, …ocukları •stelik de …ok iyi bir yurda yerleştirdiğini, kendileri i…in ayırdığı paranın bu işte …ok yardımı olduğunu, …•nk• parası olan …ocukları bir yurda yerleştirmenin, yoksul …ocukları yerleştirmekten …ok kolay olduğunu anlattı. Sonya hakkında da bir şeyler s‚yledi; bir konuda g‚r•şmek ve kendisine danışmak i…in' bug•nlerde ona uğrayacağına s‚z verdi. Merdivenlerin basında, sahanlıkta konuşuyorlardı. Svidrigaylov, Raskolnikov'un g‚zlerinin tŠ i…ine bakarak bir s•re sustuktan sonra, birden sesini alcalttı: "Neyiniz var, Rodion Romanovic?" dedi. "Kendinizde değil gibisiniz? Evet, bakıyor, dinliyorsunuz, ama hi…bir şey anladığınız yok! Cesaretinizi toplayın! Oturup 'bir konuşsak sizinle... Ama o kadar …ok işim var ki... Hem kendi işlerim, hem başkala-rının.işleri..." Bir an durdu, sonra: "Ah, Rodion Romanovic!" de-


di. "Herkesin, her şeyden ‚nce havaya gereksinimi var azizim! Havaya, havaya, havaya!..." Svidrigaylov birden, merdivenlerden …ıkmakta olan papazla l zango…a yol vermek i…in kenara …ekildi. İki din adamı onun em- riyle, rahmetliye dua etmek i…in her g•n iki kez d•zenli olarak geliyordu. Papazla zango… ge…tikten sonra Svidrigaylov da mer- d‚venlerden inerek yoluna devam etti. Raskolnikov bir s•re du-rup d•ş•nd•kten sonra, papazla zango…un ardı sıra Sonya'nın j odasına girdi. Tam kapıda durdu. Duaya başlanmıştı: sakin, sessiz, h•z•nl• | bir havayla dua ediliyordu. †l•m bilinci, ‚l•m•n varlığı duy- • gusu, Raskolnikov i…in tŠ …ocukluğundan beri ağır, i…inde mistik bir korku uyandıran bir duyguydu. Hem ne zamandır herhangi bir Šyinde bulunmamıştı. ‰stelik burada başka bir şeyler vardı, korkun…, tedirgin edici bir şeyler... ˆocuklara baktı: hepsi tabu- tun ‚n•nde diz …‚km•şt•, Pole…ka ağlıyordu. Onların arkasında Sonya vardı: sessizce, •rkercesine ağlayarak dua ediyordu. 'Şu birka… g•nd•r ne y•z•me baktı, ne de bana bir şey s‚yledi' diye d•ş•nd• Raskolnikov. G•neş odayı iyice aydınlatıyordu, bu- hurdandan kıvrık kıvrık bir duman y•kseliyor, papaz 'ruhu şŠdolsun' diye dua ediyordu. Raskolnikov duanın sonuna kadar bekledi. Papaz i…erdekileri kutsayıp veda ederken, bir yandan da tuhaf bakışlarla …evresini s•z•yor gibiydi. Duadan sonra Ras- kolnikov Sonya'ya yaklaştı. Sonya hemen onun iki elini birden tutup, başını omuzuna yasladı. Bu dost…a yakınlık Raskolni-kov'u m•thiş şaşırttı, hatta tuhaf buldu, Sonya'nın bu davranışı-nı. Bu nasıl işti b‚yle. Sonya'da kendisine karşı en ufak bir nefret, tiksinti yoktu, elleri bile titremiyordu. Bir insanın kendini k•…•k g‚rmekte ulaşabileceği en son noktaydı bu artık. En azından Raskolnikov bunu b‚yle almıştı. Sonya hi…bir şey s‚ylemedi, Raskolnikov onun ellerini sıkıp, …ıktı. Dayanılmaz bir ağırlık duyuyordu i…inde. Eğer şu anda, ‚mr• boyunca da olsa yapa- yalnız kalabileceği bir yerlere gidebilmesi m•mk•n olsaydı, kendini mutlu sayacaktı. Ama bir sorun vardı bu noktada: şu son sıralar hemen hep yalnız olmasına rağmen, kendini bir t•rl• yalnız duyamamıştı. Kent dışına, kent dışındaki anayola kadar 526 527 …ıktığı olmuş, hatta bir seferinde tŠ koruluğa kadar gitmişti, ama gittiği yerler ıssızlaştık…a, o da birinin rahatsız edici varlığını daha yakından daha g•…l• duyuyordu: bu duygu onu korkutmamakla birlikte, canını sıkıyor, bunun •zerine hemen kente d‚n•p kalabalığa karışıyor, bir meyhaneye ya da birahaneye gidiyor, Tolku…iy, Sennaya gibi kalabalık yerlerde dolaşıyordu. Buralarda kendini daha rahat, hatta daha yalnız duyuyordu. Bir g•n, akşama doğru uğradığı bir meyhanede şarkı s‚yl•yorlardı: tam bir saat orada kalıp şarkı dinlemiş ve daha sonra hatırladığına g‚re de, bundan …ok hoslanmıştı. Ama sonunda yine aynı tedirginliği duymuştu; bir t•r vicdan azabıydı sanki bu. 'Oturmuş şarkı dinliyorum... Bu mu benim yapmam gereken şey!' diye d•ş•nm•şt•. Bununla birlikte, kendisini rahatsız eden tek şeyin bu olmadığını, hemen …‚z•mlenmesi gereken, anlamanın da, s‚zc•klerle anlatmanın da olanaksız olduğu asıl bir başka sorunu bulunduğunu farkediyordu. Her şey birbiri •zerine yumaklanmış gibiydi. 'Hayır, savaşmak daha iyi!' diye d•ş•nd•. 'Porfiriy'yle, ya da Svidrigaylov'la dişe diş bir m•cadeleye girişmek... Hemen birilerine meydan okumak... birilerinin saldırısına hedef olmak... Evet! Evet!' Meyhaneden ka…ar gibi fırlayıp …ıktı. Birden Dunya'yla annesini hatırladı ve nedense i…inde paniğe varan bir korku duydu. O gece sabaha karşı Krestovskiy adasında, …alıların arasında humma n‚betleri i…inde tirtir titreyerek uyandı. Hemen evine gitti. Ancak sabaha doğru ulaşabilmişti eve. Birka… saat uyuyunca n‚beti ge…ti; ama uyanması epey ge… oldu, ‚ğleden sonra saat ikiydi uyandığında. Katerina İvanovna'nın cenaze t‚reninin bug•n yapılacağını hatırladı ve t‚rende bulunmadığına sevindi. Nastasya kendisine yemek getirdi, hi… doymayacakmış gibi bir iştahla


yiyip i…ti. Dinlenmiş, sakinleşmişti; şu son •… g•nd•r hi… bu kadar sakin duymamıştı kendini. Hatta, şu paniğe varan korkularına bile, bir an şaşmaktan kendini alamadı. Kapı a…ıldı, Razumihin girdi i…eri. "A-a! Yemek yiyor, demek ki hasta değil!" dedi ve bir iskemle …ekip, Raskolnikov'un karsısına oturdu. Heyecanlıydı ve heyecanını gizlemeye …alışmıyordu. G‚zle g‚r•l•r bir •z•nt•yle, 528 ama hi… acele etmeden ve sesini y•kseltmeden konuşuyordu. Gelişinin ‚zel, hem de …ok ‚zel bir amacı var gibiydi. Kararlı bir sesle: "Dinle" diye başladı. "Hepinizi şeytanlar alsın! ˆ•nk• hi…bir şey anlamamış olduğumu apa…ık g‚r•yorum artık. Sakın seni sorguya …ekmeye geldiğimi sanma. Umurumda değil! Hi… mi hi… istemiyorum b‚yle bir şeyi! Şu anda sen kendin b•t•n gizlerini a…maya bile kalksan, belki dinlemem ve bana ne, der giderim. Buraya bir şeyi kesin olarak ‚ğrenmek i…in geldim: senin bir deli olduğun doğru mu, değil mi? ˆ•nk•, senin bir deli ya da buna …ok yakın durumda bir şey olduğunu d•ş•nenler var (birileri b‚yle d•ş•n•yor işte!). İtiraf ederim ki, birincisi, senin hi…bir şeyle a…ıklanamaz aptalca, iğren… davranışlarına bakarak, ikincisi de, ge…enlerde annenle kız kardeşine yaptıklarını d•ş•nerek, bu d•ş•nceye ben de katılmak eğilimindeydim. ˆ•nk•, bir deli değilse, ancak bir aptal, canavar yapabilir senin annenle kız kardeşine yaptıklarını; dolayısıyla da sen bir delisin..." "Ne zaman g‚rd•n onları?" "Az ‚nce. Ya sen ne zamandır g‚rmedin? Nerelerde s•rt•p duruyorsun s‚yler misin, tam •… kez uğradım buraya... ‰…•nde de yoktun. Annen d•nden beri ağır hasta. İlle sana gelmek i…in tutturdu, Avdotya Romanovna kendisine engel olmak istedi, ama s‚z dinlemiyor ki... "Eğer hastaysa, eğer aklını falan ka…ırı-yorsa, annesinden başka kim yardım edebilir ona?" diyor, başka bir şey demiyor. Kendisini yalnız bırakmayacağımıza g‚re, hep birlikte geldik buraya. TŠ şu kapıya kadar kendisini yatıştırmaya …alıştık. İ…eri girdik ki, sen yoksun. Annen işte şuraya oturdu, on dakika kadar ‚ylece durdu, biz de başında hi…bir şey s‚ylemeden dikildik. Sonunda kalktı, 'Dışarı …ıkabildiğine g‚re, demek ki sağlığı yerinde. Demek ki, annesini unutmuş... Oğlunun kapısına gidip ondan sevgi dilenmek bir anne i…in utan… verici bir davranıştır' dedi. Eve d‚ner d‚nmez de kendini yatağa attı. Şu anda ateşi epey y•ksek: 'Bakıyorum, o kız i…in zaman buluyor' diyor. O kız dediği Sonya Semyonovna... Onu senin nişanlın ya da sevgilin falan sanıyor herhalde, bilmiyorum artık... Bunun •zerine doğruca Sonya Semyonovna'ya gittim. Neden dersen kardeş, durumu ‚ğrenmek istiyordum... Gittim ki, ortada bir 529 cenaze, …ocuklar ağlaşıyor, Sonya Semyonovna da onlara yas giysileri hazırlıyor. Sana gelince, yoksun... Sonya Semyonov-na'dan ‚z•r dileyip …ıktım ve doğruca Avdotya Romanovna'ya gidip durumu bildirdim. Demek oluyor ki, o kız hikayesi falan sa…maymış ve yine demek oluyor ki sen bir deliymişsin, yani geriye kala kala bir bu kalıyor... Baksana, karşımda oturmuş, g•nlerdir bir şey yememiş gibi dana s‚v•ş tıkmıp duruyorsun!.. Evet, ger…i deliler de yemek yer, ama ağzını a…ıp da bana tek kelime s‚ylemiyorsun ki birader... ama sen... deli değilsin! Şerefsizim ki değilsin! Hayır, deli olamazsın! Eh, hepinizi şeytan alsın! ˆ•nk• bu işte bir giz var ve ben sizin gizinizin ne olduğunu anlamak i…in kafa patlatmak niyetinde değilim!" Ayağa kalktı: "Buraya yalnızca s‚v•p rahatlamak i…in uğramıştım, şimdiyse ne yapacağımı …ok iyi biliyorum!" "Ne yapacakmışsın şimdi?" "Sana ne bundan?" "Bak sana s‚yleyeyim: kafayı …ekeceksin!" "Sen... sen bunu nerden biliyorsun?" "G‚rd•n m•!"


Razumihin bir an sustu, sonra heyecanla: "Sen her zaman aklı başında bir adamdın, azizim" dedi," hi„bir zaman da deli olmadın! Evet, doğru: kafayı „ekeceğim! Hadi bana eyvallah!" Razumihin kapıya doğru yƒrƒdƒ. "Dƒn değil …nceki gƒndƒ sanırım, Dunya'ya senden s…zettim, Razumihin!" Razumihin birden durdu: "Benden mi? Nerde g…rdƒn peki onu?" diye sordu, yƒzƒ sararır gibi olmuştu. Yƒreğinin hızla „arpmaya başladığını anlamak hi„ zor değildi. "Buraya geldi, tek başına, işte şuraya oturdu ve benimle konuştu." "O, …yle mi!" "Evet, o!" "Ne dedin peki ona... yani benim hakkımda?" 530 "Senin „ok iyi, dƒrƒst ve „alışkan bir adam olduğunu s…yledim. Onu sevdiğini s…ylemedim, „ƒnkƒ bunu kendisi de biliyor." "Kendisi de mi biliyor?" "Ne sandındı ya! Bak, ben nereye gidersem gideyim, başıma ne gelirse gelsin, onlardan ayrılmamalı, onlara g…z kulak olmalısın, tamam mı? Kısacası, onları sana emanet ediyorum, Razumihin. Bunları s…ylƒyorum, „ƒnkƒ onu sevdiğini ve temiz yƒrekli bir insan olduğunu „ok iyi biliyorum. Yine, onun da seni sevebileceğini, hatta, belki şimdi bile sevdiğini biliyorum. Şimdi artık i„er misin, i„mez misin, bu senin bileceğin iş." "Rodya, canım kardeşim... Tuh, k…r şeytan! Şu işe bak yahu..! Peki sen nereye gidiyorsun? Baak, eğer bu bir gizse, bırak s…yleme! Ama... ama ben bu gizi …ğrenirim... Bunun sa„ma sapan bir şey olduğuna ve senin kuruntundan başka bir şey olmadığına yƒzde yƒz eminim... Her neyse... Sen harika bir insansın, kardeşim! Harika bir insan!" "Sana bir şey daha s…yleyecektim, ama s…zƒmƒ kestin... Demin bu gizi …ğrenmesen daha iyi olacağını s…ylemiştin, doğru bu! Zamanı gelinceye dek bu işin ƒstƒne dƒşme ve hi„ kaygılanma. Gƒnƒ geldiğinde, …ğrenmen gerektiğinde, her şeyi …ğrenirsin. Dƒn adamın biri bana, insana gerekli olan şeyin hava, hava, hava olduğunu s…ylemişti! Bununla ne demek istediğini …ğrenmek i„in şimdi ona gitmek istiyorum." , Razumihin dalmış, ayakta duruyor ve heyecanla bir şeyler dƒşƒnƒyordu: 'Kesinlikle siyasi bir suikast„i bu! Hem de bugƒnlerde „ok …nemli bir adım atmaya hazırlanan bir suikast„i! Başka tƒrlƒ olamaz... ve...Dƒnya da biliyor bu durumu...' Sonra her s…zcƒğƒ …zel bir vurguyla s…yleyerek: "Demek Avdotya Romanovna sana geliyor, sen de, insana her şeyden „ok hava gerektiğim s…yleyen bir adamla g…rƒşmeye gitmek istiyorsun, …yle mi? Demek ki o mektup da..." Kendi kendine mırıldanır gibiydi:" Demek o mektup da bu işle ilgili..." "Hangi mektup?" "Bir mektup aldı bugƒn Avdotya Romanovna. hem de kendisini, „ok, ama „ok telaşlandıran bir mektup... Senden s…z 531 edince de, susmamı, hi„bir şey s…ylemememi rica etti. Sonra... sonra yakında belki de birbirimizden, ayrılacağımızı s…yleyip, bir şeyler i„in bana uzun uzun teşekkƒr etti ve odasına kapandı." Raskolnikov dalgın dalgın: "Demek bir mektup aldı, ha?" diye mırıldandı. "Evet... mektup... Peki sen bunu bilmiyor muydun?" İkisi de sustular.


"Hoş…akal, Rodya. Ben, kardeş... bir ara... neyse, hoş…akal, biliyor musun, bir ara... Boşver, hoş…akal... Benim de gitmem gerek. Kafayı da …ekmeyeceğim. Artık gereği kalmadı... Sen... yalan s‚yl•yorsun!" Gitmekte acele eder gibiydi. Ama tam koridora …ıkıp da kapıyı ardından kapamak •zereyken, birden durdu, geri d‚nd•, Raşkolnikov'a değil, odanın i…inde bir yerlere bakarak: "Aklıma gelmişken!" dedi. "Şu cinayet işini hatırlıyorsun, değil mi? Hani canım şu Porfiriy... kocakarı, filan? Haberin olsun, katil bulundu, kendiliğinden itiraf etmiş her şeyi, b•t•n kanıtları sayıp d‚km•ş... Şu aşağı katta …alışan iş…ilerden... boyacılardan biri... O sıralar onları nasıl savunduğumu hatırlıyor musun? Kapıcı ve iki tanık yukarı …ıkarken, arkadaşıyla merdivenlerdeki o boğuşmalar, o g•l•şmeler, d•ş•nebiliyor musun, hep sahteymiş, kendisinden kuşkulanılmaması i…in mahsus yapmış... Şu k‚poğlu k‚pekteki kurnazlığı, soğukkanlılığı g‚r•yor musun! İnanılır şey değil! Ama her şeyi a…ıklamış, kendiliğinden itiraf etmiş! Ben de amma yanılmışım, ha!.. Bu adam ikiy•zl•l•ğ•n, kurnazlığın, adaleti yanlış yola saptırmanın dahiyane bir ‚rneği!.. Ama şaşacak ne var bunda!.. B‚yleleri sanki …ıkmıyor mu?.. Dayanamayıp itiraf etmesi ise her şeyden daha inandırıcı ve ger…eğe uygun! Ben bu y•zden ona daha da …ok inanıyorum!.. Oysa o sıra onları nasıl da savunmuştum, su…suzluklarını g‚stermek i…in bir d•z duvara tırmanmadığım kalmıştı!" Raskolnikov heyecanla: "S‚ylesene" dedi, "b•t•n bunları nereden ‚ğrendin ve yine b•t•n bunlar seni ni…in bu kadar ilgilendiriyor?" 532 "Daha neler! Beni ni…in ilgilendiriy‚rm•ş! Soruya bak! Daha pek …ok şeyin yanısıra Porfiriy'den ‚ğrendim bunları. Aslında hemen her şeyi ‚ğrendim Porfiriy'den." "Porfiriy'den mi?" "Evet, Porfiriy'den." Raskolnikov korku i…indeydi. "Peki, ne dedi sana Porfiriy?" "Her şeyi …ok g•zel a…ıkladı; kendi y‚ntemince, psikolojik olarak..." "O, kendisi yaptı sana bu a…ıklamayı, ha?" "Evet, kendisi, kendisi... Haydi hoş…akal! Sana sonra bir şeyler daha anlatacağım, ama şu anda işim var. Bir ara ben de sanmıştım ki... Her neyse, sonra!.. Ne diye gidip kafa …ekeceğim ki şimdi! İ…kisiz de sarhoş ettin sen beni. Sarhoş oldum. Rodyacı-ğım! İ…meden sarhoş oldum! Haydi hoş…akal, yakında yine uğrarım..." Odadan …ıktı. "Evet, evet, siyasi bir suikast…i bu..." diye mırıldanıyordu merdivenlerden inerken; buna kesinlikle karar vermiş gibiydi. 'Bu b‚yle, bu herhalde b‚yle... Kız kardeşini de sokmuş işin i…ine... Avdotya Romanovna'nın karakterini g‚z ‚n•ne alacak olursak, bu hi… de olmayacak bir şey değil... Buraya gelmiş, g‚r•şm•şler... Bana da dolaylı olarak sezdirmişti zaten bunu... S‚ylediği s‚zlerden, konuşma bi…iminden, ‚zellikle se…tiği bazı s‚zc•klerden a…ık…a anlaşılıyordu bu... Hem başka t•rl• nasıl a…ıklanabilir ki bu bilmece! Hımm! Oysa ben d•ş•nm•şt•m ki... Aman Tanrım! Evet, neler d•ş•nm•şt•m ben! Nasıl da aklım karışmıştı! Ona karsı su…luyum! O g•n koridorda, lambanın altında kafam allak bullak olmuştu! Tuh! Ne al…ak…a, ne iğren… şeyler d•ş•nm•şt•m! Aferim Mikolka, ne iyi ettin de her şeyi a…ıkladın! Simdi artık ‚nceki olaylar da a…ıklığa kavuşuyor... O zamanlarki hastalığı... Tuhaf davranışları... hatta daha ‚nceleri, tŠ •niversitedeki halleri, tasayla somurtup durmaları... İyi ama şu mektup ne olacak? Nedir bu mektubun anlamı? Bak işte bunda bir is var... Kimden geliyor bu mektup? Yoksa..? Hımm... Hayır, ben bu işin i…y•z•n• ‚ğreneceğim.' 533 Dunya'yla ilgili her şeyi bir kez daha hatırladı, d•ş•nd•. Y•reği buz gibi oldu birden. Koşmaya başladı.


Razumihin …ıkar …ıkmaz Raskolnikov masadan kalktı, pencereye doğru gitti, bir an h•cresinin ne kadar dar olduğunu unutup volta atmaya kalktı, sonra d‚n•p yine divana oturdu. Bastan aşağı değişmiş, yenilenmişti sanki; yeniden savaş, bu-lunmustu-işte …ıkış yolu... ' Evet, demek ki bir …ıkış yolu bulunmuştu! Ger…ekten de ne zamandır iyice bunalmış, tıkanacak gibi olmuştu; boğulurcasına acı duymaya başlamıştı her şeyden! Bir uyuşturucunun etkisi altındaydı sanki. Porfiriy'nin odasında Mikolka'yla gecen su sahneden beri, bir …ıkış yolu bulamamaktan, sıkışıp kalmaktan boğulur gibi olmuştu. Mikolka olayından sonra, aynı g•n, Son-ya'nın evinde de bir sahne ge…mişti; bu sahne, onun daha ‚nce tasarladığı gibi olmamış, …ok daha başka bi…imde gelişmiş ve ‚ylece sona ermişti. Nasıl da zayıftı Sonya'yla konuşurken! ‰stelik bir anda ger…ekleşmiş, tam bir d•ş•şt• bu! Vicdanında b‚yle bir ağırlıkla tek başına yaşayamayacağım Sonya'ya kendisi, evet, kendisi, hem de i…tenlikle itiraf etmişti. Ya, Svidrigay-Ipv? Svidrigaylov bir bilmeceydi! Svidrigaylov kaygılandırıyordu onu, doğrusu bu, ama bir başka y‚nde... Svidrigaylov'la da savaşması gerekecekti belki. Svidrigaylov da başlıbaşına bir …ıkış yoluydu belki... Ama Porfiriy başkaydı... Demek, Porfiriy'nin kendisi a…ıklamış Razumihin'e, kendi, y‚ntemince, psikolojik olarak! Yine o lanet olasıca psikolojik y‚ntemlerini devreye soktu demek: Porfiriy, ha? Mikolka odaya girmezden ‚nce Porfiriy'le arasında ge…en ve yalnızca bir tek bi…imde yorumlanabilecek olan o g‚z g‚ze bakışma sahnesinden sonra, Porfiriy'nin bir an i…in olsun Mikolka'nın su…luluğuna inanabilmesi m•mk•n m•yd•? (Raskolnikov şu son sıralar, o g•n Porfiriy'le aralarında gecen sahneyi birka… kez g‚z•nde par…a par…a canlandırmış, sahnenin t•m•n• hatırlamaya dayanamamıştı). O g•n birbirlerine ‚yle s‚zler etmiş, ‚yle tavırlar takınıp bazı s‚zleri ‚yle jestlerle ve ‚yle tonlarla s‚ylemişler, ‚yle anlamlı bakışlarla g‚z g‚ze gelmişler ve konuşmalarında ‚yle bir sınıra ulaşmışlardı ki, b•t•n bunlardan sonra, (daha ilk 534 s‚z•nden ve ilk davranışından i…ini okuduğu Mikolka'nın) Por-firiy'nin temel inancını değiştirmesine, bu konuda onun i…ine bir kuşku salmasına olanak yoktu. "Şu işe bak! Demek Razumihin bile kuşkulanmaya başlamış! Demek o g•n koridorda, lambanın altında ge…en sahne boşa gitmemiş! Anlaşılan soluğu Porfiriy'de almış... İyi ama Porfiriy ona ni…in ger…eği anlatmadı da, aldatmaya …alıştı? Razumihin'in dikkatim Mikolka'nın •zerine …ekmekten amacı ne olabilir? Muhakkak bir şey d•ş•n•yordu bunu yaparken, ama ne? Ne gibi bir amacı olabilir? O g•nden beri bunca zaman ge…ti, hem de epey uzunca bir zaman ge…ti, ama Porfiriy'de ne bir ses var, ne bir nefes... Bu, hi… kuşkusuz iyiye yorulabilecek bir şey değil... Raskolnikov kasketini aldı, bir an d•ş•nd•kten sonra odasından …ıktı. Nicedir kendini ilk kez -hi… değilse- sağduyulu hissediyordu. '†nce Svidrigaylov'la olan işimi bitirmeliyim...' diye d•ş•nd•. 'Ne pahasına olursa olsun bitirmeliyim artık o işi... Hem de olabildiğince …abuk... ˆ•nk•, sanırım o da benim kendisine gitmemi bekliyor...'" Su anda yorgun y•reğinde ‚yle bir nefret kabarmıştı ki, Svidrigaylov ya da Porfiriy, bu ikisinden biri eline ge…se ‚ld•rebilirdi. Şu anda değilse bile, ilerde, en azından bunu yapabilecek bir duruma geleceğini hissediyordu. "G‚r•r•z, g‚r•r•z!" diye mırıldandı i…inden. Tam kapıyı a…ıp merdiven sahanlığına …ıktığı sırada, Porfiriy le burun buruna geldi. O da ona geliyordu..Raskolnikov bir an i…in donakaldı; ama tuhaf şey, Porfiriy'nin gelişi onu ne şaşırtmış, ne de fazlaca korkutmuştu. Yalnızca irkilmiş ama hemen kendini toparlamıştı. 'Belki de dananın kuyruğu kopuyor!.. İyi ama nasıl b‚yle sessizce gelebildi? Bir kedi gibi? Hi…bir şey duymadım? Yoksa i…eriyi dinledi mi?' Porfiriy Petrovi… g•lerek: "Galiba konuk beklemiyordunuz Rodion Romanovi…?" diye bağırdı. "Ne zamandır uğramak istiyordum... Bug•n evinizin ‚n•nden ge…erken, ne diye şimdi bir beş dakikalığına uğramayayım ki, dedim. Siz de …ıkıyordunuz galiba? Merak etmeyin., zamanınızı almam. Yalnız, izin verirseniz bir sigaracık i…eyim?" "Buyrun oturun, Porfiriy Petrovi…, oturun!"


Raskolnikov …yle hoşnut, …yle dost„a bir anlatımla yer g…stermişti ki konuğuna, kendi halini g…rebilse, buna kendi de şaşardı. Kafasında koşturup duran deminki dƒşƒncelerinden en kƒ„ƒk bir iz bile kalmamıştı. Hani, haydutların eline dƒsen biri yarım saat …lƒm korkuları „eker de, sonunda bı„ak kesin olarak gırtlağına dayanınca, bƒtƒn korkuları ge„er gider ya, …yleydi . işte. Kendisi de ge„ip Porfiriy'e g…sterdiği yerin tam karşısına oturdu ve g…zƒnƒ kırpmadan ona bakmaya başladı. Porfiriy g…zlerim sƒze sƒze sigarasını i„meye başlamıştı. 'Konuşsana be adam!' diye haykırmak ister gibiydi Raskolnikov. 'Konuşsana! Ne diye susup duruyorsun, karşıma ge„miş! Konuşsana! Konuşsana!' II Sigarasını i„en ve dinlenen Porfiriy Petrovi„ sonunda: "Ah su sigara!" diye s…ze başladı. "Biliyorum, zararlı, „ok zararlı ama bir tƒrlƒ bırakamıyorum iste! ˆksƒrƒyorum, boğazım gıcıklanıyor, tıkanıyorum, ama yine de i„iyorum. Biliyor musunuz, ben biraz …dleğimdir... Ge„enlerde doktor B'ye başvurdum, hastalarını minimum yarım saat muayene eden bir hekimdir bu. Beni g…rƒnce …nce bir alay etti: sırtımı, g…ğsƒmƒ dinledi, tık tık etti, sizin, dedi, tƒtƒnƒ bırakmanız gerek... Akciğerlerim bƒyƒmƒş... •yi ama nasıl bırakacağım? Onun yerini alabilecek bir şey yok ki! Felakete bakın ki, i„ki de i„miyorum, hah-hah-ha! İ„ki i„memek de felaketmiş, g…rƒyorsunuz ya! Her şey g…relidir, azizim Rodion Romanovi„, hersey g…relidir!" Raskolnikov tiksintiyle, 'Gene eski numaralarına mı başlıyor?' diye dƒşƒndƒ. Son g…rƒşmelerinde gecen sahneleri hatırladı ve birden, o zamanki, duyguları bƒyƒk bir dalga halinde yƒreğine saldırdı. Porfiriy Petrovi„ odaya bir g…zatarak: "Bilmem haberiniz var mı" diye sƒrdƒrdƒ s…zlerini, "…nceki gƒn yine uğramıştım size? Buraya, bu odaya girdim. Gene bugƒnkƒ gibi evinizin …nƒnden ge„iyordum, haydi suna bir ziya-ret„ik yapayım, diye dƒşƒndƒm ve yukarı „ıktım. †ıktım ki, 538 odanızın kapısı ardına kadar acık... Biraz bekledim, bakındım, sonra hizmet„inize adımı vermeden „ıkıp gittim. Kapınızı hi„ kilitlemez misiniz?" Raskolnikov'un yƒzƒ gitgide kararıyordu. Porfiriy onun kafasından ge„enleri tahmin ediyor gibiydi. "A„ıklama yapmaya geldim, canım kardeşim Rodion Romanovi„, a„ıklama yapmaya geldim! Size b…yle bir a„ıklamada bulunmak zorundaydım" diye sƒrdƒrdƒ s…zlerini. Yƒzƒnde bir gƒlƒmseme vardı, hatta avucuyla Raskolnikov'un dizine hafif„e vurdu; ama aynı anda yƒzƒ birden ciddileşti, kaygılı bir hal aldı; .hatta Raskolnikov'u şaşırtan, kedere benzer bir şeyler bile vardı yƒzƒnde. Onu hi„ b…yle g…rmemişti Raskolnikov, b…yle g…rebileceğini de kırk yıl ge„se dƒşƒnemezdi. "Son g…rƒşmemizde aramızda tuhaf bir sahne ge„mişti Rodion Romanovi„. Aslında, ilk g…rƒşmemizde de tuhaf şeyler olmuştu; ama o zaman... Her neyse, onlar oldu bitti! Şimdi, sorun şu: sanırım size karşı „ok su„luyum, bunu hissediyorum... O gƒn birbirimizden nasıl ayrıldığımızı hatırlıyor musunuz? Siz mƒthiş sinirlenmiştiniz, bacaklarınız titriyordu; ben de mƒthiş sinirlenmiştim ve benim de bacaklarım titriyordu. Ve bildiğiniz gibi, o gƒn aramızda pek de kibarca şeyler ge„memişti. Oysa biz, ne de olsa centilmen kişileriz. Yani ne olursa olsun, …ncelikle centilmeniz; bunu hi„ unutmamak gerek. Oysa o gƒn işi nerelere vardırmıştık... Hi„ de kibarca bir davranış değildi..." Başını kaldırıp bƒtƒn g…zleriyle Porfiriy'e bakan Raskolnikov, 'Neler s…ylƒyor bu adam, beni ne sanıyor?' diye dƒşƒndƒ. "Şimdi a„ık davranmakla daha doğru hareket etmiş olacağımızı dƒşƒndƒm" diye sƒrdƒrdƒ s…zlerini. Porfiriy Petrovi„, bakışlarıyla eski kurbanını daha „ok rahatsız etmek istemiyormuş gibi g…zlerini yere indirmişti; eskiden kullandığı y…ntemleri, başvurduğu kurnazlıkları kƒ„ƒmsƒyordu sanki. "O kuşkular, o sahneler uzayıp gidemezdi …yle. O gƒn eğer Mikolka araya girmeseydi, iş nereye varırdı, bilemiyorum. Dƒşƒnebiliyor musunuz, su esnaf kılıklı


adam o gƒn benim odamda, b…lmenin arkasında oturuyordu... Kuşkusuz, bunu simdi biliyorsunuz, ben de sizin bildiğinizi biliyorum, „ƒnkƒ onun daha sonra size uğ539 radığını …ğrendim. Ama o gƒn sizin dƒşƒndƒğƒnƒz birtakım şeyler olmamıştı: yani adam g…nderip kimseyi „ağırtmamış ve hi„ kimseye birtakım konularda emirler vermemiştim. Ni„in emir vermediğimi mi soruyorsunuz? Bilmem ki bunu size nasıl anlatmalı? Olup bitenler sanki beni de serseme „evirmişti! B…ylece, ancak kapıcıları „ağırtabilmiştim. (†ıkarken herhalde g…r-mƒşsƒnƒzdƒr) Kafamda, şimşek gibi bir dƒşƒnce „akmıştı „ƒnkƒ, o sıralar ben kesin bir inan„ duyuyordum i„imde Rodion Romanovi„. Bir şeyi bir sƒre i„in elimden ka„ırırsam, bir başka şeyi kuyruğundan tutar ve bu kez de bunu benimserim. Benimserim ve sonuna kadar elimden ka„ırmam. Yaratılıştan „ok sinirlisiniz siz, Rodion Romanovi„; az „ok …ğrenmiş olmakla …vƒnebileceğim karakterinizin ve yƒreğinizin, başka pek „ok …zelliklerinin yanı sıra, „ok sinirli bir kişiliğiniz var. Hi„ kimsenin, kalkıp da bƒtƒn gizlerini bir bir sayıp d…kmeyeceğini, kuşkusuz ben de dƒşƒnebilirdim. Evet, ger„i karşınızdaki adamın sabrını iyice taşırdığınız zaman b…yle şeyler olmuyor değil, ama doğrusu pek seyrek... Bunu ben de dƒşƒnebilirdim. Ama benim dƒşƒndƒğƒm şey, başkaydı: bir delil, diyordum ben, kƒ„ƒcƒk, minnacık bir delil olsa! Ama …yle bir delil ki, onu ellerimle tutabileyim: somut birşey olsun, psikolojik değil... †ƒnkƒ, diyordum, eğer bir adam su„luysa ne olursa olsun ciddi, elle tutulurbir a„ık vermesi beklenebilir; hatta b…ylesi durumlarda hi„ ummadığı sonu„larla bile karşılaşabilir insan... Yani, o sıralar sizin karakterinize gƒveniyordum Rodion Romanovi„, her şeyden „ok sizin karakterinize! O sıralar hemen bƒtƒn umudum sizdeydi." Raskolnikov sorduğu soruyu bile doğru dƒrƒst dƒşƒnmeden: "İyi ama... siz şimdi ni„in b…yle konuşuyorsunuz?" diye mırıldandı. Sonra aklı iyice karışarak, "Bu adam neler s…ylƒyor b…yle?" diye dƒşƒndƒ. "Beni ger„ekten de su„suz sanıyor olabilir mi?" "Bunları ni„in s…ylƒyorum?'†ƒnkƒ size a„ıklama yapmaya geldim ve bunu kendim i„in kutsal bir g…rev sayıyorum. Her şeyi, bƒtƒn bu hik‰yenin, nasıl geliştiğini, o zamanki acı ve ƒzƒntƒleri bir bir anlatmak istiyorum. Benim yƒzƒmden „ok acı „ektiniz Rodion Romanovi„! Ama ben bir canavar değilim. Bƒtƒn bu olup bitenlerin umutsuz, karamsar, ama gururlu, hƒkmetmek isteyen ve sabırsız, evet, …zellikle de sabırsız bir insana ne kadar ağır geleceğini „ok iyi anlıyorum! İnan„larınıza bƒtƒnƒyle katılmamakla birlikte, sizi kesinlikle son derece iyi ve yƒce g…nƒllƒ bir insan olarak g…rƒyorum. Bunu bƒtƒn a„ıkyƒreklili-ğimle peşin peşin s…ylemeyi bir bor„ sayıyorum, „ƒnkƒ 'her şeyden …nce' hi„ kimseyi aldatmak istemiyorum. Size karşı daha tanıdığım ilk andan beri bir muhabbet duyuyorum. Bu s…zlerime belki de gƒlƒyorsunuzdur. Haklısınız. Daha ilk g…rdƒğƒnƒz andan beri beni sevmediğinizi biliyorum: „ƒnkƒ, ger„ekten de, sevmeniz i„in ortada bir neden yoktu. Ama ben, siz nasıl sayarsanız sayın, her yola başvurarak sizde bıraktığım k…tƒ izlenimi gidermek ve benim de yƒreği, vicdanı olan bir insan olduğumu g…stermek istiyorum. İ„tenlikle s…ylƒyorum bunları." Pyotr Petrovi„ sustu, Raskolnikov yeni bir korku dalgasının yƒkselişini duydu i„inde. Porfiriy'nin kendisini su„suz saydığı dƒşƒncesi, birden onu korkutmaya başlamıştı. "Bƒtƒn bu hik‰yenin nasıl başladığını anlatmak, gereksiz, hatta baş ağrıtmak tƒrƒnden bir şey olacaktır sanırım," diye sƒrdƒrdƒ s…zlerini Porfiriy Petrovi„. "Hem bunu becerebileceğimi de hi„ sanmam. †ƒnkƒ bu durum nasıl a„ıklanabilir ki? ˆnce birtakım s…ylentiler dolaşmaya başladı. Bunların ne tƒr s…ylentiler olduğunu, kimden „ıktığım, ne zaman başladığını... ve işin nasıl gelip size dayandığını konuşmayı da gereksiz buluyorum. Bana gelince... tƒmƒyle ve ger„ek anlamda bir rastlantı sonucu başladı bendeki kuşkular. Bu rastlantı olabilirdi de, olmayabilirdi de... Evet, neydi bu rastlantı? Hımm, sanırım bu da ƒzerinde durmamız gereken bir konu değil. İşte bƒtƒn bu rastlantı ve s…ylentiler bende bir dƒşƒncenin doğmasına neden oldu. Her-şeyi itiraf ettiğime g…re, yine itiraf ederim ki, size ilk ben saldırmıştım. Rastlantılara …rnek olarak, kocakarının kendisine rehin bırakılan eşyaların ƒzerine koyduğu işaretleri ve


buna benzer başka birtakım sa…ma şeyleri s‚yleyebilirim. Y•zlercedir bunlar. †te yandan yine bir rastlantı sonucu olarak karakolda ge…en 540 541 sahneyi b•t•n ayrıntılarıyla, ‚ğrendim; hem de ‚yle rastgele birinden değil, …ok ‚zel, …ok ‚nemli, kendisi de farkında olmadan bu sahneye tam hakkını veren birinden dinledim. Ve iste b•t•n bunlar gelip de birbirinin •st•ne binince, sevgili Rodion Roma-novi…, siz olsanız belli bir y‚ne y‚nelmez miydiniz? Evet, ger…i bir İngiliz atas‚z•, 'y•z tavşandan bir at oluşturulamayacağı gibi, y•z kuşkudan da hi…bir zaman bir delil oluşturulamaz' diyor, ama bu aklın, sağduyunun sesidir, siz gelin de insanın tutkularına anlatın bunu, …•nk• ‚n•nde sonunda sorgu yargıcı da bir insandır. Sonra bir dergide …ıkan makalenizi de hatırladım, hani beni ilk ziyaretinizde •zerinde ayrıntılarıyla konuşmuştuk... Ben o zaman sizin d•ş•ncelerinizi daha etraflıca ‚ğrenebilmek i…in yazınızdaki fikre karşı …ıkmış, hatta alay etmiştim. Tekrar ediyorum, Rodion Romanovi…, siz hem …ok sabırsız hem de hastasınız. G‚z•pek, kibirli, ciddi ve... duygulu, …ok duygulu bir adam olduğunuzu …oktandır biliyordum. B•t•n bunlar benim yakından bildiğim duygulardır, bu bakımdan yazınızı bildik birinin yazısını okur gibi okudum. Y•reğinizin g‚ğs•n•zden fırlayacakmış gibi …arptığı ve sizin bu coşkunluğunuzu bastırmaya …alıştığınız uykusuz gecelerin esrikliği i…inde doğmuş bir yazıydı bu. Ama gen…liğin bu bastırılmış, gurur dolu coşkusu …ok tehlikelidir! O g•n alay etmiştim yazınızla, şimdiyse, bu yazıyı …ok sevdiğimi, yani gen… bir amat‚r•n bu ateşli kalem denemesini genel olarak …ok beğendiğimi s‚yl•yorum. Sis ve duman bulutları arasında inleyen bir tel!.. Sa…ma ve fantastik bir yazı, ama i…inde ‚yle bir i…tenlik, satın alınamayan ‚yle bir gen…lik gururu, ‚yle sonsuzcasına bir g‚z•peklik parıldıyor ki... Karamsar bir yazı, ama g•zel... Makalenizi okuyup bir kenara koymuş 'Bu adam bu kadarla kalmayacak!' diye d•ş•nm•şt•m. Simdi s‚yleyin: b‚yle bir ge…mişten sonra, bunu izleyen olaylara kendimi kaptırmamam m•kk•n m•yd•? Ah! Ben sanki şu anda bir şeyler s‚yl•yor muyum? Herhangi bir d•ş•nce ileri s•rd•ğ•m var mı su anda? O sıra yalnızca bir g‚zlemde bulunmuştum. D•ş•n•yorum da, ne var sanki bunda? Hi…bir şey yok, hem de en y•ksek d•zeyde hi…bir şey!.. Hem bir sorgu yargıcı olarak benim bu işe kendimi b‚ylesine kaptırmam hi… de yakışık alır bir 542 davranış olmasa gerek: elimde, •stelik de b•t•n delilleriyle birlikte bir Mikolka var; kim ne derse desin, ortadaki ger…ek bu! Bu ger…ek de kendi psikolojisini getiriyor, bununla uğraşmam gerek, …•nk• bu benim i…in bir ‚l•m kalım sorunudur. Şimdi b•t•n bunları size ni…in a…ıklıyorum? Her şeyi bilesiniz ve o g•nlerdeki kırıcı davranışlarımdan dolayı aklınızla ve y•reğinizle beni su…-lamayasınız diye. İ…tenlikle s‚yl•yorum, ger…ekten k‚t• bir niyetim yoktu, hah-hah-ha! Sanıyor musunuz ki, o zaman gelip evinizi aramadım? Geldim, aradım, hah-hah-ha! Şurada, yatağınızda hasta yatıyordunuz. Tabii resmen, bir sorgu yargıcı olarak germedim, ama geldim ve aradım. Daha ilk belirtiler ortaya …ıktığı anda eviniz en dip k‚şe bucağına varana kadar karış karış aranmıştır! Ama umsonst*! O zaman, bu adam kendiliğinden gelecektir, diye d•ş•nd•m. Madem ki su…lu, kesinlikle gelecektir, hem de …ok yakında... Bir başkası olsa gelmezdi, ama bu gelecektir... Razumihin'in bir ara yaptığı gevezelikleri hatırlıyor musunuz? Bunu, sizi heyecanlandırmak i…in biz d•zenlemiştik; ortaya bazı s‚ylentiler attık, Razumihin ‚fkesini i…inde gizleye-meyen bir adam olduğu i…in bunları gelip size iletecekti!.. Bay Zamyotov'un dikkatini ise o apa…ık pervasızlığınız ve ‚fkeniz …ekmişti: bir insan bir restoranda birdenbire 'Ben ‚ld•rd•m!' diye nasıl bağırabilir! Bunu yapan insanın son derece g‚z•pek, son derece k•stah ve eğer su…luysa, son derece yılmaz, savaşkan biri olması gerekir! İşte o sıralar ben b‚yle d•ş•nd•m ve beklemeye başladım! B•t•n varlığımla sizi bekliyordum! O g•n Zamyo-tov'u perişan etmiştiniz doğrusu!.. Aslında b•t•n is hep su lanet olasıca iki başlı psikolojideydi! Neyse, ben sizi b‚yle gerilim i…inde


beklerken, bir de baktım ki, Tanrı sizi bana g‚ndermiş, doğruca bana, evime geliyorsunuz! Y•reğim ‚yle …arpmaya başladı ki!.. Ni…in gelmeniz gerekmişti bana, ni…in geliyordu-nuz? Ya o g•l•ş•n•z! O kahkahalarınız! Hatırlıyor musunuz i…eri girerkenki g•l•ş•n•z•? Bir camın ardından izliyordum sanki her şeyi, bir anda sezmiştim durumu. Eğer sizi ‚ylesine gerilimle, ‚ylesine ‚zel bir bi…imde bekliyor olmasaydım, g•l•Umsont: (Aslında da Almanca) Boşuna! (ˆev.) 543 sunuz dikkatimi bile …ekmeyebilirdi! İnsanın belli bir ruh hali i…inde bulunması budur iste!.. Ya Razumihin'in hali neydi ‚yle!.. Hele su taş! Hele şu taş! Hani şu altına eşyaların gizlendiği taş, hatırlıyor musunuz? Evet, bir bostanın i…inde g‚r•r gibi oluyorum o taşı... Bir bostanda demiştiniz, değil mi Zamyotov'a? Sonra, ikinci kez de bana..? Derken, makaleniz •zerinde konuşmaya başlamıştık; siz, bize a…ıklamalarda bulunuyordunuz, her s‚z•n•z altında ikinci bir anlam daha vardı, her s‚z•n•z, asıl anlamının dışında bir başka anlam daha taşıyordu sanki..! İşte, Rodion Romanovi…, son kilometre taşına ben bu şekilde ulaştım, ama alnım taşa …arpınca, kendime geldim. Hey, dedim kendi kendime, ne yapıyorum ben b‚yle? İnsan isterse b•t•n bunları en k•…•k ayrıntısına kadar tam ters y‚nde de a…ıklayabilir, •stelik b‚ylesi daha da doğal olur... Elimde k•…•c•k bir delilin bulunması …ok daha iyi olurdu! Ama şu kapının …ıngırağı olayını duyunca, sevincimden nerdeyse y•reğim duracaktı, tir tir titri-yordum. İşte delil! diye d•ş•nd•m. İşte delil! O zaman bunun •zerinde fazla kafa yormadım, istememiştim bunu. Şu esnaf kılıklı adam, y•z•n•ze karşı "Katil!" diye bağırdığı halde, kendisine hi…bir şey sormaya cesaret edemeden onunla nasıl y•z adım yolu birlikte y•r•d•ğ•n•z• kendi g‚zlerimle g‚rebilmek i…in o anda …ıkarıp bin ruble verebilirdim! Ya şu sırtınızdaki •rpertiler! Hastayken, yarı sayıklar durumdayken gidip de kapının …ıngırağını …alışınız..? B•t•n bunlardan sonra o sıralar size yaptığım şakalara şaşılabilir mi, Rodion Romanovi…? Hem sonra neden bana tam o anda geldiniz sanki? Tanrı bilir birileri iteklemişti sizi bana doğru ve eğer o sırada Mikolka gelip de bizi ayırmasaydı... Mikolka'nın gelişini hatırlıyorsunuz, değil mi? İyi hatırlıyor musunuz? Bir yıldırım d•şm•şt• sanki aramıza! Bulutların, arasından, doğruca ortamıza d•şm•şt•! Ama ben nasıl karşıladım . bu yıldırımı? Kendiniz de g‚rd•n•z, şu kadarcık olsun inandım mı ona? Ne gezer! Siz …ıktıktan sonra Mikolka bana hele bazı noktalarda ‚ylesine d•zg•n, tutarlı cevaplar verdi ki, doğrusu şaşmaktan kendimi alamadım, ama yine de s‚ylediklerinin hi…birine inanmadım! Bir insanın doğru bildiği d•ş•nceye sımsıkı sarılması budur işte! Hayır, diye d•ş•nd•m, Morgen Fr•h!* Milkolka da kim oluyormuş!" Raskolnikov: "Ama Razumihin bana daha bug•n, sizin şu anda da Niko-lay'ı su…lu g‚rd•ğ•n•z• s‚yledi" dedi. "hatta buna Razumihin! inandıran da siz olmuşsunuz..." Ama soluğu s‚z•n• tamamlamasına yetmedi, tıkanıp kaldı. Onu …ok iyi tanıyan Porfiriy'nin yine de kendi kendini inkŠra benzeyen s‚zlerini soluk almamacasına bir heyecanla dinlemişti. Duyduklarına inanmaktan korkuyor ve inanmıyordu. Porfiriy' nin iki anlama gelebilecek s‚zlerinde daha a…ık, daha kesin bir şeyler yakalamaya …alışıyordu. Porfiriy Petrovi…, s•rekli susan Raskolnikov'un bir soru sormasına sevinmiş gibiydi. "Bay Razumihin!" diye bağırdı. "Hah-hah-ha! Onu bu isten dışlamak gerekiyordu: İki kişilik oyunda •…•nc• kişinin işi yoktur! Bay Razumihin, bu işlerle hi… mi hi… ilgisi olmayan bir adam... Bana geldiğinde y•z•nde renk diye bir şey kalmamıştı... Neyse, kendisine Allah selamet versin, onu bu işe hi… karıştırmayalım! Mikolka'ya gelince, onu benim nasıl g‚rd•ğ•m• bilmek ister misiniz? Daha ergin yasa gelmemiş bir …ocuk bu Mikolka... †dlek falan değil, ama... nasıl s‚yleyeyim, sanat…ı gibi bir şey... Onu b‚yle anlatışıma g•lmeyin! Temiz y•rekli, kolay etki-lenebilen birisi. ‰stelik hayalci. ˆok g•zel şarkı s‚yl•yor, …ok g•zel dans ediyor ve dediklerine g‚re ‚yle g•zel masal anlatıyormuş ki, başka yerlerden kalkıp kendisini dinlemeye geliyor-larmıs. Okula da gidiyormuş... Katılırcasına g•lmesi i…in parmağınızın ucunu g‚stermeniz yetermiş... İ…er, k‚rk•t•k sarhoş olurmuş, ama bunu


serkeşliğinden değil, ‚ylesine, birileri i…irdi-ği zaman, …ocuksu denilebilecek bir şekilde yaparmış. O sırada bir şey …aldığının da farkında değil: 'Yerde bulup aldıysam bu da hırsızlık mı sayılır?'' diyor. Bu …ocuğun bir Raskolnik,** daha Morgen fr•h: (Aslında da Almanca): Yarın sabah (ˆev.) Raskolniklik: XVII. yy. ortalarında Rusya'da merkezi kilisenin g•…lenmesine karsı …ıkan ayrılık…ı bir din hareketi (ˆev.) 544 545 doğrusu bir tarikat •yesi olduğunu bilmem biliyor muydunuz? Soyunda g‚…erler varmış... Kendisi de su son iki yıldır k‚y•nde bir din ‚nderine m•ritlik etmiş. B•t•n bunları Mikolka'nın kendisinden ve onun Zaraysklı hemşerilerinden ‚ğrendim. Durun, daha bitmedi!, Bir ara …‚llere ka…mak istemiş! M•thiş sofuymus, gece g•nd•z dua eder, en eski, "ger…ek" dua kitaplarım okur, sevaba girermiş. Petersburg kendisini m•thiş etkilemiş, ‚zellikle de kadınlar ve şarap. Kolay etkilenebilen bir insan olduğu i…in, k‚y•ndeki diri ‚nderini, dua kitaplarını falan unutuvermis. Yine ‚ğrendiğime g‚re Petersburglu bir sanat…ımızın dikkatini …ekmiş, ders i…in ona gidip gelmeye başlamış... Derken işte başına bu is geldi! ˆok korktu: kendini asmaya kalkıştı. Sonra, ka…mak istedi! Elden ne gelir: halkımızda adalet sistemimiz •zerine yerleşmiş bir inancın sonucu bu! Yalnızca "yargılanma" s‚z• bile kimileri i…in baslıbasına •rk•t•c• bir kavram. Bu isin su…lusu kim? Dediklerine g‚re, yeni mahkemeler kurulacakmış... İnşallah!.. Neyse, hapishanede Mikolka'nın din ‚nderini hatırlayacağı tuttu, yeniden sofuluğa başladı. Bir de baktık, elinde bir İncil... Bu t•r insanlardan kimileri i…in "…ile …ekmek" ne demektir bilir misiniz, Rodion Romanovi…? Herhangi biri adına ya da herhangi bir şey i…in değil, yalnızca "…ile …ekmek" ne demektir bilir misiniz, Rodion Romanovi…? Herhangi biri adına ya da herhangi birşey i…in değil, yalnızca "…ile …ekmek gerektiği i…in" …ile …ekerler. ˆile …ekmek iyi bir şeydir onlar i…in, hele bu …ile devletten kaynaklanıyorsa, b•sb•t•n iyidir. Bir zamanlar bir mahk•m tanımıştım, boyuna ocağın •zerinde yatar ve kutsal kitap okurdu. Tam bir yıl b‚yle uslu uslu yattı. Sonunda okuya okuya ‚yle bir hale geldi ki, birg•n, ortada fol yok yumurta yokken., duvardan s‚kt•ğ• bir tuğlayı hapishane m•d•r•n•n kafasına fırlatıverdi. Ama nasıl bir fırlatış: Adama bir şey olmaması i…in, tuğlayı başının bir metre •zerine atmıştı! Hapishanede g‚revlilerine silahla saldıran bir mahk•mun basına neler gelir, malum! O bir kez "…ile …ekmeye karar vermişti"! İşte ben Mikolka'nın da "…ile …ekmeye karar verdiğini" ya da aklından buna benzer bir şeyler ge…irdiğini sanıyorum. Bunu kesinlikle, hatta birtakım ger…ek verilere dayanarak bildiğimi s‚yleyebilirim. Yalnız o daha benim bunu 546 bildiğimi bilmiyor. Ne o, yoksa bizim halkımız gibi bir halkın i…inden b‚yle birtakım fanatiklerin …ıkabileceğine inanmıyor musunuz?.. ˆıkar, hem de sık sık …ıkar. Din ‚nderi, ‚zellikle de kendini asmaya kalkmasından sonra Mikolka •zerinde yeniden etkisini g‚stermeye başladı. Aslında kendisi gelip b•t•n bunları bana bir bir anlatacaktır. Gelmez, dayanır mı diyorsunuz? Bekleyelim, g‚r•r•z! Her an gelip eski ifadelerini inkŠr etmesini bekliyorum ben. Doğrusunu isterseniz, sevdim ben bu oğlanı ve kendisini esaslı bir şekilde inceliyorum. Hah-hah-ha! Ne dersiniz, pek …ok konuda bana ‚yle tutarlı cevaplar verdi ki, gerekli bilgileri edindiği, ustaca hazırlandığı besbelli! Ama ‚te yandan, pek …ok konuda da ‚ylesine sa…maladı ki, hi…bir şey bilmediğini a…ık…a ortaya koydu; •stelik hi…bir şey bilmediğinden en ufak bir kuşkuya kapılmadan! Hayır, azizim Rodion Romanovi…, Mikolka değil bizim aradığımız adam! ˆağımızın, i…inde yaşadığımız zamanın fantastik, karanlık bir olayıyla karşı karşıyayız burada; …ağımız ki, insanların y•reklerini bir şaşkınlıktır almış, kan "tazeleniyor" s‚zleri dillerden d•şmez olmuş, b•t•n hayatın konfordan ibaret olduğu d•ş•ncesi propaganda edilir olmuş!... Kitabi d•şler ve teorilerle allak bullak olmuş bir kafadır burada s‚z konusu olan! İlk adımı atabilmenin kararlılığını g‚r•yoruz burada; ama ‚ylesine kendine ‚zg• bir kararlılık ki bu, cinayeti işlemeye karar vermiş, ama cinayet islemeye kendi ayaklarıyla değil de, sanki dağdan ya da can kulesinden d•şer gibi gitmiş! Kapıyı arkasından


kilitlemeyi unutmuş, ama yine de ‚ld•rm•ş, hem de iki kişiyi birden, sırf teorisi ‚yle gerektirdiği i…in. †ld•rm•ş, ama paraları almayı becerememis, aldığı kadarını da g‚t•r•p bir taşın altına gizlemiş. Dışardan kapı sarsılır, …ıngırak durmamacasına …alarken kapının bu tarafında …ektiği acılar yetmemiş, daha sonra bu …ıngırağı yine hatırlayarak, sırtında aynı soğuk •rpertileri bir kez daha duyabilmek i…in yarı sayıklar bir durumda kalkıp cinayet yerine, bos daireye gitmiş... Diyelim bu davranışı hastalık halinin bir sonucu, ama bu kez de bir başka durumla karşılaşıyoruz: Bu adam bir cinayet islemiş olmasına rağmen, kendisini d•r•st, namuslu bir insan saymakta, herkesi k•…•msemekte ve nerdeyse kanat takıp melekliğe soyunmakta547 dir..! Yok, Rodion Romanovi…, yok, iki g‚z•m, Mikolka'nın haddine mi d•şm•ş b•t•n bunlar! Mikolka değil bu adam!" Porfiriy Petrovi…'in, daha ‚nce s‚ylediklerini inkŠra benzeyen bu son s‚zleri ‚ylesine beklenmedikti ki, Raskolnikov tepeden tırnağa titrediğini duydu, kendini tutamadı ve tıkanırcasına: "†yleyse.., kim... ‚ld•rd•?" dedi. †ylesine beklenmedik bir soruydu ki.bu Porfiriy Petrovi… i…in, ‚ylesine şaşırtmıştı ki bu soru onu, kendini koltuğun arkalığına bırakıverdi: "Nasıl kim ‚ld•rd•?" dedi; kulaklarına inanamıyor gibiydi. "Siz ‚ld•rd•n•z. Rodion Romanovi…!" Fısıldayarak ve inan… dolu bir sesle ekledi: "Siz ‚ld•rd•n•z!.." Raskolnikov yerinden fırladı, birka… saniye ayakta durdu, sonra hi…bir şey s‚ylemeden yeniden oturdul B•t•n y•z• hafif hafif seğirmeye başlamıştı. Porfiriy Petrovi… ‚zenli bir ilgiyle: "Dudaklarınız yine titremeye başladı" dedi. Bir s•re sustu, sonra. "Sanırım beni yanlış anladınız, Rodion Romanovi…" dedi, "onun i…in bu kadar şaşırdınız. Ben buraya ‚zellikle her şeyi s‚ylemek ve işi artık a…ıklığa kavuşturmak i…in geldim." "Ben ‚ld•rmedim" diye mırıldandı Raskolnikov; su…•st• yakalanmış …ocuklar gibiydi. Porfiriy Petrovi…: "Hayır, Rodion Romanovi…, siz ‚ld•rd•n•z, başkası değil" dedi: sesi sert ve inan…lıydı. ikisi de sustular, şaşılacak kadar uzun s•ren bir suskunluk oldu: Tam ‚n dakika ikisi de ağzını a…madı. Raskolnikov dirseklerini masaya dayamış, parmaklarını sa…larına daldırmıştı. Porfiriy Petrovi…, sakin, oturuyor ve bekliyordu. Raskolnikov birden Porfiriy Petrovi…'! aşağılayıcı bakışlarla s•zerek: "Yine şu eski numaralarınıza başladınız, değil mi Porfiriy Petrovi…?" dedi. "Yine su bilinen y‚ntemleriniz! Nasıl da bıkmıyorsunuz bunlardan!" "Ne y‚nteminden s‚z ediyorsunuz siz kuzum! Y‚ntemlerden bana ne su anda! Yanımızda tanıklar olsaydı, hadi neyse... Şurada başbasa vermiş s‚yleşiyoruz. Buraya sizi bir tavşan gibi ko548 valaya kovalaya gelmediğimi kendiniz de g‚r•yorsunuz. İtiraf edip etmemeniz umurumda bile değil şu anda! Sizin itirafınız olmasa da ben bir inanca varmış bulunuyorum!" Raskolnikov sinirli bir sesle: "Madem ‚yle, buraya ni…in geldiniz?" diye sordu. "Ve size eski bir sorumu tekrarlıyorum: Eğer su…lu olduğuma inanıyorsanız, ni…in yakalayıp hapse atmıyorsunuz beni?" "İste soru diye buna derim! Madde madde cevap veriyorum ben de: Birincisi, sizi şıp diye alıp hapse atmak hi… işime gelmiyor." "Nasıl işinize gelmiyor? Su…lu olduğuma inanıyorsanız, bunu yapmak zorundasınız..." "Ben inanmışım ne …ıkar! B•t•n bunlar şimdilik yalnızca benim kuruntularım! Hem ne diye hapse atayım ki sizi? Huzura kavuşmanız i…in mi? Hapsedilmeyi bu kadar istediğinize g‚re, bunun b‚yle olacağını siz de biliyorsunuz demektir! Diyelim, yalanınızı a…ığa …ıkarmak i…in


su esnaf kılıklı adamı getirdim, ya siz ona, 'Sarhoş musun, nesin? Beni seninle g‚ren var mı? Hem ben seni sarhoşun, biri sanmıştım, ki ger…ekten de sarhoştun sen o g•n' derseniz, ne yapacağım ben? ‰stelik sizin s‚zleriniz onunkinden daha ger…eğe uygun olacak! ˆ•nk• onun b•t•n s‚zleri bir psikolojiye dayanıyor olacak 'hem ‚yle bir psikoloji ki, herifin suratına bile uygun değil!' Sizin s‚zlerinizse, caııalıcı bir noktaya değiniyor olacak: …•nk•, rezil herif, gece g•nd•z kafayı …ekiyor ve bu durumunu da herkes biliyor. Hem size birka… kez i…tenlikle s‚ylediğim gibi, şu iki u…lu psikolojinin, ikinci ucu ger…eğe daha …ok yaslanıyor... Bu da bir yana, elimde size karsı en k•…•k bir delil yok... Ger…i ben sizi yine de hapse attıracağım, (hi… de insanca olmamakla birlikte) buraya size her şeyi ‚nceden a…ıklamak i…in gelmemin nedeni de bu; ama buna rağmen size a…ık…a diyorum ki (bu da insanca değil), sizi hapse atmak hi… mi hi… işime gelmiyor. Buraya gelişimin ikinci nedeniyse..." Raskolnikov tıkanırcasına: "Evet, ikinci nedeni?" dedi, hŠlŠ soluk soluğaydı. . ' "Daha ‚nce de s‚ylediğim gibi kendimi size a…ıklamada bulunmak zorunda, duyuyorum. Beni bir canavar bilmenizi iste549 miyorum: Bu da bir yana, ister inanın, ister inanmayın, size karsı sempati duyuyorum. Buraya gelişimin •…•nc• nedeni de bu son noktadan kaynaklanıyor: A…ık, dolamba…sız bir ‚neride bulunmak istiyorum size, sucunuzu itiraf etmenizi... Bu, sizin i…in sayısız yararlar sağlıyacaktır, tabii benim i…in de... ˆ•nk• omuzlarımdan bir y•k kalkmış olacak... Ne dersiniz, kendi y‚n•mden a…ık…a koyabildim mi durumu ortaya?" Raskolnikov bir dakika kadar d•ş•nd•. "Dinleyin. Porfiriy Petrovi…, demin kendiniz ortada psikolojiden başka bir şeyin bulunmadığını s‚yl•yordunuz, oysa şimdi işi getirip matematik kesinliğe dayadınız. Ya şu anda da yanılı-yorsanız?" "Hayır, Rodion Romanovic, yanılmıyorum. Elimde k•…•k, minicik bir ipucu var, tŠ o zaman bulmuştum bunu! Tanrının g‚nderdiği bir ipucu bu!" "Neymiş bu ipucu?" "Bunun ne olduğunu s‚ylemeyeceğim, Rodion Romanovic. Hem artık işi daha fazla geciktirmeye de hakkım yok, sizi hapse atacağım. Artık is size kalmış. Benim i…in şu anda hepsi bir. Dolayısıyla b•t•n bunları sizin iyiliğinizi istediğim i…in s‚yledim. Yemin ederim, b‚ylesi daha iyi olacak, Rodion Romanovic!" Raskolnikov ‚fkeyle g•l•msedi: "Bu iş artık g•l•n… olmaktan …ıktı ve bayağılığa d‚n•şmeye başladı. Ben su…lu olsam bile (ki hi… de b‚yle bir şey s‚ylediğim yok), ne diye gelip size itirafta bulunayım ki? Demin hapishanede huzura kavuşacağımı s‚yleyen sizdiniz?.." "Eh, Rodion Romanovic, s‚zc•klere fazla inanmayın; belki de huzur falan bulmayacaksınız orada! Bu yalnızca bir teoridir, •stelik de benim bir teorim; ben kim, sizin i…in. otorite olmak kim! Belki de şu anda sizden bir şeyler gizliyorumdur? Oturup size her şeyi s‚yleyecek değilim herhalde, hah-hah-ha! Bu bir, ikincisi, itiraf etmenizin size ne gibi yararlar sağlayacağını, b‚yle yaparsanız cezanızdan nasıl bir indirim yapılacağını biliyor musunuz? Yalnızca şunu d•ş•n•n yeter: Nasıl bir anda ortaya …ıkıyorsunuz? Bir başkasının, cinayeti •zerine aldığı ve her şeyi 550 karmakarışık ettiği bir anda... Ben de, size yemin ederim, "orada" işleri ‚yle bir sarpasardıracağım, ‚yle bir sekle sokacağım ki, itirafınız iyice beklenmedik bir şey olacak. Su psikolojilerin falan hi… s‚z• edilmeyecek; sizden en ufak bir şekilde kuşkulanılma-masını sağlayacağım; b‚ylece siz cinayeti bir bilin… kararması sonucu işlemiş olacaksınız... ki işin doğrusu da budur. Ben namuslu bir insanım, Rodion Romanovi…, verdiğim s‚z• tutarım."


Raskolnikov •z•n…le başını ‚n•ne eğmiş, susuyordu; uzun s•re b‚ylece d•ş•nd•kten sonra yeniden g•l•msedi, sevecen, ama acılı bir g•l•msemeydi bu: "Yok, istemez!" dedi; artık Porfiriy'den hi…bir şey gizlemiyor gibiydi. "Değmez! Yapacağınız indirime de hi… mi hi… ihtiyacım yok!" Porfiriy heyecanla: " "İşte ben de bundan korkuyordum!" dedi. "Yapacağımız indirimi kabul etmeyeceğinizden korkuyordum..." Raskolnikov'un acı dolu bakışları etkileyiciydi. Porfiriy s‚zlerini s•rd•rd•: "Hayatı k•…•msemeyin! †n•n•zde daha upuzun bir hayat var. Nasıl ihtiyacınız olmazmış ceza indirimine, nasıl! Ne sabırsız adamsınız siz b‚yle!" "†n•mde daha upuzun ne var?" "Hayat! Hayat! Yoksa kendinizi her şeyi bilen bir peygamber mi sanıyorsunuz? Belki de Tanrı bekliyordur sizi orada? Hem bu tutsaklık ‚mr•n•z boyunca s•recek değil ya..." Raskolnikov: "†yle ya, indirim vardı..." dedi g•l•mseyerek. "Yoksa burjuva utancı duymaktan mı korkuyorsunuz? Kim-bilir, belki de korkuyorsunuz da, daha kendiniz bile bunun farkında değilsiniz? ˆ•nk•, gen…siniz! Su…unu itiraf etmekten korkmak ya da utanmak hi… de size g‚re bir şey değil!" Raskolnikov konuşmak bile istemiyormuş gibi bir k•…•mseme ve tiksintiyle: "T•k•rm•ş•m!..." diye fısıldadı; bir yerlere gitmek istiyormuş gibi doğrulup kalkacak oldu, vazge…ti, umutsuzlukla yeniden oturdu. 551 "Ne demek, t•k•rm•ş•m! İnancınız kalmamış sizin... Size kabaca dalkavukluk ettiğimi sanıyorsunuz! Kendinizi …ok mu g‚rg•l•, bilgili, her şeyi anlayan biri sanıyorsunuz? Bir teori uydurmuşsunuz, ama bunun hi…bir orijinal yanı olmadığı ortaya …ıkınca da utanıyorsunuz! Evet, bunun al…ak…a bir teori olduğu ortaya …ıktı, bu doğru ama siz umutsuz bir al…ak değilsiniz! Hayır/hi… de b‚yle bir al…ak değilsiniz siz! Hi… değilse kendinizi uzun boylu aldatmadınız ve,işi …abucak sonuca g‚t•r•p, bir …ırpıda bitiriverdiniz. Sizi kimlere benzetiyorum biliyor musunuz? Etleri dilim dilim doğranırken, cellŠtlarına g•l•mseyerek bakan insanlara!.. Yeter ki inanacakları bir şey, bir Tanrı bulmuş olsunlar, gıkları …ıkmaz b‚ylelerinin... Eh, siz de bulun Tanrınızı ve siz de yaşayın! Bir kez, hava değiştirmeye ihtiyacınız var, hem de tŠ ne zamandır! †te yandan, …ile …ekmek de iyi bir şeydir. Siz de …ekin …ilenizi. ˆile …ekmek isterken Mikolka belki de yerinde bir şey yapıyor. Tanrı'ya inanmadığınızı biliyorum, ama her şeyi kılı kırk yararcasına didiklemekten de vazge…in! Hi…bir şey d•ş•nmeden, kendinizi olduğu gibi yaşamın akışına bırakın; hi… kaygılanmayın, kendinizi kıyıda ve ayakta bulacaksınız. Hangi kıyıda? Bunu ben bilemem. Ben yalnız, sizin daha uzun zaman yaşayacağınıza inanıyorum. Biliyorum, siz simdi benim i…in, vaaz veriyor, diye d•ş•n•yorsunuz, ama ilerde bir g•n belki bu s‚zlerimi hatırlar ve onlardan yararlanırsınız. Benim de bunları s‚ylemekten amacım zaten bu. Yine iyi ki, yalnız şu kocakarıyı ‚ld•rd•n•z! Ya başka bir teori geliştirmiş olsaydınız .da, bundan y•z milyon kez daha …irkin bir iş yapmış olsaydınız..? Belki de bunun i…in Tanrı'ya ş•kretmemiz gerek! Hem ne biliyorsunuz; belki de Tanrı sizi bir. şeyler i…in koruyup kollamaktadır? Kendinizi toparlayın ve biraz daha az korkun! Yoksa atacağınız y•ce adım mı sizi korkutuyor? Hayır, bu işte korkmak ayıp olur. Madem ki bu yolda bir adım attınız, ‚yleyse, dayanmanız, metin olmanız gerek. Ortada bir de adalet olduğuna g‚re, adaletin gerektirdiği şeyi yerine getirin. Biliyorum, inan…sızsınız, ama size yemin ederim, hayat buna katlanacaktır. Daha sonra kendiniz de bunu seveceksiniz! Şimdilik size yalnızca hava gerek, hava, hava!" 552 Raskolnikov •rperdiğini duydu. Bağırarak: "Kimsiniz siz?" dedi. "Kendinizi peygamber mi sanıyorsunuz? B‚yle y•kseklerden konuşuyor, peygamberlik taslayıp, bilgece ‚ğ•tler veriyorsunuz?"


"Ben mi kimim? İşi bitmiş bir adam, o kadar... Başkaca hi…bir j şey değil. Belki duygulu ve acıması olan, belki biraz bir şeyler bilen, ama kesinlikle işi bitmiş bir adam. Size gelince, sizin durumunuz bambaşka: Tanrı size bir hayat hazırladı (kimbilir, belki bir g•n b•t•n bunlar bir sis gibi dağılıp gidecek, hi… olmazmış şeylere d‚necektir!). Bir başka sınıftan insanlar arasında bulunacağınız konusuna gelince... Ne var bunda? Siz bu y•reği-nizle konforsuzluktan mı yakınacaksınız? Uzun s•re sizi kimsenin g‚rmeyecek olmasının da ‚nemi yok. İş zamanda değil, sizin kendinizdedir. Bir g•neş olun, herkes sizi g‚rs•n! G•neşin her şeyden ‚nce g•neş olması gerekir. Yine ni…in g•l•yorsunuz? Benim bir Schiller oluşuma mı? Bahse girerim, size yaltaklandığımı d•ş•n•yorsunuzdur! Kimbilir, belki de ger…ekten yaltaklanıyorumdur, hah-hah-ha! Siz bana, yalnız s‚z •zerine inanmayın, Rodion Romanovic, hatta hi… inanmayın, huyum bu benim, kabul ediyorum; yalnız bir şey ekliyeceğim: ne kadar al…ak, ya da ne kadar d•r•st bir insan olduğuma, sanırım kendiniz karar verebilirsiniz!" "Beni ne zaman tutuklayacaksınız?" "Size bir bu…uk, hadi bilemediniz iki g•n daha s•re tanıyabilirim. İyice d•ş•n•n, canım kardeşim, Tanrıya dua edin. Sizin yararınıza olacak, yemin ederim sizin yararınıza olacak!" Raskolnikov dudaklarında garip bir g•l•msemeyle: "Ya ka…arsam?" dedi. "Hayır, ka…mazsınız. Bir mujik ka…ar, yabancı bir ideolojinin uşağı olan son moda ihtilalci ka…ar, ama siz ka…mazsınız. ˆ•nk• b‚ylelerinin herhangi bir şeye 'neye isterseniz' ‚m•rleri boyunca inanmaları i…in parmağınızın ucunu g‚stermeniz yeter. Sizse kendi teorinize artık inanmıyorsunuz nereye ka…acaksınız, neye dayanacaksınız? Ka…aklık ne demektir, biliyor musunuz? İğren… ve zor bir hayattır bu; sizinse her şeyden ‚nce belirli bir d•zene dayanan bir hayata ve buna uygun bir havaya gereksiniminiz 553 var. Bu havayı ka…aklıkta mı bulacaksınız? Ka…sanız bile kendiliğinizden d‚ner gelirsiniz. Siz bizsiz yapamazsınız. Oysa sizi i…eri atacak olursam, bir bilemediniz iki, hadi diyelim •… ay sonra benim bu s‚zlerimi hatırlayacak ve kendiniz i…in de hi… beklen-, medikbir anda gelip itirafta bulunacaksınız. İtiraf ta bulunmanızı bir saat ‚ncesine kadar kendiniz bile bilmeyeceksiniz!.. Hatta ben sizin …ile …ekmek isteyeceğinizden bile eminim. Siz şimdi benim bu s‚zlerime inanmıyorsunuz, ama dediğime geleceksiniz! ˆ•nk•, Rodion Romanovi…, …ile y•ce bir şeydir! Siz benim şişman oluşuma bakmayın, hani hi… gerekmedi de... ama biliyorum ki, g•lmeyin bu s‚z•me …ile …ekmenin de d•ş•nsel bir ‚z• vardır. Mikolka haklı. Hayır, Rodion Romanovi…, siz ka…mazsınız!" Raskolnikov yerinden kalkıp kasketini aldı. Porfiriy Petrovi… de kalktı: "Dolaşmaya mı …ıkıyorsunuz? G•zel bir akşam, tabii fırtına kopmazsa... Ama belki de fırtına iyi gelir, serinler hava..." Porfiriy de şapkasını aldı. Raskolnikov sert…e: "Porfiriy Petrovi…" dedi, "sakın bug•n size itirafta bulunduğumu d•ş•nmeyin. ˆok tuhaf bir adamsınız ve sizi sırf merakımdan dinledim. Ve size hi…bir itirafta bulunmadım... Bunu unutmayın!" "Biliyorum, biliyorum... Hi… unutur muyum? Şuna bak hele, nasıl da titriyor! Hi… kaygılanmayın, ciğerparem, buyurduğunuz gibi davranacağım. Dolaşın bakalım biraz, yalnız fazla uzakla-şayım demeyin." Sesini al…alttı: "Ne olur ne olmaz, sizden k•…•k bir ricada daha bulunacağım; fazlaca nazik, ama ‚nemli bir rica: Eğer, hani ne olur ne olmaz, (ger…i ben buna inanmıyor ve sizi b‚yle bir şeye yatkın g‚rm•yorum ama) şu kırk elli saat i…inde, hani ne olur rıe olmaz, isi bir başka t•rl•, yani ş‚yle fantastik bir bi…imde bitirmek, demek istediğim (…irkin bir ihtimal, beni bağışlayın, ama), canınıza kıymak gibi bir isteğe kapılacak olursanız bana k•…•c•k bir pusula bırakmayı unutmayın! İki satırcıkla, 'yalnızca iki satırcık!' şu tasın yerini bildiriverin! B‚ylesi daha soyluca bir davranış olur. Haydi, şimdilik hoş…akalın... İyi d•ş•nceler, hayırlı girişimler!"


554 Porfiriy sanki sırtı kamburlasmış ve Raskolnikov'a bakmak-tan ka„ınıyormus gibi „ıktı. Raskolnikov pencereye doğru gitti ve Porfiriy'nin sokağa „ıkıp uzaklaşması i„in gerekli sƒreyi hesaplayarak sinirli bir sabırsızlıkla bekledi; sonra kendisi de hızla odasından „ıktı. III Svidrigaylov'a doğru koşturuyordu. Bu adamdan ne umabi-lirdi, bunu kendisi de bilmiyordu. Bu adamın gizemli bir baskısı vardı ƒzerinde, bunu bir kez anlamıştı ya, artık yatışamıyordu. Kaldı ki, onu g…rmenin zamanı da gelmişti. Svidrigaylov'un Porfiriy'e gidip gitmediği sorusu, yol bo-yunca kendisini kıvrandırdı durdu. Onun dƒşƒncesine g…re -ki buna yemin edebilirdi- hayır, gitmemişti! Tekrar tekrar dƒşƒndƒ. Porfiriy'nin ziyaretini bƒtƒn ayrıntılarına varana dek hatırladı: Hayır, gitmemişti, buna hi„ kuşku yoktu! Peki su ana kadar gitmediyse bile, bundan sonra da gitmez miydi? Şimdilik Raskolnikov'a gitmez gibi geliyordu. Ni„in? Bunun nedenini a„ıklayamazdı, ama a„ıklayabilseydi bile, bu konu ƒzerinde …zellikle durup kafa yoracak hali yoktu. Bƒtƒn bunlar ona acı veriyor, ama aynı zamanda sanki hi„ ilgilendirmiyordu. Tuhaf şey! Hatta buna kimse inanmaz belki, ama Raskolnikov bu yakınlarda basına gelecek şeylere karsı kayıtsızlığa varan bir ilgisizlik i„indeydi, pek …nem vermiyordu bunlara. Onu bir başka şey, yine kendisi hakkında, ama „ok daha …nemli, „ok daha başka bir şey ilgilendiriyordu. ˆte yandan, bu sabah kafası bƒtƒn su son gƒnlerde olduğundan „ok daha iyi „alıştığı halde, sınırsız bir ruhsal yorgunluk duyuyordu. Her şey bir yana, bƒtƒn olup bitenlerin ƒzerine, karşısına „ıkan şu …nemsiz zorluklarla uğraşmaya değer miydi? ˆrneğin, Svidrigaylov'un, Porfiriy'e gitmemesi i„in birtakım dolaplar „evirmeye değer miydi? Ya da Svidrigaylov diye birini inceleyip anlamaya „alışarak zaman yitirmenin bir anlamı var mıydı? 555 Ah, nasıl da bıkmıştı bƒtƒn bunlardan! Ama yine de Svidrigaylov'ƒ bir an …nce g…rmek i„in acele ediyordu. Yoksa ondan yeni bir şey, bir y…nerge, bir „ıkış yolu mu bekliyordu? İnsan boğulmamak i„in nasıl bir saman „…pƒne bile sarılabiliyor! Alınyazıları ya da herhangi bir i„gƒdƒ mƒ onları birbirine yaklaştırıyordu yoksa? Belki de yalnızca yorgunluk ve umutsuzluğunun bir sonucuydu bu ve belki de ona gerekli olan Svidrigaylov değil de, bir başkasıydı ve Svidrigaylov burada …ylesine, bir rastlantı sonucu karşısına „ıkıvermisti? Yoksa Son-ya'ya mı gitmeliydi? Ama ne isi vardı şimdi Sonya'da? G…zyaşı dilenmeye mi gidecekti? Hem Sonya onu korkutuyordu. Aman bilmez bir yargı, temyizi olmayan bir karardı sanki Sonya. Onun yanında ya onun yolundan, ya kendi yolundan gitmek zorundaydı. Hayır, …zellikle de su anda, onu g…rebilecek bir durumda değildi. Svidrigaylov'ƒ denemek daha iyiydi. Ger„ekten de ne zamandır bu adama bir şeyler i„in gereksinim duyduğunu kabul etmemesi elinde değildi. Ama yine de, ikisinin arasında ortak ne olabilirdi? Cinayetleri bile bir olamazdı. ˆte yandan tatsız bir adamdı bu: Ahlaksız olduğu besbelliydi, kurnaz ve "sahtek‰r olduğu da kesindi, hatta belki de „ok k…tƒ yƒrekli bir adamdı. Hakkında, pek „ok s…ylenti vardı. Evet, Katerina İvanovna'nın „ocukları i„in az „aba g…stermemişti ama bundan da ne gibi ama„ların peşinde olduğunu kim bilebilirdi? Bu adamın her zaman birtakım niyet ve tasarıları olurdu. Kafasından nice uzaklaştırmaya „alışırsa „alışsın, bugƒnlerde bir başka dƒşƒnce, daha Raskolnikov'u sƒrekli tedirgin ediyordu! Bu dƒşƒnce şuydu: Svidrigaylov sƒrekli „evresinde dolanıyordu, Svidrigaylov gizini …ğrenmişti. Ve Svidrigaylov'un Dun-ya'ya karşı gizliden gizliye bazı niyetleri vardı. Ya bu niyetlerinden h‰l‰ vazge„memişse? (Ki bu soruya kesinlikle evet diyebilirdi...) O zaman, gizini …ğrenmekle ƒzerinde kurduğu baskıyı Dunya'ya karşı silah olarak kullanmak isteyebilirdi?


Bazan d•şlerinde bile ona acı veren bu korkulu d•ş•nce, hi…bir zaman, Svidrigaylov'• g‚rmeye gittiği şu andaki kadar acık ve aydınlık olmamıştı kafasında. Yalnız bu kez m•thiş bir 556 ‚fke de yaratmıştı i…inde. Kendi durumunda bile hemen her şey değişecekti. Gizini hemen Dune…ka'ya a…ması, hatta onu ihtiyatsız bir adım atmaktan alıkoymak i…in kendini elevermesi gerekecekti. Ya su mektup? D•nya bu sabah bir mektup almıştı! Petersburg'da kimden mektup alabilirdi D•nya? (Lujin olmasın?). Evet, Razumihin vardı ve onu koruyordu. Ama Razumi-hin'in bir şeyden haberi yoktu. Belki Razumihin'e de a…ılması gerekecekti? Raskolnikov tiksintiyle d•ş•nd• bunu. . Kesin kararını vermişti: Ne olursa olsun hemen Svidrigaylov'• g‚rmesi gerekiyordu. ˆok ş•k•r burada ayrıntılar, işin ‚z• kadar ‚nemli değildi. Ama eğer Svidrigaylov, D•nya •zerine birtakım dolaplar …eviriyorsa, o zaman... Raskolnikov b•t•n şu bir aylık s•re i…inde ‚ylesine yorulmuştu ki, b‚ylesi sorunlar i…in artık bir tek …‚z•m• vardı: 'O zaman onu ‚ld•r•r•m' diye d•ş•nd• umutsuzluk i…inde. Ağır bir duygunun baskısı altındaydı y•reği. Caddenin ortasında durdu ve sağına soluna bakınmaya başladı: hangi yolda y•r•yordu ve nereye gelmişti? Demin ge…tiği Samanpazarı'ndan otuz kırk adım ‚tede, X- caddesinde bulunuyordu. Solundaki bir binanın b•t•n ikinci katı olduğu gibi meyhaneydi. Pencereleri ardına kadar a…ılmıştı. Pencerelerde g‚r•len ve oraya buraya kıpırdayıp duran kalabalığına bakılırsa, meyhane tıklım tıklım-dı. İ…erden şarkı, klarnet, keman, davul sesleri, geliyor, tiz kadın …ığlıkları duyuluyordu. Tam X- caddesine ni…in geldiğini anlamayarak d‚nmek •zereydi ki, birden dipteki a…ık pencerelerden birinin ‚n•nde, ağzında piposuyla bir …ay masasının başında oturan Svidrigaylov'• fark etti. Bu onu m•thiş şaşırttı. Svidrigaylov da bulunduğu yerden onu izliyordu. Fark edilmeden : kalkıp gitmek ister gibiydi, hatta bunun i…in hafif…e yerinden bile doğrulmuştu, Raskolnikov'u bu da şaşırttı. O da hemen onu g‚rmemiş gibi bir tavır takındı. Dalgın dalgın başka yana bakıyor gibiydi, ama g‚zucuyla onu g‚zetliyordu. Y•reği heyecanla …arpıyordu. Tam d•ş•nd•ğ• gibiydi: Svidrigaylov g‚r•lmeyi istemiyordu. Piposunu dişlerinin arasından almış, gizlemek istemişti; ama sandalyesini geriye itip yerinden doğrulur doğrul. maz, birden Raskolnikov'un da kendini g‚rd•ğ•n• ve g‚zu557 cuyla izlediğini fark etmişti. Raskolnikov'un, odasında kendisini uyur gibi g‚sterdiği ilk g‚r•şme sahnesine benzer bir sahne ge…ti aralarında. Svidrigaylov'un y•z•nde şeytanca bir g•l•mseme belirdi ve b•t•n y•z•ne yayıldı. Her ikisi de, karşısındakinin kendisini g‚rd•ğ•n• ve belli etmemeye …alışarak izlediğini fark etmişti. Sonunda Svidrigaylov g•r•lt•l• bir kahkaha atarak: "Hadi, hadi, istiyorsanız gelin; buradayım!" diye bağırdı. Raskolnikov meyhaneye girdi. Svidrigaylov'u b•y•k salona bitişik, tek pencereli, k•…•k arka odalardan birinde buldu; salonda yirmi kadar masa vardı; t•ccar, memur ve her t•rden bir s•r• insan, dayanılmaz şarkı g•r•lt•s• i…inde …ay i…iyordu. Bir yerlerden bilardo toplarının şıkırtısı geliyordu. Svidrigaylov'un masasında a…ılmış, bir sise şampanyayla, yarısına kadar dolu bir bardak vardı. Odada Svidrigaylov'dan başka, k•…•k bir el laternası …alan bir oğlanla, bitişik salonda koro halinde şarkı s‚ylenmesine rağmen, kısık, kalın bir sesle laterna m•ziğine eşlik ederek adi bir meyhane şarkısı s‚yleyen, …izgili etekliğini sıvamış, başında kurdeleli bir Tirol şapkası bulunan, onsekiz yaşlarında, kırmızı yanaklı bir kız vardı. Raskolnikov i…eri girince, Svidrigaylov: "Hadi bakalım, yeter artık!" diyerek kızı susturdu. Kız şarkısını hemen kesti ciddi ve saygılı bir şekilde beklemeye başladı; şarkı s‚ylerken de y•z•nde aynı ciddi, saygılı anlatım vardı.


"Hey Flip," diye seslendi Svidrigaylov, "bir bardak!" "Ben i„meyeceğim" dedi Raskolnikov. "Nasıl isterseniz, ben zaten sizin i„in istetmemiştim bardağı. Al bakalım Katya, i„ şunu!" Bardağı ağzına kadar şampanyayla doldurdu. "Bugƒnlƒk bu kadar yeter, gidebilirsin!" Katya bardağı, kadınların hep yaptıkları gibi bir dikişte boşalttı, yani ağzından hi„ ayırmadan yirmi yudumda i„ip bitirdi, Svidrigaylov'un uzattığı banknotu aldı, eğilip elini …ptƒ (Svidrigaylov bƒyƒk bir ciddiyetle kızın elini …pmesine izin vermişti), sonra da kendisini izleyen laternacı „ocukla birlikte odadan „ıktı. Peters558 burg'a geleli bir hafta bile olmadığı halde burada kendi evindey-miş gibi davranan Svidrigaylov her ikisini de sokaktan „ağırmıştı. Meyhanenin garsonu Flip de "bildik" olmuştu. Svidrigaylov'un …nƒnde bir yerlere kapanmadığı kalıyordu. Odanın salona a„ılan kapısı kilitleniyordu ve Svidrigaylov burada kendi evindeymiş-„esine, bazen bƒtƒn bir gƒn oturuyordu. Aslında ikinci sınıf bile denilemiyecek pis, berbat bir meyhaneydi burası: "Ben de size gidiyordum" diye başladı Raskolnikov, "ama nasıl oldu da Samanpazarı'ndan Xcaddesine saptım, bilmiyorum. Ben hi„bir zaman buradan ge„mem. Samanpazarı'ndan sonra hep sağa saparım. Kaldı ki sizin eve de buradan gidilmez.. K…şeyi d…ner d…nmez sizinle karşılaştım! Garip, doğrusu!" "Ne diye mucize demiyorsunuz şuna!" "†ƒnkƒ belki de yalnızca bir rastlantıdır da ondan." Svidrigaylov bir kahkaha attı: "Ne tuhaf oluyor şu insanlar! Kimse, i„inden mucize olduğuna inansa bile itirafa yanaşmaz! Siz bile 'belki de yalnızca bir rastlantıdır' diyorsunuz! Kendi dƒşƒncelerine karşı …yle bƒyƒk korkuları oluyor ki insanların, Rodion Romanovi„, tahmin edemezsiniz! Sizden s…z etmiyorum. Sizin kendinize …zgƒ dƒşƒnceleriniz var ve b…ylesi dƒşƒnceleriniz olduğu i„in de hi„ kork-madınız. Zaten benim ilgimi de bu yƒzden „ekiyorsunuz ya!" "Başka hi„bir şeyden değil mi?" "Bu kadarı da yetmez mi?" G…rƒnƒşe bakılırsa Svidrigaylov biraz heyecanlı gibiydi, ama fazla değil; topu topu yarım bardak şampanya i„mişti. Raskolnikov: "Yanılmıyorsam" dedi, "sizin deyiminizle, kendine …zgƒ dƒşƒnceleri olabilecek bir insan olduğumu …ğrenmezden …nce gelmiştiniz bana?.." "O zaman iş farklıydı. Herkesin bir bildiği var. Mucize konusuna gelince, şu son iki ƒ„ gƒnƒnƒzƒ galiba uykuda ge„irdiniz... †ƒnkƒ bu meyhaneyi size ben s…ylemiştim ve' sizin doğruca buraya gelişinizde mucizelik hi„bir şey yok; meyhanenin yolunu, yerini, benim burada daha „ok hangi saatlerde bulunduğumu... Hep ben anlattım size, hatırlamıyor musunuz?" 559 Raskolnikov şaşırmıştı: "Unutmuşum" dedi. "İnanırım. Hem iki kez anlattım size. Adres belleğinizde mekanik olarak kalmış olacak. Buraya da yine mekanik olarak, hi„ farkında olmadan, ama adrese harfi harfine uyarak geldiniz. Aslında o gƒn size bunları anlatırken beni anlamış olabileceğinizi hi„ ummamıştım. Kendinizi „ok belli ediyorsunuz, Rodion Romanovi„. Bakın ne var: Petersburg'da yolda yƒrƒrken kendi kendine konuşan pek „ok insan olduğuna inanıyorum ben. Burası bir yarıdeliler kenti. Eğer bizde bilim olsaydı, hekimler, hukuk„ular, felsefeciler... Petersburg ƒzerine her biri kendi alanında son derece değerli incelemeler yapabilirlerdi. Petersburg kadar insan ruhu ƒzerine karanlık, şiddetli ve tuhaf etkiler yapan kente pek az rastlanır. Bir tek iklimin etkisini dƒşƒnƒn, yeter! Kaldı ki burası bƒtƒn Rusya'nın y…netim merkezidir ve


buranın karakterinin herkese yansımış olması gerekir. Neyse, konumuz bu değil, ben sizi birka… kez ş‚yle yandan g‚rd•m. Evden …ıktığınızda dimdik olan başınız, yirmi adım sonra ‚n•n•ze d•ş•yor. Sonra kollarınızı arkanızda bağlıyorsunuz. ˆevrenize bakı-'nıyorsunuz, ama hi…bir şey g‚rmediğiniz belli oluyor. Derken hafiften dudaklarınız kıpırdıyor ve kendinizle konuşmaya başlıyorsunuz; bu arada kollarınızı indirdiğiniz ve y•ksek sesle konuştuğunuz da oluyor; sonunda yolun ortasında, hem de uzunca bir s•re dikilip duruyorsunuz. Bunlar hi… g•zel şeyler değil. Belki sizi benden başka g‚renler de oluyordur. Bu da sizin yararınıza birşey değil. Aslında b•t•n bunlar beni ilgilendirmez, sizi tedavi eden bir hekim değilim; herhalde ne demek istediğimi anlıyorsunuzdur?" Raskolnikov ona dikkatle bakarak: "Beni izlediklerini biliyor musunuz?" dedi. "Oldu, sizi bir yana bırakalım." . "Siz en iyisi bana şunu s‚yleyin; madem burası gelip i…tiğiniz bir yer ve madem bana iki kez sizi burada bulabileceğimi s‚ylediniz, ‚yleyse neden demin ben yoldan buraya bakarken gizlenmeye ve ka…maya …alıştınız? Gizlendiğinizi ve gitmeye davrandığınızı …ok iyi g‚rd•m." 560 "Hah-ha! Peki, ben o g•n kapınızın eşiğinde dururken, siz neden yattığınız yerde g‚zlerinizi kapayıp uyuyormuş gibi yaptınız? Ben de bunu …ok iyi g‚rd•m." "Benim... nedenlerim vardı... Bunu siz de …ok iyi biliyorsunuz." "Her ne kadar siz bilmiyorsanız da, benim de nedenlerim vardı." Raskolnikov sağ dirseğini masaya, sağ elinin parmaklarını …enesine dayayıp g‚zlerini Svidrigaylov'a dikti. Kendisini daha ‚nce de şaşırtan bu y•z• bir dakika kadar inceledi. Maskeyi andıran tuhaf bir y•zd• bu; pembemsi beyaz bir cilt, kıpkırmızı dudaklar, a…ık kumral bir sakal ve hŠlŠ olduk…a g•r sa…lar... G‚zleri masmavi, bakışları son derece ağır ve hareketsizdi. G•zel ve yaşına g‚re …ok gen… kalmış bu y•zden sevimsizlik akıyordu. ‰zerinde …ok şık, hafif bir yazlık elbise vardı, hele g‚mleği …ok g•zeldi. Taşı değerli kocaman bir y•z•k vardı parmağında. Raskolnikov birden: "Yoksa bir de sizinle mi uğraşmam gerekecek!" dedi; ‚fkeli bir sabırsızlıkla konuya doğrudan girmişti. "K‚t•l•k etmek istediğinizde son derece tehlikeli olabilen birisiniz belki, ama ben de artık kendimi daha …ok perişan etmek istemiyorum. Siz belki de benim kendime …ok değer verdiğimi sanıyorsunuz, ama bunun hi… de b‚yle olmadığını g‚stereceğim size. Buraya şunu s‚ylemeye geldim: Eğer kız kardeşime karşı eski niyetlerinizi beslemeye devam ediyorsanız ve son g•nlerde ‚ğrendiğiniz şeylerden bu uğurda yararlanmayı d•ş•n•yorsanız, bilin ki sizi ‚ld•r•r•m; siz beni hapse attırmadan, ben sizi ‚ld•r•r•m. Dediğimi yapacak biri olduğumu bilirsiniz. İkincisi, eğer bana a…ıklayacağınız bir şey varsa -…•nk• hep bir şeyler, s‚ylemek istiyorm•ssunuz gibi geliyor bana- bu a…ıklamayı hemen yapın, …•nk• zamanımız …ok değerli, iş işten ge…meden, ne diyecekseniz deyin!" Svidrigaylov onu merakla s•zerek: "Nereye bu acele?" dedi. "Herkesin bir bildiği var" dedi Raskolnikov sabırsızlıkla, y•z• asıktı. 561 Svidrigaylov g•l•msedi: "Beni a…ık olmaya …ağırıyorsunuz, ama kendiniz daha ilk soruma cevap vermekten ka…ınıyorsunuz.. Sanırım, birtakım ama…larım olduğunu d•ş•n•yor ve bana kuşkuyla bakıyorsunuz... Eh, sizin durumunuzdaki bir insan i…in t•m•yle anlaşılır bir şey bu. Sizinle anlaşmayı ne denli istiyor olursam olayım, yine de sizi şu inandığınız şeyin tersine inandırmak zahmetine katlanamam. B‚yle bir zahmete değer bir şey değil bu. Ayrıca sizinle ‚zel bir şeyler konuşmak gibi bir niyetim de yok."


"†yleyse bana duyduğunuz bu gereksinim nerden kaynaklanıyor? ˆevremde dolanıp duruyorsunuz?" "G‚zlemlenmeye değer, ilgin… bir insansınız de ondan... Durumunuzun fantastikliği hoşuma gidiyor, hepsi bu! Sonra, beni …ok ilgilendirmiş olan bir hanımın kardeşisiniz. Son olarak da, bu hanımdan bir zamanlar sizin hakkınızda o kadar …ok şey duydum ki, sonu…ta, onun •zerinde b•y•k etkiniz olduğuna karar verdim. Az şey mi b•t•n bunlar? Hah-hah-ha! †te yandan, itiraf etmeliyim ki, sorunuz bana cevap verilmesi g•…, zor bir soru gibi g‚r•nd•. †rneğin, siz şimdi bana iş g‚r•şmek i…in değil, yeni bir şeyler ‚ğrenebilmek i…in geldiniz, ‚yle değil mi? †yle değil mi? "Svidrigaylov şeytanca bir g•l•msemeyle •steliyordu. "D•ş•nebiliyor musunuz, ben de buraya gelirken trende, sizin bana yeni bir şeyler s‚yleyeceğinizi, sizden bir şeyler alabileceğimi d•ş•nm•şt•m! G‚r•yor musunuz, ikimiz de meğer ne zenginmisiz!" "Benden ne alabileceğinizi d•ş•nm•şt•n•z?" "Bilmem ki bunu size nasıl anlatsam? Hem ben bunu biliyor muyum sanki? Ne berbat bir meyhanede oturduğumu g‚r•yorsunuz... Doya doya oturuyorum burada... doya doyadan amacım, zevk alarak değil, insanın bir yerlerde oturması gerekiyor... Şu zavallı Katya'yı alalım... g‚rd•n•z değil mi kendisini?.. Hani bari obur, damak d•şk•n• biri olsaydım... Ne gezer! İste b•t•n yiyebildiğim şu! (Masanın •zerinde, k‚şede, madeni bir tabak i…inde duran korkun… bir biftek kalıntısıyla patatesi g‚sterdi). Yeri gelmişken sorayım, siz yemek yemiş miydiniz? Ben bir şeyler atıştırdım, artık canım istemiyor... †rneğin şarap hi… i…562 mem. Şampanyadan, başka bir şey i…mem. Şampanya da, hani, koca bir gecede bir tek bardak, o bile başımı ağrıtıyor ya... Aslında su şişeyi de biraz yatışmak ve cesaret bulmak i…in getirttim, …•nk• birazdan bir yere gitmek zorundayım, beni b‚yle olağan•st• bir ruh hali i…inde g‚rmenizin nedeni budur; demin sizden bir ilkokul ‚ğrencisi gibi gizlenmemin nedeni de budur. Bana engel olabileceğinizi d•ş•nm•şt•m. Ama sanırım (saatini …ıkardı), sizinle bir saat daha birlikte olabilirim. Şimdi saat, d‚rt bu…uk... İnanır mısınız, bazan ‚yle •z•l•yorum ki! Hani, diyorum, bir toprak sahibi, bir baba, bir s•vari, ya da ne bileyim, bir fotoğraf…ı, bir gazeteci olsaydım... Hi…bir şey değilim, hi…bir mesleğim yok! †yle canımı sıkıyor ki bu bazen! Doğrusu, bana yani birşeyler s‚yleyeceğinizi sanmıştım." "Peki, siz kimsiniz ve buraya ni…in geldiniz?" "Ben mi kimim? Biliyorsunuz; bir soyluyum, iki yıl s•vari alayında hizmet ettim, sonra burada, Petersburg'da aylaklık ettim. Daha sonra da Marfa Petrovna'yla evlenerek …iftlikte yaşadım. İşte benim yaşam ‚yk•m!" "Sanırım kumarbazsınız?" "Ne kumarbazı! Kumarbaz değil, hilebazım ben." "Ger…ekten de kumarda hile yaptınız mı?" "Evet." "Dayak yemediniz mi?" "Yedim. Ne var bunda?" "Demek ki, sizi d•elloya …ağırabilirlerdi... bu, genellikle insanı canlandırır da..." "Tersini savunamayacağım. Hem ben b‚ylesi felsefi tartışmalarda usta da değilimdir. İtiraf etmeliyim ki, buraya daha …ok kadınlar i…in geldim ben." "Marfa Petrovna'yı toprağa verir vermez mi?" Svidrigaylov g•l•mseyerek ve şaşılacak bir a…ık s‚zl•l•kle. "Evet" dedi. "Ne var bunda? Sanırım, kadınlardan s‚zedis bi…imimi …irkin buldunuz?" "Zevk ve eğlence d•şk•nl•ğ•n•z• …irkin bulup bulmadığımı mı soruyorsunuz?" 563 "Zevk ve eğlence d•şk•nl•ğ• m•! S‚z• nereye g‚r•rd•n•z! Yine de, kadın konusundan başlayarak sırayla cevap veriyorum; bilirsiniz, gevezelikten hoşlanan bir adamım ben.


S‚ylesenize, neden kendimi tutmam gerekiyor? Madem kadınlara d•şk•n•m, onlardan neden uzak durayım? En azından bir uğraş oluyor bu benim i…in." "O zaman sizin bu kentten tek beklediğiniz şey, zevk ve eğlence?" "Evet, zevk ve eğlence, ne var bunda! Bir zevk ve eğlence tutturmuş gidiyorsunuz! Ama, sorunuz i…ten bir soru olduğu i…in, doğrusu hoşuma da gitti. Zevk ve eğlencede, en azından, ham hayallere, kuruntulara boyun eğmeyen, kanımızdaki bir korla s•rekli tutuşan ve sonsuzcasına yanan, yolların ve yaşın uzun s•re s‚nd•remeyeceği, doğaya dayalı, s•rekli bir şeyler var. Kabul edin ki, bu da kendine ‚zg• bir uğraştır..." "Bence bu bir hastalıktır, hem de tehlikeli bir hastalık ve sevinilecek hi…bir yanı yok." "Gene s‚z• nerelere g‚t•rd•n•z! †l…•y• aşan her şey gibi bunun da bir hastalık olduğunu kabul ediyorum, ama bu işte ‚l…•n•n kesinlikle aşılması gerekiyor; …•nk•, birincisi ‚l…• herkese g‚re değişir; ikincisi, her şeyde ‚l…•l• olursak, bize ne yapmak kalır? Belki …irkin bir tahmin, ama o zaman beynimize bir kurşun sıkmamız gerekecektir. Namuslu, d•r•st bir insan i…in ‚l…•lere bağlı kalarak sıkılmanın bir zorunluluk olduğunu kabul ediyorum, ama yine de..." "Siz de beyninize bir kurşun sıkabilir miydiniz?" "Laf mı yani bu şimdi!" Svidrigaylov soruyu tiksin… bulmuştu. "Rica ederim bana bundan s‚z etmeyin." Baştan beri b‚b•rlenen, cakalı konuşmasını bir yana bırakmıştı, hatta y•z• bile değişmişti. "Doğrusunu s‚ylemek gerekirse, bu benim bağışlanmaz zayıflığımdır. Ama ne yaparsınız: ‚l•mden korkarım ve yanımda ‚l•mden s‚z edilmesinden hi… hoşlanmam. Benim biraz mistik bir yanım olduğunu bilmem biliyor muydunuz?" "Al Marfa Petrovna'nın hayaleti! Ziyaretlerine devam ediyor mu?" Svidrigaylov sinirli sinirli: 564 "Bana onu hatırlatmayın!" diye bağırdı. "Petersburg'da daha hi… gelmedi. Y•z•n• şeytan g‚rs•n! Hayır, biz en iyisi şeyden... aslında... hımm! Zamanımız pek az kalmış. Ne yazık, uzun s•re kalamayacağım sizinle! Bari s‚yleyecek bir şeyiniz olsaydı!" "Aceleniz... yine bir kadınla mı ilgili?" "Evet, bir kadınla ilgili... Ama t•m•yle rastlantısal bir olay... Hayır, benim s‚ylemek istediğim bu değildi..." "Peki …irkeflik... i…inde bulunduğunuz durumun iğren…liği, sizi hi… etkilemiyor mu? Yoksa durma g•c•n•z• m• yitirdi-niz?" "Siz mi g•…ten s‚z ediyorsunuz? Hah-hah-ha! Ger…i bunun b‚yle olacağını ‚nceden de biliyordum ama, yine de beni şaşırtıyorsunuz, Rodion Romanovi…. Zevk ve eğlence i…inde gecen bayağı bir yaşam ve estetik... Bana siz s‚z ediyorsunuz bunlardan ha! †yle ya, siz bir Sebillersiniz, bir idealistsiniz! B•t•n bunların elbette b‚yle olması gerek, zaten başka t•rl•s• şaşılası okurdu; ama yine de bunları ger…eklikte g‚rmek insanın tuhafına gidiyor. Ah, ne yazık ki zamanım …ok az; oysa .siz ne ilgin… bir insansınız! Aklıma gelmişken sorayım, Schiller! sever misiniz? Ben bayılırım." Raskolnikov tiksiniyormuş…asına: "Amma b‚b•rleniyorsunuz!" dedi. Svidrigaylov g•lerek: "Hayır, yemin ederim b‚b•rlenme değil!" dedi. "Ama sizinle tartışmayacağım, peki, b‚b•rleniyorum... Ama s‚yler misiniz, kimseyi incitmedikten sonra, b‚b•rlenmenin ne zararı var? Marfa Petrovna'nın …iftliğinde tam yedi yıl k‚y hayatı yaşadım, şimdi sizin gibi akıllı ve aşırı derecede ilgin… bir insanla karşılaşınca, oturup gevezelik etmek …ok hoşuma gidiyor, kaldı ki hafiften başımı d‚nd•rmeye başlayan yarım kadeh de şampanya i…mişliğim var. En ‚nemlisi de, beni m•thiş heyecanlandıran bir durum var ortada, ama ondan s‚z etmeyeceğim..." Svidrigaylov birden korkuyla sordu: "Nereye gidiyorsunuz?"


Raskolnikov masadan kalkmak ƒzereydi. Birden buraya gel-. mis olmaktan dolayı bir sıkıntı duymuş, boğulur, bunalır gibi 565 olmuştu. Svidrigaylov'un dƒnyanın en al„ak, en aşağılık adamı olduğuna inanmıştı. "Oturun, Allah aşkına" dedi Svidrigaylov, "emredin, hi„ değilse, bir „ay getirsinler. Oturun, artık gevezelik etmeyeceğim, yani kendimden s…z etmeyeceğim. Size bir şeyler anlatacağım. Beni bir kadının nasıl "sizin s…zlerinizle" "kurtardığını" anlatsam, dinler misiniz? Hem bu sizin ilk sorunuza da bir cevap olacak, „ƒnkƒ bu hanım., sizin kızkardesinizdir. İzin verir misiniz, anlatayım? Hani, zaman …ldƒrmƒş olmak i„in." "Anlatın, ama dilerim..." "O! Hi„ kaygılanmayın! Avdotya Romanovna, benim gibi ciğeri beş para etmez adamlarda bile derin bir saygıdan başka bir şey uyandırmamıştır." IV "Size s…ylemiştim" diye başladı Svidrigaylov, "bu yƒzden biliyorsunuzdur; …deyecek beş param olmadığı i„in, burada uzunca bir sƒre bor„lular hapishanesinde yatmıştım. Marfa Petrovna'mn bor„larımı …deyerek beni hapisten nasıl kurtardığının ayrıntılarına girmeyeceğim. Bilmem bilir misiniz? Kadınlar sev--dikleri zaman afyonlanmısa d…nerler, hem de …ylesi ne ki... Neyse, Marfa Petrovna namuslu, dƒrƒst bir kadındı ve "hi„bir …ğrenimi olmamasına rağmen" aptal değildi. Dƒşƒnƒn bu son derece kıskan„ ve dƒrƒst kadın, pek „ok …fkelenmeler, serzenişlerden sonra, benimle evliliğimizin sonuna kadar ge„erli olan bir s…zleşme yapmak kƒ„ƒklƒğƒnƒ g…sterdi. Bunun nedeni, sanırım, benden epey yaşlı olması ve hep karanfil „iğnemesiydi. Kendisine tƒmƒyle bağlı kalamayacağımı ona a„ık„a s…yleyecek kadar domuzdum ve kendimce bir namusluluk anlayışım vardı. Bu itiraf onu „ileden „ıkardı, ama biraz kabaca da olsa, a„ıks…z-lƒlƒğƒm hoşuna gitmişti. 'ˆnceden a„ıkladığına g…re, demek ki aldatmak istemiyor' diye dƒşƒnmƒş olsa gerek. Kıskan„ bir kadın i„in bu son kertede …nemli bir noktadır. Uzun g…zyaşların-dan sonra, s…zlƒ olarak ş…yle bir anlaşmaya vardık: Bir, ben Marfa Petrovna'yı hi„bir zaman bırakmayacak, hep kocası kala566 „aktım, iki, onun izni olmadan hi„bir yere gitmeyecektim; ƒ„, sevgililerim hi„bir zaman sƒrekli olmayacaktı; d…rt, „iftlikteki hizmet„i .kızlarla arada bir kırıştırmama izin vardı, ama bu Marfa Petrovna'nın gizli bilgisi altında olacaktı; beş, kendi sınıfımızdan "soylu" bir kadına ‰şık olmaktan beni Tanrı korusun-du, bundan kesinlikle ka„ınacaktım ve altı, yine Tanrı korusun! bƒyƒk ve ger„ek bir aşka tutulacak olursam, bunu Marfa Pet-rovna'ya a„ık„a s…yleyecektim. Bu, sonuncu maddeden yana i„i hemen hep rahat olmuştu; „ƒnkƒ akıllı bir kadındı ve benim ciddi bir aşka tutulmayacak kadar u„arı, zevk ve eğlence dƒşkƒnƒ bir kısan olduğumu g…rƒyordu. Ama akıllı ve kıskan„ kadın iki ayrı şeydir ve felaket de buradadır. Kimi insanlar ƒzerinde yansız bir yargıda bulunabilmek i„in, herşeyden …nce, …nyargılarımızdan ve bizi „evreleyen insanlara ve nesnelere karşı edindiğimiz gƒndelik alışkanlıklarımızdan kurtulmamız gerek. Başka hi„ kimsenin yargısına gƒvenemeyeceğim kadar gƒvenirim sizin yargınıza. Marfa Petrovna'ya ilişkin pek „ok gƒlƒn„ ve sa„ma şey duymuş olabilirsiniz. Ger„ekten de gƒlƒn„ denebilecek bazı alışkanlıkları vardı; ama size i„tenlikle s…ylƒyorum, ona bitmez tƒkenmez bir şekilde acı „ektirdiğim i„in ger„ekten „ok pişmanım. Neyse, tatlı bir kocanın, tatlı karısı ƒzerine yaktığı bu „ok nazik oraison funebre* yeter sanırım. Tartışmalarımızda ben genellikle susar, alttan alırdım; bu centilmence davranışım hemen her zaman karımı etkilemiş, onun hoşuna gitmiş ve amacına ulaşmıştır. B…ylece, karımın benimle …vƒndƒğƒ zamanlar bile olmuştur. Ama yine de kız kardeşinize bir tƒrlƒ katlanamadı. B…yle „ok gƒzel bir kızı eve mƒrebbiye olarak sokmak cesaretini nasıl g…stermişti? Ben bunu, Marfa Petrovna'nın ateşli, „abuk etkilenebilir bir kadın olarak kız kardeşinize ‰şık olmasıyla evet, dƒpedƒz ‰şık olmasıyla a„ıklıyorum. Avdotya Romanovna bu! Kendisini daha ilk g…rƒşƒmde işin sonunun hi„ de iyi olmadığını anladım ve ne dersiniz?


G‚zucuyla bile ona bakmamaya karar verdim. İnanır mısınız, ilk adımı atan Avdotya Romanovna oldu. Yine inanır mısınız, kız kardeşiniz •zerine hi…bir şey Oraison funebre: (Aslında da Fransızca): Ağıt (ˆev.) 567 s‚ylememden ve kendisinin onun hakkındaki bitmez t•kenmez sevgi dolu s‚zlerini kayıtsızlıkla dinlememden dolayı. Marfa Petrovna bana başlangı…ta kızmıştır bile. Ne istiyordu karım, doğrusu anlamış değilim! Tabii bu arada bana ilişkin her şeyi ayrıntılarıyla Avdotya Romanovna'ya anlatmıştı. Karımın aile gizlerimizi herkese anlatmak ve ‚n•ne gelene benden yakınmak gibi k‚t• bir huyu vardı; bu konuda yeni arkadaşını, bu …ok g•zel arkadaşını hi… ihmal edebilir miydi? B•t•n konuşmalarının benimle ilgili olduğu ve Avdotya Romanovna'nın, bana male-dilen birtakım karanlık ve gizemli olayları b•t•n•yle ‚ğrendiği kuşkusuzdu... Bu t•rden birtakım şeyleri sizin de duyduğunuza bahse girerim?" "Duydum. Hatta Lujin sizi bir …ocuğun ‚l•m•ne sebep olmakla su…luyor. Doğru mu bu?" Svidrigaylov y•z•n• buruşturdu, iğrenircesine: "Rica ederim" dedi, "bu bayağılıklardan s‚z etmeyin bana! Eğer bu sa…ma dedikoduların aslını ille de ‚ğrenmek istiyorsanız, size bir g•n ayrıca anlatırım, ama şimdi..." "Yine …iftliğinizdeki bir uşağın başına gelenlere de siz sebep olmuşsunuz..?" Svidrigaylov g‚zle g‚r•l•r bir sabırsızlıkla Raskolnikov'un s‚z•n• kesti: "Rica ederim, yeter!" Raskolnikov da gitgide ‚fkeleniyordu: "†ld•kten Sonra piponuzu doldurmaya gelen uşak olmasın sakın bu?" dedi. "Hani, kendiniz anlatmıştınız..?" Svidrigaylov g‚zlerini dikip Raskolnikov'u dikkatle s•zd•. Raskolnikov bu bakışlarda bir an i…in haince bir g•l•msemenin …akar gibi olduğunu g‚rd•. Ama Svidrigaylov kendini tuttu ve son derece nazik: "Evet" dedi, "tŠ kendisi. Bakıyorum b•t•n bunlar sizi de …ok ilgilendiriyor. İlk uygun fırsatta merakınızı t•m•yle gidermeyi bir bor… biliyorum. Hay Allah kahretsin! Kimilerine ger…ekten bir roman kişisi gibi g‚r•nebiliyorum anlaşılan! Hakkımda kız-' kardeşinize bunca ilgin… ve gizemli hikŠyeler anlattığı i…in rahmetli Marfa Petrovna'ya nasıl teşekk•r bor…lu olduğuma varın 568 siz karar verin... Bu hikŠyelerin nasıl bir etkisi oldu, bilemiyorum; ama sonu… benim yaranmaydı. Bana karşı duyması son derece doğal nefretine ve benim her zamanki suratsızlığıma ve iticiliğime rağmen, Avdotya Romanovna sonunda d•şm•ş, mahvolmuş insanlara karşı duyulan bir duygu ile bana acımaya başladı. Bir gen… kızın y•reği acımaya başladığı zaman, kendisi i…in son derece tehlikeli bir durumda başlamış demektir. ˆ•nk• gen… kız s‚z konusu mahvolmuş kişiyi "kurtarmak", akıllandırmak, diriltmek, daha soylu birtakım ama…lara y‚neltmek, ve yeni bir hayatın, eylemin i…ine sokmak isteyecektir; b‚yle bir durumda bu t•rden daha nelerin d•şlenebileceği, bilinen birşey. Kuşun kendiliğinden kafese girmekte olduğunu g‚r•nce, ben de kendime g‚re ‚nlemlerimi aldım. Bakıyorum, kaslarınızı …atıyorsunuz. Rodion Romanovi…. Korkmayın, sonu…, bildiğiniz gibi bir hi…tir. (Hay Allah kahretsin! Amma …ok i…meye başladım!) Biliyor musunuz, kızkardeşenizle ikinci ya da •…•nc• y•zyıllarda, g•…l• bir prensin, bir h•k•mdarın ya da K•…•k Asya hanlarından birinin kızı olarak d•nyaya gelmemiş olmasına, hep ya-zıklanmışımdır. Kader ona bunu nasip etmiş olsaydı, g‚ğs• kızgın şişlerle dağlanırken bile g•l•mseyebilen b•y•k …ilekeşlerden biri olurdu; buna hi… kuşkum yok. Hem o b‚yle bir işkenceye bilerek ve isteyerek giderdi. Eğer d‚rd•nc• ve beşinci y•zyıllarda yaşamış olsaydı, kendini Mısır …‚llerine vurur ve orada otuz yıl k‚k yiyerek, heyecan ve hayallerle yaşardı. Bir an ‚nce ve ne yapıp edip birileri i…in acı …ekmek isteyen, acı …ekmeye susamış bir insan, kızkardeşiniz; bu acı ondan esirgenirse kendini tutup ‚rneğin pencereden aşağı atabilir. Razumihin diye birinden s‚z edildiğini


duydum; akıllı bir …ocukmuş dediklerine g‚re (soyadı da bunu g‚steriyor*, papaz okulu ‚ğrencisi herhalde). Kızkardeşinizi varsın o korusun. Kısacası, sanıyorum Avdotya Romanovna'yı anladım ve bundan da onur duyuyorum. Ama, siz de bilirsiniz, insan biriyle yeni tanıştığında, nedense hoppaca davranır, birtakım aptallıklar eder, yanlışlar yapar, doğru değerlendirmede bulunamaz. Ama... Allah kahretsin! O Razumihin adı (razum-akıl) k‚k•nden t•remektedir. (ˆev.) 569 da niye bu kadar g•zel sanki! Bunda benim hi…bir su…um yok! Tek kelimeyle bu iş bende ‚nlenemez bir şehvet duygusuyla başladı. Avdotya Romanovna bug•ne dek g‚r•lmemiş, duyulmamış ‚l…•de namuslu bir kız (Bu s‚z•me dikkat edin, kızkar-deşinizle ilgili bir ger…ek olarak belirtiyorum bunu. B•t•n parlak zekŠsına rağmen, namus konusunda nerdeyse hastalıklı bir duyarlığı var. Bu kadar namusluluk kendisine zarar verir). Paraşa adında bir kız vardı …iftlikte, başka bir k‚yden, hizmet…i olarak getirmişlerdi. Kara g‚zl• Paraşa!.. Kendisini daha ‚nce hi… g‚rmemiştim. ˆok g•zel, ama inanılmayacak derecede aptaldı: …ığlık …ığlığa bağırıp ağlayıverdi bir g•n ve b•t•n …iftliği ayağa kaldırdı. Tabii, bu bir skandaldi! Birg•n, ‚ğle yemeğinden sonra bah…ede dolaşırken, Avdotya Romanovna ‚zellikle yalnız olduğum bir anı kollayarak yanıma geldi ve g‚zleri alev alev, benden Paraşa'ya ilişmememi istedi. Bu sanırım onunla ilk başbaşa ko-nuşmamızdı. Ben tabi onun isteğini yerine getirmeyi şeref saydım; şaşırmış, utanmış g‚r •nd•m; kısacası rol•m• pek de fena oynamadım. B‚ylece aramızda bir ilişki başladı: gizemli konuşmalar, ahlak dersleri, ‚ğ•tler, ricalar, yalvarmalar, hatta inanır mısınız? g‚zyaşları!.. Bazı kızlarda propaganda tutkusu nerelere kadar varıyor, g‚r•yor musunuz! Ben tabii b•t•n su…u kaderime y•kl•yor, kendimi ışığa, doğru yolu bulmaya susamış bir insan gibi g‚steriyordum, sonunda, hi… tartışmasız herkes •zerinde kesin etkisi olan, insanı hi… yanıltmayan, kadın kalbini yola getirmede en g•…l•, en şaşmaz yola başvurdum. Bu yol, herkes…e bilindiği gibi, ‚vmedir. D•nyada a…ıky•reklilikten zor ve ‚vmeden kolay bir şey yoktur. A…ıky•reklilikte y•zde bir değerinde bile olsa bir nota falsolu oldu mu, uyumsuzluk hemen farkedilir; ‚vmede ise baştan sona b•t•n notalar falsolu bile olsa, yine de kulağa hoş gelir, zevkle dinlenir. †vg• ne kadar kaba olursa olsun, yine de, en azından yarısı, ‚v•lene ger…ek gibi gelir ve bu toplumun her katmanında b‚yledir. Namus tanrı…ası ola- . rak nitelendirilen bir kızı bile ‚vme ile baştan …ıkarmak m•mk•nd•r. Sıradan insanlarınsa s‚z•n• etmeye bile değmez. Kocasına, …ocuklarına son derece bağlı, erdemlilik timsali bir hanımefendiyi nasıl bastan …ıkardığımı hatırladık…a g•lmekten kendimi alamam. †yle eğlenceli ve ‚yle zahmetsizce olmuştu ki bu is! Kadın, ger…ekten erdemliydi, en azından kendine g‚re b‚yleydi bu. Ona karsı uyguladığım b•t•n taktik ise, erdemliliği karşısında şaşkına d‚nm•ş, hayran olmuş g‚r•nmekten ibaretti. †yle ‚l…•s•zce ‚v•yordum ki kendisini, diyelim elini sıkmak ya da bir bakışını elde etmek fırsatını buldum, bunu zorla elde ettiğimi, aslında onun …ok direndiğini, hatta b‚ylesine aşağılık bir adam olmasaydım bunu hi…bir zaman elde edemiyeceğimi, saflığından benim ne denli sinsi ve kahpe biri olduğumu anlayamadığını ve tuzağa d•şt•ğ•n•, aslında b‚yle bir şeyi hi… istemediğini... ve daha bunlara benzer neler neler s‚yleyerek kendimi azarlayıp duruyordum. Tek kelimeyle, ben amacıma ulaşmıştım, hanımefendi ise b•t•n g‚rev ve sorumluluklarını yerine getirmiş, namuslu, son derece erdemli bir kadın olarak kaldığına inanmıştı. Ger…ekteyse hayatı kaymıştı. En son, ayrılırken, kendisi hakkındaki asıl d•ş•ncemi, onun da benim gibi zevk peşinde koşan biri olduğunu s‚ylediğimde nasıl kızıp k‚p•rd•ğ•n• anlatamam! Zavallı Marfa Petrovna da ‚vg•ye karşı …ok duyarlıydı; isteseydim daha sağlığında varını yoğunu •zerime ge…irtebilirdim (Ama ben …ok i…iyor ve gevezelikte biraz ileri gidiyorum galiba?). Aynı sonucu Avdotya Romanovna •zerinde de elde etmeye başladığımı s‚ylersem bana g•cenmezsiniz sanırım. Ama işte aptallığımdan ve sabırsızlığımdan her şeyi berbat ettim. Bilmem inanır mısınız. Avdotya Romanovna daha ‚nce de birka… kez (hele birinde!..) bakışlarımı hi… beğenmemişti. Tek kelimeyle bakışlarımda


onu ‚nce korkutan, sonra da benden tiksindiren ve pervasızlığı gitgide artan birtakım pırıltılar g‚rm•şt•. Ayrıntılara girmenin anlamı yok, sonunda bozuştuk. Ben yine bir aptallık ettim ve onun propagandalarıyla, bana anlattığı şeylerle alay etmeye başladım.. Faraşa yeniden sahneye …ıktı, •stelik bu kez tek basına da değil... Tek kelimeyle, rezil bir curcunadır başladı. Ah, Rodion Romanovi…, hayatta hi… değilse bir kez, kız kardeşinizin g‚zlerinin bazen nasıl alev alev yandığını g‚rebilseydiniz! Simdi koca bir bardak şampanya i…tim de sarhoşum diye s‚ylemiyorum bunları, hepsi doğrudur anlattıklarımın. İnanın bana bakışları d•şlerime girmeye başlamıştı. So570 571 nunda artık etek hışırtılarına bile dayanamaz oldum. Doğrusu, acaba sara illetine mi tutuluyorum diye d•ş•nd•ğ•m bile oldu, b‚ylesine kendimden ge…ebileceğimi hi…, ama hi… d•ş•nemezdim. Tek kelimeyle, barışmamız gerekti, ama bu artık olanaksızdı. Bunun •zerine, ne yaptım, biliyor musunuz? (G‚z• d‚nmeye g‚rs•n, insan nasıl da alıklasıyor, hayret doğrusu! Siz siz olun, aşırı kızgınken herhangi bir girişimde bulunmayın Rodion Romanovic). Avdotya Romanovna'nın yoksul bir kız olduğunu (ah, bağışlayın, bunu demek istememiştim... ama aynı kavramı dile getirecek olduktan sonra ne fark eder sanki?), tek kelimeyle, emeğiyle ge…indiğini, annesine ve size baktığını (hay aksi, bakın yine y•z•n•z• buruşturuyorsunuz...) d•ş•nerek, benimle birlikte hi… değilse buraya, Petersburg'a gelmesi i…in, kendisine b•t•n paramı vermeyi ‚nermeye karar verdim, (ben o sıralar otuz bin ruble kadar para …ıkartabilirdim). Tabi bu arada ‚l•ms•z aşk ve mutluluk yeminleri edecek ve bu t•rden daha bir s•r• şeyler s‚yleyecektim. İnanır mısınız, o sıralar ona ‚ylesine kapılmıştım ki, eğer bana Marfa Petrovna'yı boğazla ya da zehirle, sonra da benimle evlen, deseydi, hemen o an dediğini yerine getirirdim! Ama, sizin de bildiğiniz gibi, b•t•n bunların sonucu bir felaket oldu. Marfa Petrovna'nın, Lujin denilen kŠhya bozuntusu aşağılık herifi bulup da Avdotya Romanovna'yla evlendirmeye …alıştığını ‚ğrendiğimde nasıl kudurmuşa d‚nd•ğ•m•, tahmin edebilirsiniz. B‚yle bir evliliğin benim ‚nerimden en k•…•k bir farkı olacak mıydı, ha, sorarım size, olacak mıydı? Bakıyorum beni b•y•k bir dikkatle dinlemeye başladınız... il-gin… delikanlı?.." Svidrigaylov kendinden ge…ip masaya bir yumruk indirdi. Y•z• kıpkırmızı olmuştu, farkına varmadan yudum yudum i…tiği bir, birbu…uk bardak şampanyanın onu epey vurduğunu g‚ren Raskolnikov bundan yararlanmaya karar verdi. Svidri-gaylov'u …ok kuşku verici buluyordu. Onu daha da kışkırtmak istediğini gizlemeye …alışmadan: "B•t•n bu anlattıklarınızdan sonra" dedi, "ben artık buraya ‚zel olarak kız kardeşim i…in geldiğinize iyice inanmış bulunuyorum." 572 Svidrigaylov birden aydır gibi oldu: "Ama ben b•t•n... hem ben size s‚ylemiştim... kaldı ki, kız kardeşiniz benim adımı bile duymak istemez." "Bundan eminim. Ama benim demek istediğim bu değildi." "Demek eminsiniz? (Svidrigaylov g‚z kırptı, alayla g•l•msedi). Haklısınız, beni sevmez. Ama karı koca ya da iki sevgili arasında ge…en şeylerden hi…bir zaman emin olmayınız. Bu ikili ilişkide, s‚z konusu iki kişiden başka d•nyada hi…kimsenin bilmediği gizli bir yan hep olagelmiştir. Avdotya Romanovna'nın benden nefret ettiğine senet verebilir misiniz?" "Bazı s‚zlerinizden, hele kullandığınız bazı s‚zc•klerden kız kardeşime karşı al…ak…a bazı niyetler taşıdığınızı, •stelik bunların uygulamasına hemen girişeceğinizi anlıyorum." Svidrigaylov niyetleri i…in kullanılan sıfata aldırış etmeden, saf bir korkuyla sordu: "Nasıl! Bu anlama gelebilecek s‚zler s‚yledim mi ben?" "Şu anda bile s‚ylemektesiniz. †rneğin, niye bu kadar korktunuz? Şu andaki bu ani korkunuzun nedeni ne?"


"Ben mi korkuyorum? Sizden mi? Asıl sizin benden korkmanız gerek, cher ami*. Ancak bu sa…ma konuşma... Ama ben kafayı buldum galiba, yine ağzımdan bir şeyler ka…ıracaktım... Allah kahretsin bu i…kiyi! Hey, su getirin!" Şampanya şişesini kaptığı gibi b•y•k bir aldırmazlıkla pencereden dışarı fırlatıverdi. Flip su getirdi. "Bunların hepsi sa…ma!" Svidrigaylov bir pe…eteyi ıslatıp başına koydu. "Sizi bir tek kelimeyle yerinize oturtabilir ve b•t•n kuşkularınızı bir anda yok edebilirim. †rneğin, evleneceğimi biliyor muydunuz?" "Bunu daha ‚nce de s‚ylemiştiniz." "S‚ylemiş miydim? Unutmuşum. Ama o zaman şimdiki kesinlikle konuşamazdım, …•nk• gelini bile g‚rmemiştim daha; yalnızca bir tasarıydı... Şimdiyse, artık bir nişanlım var, gerekenler yapıldı. Eğer ertelenemez birtakım islerim olmasaydı, sizi alır simdi doğruca ona g‚t•r•rd•m. ˆ•nk• sizin g‚r•ş•n•z• Cher ami: (Aslında da Fransızca): Sevgili dostum. 573 de almak isterdim. Allah kahretsin! Yalnızca on dakikam kalmış. Bakın isterseniz saate... Neyse, sonra anlatırım artık bunu size, …•nk• bu benim evlenme isi, kendine g‚re olduk…a enterasan-dır... Nereye? Yine mi gidiyorsunuz?" "Hayır, artık gitmiyorum." "Hi… mi gitmeyeceksiniz? G‚r•r•z. Size nişanlımı g‚stereceğim. Ama şimdi değil... ˆ•nk• birazdan sizin kalkıp gitmeniz gerekiyor. Siz sağa, ben sola... Resslich'i tanıyor musunuz? Şu anda evinde oturduğum Resslich'i? Bildiniz mi? Yok canım, o değil... hani su, bir kız …ocuğu s‚zde onun y•z•nden kendini kışın suya atmış ya, işte o Resslich, bildiniz mi? işte benim bu evlenme isini kotaran odur. Tek başına canın sıkılıyordur, biraz oyalanırsın, g‚z•n g‚nl•n a…ılır' dedi. Ger…ekten de y•z• g•lmez bir adamımdır ben. Neşeli biri olduğumu mu d•ş•n•yorsunuz? Hayır, azizim, asık suratlının tekiyimdir. Kimseye zararım dokunmadan, k‚şemde oturur dururum, bazan •… g•n kimselerle konuşmadığım olur. Ama ben o Resslich denen anasının g‚z• •…kŠğıt…ının aklından neler ge…irdiğini …ok iyi biliyorum; benim sıkılıp birg•n karımı bırakacağımı, b‚ylece kızın kendisine kalacağını hesaplayarak onu sermaye olarak kullanmayı, yani bizim tabakayla daha y•ksek tabakaya satmayı kuruyor. Dediğine g‚re kızın •… yıldır bacakları tutmayan, koltuğa bağlı bir babası varmış, emekli memurmuş adam. Annesine gelince, akıllı bir kadınmış. Taşrada bir yerlerde …alışan ve bunlara hi… yardım etmeyen bir oğullarıyla, evli ve yine bunlara hi… gelip gitmeyen bir kızları varmış. İki k•…•k yeğenlerini de yanlarına almışlar (kendilerininki yetmemiş anlaşılan...). Bir ay sonra onaltısını bitirecek olan en k•…•k kızlarını da lisenin son sınıfındayken okuldan almışlar. Bu hesaba g‚re kızı bir ay sonra kocaya vermek, yani benimle evlendirmek m•mk•n olabilecek... Birg•n onlara gittik; bunun onlar i…in ne denli g•l•n… ol-. d•ğ•n• g‚z•mde canlandırabiliyorum; tanınmış bir aileden, s‚yle birtakım ilişkileri olan, b•y•k …iftlik sahibi, zengin bir dul olarak tanıttım kendimi. Ben ellime varmışım, o tazeyse daha onaltısına bile basmamışsa bundan ne …ıkar? Buna aldıran kim? Cazip bir aday, ‚yle değil mi? Ah, hem de nasıl, hah-hah-ha! 574 †nemli olan bu! Ana babayla konuşmamı g‚rmeliydiniz! Ger…ekten, para ‚denip g‚r•lmeye değer bir hali vardı! Kız da i…eri girdi, dizlerini kırıp selam verdi. D•ş•nebiliyor musunuz azizim, daha kısa etekli elbise giyiyor! A…ılmamış gonca g•l! Y•z•ne ateş basıyor, utanıyor, kıpkırmızı kesiliyordu (besbelli s‚ylemişler kendisine). Kadın y•zleri konusunda sizin nasıl bir d•ş•nceniz var, bilmiyorum, ama bana sorarsanız bu onaltı yaş, bu …ocuksu g‚zler, bu •rkeklik, utan…tan kaynaklanan bu g‚zyaşları, bence g•zellikten de ‚te şeyler. Kaldı ki bu kız bir tablo gibi de g•zel; A…ık sarı, l•le l•le saclar, k•…•c•k ama etli ve kıpkırmızı dudaklar, ufacık, olağan•st• g•zel ayaklar... Neyse, biz b‚ylece tanıştık. Birtakım islerim dolayısıyla


acelem olduğunu s‚yledim, bunun •zerine de ertesi g•n, yani d•n değil ‚nceki g•n nişanlandık. O zamandan beri onlara her gidişimde kızı kucağıma alıyor, bir daha da bırakmıyorum... Nasıl utanıyor, nasıl kıpkırmızı kesiliyor, bilemezsiniz. Bense kendisini aralıksız ‚p•yorum. Annesi de kendisine, artık kocası sayıldığımı, bunun b‚yle olması gerektiğini anlatmaya …alışıyor. Yeme de yanında yat! Vallahi bu nişanlılık yok mu, yani şimdiki durumumuz, belki evlilikten daha iyi. Hani şu la nature et la verite* dedikleri durum var nişanlılıkta. Hah-hah-ha! Kendisiyle iki kez konuştum, vallahi hi… de aptal bir kız değil! Hatta bazan s‚yle …aktırmadan bana ‚yle bir bakıyor ki, zangır zangır titriyorum! Y•z•, tıpkı Rafael'in Madonna'sının y•z•! Aslında, bilmem hi… dikkat ettiniz mi, Sikstin Madonnası'nın y•z• ger…ek değil, hayalidir, kederli bir divanenin y•z•n• kondurmuştur Rafael, Madonnasına. Neyse, nişanlandığımızın ertesi g•n•, g•m•ş bir kutu i…inde pırlantalar, inciler ve bin beş y•z ruble değerinde başka bir s•r• ıvır zıvır g‚t•rd•m. Kocaman, nah s‚yle bir kutuydu bu. Bizim Madonna'nın y•z•n•n nasıl ışığıdını bir g‚rmeliydiniz! D•n kendisini kucağıma aldım, ancak bunu biraz fazla ileri giderek yapmış olmalıyım ki, belli etmemeye …alışmakla birlikte, y•z• kıpkırmızı oldu, b•t•n v•cudunu ateş bastı. G‚zlerinden yaş bile geldi. Tabii bir anda herkes odadan …ıktı, La nature et la verite: (Aslındada Fransızca): Doğa ve ger…ek (ˆev.) 575 kendisiyle yalnız kaldık. O zaman birden boynuma atıldı (ilk kez yapıyordu bunu), k•…•c•k kollarıyla sarıldı ve beni ‚pmeye başladı; bana hep bağlı kalacağına, s‚z dinleyeceğine, hayatının her anını bana adayacağına dair yeminler ediyor, b•t•n bunlara karşılık benden yalnız ve yalnız saygı beklediğini, başkaca 'hi…, ama hi…bir hediye istemediğini' s‚yl•yordu! Gen… kızlık utancıyla y•z• kıpkırmızı kesilmiş, heyecandan g‚zleri yaşarmış onaltı yaşındaki bir melekten b‚ylesi itiraflar duymak, siz de kabul edersiniz ki, son derece ayartıcı bir şey. †yle değil mi? Siz de ayartıcı bulmuyor musunuz bunu? Herhalde bir şeylere değer b‚yle bir sahne, ha? Değer, ‚yle değil mi? Dinleyin... Birg•n birlikte gidelim nişanlıma, ha? Yalnız, şimdi değil!" "Tek kelimeyle sizin şehvetinizi kam…ılayan da aradaki yaş ve seviye farkı olsa gerek,.! Ger…ekten evlenecek misiniz onunla?" "Ya ne sandınız? Kesinkes evleneceğim. Herkes kendisi hakkında kendisi karar verir ve kendini en iyi aldatabilen, herkesten daha neşeli yaşar. Hah-hah-ha! Bakıyorum, birden pa…alarınızdan erdemlilik akmaya başladı! Ah, acıyın bana efendim, ben g•nahkŠr bir insanım! Hah-hah-ha!.." "Oysa siz Katerina Œvanovna'mn …ocuklarına yardım etmiştiniz... Ama anlıyorum, bunda da birtakım ama…larınız vardı... Evet, şimdi anlıyorum..." Svidrigaylov bir kahkaha attı. "Ben genel olarak …ocukları severim, hem de …ok severim... Bu konuda size, su anda bile s•r•p giden bir ilişkinin nasıl başladığını anlatabilirim. Buraya geldiğimin ilk g•n•, yedi yıllık ayrılığın biriktirdiği ‚zlemle hernen batakhanelere saldırdım. Eski dostlarımı bulmak konusunda hi… acele etmediğimin farkında-sınızdır. Bu bir yana, olabildiğince onlardan uzak kalmaya …alışıyorum. Biliyor musunuz, k‚yde, Marfa Petrovna'nın yanın-dayken, b•t•n bu gizemli yerlerin anıları beni ‚ylesine eziyordu ki, anlatamam. Bilenler …ok şeyler bulabilirler bu yuvalarda. Allah kahretsin! Halk ayılmamacasına kafayı …ekiyor, aydın gen…lik derseniz, işsizlikten birtakım teorilere kendini kaptırmış, d•şler d•nyasında yaşıyor; •lke bir baştan bir başa Yahudi akı576 nına uğramış sanki, adamlar ortada para diye bir şey bırakmıyorlar, geri kalanlarsa kendilerini zevk ve eğlenceye vermişler, rezil bir hayat s•r•yorlar. Bu kente daha adımımı attığım anda burnum hemen o bildik kokuyu aldı. S‚z•m ona danslı programlardan birini izlemek i…in bir batakhaneye gittim, rezil bir yerdi (ama ben batakhaneleri ‚zellikle pislikleriyle severim).


Tabii kankan dansı vardı, ama eşi benzeri g‚r•lmemiş bir kankandı bu; bizim zamanımızda bile b‚ylesi yoktu. Doğrusu iyi ilerleme sağlanılmış bu alanda. Birden, on•… yaşlarında, …ok zarif giyimli bir kızın bu işlerin ustası bir herifle dans ettiğini g‚rd•m; karşı karşıya duruyorlardı adamla. Kızın annesi de, duvarın dibinde, bir sandalyede oturuyordu. Bunun nasıl bir kankan olduğunu g‚z•n•zde canlandırabilirsiniz! Kız kıpkırmızı kesilmişti, utanıyordu, sonunda bunu bir hakaret kabul ederek ağlamaya başladı. Adam kızı yakaladığı gibi d‚nd•rmeye ve g‚steri yapmaya başladı. Salonda herkes g•l•yordu. Ben halkımızı, hatta kankana halkımızı bile, b‚yle anlarda pek severim: 'Oh olsun! B‚ylesi gerekti! Ne diye …oluk …ocuğu getirirler b‚yle yerlere!' diye bağırıyorlardı. S‚yledikleri mantıklı mıydı, yoksa kendi kendilerini mi avutuyorlardı, bu benim umurumda bile değildi! Hemen ne yapmam gerektiğini tasarlayıp doğruca kızın annesinin yanına gittim. Benim de taşralı olduğumu, buraların insanlarının …ok g‚rg•s•z ve kaba olduğunu, ger…ek değerleri ayırdedip onlara gerekli saygıyı g‚stermesini bilmediklerini s‚yleyerek, paralı biri olduğumu sezdirmeye …alıştım, kendilerini arabama davet ettim, evlerine g‚t•rd•m (bir oda kiralamışlardı kendilerine, Petersburg'a daha yeni, gelmişler), b‚ylece tanışmış olduk. Kadın, benimle tanışmanın kendisi i…in de, kızı i…in de bir şeref olduğunu s‚yledi. Bu arada beş parasız olduklarını ve Petersuburg'a da bilmem hangi dairede bilmem nasıl bir işi izlemek i…in geldiklerini ‚ğrendim. Kendilerine hem para olarak hem de hizmet olarak yardımda bulunabileceğimi s‚yledim; bu arada da, o batakhaneye, orada dans dersleri veriliyor sanarak d•şt•klerini ‚ğrendim. Gen… kızın Fransızca dil dersleriyle, dans dersleri konusunda kendilerine yardımda bulunmayı ‚nerdim. †nerimi heyecanla karşıladılar, bunun kendilerine 577 yalnızca şeref vereceğini s‚ylediler... İşte b‚ylece başlayan tanışıklığımız hŠlŠ s•r•yor. İster misiniz, onlara da gidelim, ama şimdi değil..!" "Kes artık şu bayağı hikŠyelerini aşağılık herif! Al…ak, şehvet d•şk•n•!" "Schiller! Bu da bizim Schiller işte! O• va-t-elle la vertu se nic-her*l Biliyor musunuz, bağırışlarınızı duymak i…in size ‚zellikle b‚yle şeyler anlatacağım. B•y•k bir zevk bu doğrusu!" "Ona ne ş•phe!" diye homurdandı Raskolnikov. "Şu anda ben kendi g‚z•mde de g•l•n… bir duruma d•şm•ş bulunuyorum!" Svidrigaylov katılırcasına g•lmeye başladı, Filip'e seslenip hesabı ‚dedi, masadan kalkarken: "Bayağı sarhoş oldum, assez caııse**" dedi, "b•y•k bir zevk bu doğrusu!" Raskolnikov da ayağa kalktı. "Evet, b•y•k bir zevk! Sizin gibi g‚z•n• şehvet b•r•m•ş bir zevk ve eğlence d•şk•n•, hele anlattıklarına benzer korkun… birtakım niyetleri de varsa ve hele hele bunları şu i…inde bulunduğumuz koşullar altında ve benim gibi bir adama anlatıyorsa nasıl olur da zevk almaz! †lesiye zevk duyar!" Raskolnikov'u bir an s•zen Svidrigaylov olduk…a şaşırmış: "Eğer bu b‚yleyse" dedi, "o zaman sizde utanmak arlanmak diye bir şey yok! En azından esaslı malzemelere sahipsiniz bu konuda. Pek …ok şey d•ş•nebilmeye... hatta, ne d•ş•nmesi, yapabilmeye yeteneklisiniz demektir bu konuda... Neyse, yeter artık! Sizinle konuşmamızın b‚ylesine kısa s•rm•ş olmasından ger…ekten …ok •zg•n•m. Ama nasılsa ayrıldığımız yok, hele biraz daha bekleyin..." Svidrigaylov meyhaneden …ıktı, Raskolnikov da onun arkasından y•r•d•. Ancak Svidridgaylov'un fazlaca sarhoş olduğu s‚ylenemezdi, i…ki bir an i…in basına vurur gibi olmuştu, ama şimdi ge…en her dakikayla biraz daha kendine geliyordu. Kafa^ sının bir şeylere, hem de son derece ‚nemli bir şeylere takıldığı O• va-t-elle la vertu se nicher?: (Aslında da Fransızca): Şu erdem de nerelere yuvalanmıyor? (ˆev.) Assez cause: (Aslında da Fransızca): Gevezelik yeter! (ˆev.) 578


belliydi: y•z• asılmıştı. Kaygı verici bir bekleyiş heyecanı i…inde olduğu anlaşılıyordu. Demin Raskolnikov'la konuşurken de, birden ona karşı değişivermiş, hatta konuşmasının sonlarına doğru bayağı kabalaşmış, alaycı bir tavır takınmıştı. Raskolnikov da farkındaydı bunun ve bu onu epey kaygılandırmıştı. Svidrigaylov'u son derece kuşku verici buluyordu, bu y•zden peşinden gitmeye karar vermişti. Birlikte yaya kaldırımına indiler. "Siz sağa, ben sola... ya da, belki, tersine, yalnız, adivcu, mon platsir, yeniden sevin…li bir buluşma dileğiyle!" Svidrigaylov bunları s‚yledikten sonra sağa, Samanpazarı'na doğru y•r•d•. Raskolnikov da onun ardından y•r•meye başladı. Svidrigaylov arkasına d‚nerek: "Bu da ne demek!" diye bağırdı. "Ben size ne demiştim..!" "Bu su demektir ki, ben artık sizin peşinizi bırakmayacağım." "Nee?" İkisi de durmuştu. Birbirlerini tartar gibi bir dakika kadar bakıştılar, sonra Raskolnikov sert…e: "Deminki sarhoşluk gevezeliklerinizden kesin olarak şunu anladım ki, kız kardeşim konusundaki al…ak…a tasarılarınızdan vazge…mek ş‚yle dursun, bunlarla her zamankinden …ok daha ilgilisiniz! Kız kardeşimin bu sabah bir mektup aldığından da haberim var. Demin bir t•rl• yerinizde duramıyordunuz. Buraya gelirken yolda kendinize bir kadın bulup buluşturduğunuzu kabul etsek bile, bunun hi…bir anlamı olamaz; ben kendi g‚zlerimle g‚r•p emin olmak istiyorum..." Şu anda kendi g‚zleriyle neyi g‚rmek istediğini, neyden emin olmak istediğini Raskolnikov'un kendisinin de bildiği kuşkuluydu. "Demek b‚yle! İster misiniz simdi bir polis …ağırayım?" "ˆağır!" Yeniden bir dakika kadar karsı karşıya durup birbirlerini s•zd•ler. Sonunda Svidrigaylov'un y•z• değişti. Raskolni579 kov'un tehdidine aldırmadığını g‚r•nce, birden …ok neşeli ve dost…a bir tavırla: "Amma adamsınız!" dedi. "Meraktan i…im i…imi yediği halde isleriniz hakkında sizinle birşey konuşmamış ve bu g‚r•şmeyi bir başka buluşmamıza bırakmıştım, ama doğrusu siz bir ‚l•y• bile sinirlendirebilirsiniz... Madem ‚yle, gidelim. Yalnız peşin peşin s‚yleyeyim: hemen simdi para almak i…in bir dakikalığına eve uğrayacağım, sonra kapımı kilitleyeceğim ve geceyi ge…irmek i…in bir arabaya atlayıp adalara gideceğim. Bu durumda, arkamdan gelmenizin ne anlamı var?" "Ben de şimdilik sizin apartmana geleceğim, yalnız size değil, Sonya Semyonovna'ya... Cenaze t‚reninde bulunamadığım i…in ‚z•r dileyeceğim." "Yine siz bilirsiniz, ama Sonya Semyonovna şu anda evde değil. Benim eski tanıdıklarımdan, bir ‚ks•zler yurdunun kurucusu soylu bir hanımla beraber şu anda, …ocukları g‚t•rd•. Katerina İvanovna'nın ‚ks•zleri i…in verdiğim parayla bu kadını adeta b•y•ledim, ayrıca kadının yurduna da bağışta bulundum, son olarak da, ona Sonya Semyonovna'nın b•t•n hikŠyesini olduğu gibi anlattım. M•thiş etkilendi kadın. Sonya Semyonovna'mn, bizim soylu hanımefendinin yazlıktan d‚nd•kten sonra ge…ici olarak karmakta olduğu X- oteline …ağrılmış olmasının nedeni budur." "Olsun, ben yine de uğrayacağım." "Siz bilirsiniz. Yalnız ben size arkadaşlık edemeyeceğim. Hem bana ne! İşte eve geldik! Birtakım sorularla sizi rahatsız etmeyecek kadar kibar olmamdan dolayı bana b‚yle kuşkulu g‚zlerle bakıyorsunuz herhalde? Evet, bunun b‚yle olduğundan eminim. Ne demek istediğimi sanırım anlıyorsunuz? Bahse girerim bu durumu tuhaf da buluyorsunuzdur! Gelin de kibar olun artık!"'


"Ve kapıları dinleyin!" Svidrigaylov g•l•msedi: "Şu meseleden s‚z ediyorsunuz! B•t•n bu olup bitenlerin, •zerine bu konuyu a…masaydınız şaşardım doğrusu! Hah-hah580 ha! Aslında o g•n muzipliğiniz •zerinizdeydi ve ben ger…i Sonya Semyonovna'ya s‚ylediklerinizden bir şeyler anlamadım değil... Ama yine de nedir bunlar? Ben belki de geri kafalı bir adamım ve hi…bir şey anlamıyorum. Allahaşkına bana da a…ıklayın bunları iki g‚z•m! Yeni d•ş•nceler konusunda aydınlatın beni!" "Hi…bir şey duymuş olamazsınız, yalan s‚yl•yorsunuz!" "Ondan değil, ondan s‚z etmiyorum ben (aslında bir şeyler duydum, ama s‚z•n• etmek istediğim o değil). Benim s‚z•n• etmek istediğim, sizin su ardı arkası kesilmeyen ahlamalarınız! İ…inizdeki Schiller her an, her şeyden kuşkulanıyor. Ve tutup bana kapıları dinleme diyorsunuz. Eğer b‚yleyse, hemen karakola koşun ve basımdan s‚yle bir olay ge…ti, teorimde k•…•k bir yanlışlık ortaya …ıktı diyerek her şeyi anlatın. Eğer size g‚re kapıları dinlemek doğru değil ve fakat elinize ge…en herhangi bir şeyle bir kocakarının işini bitirmek doğruysa, durmayın hemen bir yerlere, Amerika'ya falan gidin! Hem de hi… zaman, yitirmeden, delikanlı!.. Belki hŠlŠ zamanınız vardır. İ…tenlikle s‚yl•yorum. Yol paranız mı yok? Ben veririm..." Raskolnikov onun s‚z•n• keserek tiksintiyle: "B‚yle bir şeye hi… niyetim yok!" dedi. "Anlıyorum! Hem kendinize eziyet etmeyin. İsterseniz, fazla konuşmayın? Sorunlarınızı biliyorum: ahlak sorunları bunlar, değil mi? Yurttaş olmanın, ve insan olmanın getirdiği birtakım sorunlar... Hepsini bir yana bırakın bunların! Size ne bunlardan! Hah-hah-ha! İnsan ve yurttaş olmanın sorunları, ha? Madem ‚yle, bu ise burnunuzu hi… sokmasaydınız!.. Bari kafanıza bir kursun sıkın olsun bitsin. Yoksa canınız istemez mi b‚yle bir şeyi?" "Hemen. şu anda peşinizi bırakayım diye beni mahsus sinirlendirmeye …alışıyorsunuz galiba?" "ˆok tuhafsınız doğrusu: işte geldik bile, buyrun merdivenlere... Sonya Semyonovna'nın kapısı işte şurası; bakın, kimse yok! İnanmıyor musunuz? Kapernaumovlar'a sorun; anahtarını hep onlara bırakır Sonya Semyonovna.-. İste Madame de Kaper-naumov'un kendisi... Efendim? Nasıl? (Biraz sağırdır bayan Ka-pernaıımov), Gitti mi? Nereye? Nasıl, kendiniz de duydunuz değil mi? Evde değilmiş, akşam da belki gecikecekmiş... Haydi 581 şimdi bana gidelim. Bana gelmek istiyordunuz ya? İşte geldik bile. Madame Resslich evde değil. Hep birtakım telaşları vardır kendisinin, ama …ok iyi bir kadındır, inanın... Eğer bir par…a daha akıllı olabilseydiniz sizin de işinize yarardı... Buyrun, siz de g‚r•n: …alışma masamdan y•zde beşlik şu hisse senedini alıyorum. (g‚r•yor musunuz, daha ne …ok var bende bu senetlerden!) Bug•n bozduracağım bu senedi. G‚rd•n•z m•? Daha fazla zaman yitiremem. Masamı kilitliyorum, oda kapımı da kilitliyorum, işte yemden merdivenlerdeyiz. Bir araba tutalım, ister misiniz. Ben adalara gideceğim. Siz de ş‚yle bir tur atmak istemez miydiniz? İşte su arabayı beni Elagin'e g‚t•rmesi i…in tutuyorum. İstemiyor musunuz? Artık dayanamıyor musunuz? Gelin canım, bir tur atın! Yağmur yağacak sanırım, ama hi… ‚nemli değil, k‚r•ğ• var arabanın..." Svidrigaylov arabaya binmişti bile... Raskolnikov kuşkularının, en azından şu anda, yersiz olduğunu d•ş•nd•. Cevap vermeden arkasını d‚n•p Samanpazarı'na doğru y•r•meye başladı. Eğer bir kez olsun başını …evirip baksaydı, Svidrigaylov'un daha y•z adım kadar bile uzaklaşmadan nasıl arabacıya parasını vererek arabadan indiğini ve kaldırımda y•r•meye başladığını g‚recekti. Ama artık bir şey g‚remezdi, k‚şeyi d‚nm•şt• bile. İ…inde duyduğu b•y•k bir nefret onu Svidrigaylov'dan uzak-laştırıyordu. "Bu aşağılık, bu al…ak heriften, bu şehvet d•şk•n•, namussuzdan bir an i…in bir şeyler bekleyebildim, ha?" diye s‚ylendi.


Doğrusu, d•ş•ncesizce ve acele verilmiş bir karardı bu. ˆ•nk• Svidrigaylov'un genel g‚r•n•ş•nde ona 'hadi gi-zemlilik demiyelim ama' orjinallik veren bir şeyler vardı. B•t•n bunların kız kardeşiyle ilgisine gelince, Raskolnikov, Svidrigaylov'un Dunya'yı rahat bırakmayacağından emindi. Ama bunları tekrar tekrar d•ş•nmek ona dayanılmayacak kadar ağır geliyordu! Yalnız kalır kalmaz, daha yirmi adım bile y•r•meden, her zamanki alışkanlığıyla derin birtakım d•ş•ncelere daldı. K‚pr•ye varınca korkuluklara dayanarak sulara bakmaya başladı. Oysa bu sırada Avdotya Romanovna hemen yanı başında duruyordu. 582 Aslında k‚pr•n•n girişinde karşılaşmıştı kız kardeşiyle, ama g‚rmeden ge…ip gitmişti. Onu sokakta bu şekilde hi… g‚rmemiş olan Dune…ka m•thiş şaşırmış ve korkmuştu. Seslenip seslen-memekte kararsız ‚ylece dururken, birden Samanpazarı y‚n•nden hızlı hızlı gelmekte olan Svidrigaylov'u g‚rm•şt•. Svidrigaylov g‚r•nmemeye …alışarak, sakına sakına y•r•yor gibiydi. Tam k‚pr•ye gelince, Raskolnikov'un kendisini g‚rmemesi i…in b•y•k …aba harcayarak biraz a…ıkta bir yerde durdu. Dunya'yı onun işaretlerinden, kardeşine seslenmemesini, onu rahat bırakmasını, kendisine doğru gelmesini rica ettiğini …ıkardı. †yle de yaptı. Kardeşinin yanından sessizce ge…ip Svidrigaylov'un yanına vardı. "Hemen gidelim" diye fısıldadı Svidrigaylov. "Rodion Ro-manovi…'in buluştuğumuzu bilmesini istemiyorum. Bu arada sizi uyarmış olayım: kardeşinizle demin surda bir meyhanede oturuyorduk, kendisi gelip buldu beni orada; elinden g•… bela kurtulabildim. Nerden ‚ğrenmişse, size mektup yazdığımdan da haberi var ve bir şeylerden kuşkulanıyor. Herhalde bunu ona siz s‚ylememişsinizdir? Peki ama, siz s‚ylemediğinize g‚re, kim s‚ylemiş olabilir?" D•nya onun s‚z•n• keserek: "İşte k‚şeyi d‚nd•k" dedi, "artık kardeşim bizi g‚remez. Size şu kadarını s‚yleyeyim ki, burdan daha ileri gidemem sizinle, S‚yleyeceklerinizi burada s‚yleyin; sokakta da konuşmamız pekŠlŠ m•mk•n." "Birincisi bunlar sokakta konuşulacak şeyler değil, ikincisi Sonya Semyonovna'yı da dinlemeniz gerek, •…•nc•s• de size bazı belgeler g‚stermem gerekiyor... Sonu… olarak, eğer evime gelmeyi kabul etmezseniz, size s‚z•n• ettiğim a…ıklamaları yapmam ve …eker giderim. Bu arada sevgili kardeşinizle ilgili son derece ilgin… bir gizi de t•m•yle bilmekte olduğumu unutmamanızı rica ederim." D•nya kararsızlıkla duraladı ve ok gibi delici bakışlarla Svidrigaylov'u s•zd•. 583 "Korkacak ne var!" dedi. Svidrigaylov sakin bir tavırla. "Burası k‚y değil, kent. Kaldı ki k‚yde bile siz bana benim size ettiğimden daha …ok k‚t•l•k ettiniz, buradaysa..." "Sonya Semyonovna'nın haberi var mı?" "Hayır, ona hi…bir şey s‚ylemedim, hatta evde olup olmadığını bile kesin olarak bilmiyorum. Ama sanırım evdedir. Bug•n bir yakınını toprağa verdi, herhalde b‚yle bir g•nde konukluğa gidilmez. Zamanı gelmeden bunu kimselere a…mak istemiyorum, hatta size s‚ylediğime bile biraz yazıklanıyorum. B‚ylesi durumlarda k•…•c•k bir ihmal ihbar yerine ge…er. Ben işte şurada oturuyorum, şu evde, işte geldik bile. İşte şu adam bizim kapıcıdır, beni …ok iyi tanır, bakın selam veriyor; eve bir kadınla birlikte girdiğimi g‚rd•, hi… kuşkusuz sizin y•z•n•z• de fark etmiştir, eğer hŠlŠ benden kuşkulanıyor ve korkuyorsanız bu durum işinize yarayabilir. B‚yle kaba konuştuğum i…in bağışlayın. Ben burada kiracı olarak oturuyorum. Sonya Semyonovna da kiracı, aramızda bir duvar var. B•t•n bu kat kiracılarla doludur. ˆocuk gibi korkacak ne var? Yoksa ben bu kadar korkun… bir adam mıyım?" Svidrigaylov hosg‚r•r bir g•l•msemeyle Dunya'ya baktı, ama hi… de g•l•mseyecek durumda değildi. Y•reği hızla …arpıyor, soluğu kesilecek gibi oluyordu. Gitgide artan heyecanını


gizleyebilmek i…in olduk…a y•ksek sesle konuşuyordu. Ama D•nya ondaki bu ‚zel heyecanı fark edememişti. Svidrigaylov' un, onun …ocuk gibi korktuğuna ve onun i…in kendisinin korkun… bir adam olduğuna ilişkin s‚zlerine m•thiş sinirlenmişti. "Ger…i... sizin şerefsiz bir insan olduğunuzu biliyorum, ama sizden hi… mi hi… korktuğum yok" dedi. Sakin g‚r•nmeye …alışıyordu, ama y•z• bembeyazdı. "†nden y•r•y•n..." Svidrigaylov Sonya'nın kapısı ‚n•nde durdu. "İzninizle bir bakalım, evde mi, değil mi? Hayır, yok. Ne şanssızlık! Ama …abuk d‚neceğinden eminim. Sokağa …ıktıysa bile, bu olsa olsa ‚ks•zlerle ilgili olarak bir bayanla g‚r•şmek i…indir. Anneleri ‚ld• ya... Ben de yerleştirilmeleri isiyle biraz ilgilenmiştim. Eğer Sonya Semyonovna on dakikaya kadar d‚nmezse, eğer isterseniz, onu hemen bug•n size g‚nderebilirim. 584 İşte benim, daire... İşte benim iki odam... Şu kapının ardında da bayan Resslich oturur. Şimdi şuraya bir g‚z atın, size en ‚nemli delillerimi g‚stereceğim: yatak odamdaki şu kapı, yanda kiraya verilmekte olan iki boş odaya a…ılır. İşte, su iki boş odaya... Biraz dikkatlice bakmalısınız buraya." Svidrigaylov olduk…a geniş, mobilyalı iki odada oturuyordu. D•nya kuşkulu g‚zlerle …evresine bakındı; ger…i Svidrigay-lov'un dairesinin boş iki daire arasında bulunması gibi dikkat …ekici bazı ‚zellikler yok değildi, ama o ne odaların genel konumunda, ne de d‚şenmesinde ‚nemli sayılabilecek herhangi birşey fark etmemişti. Svidrigaylov'un dairesine doğruca koridordan değil, ev sahibi kadının hemen hemen boş olan iki odasından ge…ilerek giriliyordu. Yatak odasındaki kilitli kapıyı a…an Svidrigaylov, Dunya'ya yine boş olan ve kiraya verilen yandaki daireyi g‚sterdi. D•nya burayı g‚rmesinin ni…in istendiğini anlamayarak eşikte duralar gibi oldu, ama Svidrigaylov hemen a…ıklamaya girişti: "Şuraya, şu ikinci ve daha b•y•k olan odaya bakın. Dikkat edin, bu kapı kilitlidir. Kapının ‚n•nde bir sandalye var. Şu iki odanın tek eşyası. Bunu ben daha rahat dinleyebilmek i…in kendi dairemden getirdim. †b•r tarafta, kapının hemen arkasında Sonya Semyonovna'nın masası var. Sonya Semyonovna ve Rodion Romanovi… işte bu masada konuştular. Bense şu sandalyeye oturup, her seferinde iki saat olmak •zere iki gece •st •ste onları dinledim. Herhalde bir şeyler ‚ğrenebilmişimdir, ‚yle değil mi?" "Demek kapı arkasında dinlediniz ha?" "Evet, kapı arkasında dinledim. Hadi i…eri, benim daireme gidelim, burada oturacak bir şey bile yok." Svidrigaylov Avdotya Romanovna'yı, salon g‚revi g‚ren birinci odaya g‚t•rd•, oturması i…in bir iskemle g‚sterdi. Kendisi de masanın ‚b•r ucuna, ondan en aşağı iki metre uzakta bir yere oturdu. Ama g‚zlerinde, Dunya'yı bir zamanlar korkutan aynı alev vardı. Dunyacık titredi ve bir kez daha …evresine kuşkuyla bakındı. İster istemez g‚sterdiği bir davranış olmuştu bu. Anlaşılan kuşkusunu belli etmek istemiyordu. Ama Svidrigaylov'un 587 †rneğin, ama…lanan şey iyi ise, islenecek bir cinayet uygun g‚r•lebilir. Yani bir k‚t•l•ğe karşı, y•zlerce g•zel şey! Y•ksek birtakım yeteneklere sahip ve aşırı ‚zsaygısı olan bir gen…, diyelim topu topu •… bin ruble ile mesleki y•kselişinin ve geleceğinin bambaşka bir bi…im alacağını bilse ve elinde de bu para olmasa, kuskusuz b‚yle bir durumu son derece incitici bulur. Buna bir de a…lığın, daracık bir odada oturmanın, eski p•sk• elbiselerin, toplumsal durumunu algılamış olmanın ve son olarak da annesiyle kızkardeşinin durumlarının yarattığı sinir bozukluğunu ekleyin... Hepsinin •st•nde de, kibir, gurur ve kimbilir belki de iyi birtakım duyguların payı vardır. Ben onu su…lamıyorum, l•tfen b‚yle bir şey d•ş•nmeyin, hem zaten bu benim işim de değil. Kendine ‚zg• bir teoriciği 'ş‚yle b‚yle bir teori işte1 var. Buna g‚re insanlar ikiye ayrılıyor. Bir, malzeme olanlar, iki, ‚zel insanlar. †zel insanlar, y•ksek


durumlarından dolayı hi…bir yasaya bağlı değiller, hatta tam tersine, malzemeler i…in, yani şu s•pr•nt•ler i…in kendileri yasa yaparlar. Kendi halinde bir teoricik işte; une theoric comme ime autre*. Napolyon onu almış g‚t•rm•ş; daha doğrusu, pek …ok dahinin tek tek birtakım k‚t•l•klere hi… aldırmadıkları, bunların •zerinden d•ş•nmeksizin atlayıp ge…tikleri ger…eği onu …ok ilgilendirmiş. Sanırım kendisinin de bir dahi olduğunu d•ş•n•yordu, daha doğrusu buna bir s•re inandı. Bir teori yarattığı, ama duraksamadan daha ilerisine gidemediği, dolayısıyla da dahi olmadığını anladığı i…in …ok acı …ekti, hŠlŠ da …ekiyor. B‚ylesi bir durum ‚zsaygısı olan bir gen… i…in, hele de …ağımızda, son derece aşağılatıcı bir şeydir..." "Ya vicdan azabı? Yoksa, onda ahlak duygusu bulunmadığını mı s‚ylemek istiyorsunuz? B‚yle bir insan mı o?" "Ah, Avdotya Romanovna, bug•n her şey bir bulanıklık i…inde, aslında tam bir d•zenlilik hi…bir zaman s‚z konusu olmamıştır... Rus insanının, ruhu, tıpkı •lkesi gibi, engindir; fanteziye ve d•zensizliğe karsı aşırı eğilimli insanlarız biz. Ama engin ruhluluk dehadan yoksunsa, bir felakettir. Hatırlıyor musunuz, (Aslında da Fransızca): Benzerleri gibi bir teori. (ˆev.) 590 her akşam yemekten sonra terasta oturup bu konuları konuşurduk sizinle? Siz bana ‚zellikle bu ruh enginliğinden dolayı serzenişte bulunurdunuz. Kimbilir, tam o burada yatıp teorisini kurarken konuşuyorduk biz orada? ‰lkemizin k•lt•rl• …evrelerinde, kutsal denebilecek birtakım gelenekler yoktur, Avdotya Romanovna, biz o gelenekleri ya kitaplar okuyarak, ya da eski vakayinamelerden ediniriz. Ama bunu yapanlar daha …ok bilginlerdir ve onlar da ‚yle derbeder adamlardır ki, bir sosyete adamı i…in onlar gibi olmak hi… de kibarca birşey sayılmaz. Aslında siz benim d•ş•ncelerimi bilirsiniz; ben kimseyi kesin olarak su…lamam. Emek, …alışma nedir bilmediğim i…in b‚yle bir şeyden …ekinirim. Hem biz bu konuları pek …ok kez konuşmuştuk ve ben g‚r•şlerimle sizi ilgilendirmek şerefine bile kavuşmuştum.... Y•z•n•z bembeyaz oldu Avdotya Romanovna!" "Ben onun bu teorisini biliyorum. Bir dergide, her şeyi yapmaları uygun olan insanlar •zerine yazdığı bir makaleyi okumuştum... Razumihin getirmişti dergiyi..." "Bay Razumihin mi?.Kardeşinizin bir makelesi ha? Bir dergide demek? Demek b‚yle bir makalesi de var? Bakın bunu bilmiyordum. ˆok, …ok ilgin… doğrusu! Ama siz nereye gidiyorsunuz, Avdotya Romanovna?" Dune…ka duyulur,duyulmaz bir sesle: "Sonya Semyonovna'yı. g‚rmek istiyorum.," dedi. "Nerden ge…iliyor onun odasına? Herhalde artık gelmiştir... Ne olursa olsun hemen şimdi g‚rmek istiyorum onu... Varsın o..." Avdotya Romanovna s‚zlerini tamamlayamadı. Soluğu t•mden kesilmişti. "Sonya Semyonovııa geceden ‚nce d‚nmez. †yle tahmin ediyorum. Hemen d‚nmesi gerekiyordu, d‚nmediğine g‚re, gecikecek demektir..." D•nya kendini kaybetmişcesine m•thiş bir ‚fkeyle bağırmaya başladı." "Demek ‚yle! Yalan s‚yl•yorsun! G‚r•yorum... yalan s‚yledin... Hep yalan s‚yledin sen! Sana inanmıyorum! İnanmıyorum! İnanmıyorum!" 591 Svidrigaylov'un yetiştirdiği bir sandalyeye yarı baygın bir halde yığıldı. "Avdotya Romanovna, neyiniz var, kendinize gelin! Alın su suyu, bir yudumcuk i…in!" Svidrigaylov y•z•ne biraz su serpince, D•nya titreyerek kendine geldi. "Esaslı etkilendi!", diye s‚ylendi Svidrigaylov kaşlarını …atarak. "Avdotya Romanovna, sakin olun! Bilmelisiniz ki, onun dostları var. Biz onu kurtarırız, …ekip …ıkarırız bu işin i…inden. İster misiniz onu yurtdışına g‚ndereyim? Benim param var, •… g•nde pasaport …ıkartabilirim. İslediği cinayetlere gelince, bundan sonra yapacağı hayırlı islerle, bu da d•zelir. Sakin olun siz! Belki b•y•k bir adam bile olabilir!. Nasıl oldunuz? Nasıl hissediyorsunuz kendinizi?" . "Zalim adam! Bir de alay ediyor! Bırakın beni!.."


"Nereye? Nereye gidiyorsunuz?" "Ona... kardeşime... Nerde o? Siz biliyor musunuz? Bu kapı niye kilitli? Bu kapıdan girmiştik biz buraya, şimdiyse kilitli. Ne zaman fırsat bulup kilitlediniz?" "Burada konuştuklarımızı ille de bƒtƒn odalara duyurmanız gerekmiyor. Şaka etmiyorum; yalnız bu dille konuşmaktan bıktım artık. Bu halde nereye gideceksiniz? Yoksa onu elevermek mi istiyorsunuz? B…yle yaparsanız, onun cinlerini tepesine „ıkarıp kendi kendini elevermesine sebep olursunuz. Bilmelisiniz ki, onu artık izliyorlar, peşine dƒştƒler. B…yle yaparsanız yalnızca ele vermiş olursunuz onu. Bekleyin biraz. Ben daha demin onu g…rdƒm ve kendisiyle konuştum. H‰l‰ kurtarabiliriz onu. Durun, oturun ş…yle, birlikte bir „are dƒşƒnelim. Sizi de zaten bu konuyu basbaşa konuşalım, iyi bir „…zƒm bulalım diye „ağırmıştım. Otursanıza!" "Nasıl kurtarabilirmişsiniz onu? Kurtarılabilir mi o artık?" Dƒnya oturdu, Svidrigaylov da onun yanına oturdu. Svidrigaylov g…zleri ısıl ışıl: "Her şey size bağlı, yalnız size..." diye fısıldadı; heyecandan şaşırıyor, konuşamıyordu. Dƒnya korku i„inde ondan uzaklaştı. Svidrigaylov'un bƒtƒn bedenini bir titreme almıştı. "Siz... bir tek şey s…yleyeceksiniz ve... o kurtulacak! Ben... ben onu kurtarırım. Benim param ve dostlarım var. Hemen yurtdışına g…nderebilirim onu, pasaportları kendim „ıkartırım... İki pasaport. Biri ona, …teki bana. Dostlarım var benim, işadamlarından tanıdıklarım var... İster misiniz. Size de pasaport „ıkartayım? Size ve annenize... Razumihin'i ne yapacaksınız? Sizi ben de seviyorum... Sizi sonsuz seviyorum. Verin, eteğinizin ucunu …peyim, verin, verin! Artık eteğinizin hışırtısına bile dayanıyorum. Şunu yapın, deyin, yapayım! Ne isterseniz yaparım. En olmayacak şeyleri bile yaparım. Siz neye inanıyorsanız/ ben de ona inanırım. Her şeyi, her şeyi yaparım! Bana b…yle bakmayın, bakmayın! Beni …ldƒrdƒğƒnƒzƒ biliyor musunuz..." Sayıklar gibiydi, sanki birden başına vurmuşlar da bir şeyler olmuştu. Dƒnya yerinden fırlayıp kapıya atıldı; bir yandan kapıyı yumruklarken, bir yandan da kapının …tesinden yardım istercesine: "A„ın! A„ın!" diye bağırmaya başladı. Svidrigaylov da ayağa kalktı; kendine gelmişti. H‰l‰ titreyen dudaklarına hain ve alaycı bir gƒlƒmseme yerleşmişti. Al„ak sesle ve kesik kesik konuşarak: "Evde kimse yok" dedi. "Evsahibi kadın sokağa „ıktı... B…yle bağırarak boş yere kendinizi heyecanlandırıyorsunuz..." "Anahtar nerede? †abuk a„ şu kapıyı, hemen, şimdi, aşağılık herif!" "Anahtarı yitirdim, bulamıyorum." "ˆyle mi? Ama bu zorbalık!" Dƒnya, yƒzƒ …lƒ gibi, kendini karşı k…şeye attı ve orada eline ge„en kƒ„ƒk bir masayı siper edindi. Bağırmıyordu; ama g…zlerini celladına dikmiş, bakışlarını bir an bile ayırmadan onun her hareketini izliyordu. Svidrigaylov da odanın …teki ucunda, onun tam karşısında kıpırdamadan …ylece duruyordu. Kendine hakim gibiydi, en azından g…rƒnƒşte b…yleydi bu. Ama yƒzƒ deminki gibi bembeyazdı. Dudaklarındaki alaycı gƒlƒmseme de kaybolmamıştı. 592 593 "Demin 'zorbalık'tan s…z ettiniz. Avdotya Romanovna; eğer zorbalık s…z konusuysa, gerekli …nlemleri almış olacağımı siz de kestirebilirsiniz. Sonya Semyonovna evde yok: Kapernaumov-lar'la aramızda ise tam beş tane kilitli oda var. Son olarak da, sizden en az iki kat daha gƒ„lƒyƒm. Bu da bir yana, ortada korkacağım hi„bir şey yok; „ƒnkƒ herhangi bir şik‰yette de bulanamazsı-nız; kardeşinizi elevermeniz demektir bu... Kaldı ki, şik‰yet etseniz bile, size kimse inanmaz bir gen„ kızın bek‰r bir adamın evinde ne işi var? Kardeşinizi


g‚zden …ıkarsanız bile elde edeceğiniz bir şey yok; zorbalığı kanıtlayabilmek …ok g•…, Avdotya Romanovna" D•nya, nefret dolu: "Al…ak!" diye fısıldadı. "Nasıl isterseniz ‚yle olsun. Yalnız, dikkat edin: Ben demin varsayımlar •zerine konuştum. Benim kişisel d•ş•nceme g‚re, siz t•m•yle haklısınız; zorbalık al…aklıktır. Ben bunları yalnızca... hatta kardeşinizi size ‚nerdiğim bi…imde g‚n•l rızasıyla kurtarmayı kabul etseniz bile... yalnızca vicdanen rahat olmanız i…in s‚yledim. Demek oluyor ki, siz şu anda i…inde bulunduğunuz koşullara, 'ya da bu s‚zc•ğ• kullanmadan olmuyorsa eğer', zora boyun eğmiş oluyorsunuz. D•ş•n•n biraz: kardeşinizin ve annenizin yazgıları sizin ellerinizde. Bana gelince, sizin k‚leniz olacağım... †mr•m boyunca... İşte, şurada bekliyorum..." Svidrigaylov Dunya'dan sekiz adım kadar ‚tede bir divanın •zerine oturdu. Ne denli sarsılmaz bir kararlılık i…inde bulunduğu apa…ıktı, iyi tanırdı onu D•nya... Gen… kız birden cebinden bir revolver …ıkardı, horozunu kaldırdı, tabancalı elini masaya dayadı. Svidrigaylov yerinden fırladı. "Demek ‚yle ha!" diye bağırdı, şaşkınlık i…indeydi, ama dudaklarında aynı hain g•l•mseme vardı. "Bu durum işlerin gidisini t•m•yle değiştirecek! Kendi ellerinizle işimi kolaylaştırıyorsuntız, Avdotya Romanovna! Nerden buldunuz bu revolveri? Sakın bay Razumihin vermiş olmasın? Dur hele! Bu revolver benim yahu! Hey gidi eski dost! O zaman nasıl da aramıştım onu!.. ˆiftlikte size vermekle şeref duyduğum atış dersleri, anlaşılan boşa gitmemiş!" 594 "Bu tabanca senin değil, ‚ld•rd•ğ•n Marfa Petrovna'nın, al…ak herif! O evde senin hi…bir şeyin yoktu! Senin neler yapabilecek bir adam olduğunu anladığımda almıştım onu. Bir adım daha atacak olursan, yemin ederim ‚ld•r•r•m seni." D•nya …ılgın gibiydi. Tabancayı ateşlemeye hazır durumda tutuyordu. "Ya kardeşin?" diye sordu Svidrigaylov, hŠlŠ yerinde duruyordu. "Merak ettiğim i…in soruyorum..." "İhbar et istersen! Kımıldama! Bir adım atayım deme! Ateş ederim! Karını zehirledin! Biliyorum! Bir katilsin sen!" "Marfa Petrovna'yı benim zehirlediğimden emin misiniz?" "Eminim! Sezdirmiştin bunu bana! Bir zehirden s‚z etmiştin... Biliyorum... Hatta kente gitmiştin bunun i…in... Hazırlanmıştın... Kesinlikle sensin! Al…ak!" "S‚ylediklerin doğru olsa bile, bunu senin y•z•nden yapmı-şımdır... Yani sebep yine sensindir..." "Yalan s‚yl•yorsun! Ben senden hep, hep nefret ettim..." "†yle demeyin, Avdotya Romanovna! Kapıldığınız propaganda ateşi i…inde nasıl kendinizden ge…ip bana yakınlık duyduğunuzu unutmuşsunuz anlaşılan... G‚zlerinizden okumuştum bunu; hatırlıyor musunuz, geceleri, ayışığı altında... b•lb•ller şakırken... hani?" "Yalan!" Dunya'nın g‚zlerinde …ılgın pırıltılar vardı. "Yalan s‚yl•yorsun, iftiracı!" "Yalan mı? Peki, ‚yle olsun, yalan s‚yl•yorum! †yle yŠ, kadınlara b‚yle şeyler hatırlatılmamalı." G•l•msedi. "Ateş edebileceğini biliyorum, g•zel canavar. Ne yapalım, edersen et!" D•nya tabancayı kaldırdı. Y•z• ‚l• gibiydi. Beyazlaşmış alt dudağı titriyor, iri, siyah g‚zleri alev alev yanıyordu. Kararlıydı. Svidrigaylov'un yapacağı ilk hareketi bekliyor, onu kolluyordu. Svidrigaylov onu hi…bir zaman b‚yle g•zel g‚rmemişti. Tabancayı doğrulttuğu anda g‚zlerinde tutuşan ateş, onu yakmıştı sanki, y•reği sıkışır gibi olmuştu. Dunya'ya doğru bir adım attı, aynı anda bir patlama duyuldu. Sa…larını yalayıp ge…en kursun, arkasındaki duvara saplandı. Svidrigaylov durdu, sessizce g•l•mseyerek: 595 "Arı soktu!" dedi. "Şuna bak, doğruca basıma nişan alıyor... Bu da ne? Kan!"


Sağ sakağından ince ince akan kanı silmek i…in mendilini …ıkardı; kurşun, anlaşılan kafa derisini hafif…e sıyırmıştı. D•nya tabancayı indirdi. Korkudan …ok, tuhaf bir şaşkınlıkla bakıyordu Svidrigaylov'a. Ne yaptığını, neler olup bittiğini kendisi de anlamıyor gibiydi! Svidrigaylov hŠlŠ g•l•mseyerek, "ama bu kez buruk bir g•l•msemeydi bu" ve yavaş…a: "Karavana!" dedi. "Bir daha ateş edin, ben bekliyorum... Yalnız, dikkat edin, horozu kaldırmadan yakalayabilirim sizi!" Dune…ka titredi, hızla horozu kaldırdı, tabancayı doğrulttu. "Bırakın beni!" dedi umutsuzca. "Yemin ederim, yine ateş edeceğim... †ld•receğim sizi!" "Ne yapalım, •… adımdan da ‚ld•remeyecek değilsiniz ya... Ama ‚ld•remezseniz... o zaman..." G‚zleri parladı, Dunya'ya doğru iki adım daha attı. D•nya tetiği …ekti, ama tabanca ateş almadı! "İyi dolduramamışsınız! Neyse, zararı yok! Bir kaps•l daha olacak tabancada, d•zeltin, ben bekliyorum..." Vahşi bir kararlılık okunan tutku dolu g‚zlerini •zerine dikmiş, D•nyanın iki adım ‚tesinde duruyordu. D•nya onun kendisini bırakmaktansa ‚lmeyi yeğleyeceğini anlamıştı. "Ve... ve hi… kuşku yok, şu anda kendisinden iki adım ‚tede duran bu •adamı ‚ld•recekti!" Birden tabancayı fırlatıp attı. Svidrigaylov şaşırarak: "Tabancasını attı!" diye bağırdı, derin bir soluk aldı. Birden y•reğinden bir ağırlık kalkmış gibi oldu. Ancak bu, ‚l•m korkusunun yarattığı bir ağırlık değildi, zaten onun şu anda ‚l•m korkusu duyduğu s‚ylenemezdi. Bu, b•t•n•yle kendisinin de belirleyemediği daha başka, acı verici, karanlık bir duygudan kurtuluştu. Dunya'ya yaklaştı, kolunu yavaş…a beline doladı. D•nya karşı koymadı, ama yaprak gibi titriyor, yalvaran g‚zlerle ona 596 bakıyordu. Svidrigaylov bir şeyler s‚ylemek istedi, dudakları kıvrıldı, ama konuşamıyordu. D•nya yalvarırcasına: "Bırak beni!" dedi. Svidrigaylov titredi, bu senli seslenişte deminkilere benzemeyen bir şeyler vardı. "Sevmiyor musun beni?" diye sordu Svidrigaylov usulca. D•nya başını olumsuz anlamda salladı. Svidrigaylov umutsuzluk i…inde fısıldadı: "Ve... sevemezsin de? Hi…bir zaman?" "Hi…bir zaman..." diye fısıldadı D•nya. Svidrigaylov'un ruhunda bir an s•ren sessiz ama korkun… bir …atışma oldu. Anlatılması zor bir bakışla bakıyordu Dunya'ya. Birden elini belinden …ekti, d‚nd•, hızla pencereye doğru y•r•d•, arkası Dunya'ya d‚n•k orda durmaya başladı. Bir an ikisi de ‚ylece durdular. "İşte anahtar" dedi Svidrigaylov. Elini paltosunun sol cebine sokup …ıkardığı anahtarı, d‚n•p geriye bakmadan arkasındaki masaya bıraktı. "Alın ve hemen gidin!.." Israrla pencereden bakıyordu. D•nya anahtarı almak i…in masaya yaklaştı. "ˆabuk! ˆabuk!" diye tekrarladı Svidrigayov, hŠlŠ arkası d‚n•kt•. Yalnız, "…abuk" s‚zc•ğ•nde korkun… bir şeyler tınlıyordu. D•nya bunu anlamıştı, anahtarı kaptığı gibi kapıya atıldı, kendini dışarı attı. Bir dakika sonra kanal boyundaydı; …ılgın gibi X- k‚pr•s•ne doğru koşmaya başladı. Svidrigaylov •… dakika kadar daha pencerenin ‚n•nde durdu, sonra ağır ağır d‚nd•, …evresine bakındı ve yavaş…a elini alnına g‚t•rd•. Y•z• tuhaf bir g•l•msemeyle …arpılmıştı, zavallı, h•z•n dolu, cılız bir g•l•msemeydi bu; umutsuzluğun g•l•msemesi...


Alnına g‚t•rd•ğ• eline yavaş yavaş pıhtılaşmaya başlayan kan bulaşmıştı. Eline bulaşan kana ‚fkeyle baktı, sonra havluyu ıslatıp şakağını temizledi. Birden Dunya'nın fırlatıp attığı ve tŠ kapının oraya yuvarlanmış olan revolver ilişti g‚z•ne. Gidip al597 di. ‰…l•, eski model, k•…•k bir cep tabancasıydı bu. İ…inde iki kurşunla bir kaps•l kalmıştı. Bir kez daha ateşlenebilirdi. Biraz d•ş•nd•, revolveri cebine soktu, şapkasını alarak dışarı …ıktı. VI B•t•n geceyi, saat ona kadar, bir meyhaneden ‚tekine, bir batakhaneden bir başka batakhaneye dolaşarak ge…irdi. Katya da bir yerlerde aranıp bulundu. Kız hemen: "Katya'yı ‚pmeye başladı" . diye yine bir sokak şarkısı tutturdu. "Al…ak ve zalim" bir insandı Katya'yı ‚pen. Svidrigaylov Katya'ya, laternacı oğlana, meyhanedeki ‚teki şarkıcılara, garsonlara ve orada kafayı …ekmekte olan iki yazıcıya... i…ki ısmarladı. Bu iki yazıcıyla ilgilenmesinin tek nedeni, her ikisinin de burunlarının …arpık olmasıydı; birinin burnu sağa, ‚tekinin sola doğru …arpıktı. Svidrigaylov'u …ok şaşırtmıştı bu. Sonunda yazıcılar ‚n•ne d•ş•p onu bir eğlence bah…esine g‚t•rd•ler, giriş paralarını tabi Svidrigaylov ‚dedi. Bu "bah…e"de, •… yaşında, cılız bir …am ağacıyla •… …alıdan başka bir şey yoktu. Bir de, aslında meyhaneden başka bir şey olmayan, ama yeşil sandalyeleri ve masaları bulunan ve …ay servisi de yapılan "dans salonu" vardı. Beş para etmez şarkıcılardan oluşan bir koroyla palya…o rol• oynayan, ama nedense y•z• …ok h•z•nl•, M•nihli bir sarhoş Alman, halkı eğlendiriyordu. Bu arada Svidrigaylov'la gelen yazıcılar, burada başka birtakım yazıcılarla tartışmaya başladılar, is nerdeyse kavgaya varacaktı. Svidrigaylov'u yargı… se…tiler. Ama ‚ylesine bağırıyorlardı ki, Svidrigaylov onları bir …eyrek saat dinlediği halde, sorunun ne olduğunu anlayamadı. Aslında b•t•n hikŠye, aralarından birinin bir şey …almış olması ve bunu da hemen yanı başında bitiveren bir Yahudiye satmak fırsatını bulmasına rağmen, parayı arkadaşlarıyla b‚l•şmeye razı olmamasıydı. Sonunda s‚z konusu …alıntı eşyanın, dans salonuna ait bir …a ykaşığı olduğu anlaşılmıştı. Dans salonunda durumun farkına varmışlar, kaşığın peşine 598 d•şm•şlerdi; iş bayağı b•y•mek •zereydi ki, Svidrigaylov kaşığın parasını ‚dedi ve bah…eden …ıktı. Saat ona gelmek •zereydi. B•t•n bu s•re i…inde ağzına bir damla i…ki koymamıştı; yalnız, o da adet yerini bulsun diye, dans salonunda bir bardak …ay istemişti. Boğucu, karanlık bir geceydi. Saat on sularında b•t•n g‚ky•z•n• d‚rt yandan saldıran bulutlar kapladı, g‚k g•rledi, bardaktan boşanırcasına bir yağmur başladı. Sanki yağmur yağmıyor, sicimlerle yer kam…ılanıyordu. Ardarda şimşekler …akıyor, her …akış beş sayacak kadar s•r•yordu. Svidrigaylov evine vardığında iliklerine kadar ıslanmıştı, hemen odasına kapanıp kapıyı •zerinden kilitledi, …alışma masasından b•t•n parasını …ıkardı, birtakım kŠğıtları yırttı, paraları cebine soktu. Elbiselerini değiştirmek istedi, ama pencereden bakıp da aynı şiddette yağan yağmuru g‚r•nce, elini sallayıp vazge…ti. Şapkasını aldı, kapısını kapamadan …ıktı, doğruca Sonya'nın odasına gitti. Sonya odasındaydı, ancak yalnız değildi. Kapernaumovlar'ın d‚rt k•…•ğ•n• dizinin dibine oturtmuş, onlara …ay i…iriyordu. Svidrigaylov'u sessiz, saygılı karşıladı, •zerindeki sırsıklam olmuş elbiselere şaşkınlıkla baktı, ama hi…bir şey s‚ylemedi: ˆocukların d‚rd• de anlatılmaz bir korkuyla hemen ka…ıştılar. Svidrigaylov ge…ip masaya oturdu, Sonya'ya da yanına oturmasını rica etti. Sonya •rkek •rkek onu dinlemeye hazırlandı. "Sonya Semyonovna, ben belki de Amerika'ya gideceğim" dedi Svidrigaylov. "B‚ylece, sizinle belki de son kez g‚r•ş•yor olduğumuz i…in, size bazı y‚nergelerimi iletmeye geldim. Bug•n o kadını g‚rd•n•z m•? Onun size neler s‚ylemiş olabileceğini tahmin ediyorum,


anlatmanıza gerek yok. (Sonya bir şey s‚ylemek i…in davranmıştı, kızardı). Onun gibilerin belli bir kafa yapıları vardır. †ks•zlere gelince, hepsi yerlerine yerleştirilmiş, adlarına ayrılan para da, herbiri i…in ayrı ayrı, imza karşılığı olarak gereken yerlere, g•venilir ellere teslim edilmiştir. Ama siz bu makbuzları yine de alın. Buyrun! Evet, b‚ylece bu iş bitmiş oluyor! ‰… bin ruble tutarındaki y•zde beşlik su •… tahvili de alın. Bunlar sizindir. Ve bu iş aramızda kalacak, hi… kimse hi…bir şey bilmeyecek. Bu para size gerekecek, Sonya Semyonovna, 599 …•nk• eskisi gibi yaşamanız …ok k‚t• bir şey, zaten ‚yle yaşamanıza da gerek yok artık." "†ks•zlere, rahmetliye yaptıklarınız i…in size ‚yle bor…luyum ki; eğer bug•ne kadar bu g‚n•l borcumu size yeterince belirte-mediysem, sanmayın ki..." "Bırakın bu lafları, Sonya Semyonovna..." "Bu verdiğiniz paralara gelince, Arkadiy İvanovi…, size …ok, …ok teşekk•r ederim, ama benim bu paralara ihtiyacım yok. Ben bir başıma nasıl olsa kendime bakabilirim, nank‚rl•k olarak nitelemeyin, ama bu kadar iyiliksever olduğunuza g‚re, bu paraları..." "Size, bu paralar Sonya Semyonovna, size... Ve artık bu konuyu kapatalım, …•nk• zamanım …ok az. Hem, bu paralar size gerekecek. Rodion Romanovi…'in ‚n•nde iki yol var; ya beynine bir kurşun sıkacak, ya Sibirya yollarını tutacak! (Sonya ona g‚zlerinde vahşi bir pırıltıyla baktı ve titredi). İ…iniz rahat olsun, her şeyi biliyorum, kendisinden duydum, ama geveze bir adam değilimdir, kimseye bir şey s‚ylemeyeceğim. O g•n, gidip kendisinin itiraf etmesi gerektiğini s‚ylemekle …ok iyi ettiniz. B‚ylesi kendisi i…in …ok daha iyi olur. Sibirya'ya g‚nderildiğinde, siz de onun ardından gideceksiniz, ‚yle değil mi? †yle değil mi? B‚yle olduğuna g‚re, demek ki bu para size gerekecek. Onun i…in gerekecek, anlıyor musunuz? Bu parayı size vermekle, ona vermiş oluyorum. Kaldı ki, Amaliya İvanovna'ya da bor…larınızı †demeye s‚z verdiniz, kendim, kulaklarımla duydum. Neden b‚yle gereksiz sorumlulukları •zerinize alıyorsunuz Sonya Semyonovna? O Alman karıya bor…lu olan Katerina İvanovna'ydı, siz değil! T•k•r•n gitsin o dangalak Alman'a! Size ne! İhsan b‚yle yaşayamaz ki! Yarın bir g•n gelip birileri size benimle ilgili birşeyler sorarsa ki soracaklardır, size geldiğimi, bu paraları verdiğimi kesinlikle s‚ylemeyin! Eh, şimdilik allahısmarladık." Svidrigaylov iskemlesinden kalktı, "Rodion Romanovi…'e selamlarımı s‚yleyin. Aklıma gelmişken; paraları ge…ici olarak Bay Razumihin'e verebilirsiniz. Bay Razumihin'! tanıyor musunuz? Herhalde tanıyorsu-nuzdur... Aklıbaşındabir …ocuk. Yarın..; ya da sizce uygun olacak birg•n paraları ona g‚t•r•n. O zamana kadar da iyi saklayın!" 600 Sonya da iskemlesinden kalktı. Svidrigaylov'a korkuyla bakıyordu. Bir şeyler s‚ylemek, bir şeyler sormak i…in m•thiş bir istek duyuyordu, ama buna başlangı…ta cesaret edememişti, şu andaysahasıl başlayacağını bilemiyordu. "İyi ama... siz şimdi... siz şimdi bu yağmurda nasıl gideceksiniz?" "Adam hem Amerika'ya gitmeye niyetlenecek, hem de yağmurdan korkacak, ha! Hah-hah-ha! Allahısmarladık Sonya Semyonovna, canım benim, yaşayın, …ok yaşayın, …•nk• siz başkalarına gereklisiniz... Aklıma gelmişken: bay Razumihin'e selam s‚yleyin. Muhakkak s‚yleyin ama: Arkadiy İvanovi… Svidrigaylov'un selamı var, deyin..." Sonya'yı şaşkınlık, korku ve kuşkuya benzer ağır bir duygu i…inde bırakarak …ıkıp gitti. Sonradan anlaşıldığına g‚re Svidrigaylov o gece, saat onbire doğru …ok tuhaf ve beklenmedik bir ziyarette daha bulundu. Yağmur hŠlŠ yağıyordu. Svidrigaylov onbiri yirmi ge…e Vasilyevski adasında, nişanlısının ana babasının •…•nc• hattaki Malaya caddesinde bulunan evlerine yağmurdan sırsıklam ıslanmış olarak girdi. Kapıyı ısrarlı bir …alıştan sonra a…tırabildi, gelişi b•y•k bir şaşkınlık yarattı, ama Arkadiy İvanovi… istediği zaman ‚ylesine kibar davranabilen bir insandı ki, nişanlısının sağduyulu, aklı başında ana babasının, onun buraya gelmeden ‚nce bir yerlerde kendini bilmeyecek kadar kafayı …ektiğine dair ilk tahminleri (son derece zekice olmakla birlikte) kendiliğinden suya d•şt•. Nişanlısının yufka y•rekli ve akıllı


annesi k…tƒrƒm aile reisini koltuğu ƒzerinde Arkadiy İvanovi„'in …nƒne sƒrdƒ ve her zamanki gibi dolaylı birtakım sorulara başladı. (Bu kadın hi„bir şeyi doğrudan sormazdı; …nce gƒlƒmser, ellerini oğuşturur, sonra bir şeyi, diyelim Arkadiy İvanovi„'in dƒğƒnƒ ne zaman yapmayı dƒşƒndƒğƒnƒ …ğrenmek istiyorsa; Paris'e, Paris'in saray yaşantısı ƒzerine sanki bunlar onun i„in yaşamsal şeyler-miş„esine bƒyƒk bir merak ve doymazlıkla sorular sorar, ancak ondan sonra dolaşa dolaşa Petersburg'a, Vasilyevski adasının ƒ„ƒncƒ hattına gelirdi). Başka bir zaman olsa Arkadiy İvanovi„ bunları bƒyƒk bir saygıyla dinlerdi, ama bu kez nedense fazlaca 601 sabırsızdı, geldiğinde nişanlısının uyumakta olduğunu s…ylemelerine rağmen onu g…rmekte direndi. Tabii nişanlısı geldi, Arkadiy İvanovic de lafı gevelemeden, nişanlısına „ok …nemli bir durum dolayısıyla bir sƒre i„in Petersburg'dan ayrılmak zorunda olduğunu, bu nedenle de, dƒğƒnden …nce ona armağan etmeyi zaten tasarladığı on beş bin gƒmƒş ruble tutarındaki şu tahvilleri, kendisinin değersiz bir armağanı olarak kabul etmesini rica etti. Bu armağanla, Petersburg'dan bu acele ayrılış arasında ne gibi bir ilişki bulunduğu, hele de, geceyarısı ve yağmurda bu armağanları vermek i„in t‰ buralara kadar gelmeyi gerektiren ne gibi ertelenemez zorunluluklar bulunduğu bu a„ıklamayla hi„ de aydınlanmış olmuyordu, ama her şey son derece yolunda gitti. Hatta b…ylesi durumlarda ka„ınılmaz olan birtakım ahlar, oflar, şaşırmalar, sorular, cevaplar olağanƒstƒ bir …l„ƒlƒlƒk ve olgunluk havası i„inde ge„iştirildi. Buna karşılık minnet duyguları en ateşli s…zlerle dile getirildi, hatta akıllı annenin g…zyaşlarıyla per„inlendi. Arkadiy İvanovic kalktı, gƒlƒmsedi, nişanlısını …ptƒ, yanaklarını okşayarak yakında d…neceğini s…yledi; kızın g…zlerinde „ocuk„a bir merakın yanı sıra „ok ciddi ve sessiz bir soru vardı; Arkadiy İvanovic bunu fark edince, biraz dƒşƒndƒ, kızı yeniden …ptƒ, bu arada da verdiği armağanın korunmak ƒzere hemen akıllı annenin „ekmecesine kilitleneceğini dƒşƒnerek bayağı canı sıkıldı. Sonunda ev halkını bƒyƒk bir heyecan i„inde bırakarak „ıkıp gitti. O „ıkar „ıkmaz yufka yƒrekli anne fısıltıyla ve „abuk „abuk konuşarak kuşkulu g…rƒnen bazı …nemli noktaları a„ıklamaya koyuldu: Arkadiy İvanovi„ bƒyƒk bir adamdı, …nemli işleri ve ilişkileri vardı, zengindi; kafasında ne olduğunu Allah bilirdi, gideceği tutmuş, gitmişti, nişanlısına para vereceği tutmuş, vermişti, demek ki bunlarda şaşılacak bir şey yoktu. Tabii b…yle iliklerine kadar ıslanmış olması biraz tuhaftı, ama mesala İngilizler daha da tuhaf insanlardı; hem zaten bu yƒksek sosyete insanları kendileri i„in neler s…ylendiğine aldırış etmezler, resmiyetten hoşlanmazlardı. Belki de hi„ kimseyi takmadığını g…stermek i„in …zellikle b…yle dolaşıyordu. En …nemlisi de bundan hi„ kimseye s…z etmemeliydiler, „ƒnkƒ bu işin altından ne „ıkacağını Allah bilirdi; para602 lara gelince hemen bir yere kilitlemeliydiler; bƒtƒn bu sƒre i„inde Feodosya'nın mutfakta bulunması da „ok, ama „ok iyi olmuştu; en …nemlisi de, ne şu Resslich denilen sahtek‰r kadına, ne de başka birisine, kimseye, hi„, ama hi„ kimseye hi„bir şey s…yle-memeliydiler... Sabahın ikisine kadar b…ylece fısıldaştılar. Ama nişanlı kız, biraz şaşkın, biraz ƒzgƒn, „ok daha erken gidip yattı. Burada Svidrigaylov tam geceyarısı, X-k…prƒsƒnƒ ge„miş, Petersburg yakasına doğru gidiyordu. Yağmur dinmişti, ama rƒzg‰r uğuldamaya devam ediyordu. Titremeye başladı. Bir dakika kadar …zel bir ilgi, hatta kafasında bir soruyla Kƒ„ƒk Ne-va'nın karanlık sularına baktı; ama b…yle durup suya bakınca ƒşƒdƒğƒnƒ duydu, d…nerek Xcaddesine doğru yƒrƒmeye başladı. Bitmez tƒkenmez X- caddesi boyunca uzun sƒre, nerdeyse yarım saat kadar yƒrƒdƒ; tahta kaldırımlarda pek „ok kez t…kezlemesine rağmen, caddenin sağ yanında bulunması gereken bir yeri bƒyƒk bir ilgi ve dikkatle aramaya devam ediyordu. Birka„ gƒn …nce buradan ge„erken, caddenin sonlarına doğru biryerde, tahtadan ama bƒyƒk„e bir otel bulunduğunu fark etmişti: Otelin adı da Adrianopol gibi bir şey olacaktı. Evet, yanılmıyordu: Otel, bu ıssız yerde …ylesine g…ze „arpacak bir noktada bulunuyordu ki, karanlıkta bile bulunamaması imk‰nsızdı. Bu, dış yƒzƒ kararmış, uzun, tahta bir yapıydı: saat


geceyarısını ge…miş olmasına rağmen lambaları yanıyor, i…erde bir canlılık seziliyordu. İ…eri girip koridorda rastladığı partal kılıklı bir adamdan oda istedi. Adam onu ş‚yle bir s•zd•kten sonra canlandı, koridorun sonunda, merdiven altına gelen yerde daracık, havasız bir oda g‚sterdi. Bundan başka boş oda yoktu, ‚tekilerin hepsi doluydu. Partal kılıklı adam soran g‚zlerle bakıyordu. "ˆay var mı?" diye sordu Svidrigaylov. "Kolay, yaparız." "Başka ne var?" "Dana eti, votka, meze." "Dana etiyle cay getir." Adam, bu işe pek aklı ermemiş gibi: "Başka bir şey istemiyor musunuz?" diye sordu. "Hayır, başka hi…bir şey istemez!" 603 Adam tam bir hayal kırıklığı i…inde uzaklaştı. "G•zel bir yer olmalı", diye d•ş•nd• Svidrigaylov. "Nasıl oldu da ben bunu bilemedim... Benim de ge…miş gibi bir g‚r•n•ş•m var... Doğrusu …ok ilgin…, bu otelde kimler kalıyor acaba?" Mumu yaktı ye odayı g‚zden ge…irmeye başladı. Burası, onun gibi birinin g•…l•kle ayakta durabileceği, k•…•c•k, kafes gibi bir odaydı; bir pencere, …ok pis bir yatak, basit, boyalı bir masa ve bir sandalye b•t•n odayı kaplıyordu. Duvarlar uyduruk birka… tahtayla …ırpıştırılvermiş gibiydi ve …ok eski bir duvar kağıdıyla kaplıydı; duvar kŠğıdı ‚ylesine kirli, ‚ylesine delik deşikti ki, rengi (sarı) hŠla se…ilebilmekle birlikte, •zerindeki desenleri ayırdedebilmek imkŠnsızdı. Duvarla tavanın bir b‚l•m•, tavanarası odalarinda olduğu gibi eğimliydi. Yalnız burada yukarıdan merdiven ge…iyordu. Svidrigaylov mumu bırakıp yatağa oturdu ve d•ş•nceye daldı. Ama bitişik odadan gelen ve arada bir bağırmaya d‚n•şen s•rekli bir fısıltı sonunda dikkatini …ekti. Odaya girdiğinden beri vardı bu fısıltı. Kulak kabarttı; biri s‚v•yor, ağlamaklı bir sesle birine serzenişte bulunuyordu, ama yalnız bir ses duyuluyordu. Svidrigaylov yerinden kalkıp, eliyle mumun, ışığını kapattı. Duvarda hemen bir yarık aydınlandı, g‚z•n• dayayıp bakmaya başladı. Kendisininkinden biraz daha b•y•k bir odaydı burası ve i…erde iki kişi vardı. Bunlardan biri ceketsiz, son derece kıvırcık sa…lı, kırmızı y•zl• bir adamdı, y•z•n• ateş basmış gibiydi; s‚ylev verir gibi ayakta duruyor, dengesini yitirmemek i…in bacaklarını ayırmış, g‚ğs•n• yumruklayarak karşısındakine heyecanlı bir s‚ylev …ekiyordu, o bir dilenciydi, bir r•tbesi bile yoktu, onu i…inde bulunduğu …amurdan kendisi …ekip …ıkarmıştı, canı ne zaman isterse onu kovabilirdi ve b•t•n bunları bir tek Allah g‚r•yordu. Kendisine serzenişte bulunulan adamsa bir iskemlede oturuyordu. Duruşunda, hapşırmak isteyen ama bir t•rl• hapşıramayan bir insan hali vardı. Arada bir bulanık, koyunsu g‚zlerle s‚ylev veren arkadaşına bir g‚z atıyordu, ama onun neden s‚zettiğini bile anlamadığı apa…ıktı, hatta onu duyup duymadığı bile kuşkuluydu. Masanın •zerinde bitmek •zere olan bir mum, hemen hemen boşalmış bir 604 votka s•rahisi, kadehler, ekmek, bardaklar, hıyar turşusu ve bir …ay takımı duruyordu; …ay …oktan i…ilmişti. Svidrigaylov bitişik odayı bir s•re dikkatle izledikten sonra, duvardan ilgisizce uzaklaştı ve yeniden yatağının •zerine oturdu. Bu sırada dana eti ve …ayla gelen partal kılıklı adam, bir kez daha "başka bir şey isteyip istemediğini" sordu, yine olumsuz cevap alınca b•sb•t•n …ekilip gitti. Svidrigaylov ısınmak i…in hemen …aya sarıldı, doldurup bir bardak i…ti, hi… iştahı olmadığı i…in yemeğe el s•rmedi. G‚r•n•şe bakılırsa bir n‚bet başlıyordu onda. Paltosunu, ceketini …ıkardı, yatağa yatıp yorgana sarındı. Canı sıkılmıştı, 'Şu anda sağlıklı olmam, başka her zamankinden …ok daha iyi olurdu' diye d•ş•nd•, g•l•msedi. Odanın boğucu bir havası vardı, mum donuk bir ışık


veriyor, dışarda r•zgŠr uğulduyor, k‚şede bir fare bir şeyler kemiriyordu, zaten b•t•n odada fare ve deri kokusuna benzer bir koku vardı. Yatıyor ve kafasında birbirini kovalayan d•ş•nceler, hayal kuruyordu. Bu d•ş•ncelerden yalnız birine saplanıp kalmayı istiyordu. Tencerenin altında bir bah…e olmalı' diye d•ş•nd•, 'ağa…lar uğulduyor; fırtınada, hele de geceleri, karanlıkta/ağa… uğultusunu hi… sevmem! ˆok k‚t• bir duygudur bu!' Demin Petrovski Parkı'nın ordan ge…erken i…inde nasıl tiksintiye benzer bir şeyler duyduğunu hatırladı. Derken X- k‚pr•s•n•, oradan K•…•k Neva'ya bakışını hatırladı, k‚pr•den suya bakarken duyduğu soğuk •rpertiyi yemden duyar gibi oldu. 'Ben suyu hi… sevmemişimdir, manzara resimlerinde bile...' diye d•ş•nd• ve birden aklına gelen tuhaf bir d•ş•nceye g•l•msedi: Oysa şu anda konfor, estetik gibi şeyler benim i…in ‚nemli olmamalı... B‚ylesi durumlarda ne yapıp edip kendine bir yer se…en vahşi bir hayvan gibi, daha g•… beğenir, daha titiz olmak da nerden …ıktı şimdi?.. Şu anda ‚zellikle Petrovski'de bulunmalıydım, ama anlaşılan crayı karanlık ve soğuk bulmuş olacağım!.. Hah-hah-ha! İnsan iyi durumlar istiyor nedense!.. Su mumu ne diye s‚nd•rm•yorum sanki? (‰fleyip mumu s‚nd•rd•). Komşularım yatmışlar duvardaki yarıkta ışık g‚r•nm•yordu. 'Ah be Marfa Petrovna, İşte şimdi gelmeliydiniz, ortalık karanlık, yer uygun, yaşanılan an …ok or-jinal. Ama asıl şimdi gelmezsiniz!..' 605 Birden, Dune…ka i…in tasarladıklarını uygulamaya ge…meden bir saat ‚nce, Raskolnikov'a, kız kardeşini Razumihin'e emanet ermesini ‚ğ•tleyişini hatırladı. 'Aslında ben bunu galiba kendimi kışkırtmak i…in s‚yledim. Raskolnikov da …ok iyi anladı bunu... Az hergele değil su Raskolnikov! İyi uğraştı doğrusu! Ama insan ancak zamanla b•y•k hergele olabilir, hi…bir şeyi iplemeyerek... Oysa o nasıl da yaşamak istiyor! Bu noktada insanlar doğrusu …ok al…ak oluyorlar! Neyse, bana ne! Hepsinin Allah belasını versin! Bir t•rl• g‚z•n• uyku tutmuyordu. G‚z•nde deminki haliyle Dune…ka canlanmaya başladı ve birden b•t•n v•cudu bir titremeyle sarsıldı. Kendine gelerek, 'Hayır' diye d•ş•nd•, bu hayali bir yana bırakmalı, başka şeyler d•ş•nmeliyim. Hem tuhaf, hem de g•l•n…, ben hi… kimseden ‚lesiye nefret etmedim, hatta hi… kimseden ‚… almak i…in yanıp tutuşmadım... Bu k‚t• bir belirti! Tartışmayı, kızıp k‚p•rmeyi de sevmezdim... Bu da k‚t• bir belirti! Vay anasına!.. Demin amma s‚zler verdim!.. Ama kim bilir, bir başka şekil verebilirdi belki bana..' Dişlerim sıktı. Yeniden Dune…ka'nın hayali belirdi g‚zlerinin ‚n•nde: İlk kez ateş ettikten sonraki o b•y•k korkusuyla, tabancayı indirmiş, y•z• -‚l• gibi sarı, ona bakıyordu. Svidrigaylov isteseydi o sırada, onu iki kez yakalayabilir ve eğer kendisi hatırlatmasaydı, kız korunmak i…in elini bile kaldıramazdı. O anda Dunya'ya nasıl acıdığını, y•reğinin nasıl sıkışır gibi olduğunu hatırladı. 'Allah kahretsin! Yine aynı d•ş•nceler! Kurtulmalıyım bunlardan, kurtulmalıyım!' Artık uykuya dalmak •zereydi; n‚bet titremeleri yavaş yavaş diniyordu. Birden, yorganın altında, kollarının, bacaklarının •zerinde bir şeyin dolaştığını duyar gibi oldu. Titredi: 'Allah kahretsin! Fare olacak ha!' diye d•ş•nd•. 'Dana etini masanın •zerinde bırakmıştım...' Yataktan kalkmayı, sıcacık sarındığı yorgandan …ıkıp •ş•meyi canı istemiyordu, ama birden bacağında •rk•t•c• bir s•rt•nme duydu; yorganı •zerinden attı, mumu yaktı. Sıtma titremeleri icirŒde eğilip yatağa bakmaya başladı: Hi…bir şey yoktu. Yorganı silkeledi, birden …arşafın •zerine bir fare d•şt•. Hemen yakalamak i…in •zerine atıldı, ama 606 fare şimşek hızıyla zikzaklar …izerek, parmakları arasından kayıyor, elinden ka…ıp kurtuluyordu. Yine de yataktan ka…mamıştı. Sonunda yastığın altına gizlendi. Svidrigaylov yastığı kaldırıp attı, ama birden koynuna bir şeyin sı…radığını, g‚mleğinin altında, sırtında, b•t•n v•cudunda gezindiğini duydu. Sinirden titreyerek uyandı. Oda karanlıktı. Yatakta, deminki gibi yorganına sıkıca sarınmış olarak yatıyordu. Pencerenin altında r•zgŠr uğuldamaya devam ediyordu. Can sıkıntısı i…inde, "K‚t•!" diye d•ş•nd•.


Kalktı, arkası pencereye d‚n•k olarak yatağın kenarına oturdu. 'En iyisi hi… uyumamak' diye ge…irdi i…inden. Ama pencereden ıslak bir soğuk geliyordu. Yerinden kalkmadan yorgana uzandı, •zerine …ekip iyice sarındı. Mumu yakmadı. Hi…bir şey d•ş•nm•yor, d•ş•nmek de istemiyordu, ama kafasının i…inde birtakım hayaller, başsız ve sonsuz birtakım d•ş•nce kırıntıları parlayıp s‚n•yordu. Sanki yarı uykuda gibiydi. Soğuk, karanlık ve ıslaklıktan mı, yoksa pencerenin altında ağa…ları sallayan r•zgŠrdan mı, nedense hep fantastik birtakım istekler duyuyordu i…inde. Ama en …ok …i…ekler geliyordu g‚zlerinin ‚n•ne. G‚z kamaştırıcı bir manzara vardı karşısında: Aydınlık, pırıl pırıl bir g•n; ılık, hatta sıcak denebilecek bir Paskalya g•n•... D‚rt bir yanı …i…ek tarhlarıyla …evrili İngiliz •slubunda g•zel, g‚sterişli bir villa... Merdivenlerine sarmaşık g•lleri sarılmış... ‰zerinde g‚zalıcı bir halı serili bulunan aydınlık, serin merdivenlerin iki yanına, i…lerinde nadir …i…eklerle ˆin saksıları sıralanmış... Pencere kenarlarındaki i…leri su dolu saksılarda, …evreyi nefis kokulara boğan, uzun saplı, beyaz, nazenin nergisler ‚zellikle dikkatini …ekiyor... Canı bunlardan hi… ayrılmak istemiyor, ama yine de merdivenlerden …ıkarak y•ksek tavanlı, geniş bir salona giriyor... Burada da, pencerelerde, terasa a…ılan kapının yanında, terasta, her yerde, her k‚şede …i…ekler var... Yere, yeni bi…ilmiş, taze, kokulu …imler serpilmiş... Pencereler a…ık... Tatlı, serin bir r•zgŠr esiyor... Pencerelerin altından kuş cıvıltıları duyuluyor... Salonun ortasında, beyaz atlasla ‚rt•l• bir masanın •zerinde bir tabut var... Tabut, kenarlarına beyaz ve …ok sık sa…aklar dikilmiş Napoli ipeklisiyle kaplı... Her yanına …i…ekler serpilmiş... Tabu607 tun i…inde, …i…ekler arasında, beyaz t•ller giyinmiş bir kız …ocuğu var... Mermerden yapılmışa benzeyen kollarını g‚ğs•nde kavuşturmuş... A…ık sarı, dağınık sa…ları ıslak... Başını g•llerden ‚r•lm•ş bir ta… s•sl•yor... Adeta sertleşmiş, ciddi y•z• de mermerden yontulmuş gibi... Ama solgun dudaklarında hi… de …ocuksu olmayan ve sınırsız bir acıyı, sonsuz bir yakınmayı dile getiren bir g•l•mseme var... Svidrigaylov bu …ocuğu tanıyor... Tabutun …evresinde ne kutsal tasvirler, ne de yanan mumlar var... Dua da duyulmuyor... Kendini suya atarak intihar etmiş bir kız bu... Ond‚rt yaşında daha... Meleklerinki kadar temiz ruhunda layık olmadığı bir utancı duymuş, …ocuk bilincini dehşete boğan bir aşağılanmayı yaşamış, y•reği par…a par…a olmuş... Ve ondan y•kselen son umutsuz …ığlığı kimseler duymamış; r•zgŠrlı, karanlık, soğuk, ıslak bir gecede, kendini sulara bırakı-vermiş... Svidrigaylov kendine geldi, yataktan kalkıp, pencereye gitti. El yordamıyla bulduğu s•rg•y• …ekip pencereyi a…tı. R•zgŠr bir anda k•…•c•k odasını doldurdu, buzdan iğnecikler halinde y•z•ne, bir tek g‚mlekle ‚rt•l• g‚ğs•ne saldırdı. Pencerenin altında ger…ekten de bah…eye, hem de eğlence bah…esine benzer bir yer vardı. G•nd•zleri birtakım şarkıcılar şarkı s‚yl•yor, k•…•k masalarda …ay i…iliyor olsa gerekti. Şimdiyse ağa…lardan ve …alılardan pencereye su damlacıkları u…uşuyordu. Her yer ‚ylesine karanlıktı ki, eşyalar bile ancak belli belirsiz lekeler halinde se-…ilebiliyordu. Svidrigaylov dirsekleri pervaza dayalı, hafif eğilmiş, beş dakikadan beri dışarısını seyrediyor, kendini bu koyu karanlıktan koparamıyordu. Birden gecenin i…inden bir top sesi g•rledi, bunu bir ikincisi izledi. 'İşaret veriliyor! Sular y•kseliyor anlaşılan' diye d•ş•nd•. 'Sabah al…ak semtleri, yolları, mahzenleri, bodrumları sular basacak, bodrum fareleri ka…ışacak, birtakım insanlar, sulardan sırılsıklam, yağmur ve r•zgŠr altında s‚ve saya eşyalarını •st katlara taşıyacaklar... Saat ka… oldu acaba?1 Tam saatin ka… olduğunu d•ş•nd•ğ• sırada, yakında bir yerden bir duvar saati, sanki …ok acelesi varmış gibi telaş telaşa, olanca g•c•yle •…• vurdu. 'Demek •…! Bir saat sonra hava aydınlanacak! Ne diye 608 bekliyorum ki! Hemen simdi …ıkıp doğruca Petrovski'ye gideyim, yağmurla y•kl• koca bir …alı bulayım orada... †yle bir …alı ki, omuzumla ş‚yle hafif…e dokunuverince, başıma milyonlarca su damlacığı d‚k•ls•n!..' Pencereyi kapadı, mumu yaktı, yeleğini, paltosunu giydi, şapkasını alıp elinde mumla koridora …ıktı; odalardan birinde, bir s•r• d‚k•nt•n•n ve


mum artıklarının arasında uyumakta olan partal kılıklı adamı bulup odanın parasını vererek otelden ayrılmak istiyordu. 'En uygun zaman, bundan daha iyisi olamaz!' Uzun ve dar koridor boyunca epeyce bir s•re dolaşmasına rağmen hi… kimseye rastlamadı; tam bağırarak adamı …ağırmaya niyetlenmişti ki, birden eski bir dolapla kapının arasında kalan karanlık bir k‚şede tuhaf bir şey g‚rd•. Bir canlıya benziyordu bu. Mumu yaklaştırarak baktı; sırılsıklam olmuş entarisi i…inde titreyerek ağlamakta olan beş yaşında bir kız …ocuğu g‚rd•. Kız Svidrigaylov'dan korkmamış gibiydi, ama iri, kara g‚zlerinde şaşkınlık vardı; uzun s•re ağlamış, ama artık susmuş, hatta yatışmaya başlamış, ama yine de hemen ağlamaya hazır …ocuklar gibi, arada bir kesik kesik hı…kırıyordu. Sapsarı ve bitkin bir y•z• vardı. Soğuktan donmuştu. 'İyi ama nasıl gelmiş bu buraya? Anlaşılan gelip gizlenmiş ve b•t•n gece de uyumamış..' Soru sorunca kız canlandı …ocuk dilinde cevaplar vermeye başladı: "anne onu d‚vecek"ti, …•nk• bir "fimcan" (fincan) "kıymıştı" Dur-mamacasına anlatıyordu; s‚ylediklerinden anlaşıldığına g‚re, evde sevilmiyordu, annesi durmadan, kafayı …eken ve herhalde bu otelde aş…ılık eden bir kadındı, onu d‚v•yor ve korkutuyordu; kızcağız annesinin fincanını kırdığı i…in o kadar korkmuştu ki, akşam evden ka…mış, dışarda, yağmur altında kalmış, en sonra da bir yolunu bulup buraya girerek, karanlıktan, •ş•mekten ve yiyeceği dayağın korkusundan ağlayarak, b•t•n geceyi bu dolabın arkasında ge…irmişti. Svidrigaylov kızı kollarına alarak odasına g‚t•rd•, yatağının •zerine oturttu ve soymaya başladı. ˆıplak ayaklarındaki delik pabu…lar b•t•n gece suyun i…inde kalmış…asına ıslanmıştı. Svidrigaylov kızı soyduktan sonra yatağına yatırdı, yorganla sımsıkı sardı; yavrucak hemen uyudu. Svidrigaylov da, y•z• bir karış, yeniden d•ş•nceye daldı. 609 'Gene başıma iş aldım!' diye d•ş•nd• ‚fkeyle. 'Ne sa…ma bir durum!' Partal kılıklı adamı ne olursa olsun bulup otelden …ıkmak i…in yeniden mumu aldı, tam kapıyı a…ıp …ıkacağı sırada bir k•f•r savurup, 'Eh, be kızcağız!' diye d•ş•nd•; uyuyup uyumadığını anlamak i…in geri d‚nd•. Yorganı dikkatle kaldırıp baktı: kızcağız derin, rahat, bir uykudaydı. Yorgan onu ısıtmış, solgun yanaklarını bir kızıllık kaplamıştı. Ama tuhaf şey …ocuk yanaklarında genel olarak g‚r•lene pek benzemeyen, daha parlak, daha g•…l• bir kızıllıktı bu. "N‚bet kızıllığı" diye d•ş•nd• Svidrigaylov. Şarap kızıllığı gibi bir şeydi bu; sanki koca bir bardak şarap i…irmişlerdi ona. Kıpkırmızı dudakları sanki alev alev yanıyordu... Ama bu da nesi? Birden kızın uzun, kara kirpiklerinin kımıldar gibi olduğunu, g‚zkapaklarının hafif…e kalkarak kurnaz, …apkın ve hi… de …ocuksu olmayan bir …ift g‚z•n kırpılır gibi olduğunu farketti, kız uyumuyor da, uyur gibi yapıyordu sanki. Ger…ekten de b‚yleydi bu; dudaklarına bir g•l•mseme yayılıyor, g•lmemek i…in kendini tutuyormuş…asına dudak u…ları titriyordu. Ama işte kendini tutmayı falan bıraktı: a…ık…a g•l•yordu artık; …ocuklukla hi… ilgisi olmayan bu y•zde, kışkırtıcı, k•stah bir ışık tutuşuyordu. Bu bir fahişe y•z•yd•. Fransız fahişe Kamelya'nın k•stah y•z•... İşte, gizlenmeye iyice boşverdi ve iki g‚z•n• birden a…tı: yakıcı, utanmaz bakışları onu kendine …ağırıyor, g•l•yordu... Bu g•l•şte, bu g‚zlerde, …ocuğun y•z•ndeki b•t•n bu iğren…liklerde sınırsız bir …irkinlik vardı. Svidrigaylov ger…ek bir dehşet duygusuyla. "Bu... ama bu nasıl olur?" diye mırıldandı. "Daha beş yaşında bu …ocuk!.." Bu arada kız alev alev yanan y•z•n• ona …evirmiş, kollarını a…mıştı... Svidrigaylov dehşet i…inde, "Seni lanet!" diye bağırarak elini kıza doğru kaldırmıştı ki... uyandı. Yatağında, yorganına sımsıkı sarınmış, yatıyordu. Mum yanmıyordu, ama pencereler artık g•n ışığıyla aydınlıktı. Gece değil, bir karabasandı! diye d•ş•nd•. B•t•n v•cudu kırılmış gibiydi; ‚fkeyle yatağından doğruldu; kemikleri sızlıyordu. Dışarda yoğun bir sis vardı, hi…bir şey se…ilmiyordu. Beşe gelmek •zereydi saat. Uyuyakalmıştı! Kalkıp, hŠlŠ ıslak yeleğini, paltosunu giydi. Cebindeki tabancayı yokladı, …ıkarıp kaps•l•610


n• d•zeltti, sonra oturdu, not defterini …akarıp, ilk sayfasına koca koca harflerle bir şeyler karaladı. Yazdıklarını okuduktan sonra, dirseğini masaya dayayarak d•ş•nceye daldı. Tabanca ve not defteri masanın •zerinde, dirseğinin dibinde duruyordu. Uyanan sinekler, masada el s•r•lmeden duran dana etine konmaya başlamışlardı. Uzun uzun baktı sineklere, sonra serbest olan sağ eliyle sinek avlamaya başladı. Epeyce uğraşmasına rağmen bir tane bile sinek yakalayamadı. Sonunda nasıl bir işle uğraştığım fark ederek kendine geldi, titredi, yerinden kalkarak kararlı adımlarla odasından …ıktı. Bir dakika sonra sokaktaydı. Kentin •zerine yoğun, s•t gibi beyaz bir sis …‚km•şt•. Svidrigaylov, …amurlu, kaygan tahta kaldırımlar, •zerinden k•…•k Neva'ya doğru y•r•d•. Bir an K•…•k Neva'nın gece y•kselen suları, Petrovski adası, ıslak yollar, ıslak ağa…lar ve …alılar, son olarak da, o …alı canlandı g‚z•n•n ‚n•nde. Başka bir şeyler d•ş•nebilmek i…in cansıkıntısıyla evlere bakmaya başladı. Ne gelip ge…en birisi, ne bir arabacı, kimseler yoktu yollarda. Pancurları kapalı, a…ık sarı ahşap evlerin kirli ve sıkıntılı bir g‚r•n•ş• vardı. Soğuk ve rutubetten titremeye başlamıştı. Arada bir rastladığı bakkal ve manav tabelalarını b•y•k bir dikkatle okuyordu. İşte tahta kaldırımlı yol bitmişti. Kocaman, taş bir yapının ‚n•ndeydi. Soğuktan tir tir titreyen pis bir k‚pek, kuyruğunu bacakları arasına sıkıştırmış, koşarak yanından ge…ti. Leş gibi sarhoş bir adam, kaputuna sarınmış, y•z•koyun kaldırımın •zerinde yatıyordu. Svidrigaylov ona ş‚ylece bir bakıp yoluna devam etti. Birden solunda yangın kulesini g‚rd•. İşte burası …ok iyi! diye d•ş•nd•. Ne diye Petrovski'ye gideceğim ki? Hi… değilse resmi bir tanık ‚n•nde' olur... Nerdeyse g•lecekti bu d•ş•ncesine... X-caddesine saptı. Yangın kulesi buradaydı. İtfaiye binasının kocaman kapısı ‚n•nde, •zerinde gri bir asker kaputu, basında Achilles miğferi, sırtını kapıya dayamış ufak tefek bir adam duruyordu. Uykulu g‚zlerle yan yan kendine doğru gelen Svidrigaylov'a baktı. Y•z•nde, b•t•n Yahudi ırkında buruk bir iz bırakan y•z yıllık hır…ınca bir keder vardı. Svidrigaylov ve Achilles, konuşmadan, bir s•re birbirlerini s•zd•ler. Sarhoş da olmadığ: halde, bir adamın kendinden •… adım ‚tede 611 durup hi… konuşmadan y•z•ne bakıp durması, sonunda Achil-les'e aykırı geldi. Yerinden kıpırdamadan: "Hey, siz" diye seslendi, "ne arıyor burada?"* "Bir şey aramıyorum, kardeş! Merhaba!" "Burada olmaz." "Ben, kardeş, yabancı bir diyara gidiyorum." "Yabancı diyar?" "Yabancı diyar ya.:. Amerika." "Amerika?" Svidrigaylov cebinden revolveri …ıkardı, horozunu kaldırdı. Achilles kaşlarını kaldırarak: "Ama bu saka (şaka) burda olmas!" "Neden olmaz?" "Olmas da ondan." "Hi… farketmez be kardeş! İyi bir yer burası. Sorarlarsa, Amerika'ya gitti dersin." Namluyu sağ şakağına dayadı. G‚zbebekleri gitgide b•y•yen Achilles yerinden kımıldadı. "Burda olmaz! Burda olmaz!" , Svidrigaylov tetiği …ekti. VII Aynı g•n, akşam saat yediye doğru Raskolnikov, annesiyle kız kardeşinin oturduğu Bakaleyev apartmanına doğru y•r•yordu: Razumihin yerleştirmişti onları buraya. Oturdukları dairenin, merdivenleri sokağa a…ılıyordu. Raskolnikov eve yaklaştık…a, girip girmemekte kararsızlık ge…iriyormus…asına adımlarını yavaşlatıyordu. Ama artık d‚nemezdi, kararını


vermişti. 'Ne fark eder ki?..' diye d•ş•nd•. 'Onların hem hi…bir şeyden haberleri yok, hem de benim tuhaf davranışlarıma alıştılar...' Elbiseleri berbat durumdaydı. B•t•n geceyi yağmur altında ge…irdiği i…in •zerindekiler …amurlanmış, buruş buruş olmuştu. Yirmi d‚rt saattir kendi kendine verdiği savaştan, fizik yorgunlukAchilles bozuk bir Rus…ayla konuşmaktadır (ˆev.) 612 tan, k‚t• havadan y•z• tanınmayacak hale gelmişti. Geceyi Tanrı bilir nerelerde ge…irmişti. Ama işte hi… olmazsa bir karara varmıştı. Kapıyı …aldı; annesi a…tı, Dune…ka evde değildi. Hizmet…i de bulunmuyordu bu saatte evde. Pulheriya Aleksandrovna sevin… şaşkınlığından ‚nce hi…bir şey s‚yleyemedi, sonra onun koluna girip i…eri g‚t•rd•. "Geldin ha!" diye başladı, sevin…ten kekeliyordu. "Seni b‚yle aptal gibi g‚zyaşlarıyla karşıladığım i…in kızma bana Rodya, aslında g•l•yorum ben, ağlamıyorum. Yoksa sen ağladığımı mı sanmıştın? Hayır, canım, sevin… i…indeyim! K‚t• bir alışkanlık bu bende, nedense hep g‚zlerim sulanır. Babanın ‚l•m•nden beri b‚yle, bu. Otur, canım, yorgunsundur... Ah, nasıl da …amur i…inde •st•n başın!" Raskolnikov: "D•n yağmurda biraz ıslandım, anneciğim..." diyecek oldu. Pulheriya Aleksandrovna hemen onun s‚z•n• kesti: "Hayır, hayır! Eski alışkanlığımla, şu kadınca alışkanlığımla seni sorguya …ekeceğimi sandın galiba? Telaşlanma!.. Ben artık anlıyorum, her şeyi anlıyorum... Buranın g‚reneklerini de ‚ğrendim, doğrusu, daha akıllı buralılar. D•ş•n•p taşındım ve anladım ki, ben senin ne d•ş•ncelerini anlayabilirim, ne de sana hesap sormaya hakkım var. Kafanda, kimbilir, ne gibi d•ş•ncelerin, tasarıların var ve kimbilir neler neler d•ş•n•yorsun? Oysa ben seni d•rt•yor ve s‚yle bakalım, diyorum, ne d•ş•n•yorsun? Ben işte... Ah, Tanrım! Ne diye b‚yle ipe sapa gelmez, şeyler d•ş•n•yorum sanki! İşte Rodyacığım, Dmitriy Prokofi…'in getirdiği su dergideki yazını •…•nc• kezdir okuyorum. G‚r•r g‚rmez bir ah …ektim, 'Behey aptal kadın,' dedim i…imden, "g‚rd•n m• nelerle uğraşıyormuş oğlun? İste b•t•n bilmecenin …‚z•m•! Onun kafasında yeni birtakım d•ş•nceler var, onlar •zerinde d•ş•n•yor, sense onu rahatsız ediyor, canını sıkıyor-sun..." Yazını okuyorum canım, kuskusuz pek …ok yerini anlamıyorum, eh, b‚yle de olması gerek zaten, nerde bende bunları anlayacak kafa?" "G‚sterir misiniz bana o dergiyi anneciğim?" 613 Raskolnikov dergiyi aldı, makalesine ş‚yle bir g‚z attı. Su andaki durumuyla ne kadar …elişirse …elişsin, bir yazısını ilk kez basılmış g‚ren her yazarın duyduğu o tuhaf, buruk tatlılığı duydu i…inde; kuşkusuz, yirmi•… yaşın etkisi de vardı bunda. Ama bu bir an s•rd•. Birka… satır okuduktan sonra, kaşları …atıldı; y•reğinde dayanılmaz bir keder duyuyordu. Birden, şu son birka… aydır kendi kendine karşı verdiği savaşı hatırladı. Can sıkıntısı ve tiksintiyle fırlattı dergiyi masanın •zerine. "Yalnız, Rodyacığım, ne kadar aptal olursam olayım, yine de senin …ok yakında, bilim d•nyamızın, en ‚nde geleni değilse bile, ‚nde gelenlerinden biri olacağını anlayabiliyorum. Tutup senin gibi birinin deli olabileceğini d•ş•nmek cesaretini g‚sterdiler! Hah-hah-ha! Sen bilmiyorsun, bunu ger…ekten d•ş•nd•ler! Şu işe bak, az kalsın D•nya bile inanacaktı! Rahmetli baban da iki kez dergilere yazı g‚ndermişti; ilkinde şiirlerini (bunları defterimde saklıyorum, bir g•n sana g‚steririm), daha sonra da koca bir ‚yk•s•n• (defterime …ekmem i…in vermesini rica etmiştim); basılmaları i…in ikimiz de nasıl dua etmiştik! Ama basmamışlardı! Altı yedi g•n ‚nce, Rodyacığım, senin giydiklerini, yiyip i…tiklerini, yaşayışını g‚r•nce dehşet i…inde kalmıştım. Şimdiyse, yine bir aptal olduğumu anlıyorum; …•nk•, eğer istersen, aklın ve yeteneğinle bunların hepsine bir anda sahip olabilirsin sen... Demek ki, şimdilik b‚yle şeyler istemiyorsun, …ok daha ‚nemli işlerin var..."


"D•nya evde değil mi, anneciğim?" "Hayır, Rodya. Onu pek evde g‚rd•ğ•m yok, beni sık sık yalnız bırakıyor. Sağolsun, Dmitriy Prokofi… sık sık ziyaretime geliyor, bana senden s‚z ediyor. Canım benim, seni ‚yle seviyor, sayıyor ki... Beni yalnız bırakmakla, kız kardeşinin bana karşı saygısız olduğunu s‚ylemek istemiyorum. Yakındığımı sanmamalısın. Onun huyu kendine g‚re, benimki kendime g‚re, benden gizlediği bir şeyler var. Benimse sizden gizli saklı hi…bir şeyim yok. Dunya'nın …ok akıllı bir kız olduğuna ve hem seni, hem beni sevdiğine inancım tam... Ama yine de... b•t•n bunların sonu nereye varacak, bilemiyorum... İste, ziyaretime geldin ve beni mutlu ettin, Rodya; kız kardeşinse dışarda... Gelince kendisine, 614 sen yokken ağabeyin geldi, nerelerde dolaşıyordun bakalım? diyeceğim. Sen de, Rodyacığım beni fazla şımartma: uğrayabilecek gibi oldun muydu, gel, uğrayamazsan, ne yapalım, beklerim... Ben nasılsa senin beni sevdiğini bileceğim, eh, bu da bana yeter... Senin eserlerini okuyacağım, herkesin senden ‚vg•yle s‚zettiğini duyacağım, arada bir de sen beni g‚rmeye geleceksin, daha ne isterim! İşte şimdi de geldin, anneciğini avutmak istiyorsun, g‚r•yorum..." Pulheriya Aleksandrovna birden ağlamaya başladı. "Yine ağlıyorum! Sen budala annene aldırma, yavrucuğum!" Birden yerinden sı…rayarak bağırdı. "Ah, Tanrım! Durmuş oturuyorum b‚yle! Oysa evde kahve var... Dur sana bir kahve yapayım! G‚rd•n m• yaşlılık bencilliği neymiş! Şimdi, şimdi yaparım!" . "Bırakın anneciğim! Gidiyorum ben. Kahve i…meye gelmedim buraya. L•tfen s‚yleyeceklerimi dinleyin." Pulheriya Aleksandrovna •rkerek yaklaştı. "Anneciğim, ne olursa olsun, hakkımda ne duyarsanız duyun, benim i…in ne s‚ylerlerse s‚ylesinler, beni şimdiki gibi sevmeye devam edecek misiniz?" Raskolnikov hi… d•ş•nmeden, s‚zlerini tartmadan, y•reğinden taşan bir coşkuyla sormuştu bunu: "Rodya, Rodyacığım! Neyin var? Nasıl b‚yle bir şey sorabilirsin bana? Bana kim senin hakkında k‚t• bir şeyler s‚yleyebi-lirmiş? Kimseye inanmam ben, kim gelirse kovarım." Raskolnikov: "Sizi her zaman sevdiğimi s‚ylemeye geldim" dedi, aynı coşkunluk i…indeydi. "Ve şu anda yalnız olmamızdan, hatta Dun-yacığımın bile evde bulunmayışından …ok sevin…liyim. Mutsuz bile olsanız bilin ki, oğlunuz sizi kendinden …ok seviyor... Ve yine bilin ki, hakkımda d•ş•nd•kleriniz, benim katı, acımasız bir insan olduğum, sizi sevmediğim, b•t•n bunlar doğru değil. Sizi hep seveceğim.. Bunları s‚ylemek i…in geldim size... Evet, yeter artık! B‚yle yapmak, b‚yle başlamak gerektiğini sanıyorum..." Pulheriya Aleksandrovna hi…bir şey s‚ylemeden onu kucakladı, bağrına bastı, sessiz sessiz ağlamaya başladı. Sonunda: 615 "Sana ne oldu, Rodya, bilmiyorum" dedi. "B•t•n bu s•re i…inde hep seni bıktırdığımızı sanıyordum. Şimdiyse, olup bitenleri d•ş•n•nce, seni b•y•k bir acının beklediğini, bunca •z•lmenin nedeninin bu olduğunu anlıyorum. Bunu tŠ ne zamandır biliyorum ben, Rodya. Bu konuyu a…tığım i…in bağışla beni; gece g•nd•z bunları d•ş•n•yorum, g‚z•me uyku girmiyor. D•n gece de kardeşin hep seninle ilgili bir şeyler sayıkladı durdu. Duyduğum bazı şeyler oldu, ama hi…bir şey anlamadım. Bu sabah tam bir idam mahk•mu gibiydim, hep bir şeyler olacak diye bekliyordum, hissediyordum, ve işte olanlar oldu! Rodya, Rodyacığım, nereye gidiyorsun? Gidiyorsun, değil mi?" "Gidiyorum." "Biliyordum... Bana gerek duyarsan eğer, ben de gelebilirim seninle. D•nya da gelebilir... Seni sever D•nya, …ok sever... Hatta, eğer istersen, Sonya Semyonovna da bizimle gelebilir... G‚r•yor musun, onu kızım gibi bağrıma basmaya hazırım... Toparlanmamıza Dmitriy Prokofi… yardım eder... Ama... sen... nereye gidiyorsun?"


"Elveda, anneciğim." "Ne! Hemen bug•n m•?!" diye bağırdı Pulheriya Aleksand-rovna, sanki sonsuzcasına kaybediyordu onu. "Duramam artık, gitme zamanı geldi, gitmem gerek..." "Ben de seninle gelemez miyim?" "Hayır, siz diz …‚k•p benim i…in dua edin. Belki sizin dualarınız Tanrıya ulaşır." "Gel ha… …ıkarıp seni kutsayayım! İşte b‚yle, işte b‚yle! Ah, Tanrım, ne yapıyoruz biz b‚yle!" Raskolnikov evde kimsenin bulunmayışından ve annesiyle yalnız g‚r•şebilmiş olmasından sevin…liydi. B•t•n şu dehşet verici dakikalar i…inde y•reği sanki yumuşayıvermişti. Annesiniru‚n•nde yere kapandı, ayaklarını ‚pt•, ana oğul kucaklaştılar, ağlaştılar. Pulheriya Aleksandrovna bu kez ne şaşırmış, ne de bir şey sormuştu. Ne zamandır oğlunun bir felaketle karşı karsıya olduğunu anlıyordu, şimdi o korkun… an gelip …atmıştı işte. "Rodya, canım benim" dedi hı…kırarak, "sen benim ilk g‚z ağrımsın. Su anda da tıpkı k•…•kl•ğ•nde olduğun gibisin. O 616 zamanlar da bana b‚yle sokulur, kucaklar, ‚perdin. Babanın sağlığında, yoksulluk …ektiğimiz g•nlerde, senin bir tek varlığın bile bizim i…in avuntu olurdu. Babanı toprağa verdiğimiz g•n de, onun mezarı başında, tıpkı b‚yle ka… kez kucaklaşıp ağlaşmıştık. Benim ne zamandır ağlayıp durmama gelince, bunun nedeni, ana y•reğimin felaketi ‚nceden sezmiş olmasıdır. Daha . buraya geldiğimiz ilk g•nden, hani akşama doğruydu, seni g‚r•r g‚rmez bakışlarından her şeyi anlamıştım, y•reğim par…alanır gibi olmuştu; ve nihayet bug•n, demin sana kapıyı a…ıp da y•z•n• g‚r•r g‚rmez, o uğursuz anın gelip …attığını anladım. Rodya, yavrum, hemen şimdi gitmiyorsun, değil mi?" "Hayır." "Yine gelecek misin?" "Geleceğim." "Rodyacığım, sakın kızma, sormaya bile cesaret edemiyorum, cesaret edemeyeceğimi de biliyorum, ama sen bana bir iki kelimeyle s‚yleyiver, ne olur; uzağa mı gidiyorsun?" "ˆok uzağa." "Bu gidişin bir g‚revle ya da ilerdeki mesleki y•kselişinle mi ilgili?" "Tanrı ne i…in g‚nderiyorsa... Tek ki siz benden duanızı eksik etmeyin..." Raskolnikov kapıya y•r•d•, ama annesi ona sarılarak umutsuzluk dolu g‚zlerini g‚zlerinin i…ine dikti. Y•z• duyduğu dehşetten …arpılmış gibiydi. Raskolnikov geldiğine pişman olmuştu. "Yeter, anneciğim!" dedi. "T•mden gitmiyorsun, değil mi? Daha ayrılmıyoruz, yarın gene geleceksin, değil mi?" "Geleceğim... Elveda!" Sonunda annesinden kopabilmişti. Ilık, pırıl pırıl, diri bir akşam vardı dışardı. Hava daha sabahtan a…mıştı. Raskolnikov hızla evine doğru gidiyordu. G•neş batmadan her şeyi bitirmek niyetindeydi. O zamana kadar da kimseyle karşılaşmak istemiyordu. Odasına …ıkarken, uğraş617 makta olduğu semaveri bırakan Nastasya'nın g‚zleriyle kendisini izlediğini farketti. "Yoksa odamda biri mi var?" diye d•ş•nd•. Y•z•n• buruşturdu: Porfiriy gelmişti aklına. Ama odasının kapısını a…ınca i…erde Dunya'yı g‚rd•. Tek başına oturmuş, derin d•ş•nceler i…inde onu bekliyordu: Epeydir beklediği anlaşılıyordu. Raskolnikov duraladı. D•nya onu g‚r•nce oturmakta olduğu divandan korka korka kalktı, gelip onun tam karşısında durdu. Kımıltısız bakışları dehşet ve acıyla doluydu, Raskolnikov onun yalnızca bakışlarından herseyi bildiğini anladı. Kuşku i…inde: "Yanına yaklaşabilir miyim, yoksa gideyim mi?" diye sordu.


"Bƒtƒn gƒn Sonya Semyonovna'da oturdum, birlikte seni bekledik. Oraya ne yapıp edip uğrayacağını dƒşƒnƒyorduk." Raskolnikov i„eri girdi, kendini bir sandalyeye attı. "Bitkinim, Dƒnya. †ok yoruldum. Oysa hi„ değilse şu anda kendime tƒmƒyle h‰kim olabilmeyi isterdim." Kuşkulu g…zlerle kız kardeşine baktı. "Bƒtƒn gece neredeydin?" "Tam hatırlayamıyorum... Biliyor musun, kardeşim, ben bƒtƒn bu isler kesin olarak hallolsun istedim ve ka„ kez Neva'nın kıyısına gidip gidip geldim. Bunu „ok iyi hatırlıyorum... Orada her şeye bir son vermek istedim, ama... olmadı..." Yeniden kuşkuyla baktı Dunya'nın yƒzƒne. "Tanrıya şƒkƒr! Biz de bundan korkmuştuk... Sonya Semyo-novria'yla ben... ˆyleyse h‰l‰ hayata inanıyorsun! ރkƒrler olsun! ރkƒrler olsun!" Raskolnikov acı acı gƒlƒmseyerek: "Hayır, inanmıyordum" dedi. "Demin annemle kucaklaşıp ağlaştık. Ben Tanrı'ya inanmam, ama ondan benim i„in dua etmesini istedim. Nasıl olur artık, bilmem, Dunecka... Zaten bƒtƒn bu olup bitenlerden hi„bir şey anlamıyorum..." Dƒnya korkuyla: "Anneme mi gittin sen?" diye bağırdı. "S…yledin mi ona herseyi? S…yleyebildin mi?" "Hayır, s…ylemedim... yani, s…zcƒklerle... ama o pek „ok şeyi anladı. Gece senin sayıklamalarını duymuş. Olup bitenlerin ya618 rısından haberi olduğuna eminim. Belki de „ok aptalca bir şey yaptım uğramakla... Ni„in uğradığımı da bilmiyorum... Al„ağın biriyim ben, Dƒnya." "Acı „ekmeye hazır bir al„ak!... Gidiyorsun, değil mi?" "Gidiyorum. Hemen şimdi. Bu utan„tan kurtulmak i„in kendimi sulara atmak istedim, ama k…prƒde, suyun ƒstƒnde dururken, kendimi şu ana kadar gƒ„lƒ g…rdƒğƒme g…re, şimdi de utanca dayanmam gerektiğini dƒşƒndƒm. Bu, gurur değil mi, Dƒnya?" "Gurur, Rodya." ˆlgƒn g…zleri alevlenir gibi oldu; h‰l‰ gururlu olduğu i„in sevinmişti sanki. Dudaklarında „arpık bir gƒlƒmseme, kız kardeşinin yƒzƒne bakarak: "Sakın sudan korkmuş olmayayım, Dƒnya?" dedi. Dƒnya acı acı: "Yeter, Rodya!" diye bağırdı. İki dakika kadar sƒren bir suskunluk oldu. Raskolnikov başını yere eğmişti. Dunecka masanın …bƒr ucunda ayakta duruyor, ona acıyla bakıyordu. Raskolnikov birden ayağa kalktı: "Ge„ oldu. Artık vakit tamam. Teslim olmaya gidiyorum. Yalnız, ni„in teslim olacağımı bilmiyorum." Dunya'nın yanaklarından iri damlalar yuvarlandı. "Ağlıyorsun, kardeşim, peki, bana da elini uzatabilir misin?" "Kuşkun mu vardı?" Dƒnya ona sımsıkı sarıldı, …pmeye başladı. "Acıyı ƒstlenmekle, su„unu yarı yarıya temizlemiş olmuyor musun?" "Su„ mu?" diye bağırdı Raskolnikov, bir anda …fkeden deliye d…nmƒştƒ. "Ne su„u? ˆldƒrenin kırk gƒnahından arınacağı aşağılık bir tefeciyi, hi„ kimseye hi„bir yararı olmayan, yoksulların kanını emen zararlı bir biti …ldƒrmek mi su„! Bu su„ benim umurumda bile değil ve onu temizlemeyi de dƒşƒrtmƒyorum. Nedir bu b…yle? D…rt yandan herkes "cinayet! cinayet!" diye bağırıp duruyor! Korkaklığımın ne kadar sa„ma olduğunu bƒtƒn a„ıklığıyla ancak şimdi, b…ylesine gereksiz bir utancı „ekmeye 619 karar verdiğim su anda anlayabiliyorum! Teslim olmam dƒpedƒz al„aklığımdan ve yeteneksizliğimden... bir de, belki şu... Porfiriy'nin …nerdiği indirimden..."


"Neler s…ylƒyorsun sen, ağabey!" diye bağırdı Dƒnya, sesi umutsuzluk doluydu. "Kan d…ktƒn sen!" "Herkesin d…ktƒğƒ kanı!.." diye bağırdı Raskolnikov, bƒyƒk bir …fke i„indeydi. "Ge„mişte ve gƒnƒmƒzde bir sel gibi akıtılan, kanı!.. Şampanya gibi kan d…kenler Capitol'de ta„ giyip insanlığın kurtarıcıları olarak kutsanmışlardı! †evrene dana bir dikkatli bak bakalım! Ben de iyilik etmek istemiştim insanlara! Hem yaptığım bu bir tek aptalca şeye karşı yƒzlerce, binlerce iyi ve gƒzel şey yapabilirdim... Aptallık da denmez benim bu yaptığıma... Doğrudan doğruya, beceriksizlik... †ƒnkƒ, başarısızlığa uğramazdan …nce hi„ de su anda g…rƒndƒğƒ gibi aptalca g…rƒnmƒyordu yaptığım iş (Başarısızlığa uğradı mı, herşey aptal-cadır!) Ben yaptığım bu aptallıkla kendime bağımsızlık kazandırmak, ilk adımımı atmak, gerekli ara„ları edinmek istemiştim... Sonu„ta sağlanacak yarar, bƒtƒn bu aptallıkları silip sƒpƒrecekti!.. Ama daha ilk adımda t…kezledim, „ƒnkƒ ben bir al„ağım! Bƒtƒn sorun .burada! Ama yine de sizin g…rƒşlerinize katılmıyorum: basarabilseydim, bana da ta„ giydireceklerdi! Şimdiyse, kapana sıkıştım!" "Sen neler s…ylƒyorsun, kardeşim? Bu farklı birşey... Bu, o değil!" "Demek bu o değil! Bi„im olarak, estetik bakımdan, demek istiyorsun herhalde? Anlamıyorum doğrusu kuşatılmış bir halk ƒzerine, yolunca, yordamınca bombalar yağdırmak bi„im bakımından kimseyi rahatsız etmiyor ve saygıdeğer birşey sayılıyor. Estetik kaygısı, gƒ„sƒzlƒğƒn ilk belirtisidir! Hi„bir zaman, şu anda olduğunca apa„ık duymamıştım bunu; su„umun anlamını ve buna ni„in cinayet denildiğini su anda olduğunca hi„bir zaman anlamamıştım ve kendimi hi„bir zaman şu anda olduğunca gƒ„lƒ ve inan„lı duymamıştım!.." Solgun yƒzƒ al al olmuştu. Son cƒmlesini s…ylerken g…zleri bir ara Dunya'nın bakışlarıyla karşılaştı ve bu bakışlarda kendisi i„in duyulan …yle bƒyƒk bir acıyı yakaladı ki, bir anda kendine 620 geldi. Annesiyle kız kardeşinin mutsuzluklarını ve bu mutsuzluğun nedeninin kendisi olduğunu dƒşƒndƒ... "Dƒnya, canım! Su„um varsa, bağışla beni (Su„luysam bağışlanmam mƒmkƒn değil ya, neyse...) Elveda! Tartışmayalım artık! Zaman geldi, geldi de ge„iyor bile! Yalvarırım sana, arkamdan gelme, daha uğrayacak yerim var... Şimdi hemen annemizin yanına git ve ondan hi„ ayrılma... Yalvarırım sana... Bu senden son ve en bƒyƒk isteğimdir. Hi„ ayrılma ondan. Onu …yle kaygılı bir durumda bıraktım ki, bu acıya dayanabileceğini hi„ sanmam! Ya …lƒr, ya „ıldırır! Onunla ol! Razumihin de sizinle olacak, kendisiyle konuştum... Benim i„in ağlama. Katil de olsam, …mrƒm boyunca yƒrekli ve dƒrƒst olmaya „alışacağım. Belki birgƒn benden s…z edildiğini duyarsın. Sizi utandırmayacağım, g…receksin... Kanıtlayacağım size nasıl bir..." Bu son s…zleri ƒzerine Dunya'nın g…zlerinde yeniden tuhaf bir anlatımla karşılaşınca, kestirip attı: "Haydi, allahısmarladık! Ni„in ağlıyorsun? Ağlama, ağlama! Sonsuza dek ayrılmıyoruz ya! Ah, az kalsın unutuyordum!.." Masanın ƒzerinden ƒstƒ bir parmak toz, kalın bir kitap aldı, yaprakları arasından fildişi ƒzerine yapılmış kƒ„ƒk bir suluboya portre „ıkardı. Bu, manastıra kapanmak isteyen eski nişanlısının, evsahibi kadının kızının resmiydi. Resimdeki sayrılı, anlamlı yƒzƒ bir dakika kadar seyretti, …ptƒ, sonra resmi Dunya'ya uzatarak, dalgın dalgın: "Bir tek onunla konuşmuştum bu konuyu," dedi. "Sonradan bu durumu alan, b…ylesine „irkinleşen tasarılarımı yalnız ona a„mıştım. Merak etme: senin gibi o da doğru bulmamıştı dƒşƒncelerimi... İyi ki yasamıyor..." Birden i„indeki o bƒyƒk acıya d…ndƒ, kendi kendine konuşur gibi: "En …nemlisi de", dedi, "en …nemlisi de şimdi her şey yeni bir bi„im alacak, her şey ikiye b…lƒnecek... Her şey, her şey! Ama acaba ben buna hazır mıyım? Bunu istiyor muyum? Bunun benim sınanmam i„in gerekli olduğunu s…ylƒyorlar! •yi ama bƒtƒn bu anlamsız sınavların ne gereği var? Yirmi yıllık bir kƒrek cezasından sonra yaslanmış,


aptallaşmış, g•…ten d•şm•ş, acılarla ezilmiş bir insan olarak …ıktığımda şimdi olduğumdan daha mı iyi d•ş•neceğim? Ne 621 yapayım ben ‚yle yaşamayı? Ve beni bekleyen bu yaşama ben şu anda ni…in rıza g‚steriyorum? Ah, bu sabah durup Neva'ya bakarken bir al…ak olduğumu, aşağılık bir yaratık olduğumu anlamıştım!" Sonunda ikisi de …ıktılar. ˆok zor bir şeydi bu D•nya i…in, ama onu yine de seviyordu! Ayrılmışlardı, ama elli adım kadar y•r•d•kten sonra D•nya onu bir kez daha g‚rmek i…in d‚n•p baktı. Raskolnikov daha g‚zden kaybolmamıştı. Sokağın k‚şesine gelince o da d‚n•p baktı. Son kez karşılaştı bakışları. Ama kız kardeşinin de durup kendisine baktığını g‚r•nce Raskolnikov sabırsız, hatta ‚fkeli bir işaretle gitmesini istedi, kendisi de sert ve hızlı bir d‚n•şle yan sokağa saptı. "K‚t• bir insanım, bu apa…ık bir şey" diye d•ş•nd•, kız kardeşine yaptığı ‚fkeli el işaretinden utanmıştı. "Ama onlar da, sevgilerinin kırıntısına bile değmediğim halde beni ni…in bu kadar …ok seviyorlar? Ah, tek başıma olsaydım, kimseler sevme-seydi beni, ben de kimseleri sevmezdim! B•t•n bunlar da olmazdı! ˆok ilgin…, ‚n•mdeki onbeş, yirmi yıllık s•rg•n yaşayışım sırasında, her kelimede kendime haydut diyerek ağlama g‚sterilerinde bulunacak kadar al…alacak mıyım? Evet evet, tam da b‚yle! †zellikle bunun i…in g‚nderecekler s•rg•ne beni, onlara gerekli olan bu!.. İşte, yollarda nasıl da kımıl kımıl, nasıl da bir aşağı bir yukarı gidip geliyorlar! Oysa hepsi haydut yaradılışlı, hepsi al…ak! Hatta bundan da beter, budala, hepsi! Ama benim s•rg•ne g‚nderilmeyeceğimi s‚yle bakalım, soylu bir ‚fkeyle nasıl kudurmuşa d‚nerler!.. Ah, nefret ediyorum, hepsinden nefret ediyorum!" Aklına esaslı bir şekilde takılan bir konu vardı: "Onlara nasıl, nasıl boyun eğebilirim! Hem de inan… duyarak... Ama neden olmasın? ‰stelik de tam b‚yle olması gerekir. Yirmi yıl s•recek bir zul•m bunu onlara hem de kesin olarak sağlar. Su tası aşındırır... İyi ama, b•t•n bunlardan sonra yaşayıp da ne olacak? Bunun ‚zellikle b‚yle bir sonu… vereceğini bile bile ni…in gidiyorum?" D•n aksamdan beri belki y•z•nc• kez soruyordu bu soruyu kendine, ama yine de gidiyordu. 622 VIII Raskolnikov Sonya'nın odasına girdiğinde hava artık kararmaya başlamıştı. G•n boyunca Sonya onu dayanılmaz bir heyecanla bekleyip durmuştu. Duııya'yla birlikte beklemişlerdi. D•nya, Svidrigaylov'un, "Bu işi Sonya da biliyor" şeklindeki d•nk• s‚zleri •zerine, daha sabahtan germişti. İkisinin konuşmalarını, g‚zyaşlarını, birbirleriyle nasıl anlaştıklarını anlatmayacağız. Yalnız şu kadarını s‚yleyelim ki, D•nya bu g‚r•şmeden hi… değilse bir avuntu elde etmişti: Ağabeyi yalnız kalmayacaktı. ˆ•nk• ilk kez Sonya'ya a…ılmış, en b•y•k gizini ona s‚ylemişti; kendisine insan gerektiğinde Sonya'ya koşmuştu. Yazgısı onu nereye atarsa, Sonya da peşinden gidecekti. D•nya bunu Sonya'ya sormuş değildi, ama b‚yle olacağını biliyordu. Sonya'ya b•y•k bir saygıyla bakıyordu; onun bu saygılılığı Sonya'yı başlangı…ta utandırmıştı, nerdeyse ağlayacaktı, …•nk•, o kendisini saygı duyulmak surda dursun, Dunya'nın y•z•ne bakabilecek değerde bile g‚rm•yordu. Raskolnikov'un odasındaki o ilk g‚r•şmelerinde, kendisine dikkatle ve saygıyla selam veren Dunya'nın o g•zel y•z•, onda hayatı boyunca erişilebilecek en g•zel hayal olarak kalmıştı. D•nya sonunda dayanamamış ve ağabeyini gidip odasında beklemek i…in Sonya'yı yalnız bırakmıştı; nedense Rodya ‚nce kendi evine uğrar gibi geliyordu. Sonya yalnız kalınca Raskolnikov'un ger…ekten de intihar etmiş olabileceği d•ş•ncesiyle kıvranmaya başladı. D•nya da korkuyordu bundan. Ama ikisi birlikteyken birbirlerini yatıştırmışlar, binbir gerek…e sıralayarak bunun m•mk•n olmadığına birbirlerini inandırmışlardı. Şimdiyse, birbirlerinden ayrılır ayrılmaz, her ikisi de yalnızca bunu d•ş•nmeye başlamıştı. †te yandan Sonya, Svidrigaylov'un, Raskolnikov'un ‚n•nde iki yol bulunduğuna ilişkin s‚zlerini


hatırlıyordu: Ya Sibirya, ya da... Raskolnikov'un nasıl kibirli, ‚zsaygılı olduğunu ve Tanrı'ya inanmadığını da biliyordu... Sonunda, umutsuzluk i…inde: "Yalnızca ‚l•mden korktuğu i…in yasayabilir mi bir insan? Onu şu anda hayata bağlayan tek şey bu korku" diye d•ş•nd•. G•neş artık batıyordu. Sonya pence623 renin ‚n•nde durmuş, •zg•n •zg•n dışarıyı seyrediyordu. Ama penceresinden bitişik evin badanasız duvarından başka bir şey g‚r•nm•yordu. Tam mutsuz delikanlının intihar ettiğine kesinlikle inan… getirdiği sırada, kapı a…ıldı ve i…eri Raskolnikov girdi. Sonya'nın g‚ğs•nden sevin…li bir …ığlık koptu. Ama Raskolnikov'un y•z•ne dikkatle bakınca birden sapsarı kesildi. "İşte b‚yle" dedi Raskolnikov g•l•mseyerek, "ha…lar i…in geldim. Sonya! Kendin s‚ylemiştin bir d‚rtyol ağzına gitmemi, ne oldu, şimdi iş ciddiye binince korktun mu?" Sonya ona şaşkınlıkla bakıyordu. Raskolnikov'un s‚zleri, sesinin tonu ona bir tuhaf gelmişti. B•t•n v•cudundan soğuk bir •rperme ge…er gibi oldu. Ama az sonra s‚zlerinin de, sesinin tonunun da yapmacık olduğunu anladı. Raskolnikov doğrudan onun g‚zlerine bakmaktan ka…ınıyormuş gibi, karşıda, k‚şede bir yerlere bakarak konuşuyordu: "D•ş•n•p taşındım, Sonya, ve b‚ylesinin daha uygun olacağına karar verdim. Yalnız bir durum var burada... Ama neyse, anlatması uzun s•rer, zaten ‚nemli de değil.' Biliyor musun, canımı sıkan ne: B•t•n bir ahmaklar s•r•s•, aşağılık birtakım insanlar, g‚zlerini devire devire bana birtakım sorular soracaklar ve ben de bu sorulara cevap vermek zorunda kalacağım... Beni parmaklarıyla g‚sterecekler... Tuh! Biliyor musun, Porfiriy'e girmeyeceğim, bıktım ondan. En iyisi dostum Poroh'a gitmek... Kimbilir nasıl şaşıracaklar, ne b•y•k bir etki bırakacağım •zerlerinde! Ama soğukkanlı olmam gerek; şu son sıralar aşırı sinirli oldum. İnanır mısın, az ‚nce kızkardesime, beni son bir kez g‚rmek i…in d‚n•p baktı diye, nerdeyse yumruk salladım. Nasıl hayvanlaştığımı anla artık! Nerden nereye geldim! Neyse, ha…lar nerde?" Kendinde değil gibiydi. Durduğu yerde duramıyor, dikkatini bir şey •zerinde toplayamıyordu. S‚zleri birbirini tutmuyor, or-dan oraya atlıyordu. Elleri de hafif…e titriyordu. Sonya sessizce bir kutudan ha…ları …ıkardı: Biri serviden, biri bakırdandı ha…ların, kendi •zerinde ve Raskolnikov •zerinde sessizce ha… …ıkardı, servi ağacından olan ha…ı Raskolnikov'un boynuna taktı. 624 "Benim i…in de …armıha gerilişin simgesi olacak bu ha…, hah-hah-ha! Şimdiye dek …ektiğim acılar azdı sanki! Servi ağacından olanı halk i…in, bakırdan olanıysa Lizavetagibiler i…in... Demek kendine onu alıyorsun? G‚ster bakayım! Demek... o sırada da bu vardı •zerinde... Buna benzer iki şey daha g‚rm•şt•m sanırım, g•m•ş bir ha…la bir tasvir... Kocakarının g‚ğs•ne fırlatıp atmıştım. Oysa şimdi... oysa şimdi benim asıl onları, taşımam gerek... Neler s‚yleyip duruyorum ben b‚yle? Asıl isimi unutuyorum... Nedense …ok dalgınım!.. Buraya gelmemin nedeni, Sonya, sana haber vermek i…in... bilesin diye... Eh, hepsi bu kadar... Yalnız bunun i…in gelmiştim. (Hımm! Hay Allah, ben daha fazla bir-şeyler s‚yleyeceğimi sanıyordum.) Gitmemi sen istemiştin. İşte ben de gidiyorum... Ben hapiste yatacağım, senin de isteğin yerine gelecek... Ne ağlıyorsun? Sen de mi? Yeter artık. Sonya, kes! Ah, nasıl da ağır geliyor b•t•n bunlar bana!" Ama yine de i…inde bir şeyler kımıldadığını duydu: Sonya'ya baktık…a y•reği sızlıyordu. "Ne bu?" diye d•ş•nd• kendi kendine. "Ne oluyor bu kıza? Ben nesi oluyorum ki onun? Ne diye ağlıyor? Annem mi, D•nya mı ki, bana kol kanat geriyor?" Sonya •rkek •rkek: "Ha… …ıkar, hi… olmazsa bir kez dua et!" diye yalvardı, sesi titriyordu. "O, tabii, hem de ne kadar istersen, Sonya! Y•reğimin derinlerinden koparak •stelik!.." Oysa bambaşka bir şey s‚ylemek niyetindeydi.


Šstƒste birka„ kez ha„ „ıkardı. Sonya şalını alıp basını …rttƒ. Bu, besbelli, Marmeladov'un "aile yedigarı" diye s…zƒnƒ ettiği şu yeşil drap saldı. Raskolnikov'un aklından bunlar ge„ti, ama bir şey sormadı. Ger„ekten de „ok dalgın ve olduk„a telaşlı olduğunu kendisi de fark etmeye başlamıştı. Bu durum onu korkuttu. Sonya'nın da kendisiyle birlikte gelmeye hazırlandığını g…rƒnce ise iyice şaşırdı. "Ne oluyorsun?" diye bağırdı …fkeyle. "Nereye b…yle? Sen burada kalacaksın! Ben tek başıma gideceğim!" Šrkek adımlarla kapıya doğru yƒrƒdƒ, tam „ıkarken: "Maiyetiyle birlikte gelmiş mi dedirteceksin?" diye homurdandı. 625 Sonya odanın ortasında kalakaldı. Bir tek ayrılık s…zƒ bile s…ylemeden „ıkıp gitti Raskolnikov, sanki Sonya'yı unutmuştu; yakıcı bir kuşku kabarıyordu ruhunda. "Bƒtƒn bunlar b…yle mi olacaktı?" diye dƒşƒndƒ merdivenlerden inerken. "Her şeyi değiştirmek... dƒzeltmek ve... gitmemek mƒmkƒn değil mi?" Ama yine de gidiyordu. Birden, kendi kendisine sorular sorup durmasının artık hi„bir …nemi olmadığını hissetmişti. Sokağa „ıkınca Sonya'yla vedalaşmadığını, bağırışından kızcağızın kımıldamaya bile cesaret edemeyerek, odanın ortasında yeşil salıyla kalakaldığını hatırladı, ve bir an duraladı. Tam bu sırada, sanki onu kesin olarak yıkmak i„in bu anı bekliyormuşcasına kafasına bir dƒşƒncenin saldırdığını hissetti. "Şimdi ni„in, ni„in uğradım ben bu kıza? Kendisine, iş i„in, dedim. İyi ama, ne işi i„in?İş falan yok ki ortada! Gidiyorum demek i„in mi geldim yoksa? Pek gerekiyordu sanki! Yoksa seviyor muyum onu? Hayır! Hayır, değil mi? Daha demin bir k…pek gibi kovmadım mı kendisini? Yoksa onun ha„ları mı gerekti bana? Ah, nasıl al„almısım ben! Ama, hayır! Onun g…zyaşları' gerekti bana, nasıl korktuğunu, yƒreğinin nasıl par„a par„a olduğunu g…rmem gerekti! Bir şeylere tutunmam, gidişimi biraz olsun geciktirmem, bir insana bakmam gerekti! Kendi ƒzerime bunca umutlar beslemeye, bunca hayaller kurmaya cesaret ettim bir de! Oysa sefil, beş para etmez, aşağılık, aşağılık bir adamım ben!" Kanal boyunca yƒrƒyordu ve gideceği yer buradan uzak değildi. Ama k…prƒye varınca durakladı... ve birden k…prƒye sapıp Samanpazarı'na doğru yƒrƒmeye başladı. G…zlerini d…rt bir yana „eviriyor, tutkuyla, doymamacasına bakmıyordu „evresine; ama her şey sanki g…zleri …nƒnden kayıp gidiyordu, dikkatini bir şey ƒzerinde toplayamıyordu. "Bir hafta sonra, bir ay sonra beni bir hapishane, arabası i„inde bu k…prƒden ge„irip g…tƒrecekler" diye dƒşƒndƒ. "Acaba bu kanala nasıl bakacağım o zaman? Simdi b…yle dƒşƒndƒğƒmƒ hatırlayacak mıyım? ˆrneğin şu tabelayı... o zaman nasıl okuyacağım? "Or626 taklık" yazıyor burada... Şu a'yı, a harfini unutmamalı... bir ay sonra yine bakmalıyım bu a'ya... Acaba o zaman, da şimdi g…rdƒğƒm gibi mi g…receğim? Ve neler dƒşƒneceğim, neler duyacağım?.. Aman Tanrım, şu dƒşƒndƒğƒm, kaygılandığım şeye bak: Ne bayağı şeyler dƒşƒnƒyorum b…yle! Ama bunların da kendine …zgƒ .ilgin„ bir yanı yok değil doğrusu!.. (Hah-hah-ha! Neler dƒşƒnƒyorum!) †ocuklaşıyorum... Kendi kendime yalancı pehlivanlık yapıyorum! İyi ama kendimden utanacak ne var sanki! Tuh! Nasıl da itişip kakışıyorlar! İşte, şu şişko beni iten... Herhalde bir Alman? Kimi ittiğini biliyor mu acaba? Şu kadın da kucağında „ocukla dileniyor... Beni kendisinden daha mutlu . sayması „ok ilgin„ doğrusu... Sırf komiklik olsun diye bir sadaka vermeli şuna... Aa, bir beş kapiklik!.. Nerden girmiş bu cebime? Al, al bakalım analık!.." Dilenci kadın ağlamaklı bir sesle: "Tanrı seni korusun!" dedi. Artık Samanpazarı'ndaydı. Kalabalık, itişip kakışma hi„ hoşuna gitmediği halde, …zellikle en kalabalık yerlere doğru yƒrƒyordu. Yalnız kalabilmek i„in varını yoğunu verebilirdi, ama bir dakika bile yalnız kalamayacağını hissediyordu. Kalabalık i„inde bir sarhoş g…rdƒ: Adam boyuna dansetmeye „alışıyor, ama bir tƒrlƒ ayakta duramıyor ve ayağa her kalkışında yeniden


yere yıkılıyordu. Etrafını sarmışlardı. Raskolnikov kalabalığı yararak halkanın ‚n•ne ge…ti, sarhoşu birka… dakika seyretti, sonra kısa, kesik kahkahalarla g•lmeye başladı. Bir dakika sonra sarhoşu unutmuştu bile: bakıyor, ama g‚rm•yordu. Sonunda oradan ayrıldı. Az ‚nce nerede bulunduğunu sorsalar, s‚yleyemezdi. Ama tam Samanpazarı alanının ortasına geldiğinde birden i…inde bir şeyler duydu: Ruhuyla, bedeniyle t•m varlığım bir duygu sarmıştı. Birden Sonya'nın s‚zlerini hatırladı: "Bir d‚rtyol ağzına git, insanları selamla, yere kapan, toprağı ‚p, …•nk• sen ona karşı da su… işledin... ve b•t•n d•nyaya karşı 'Ben kabilim!' diye bağır". Birden b•t•n v•cudunun tir tir titrediğini duydu. Şu son g•nlerde, ‚zellikle de son birka… saattir ‚ylesine umarsızdı, ‚ylesine 627 derin acılarla sarsılmıştı ki, i…inde duyduğu bu yepyeni, katışıksız, dolu dolu duyguya d‚rt elle sarıldı. Bir n‚bet gelir gibi birdenbire duymuştu i…inde bu duyguyu. †nce ruhunda bir kıvılcım gibi …akmış, sonra b•t•n varlığını sarmıştı. Birden i…inde bir yumuşama, bir hafifleme duydu... G‚zlerinden yaşlar boşanı-yordu... Olduğu yere …‚kt•. Alanın tam ortasındaydı. Yere kapanıp …amurlu toprağı b•y•k bir tadla, mutlulukla ‚pt•. Doğruldu, ikinci kez yere kapandı. "Of, amma kafayı …ekmiş, ha!" diye s‚ylendi hemen yanı başında duran bir delikanlı. G•l•şmeler oldu. ˆakırkeyf bir adam: . "Kud•s'e gidiyor bu, kardeşler" dedi, "…oluk …ocuğuyla, yurduyla vedalaşıyor, b•t•n d•nyayı selamlıyor, başkent Sen Pe-tersburg'un topraklarını ‚p•yor!" "ˆok da gen…miş!" "Ve soylu bir aileden!" "Bu zamanda kim soylu, kim değil, belli mi ki!" B•t•n bu sesler, konuşmalar Raskolnikov'u s‚ylemeye hazırlandığı s‚zleri s‚ylemekten alıkoyuyordu; "Ben ‚ld•rd•m!" s‚zleri d‚n•p kalmış gibiydi dudakları arasında. Ama yine de b•t•n bu …ığlıklara sessizce katlandı, hi…bir yere bakmaksızın doğruca karakola giden yola saptı. Yolda bir ara hayal gibi bir şeyin g‚z•n•n ‚n•nden kayar gibi olduğunu g‚rd•, ama buna şaşmadı: o da bunun b‚yle olması gerektiğini seziyordu. Sa-manpazarı'nda, yere ikinci kapanışı sırasında, sol yanında, kendisinden' elli adım kadar ‚tede Sonya'yı g‚rm•şt•. Tahta barakalardan birinin ardına gizlenmiş, ona bakıyordu. Demek ki, acılı y•r•y•ş• boyunca hep peşinden gelmişti! Raskolnikov birden, yazgısı kendisini nereye s•r•klerse s•l•klesin, Sonya'nın hi… ayrılmamacasına peşinden, geleceğini anladı. D•nyanın ‚teki ucuna da gitse, ardından gelecekti! İ…i bir tuhaf oldu... Ama işte o uğursuz yere gelmişti artık. Olduk…a kararlı, kendine g•venen adımlarla girdi avluya. ‰…•nc• kata …ıkması gerekiyordu. "Hele bir …ıkalım bakalım" 628 diye d•ş•nd•. O uğursuz anın hen•z gelmediğini, buna daha …ok zaman olduğunu, bu arada pek …ok şeyi yeniden d•ş•nebileceğini sanıyordu. Merdivenlerde yine aynı yumurta kabukları, aynı …‚pler vardı, evlerin kapıları yine ardına kadar a…ıktı ve mutfaklardan yine k‚m•r kokusuna karışmış pis birtakım kokular geliyordu. Raskolnikov o zamandan beri hi… gelmemişti buraya; bacakları uyuşmuş gibiydi, b•k•l• b•k•l•veriyordu; ama o yine de …ıkmaya devam ediyordu. Bir ara soluk almak, kendine bir …eki d•zen vermek ve i…eri insan gibi girmek i…in durdu. Sonra bu davranışına bir anlam veremeyerek. "Ama ni…in?" diye d•ş•nd•. "Neden? Madem ki bu acı ilacı i…mem gerekiyor, ‚yleyse ne fark eder? Ne kadar iğren… olursa, o kadar iyi! "Bu sırada İlya Petrovi… Poroh'un y•z• canlanmıştı g‚z•n•n ‚n•nde, "iyi ama neden ille de ona gitmeliyim? Bir başkası olmaz mı? Nikodim, Fomi…, ‚rneğin? D‚nsem ve doğruca Nikodim Fomi…'in evine gitsem? Hi… değilse bir ev havası i…inde teslim olmuş olurdum? Ama, hayır, hayır! Poroh'a Poroh'a! Madem i…eceğim bu acı ilacı, bari bir dikişte i…ip bitireyim!"


B•ronun kapısını acarken kendinde değil gibiydi, b•t•n v•cudu buz gibi olmuştu. Bu kez kalabalık değildi i…erisi, halktan bir adamla, bir kapıcıdan başka kimseler yoktu. Orada, bir b‚lmenin ardında duran n‚bet…i g‚zlerini kaldırıp kendisine bakmamıştı bile... Raskolnikov bitişik odaya ge…ti. "Belki de... hŠlŠ konuşmayabilirim" diye bir d•ş•nce parlayıp s‚nd• kafasında. ‰zerinde sivil bir …ekel bulunan yazıcılardan biri masa başında bir şeyler yazmaya hazırlanıyordu. K‚sede bir başka yazıcı daha vardı. Zamyotov g‚r•n•rlerde yoktu. Tabi Nikodim Fomi… de yoktu. Raskolnikov masa başındaki yazıcıya d‚nerek: "Kimse yok mu?" diye sordu. "Kimi istemiştiniz?" Raskolnikov birden bildik bir sesle irkildi: 629 "Vay, vay, vay! Hani su masalda denildiği gibi: Ne duydum, ne de g‚rd•m, ama onu Rus ruhundan bildim... Nasıldı, unutmuşum! Saygılar sunarım, efendim!" Raskolnikov titredi. Karsısında Poroh duruyordu. Birden yandaki, •…•nc• odadan …ıkıvermişti. "Kaderin tŠ kendisi!" diye d•ş•nd• Raskolnikov. "Neden burada bu?" "Bize mi geldiniz? Nasıl bir iş i…in?" diye sordu İlya Petrovi…. Son derece keyifli, hatta hafif…e de heyecanlı gibiydi: "Eğer iş i…in geldiyseniz, erken teşrif etmişsiniz. Ben de bir rastlantı sonucu burdayım... Ama yine de yardım edebileceğim bir şey varsa... İtiraf ederim ki, size... Bağışlayın, adınız nasıldı?" "Raskolnikov." "Ha, evet Raskolnikov! Sakın unutmuş olduğumu sanmayın! Beni o t•r kişilerden bilmenizi istemem... Rodion Ro... Ro... Ro-dioni…... B‚yleydi galiba?" "Rodion Romanovi…: "Ah, evet, evet! Rodion Romanovi…! Ben de aslında b‚yle diyecektim, ağzımdan yanlış …ıktı. Hatta sizi ka… kez sordum... İtiraf ederim ki, size o g•n ‚yle davrandığım i…in... davrandığımız i…in …ok, …ok •zg•n•m... Daha sonra s‚ylediler, ‚ğrendim ki, bir edebiyat…ı, hatta bir bilginmişsiniz... Yani, bu alanda ilk adımlarınızı atıyormussunuz... Tanrım!.. Meslek hayatının ilk adımlarını atarken orjinal birseyler yapmayan edebiyat…ı ve bilgin olur mu hi…! Ben de, karım da edebiyata bayılırız. Hele karım!.. Bir tutkudur onda edebiyat! Edebiyat ve sanat! İnsan soylu olmaya g‚rs•n, gerisi yetenekle, bilgiyle, akılla, dehayla kendiliğinden geliyor! Şapka, ‚rneğin... Ne demektir şapka? Ben gidip şapkayı Zimmerman'dan satın alabilirim, değil mi? Ama, ya şapkanın altında duran şeyi? İste onu hi…bir yerden satın alamam! Ne yalan s‚yleyeyim, gelip size a…ıklamada bulunmak bile istemiştim, ama sonra d•ş•nd•m ki, siz belki de... Hay Allah, hŠlŠ ziyaretinizin nedenini sormuş değilim: ger…ekten, bir yardımım dokunursa, s‚yleyin! Duyduğuma g‚re, yakınlarınız gelmiş?" "Evet, annemle kızkardesim." 630 "Kızkardeşinizi g‚rmek şeref ve mutluluğuna erdim: G•zel, k•lt•rl• bir hanımefendi. Doğrusu, sizinle o g•n sinirli konuştuğumuza …ok yazıklandım. Tuhaf bir olaydı! O g•n bayıldığınız i…in sizden kuşkulanmıştık, ama daha sonra olay …ok parlak bir bi…imde …‚z•mlendi! Yobazlık ve fanatizm! †fkenizi anlıyorum... Yoksa, ailenizin gelişiyle ilgili olarak evinizi mi değiştiriyorsunuz?" "Hayır, ben ‚ylece... şey i…in... Zamyotov'u burada bulacağımı sanıyordum." "Ah evet! †yle ya, onunla dost olduğunuzu s‚ylemişlerdi... Yok, Zamyotov... Ge… kaldınız.:. Aleksandr Grigoryevi… bizi kendisinden yoksun bıraktı: D•nden beri kadromuzda değil, başka bir yere ge…ti... Hatta giderken de herkesle -hem de pek kaba bir bi…imde- kavga etti. Aklı havada bir …ocuk, oysa bir ara epey umut vermişti! Hadi bakalım, şimdi siz gelin de bizim parlak bir gen…liğimiz olduğundan s‚z edin! S‚zde bir sınav verecekmiş, ama sanıyorum bize hava atmak i…in s‚yl•yor bunu, sınav falan vereceği yok! Size ya da arkadaşınız Razumihin'e


benzeyen birisi değil o!.. Sizin işiniz bilim, hi…bir başarısızlık sizi yıldıramaz! Sizin i…in hayatın b•t•n g•zellikleri bir nihil est*dir. Siz bir …ilekeş hayatı yaşıyorsunuz, tıpkı bir keşiş gibi... kabuğunuza …ekilmişsiniz! Elinizde kitap, kulağınızın arkasında kalem, bilimsel araştırmalar yapıyorsunuz; sizin ruhunuza dinginlik veren şey bu! Ben de bir par…a sizin gibiyimdir... Living-ston'un** kitabını okudunuz mu? "Hayır." "Ben okudum. Bu sıralar nihilistler iyice …oğaldı; ama bunda anlaşılmaz bir yan yok! Hangi zamanda yaşıyoruz! †te yandan, size sormak isterdim... herhalde bir nihilist değilsiniz? A…ık, apa…ık s‚yleyin bana!" Nihil est (Aslında da Latince) : Hi… (ˆev.) David Livingston (1813-1873): İngiliz gezgin, Afrika araştırmacısı, misyoner, Afrika •zerine yazdığı bir kitap 1867 yılında Rus…aya …evrilmiş ve geniş yankı uyandırmıştı. 631 "Hayır." "Biliyor musunuz, benimle a…ık…a, hi… sıkılmadan, sanki kendi kendinizeymis…esine konuşabilirsiniz. İş başka... dostluk başka diyeceğim sandınız, değil mi? Ama, bilemediniz! Dostluk değil, yurttaşlık ve insanlık duygusu, insan ve Tanrı sevgisi başka... Ben g‚revi başında, resmi bir insan olabilirim, ama kendimi her zaman bir insan, bir yurttaş olarak duymak ve bu konuda kendime hesap vermek zorundayım... Demin Zamyo-tov'dan s‚z etmiştiniz, değil mi?.. Uygunsuz yerlerde bir kadeh şampanya ya da Don şarabı i…ip Fransız usul• skandallar …ıkaran bir adamdır o, b‚yle bir adamdır iste sizin Zamyotov'unuz! Bana gelince, ne bileyim, yurduna bağlılık ve y•ce birtakım duygularla yanıp tutuşan bir insan olabilirim, •stelik bir ‚nemim, y•ksek bir mevkim, toplum i…inde bir yerim var! Evliyim, …ocuklarım var. Bir insanın, bir yurttaşın yapmak zorunda olduğu şeyleri yapıyorum! Sormama izin verin, ya Zamyotov kimdir? Sizi eğitimin soylulaştırdığı bir insan olarak g‚r•yor ve ‚yle davranıyorum. Bilmem farkında mısınız, şu ebanımlar* da iyice …oğalmaya başladılar..." Raskolnikov sorar gibi kaşlarını kaldırdı. Az ‚nce yemek masasından kalktığı anlaşılan İlya Petrovi…'in s‚zleri, kulağına anlamsız, bomboş sesler olarak geliyordu. Ama yine de adamın s‚ylediklerinden bir kısmını az da olsa anlamıştı, soran g‚zlerle Poroh'a bakıyor ve b•t•n bunların nasıl sona ereceğini merak ediyordu. İlya Petrovi… konuşmayı …ok seviyordu. "Şu kesik sa…lı kızlar var ya, onlardan s‚z ediyorum" diye s•rd•rd• s‚zlerini. "Ben ebanım adını taktım onlara ve bu yaPoroh'un s‚zlerinde, 1860'larda kızların da y•ksek ‚ğrenim yapabilme hakları i…in m•cadele eden ilerici kızları k•…•mseme var. "Ebammlar" diyerek onlarla alay ediyor Poroh, 60'lı yıllarda Rusya'da kızlar i…in y•ksek ‚ğrenim, ebelik ve ‚ğretmenlikle sınırlıydı. Kızlar m•cadeleleri sonucu ilk kez Petersburg Tıp Fak•ltesi'ne de girme hakkını elde etmişlerdi (ˆev.) 632 kıstırmamı da, doğrusu, …ok uygun buluyorum. Hah-hah-ha! Tıp fak•ltesine gidiyor ve anatomi †ğreniyorlar! S‚yleyin Allah aşkına; hastalanacak olsam hi… bu kızları …ağırır mıyım kendime baktırmak i…in? Hah-ha!" Esprisi …ok hoşuna giden İlya Petrovi… kahkahalarla g•lmeye başladı. "Hadi diyelim bu durum bilgiye olan sonsuz susuzluklarından kaynaklanıyor... Bilgilendin, dursana orada! Ni…in bu bilgiyi k‚t•ye kullanıyorsun? Ni…in soylu kişileri aşağılıyorsun? Tıpkı su al…ak Zamyotov'un yaptığı gibi... Sorarım, size: Ni…in, ni…in hakaret etti bu adam bana?.. Bu sıralarda da kendini ‚ld•ren ‚ld•rene... †yle yaygınlaştı ki intiharlar, aklınız durur! Paralarını son kuruşlarına kadar yiyip bitiriyorlar, sonra da kendi işlerini bitiriyorlar! Gen… kızlar , …ocuklar, yaşlılar... Bu sabah da yeni bir olay bildirdiler: Petersburg'a yeni


gelmiş bir beyefendi... Nil Pavli…! Hey, Nil Pavli…! Az ‚nce bildirdikleri, hani şu Petersburgskaya'da kafasına bir kursun sıkan centilmenin adı neydi?" †teki odadan kısık, ilgisiz bir ses duyuldu: "Svidrigaylov!," Raskolnikov titredi. "Svidrigaylov mu!" diye bağırdı. "Svidrigaylov kendini mi vurmuş!" "Tanıyor musunuz yoksa onu?" "Evet... tanırım... Yeni gelmişti Petersburg'a..." "Evet, yeni gelmiş, karısını kaybetmiş, dolu dizgin eğlence hayatı yaşayan, u…arı bir adammış... Ve iste, beynine bir kursun sıkıvermiş... ‰stelik bunu ‚yle rezilce yapmış ki, akimiz durur! Bu işi aklı basında olarak yaptığını, ‚l•m•nden kimsenin sorumlu olmadığını bildiren kısa bir de not bırakmış. Dediklerine g‚re para pul da varmış adamda... Siz nerden tanırdınız kendisini?" "Benim tanımam... kız kardeşim evlerinde m•rebbiye olarak …alışmıştı..." . 633 "Demeyin! O zaman onun hakkında bize bir şeyler s‚yleyebilir misiniz? B‚yle bir şey yapacağından kuşkulanmış mıydınız?" "Kendisini d•n g‚rd•m... şampanya i…iyordu... B‚yle bir şey yapacak gibi değildi." Ağır bir şeyin altında ezilmiş gibiydi Raskolnikov. "Yine sararır gibi oldunuz. ˆok ağır bir havası var buranın." "Evet..." diye kekeledi Raskolnikov. Gitmem gerek benim... †z•r dilerim, rahatsız ettim..." "O, rica ederim, nasıl isterseniz! ˆok sevindirdiniz bizi..." İlya Petrovi… bunları s‚ylerken Raskolnikov'a elini de uzattı. "Ben yalnızca... Zamyotov'u g‚rmek..." "Anlıyorum, anlıyorum... Bizi …ok sevindirdiniz." Raskolnikov g•l•msedi: "Ben de …ok sevindim... Hoş…akalın..." Dışarı …ıktı. Sallanıyordu. Ayakta ‚l•p olmadığının bile farkında değildi; başı d‚n•yordu. Sağ eliyle duvara dayanarak merdivenlerden inmeye başladı. Elinde dosya, yukarı …ıkmakta olan bir kapıcının kendisini ittiğini; aşağı katta bir k‚peğin ağlar gibi havladığını, kadının birinin bağırarak k‚peğe bir oklava fırlattığını belli belirsiz fark etti. Aşağı indi. Avluda, kapıya yakın bir yerde Sonya duruyordu; ‚l• gibiydi, y•z• bembeyaz, yabanıl bakışlarla onu s•z•yordu. Raskolnikov gidip tam onun ‚n•nde durdu. Kızın y•z•nde hastalıklı, umutsuz, acılı bir şeyler belirdi. Elllerini …ırptı. Raskolnikov'un dudakları şaşkın, umutsuz bir g•l•msemeyle kıvrıldı. Bir an ‚ylece durdu, g•l•msedi, sonra d‚n•p yeniden b•roya …ıkan merdivenleri tırmanmaya başladı. İlya Petrovi… oturmuş, birtakım kŠğıtları karıştırıyordu. Karşısında, az ‚nce merdivenlerde Raskolnikov'a …arpan adam vardı, "Aa ! Siz misiniz! Ne oldu, bir şey mi unuttunuz? Ama, neyiniz var sizin?" 634 Raskolnikov dudakları bembeyaz, bakışları hareketsiz, donuk, hi…bir şey s‚ylemeden ona yaklaştı, masanın ‚n•ne gelince, bir eliyle masaya dayandı, bir şeyler s‚ylemek istiyor, ama s‚yleyemiyordu; anlaşılmaz, kopuk kopuk birtakım sesler …ıkıyordu ağzından. "İyi değilsiniz siz... Bir sandalye getirin!.. Oturun, oturun şu sandalyeye! Su getirin!" Raskolnikov kendini sandalyeye bıraktı, ama g‚zlerini m•thiş bir şaşkınlık i…inde olan İlya Petrovi…'ten ayırmıyordu. İkisi de bir dakika kadar birbirine bakıp ‚ylece durdular. Su getirdiler. " "Ben..." diye başladı Raskolnikov. "Suyunuzu i…in."


Raskolnikov eliyle bardağı itti ve ağır ağır, dura dura, ama a…ık ve anlaşılır bir sesle: "Kocakarıyla kızkardeşi Lizaveta'yı baltayla ‚ld•ren ve soyan benim" dedi. İlya Petrovi… ağzını a…tı ve ‚ylece kaldı. D‚rt yandan koşuşup geldiler. Raskolnikov s‚zlerini tekrarladı. Sibirya, geniş ve ıssız bir ırmağın kıyısında, Rusya'nın il merkezlerinden bir kent. Kentte bir kale, kalede bir zindan var. Rodion Raskolnikov, ikinci dereceden k•rek mahk•mu olarak dokuz aydır bu zindanda. Cinayetinin •zerinden bir bu…uk yıla yakın bir zaman ge…ti. Yargılanması sırasında fazla g•…l•k …ıkmadı. Su…lu, olayları karıştırmadan, bunları kendi yararına değiştirmeye kalkışmadan, ger…ekleri …arpıtmadan ve en k•…•k bir ayrıntıyı bile unutmadan, kararlı bir tutumla ve a…ık, anlaşılır bir şekilde tek tek anlattı. Cinayeti nasıl işlediğini en k•…•k noktasına varana dek 635 a…ıkladı. Cinayetten sonra kocakarının elinde bulunan rehinin (•zerinde madeni bir levha bulunan kŠğıda sarılı tahta par…ası) gizini a…ıkladı; maktulden anahtarları nasıl aldığını anlattı, anahtarları tarif etti, …ekmeceyi, hatta …ekmecenin i…inde nelerin bulunduğunu anlattı: Lizaveta'nın ‚ld•r•lmesi bilmecesini a…ıkladı: Koh'un onun ardından da •niversite ‚ğrencisinin gelip nasıl kapıyı …aldıklarını, hatta bunların aralarındaki konuşmaları anlattı. Cinayetten sonra merdivenlerden inişini, bu sırada Mikolka'yla Mitka'nın bağrışmalarını duyarak boş daireye gizlenişini, evine d‚n•ş•n• anlattı, en sonra da Voznesenski Caddesi'nde bir avluda, hemen kapıya yakın bir yerde bulunan taşı g‚sterdi. ˆaldığı şeylerle para …antası ger…ekten de tasın altında bulundu. Kısacası, olay t•m•yle aydınlandı. Yalnız, savcıyla yargı…lar, katilin …aldığı şeyleri bir taşın altına gizleyip bunlardan yararlanmayışına, bundan da ‚nemlisi …aldıklarını ayrıntılı olarak hatırlayamaması bir yana, bunların sayısında bile yanılmasına …ok şaşırdılar. †zellikle de, para …antasını bir kez olsun a…mamış olması, i…inde ka… para bulunduğunu bilmemesi onlara pek inandırıcı g‚r•nmedi (…antadan •…y•z onyedi g•m•ş rubleyle, •… tane yirmi kapiklik …ıktı; en •stteki birka… banknot, uzun s•re toprak altında kalmaktan bozulmuştu). Sanığın b•t•n ‚teki konularda, hem de kendiliğinden, ger…eği olduğu gibi a…ıklamasına karşılık, bu konuda neden ısrarla yalan s‚ylediğini anlayabilmek i…in …ok uğraştılar. Sonunda yargı…lardan bazısı (‚zellikle de ruhbilimci olanlar) sanığın …antayı a…madan, dolayısıyla da i…inde ne bulunduğunu bilmeden taşın altına gizlenmesinin m•mk•n, olabileceğini kabul ettiler. Buradan yola …ıkarak da, cinayetin ge…ici bir delilik n‚betiyle, yani, başkaca hi…bir ama… taşımaksızın, hi…bir yarar g‚zetmeksizin, yalnızca ‚ld•rme ve soyma monomanisiyle islendiği sonucuna vardılar. G•n•m•zde kimi su…lar i…in sık sık uygulanılmasına …alışılan yeni moda "ge…ici delilik n‚beti teorisi" tam zamanında yetişmişti. †te yandan, Raskolnikov'un cinayetten ‚nce de hipokondrik bir durum g‚sterdiği, doktor Zosimov, eski arkadaşları, ev sahibesi 636 ve hizmet…i kız gibi pek …ok tanık…a doğrulandı. B•t•n bunların, Raskolnikov'un sıradan bir katil, bir haydut, bir soyguncu değil, daha değişik bir şey olduğu sonucuna varılmasında b•y•k payı oldu. Bu g‚r•ş• savunanlar, katilin kendini hemen hemen hi… savunmaya …alışmadığını •z•lerek izlediler; onu cinayete ve soyguna y‚nelten şeyin ne olduğu şeklindeki sorulara, a…ık…a ve ger…eğe kaba bir bağlılıkla, b•t•n bunların nedeninin, i…inde bulunduğu, iğren… koşullar, yoksulluk, umarsızlık, maktulden almayı umduğu •… bin rubleyle hayat yolunda hi… değilse ilk adımlarını atabilmek arzusu olduğunu s‚yledi. Korkak ve al…ak bir insan olması ve i…inde bulunduğu yoksullukla, uğradığı başarısızlıkların da bu durumunu kışkırtmasıyla karar vermişti cinayete. Gelip su…unu itiraf etmesinin ‚zellikle hangi etkilerle olduğu sorusuna da, duyduğu i…ten pişmanlık, olarak cevap verdi. Ne~deyse kaba denebilecek cevaplardı b•t•n bunlar.,. Ancak işlenen Su…a g‚re, verilen ceza, beklenenden …ok hafif oldu. Katilin kendini haklı …ıkarmaya …alışmaması bir yana, adeta kendini su…lamak isteğinde olmasının bir payı


olabilirdi bunda. Olayın b•t•n ‚zel yanları, cinayetin islenişindeki tuhaflık, dikkatlerden uzak tutulmamıştı. Katilin cinayetten ‚nceki hastalıklı durumu, i…inde bulunduğu yoksulluk, en k•…•k bir kuşkuya yer bırakmaksızın ortadaydı. ˆaldığı şeylerden yararlanmamış olması, kısmen i…inde uyanan pişmanlık duygusuna, kısmen de, cinayet sırasında akli dengesinin yerinde olmayışına verildi. Talihsiz Lizaveta'nın ‚ld•r•l•ş•, bu son varsayımı g•…lendiren bir olguydu, Œki kişiyi ‚ld•r•rken kapıyı a…ık unutan bir adam vardı ortada! Son olarak da, ruhsal bir …‚k•nt• i…inde bulunan bir fanatiğin (Nikolay) su…u •zerine alarak olayı tam anlamıyla Arap sa…ına d‚nd•rd•ğ• bir sırada, •stelik ortada kendisi aleyhinde hi…bir delil, en ufak bir ş•phe yokken (Porfiriy Petrovi… s‚z•n• t•m•yle tutmuştu) kendiliğinden gelip itirafta bulunması cezanın hafifletilmesinde belirleyici etkenler oldu. Ayrıca, sanığın durumunu hafifletici hi… beklenmedik başka bazı a…ıklamalar daha yapıldı. Eski •niversite ‚ğrencilerinden 637 Razumihin, sanık Raskolnikov'un, •niversitede ‚ğrencilik ettiği yıllarda, cebinde kalmış son parayla yoksul ve veremli bir arkadaşına yardım ettiğine ve bu yardımın altı ay s•rd•ğ•ne ilişkin bir yerlerden topladığı bilgileri mahkemeye kanıt olarak sundu. Sanık, veremli arkadaşının ‚lmesinden sonra, arkadaşının g•…l•k i…indeki sakat ve yaşlı babasıyla ilgilenmiş (…•nk• on•… yaşından beri …alışarak arkadaşı bakmaktaymış sakat babasına), adamcağızı hastaheneye yatırmış, sonunda oğlunun ardından o da ‚l•nce, kendi parasıyla g‚mm•şt•. B•t•n bu bilgilerin, Raskolnikov'un yazgısının belirlenmesinde olumlu etkileri oldu. Sanığın eski ev sahibesi (‚len nişanlısının annesi) dul Zarnitsına da Pyati Uglov'da, eski evlerindeyken, sanığın geceleyin …ıkan bir yangında, alevler i…indeki bir daireden iki k•…•k …ocuğu kurtardığına, bu sırada kendisinin yanarak yaralandığına ilişkin tanıklık etti. Bu olay titizlikle araştırıldı ve pek …ok tanık tarafından daha doğrulandı. Kısacası, kendiliğinden gelip itirafta bulunması ve başka birtakım hafifletici nedenler dikkate alınarak, su…lu topu topu ikinci dereceden sekiz yıl k•rek cezasına …arptırıldı. Davanın başladığı sıralarda hastalanan Pulheriya Aleksand-rovna'yı, Razumihin hem davayla ilgili b•t•n gelişmeleri d•zenli olarak izleyebilmek, hem de Avdotya Romanovna'yla sık…a g‚r•şebilmek i…in, demiryolu •zerinde ve Petersburg'a yakın bir il…ede bir ev tutmuştu. Pulheriya Aleksandrovna'nın hastalığı olduk…a tuhaf, sinirsel bir hastalıktı; belki t•m•yle bir …ıldırma -değildi, ama buna benzer bir şeydi. D•nya kardeşiyle son g‚r•şmesinden d‚n•ş•nde annesini ateşler i…inde ve sayıklar durumda bulmuştu. Hemen o akşam Razumihin'le oturup, annesinin kardeşiyle ilgili sorularına nasıl cevap vereceklerini d•ş•nm•şler ve Raskolnikov'un, sonunda kendisine para ve •n sağlayacak bir g‚revle, sınırda, uzak bir yerlere g‚nderileceği hikŠyesini uydurmuşlardı. Ama Pulheriya Aleksandrovna'nm ne o akşam, ne de daha sonra bu konuda hi…bir şey sormaması, tam tersine, oğlunun ani gidişiyle ilgili olarak onun da kendince 638 . bir hikŠyesinin bulunması onları …ok şaşırtmıştı. Oğlunun nasıl gelip kendisiyle vedalaştığını g‚zyaşları i…inde anlatıyor, bu arada son derece ‚nemli ve gizemli birtakım, noktaları yalnızca kendisinin bildiğini ima ediyor, Rodya'nın …ok g•…l• d•şmanları olduğunu, bu y•zden hatta gizlenmesi bile gerektiğini s‚yl•yordu. Ortadaki bazı engeller kalkınca oğlunun son derece parlak bir geleceği olacağından hi… kuşkusu yoktu. Onun zamanla bir devlet adamı bile olacağına, yazdığı makalenin ve edebiyat alanındaki parlak yeteneğinin bunun kanıtı olduğuna .Razumihin! inandırmaya …alışıyordu. Bu makaleyi elinden hi… d•ş•rm•yor, bazan y•ksek sesle okuyor, bir onunla uyumadığı kalıyordu. Ama, berikilerin de bundan ısrarla ka…ınmalarına ve yalnızca bu durumun bile onu kuşkulandırmaya yetecek bir şey olmasına rağmen, Rodya'nın şu anda nerede bulunduğunu hemen hi… sormuyordu. Sonunda onun bazı noktalardaki tuhaf susuşundan korkmaya başladılar. †rneğin, eskiden, Petersburg'a gelmezden ‚nce, yalnızca sevgili Rodyası'ndan gelecek mektupların umuduyla yaşarken,


şimdi ondan birtek bile mektup gelmeyisinden nerdeyse hi… yakınmıyordu. D•nya i…in anlaşılmaz bir şeydi bu durum ve onu son derece kaygılandırıyordu. Annesinin, Rodya'nın yazgısıyla ilgili olarak korkun… bir Žşeyler sezinlediğinden ve …ok daha korkun… bir şeyler duyma korkusuyla soru sormaktan ka…ındığından kuşkulanıyordu. †yle ya da b‚yle, D•nya annesinin tam anlamıyla aklı başında denebilecek bir durumda olmadığını a…ık…a, g‚r•yordu. Bununla birlikte Pulheriya Aleksandrovna iki kez konuşmayı ‚yle bir noktaya getirip dayandırdı ki, Rodya'nın şu anda bulunduğu yeri anmadan kendisine bir cevap verebilmek olanaksızdı. Sorusuna, doyurucu olmaktan uzak, kuşkulu birtakım cevaplar alınca, y•z• asıldı, uzun s•re •z•nt•l• bir sessizliğe g‚m•ld•. Sonunda D•nya durmadan yalan s‚ylemenin ve bir şeyler uydurmak zorunda kalmanın g•…l•ğ•n• g‚rerek, belli noktalarda hi… konuşmamaya karar verdi. Ancak zavallı annenin korkun… bir şeylerden kuşkulanmakta olduğu her ge…en g•n 639 biraz daha belirginleşiyordu. Kuskusu neredeyse g•zle g‚r•l•r bir hal almaya başlamıştı. Bu arada D•nya, Svidrigaylov'la aralarında ge…en sahneden sonra, yani şu son, uğursuz g•nden .bir g•n ‚nce, geceki sayıklamalarını annesinin duymuş olduğuna ilişkin kardeşinin s‚ylediklerini hatırladı, ger…ekten de o gece sakın bir şeyler duymuş elmasındı? G•nlerce, hatta bazan haftalarca s•ren •z•nt•l• bir suskunluktan, sessiz g‚zyaşlarından sonra, kadıncağız histeriye tutulmus…asına canlanıyor, oğlundan, ona ilişkin umutlarından, gelecekten s‚z etmeye başlıyor, susmak bilmiyordu... Hayalleri …ok tuhaf oluyordu... Ne derse evet diyorlar, kendisini avutuyorlardı, s‚zlerini evetleyip durmalarının kendisini avutmak i…in olduğunu belki o da fark ediyordu, ama yine de konuşmaktan geri durmuyordu. Su…lunun, teslim olup su…unu itiraf etmesinden beş ay sonra mahkeme sonu…landı. Razumihin, g‚r•şme imkŠnı doğar doğmaz gidip hapishanede Raskolnikov'u g‚rd•. Sonya da ‚yle. Sonunda ayrılık saati gelip …attı: D•nya kardeşine bu ayrılığın …ok uzun s•rmeyeceğine yemin etti. Razumihin de ‚yle. Gen… ve ateşli Razumihin coşkun hayalg•c•yle gelecek •zerine planlarını yapmıştı bile; ilerdeki •… d‚rt yıl i…inde, olanaklar elverdiği ‚l…•de, gelecekteki zenginliklerinin hi… değilse temelini atacaklardı, biraz para biriktirip, her bakımdan, toprağı zengin, is…isi, insanı ve sermayesi az Sibirya'ya g‚…ecekler, Rodya'nın bulunduğu kente yerleşecekler ve... hep birlikte yepyeni bir hayata başlayacaklardı. Ayrılırken hepsi ağladılar. Raskolnikov son birka… g•nd•r …ok d•ş•nceliydi, durmadan annesini soruyor, onun i…in kaygılanıyordu. Kaygısı d•ped•z bir •z•nt• halini alınca, D•nya .telaşlanmaya başladı. Annesinin 'hastalığını ayrıntılarıyla ‚ğrenince, Raskolnikov'un y•z• iyice karardı. B•t•n bu s•re i…inde Sonya'ya karşı nedense hi… konuşkan değildi. Sonya, Svidrigaylov'un kendisine bıraktığı parayla, Raskolni-.kov'un da i…inde bulunacağı mahk•m kafilesini izlemek •zere …oktan hazırlıklarını tamamlamıştı. Bu konuda aralarında hi…bir konuşma ge…memişti, ama ikisi de bunun b‚yle olacağını bili640 yordu. Son vedalaşmalarında, Dunya'yla Razumihin'in, onun cezasının bitmesinden sonra hepsini bekleyen mutlu hayat •zerine verdikleri tutkulu g•venceyi dudaklarının ucunda tuhaf bir g•l•msemeyle dinledi; i…inden bir ses ona annesinin hastalığının …ok yakında bir felaketle sona ereceğini fısıldıyordu. Sonunda o ve Sonya yola koyuldular. İki ay sonra Dune…ka Razumihin'le evlendi. Buruk, sessiz bir d•ğ•n oldu. ˆağrılılar arasında Porfiriy Petrovi…'le Zosimov da vardı. Son zamanlarda Razumihin'in y•z•ne bir ciddiyet, bir kesin kararlılık anlatımı gelip yerleşmişti. D•nya onun b•t•n tasarılarını ger…ekleştireceğine k‚r• k‚r•ne inanıyordu. Nasıl inanmasın? Razumihin'in her davranışı …elikten bir iradenin yansısı gibiydi. Bu arada fak•lteyi bitirmek i…in yeniden derslere devam etmeye başlamıştı. Durmadan geleceğe ilişkin planlar yapıyorlardı; ikisinin da beş yıl i…inde Sibirya 'ya yerleşeceklerine inan…ları tamdı. O zamana kadar da Sonya'ya g•veniyorlardı.


P•lheriya Aleksandrovna, kızının Razumihin'le evlenmesini sevin…le karşıladı; ancak nikŠhtan sonra daha bir tasalı, daha bir kaygılı olduğu g‚r•ld•. Razumihin ona g•zel anlar yaşatabilmek …abasıyla •niversiteli gen…le hasta babasını, Rodya'nın ge…en yıl iki …ocuğu nasıl ‚l•mden kurtardığını, bu arada kendisinin yanarak yaralandığım anlattı. Bu iki haber, akli dengesi zaten yerinde olmayan P•lheriya Aleksandrovna'yı iyice coşturdu. Her yerde bunlardan s‚z ediyor, ger…i D•nya onu hi… yalnız bırakmıyordu ama, sokakta bile bunları konuşuyordu. İ…inde başkalarının da bulunduğu arabalarda, d•kkŠnlarda, kendini dinleyecek birini buldu mu, hemen s‚z• oğluna, oğlunun makalesine getiriyor, •niversiteden bir arkadaşına nasıl yardım ettiğini, iki k•…•ğ• yangından kurtarırken nasıl yaralandığını anlatıyordu. Dune…ka onu nasıl susturacağını bilemiyordu. Hasta haliyle b‚ylesine heyecanlanmasının sakıncası bir yana bu yakınlarda g‚r•len dava dolayısıyla Raskolnikov'un soyadını hatırlayan birinin ona cinayetten s‚z etmesi tehlikesi de vardı. P•lheriya Aleksandrovna oğlunun yangından kurtardığı iki …ocuğun an641 nesinin adresini de ‚ğrenmiş, ısrarla gidip onu g‚rmeyi de istiyordu. Sonunda tedirginliği, kaygıları son kertesini buldu. Durup dururken ağlamaya başlıyor, sık sık hastalanıyor, ateşler i…inde sayıklıyordu. Birg•n, yaptığı hesaplara g‚re Rodya'mn yakında gelmesi gerektiğini bildirdi. ˆ•nk• oğlu kendisiyle vedalaşırken, dokuz ay sonra d‚neceğini s‚ylemişti, bunu …ok iyr hatırlıyordu. Evi d•zenlemeye, oğlunu karşılamak i…in hazırlıklar yapmaya başladı. Ona bir oda ayırmıştı (kendi odasını), mobilyaları, temizliyor, perdeleri yıkıyor, yeni perdeler asıyordu. D•nya onun bu durumundan kaygılanmakla birlikte, hi…bir şey s‚ylemiyor, hatta odanın d•zenlenmesinde, kardeşinin karşılanması işlerinde ona yardım ediyordu. Sevin…li d•şler, g‚zyaşları, delice kuruntular i…inde ge…en o gerilimli hazırlık g•n•n•n gecesi hastalandı, sabahleyin ateşi y•kseldi, sayıklamaya başladı. Humma olduğu anlaşıldı. İki hafta sonra da ‚ld•. Sayıklamaları sırasında oğlunun korkun… yazgısı •zerine sandıklarından …ok daha fazla kuşkuları olduğu sonucu …ıkarılabilecek s‚zler ka…ırmıştı ağzından. Raskolnikov'un daha Sibirya'ya varır varmaz Petersburg'la d•zenli bir mektuplaşma sağlamış olmasına rağmen, annesinin ‚l•m•nden uzunca bir s•re haberi olmadı. Mektuplaşma, her ay Petersburg'a, Razumihin'in adına d•zenli olarak bir mektup yollayan ve yine her ay Petersburg'tan bir mektup alan Son-ya'nın aracılığıyla sağlanıyordu. D•nya ile Razumihin, Son-ya'nın mektuplarını başlangı…ta kuru ve doyurucu olmaktan uzak buluyorlardı; ama daha sonra her ikisi de bunların daha iyi yazılamayacağını kabul ettiler; …•nk• sonu… olarak, mutsuz kardeşlerinin yazgısı •zerine en doğru, en geniş bilgiyi bu mektuplardan ediniyorlardı. Sonya'nın mektupları g•ndelik yaşayışla ilgili ger…eklerle doluydu; Raskolnikov'un k•rek yaşayışını en yalın, en a…ık s‚zlerle dile getiren mektuplardı .bunlar. Bu mektuplarda Sonya ne kişisel umutlarından, duygularından s‚z ediyor, ne de geleceğe ilişkin birtakım ‚ng‚r•lerde bulunuyordu. Raskolnikov'un ruhsal durumunu a…ıklamaya …alışan satırlar da yer almıyordu mektuplarında, bunun yerine Sonya yal642 nızca ger…ekleri, yani onun kendi s‚zlerini aktarıyor, sağlığıyla ilgili ayrıntılı bilgiler veriyor, falan g•nk• g‚r•şlerinde kendisinden neler istediğini, ne gibi ricaları olduğunu, neler sipariş ettiğini yazıyordu. Sonya b•t•n bu bilgileri son derece zengin bir ayrıntıyla y•kl• olarak verdiği i…in, sonu…ta Sibirya'daki mutsuz kardeşin hayali alabildiğine a…ık ve net bir tablo olarak kendiliğinden ortaya …ıkıyordu. Hem bunda bir yanlışlık da olamazdı, …•nk• ger…ek olaylardı s‚z konusu olan. Ancak D•nya ve kocası bu haberlerde, ‚zellikle de başlangı…ta, g‚n•llerine su serpici bir yan bulamıyorlardı. ˆ•nk• Sonya'nın onlara yazdığı aşağı yukarı hep s‚yle şeyler oluyordu. Raskolnikov'un y•z• hep asıktı, konuşmuyordu, hatta Sonya'nın Petersburg'dan aldığı mektuplardan ilettiği haberlerle bile hi… ilgilenmiyordu; zaman zaman annesini soruyordu; onun ger…eği tahmin etmeye başladığını g‚rerek Sonya sonunda annesinin ‚ld•ğ•n• s‚ylemiş,


ama b•y•k bir şaşkınlıkla bu haberin bile onu fazlaca etkilemediğini g‚rm•şt•, en azından, dış g‚r•n•ş•nden bu izlenimi edinmişti. Sonya bu arada, kendi i…ine kapanmış g‚r•nmesine rağmen, yeni hayatını sakince kabul ettiğini, durumunu …ok iyi anladığını, yakında her şeyin yoluna gireceği gibi onun durumundakilere ‚zg• boş birtakım umutlara kapılmadığını, daha ‚nceki hayatıyla pek az benzer yanı olmasına rağmen yeni …evresinde hemen hi…bir şeyi yadırgamadığını yazıyor, sağlığının …ok iyi olduğunu bildiriyordu. Kaytarmadan, g‚nderildiği her işe gidiyordu. Yemek konusunda kayıtsızdı, ama pazar ve bayram g•nleri verilenler dışında bu yemekler o kadar k‚t•yd• ki, sonunda kendisine her g•n …ay yapabilmek i…in, onun, Sonya'nın teklif ettiği bir miktar parayı seve seve kabul etmişti. Geri kalan şeyler i…in ise hi… •z•lmemesini, …•nk• onun vara yoğa koşuşturup durmasının kendisim yalnızca rahatsız ettiğini s‚ylemişti. Sonya daha sonra, onun hapishanede herkesle birlikte genel bir koğuşta kaldığını, bu koğuşun i…ini g‚rmemiş olmakla birlikte, dar, pis ve sağlığa aykırı bir yer olduğunu tahmin ettiğini yazıyordu. Yine Sonya'nın yazdığına g‚re Raskolnikov tahta bir ranzada, bir ke…e par…ası643 nın •zerinde yatıyordu ve başkaca hi…bir şey istemiyordu. Onun b‚yle kaba ve yoksul yaşaması, ‚nceden verilmiş bir karar uyarınca değildi, hayatının maddi yanına duyduğu kayıtsızlıktan aldırmazlıktan ileri geliyordu bu. Sonya Raskolnikov'un, onun. ziyaretleriyle hi… ilgilenmediğini de a…ık…a yazmıştı; †zellikle de ilk zamanlarda Raskolnikov onun gelişlerine ilgi duymak surda dursun, hatta onunla konuşmuyor, ona kızıyor, kaba davranıyordu. Ama gitgide bu ziyaretler onun i…in bir alışkanlık, dahası bir gereksinim halini almıştı. Hatta bir seferinde Sonya hastalanıp da birka… g•n ziyaretine gidemeyince, …ok •z•lm•şt•. Bayram g•nleri, Raskolnikov'un birka… dakikalığına …ağrıldığı hapishane kapısında ya da hapishane i…indeki karakolda g‚r•ş•yorlardı; diğer g•nlerdeyse, Sonya onun …alıştığı yerlere gidiyordu: Burası ya bir işlik, ya tuğla harmanı, ya da İrtis ırmağı kıyısındaki odun depolan olabiliyordu. Sonya kendisiyle ilgili olarak verdiği haberlerdeyse, kent halkından tanıdıklar edindiğim, hatta kendisini g‚zetip koruyanların bile bulunduğunu, terziliğe başladığını, kentte kendisinden başka hemen hemen hi… kadın terzisi bulunmadığı i…in pek …ok evce aranan bir insan haline geldiğini bildiriyordu. (Bu sayede Raskolnikov da hapishane y‚neticilerince korunup kollanmaya başlanmış, kendisine daha hafif işler g‚rd•r•l•r olmuştu, ama Sonya onlara bundan s‚z etmemişti). Derken Sonya'nın Raskolnikov'un herkesten ka…tığından, hapishanedeki ‚teki mahk•mların onu sevmediklerinden, s‚z eden bir mektubu geldi, bazen g•nlerce konuşmuyordu ve rengi iyice solmuştu (D•nya zaten Sonya'nın son mektuplarında ‚zel bir heyecan, bir telaş sezmekteydi). Ve son mektubunda Sonya, onun ağır hastalandığını, hastahanenin mahk•mlar koğuşunda yatmakta olduğunu bildirdi. II Uzunca bir s•redir hastaydı Raskolnikov; ama onu yıkan ne k•rek hayatının korkun…luğu, ne ağır işlerdi. Yediği k‚t• yemekler, sa…larının usturayla kazınmış olması, •st•ndeki pa…av644 ralar da değildi bunun nedeni. Bunlar onun umurunda bile değildi! Tam tersine …alışmak onun hoşuna gidiyordu; b‚ylece bedensel olarak yoruluyor ve hi… değilse birka… saat rahat bir uyku uyuyabiliyordu. ‰zerinde hamam b‚cekleri y•z•yor diye, sade suya lahana …orbası diye, yemek mi sorun olacaktı onun i…in! ‰niversite ‚ğrenciliği yıllarında bunu bile bulamadığı …ok g•nler olmuştu. ‰zerindeki giysiler, hem kendisini sıcak tutuyor, hem de yaşayış bi…imine …ok uyuyordu. Taşıdığı prangalara gelince... bunları hi… duymuyordu bile. Yoksa... usturayla kazınmış başından, •zerindeki mahk•m •niformasından mı utanacaktı. Hem kimden utanacaktı, kimden? Sonya'dan mı? Sonya kendisinden korkup duruyordu, hi… utanılır mıydı ondan? †yleyse?..


Ama o Sonya'dan bile utanıyor, utandığı i…in de kaba davranıyor, kızcağıza acı …ektiriyordu. Usturalı başından taşıdığı prangalardan hi… utandığı yoktu. Gururu onulmaz bir yara almıştı, bu yaraydı onu yere seren. Ah bir kendini su…layabilse, nasıl, nasıl mutlu olurdu! O zaman d•nyanın b•t•n utan…larına katlanabilirdi. Ama kendini son derece katı ‚l…•tlerle yargıladığı halde, acımasız vicdanı, herkes i…in s‚z konusu olabilecek basit bir ıskalamadan başka korkun… bir su… bulamadı ge…mişinde. †zellikle utan… duyduğu şey, k‚r talihin salak…a bir h•km•yle, b‚ylesine umutsuzca, b‚ylesine sağır, b‚ylesine budala, b‚ylesine pisipisine mahvolup gitmesi, eğer bir par…acık huzura kavuşmak istiyorsa, b‚ylesine "sa…ma", "anlamsız" bir karara boyun eğmesi, onunla uzlaşması gerektiğiydi. Bug•n, hi…bir temeli olmayan, soyut, ama…sız bir tedirginlik, yarın, sonucunda hi…bir şey elde edilmeyecek bitmez t•kenmez ‚zverileri. Hayatta onu bekleyen şey buydu! Sekiz yıl sonra ancak otuziki yaşında olacağı, demek ki ‚n•nde koskoca bir hayat bulunduğu... ‚nemli miydi? Hem ne diye yaşayacaktı? Erişmek istediği şey ne olacak, neye doğru koşacaktı? Yalnızca var olmuş olmak i…in yasamak!? Ama o eskiden de bir d•ş•nce, bir umut hatta bir hayal uğruna b•t•n varlığını binlerce kez feda etmeye 645 hazır bir insan değil miydi? Yalnızca varolmak ona her zaman az gelmiş, o hep daha fazlasını istemişti. Kendisini, başkaları i…in s‚z konusu olmayacak birtakım haklara sahip bir insan gibi g‚rmesinin nedeni de, belki yalnızca isteklerindeki bu g•…l•l•kt•. . Hi… değilse... hi… değilse pişmanlık duyabilseydi! †yle bir pişmanlık ki, y•reğini yakıp kavursun, uykularını ka…ırsın, ‚yle bir pişmanlık ki, d•şlerini darağa…ları, suda boğulmalar doldursun! Ah! B‚yle bir pişmanlık nasıl, nasıl sevindirirdi onu! Acı ve g‚zyaşı da bir hayattır! Ama o islediği cinayetten dolayı en k•…•k bir pişmanlık duymuyordu. Daha ‚nce olduğu gibi aptallıklarına kızabilseydi bari! Kendisini bu hallere d•ş•ren, zindanlara s•r•kleyen budalalıklarına..! Zindanda, ‚zg•rl•kte b•t•n olup bitenleri yeniden d•ş•nm•ş, davranışlarını tek tek g‚zden ge…irmiş, ama bunlar o uğursuz, o gerilimli g•nlerde olduğu gibi kendisine hi… de aptalca ve sa…ma şeyler olarak g‚r•nmemişti. "Benim d•ş•ncem", diye d•ş•n•yordu, "d•nya kuruldu kurulalı birbiriyle …arpışmakta olan ‚teki d•ş•nce ve teorilerden hangi bakımdan, hangi bakımdan daha aptalca, daha budalaca? Olaya g•ndelik hayat a…ısından değil, ‚zg•rce ve geniş bir a…ıdan bakılacak olursa, benim d•ş•ncelerimin hi… de o kadar... tuhaf olmadığı g‚r•lecektir. Ey inkarcılar, ey beş paralık bilgeler, ne diye yarı yolda duruyorsunuz! "Ve benim davranışım hangi bakımdan onlara b‚ylesine …irkin g‚r•n•yor? Bir cinayet olduğu i…in mi? Ne demek cinayet? Benim vicdanım rahat. Hi… kuşkusuz ortada ağır bir su… var ve yine hi… kuşkusuz yasalar …iğnenmiş ve kan d‚k•lm•şt•r... Madem ‚yle, …iğnenen yasalarınıza karşılık siz de benim başımı alın, olsun bitsin! Ama o zaman, saltanat yoluyla değil de, iktidarı zorla ele ge…irerek insanlığa iyilikte bulunanların da, hem de daha ilk adımlarında, kafalarını kesmek gerekmez miydi?" Onun kendini su…lu bulduğu biricik nokta buydu: Sonuna kadar dayanamamış ve gidip teslim olmuştu. 646 Kendim ni…in ‚ld•rmediği sorusu da ona acı veriyordu. Aşağıda akan sulara bakarak k‚pr•n•n •zerinde durmuş, .durmuş ve gidip teslim olmayı yeğlemişti! Yaşama isteğinin …ok g•…l•, bu isteği bastırmanınsa …ok g•… olması mıydı bunun nedeni? †l•mden onca korkan Svidrigaylov bu g•…l•ğ•n •stesinden gelmişti ama? Raskolnikov kendisine bu acı verici soruyu sorarken daha k‚pr•n•n •zerinde durup da aşağıda akan sulara baktığı sırada hem kendinde, hem de inan…larında derin bir sahtelik sezmiş olabileceğini bir t•rl• anlayamıyord•. Bu sezginin, hayatının gelecekteki par…alanışının, kendisinin dirilişinin, hayata yeni ve değişik bir a…ıdan bakışın bir habercisi olduğunu anlayamıyord•.


O bu işte bir tek şey g‚r•yordu: Zayıf olması, bir hi… olması nedeniyle asmak g•c•n• g‚steremediği, kendini kurtaramadığı k‚r bir i…g•d•ye kapılıp, gitmiş olması... Hapishane arkadaşlarına baktık…a şaşıyordu; hayatı nasıl da seviyorlar, ona nasıl da değer veriyorlardı! Hapishanedeyken, dışarda olduklarından …ok daha fazla seviyorlardı sanki hayatı, ona b•y•k değer veriyorlar, •zerine titriyorlardı! İ…lerinden pek …oğu, ‚rneğin serseriler, ‚yle b•y•k acılara, işkencelere katlanıyorlardı ki! Ama yine de k•…•c•k bir g•neş ışığı, uyuklayan bir orman par…ası, ormanın en sık olduğu bir yerde •… yıl ‚nce yeri belirlenmiş soğuk bir pınar, onlar i…in nasıl, nasıl da b•y•k bir değer taşıyordu! Bu pınarı, …evresindeki yeşil otlan, …alıların arasında ‚t•şen kuşları, d•şlerinde olsun g‚rebilmeyi, sevgilileriyle buluşmayı bekler gibi umutla bekliyorlardı. ˆevresini dikkatle g‚zledik…e, Ras-kolnikov a…ıklanması daha da zor olan başka ‚rnekler de g‚r•yordu. Kendisini …evreleyen bu yeni ortamda, hi… kuşkusuz pek …ok şeyin farkında değildi, aslında hi…bir şey fark etmek istediği de yoktu. Sanki g‚zleri yerde yasıyordu, iğren… buluyordu, …evresini ve bakmaya dayanamıyordu. Ama sonunda pek …ok şeye şaşırmaya, daha ‚nce hi… kuşku duymadığı pek …ok şeyi ister is647 temez g‚rmeye başladı. İlkin, kendisiyle ‚teki mahk•mlar arasındaki o korkun… ve aşılmaz u…urum şaşırttı onu, sanki ayrı ulusların insanlarıydılar. Birbirlerine kuşkuyla, hatta d•şmanca bakıyorlardı. O, bu farklılığın b‚ylesine g•…l• ve derin olabileceğini doğrusu hi… d•ş•nmemişti. Hapishanede siyasal su…lardan s•rg•n Polonyalılar da vardı. Bunlar, b•t•n bu insanları cahil, aşağılık yaratıklar olarak g‚r•yorlar, k•…•ms•yorlar ve onlara tepeden bakıyorlardı. Ama Raskolnikov onlar gibi g‚rm•yordu bu insanları: Bu cahillerin, pek …ok konuda, onları beğenmeyen şu Polonyalılardan …ok daha akıllı oldukları apa…ıktı. Ruslardan da k•…•mseyenler vardı bu insanları: Eski bir subayla, iki papaz okulu ‚ğrencisi ‚rneğin... Ama Raskolnikov onların da yanıldığını g‚r•yordu. Hi…biri onu sevmiyor ve hepsi ondan ka…ıyordu. Hatta sonunda ondan nefret etmeye başladılar. Raskolnikov bunun ne-denini bilmiyordu. Ondan daha ağır su…lular onu k•…•ms•yorlar, kendisiyle, işlediği cinayetle alay ediyorlardı: "Sen beyefendisin!" diyorlardı. "Hi… de beyefendilere yakışmayan bir iş yapmışsın: Baltayla adam ‚ld•rmek kim, sen kim!" Paskalya'nın ikinci haftasında kiliseye gitme sırası onların koğuşuna gelmişti. O da herkesle birlikte gidip dua etmişti. Bir-g•n, neden olduğunu kendisi de anlamamıştı, aralarında bir kavga …ıkmış ve hepsi birden kudurmuş…asına •zerine saldırmışlardı. "Sen dinsizsin! Sen Tanrıya inanmıyorsun!" diye bağırıyor-lardı." Gebertmek gerek seni!" Oysa onlarla din, Tanrı •zerine hi…bir şey konuşmamıştı Raskolnikov, yine de dinsiz diyerek ‚ld•rmek istemişlerdi onu. Susmuş, karşı koymamıştı onlara. Mahk•mlardan biri iyice kendinden ge…erek m•thiş bir ‚fkeyle •zerine atılmıştı. Raskolnikov durmuş ve beklemişti onu, ne kaşı kapırdamış, ne y•z•n•n bir …izgisi oynamıştı. Gardiyan tam zamanında yetişip aralarına girmeseydi kan d‚k•lmesi isten bile değildi! 648 Bir t•rl• cevabını bulamadığı bir soru da suydu: Nasıl oluyor da mahk•mlar Sonya'yı b‚ylesine sevebiliyorlardı? Sevgilerini kazanabilmek i…in Sonya'nın onlara g•lmesi, yılışması gibi bir durum s‚z konusu değildi. Mahk•mlar onu pek seyrek olarak g‚r•yorlardı, o da, …alışma yerlerinde, Raskolnikov'u bir dakikalığına g‚rmek i…in geldiği sıralarda. Ama yine de hepsi onu tanıyor, buralara Raskolnikov'un ardına d•ş•p geldiğim biliyorlardı; nasıl yaşadığını, nerede yaşadığını da ‚ğrenmişlerdi. Sonya'nın onlara para yardımı yapması, birtakım ‚zel işlerini g‚rmesi gibi bir durum da yoktu. Yalnız bir kez, Noel yortusunda bir hayır olarak b•t•n mahk•mlara pasta ve …‚rek getirmişti. Ama mahk•mlarla Sonya arasında gitgide daha da sıkılaşan bir ilişki kuruldu. Sonya onların mektuplarını yazıyor, postaya veriyordu. Mahk•mların kente gelen yakınları, onlar i…in getirdikleri eşyaları, hatta paraları


yine onların tavsiyeleriyle Sonya'ya bırakıyorlardı. Mahk•mların karıları, sevgilileri onu tanıyorlar, ziyaretine gidiyorlardı. Sonya, Raskolnikov'u g‚rmek i…in işyerlerine geldiğinde ya da işe giden bir mahk•m kafile-siyle karşılaştığında, bu kaba saba adamlar, bu damgalı, k•rek mahk•mları şapkalarını …ıkarıp onu saygıyla selamlar. "Mat•şka Sonya Semyonovna, sen bizim sevimli anacığımızsın!" derlerdi; bu k•…•c•k, bu …elimsiz kızı b‚ylesine severlerdi. Sonya da onlara g•l•mser, selam verirdi. G•l•msemesine bayılırlardı. Y•r•y•ş•n• bile severler, d‚n•p d‚n•p arkalarına bakarlardı. Hepsi onu ‚verdi, ufak tefek olusunu bile ‚verler, artık nesini ‚veceklerini bilemezlerdi. Ona tedavi i…in gidenler bile olurdu. Raskolnikov b•y•k perhizin son g•nleriyle paskalya s•resince hastahanede yattı. İyileşmeye başlayınca hastayken g‚rd•ğ• d•şleri hatırladı. Ateşler i…inde yatarken, sayıklamalar arasında korkun… d•şler g‚rm•şt•. Asya'nın derinlerinden Avrupa'ya doğru bug•ne dek g‚r•l•p duyulmamış bir kıran geliyordu. D•nyanın sonuydu bu. Se…kin birka… kişi dışında herkes ‚l•yordu. İnsanların bedenlerinde yeni birtakım kurt…uklar, g‚zle g‚r•lmeyen yaratıklar t•r•yordu. Ama akıl ve iradesi olan 649 yaratıklardı bunlar. Bunları bedenlerine alanlar cin tutmuşa d‚n•yor, deliriyordu. †te yandan, insanlar kendilerini hi…, ama hi…bir zaman, bu yaratıkların pen…esine d•şenler denli akıllı, ger…eği bulduklarından emin hissetmemişlerdi. Verdikleri kararları, yaptıkları bilimsel araştırmaların sonu…larını, ahlaki ve dini inan…larını hi…bir zaman b‚ylesine şaşmaz doğrulukta bulmamışlardı. B•t•n k‚yler, b•t•n kentler, t•m d•nya, t•m insanlar bu hastalığın pen…esindeydi, herkes deliriyordu. Kimse kimseyi anlamıyor, herkes telaş i…inde koşturuyordu. Herkes ger…eği kendisinin bildiğini d•ş•n•yor, karşısındakilerin bunu anlamıyor olmasından acı …ekiyor, g‚ğs•n• yumrukluyor, ağlıyor, kıvranıyor, ellerini oğuşturuyordu. Kimi yargılayacaklarını, nasıl yargılayacaklarını bilmiyorlardı. Neyin iyi, neyin k‚t• olduğunda anlaşamıyorlardı. Kim su…lanacak, kim aklanacak, kimsenin bildiği yoktu, insanlar anlamsız bir hın… ve ‚fkeyle birbirlerini ‚ld•r•yorlardı. Birbirlerine karşı koca koca ordular topluyorlar, ama bu ordular daha yoldayken birdenbire kendi kendilerini kırmaya başlıyordu; saflar dağılıyor, savaş…ılar birbirlerinin •zerine atılıyor, birbirlerini kesiyor, doğruyor, ısırıyor, yiyordu. Kentlerde b•t•n g•n tehlike …anları …alıyordu. Herkesi …ağırıyorlardı, ama kim …ağırıyor, ni…in …ağırıyordu, bilen yoktu, herkes telaş i…inde koşturuyordu. En sıradan işler bile bırakılmıştı; …•nk• işlerin d•zeltilmesiyle ilgili olarak herkesin bir g‚r•ş• vardı ve herkes kendi g‚r•ş•n•n şaşmazlığında ısrarlıydı, bir t•rl• anlaşamıyorlardı. Tarımsal işler durmuştu. Surda bur-da ‚bek ‚bek toplaşan insanlar, bir konuda karar alıyor, ayrılmayacaklarına ant i…iyorlar, ama hemen ardından, daha demin ‚nerdiklerinden bambaşka şeyler yapmaya koyuluyorlar, birbirlerini su…lamaya, boğuşmaya başlıyorlardı. Sonra yangınlar ve a…lık başlıyordu. Herkes her şey mahvoluyor, mikrop gitgide derinlere işliyor, …oğalıyor, b•y•yordu. D•nyada ancak birka… kişi kurtulabilmişti, yeni bir insan soyu ve yeni bir hayat başlatmak, d•nyayı temizlemek ve yenilemekle g‚revli temiz ve se…kin insanlardı bunlar; ama hi… kimse hi… bir yerde bu insanları g‚rmemiş, hi… kimse bunlardan bir ses …ıktığını, bunların bir s‚z s‚ylediğini duymamıştı. Bu anlamsız, sayıklamanın belleğinde b‚ylesine acılı yeret-mesi, bu korkun…, bu ateşli d•ş•n izlerinin b‚ylesine uzun s•re silinmeden kalmış olması Raskolnikov'a acı veriyordu. Paskalyanın •zerinden iki hafta ge…mişti. Havalar ılımış, pırıl pırıl bir ilkbahar gelmişti. Hastanedeki mahk•mlar koğuşunun (bu koğuş demir parmaklıydı ve altında n‚bet…iler dolaşırdı) pencereleri a…ılmıştı. Sonya, hastalığı s•resince onu koğuşunda yalnızca iki kez ziyaret edebilmişti; her ziyaret i…in ayrı ayrı izin almak gerekiyordu ve bu iş olduk…a zordu. Ama ‚zellikle de akşam •zerleri, onun penceresi altında bir dakikacık olsun durabilmek, uzaktan olsun koğuşun pencerelerini seyredebilmek i…in sık sık hastane avlusuna gidiyordu Raskolnikov, artık t•m•yle iyileşmiş gibiydi. Bir g•n uykudan kalkıp da, bir rastlantıyla pencere kenarına gidince, uzakta, hastane kapısının orda Sonya'yı g‚rd•. Bir şey bekler gibi


‚ylece duruyordu Sonya. Raskolnikov birden y•reğine bir şeylerin saplanır gibi olduğunu duydu; titredi ve hemen pencereden …ekildi. Sonya ertesi g•n ve daha ertesi g•n g‚r•nmedi. Raskolnikov onu sabırsızlıkla beklediğini fark etti. Sonunda kendisini taburcu ettiler. Cezaevine d‚n•nce mahk•mlardan Sonya Semyonovna'nın hasta olduğunu, evinde yattığını ve bir yere …ıkmadığını ‚ğrendi. İyice meraklanmıştı. Ondan bir haber alabilmek i…in evine birisini g‚nderdi. Kısa bir s•re sonra hastalığının tehlikeli olmadığını ‚ğrendi. Raskolnikov'un kendisini merak ettiğini •z•ld•ğ•n• ‚ğrenen Sonya da, ona kurşun kalemle yazılmış bir pusula g‚ndererek, eskiye g‚re daha iyi olduğunu, hastalığının basit bir soğuk algınlığı olduğunu, yakında, hem de …ok yakında kendisini …alışma yerlerinde g‚rmeye geleceğini bildirdi. Pusulayı okuyunca Raskolnikov'un y•reği kendisine acı verecek kadar hızla …arpmaya başladı. Yine ılık, pırıl pırıl bir bahar g•n•yd•. Raskolnikov, sabah erkenden, saat altıda ise …ıktı. Irmağın kıyısında kaymak taşı pi650 651 şirmek i…in fırın haline d‚n•şt•r•lm•ş bir barakada …alışmaya ayrılmıştı. ‰… kişi birlikte kaleye bir alet almaya gitmişti. †teki, mahk•m odun taşıyor ve fırına istif ediyordu. Raskolnikov barakadan …ıkıp doğruca kıyıya indi, burada istif edilmiş k•t•klerin •st•ne oturdu, geniş ve ıssız ırmağı seyre daldı. Bu y•ksek kıyıdan, g‚z alabildiğine uzanan, bozkır g‚r•l•yordu. Irmağın karşı kıyısından belli belirsiz bir şarkı duyuluyordu. Orada, g•neşle yıkanan u…suz bucaksız bozkırda, k•…•k kara noktalar halinde g‚…ebe …adırları se…iliyordu. Orada ‚zg•rl•k vardı. Orada, buradakilere hi… benzemeyen, bambaşka insanlar yaşıyordu. Orada zaman sanki durmuştu. Orada sanki İbrahim'le s•r•s•n•n …ağı hŠlŠ ge…memişti, Raskolnikov oturuyor, g‚zlerini ayırmadan kımıltısız bakıyordu. Bir d•ş d•nyasıyla, kendi i… d•nyası arasında gidip geliyordu. Hi…bir şey • d•ş•nd•ğ• yoktu. Ama bir sıkıntının heyecanın, acısını duyuyordu i…inde. Birden yanında Sonya belirdi, usulca yaklaşmış ve yanına oturmuştu. Hen•z …ok erkendi, sabah serinliği hŠlŠ kırılmamıştı. Sonya'nın •zerinde eski yoksul paltosu ve yeşil şal vardı. Solgun, s•z•lm•ş y•z•nde ge…irdiği hastalığın izleri g‚r•n•yordu. Y•z• aydınlık bir g•l•msemeyle ışıdı ve her zamanki gibi •rkek •rkek elini uzattı. Sonya ona elini hep b‚yle •rkek •rkek uzatırdı, hatta bazen onun iteceğinden korkarak hi… uzatmazdı. Raskolnikov kızcağızın elini iğreniyormus gibi tutar, ziyaretlerinde onu y•z• bir karış karşılar, bazen ziyaret boyunca ağzını a…ıp tek kelime konuşmazdı. Kızcağız b‚yle zamanlarda onun karşısında titrer ve yanından i…inde derin bir acı duyarak ayrılırdı. Ama bu kez elleri birbirinden ayrılmamıştı, Raskolnikov Sonya'ya hızla bir g‚z attı, hi…bir şey s‚ylemedi ve g‚zlerini yere indirdi. Yalnızdılar, onları kimsecikler g‚rm•yordu. N‚bet…i arkasını d‚nm•şt•. Nasıl olduğunu kendisi de anlamadan Raskolnikov birden kendisini Sonya'nın ayakları dibinde buldu; ağlıyor, kızın dizlerine, sarılıyordu. Sonya ‚nce …ok korktu, y•z• bembeyaz, yerinden fırladı ve titreyerek ona baktı. Ama bir anda her şeyi anladı 652 ve g‚zleri sonsuz bir mutlulukla parladı. Onun da kendisini sevdiğini, hem de sonsuz bir aşkla sevdiğini anlamıştı, hi… kuşkusu yoktu bundan... Demek o mutlu an gelmişti... Konuşmak istediler ama konuşamadılar. G‚zlerinde yaşlar birikmişti. İkisi de solgun, ikisi de zayıftı, ama bu solgun, bu s•z•lm•ş y•zler yepyeni bir geleceğin, yepyeni bir hayata dirilisin şafak ışıklarıyla tutuşuyordu. Aşk onları diriltmiş, birinin y•reği, ‚tekinin y•reği i…in sonsuz bir hayat kaynağı-olmuştu. Beklemeye ve dayanmaya karar verdiler. †nlerinde daha yedi yıl vardı, o zamana kadar ne dayanılmaz acılar …ekecekler, ne sonsuz mutlulukları yaşıyacaklardı kimbilir! Ama


Raskolnikov dirilmişti, bunu biliyordu, yenilenen varlığıyla bunu „ok iyi hissediyordu; Sonya'ya gelince, o zaten yalnızca onun varlığıyla yaşıyordu! O gƒnƒn akşamı, zindanın kapıları ƒzerine kapanınca Raskolnikov ranzasına uzandı ye Sonya'yı dƒşƒndƒ. Hatta o gƒn, eski dƒşmanları olan …teki mahk•mlar bile kendisine bir başka g…zle bakıyorlarmış gibi geldi. Kendisi onlarla konuştu, mahk•mlar da ona gƒleryƒzle, sevecenlilikle karşılık verdiler. Zaten b…yle olması gerekmez miydi? Her şeyin değişmesi gerekmiyor muydu artık? Sonya'yi dƒşƒndƒ. Onu nasıl sƒrekli ƒzdƒğƒnƒ, ona acı verdiğini hatırladı. Onun solgun, sƒzƒlmƒş, kƒ„ƒcƒk yƒzƒnƒ hatırladı. Ama bu anılar artık onu ƒzmƒyordu; ona bƒtƒn „ektirdiklerini sonsuz bir sevgiyle nasıl …deyeceğini biliyordu. Hem ge„mişe g…mƒlƒ bƒtƒn bu acılar da ne demekti! İşlediği cinayet, mahk•miyeti, sƒrgƒne g…nderilişi, her şey, her şey ona şu ilk coşkunluk anında kendisiyle hi„bir ilgisi olmayan, kendisinin dışında ve …tesinde tuhaf ger„ekler gibi g…rƒnƒyordu. Aslında bu akşam hi„bir şey ƒzerinde durup uzun uzun dƒşƒnecek, zihnini belli bir noktada yoğunlaştıracak halde değildi. Şu anda bilin„li olarak herhangi bir şeyi „…zebilmesi de olanaksızdı. Su anda o yalnızca duyuyordu, yalnızca duygular vardı onun 653 i„in. Diyalektiğin yerini hayatın kendisi almıştı, …yleyse bilin„ dƒzeyinde de bambaşka şeyler edinmesi gerekti. Yastığının altında bir İncil vardı. Kendisi de farkında olmadan eli kitaba uzandı. Sonya'nındı bu İncil, "Lazar'ın Dirilişi"ni Sonya bu kitaptan okumuştu ona. Kƒrek hayatının ilk gƒnlerinde Sonya'nın kendisine durmadan Tanrı'dan, dinden s…z edeceğini, onu İncil okumaya zorlayacağını sanmıştı. Ama şaşılacak şey! Sonya ona bir kez olsun bunlardan s…z etmediği gibi, İncil okumasını da istememişti. Ge„enlerde, hastalanmazdan hemen …nce, kendisi istemişti Sonya'dan bu İncil'i. Sonya da hi„bir şey s…ylemeden getirip vermişti. Şu ana kadar a„ıp bakmamıştı bile kitaba. Şu anda da a„ıp bakmadı, ama birden şimşek gibi bir şey ge„ti kafasından: "Artık onun inan„ları benim de inan„larım olamaz mı? Hi„ değilse onun duyguları, hevesleri, g…nƒlakışları?.." O gƒnƒ Sonya da heyecan i„inde ge„irdi, hatta gece yeniden hastalandı. Ama …ylesine mutluydu ki, nerdeyse korkuyordu mutluluğundan. Yedi yıl, yalnızca yedi yıl! Mutluluklarının ilk anında, her ikisine de bu yedi yıl bazen yedi gƒn gibi geliyordu. Hatta Raskolnikov bir yeni hayatın kendisine karşılıksız verilmediğini, buna, gelecekte kendisini bekleyen bƒyƒk …zveriler karşılığı, „ok pahalıya sahip olabileceğini de bilmiyordu. Ama burada yeni bir …ykƒ başlıyor: Bir insanın yavaş yavaş yenilenmesinin, yeni bir hayat bulmasının, bir dƒnyadan başka bir dƒnyaya ge„mesinin, hi„ bilmediği yepyeni bir ger„ekle tanışmasının …ykƒsƒ... ve bu …ykƒ yeni bir kitabın konusu olabilir. Bizim şimdiki …ykƒmƒzse burada bitiyor. 654


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.