Fil ve Toz - Taslak

Page 36

Arabanın içindeyim ve yine O’nu bekliyorum. O’nunla avunmak, gördüklerimi O’nunla unutmak; çamurun üstüne çamur bulamak istiyorum. İstiyorum bunu. Başka türlüsü gelmez elimden. O kim? Peki dinleyin. On sekiz yıllık hikâyemin yanına iliştirdiğim yedi yıllık bir masal, bir düş O. Hayatı ve hikâyeleri daha gerçek kılan bir çelişki. Yalnızca bana tanındığını sandığım bir ayrıcalık belki, gerçekten çalınmış arsız bir yalan. Zamane şairleri siz beni hor görün! İnanmadınız biliyorum. O aslında görkemli bir gerçek; hepimizin gerçeği. Hepimiz bunun farkında ve utancındayız. Ama yine de ben O’nu beklemeliyim. Başka türlüsüne gücüm yok, beni affet hikâyem! Bekliyorum. Neyi veya kimi beklediğimi hatırlayabilmem birkaç saat içinde mümkün olacak çok şükür. O zamana kadar hayatın küstah sarkacında oradan oraya sürüklenip yine hayata toslayacağım. O’nu düşünmeden edemiyorum. Seni de hikâyem. İşte bu kadar basit ve berbat çelişki bu bizimkisi. Seni arıyorum, neden aradığımı bile sormuyorum artık. Ne zaman kaybettiğimi de umursamasam keşke benim zavallı hikâyem. Gördükleri insanın varlık sebebi, biliyorum. Gördüklerimle oradayım, arabanın içindeydim, eylemlere tövbeli bir sokak köşesindeyim. Gördüklerim bunlara sebep. Gördüklerime rağmen O’nu bekliyorum, duyduğum utanca ve acıya aldırmadan. O’nu bekleyeceğim, bana dokunmayın, sonsuza kadar. Gördüklerime rağmen.

LA: Mandalina Renginde Utanç ve Biraz Asiye

Gece. Sıkışıp kaldım. Sığınacak hiçbir yerim yok. Gırtlağıma kadar karanlığa bulandım. Soğuğu artık hissetmiyorum. Bomboş bir yolun ortasında günün doğmasını bekliyorum. Güneşi yol göstericim, hayattaki tek dostum sanma gafletindeyim. Yollarım taşlı ama bunun dönüşü yok. Gitmeye ilk kez ne zaman karar verdim hatırlamıyorum. Yeryüzünün dönmeye başladığı gün kadar uzakta kaldı. Gidebilmekse, dönmeyi bırakacağı gün mümkün olacaktı. Ama yaptım, her şeyden vazgeçtim, yolun ortasında çırılçıplağım. Kendime söz vermiştim; geride bıraktıklarım, yanıma alacaklarımdan çok olacaktı. Kendimi de yanımda götürdüğümü yola çıkınca anladım. Peki ya başka bedenlerde gezinip bana benden daha çok ait olanlar? Onları bırakmak kendimi götürmekten daha ağır geldi. Keşke onları hep içimde bir yerlerde tutabilseydim. Zaman. Koşup varmaya çalıştığın o yer neresi? Ey zaman. Rüzgârına kattığın bizden parçalar, anılar, hayatlar için en azından yarım ağız bir özür dileseydin. Zamana yenilen, hayatla boy ölçüşemeyen insanın kendini yitirip yalpalaması, düşmesi ve bunu asla kabullenememesi. Zamanın ve doğanın getireceklerinden delicesine korktuğunu böylesine açığa vurmamalı insan, yoksa hep kaybeden olmaya mahkûm. Hikâyemin bunu yapabileceğini, bu kadar değiştiğini görmek hayatı binlerce küçük parçaya ayırıp her biriyle kendimi paramparça etmekten beterdi. Hikâyem sen ve ben neler yaptık? Bekledim hem de çok. Hikâyemi böylesine değiştiren ve bizden koparan evrenin yine aynı oyunu oynayacağından adım gibi emindim. Ahmak ve çaresizdim. Kendi yaptıklarımı düşündüm, utancıma yenildim. Zamanla küçüldüm, ufaldım, gölgesizleştim. Gölgesizliğimden bir gölge yaratıp ona büründüm ve bu gece, varlığımı her köşesine sürdüğüm evden bir gölge gibi çıkıp gittim. Sokak. Otuz dokuz yılımı geçirdiğim bu şehrin hiçbir yeri tanıdık değil artık, her yeri ilk kez görüyor gibiyim. Kendimi sürüklüyorum, denize tosluyorum.


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.