176

Page 1

Uça

kK

2012’den aklımızda s12 kalanlar

11

Doğ

Ge

zi r

Doğuş Gençlik s10,

on

Ge

Çoğ foru sınd u yolc ve u ağla aki çe , uça Uyk k (ya mala şitli mo yolcu u rı k lu Bir irtifa laşık 1 ve öze tor se ğu e Holl haf sn sl olm daki g 0668 m llikle eri, ç aand ta s o 3 a ü e 5 sı n uyu a’n eş ış tre) g 000 fe cuk onu ya ned ın p bac mam eniyle ığının ibi yü et gez çok ksek rob is olm ak hare aktad cun p i. lem a rlak .. olm aması ketle ır. Bun rek un yan i ri iç , uç unla a H sı aft dik , in a dığ öldürd hakem Yen pozi ayakk ğın so yete birlik ı miz asonu n rl te değ şeklin üğünü i saha a i ğ syo ed im Pari bıl g uk CS ve m iştird de ya ve esa s. ezisi iç ode zorl en de nda o arın d h b herk da tek fe iz a i. n şk m yatı u in b a aşt lm 2 sa ete rn yü ırm ykuyu ak g r olm rı bütü anı B Öyle b sıtması esin b meleye ua sun mı Ro gird züyle akta a la yki ibi Pari atlik b i. Bun birç sı ve a lam n siya tter, ir değ olayı akaka tavs dır. ir teşe n Rott tterda Böyle Rotte un a ya si p Başb iştird n se ok lEyf s midi tren iyerd ö mlı si iç e yr erd kkü a yo nle pm ik a zerk l kulesi garda lculu m: in yap r etm am ların ne gü am ak rtilerin kan R i FİFA ini Ve ze sı d b a ğ h e in u e n il b iz u e n l a dan e rum le ız yap kg nda ilec lid utte C Pen Yan slında ere diyesi metine bir eğin und erleri ve ma hanse meşh . n so beyg olan M k. u nızı ned ak iz b nra şek cere k yan hakem olay ta ald açıköne lysee’d r Paris’ e irka ena ilde ları bu ir güc asera mb ılar. e ri G i ç o si a e mo n ri rı g pe ti Q ünd rta aze ğır zd urd bir z. na ik e to ma yürü yazı temiz Avr ya çık isinin şidde a ba tara e olur) ncereyi otura nla r, 8 il e. 710 uattro giyip F yüş şl ın u t e p bu N Bun sını ya in gen uzu pa bir ca W aslı a uygu ıyor. siniz fında ya da kapa bilirsin güc ri ZF o m tork orte, çıka sıcak la sı yö n ild tab Çift 53 ü te to yuc dan b zmanın çlik kö ayn zam liğinde ers llı old ya d , ayrıc nele karşı ilir iz. Bu geti rabile ortam kerl matik ürete 0 ö u a Y re u (ko ula turbolu n ceğ ere d bulu larla yle sık sevin şesinin şa kara ı zama ndır a n atm unan ğu ntro bag a başı a yan k pozi şab Rah rin. iniz a kola ‘D ileti nzıis a ın l iliyo V8 m at b başı şacağ oğuş sık siz cindeyi ilk tarz yor. pro lama nda fa ğzına yı bıra tanı yca mik ajların nızın ü ızda syon r ve otor u zu ir k a b sü ız a vo da ta la a n rek 0-10 307k gün nda g . İlk Genç değe m. pro lemi üzere risi o lmad kıp kıya birli r uza ı koya stüne ceğ uçuşl yakka li yü bilirrl ya lik’ d e ığ b n 0 km m/s e fetl bir demin rçekle zımı kö i oku rüye tek lemd eğil F bu pro lan Fa ı ama önü kte ac klaşm insan l er uyu inden ar esn bı giyin değ hıza geliş i ad ra ir a şen Aralık şesin il ış o n la soru m a eri old r istism diyere slıları blem slıları . eta de rült nde de çıkış lurs rdan me ve H Uça anız 4.7 u n ya sında Özell ü k ile ilg türb ı arc k , b n oluşt futbol o ayın Öyl açık ğunu bu nün d otura apıla unuz. bir göre ğınıza güçle şam ayak ikle iz ılı e u ili ya ülansallanda ın g rı b Bun b a lar a şt duyd yada lerd lama österd k nokta lere te rduğu size ölümle ha fa ilirsin nın unla zac şişe iste vlisin erken irebil nız sok son k b e zl iz u i. ra sı a ö d ç rd ir a ye n H a . b E yle ğım olu uz, n r U olla rası Ne te nda vet rek oğun eo Uçu bilir en ya inere . n . e turm olması çak iç si stık k am Holla okudu bu kon diye ca Wild nda’n nda W vafuk usta sağ ti için lukla na i ak leri ş esna niz. a n ve b uçuş ın tu fa ilde nle rağ gün hak tör fu da’da nuz ve uyu m atta rde ers za en b ava layabil mesafe zlada rs a r ki bu me uyu içilm sında tb u ü niye ted n m e k m rası em uyg ol lig 2 Ara ya izle tlaka Wild ren ntajlı o eceğin si ola n bac irgin anı g yük pa nketnizi eng anız sinin afein in lık d a nb rtis yolc Buit nda ya ulana de gö 2012 iniz. iç olm eçti elle ı doğ ers’in ir p k hasüre bir du lacaktı den Bu ulu eren enb yeb aya gitti i şam n ağ nüllü ’de ru za zam ozisy rum a r, a m k iç ve il o ır b Gü ce! ın e a e e a lese rtışı fa ys c m söz aşla b sna Yaz ç on P ceğ c şi il n ı rü üç ı esna – Nie yitird ddet ir yan sınd ekkon çıkış açık VV ko anı be ı bitm ini u dı. vale ltü ve gelm f’ veya rk ettiğ fu i. tavs tatili b u son a e ge usu a nutm Nie tbolc sında w Slo Alme sin tan bo lisyon kliyor! di, Wild il iye olm rektidah tlerde koku ri ‘m edi, ç ‘ keşk imde u ayın re 1 u te p ede etlerin o n adığ e yara wenh yan h 5 ve 1 n futb ’da la b opula zulduk u PVV VVD, C ers . izi va riz. Boyu a uygu uzak lasılığ sözl aalese ünkü M olma içimde ı u 6 ta sa eri n ‘m ktin şidd k hast izen’a akem yaşla ol f’ ü Wild irlikte ritesi a tan so rafın DA den n yast ndur bir yerdına ka b h R ak de ö d n ak ve ‘k slüm ydı’ a saa et uyg anelik ağır şi ichard rında alm bu ers dö zellik zaldı. ra Wild an e o rşı tu kull bu ya ıkları imk mak is etmiy eşke o an hu demek le k turm A anız k zu st a Kaf a o gün t sonra ulama ettiler. ddet u van AB anıyı nemin solcu zalm erı anın ları nımız temed r. Bu lmasa r evl esn nabil ıkları ullanıl asıypolit ise Futb ygu i no hast sınd sınd e si e m h iğ asın iyors yd a d o in N ya su a ız b lakta ik ieu a ye an ma olc an uyg ı ku lmaya imiz uzur e ı’ gib aslı da an enem ilir. Ö bey lad siler yap aların sarak veya cak vleri ce wenh ede ya re yı yakla uların i se n ı. n ve Rah un ola yanın ız uçu eniz ve nceD a ı W ıla ç h lıy şı inle u k e nn m da oğu b or. b ızda ş me aber ya izen’l şamın ılan ve k 2-3 kad en b n ara leştire daha ilders Baz rah şG Bizim e ve b akmaya nın at ede ilir. n r y d a u şt g im a a ı fa re ya a a ıl e ilg yı e e zı yi ızda t ce zla rtesi kd yan tirm sıl ’nın nla link r kara konu ırma ili b tire herh ababaş arım e düze p ism nçlik G n la d yolc ğiniz eniz s etk izi ız ang berasıtma duruşu dı. M elki yü n van sah ve SP rlı de a siya rda b stekle şe ulu ltm ini ve ENÇ like layam ın gü i iliy d ğ k esn kilde beri şekli eh ve g aalese zlerve P adan d ’ye kır il. CD siler ve elli ki i or? nde birç akk soyad YOR kafe li ve z adığı, ne ons e asın giyin f A m UM ara ına ın geti ok so rçekle yine Bir in seç vdA p ışarıya ızı ka , Gro medya ini da rl bazıl uz insa rdi. e a sah ı beli : Sen m ne soğ . Yaru iş ri Kafe ne kon en D rtisine attı, Ö rt göst nrt kad ı olara arımız ipti d ukta are olu nın din 66 ve um r. G erek e gün zelli erip ar ta k g son tinid Vüc in asl ın rs Akıl a i, a önd gen kle koyd PV şa e udu ında olsu dili nıy ördü tehlı te erile clik@ mu u. D V part nsını VVD ors ğü, n b ırkı ve ene zd ve uo unu nm 66’y is lefo a b rjiniz dü lay z? ı da ine a ren ek irbir i kesi şünc nun yr ha leri artırm nlik esi fazl ı bir nde az uzu le ad n esfark n lı

ehb

eri

-

Oca

Yor

um

k2

013

Do

ğuka

cu

nçl

ik

nE

rgin

Bili

m

Tek

Kar

nol

ika

oji

www.dogus.nl

Yıl:14 | Sayı:176 | Tiraj: 12.000 | Ocak 2013 | Aylık yayın organı

400. yıl etkinlikleri noktalandı

s

5

Bir yıldır çeşitli etkinliklerle devam eden Türkiye ile Hollanda arasında başlayan diplomatik ilişkilerinin 400’üncü yılı kutlamaları 11 Aralık Salı günü Rotterdam’da düzenlenen bir programla sonlandırıldı.

Toptaş ve Özel Hollanda’da konferanslar verdiler

s

9

Daha öncede birkaç kez Hollandada konferans veren Mahmut Toptaş konuşmasının başında dinleyicilerine daha önceki konferansında öğrettiği bir ayet ve bir hadisi sorarak hatırlayan olup olmadığını anlamaya çalıştı. Bazı kişiler öğretilen ayet ve hadisi hatırladılar.

s

7

Leiden Fatih Vakfı gençlik lokalinde birçok okuru ve takipçisi ile buluşan İsmet Özel Hicret konulu bir konferans verdi.

Bir buçuk saate yakın konuşan Özel konuşmasına ‘muhacir gurbette midir?’ suali ile başladı.

Nihat Ulusoy’la söyleşi Değerlendirmesi zor olan bir konu. İyi gidenide var kötü gidenide. Önemli olan ahlak çerçevesi içinde, haramlardan uzak ve ibadetlerin yer bulduğu bir hayat. Bu dünya zaten geçici. Kendimize bizi demotive edecek hedefler koymamalı. Davranış veya mükafatlandırma teorilerinde genelde ön plana çıkan konu, insanları ne fazla büyük hedeflere tabi tutmalı, nede çok basit hedeflere.

Black Hawk Down

s16

Ünver’le kahvaltıda buluştuk 11 Aralık Salı günü Javastraat’daki merkez binada bir kahvaltı veren müşavir Hollanda Türk basın mensupları ile bir araya gelerek hem sohbet etti hem de müşavirlik çalışmaları ile alakalı bilgiler verdi. Ünver, Hollanda’da yaşayan insanlarımıza, özellikle gençlerimize en iyi şekilde hizmet sunmayı amaçladıklarını söylüyor.

s19

s28

‘Black Hawk Down’ diye bir film çevrilmişti bir zamanlar ve o filmde ‘Kara Şahin’ dedikleri bir garip helikopter, tam Mogadişu’nun orta yerine düşmüştü. Ünlü yönetmen Ridley Scott’un yönettiği bu filmde Savaş Muhabiri Mark Bowden’in ‘Modern Bir Savaşın Hikayesi’ adlı kitabı esas alınmış ve Ken Nolan’a ısmarlanan senaryo oldukça akıcı bir biçimde işlenip geçmişti.

tür


Spaanse polder ve Ijsselmonde şubelerimiz pazar günleri saat 13:00 - 17:00 arası açıktır. Acil durumlar için bize 06-543 110 96’dan ulaşabilirsiniz.

Groothandel Spaanse Polder Linschotenstraat 74 3044 AW rotterdam Tel: 010-485 43 30 Fax: 010-415 00 99 Breda Boschstraat 110 4811 GK Breda Tel: 076-520 93 53 Fax: 076-514 98 23

Delfshaven Nieuwe Binnenweg 421 3023 EM Rotterdam Tel: 010-276 30 04 Fax: 010-244 75 26

Afrikaanderplein Pretorialaan 50A 3072 EP Rotterdam Tel: 010-485 77 54 Fax: 010-486 50 33

Waalhaven Sluisjesdijk 86 3087 AJ Rotterdam Tel: 010-294 02 40 Fax: 010-429 99 40

Vlaardingen George Stephensonweg 19 3133 KJ Vlaardingen Tel: 010-434 60 14 Fax: 010-434 50 58

Ijsselmonde Ridderkerkstraat 41 3076 JT Rotterdam Tel: 010-291 74 68 Fax: 010-291 74 69

Kralingen Crooswijk Jonker Fransstraat 84-86 3031 AW Rotterdam Tel: 010-411 11 95 Fax: 010-411 98 00

Dordrecht Van Oldenbarneveltplein 14 3317 EP Dordrecht Tel: 078-651 52 53 Fax: 078-618 40 76

Schiedam Van Berckenrodestraat 17 3029 AT Rotterdam Tel: 010-473 47 46 Fax: 010-473 86 08

Ridderkerk Mandenmakerstraat 17B 2984 AS Ridderkerk Y Ş Tel: 0180-48 77 88 UB ENI E Açılış tarihi 1-2-2013 MIZ

Yeni Yılınızı Kutlar 2013 Yılının Mutluluk Getirmesini Dileriz. Free-Parts

Yedek parça ithalatı ve BENELUX bölgesine dagıtımı


Ocak 2013

-

3

Doğuş

Haber Sunuş Aktualite ve biz Değerli okuyucularımız,

teki tam karşılığı ‘fitnedir’.

Geçen hafta Hollanda’da herkesi çok ileri düzeyde kaygılandıracak bir olay oldu. Amsterdam’da bir grup futbol seyircisi bir hakemi döverek öldürdü. Belki bu hakem ‘ taraflı’ davranmış ve haksız bir karar vermiştir. Fakat bu gençlerin, bir ‘hatadan’ dolayı bir insanı öldürmeleri insanı dehşete düşürücü bir şey. İnsanın ‘hata’ etmesi, yargılamasında yanılması, onun insan oluşundan kaynaklanmaktadır. Nitekim bizim geleneğimizde yanılmayan sadece Allah’tır . Bu gençlere ne olmuştu? Hiç bir sınır tanımamaları, insanları oldukça kaygılandırmakta ve kortutmakta. ‘Kusur’ ile ‘cezanın’ orantısını kuramama. Bu belkide toplumun yeni neslinin ‘ kültürsüzleşmesi’. Bir hata yap, gelsin ‘mağdur’ olan seni, orantısız bir şiddet kullanımı ile öldürsün. Bundan bütün insanlar kaygılanmak, hatta daha çok korkmak durumunda. Bunun varacağıi yer neresi? Hele bu gençler, burada doğma-büyüme ve göçmen iseler? Bu göçmenleri dahada kaygılandırmalı. Daha yoğun düşünmek durumundayız gibi. ‘Dinsizleşmek’ kötü diyebilirsiniz ama ‘kültürsüzleşmek’ bir afet hatta ‘ölümdür’. Bunun, İslami gelenek-

Hollanda’nın sosyal gündemini bu konu işgal etmiş iken, geçtiğimiz iki hafta içinde cuma için gittiğim camide imam birinci Cuma’da erkeğin eşine ‘zihar’ yapmasını anlattı. Detaylı bir şekilde. Halbuki bu tür boşama adedi ne geçmişte ne de şimdi Türk toplumunda olan bir yöntem. Yedinci asırdaki Arap toplumunda olan bir boşama şekli. Muhtemelen bu konuyla ilgili ‘ kınayıcı’ ayet indikten sonra bu adet tamamen kalktı. Niçin hoca bunu, böyle detaylı bir şekilde işledi anlayamadım. İkinci hafta ise ‘mesh etme’ konusunu işledi. Yine detaylı bir şekilde. Her iki haftada cuma sohbetlerinden rahatsız oldum. Hocanın yaşadığı topluma, o toplumun hakiki gerilimlerine ve sorunlarına bu kadar yabancı olmasını yadırgadım. Bu hoca/ imam bize nasıl yol gösterecek, bize ‘önderlik’ edecek? Oldukça zor görünüyor. Hollanda’da ekonomik kriz yoğun bir şekilde devam ediyor. Düzelme alameti hiç yok. Işsizlik oranı artıyor, ekonomi küçülüyor. Bu durumda hükümetin ‘tasarruf politikalarına’ itirazda artıyor. Devletin ekonomiyi teşvik etmesinin tam

Türk çocukları için asimilasyon tehlikesi Türkiye’deki Çocuk Esirgeme Kurumu’nun muadili olan Gençlik Daireleri hakkında bilgi veren Başbakanlık Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanı Kemal Yurtnaç asimilasyon tehlikesine dikkat çekti.

bu durumlarda ne kadar önemli olduğu gittikçe yoğun şekilde ifade ediliyor. Böyle hassas bir dönemde hükümetin, iki müsteşarının istifa etmek durumunda kalması dikkat çekmekte. Bu durum bu düzeyde dürüstlüğün ne denli önemli olduğunu göstermektedir. En ufak bir şaibede dahi insanın elenmesi, bu düzeyde oldukca güzel. Bu da Hollanda’daki sistemin ne derece ‘dürüst’ olduğunu göstermekte. Bunun iyi olduğunu düşünüyorum. Hollanda’daki müslümanlar için, tüketilen etlerin helal bir yöntemle üretimi oldukça önemli bir mesele. Son bir senedir bu konu ile ilgilenmekte CMO. Son olarak ‘tavuk kesimi’ ile ilgili bir problem oluşmuştu. İlgili bakanlık, bu konuda kesim yöntemi ile ilgili yeni bir mevzuat değişikliği yaptı ve buna göre tavuk etinin helal kesimi nerede ise imkansızlaşmış olaçaktı. Yeni göreve gelen müsteşar müslümanların bu husustaki hasasiyetlerini dikkate almak istediğini belirti. Ümit ediyorumki, bu hususta CMO iyi bir çözüm gerçekleştirir. Yoksa, müslümanların helal tavuk eti tüketmesi oldukça imkansız olacağa benziyor. Bir yıl daha bitiyor. Aralık ayının

21’nde kıyamet kopmadı. Ancak bu ‘beklentiye’ dayalı olarak ‘dini geleneklerin’ kıyamet öğretisi iyi gündeme taşındı. İslam’ ın bu konudaki öğretisini ifade etmek için iyi bir fırsat oldu. Türkiye’deki ilahiyatçılar bolbol gündeme geldiler. Bu da güzel oldu tabiki. Hollanda’nın bayram günlerini idrak ediyoruz. İnsanların birbirini sevindirmesi, hediyeleşmesi, her şeye rağmen mutlu olmanın yaygınlaşması oldukça güzel bir adet. Bu günlere önem atfeden insanların bu günlerini kutlarız. Varsınlar daha da mutlu olsunlar. Keşke daha çok insan, daha çok barışa ve daha çok emniyete kavuşsa. Özellikle islam dünyası. Anlaşılan insanın daha çok çalışması gerekiyor. Suriye, Gazze, Mısır, Irak, İran, Pakistan ve … Bu listeyi devam ettirmek bütün halkı müslüman olan toplumları saymak anlamına geliyor gibi. Mısır’ın yeni bir anayasaya kavuşması önemli bir adım. Mısır halkının farklı kesimlerinin dışlanması, onların oylamayı boykot etmesi ve yeni anayasanın şimdiden şaibeli olması oldukça kötü. Yeni gerilimlerin işareti. Toplumun farklı kesimlerden oluşumunu, çatışmanın altyapısı olarak değil, bir zenginlik olarak görmek ve

Raşit Bal bunun bu yönde etkin olmasını sağlamak müslümanlar için oldukça güç görünüyor. Suriye’de adım adım ‘farklılıkların’ birbirleri ile çatıştığı bir şavaşa gidiyor. Baas rejiminin zülmü ve baskısı daha çok arka plana gidiyor gibi. Bu da dahada kaygı verici. 2013 yılındaki bu ilk gazetemizde genç politikacılardan Nihat Ulusoy ile yapılan bir söyleşiyi ve tecrübeli politikacılardan Zeki Baran’ın koalisyon protokolü ile ilgili bir değerlendirmesini okuyabilirsiniz. Gene bu sayıdan itibaren genç kardeşlerimizin hazırladığı Doğuş Gençlik sayfalarını sizlere sunuyoruz. Bu ayki gazetemizi de ilgiyle okuyacağınızı düşünüyorum. Gelecek sayımızda görüşmek üzere hoşçakalın.

İşadamına gel, vatandaşa dur! Almanya 1 Ocak 2013 tarihinden itibaren Türk vatandaşlarına uzun süreli vize kolaylığı sağlayacağını açıkladı. Türkiye ile ticari ilişkileri daha da geliştirmek isteyen Almanya, Alman-Türk Ticaret ve Sanayi Odası üyelerine gönderilen yazıda, iş adamalarına vize kolaylığı için düğmeye bastı. Son dönemlerde Almanya, başta Türkiye olmak üzere, bir çok ülkeyle ticari ilişkileri geliştirmek için çaba sarf ediyor. 2 Yıl ve üzeri vize başvurularından işadamlarına sağlanacak kolaylıkların başında istenecek belgelerin daha az olması geliyor.

İki ülke arasındaki ticaret hacmi şu an itibarı ile yıllık 30 milyar Euro civarında. Türkiye’de iş yapan firma sayısında da artış gözle görülür nitelikte. Ayrıca 2004 yılında Türkiye’de iş yapan firma sayısı 500 civarında iken bugün bu rakamın 5 bini geçmiş durumda. Almanya’da faaliyet gösteren Türk şirketlerinin sayısı da buna paralel olarak artarken, vize kolaylığı sağlandığında daha da artacağı; vize sorununun iki ülke arasındaki ticarete darbe vurduğu vurgulandı.

Hollandalılar Kadıköy’ü boyadı Hollanda ve Türkiye arasındaki diplomatik ilişkilerin 400. yılı nedeniyle her iki ülkede devam eden etkinliklere bir yenisi daha eklendi. Kadıköy’deki sokak kapıları çini desenleri ile boyanıyor.

YTB Başkanı Kemal Yurtnaç, “Ailesinde şiddet gören, kimsesiz, bakıma muhtaç çocuklar sosyal devlet ilkesinden hareketle mahkeme kararıyla ailesinden alınıyor. Bu el koyulan çocuklara ya yurtlarda bakılıyor ya da çocuklar koruyucu ailelere teslim ediyor. İdare kendisine gelen bir ihbarla da çocuğa el koyabiliyor. Aile ile çocuğun irtibatını tamamen kesiyorlar. 4 bini kayıtlı 6 bini de vatandaşlığımızdan çıkmış olan Türk soylular olmak üzere toplam

10 bin Türk çocuğu bu dairelerin kontrolünde” diye konuştu. Yurtnaç, uygulama ile yasanın birbirinden çok farklı olduğunu belirterek, “Çocuk reşit olduğu zaman dinini kendi seçecek’ diyorlar. Siz çocuğa 7-8 yaşında neyi gösterirseniz onu seçer. Çocuklara Hıristiyanlığın yanında Müslümanlık öğretilmiyor. Türk kimliği de unutturuluyor.” dedi. Avrupa ülkelerinde sosyal hizmet birimlerince ailelerinden alınan 10 bine yakın Türk çocuğu, farklı dini ve kültürel değerlere uyum baskısıyla karşı karşıya kalıyor.

Hollanda’da bulunan On The Sand Sanat Vakfı ve Hollanda Konsolosluğu aracılığıyla Türkiye’ye giden 7 kişilik sanatçı grubu İstanbul Kadıköy’de sokak kalıplarını çini desenleri ile boyuyor. Hollanda proje direktörü Marlous Wessels ve Türkiye proje direktörü Çağlayan Sarıkuş yönetiminde Süreyya Operası önünde gerçekleştirilen bu çalışmada, Hollanda ve Türkiye arasında yüzyıllar önce başlayan işbirliğinin bir göstergesi olarak İznik’ten Delft’e taşınan çini sanatı bu yolla Kadıköy’e geri taşınmış oldu. 400 yıllık dostluk ve ticari ilişkileirn bir sembolü olacağı tahmin eidlen projede Süreyya Operası önünde

bulunan 50 adet sokak kalıbı renkli bir hale geldi. 15 Aralık Cumartesi günü Hollanda Kültür Ataşesi Daniel Stork ile Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk’ ün katıldığı basın toplantısında On the Sand Sanat Vakfı Kurucu Direktörü ve proje kreatörü Kıvanç Sarıkuş ‘da akustik bir konser verdi.


4

Doğuş

-

Ocak 2013

Haber Toplum Genç İdareciler Eğitim Kampı

Yılın kişisi

NIF Gençlik Teşkilatı, Genç İdareciler kampını 1 - 2 Aralık 2012 tarihlerinde 97 idarecisi ile Elspeet köyünde başarı ile gerçekleştirdi.

Elsevier tarafından yapılan bir ankette Hollanda’nın en ünlü kişisi belirlendi. Anket sonuçlarına göre Hollanda’nın en ünlüsü Kraliçe Beatrix. Hollanda’nın tanınmış haftalık dergisi Elsevier tararından yapılan bir anket sonucuna göre Kraliçe Beatrix bu yılın “en ünlü Hollandalısı” ünvanını aldı. Özellikle Amerikan Time dergisine özenilerek yapılan bu ankette geçen yılın kişisi ünvanını Başbakan Mark Rutte almıştı.

NIF Gençlik Teşkilatı Başkanı Erkan Turan yaptığı selamlama konuşmasında bu kampın önemine işaret ederek ‘Bugün kapitalizmin getirdiği felaketten dolayı müslüman kardeşlerimiz erimeye başladı. Bu kamp erimeyi engellemek için gerçekleştirilmektedir’ dedi. Hollanda İslam Federasyonu’nun davetlisi olarak konferanslar vermek üzere Hollanda’ya gelmiş olan Mahmut Toptaş hocaefendi gençlere iki ayrı derste Besmele ve Namazın önemini anlattı. ‘Allah Teala sosyal hayatı belirli bir düzene koymak için kurallar belirlemiş. Bu kurallardan bir tanesi eda edilmesi gereken 5 vakit namazdır. Özellikle cemaatle kılınan namazlar hakkında birçok hadis vardır’ dedi. Toptaş’ın konferansı soru cevap

kısmından sonra sona erdi. Mahmut Toptaş’ın ardından Birlik Gençlik Teşkilatı Başkanı Yusuf Öztürk çalışmaları hakkında katılımcılara Birlik Gençlik Teşkilatı olarak yaptıkları çalışmalarla ilgili bilgi sundu. Programın bundan sonraki bölümünde önce NIF İrşad Başkan Yardımcısı Mustafa Urgenç bir konuşma yaparak özellikle idarecilerin rolmodel olduklarını ve yaptıkları her işe dikkat etmeleri gerektiğini ifade etti. NIF Başkanı Mehmet Yaramış bu bölümde kendisine yöneltilen sorulara cevap verdi ve NIF’in çalışmaları hakkında bilgi sundu. Mehmet Yaramış’ın konuşmasının ardından günün son gündemi olan Sosyal Aktivite kısmına geçildi. Sosyal Aktivite

gençlerin birbiriyle kaynaşması ve tanışması için çok güzel bir imkan oldu. Sosyal Aktivitenin sonunda bütün idarecilerle birlikte toplu namaz kılındı ve dua edildi. Kampın ikinci günü avukat Ejder Köse Hollanda’daki Türk vatandaşlığı ve hakları ile ilgili bir sunum yaptı. Özellikle aile birleşimi, uyum yasası ve NT2 dil kursuyla ilgili ince ayrıntıları iletti. IGMG Gençlik Tanıtma başkanı Ali Karaca yeni projeler ve çalışmaları hakkında bilgi sundu. Karaca daha sonra katılımcıların sorularını cevapladı. Karaca’nın ardından NIF Gençlik Teşkilatı Eğitim başkanı Bilal Yanık, 2012-2013 çalışma yılındaki Eğitim çalışmaları ve genel olarak bölge gençlik teşkilatının ça-

lışmaları ile ilgili bir konuşma yaptı. Programın son bölümünde NIF Gençlik Teşkilatı başkanı temenniler bölümünde ön plana çıkan konuları değerlendirdi. Son olarak IGMG adına kampa katılan IGMG Gençlik Teşkilatı Başkanı İsmail Karadöl öncelikle kendini tanıttı ve ardından genç idareciler kampının değerlendirmesini yaptı. Böyle bir ortamda bulunmanın ve istişare etmenin büyük bir nimet olduğunu ifade ettikten sonra Milli Görüş teşkilatları içerisinde idarecinin yeri ile ilgili bir konuşma yaptı. Özellikle İslam Colors çalışmasını örnek olarak ele alan İsmail Karadöl bu çalışmanın Müslümanlar olarak çok önemli olduğunu ifade etti.

Bu yıl Kraliçe’nin oldukça zor bir yıl geçirdiği belirtilen ankette özellikle Şubat ayında Prens Friso’nun geçirdiği kazanın Kraliçenin hayatında önemli bir nokta olduğu vurgulandı. Elsevier tarafından yapılan bu ankette daha önceki senelerde Wouter Bos, Linda de Mol, Joop van den Ende ve Ayaan Hirsi Ali gibi isimler de yılın kişisi olarak seçilmişlerdi.


Ocak 2013

-

5

Doğuş

Haber Toplum 400. yıl etkinlikleri noktalandı Bir yıldır çeşitli etkinliklerle devam eden Türkiye ile Hollanda arasında başlayan diplomatik ilişkilerinin 400’üncü yılı kutlamaları 11 Aralık Salı günü Rotterdam’da düzenlenen bir programla sonlandırıldı. Hollanda ile Türkiyearasındaki diplomatik ilişkilerin başlamasının 400. yılı münasebetiyle 2012 başından beri devam eden etkinlikler 11 Aralık Salı günü Rotterdam Büyükşehir Belediye binasında her iki ülkenin üst düzey devlet temsilcilerinin hazır bulunduğu bir programla sonlandırıldı. Türkiye’den Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, T.C. Lahey Büyükelçisi Uğur Doğan, T.C. Rotterdam Başkonsolosu Togan Oral katılırken Hollanda’yı temsilen Prenses Maxima, Hollanda Senatosu eski başkanı Renee van Linden, eski Başbakan Yardımcısı Maxim Verhagen, Rotterdam Belediye Başkanı Ahmed Aboutaleb, Amsterdam Belediye Başkanı Eberhard van der Laan ve çok sayıda eski hükümet üyesi katıldı. Akşam saatlerinde Rotterdam belediye binasına gelen temsilciler sıkı güvenlik tedbirleri altında içeri alındılar. Önce birlikte basına poz veren devlet temsilcileri daha sonra üst katta bulunan belediye binası konferans salonuna geçtiler.

Bazı basın mensupları kendilerine verilen özel kart sayesinde salonda konuşmacıların resimlerini çekebilme imkânı elde ederken birçok basın mensubu sadece dinleyici olarak salona alındılar. Salonda sırasıyla önce Aboutaleb, ardından Babacan ve son olarak Preanses Maxima İngilizce olarak birer konuşma yaptılar. Konuşmalarda 2012 yılı boyunca devam eden etkinliklerin başarısına ortak vurgu yapıldı. Babacan, Hollanda ile Türkiye arasındaki ticari ilişkileri arttığına dikkat çekti. Ayrıca Hollanda’nın Türkiye’yi AB sürecinde de desteklediğini söyledi. Prenses Maxima ise programların bittiğini ancak ilişkilerin devam edeceğini vurguladı. Yapılan kutlamalardan da övgü ile söz etti. Bu çerçevede çok gidip gelmelerin olduğunu ve bunun da insanların birbirlerini daha yakından tanımalarına vesile olduğunu söyledi. Konuşmalardan sonra hayli gürültülü bir şekilde salona dolan yaklaşık 30 kişilik bir müzisyen grubu davetlilere Hollandaca ve Türkçe şarkılardan oluşan bir konser verdiler. Bu

arada müzikle ilgisi olduğu anlaşılan Maxima’ya sürpriz bir şekilde koroyu yönetmesi teklif edildi. Kısa da olsa bir süre koroyu yöneten Prenses Maxsima’ya salondan büyük tezahürat yapıldı. Avro bölgesinde derin kriz var Salondaki konuşmaların ardından kısa bir süre basın mensuplarıyla bir araya gelen Ali Babacan ziyaretiyle ilgili olarak Hollanda’da çeşitli temaslarda bulunduğunu, özellikle Hollandalı işadamlarıyla bir araya gelerek Türkiye’deki yatırım imkânlarını konuştuklarını söyledi. Babacan AB üyeliği ile ilgili sorular üzerine Türkiye’nin kendi içinde ekonomik değerleri arttıkça bunun Avrupa Birliği için önemli bir değer olacağının anlaşılacağını söyledi. Avro bölgesinde çok derin kriz yaşandığının altını çizen Babacan, Hollanda’nın durumunun daha iyi olduğunu belirtti. Ali Babacan, Türkiye’nin siyasi ve ekonomik alanda elde ettiği başarıların, Avrupa’nın ilgisini çekmeye devam ettiğini belirterek gelecek günlerin daha olumlu görüşmelere sahne olacağını vurguladı. Babacan Avrupa birliği üyeliğinin bu konjonktürde kısa vadede gerçekleşecek bir konu olmadığının farkında olunması gerektiğini söyledi. Nice dört yüz yıllara taşıyacağız Peşinden İstanbul büyükşehir belediye başkanı kadir topbaş da basın mensuplarına bir değerlendirme yaparak, ’Hep birlikte biz oradan siz burada çalışarak 400 yıl önce başlayan ilişkileri daha nice dört yüz yıllara taşımalıyız’ diyen topbaş

bu ziyaretinin Amsterdam ve kardeş şehir Rotterdam’a bir iadeyi ziya olduğunu hatırlattı. Topbaş dünyada yerelleşmenin çok daha ön planda olduğunu belirterek şunları söyledi. ‘‘Ülkelerin kalkınmasında belediyelerin çok önemli etkisi ve katsı var. Böyle bir süreçte yaşamaktayız. Kentlerin yarıştığı ve kentlerin konuşulduğu bir dünyada yaşamaktayız. Artık ülkeler çok ön planda değil. Halkın yoğunlaşan kent yaşamına kaliteli ve nitelikli bir yaşam sunma sorumlulukları taşıyan yerel yönetimler, halkla temas edip birlikte

hareket ederek geleceği belirlemektedirler. Bu bakımdan bizim de ilişkilerimiz çok önemli. Her iki belediye de İstanbul’la yakın ilişkiye girmek istiyorlar. Zaten ilişkilerimiz var, bunu daha da artıracağız. Yani gelip gitmemiz çeşitli düzeylerde devam edecek’’ dedi. Topbaş ‘güzel kentimiz İstanbul’dan tüm vatandaşlarımıza selamlar getirdim. Hepinizi İstanbul’a bekliyoruz’ diyerek sözlerini tamamladı. Adnan Şahin Rotterdam

Ergün Madak

Müslüman Yozlaşmanın İzleri Cami kürsülerinde, eğitim derslerinde, risaletin geldiği andan itibaren 13 yıl boyunca peygamberimizin, Kur’an ayetleriyle sahabeleri eğittiği anlatılır. Böylelikle İslam medeniyetinin ilk temelleri sağlam zeminler üzerine kurulmuştur, mesajı verilmek istenir. Aslında, Allah’ın 600 yüzyıl sonra yeryüzündeki kullarına yeniden seslendiğinde, ilk inen Alak, Kalem ve Müddessir gibi surelere bakıldığında, bireysel ahlakın oldukça önplana çıktığı görülür:

değiştirmek istiyorsa, öncelikle kendisinden, sonra eş ve çocuklarından ve/ veya akrabalarından, sonra da diğer çevreden başlaması Kur’an’ın Allah Rasulü’ne buyurduğu yöntemdir. Ama başlangıç noktası öncelikle kendisidir.

Kendi kendini (her şeyim var sanarak) yeterli görerek azma (şımarma) (Alak Suresi)

Somut olarak söylemek gerekirse, eğer bir müslüman, dünyayı değiştirmek isteyip, namaz kılmıyorsa, gözünü haramdan sakınmayıp, yanında bulunmayan kişilerin arkasından gıybet ediyorsa, hiç nefsini zorlamayıp, kendi dünyasında değişmek için mücadele etmiyorsa, burada ‘içe dönük’ olarak ‘seküler müslüman’ tipinden bahsedebiliriz.

Onlar isterler ki, sen yumuşak davranasın da, onlar da sana yumuşak davransınlar (yani taviz ver, kendi değer yargılarından uzaklaş). Durmadan yemin eden, aşağılık, kusur arayıp kınayan, laf getirip götüren, iyiliği hep engelleyen, mütecaviz, günaha dadanmış, kaba ve haşin, mal ve oğulları vardır diye böbürlenen… (Kalem Suresi) Elbiseni temiz tut, kötü şeyleri terket, yaptığı iyiliği cok görerek başa kakma, sabret. (Müddesir Suresi) Vahiy inmeye başlar başlamaz Allah’ın gönderdiği ilk ayetlerden sadece bir kaçını verebildik. Anlatılmak istenen, eğer bir toplum, çevresini

Müslüman toplumlarda en çok arzuladığım, bireysel ahlakını İslami düzleme oturtmuş, Allah için konuşan, hiç gıybet etmeyen, kişisel kaprislerden uzak, yanlızca Hz. Muhammed’i kendine örnek alan samimi insanların rolmodel olduğu grup ya da toplumların belirleyici olmasıdır.Seküler, konjüktürel değil, Kur’an müslümanların ölçü olduğu bir dünyanın kazanacağını düşünüyorum. Silahsız Suriyeli esir askerleri tarayanların (eğer haber ve görüntüler doğruysa tabii) değil,

boğazına kılıç dayanınca kelime- i şehadet getiren kişiyi öldüreni hesaba çeken Hz. Muhammed dikkatinin ve adaletinin kazanacağını biliyorum. Devir artık, sözüyle ve özüyle doğru müslümanların devri olmalı, terörist kılıklıların ya da müslümanlara yardım için koşup ya da yanlızca konuşup namaz kılmayanların olmamalı.

minden saklanmıyordu bile. Planla, uygula, ağlat ve The End. Hatta The End bile değil, To be continued. Sevmediğim filmleri ikince kez seyrettiğim vaki değildir. Ama İslam dünyası, bu arabesk filmleri seyretmeye bile DUR diyemiyor. Her seferinde mütemadiyen yanlızca ağlıyor. Timsah gözyaşları tabii ki değil, ama seküler, hep ağlıyor.

Gazze ve Arabesk İslamcılık Seküler müslümanlık kavramından hareketle, farkında mısınız, İsrail ile ateşkes sağlanmasıyla birlikte, yanlarında olduğumuz Gazze, ateş püskürdüğümüz İsrail de hemen gündemden kalktı. Gündeme geldiğinde ah-vahların çekildiği, yardımların toplandığı Gazze, gündemden düşer düşmez, hiç bir yerde esamesi bile okunmayan sıradan bir bölge haline geliverdi. Bir gece, Sudan’ın güneyindeki silah fabrikasının, savaş uçaklarıyla bombalanması ve sorulan sorulara, No Comment, diyen İsrail’in, dolaylı olarak ‘BEN YAPTIM’ demesi, tv’de seyredilen, arabesk, acıklı bir film gibi bir şey. Oysa, haftalarca öncesinden, İsrail’in Gazze’ye saldırı için hazırlık yaptığı dünya günde-

En son ABD’de, Hz. Peygamberimizi karalamak adına çıkan filme, Türkiye dışında yine bir sürü ülke arabesk tepkiler verdiler, ne kadar trajı komik olsa da yine müslümanlar öldü. Oysa, Allah Rasulü’ne en profesyonel hakaret, Salman Rüşdı’den çok önce, 14. yüzyılda Dante, İlahi Komedya’sında yapmıştı. İslam’a hakaretleri yeni bir şey değil, ama popüler olmanın yolu bazıları için demek ki buradan geçiyor. Dante’yi sanat dünyasına ilgi duyup da tanımayan yoktur. Acaba, Rüşdi, peygamber hanımlarına hakaret etmeseydi, acaba bugün onu kaç kişi tanırdı?

dan. Bazı insanların dudak büktüğü Yahudi mallarını protesto, hala İslam dünyasında yaygınlık kazanmış değil. Meydan seküler müslümanların olduğu müddetçe değişmesi de mümkün görünmüyor. O yüzden Türkiye’nin son dönem tavrını çok önemsiyorum. Her ne kadar, eski İngiliz dünya siyasetinde olduğu gibi, 3-4 adım sonrasının planlarının yapıldığı hissini bende uyandırmamasına rağmen, ciddi ve dirayetli buluyorum. Mısır’ın, ufak sancılar çekmesine rağmen güzel bir yolda ilerlemesi, Suriye’de sona doğru yaklaşılması, İsrail’in ileride tümden yanlızlığa itilip, doğrudan Batı’ya bağımlı olacak olması, arabesk İslamcılık formatından çıkıp, nihayet realist İslamcılık düzlemine doğru yaklaştığımızın güzel işaretleri olsa gerek. Peki tüm bunlar yeterli mi? Asla değil… ergunmadak@hotmail.com

Bütün bunlara kendi adıma DUR diyebilmek için, zihnimde kalıcı çözümleri sorguluyorum durma-



Ocak 2013

-

7

Doğuş

Haber Toplum Hicret Müslümanın hayatında Miraç kadar önemli bir şeydir

Schiedam Merkez Camisinde Görev Değişimi

Hollanda İslam Federasyonunu 1 Aralık 2012 Cumartesi günü Hollanda’nın Leiden kentinde düzenlediği Hicret konulu konferansta konuşan ünlü şair ve yazar İsmet Özel, Hicret-Gurbet bağlamına açıklık getirdi.

İrfan Ulusoy görevi Zekeriya Budak’a devretti. Schiedam Merkez Camisinin kuruluşundan beri başkanlık yapan İrfan Ulusoy yapılan istişare sonucu görevini Zekeriya Budak’a devretti.

bünyemizi alıştırıyoruz. Oysa diğer yaratıklar ya kaçıp kurtulurlar ya da mahvolup giderler. Ama insan kötüyle birlikte yaşamasını becerebiliyor. O nedenle hicreti anlamamız çok önemlidir. Çünkü hicret dünyada Müslümandan daha üstün bir insan olmadığının ispatı ve İslami bir hayat sürmekten daha iyi bir şeyin insana verilmediğinin ispatıdır’’ şeklinde konuştu. Resulü Ekrem hiçbir konuda müşriklerle uzlaşmaya gitmedi

Leiden Fatih Vakfı gençlik lokalinde birçok okuru ve takipçisi ile buluşan İsmet Özel Hicret konulu bir konferans verdi. Bir buçuk saate yakın konuşan Özel konuşmasına ‘muhacir gurbette midir?’ suali ile başladı. Bu suale peşinen ‘hayır’ diyerek cevap veren Özel sonra bu konuya ilişkin şunları söyledi. ‘‘Hicret Müslümanın hayatında Miraç kadar önemli bir şeydir. Yani Kur’an’ın nazil olmasından itibaren Müslümanlığın neye taalluk ettiği bilhassa hicretle anlaşılır. Bildiğiniz gibi nazil olan ayetler Mekki ve Medeni olmak üzere ikiye ayrılır. Mekki ayetlerin bilhassa itikada müteallik olduğu medeni ayetlerin ise bilhassa tatbikata ait olduğu bilinir. Demek ki, Müslüman hayatının nasıl bir şekil aldığı meselesi bilhassa Medine’deki tecrübe dolayısıyladır’’. Hicri takvimin Müslümanların elinden alınması Özel, Cumhuriyetin ilanından sonra yaşanan takvim değişiklinin şöyle değerlendirdi: ‘‘ Cumhuriyetin ilanından sonra bir takvim değişikliği yaşadık. Bu yazımızın değişmesinden önceydi. Yani biz hicri takvim kullanmayı terk ettik ve miladi takvim kullanıyoruz. Miladi takvim diye yumuşatarak insanlara kabul ettirilmeye çalışılan bu takvim Hristiyan takvimidir. Yahudi takvimi değildir. Bu gün İsrail’de Yahudi takvimi kullanılıyor. Yani, onlar şimdi 5 bin bilmem kaçıncı yıldalar. Bunu hem günlük hayatlarında hem de resmi yazışmalarında kullanıyorlar. Hicri takvimin değiştirilmesi, Müslümanların elinden alınması, onların kendi zamanlarını, kendi ölçülerine uydurmalarını imkânsızlaştırır. Resulü Ekrem Arapların öteden beri kullandıkları güneş takvimini terk ederek ay takvimine geçmiştir. Biz de ayların değişmesi ayın hareketiyle olan bir şeydir. Müslümanlıkla alakalı bir şeydir. Yani Resulü Ekrem’in bir uygulaması bir tatbikatıdır. Biz zamanı hicretten önce ve hicretten sonra diye ölçüyoruz. Hristiyanlar milattan önce yani İsa’nın doğumundan önce diye yine yumuşatarak ifade ederler. Bu böyle değil. Tanrının tarihe girmesinden itibarendir. Hristiyan kafasına göre tarih tanrının gelmesiyle başlar. Biz de bunu epey bir zamandır yutmuş

durumdayız. Neden yuttuk? Neden böyle oldu? Bunu da tekrar düşünmemiz lazım’’ Hicret derken bir göçten ve göçmenlikten bahsetmiyoruz ‘‘Hicret derken Istılahı olarak hicretten bahsediyoruz. Yani bir göçten, bir göçmenlikten bahsetmiyoruz. Biz muhacir dediğimiz zaman Mekke’den Medine’ye hicret etmiş olanları kastediyoruz. Muhacir gurbette midir sorusunun hayır diye cevaplandırılmasının sebebi budur. Muhacir, Mekke’den Medine’ye hicret edenlerdir. Mesela o sırada Habeşistan’a da hicret edenler vardı. Yani Müslüman oldukları için uğradıkları haksızlıklar, gördükleri zulümlerden dolayı Necaşi’nin himayesine gitmiş olan Müslümanlarda vardı. Onlara muhacir demiyoruz’’ diyen Özel muhacirlerin önemininde onlara ‘Buyurun gelin. Yapacaklarınızı bizimle yapın’ diyen Ensar’dan dolay olduğunun altını çizdi. Özel ‘‘Hicret etmek o muhacirleri karşılayanlar olduğu için önemlidir. Onun için Ensar’ı sevmek imandandır. Dolayısıyla bu hadis İslam’ın kabul edilebilir, yaşanabilir, el üstünde tutulabilir bir şekle bürünmesi için yer açan insanlara iman irtibatı temin ediyor’’ diye konuştu. Hicretin manası fetihtir Özel, hicrete mana kazandıran asıl şeyin kafalardaki düşünce olduğunu şöyle açıkladı: ‘‘Hicretle birlikte Medine’de Allah’ın yardımıyla bir İslami hayat tesisi mümkün oldu. Ve biz Mekke’den Medine’ye hicret ederek orada keyfimize bakmak üzere, ya da işimize geldiği gibi yaşamak üzere bir İslami hayat kurmadık. Biz Mekke’yi fethetmek üzere Medine’ye hicret ettik. Kafamızda Mekke’yi fethetmek olmasaydı zaten Medine’ye hicretimiz bir mana ifade etmeyecekti. O yüzden bizim takvimimiz hicretle başlar. Yani hicret bir inşa hareketinin başlangıcıdır. ‘‘ İnsan, kötüyle birlikte yaşamasını beceren yegâne yaratır İnsanın, kötüyle birlikte yaşamasını beceren yegâne yaratık olduğunu söyleyen Özel ‘‘Çevremizde yaşanan ve bizim yaşamamız istenen abuk sabuk şeylerden kaçmıyor ve onlara

Özel, konuşmasının sonunda peygamberimizin müşriklerle hiçbir konuda anlaşmadığını, aksi halde hicretin vuku bulmayacağını şu şekilde açıkladı: ‘‘Eğer Resulü Ekrem müşriklerle bir konuda anlaşabilmiş olsaydı hicret vuku bulmazdı. Resulü Ekrem’e dediler ki ‘eğer kadın istiyorsan en güzellerinden seç al. Eğer servet istiyorsan aramızda toplayıp sana verelim. Eğer reislik istiyorsan bundan sonra senin sözünden çıkmayalım. Yeter ki La ilahe illallah, Muhammeden Resulüllah davasından vazgeç ’dediler. O ‘bir elime Ay’ı bir elime de Güneş’i verseniz ben yine de davamdan vazgeçmem’ dedi. Şimdilerde insanlar ‘idare edelim’ diyorlar. Bu uzlaşmacı tavır sünneti seniyyeye kökünden ve her bakımdan zıttır. Müslüman hiçbir şekilde kendi üstünlüğünden vaz geçerek bir yaşama hakkı temin etmez. Yani yaşama hakkını Müslüman olmayandan talep etmez. Onu kendisi bileğinin hakkıyla elde eder. Hicret bu bakımdan önemlidir’’ diyerek konuşmasını sürdürdü. Konuşmanın sonunda Hollanda İslam Federasyonu başkanı Mehmet Yaramış davetlerine icabet ettiği için İsmet Özel’e ve onu dinlemek için gelenlere teşekkür etti. Adnan Şahin Leiden

Hollanda İslam Federasyonu’na bağlı Schiedam merkez camisinde 16 Aralık Pazar günü üyeler toplantısı yapıldı. Toplantıda yapılan istişare sonunda Zekeriya Budak başkanlığa getirildi. Erken saatlerde başlayıp ikindi vaktine kadar süren istişareden sonra Teşkilatlanma başkanı Tahir Karademir, yardımcısı Mehmet Yücel, Eğitim başkanı Hüseyin Yanmaz ve Başkan Danışmanı Bekir Demirel’den oluşan istişare heyeti kendi arasında bir süre görüşerek yapılan istişareleri değerlendirdiler. Yapılan değerlendirmeler sonucunda şube Eğitim Başkanlığı görevini yapmakta olan Zekeriya Budak yeni şube başkanı olarak atandı. Zekeriya Budak ‘Umarım hayırlı olur. İşlerin içyüzünü biz bilemiyoruz. Allah bilir. Bizim hayır bildiğimizde şer bildiklerimizde ise hayır olabilir’ diyerek bu mealdeki ayeti kerimeyi okudu ve kısa bir konuşma yaptı. Ulusoy ise yeni başkana başarılar dilerken ‘Umarım mahcup olmaz. Hepimizin amacı esasen bu davaya hizmettir. Kendisine başarılar diliyorum’ dedi. Ulusoy görevde bulunduğu uzun

dönem boyunca mutlaka hatalarının olmuş olacağını hatırlatarak. ‘Belki çok yanlışlarımız oldu. Hatalarımız oldu. Olmaması da zaten mümkün değil. Ama bir tek şeye inanmanızı istiyorum. Yanlış da yapsam hata da yapsam, onun bu dava için doğru olduğuna inandığım için yaptım. Bu arada bazılarını incitmiş olabilirim. Onlardan da helallik diliyorum’ diye konuştu. Son olarak bölge adına Hüseyin Yanmaz kısa bir konuşma yaparak Budak’a ağır sorumluklar içeren bir görevin altına girdiğini hatırlatarak, kendisine başarılar diledi. Şeyh Edebali’nin Osman Bey’e verdiği öğütten kesitler okuyarak ‘biz artık şikâyet makamındayız sen ise iş yapma makamındasın’ diyerek yeni başkanın görev sırasında çok sabırlı ve çok anlayışlı olması gerektiğine vurgu yaptı. Tebrikleşmelerin ardından okunan aşrı şerif ile toplantı sona erdi. Adnan Şahin Schiedam


8 Görüş Şairlere sorduk

Doğuş

-

Aralık 2012

Suavi Kemal Yazgıç - Dünya Bizim

Şairler şiir yazmasaydı, hiç şiir okunmasaydı ne eksik kalırdı? Şairlere “şiir”le aralarının nasıl olduğunu, şiir yazmasalardı ne değişeceğini, hiç şiir okumayan birinin hayatında neyin eksik kaldığını sorduk. İlginç cevaplar aldık. Hiç şiir yazmasaydınız hayatınızda ne eksik kalırdı? Hayatında hiç şiir okumamış birinin hayatında ne eksik kalmıştır?

Osman Konuk

Mehmet Aycı

Soruyu, hiç okumasaydınız, yazmasaydınız şeklinde anlıyorum. Muhtemelen eksiksiz bir hayatım olduğunu düşünür ve bu yanılsamayla yaşayan herkes gibi olurdum. Baştan yanlış bir tamlık fikri nasıl olursa öyle. Şiirli hayatın da ekstra zorlukları var ama bunun için Allah’a şükrediyorum.

Şiir yazmasaydım Mehmet Aycı olur muydum? Konuşuldu bunlar hep. Şiiri hayatın merkezine koyanlar, “şiir olmasa ben olmazdım” diyenler oldu.

Çevremde böyle insanlardan çok var. Hayatları, ev, arsa, mutfak balkonunu kapatıp kapatmamak gibi taş, toprak ve pimapen türü olağanüstü beşerî sorunlarla geçiyor. Onlar için üzülüyorum ve aynı anda nefret ederek görevimi yapmaya çalışıyorum.

Mustafa Akar Hiç şiir yazmasaydım duyumum bu kadar güçlü olamayabilirdi. Yine de bu duyum gücü denilen şey, yalnız bir orman bekçisinde bulunabilir, bir denizcide, çöllerde gezen birinde, görmüş geçirmiş bir büyükannede de var olabilir. Şiir bana bir duyum sağladı. Bir şeyi/şeyleri duydum ve duyurdum. Bunu söyleyerek, yazarak yaptım. Bir diğeri, başka başka şekillerde yapabilir. Bir eksiğim kalmazdı böylece. Kendi duyduklarımı bilemezdim de onlarınkiyle idare ederdim. Yani, ezcümle: Hiç şiir yazmasam da olurdu. Hayatında hiç şiir okumamış birinin eksiği olur mu bunu bilmiyorum. Ki zaten bir dili konuşan her insan mutlaka şiire bulaşmıştır. İlla ki bilindik anlamlarıyla da sınırlandırmamak lazım şiir işini. Hiç şiir okumamış biri, mesela Karacaoğlan’ın bir şiirini biliyordur. Mutlaka bir deyimi, ataların sözlerinden birini biliyordur. “Irmaktan geçerken at değiştirilmez” diyen biri şiir biliyordur, ama bildiğini bilmiyordur.

Furkan Çalışkan Hayat kendisini tamamlar. Bizim eksik olarak gördüğümüz, ukde olarak andığımız her şey ile bir tür köle-sahip ilişkisi içindeyizdir. Şiir bir meta olarak, bir tanınma aracı olarak, imkânlardan bir imkân olarak hayatımda yer alsaydı eğer, yokluğunda bunu başka bir şeyler yaparak giderebilirdim. Öte yandan bir tür günah çıkarma gibi arınma vesilesi olarak görseydim mesela, vicdanımı rahatlatarak susmasını sağlayabileceğim bir başka uğraş bulurdum. Böylece hiçbir eksik kalmazdı. Mamafih şiir benim için bunların hiçbiri değil. Şiir benim savunmamdır. Olmasaydı günler beynimin avlusunda volta atardı.

Mürsel Sönmez Bir an gelip “Ben ne yapıyorum burada” deyişinizi yakalar ve sizi kendi yalnızlığınızın kıyısında sigaya çeker şiir. Çocukluğunuzu getirip koyar önünüze ve geçen zamanı. Zamanın yüzümüze çizdiği çizgileri gösteren ayna olur sonra. Sonra hesabını sayıp dökümünü yapar. Saniyeler içinde olur bu. Bir an bir ateş düşer ruhumuzun iç odasına. Gerili zemberek gibi ha koptu ha kopacak durumdaki sinirler o ateşle yumuşar. Hayatla yeni bir barış anlaşması imzalanır.

Burada yine sözü şiir söylüyor. Şiir olmasa olmazdı diyeceğimiz kıyamet gibi şair var, şiirlerine bakarak söylüyoruz. Bütün bunlar derinliğine konuşulabilir. Çok su götürür yani, çok söz tüketir. Daha hayatın içinden bir şey söyleyeyim. Şiir yazmasaydım günümüz şairlerini, birebir konuştuğum, şiirini okuduğum, yolculuk yaptığım, aynı sofra etrafında toplandığım şair arkadaşlarımı tanımazdım. Az şey mi kardeşim. Hem az şey diye söylemediğim kısmı yükte ağır, ifşa edersem çıplak kalırım. Şiir okumayan kişinin hayatı eksiktir zaten. Ayrıca eksik kalmasına gerek yok.

Alper Gencer Allah kimsenin hayatını, kendisiyle kuracağı bağlantı açısından eksik bırakmaz. Herkese tam olarak ihtiyacı ne ise o veriliyordur. Ve ihtiyacı ne ise onu almaya devam edecektir. Şiir de bu ihtiyaçlardan biriyse, tamamen buna mukabil gelir. Şiir bu ihtiyaçlardan biri değilse, gidip şiire bulaşmanın manası yoktur bence. İnsanın hayatında eksik yoktur, az gayret vardır. Şiir, her kulun gayreti değildir. Bir insan hiç şiir okumadan hayatını eksiksiz tamamlayabileceği gibi, bir başkası şiir okumadan hayatındaki eksikleri tamamlamakta biçare kalabilir.

Ali Ayçil “Yazmasan ne eksik kalırdı?” Bu eksiğin ne olduğunu hiçbir zaman ifade edemeyeceğim. Çünkü bir eksikliği gidermek için değil, bir yoğunlaşmayı, bir taşmayı hafifletmek için kendiliğinden girişilmiş bir deneyimle başladı şiir. Öyle zannediyorum ki, bende günlük dille ifade edilemeyecek bazı haller, zamanın bir yerlerinde heder olurdu. Bence, bu sorunun muhatabı önemli. Hayatında hiç şiir okumamış o biri kim? Eğer bir rençberse, sorun yok. Şiirin yerine koyabileceği, şiirin yapması gerekeni yapan bir dizi havalandırması vardır bir rençberin. Uzun hava dinler, aşka gelip oynar vs. Ama bir ekonomist eğer hiç şiir okumamışsa, bir tarihçi hiç şiir okumamışsa işin mahiyeti değişiyor. Değişiyor, çünkü şiirin dünyaya karşı, eşyaya karşı, zamana karşı ördüğü dil duvarına çarpmayan biri, muktedirliğin kötü bir işçisi olmaktan öteye gidemez. Şiir okumak o denli önemlidir.


Ocak 2013

-

9

Doğuş

Haber Toplum Toptaş: Efendimiz bize tedbiri öğretmiştir Milli Gazete yazarlarından Mahmut Toptaş 2 Aralık Pazar günü Hollanda İslam Federasyonunun Schiedam’da tefekkür konferansları çerçevesinde düzenlediği hicret konulu bir konferansta konuştu Doğrunun ölçüsü Kur’an’dır Daha öncede birkaç kez Hollanda’da konferans veren Mahmut Toptaş konuşmasının başında dinleyicilerine daha önceki konferansında öğrettiği bir ayet ve bir hadisi sorarak hatırlayan olup olmadığını anlamaya çalıştı. Bazı kişiler öğretilen ayet ve hadisi hatırladılar. ‘‘Mümin mümini aynasıdır’’ mealindeki hadis ve ‘‘Doğru teraziyle tartınız’’ mealindeki ayetten yola çıkarak sohbetine başlayan Toptaş doğru terazinin Kuran olduğunu hatırlattıktan sonra yeryüzünde yaşayan 7 milyar insanın elinde terazisi olmadığında harplerin meydana geldiğini belirtti. ‘‘Doğrunun ölçüsü yok. Doğru parmakla hesap ediliyor’’ diyen Toptaş şöyle konuştu. ‘‘İnsanlar adalet içerisinde yaşasınlar, adaleti ayakta tutsunlar diye Allah (cc) Peygamberleriyle kitabı terazi olarak indirdiğini haber veriyor. Neyin doğru, neyin yanlış olduğunu en iyi bilen Allah’tır (cc). Ve o da bize kuranında; şunlar haramdır, yasaktır diyor ve gerçekten şuanda o yasak dedikleri şeylerin insanlığa zarar verdiğini bütün insanlık görüyor. Şunlar emredilmiştir yapınız dediği şeyler de bize fayda veriyor. Bunların başında namazımız gelir. Sizin burada yani Avrupa’nın içerisinde kaybolup gitmenizi engelleyen ibadet namazdır’’ diyen Toptaş kendisinin

de 1973 yılında Fransa’ya gelmiş olduğunu hatırlatarak o dönemde kendilerini bir araya getiren şeyin Cuma namazları olduğunu söyledi. Hicreti doğru anlamak Toptaş daha sonra Hicretle alakalı olarak şunları söyledi. ‘‘Hicreti biz şöyle anlamayalım; ‘Yani 1434 yıl önce sevgili peygamberimiz Mekke’den Medine’ye hicret etmiş ve biz o yıl dönümünü anıyoruz’ anlamında almayacağız. Ondan ders alacağız. Efendimiz hicret edeceği günü ve saati Hz. Ebubekir’e bile söylememiş. Ama demiş ki, ‘Ya Ebubekir! İki tane deve al. Onlara iyi bak’ demiş. Ve bu şekilde hicrete hazırlanmıştır. Allahuteala kullarına yardım edeceğini vaat ediyor ancak Allahuteala başka bir ayeti kerimede kullarının var olan güçlerini Allah yolunda kullanırlarsa yardım edeceğini de beyan buyuruyor’’. Peygamberimizin pek çok mucizelerinin olduğunu ancak bize örnek teşkil edecek yerlerde mucizeye başvurmadığını söylüyor. Toptaş Efendimizin Hz. Ebubekir’e iki deve alıp beslemesin söylemesinin bize bir tedbiri öğrettiğini anlamamız gerektiğini belirtiyor. Toptaş ayrıca Peygamber efendimizin hicret için Müslüman olmayan ama çevre yollarını çok iyi bilin bir adamı da ücret karşılığı, kendilerine yol göstermesi için yanlarına aldığını da söylerken

peygamberimizin bu davranışıyla da bize yapacağımız işleri biliyorsak kendimiz yapmamızı ama bilmiyorsak o sahada uzman bir kişinin bilgisine başvurmamızı işaret ettiğinin altını çiziyor. Din Allah’ın (cc) dini olunca, onun önü açılır Tüm tedbirleri aldıktan sonra yola çıkan ve mutlaka peşlerine düşüleceğini bilen peygamberimiz azlığından şikâyetçi olmamış, bu nedenle endişeye kapılmamıştır diyen Toptaş ‘‘Bu günkü Müslümanlar olarak düz mantıkla şöyle düşünsek; ‘Mekke’de bir tek adam, Abdullah oğlu Muhammed. Milletin öyle biliyor çünkü. Peygamber olarak görevlendiriliyor ve o insanlığa bunu duyurmaya başlıyor. Bunun başarı şansı ne olabilir? Kendisine iman eden bir tek hanım Hz. Hacer ve bir çocuk Hz. Ali. Bir de kendi yaşlarında denecek ve şehrin tanınmış simalarından Hz. Ebubekir kendisine iman etmiş. Karşı tarafta ise Mekke devleti var. Bir diğer tarafta Bizans imparatorluğu duruyor. Doğu tarafta iki bin yıldır devam eden Pers imparatorluğu yani İran var ve bunların arasında ‘Ben bütün insanlığa rahmet peygamberi olarak görevlendirildim’ diyen bir insan. Şansı ne olabilir? Bizim mantığımıza göre şansı sıfırdır. Ama din Allah’ın (cc) dini olunca

onun önü açılır. Nasıl açılır ya da, açılmış? Hollanda gibi bir yerde, Schiedam denilen bir şehirde bu kadar Müslüman, onun adının anıldığında salatü selam getirmeye devam ediyor. Allah’ın (cc) emir ve yasaklarını yerine getirmek üzere şu kadar milyon avrosunu harcıyor ve mescidi nebevinin bir şubesi olarak bu külliyeyi açıveriyor’’ ifadelerinde bulundu. Bir saati aşkın bir süre sohbetine devam eden ilahiyatçı yazar Mahmut Toptaş hoca efendi kendine has akıcı üslubuyla dinleyenlere hicret hakkında önemli bilgiler aktardı. Toptaş programdan sonra Mehmet Yaramış ve Hollanda’daki yakınları ile birlikte Den Haag’daki panorama müzesini ve bazı önemli yerleri ziyaret etti

Tefekkür konferanslarımız devam edecek ‘Sanal ortamda iletişimin çok hızlı bir şekilde kurulabildiği ve bilgiye ulaşmanın çok kolay olduğu bir ortamda yaşıyor olsak da bu tür yüz yüze sohbetlerin ayrı bir tadı ayrı bir hazzı vardır. Dolayısıyla bunlar vazgeçilmez değerlerimizdir’ diyen federasyon başkanı Mehmet Yaramış bu tür konferansların devam ettirilmesi için gayret edeceklerini belirtti. Adnan Şahin Schiedam

Hollanda Diyanet Vakfından Muharrem ve Kerbelâ Konferansı Hicri Takvimin başlangıcı olan ve İslam tarihinde çok önemli olayların vuku bulduğu Muharrem ayı vesilesiyle Hollanda Diyanet Vakfı tarafından çeşitli etkinlikler organize edildi. Bu etkinliklerden biri de Ehl-i Beyt konusunda uzman olan Hitit Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Osman Eğri’nin Hollanda’ya davet edilerek, biri Rotterdam diğeri Deventer olmak üzere iki ayrı bölgede “Ehl-i Beyt Sevgisi, Muharrem, Aşûre ve Kerbelâ” konulu konferanslardır. Aşure ve Kerbelâ olayıyla devam etti. Prof. Eğri ayet ve hadisler ışığında yaptığı duygu yüklü konuşmasında, ehli beytin kimler olduğunu, ehl-i beytin faziletini, Aşure gününün anlamını ve Kerbelâ’yı tarihi kaynaklardan örneklerle aktardı. Prof. Dr. Osman Eğri konuşmasında; “Ehl-i bey sevgisinin, onlara tabi

Prof. Dr. Osman Eğri 8 Aralık 2012 tarihinde ilk konferansını HDV Deventer Merkez Camii konferans salonunda, ikinci konferansını ise 9 Aralık 2012 tarihinde Rotterdam’da bulunan Yunus Emre Kültür merkezi salonunda verdi. Deventer’de yapılan konferansa T.C. Deventer Başkonsolosu Yunus Belet, Lahey Din Hizmetleri Müşaviri Prof. Dr. Mustafa Ünver, Deventer Din Hizmetleri Ataşesi Dr. Mehmet Malkoç, Deventer’de bulunan Alevi Bektaşi derneği yöneticileri ve üyeleri ile Deventer Başkonsolosluğu çalışma bölgesindeki din görevlileri ve HDV şube yöneticileri katıldılar. Rotterdam’daki konferansa ise, Lahey Din Hizmetleri Müşaviri ve Hollanda Diyanet Vakfı Başkanı Prof. Dr. Mustafa Ünver, Rotterdam Din Hizmetleri Ataşesi Dr. İsmail Hilmi Bilgi ve Türk İslam Kültür Dernekleri Federasyon

Başkanı Arif Yakışır, din görevlileri ve şube yöneticileri, katıldılar. Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başlanan her iki konferansta Din Hizmetleri Ataşeleri, Dr. Mehmet Malkoç, Dr. İsmail Hilmi Bilgi ile Lahey Din Hizmetleri Müşaviri ve Hollanda Diyanet Vakfı Başkanı Prof. Dr. Mustafa Ünver, birer selamlama konuşması yaptılar. Deventer’de yapılan konferansa katılan Deventer Başkonsolosu Yunus Belet de bir selamlama konuşması yaptı. Her iki konferansta da din görevlileri tarafından ilahi ve kasideler okundu. Programlarda “Ehl-i Beyt Sevgisi, Muharrem, Aşûre ve Kerbelâ” konulu konferansını vermek üzere Hitit Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve İlahiyat Fakültesi Öğretim üyesi Prof. Dr. Osman Eğri kürsüye gelerek Ehli bey sevgisinde başlayarak Muharrem

olmanın Kur’an’ın ve Hz. Peygamberin emri olduğunu, Hz. Peygamberin “size iki şeyi bırakıyorum onlara sımsıkı sarıldıkça yolunuzdan sapmazsınız onlar; Allah’ın kitabı ve benim sünnetimdir; diğer bir rivayete göre benim ehli beytimdir.” buyurduğunu, burada birinci rivayette sünnet olarak kabul edilse bile sünneti en iyi yaşayan ve aktaran yine ehl-i beyt olacağı

Peygamberimizin her iki rivayette de ehl-i beyti kast ettiğini belirtti. Bir başka rivayette ise, Kur’an’ da geçen ehl-i beyt tabirinden kimlerin kastedildiğinin sorulması üzerine Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’i abasının altına alarak ehli beytinin maksadın onlar olduğunu ifade etmiştir.“ dedi.


10

Doğuş

-

Ocak 2013

Doğuş Gençlik Merhaba

Değerli genç okurlarımız,

Mimari

Seyahat

Rotterdam CS

Uçak Konforu ve Uyku

Doğuş Genç olarak ilk sayımızda sizlerle buluşmanın heyecanı içerisindeyiz.

Bu doğrultuda bizlere siz genç okurlarımız her konuda ama her konuda yazmanızı bekliyoruz.

Doğuş Gençlik

Araba

Maserati Quattroporte 2013 6.nesil Maserati Quattroporte, Ferrari fabrikasında üretilen 8 silindirli 3.8lt motor kullanan sportif ve lüks bir se-

Ayın Filmi

Sinan Özgören Şüphesiz Jackson’un Yüzüklerin Efendisi serisinin ardından bu filmi çok merak edilmiştir. Acaba Jackson tekrar aynı çapta (başarıda) bir film yapabilecek miydi? Yüzüklerin Efendisi’yle yapılacak olan kıyaslar ise tabi ki kaçınılmazdır. … Bilbo Baggins (Martin Freeman) filmin merkezinde olan karakterdir. Peki maceranın amacı mı? Yıllar önce cücelerin bir ejderha tarafından gasp edilen yurtlarını geri almak. Filmin hikayesi (maalesef) özetle bu kadar … Hani, heyecan tabii ki var. Muhteşem vadilerden ve dağlardan geçerken karşılaşılan orklarla ve diğer yaratıklarla olan mücadele görülmeye değer. Fakat Yüzüklerin Efendisi’ndeki olan o ciddiyetin burada olmadığı kesin. Hatta bazen biraz çocukca oluyor dense mübalağa edilmiş olmaz. Yüzüklerin Efendisi’nin kitabı 1000 sayfadan fazla iken, Hobbit’in kitabı 310

Bir hafta sonu gezisi...

Çoğu yolcu, uçak yolculuğu esnasındaki çeşitli motor sesleri, çocuk ağlamaları ve özellikle 35000 feet (yaklaşık 10668 metre) gibi yüksek irtifadaki güneş ışığının çok parlak olması nedeniyle uyuyamamaktadır. Bununla birlikte bacak hareketleri için yeterli mesafe olmaması, uçağın soğuk olması, ayakkabıların dar olması ve dik pozisyonda olmak gibi birçok neden de uykuyu zorlaştırmaktadır.

Bundan böyle toplumumuzdaki gençlerin sevinçlerini mutluluklarını ayrıca olabilecek problemlerini paylaşmak için bir gayret içerisinde olmaya özen göstereceğiz.

Bu vesile ile bu ve bundan sonraki sayılarımızda siz genç okurlarımıza iyi bir hizmet verebilmeyi rabbimizden bizlere kolaylaştırmasını niyaz ediyoruz.

Gezi rehberi

Bunun için yapabileceğiniz birkaç önlem: Yeni ve modern yüzüyle Rotterdam CS hizmete girdi. Böylesine güzel bir yatırımı Rotterdamlıların hizmetine sunan Rotterdam belediyesinede teşekkür etmek gerek. dan olan Maserati Quattroporte, 530 beygir gücünde. 710Nm tork üreten bu motor, 8 ileri ZF otomatik şanzımanla bu gücü tekerlere iletiyor. Çift turbolu V8 motor 307km/s hıza ulaşabiliyor ve 0-100 km değeri 4.7 saniye.

Pencere kenarına oturabilirsiniz. Bu şekilde pencereyi kapatabilir (kontrol sizde olur) ya da karşı tarafında yönelerek pozisyon alabilirsiniz, ayrıca yanınızda sürekli yürüyen ya da başınızın üstüne el bagajlarını koyan insanlardan bir miktar uzaklaşmış olursunuz. Bununla birlikte acil çıkış kapılarının önünde de oturabilirsiniz. Uçak içi gürültünün daha fazla olmasına rağmen bu bölümlerde oturmak size çoğunlukla fazladan bacak hareketi için mesafesi olan bir pozisyon sağlayabileceğinden avantajlı olacaktır, acil çıkış gerektiren bir durum söz konusu olmadığı sürece! Gürültü ve koku olasılığına karşı tuvaletlerden uzak bir yerde oturmanın daha uygundur Boyun yastıkları kullanılabilir. Önceden bu yastıkları denemeniz ve rahat kullanabiliyorsanız uçuş esnasında yanınızda getirmeniz uygun olabilir. Rahat edeceğiniz şekilde giyinin. Yanınızda yolculuk esnasında soğukta

Teknoloji

The Hobbit: An Unexpected Journey Akıllı telefonunuzun (Hobbit: Beklenmedik bataryasına çözümler Yolculuk) sayfadır. Bundan dolayı Hobbit serisinin bu ilk bölümünün seyirciyi bazen sıkması doğaldır. An Unexpected Journey’nin görsel efektlerine diyecek tek bir kelime bulamıyorum. Veyahut tek kelimeyle özetlemeye kalkışırsak “Harikulade” kelimesinin yerinde olduğunu düşünüyorum. Bilgisayar animasyonları ve aksiyon sahneleri gerçekten görülmeye değer kılıyor bu filmi. Martin Freeman’ın ‘Bilbo Baggings’ rolüne seçilmeside gerçekten tam isabet olmuş; Öteki taraftan Cücelerin kralını oynayan Richard Armitage da gerçekten rolünün hakkını veriyor. Bu filmin hayranları için Hobbit: An Unexpected Journey’nin Yüzüklerin Efendisi’ne olan benzerliğinin kesinlikle bir sorun oluşturacağını düşünmüyorum. Aynı mevkiler ve aynı karakterler tabii ki bir tekrar olarak algılanabilir, fakat filmin kalitesinden ödün verdigi söylenemez. Bakalım ikinci ve üçüncü bölümde durum neyi gösterecek … Not : 7

Akıllı telefonlar hayatımızın önemli bir parçası haline geldi, gün geçtikçe bu önemin arttığından da bahsedebiliriz. Akıllı telefonlarda en çok karşılaşılan problem ise şarj süreleri. Pil ömrünün çabuk tükenmesinden hepimiz şikayetçi oluruz. Ancak firmalar bu duruma fazla çözüm getiremiyor, son model telefonları bile düşük pil ömrüyle kabullenmek zorunda kalıyoruz. Gün içinde çok yoğun kullanılan bir telefonun şarjı 3-4 saatte bitebilir. Özellikle Android telefonlarda ana ekranın çok fazla dolu olmamasına dikkat edin. Widget’lar ve fazla ekranlar telefonun şarjını kötü etkiler. Bir diğeri ise canlı, animasyonlu duvar kağıtları. Çünkü hareketli duvar kağıtları hem veri çektiği hem de donanımı kullandığı şarjınızı tüketecektir.Ekran parlaklığı sanıyorum hepimizin bildiği yöntemlerden

Haftasonu gezisi için bu ayki tavsiyemiz Paris. 2 saatlik bir tren yolculuğundan sonra Paris midi gardasınız. Eyfel kulesi ile meşhur Paris’i gezerken Chanselysee’de bir yürüyüş yapmanızı öneririz.

giyip sıcak ortamda kolayca çıkarabileceğiniz tarzda kıyafetler getirin. Rahat bir ayakkabı giyin. Özellikle uzun uçuşlar esnasında ayaklar şişeceğinden sorun yaşamanız uyumanızı güçleştirebilir. Uçağınıza erken binerek uçuş görevlisinden yastık ve battaniyenizi isteyebilirsiniz. Uçuş esnasında kafein içeren içeceklerin içilmesinin yolculuk esnasında uyumanızı engelleyebileceğini unutmayın. Yaz tatili biletlerinizi vaktinde almanızı tavsiye ederiz.

Bilim

Kafein beyinlerimizi aslında nasıl etkiliyor?

Bazılarımızın güne onsuz başlayamadığı, bazılarımızın tehlikeli ve zararlı olarak gördüğü, kafeini ne kadar tanıyorsunuz?

bir tanesi. Otomatik kullanmak genellikle en iyisidir. Hatta zor durumlarda daha da kısabilirsiniz. Akıllı telefonlarda olmazsa olmaz kullanılanlar şüphesiz ki kablosuz bağlantılar. Wi-fi, Bluetooth, GPS ve 3G’nin şarj dostu özellikler olduğunu söylemek zor. Kullanmadığınız zamanlarda bu özellikleri kapalı tutmanız faydanıza olacaktır. Açık uygulamalar kapalı zannedilerek uzun süre arka kısımda çalışıyor. Ayrıca program sonlandıran uygulamalar da tavsiye edilmiyor, bu uygulamaların da kendileri çalıştığı için bütün gün şarj tüketiyor. Bunu kendinizin alışkanlık haline getirmesi en iyisi. Şarj ederken bataryayı mutlaka tam doldurun. Ancak bazı telefonlar bu konuda töleranslı olabiliyor. Şarjınız tam dolu gözükse de tam dolmuyor. Son olarak da yedek batarya bir çözüm. Ancak bunun dışında bazı çözümler de var. Örneğin yukarda resmini gördüğünüz cihazı dışarda zor durumlarda şarjınız azaldığında kullanabilirsiniz. Cihazı öncelikle telefonunuzu şarj eder gibi bilgisayardan şarj ediyorsunuz ve yanınızda taşıyorsunuz. Daha sonra telefonunuzun şarjı bittiğinde bu cihazı adaptör olarak kullanabiliyorsunuz. Kaynak: Edagül Erten

Kafein aslında enerjinizi artırmaz Vücudumuzda birbirlerinden farklı birkaç adenozin reseptörü bulunmakla beraber, bunlar arasında kafeinin en fazla etkileşim içinde olduğu adenozin reseptörü A1’dir. Kafein tüm bitkilerde belirli miktarlarda bulunduğu gibi vücudumuzda da kafeinin kimyasal türevleri bulunur. Kafein vücudumuza girdiği anda hemen sistemimizdeki adenozin reseptörlerine yönlenerek onlara bağlanıyor. Adenozin’e olan benzerlikleri nedeniyle de reseptörler tarafından gerçek zannedilerek hemen kabul ediliyorlar. Sonrasında bu reseptörler, kafeinin benzersiz yapısı ve kimyasal düzeni ile doldurulduktan sonra adenozinde olduğu gibi aktif hale gelmiyor, tam tersine bir süreliğine (ortalama 2-3 saat) tepkisiz kalıyorlar. Bu şekilde kafeinin beynimizde “gaz pedalına” basmadığını sadece “fren pedalını” kullanılamaz hale getirdiğini görüyoruz. Başka bir deyişle sadece kafein desteği ile bütün bir hafta boyunca sabahlayarak çalışamazsınız, fakat sabahları aldığınız bir miktar kafein uyku halini daha çabuk atmanızı ve kendinizi daha dinç, daha enerjik hissetmenizi sağlayabilir. Yapılan çalışmalar sonucunda varılan fikir birliğine göre kafeinin iş verimliliğini sadece belirli tipteki işlerde artırdığı görülmüştür. Tekdüze ve zekice ya da soyut düşünmeyi gerektirmeyecek bir işle uğraşan yorgun insanların kahve tüketimi ile verimliliklerini ve işlerindeki kaliteyi artırdıkları görülmüştür. Kaynak: Ömer Gençay


Ocak 2013

-

11

Doğuş

Doğuş Gençlik Yorumcu Hollanda’nın problemi

Doğukan Ergin

Gazetemizin gençlik köşesinin ilk yazısını yazmanın sevincindeyim. Bundan böyle sık sık siz değerli okuyucularla ‘Doğuş Gençlik’ köşesinde buluşacağız. İlk yazımı Aralık ayının başında gerçekleşen ve Hollanda gündemini adeta türbülansa sokan bir gelişme ile ilgili yazacağım. Öyle yada böyle bu konuyu mutlaka duydunuz, okudunuz veya izlediniz. Evet Hollanda’da 2 Aralık 2012’de amatör futbol liginde gönüllü bir yan hakem uygulanan ağır şiddet sonrasında yaşamını yitirdi. Almere’da Buitenboys – Nieuw Sloten futbol maçı esnasında 15 ve 16 yaşlarında üç futbolcu yan hakem Richard van Nieuwenhuizen’a ağır şiddet uygulayarak hastanelik ettiler. Futbolcuların şiddet uygulamasından yaklaşık 2-3 saat sonrasında yere yıkılan ve ertesi gün hastanede yaşamını yitiren van Nieuwenhuizen’la ilgili belki yüzlerce haber yayınlandı. Maalesef yine medya’nın duruşu ve gerçekleri yansıtma şekli birçok soru işaretinide beraberinde getirdi. Bir insanın dini, dili ırkı ve düşüncesi ne olursa olsun bu olay kesinlikle olmamalıydı ve tekrarı olmamalı! İtirazım ise medya’nın yansıtmasına. Özellikle sağ eğilimli habercilerin ve medya organlarının haberi üç futbol-

cunun yan hakemi sahada tekmeleyerek öldürdüğünü ve herkesin bakakaldığı şeklinde yansıtması olayın seyrini değiştirdi. Öyle bir değiştirdiki FİFA başkanı Blatter, Başbakan Rutte ve bütün siyasi partilerinin liderleri açıklama yapmak durumunda kaldılar. Ve aslında olay tam burda başlıyor. Yan hakeme ağır şiddet uygulayanların ikisinin Faslı asıllı olduğu ortaya çıkınca Wilders Yunanistanı Avrupa birliğinden atmayı bırakıp uzun zamandır ağzına almadığı ama aynı zamanda favorisi olan Faslıları karalamak üzere bu problem futbol problemi değil Faslıların oluşturduğu problemdir diyerek , bizlere tekrar tekrar istismarcılık noktasında usta olduğunu gösterdi. Ne tevafuktur ki bu açıklama sonrasında Wilders anketlerde Hollanda’nın en büyük partisi olunca Wilders zamanı geçti gitti diyenlerde tedirgin olmaya başladı. Wilders’in zamanı bitmedi, Wilders doğru zamanı bekliyor! VVD, CDA ve PVV koalisyonu PVV tarafından açıktan bozulduktan sonra Wildersin popularitesi azaldı. Azalmasıyla birlikte özellikle solcu siyasiler Wilders dönemini noktaladı. Wilders bu kanıyı ise susarak ve daha fazla AB politikalarını eleştirerek destekledi ama yapılan araştırmalarda belli ki seçmen bu konuda siyasiler ve medya kadar kararlı değil. CDA, Groenlinks ve SP’ye kırmızı kart gösterip sahadan dışarıya attı, Özellikle VVD ve PvdA partisine son şansını veren seçmen D66 ve PVV partisine ayrı bir konuma koydu. D66’yı daha fazla destekleyerek özellikle aldıkları insiyatifler ile ödüllendirdi ve PVV partisini yedek kulübesine gönderdi. Mevcut koalisyonun özellikle ‘zorgpremie’ ile ofsayta düşmeleri ‘ Bu hükümet ne kadar dayanır?’ sorusunu doğal olarak zihinlerimize yerleştirdi. Eğer bu koalisyonda fiyasko ile sonuçlanırsa PVV Hollanda’nın birinci partisi olacak!

Spor Yüzme Sporunun Vücuda Faydaları Yüzme hem eğlenceli , hem serinletici hem de dinlendirici bir spor. Zihinsel ve fiziksel faydalarının yanında diğer bazı kara sporlarını yapmayı kısıtlayıcı fiziksel sınırlamaları olan kişilerinde kolayca yapabileceği bir spor. Yüzme deyince hemen aklınıza olimpik bir havuzda yüzen profesyonel yüzücüler gelmesin. Uygun bir çalışma programı ve bazı temel teknikleri öğrenerek vücut dayanıklılığınızı kaslarınızın kuvvetini ve esnekliğini arttırabilirsiniz. Avantajları: Dayanıklılık ve esnekliğinizi geliştirir. Adelelerinizi geliştirir ve denge sağlar. Birçok profesyonel ve amatör

Genç Yorum Cennet anahtarı uzakta değil Bu yazı hem bana hemde diğer genç arkadaşlara bu konunun önemini kavramak için bir vesile olmasını diliyorum. Son 10 seneye baktığımızda Avrupa’da müslümanlara ait huzur evleri gittikçe çoğaldığı bugün bir gerçektir. Bu artıştan rahatsız olanlar mutlaka vardır. Belki bu endişenin sebebi artışın getirebileceği sonuçlardır? Müslüman huzur evlerinin artışında kesinlikle rahatsızlık duymuyorum. Hatta Hollanda’da böyle huzur evlerinin açılmasının mümkün olmasından ötürü çok memnunum. Bu artışı fark ettiğimde içimden ‘maalesef’ veya ‘ keşke olmasaydı’ demek gelmedi, çünkü Müslüman huzur evleri ‘maalesef’ ve ‘keşke olmasaydı’ gibi sözleri hak etmiyor. Bu huzur evleri bakmak istemediğimiz veya bakmaya imkanımız olmayan anne ve babalarımızı kucaklıyor. Bizim herhangi

Varis gibi hastalıklarda faydalıdır. Kilo kontrolunu sağlar. Stres ve gerilimi azaltır. Eklem iltihabı gibi hastalıklarda eklemleri ve bağları daha az zorladığından önerilen egzersiz tipidir. Haftada 3 gün yüzme önerilir. 1 saat yüzme ortalama 500 kalori harcatır. Enerji verir. Kas güçsüzlüklerini tedavi eder. Şişmanlarda, hamilelerde ve hareketsiz kişilerde özellikle yararlıdır. Çünkü suda yapılacak egzersizler eklemleri ve bağları daha az zorlamaktadır. Sudaki vücut ağırlığı karadakinin 10 misli azalır.Suda yapılan rehabilitasyonun fizik tedavinin etkin bir formu olduğu kanıtlanmıştır

Aslında ‘maalesef’ veya ‘keşke böyle olmasaydı’ gibi sözleri anne baba kıymetini bilmeyenler ve onları ihmal edenler hak ediyor. Dinimiz anne-babaya karşı hürmet ve saygıda bizlere cennetin kapılarını dahi açarken nasıl görmemezlikten gelebiliyoruz açıkçası şaşkınlık ile karşılıyorum. Sadece kendi anne- babalarımıza karşı degil herhangi bir nedenden dolayı bakıma muhtaç olan bütün anne ve babalara karşı sorumluluğumuz vardır. Bu yüzden bu sorumluluğu üstlenen bakım/ huzur evlerini eleştirmekten ötürü desteklenmesi gerekir. Vicdanımızın yanında dinimize ve kültürümüze karşı olan sorumluluğumuzda bizleri bu konuda hassas olmaya yönlendiriyor. Allah’u Teala bize bu konu hakkında çeşitli müjdeler veriyor. Bu da mı yetmiyor?

Kupa Maçı Kısıtlı imkanlara rağmen, 1461 Trabzonspor Galatasaraya karşı güzel mücadele etti. Bunun karşılığında da tarihi bir başarıya imza attı. Evet Galatasaray bu mağlubiyet için bir takım bahaneler bulabilir, yoğun ve ağır Avrupa maçları gibi, ama bunlar günümüz futbolunda geçersizdir. Kazanan haklıdır ve 1461 Trabzon akıllı ve iyi bir mücadele ile hak ederek kazanmıştır. Bu güzide takımımızın bu tarihi başarısını yürekten kutlar ve kupada finalde görmeyi umarım. Ayrıca dikkat çeken başka bir şey ise 1461 Trabzonspor’un ismindeki 1461 rakamı. Bu rakam bir tarihi, o tarih ise Trabzonun fethini bize hatırlatıyor. Bu vesile ile, İstanbul ve Trabzon şehirlerinin fethini gercekleştiren, Sultan Fatih’i, minnet ve rahmet ile anıyorum. Mustafa Tuncer

Buket Taş

Doğuş Gençlik GENÇ YORUM: Sende gündemde olan herhangi bir konu seç ve 100 kelimelik bir mektup yazıp ismini ve soyadını belirterek genclik@dogus.nl adresine gönder. Doğuş Gençlik yorumları kısaltarak düzeltme hakkına sahiptir. Gönderilen mektupların tüm hakları Doğuş Gençliğe aittir.

Karikatür

Fıkra sporcusu egzersizleri yaparlar. Kalbi güçlendirir. Fiziksel görünümünüzü değiştirir. Dolaşımı düzenler.

bir sebepten dolayı, yapamadığımız yapmaya calışılıyor ve anne babalarımıza bir şekilde huzur sağlamak için imkan sunuluyor.

Fizikçi, matematikçi, kimyacı, jeolog ve antropologdan oluşan bir heyet bir araştırma için arazide bulunmaktadır. Birden yağmur bastırır. Hemen yakındaki bir arazi evine sığınırlar. Ev sahibi bunlara bir şeyler ikram etmek için biraz ayrılır. Hepsinin dikkati soba üzerinde toplanır. Soba yerden 1 m. kadar yukarda, altındaki dizili taşların üzerindedir. Sobanın niçin böyle kurulmuş olabileceğine dair bir tartışma başlar. Kimyacı: -Adam sobayı yükselterek aktivasyon enerjisini düşürmüş, böylece daha kolay yakmayı amaçlamış. Fizikçi: -Adam sobayı yükselterek konveksiyon yoluyla odanın daha kısa sürede ısınmasını sağlamak istemiş. Matematikçi: -Sobayı odanın geometrik merkezine kurmuş, böylece de odanın düzgün bir şekilde ısınmasını sağlamış. Antropolog: - Adam ilkel topluluklarda görülen ateşe tapmanın daha hafif biçimi olan ateşe saygı nedeniyle sobayı yukarıya kurmuş. Bu sırada ev sahibi içeri girer ve ona sobanın yukarda olmasının nedenini sorarlar. Adam cevap verir: - Boru yetmedi!!!!!!

Sudoku 4 5 3 2

6 1 8

4 3 9 7 2 9 8 Temizlik imandandır

5 9 2 1 9 4 1 6 6 5 2 2

2 9 5

8

Bizi takip edin ve beğenin facebook.com/nifgenclik

twitter.com/nifgenclik youtube.com/nifgenclik


12 2012’den aklımızda kalanlar

Doğuş

-

Aralık 2012


Ocak 2013

-

13

Doğuş

Mihenk Adam diye kaydımız var mı? Bizim kültürümüzde ‘adam olmak’ diye bir deyim vardır. Ya da adam yerine konulmak. Adam olmak ve adam yerine konulmak hemen hemen herkesin gücü nisbetinde yaşadığı toplumda bireysel mücadele alanını oluşturur; kendisinin ve aile efradının tüm hayat enerjisi bu alana hasredilir. Hatta kişi adam olmak için gerekirse babasının bile bir başka mahluka dönüşmesini küçük bir değişiklikle sağlayabilir. Nasıl mı? İlkokul yıllarında (70-80’li yıllarda Türkiye’de ilkokul sıralarında oturmuş olanlar bilirler) hafızalarımıza kazınan bir söylemle adam olmanın ehemmiyeti şiddetle vurgulamıştır: ‘’Oku oku da adam ol baban gibi, eşek olma.” Ya da bir virgül hareketiyle; “oku oku da adam ol, baban gibi eşek olma.”

Görüldüğü gibi bizlere çocukluktan telkin edilen ifadeye göre adam olmamın tek şartı okumak; ya da uyanık olmak. Aksi takdirde bir virgül farkıyla kişinin hem kendisinin hem de babasının ne türden bir mahluk olabileceği ortada. Elbette ki burada zikredilen adamlık kavramının içeriğine inmeden bu söylemin makul bir tarafı olup olmadığına karar vermemiz imkan dahilinde değildir. Şayet okumaktan kasıt bir mevki sahibi olmak ve bulunduğu mevkiyi kendi çıkarlarına alet etmekse bu kişinin babasını dahi eşek olarak görmemesi imkansızdır. Bu gün bir çok yerde (bilhassa Türkiye’de) bu türden insanların kendisi dışındaki her şey, üzerinden menfaat sağlanılmak üzere hazırlanmış bir binekten ibarettir.

Ancak aksi istikamette bir okumadan bahsedecek olursak adam olmanın yolunun bilmekten, bilmenin yolunun da okumaktan geçtiğini gözardı edemeyiz. Allah’ın ‘Oku’ diyerek Kuran’ın indirilişine start vermesi elbette ki adam olarak muhatap alınmamızın da bir başlangıncını oluşturur. Zira okumak bilmenin, bilmek ise idrak etmenin ve şuur sahibi olmanın temel koşuludur ki bu da insanı insan yapan temel vasıftır. O halde adam olmanın yolu okumaktan geçiyorsa adamlığın tarif ve tanımını da yine Kur-an’da aramanız veya adamlığımızı Kur-an’ın bize hasretmesine borçlu olduğumuzun farkına varmamız gerekiyor. Kur’an’la hiç bir suretle bağ ve bağlantısı olmadığı halde adamlık sıfatını taşıyan başka insanlara

Ahmet Sarıkuş rastlamak mümkün değil mi? Elbette ki mümkün. Evrensel insani değerleri taşıyan elinden ve dilinden şer sadır olmayan, kendi menfaatinden başka her şeyi binilecek eşek ve yolunacak kaz görmeyen herkes ‘Oku’ emrinin muhatabıdır ve davetlisidir. Bir kısmı bu davete icab etmiştir bir kısmı da sırasısını beklemektedir. Davete icabettiği halde davetin şart ve koşullarından çıkar sağlayanlar da sözde adam tanımının muhatabıdırlar. Sonuç olarak adamlık meselesine güç dengeleri içinde bakacak olursak, dünya nüfusuna kayıtlı bilmem kaç milyar insanın yüzde, hatta binde kaçının ‘adam’ diye kaydı vardır diye bir soruya cevap aramak gerekiyor. Aynı ülkelerde yaşayan, ekonomik ve sosyal statüleri aynı sisteme kayıtlı

olan ve aynı ülkenin kimlik kartlarını taşıyan insanların bir kısmına ‘adam değildir’ diye şerh düşüldüğü bir dönemde, kimlerin adamlığını kimlerin belirlediğinin farkına varabilmemiz de yine adamlığımızın uluhiyetiyle alakalıdır

Almanya’da Müslümanlar lehine yeni bir adım Hollandalı olmak isteyen azaldı Geçtiğimiz dönem içerisinde Hamburg eyaletinin İslamî kuruluşlar ile ‘Hak Eşitliği Antlaşması’ yapmasını ardından Almanya’da bir eyalet aynı doğrultuda düğmeye bastı. Almanya’da Hamburg’un ardından Bremen eyaleti de İslamî kuruluşların temsilcileri ile bir araya gelerek Müslümanların haklarını güvence altına alacak anlaşma için harekete geçti. Bremen Senatosu tarafından alınan kararda Müslüman çalışanlar ve öğrenciler dini bayramlarda yasal izin kullanabilecek, okullarda din dersi müfredatının oluşturulmasında İslamî kuruluşlardan katkı alınabilecek. Bunun yanı sıra eyalette yasal olarak Müslümanlar için mezarlık ve vefat eden Müslümanların İslamî geleneklere göre defnedilebilmeleri yasal

güvence altına alınacak. “Hak Eşitliği Antlaşması” olarak bilinen anlaşma uyarınca İslami kuruluşlar Almanya’nın anayasal düzeni, demokratik sisteme bağlılıklarını ifade ederken, diğer dinlere karşı hoşgörü, kadın-erkek eşitliğinin tam olarak uygulanması gibi konulardada adım atma teminatı vermiş oluyor. Yerel kaynaklara göre Bremen’de çoğu Türk göçmenlerden oluşan yaklaşık 40 bin Müslüman yaşadığı belirtiliyor.

Alınan verilere göre, 2002 yılından bu yana Hollanda vatandaşlığı için yapılan başvurularda yüzde 51,3 oranında düşüş yaşandı. Devlet İstatistik Enstitüsü (Centraal Bureau voor de Statistiek -CBS) ve Göçmenlik ve Vatandaşlık Dairesi (IND) tarafından yapılan araştırmaya göre, 2002 yılından bu yana Hollanda vatantandaşlığı için yapılan başvurularda gerileme yaşandı.

Hollanda vatandaşlığına geçmiş. 2002 yılında toplam 42 bin kişi Hollanda vatandaşı olmuş. Bu sayı 2003 yılında 25 bine kadar düşmüş 2010 yılında bu sayı 18 bin 4 yüz kişi iken, 2011 yılında 10 bin 460 kişi Hollanda vatandaşı olmuş.

IND’ye göre bu düşüş daha çok 2003 yılında değiştirilen yasalardan kaynaklanıyor. Yaklaşık 9 yıl önce yürürlüğe giren yasaya göre bir kişinin Hollanda vatandaşı olması için 5 yıl aralıksız Hollanda’da oturmuş olması ve uyum sınavını geçmiş olması gerekmekte.

Bunun yanı sıra yapılan başvurularda da düşüş olduğu belirtiliyor. 2005 yılından bu yana yıllık olarak ortalama 25 bin kişi başvuru yapmış. Yapılan başvurulara verilen itirazlarda da düşme gözlemlenmiş durumda. Örneğin 2007 yılında yapılan başvuruların yüzde 16’sı 2011 yılında da yüzde 10’u kabul edilmemiş.

Verilere göre 1996 yılında 76 bin kişi



Ocak 2013

-

15

Doğuş

Haber Ekonomi Kalite HOTİAD ile ödüllendi 5. Avrupa Birliği Kalite Ödülleri Hollanda’nın Başkenti Amsterdam’daki Marriott Hotel’de 18 Aralık 2012 de düzenlenen programda dağıtıldı. Bu yıl 5’incisi düzenlenen zirvede bir araya gelen ve farklı ülkelerde iş yapan Türk iş adamları, bilgi ve deneyimlerini ayrıca paylaşma fırsatını yakaladılar.

Türk işadamlarının Avrupa’daki pazar paylarını arttırmak, kalite, inovasyon ve AR-GE konularında bilgi sahibi olmaları amacıyla Tüketici Akademisi ve Hollanda Türk İşadamları Derneği (HOTİAD) tarafından düzenlenen zirveye, HOGİAF Başkanı Mehmet Kabakyer,Tüketici Akademisi Başkanı Fahri Ustaoğlu, Dünya Türk İş Konseyi (DTİK) Avrupa Bölge Komitesi ve HOTİAD Başkanı Turgut Torunoğulları, Türkiye’den Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığı Daire Başkanı Akif Büyükdere, Hollanda İşçi Partisi (PvdA) milletvekili Selçuk Öztürk ile Büyükçekmece Kaymakamı Orhan Öztürk’ün yanı sıra Avrupa ülkelerinde yatırımları bulunan işadamları katıldı. Zirvenin açılışında konuşan Tüketici Akademisi Başkanı Fahri Ustaoğlu, son yıllarda ekonomi alanında önemli adımlar atan Türkiye’nin dünyanın sayılı ülkeleri arasına girdiğini söyledi. Eski bakanlardan merhum Adnan Kahveci tarafından kurulan Tüketici Akademisi’nin Türkiye’nin geldiği noktayı dünyaya anlatmak için büyük çaba harcadığına işaret eden Ustaoğlu, “Ülkemizin geldiği yer gurur verici. Türkiye dünya devleti olma yolunda önemli mesafeler kat etti. Bunu anlatmaya çaba harcıyoruz” dedi.

Avrupa genelinde bulunan Türk işadamlarının sayısının 145 bin civarında olduğuna vurgu yapan Turgut Torunoğulları ise, bu işadamlarının on binlerce kişiye iş imkanı oluşturduğunu söyledi. Sadece Hollanda’da sayıları 17 bine ulaşan Türk kökenli yatırımcıların 70 bin kişilik bir istihdam sağladığını anlatan Torunoğulları, “Türk kökenli işadamları olarak hem bulunduğumuz ülke hem de Türkiye”ye önemli katkılarda bulunuyoruz” diye konuştu. İki ülke arasında köprü görevi gördüklerini kaydeden Torunoğulları, önümüzdeki yıl Hollanda-Türkiye ticaret odası kurmayı planladıklarını ifade etti. Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığı Daire Başkanı Akif Büyükdere de, kurum olarak yurtdışında bulunan Türklerin hizmetinde olduklarını söyledi. Yurtdışındaki Türklerin Türkiye’nin tanıtımına büyük katkıları olduğunun altını çizen Büyükdere, “Nerede bir vatandaşımız varsa oradayız” dedi. HOGİAF Başkanı Mehmet Kabakyer, 2006 yılında Hollanda Başbakanı Jan Peter Balkenende’nin açılışını yaptığı HOGİAF’’ın başkanlığını yürüttüğünü söyledi. Kabakyer “Federasyonumuzun altında bulunan 7 genç işadam-

ları derneği ile ülkenin hemen hemen her şehrinde aktif olarak varız. Bunun yanında bölge temsilcilikleri ile beraber 30 şube bulunuyor.federasyonumuzda ayrıca Hollanda’da önde gelen kişilerden oluşan danışma ve tavsiye kuruluşlarımız var.Bunun yanında ülkenin önde gelen 10 tene şirketi ile partnerliğimiz bulunuyor.Bunu yanı sıra Türkiye’den TUSKON partnerlerimiz. Federasyonumuz,lokal,ulusal ve uluslararası olarak devam ediyor.” Tüketici Akademisi’nin belirlediği kategorilere göre ödül alanlar şunlar : “Türk İş Konseyi (DTİK) Avrupa Bölge Komitesi ve HOTİAD Başkanı Turgut Torunoğulları, Alfemo, Simit Sarayı, AG Hozman, Metin İlaç, Samsun Towers, Oydem, E7 Yapı Market, Jolly Tours, Cyrstal Hotels, Başak Saray, Expert Akademi, Göğüş Holding, Koç Suçukları, PHD Yatakları, Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığı Daire Başkanı Akif Büyükdere, SPK Başkanı Vedat Akgiray, sanatçılar Hande Yener, Sinan Akcil ve Ekin” Ödül töreninde Hande Yener, Sinan Akcil ve Ekin de sahneye çıktı.

Krizden en çok yabancılar etkileniyor Giderek kendini daha fazla belli eden kriz ortamında en çok etkilenen kesim yabancılar oldu. Yılın üçüncü çeyreğinde yabancıların yüzde 14,9’u Hollandalıların ise yüzde 5,1’i işsiz. Devlet İstatistik Enstitüsü (Centraal Bureau voor de Statistiek) tarafından açıklanan bir rapor, kriz döneminde en fazla sıkıntı çeken grubun Batılı olmayan göçmenlerin olduğunu ortaya çıkarttı.

Raporda birinci nesil yabancılarda işsizlik oranı Hollandalılarda olduğu gibi yüksek oranda görülürken, ikinci nesil yabancıların da kriz döneminde en çok etkilenen grup olduğuna dikkat çekildi.

CBS verilerine göre geçtiğimiz yıllarda artmaya başlayan işsizlik göçmenler arasında daha sık görülmeye başladı. Kuruma göre bunun en büyük nedenlerinden birisi, yabancıların genelde geçici kontratla çalışması ve ekonominin bozulması ile ilk önce bu grubun işten çıkartılması.

Gençler çoğunlukta

Ödenekler

Raporda ortaya çıkan diğer bir nokta ise Randstad bölgesinde büyük şehir dışında oturan yabancıların, Hollanda’nın diğer bölgeleri de dahil olmak üzere, büyük şehirlerde oturan yabancılara göre daha iyi bir pozisyonda olduğu.

Duraklamaya giren ekonomide ödenek almak için başvuru yapan yabancı sayısının da arttığı kaydedildi. Rapora göre 2008 yılının mart ayında 44 bin yabancı ödenek için başvuru yaparken bu sayı bu yılın mart ayında 213 bine çıktı. Hollandalılarda da bu dönem içerisinde artış olduğu belirtilen raporda, bu gruptaki artışın sadece 20 bin kişi olduğuna dikkat çekildi.

İkinci nesil yabancıların da halen sıkıntı çektiği belirtilen raporda ilk nesle göre bu kesimin daha fazla harcamasının bulunduğu belirtildi. Genç bir nesil olan ikinci nesil gençlerin arasında işsizliğin oldukça yüksek olduğuna vurgu yapıldı.

Şehir dışında oturan yabancılar daha çabuk iş buluyor, yüksek maaş alıyor, ödeneğe bağımlı yaşantı şekli oldukça düşük ve daha az oranda suçla itham ediliyor.

Te koop aangeboden

DÖNER/SHOARMAZAAK met compleet inventaris gelegen op een A-locatie in omgeving Dordrecht

De vraagprijs bedraagt €78,000. De huur bedraagt €850 (incl. BTW) per maand. Geïnteresseerden kunnen bellen naar 06 847 27 344.

İktisat Osman Aslan

Kabine planları 2 Değerli okurlar, Bu yazımızda bir önceki yazıda değerlendirdiğimiz kabine planlarının devamını açıklayacağız. Emeklilik Devlet emekliliği (AOW) 2018 yılında 66 yaşına, 2021 yılındada 67 yaşına yükseltecek. 2021’den sonra da emeklilik yaşı ortalama yaşam süresine göre artmaya devam edecek. Yaşı 61 ile 65 arasında olan ve geliri minimum gelirin %90’i ile %175’i arasında olanlar için yeni bir gelir indirimi verilecek. Böylelikle bu yaş grubununda iş hayatına devam etmesi teşvik edilmiş olacak. Emeklilik yaşında kendisinden küçük eşi olanlar için verilen ek ödeme (AOW-partnertoeslag) toplam

aile geliri 50.000 euroyu geçenler için artık verilmeyecek.

dahilinde bu miktar daha önce geçici olarak yüzde 6’dan yüzde 2’ye inmişti.

Emeklilik yaşının yükselmesi ile yıllık emekliliğe katkı oranı yüzde 2,25’den yüzde 1,75’e indiriliyor. Vergiden düşülebilecek işyeri emekliliği ve özel emeklilik sigortaları için vergiden muafiyet sadece 100.000 euroya kadar geçerli. Vatandaşlar sadece gelirlerinin bu miktara kadar olan kısmı için emeklilik hakkı oluşturabilirler.

1 Nisan 2013 tarihine kadar mevcut ipotek borcu olanlar yatırım sigortalı (beleggingsverzekering), mevduat hesaplı (banksparen) ve buna benzer ana paradan doğrudan ödeme yapılmayan ipotek çeşitlerine geçiş yapabilirler. Bu konuda ev sahiplerinin acilen danışmanlarından bilgi almalarında fayda var.

Ev piyasası

İş piyasası

Bir önceki yazımızda ev satışında oluşacak olan zararın kredilendirilmesi durumunda faizin 5 yıl boyunca vergiden düşülebileceğini belirtmiştik. Bu süre geçtigimiz haftalarda 10 yıla yükseldi.

Çalışanlar için verilen vergi indirimi (arbeidskorting) 1611 euro’dan 2017’de 2730 euroya yukselecek. Böylelikle çalışmak daha fazla teşvik edilmiş oluyor.

dırılacak.

yapmak zorunda.

İşsizlik maaşı (WW) süresi 24 ay ile sınırlandırılacak. İlk 12 ay eski maaşa endeksli bir ödeme olacak. Sonraki dönemde asgari ücrete endeksli bir ödeme yapılacak.

Tek ebeveynli aileler için verilen % 20’lik ek ödeme (aanvullende bijstand) kaldırılıyor.

Çocuklar ‘Kinderbijslag’ 2016 yılına kadar yükselmeyecek. Ayrıca yaşı büyük çocuklar için verilen yüksek ödemeler de kalkacak.

Bu konuyla veya merak ettiğiniz diğer konularla ilgili bana 0786551655 nolu telefondan, www. yilmaz.nl sitesinden veya oaslan@ yilmaz.nl mailto:oaslan@yilmaz.nl adresinden ulasabilirsiniz. Bir sonraki yazımızda buluşmak üzere,

Sağlık sistemi

Alım satım vergisi artık sürekli %2 olarak kalacak. Kriz önlemleri

İşten çıkarılmalarda her çalışılan yıl için yarım maaş verilecek. Maksimum miktar 75.000 euro ile sınırlan-

Hoşçakalın. Sağlık sigortası için ödenen ‘Eigen risico’ gelire endekslenecek. Sosyal yardım 5 yaşından küçük çocuğu olan kişilerin iş başvuru şartı yoktu. Fakat artık bu sınıftakiler de iş başvurusu


16

Doğuş

-

Ocak 2013

Haber Söyleşi Nihat Ulusoy – Belediye Encümen üyesi Doğukan: Merhaba; öncelikle sizi tanımak isteriz. Bize kısaca kendinizden bahseder misiniz? İsmim Nihat Ulusoy, 1981 Schiedam doğumluyum, ve halen Schiedam’da ikamet etmekteyim. Aslen Sivaslıyım ama ebeveynlerim küçük yaşta İstanbul’a göçmeleri ve Sivasta fazla akrabalarında olmadığı ve gitmediğimiz için kendimi biraz daha İstanbullu olarak görüyorum. Vlaardingen şehrinde VWO dan mezun olduktan sonra Erasmus Rotterdam Üniversitesine işletme (Bedrijfskunde – Business Administration) fakültesine başladım. Bachelor’ın ardından Master olarak Acccounting & Control üzerine mezun oldum. Şu anda, ne hikmet ise, mezun olduğum fakültede Assistant Controller olarak çalışmaktayım. Fakültede Controler olan kişiye yardımcı olarak ve özelliklede çeşitli Projelerin finansal takibini yapmaktayım. Projeler ise bilimsel araştırmalar üzerine oluyor. Bunun yanı sıra Schiedamda belediye meclis üyeliği yapmaktayım. Doğukan: Çok memnun olduk. Hobileriniz ve sizi tanımlayacak özelliklerinizi de bilmek isteriz. Hobi olarak değişik spor dallarında zaman zaman uğraştım. Şu an ise fitness ve bazende arkadaşlarla salonda futbol oynamaktayım. Boş vakit buldukça çeşitli kitaplardan okumaya çalışıyorum. Sürekli kendimi yetiştirme çabasında bulunuyorum ve etrafımdaki insanlara bir nevi elimizden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyorum. Doğukan: Siyasete katılmaya ne zaman karar verdiniz. Neden verdiniz? Bunu nasıl başardınız? Memnunmusunuz, pişmanmısınız.? Siyasete ilk adımımı 2006 yılında yapmış bulundum ve ilk seçimlerde yeterince tercih oyları alarak

meclise girmek nasib oldu. Ne yalan söyleyeyim, ilk zamanlar, iki veya üç yıl boyunca çok zorlandım. Kültür farklılığı, kullanılan terminoloji, demokratik sistem, haftalık gelen kalın kalın raporlar ve dokümanlar, sürekli toplantılar vesaire insanı baya bir zorluyor. Mecliste uzun vadeli kalabilmek ve insanlara bu yoldan ağrı faydalı olabilmek çok sabır gerektiren bir iş. Ama şükür şu an çok memnunum ve gerekli katkıda bulunduğuma inanıyorum. Yavaş yavaş etrafımda bu işi yapabilecek gençlere bakıyorumki, biz ilerde bıraktığımızda en azından yerimizi alacak birileri olsun ve mecliste elde edilen yerimiz kayıp olmasın. Doğukan: Bu süreçte hayatınızda neler degişti. Herşey çok yoğunlaştı. Zaten fulltime işiniz var ve bunun yanı sıra üç akşam toplantılara gitmeniz gerekiyor. Hafta sonları bile bazen toplantılar olabiliyor. Üstelik haftalık gelen raporlar ve okunulması gereken dokümanlar var. Birde günlük gelen mailleri siz düşünün. Aslında bir fulltime iş gibi. Yani hayatımdaki tempo iki misli arttı. Doğukan: Hem eğitiminiz olsun hemde siyasette yeriniz olsun, bunları başarabilmek icin neler yaptınız? Bu konuda gençlere önereceğiniz şeyler nelerdir? Azim, sabır ve kanaat. Çalışma şevkı, hayatta başarılı olma anı. Hangi alanda olursa olsun. Bu azmi devam ettirebilmek için sabır. Hemen herşeyin istediğimiz gibi olmasını beklememeliyiz. İnsan kendisini anca sürekli tekrarlayarak ve uzun vadede yetiştirebiliyor. Birde yaptığınız işleri sevmeniz gerek. İlk zamanlar zorunuzada gitse, sabırla ve azimle sevgi oluşabilir. Azim ile sabrı kapsayan, sağlıklı tutan değer ise kanaat. Bulunduğunuz konuma ve duruma kanaat etmeleri çok önemli. Herkesin kapasitesi ve nasibi kendine. Herkes illa süper zeka olması gerekmiyor. Fabri-

kada veya iskelede çalışıyorsan, bulunduğun alanda güzel örnek olmalı gençler. Genel kanaatimce düştügümüz hata, başka kişilerin bulunduğu konumlara veya durumlarına gıpta etmemizdir. İlla benimde olacak veya bende öyle olacağım sevdası bence çok yanlış. Allah Azze ve Cellenin herkese biçtiği ve o daire içerisinde imtihanlara tabi tuttuğu bir nizam var. Sınırları zorlamamalı ve fazla istemeye haya etmeli. Gerçekçi olmayan sevdalara kapılmamalı. İnsan zaten kendini tanır ve iç dünyasında huzuru bulursa, kendi alanında en başarılı noktaya gelecektir. Doğukan: Hollanda’da yaşayan türk gençliği sizce şu an hangi seviyede? Yeterlimi? Yeterli değilse neler yapmaları gerekir. Değerlendirmesi zor olan bir konu. İyi gidenide var kötü gidenide. Önemli olan ahlak çerçevesi içinde, haramlardan uzak ve ibadetlerin yer bulduğu bir hayat. Bu dünya zaten geçici. Kendimize bizi demotive edecek hedefler koymamalı. Davranış veya mükafatlandırma teorilerinde genelde ön plana çıkan konu, insanları ne fazla büyük hedeflere tabi tutmalı, nede çok basit hedeflere. Peygamber efendimizinde buyurduğu gibi: Ne azdıracak kadar çok, nede bezdirecek kadar az ver Yarab. Doğukan: Bu gençler Türkiye’ye göçü düşünmelimi, yoksa burayamı yatırım yapmalı? Bence düşünmemeli. Büyüklerimiz buralara yıllarca yatırımlarda bulunmuşlar. Camiler, dernekler, şirketler vesaire, boşmu kalacak. Bizlerin burda tebliğ görevi var. Ne kadar becerebildiğimiz ayrı bir konu ama yarın Türkiye iyiye gideceği vakit bizlerin işleri buralarda daha kolay olacaktır. Kendimizi uzun vadede aslında Hollanda’da Türkiye için bir irtibat noktası görmeliyiz. Hem Türkiye’de işlerin kolay olduğu hayallerine kapılmamalı. Orada neredeyse 80 milyon insan ekmek

için çabalıyor. Doğukan: Türk gençlerinin burdaki geleceğine nasıl bakıyorsunuz? Dini hassasiyet üzerine biraz daha fazla durmalı. Çeşitli faaliyetler yapılıyor bir çok kurumlar tarafından ama dini hususlardaki hassasiyetimizi muhafaza etmemiz gerek. Doğukan: En büyük hayaliniz ve gerçekleştirmek istediğiniz projeleriniz nelerdir? Bulunduğum alanlarda başarılı olmak ve çevremdeki insanlara hayatım boyunca yardımcı ve destekci olabilmek. Doğru yoldan, ayrılmamak. Allah’ın (C.C.) razı olacağı bir şekilde hayat sürebilmek. Doğukan: İdolunuz varmı? Kim? Neden? Bence her müslümanın idolu Peygamber efendimiz olmalı. Şimdi idol diyebilmek içinde hayatımıza onun yaşam tarzını uygulamaktır. Bunuda nekadar başarıyoruz bilemiyorum. Kısa zaman önce Hakkın rahmetine kavuşmuş olan merhum Necmettin Erbakan hocada hayatımda çok önemli bir rol oynamıştır. Şu anki

dünyaya bakış açımı belirlemiş ve ahlakıyla edebiyle güzel bir örnek olmuştur kendisi. Diğer yandanda günümüzdeki siyasilerdende bir şeyler öğrenmeye çalışıyoruz. Hollandadaki siyasilerde hoşuma gidiyor. Tartışma konuşma kabiliyetleri genelde ikna edici bir seviyede oluyor. Doğukan: Şu anda yaptığın işin dışında (hayattaki tüm işler kanuni olsaydı) ne iş yapmak isterdin? Aslında bitirdiğim Master’ın yanı sıra psikoloji dalındada bi Master bitirmek ve uzmanlaşmak isterdim. Beyinle alakalı, neuro teknoloji üzerine çok ilginç araştırmalar yapılmakta ve ilginç keşifler yapılmakta. Şimdiki düşüncem o zamanlarda olsaydı bilim dalında devam etmek isterdim. Doğukan: Yaşayamadığın için pişmanlık duyduğun ne var? Yapmak isteyipte yapamadığım şeylere üzülmüyorum hiç bir zaman. Nasip de var ise bir şekilde yolumuza çıkar.

İbhâr/Deniz Yolu Deniz Çatıkkaş

Koruyucu aile Bu sayımızda kendi kültüründen olmayan koruyucu ailelere verilen çocukların karşılaştıkları sorunlar, yeterli sayıda Türk ve Faslı koruyucu aile mevcut mudur, ve eğer değilse sebepleri nelerdir konularını sizlerle paylaşacağız. Çocuklar kendi kültürlerinden olmayan koruyucu ailelere verildiklerinde ne tür problemlerle karşılaşılabilir? Çocukların güven içerisinde gelişimlerini tamamlayabilmeleri için eğitim aldığı kişilere güven duyması büyük önem taşımaktadır. Ayrıca alışmış olduğu terbiye, disiplin ve kurallar çocuğun başka bir aileye verilmesiyle paralel olarak değişmektedir. Burada önemli olan nokta çocuğun altında değişime uğrayacağı şartları asgariye indirmektir.

Çocuk ailesini/eğitimcisini değiştirdiğinde, ilk zamanlarda yeni eğitimcilere, yeni kurallara ve davranışlara alışmakta zorlanacaktır. Bu zorlanmayı çocuğun geldiği aile düzeniyle, verildigi aile arasındaki düzen dikkate alınırsa aileye alışma ve adapte olma aşamasını asgariye indirebilirsiniz. Yeterince Türk ve Faslı koruyucu aile mevcut mu? Türk ve Faslı aileler kendi kültüründen gelen çocukların ne kadarının ailesinden alındığı hakkında bilgi sahibi olmadıklarından ve Hollanda’daki bu imkanları yeteri kadar bilmediklerinden dolayı koruyucu aile olmak için müracaat etmiyorlar. Örneğin Amsterdam’da 700 koruyucu aileden sadece 2’si Türk koruyucu ailedir.

Müslüman koruyucu ailelerin yeterli sayıda olmamasının sebebleri nelerdir? Benim kanaatimce müslüman koruyucu ailelerin yeterli olmamasının iki büyük nedeni vardır. Birincisi müslüman toplumu tarafından bu konunun yeteri kadar bilinmemesi ve maalesef bu konuda müslüman toplumuna yeteri kadar ulaşılamamaktan kaynaklanmaktadır. İkinci bir sebebi ise bu toplumda yaşayan müslümanların aktif bir şekilde koruyucu aile olmak icin çaba sarf etmemesinden ileri gelmektedir. Genellikle insanları bu konuda

bilgilendirdiğiniz zaman müslüman toplumunun çoğunluğu bu konuya büyük ilgi göstermektedir. Buna rağmen ne yazık ki şimdiye kadar bu konuda somut adımlar atılmamıştır. Genelde insanlar koruyucu aileyi ben bir çocuk alırsam ömür boyu ona bakmakla mükellef olurum diye bilmektedir. Halbuki koruyucu aile olmanın çok çeşitleri olduğunu, bu konuda size yardımcı olacak koruyucu aile kurumu tarafından bir rehber tahsis edildiği ve daha birçok imkanlar sağlandığı bilinmemektedir. Korunması için gayrimüslim aileler tarafından müslüman çocukların alındıklarını biliyoruz. Peki müslüman aileler gayrimüslim çocuklar için koruyucu aile olabilirmi?

Buradaki norm şudur: Çocuğun verileceği koruyucu aile öncelikle koruyucu aile kurumu tarafından, ‘screening’ denilen bir araştırmaya tabi tutulmaktadır. Bu araştırmada koruyucu aile adayının uygun olup olmadığına bakılır. Daha sonra bu aileye (ailenin istekleri de göz önünde bulundurularak) en uygun verilebilecek çocuk seçilir (matchen). Koruyucu aile kuruluşunun normlarına ve şartlarına uyan her aileye müslüman veya gayrimuslim olmasına bakılmaksızın çocuk verilmektedir. Maalesef daha öncede belirttiğim gibi müslüman koruyucu aile bulmak samanlıkta iğne aramak kadar zordur. Önümüzdeki sayıda buluşmak ümidiyle hoşçakalın…



18

Doğuş

Yaşama dair

-

Ocak 2013

Bayram Altıntaş

Mutluluktan yana olmalı, israftan kaçınmalı Altın ne için, can ne için, inci mercan nedir? Bir sevgiye harcanmadıktan, Bir sevgiliye feda edilmedikten sonra. Hz. Mevlânâ İstanbul da büyük bir düğün alışveriş mağazasının sahibinin anlattıkları insanı derinden düşündürmelidir: ‘Birgün düğün alışverişi yapmak için mağazamıza kız tarafının ve oğlan tarafının akrabaları geldi. Başlangıçta her şey güzeldi. Alışverişin sonlarına doğru bir tartışma başladı. Ancak tartışma her geçen dakika sertleşiyordu. Tartışma yapılırken gelin bir tarafta ağlıyor, damat ta bir tarafta olayı çözmeye çalışıyordu. Ancak tartışmanın arkası kesilecek gibi değildi. Sonun da güzel bir niyetle alışverişe gelen aileden eser kalmamıştı. Alışveriş kavgaya dönüşünce hiçbir şey almadan mağazamızdan ayrıldılar.Daha sonra tekrar gelin ve damat geldi. Ancak yalnızca ikisi idi. Verdikleri rahatsızlıktan

ve o gün yaşananlardan dolayı özür dilediler ve alışveriş yapıp gittiler. Bunun gibi bir çok tartışmalı alışverişlere şahit olduğumuz gibi, ibret alınacak ve sevgiyle güle oynaya ve de mutlu alışveriş yapan ailelerede şahit olmaktayız’ diye düşüncelerini paylaşıyordu. Düğün alışverişinde genelde bir çok sorunlar olmaktadır. Ancak o gün olan sorunlar ve problemler ne yazık ki bir ömür boyu mutluluğu zedeleyecek ve de unutulamayacak günler olarak hafızlarda yer edecektir. Başlangıçta beyaz bir sayfa olarak açılan evlilik defteri, ne yazık ki önce mal veya dünyalık penceresinden bakıldığından lekelenmektedir. Be-

yaz sayfaya mutluluğun temel köşe taşı olacak fedakarlıklar, sevgiler, hoşgörüler ne yazık ki yazılmamaktadır. Her işin başında önce sevgi ve hoşgörü olsa ve de bir ömür boyu sürecek mutluluklar öne çıksa inanıyoruz ki sevginin ve hoşgörünün açamayacağı bir kapı yoktur. Yeter ki önce aileler çocuklarının mutluluğunu, geleceğini ve onların çocuklarının sevgi ortamında büyümesini düşünsünler. Ve bu düşünceyle alışverişler yapılsın ve dünyalık eşyaların hiç bir zaman mutlu evliliklerin temeli olmadığının farkına varsınlar. Böylece hem çocukları cennet gibi bir yuvada sevgi toplumunun çocuklarını yetiştirsinler. Mutluluğun oluşmasında her iki

tarafta bu güzel mutluluğa vesile oldukları için kendilerini mutlu hissetsinler.

çocuklarını mutlu ederler hem de kendilerinin mutlu olmalarını sağlamış olurlar.

Yine düğün günü yapılan huzursuzluklar ve sorunlar ileride derin izler bırakacaktır. Bir ömür boyu konuşulacak ve mutluluğu gölgeleyecek günlerin de başlangıcı olacaktır. Bundan dolayı nişanlılık döneminden düğün gününe kadar geçen zaman içinde kız tarafı ve oğlan tarafı Hz. Eyüp (a.s) sabrına bürünmelidir. Aileler çocuklarının geleceğini ve mutluluklarını düşünüyorlarsa bilhassa nişanlılık döneminden düğün günene kadar geçen sürede sabırlı olmalı, hoşgörülü olmalı ve çocuklarının geleceğini düşünmelidir. Sevgi ve hoşgörü ortamında bu süreci geçiren aileler hem evlenen

Yıllardır düğün programlarını organize eden arkadaşların zaman zaman nişan ve düğün programlarında kendilerini ve düğüne katılan davetlileri üzen ve de o mutlu güne gölge düşüren olayları paylaştıklarında insan düğünün ne için yapıldığını anlamakta zorluk çekmektedir. Tabi ki örnek gösterilecek mutlu anlara da şahit olmaktadırlar. Mutlu bir evliliğe giden yolda ne yazık ki bazı aileler evliliğin temelini sarsacak, sıradışı ve küçük meseleler yüzünden ileride bir ömür boyu telaffi edemeyecekleri tavırları sergilemektedirler. Bu nasıl bir sevgi

ki çocuklarının en önemli günlerinde dünyalık mallar yüzünden veya çok küçük bir mesele yüzünden bir ömür boyu mutluğun temelini atmak varken bir ömür boyu mutsuzluğun temelini atarlar diye düşünmemek mümkün değil. Evliliğin temelinde sevgi yoksa, onun yerini aşk ve para almışsa bunların mutluluk getirmediğini Lord CHESTERFİELD şöyle ifade ediyordu: ‘Evlilikte iki hedef vardır: Aşk ya da para... Aşk için evlenirseniz bir takım çok mutlu günleriniz ve muhtemelen epeyce de sıkıntılı günleriniz olacaktır. Para için evlenirseniz mutlu günleriniz olmayacak, ancak sıkıntılı gün de pek yaşamayacaksınız.’

Sünnet yasası Alman Meclisinden geçti Bu yıl Mayıs ayından bu yana Almanya’nın gündemini meşgul eden Sünnet Yasağı tartışmaları, Federal Meclis’in sünneti serbest bırakma kararı ile son buldu.

Almanya’da 12 Aralık’ta yapılan Federal Meclis (Bundestag) toplantısında ele alınan sünnet yasağının kalkması için hazırlanan yasa tasarısı 100’e karşı 434 evet oyu ile kabul edildi. Meclisten geçen tasarıya göre tıbbın gerekleri yerine getirilerek yapılan ve ebeveynlerin muhtemel risklere karşı bilgilendirilip onayının alındığı sünnet serbest bırakıldı. Mecliste kabul edilen yasaya göre ayrıca dini cemaatler tarafından tayin edilen uzman kişilerin de sünnet yapabilmesine izin verildi. Nasıl gelişti Köln Eyalet Mahkemesi’nin Mayıs ayında aldığı bir kararda sünnet ‘’adam yaralama’’ suçu kapsamına alınmıştı. Bunun üzerine Almanya’da sünnet konusunda tartışmalar yaşanmış ve Yahudiler ile Müslümanlar bu duruma tepki göstermişti. Federal Meclis büyük çoğunlukla aldığı kararla Alman hükümetinden bu konuda bir yasal düzenleme yapmasını istemişti. Bu istem üzeirne hazırlanan iki yasa tasarısı ilk önce alt komisyonlarda görüşüldü ve 12 Aralık’ta Federal Mecliste tekrar ele alındı.


Ocak 2013

-

19

Doğuş

Haber Toplum Müşavirden Hollanda Türk Basınına Kahvaltı Daveti Yaklaşık bir yıldır görev başında olan Lahey Din Hizmetleri Müşaviri ve Hollanda Diyanet Vakfı başkanı Prof. Dr. Mustafa Ünver Hollanda’daki Türk basını kahvaltıya davet ederek sohbet etti. Yardımcı din görevlileri hazırlanıyor 11 Aralık Salı günü Javastraat’daki merkez binada bir kahvaltı veren müşavir Hollanda Türk basın mensupları ile bir araya gelerek hem sohbet etti hem de müşavirlik çalışmaları ile alakalı bilgiler verdi. Ünver, Hollanda’da yaşayan insanlarımıza, özellikle gençlerimize en iyi şekilde hizmet sunmayı amaçladıklarını söylüyor. Camilerde bilhassa çocukların eğitimleri ile ilgilenecek yardımcı din görevlilerinin istihdam edileceğini duyurarak gençlerin sağlam ve sağlıklı bilgilerle yetişmelerini istediklerini belirten Ünver yardımcı din görevlilerinin alınacağını bildirerek bu amaçla aylar önce yapılan çağırıya 200’ün üzerinde müracaat olduğunu, bunun umduklarının üstünde bir rakam olduğunu, dolayısıyla sevindirici olduğunu belirtiyor. Bir süre eğitildikten sonra başarı gösterenlere ‘Camilerde görev yapabilir. Kendilerinden istifade edilebilinir’ diyerek birer sertifika verileceğini söyledi. Ünver müracaatların yüzde 70 kadarını değerlendireceklerini belirtti. İnanç alanının istismara çok açık bir alan olduğunu söyleyen Ünver bu alanın sağlıklı düşünceye sahip olmayan kişi veya gruplarca istismar edilebildiğini belirtirken ‘Biz istiyoruz ki barışı, kardeşliği ve selameti ön planda tutan gençlerimiz yetişsinler’ dedi. Ünver yardımcı imam adaylarında aranan en önemli kriteri ise Kuran okumasını ve tecvit kurallarını bilmesinin yanında kendisine güven ve çocuklara ders verebileceğine inanmış olması olarak tarif ediyor. Çok iyi çalışma olduğunu söyleyen Ünver bu vesileyle hem bir geriye dönüp bakılmış oldu ‘neler yapılmış?’ diye hem de bir çok cevheri tespit etmiş olduk diye konuştu. Camileri sadece namaz kılmak için gidilen yerler olmadığını, bilhassa çok hareketli yerler olduğunu söyleyen Ünver çeşitli konularda seminer ve konferanslar düzenlendiğini bu vesileyle namaz kılmayanlarında camiye

geldiklerini, bunun da ayrıca sevindirici olduğunu belirtiyor. Muharrem ayı içinde faaliyetler Ünver yaptıkları bir diğer faaliyetinde Muharrem ayı ile alakalı olduğunu söylüyor. Bir adıda Allah’ın ayı olan Muharrem ayında pek çok olayın vuku bulduğunu ve bunların içinde içimizi yakan Kerbela olayının olduğunu ifade ederek bu konuda konferans vermesi için Türkiye’den meşrebi itibariyle alevi olan bir profesörün getirildiğini söyledi. Kan vermeyi tavsiye edeceğiz Hollanda Kan Bankası ile Diyanet Vakfı arasında bir protokol imzaladıklarını söyleyen Ünver, protokol gereğince camilerde insanların kan bağışı yapmalarının tavsiye edileceğini söylüyor. ‘Onlarla ortak

çalışacağız. Onlar işin teknik ve sağlık boyutunu gerçekleştirecekler. Nisan ayında 12 camimizde çalışmalar başlayacak. Kan vermenin sağlıklı bir şey olduğunu, peygamberimizin de şifa amaçlı kan verdiğini insanlarımıza anlatacağız. Aynı zamanda bu vesileyle burada kan kardeşliğini de yerleştirmek istiyoruz. Ve bu yolla mesaj olarak Müslümanların içinde bulunduğu topluma uyum ve katkı sağlamak istediğini vermeye çalışacağız’. Hollanda’da imam hatip lisesi için ilk adım atıldı Ünver bir diğer önemli projelerinin Hollanda’da açılmasını istedikleri ve bu yönde ilk adımında atıldığı gynasium düzeyinde İmam-Hatip lisesi açılması olduğunu söylüyor. Ünver bunun çok faydalı olacağını ve aynı zamanda da Hollanda devletinin yıllardır ‘imamlar burada

yetişsin’ istediğine de bir cevap olabileceğini düşünüyor. ‘‘Zira burada üç-dört yıllık İmam-Hatip Lisesini bitiren öğrenci daha sonra Türkiye’ye giderek orada imam yetiştiren İlahiyat Fakültesi’ne devam edecekler. Orayı da bitirdikten sonra yetişmiş birer imam olarak tekrar Hollanda’ya dönecek olan bu imamlar burada daha faydalı olabilecekler’’ diyor. Bu projeyi, bu konuya yakın duran dini konularda hizmet veren sivil toplum kuruluşları ile birlikte istişare ettiklerini ve hemfikir olduklarını söyleyen Ünver bunun çok yararlı olacağına inandığının altını çiziyor. Ünver eğitimi destekleme yönünde burs verdiklerini bu yıl bine yakın öğrenciye burs verildiğini ayrıca bu yıl üniversiteye devam eden öğrencilere de burs verildiğini bildirdi.

neceğiz Son olarak Ünver koruyucu alile konusunda da bir inisiyatif almak istediklerini belirtiyor. ‘‘Bunun için Hollanda’nın resmi makamları ile görüşmeler yapıyoruz. Onlarla da bir protokol çerçevesinde neler yapabileceğimize bakacağız. Bu konu vuzuha kavuşunca, yine STK’larımızla bir araya gelip hep birlikte neler yapabiliriz bunu görüşeceğiz’’ diyen Ünver bu konuda da insanlarımızın eksik ve yanlış bilgilere sahip olduğunu dalayışıyla aydınlatılması gerektiğini düşünüyor. Kahvaltıda Rotterdam Din Hizmetleri Ataşesi İsmail Hakkı Bilgi de hazır bulundu. Adnan Şahin Den Haag

Koruyucu aile konusu ile de ilgile-

Dostça Murat Gedik

Bir Muharrem’in ardından Geçti bir Muharrem ayı daha. Hicri yılın ilk ayı olan bu ayda oruçlar tutuldu, iftarlar verildi, güzel sözler edilip dualar okundu, aşureler unutulmadı. Bu ayı bilen kavgadan, dövüşten ve her türlü kötülükten kendini alıkoydu. İslam öncesi de bu ay muhteremdi, İslam sonrası da. Çünkü “haram kılınmış” anlamına geliyor Muharrem. Matem geliyor aklımıza Muharrem ayı gelince. Mazlumun zalime karşı, ezilenin ezene karşı, dürüstlüğün hileye karşı, açıkçası doğrunun yanlışa karşı mücadelesi geliyor aklımıza. Henüz müslüman olmamıştık, olan bitenlerden hiç sorumluluk sahibi değildik. Olan hüzün ve musibet anlamına gelen Kerbela’da olmuştu.

Hz. Muhammed’in (sas) torunu Hz. Hüseyin ve 72 Allah dostu, Yezid’in nefsinin kurbanı olmuşlardı. Aç susuz bırakılmışlardı, çoluk çocuk denmemiş, hepsi şehit edilmişti. Hz. Muhammed’in torunu, Ehli Beyt denmemiş topluca şehit edildiler. Hutbelerde Al-i Beyt’e sövmek yetmiyor, Hz. Hasan’ın şehadeti yetmiyor, Hz. Hüseyin ve 72 müslüman şehit ediliyordu. Ayrı bir yeri vardır Ehli Beyt’in Türk’ün gönlünde, ayrı bir sevdadır Türk için Ehli Beyt.

halde Türk’ü ayrıştırmak için birileri tarafından hep kullanılmıştır, o kadar ki bu olay ta Çaldıran’a götürür bizi. Yavuz Selim ile Şah İsmail arasında yapılan çarpışma, yani Çaldıran, bunun en büyük örneğidir. Ve maalesef halen günümüzde bile zaman zaman ayrıştırma yaşanabilmektedir. Yavuz Selim Osmanlı, yani Türk değil mi? Ya Şah İsmail? O da Safevi, yani o da Türk, akan ise Türkmen kanı, şimdi hangi tarafta olmam lazım?

Ayrı bir yeri vardır Kerbela’nın tarihte. Bizler müslüman olmamıştık ama Türk’ü hep takip etmiştir bu olay.

Taraf olamıyorum ben, iki taraf da benim, iki taraf için de ağlıyor, iki taraf için de ağıtlar yakıyorum.

Bu olayda mesuliyetimiz olmadığı

Muaviye’nin ve Yezid’in yapmış

oldukları zulüm ve katliamlar, Ehli Beyt’e o haksız saldırmalar aynı zamanda Türk’ün Türk ile vuruşmasına dahi varmıştır. Kerbela’da Hz. Hüseyin ve 72 müslümana yanar ve ağlarım. Çaldıran’da ise hem Yavuz Selim tarafına, hem de Şah İsmail tarafına ağıtlar yakarım. İki taraf da benim, iki tarafın dili de, dini de, soyu da, sopu da benim. Taraf olamıyorum, tıpkı Ankara meydan muharebesinde Yıldırım Bayezid ve Timur ile yapılan savaşta olduğu gibi. İşte her Muharrem ayında yukarıda yazılanlar ve daha nice şeyler hep aklıma gelir. Hz. Hüseyin’in, davası için kafası gövdesinden ayrılarak şehit olabilmesi, mazluma karşı dik durması, her şeye rağmen hak bildiği yoldan ayrılmaması geliyor

aklıma, çekilenlere ve katliamlara üzülüyorum. Öbür tarafta ise Türk’ün Türk ile vuruşması aklıma geliyor ve üzülüyorum. Her şeye rağmen umut, heyecan ve azim ile ileriye bakıyor ve güzel günlerin birlik ve beraberlikten geçtiğinin bir daha altını çiziyorum. Bir Muharrem ayı daha geride kaldı, Cenab-ı Allah gelecek aylarda da bizlere kötülüklerden uzak durmayı nasip etsin, yapılan güzellikleri daim etsin. Her devir bir Yezid çıkacaktır, Allah ona karşı güç, kuvvet ve sabır versin. E-posta: muratgedik@muratgedik.nl


20

Doğuş

-

Ocak 2013

Haber Toplum Hollanda Türk Federasyon ’dan dev buluşma Hollanda Türk Federasyon daveti üzere Hollanda’nın önde gelen kuruluşları bir araya geldi. Hollanda Türk Federasyon’unu daha iyi tanıma ve Türk sivil kuruluşlarının daha iyi tanış olma niyetliyle yapılan bu toplantıya ilginin büyük olduğu gözlemlendi. Hollanda Türk Federasyon genel merkez binasında yapılan bu toplantıya Hollanda’nın önde gelen Türk kuruluşları davet edildi. Buluşmanın açılış konuşması Hollanda Türk Federasyon Genel Sekreteri Erim Uğurlu tarafından yapıldı. HTF’nin kuruluş gayesi, misyonu ve vizyonu ile ilgili yapılan bu konuşmadan sonra söz Genel Başkan Murat Gedik’e devredildi. Murat Gedik slayt gösterisi eşliğinde Hollanda Türk Federasyon’un yapmış olduğu ve yapılması

düşünülen faaliyetleri hakkında bilgi verdi. Federasyon yöneticilerinin de tanıtıldığı bu bölümde Türk toplumunun günümüzde daha fazla birlik ve beraberliğe ihtiyacı olduğuna ve dikkat edilmemesi durumunda Türk toplumu arasına fitnenin çok basit bir biçimde girebileceğini dile getirdi. Murat Gedik: “Hollanda Türk Federasyon kurulduğu günden bugüne kadar dünya görüşünden taviz vermeden aziz milletimizin hizmetindedir. Milli ve manevi değerlerimize saygı ile yaklaşan her kuruluş ile müşterek konularda beraber hareket edebiliriz. Bizler Avrupa Türklüğü olarak Dünya Türklüğünün bir parçasıyız, nerede bir Türk varsa oraya ilgi duyar ve dertlerini derdimiz olarak benimseriz. Yaşamış olduğumuz

toplumla barışık bir biçimde ve bu topluma katkılar sağlayarak hep beraber hareket etmeliyiz. Hollanda Türk Federasyon olarak bugün bu toplantıya Hollanda’nın önde gelen Türk kuruluşlarını davet ettik, hiç bir ayırım yapmadan davetiyeler çıkardık. Şu tablo gösteriyor ki davete icabet neredeyse %100’dür. Katılamayanlar ise katılamama sebeplerini bildirerek teşekkürlerini iletmişlerdir. Son zamanlarda bazı şahışlar ve kurumlar üzerine yine aslı olmayan yazılar ile çamur atılmaktadır, bu türlü girişimlere çok dikkat etmeliyiz, istişare bu türlü oyunları anında bozacaktır. Bakın bizler burada sadece Anadolu ya da Avrupa Türkleri olarak bulunmuyoruz, Türk Dünyası şu an bu toplantıda bir aradadır. Bu güzide

birlikteliğin daim olması için hep beraber hareket etmeliyiz. Federasyon olarak gelecekte daha fazla eğitime ağırlık vererek, toplum içinde yer edinmiş, kendi değerlerini yitirmeden varlığını devam ettiren bir nesil için çalışmalar devam edecektir. Bu sebepten sloganımızı kuruluşumuzda “Gelecek Nesiller İçin” olarak belirlemiştik. Verilen kısa bir aradan sonra Sivil Toplum Kuruluşları buluşması devam etti. Kısa olarak davetliler kendilerini tanıttıktan sonra Hollanda Türk Federasyon ile ilgili sorulara cevap verildi. Yemek ikramı yapıldıktan sonra buluşma son buldu. Bu toplantıda T.C. Rotterdam Başkonsolosluğu da muavin konsolos tarafından temsil edildi. Kuruluşların özellikle başkanlar tarafından temsil edilmeleri buluşmaya verilen ilginin değerini göstermektedir.

BENT U OP ZOEK NAAR EEN ERKEND KOELINSTALLATIE BEDRIJF DAN HEEFT U HEM NU GEVONDEN: VERKOOP EN INSTALLEREN VAN ZOWEL NIEUW ALS OCCASION/TWEEDEHANDS: SUPERMARKT KOELING / KOELTOONBANKEN / WANDKOELMEUBEL

‘Yılın politikacısı’ belli oldu Araştırma bürosu Maurice de Hond anketine göre partilerin oy oranları değişmedi fakat ‘yılın en iyi politikacısı’ yüzde 23 oy oranı ile İşçi Partisi lideri Diderik Samsom oldu.

AIRCO’s KOEL– en VRIES CELLEN KOEL– en VRIES INSTALLATIES BEKIJK ONZE WEBSITE:

Foto’s zijn van 1 van onze laatste projecten in 2012: Versmarkt de Zon aan de korvelseweg 39a te Tilburg

Koeltechnisch Buro Midden Nederland Provincialeweg 52 4031 JM INGEN Evt andere referenties: Sahan supermarkt Schans, Schans 8, Rotterdam Bab el Baraka, nicolaas Ruychaverstr 28-30, Amsterdam Aytas supermarkt, Slinge4, Rotterdam

tel: 0344-689393

Email: gisekoops@hotmail.com

Her hafta düzenlenen Maurice de Hond anketinde partilerin oy oranlarında bir değişiklik yaşanmadı. Aynı anket içerisinde katılımcılara yöneltilen ‘yılın en iyi politikacısı’ konusunda ise çıkan sonuçta PvdA lideri Diderik Samson birinci olarak çıktı. Yılın politikacısı sıralamasında Özgürlük Partisi (PVV) lideri ve Hristiyan Demokratlar Partisi’nden (CDA) Maliye Bakanı Jan Kees de Jager yüzde 11 ile ikinciliği paylaştı. Listenin üçüncülüğüne ise yüzde 8 oy oranı ile Sosyalist Parti (SP) lİderi Emile Roemer gelirken, Özgürlük ve Demokrasi için Halk Partisi (VVD) lideri Mark Rutte ve Demokratlar66 (D66) lideri Alexander Pechtold da yüzde 5 oy alabildi. Alınan anket sonuçlarına göre partilerin oy oranlarında da bir değişiklik olmadı. Haftalık olarak yapılan ankette geçtiğimiz hafta alınan sonuçlarda VVD ve PvdA kayıp yaşamaya devam etti. VD partisi 22 ve PvdA partisinin alabileceği oy oranı da 23 oldu. Diğer partilerin aldığı oy oranları ise şu şekilde sıralandı; PVV 24, SP 22, CDA 17, D66 18, CU 6 GL 3 SGP 4, PvdD 3 50 PLUS 8


Ocak 2013

-

21

Doğuş

Hukuk Anonim şirketlerle (besloten vennootschap) ilgili değişiklikler itibariyle getirilen değişiklikleri sizler için sıralamak istiyoruz. Neden Anonim Şirket? AŞ kurmak için pek çok neden vardır:

Av. Nursel Köse Kose Advocaten B.V. 010-215.13.11 info@koselaw.nl Sayın okurlarımız, Anonim Şirket (AŞ) kurmak 1 Ekim 2012 tarihi itibari ile getirilen yasa değişikliği neticesinde kolaylaştırılmıştır. Daha önce AŞ kurmak beraberinde masraf ve katı kurallara bağlı işlemler gerektiriyordu. Yeni sistem içerisinde masraflar düşürülmüş, kurallara esneklik getirilmiştir. Şirket kurmak isteyen veya daha önce kurmuş olan vatandaşlarımız bu kolaylıklardan faydalanacaklardır. Halkımızın ticari atılımlarını göz önünde bulundurarak, bu sayımızda AŞ kurmak için 1 Ekim 2012 tarihi

En önemli neden, şirket sahibinin veya hissedarların, yapmış oldukları yatırım haricinde, şahsi sorumluluk taşımamasıdır. Mesela iflas gibi durumlarda sadece şirket iflas eder ve iş sahibi şahsen iflas sonuçlarından muaftır. İş sahibinin özel mülkiyeti ve varlığı iflas dışında kalır (tabiki bazı istisnai durumlar haricinde, mesela yönetim idari hatalar yapmış ise, yöneticiler şahsen sorumlu tutulabilir).

2. Mecbur tutulan banka (bankverklaring) ve mali müşavir (accountanceverklaring) beyanı kaldırılmıştır. 3. Şirket tüzüğü hakkında bazı mecburi bilgiler haricinde, özgürlük verilmiştir. Şirket sahibi tüzüğü istedigi sekilde hazırlama hakkına sahiptir. Mecburi tutulan bilgiler: isim, ikamet, şirketin amacı, şirketin sermayesi ve idari düzenlemeler. Bu bilgilerin tüzüğe işlenmesi mecburiyeti haricinde herhangi başka mecburiyet kalmamıştır. 4. AŞ hisse satışında oy hakkı veya kazanc hakkı vermeksizin satış yapabilmektedir. İşçilerine, yatırımcılara veya akrabalarına hisse vermek isteyen iş sahipleri için önemli bir değişikliktir.

AŞ’yi devretmek veya devralmak daha kolaydır. AŞ’nin hisseleri satılıp devredilmesiyle, AŞ devredilmiş sayılmaktadır.

Hissederlar, genel kurul dışında karar verme yetkisine sahiptir. Böylelikle AŞ daha çabuk karar verme imkanına sahiptir.

Değişiklikler nelerdir?

6. Hissederlar, Hollanda dışında da genel kurul toplantısı yapma hakkına sahiptir.

1 Ekim 2012 tarihi itibariyla AŞ kurmak daha kolaydır. Şirket sahipleri şirketin kuruluşu şeklinde daha

Lahey Büyükelçiliği Din Hizmetleri Müşaviri Prof. Dr. Mustafa Ünver yayınladığı bir mesajla Hristiyan dünyasının bayramını tebrik etti.

‘Bütün insanlık Hz. Adem ve Hz. Havva’nın çocuklarıdır. Hz. Adem ise topraktandır. Her şeyin sahibi Allah Teala, yarattığı insanı yeryüzünde başıboş bırakmamış, ona yol

1. Yatırılması gereken € 18.000,tutarındaki başlangıç sermayesi kaldırılmıştır.

Şahsi bir şirket (eenmanszaak), ortaklık şirketi (maatschap) veya şirket firmasında (vennootschap onder firma) ödenilen vergi miktarları, AŞ’e bakarak daha fazladır. Yani AŞ kurmak vergi ödeme husunda daha kârlıdır.

Ünver tebrik mesajı yayınladı

Mesajında insanların peygamberlerin getirdiği inanç, öğreti, ahlak ve hikmete muhtaç olduğunu belirten Ünver ‘peygamberlerin getirdiği mesajdan nasibini almayanlar malesef bütün insanlık adına çok korkunç ve vahşi davranışlar sergileyebilmektedir’ dedi. ABD’de Connecticut eyaletindeki bir ilkokula yapılan saldırıya atıfta bulunan Ünver ‘ 27 masum insan hayatını kaybetti. Oysa tüm insanlık merhamet, fazilet ve diğerine saygıda çok hassas olmalıydı. Bu acı, sadece Amerikalının değil, merhamet ve şefkat tohumlarının yüreklerine ekili tüm Müslümanların ve tüm insanların acısıdır. Bu acıyı yüreklerimizde duyuyor ve başsağlığı diliyoruz’ dedi.

özgürdürler. Kısa bir sıralama:

göstersinler diye katından peygamberler ve kitaplar göndermiştir’ diye devam eden açıklamasında Ünver ‘İçinde yaşadığımız dünyayı hep beraber ele ele vererek fesat, inançsızlık, ahlaksızlık, şiddet, vahşet, katliam ve ırkçılık gibi insan olmaya hiç yakışmayan kötülüklerden temizlemeli, yeryüzünü her yönüyle bir gül bahçesine dönüştürmeliyiz’ sözleriyle yaşanabilir bir dünya için elele vermemiz gerektiğine vurgu yaptı. ‘Bu güç, sahip olduğumuz, aidi olmakla şeref duyduğumuz inançlarımızda potansiyel olarak bulunmaktadır. O halde barışı, kardeşliği, adaleti ve merhameti her yerde hakim kılmalıyız’ diyen Lahey Büyükelçiliği Din Hizmetleri Müşaviri Prof. Dr. Mustafa Ünver mesajını tüm Hıristiyanların bayramını tebrik ederek sonlandırdı.

7. Sirket kurulurken hisse satma yet-

kisini kısıtlama hakkı vardır. Ancak kısıtlama mecburiyeti kalkmıştır. Zira, daha önce şirket hisse satarken, bu hisseleri öncelikle diğer hissedarlara sunması gerekmekteydi (blokkeringsregel). Şirket bunu yine yapma hakkına sahiptir ama artık yasal olarak mecbur tutulmamaktadır.

lüğe aykırı karar veren ve hareket eden idari kişiler şahsen sorumlu tutulma rizikosuna girecekelerdir. Yani alacaklıların hakları maddi sıkıntı durumunda, hissedarların kar payını etkilemektedir.

Noter tasdikli kuruluş tüzüğü ve Ticaret Odası’na kayıt

Yeni kurallar şahsi şirketini, ortaklık şirketini veya şirket firmasını AŞ olarak değiştirmek isteyen iş sahipleri tarafından rahatlıkla kullanılabilir. Kolay bir şekilde sorumluluklarındaki kısıtlamayı devreye sokabilirler. Zira AŞ iş sahibini kapsamlı bir şekilde şahsi sorumluluktan korumaktadır.

AŞ’nin kuruluş tüzüğünün halihazırda noter tarafından düzenlenip tasdiklenmesi gerekmektedir. Bu mecburiyetin kaldılması istenmektedir ancak henüz bu konuda bir değişiklik getirilmemiştir. Ayrıca, AŞ’nin Ticaret Odasına’da kayıtlı olması mecburiyeti halen vardır. Şirket alacaklılarının korunması Daha önce var olan € 18.000,- tutarındaki başlangıç sermayesi yatırma mecburiyeti şirketin borçlarını ödeyebilmesinin bir garantisini içeriyordu. Bu mecburiyetin kalkması bu durumda tabiki şirket alacaklılarına dezavantajdır. Bu duruma getirilen çözüm, eğer şirket hissedarlara yapılacak kâr ödeneğini yaptıktan sonra, alacaklılara ödeyemeyecek duruma gelecek ise kâr ödeneği yapmama mecburiyetinin var olmasıdır. Bu yükümlü-

Yeni kurallar daha önce kurulmuş olan şirketler için de geçerlidir

Var olan AŞ’ler için şirket tüzüğünde gereken değisiklikleri yapma imkanı doğmuştur. Bu şekilde hisse satışlarındakı kolaylıklardan faydalanabilirler. Vatandaşlarımızın sunulmuş olan imkanlardan faydalanmalarını ciddi bir şekilde tavsiye ediyorum. Herhangi bir şirket, ne kadar iyi yürümekte olursa olsun, istenmedik durumlarda maddi sıkıntıya girme rizikosunu yaşamaktadır ve en kötü senaryoda iflas edebilir. Böyle bir durumda hiç değilse iş sahibi hem şahsen hem ailevi açıdan kendisini korumaya almaktadır.


22

Doğuş

-

Ocak 2013

Haber Dünya Mısır halkı evet dedi

Wikileaks bir milyondan fazla belge yayınlayacak

Mısır’da iki aşamada yapılan anayasa referandumu tamamlandı. açıklamada bulunacak. Gün boyunca yapılan ve yoğun katılım nedeniyle oy kullanma süresi uzatılan referandumun 2. aşaması İsmailiye ve Minya’nın da aralarında bulunduğu 17 ilde gerçekleşti.

Wikileaks’in kurucusu olan Julian Assange suskunluğunu bozdu ve altı aydır sığınmacı olarak bulunduğu Ekvador’un Londra büyükelçiliğinde bir konuşma yaptı.

Referandumun başkent Kahire ve İskenderiye dahil 10 ilde yapılan ilk aşamasında “evet” oyu verenlerin oranı yüzde 56,5, “hayır” oyu verenlerin oranı ise yüzde 43,5 olmuştu. Bazı yargıçların anayasa referandumunu denetlemeyi reddetmesi nedeniyle iki aşamada düzenlenen referandumun son aşamasının da tamamlanmasıyla, iki aşamanın kesin sonuçları birleştirilerek nihai sonuç resmen açıklanacak Şura üyeleri atandı

İki aşamanın resmi olmayan toplam sonucuna göre Mısır halkının yüzde 64’ü yeni anayasaya “evet” derken, yüzde 36’lık kesim seçimlerde “hayır” oyu verdi. İki aşamada tamamlanan referandumda toplam 10 milyon 655 bin 332 Mısırlı “evet”, 6 milyon 29 bin 617 kişi “hayır” oyu kullandı. İkinci aşama: “Evet” yüzde 71, “Hayır” yüzde 29

71’inin “evet”, yüzde 29’unun “hayır” olduğu bildirildi. Oy sayma işleminin tamamlandığı ülkede seçmenlerden 5 milyon 920 bin 713’ü (yüzde 71’i) yeni anayasaya “evet” derken, 2 milyon 427 bin 693 (yüzde 29) kişi “hayır” oyu kullandı. AA ekibinin elde ettiği sonuçlara göre 17 ilde yapılan referanduma, 104 seçim merkezinde 6 bin 724 sandıkta 7 bin 291 yargı mensubu gözlemci olarak katıldı.

Resmi olmayan verilere göre tüm sandıklar açıldı. Oyların yüzde

Yüksek Seçim Kurulu, şikayetleri değerlendirmesinin ardından resmi

Mısır Cumhurbaşkanlığından yapılan açıklamada, 12’sinin parlamentoda temsilcisi bulunmayan 17 parti kadrosundan ve gerisinin de Mısır’ın önde gelen simalarından seçilen 90 yeni ismin Şura Meclisi’ne üye olarak atandığını açıkladı. Halk Meclisi’nin feshedilmesinin ardından Anayasa Mahkemesi’nin kararı gereğince yasama yetkisi Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’de bulunuyor. Yeni anayasanın onaylanması halinde ise yasama yetkisi Şura Meclisi’ne geçecek. Şura Meclisi’nin 3’te biri olan 90 üyeyi ise Cumhurbaşkanı Mursi atıyor.

Ekvador’un Londra Elçiliği’nin balkonundan taraftarlarına yeni yıl mesajı veren Assange “Gelecek yıl bir milyondan fazla belge yayınlayacağız ve bundan dünyadaki her ülke etkilenecek “ dedi. Assange, 6 ay önce sığındığı Ekvador elçiliğinden çıkıp çıkmayacağına ilişkin açıklama yapmadı. Avustralya vatandaşı olan 41 yaşındaki Assange siyasi iltica talebi kabul edilmesine rağmen tutuklanacağı gerekçesi ile büyükelçilik binasını terkedemiyor. Büyükelçilik binası önünde toplanan çok sayıda gösterici “Assange’a

özgürlük” yazılı pankartlar taşıdı. Amerikan hükümeti, gizli belgeleri yayınlaması nedeniyle Assange hakkında soruşturma yürütüyor. İsveç de 2010’da bu ülkeyi ziyareti sırasında cinsel saldırıda bulunduğu yolundaki iddialar nedeniyle Assange’ın iadesini istiyor. İngiltere Assange’ın İsveç‘e iadesine karar vermişti. Hakkındaki iddiaları reddeden Assange, ABD’ye teslim edileceğini iddia ederek iade kararına karşı çıkmış ve Londra’daki Ekvador Büyükelçiliği’ne sığınmıştı.

Zoabi aday olamayacak

İsrail Merkez Seçim Kurulu, Mavi Marmara gemisinde bulunan arap asıllı İsrail milletvekili Hanin Zoabi’nin 22 Ocak’taki seçimlerde tekrar aday olamayacağına hükmetti. Hanin Zoabi Mayıs 2010’da 9 Türk’ün katledildiği baskın sırasında Mavi Marmara gemisinde bulunuyordu. 20 üyeli İsrail Merkez Seçim Kurulu’nda 9’a karşı 19 oyla alınan kararın gerekçesi olarak ise ‘gemiye katılarak düşmana destek vermek’ ve ‘İsrail’i bir Yahudi devleti

olarak tanımamak’ gösterildi. Zoabi’nin İsrail Yüksek Mahkemesi’nde kararı temyiz etmesi bekleniyor. Mahkeme şimdiye dek emsal davalarda ifade özgürlüğü gerekçesiyle Arap siyasetçiler lehine kararlar vermişti. İsrail’in Yahudi devleti olarak tanımlanmaması gerektiğini savunan bir partinin mensubu olan Zoabi, Mavi Marmara’daki eylemcilere katılarak Gazze’ye uygulanan ablukayı protesto etmişti.


Ocak 2013

-

23

Doğuş

Politika II. Rutte hükümeti zor yıllar vadediyor

Verhagen: Yanlış yaptık

II. Rutte Hükümeti kurulması için Liberal Parti (VVD ) ve Sosyal Demokrat İşçi Partisi (PvdA ) taslak koalisyon metni üzerinde anlaştı. Koalisyon metninin iki partinin meclis grubu tarafından onaylanmasının ardından II. Rutte Hükümeti kuruldu. Umarız bu koalisyon Hollanda’nın daralan ekonomisinin önünü açarak, toplumda olumlu beklentilerin oluşmasına ve geleceğe umutla bakmasına zemin oluşturur.

Hristiyan Demokratlar Partisi eski başkanı Maxime Verhagen, 2010 yılında Özgürlük Partisi ile koalisyon kurulmasının, yanlış bir karar olduğunu itiraf etti.

İş verenler daha çok prim ödeyecek Koalisyon metni çevre ve doğanın korunması hususunda beklenenden daha olumlu bir yaklaşım içinde görünürken, iş verenler işsizlik ödenekleri için daha fazla prim ödemek zorunda kalacak. Bu durum işveren çevrelerinde kaygı ile karşılandı. İşsizlik ödeneğinin süresi ve miktarı düşecek

Zeki Baran 16 milyar kısıtlanacak Taslak koalisyon metninde ekonominin 2016 yılından itibaren yükselişe geçmesi için alınan tedbirler paketi “acı reçete” olarak adlandırılabilir. Buna göre kısıtlamalara devam edilecek. Önümüzdeki iki yıl için kamu harcamalarında 16 Milyar Euro kısıntı yapılacak. Sağlık ve sosyal güvenlik bu kısıtlamalardan en çok etkilenecek alanların başında geliyor.

WW olarak bilinen işsizlik ödeneği en çok iki yıl alınabilecek. Birinci yılda alınacak miktar son maaşa göre belirlenecek. İkinci yıl bu miktar asgari ücretin yüzde 70’ine düşecek. Üstelik işten çıkarmak kolaylaştırılacak. Taslak koalisyon metninde yer alan bazı konular Hollanda Türklerini yakından ilgilendiriyor.

- Yüzü peçeli kadınlara ödenek de verilmeyecek, toplu taşıma araçlarına da bindirilmeyecek! - Yurtdışından evlenenler 24 yaşından önce eşini Hollanda’ya getiremeyecek Olumlu noktalar - Yaşlılarımızın emekli açıkları tekrar doldurulacak! Yani önümüzdeki yıldan itibaren yaşlılarımız eskiden olduğu gibi 6 ay Türkiye’ye gidebilecek ve maaşlarında her hangi bir kesinti olmayacak. - Sağlık sigortası primleri gelir düzeyine göre ayarlanacak! Yani çok kazanandan çok az kazanandan az katkı payı alınacak. - Çalışan ile çalışmayan arasında fark olacak. Yani çalışıp az kazanan kişi bazı vergilerden muaf tutulacak.

Önce olumsuz noktalar - Hollanda vatandaşlığına geçmek zorlaşıyor. Hollanda vatandaşlığına başvurmak için 7 yıl Hollanda’da yasal ikamet etmeniz gerekecektir. Bu süre daha önce 5 yıldı. - Yeterli Hollandaca bilmeyenler sosyal ödenek alamayacak!

- Gençlerin işsiz kalmalarını ve okulu diplomasız terk etmelerini önleyecek adımlar atılacak. - Aile içi şiddet ve namusa dayalı şiddetin önüne geçmek için önlem alınacak ve ispatlandığı taktirde bu suçu işleyenlere ağır cezalar verilecek.

Hristiyan Demokratlar Partisi (CDA) eski başkanı Maxime Verhagen, 2010 yılında kurulan koalisyonda Geert Wilders’ın Özgürlük Partisi (PVV) desteğine başvurulmasının yanlış bir seçim olduğunu belirtti. Volkskrant gazetesine verdiği röportajda bu konuya değinen Verhagen, “hükümet yönetimi ile dışardan destek arasında bu kadar dar bir sınır olduğunu önceden göremedim. Bu durumu küçümsemişim” ifadesini kullandı. Verhagen şuanda yönetmek ile dışardan destek konularında bu ayrımı çok iyi gördüğünü belirtirken “Bilseydim bu işe başlamazdım” ifadesini kullandı.

Verhagen ayrıca 2010 yılı seçimleri öncesi dönemin başkanı Jan Peter Balkenende’ya parti başkanlığından çekilmesi için tavsiye verdiğini aktardı. Verhagen, Balkenende’nın o dönemde daha fazla yıpranmasına gerek olmadığını düşündüğünü belirtti. Daha sonraki dönem içerisinde PVV ile olan ortak çalışmaların kendine ters geldiğini belirten Verhagen, PVV’nin dar ulusal çıkarlarını kısa vadeli olarak uygulayarak insanları dışlaması, benim düşüncelerime hiç uymuyor. Aradaki çekişme o kadar fazlaydı ki bu parti ile aynı hükmette yer almak istemedim”dedi.


24

Doğuş

-

Ocak 2013

Sağlık Özel Selçuklu Hastaneleri Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı

Dr. Seyit Karaca: ‘Mevlana diyarında hem huzur hem şifa var’ sigortası ve AGİS, EURO CENTER gibi Avrupa’da yaşayanların mensup olduğu sigortalarla anlaşmalı olan hastanelerimiz hem Türkiye’de hem de Avrupa’da geniş bir halk kitlesine hizmet verebilmektedir. Bu durum Konya ve Karaman’da yapılan sağlık turizmi harcamalarında önemli bir artış sağlamıştır. Avrupa’nın her anlamda içine düştüğü sıkıntılı durum ülkemizin ise yükselen bir yıldız olarak dünya sahnesinde yerini alıyor olması hizmet sektöründe de kendisini göstermiştir. Şu anda ülkemizdeki sağlık kuruluşları hizmet kalitesi anlamında Avrupalılara ve hemşerilerimize en iyi hizmeti vermeye odaklanmışlardır.

Özel Hastanelerin Sosyal Güvenlik Kurumu çatısı altında hizmet vermeye başlamasıyla birlikte ortaya çıkan hastane profiline en iyi uyum sağlayan kuruluşlardan biri Özel Selçuklu Hastaneleri olmuştur. Tüm kesimden vatandaşımıza hizmet veren Özel Selçuklu Hastaneleri,

15 senelik hizmet tecrübesi, güler yüzlü ve anlayışlı çalışanları, uzman hekimleri ve donanımlı hastaneleriyle Konya ve Karamanlılara hizmet vermektedir. Sosyal Güvenlik Kurumu’nun yanı sıra 150’nin üzerinde özel sağlık

Mevlana’nın vuslata hazırlanması gibi bizler de bu hizmet maratonunda hastalarımızla buluşmaya hazırlandık. Özel Selçuklu Hastanelerinin 15 yıllık tecrübesi ve itinalı hizmetleri sayesinde her sene olduğu gibi bu sene de Türkiye’deki ve Avrupa’daki hemşerilerimizin öncelikli tercihi olan kurumlardan birisi olduk. Bu farkındalığın heyecanıyla tüm donanımızla, hekim kadromuzla ve çalışanlarımızla hizmete hazırız diyoruz. Mevlana diyarı Konya’mız ve Türkçenin başkenti Karaman

bugüne kadar hep huzurlu insanları ve insanın içine huzur veren mistik havasıyla tanınmıştır. Özel Selçuklu Hastaneleri olarak biz Konya ve Karaman’ın huzurlu topraklarında yaptığımız yatırımlarla ve çalışmalarla bu 2 şehri sağlığın da merkezi yapmayı amaçlıyoruz. İç Anadolu’dan yükselen bir sağlık markası Özel Selçuklu Hastaneleri, bugün Konya’da 17, Karaman’da ise 15 branşta hizmet veren, gelişmiş tetkik ünitelerini, alanında isim yapmış uzman hekimleri ve 400’e yakın çalışanı barındıran bir sağlık kuruluşu haline gelmiştir. Özel Zincir Hastanelerin genellikle İstanbul’dan çıktığı ülkemizde Özel Selçuklu Hastaneleri İç Anadolu Bölgesindeki halkın ihtiyacını tam zamanında ve en iyi şekilde karşılayarak hızlı bir yükselişle sektörünün parlayan yıldızı oldu. Yeni yatırımlar için hazırlıklarını tamamlayan Özel Selçuklu Hastaneleri, birkaç ay içerisinde Konya’da 2. toplamda 3. hastanesi olacak olan yeni yatırımının temelini atmayı planlıyor. Özel Selçuklu Hastaneleri yeni yatırımlarıyla birlikte mevcut hastanelerindeki hizmet kalitesini ve çeşitliliğini artırmak

amacıyla devamlı yeni atılımlar gerçekleştiriyor. Konya’da 2. hastanemizin temelini atacağız Özel Selçuklu Hastaneleri olarak Konya’daki hizmet halkamızı gelecek yıllarda biraz daha genişletmek kararlılığındayız. En kısa sürede temel atmak ve 1,5 yılda hizmete sokmak amacında olduğumuz yeni bir yatırım, 200 yatak kapasiteli ve oldukça donanımlı bir sağlık kuruluşu olacak. Yatırımın temel atma programını sizlere duyurmak için de hazırlanıyoruz. Sevgiden dertler şifa bulur Hiçbir hemşerimizin hastalanmasını ve doktora ihtiyaç duymasını temenni etmeyiz. Ancak, ihtiyaç olunca bizleri tercih ederek bu günlere taşıyan değerli hastalarımızı en güzel şekilde ağırlayarak yeniden sağlıklı bir şekilde yaşadıkları ülkelere göndermek üzere hazırız. Mevlana’nın dediği gibi ‘ Sevgiden acılar tatlılaşır; sevgi yüzünden bakırlar, altın olur; sevgi yüzünden tortular durulur, arınır; sevgiden dertler şifa bulur.’

Hamilelikte sigara bebekte menenjit nedeni Hamilelik döneminde sigara içen annelerin bebeklerinde menenjit görülme olasılığı 3 kat artıyor.

Hamilelik döneminde sigara içen annelerin bebeklerinde menenjit hastalığı görülme olasılığı yükseliyor. Doktorlara göre evde sigara içen anne babaların çocukları da ölümcül hastalıklara yakalanabiliyor. İngiltere’de bir yıl içinde 600 çocuğun sigara dumanına maruz kaldığı için menenjit hastalığına yakalandığı düşünülüyor. Nottingham Üniversitesi uzmanları, pasif içiciliğin menenjite yakalanma riskini iki kat artırdığını belirtirken; 5 yaş altındaki çocuklarda risk oranı daha da artıyor. Hamilelikte sigara dumanına maruz kalmak ise riskin 3 kat artmasına neden oluyor.

Bağışıklık sistemi zayıflyor Doktorlara göre, sigara dumanına maruz kalmak çocukların bağışıklık sistemini zayıflatıyor ve hastalıklara karşı direncini düşürüyor. İngiltere’de her yıl 2 bin 500 kişi menenjit hastalığına yakalanıyor. Bu kişiler arasında 5 yaş altındakilerin sayısı ise oldukça yüksek. Hastalığa yakalanan 20 kişiden 1’i hayatını kaybederken, 6 kişiden 1’inde de kalıcı hasarlar oluşabiliyor. Geçtiğimiz yıl İngiltere’de doğum yapan annelerden yüzde 13’ünün sigara içtiği belirlendi.


Ocak 2013

-

25

Doğuş

Haber İnanç Kanaat önderleri 5 49 yıllık ömrünü ilim tahsili, mücadele, cihad, eğitim-öğretim, kurumsal faaliyetler, cemaat liderleri ile işbirliği düzenleyerek geçiren, Müslüman topluma düşüncesiyle, yazısıyla, konferanslarıyla, kitaplarıyla yön veren, İslâm âlemini ve batı dünyasını seyahat edip dolaşan, dünya dengelerini sağlayacak ölçüleri tespit eden kanaat önderlerinden biri de Prof. Dr. Mustafa es-Sibâî’dir. Hayatında ortaya koyduğu başarılar ömrüne yetmeyecek nitelikte olan es-Sibâî, 20. yüzyıla mührünü vuran İlim ve Kanaat önderlerinden biridir. Doğumu Ve İslâmî Şuurun Uyanışı 1915’te Humus’ta doğmuş ve ilmî bakımdan donanımlı bir aileye mensup olan es-Sibâî, İslâmî şuur noktasında örnek aldığı ilk şahsiyet babasıdır. Babası Haseneyn es-Sibâî, emperyalist güçlere karşı mücadele veren mücahid ruhlu bir zattır. Suriye’nin güvenliği için Fransızlarla mücadele etmiş, Suriye halkının hâmîlerindendir. Tahsil Hayatı Es-Sibâî, babasının yolundan giderek hayatı anlamlı kılan Kur’an’ı küçük yaşta ezberler. Zekâsı oldukça parlaktır. Bütün okul hayatı başarıyla geçer. 1930’da liseyi takdirle bitirir. 1933’te el-Ezher Üniversitesi Şeriat Fakültesine girer. Kısa zamanda Hukuk bölümünü bitirir ve daha sonra Usûliddîn Fakültesine geçer. Bu arada İslâm Hukuku alanında doktora yapar. “Sünnetin İslâm Fıkhındaki Konumu” başlıklı bir tez hazırlar. Hazırladığı tez, ilim adamlarının müracaat edip yararlanacağı bir kaynak mahiyeti taşır. Mısırda kaldığı dönemde Üstad Hasan el-Bennâ ile tanışmış ve Üstadın fikirleri ile kendi düşüncelerinin örtüş-

mesi, onu İhvân-ı Müslümîn’in görüş ve düşüncelerini paylaşmaya sevk etmiştir. İhvân modelinde Suriye’de bir hareket oluşturma düşüncesi kalbine bu dönemde yer etmiştir. Hocalık Dönemi Es-Sibâî, yaşadığı dönemin sancılarını görmüş, yaşamıştı. Müslümanların başsız ve dağınık bulunuşlarını, batılı milletlerin hegemonyası altında yaşadıklarını ve bu yüzden bütün bir İslâm coğrafyasında gerçek mânâda hürriyetten bahsedilemeyeceğini görüyordu. Bunun için de İslâm toplumunun kendisine gelebilmesi, hürriyetine kavuşabilmesi için neler yapılabilir? Düşüncesi ile dolup taşıyordu. Çare olarak sorumluluğunu idrâk eden bir nesil yetiştirmek lâzım geldiğini görüyordu. Eğitilmeyen bir toplumdan başarı beklenemezdi. Talebe yetiştirmeye karşı rağbeti büyüktü. 1950’de üniversite hocalığına başladı. Bu arada zamanın eğitim sisteminin aktif bir ilâhiyatçı yetiştirmeye elverişli olmadığını görüyor ve kitab ve sünnetten çağın meselelerine çözüm üretecek düzeyde müstakil bir şeriat fakültesi kurulması gerektiğini hedefine alıyordu. Nihayet kendi çapında arzu ettiği bir model üzere müstakil

Ailede temel eğitim 6 Ailedeki temel eğitime dikkat çekmeye devam ediyoruz. c- Bilgi: Çocuğu iyi tanımak Çocuk eğitiminde en önemli metodlardan biri de çocuğu yakından tanımaktır. Becerikli bir ebeveyn çocuklarını iyi tanır. Belki her anne baba, “ben çocuğumu tanıyorum. Çocuğumu ben tanıyamıyorsam, kim onu benden iyi tanır” diyebilir. Ancak gerçek hayatta bunun böyle olmadığını, pek çok anne-babanın, pek çok eğitimcinin çocukları/talebeleri yeterince tanımadıkları, ya da tanımak istemediklerini biliyoruz. Böyleleri bu yüzden eğitimde başarısız oluyorlar. Ya da yanlış eğitime sebep olunuyor. Çocuğun kapasitesini, hoşlandığı şeyleri, beğenmediklerini, yapabileceklerini, yapamayacaklarını, hangi dilden ve tavırdan anladığını, heyecanlarını, kabiliyetini, eğilimlerini, zaaflarını, ihtiyaçlarını; kısaca çocuğun karakterini ve psikolojisini iyi tanımak gerekir. Bu çocuk eğitiminde son derece avantajlı bir yoldur.

Her çocuk ayrı bir kişiliktir. Bundan dolayı anne-babalar çocuklarını gelişmesini iyi gözlemlemek zorundadırlar. Hangi yaşta hangi davranışları sergilediğini takip edip ve ona göre davranmalılar. Çocuğun anlayacağı dili yakalamak (bir önceki yazıda geçtiği gibi, yüz, göz, beden, yürek dili) eğitimcinin işini kolaylaştıracaktır. Bir olay olduğu zaman buna çözüm üretebilmek, bir şey öğretebilmek, onu yönetilmek, yanlışları düzeltmek çocuğun yapısını tanımaya bağlıdır. Çocuğun yaşına ve kapasitesine göre davranmak eğitimde esastır. Küçük yaştaki çocuktan olgun kişi hareketi beklemek yanlış olduğu gibi, delikanlılara çocuk muamelesi yapmak da yanlıştır. Hitap ve yaklaşım tarzımız, yükleyeceğimiz sorumluluklar, beklentilerimiz, hatta vereceğimiz mükafat veya ceza çocuğun yaşına uygun olmalıdır.

Bunun bir kaç yönü vardır. 1. Çocuğun karakterini iyi tanımak ve ona göre davranmak

Evde veya başkalarının yanında “eller yapıyor, sen niye yapamıyorsun” diye başına kakmak işe yaramaz. Önemli

bir üniversite kurmuştur. Dâvetçiler Yetiştirmesi Es-Sibâî, dönemin ilim adamlarını ve cemaat önderlerini bir çatı altında toplamaya gayret etmiş ve İslâm’ı hayata hâkim kılmanın kalıcı metodları üzerinde serî konferans ve seminerler vererek ilmî camiayı hareketli ve canlı tutmaya çalışmıştır. Tabi bu çalışmalar semeresini de vermiştir. Kısa zamanda etrafında kalabalıklar halka halka çoğaldı. Emperyalistler Ve İç Güçler İle Mücadele Bu gelişmelerin ardından bazı şehirlerde “Râbıtatü’d-Dîniyye”, “Muhammed’in Gençleri” ve “Müslüman Gençler” adı altında teşkilatlar kurdu. Bu hareketin neticesi olarak birçok genç, İslâm şuuruyla bütünleşirken, mevcut sistemin tokmakları da Suriyeli gençler üzerine iniyordu. İşbirlikçi emperyalist güçler devletin asker ve polisini, hâkim ve savcısını, vatanı için her türlü tehlikeyi göze alan bu inançlı kadroyu silmek üzere harekete geçiriyordu. Tutuklanmalar, işkenceler, hapis cezaları… ve daha birçok dramatik durumlar artık ka-

olan yaşına göre yapması gerekeni severek zamanında yapmasını sağlamaktır. Çocuğu ciddiye almak Çocuklar küçümsendiklerini, alay ve ihmal edildiklerini, adam yerine konulmadıklarını çok iyi anlarlar. Çocuk değil mi deyip geçmemek gerekir. Onların, da kendilerine göre kişiliği, kendilerine göre onuru vardır. Anne baba çocuğu ciddiye alırsa, adam yerine koyup dinlerse, sorunlarına, fikirlerine, isteklerine değer verirse; çocuk da onları ciddiye alır. Adam yerine konulan kimselere doğru olan şeyleri ulaştırmak, öğretmek, benimsetmek daha kolaydır. Onları ciddiye almanın bir yönü de onlarla münasebetlerde nazik, anlayışlı ve hoşgörülü olmaktır. Odalarına girerken kapılarını çalmak, emir verir gibi konuşmak yerine “yapar mısın?” demek, bir hata olmuşsa özür dilemek, söz dinledikleri zaman teşekkür etmek, aferin demek, sorularına makul cevaplar vermek, onlarla ilgili kararlarda onların fikrini sormak nezaket örnekleridir. Çocuğa güven vermek

çınılmazdı. Bir yandan sabır öğretisi sunuluyor, diğer yandan da dava erlerine sebat ruhu veriliyordu. Hatta Üstad es-Sibâî de hapis, işkence, gözaltı ve sonunda Lübnan’a sürgün cezası almıştır. Toplumu Dinamik Tutan Yayın Çalışmaları Üstad es-Sibâî, bir yandan mevcut sistem ile mücadele ederken, diğer yandan da toplumu dinamik kılacak ilmî, aktüel, dînî içerikli çalışmalar yapmakta idi. El-Menâr Gazetesini 1947’de çıkarmaya muvaffak oldu. 1949 ihtilâli ile gazete yayın hayatına veda etmek zorunda kaldı. 1955’te es-Sihab Gazetesini haftalık olarak çıkarmaya başladı. Bunun yanında el-Müslimûn adlı bir dergi de aylık olarak çıkıyordu. Bunlar gerçekten o dönem Suriye insanını mânevî açıdan doyuruyordu. Es-Sihâb’ın yayın karakteri giderek “İslâm Medeniyeti” çizgisine dönüşmüştür. Lübnan’a Sürgün Ve Hayata Veda Edişi Üstad es-Sibâî, bütün bu fedâkârâne gayretlerin neticesinde mevcut sisteme itaate zorlanmış ve itaati kabul et-

MustafaUrgenç mediği takdirde ya hapis veya sürgün edilmekle tehdit edilmiştir. Kendisi de Lübnan’a gitmeyi tercih etmiş ve memleketine veda ederek ayrılmıştır. Lübnan halkı Üstadı karşılamış ve etrafında kenetlenmeye, konferanslarına iştirak etmeye, ilmî faaliyetlerini hızlandırmaya yardımcı olmuşlardır. Seri konferanslar dizisi ile “İslâm ve Sosyalizm”, “İslâm Medeniyeti”, “Fıkıhla Kanun Arasında Kadın” başlıklı konularda konferanslar verdi. 1962 yılında artık bedeni iyiden iyiye yorgun düşmüş, hasta vücudu artık sinyaller vermeye başlamıştı. O yine eser yazmaya, düşünceleri ile etrafını aydınlatmaya devam ediyordu. “Hayat Bana Böyle Öğretti”, “Sünnetin İslâm Fıkhındaki Konumu” ve “Faydalar Kolyesi” kitaplarını hastanede yazmıştı. 3 Eylül 1964 yılında Hakkın rahmetine kavuştu. Geride bıraktığı hoş sadâ’dan başka bir şey olmadı.

Anne-babalar çocuklara koruma, sevme, ihtiyaçlarını görme, konuşma ve sözünde durma açısından güven vermeliler. Çocuğa yalan söyleyen ya da onları aldatan anne-babanın eğitimde işi çok zordur. Böyle anne-babalar biraz sonra yalanla veya aldatma ile karşılaştıklarında şaşırmasınlar. Çocuk aldığını geri vermektedir. Çocukların dünyasına girmeye çalışan, onların yanında olduğunu gösteren anne-babalar onlara güven duygusu verirler. İyi taraflarını öne çıkarmak, suçlayıcı ithamlardan kaçınmak gerekir. Kendisine sürekli ‘kötü, tembel, hayırsız, geri kafalı, yaramaz, haylaz’ denilen çocuk bunun olumsuz etkisinde kalacaktır. ‘Aferin, iyi yaptın, daha iyisini yaparsın, akıllı çocuklar senin gibi yapar, sana iyisi yakışır, iyi yapmanın sonucunu görüyorsun’ gibi sözleri çok duyan çocuklar da bunun olumlu etkisini görürler. Onun için eğitimciler suçlama, karalama, yargılama, eksikliklerini/ kabahatlarını başına kakma tavrını terketmeli, onure edici, teçvik edici,

Hüseyin K. Ece sevindirici, gönül alıcı tavırlara ağırlık vermeliler. (Bir baba çocuğuna sürekli ‘senden bana hayır yok, senden bana hayır yok’ derdi. Çocuk büyüdü delikanlı oldu. Bir gün baba oğlundan kendisine hayır gelmediğini ileri sürünce çocuk: ‘Ama baba sen küçükken bana sürekli senden bana hayır yok derdin.’ Baba: ‘Yalan mı, senden bana ne hayır oldu?’ deyince çocuk şöyle cevap vermiş: ‘Hayırlı olup da seni yalancı çıkaraydım.’ Bu cevaba baba ister istemez gülmüş ve verecek cevap bulmamış.)



Ocak 2013

-

27

Doğuş

Haber Toplum Bize Sahip Çıkın

İsmet Şahin Lahey’de anıldı

Dr. Ahmet Sadık’ın kurduğu kısa adı (DEP) olan Batı Trakya Dostluk Eşitlik Barış Partisi başkanı Mustafa Ali Çavuş, özel kalem müdürü Aydın Ahmet, merkezi Almanya’da bulunan Avrupa Batı Trakya Türk Federasyonu başkanı Halit Habipoğlu Avrupa’daki sivil toplum kuruluşları yetkilileriyle görüşerek Batı Trakyalı Türklerin sorunlarına sahip çıkmalarını istediler.

Hollanda Türk Federasyon idam edilen ülkücüleri anma programlarının üçüncüsü Lahey’de yapıldı. Seri anma programının üçüncüsü İsmet Şahin adına yapıldı.

Batı Trakya Türklerinin sorunlarını dile getirmek amacıyla Avrupa parlamentosunda bir konuşma yapmak için Brüksel’e gelen DEP başkanı Mustafa Ali Çavuş, 30 yıldır Avrupa Birliği üyesi olan Yunanistan’ın Batı Trakya Türklerine reva gördüğü haksızlıkları ve insan hakları ihlallerini anlattı. Daha sonra Almanya ve Hollanda’da bulunan Batı Trakyalıların kurduğu kültür ve dayanışma derneklerini ziyaret etti. Bu esnada buralarda faaliyet gösteren Türk sivil toplum kuruluşlarının başkanlarıyla da görüşen Çavuş başkanlardan sorunlarına sahip çıkmaları yönünde destek vermelerini istedi. Çavuş asimilasyon politikasının yürütüldüğünü belirtirken bütün engellemelere rağmen dillerini ve dinlerini öğrenerek baskılara karşı direndiklerini söylüyor. Çavuş 1923 Lozan antlaşmasıyla azınlık haklarının esasen koruma altına alındığını ancak vatanları olan Yunanistan’ın bunu yıllardır ihlal ettiklerini dile getiriyor. Biz Lozan’la vatanımız Yunanistan’a köle olarak bırakılmadık ‘Biz onları 500 yıl idare ettik. Eğer onların şuan bize yaptıklarını biz onlara yapsaydık böyle ayakta kalabilirler miydi? diyen soran Çavuş ‘Biz insanca bir yaşam istiyoruz. Lozan’dan doğan haklarımıza saygı gösterilsin istiyoruz’ şeklinde konuştu. Çavuş ‘Bizler 1990’lı yıllara gelene kadar Yunanistan’da vatandaş bile sayılmıyorduk desek yeridir. Çünkü ne ev yeri alabiliyoruz, ne tapu, ne de inşaat izni alabiliyoruz. Düşünün birimizin damı akıyor ama maalesef kiremidini deştiremiyor. Bu tür nedenlerden dolayı çok göç yaşadık. Bundan biz de kaybettik ama vatanımız Yunanistan’da kaybetti. Çok beyin göçü oldu sonuçta. Biz hep şunu söylüyoruz. Biz Lozan’la emanet edilirken Vatanımız Yunanistan’a köle olarak bırakılmadık. Ama maalesef biz hep tehdit ve tehlike olarak görüldük. Oysa bizim, dünyanın en uysal azınlığı olduğumuzu kendileri de biliyorlardı. Ama bizi bilerek yanlış yansıtarak iki ayrı toplum oluşturdular bölgede. Biz hep bu güne kadar haklarımızı kanun çerçevesinde aradık ve bundan sonra da aynı şekilde arayacağız’’. Yıllardır başka partilerde aradıklarını bulamadıklarını belirten Çavuş bir süredir ülke

barajı yüzünden rafa kaldırdıkları partilerini niçin tekrar canlandırdıklarını ve bunun ne kadar gerekli olduğunu köy köy dolaşarak soydaşlara anlattıklarını belirtiyor ve ekliyor. ‘‘Allah’a şükür bu çalışmamız çok geniş yankı buldu. Bir yılı aşkın bir sürenin sonunda beş bin kişi bize üye olarak bizi desteklediklerini gösterdiler’’ dedi. Bizim sorunlarımıza sahip çıkın Almanya’da faaliyet gösteren başkanlığını Halit Hatiboğlunun yaptığı ve şuan Almanya’nın yansıra Brüksel’de de bir ofisleri bulunan Avrupa Batı Trakya Türk Federasyonu (ABTTF) ile yaptıkları işbirliği sonucu Avrupa parlamenterlerine hitap ederek sorunlarını dile getirme imkânı bulduklarını söylüyor. Onlara 30 yıldır Avrupa Birliği üyesi olan Yunanistan’da insan haklarının nasıl ihlal edildiğini ve azınlıklara nasıl üçüncü sınıf insan muamelesi reva görüldüğünü haykırdığını söylüyor. Bu sorunların Avrupa parlamentosunda görüşülmesinin kendileri için sevindirici bir gelişme olduğunu da hatırlatan Çavuş ‘‘bu dava bir partinin ve bir federasyonun altından kalkacağı bir dava değildir. Bu dava bütün soydaşlarımızla el ele vererek çözebileceğimiz bir davadır’’ şeklinde konuştu. Avrupa’da faaliyet gösteren Türk sivil toplum kuruluşlarından kendilerine destek vermelerini isteyen Çavuş ‘bizim sorunlarımıza sahip çıkın, gündeme taşıyın sizden istediğimiz budur’ diye konuştu. Hollanda Batı Trakya Türkleri Derneği başkanı Mustafa Yusuf amaçlarını Yunanistan Batı Trakya’dan Hollanda’ya gelen Müslüman Türk azınlık mensuplarına, Hollanda’nın tarihinikültürünü ve sosyal toplum yapısını tanıtmaya çalışmak, Hollanda’ya uyumlarına yardımcı olmak, Batı Trakya Türkleri arasında dayanışmayı sağlamaya çalışmak, çeşitli kültürel faaliyetler ve organizasyonlar düzenlemek, milletler arası uzlaşma düşüncesini empoze etmeye çalışmak. Bu bağlamda Hollanda ve yabancı uyruklu vatandaşların birlikte yaşamalarını kolaylaştıracak çalışmalar yapmak olarak belirtti. Adnan Şahin Rotterdam

Hollanda Türk Federasyon’a bağlı Lahey Türk İslam Vakfı’nın ev sahipliğinde yapılan anma programı yeni alınan külliyenin spor salonunda yapıldı. Yoğun katılımın olduğu programda bir kısım katılımcı ayakta programı izlediler. Spor salonunun duvarları 12 Eylül öncesi ülkücü söylemler ve idam edilen ülkücülerin isimleri ile süslenmişti. Kuran-ı Kerim ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından anma programının açılış konuşmasını Lahey Türk İslam Vakfı başkanı Tahsin Çetinkaya yaptı. Birlik ve beraberlikten bahseden Çetinkaya bu programın anlamına değinerek çekilen çilelerin unutulmasının mümkün olmadığını söyledi. Çetinkaya, “Bugün Lahey teşkilatı olarak bundan üç hafta önce bu yeni binamıza kavuşmuş olduk. İlk programımızı idam edilen bir ülkücü şehidi anma programı olarak yapmak bir vefa borcunun örneğidir. İnşaallah şehidlerimize layık olabilir ve milletimize hizmette en önde olabiliriz.”

Lahey Türk İslam Vakfı Ülkem Kadın Kolları başkanı Sevgi Bayrak yapmış olduğu konuşmada genç kız ve genç erkek çocuklarına seslenerek Asena’lardan ve Alperen’lerden neler beklendiğini dile getirdi. Slayt gösterileri, ilahi grubu ve şiirlerle devam eden programda son konuşmacı olarak Hollanda Türk Federasyon genel başkanı Murat Gedik söz aldı. Murat Gedik: “Bu ülkücü şehitleri seri program olarak yapmamızın gayesi tarihimizi iyi bilmek ve yarınlarla kucaklaşabilmek içindir. Çekilen bunca çilenin yeni nesillere mutlaka aktarılması gerekmektedir.” Genel bir konuşma yapan Murat Gedik tarihten örnekler vererek, insan haklarının ihlal edildiği her yerde suçsuz insanların idam edildiğini de sözlerine ekledi. Kuran-ı Kerim okunması ve İsmet Şahin için yapılan hatim duası ile anma programı son buldu.

Paşayeva HTF’yi ziyaret etti

Hollanda’ya çeşitli ziyaretler için gelen Azerbaycan Milli Meclisi Milletvekili Ganira Paşayeva Hollanda Türk Federasyon yöneticileri tarafından genel merkezde misafir edildi. Özellikle Türk Dünyası ile ilgili konular üzeri durulan ziyarette Hollanda Türk Federasyon genel başkanı Murat Gedik yapmış olduğu konuşmada Azerbaycan’dan çok değerli bir misafiri konuk etmenin mutluluğunu dile getirdi. Murat Gedik: “Kaderin çizmiş olduğu ülke sınırları bizleri kardeş olmaktan ayıramaz. Bugün bir Avrupa Türk’ü bakınız Azerbaycan Türk’ünü ağırlamaktadır. Nerde Türk varsa, oraya ilgi duyan Hollanda Türk Federasyon kardeşlerimiz ile özlenen sohbetleri zaman zaman yapmak-

tadır. Türk Dünyasının sorunları, bizim sorunumuzdur.” Azerbaycan Milli Meclisi Milletvekili Ganira Paşayeva ise yapmış olduğu konuşmada Hollanda Türk Federasyon’un çalışmaları hakkında bilgi sahibi olduğunu, fakat bir türlü ziyaret etmek mümkün olmadığını, bu ziyaretin bugün ise nasip olduğunu dile getirdi. Paşayeva inşallah bu tür ziyaretler daha yoğun yapılır temennisinde bulundu. Gerçekleştirilen ziyarette Hollanda Türk Federasyon genel sekreteri Erim Uğurlu ve genel muhasip Sadettin Şimşek’te bulundular.


28

Doğuş

-

Ocak 2013

Şahin Torun - Dünya Bizim

Genel Kültür Kara Şahin değil Somali düştü!

Bu nasıl garip bir talihtir, bu nasıl bir sömürüdür, bu nasıl bir körlüktür ki, unutulur Somali’nin ‘tok’luktan ‘aç’lığa yürütülen acı tarihi. ‘Black Hawk Down’ diye bir film çevrilmişti bir zamanlar ve o filmde ‘Kara Şahin’ dedikleri bir garip helikopter, tam Mogadişu’nun orta yerine düşmüştü. Ünlü yönetmen Ridley Scott’un yönettiği bu filmde Savaş Muhabiri Mark Bowden’in ‘Modern Bir Savaşın Hikayesi’ adlı kitabı esas alınmış ve Ken Nolan’a ısmarlanan senaryo oldukça akıcı bir biçimde işlenip geçmişti.

bağımsızlığı elde etmek üzereyken 1920’de Somali göklerini karartan İngiliz hava saldırısına dayanamayarak yenilmiş.

Film bu anlamda birkaç yoğun duygusal sahne dışında bir üst anlatı olarak elbette başarısızdır ama gelin görün ki, Amerika içinden yükselen ‘Başkasının savaşında savaşmak’ anlamında böylesi bir savaşa girişmenin kişisel ve toplumsal sonuçlarının işlenmesinden de geri durulmamıştır.

İkinci bağımsızlık savaşlarını 1950’lerin sonunda vermişler ve 1960’ta içinde İngiltere ve İtalya’nın da olduğu oyunları da içeren bir konsensüsle Somali Cumhuriyetini kurarak bağımsızlıklarını elde etmişler. 1969 yılındaki yine bir Muhammed, Muhammed Said Barre’nin iktidara gelerek kurmuş olduğu Somali Demokratik Cumhuriyeti ise tam bir bağımsızlık hareketiyken İngiliz ve İtalyan hükümetlerinin düşmanlığıyla başlayan bir iç savaşın kurbanı olmuş.

Somali ne demek? Açlar arasında modern Amerikalı Açlığın ve insanlığın dolaylı bir kullanımını satır aralarında işleyen filmde konu ve senaryo gerek sinema sanatı ve gerekse sinemayla bir şeyler söylemek ya da ezberletmek anlamında oldukça basitti. Filmin kalkış noktası gerçek bir operasyona dayanıyordu. 1993 yılında Birleşmiş Milletler eliyle Somali’ye yapılan gıda yardım konu edinilmişti. Güya bu yardımlar Muhammed Farrah Aidid tarafından toplatılmakta, el konulmaktadır. Onbinlerce Somalili insanın ölümüne neden olan Aidid’in bu haksız eylemine son verilmek istenmektedir. Birleşmiş Milletler adına bu ‘yüce’ görevi üstlenenler ise bir avuç ‘yiğit’ Amerikan askeridir(!) Böylece operasyon kararı alınır ve özel eğitimli bir ekip, Aidid’in iki önemli adamını yakalamak üzere Mogadişu’ya gönderilir. Aidid’in iki önemli adamı şehir merkezinde bir binadadırlar ve yakalanmaları gerekmektedir. Plana göre şehre helikopterle gidilecek, binadaki iki adam yakalanılarak sıcak çatışma olmadan geri dönülecek ve tüm operasyon 45 dakikada bitirilecektir. Planlanan bu görev helikopterlerden birinin düşürülmesiyle bir anda tersine döner. Bundan sonra sayıları az olan askerlerle binlerce somali 18 saat süren bir savaşa başlarlar… Filmde aslında esas olan bu 18 saatlik süreç içerisindeki çatışmada yer alan askerler üzerinden militarist ruhun bireysel çözümlemesini yapmaktır ama bunu yaparken çok ciddi bir Amerika- Amerikalılık ve Askerlik bağlamını işlemekten geri durulmamıştır. O kadar ki, bu kapana kısılma anında bir yandan Amerikalı askerlerin psikolojik çözümlemeleri yapılırken bir yandan da bütün açlığı ve sefilliği içinde Somali insanının kendine yardım getiren Modern insana bile nasıl karşı koyabildiği sorunsallaştırmak istenmiştir. Modern savaşçının açlar arasındaki hali…

Hiçbir biçimde filmin konusu olmayan bu durum işte, bizim konumuz; Somali ne demektir ve neden açtır Somali?... Tarihine baktığımızda bugünki Somali’den çok daha farklı ve tam aksine, ismi geçerken bile akla ‘tokluğu’ getiren bir ülke idi Somali. Belki dünyanın en tok insanlarının dünyası bile denilebilir. Somali adı inek ve keçi sütünün karşılığı olan ‘Somal’ kelimesinden geliyor çünkü… Şimdi türlü türlü kampanyalarla süt tozu yardımıyla ayakta duran Somali, çok değil bir buçuk asır öncesine kadar gıda ve gastronomi tarihine göre çağlar boyu en çok süt içen halktır…

Muhammed Said Barre’yi deviren Batı’lıların, bir iktidarı devirmekten başka, koskoca bir ülkenin tarım, hayvancılık ve balıkçılık gibi geçim kaynaklarına yapmış olduğu saldırı ise tarihin unutamadığı bir doğa vahşetinin ispatı gibidir. Tarih mirasımızdır Somali Orası bizim ‘Habeşistan’ımızdır… Şimdilerde Batılı ülkeler sanal ortamda oluşturdukları turuncu ve sarı renkli gıda bloglarında bir yandan reklam yaparken bir yandan da duyarlı insanları bir tık’la Somali’ye süt ve bisküvi göndermeye alıştırmakta, kendi yaptığı vahşeti sorgulamadan üç kuruşluk ‘food’dan bin liralık bir söylem geliştirme kaygısındadır.

Koyun sütünü keçi sütüne karıştırarak elde ettiği ‘Somal’dan bol bol içen Somalililer şimdi bulamadıkları süt bir yana sanki bir zamanlar dedelerinin atalarının kursaklarından geri çekilen ‘Somal’li günlerini ne kadar anıyorlar bilinmez ama bütün dünyanın bildiği gerçeklerden bile bihaber bir tarihsel gerçekliği var Somali’nin. Medeniyetin beşiği idi Somali! Şimdilerde ne kadarının işlendiğini bilemediğimiz uranyum, demir, kalay ve bakır madenine sahip bu ülkenin yaklaşık olarak 10 milyar varile ulaşacağı hesaplanan bir doğalgaz ve petrol ülkesi olduğunu da eklemeliyiz.. Onlar, bir zamanlar yani Batılı ülkeler yoğun bir karanlık içinde yaşarlarken, Doğu Afrika’nın efsane ülkesi ‘Punt’ krallığına ev sahipliği yapmışlar. Ajura İmparatorluğu, Adal Sultanlığı, Warsangali Sultanlığı, Gobroon Hanedanlığı gibi birbiri ardı sıra gelen dönemlerdeyse hem yakın çevrelerine hem de tüm Doğu’ya Batı’ya örnek olacak kültürel ve bilimsel çalışmalar yapmışlar yüzyıllar boyunca…

Tarih, ilk insan barınaklarının Milattan önceki 9000’lerde onlar tarafından yapıldığını yazıyor. Afrika ve Asya’nın simgeleri durumundaki ‘deve’yi de ilk evcilleştirenler Somali’liler. Ve toprağı yakan ekini kurutan pislik: Sömürgecilik… Somali’de sömürgeciliğin tarihi

çok yeni. 19. Yüzyılın sonlarında en önce İngilizler ve İtalyanlar gelmişler bu güzel süt diyarına. Önce kıyıları işgal edilmiş ve zamanla ülkede sağlam bir devlet yapılanması olmayışından da faydalanarak güya düzen kurmak adına iki ayrı Somali tezgahlamışlar. Biri Britanya Somalisi, diğeri İtalyan Somalisi. O zamanın efsanesi Muhammed Abdullah Hassan ve onun yönetiminde kurulan ‘Derviş Devleti’yse tam

Somali insanının elinden sütünü alanlar, şimdi de onlardan aldıkları süt tozunun yerine üretmiş oldukları bütün makine, kimya ve tüketim mallarını veriyorlar. Sütü kurumuş ineklerinin deri ve boynuzlarından ürettikleri hediyelik eşyalardan da bir gün gürül gürül sütlerin akmasını bekliyorlar… Sömürgeci Batı ise dedelerinin sütünü alıp götürdüğü inek ve koyunların boynuz ve derileriyle hatıra fotoğrafı çektirip hediyeleşiyor.


Ocak 2013

-

29

Doğuş

Genel Kültür Dede Efendi Cennetü’l Baki’de imiş

Yavuz Ertürk

Rimbaud ile ilgili anlatılanları hepimiz duymuşuzdur. Yirmili yaşlarına varmadan şiir yazmayı bırakmış olduğunu, ardında incelikle işlenmiş çok sayıda şiir bıraktığını okur veya dinleriz. Batı edebiyatının temsilcileri ve eserleri böylesine etkili bir şekilde hayatımıza nüfuz ederken, kendi öz değerlerimizi ve mirasımızı ise ancak merak edip araştırma gayret ve zahmetine katlanmayı göze alabilirsek öğrenebiliyoruz ki Şeyh Galib bunun en güzel örneklerinden sadece bir tanesidir. Şeyh’e dair en çok anlatılan onun III. Selim’in kız kardeşi Beyhan Sultan’a duyduğu aşk olarak anlatılan efsanedir. Bir de Şeyh’in naaşı yıkanırken henüz hayatta olan babasının söyledikleridir genç şairin ardından. Şeyh Galib’i tanısaydık

Geçti Galib Dede candan yâhû

Oysaki Şeyh Galib Arapça, Farsça ve Çağatay Türkçesini çok genç yaşlarda öğrenmiş ve bu dillerde şiirler yazacak kadar kendini geliştirmiştir. Yirmili yaşlarında ise divan tertip edecek kadar şiire hâkim olacaktır. Sebk i Hindi’nin en büyük temsilcilerinden Şevket i Buharî’yi keşfedecek ve aynı incelikte, özgün eserler ortaya koyabilmiş biri olarak Şevket i Rum olarak anılmaya başlayacaktır.

Geleneğimizde hiç evlenmediği ve ‘mücerred’ olduğu kabul edilse de Muallim Cevdet’in bulduğu bir fermanda, İstanbul Gümrüğü mukataasından otuzar akçe gündelik tahsis edilen Ahmet, Mehmet Mecid ve Zübeyde adlarında üç çocuğunun olduğu, Zübeyde’nin 1795 tarihinde doğduğuna dair Şeyh’i yakın dostlarından Esrar Dede’nin divanında tarih düştüğü belirtilir. Bu da Galip Dede’nin evlenmiş olduğuna dair bir belge olur.

Şeyh Galib, İsmail Dede Efendi ve Hattat Mustafa Rakım Efendileri anlattığı kitabı Kuğunun Son Şarkısı’nda Beşir Ayvazoğlu, bu üç büyük sanatkârı yorgun medeniyetin son güzel şarkısını terennüm edenler olarak bir araya getirir. Belki birbirlerini görmemiş ve tanımamışlarsa da hepsi aynı güzel şarkıyı mırıldanıp gitmiştir. Şiir, musıki ve hat. Kuğunun son şarkısı bu üç sihirli elden ve yürekten vücut bulmuştur.

Şeyh Galib 3 Ocak 1799 Çarşamba günü, kırk iki yaşında, sakalında belki hiç ak olmadan vefat etmiş ve naaşı yıkanırken henüz hayatta olan babası Mustafa Reşid Efendi’nin “Ah oğul, bu tahtaya kara sakal yakışmıyor” dediği belirtilir. Bu vefata düşülen en güzel tarih de bir zamanlar Galib’i hicveden Surûrî’ye aittir. “Geçti Galib Dede candan yâhû”

Hem geleneği devam ettiren, hem de ona yeni bir ruh üfleyen Galib Dede, Hüsn ü Aşk ile ortaya benzersiz bir eser çıkarmış ve bu eserin büyüklüğünün de farkında olabilmiştir.

Artık bu oyunun tadı kalmadı! Kuğunun son şarkısını söyleyen bir diğer mübarek ise Hammamizade Dede Efendi’dir. 1778’in 10 Zilhiccesinde Kurban Bayramı’nın birinci

Soldan sağa 4. James Bond romanlarının yazarı olan İngiliz yazarın soyadı 5. Eski Türklerde su perisine verilen ad 8. Sakınma, çekinme, korunma 10. Kafasını kuma gömen kuş olarak bilinen hayvan 11. Havada on milyonda bir oranında bulunan asal gaz 15. Utanma, ar 17. Kendini bir şey sanan, büyüklük taslayan 18. Elli şiniklik tahil ölçeği 19. Osmanlı’da askeri polis teşkilatı

Yukarıdan aşağıya 1. Uzun taneli ve kokulu bir pirinç türü 2. Vurgun, kazanç, kar anlamında argo sözcük 3. Hükümsüz bırakmak, lağvetmek 6. Yelkenli bir yarış teknesi 7. Myanmar’ın (Birmanya) başkenti. 9. Osmanlı mutfağına özgü, koyun etiyle yapılan bir yemek 11. Elle örülerek yapılan yassı halat 12. Fizik biliminin ışık olaylarını inceleyen kolu 13. Bakla ezmesi 14. Domatese kırmızı rengini veren pigment 16. Mantarlarda şapkayı taşıyan sap Aralık bulmacamızın yanıtlarını doğru veren Den Haag kentinden sayın Ü. Demirel’in ödülü adresine gönderilmiştir. Kendisini tebrik ediyoruz

Bulmacamızı doğru çözen ilk 3 okurumuza Bedri Gencer’in ‘ Hikmet Kavşağında Edmund Burke İle Ahmed Cevdet ‘ kıtabını hediye ediyoruz. Cevabınızı 25 Ocak tarihine kadar bulmaca@dogus.nl adresine gönderebilirsiniz. Adresinizi yazmayaı unutmayınız

gününde doğduğu için hamam işleten baba Süleyman Ağa oğulcuğuna İsmail adını koyar. Henüz on yaşında iken 1001 günlük çileye soyunur ve Derviş İsmail olur. Acılarla yoğrulmuş hayatında yorgun medeniyetimizin çözülüşüne şahitlik eder. Çiledeyken babasını kaybeder ve daha o dönemlerde adının anılmasını ve İstanbul musıki mahfillerinde zikredilmesini sağlayan bestelerini yapmaya başlar. Derviş İsmail 23 yaşında evlenir ve kısa bir süre sonra, önce şeyhi Ali Nutki Dede’yi ardından üç yaşındaki oğlunu kaybeder. Bir müddet sonra annesi ve annesinden kısa bir zaman sonra ise ikinci oğlunun vefatına şahit olur. Kazanın devrilip ocağın dağılması da tam bu yıllara rastlar. Yaşadığı bu kişisel ızdıraplar ve hanedanın içinde bulunduğu durum Dede Efendi’nin çoktan beri arzuladığı Hac farizasını yerine getirmek isteğini arttırır ve padişahtan izin alarak birkaç talebesiyle yola çıkar. Yola çıkmadan kısa bir süre önce de talebelerine “Artık bu oyunun tadı kalmadı” dediği rivayet edilir. Güzel ölüm

Dede Hac farizasını yerine getirdikten sonra, o sırada Hicaz’da salgın olan koleraya yakalanır ve Mina’da ruhunu teslim eder. Hicri takvimde tarih 10 Zilhicce’dir ve Dede Efendi doğduğu gün olan Kurban Bayramı’nın birinci gününde vefat eder. Her iki âleme de Kurban Bayramının birinci günü doğan Dede Efendi, Medine’nin mübarek Cennetü’l Baki mezarlığına defnedilmiştir. Şarkının üçüncü ve son icracısı Kuğunun son şarkısının son icracısı olan Hattat Mustafa Rakım Efendi de Şeyh Galib ile aynı yıl olan 1757’de doğar. Yirmi bir yıl sonra doğacak olan Dede Efendi ile beraber bu muhteşem üçlü, yazarın tabiriyle muhteşem bir medeniyete muhteşem bir temmet işareti çekeceklerdir. Bir dönem resimle de uğraşan Rakım Efendi hiçbir resmi günümüze ulaşmamışsa da sülüs, nesih ve celî’de tüm zamanların en büyüğü olarak kabul edilecektir. Büyük sanatkar hayatının en parlak ve en önemli yıllarını II. Mahmud zamanında yaşayacak ve hatla ilgilenen II. Mahmud’un da hocalığını yapacaktır. Padişahla olan bu yakın

BULMACA

-

ilişkiler onu memuriyet hayatında da hayli ileri taşıyacak ve Anadolu Kazaskerliğine kadar yükselecektir. Vefatı üzerine bir tarih manzumesi yazan meçhul bir şair, Rakım’ın şöhretinin bütün Asya’yı, Hind’i, Çin’i ve İslam ülkelerini tuttuğunu; bu ülkelerden onun yazılarını görmek için her türlü külfete katlanarak gelenlerin olduğunu yazacaktır. Rakım Efendi kendi türbesinin celi sülüs kitabesini de hayattayken yazdığı, talebesi Haşim Efendi’nin ise sadece tarih düştüğü kaydedilir.

ACAMLUB


30

Doğuş

-

Ocak 2013

Nejla Erdoğan

Bizim Sayfa Nar’ın faydaları Nar, sağlık açısından özellikle kış aylarında bol bol tüketilmesi gereken bir meyvedir. Çünkü insan sağlığına olan faydalarını saymakla bitirmek mümkün değildir. Adeta bir ilaçtır , hatta antibiotik olan nar, özellikle bağışıklık sistemini güçlendirerek pek çok hastalıktan korumaktadır. İçerdiği C vitamini, potasyum, demir, polyphenol, anthocyanin ve tannin adında antioksidanlar ile kolesterol ve şekeri de dengeleyen nar, kalp sağlığını koruduğu gibi, kanser hücrelerinin de gelişmesini engellemektedir. Şeker hastaları için birebirdir. Nar; C, B1 ve B2 vitaminleri ve potasyum bakımından çok zengindir. Ayrıca bağışıklık sistemini kuvvetlendirecek antosiyanlar ve flavonoitler içerir.1 su bardağı nar suyu, günlük C vitamini ihtiyacının yüzde 25�ini karşılar. Gün içinde tüketilen bu meyve, yorgunluğumuzun giderilmesinde de büyük rol oynamaktadır. Nar mideyi temizlemekte, deniz tutmasına karşı iyi gelmektedir. Ayrıca nar, içindeki zarları ile yendiğinde mide ülserini iyileştirmektedir. Tatlı nar midede çabuk çözüldüğü için hazmı kolaydır. Ancak zaman zaman midede şişkinlik ve gaz meydana getirebilir. Ayrıca tatlı nar mideyi kuvvetlendirir, boğaza ve akciğerlere faydalıdır, öksürüğe iyi gelir. Ekşi nar ise mide yanmalarına karşı faydalıdır, diğer narlardan daha fazla idrar söktürür, ishali ve kusmayı keser, karaciğer hararetini söndürür, kabızlığı giderir, kalp ve mide ağzındaki ağrılara iyi gelir.

Narın en önemli özelliklerinden biri de genel damar sağlığını, özellikle de kalbi korumasıdır. Damar tıkanıklıklarını geriletme özelliği bulunan nar, ACE denilen enzimi engelleyerek tansiyon düşürücü bir etki de yapmaktadır. Nar, birçok özellikleriyle bazı meyveleri de geride bırakmaktadır. Örneğin narda 10 bardak yeşil çaya ve 4 bardak kızılcık suyuna eşdeğer antioksidan madde bulunmaktadır. Tüm bu özellikleriyle adeta bir ilaç ve dğal antibiyotikd görünümünde olan nar, sofralardan kesinlikle eksik edilmemesi gereken meyveler arasında yer almaktadır. Nar suyu ayrıca damar sertliğine karşı güçlü etkisi bulunan bir içecek olarak karşımıza çıkmaktadır. Gribal enfeksiyon virüslerin neden olduğu hastalıklardır. Her derde deva olan nar, içerdiği antioksidanlar sayesinde gribe neden olan virüsleri zararsız hale getirmeye yardımcı olmaktadır. Bakteri kaynaklı enfeksiyonlara karşı da koruyucu etkisi kanıtlanmıştır. Antioksidan etkisi yeşil çay, portakal gibi besinlerden üç kat daha fazladır. Gripten korunmak için tablet şeklinde vitamin almak yerine nar yiyerek daha fazla antioksidan madde ve C vitamini sağlamış oluruz. Bu şekilde kansere neden olan serbest radikallere karşı bizi koruyacak bir silah görevini de üstlenmektedir. Enfenksıyonlara karşı vucudun dırençli olmasını sağlar. Kalp sağlığı için yararlıdır. Damar tıkanıklıklarını önleyici etkisi vardır. Kötü kolesterol olarak bilinen “LDH”

oksidasyonunu engelleyici özelliktedir. -Kalp sağlığı için yararlıdır. Damar tıkanıklıklarını önleyici etkisi vardır. Kötü kolesterol olarak bilinen “LDH” oksidasyonunu engelleyici özelliktedir. Yapılan bir araştırmada nar suyunun polifenolik bileşikler yönünden zenginleştirilmiş preparatının grip virüsü üzerinde öldürücü etkisi tespit edilmiştir. -Kanın antioksidan kapasitesini çoğaltır. Oksitlenmeyi önleyici maddeler olan antioksidanlar bakımından nar suyu yeşil çaya göre çok daha zengindir. -Kalp sağlığı için yararlıdır. Damar tıkanıklıklarını önleyici etkisi vardır. Kötü kolesterol olarak bilinen “LDH” oksidasyonunu engelleyici özelliktedir. -Araştırmalar nar suyunun prostat ve cilt kanserine karşı koruyucu olabileceğini göstermiştir. -Yapılan araştırmalar nar suyunun kanser oluşumunu ve gelişimini önleyebileceğini ortaya koymaktadır. Bir çalışmada prostat kanseri tanısı konmuş kırk hastaya iki sene süresince her gün nar suyu verilmesiyle hastaların yüzde 85 oranında prostat kanseri gelişiminin önlenebildiği görülmüştür. Bu çalışmalarda nar suyunun kanser hücresini çeşitli mekanizmalarla öldürdüğü gösterilmiştir. Kolesterol ve şekeri dengeleyici özelliği, Tansiyonu artıran angiotensin converting enzimini düşürücü etkisi

tespit edilmiştir.Kan yapıcı özelliği. Nar içildikten 48 saat sonra bile vücutta olumlu etkileri devam etmektedir. Nar suyu yüksek tansiyon hastalığının tedavisinde, kalp ağrılarında, basur hastalığının tedavisinde faydalı olmaktadır. Böbrek zafiyetine karşı nar suyu içilmesi yararlıdır. Nar suyunun harareti giderici özelliği bulunmakta, şeker ve kurdeşen hastalığına iyi gelmektedir. Kalbi kuvvetlendiren nar suyu, karaciğer zafiyetini gidermekte, mide iltihabını ve ağrısını geçirmektedir. Nar ekşisi şeker hastalarına tavsiye edilmektedir. Nar şırasının şekerle hazırlanan şerbetinin idrar söktürücü özelliği vardır. Romatizma ağrılarının hissedildiği eklem ve uzuvlara nar şırası sürüldüğünde, ağrı kesici özelliği bulunmaktadır.

Bayılmalara karşı nar şerbeti içilmelidir. Tatlı nar suyu, ses kısıklığı ve zatürreye karşı şifalıdır. Nar suyu böbrek ve karaciğer hastalıklarına karşı çok faydalıdır. Bağırsak parazitlerinin düşmanıdır. İyi bakterilerin artmasını sağlar.• Burun poliplerine faydalıdır. Suyu zarıyla birlikte çıkarılıp bal ile merhem kıvamına gelinceye kadar pişirilip diş etlerine sürüldüğünde diş eti tahrişine iyi gelir. Nar ekşisi: Nar ekşisinin insan sağlığına olan faydalarını saymakla bitiremeyiz. Nardaki bütün özellikleri yoğun olarak taşıdığı için, özellikle bağışıklık sistemini güçlendirerek pek çok hastalıktan korumaktadır. İçerdiği bazı maddelerle kolesterol ve şekeri de dengeleyen nar ekşisi, kalp sağlığını koruduğu gibi, kanser hücrelerinin de gelişmesini engellemektedir.




Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.