Yürüyüs 317

Page 1

Dev-Genç’lilere ve Halk Cepheliler’e Saldırı:

14 İLDE 96 GÖZALTI 36 TUTUKLAMA Gözaltılar, Tutuklamalar AKP’nin Çaresizliğidir! CEVAHİR AVM

GÖZALTILAR

www.yuruyus.com

AKP, Yönetememe Krizini Halka, Devrimcilere Saldırarak Gidermeye Çalışıyor!

www.yuruyus.com Haftalık Dergi / Sayı: 317 20 Mayıs 2012 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil)

info@yuruyus.com

AKP ZULMÜNE DİRENECEĞİZ MİLYONLARI ÖRGÜTLEYECEĞİZ!.. İşbirlikçi AKP’nin Amerikancı ‘Dindar’ Gençliği Değil,

Bağımsız Türkiye İsteyen DEV-GENÇ’li Oldukları İçin Saldırdılar!

İstanbul Okmeydanı: 9 Kişi İstanbul Gazi: 10 Kişi İstanbul Çayan: 1 Kişi Mersin: 7 Kişi VATAN İŞKENCE MERKEZİ ÖNÜ

Hatay-Adana: 17 Kişi Konya: 3 Kişi Dersim: 6 Kişi Erzincan: 1 Kişi Ankara : 10 Kişi Adapazarı: 4 Kişi Kocaeli: 13 Kişi Eskişehir: 6 Kişi Kütahya: 7 kişi Samsun: 1 Kişi

OKMEYDANI

Boyun Eğmeyeceğiz! DİRENECEĞİZ!.. Yola Gelmeyeceğiz! DİRENECEĞİZ!..

info@yuruyus.com

Antalya: 1 Kişi

İşkence Yapmak Şerefsizliktir!


Bu ü ç kelime Kü çü k Armutlu gerçeğini belki özetleyebilir. Ama asla yeterli değildir. Kü çü k Armutlu arazi mafyasına, devletin kolluk gü çlerine, tü rlü çeşit saldırı araçlarına karşı kendisini savunurken diğer yandan da halkın kendi örgü tlü lü kleriyle yaşamı örgü tlediği bir deneyimdir. Dayanışma ve kolektivizmle bir mahallenin en başından yaratılabileceğinin örneğidir. Yaratılan sadece binalar, duvarlar, yollar değildir. Yaratılan aynı zamanda adalet anlayışıdır. Halkın değerlerine göre yaşamı örgü tlemektir. Devrimci kurallarla halkın değerlerinin birleşmesi; ete kemiğe bü rü nmesidir. Kü çü k Armutlu’nun nasıl bir yer olduğu konusunda herkesin farklı bir dü şü ncesi olmuştur. Kuşkusuz bu farklılıkları belirleyen değerlendirmeyi yapanların sınıfsal konumlarıdır. Devletin saldırması için Armutlu’yu hedef göstermeyi görev bilen burjuva medyaya göre "kurtarılmış bölge"; Polise göre her biri "terörist"; Oligarşiye göre boğazın en gü zel manzaralı topraklarına el koymuş, asla oraları hak etmeyen baldırıçıplak takımıdır. Sola göre ise; Armutlu öteden beri devrimcilerin yoğun olarak çalıştığı, devrimcilerin çalışma yaptığı diğer mahallerden çok da farkı olmayan bir mahalledir. Armutlu’yu "sıradanlaştıran" bir bakıştır. Elbette ki bu değerlendirmelerin hiçbiri Armutlu gerçeğini ifade etmez. Armutlu halktır. Örgü tlü bir halktır. Kendi haklarına sahip çıkması gerektiğini bilen bir halktır. Yıkımlara karşı mü cadelede Tü rkiye’de ilktir.” Boran Yayınevi’nin çıkarttığı bu kitaptan Armutlu’nun daha bir çok yanını öğrenme olanağı bulacaksınız.

ÇIK

TI

KİTABIN ADI: BÜTÜN YOKSUL MAHALLELER BİZİM OLACAK-KÜÇÜK ARMUTLU DERLEYEN: ALİ OSMAN KÖSE YAYINEVİ: BORAN Boran yayınları yeni bir kitabını daha halkımıza sunuyor. Kitap, oligarşinin her dönem yıkmak için hedefi olmuş ama halkın örgütlü direnişi sayesinde bir türlü yıkamadığı Küçük Armutlu’yu anlatıyor. Boran yayınları kitapta şöyle anlatıyor Küçükarmutlu’yu: “Gecekondu mü cadelesi denilince ilk akla gelen yerdir Kü çü karmutlu... Yıkımlar, saldırılar, direnişler...

Tel: (0-212) 251 94 35

www.yuruyus.com

Ofset Hazırlık: Ozan Yayıncılık

Pieter de Hoochstr. 30 3021 CS Rotterdam/Nederland

Haftalık Süreli Yerel Yayın Siyasi Dergi Fiyatı: 1 TL

Sahibi ve Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Mustafa DOĞRU Adres: Katip Mustafa Çelebi Mah. Billurcu Sok. No: 20 / 2 Beyoğlu / İSTANBUL

Adres: Gülbahar Mah. Cemal Sahir Sok. Kral Apt. 7/1 B Blok No: 17 Daire: 6 Mecidiyeköy / İSTANBUL Tel: (0-212) 216 41 78 Faks: (0-212) 216 41 79 Yurtdışı Büro: Vakıf EFSANE

ISSN: 1305-7944 Baskı: Ezgi Matbaacılık-Sanayi Cad. Altay Sok. No: 10 Çobançeşme / Yenibosna / İST. Tel: (0-212) 452 23 02

Ö ğretmenimiz Hiçbir devrim düşünülemez ki, o ülkenin devrimcileri kendi ulusal kimliklerini yadsımış ve vatan kavramını kendilerine yasaklamış olsunlar. Tersine, ulusallık, ulusal onuru taşıma, ulusal değerlerine sahip çıkma hep savunulmuştur. Bu, devrimcilerin, halkın bilinçlenmesi, aşağılık duygusundan, kendine güvensizlikten kurtulması, burjuvazi ve feodalizm tarafından tutsak edilmiş beyinlerin özgürleşmesi demektir. Ulusal onuru taşımayan, ulusal değerlerine sahip çıkmayan, hatta bunu gericilik veya milliyetçilik olarak görenler, kendi öz güçlerine güvenemezler. Bütün devrim ustaları, bu gerçeği iyi analiz ederek, devrim yapmak istedikleri toprakları, halkı çok iyi tanımış ve bu halkın tarihi sosyolojik, psikolojik özelliklerini göz önüne alıp propaganda, taktik ve mücadele yöntemlerini doğru seçerek halkları kurtuluşa götürmüşlerdir.

info@yuruyus.com Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama San. ve Tic. A.Ş. Tel: (0-216) 585 90 00

Avrupa: 4 Euro Almanya: 4 Euro Fransa: 4 Euro İsviçre: 6 Frank

Hollanda: 4 Euro İngiltere: £ 3 Belçika: 4 Euro Avusturya: 4 Euro

Gerisi hayat...


İçindekiler 4

AKP Zulmüne Direneceğiz Milyonları Örgütleyeceğiz! HALKIN UMUDU BİZİZ!

AKP’nin Zulmüne Direneceğiz! İşkence Yapmak Şerefsizliktir!

20 Suriye halkının düşmanı 74 ülke 21 Dilan Poyraz, Gençlik Federasyonu’ndaki polis terörünü ve işkenceyi Anlatıyor

23 “AKP’den gözaltı ve tutuklama 24 Devrimci Okul: Yoldaş sevgisi: 26 TAYAD’lı Aileler: Gülsümanlar’ımızla, Şenaylar’ımızla, direnen analarımızla mücadeleyi büyütüyoruz!

27 Özgür Tutsaklardan:

11 Devrimci politikaları savunmaya devam edeceğiz!

16 Suriye halkının gerçek dostu 30 bin kişi Grup Yorum konserinde haykırdı: Amerika ve işbirlikçilerine karşı, birleşelim direnelim savaşalım!

18 Hatay’da 30 bin yürek haykırdı Emperyalizme karşı Suriye halkının yanındayız

! ı t k çı

35

29

Tahliyelerimizi de engelleseniz “ıslah” olmayacağız Kaçak Güreşmek: Kitle ilişkilerimiz, olanaklar harekete aittir

30 “Kül yutmaz” Erdoğan’ın yalanları...

31 Sanatçıyız Biz: AKP’nin sanatı işbirlikçiliğin sanatıdır! İşbirlikçi tekellerden Güler Sabancı

32 33 Gençlik Federasyonu’ndan: Vatanı satanlar halka bağımsızlığı vatanseverliği öğretemez!

◆ Yine... Bir kez daha... Her zaman... Taksim! ◆ Pazar yerinde ülke haritası... ◆ Ağar’ı ağırlamak ◆ Barış Pirhasan ile tecrit filmi üzerine... ◆ Yenilgi ◆ Hayatın soruları ve Damla’nın cevapları ◆ Haydi gelin beraber bayılalım şu demokrasiye! ◆ Yaşamı umuda uyarlama ustası ◆ Umutlu olmak, halkın aydını olmak... ◆ Kınalı yel... ◆ Yarım asırlık bir emekçiye saygı... ◆ Rize’nin Canan’ı...

için okuyoruz? Haklıyız Kazanacağız: Deprem riskine karşı yıkım değil, binaların güçlendirilmesini istiyoruz

37 Gençlik Haberler: Parasız eğitim

Yoldaşlık sevgisi direnme savaşma gücü verir

9 Her Cepheli Bir adım daha öne çıkacak, yeni bir Cepheli daha örgütleyecek

34 Liseliyiz Biz: Kime Hizmet etmek

terörü: Suç yarat tutuklat!

6 AKP yönetememe krizini halka, devrimcilere saldırarak gidermeye çalışıyor

Ülkemizde Gençlik

38

talebine saldıranları halka teşhir etmeye devam edeceğiz İnançları uğruna ölüme hazır DevGenç’liler oldukça bu halk da teslim olmaz

40 Düzenin yozlaştırma saldırısına karşı kendi şenliklerimizle duracağız 41 Devrimci Memur Hareketi: Sağlık emekçilerine yönelik saldırılardan iktidar sorumludur 43 Yalan üretme merkezi Ankara Emniyeti 46 Haberler

49 Bağımsız, demokratik, sosyalist bir vatan armağan edeceğiz Analarımıza

50 Avrupa’da Yürüyüş 51 Avrupa’daki Biz: En büyük başarı kolektif çalışmadır

54 Yitirdiklerimiz 55 Öğretmenimiz


AKP Zulmüne Direneceğiz! Milyonları Örgütleyeceğiz! HALKIN UMUDU BİZİZ!.. A

KP, yalan, demagoji, takiye, tehdit, şantaj, baskı, terör ve zulümle yönetiyor. Gün olmuyor ki onlarca kişinin gözaltına alındığı baskınlar yaşanmasın. eçen hafta içinde Anadolu’nun dört bir yanında Gençlik Federasyonu’na bağlı Gençlik Dernekleri’ne ve Halk Cepheliler’e yönelik AKP’nin polisi baskınlar yaptı. 14 ilde 96 kişi gözaltına alındı ve 36 kişi tutuklandı. KP zulmünün hedefinde AKP gibi düşünmeyen halkın her kesimi var. Sadece halk değil, AKP iktidarıyla çelişkisi olan işbirlikçi burjuvazide hedefinde. Bu gerçeği hemen herkes ifade ediyor. ligarşinin iktidarında tüm düzen partileri halk düşmanıdır. Oligarşik devlet, polisinden ordusuna, mahkemelerinden yasalarına kadar tüm kurumlarıyla halka karşı örgütlenmiştir. Ancak, oligarşinin yönetememe krizi derinleştikçe bu saldırılar sadece halkla da sınırlı kalmaz. Demokrasicilik oyunun maskesi düşer yalan, demagoji ve faşist terör daha ön palana çıkar. Ve faşist iktidar kendisi gibi düşünmeyen hiç kimseye yaşam hakkı tanımaz.

G

A Sayı: 317

Yürüyüş 20 Mayıs 2012

O

A

KP’nin yönetememe krizi baskı ve terörün dışında politik hiç bir manevraya izin vermiyor. Onun için kendi iktidarını desteklemeyen burjuvaziye de saldırıyor: “Ben sizin iktidarınızım, beni desteklemek zorundasınız” diyor. Sonuçta burjuvazi AKP’nin karşısından güçlü bir alternatif çıkmadığı sürece çıkarları gereği AKP’yi destekleyecektir. Bugün de olan budur. KP’nin asıl korkusu halktır. Halkı artık tek başına yalan ve demagojilerle aldatamıyor. “Açılım” yalanlarının çoktan sonu geldi. Şim-

A 4

di AKP kendi oy tabanını tutmak için halkı Alevi-sünni diye mezhep temelinde bölerek dini kullanıyor. AKP’ye oy vermeyen kesimi doğrudan düşman olarak görüp saldırıyor. Fakat AKP kendi oy tabanını dini kullanarak kemikleştirmeye çalışsa da AKP’nin halk düşmanı politikaları onları da eziyor. Açlık-yoksulluk, işsizlik, mezhep, milliyet ayırmıyor. Seçimlerde oyu kime verdiğine bakmadan eziyor. Örneğin, Sağlıkta dönüşüm yasaları -AKP’ye oy versin ya da vermesin- tüm halkın tedavi hakkını gasp ediyor. Çıkartılan iş yasaları bütün işçileri köleleştiriyor. İşte enflasyonun yüzde 10’un üzerine çıktığı ülkemizde AKP’nin memurlara layık gördüğü yüzde 3’lük zam, sadece AKP’ye oy vermeyen memurları değil, bütün memurları aç bırakıyor. Kentsel Dönüşüm adı altında süren yağma ve talan bütün halkın evlerini başına yıkacak. Onun için AKP ‘din’ ile halkı ne kadar uyutmaya çalışırsa çalışsın halkın açlık, yoksulluk, işsizlik sorunu her şeyin önündedir. Yalanlarla halkın karnı doymuyor. AKP’nin hiç bir muhalif sese izin vermemesi bundandır. “İpin ucunu” kaçırmak istemiyor. İpin ucunun kaçması demek AKP’nin sonu demektir. pin ucunu kaçırmamak için AKP’nin faşist terörden başka politikası yoktur. Faşist terörle halkın her kesimini teslim almak istiyor. AKP’nin biber gazı kullanmadığı neredeyse tek bir eylem yok. On binlerce seyircinin toplandığı futbol stadyumunu bile gaza boğuyor. Yaşanacak izdihamda yüzlerce, binlerce kişinin ölmesi umurunda değil. Tüm halka gözdağı veriyor: “Sesinizi çıkartırsanız sonunuzu böyle yaparım” diyor. akat AKP tüm terörüne rağmen halkı teslim almayı başaramıyor. En son Fenerbahçe Galatasaray maçından

İ

F

sonraki olaylar bile gösteriyor ki, AKP futbol taraftarlarını bile teslim alamıyor. Her geçen gün halkın öfkesi AKP zulmüne karşı artarak büyüyor. unun en temel göstergelerinden birisi Bakırköy’deki 350 bin kişilik Bağımsızlık Konseri ve Taksim’deki 1 Mayıs’tır. Halk Cephesi’nin Bağımsızlık konserinde 350 bin kişi Bakırköy’de AKP’nin Amerikan uşaklığına ve Amerikan emperyalizmine karşı Bağımsız Türkiye sloganlarını haykırdı. AKP’nin zulmüne teslim olmayacağını gösterdi. Taksim 1 Mayıs Meydanı’nda bu öfke daha da büyüdü. AKP’nin yönetememe krizi büyürken en büyük korkusu bu yüzbinlerin örgütlenmesidir.

B

A

KP’nin korkularını büyüteceğiz. AKP halkı terörle baskıyla teslim alamayacak. Çünkü biz varız. AKP’nin zulmü, ne kadar pervasız olursa olsun ısrarla halkı örgütleyeceğiz. AKP’nin işbirlikçi politikalarını açığa çıkartacak, yalanlarla, demagojilerle halkı kandırmasına izin vermeyeceğiz. Bugün yüzbinlerle alanlara çıkan halkımız yarın milyonlar olacak. Milyonları örgütleyeceğiz. ilyonları örgütlememizin korkusuyla saldırıyor AKP. 13 ilde Halk Cepheliler’e ve DevGenç’lilere yapılan saldırının nedeni AKP’nin bu korkusudur. KP iktidarı, bugüne kadar gelmiş geçmiş en işbirlikçi, en Amerikancı iktidardır. Eğitim’den sağlığa, Kentsel dönüşümden işçilere, memurlara, sendikalara yönelik saldırılara kadar, tarımdan, hayvancılığa, tarım arazilerinin, orman arazilerinin satışına kadar, hepsi emperyalizmin dayattığı politikalardır. Halk düşmanı bu politikalar, halkımızın daha fazla sömürülmesi, vatanımızın daha fazla yağmalanması demektir. Halkımız emperyalistler ta-

M A


rafından AKP aracılığıyla sömürülüp vatanımız yağmalanıyor. KP aracılığıyla emperyalistlerin ülkemizi yağmalamasına karşı ciddi anlamda mücadele eden tek biz varız. AKP işbirlikçilikte, gelmiş geçmiş tüm iktidarlara rahmet okuturken, “Ortak Düşman Amerikadır” diyen biziz. “Amerika Defol Bu Vatan Bizim” diyen biziz. “İncirlik Üssü kapatılsın” diyerek yüzbinlerce imza toplayan biziz. Kürecik’te kurulan Amerikan Füze Radar Sistemine karşı yüzlerce gözaltına rağmen aylarca mücadele eden biziz. AKP’nin büyük bir gizlilikle halktan sakladığı Kürecik Radar Sistemini tek biz gündemde tuttuk ve AKP’nin işbirlikçiliğini ortaya serdik. KP Amerikan işbirlikçiliğini meşrulaştırmaya çalışırken biz, Bağımsız Türkiye İstiyoruz diyerek halkın, Amerikan uşaklığına karşı öfkesini büyüttük... KP, bu öfkenin örgütlenmesinden korkuyor. Biz örgütlemekte ısrar ediyoruz. oksul gecekondu mahallelerinde AKP’nin bize yönelik saldırıları, tutuklamaları hiç eksik olmuyor. Çünkü, AKP’nin her türlü yozlaştırma politikalarının karşısında biz varız. Kentsel Dönüşüm adı altında sürdürülen yağma ve talanın karşısında biz varız. Açıktan ilan ediyoruz: Evlerimizi yıktırmayacağız, mahallelerimize sahip çıkacağız diye. KP, kentsel yağma ve yıkım karşısında bütün mahallelerin örgütlenip direnmesinden korkuyor. AKP’nin bu korkusunu da büyüteceğiz. KP, “dindar bir gençlik yetiştireceğiz” diyor. Gerici eğitim sistemiyle, yaşamın her alanına dinin daha fazla sokulmasıyla, İmam Hatip okullarıyla, Kuran kurslarıyla bunun temellerini de atıyor. AKP’nin “dindar” gençliği; dinle uyutulmuş, emperyalizmle uzlaşan Amerikancı, işbirlikçi bir gençliktir. Emperyalistler, islamcıları geçmişte de devrimci mücadelenin gelişimini engellemek için kullanmıştı. Bugünde aynı şekilde kullanmak için emperyalist sömürüye itiraz etmeyen, halkın mücadele-

A

A

A Y

A A

sinin karşısına çıkartılacak bir gençlik yetiştirmeye çalışıyorlar. evrimci Gençlik, AKP’nin işbirlikçi gençliğinin karşısındaki en büyük engeldir. ünkü Dev-Genç’liler 43 yıldır anti-emperyalist mücadelenin bayraktarlığını yapıyor. Mahirler’den bugüne, emperyalizme karşı Bağımsız Türkiye mücadelesinde ülkemizin onurudur Dev-Genç’liler. AKP’nin Dev-Genç’lilere düşmanlığı bundandır. Sadece bir pankart açtığı için yıllarca hapis yatırmıyorlar DevGenç’lileri; Amerika’ya, Amerikan işbirlikçiliğine karşı Bağımsız Türkiye istedikleri için tüm gençliğe ders vermek istiyorlar.

D Ç

A

nadolu’nun dört bir yanında aylarca Kürecik’teki Füze kalkanına karşı “Füze Kalkanı Değil Parasız, Bilimsel Eğitim İstiyoruz” diye kampanya yürüttü Liseli DevGenç’liler. Çadırlar kurdu. AKP polisinin onlarca saldırısına, yüzlerce gözaltına, tutuklamalarına rağmen Dev-Genç’liler geri adım atmadılar. AKP’nin terörüne boyun eğmediler. Saldırılar karşısında örnek direnişler sergilediler. Ülkemiz gençliğinin onuru gururu oldular. nun için Devrimci Gençlik AKP’nin saldırılarının sürekli hedefi olmaktadır. ev-Genç’liler AKP’nin işbirlikçi gençliğinin karşısında ülkemizin onurudur, tek alternatifidir. Tüm gençlik için örnektir. AKP, DevGenç’lilerin gençliği örgütlenmesinden korkuyor. orkularını büyüteceğiz AKP’nin. Dev-Genç’liler tüm gençliğe sesleniyor: İşbirlikçi AKP’nin Amerikancı gençliği olmayın! Bağımsız Türkiye için Dev-Genç saflarına katılın! merikan işbirlikçisi AKP’nin polisi bunun için saldırıyor DevGenç’lilere. aldırılar AKP’nin çaresizliğidir. Amerikan uşakları 43 yıldır katliamlar dahil her türlü terör yöntemleriyle saldırıyor, teslim alamadı. Bu saldırılarla da hiç bir sonuç alamayacak.

O D K

A S

Dev-Genç’liler ülkemizin onurudur. İşbirlikçi AKP’nin “dindar” gençliğinin karşısında tek alternatifidir. Anti-emperyalist Devrimci Gençliği yok edemeyeceksiniz. Devrimcilerin mücadelesini bitiremeyeceksiniz. ömürü yağma, talan ve zulüm düzeninin tek alternatifi sosyalizmdir. Halkın tek umudu devrimdir. Umut biziz. Umut CEPHELİLERDİR!..

S

D

ünya halklarının baş düşmanı emperyalizmdir. Bu MarksizmLeninizm’in en temel doğrusudur. Ancak bugün bakıldığında MarksistLeninist-Komünist olduğunu iddia eden örgütler, partiler için emperyalizmin bu gerçeği ya lafta kalmıştır, ya da yok olmuştur. Tam bir ideolojik çürüme yaşanmaktadır. Dost-düşman kavramları birbirine karışmıştır. Emperyalizmin değiştiğini, demokratikleştiğini, hatta halklara özgürlük, demokrasi götürdüğü gibi ucube düşünceler savunulmaktadır. Varlıklarını emperyalizme uzlaşmaya bağlamışlardır. Adı, komünist, sosyalist, devrimci, ulusalcı... ne olursa olsun, emperyalizme karşı net tavır alamayanlar, emperyalizmin icazetine sığınanlar asla halklar için UMUT olamazlar. Sol bugün emperyalizmin ülkemizdeki işgaline karşı “BAĞIMSIZ TÜRKİYE” isteyemez durumdadır. Emperyalizmin ülkemizdeki sömürüsü, işgali adeta sol tarafından üstü örtülü kabul edilmiştir. İktidar iddiasını kaybetmiş bir sol... Sol’un içinde bulunduğu durum budur. Kürt Milliyetçilerinin uzlaşmacı politikalarına angaje olmuş, kendi kimliğini kaybetmiş, bağımsız bir politika üretemeyen sol, halk için umut olamaz. alkın umudu biziz. MarksizmLeninizm bayrağını yolumuzdan hiç sapmadan dalgalandıran biziz. Onun için oligarşinin tüm saldırılarına, gözaltı ve tutuklama terörüne rağmen 350 bini Bakırköy meydanında toplayabiliyoruz. Fakat yetmez: Biz milyonlar olacağız. AKP’nin hiç bir terörü buna engel olamayacak. Milyonları örgütleyecek, oligarşinin korkularını kabusa çevireceğiz!..

Sayı: 317

Yürüyüş 20 Mayıs 2012

H

5


AKP, Yönetememe Krizini Halka, Devrimcilere Saldırarak Gidermeye Çalışıyor! Dev-Genç’lilere ve Halk Cepheliler’e Saldırı:

14 İLDE 96 GÖZALTI 36 TUTUKLAMA Gözaltılar, Tutuklamalar AKP’nin Çaresizliğidir! ◆ Amerikan uşağı AKP’nin polisi; Şehit resimlerini yırmanın, saldırmanın, hakaret etmenin hesabını soracağız senden! ◆ İnsanlarımıza yaptığınız işkencelerin hesabını soracağız!

Sayı: 317

Yürüyüş 20 Mayıs 2012

◆ On kişinin bulunduğu bir derneği binlerce polisle basıp kapılarını, duvarlarını kırmanın, yıkmanın hesabını vereceksiniz! ◆ Mahallelerimizi gaza boğmanın hesabını vereceksiniz! Geçtiğimiz hafta içinde ülkemizin dört bir yanında birçok kurum ve ev baskını yapılarak başta Dev-Genç’liler olmak üzere yüzden fazla Halk Cepheli gözaltına alınmış, 32 kişi ise tutuklanmıştır. Bunlar ilk kez yaşanmıyor elbette. Ancak gerek geçen yıl ve gerekse de bu yıl Gençlik Federasyonu’nda sergilenen tablo AKP polisinin acizlğini ve ahlaksızlığını tüm çıplaklığıyla gözler önüne sermiştir. Geçen yıl akvaryuma işeyecek kadar düşkünleşen AKP’nin polisi, bu kez de tuvale yapılmış şehit resimlerine saldırmıştır. Resimleri falçata ile parçalayarak intikam almaya çalışmıştır. Alışmışlar karşılarında el pençe divan duran, her dediklerine olur deyip geçenlere... Ama Dev-Genç’lilerde bunu bulmaları mümkün değildir... AKP'nin polisi bu kez karşısında boyun eğen, el pençe divan duranları değil, meydan okuyan ve kendi meşruluklarının verdiği güçle

6

direnenleri bulmuştur. Onlar, haklı olmanın ve geleceğin umudu olmanın meşruluğu ve kararlılığıyla direniyor, hiçbir saldırıya boyun eğmiyorlar... Gaza boğuyorlar her yanı.. Kendi sıktıkları gazdan kendileri etkilenip geri kaçıyorlar... Ama dört duvar arasında üzerlerine sıkılan gaza rağmen Dev-Genç’liler sloganlarını haykırmaya devam ediyorlar... Kapılara yükleniyorlar, olmuyor duvarları deliyorlar ve bu şekilde ulaşmaya çalışıyorlar Dev-Genç’lilere... AKP'nin yüzlerce polisi yığılmış mahalleye. Tüm mahalle abluka altında ve yüzlercesinin azgınca saldırdıkları yerde sadece 10 Dev-Genç’li var... Ama yürekleri kocaman.. Çünkü umudun ordusunun temsilcileri olduklarının bilinciyle duruyor ve çatışıyorlar barikatın ardında... AKP'nin, Oligarşinin polisi ise çaresiz... Çünkü karşılarında 15 yaşındakine bile boyun eğdirmeyi başaramadığı Dev-Genç’liler var... Çünkü, bir tekini bile teslim almayı başaramadığı dev gibi yürekleriyle meydan okuyan, umudu haykıranlar var... Çünkü, duvarları balyozlarla de-

lerek içeri girdiğinde ve gencecik insanlarımızı kafasını gözünü kırarak, gözlerini kan çanağına çevirerek zorla gözaltına alıp çıkardığında dahi direnen duvarlarla karşılaşıyorlar. Dev-Genç’lilerin boyun eğmezliğinin, yenilmezliğinin belgesi olarak hala direnişi sürdüren duvarların üzerinde on yılların sesi olan Mahirler, Sabolar, binyılların öfkesi olan Spartaküsler, Bedreddinler, Kawalar, Pir Sultanlar, Seyid Rızalar... haykırmaya devam etmektedirler: UMUDUN ORDUSUNU BİTİREMEYECEKSİNİZ! Ve bitiremediler, bitiremeyecekler... Dev-Genç’liler, Cepheliler her zamanki gibi yine dimdik ayaktalar ve umudun ordusunu büyütmeye devam ediyorlar... AKP ve oligarşi korku içinde... Ve korkuları her geçen gün daha da büyümektedir... Korkuyorlar! Çünkü, yönetemiyorlar... Korkuyorlar! Çünkü umudun ordusu her geçen gün büyüyor. Korkuyorlar! Çünkü “Gecekondulardan gelip gırtlaklarımızı kesecekler!” dedikleri yoksul halklar yeni saldırı dalgaları karşısında sinmek

AKP ZULMÜNE DİRENECEĞİZ


yerine direnişi büyütme hazırlığı içindedir ve başlarında yine Cepheliler vardır... Korkuyorlar! Çünkü, halkın tüm kesimleri, işçisiyle, memuruyla, öğrencisiyle, genci ve yaşlısıyla umudun arayışı içinde yollara düşmekte ve meydanları doldurarak umudu haykırmaktadırlar. Sımsıkı sarıldıkları iktidar koltuğunun altlarında nasıl zangır zangır sallandığını gördükleri için korkuyorlar... Ülkeyi yönetmekte, halkı sürü gibi gütmekte zorlandıkları için korkuyorlar. Ki bugün yaşananlar halkın biriken öfkesinin sadece kıyıya vuran küçük bir dalgasıdır. Ama onların korkusu bu dalganın devamının geleceğini biliyor olmalarındandır... Sömürücü sistemlerinin devamının sağlanması tekellerin ve emperyalistlerin isteklerinin bir bir yerine getirilebilmesi için sus pus olmuş, denilene boyun eğen bir halk istemektedirler. İstediklerinde azarlayacakları, istediklerinde alay edip oynatacakları bir halk istemektedirler. Bunun olmadığı yerde yönetmeleri o kadar da kolay değildir. Halkın direndiği, hakkını aradığı, alternatif arayışları içine girip düzeni tehdit ettiği yerde emperyalizmin ve tekellerin istediği yasaları hayata geçirmek ve emperyalistlerin sömürü pastasını daha da büyütmek o kadar da kolay değildir. Ancak, AKP'nin böyle bir ortama ihtiyacı vardır... Çünkü AKP bugün birçok saldırı yasası çıkarmış ya da çıkarmaya hazırlanmaktadır. Bunların hepsinin hayata geçirilmesi gerekmektedir. Elbette yasa çıkarmak pek o kadar da zor değildir. Hele de AKP gibi meclisin büyük çoğunluğunu elinde tutan bir parti için... Ancak bunların çıkarılması ile hayata geçirilmesi aynı şey değildir. Emekçi halkın

aleyhinde çıkarılan her bir yasa ya da alınan her karar halka da kabul ettirilmek zorundadır. Halkın evini yıkan, emeğini sömüren, elindeki her şeyi yok pahasına elinden almaya çalışan yasaların sessiz sedasız kabul edebilmesi o kadar kolay değildir. AKP yasa üstüne yasa çıkarsa da, karar üstüne karar alsa da bunların hayata geçirilmesi çıkarıldıkları gibi olmayacaktır. Ve AKP de bunu çok iyi bilmektedir. İşte AKP'nin bazı yasal düzenlemeleri ve saldırı planları; “Kentsel Dönüşüm” adı altında çıkarılan yasalarla yoksul gecekondu halkının evlerinin yıkılması ve buraların emlak tekellerine peşkeş çekilmesi için yapılan hazırlıklar son noktaya gelmiş durumdadır... Buna karşı halkın direnişinin kırılması için birçok hile yöntemi ve bilinç yanılgısına yol açacak propaganda yapılmasına rağmen gecekondu halkının daha yasa çıkmadan adım adım direnişe hazırlanmaya girişmeleri AKP'nin bu konuda işinin hiç de o kadar kolay olmadığını göstermektedir. İşçilerin kazanılmış tüm hakları bir bir budanmaya ve yok edilmeye çalışılıyor. Sendikaların tümüyle emir kulu kurumlar haline getirilmesi, devrimci dinamikler taşıyan sendikaların, odaların vb. boyun eğmedikleri taktirde yetkilerini yok edecek yasal düzenlemeler hazırlanıyor. Sağlıkta öyle düzenlemeler yapmıştır ki, halkın sağlığının beş kuruşluk bir değerinin olmadığı her şeyiyle ortaya serilmiştir. Tekellerin daha fazla kar elde edebilmesi için sağlığın tümüyle özelleştirilmesi so-

nucu sağlık hizmeti alanında paran kadar sağlık alabilme hakkını yaratan bir düzenleme yoluna gidilmiştir. Hastaların sağlık haklarından, sağlık güvencesinden yararlanamadığı, doktorların ve sağlık çalışanlarının ise kölece çalışma koşullarına mahkum edildiği düzenlemeler yapılmıştır. Eğitim sistemi bir bütün olarak gericileştirilirken, halk çocuklarının okuduğu okullarda doğru dürüst bir eğitimde verilmemekte, eğitimin paralı hale getirilmesi ve ücretlerin her geçen gün daha da yükseltilmesi için peş peşe düzenlemeler yapılmakta, gerici yoz eğitim sistemi her şeyiyle yerleştirilmeye çalışılmaktadır. Emperyalizmin dayattığı politikaları hayata geçirme adına yapılan tüm bu düzenlemeler oligarşinin içinde bulunduğu krizin de yansımalarıdır aynı zamanda... Oligarşinin ekonomisi dip noktada olduğu halde emperyalistlerin uluslararası çıkarları ve bölgesel çıkarları nedeniyle sürekli yaptıkları parasal destekle ayakta durabilmektedir. Bu da emperyalistlere daha fazla bağımlılığı getirirken öte yandan ise onların tüm isteklerini yerine getirmek için canla başla çalışmalarını zorunlu kılmaktadır. İşte bu noktada emperyalistlerin isteklerini hayata geçirebilmek faşist terör yasalarının hakim kılınması ve halk kitlerinin baskı ve zor ile susturulmasından başka bir çıkar yol bulamamaktadırlar. Bu durum yeni sömürge ülkelerin en temel açmazıdır. İşte AKP de bu açmazın içinde saldırganlıkta sınır tanımamaktadır. Çünkü, Halk Cephesi’ne ve DevGenç’e asla boyun eğdiremiyor. Çünkü faşist terör ve saldırganlık kar etmiyor ve direniş her yerde tüm kararlılığıyla hayata geçiriliyor. Bu da çıkaracağı tüm yasaların ve düzenlemelerin önünde engeldir. Sömürüsünü rahatça sürdürememektedir. Çünkü, AKP tüm halkı sindirerek, teslim alarak yönetmeye çalışırken Halk Cephesi milyonları örgütle-

İŞKENCE YAPMAK ŞEREFSİZLİKTİR!

Sayı: 317

Yürüyüş 20 Mayıs 2012

7


yeceğiz, diyor. Ve alanlarda yüzbinleri bir araya getiriyor... Umudu büyüten ve düzenle çelişkisi olan tüm kesimleri adım adım bir araya getiren, onlar için bir çekim merkezi haline gelen adres oluyor... Ve salt ülke içindeki sorunlarla da ilgilenmeyip bir bütün olarak emperyalizme ve işbirlikçilerine kafa tutuyor. Emperyalistler ve işbirlikçisi AKP ülkemize NATO füze kalkanını yerleştirmeye kalkıyor, karşısında DevGenç’lileri buluyor... Eğitimi paralı hale getiriyor yine Dev-Genç’liler çıkıyor karşısına. Hiçbir baskı ve zor engelini tanımadan, saldırılar karşısında boyun eğmeden Ankara’lara kadar yürüyen, her ortamda ve her biçimde tepkisini ortaya koymaktan çekinmeyen Dev-Genç’liler korkutuyor AKP’yi.

Sayı: 317

Yürüyüş 20 Mayıs 2012

8

Çünkü, onlar AKP’nin “dindar” gençlik yetiştireceğiz diyerek gerici, boyun eğen, işbirlikçi bir gençlik yetiştirme çabasının karşısına dikiliyor, gençlerimizi Bağımsız Türkiye mücadelesine çağırıyorlar ve Dev-Genç saflarında örgütlüyorlar. Halk Cephesinin düzenlediği Bağımsız Türkiye için yapılan konsere 350 bin kişi katılıyor, 1 Mayıs’ta devrimci sloganları haykıran ve iktidar olmaya çağrı yapan, umudun ordusunu büyüteceğiz diye haykıran 36 bin kişi Halk Cephesi’nin kortejinde yürüyor. İşte tüm bunların hepsi AKP’nin ve emperyalistlerin korkusunu fazlasıyla büyütüyor. Bunun için tüm acizliği ve çirkefliğiyle saldırıyor, gözaltına alıyor, işkence yapıyor ve tutukluyor.

İşkenceci Katiller Halkın Adaletinden Kaçamayacaklar Engin Çeber’in İstanbul’da Metris Hapishanesi’nde 2008 yılında işkencede katledilmesinden sorumlu olan, aralarında hapishane müdürü ve gardiyanların da olduğu 51 kişinin yargılandığı dava yaklaşık dört buçuk 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yıldır sürüyor. Bu süre zarfında, katiller hakkında kamera kayıtları dahil yeterli delil olmasına rağmen, mahkeme, katilleri aklamaya çalıştı. Ama Halk Cephesi’nin davayı sahiplenmesi ve gösterdiği hesap sorma kararlılığı sayesinde, katiller davanın üzerine örtmeyi başaramadılar. Halkın Hukuk Bürosu’nun (HHB) davayla ilgili defalarca yaptığı keşif talebi, gösterilen ısrar ve kararlılık sonucunda mahkeme tarafından kabul edildi. Bu doğrultuda 14 Mayıs günü Metris Hapishanesi’nin B-8 koğuşunda, Engin’in nasıl katledildiği, yerinde yapılan keşifle tespit edildi. Keşif sırasında Metris Hapishanesi önünde Halk Cepheliler tarafından “AKP, Engin Çeber’in Katillerini Koruyor, Katillerden Hesap Soracağız” pankartı açılarak, basın açıklaması yapıldı. 35 kişinin

katıldığı eylemde konuşan Nagehan Kurt, mahkeme sürecini anlatarak, AKP iktidarının işkencecilerini korumaya çalıştığını ifade etti. HHB avukatlarından Taylan Tanay da bir açıklama yaparak, “İşte gizlemeye, üstünü örtmeye çalıştıklarını gizleyemediler, gerçekler birbir ortaya çıkıyor.” dedi. Yaklaşık 5 saat süren keşif işlemine, Engin’in katilleri ile Engin’le aynı koğuşta kalan tanıklar katıldı. Şükrü Zeren, tanıklığını şöyle anlattı: “Bir gardiyan gelip koğuşun bahçe kapısını açtı. Daha sonra Engin’i koğuş bahçesine çıkardılar. Gardiyanlar gidince Engin’i içeri aldık, durumunun ciddi olduğunu fark ettim.” Rasim İltaş ise, “Darp olayı başlayınca yatakhaneye çıkarıldık. 5 dakika sonra aşağı indiğimde, Engin’i koğuşa almışlardı. Yardım etmeye çalıştık. Sırtım koğuş kapısına dönüktü. Bu sırada ‘Ayağa kalkmayanın

Ama nafile!.. AKP’nin zulmüne boyun eğmeyeceğiz ve AKP bizi asla teslim alamayacak... 42 yıllık mücadele tarihimizde oligarşinin hiçbir gücünün başaramadığını AKP de başaramayacak... AKP’nin zulmüne ve faşist terörüne karşı tüm gücümüzle direneceğiz... Milyonları örgütleme sözümüzü mutlaka yerine getireceğiz... AKP tüm güçleriyle saldırıya geçse de, resimlerimizi parçalayıp gencecik insanlarımızı işkenceden geçirse de, onlarca, yüzlerce insanımızı tutuklasa da, deyim yerindeyse yırtınıp kendini parçalasa da direnmeye, örgütlenmeye, mücadeleye devam edeceğiz. AKP’nin ve tüm emperyalistlerin ve işbirlikçilerinin korkulu düşü olacağız... Bu, şehitlerimize ve halkımıza, dünya halklarına andımız olsun! sonu bu olur’ gibi bir söz duydum. Mahkûm arkadaşlar bu sözü sanık Fuat Karaosmanoğlu’nun söylediğini belirttiler.” dedi. Keşfin ardından açıklama yapan Av. Taylan Tanay, “Katli bir kez daha duymuş olduk. İşkence fiili olarak kanıtlandı. Keşif bizim ortaya attığımız iddiaları doğruladı. Keşif sürecinde Çeber'in kimler tarafından nasıl ölürüldüğü şüpheye mahal vermeyecek şekilde heyete izah edilmiştir" dedi. Engin’in babası Ali Tekin de, “Engin Çeber davası, hukuk bakımından kazanılan ilk işkence davası oldu. Üstünü örtmeye çalıştılar. Davayı uzatıp, adamlarını serbest bırakmaya çalıştılar ama yapamadılar.” dedi.

AKP ZULMÜNE DİRENECEĞİZ


Her Cepheli Bir Adım Daha Öne Çıkacak

HER CEPHELİ YENİ BİR CEPHELİ DAHA ÖRGÜTLEYECEK!.. HER CEPHELİ İKİ KİŞİNİN İŞİNİ YAPACAK! İki Kat Emek! İki Kat Israr! İki Kat Kararlılık! İki Kat Sorumluluk! Herkesi susturabilir AKP, bizi susturamaz. Biz Cepheliyiz. Bizi susturamazlar, bizi teslim alamazlar. Anadolu’nun dört bir yanında Amerikan uşağı AKP’nin polisleri Gençlik derneklerine ve Halk Cepheliler’e saldırdı. Toplam 96 kişiyi gözaltına alıp 36 kişiyi tutukladı. Amerikan uşakları, devrimcileri komplolarla, gözaltılarla, tutuklamalarla sindireceğini, susturacağını, teslim alacağını sanıyor. Yanılıyorsunuz Amerikan uşakları, yanılıyorusunuz!.. Cephelileri teslim alamazsınız alamayacaksınız! Amerikan beslemelerinin bu saldırıları çaresizlikleridir. Biz bu saldırıları çok gördük! Bir gecede devrimcilerin bulunduğu 20 hapishaneye saldırıp 28’imizi katlettiler. Bizi teslim alamadılar... TÜM HALK CEPHELİLER! Görevimiz Açıktır! Şimdi HEPİMİZ BİR ADIM ÖNE ÇIKACAĞIZ! Amerikan yetiştirmesi AKP’nin polisi halkı örgütlememizden korkuyor. Bağımsızlık Meydanı’ndaki 350 binden korkuyor. 350 binin milyonlar olmasından korkuyor. 1 Mayıs’taki 36 bin kişilik Cephe kortejinden korkuyor. 1 Mayıs Meydanlarına milyonların çıkmasından korkuyor. Dev-Genç’lileri, Halk Cephelileri tutuklayarak halkın Cephe saflarında örgütlenmesini engelleyeceğini sanıyor. Tüm Halk Cepheliler’in yapması gereken çok açıktır. HALKI ÖRGÜTLEYECEĞİZ!

AKP’NİN KORKULARINI BÜYÜTECEĞİZ! TÜM HALK CEPHELİLER; İŞLERİNİZE SIKI SARILACAKSINIZ! SIKI SARILMAK YETMEZ; DAHA DAHA SIKI SARILACAKSINIZ! ELİNDEN GELENİ YAPMAK YETMEZ; HER ŞEYİ YAPACAKSINIZ!

Tüm alanlarda çalışan Cepheliler şu kararı alsın: Bir: Her Cepheli çalıştığı bölgede, alanda, komitede yaptığı işin iki katını yapacak. İki: Her Cepheli çalıştığı bölgede, alanda, komitede dilini iki kez tutup, aklını iki kez kullanacak. Az laf çok iş yapacak. Üç: Her Cepheli çalıştığı bölgede, alanda, komitede kendinde tespit ettiği olumsuzlukları önce yarıya indirecek, sonra yok edecek. Dört: Her kadro, her yönetici ikinci bir Cepheli. Her komite kendi 1- YAPTIĞIN HER İŞİN İKİ yedek komitesini kuracak. Her KATINI YAP! Cepheli yeni bir Cepheli daha ör2- DİLİNİ İKİ KEZ TUTUP, gütleyecek. AKLINI İKİ KEZ KULLAN! Herkes bir adım öne çıkmalıdır. AZ LAF ÇOK İŞ YAP! Herkes daha çok görev, sorumluluk, iş üstlenmelidir. 3- OLUMSUZLUKLARINI İKİ Faşizme karşı mücadele ediyoKAT AZALT! OLUMLU YANLARINI İKİ KAT ÇOĞALT! ruz. İşkenceler, katliamlar, gözaltılar, tutuklamalar hep olacak. Düşman 4- HER CEPHELİ YENİ BİR en tecrübeli kadrolarımızı, yönetiCEPHELİ DAHA YARATACAK! cilerimizi her zaman pratik mücadelenin dışına düşürmek için işElinden geleni yapmamak zaten kencelere, katliamlara, gözaltı ve tusuçtur. tuklamalara başvuracak. Halk Cepheliler; görevimiz eliFaşizmin sürekli olduğu bir ülkede nizden gelenleri çoğaltmaktır. Böyle bunlar kaçınılmazdır. Sadece oligarbir süreçte “elimden geleni yaptım” şinin değil, tüm emperyalistlerin hedemek asla yetmez. defi olan Cepheliler için bu saldırılar Devrimciler için “imkansız, yakaçınılmazdır. pamam” diye bir şey yoktur. Böyle Çünkü biz; tüm dünyada emperbir süreçte BİR DEVRİMCİ OLAyalistler ve işbirlikçi iktidarlarla uzRAK GÖREVİMİZ; HER ŞEYİ laşmayan, Marksizm-Leninizm bayYAPMAKTIR!.. rağını her koşulda dalgalandıran, siGörevimiz; tutuklananlardan bolahlı mücadelede ısrar eden, devrim şalan yerleri doldurmak boşluk bıiçin savaşan, uzlaşmayan sayılı örrakmamak... gütlerden birisiyiz. BOŞLUKLARI NASIL DOLDUAlacağınız bu kararlar basit yaRACAĞIZ? pılabilir kararlardır. Bu kararlar doğ-

TÜM CEPHELİLER:

İŞKENCE YAPMAK ŞEREFSİZLİKTİR!

Sayı: 317

Yürüyüş 20 Mayıs 2012

9


rultusunda attığınız her adım düşmanın saldırılarını boşa çıkartacaktır. Herkes kahraman olmaz belki ama herkes yaptığı işi iki katına çıkartabilir.

Her Cepheli İki Kişinin İşini Yapacak!

Sayı: 317

Yürüyüş 20 Mayıs 2012

TÜM CEPHELİLER İKİ KAT EMEK! İKİ KAT ISRAR! İKİ KAT KARARLILIK! İKİ KAT SORUMLULUK ÜSTLENMELİDİR! Yapacaklarımız bunlardır. Tüm Cephelilerin bunu başaracağına inancımız tamdır. Tarihimiz bunun kanıtıdır. Bizler; yenilgileri zafere dönüştüren Dayı’nın öğrencileriyiz. En zorlu dönemeçlerden nasıl geçeceğimizi öğretti Dayı bize. 12 Temmuz’ları, 16-17 Nisan’ları, 19 Aralık katliamlarını yaşadık. AKP’nin emperyalist efendileriyle birlikte yüzlerce kişinin gözaltına alınıp, yüzün üzerinde tutuklamaların yaşandığı dünya çapındaki 1 Nisan komplosunu yaşadık.

AKP’nin Saldırıları Çaresizliğidir, Acizliğidir! Daha önceki saldırıları nasıl boşa çıkarttıysak, bunu da boşa çıkartacağız! AKP, örgütlü gücümüzden korkuyor. Biz daha çok örgütlenecek, korkularını büyüteceğiz! BİR İKEN İKİ OLACAĞIZ! Daha güçlü olacağız! Daha kitlesel olacağız! SUSMAYACAĞIZ! Sesimiz daha gür çıkacak. Daha güçlü haykıracağız: Bizi yenemezler!

10

SIRA NEFERİ BAŞLARKEN İŞE! istemek ve yapmak istemek ve yapmak bir saat gibi tik tak sesleri gibi çınlıyor içimde istemek ve yapmak istemek ve yapmak zor değil kolay değil mesele istemek ve yapmak istemek ve yapmak istemek ve yapmak bir saat gibi tik tak sesleri gibi çınlıyor içimde yüreğim çarpıyor beynim zonkluyor heyecan ve coşku sarıyor bedeni sokağa iniyor

gayri ihtiyar-i ulan diyor sen de kimsin imkansızın gelsin BEN VARSAM DAYI var, ÖRGÜT var diyor! istemek ve yapmak istemek ve yapmak bir saat gibi tik tak sesleri gibi çınlıyor içimde irade ve cüret arkamda koskoca bir tarih sen varsın o var biz varız emek var, eh yürekle beyin de tamam O ZAMAN... GERİSİ HAYAT!

AKP, halkı örgütlememizden korkuyor. Milyonları örgütleyeceğiz. UMUT BİZİZ, ÇARE BİZİZ! Umudu halka taşıyacağız. Umut milyonların umudu olacak.

Şimdi Her Cepheli Dev-Genç Ruhu ile Direnecek Gözaltına alınan ve tutuklananların

büyük çoğunluğu DevGenç’lilerdi. Gözaltılarla, işkencelerle, tutuklamalarla DevGenç’lileri yıldıracağını sanan Amerikan uşağı AKP yanılıyor. Onlar Dev-Genç’liler; işbirlikçi, Amerikan uşağı AKP’nin “dindar” gençliği değil. Onlar, Bağımsız Türkiye mücadelesi veren Devrimci Gençlik’tir. 42 yıldır emperyalizme ve faşist iktidarlara boyun eğmeyen onurlu bir tarihe sahip DevGenç’liler. Anti-emperyalist mücadelenin bayraktarıdır onlar. Anti-emperyalizmin bayrağını onurla taşıyanlardır Dev-Genç’liler.

Vatanı ve Halkı Sevmenin Ustasıdır Dev-Genç’liler

İşkencelerle, gözaltılarla, tutuklamalarla Dev-Genç’lilerin mücadelesini engelleyemezsiniz. Halkımızın en onurlu evlatlarıdır onlar! Dev-Genç’liler; Dev-Genç’in coşkusu, kararlılığı, militanlığıyla hareket edeceksiniz. Sizler bir adım değil, daha çok adım atacaksınız. Tarihimizden aldığınız bilinçle, şehitlerimizden aldığınız güçle daha hızlı koşacaksınız! Hiçbir Dev-Genç’li, yeniyim, tecrübesizim, bilmiyorum diyemez. Örgütümüz, tarihimiz ve şehitlerimiz var. Tüm sorularınızın cevabı orada var. Dev-Genç’liler görev başına! Tutuklamalardan boşalan yerleri doldurun. Daha hızlı koşun. Tutuklanan arkadaşlarımızın yapacağı işleri de siz yapacaksınız. Tüm Cepheliler! HEPİMİZ BİR ADIM ÖNE ÇIKACAĞIZ! HAKLIYIZ KAZANACAĞIZ!

AKP ZULMÜNE DİRENECEĞİZ


Okmeydanı

Cevahir AVM önü

Devrimci Politikaları Savunmaya

Devam Edeceğiz!

İstanbul Okmeydanı: 10 Kişi, İstanbul Gazi: 10 Kişi, Mersin: 7 Kişi, Hatay-Adana: 17 Kişi, Konya: 3 Kişi, Dersim: 6 Kişi, Erzincan: 1 Kişi, Ankara : 10 Kişi, Antalya: 1 Kişi Adapazarı: 4 Kişi, Kocaeli: 13 Kişi, Eskişehir: 6 Kişi, Kütahya: 7 Kişi, Samsun: 1 Kişi

AMERİKAN UŞAKLARI BİZİ TESLİM ALAMAYACAKSINIZ! 8-9 Mayıs tarihlerinde Türkiye’nin 14 ilinde birden Halk Cephesi’ne yönelik yapılan baskınların ardından Halk Cepheliler, Vatan Caddesi'ndeki İstanbul Emniyet Müdürlüğü önüne giderek, gözaltına alınan Cephelileri sahiplendiler. 9 Mayıs günü saat 13.00’te İstanbul Emniyet Müdürlüğü önünde eylem yapan Halk Cepheliler, “1 Mayıs’a Katılmak, Yozlaşmaya Karşı Olmak, Grup Yorum Konseri Düzenlemek Suç Değildir! Komploları Boşa Çıkaracağız! Halk Cephesi” pankartı ile “Faşizmi Döktüğü Kanda Boğacağız", "Grup Yorum Konserine Katılmak Suç Değildir", "Kahrolsun Faşizm Yaşasın Mücadelemiz", "DevGenç’i Bitiremezsiniz", "Parasız Eğitim İstemek Suç Değildir", "Gözaltılar Tutuklamalar Baskılar Bizi Yıldıramaz" dövizlerini açtılar. Halk Cephesi adına Deniz Çiçek tarafından yapılan açıklamada, “Faşist AKP iktidarı sömürü ve zulümde sınır tanımıyor, bir yandan demokrasi şovları yaparken bir yandan da en demokratik hak talebine gözaltı ve tutuklamalarla saldırıyor. Bu saldırılar AKP’nin halk korkusudur. Demokrasi ve sosyalizm mücadelesine olan tahammülsüzlüğüdür. Halkın gücünü ve ne kadar çok olduğumuzu gördükçe korkusu artıyor. Bu saldırılar da bunun göstergesidir. Yapılan

baskınların hiçbir yasal gerekçesi yoktur. Tamamen keyfi, komplolarla düzenlenen baskınlardır” denildi. Çiçek sözlerini, “Zavallılar! Saldırmaya devam edebilirsiniz. Biz, vatanımızda azgınca uyguladığınız faşist terörünüzü ve buna karşı mücadele edenlere dayatılan bedelleri bilerek girdik bu kavgaya. Siz uşaklığınıza devam edin, biz onurlu, şerefli yaşamaya yeminliyiz. Ezilen tüm dünya halklarını sahiplenerek ayak bağınız olmaya devam edeceğiz. Korkmalısınız! Karşınızda teslim olmamak uğruna ölümü göze almış halklar var. Ya siz, tek bir tırnağınızın kanamasını göze alabiliyor musunuz? On dakikalığına olsun koruma ordunuz olmadan karışabiliyor musunuz halkın arasına. İşte bu yüzden biz kazanacağız!” şeklinde tamamladı. Ayrıca, arkadaşlarının adliyeye çıkarılacağı güne kadar Emniyet Müdürlüğü önünde oturma eylemi yapacaklarını da belirttiler. Gözaltındaki arkadaşlarına su götüren bir Cepheliyi polis gözaltına almaya çalıştı. Bunu gören Halk Cepheliler gözaltına alınan arkadaşlarının etrafını sararak arkadaşlarını polisin elinden aldılar. 70 kişinin katıldığı oturma eylemi, söylenen türküler, marşlar ve çekilen halaylarla

mahkeme günü olan 11 Mayıs’a kadar sürdü.

İstanbul-Okmeydanı

Sayı: 317

10 Mayıs akşamı saat 21.30’da Okmeydanı’nda Cepheliler, 9 Mayıs gecesi yapılan baskınlara karşı korsan eylem yaptılar. Mahmut Şevket Paşa Sağlık Ocağı önünde molotoflarla yolu trafiğe kesen Cepheliler, buradan sloganlarla Anadolu Kahvesi‘ne çıkarak, yolu molotoflarla kapatarak, barikat kurdular. Cepheliler, yaptıkları konuşmalarla AKP’nin katil polisini ve yapılan baskını teşhir ettiler. Polisler, yığınak yaptıkları Anadolu Kahvesi’nden çekildikleri için Cepheliler sloganlarla tekrar Sağlık Ocağı önüne gelerek barikat kurup beklediler. Çevredeki halk alkışlarla ve sloganlarla Cepheliler’e destek verdi. Polisin gelmesiyle başlayan çatışma yaklaşık 20 dakika sürdü. Yaklaşık 20 Cepheli, polisin gaz bombası atması üzerine molotoflarla ve taşlarla karşılık verdi. Eylemde sık sık "Titre Oligarşi Parti-Cephe Geliyor", "Umudun Adı DHKP-C", "DHKC–SPB Katillerin Peşinde", "Yaşasın Dev-Genç Yaşasın DevGenç’liler" sloganları atıldı. Ara sokaklarda süren çatışma, “AKP’nin katil işkenceci polisleri

Yürüyüş

İŞKENCE YAPMAK ŞEREFSİZLİKTİR!

20 Mayıs 2012

11


Gazi Mah.

Hatay

Sayı: 317

Yürüyüş 20 Mayıs 2012

12

yoksul mahallelerimize girip devrimcilerin ve halkın üzerinde terör estirmeye çalışıyor. Bizler, Cepheliler mahallemizde polis terörüne izin vermeyeceğiz. Gözaltına alınan DevGenç’liler derhal serbest bırakılsın. Dev-Genç’i bitiremezsiniz. DevGenç’lilerin başına gelebilecek her şeyden AKP iktidarı ve onun katil işkenceci polisi sorumludur.” denilerek, iradi olarak sona erdirildi. 9 Mayıs günü saat 20.00’de, Halk Cepheliler, Gençlik Federasyonu baskınından gözaltına alınan DevGenç’lileri sahiplenmek için eylem yaptılar. Sibel Yalçın Parkı’nda toplanan Cepheliler, sloganlar eşliğinde Anadolu Kahvesi’ne kadar yürüdüler. Burada Veli Coşkun tarafından yapılan açıklamada “Nedir bu kadar korkularını büyüten? Gece yarıları işgale gelir gibi demokratik kurumlarımızı bastıran sebep nedir? Bunun sebebini aslında katiller sürüsü kendi ağızlarından itiraf ediyorlar. 1 Mayıs'taki onbinlerin umudun ordusuna katılması, 350 bin kişinin bağımsızlık ve sosyalizm düşüyle bir araya gelmesiydi bu terörün sebebi!” dedi. Burada, baskında gözaltına alınan ve 18 yaşından küçük oldukları için aynı gün serbest bırakılanlardan Liseli Dev-Genç’li Dilan Poyraz bir konuşma yaptı. Geçen seneki Bağımsız Türkiye konserinin ardından baskın yaşadıkları için bu sene de beklediklerini söyleyen Poyraz, baskın anını şöyle anlattı: “İçeri girerlerken öyle bir girdiler ki… Yüzlerinde maskeler ve otomatik silahlarla gelen özel timler vardı. İçeri o kadar biber gazı sıkıldı ki, bazı arkadaşlarımız baygın bir şekilde çıktı. Herkesin yüzünde kan vardı. Ferit Mutlu arkadaşımız o kadar dövülmüştü ki, bilincini kaybetmişti ve bayılmıştı. Hastaneye kaldırdılar. Daha sonra bilinci geri gelince tekrar işkence yaparak yanımıza getirdiler” dedi.

Demokratik kitle örgütlerinin de destek verdiği eylem, sloganlarla sona erdi. Gün boyu mahalleliler ve esnaf Gençlik Federasyonu’nu ziyaret ederek geçmiş olsun dileklerini sunarken, ihtiyaçları olup olmadığını sorup eksiklerini gidermek istediklerini belirttiler.

Okmeydanı 12 Mayıs günü de Dev-Genç'lilerin yaptığı eylemle baskınlar protesto edildi. Akşam saat 20.30’da Piyalepaşa Caddesi kavşağını trafiğe kapatıp, yaktıkları ateş etrafında halaylar çeken Dev-Genç’liler, "DevGenç’i bitiremezsiniz, buna gücünüz yetmez, işte buradayız." dediler. Megafonla Okmeydanı halkına seslenerek, yapılan baskını ve işkenceleri anlattılar. 50 kişinin katıldığı eylem sloganlar atılarak, iradi olarak bitirildi.

İstanbul-Küçükarmutlu AKP iktidarının Dev-Genç’lilere yönelik saldırısını protesto etmek amacıyla yapılacak eylemin duyurusu için 11 Mayıs günü Armutlu otobüs duraklarının olduğu meydanda masa açıldı. “Yaşasın Dev-Genç” yazan bir pankartın asıldığı masada Grup Yorum şarkıları çalındı ve Liseli Dev-Genç’liler tarafından AKP’nin saldırısı teşhir edildi. Yapılan konuşmada, “Ülkemizin anti-emperyalist damarı olan DevGenç’lilere sahip çıkmak için isyan ateşleri yakacağız. Türkülerimizle, direniş halaylarımızla, umudumuzun sloganlarıyla zulme karşı isyanımızı büyüteceğiz.” denilerek eyleme katılım çağrısı yapıldı.

İstanbul Gazi Mahallesi Halk Cepheliler, Dev-Genç’lilere

İzmir yönelik polis terörü ve mahallelerindeki baskınlara karşı 12 Mayıs günü direniş ateşi yaktılar. Önceki gün sokak ortasında polis tarafından yerlerde sürüklenerek gözaltına alınan Osman Beyazkaya, işkenceci AKP'nin polisinin kendilerine yönelik saldırılarının nedenlerini, yaptıkları hukuksuzluğu anlattığı konuşmasında ne Dev-Genç'lileri ne de devrimcileri bitiremeyeceklerini dile getirdikten sonra, direniş ateşi zılgıtlarla yakıldı. Ateşin etrafında sloganlar atıp halaylar çeken Halk Cepheliler’e DHF'liler de destek verdiler. 100 kişinin katıldığı eylem Dev-Genç marşının söylenmesinin ardından bitirildi.

İstanbul-Gülsuyu 12 Mayıs akşamı Gülsuyu'nda, yıkımlara karşı kurulan çadırın önünde ateş yakılıp halaylar çekildi. Halk düşmanı AKP'nin, Halk Cephesi ve Dev-Genç'lilere ülke genelinde uyguladığı terör protesto edildi. Ülke genelinde AKP'nin işkenceleri ve tutuklama zulmü sesli duyurularla halka teşhir edildi. Eylemden sonra yıkım karşıtı çadırda sohbetler edildi. 11 Mayıs’ta ise Gülsuyu sokaklarına 10 adet “Yaşasın Dev-Genç Yaşasın Dev-Genç'liler-Halk Cephesi Dev-Genç” ve “Dev-Genç'i Bitiremezsiniz-Halk Cephesi” yazılamaları yapıldı. Ayrıca 15 adet Dev-Genç yazılaması yapıldı.

İstanbul-Yenibosna 11 Mayıs tarihinde Yenibosna Zafer Mahalesi’nde 30 kişinin katılımıyla, baskınlarla ilgili eylem yapıldı. Yapılan eylemde AKP’nin tutuklama terörünü teşhir etmek için Gülay Korkmaz tarafından yapılan açıklamada, “Halkın örgütlü gücünden kor-

AKP ZULMÜNE DİRENECEĞİZ


Çanakkale

Okmeydanı kuyorlar. Faşist AKP iktidarı ve onun polisi korkularını bastırmak için sokak ortalarında insanlarımızı işkencelerle gözaltına alarak, kurumlarımızın kapılarını, duvarlarını kırarak terör estirmeye devam ediyor. Ama çabaları nafiledir, sonuç alamayacaklar.” denildi. Eylem sloganlarla sonlandırıldı.

pıldı. Dev-Genç’in gözaltılarla-tutuklamalarla bitirilemeyeceği, milyonları örgütleme hedefiyle hareket eden Dev-Genç’e başeğdirilemeyeceği, İstanbul’un yoksul bir mahallesi olan Örnektepe’de yapılan yazılamalarla bir kez daha dosta düşmana duyuruldu.

Çayan

İstanbul-Sarıgazi 13 Mayıs günü Cepheliler, AKP'nin katil polisinin Dev-Genç'lilere yaptığı işkence ve baskınla, Sarıgazi'deki polis terörünü protesto etmek için eylem yaptı. Demokrasi Caddesi’nde bir araya gelen 11 Cepheli, kaymakamlığa 100 metre kala yolu trafiğe kapatıp, ateşe verdi. Halkın, Cephelileri alkışlaması ve sloganlara eşlik etmesi üzerine katil polisler bulundukları kaymakamlık binasından başlarını dahi çıkaramadılar. Cepheliler yaptıkları konuşmada, Dev-Genç'in bitirilemeyeceğini, Dev-Genç'lilere yapılan saldırıların hesabını soracaklarını belirttiler. Cepheliler polisin gelmemesi üzerine Demokrasi Caddesi’nde 4 ayrı yerde yine barikat kurup, polisin gelmesini beklediler. İşkenceci polisin gelmemesi üzerine eylem iradi olarak bitirildi.

İstanbul-Feriköy-Şişli Şişli ve Feriköy'de “Bizi Tutuklamayla Bitiremeyeceksiniz, Milyonları Örgütleyeceğiz", "Baskılar Gözaltılar Bizi Yıldıramaz" yazılamaları yapılarak, Dev-Genç’lilerin baskın, gözaltı ve tutuklamalarla bitirilemeyeceği vurgulandı.

İstanbul-Örnektepe Örnektepe Mahallesi’nde Halk Cepheliler tarafından yazılamalar ya-

13 Mayıs tarihli Çayan Halk Cephesi açıklamasında, polisin gözaltı saldırısının devam ettiği belirtilerek; 9 Mayıs’ta Çayan’da Halk Cepheli Eyüp Uzun’un gözaltına alındığı bilgisi verildi. Aylardır Çayan Mahallesi’nde polis ablukası olduğunu; caddede, kahvelerde, işyerlerinde katil polisin insanlara keyfi GBT kontrolü yaparak halkı sindirmeye çalıştığını belirten Çayan Halk Cephesi, açıklamayı şu sözlerle bitirdi: “Gözaltılarla komplolarla bizleri bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizm mücadelesinden geri durduramazsınız. Bizi yok edemezsiniz çünkü bizler halkın içindeyiz. Mahallemizi, düşüncelerimizi ve derneklerimizi sizlere karşı savunmaya devam edeceğiz.”

Adana Adana’da İnönü Parkı’nda 9,10 ve 12 Mayıs'ta Halk Cepheliler tarafından yapılan eylemlerle, Adana ve 14 ilde yapılan dernek ve ev baskınları protesto edilerek, AKP iktidarının devrimcilere karşı uyguladığı terör halka teşhir edildi. 10 Mayıs’ta yapılan ve 40 kişinin katıldığı eyleme ESP, DHF, BDSP, İHD ve Mücadele Birliği de destek verdi. 12 Mayıs günü yapılan eyleme, bir gün önce savcılıktan serbest bırakılanlarla, onların aileleri de katıldı. “Kahrolsun Faşizm Yaşasın Müca-

Bursa delemiz” yazılı pankartı taşıyan Halk Cephelilere, çevredeki halk da alkışlarla destek verdi. Mücadele Birliği ve Halkevleri’nin de destek verdiği eyleme 23 kişi katıldı.

Balıkesir Dev-Genç’liler tarafından 9 Mayıs gecesi Balıkesir’in Bahçelievler Mahallesi’nde 3 ayrı noktaya yazılamalar yapıldı. Bahçelievler Anadolu Lisesi’nin giriş kapısının önündeki duvara “DEV-GENÇ” yazılaması yapılırken; işlek iki caddeye de “Gözaltılar Serbest Bırakılsın!” ve “Baskılar Bizi Yıldıramaz!” yazılamaları yapılarak düşünce ve örgütlenme özgürlüğüne yapılan saldırıların umudu teslim alamayacağı vurgulandı.

Sayı: 317

Yürüyüş

Bursa Halk Cepheliler, 9 Mayıs günü Fomara Meydanı’nda toplanarak saldırıları protesto ettiler. “Yola Gelmeyeceğiz Başeğmeyeceğiz! Umudun Türküsünü Söylemeye Devam Edeceğiz! Halk Cephesi” pankartının, dövizlerin ve kızıl bayrakların açıldığı eylemde Halk Cephesi adına açıklamayı Yalçın Doğru yaptı. Doğru, “Saldırılar örgütlenmemize ve düşüncemize yöneliktir. Saldırı, halkın geleceğine yöneliktir. Terör demagojileriyle bizleri yıldıramazsınız. Ne kadar saldırsanız, ne kadar insanımızı tutuklayıp tecrit hapishanelerine koysanız da halkın mücadelesini engelleyemezsiniz.” diye konuştu. Açıklama sonrası 15 dakika oturma eylemi yapılarak, halka oligarşinin saldırılarını anlatan konuşmalar yapıldı. 19 Halk Cepheli’nin katıldığı eylem sloganlarla sona erdi.

20 Mayıs 2012

Erzincan Erzincan Gençlik Derneği Girişimi, 10 Mayıs günü yaptığı eylemle

İŞKENCE YAPMAK ŞEREFSİZLİKTİR!

13


Gülsuyu

Edirne Halk Cephesi'ne yönelik baskınları protesto etti. Eylemde, Onur Çelikdağ tarafından yapılan açıklamada, son günlerde yapılan tutuklama ve gözaltı terörünün Erzincan’da da olduğu ve Metin Bulut‘un da hukuksuz bir şekilde işkence yapılarak polis tarafından gözaltına alındığı halka teşhir edildi. Polisin, 350 bin kişilik halkın gücünden korktuğu için saldırdığı belirtildi. 18 kişinin katıldığı ve YDG’nin de destek verdiği eylem sloganlarla sona erdi.

İzmir

Sayı: 317

Yürüyüş 20 Mayıs 2012

14 ilde yapılan polis baskınları İzmir Halk Cephesi tarafından, 10 Mayıs günü Kemeraltı’nda yapılan eylemle protesto edildi. “Düşüncelerimizi Derneklerimizi Savunacağız, Baskılar Bizi Yıldıramaz” pankartının taşındığı eylemde yapılan açıklamada, “Biz halkız. Ne kadar gözaltına alıp, tutuklatsanız da biz örgütlenmeye devam edeceğiz. Siz bir avuç sömürücüler bu halkın mücadelesini engelleyemezsiniz. Biz halkımızın bağrında mücadelemizi büyütmeye, kavganın en önünde olmaya devam edeceğiz.” denildi. Halk, pankartın arkasına geçerek, alkışlayarak eyleme destek verdi. DHF, Halkevleri ve BDSP’nin destek verdiği eyleme 35 kişi katıldı.

Dersim Dev-Genç 13 Mayıs’ta “Siz Saldırdıkça Biz Çoğalacağız ve Sarsacağız İktidarınızı!” başlıklı yazılı bir açıklama yapan Dersim Dev-Genç, AKP’nin polisinin devam eden baskıları hakkında bilgi verdi. Baskınlarla istediği korkuyu yaratamayan polisin, gösterilen sahiplenme karşısında tahammülsüzleşerek bu sefer de tehditlerde bulunduğu ifade edildi. Dersim’de kardeş olan 2 Dev-

14

Genç’linin ailesini 9 Mayıs’ta arayan polis, “Oğlunuz teröristlerle dolaşıyor, dikkat edin. Böyle giderse yazık olur, oğlunuzu da tutuklarız.” tehdidinde bulundu. Elazığ’da da bir DevGenç’li, işyerine gelen polisler tarafından tehdit edildi. Açıklamada, son olarak, “Bizi teslim alamazsınız.” denildi.

İstanbul Şişli tarı da teslim almadılar. Halk Cepheliler, 12 Mayıs’ta da Taş Bina önünde toplanarak “Baskılar, Gözaltılar, Tutuklamalar Bizi Yıldıramaz” pankartı açarak eylem yaptılar. Polis baskınlarında tutuklanan devrimcilerin ailelerinin de destek verdiği eyleme 20 kişi katıldı. Eyleme KESK Şubeleri, Partizan, DHF, Kızıl Bayrak ve ESP de destek verdi.

Ankara Ankara Halk Cephesi, baskınları protesto etmek için 9 Mayıs’ta Kızılay'da eylem yaptı. SES üyesi Gamze Yağmur'un gözaltına alınmasını protesto eden SES'in eyleminin ardından 18.30'da Halk Cephesi'nin yaptığı eyleme yaklaşık 50 kişi katıldı. Ankara Halk Cephesi’nin açıklamasında “AKP iktidarı bilmelidir ki; nafile ‘Korkunun Ecele Faydası Yoktur’ bedeli her ne pahasına olursa olsun gerçekleri haykırmaya, zulme karşı örgütlenmeye devam edeceğiz.” denildi.

Mersin 10 Mayıs’ta Mersin’de, İHD, KESK, Mersin Haklar Derneği, Üniversiteli Öğrenci Gençlik ve devrimci demokrat kişi ve kurumların katılımıyla Mersin Haklar Derneği önünde eylem yapıldı. Eylemde yapılan açıklamada, Mersin’de gözaltına alınan Eğitim-Sen üyesi Sinan Beşiroğlu, Tarım Orkam Sen Şube Yöneticisi İbrahim Saygılı ile Mersin Haklar Derneği üyeleri Cem Tokucu, Sevgi Şah ve Volkan Baran’ın serbest bırakılmaları talep edildi. 9 Mayıs’ta yine dernek önünde yapılan açıklamanın ardından, derneğe gidilmişti. Aramayı bitiren polisler dernek anahtarlarını dernek üyelerine vermek istedi. Ancak arama sırasında dernekte bulunmayan dernek üyeleri, tutanağı imzalamadılar, anah-

Antalya Antalya’da, Gülşah ve Meral’in serbest bırakılması talebiyle eylem yapan Dev-Genç’lilerden Gülçin Bulut’un tutuklanması ve aynı gün 13 ilde yaşanan polis baskınları 9 Mayıs günü Kışlahan Meydanı’nda yapılan eylemle protesto edildi. Yapılan açıklamada, “Bütün bu saldırılar, tutuklamalar onların korkularıdır. Biz de onların korkularını büyütmeye devam edeceğiz.” denildi. Grup Umudun Türküsü’nün söylediği marşlarla bitirilen ve 56 kişinin katıldığı eyleme Pir Sultan Abdal Derneği, SDP Gençliği ve LÖB’lüler de destek verdi. Eyleme katılmak üzere Akdeniz Üniversitesi’nden gelirken dolmuştan inen iki Dev-Genç’linin çevresi sivil polisler tarafından çevrilerek, Hatice Kalkan “Ankara’dan aranması var” gerekçesi ile gözaltına alındı.

Edirne Edirne’de Dev-Genç’liler, 8-9 Mayıs’ta yaşanan baskınlar için 14 Mayıs günü bir eylem gerçekleştirdiler. Eylemde yapılan açıklamada, “Onlar bizim örgütlenmemizi ve hukuksuzluklara, adaletsizliklere karşı mücadele etmemizi istemiyorlar. Ancak bizler devrimci, demokrat, vatansever gençlik olarak tüm saldırılara karşı geçmişte nasıl direndiysek ve bu uğurda bedeller ödediysek, bundan

AKP ZULMÜNE DİRENECEĞİZ


sonra da hiçbir güç bizi haklı mücadelemizden alıkoyamayacaktır.” denildi. Atılan sloganların ardından eylem sona erdi.

Çanakkale-Biga Dev-Genç’liler 9 Mayıs günü, Biga'da yaşanan faşist saldırıları teşhir etmek ve 14 ilde Halk Cephesi’ne yönelik yapılan baskınları protesto etmek için Altınbaş’ın önünde basın açıklaması yaptılar. “Baskılar Bizi Yıldıramaz” pankartının açıldığı eylemde, “Faşizm her zaman devrimci, vatansever insanlara bu şekilde

saldırarak sindirme, yok etme politikaları uygulamıştır. Ancak biz yine biliyoruz ki, bizim tarihimizde baskılar karşısında boyun eğme, geri çekilme yoktur, olmayacak da.” açıklamasında bulunuldu. 30 kişinin katılımıyla gerçekleştirilen eyleme Öğrenci Kolektifleri, ESP ve EMEP de destek verdi.

Hatay Hatay Özgürlükler Derneği, baskınları protesto etmek için 9 Mayıs’ta Ulus Meydanı’nda eylem yaptı. 60 kişinin katıldığı eyleme Eğitim-Sen de destek verdi. “Gözaltılar, Tutuk-

lamalar, Baskılar Bizi Yıldıramaz” pankartının açıldığı eylemde yapılan açıklamada “42 yıldır bağımsızlık mücadelesi veriyoruz, sesimizin yükselmesine engel olamayacaksınız.” denildi. Zılgıt ve alkışlarla baskınlar protesto edildi. Açıklamanın ardından Grup Yorum konserinin davetiyeleri halka dağıtıldı. Samandağ Eğitim-Sen yönetici ve üyeleri, Samandağ’da yayın yapan Umut Veren Asi gazetesi bürosu ile Sever Işık ve Gültekin Aslan’ın bulunduğu bazı evlere sabaha doğru yapılan polis baskınları karşısında, desteklerini sunmak üzere gazete bürosuna ziyarette bulundular.

96 GÖZALTI 36 TUTUKLAMA! AKP’nin Terörü Elbet Bir Gün Kendisini Vuracaktır! 8-9 Mayıs 2012 tarihlerinde İstanbul, Adana, Hatay, Mersin, Konya, İzmit, İzmir, Dersim, Sakarya, Eskişehir, Kütahya, Ankara, Erzincan, Samsun ve Erzurum’da ABD’nin conisinden vesikalı AKP polisinin yaptığı baskınlarda 96 Halk Cepheli gözaltına alınmıştı. Gözaltına alınanlardan 36’sı tutuklandı. Gözaltına alınanların tam listesi şöyle: İstanbul-Gazi Mahallesi’nden: Gökhan Kesgin, Fatma Bulut, Hilal Tura, İlker Altundal, Hasan Hüseyin Üçgül, Ahmet Ataş, Şeref Özcan, Yılmaz Güzel, Osman Beyazkaya, Eyüp Uzun. Samsun’dan: Demet Şahin Adana ve Hatay’dan: Mehmet Bıldırcın, Kurtuluş Yıldız, Gamze Teke, Volkan Koyutürk, Güray Çetinkaya, Ramazan Akdağ, Arif Kartal, Menekşe Tosun, Niyazi Harnuboğlu, İbrahim Aslanhan, Selda Özçelik, Yılmaz Viraner, Celal Önkoyun, Hatice Kalkan. Mersin’den: İbrahim Saygılı, Sevgi Şah, Cem Tokucu, Sinan Beşiroğlu, Volkan Baran. Konya’dan: Muhammet Burak Aykut, Büşra Kaya, Arda Kılıçarslan,

Ali Kılıç (DİP’li), Servet Yıldız (DİP’li.) İzmit’ten: Asena Alpaslan, Nebahat Aygır, Yeliz Esmek, Cem Coşkun, Hakan Yılmazöz, Selda Kalsen, Pelin Tantoğlu, Salih Belli, Samet Duman, Hüseyin Çakar, Filiz Demir, Irmak Akbal, Mihraç Bahalı. Dersim’den: Derya Taşkıran, Cem Aslan, Gönül Bozkurt, Rıza Şahin, Atilla Öğeyik, Güzin Tolga. Erzurum’dan: Murat Çeçen. İzmir’den: Cihan Zereyak. Sakarya’dan: Serdar Uzunel, Deniz Özşahin, Ali Asker Sed, Eray Acar. Eskişehir’den: Burcu Akın, Mustafa Erdal Harman, Sevil Sevimli, Seren Özçelik, Ceren Cevahir, Kezban Yıldırım. Kütahya’dan: Ezgi Özgün, Nuriye Gülmez, Gökan Palabıyık, Onur Şimşek, Nazım Cankızıl, Deniz Demirel, Çoşkun Yabaş. Ankara’dan: Nazım Yazırlı, Bayram Dalyan, Serhat Arda, Gamze Yağmur, Barış Dilekçi, Barış Önal, Batuhan Uluergüven, Burak Aksoy, Rıdvan Akbaş, Hatice Kalkan. Erzincan’dan: Metin Bulut

İstanbul Gençlik Federasyonu’ndan: Özgür İsmailoğulları, Sıla Yerden, Doğan Taştan, Cem Murat Yılmaz, Ferit Mutlu, Mahir Bektaş, Sevinç Bozdağ, Dilan Poyraz, Nilay Keten. Tutuklanan devrimcilerin isim listesi: Şeref Özcan, Eyüp Uzun, Mehmet Bıldırcın, İbrahim Aslanhan, Selda Özçelik, Yılmaz Viraner, Güzin Tolga, Celal Önkoyun, Sevgi Şah, Cem Tokucu, Volkan Baran, Niyazi Harnuboğlu, Muhammet Burak Aykut, Ali Kılıç, Servet Yıldız, Derya Taşkıran, Cem Aslan, Gönül Bozkurt, Rıza Şahin, Atilla Öğeyik, Murat Çeçen, Burcu Akın, Mustafa Erdal Harman, Sevil Sevimli, Seren Özçelik, Ceren Cevahir, Kezban Yıldırım, Ezgi Özgün, Nuriye Gülmez, Bayram Dalyan, Metin Bulut, Barış Önal, Hatice Kalkan, Rıdvan Akbaş, Mahir Bektaş. Ayrıca dergimizin yayına hazırlmanırken Adana’dan Halime Keçeli ve Bahri Erinç’in de tutuklandığı bilgisi ulaştı. Bir haberde Mersin’den gözaltına alınıp serbest bırakılan Sinan Beşiroğlu ve İbrahim Saygılı savcılığın itirazıyla tutuklandı. Son tutuklamalarla birlikte tutuklu sayısı 39 kişi oldu.

İŞKENCE YAPMAK ŞEREFSİZLİKTİR!

Sayı: 317

Yürüyüş 20 Mayıs 2012

15


Katil Amerika ve İşbirlikçileri Suriye’den Defol...

Suriye halkının gerçek dostu 30 bin kişi, Grup Yorum konserinde haykırdı:

Amerika ve İşbirlikçilerine Karşı Birleşelim, Direnelim, Kazanalım!

Sayı: 317

Yürüyüş 20 Mayıs 2012

16

Grup Yorum Hatay konserinde Suriye halklarına ve Hataylı Arap halkımıza yönelik okuduğu mesajda, emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı birlik çağrısı yaptı. Çağrının metnini aşığıda yayınlıyoruz. *** Emperyalistler dünyanın her yerinde halklara teslimiyeti dayatıyorlar. Halkların direnmekten başka şansı yoktur. Emperyalizme ve işbirlikçilerine teslim olmayan, direnen onurlu Suriye halkını, Arap halklarını Grup Yorum olarak, Türkiye’li devrimciler olarak selamlıyoruz. Merhaba, Emperyalistlerin Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da "Arap baharı" adı altında yapmak istediği Arap halklarının köleleştirilmesidir. Arap halklarının vatanının yağmalanmasıdır. İşte Libya'da olanlar herkesin gözlerinin önünde. "Diktatörlükleri devirme" "demokrasi, özgürlük" getirme yalanıyla emperyalistler Kaddafi iktidarını yıktılar. Yurdunu emperyalizme yağmalatmaya razı olmayan Kaddafiyi alçakça linç ederek katlettiler. 50 binin üzerinde Libyalıyı katlettiler. Bu mu özgürlük! Bu mu demokrasi... "Devrim, demokrasi, özgürlük"

yalanlarının altındaki gerçeklerin ne olduğunu tüm dünya görüyor. Emperyalistler Libya’yı yerle bir edip yıktılar. Libya'nın petrolünü, suyunu her şeyini yağmalıyor. İşte emperyalizmin demokrasisi budur. Katliamlar, yağma, talan, sömürü... Amerika, tüm dünya halklarının ortak düşmanıdır. Suriye'yi de işbirlikçileri aracılığıyla Libya gibi yapmak istiyor.

Arap halkları! Emperyalistler sadece Suriye’yi değil, bütün olarak Ortadoğu ve Kuzey Afrika'yı dize getirmek istiyor. Ortadoğu'da hiçbir engel olmadan at koşturmak istiyor.

Arap halkları! Bugün her zamankinden daha fazla birlik olmaya ihtiyacımız var. Amerika ve uşaklarına karşı her zamankinden daha cüretle direnmek zorundayız! Emperyalistler ve işbirlikçileri halkları inançlar, dinler, mezhepler, milliyetler temelinde birbirine düşmanlaştırmak istiyor. Halkları 40 parçaya bölerek güçten düşürmek ve yenmek istiyor. Aksi durumda emperyalistlerin halkların gücü karşasında hiçbir gücü yoktur.

Halkımız! Suriyeli dostlarımız! Türkiyeli devrimciler olarak diyoruz ki, Müslüman, Hristiyan, Alevi sünni, Şii... Arap, Kürt... Dinleriniz, mezhepleriniz, milliyetleriniz ne olursa olsun birleşin! Aranızdaki her türlü husumete son verin! Sizin tek düşmanınız Amerika ve onların işbirlikçileridir. Emperyalizme karşı vatanını savunmak tüm halkların en kutsal görevidir. Emperyalizme karşı savaşta vatan için şehit düşmek en onurlu ölümdür! Emperyalistlere ve işbirlikçilerine karşı direnen Arap halklarını Türkiyeli devrimciler olarak selamlıyoruz. Biz devrimciyiz. Biz sosyalistiz. Emperyalizm çağında baş çelişki emperyalistlerle ezilen dünya halkları arasındaki çelişkidir. Emperyalizme teslim olmayan, boyun eğmeyen, direnen her hareket ilericidir ve desteklenmelidir! Onun için Suriye'de emperyalistlere ve işbirlikçilerine boyun eğmeyen Beşar Esad iktidarını destekliyoruz. Emperyalizme karşı direndiği sürece de olanaklarımız ölçüsünde her türlü

AKP ZULMÜNE DİRENECEĞİZ


desteğimizi esirgemeyeceğiz! Biz ülkemizde 42 yıldır Amerika’ya ve onun işbirlikçisi oligarişinin iktidarına karşı Bağımsızlık savaşı veriyoruz. Bu uğurda yüzlerce şehit verdik. Şehitlerimize ant olsunki, yanınızdayız! Bizler, emperyalizmin yeni sömürgesi bir ülkenin halkları olarak emperyalistler ve işbirlikçileri tarafından vatanının işgal edilmesinin ne demek olduğunu çok iyi biliyoruz. Onun için ısrarla diyoruz ki, emperyalizme ve uşaklarına teslim olmayın. Vatanınıza kanınızın son damlasına kadar sahip çıkın. Aksi durumda bugün ödeyeceğiniz bedellerden çok daha büyüğünü yarın ödemek zorunda kalacaksınız! Suriye Halkı! Türkiyeli devrimciler olarak sizin yanınızdayız. Amerikan uşağı AKP Türkiye halklarıyla Suriye halklarını birbirine

düşmanlaştırmak istiyor. Amerika’ya uşaklık yapan AKP iktidarıdır. Biz Türkiyeli devrimciler var olduğumuz sürece buna asla izin vermeyeceğiz. Hatay'da yaşayan Arap halkımıza sesleniyoruz! Amerika, Suriye’ye saldırı planlarını ülkemiz topraklarından yapıyor izin vermeyelim. Amerikan uşağı AKP'nin ve işbirlikçilerin Suriye halkına yönelik gerçekleştirdiği katliamları lanetle kınıyoruz! Halkımız! Suriyeli kardeşlerimize daha fazla destek vermek zorundayız. Çadır kamplarındakiler Suriyedeki kardeşlerimizi katleden, kendi vatanlarını emperyalistlere peşkeş çeken işbirlikçilerdir. İşbirlikçiliği lanetle kınıyoruz. Suriyeli işbirlikçilerin Hatay'daki

çadır kamplarında kendi halkına haince planlar yapmasına izin vermeyin! Bugün burada Grup Yorum olarak bağımsızlık ve direniş türkülerimizi katil Amerika’ya ve işbirlikçilerine karşı söyleyeceğiz. Halaylarımızı katil Amerika ve işbirlikçilerine karşı omuz omuza olmak için çekeceğiz. Katil Amerika ve işbirlikçilerine karşı marşlarımızla coşacağız! - Halkız Haklıyız Kazanacağız! - Katil Amerika ve İşbirlikçileri Suriyeden Defol!.. - Amerika ve İşbirlikçilerine Karşı Birleşelim Direnelim! - Suriye ve Türkiye Halkları Amerika ve İşbirlikçilerine Karşı Direnelim Kazanalım! -Halklar Amerikan Saldırganlığına Karşı Direnerek Yaşayabilir!

Grup Yorum

Halk Katillerine Pentagon’dan Özel Eğitim Genelkurmay başkanı Orgeneral Necdet Özel, 4 günlüğüne gittiği Pentagon’da, Florida’da olmak üzere 4 ayrı ziyareti kapsayan çok özel bir gezi programı ile karşılandı. “Orgeneral Özel, Amerikan ordusunun teröre karşı savaş merkezi olarak bilinen Langley’deki istihbarat üssünü ziyaret etti. Key West’te Usame Bin Ladin’i öldüren komandoların komuta merkezini gördü, brifingler aldı.” (10 Mayıs 2012, Hürriyet) Demokrasi şovları yapıp, Amerika’dan aldığı talimatla işbirlikçilikte sınır tanımayan AKP iktidarı gibi, genelkurmay başkanı da, Türk ordusunun bağımsız olduğu, güçlü olduğu söylemlerini ağzından düşürmeyip bir yandan da Amerika'dan özel eğitim almaya gidiyor.

Necdet Özel’i Pentagon’a götüren, halk korkusudur Emperyalizmin yeni-sömürgesi altında olan ve işbirlikçi iktidarlar ile satılmadık toprağımızın kalmadığı

ülkemizde her geçen gün açlık, yoksulluk ve işsizlik artıyor. Kan emiciler doymak nedir bilmiyor. Ezilen halklar hakkını aramaya kalktığında faşizmin terörü ile karşılaşıyorlar. Devlet askeri, polisi ile halka saldırıyor. Halkın gücünü, halk biraraya gelirse iktidarını ellerinden alabileceğini biliyorlar. "Gecekondulardan gelip gırtlağımızı kesecekler" sözü de halktan ne kadar korktuklarını gösteriyor. Bugün Genelkurmay Başkanı Özel'in, Pentagon’a gidip özel eğitim alması, halka karşı hangi silahları nasıl kullanacağını, halkı nasıl susturup katledeceğini öğrenme çabasıdır. Amerika’nın yeni işbirlikçiler yaratıp halkları sömürge altına alma çabaları sadece Türkiye ile de sınırlı değil. Tüm Ortadoğu halklarını sömürmek için işbirlikçi iktidarlar yaratıyor kendine. İstediğini elde edemeyince Irak'ta ve bugün Suriye'de olduğu gibi o ülkeye savaş açıyor. ‘Ya benim dediğimi yaparsınız ya da sizi yok ederim’ diyor tüm halklara. Pentagon'da yapılan gezide: "Ame-

rikan güvenlik güçlerinin özellikle terörle mücadelede üzerinde en çok durduğu konulardan biri olan IED’lerle ilgili Pentagon bünyesindeki Ortak IED İmha Örgütü (JIEDDO) tarafından Türk yetkililerle bilgi paylaşımı gerçekleştirilecek." denildi. Terörle mücadele adı altında yaptıklarını biliyoruz. İşkenceler, katliamlar, baskı, terör... Başaramayacaklar, denizi kurutamazlar. Amerika’dan aldıkları özel eğitimler de, son teknolojiyle yaptıkları silahlar da, halkın öfkesinden ve inancından daha güçlü olamaz.

İŞKENCE YAPMAK ŞEREFSİZLİKTİR!

Sayı: 317

Yürüyüş 20 Mayıs 2012

Necdet Özel

17


Hatay’da 30 Bi̇n Yürek Haykırdı

Emperyali̇zme Karşı Suri̇ye Halkının Yanındayız Sayı: 317

Yürüyüş 20 Mayıs 2012

18

Ve Amerikan işbirlikçisi AKP'nin tüm engelleme çabalarına, saldırılarına rağmen, emperyalizme karşı Suriye halkının yanında olduğunu göstermek isteyen Grup Yorum'un “Emperyalist Saldırılara Karşı Suriye Halkının Yanındayız” isimli konseri 13 Mayıs'ta 30 bin kişilik halk korosuyla Hatay'da gerçekleşti. Konserin çalışmalarını yürüten Hatay Özgürlükler Derneği çalışanları İbrahim Arslanhan, Selda Özçelik ve Umut Veren Asi Gazetesi çalışanı Yılmaz Viraner 8 Mayıs günü faşist polis tarafından yapılan ev ve kurum baskınlarından gözaltına alınarak tutuklanmıştı. Gözaltı haberini alan İdil Kültür Merkezi çalışanları İstanbul’dan Hatay’a gidip çalışmaların bizzat başına geçtiler. Toplantılar yapıldı, konser tanıtım çalışmalarına devam edildi, konsere ait tüm detaylar netleştirilmeye çalışıldı. Çalışmalar yapılırken halkın sahiplenmesine tanık olundu. Suriye’den konser için gelen çok sayıda Suriyeli’nin sınırda engellendiği haberi geldi. 7 Mayıs’ta Mustafa Kemal Üniversitesi Tayfur Sökmen kampüsü civarı ve öğrenci evlerinin bulunduğu

yerlere Dev-Genç'liler tarafından 82 afiş asıldı. 9 Mayıs’ta Anayazı ve yurtların bulunduğu bölgeye 58 adet afiş asılırken; Ulus Meydanı’nda stant açıldı. Yorum şarkılarının eşlik ettiği stantta, yüzlerce davetiye ile 23 Yürüyüş dergisi ve 10 Tavır dergisi halka ulaştırıldı.

Halkın İçinde, Halkla Birlikte Olan Grup Yorum Susturulamaz! Ne olursa olsun konseri gerçekleştirmekte kararlı olan Yorum üyeleri, konser çalışmalarını yürüten komitelere dahil olup çalışmalara katıldılar. Bu kapsamda 10 Mayıs günü Antakya Ulus Meydanı’nda bir eylem yapan Yorum üyeleri, yola gelmeyeceklerini, başeğmeyeceklerini, susmayacaklarını bir kez daha dosta düşmana ilan ettiler. 70 kişinin katıldığı eylemde önce Yorum üyelerinden Selma Altın bir konuşma yaparak bu konserin neden yapıldığını ve niçin engellenmek istendiğini anlattı. Basına açıklamayı ise Cihan Keşkek yaptı. Keşkek, Bakırköy’de 350 bin kişilik konserden, Halk Cephesi’nin 1 Mayıs’taki 36 bin kişilik kortejinden

bahsederek, faşist AKP iktidarının onlarca şehirde yaptığı dernek ve ev baskınlarına değinerek, 91 devrimcinin gözaltına aldığını belirtti. Keşkek ayrıca, “Grup Yorum halktır. Meşrudur. Gücünü Anadolu halklarından alır. O yüzden bir kez daha diyoruz ki emperyalizm ve yerli işbirlikçilerinin, Suriye halkına karşı saldırılarına dur demek için bu konseri on binlerle yapacağız. İşbirlikçi AKP iktidarı Amerika’nın Ortadoğu’da kendisine vermiş olduğu görevi layıkıyla yerine getirmek için Suriye halklarını birbirine düşürmeye çalışıyor, Türkiye’de de kendi halkına saldırıyor. AKP iktidarı, Suriye halkıyla dayanışmamızı engelleyemez. Bir kez daha emperyalist saldırılara karşı Suriye halkıyla dayanışmak için tüm halkımızı bu konsere katılmaya çağırıyoruz” dedi. Yorum üyelerinin söylediği türkülerle halay çeken dinleyiciler attıkları sloganlarla yılmayacaklarını haykırdılar. Aynı gün saat 17.00'de de Yorum önlüklerini giyen Halk Cepheliler Samankaya, Yeşilpınar, Gümüşgöze ve Harbiye'de konsere çağrı metinlerini dağıttılar. Caddeden geçen tüm araçlara da bildiriler verilerek, konsere

AKP ZULMÜNE DİRENECEĞİZ


davet edildiler. Şoförlerin korna çalarak destekledikleri çalışmada halka, "AKP halkların düşmanıdır ve şu anda emperyalizm adına Suriye'deki halkları bölmeye çalışıyor" denilerek Yorum'un 13 Mayıs'ta Antakya'da vereceği konsere çağrı yapıldı. Bütün el ilanı dağıtılan bölgelerde halkın yer yer alkışlayarak, bazen de gelip sohbetler ederek ilgi gösterdiği gözlendi. Çalışma yapan Cephelilerin arkasından gelen AKP'nin polislerini gören bazı insanlar "Arkanıza sivil polisler takılmışlar, köpekler var arkanızda dikkat edin" şeklinde uyarılarda bulundular. Coşkulu geçen ve sloganların eksik olmadığı çalışmada, konserin büyük boy duyuru pankartları da 6 ayrı merkezi noktaya asıldı. 12 Mayıs’ta, yani konsere 1 gün kala Ulus Meydanı’nda masa açılarak Grup Yorum konserine çağrı ilanları dağıtıldı. Büyük bir coşkuyla süren çalışmalarda Yürüyüş ve Tavır dergileri ile Grup Yorum fular ve rozetleri halka ulaştırıldı. Stanttan bir şey almadan “Yarın konserde yanınızdayız” diyerek para desteği sunanlar da oldu. Konserin yapılacağı Doğuş okulları önünde de masa açıldı. Pazarcıların alkışları arasında yapılan çalışmada, pazarcılar ve alışveriş yapmaya gelenler “Konserde en önde biz olacağız” diyerek çalışmaya destek verdiler. Masada Yürüyüş ve Tavır dergileri halka ulaştırılırken; pazar içerisinde sesli çağrılar yapıldı. Pazarcılar ve halk alkışlarla desteklerini gösterdiler. Yapılacak olan konsere Suriye halkından çok sayıda insan bayraklarıyla ve pankartlarıyla katılmak isterken; Reyhanlı’da bulunan sınırda engellendiler. Grup Yorum üyeleri, yerel yayın yapan HRT kanalında ve Melodi FM’de de programlara katıldılar.

Emperyalizm Direnen Halkları Teslim Alamayacak, İzin Vermeyeceğiz! Konser hazırlıkları 12 Mayıs günü saat 21.00’de başladı. Yorum birebir çalışmanın içindeydi. Platform oluşturuldu, pankartlar asıldı ve bir şenlik havasında alan kızıl bayraklarla süslendi. Kapı girişine kurulan stantlarda tutsak ürünleri, Grup Yorum balon, rozet ve fularları ile kitaplar bulunuyordu. Pankartlarda ise: “Amerika, Suriye’ye Ülkemiz Toprakları Üzerinden Saldırıyor, İzin Vermeyelim”, “Katil Amerika ve İşbirlikçileri Suriye’den Defol”, “Amerika ve İşbirlikçilerine Karşı Birleşelim, Direnelim”, “Amerikancı AKP Suriye’ye ve Ülkemize Ölüm ve Zulüm Götürüyor, Direnelim”, “Suriye ve Türkiye Halkları! Amerika ve İşbirlikçilerine Karşı Birleşelim, Direnelim”, “Halklar Amerikan Saldırılarına Karşı Direnerek Yaşayabilir” yazıyordu. Konser programı yarım saat gecikmeli başlarken; konserin sunuculuğunu Antakya Eğitim-Sen Şube Başkanı Ayhan Erkal yaptı. Önce Epik Tiyatro sahneye çıkarak futbolla insanların uyutulması konusunda hazırlamış oldukları oyunlarını sergilediler. Tiyatrodan sonra TAYAD Başkanı Behiç Aşçı bir konuşma yaparak, halkların katledilmesinin, Suriye’deki işgalin, sorunların, sorumlusunun ABD ve onun işbirlikçisi olan AKP olduğunu söyledi. Bu konuşmanın Arapça tercümesi yapıldı. Konsere Suriye Ulusal Öğrenci Birliği adına misafirler katıldı. Birlik adına konuşma yapan Doktor Eşref İbrahim; Konsere katılmaktan onur duyduğunu, tüm halkların kardeş olduğunu, emperyalistlerin Suriye’deki istikrarı bozmak istediklerini anlattı. Konuşma esnasında “Bıl Ruh Bıl

Dem, Nefdik Ya Beşar” sloganları atan Suriyeli halk, Suriye bayrakları ile Esad’ın posterlerini taşıdılar. Arapça yapılan konuşmanın Türkçe tercümesi de yapıldı. Ve işte günlerdir yasaklanmaya çalışılan konser, Grup Yorum’un sahneye çağrılmasıyla fiilen başladı. Halkın büyük bir coşkusu ve alkışı arasında yerlerini alan Yorum üyeleri, türkülerini, marşlarını söylemeye başladılar. Şarkı aralarında Yorum üyeleri tarafından yapılan konuşmalarda Suriye’deki saldırılara, oyunlara değinilerek, AKP’nin Suriye halkının düşmanı olduğu, bu konseri engellemek için konserin çalışmasını yürütenleri tutukladığını belirttiler. Bu konuşmalar sık sık AKP’nin yuhalanıp “Baskılar Bizi Yıldıramaz", "Katil ABD işbirlikçi AKP”, “Grup Yorum Halktır Susturulamaz”, “Türküler Susmaz Halaylar Sürer”, “Yaşasın Halkların Kardeşliği” sloganlarının atılması ile kesildi. Büyük bir coşkunun hakim olduğu konserde Halk Cephesi adına da bir açıklama yapıldı. Bahar Uçucu’nun yaptığı konuşmada, önce tüm mesleklerden, inançlardan ve tüm milliyetlerden halklara “merhaba” denildi. Mahir’lerden bugüne tarihsel süreci özetleyerek halka umut olunduğunu ifade etti. Uçucu, konseri engellemek için yapılan baskılara değindi. “Ama konserimizi engelleyemediler. İşte buradayız, işte yine sizlerleyiz, Grup Yorumlayız” dedi. Yorum üyeleri repertuarlarında Arapça şarkılara ağırlık vererek; Le Beyrut, Neşid El Tahrir, Wein Al Malain ve Haydi Tenruh şarkılarını söylediler. Konser 3,5 saat sürerken, yine bir başka ülkenin halkıyla dayanışmanın en güzel örneklerinden biri yaşandı. Bunu gerçekleştiren de büyük bir ailenin bir ferdi olan Grup Yorum’du. 30 bin kişinin katıldığı konser, başından sonuna kadar coşkulu bir şekilde geçerken; Antakyalı'lardan, Halk Cephesi görevlilerine “Derneğinizin yeri nerede, tanışmak, gelmek istiyoruz.” diyenler ve konseri tebrik edenler oldu.

İŞKENCE YAPMAK ŞEREFSİZLİKTİR!

Sayı: 317

Yürüyüş 20 Mayıs 2012

19


Suriye Halklarının Düşmanı 74 Ülke “Suriye’nin Dostları” adı altında 1 Nisan’da İstanbul’da toplandı. Suriye halkının katledilmesi için kararlar aldı.

1 Nisan’da İstanbul’da toplanan emperyalistlere ve uşakları toplantıda “Özgür Suriye Ordusu” denen işbirlikçilerin “silahlandırılması ve maaş ödenmesi” kararı alındı. Emperyalistlerin paralı askerleri aldıkları para ve silahlarla Esad iktidarını yıkıp Amerika’nın uşaklığını yapmak için Suriye halkını katlediyor. Geçtiğimiz hafta içinde Şam’da yapılan bombalı eylemde 70 kişi Sayı: 317

Yürüyüş 20 Mayıs 2012

katledildi 392 kişi yaralandı. Suriye halkını katleden bu katiller ülkemizde kurulan çadır kamplarında Amerika ve uşakları tarafından eğitiliyor. Bu Amerika’nın paralı uşakları her gün Suriye halkını katlediyor. Kim Suriye’nin dostları? Her gün Suriye halkını katlettiren emperyalistler ve uşakları mı? Hayır! Onlar Suriye’nin dostları değil, DÜŞMANLARIDIR! Amerika’nın Ortadoğu’daki ma-

şası, Tayyip Erdoğan ve Fino köpeği Ahmet Davutoğlu her gün çıkıp Esad’ın halkı katlettiğini, kendi halkına zulüm yaptığını söylüyor. Halkı yalanlarla kandırıyorlar. Suriye’de katledilen her Suriyeli’den başta Erdoğan olmak üzere AKP iktidarı sorumludur. “Özgür Suriye Ordusu” denen katiller bizim topraklarımızda eğitilip gönderiliyor. Suriye halkı katlettiriliyor. Ülkemizde halkı katlettiren Erdoğan Suriye halkının dostu olabilir mi? Hayır, onların hepsi de Suriye halkının düşmanlarıdır.

Suriye Halklarının Gerçek Dostları Hatay’da 30 Bin Yürek Emperyalistler ve işbirlikçileri Suriye’de Esad iktidarını dize getirmek için işbirlikçileri ve ajanları aracılığıyla katliamlarına, provokasyonlarına, her türlü komplolarına, yalanlarına devam ederken Suriye’nin gerçek dostları işbirlikçi AKP iktidarının tüm engellemelerine, gözaltı ve tutuklamalarına rağmen Hatay’da Suriye halkıyla dayanışma konseri yaptı.

“Suriyeli dostlarımız! Türkiyeli devrimciler olarak diyoruz ki, Müslüman, Hristiyan, Alevi, Sünni, Şii... Arap, Kürt... Dinleriniz, mezhepleriniz, milliyetleriniz ne olursa olsun birleşin! Aranızdaki her türlü husumete son verin! Emperyalistlere ve işbirlikçilerine karşı direnen Arap halklarını Türkiyeli devrimciler olarak selamlıyoruz.”

20

30 BİN KİŞİLİK HALK KOROSU KATİL AMERİKA VE İŞBİRLİKÇİLERİ SURİYE’DEN DEFOL DEDİ. Tüm dünya’da halkların baş düşmanı Amerika’dır. Baş düşmana karşı direnen tüm hareketleri destekliyoruz! Tüm dünyada anti-emperyalist mücadeleyi büyütelim!

AKP ZULMÜNE DİRENECEĞİZ


Röportaj

Dilan Poyraz, Gençlik Federasyonu’ndaki

Polis Terörünü ve İşkenceyi Anlatıyor sonra da gaz sıka sıka gelmeye başladılar. Gazdan dolayı zaten hepimiz yarı baygın gibiydik. Bilincimiz netti ama görmekte ve nefes almakta çok zorluk çekiyorduk. Ondan sonra öldüresiye dövüyorlardı, hepsi robokop gibi kalıplı işkencecilerdi. Sonrasında hepimizi böyle saçlarımızdan çekerek duvarlara çarpa çarpa demirlere vura vura tekmelerle yumruklarla tokatlarla götürüyorlardı. Ondan sonra bizi hemen çevik kuvvet arabasının içine bindirdiler, ondan sonra arabanın içerisine sokarken hepimizi, hala vuruyorlardı. Ağzımıza burnumuza vuruyorlardı. Nerdeyse vücudumuzun morarmayan yeri kalmadı.

İstanbul

9 Mayıs’da Okmeydanı’nda bulunan Gençlik Federasyonu’na yapılan baskın esnasında binada bulunan Dev-Genç’lilerden Liseli Dev-Genç’li Dilan Poyraz ile yaptığımız röportajdır. Poyraz, İşbirlikçi AKP’nin polis terörünü anlattı.

Yürüyüş: Bize baskını anlatır mısınız?

Dilan Poyraz: Gece saat 02.40’da geldiler. Salı günüydü Salı gecesi geldiklerinde ilk başta camdan baktığımda sivil araçlar sokakta dolaşıyordu. Daha sonrasında akrep gelmeye başladı. Arkasından da özel hareketin katil polisleri gelmeye başladı. Hemen bütün ara sokaklardan çıkmaya başladılar. Sonrasında biz haber verdik arkadaşlara baskın var diye, herkes kalkmıştı zaten, bekliyorduk böyle bir şey olabileceğini. Geldiklerinde direk kapıya yöneldiler, kapıyı zorlamaya başladılar. Biz sonrasında öğrendik duvardan duvarlardan girmişler içeriye. Birbuçuk iki saat uğraştılar kapıyı açabilmek için en son kaldığımız odaya geldiler.

Yürüyüş: En son kaldığınız odaya gelince ne yaptı polis?

Dilan Poyraz: En son kaldığımız odada da bize öncelikle gaz sıkmaya başladılar. O barikatları aştılar daha

Yürüyüş: Bu işkenceler ne kadar sürdü?

Dilan Poyraz: Devamında arabanın içerisinde de işkence devam etti. Kelepçelerimizi 9-10 saat açmadılar zaten. En sıkı şekildeydi arkadan ters kelepçeydi. Ellerimiz böyle çok kötüydü şişmişti. Kan gitmiyordu parmaklarımıza artık morarmaya başlamıştı. Vatan’da da hiç hücreye falan konulmadık, hepimiz arabanın içindeydik On kişide. Birde burdan götürülürken Ferit abi baygındı bilinci kapalıydı. Hem barikat üzerine düştü hemde polisler tarafından çok fazla darp edildiğinden dolayı arabanın içinde ses vermiyordu, haber alamıyorduk.

Yürüyüş: Gözaltı boyunca sürekli böyle araçta mı tutuldunuz?

Dilan Poyraz: Hayır sonra bizi 4 tane çocuğu, çocuk şubeye götürdüler. Çocuk şubedede ben iki defa bayıldım kafama aldığım darbelerden kaynaklı bayıldım. İlk bayıldığımda beni direk getirdiler nezaretin içerisine

koydular. Sonrasında da hastaneye götüreceğiz diyerek adliyeye götürdüler ve adliyeye çıkarıldık.

Yürüyüş: Adliyede ne yaptılar, hakkınızda ki iddialar neymiş öğrenebildiniz mi?

Dilan Poyraz: Adileyede de söyledikleri şey sadece silahlı terör örgütüne üye olmak. Başka da hiçbir şey yok yani hiçbir şekilde kanıtlayacakları bir eylem, bir dosya bile yoktu doğru düzgün. Sonra tutuklama istemiyle mahkemeye sevk ettiler mahkemeden de serbest bırakıldık.

Yürüyüş: Sizce bu baskınla amaçlanan neydi? Ne yapılmaya çalışıldı?

Sayı: 317

Dilan Poyraz: Bugün yapmak

Yürüyüş

istedikleri belli anadolunun dörtbir yanında saldırıyorlar bu konserin hazımsızlığıdır. Bu 1 Mayıs’ın hazımsızlığıdır. Konserlerimize Yüz binler getirebiliyorsak, 1 Mayıs’ta on binleri arkamızda yürütebiliyorsak bu da onun hazımsızlığı. Düşman bundan korkuyor. Gözaltına aldığı tekbir Dev-Genç’li bile onu korkutmaya yetiyor ki gece yarısı geliyor. Hırsız gibi geliyorlar. Burda gerçekten yaptıkları ahlaksızlıklarda belli, odalarımıza girmişler odalarımızda kadın ve erkek arkadaşlarımızın çamaşırlarını karıştırmışlar Sibel Yalçın Parkkı’na atmışlar sonra bunların hepsini. Ama şunu gördüler burda. DevGenç’liler hiçbir şekilde teslim olmazlar. Biz demiştik sizin hiçbir şekilde, yani uygulamaya çalıştığınız hiçbir dayatmanızı kabul etmeyiz. Ettiremezsiniz. Yani baskı varsa direnişte vardır. Biz Dev-Genç’liyiz Dev-Genç’liler olarakta, Yani sizin bu yaptığınız hiçbir şekilde meşru değildir. Bizde buna karşı vatanımızı sahiplenmeye, vatanımızı sevmeye vatanımızı sevmenin ustası olarak

20 Mayıs 2012

İŞKENCE YAPMAK ŞEREFSİZLİKTİR!

21


Röportaj Erzincan

İzmir

devam edeceğiz yani.

Yürüyüş: Baskın anında yaşadığınız duyguları, hissettiklerinizi bizimle paylaşır mısınız?

Sayı: 317

Yürüyüş 20 Mayıs 2012

Dilan Poyraz: Yani şuydu orada bize yapmaya çalıştıkları şey zaten teslim olmamızdı biz teslim olmadık. Benim orda hiçbir şekilde korkum yoktu. Çünkü daha öncede gelmişlerdi böyle daha öncesinden de biliyorduk. Hiçbir şekilde bir korku yoktu aksine onlara öfke doluyduk. Birbirimize sarıldık da sonrasında çünkü hani tutuklanabilirdik gözaltında vs. her şey olabilirdi. O anda ölebilirdik de orada yani son kez vedalaşmış olabilirdik de orda. Ama biz dediğim gibi yani Dev-Genç’liyiz. Ve hiçbir şekilde korkmadım da, yani heyecanlanmadımda çünkü beklendik bir şeydi. 1 Mayıs’ın konserin sonrası böyle bir şeyin olabileceğini bekliyorduk. Böyle yani. Çoşukuluyduk tabikide çoşkumuz çok fazlaydı doruklardaydı, Biz sonuçta ölümede sevinerek giden insanlarız. Böyleydi yani belki biraz abartı olacak ama öyleydi yani. Yürüyüş: Gözaltındayken dikkatinizi çeken anlatmak istediğiniz bir şey var mı?

Dilan Poyraz: Gözaltındayken işte bizi vatanda aramaya götürdüler. Arabada mesela saldırdılar. Çok fazla saldırdılar hem de. İşte bir tanesi çıktı dediki “siz dergiyi zorla satıyorsunuz zorla para karşılığında satıyorsunuz dedi. Sonra şunu dedi. “Derginize sürekli yazmışsınız ama Yasemin ablanız gebermeden devrimi yapın, bir an önce devrimi yapmaya başlayın” dedi. Ondan sonra bir tanesi çıktı dedi ki

22

“Amirim en son Yasemin buraya geldiğinde burası sizin başınıza yıkılacak” demişti bizde demiştik ki orda, “Hiç kulaklarınızda çıkmasın o söz. Elbet bir gün yıkılır orası da sizin başınıza” demiştik. Sürekli Yasemin ablayı örnek veriyorlardı. “İşte Yasemin buraya geldiğinde ölü gibi ondan sonra yoldaşlarının yanına gittiği zamanda diriliyordu” gibisinden örnekler veriyorlardı. Böyle de psikolojik olarak baskı yapmaya çalıştılar ama başarısız oldular.

Yürüyüş: Çocuk şubede neler yaşadınız anlatır mısınız?

Dilan Poyraz: Şey demişlerdi çocuk şubede hani biliyoruz daha öncede buraya gelmiştin açlık grevi yapmıştın demişlerdi. Ama bak sürekli bayılıyorsun, iki defa üst üste bayıldın. Yemek yemelisin. Biz sana yemek söyleyelim. İstediğini yaplım hatta bir tanesi şöyle yaptı elinde salatalık vardı salatalığı ikiye böldü. Birini sen al ye dedi. Hayır dedim ben kesinlikle yemeyeceğim siz orda saldırıyorsunuz insanları işkenceyle gecenin bir yarısı gözaltına alıyorsunuz sonrada bayılınca insanlar açlıktan kaynaklı diyorsunuz yok ben açlıktan kaynaklı bayılmadım. Başıma sürekli vurulduğundan dolayı baş dönmesi sürekli olduğundan kaynaklı bayılmıştım. Yürüyüş: Gözaltı boyunca hastaneye götürüldünüz mü tedaviniz yapıldı mı? Doktorların size karşı yaklaşımı nasıldı?

Dilan Poyraz: Hastaneye zaten ilk burdan alındığımızda götürülmüştük. Ondan sonra hiç hastaneye gö-

türülmedik. Hatta ben çocuk şubede iki defa üst üste bayılmama rağmen yine götürmediler. İlk Adli Tıp’a götürdüklerinde doktor hiç bakmadı bile, hiç muayene etmedi, dıştan bir baktı. Tamam dedi sizin bir şeyiniz yok dedi. Biz orda söyledik senin gözünün önünde şurda kelepçelerimizi açmadılar, işkenceyle buraya getirdiler, hipotratlık yemininiz var diyorsunuz birde. Bu yemine uymuyorsunuz diye söyledik de. Benim yapabileceğim bir şey değil dedi. Ben, bana söyleneni yaparım dedi. İyi dedik bizde, size söylenen gözünüzün önünde işkence yapılırken insanlar öldürülürken seyirci kalmak mı? Senin doktorluğun bu mu? Senin hastaların böyle işkence altındayken senin vicdanın böyle rahat durabiliyor musun? Diye sorduğumuzda da yok dedi bize böyle emir verildi dedi. Polisti muhtemelen. Polisti büyük ihtimal ki öyle yapıyordu. Sonrasında orada da yine saldırarak götürdüler. Daha sonrasında hiç hastaneye falan götürülmedik. Sonuç olarak polisin işkenceleri dernek bürosundan başlayarak gözaltı boyunca sürdü. Ancak sonuç olarak şunu da belirtmek istiyorum. İşkenceci polislerin işkenceleri, gözaltıları, tutuklamaları biz Dev-Genç’lileri yıldıramaz. DevGenç olarak 43 yıllık tarihe sahibiz. 43 yıllık tarihimizde her türlü bedeli ödedik. Halkımız için, vatanımız için inançlarımız için nice bedeller ödedik. AKP’nin işbirlikçi polislerinin bu saldırıları bizi asla yıldıramaz. AKP’nin gözaltı ve tutuklama terörünü kınıyorum ve tutuklanan arkadaşlarımızın serbest, bırakılmasını istiyorum.

AKP ZULMÜNE DİRENECEĞİZ

İstanbul


Halkın Hukuk Bürosu

AKP’den Gözaltı ve Tutuklama Terörü:

Suç Yarat Tutuklat!

12 Eylül’ü yargıladığını ileri süren AKP 12 Eylül’ü sürdürüyor. 8 Mayıs’ta başlayan ve sonraki günler devam eden baskınlarda onlarca ilde dernekler, evler, işyerleri basıldı. 93 kişi gözaltına alındı, 33 kişi tutuklandı. Binlerce polisin katıldığı bu baskınlarda yasal dernekler talan edildi, gözaltına alınanlara işkence yapıldı.

ler, öğrenciler, tiyatrocular, gecekondulular kısaca halkın her kesimi açık bir terörün muhatabı oldular. Son baskınlarda AKP’nin terörünün kesintisiz sürdürdüğünü bir kez daha göstermiş oldu. AKP halka, halkın tüm özgürlüklerine düşmandır. Gözaltına alınanlar ve tutukla-

rülen, sayısız baskın ve tutuklama terörünün halkın haklı davasını engelleyemediğidir. Siyasi iktidar açığa çıkan halkın bu öfkesinin büyüyerek örgütlenmesinden korkmuştur. Bugün bu baskınlar bu korkunun en açık ifadesidir. Çünkü gözaltına alınanlar ve tutuklananlar bu umudun örgütlenmesinde emeği olanlardır. En açık hukuk kurallarını AKP’nin polisi kendi koyduğu yasaları perHalk Cepheliler’e ve Gençlik vasızca çiğneyen, halkın düGözaltına alınanlar ilk şünce ve ifade hürriyetine salDerneklerine yaptığı saldırılarda dıran AKP suç işliyor. 24 saat avukatlarıyla 96 kişiyi gözaltına aldı. 36 kişi Dernek kurmak, derneğe görüştürülmediler. tutuklandı. üye olmak ve örgütlenmek Dosyalarda gizlilik kararhaktır. Önceden izin almadan ları alındığı için ne ile suçGEREKÇE: Füze kalkanına toplantı ve gösteri hakkı herlandıklarını öğrenemediler. kese tanınmış temel bir haktır. karşı çıkmak, kardeş Suriye Savcılığa çıkarıldıklarınYine konser düzenlemek başhalkına destek vermek, da; füze kalkanına karşı çıkta olmak üzere her türlü külmak, kardeş Suriye halkına emperyalist saldırıya karşı olmak, türel faaliyet haktır. Bunların destek vermek, emperyalist gece yarısı baskınlarına, gözsaldırıya karşı olmak, Grup Grup Yorum konserine katılmak, altılara ve tutuklamalara daYorum konserine katılmak, pikniğe gitmek, halay çekmek, yanak yapılması kabul edilepikniğe gitmek, halay çekmez. AKP bu noktada kendi kitap okumak... mek, kitap okumakla suçkoyduğu yasaları dahi hiçe landıklarını öğrendiler. saymaktadır. Biz sadece yüHalk Cephesi, Gençlik Derneklenanlar temel haklarına sahip çıktıkları rürlülükteki yasalara bakarak da bu ri, Haklar ve Özgürlükler Dernekleve AKP’nin halk düşmanı yüzünü teşhakların meşru olduğunu ileri sürri gibi halkın meşru örgütlülükleri yühir edip umudu gösterdikleri için müyoruz. Bu hakların hiçbirini bize rürlülükteki yasalara dahi aykırı bir şebuna muhatap olmuşlardır. AKP emAKP iktidarı bağışlamadı. Tüm bu kilde yasadışı ilan edilerek suçlamaperyalizmden aldığı destekle devhaklar, halkların uzun mücadeleleri lara dayanak yapıldı. rimcilere saldırmaktadır. Bu topraksonucunda ağır ve büyük bedeller larda milyonlarca insanın sömürüsüz ödenerek kazanıldı. Bugün açık şeBöylece AKP iktidarı bir kez daha ve adil bir düzen kurma iddiasına salkilde gasp edilmektedir. Bu gaspa izin halkın örgütlenme ve düşünce hürridırmaktadır. Çünkü bu iddia artık vermemeli, haklarımıza sahip çıkyetine düşman olduğunu göstermiş daha somuttur, AKP halka karşı uymaya devam etmeliyiz. oldu. guladığı teröre karşın bu topraklardaki Gençliğin örgütlenmesi, yüzbinTürkiye’de siyasal iktidara musosyalizm inancını bitirememiştir. lerin yürümesi meşrudur. Meşru olhalefet eden, gerçekleri açıklayan, halBakırköy Grup Yorum konseri ve mayan tüm bunları suçlamalara dakı bağımsızlık, demokrasi ve sosya1 Mayıs ülkedeki devrimci potansiyeli yanak yapmaktır. Son baskınlar lizm mücadelesi etrafında örgütleyen, bir kez daha açığa çıkarmıştır. İşçiler, AKP’nin gerçek yüzünü bir kez daha halka umut ve coşku taşıyanlar her zaöğrenci gençlik başta olmak üzere açığa çıkarmıştır. 12 Eylül’ü yargılaman siyasal iktidarın baskı ve zoruyla AKP politikalarına karşı halkımız büdıklarını ileri sürenler tüm kurumlakarşılaşıyorlar. AKP iktidarı bu basyük bir öfkeyi sokağa çıkarmıştır. rıyla, tüm yöntemleriyle 12 Eylül’ü kı ve zoru en çok kullanan iktidarAKP iktidarının halka karşı yürüttüğü sürdürmektedir. Açık ki adaletsizlik lardan biri oldu. Denilebilir ki tekeldizginsiz terör nedeniyle gittikçe umutüzerine kurulan düzen yine adaletlerin çıkarları için AKP’nin saldırsuzlaşan büyük bir kesim yitirdiği sizlikle sürüyor. AKP iktidarına sömadığı halk kesimi kalmamıştır. Devumudu adeta tekrar kazanmıştır. Gözümüz; “Zulümle Abad Olunmaz.” rimciler, Kürt halkı, sendikalar, işçi-

İŞKENCE YAPMAK ŞEREFSİZLİKTİR!

Sayı: 317

Yürüyüş 20 Mayıs 2012

23


mücadele ediyoruz. Sosyalizm hedefimize savaşarak ulaşacağız. Bu iddiamıza sahip olanlar birbirlerine kopmaz bağlarla bağlanıyorlar. Birbirlerinin yol arkadaşı, yoldaşıdırlar. İdeolojik birlik yoldaşlık sevgisinin temel taşıdır. İdeolojik birlik mücadele içinde, savaşın koşulları içinde sağlanır. Aynı hedefe yürüyen insanlar aynı koşulları yaşar, aynı düşünce ve duyguları taşırlar. Eğitim ve ideolojik donanım süreçleri devam ettikçe yoldaşa duyulan sevgi de aynı ölçüde büyür, devrimcileşir.

Ders: Yoldaş Sevgisi Sevgili Devrimci Okul Okurları Merhaba, Zorluklarla dolu bir mücadele yürütüyoruz. Baskılar, bedeller ve daha birçok olumsuzlukla karşılaşıyoruz. Tüm bunlar bizim mücadeleye olan bağlılığımıza engel olmuyor. Gönüllülüğün esas olduğu devrim mücadelesinde bizi güçlü kılan etkenlerden birisi de duygularımızdır. Duygularımızın saflığı, yoğunluğu ideolojik sağlamlıkla bütünleşince düşüncede doğruyu bulur, çalışma tarzımızda da doğruyu hayata geçirebiliriz. Yoldaşlarımızla aramızda olan sevgi bizi mücadeleye bağlayan, zorluklar karşısında direnme, zorlukları aşma gücünü veren en kuvvetli duygulardan birisidir. Bu hafta yoldaşlık sevgisini tartışacağız.

Yoldaş Demek Örgüt Demektir Sabahat Karataş Çiftehavuzlar’da

iki yoldaşıyla beraber düşmanın kurşunları, bombaları altında saatlerce direnmiştir. Bu direnişin her anında gördüğümüz yoldaşlarına olan bağlılıkları ve güvenleridir. Düşmana "yoldaşlarımız hesabını mutlaka soracak" diye kendilerinden emin bağırmaları duydukları güvenin sonucudur... Sabo kendinden emin bağırıyordu; çünkü ideolojisine, örgütüne güveniyordu. Hareketin hesap sorma geleneğine güveniyordu. İdeolojisinin, örgütün somutlandığı yer yoldaşlarıydı. Sabolar şehit düşeceklerini biliyorlardı. Düşmana karşı direnişlerinde kendileri şehit düşse de mutlaka zaferi kazanacağımıza duydukları inançları vardır. Çünkü geride yoldaşları kalmıştır. Onlar Sabolar’ın dalgalandırdığı bayrağı layıkıyla taşıyacaklardır. Aynı ideoloji etrafında birlikte hareket eden insanların beslendiği kaynak aynıdır. İdeolojinin karargâhı örgütün tarihi, yarattığı gelenekler, değerler ve devrimci kişiliğin tamamıdır. Yoldaşa olan sevgimiz güvenimiz içinde asıl olan bağlılığımız ve güvenimizdir. Çünkü yoldaşlarımızda hayat bulan, örgütün kendisidir. Bir örgütün tüzüğünün, kurallarının, ilkelerinin yazılı olması tek başına bir anlam ifade etmez. Önemli olan ilke ve kuralların hayat içinde somutlanmış ve sınanmış olmasıdır. Bu sınavlar geçildikçe yoldaşları birbirine bağlayan sıkı bağlar ortaya çıkar. Yoldaşlar, Parti’ye ve ideolojiye kendi yaşamlarıyla hayat verirler. Nice gelenekler yaratılmış, Cepheli kimliğinin yapı taşları böyle oluşmuştur.

Yoldaşlık Sevgisi Direnme Savaşma Gücü Verir

Sayı: 317

Yürüyüş 20 Mayıs 2012

Aynı Amaç Uğruna Bedelleri Göze Alarak Omuz Omuza Yürümek Yoldaşlıktır Burjuvazinin düzeni, insana değer verme üzerine değil, bireyin çıkarlarına dayanır. Bu düzen içinde yaşam mücadelesi veren halka, burjuva ideolojisi her tür aracıyla saldırır, halkın olumlu olan tüm değerlerini de tahrip etmeye çalışır. Burjuvazi halkı bireycileştirdiği ölçüde egemenliğini sürdürebileceğini bilir. Aile içinde babanın çocuklara, kardeşlerin birbirlerine olan sevgisi dahi karşılıklı çıkarlarla ölçülür hale getirilmek istenir. Paranın, malın, mülkün hüküm sürdüğü burjuva düzende sevgi; bu düzenin sevgisizliğine, çıkarcılığına, çürümüşlüğüne karşı mücadele eden devrimcilerin sevgisidir. Eşit, adil, sömürüsüz bir ülke için

24

İnsanlık Dışı Bir Rejime Karşı Savaştığımız Ölçüde Değerlerimize Sahip Çıkarız Savaşmak bizi devrimci değerlere yakınlaştırır. Bireycilikten, her tür bencillikten uzaklaştırır. Çünkü yoldaşlık öncelikle savaş arkadaşlığıdır. Bunun için yoldaşlığın harcında mücadele vardır deriz. Burjuvazi maddi ve teknik imkânlarıyla güçlü ama ideolojik olarak zayıftır. Burjuvazi çürümüş düzenini korumak için yalan ve zulme sığınır. Biz ise haklılığımızdan güç alırız. Yoldaşlarımızdan, halkımızdan güç alırız. Onlara olan sevgimiz bizi dirençli kılar... Vatanımızın bağımsızlığını kazanma mücadelesinde kararlı ve güçlüyüz. Çünkü bu vatanın topraklarında yoldaşlarımız vardır. Halkımız vardır. Şehitlerimizin, yoldaşlarımızın yarattıkları sayısız değerler vardır. Vatanı savunmak aynı zamanda bu değerleri de savunmaktır. Bu iktidarı kan emici asalaklardan alma inancına sahip olan bizlerin karşısında hiçbir güç duramaz.

Yoldaşlık Sorumluluk Duymaktır Karşılıklı çıkar gözetmeden birbirlerine emek harcayan tek ilişki yol-

AKP ZULMÜNE DİRENECEĞİZ


daşlık ilişkisidir. İdeolojik birlik yoldaşlık Yoldaşının gelişmesi, bizleri yan yana getiren hedefsevgisinin temel taşıdır. lerimize ulaşmada daha hızİdeolojik birlik mücadele lı olmamız demektir. içinde, savaşın koşulları içinde Yoldaşlarımıza verdiğimiz emek örgüte verdiğimiz sağlanır. Aynı hedefe yürüyen emektir. Sabo "örgütlemek insanlar aynı koşulları yaşar, için, yöneticilik için insanları sevmek yeterlidir" demiştir. aynı düşünce ve duyguları Örgütlemek düzenin kiri taşırlar. pası içindeki insanları çekip çıkarmak demektir. Aynı şekilde örgütlü ilişkiler içinde ideolojisidir. burjuva ideolojisine karşı sağlam durmak ancak ideolojik ve politik olarak gelişmekle mümkündür. İdeolojik müYoldaşlık Her Koşulda cadele, burjuva ideolojisini temizleYoldaşını Sahiplenmektir me çabasıdır. Bu çaba yoldaşlarımıza Biz büyük bir aileyiz. Bu aileyi şeduyduğumuz sevginin, örgütü sahipkillendiren devrimci değerler ve ilkelenmenin bir sonucudur. lerdir. Her bir yoldaşımızın sorunu bizim sorunumuzdur. Onun eksikleri, hataları, kararsızlıkları, olumluluk ya da Yoldaşlık İlişkilerimiz olumsuzlukları hepsi bizimdir. Sevgi ve Saygı Bizim yoldaşlarımızla paylaştığımız Üzerine Kurulmuştur hayatın, kavganın kendisidir. YoldaşıYoldaşlık gözü kapalı canını yolmızın sağlığından okuduğu kitaplara, daşına emanet etmektir. Örgüt içinde gelişiminden sorunlarına kadar her kendini güvenli ve güvende hissetşey bizi ilgilendirir. Yoldaşlık, sadece mektir. Bu karşılıklı ilişkilerimizde eylem örgütlemek, eğitim çalışması yaratılan bir güvendir. yapmak demek değildir. Yoldaşlarımıza hakaret edemeyiz. Hakaret düzende birbirlerine tahammül Yoldaşlık Biz Olmaktır edemeyen, birbirlerinin kuyusunu kazmaya çalışan ilişkilerde vardır. HakaYüzünü görmediğimiz sesini duyret moral bozar ve örgüte zarar verir. madığımız adını bilmediğimiz yüzOnuru incitir, gerilemeye neden olur. lerce yoldaşımız vardır. Dünyanın bir Yoldaşlarımıza küfür etmeyiz. Küucunda olsak da bizi birbirimize bağfür hakaretin en pespaye halidir. Yollayan sonsuz bir güce sahibiz. İdeolodaşlarımız bizim için çok değerlidir. jik birliğimiz, düşüncede, davranışAğzımızdan çıkan her sözde bu değer, larda ortaklaşmamızı sağlamıştır. ona karşı olan sevgimiz vardır. EleştiYoldaşlık bir bütünün parçası olrilerimizde de bu değer kendisini gösmaktır. Bu nedenle her tutsak, her şetermelidir. Hiçbir şeyi kestirip atmayız. hit, ödediğimiz her bedel bizden bir parBir yoldaşımızın eksiklerini gösterirken ça alır götürür. Aynı zamanda her tutaynı zamanda ona bu yanlarını değişsağımızın, her şehidimizin direnişi gütirmesi için güç veririz. cümüze güç katar; yolumuzu açar. Yoldaşlarımıza kaba kuvvet kulBizim olan her şey çok kıymetlidir. lanmayız. Şiddet kullandığımız tek bir Bir yoldaşımızın tırnağını dünyalara hedef vardır. O da düşmanımızdır. değişmeyiz. Güler Zere’yi dört duvar Yoldaşlarımızla olan ilişkilerimizde arasından söküp almışızdır. şiddet uygulamak örgütün ilke ve kuYoldaşlarımızın kemiği için dahi terallarını bir kenara bırakmaktır. reddütsüz ölümü göze alırız. Ali Yıldız'ı Yoldaşlarımızı aşağılamayız. Aşao çukurdan alacağız dedik ve aldık. ğılamak kendisini üstün görmektir. Biz birimiz hepimiz için, hepimiz Kibirdir. Kibir bireyciliktir, burjuva birimiz için der ve ona göre savaşırız.

Yoldaşlık Sevgisi Yoldaşının Yokluğunu Hissettirmemektir Oligarşi bize karşı her zaman ciddi bir saldırı içinde olmuştur. Yine mahallelerimiz derneklerimiz basılıyor, insanlarımız tutuklanıyor. Kayıplar, tutsaklıklar moral bozukluğu değil, aksine bir adım öne çıkmayı sağlamalıdır. Yoldaşlarımız bağımsız bir ülke için, sosyalizm mücadelesi sürdürdükleri için tutsaktırlar. Onların ardından yapılacak olan nettir. Devrimi büyütmek, kendimizi geliştirmek, durmadan çalışmak...

Yoldaşlık Sevgisi Direnme Savaşma Gücü Verir Dayı’nın bize öğrettiği gerçeklerden birisi de budur. 38 yıllık devrimci yaşamı boyunca nice büyük zorluklar ve engellerle karşılaşmıştır. Kavgayı birlikte büyüttüğü yoldaşlarını kaybetmiştir. Her kayıptan sonra tekrar mücadeleyi bir adım daha ileriye taşımıştır. Dayı’nın yoldaşlarına olan sevgisi savaşın içinde hayat bulur. Hareketi büyütür, yoldaşlarının hesabını sorar, onların boşluğunu hissettirmez. Genç yoldaşlarına güvenir, onları hiç durmadan eğitir. İşte Dayı’nın yoldaşlarına sevgisinin karşılığı bunlardır. Çünkü Dayı örgüttür. Yoldaşları örgüttür. Örgütü büyütmek şehitlerimize layık olmaktır. Sevgili okurlar, Şunu hiçbir zaman unutmayacağız ki en büyük sevgi gösterisi; eleştiri-özeleştiridir. Yoldaşlarımızla ilişkimizde, devrimci mücadelede kalıcı olmak ve mücadeleyi ileriye taşıyabilmek ancak eleştiri-özeleştiriyle mümkündür. Ve unutmayacağız ki; bir göz ağlarken, diğer göz gülemez… O yüzden birbirimize sahip çıkacağız. Yoldaşlarımıza olan sevgimiz, birbirimize harcadığımız emek ve büyüttüğümüz güven bizi güçlü kılar diyerek bu haftaki dersimizi bitiriyoruz. Haftaya başka bir konuyu tartışmak üzere... Hoşçakalın...

İŞKENCE YAPMAK ŞEREFSİZLİKTİR!

Sayı: 317

Yürüyüş 20 Mayıs 2012

25


Gülsümanlar’ımızla, Şenaylar’ımızla, Direnen Analarımızla Mücadeleyi Büyütüyoruz! TAYAD’lı Aileler

Sayı: 317

Yürüyüş 20 Mayıs 2012

26

Özgür Tutsaklarımızın çağrısıyla düzenlediğimiz kahvaltıyla, tutsak ve şehit anneleriyle beraber bir anneler günü programı geçirdik. Mutluluğu, gururu, hüznü bir arada yaşadık… Bununla bir kez daha birlikte olmanın, dayanışma ve paylaşımın mutluluğunu yaşadık. Bu program; düzenin dayattığı bencil, bireyci, tüketim kültürüne karşı, anneler gününün nasıl kutlanılacağına dair bir örnekti aynı zamanda. Biz düzenin yaratmak istediği yozlaşma ve tüketim kültürüne karşı her cepheden alternatif yaratmaya çalışıyoruz. İşte tutuklu evlatlarımızın bu kahvaltı çağrısı bunun içindi. Bu çağrıyla aynı sofrada oturmanın ve direnen analarımızla birlikte olmanın mutluluğunu yaşadık. Düzen; ev işlerinin, yoksulluğun ve günlük sorunların içinde boğulmuş, başka hiçbir şeyle uğraşmayan analar istiyordu. Bunun karşısında ise alternatif olarak gösterebildiği ancak ve ancak tüketim kültürünün içinde savrulmuş ve evlatlarıyla olan bağları sadece maddi ilişkilere dayalı olan “özgür” analardı. Onların özgürlük tanımı böyleydi. Biz ise, sistemin yarattığı sorunların içinde boğulan değil, birlik ve dayanışma ile bu sorunlara karşı mücadele eden analarla çıktık karşılarına. Sadece kendi sorunları ile değil, ülkenin her sorununu kendi sorunu

olarak gören ve mücadelenin bir parçası olan TAYAD'lı analarımızla onlara “sizin istediğiniz evinin köşesinde oturmuş, ezilmiş analar olmayacağız” dedik. Gülsümanlar’ımız, Şenaylar’ımız halkı sömüren ve tecrit hücrelerinde halkın mücadelesini boğmaya çalışanlara karşı en güçlü sesimizdi. İşte bu kahvaltı programında evlatlarımızın yaratmak istediği birlik ve beraberlik duyguları düzenin tecrit politikasına güçlü bir cevap oldu. Analarımız, bir olmanın, yüreği beraber atmanın mutluluğunu yaşadılar bu kahvaltıda. Özgür Tutsakların anaları olmanın gururunu yaşadılar. "Ülkemizin bağımsızlık mücadelesinde, sosyalizm mücadelesinde biz de varız" demenin mutluluğuydu bu. Önce evlatlarımızı sahiplenmeyle başlayan mücadelemiz, onların bağımsızlık ve özgürlük düşüncelerinin sahiplenmesiyle daha da büyüdü. Mücadelede ölümsüzleşen analarımızın yarattığı direniş o kadar güçlü ki, bugün tüm dünya halklarına örnek oldu. Onlar, “ben ne yapabilirim ki” demeden, tecrite karşı direnişin en önünde yer alarak herkesi yeniden sorgulattı. Herkese, sahiplenmenin sınırının olmadığını yeniden hatırlattı. Şimdi, TAYAD'lı analarımız onlardan aldıkları güçle diyorlar ki; “Onların öğrencisi, onların yoldaşları olmaktan onur duyuyoruz. And olsun ki onların direniş bayrağını en yükseklerde taşımaya devam edeceğiz.” Bu güç bizimdir, bu güç direnen analarımızındır! Gülsüman anamız; “Ben hapishanede değildim, ama o hücreler benim üzerime kapanacak gibiydi... O tabutluklar benim içindi. O tabutluk

oğlum Sinan içindi....” diyordu. Evladının geleceğini böyle sahipleniyordu. Şenay Hanoğlu, “Yavrularım, biz de yaşamayı çok seviyoruz. Bu vatana da uğruna ölecek kadar değer veriyoruz. Sizin ve insanlarımızın gelecek güzel günlerde yaşaması için her şey. Özgür vatanı armağan edeceğiz size...” diyerek ne için direndiğini anlatıyordu evlatlarına. Onlar, F Tipi hapishanelerin ne için yapılacağının farkındaydı. Hem de kendine aydınım-ilericiyim diyenlerin bu konuda kafaları karışıkken ve net bir tutum alamazken onlar tereddütsüzce bedenlerini açlığa yatırarak, fedakarlığın en üst sınırıyla direnişin içinde yer aldılar. Onlar bize, evlatlarını sahiplenmenin, onlara güzel yarınlar bırakmanın mücadelesini armağan ettiler. Sevginin, vefanın, fedanın ve kahramanlığın adı oldular. Şimdi, analarımız onların mücadelesini büyütmek için taşıyorlar bu bayrağı. Hasta tutsaklara özgürlük mücadelesinden kayıpların bulunması için verilen mücadeleye, tecrite karşı mücadeleye direnerek hak alma mücadelesinin en önünde yer alıyorlar. Onlar, tüm dünyaya nasıl direnileceğini ve nasıl kazanılacağını öğretiyorlar. Gülsümanlar’ımızın, Şenaylar’ımızın, şehit ve tutsak analarımızın, şu an hapishanelerde evlatlarıyla beraber tecritte tutulan analarımızın ve yüreği direnişten yana atan tüm analarımızın anneler gününü bu duygularla kutluyoruz. Mücadelede ölümsüzleşen analarımızın önünde saygıyla eğilirken, bir kez daha ideallerini gerçekleştirme sözü veriyoruz. Tecrit son bulana kadar mücadeleyi sürdürecek, onlardan aldığımız güçle mücadeleyi büyüteceğiz.

AKP ZULMÜNE DİRENECEĞİZ


Tahliyelerimizi de Engelleseniz “ISLAH” OLMAYACAĞIZ!

Merhaba, Sevgiyle, coşkuyla sıkıca kucaklıyorum. Nasılsın? Umarım sağlığın iyidir. Biz iyiyiz. Buradaki arkadaşların sevgi ve selamlarını iletiyorum. Bakırköy’de toplanan yüz binlerin coşkusu 1 Mayıs Alanı’na taşınacaktır. Bizler de 350 bin yüreğin coşkusunu yaşadık, Tam Bağımsız Türkiye şiarını buradan haykırdık. Bir avuç asalak ve işbirlikçi dışında 75 milyonun özlemi ve düşü olan Tam Bağımsız, Demokratik Türkiye elbette kurulacak… 42 yıllık tarih, ödenen bedeller, yaratılan destanlar bunun teminatıdır. 15 Nisan günü tahliye edilmem gerekiyordu. Fakat tahliye edilmedim. Sebep “iyi halli” olmayışım. Yani anmalarımızdan, marşlarımızdan, sloganlarımızdan dolayı verilen disiplin cezaları nedeniyle hem aylarca ziyaret ve iletişim hakkımız ortadan kaldırılıyor, hem de tahliye tarihi gelen tutsaklar bırakılmıyor. Aynı gerekçe ile Fırat Özçelik ve Cem Kılıç adlı arkadaşlarımız da bırakılmamışlardı. Şu an bu hapishanede bizim davadan üç kişi bu nedenle tahliye edilmiyoruz. F Tipi tecrit-tretman politikasının özü tutsakları ıslah etmektir. Islahın anlamı, devrimci tutsakların düşüncelerini, ideallerini, inançlarını terk etmesi, kendisini-geçmişini inkar etmesidir. Bunun için 19 Aralık 2000’de Türkiye tarihinin en büyük hapishaneler katliamı yapılmış, 28 tutsak katledilmiş, yüzlercesi yaralanmıştır. Bu katliam ile açılan F Tiplerinde 19 Aralık katliamı değişik biçimlerde sürdürülmüştür. Son 10

yılda 2 bine yakın tutsak hapishanelerde ölmüştür. Bugüne kadar sadece son 7 yılda binlerce tutsağa toplamda binlerce yılı bulan disiplin cezaları verilmiş, yüzlerce tutsak saldırıya uğramış ve üstüne aynı tutsaklara davalar açılıp hapis cezaları verilmiştir. F Tiplerinin keyfiyet, işkence, baskı, eziyetle anılır hale gelmesi; “Nazi kampları” olarak adlandırılması bu pratiğin sonucudur. Elbette bu baskı, saldırı politikalarının karşısında direnişler de yaşanmıştır. F Tiplerinin bir yanı da direniştir, teslim olmamaktır… F Tiplerinde tutsakların tek bir hakları yoktur. Yaşam hakkı dahi tehdit altındadır. En temel ihtiyaçlardan olan iletişim, ziyaret gibi zorunlu hak olması gerekenler dahi yaptırım aracı haline getirilmiştir. Disiplin cezası adı altında yılları bulan cezalarla ziyaret, mektup, telefon hakkı ortadan kaldırılmıştır. Görüldüğü gibi F Tiplerinde sadece tek ve üç kişilik tecrit izolasyon uygulaması yoktur. Tecrit bütünlüklü bir politikadır. Bunun için de fiziki izolasyonun-yalnızlaştırmanın yanında tüm hakların ortadan kaldırılması, tutsağın bulunduğu her yerde baskıların, dayatmaların, yaptırımların uygulanması söz konusudur. Islah alma programını kabul eden tutsak; yani değerlerinden, düşüncelerinden, inançlarından vazgeçip, her türlü dayatma, baskı karşısında boyun eğip, biat eden tutsak yaratıldığında F Tipi tecrit politikası başarıya ulaşacaktır. Böyle bir tutsak yaratıldığında kişiliğini, değerlerini, beynini, yüreğini, yitirmiş biri çıkar ortaya. Ki bu bir insanın yaşayan ölü haline getirilmesi demektir. Kimse bu duruma düşmek istemez. Kimse bu durumu kabullenemez… Şu an itibariyle yüzlerce dev-

rimci tutsağa yüzlerce yılı bulan mektup, telefon, ziyaret yasağı verilmiş, hücre cezaları uygulanır haldedir. Tüm bu disiplin cezalarının nedenleri arasında baş sırayı devrimci tutsakların attıkları sloganlar, yaptıkları anmalar, söyledikleri marşlar-türküler, okudukları şiirler alıyor… Tutsaklara yağdırılan cezaların yasal dayanağı Ceza İnfaz Kanunu’dur (CİK). Bu kanunun neredeyse tüm maddeleri devrimci tutsakların direnişi, yaşamı, değerleri hedef alınarak oluşturulmuştur. Örneğin CİK’te yer alan “Gereksiz slogan atmak” “Gereksiz marş söylemek” ifadeleri bile CİK’in mantığını ortaya koyuyor. “Gereksiz slogan” ve “Gereksiz marş!” Gerekligereksiz ayrımını belirleyen kim? Kime göre ve hangi sloganlar-marşlar gereksizdir? Gerici-faşist marşlarsloganlar elbette gereksiz görülmeyecektir. Halkının-vatanının özgürlüğünü, bağımsızlığını dile getiren; halk düşmanları olan emperyalistleri ve oligarşiyi hedefleyen; faşizme ve uygulamalarına tavrı-direnişi ifade eden; onuru, erdemi, devrimi, direnişi dile getiren slogan ve marşlar ise gereksiz oluyor. Zira bu sloganlar-marşlar; devrime bağlılığın, mücadelede kararlılığın, güçlü bir devrimci kişiliğin, baş eğmemenin ifadesi oluyor. Böyle olunca da baskılar, cezalar, saldırılar devreye giriyor. Tahliye tarihi gelen biz devrimci tutsakların tahliyeleri de bu nedenle engelleniyor. 19 Şubat 2011 günü tahliye edilmesi gereken Cem Kılıç ve 25 Ağustos 2011 günü tahliye edilmesi gereken Fırat Özçelik isimli arkadaşlarımız slogan atmak, marş söylemek, anma yapmaktan dolayı verilen disiplin cezaları gerekçe gösterilerek tahliye edilmediler. Ben de aynı nedenlerle 15 Nisan 2012 günü tahliye edilmedim.

İŞKENCE YAPMAK ŞEREFSİZLİKTİR!

Sayı: 317

Yürüyüş 20 Mayıs 2012

27


Hapishanelerde uygulanan tecrit politikası tutsakların ıslahını hedeflerken, aynı politika dışarda da sürdürülüyor. Aslında halka yönelik teslim alma, boyun eğdirme politikasının önemli bir parçası olan tecrit saldırısı içerde-dışarda birbirini tamamlar şekilde uygulanıyor… “Islah olmayacağız yola gelmeyeceğiz” diyen devrimcilere yönelik infazlar, işkenceler, tutuklamalar, komplolar, baskılar ve daha bir çok kontra yöntemlerle saldırılar sürdürülüyor… Tüm bu saldırılar karşısında yılgınlık, teslimiyet değil, büyüyen bir direniş ortaya çıkıyor. Ve devrimciler daha gür bir sesle “Vazgeçmeyeceğiz, umudun türküsünü söylemeye devam edeceğiz” diyorlar.

Halk

Düşmanı

AKP

yıl ayaklanmalar yüzyılı olacak tespitini yapanlar da onlar. Her şeyden önce sömürü ve zulmü uygulayanlar onlar… Ve kendilerini bekleyen sonu bilmemeleri mümkün değil… Yüzbinlerin alanları doldurmasından rahatsız olanlar tabi kelimelere sarıldı. Sabah gazetesinden de Engin Ardıç, Emre Aköz yazdılar. Tutsaklar olarak biz de yazdık onlara… Dünün Ali Kemal’leri bugün de var. Hem de daha çoklar. Ama sonları da Ali Kemal gibi… Buradaki arkadaşların sevgi, selamlarını tekrar iletiyorum. Sevgiyle, coşkuyla sıkıca kucaklıyorum. Kenan Günyel

İki Sınıf Vardır; Ezenler ve Ezilenler Zenginler ve Fakirler En Zengin Ama En Az Vergi Ödüyor, Yoksul

Ama Zenginden Daha Çok Vergi Veriyor

2011 yılında, Türkiye’nin en zengin 100 kişisinin ödediği yıllık gelir vergisi oranı yüzde 5.7 olurken, asgari ücretlinin ödediği vergi yüzde 15 oldu. Zenginlerle yoksulların ödediği vergi arasındaki fark yaklaşık 3 kat. Burjuva basının haberlerinde başlıklar “fark attı” diye bitiriliyor. Asgari ücretlinin 100 zengine fark atması ne demek peki, neden vergide kendini gösteriyor bu fark? Yoksa en zengin 100 kişi zengin değil de en zengin yoksul milyonlar mı? Asgari ücretli bir emekçi sağlık sigortasının pirimini ödemek zorunda bırakılıyor. Neden, çok mu paraları var? Ne kadar alıyor peki asgari ücretli bir işçi, 701 TL. Ama en zengine fark atabiliyor. En zengin 100 kişinin toplam serveti 92 milyar 251 milyon. Ama vergi olarak sadece 530.5 milyon lira vermişler. Servetleriyle karşılaştırıldığında 5,7 oranında bir fark ortaya çıkmaktadır. En

28

İşte 350 bin kişi tek yürek, tek ses olmuş umudun türküsünü söylüyor; Yaşasın Tam Bağımsız Türkiye diyor; ON’ların türküsünü coşkuyla söylüyor… Geride yarım asıra yakın bir tarih var. Vatan özgürlüğü, halkın kurtuluşu için ödenen büyük bedellerle, yaratılan direnişlerle yaşatılan onurlu bir tarih. Bu tarihin gücüyle yüz binler haykırdı Tam Bağımsız Türkiye düşünü, özlemini. Ve bu güçle dalgalandı kızıl bayraklar… Mesele budur. Umut varsa, ayaktaysa, baskılar sonuçsuz kalmaya mahkumdur. Elbette bu coşku, bu güç karşısında korkuya kapılan, halka karşı kinini, tahammülsüzlüğünü açığa vuranlar da oldu. Öyle ya “Kondulardan gelip…” diyenler onlar. 21. yüz-

zenginlerin yıllık kazançları 2 milyar 40 milyon lira. Yani, 32 bin 150 asgari ücretlinin yılda kazandığı geliri bir zengin tek başına elde edebiliyor. Asgari ücreti çok gören, mezarda emekliliği yeterli bulmayan, emekliye ödenen tazminatta gözü olan bu ekonomik politika, göz dönmüş bir soygunculukla yoksulluğumuzu daha da büyütüyor. Onlar rezidanslarda, villalarda yaşarken; halkın evlerine göz dikilmiş, her an kapı önüne konmaya çalışılıyorlar. Onlar pırlantadan vergi vermemenin derdindeyken; halk bir lokma ekmeği akşam eve nasıl götürürüm derdinde. Halkı yoksullaştırıp kendi çıkarına hizmet edenleri ise en zenginler sıralamasına sokmaya, zenginliklerinin katlanarak artmasını sağlamaktadır AKP. Enflasyonda Avrupa seviyesini yakalamak için sıkı mali politika uygulamak zorunda olduklarını duyurup bu yüzden de halktan daha fazla fedakarlık beklediklerini duyururlar. Asgari ücretli halkın kıt kanat

geçinmesini dahi görmezden gelip cebine giren 5 kuruşu da nasıl alırımın hırsındadırlar. Halkın yaşamını sağlayamayacak duruma getirip daha da muhtaç hale getiriyorlar. Zengin kazanır halk daha çok öder. Ama bu böyle görülmek istenmez. Sabahtan akşama kadar alın teri döken emekçi vergi öderken, elinde tek kuruş kalmamasına rağmen vergi ödemek zorunda bırakılırken; bir avuç zengin ise yüksek vergi ödediklerinden dolayı şikayetçi olmaktadırlar. AKP çok kazanandan az, az kazanandan ise daha çok vergi almaktadır, çünkü AKP halka düşmandır, halkın emeğine, alın terine düşmandır. AKP iktidarı, sadakaya mahkum etme politikasını sürdürmektedir. Halka emeğini değil, ancak sadaka vermektedir. Bu amaçla daha çok kendilerine muhtaç etmek istiyorlar. Mezarda emekliliği daha çok gören bir iktidarın halka değer vermeyeceğini, halkın alın terini çalmanın hesapları içinde olduğunu unutmamalıyız.

AKP ZULMÜNE DİRENECEĞİZ


Kitle İlişkilerimiz, Olanaklar Harekete Aittir Devrimci hareketin yılların emeği, şehitlerimizin kanı canı pahasına yarattığı, sayısız olanak ve kitle ilişkisi vardır. Evinde kaldığımız, olanaklarından yararlandığımız her ilişki, kapısını bize açan insanlar, kendilerine verilen emeğin sonucu güven duydukları için evlerini, olanaklarını açarlar. Bu, harekete gönül verdikleri, süren haklı davaya inandıkları içindir. Örgüt insanı, hareketin ilişkilerini kıskançlıkla korur, sahiplenir. Ancak, kişisel rahatı için kullanmaz. Hareketin ilişkilerini, olanaklarını kişisel rahatı için kullanmak bireyciliktir, bencilliktir. Böyle yapanlar örgüt insanı olamazlar. ‘Olanakları, ilişkileri kişisel rahatım için kullanıyorum’ demez kimse. Peki bu durum yaşamın içinde nasıl gösterir kendini? Gece saat çok geç olmuştur “O saatte başka nereye gidebilirim ki?” deriz ve hep aynı yere gideriz. Gecenin o saatinde gittiğimiz yer, elbette bizi sokakta bırakacak değildir. Bir devrimciyi sokakta bırakmak, en hafif deyimle ayıptır. Onu, pek çok tehlike ile yüz yüze bırakmak demektir. Halkımız bunu yapmaz. Geleneklerine dahi aykırıdır. Umuda gönül veren halkımız ise hiç yapmaz. Sorun şu: Neden gecenin o saatine kalınıyordur? Ayrıca, gecenin o saatinde sadece uyumaya gidiliyordur. Peki biz o ilişkimizle ne paylaşıyoruz? Gecenin o saatinde bir şey paylaşamayacağız ve o evi sadece otel gibi kullandığımız ortadadır. Bize evini, yüreğini, olanaklarını açan halkımıza böyle yaklaşamayız. Bu yanlıştır. Keza yine “Böylesi daha kolay oluyor, burası yakın, diğer yerler çok uzak, zaman kalmıyor uzak yerlere gitmeye.” diye devam ediyor emin olun. Bu seferde “suç”, uzak yerde oturandadır. O ilişkimiz uzak yerde oturmakla suçludur! Bu kadar pervasız değildir sözlerimiz elbette ama rahata düşkünlüğün, kolaya kaçmanın, kaçak güreşmenin sözleridir

bunlar. Bir de “Sadece benimle sohbet ediyorlar, onlarla aram iyi, ne desem yaptırıyorum, başkası yaptıramaz” şeklinde açığa çıkan kaçak güreş vardır. Sözlerimizle böyle diyemiyorsak bile, pratiğimizle deriz. Nasıl? Hep aynı eve gider kalırız. Hep aynı ilişkinin olanağını kullanırız. Elbette ki ilgilendiğimiz, emek verdiğimiz insanların bizleri sevmesi, söylediklerimizi yapması olumluluktur. Ama bu, bir devrimci için olağanüstü bir şey değildir. Aksine, olması gereken, olağan olan budur. Doğal olan budur. Çünkü devrimcinin en temel görevi örgütlemektir. Bu, örgütlediğimiz, emek verdiğimiz insanları bizim kişisel ilişkimiz haline getirmez. Bu kabul edilemez. Böyle oluyorsa orada ciddi bir sorun vardır. Örgütlülüğün, yılların gücü, prestiji, saygınlığı ile kendine insan örgütlemek demektir. Bunun nereye gideceğini, böyle çalışan kişi çok kısa sürede görecektir. Yani gidemeyeceği açıktır. İlişkiler, örgütlülüğü ilk başlarda o kişiyle tanıyordur kuşkusuz, ancak sonrasında bu durum hızla dönüşmelidir, o ilişki politikleştirilmelidir. Politikleştirilmeyen ilişki bir süre sonra o kişiye de evini, olanaklarını kapatacaktır. Ne için açsın ki? Savaşı, mücadele etmenin gerekliliğini öğrenmeyecektir çünkü. Son olarak değineceğimiz ise, “Gün boyu yoruluyoruz, biraz rahat etmek istedim” anlayışıdır. “Rahat etmek” nedir peki? Halkımız geçimini sağlayabilmek için gün boyu çalışıyor, yoruluyor. Pek çoğu, bulduğu zaman ek iş yapıyor. Ne gecesi vardır, ne gündüzü, ne de hafta sonu. Emeğiyle, alınteriyle çalışıp, ailelerini geçindirmeye çalışır. Onlar, emeklerinin hakkını alma mücadelesi verdiğimiz için bize evlerini açıyorlar. Sevgiden, saygıdan ve güvenden evlerini açıyorlar. Elbette rahat etmemizi isterler. Hatta evlerine gittiğimizde rahat ettirebilmek, karnımızı doyurabilmek için ellerinden geleni yaparlar. Ama biz onlara, ancak halkın iktidarını armağan ettiğimiz zaman rahata kavuşacağız. Bugün açlık ve yok-

sullukla, zulümle hep birlikte boğuşurken aradığımız rahat tembelliktir, bencilliktir, rahatına düşkünlüktür. Kuşkusuz ki, bizim de ihtiyaçlarımız var. Elbette ki bunları gidermek, temiz olmak zorundayız. Kıyafetleri, eli yüzü kirli, dağınık dolaşmak asla bir devrimcinin yaşam tarzı olamaz. Ancak ihtiyaçlarımız, tembelliğimiz, kolaycılığımızın bahanesi de olamaz, olmamalı. İlgilenmemiz, geliştirmemiz, bağlarımızı güçlendirmemiz gereken o kadar çok insan var ki. Bir de eksiklerimizle, alışkanlıklarımızla kaçak güreşerek sınırlı sayıda insanla ilişki yürütürsek, mücadeleye zarar veririz. Şunu unutmamalı, gözden kaçırmamalıyız. İlişkilerimiz, olanaklarımız harekete aittir. Harekete gönül verenler elbette bizi severler, değer verirler. Sevgileri, verdikleri değer, devrimci kimliğimizedir. Bizi kaçak güreştiren bu özelliklerimiz ise devrimci değildir. Bunları değiştirmeliyiz. Kolayı seçmek, örgütlülüğü değil, kişisel ihtiyaçlarımızı düşünmek devrime değil, düzene ait özelliklerdir. Sürekli alıştığımız, rahat ettiğimiz, sözlerimizi dinletebildiğimiz, dediklerimizi yaptırabildiğimiz insanlarla iş yapmak veya onların evlerini, olanaklarını kullanmak ve bu anlayışı “gece saat geçti”, “kişisel ihtiyaçlarımız vardı”, “onlarla aram iyi” gibi gerekçelendirmek eksik ve yanlışlarımızla, alışkanlıklarımızla kaçak güreşmektir. Kaçak güreşmek ise reformistliktir. Hiçbir devrimci, kendine reformistliği layık görmemelidir. Eksikleri ve yanlışlarıyla, alışkanlıklarıyla kaçak güreşmeden direk yüzleşmedir. Yeni ilişkiler çıkarmak, hareketin olanaklarını geliştirmek, halkı örgütlemek, savaşı büyütmektir. Kaçak güreşenler bunu yapamazlar. Kaçak güreşenler örgüt insanı olamazlar. Örgüt insanı, örgütün çıkarlarını her şeyin üstünde tutandır. Örgütün ihtiyaçlarını düşünen kişi, ilişkileri kendi rahatı için kullanmaz. Yeni ilişkiler çıkarıp, geliştirmeye çalışandır. Varolanı da kıskançlıkla koruyandır.

İŞKENCE YAPMAK ŞEREFSİZLİKTİR!

Sayı: 317

Yürüyüş 20 Mayıs 2012

29


“Kül Yutmaz” Erdoğan’ın Yalanları...

Sayı: 317

Yürüyüş 20 Mayıs 2012

30

AKP’nin Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, IMF Başkanı Christine Lagarde ile gerçekleştirdiği görüşme sonrasında yaptığı açıklamada diyor ki; “IMF Başkanı'nın bana söylediği cümle aynen şudur, Türkiye'nin IMF'ye ihtiyacı yok, IMF'nin Türkiye gibi güçlü bir ülkeye ihtiyacı var.” ve ekliyor; “Önümüzdeki dönemlerde IMF ile sadece para anlaşması değil, birçok alanda birçok başlık altında çok çeşitli anlaşmalar yapılabilir. Birçok ülke tarafından yapılıyor. Ama şu an için Türkiye'nin böyle bir şeye ihtiyacı yok.” AKP’nin Ekonomi Bakanı ne kadar da pişkin demagoji yapıyor. Emperyalizm yıllardır bizi iliklerimize kadar sömürürken ABD işbirlikçisi Menderes’ten Demirellere, Özallardan, AKP Hükümetine, hep aynı demagojiyi kullandılar. Milyonlar açlık sınırında ve işsizken her gün yeni bir zam haberiyle uyanıyoruz. Fakat ABD işbirlikçileri “her şey yolunda” diyor. Onlar için her şeyin yolunda olması, halk için her gün artan zamlar, milyonlarca işsizlik, açlık ve yoksulluk demektir ve kendi ceplerinin dolması demektir. Bunlar Türkiye halklarını kandırmak için, tutmayacağı bile bile söylenmiş sözlerdir. Halk "Türkiye büyüyor" yalanı ile sömürülüyor. Bu yalanla avutulmaya çalışılıyor. Çünkü yalandan başka yöntem ve çareleri yok. Bu ülkede açlıktan insanlar ölürken, intiharlar, bunalımlar sürekli artarken, işsizlik had safhaya çıkmışken bu gerçeklere baka baka ve bu tabloyu IMF politikaları ile yaratmışken utanmadan büyümeden sözediyorlar. Türkiye’nin IMF’ye borcu konusunda; “Bizim IMF'ye ödenecek geriye kalan borcumuzu Sayın Başbakanımız her fırsatta ifade ediyor; 'İstesek bugün de öderiz.' Bırakın devleti şirketlerimiz bile ödeyebilecek durumdadır. Ama tabii borcun vade yapısı, faizi vesairesinden dolayı bunun gününde ödenmesi konusu var.”

diyor Zafer Çağlayan. Aleni yalan söylüyor, ülkemizde doğmamış çocuklarımız bile IMF’ye borçlu doğacaklar, bu bir yanı… Bu sözleri duyanda bu borçları kendi ceplerinden ödeyecek diye düşünür… Yıllardan beri IMF’nin bir dediğini iki etmediniz. Özelleştirme politikalarıyla her gün yeni bir yeri sattınız, eğitimden sağlığa, her şeyi IMF politikalarına göre biçimlendirdiniz. İşçiye, memura ödenen düşük maaşlara karşılık her gün yeni bir şeye zam yapılarak... Böyle yönettiniz ülkemizi. Sanki IMF borcunu kendi cebinizden mi ödüyorsunuz? Yine halkın sırtından ödeyeceksiniz. AKP’nin “büyüme”si yalanlar üzerine kurulu bir masaldır. Elbette büyüyenler de vardır. AKP iktidarı döneminde tekeller en büyük karlarını yapmışlardır. Tekelleri büyütmüştür AKP. Ancak bu büyüme halkın açlığı pahasına olan bir büyümedir. Büyüyen halkın gelir düzeyi değil, tekellerdir. AKP, “büyüyoruz” yalanlarıyla açlığı bastırmaya çalışıyor. Gerçekte büyüdüğü de yalandır. Türkiye’nin borçları büyüyor. İşte AKP’nin yalanına bir örnek: Uluslararası kredi değerlendirme şirketi Standard & Poor's (S&P) 1 Mayıs 2012 tarihinde Türkiye Kredi Notu Görünümü Değişikliği’ne ilişkin yayınladığı rapor ise uşakların büyüme yalanını ortaya seriyor. Standard & Poor's Türkiye'nin kredi notu görünümünü 'pozitif'ten, 'durağan'a çekmiş. Standart Poor's'un Türkiye’nin kredi notunun durdurulmasına ilişkin Başbakan Erdoğan: "S&P Türkiye'nin görünümünü pozitif'ten durağan'a indirdi. Neye göre indiriyorsun? Normalde belli bir süre pozitifte kalan bir ülkenin notunu artırması lazım. Ama ideolojik olarak artırırsam sıkıntı olur diyor. Fakat Yunanistan'ı, İrlan-

da'yı yükseltiyor. Ya bunlar iflas ediyor.. Böyle saçmalık olur mu? Tamamen ideolojik yaklaşım... Bunu kimse yutmaz... Sen bunu Tayyip Erdoğan'a yutturamazsın. Bunun sonucunda 'seni bir kredi derecelendirme kuruluşu olarak tanımıyorum' lafını görürsün... Her şeyimiz ortada, sen kalkıp da Türkiye'ye böyle bir not vermeye kalkarsan olmaz..." diyerek efelenmişti. Erdoğan’ın bu efelenmesi üzerine burjuva basın durumu kurtarmak için, hemen kolları sıvadı. Yalan haberler üretmeye başladı. Gazeteler, “Standard Poor's'un konuyla ilgili hata yaptığını, acemi elemanların yanlış hesapladığını ve bundan dolayı özür dilediğini” söyleyen haberler yaptı. Ancak S&P öyle bir açıklama yapmadıklarını, özür dilemediklerini ve yaptıkları hesabın doğru olduğunu söyledi. AKP kendine yedirememiş anlaşılan... AKP işte böyle yalan söylüyor. Halkı yalanlarla kandırıyor. IMF meselesinde ve daha birçok meselede halkı böyle kandırıyor. Gerçek tablo ise halkın yaşadığı açlık, yoksulluk, işsizliktir. Yalanlar yeni yalanları doğuruyor ve daha çok teşhir oluyorlar. Yalanlarınızla sonsuza kadar halkı kandıramazsınız. Halkın yaşadığı açlık yoksulluk ve zulümdür. Açlar kendi açlıklarına son vermek için ayağa kalkacak. Yalanlarınızı burnunuzdan fitil fitil getirecek. Zulmün hesabını zalimlerden soracak.

AKP ZULMÜNE DİRENECEĞİZ


AKP'nin Sanatı İşbirlikçiliğin Sanatıdır! Ortadoğu'da Ceplerini Daha İyi Doldurmak İçin "Hollywood Benzeri" Film Platosu Kurmak İstiyorlar! AKP'nin halk düşmanı olduğunu son olarak sanat alanına yönelik saldırıları ile gördük. Tiyatroları özelleştirmek istediğini sanatçılara hakaretler ederek, tehditler savurarak anlattı. “Özelleştireceğim, SİZ KİMSİNİZ?” diyerek, benim dediğim gibi olmazsanız siz hiçbir şeysiniz dedi AKP. Çok net olan şudur: Emperyalistlerin ve işbirlikçilerinin sanatı olamaz. Onların sanat anlayışı “Daha fazla nasıl kar ederim”e yöneliktir. “Sömürüyü ve katliamları nasıl gizlerim”e yöneliktir. “Nasıl ülkeleri işgal ederim ve bunu özgürlük diye yuttururum”a yöneliktir. İşte AKP'de bunu istiyor. Kesin sesinizi diyor. “Benim istediğim gibi sanatçı olacaksınız. Benim cebimi dolduracaksınız. Beni dünyada bir numara göstereceksiniz. Padişahlığı öveceksiniz.” diyor. Şehir Tiyatroları’na ayıracak parası olmayan AKP'nin "Hollywood" benzeri film platoları kurmaya parası varmış. Hollywood filmleri neyi anlatır bize? Neden kurulmuştur Hollywood? Bunu kavrarsak eğer, AKP'nin de böyle bir işe neden giriştiğini çok daha iyi anlarız. 1910 yılından günümüze kadar var olan Hollywood sineması, daha o yıllarda dünya sinema endüstrisinin yüzde seksenini elinde bulundurmaya başlamıştır. Para kazanmak başlıca hedeflerinden biridir. Örneğin İkinci Paylaşım Savaşı’nın çıkması ile satışlar düşer. O zaman başka yollar arar Hollywood.

Örneğin Mussolini’yi güzel gösteren, faşizmi öven filmler yaparak İtalya’ya satarlar. Para kazanacağı hiçbir ülkeyi kötü göstermek istemez; çünkü "Kaz gelecek yerden, tavuk esirgemez." Milyonlarca insanı katleden, sayısız insana işkence yapan ABD askerlerini melek gibi, kahraman ve cesur olarak gösterir. Siyasi gerçekleri çarpıtır. Daha rahat sömürebilmek için halkı kandırır. Tabii ki bunun yanında kar etmek ister. Bu filmlerden para kazanmak için değil tek başına. Bu yalan propagandalarla başka ülkelerde de Amerikan hayranları yaratır. Amerikan rüyasına hizmet eder bu filmler. Amerika’nın MC Donalds’ına, araba şirketlerine, kozmetik eşya tekellerine vb. hizmet eder. Yani tekellerin daha fazla kazanmasına yol açar bu filmler. Hala Amerikan gençliğinin yüzde 80'i ‘Vietnam savaşını ABD kazandı’ diye biliyorsa, bu hep filmlerden kaynaklıdır. Amerika dünyaya vereceği mesajları yaptırdığı filmler aracılığıyla aktarır. Amerikan "değerleri" yaşam biçimi bu filmler aracılığıyla gerçekleştirilmiştir. "Amerikan Rüyası" bu filmler sayesinde yaratılmıştır. Amerikan rüyası demek, güç, gösteriş, özgürlük, zenginlik olarak gösterilir. Filmlerin hepsinde Amerika’nın yenilmez olduğu gösterilir. Her döneme göre filmleri vardır. Sovyetler Birliği’nin olduğu dönemde, aşk filmi dahi olsa içine sosya-

lizm düşmanlığını yerleştirmiştir. Bunun karşısında kapitalizme övgü vardır. Hollywood filmlerinin etkisini ABD emperyalizmi çok iyi biliyor. ABD'nin işgalci politikaları gizlemesinde çok etkisi olmuştur. Filmleri dünyanın her yerinde izlenen Hollywood, filmlerinde Amerika'nın dünyada tek güç olduğunu gösterir. Hollywood, sanatın, sinemanın merkezi değildir. Sinema artık tekelleşmiş, ticari bir ürün olmuştur. Filmlerde bir yandan emperyalizmin politikaları işlenerek dünya halklarına bu düşünceler yayılır; bir yandan da para kazanılan bir sektördür. Yakında ABD'nin işbirlikçilerine övgü filmleri başlayacaktır. Şimdi AKP'nin amacını çok daha iyi anlayacağız. Ortadoğu’ya giderken yanında "dizi yıldızlarını" götürmek istiyormuş Çalışma Bakanı. Daha fazla kazanmak için Ortadoğu halklarına sanatçıları kullanarak kendisini şirin gösterecek. AKP, yönetmenlerin eline senaryoları da verecektir. Osmanlı’nın ne kadar büyük bir hükümdarlık olduğunu gösterin. AKP'nin de Ortadoğu’da büyük bir güç olduğunu, örnek olduğunu gösterin diyecek. Demokrasiden, özgürlükten yana olduklarını gösterin diyecek. Bu ülkenin onurlu sanatçıları bu oyunun bir parçası olmamalı. Bunun hiçbir şekilde bir masum yanı olmayacak “Ben sanatçıyım her rolü oynarım” ile kurtarılamaz. “Paraya ihtiyacım var” ile de kurtarılamaz. AKP'nin işbirlikçiliğini meşrulaştırmak ona suç ortağı olmak demektir.

İŞKENCE YAPMAK ŞEREFSİZLİKTİR!

Sayı: 317

Yürüyüş 20 Mayıs 2012

31


İşbirlikçi Tekellerden Güler Sabancı: ABD ve Avrupa Küresel

Güç olmak İstiyorsa Türkiye’yi Kullanması Şarttır! "ABD ve Avrupa Küresel güç olmak istiyorsa Türkiye'yi unutmamalı" (Güler Sabancı, Washington’da bir konferanstan) “Ortadoğu’da değişimi biz yöneteceğiz. Ortadoğu’nun sahibi, öncüsü, hizmetkarı olmaya devam edeceğiz” (Ahmet Davutoğlu, TBMM’de yaptığı konuşmasından)

Sayı: 317

Yürüyüş 20 Mayıs 2012

“Bölgesel liderlik özgü cü ne dayalı olarak, en iddialı konuma gelecektir. Tarihte olduğu gibi gü nü mü zde ve gelecekte de Kü rtlerin bu rolü Ortadoğu’da haklı ve gü çlü olmanın temeli olacaktır. Stratejik bir tehlike olarak görü lmekten çıkıp dayanılan temel bir gü ç haline gelecektir. Bu temelde Balkanlar’dan Kafkasya’ya ve Orta Asya’ya kadar gü çlenmenin yolu açılacaktır.” (Abdullah Öcalan, İmralı savunmalarında) “Şunu herkesin bilmesi gerekiyor; biz ABD’nin Kürdistan’da, bölgede kendisine göre istikrar yaratmasına bir şey demiyoruz. Kendi çıkarlarına göre düzenleme yapabilir…" (PKK Başkanlık Konseyi adına Cemil Bayık) "Eğer Türkiye bölgesel politikalarda çok daha etkili olmak, gerçekten de bölge barışına hizmet etmek istiyorsa, Türkiye'deki Kürtlerle barışçıl çözüme ulaşmalı” (Selahattin Demirtaş, Amerika Ziyaretinde) "Kürt sorunu ve Ortadoğu söz konusu olunca artık ABD'nin de bu konuda en önemli aktörlerden biri olduğu gerçeğini görmemiz gerekiyor"(Hasip Kaplan, Birgün, 25 Nisan 2012)

32

Güler Sabancı, Sakıp Sabancı'yı anma etkinlikleri kapsamında Washington'da yapılan bir konferanstaki konuşmasında şöyle diyor: “Amerika'nın veya Avrupa'nın küresel liderliğinden söz etmek için, jeopolitik hedeflerini ileriye götürmekte olan Türkiye'nin bölgesel gücüne değinmek şarttır.” (Akşam, 4 Mayıs 2012) Yani işbirlikçi tekellerin saşlarından olan Güler Sabancı Amerika ve Avrupalı emperyalistlere diyor ki; eğer dünyada küresel lider olmak istiyorsanız Türkiye’yi kullanın. İşbirlikçi tekellerin böyle söylemesinde, ülkemizi emperyalistlere pazarlamasında bir terslik yoktur. Çünkü, işbirlikçi tekellerin varlık koşulu emperyalistlere bağlıdır. Koçlar, Sabancılar başta olmak üzere ülkemizdeki tekelci burjuvazi emperyalist tekellerin ülkemizdeki uzantıları olarak varolmuşlar ve büyüp gelişmişlerdir. Onun için Güler Sabancı emperyalistlere bizi daha çok kullanın diyor. Eğer küresel liderliğinizden söz edilecekse bölgesinde her geçen gün daha önemli bir güç olan Türkiye’yi kullanmadan bunu başaramazsınız. Küresel lider olabilmeniz için Türkiye’yi kullanmanız şarttır diyor. İşbirlikçi tekelci burjuvazinin temsilcilerinden Güler Sabancı’nın bu sözleriyle, Öcalan’ın, Cemil Bayık’ın, Selahattin Demirtaş’ın yaptığı açıklamaların ne kadar benzeştiğini görüyoruz. Öcalan’da İmralı savunmalarında oligarşiye aynı sözleri söylemişti. Eğer Osmanlı’nın tarihteki gücüne yeniden ulaşmasını istiyorsanız Kürtleri kullanın, bizimle işbirliği yapın diyor. Bizimle işbirliği yaparsanız Balkanlar’dan, Kafkasya’ya, Orta Asya’ya kadar güçlenmenin yolu açılacaktır diyor. Peki ne yapacak önü açılınca? Osmanlı döneminde olduğu gibi oligarşi Balkanlardan Kafkasya’ya, Orta Asya’ya kadar ülkeleri işgal mi edecek?

Bayık ve Öcalan’ın yanda alıntı yaptığımız sözleri 1999 yılında söylenmişti. BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş geçtiğimiz 22-29 Nisan tarihleri arasında yaptıkları Amerikan ziyaretinde söyledi. Ortadoğu’da onca şey yaşandıktan sonra, ve işbirlikçi AKP iktidarının Ortadoğu halklarına karşı maşa olarak kullanılması bu kadar açık iken bu sözlerin Güler Sabancı’nın emperyalistlere söyledikleriyle arasında hiç bir fark yoktur. Elbette bu benzerlik tesadüf değildir. İşbirlikçi tekelci burjuvazi nasılki varlık nedenini emperyalist tekellerin varlığına borçlu ise Kürt Milliyetçi Harekette, Kürt Halkının kurtuluşunu Kürt ve Tükiye halklarının ortak mücadelesinde görmüyor. Kurtuluşu emperyalizmde görüyor. Oligarşiyle uzlaşmakta görüyor. Tüm dünyayı kan gölüne çeviren emperyalistlerden Kürt halkına bir statü vermesini istiyor. Şunu Demirtaş’ta çok iyi biliyor ki, AKP iktidarının Ortadoğu’daki tüm politikları emperyalizm adına yapılan pılitikalardır. Amerika AKP’yi maşa olarak kullanmaktadır. Türkiye’nin bölgesel politikalarda daha etkili olabilmesi demek emperyalizmin Ortadoğu’da daha etkili olması demektir. Ortadoğu haklarını daha fazla sömürülmesi, daha fazla katledilmesi demektir. Demirtaş’da bunu çok iyi bilmektedir. Fakat milliyetçi politikalar her şeyin önüne geçmektedir. Kendi çıkarları için emperyalistlere ve işbirlikçilere başka halkların katledilmesi pahasına güvence veriyor. Politikaları Sabancılar’la aynılaşıyor.

AKP ZULMÜNE DİRENECEĞİZ


Ülkemizde Gençlik

Gençlik Federasyonu’ndan

Vatanı Satanlar Halka Bağımsızlığı, Vatanseverliği Öğretemez! Başbakan Erdoğan, 29 Nisan’da Ankara’da yapılan Gençlik Kurultayı’nda: “Salonda bulunan gençlerimizin coşkusu Türkiye’nin kendisini yansıtıyor. Bu salondaki gençlik Türkiye’nin ta kendisidir. Bu gençlik 23 Nisan 1920 ruhunu çok ama çok iyi bilen bir gençliktir. Bu gençlik kurtuluş savaşı ruhunu taşıyan bir gençliktir. Hiç kimse bize bu gençliğe 23 Nisan, 19 Mayıs, 29 Ekim dersi vermeye kalkışmasın. Tam tersine 23 Nisan ruhunu öğrenmek isteyen varsa buyursun işte bu gençlikten öğrensin” diye konuştu. Tayyip Erdoğan’ın nasıl bir gençlik istediğini daha önce de yaptığı “dindar, muhafazakar gençlik yetiştireceğiz” sözlerinden gayet iyi biliyoruz. Bu gençlik öyle bir “dindar” olacak ki, Amerika’nın Ortadoğu’da estirdiği teröre, Müslüman ülkelerde yaptığı katliamlara sesini çıkarmayacak. Bu gençlik tıpkı Fethullah Gülen gibi “dindar” olacak. Mavi Marmara’da Filistin’e yardım götürenlerin İsrail tarafından katledilmesini bile onlar da gitmeseydi diyerek mübah görecek. Tayyip Erdoğan’ın istediği “dindar” gençlik, işbirlikçi, Amerikancı gençliktir. “Amerika defol bu vatan bizim” diyenlere saldıran linççi, yobaz gençliktir. Yanı başındaki zulme bile sesini çıkarmayan, bananeci, yoz gençliktir bu gençlik. Tayyip Erdoğan’ın söylediği gibi salonda bulunan gençlik Türkiye’nin kendisini yansıtıyor olsaydı; karşısında sınav stresinden intihar eden, hastalıklar, işsizlik ve kaygılar arasında boğulan bir gençlik olurdu. Ya da hapishanelerdeki liseli, üniversiteli öğrenciler olurdu. Ama Tayyip Erdoğan kimini çaresizlikleri içinde katlettirerek, mücadele edenleri ise hapishanelere tıktırarak önledi bu sorununu. Karşısında sadece “dindar” gençliği gör-

mek istiyor çünkü. 1950’lerden bu güne gelmiş geçmiş tüm iktidarlar Amerikan işbirlikçisi bir gençlik yaratmaya çalıştılar. 1923’lerin gençliği vatanı için ölen, anti emperyalist, bağımsızlıkçı bir gençlikti. Kendi istedikleri gençliği yaratırken bir taraftan da 1920’lerin bağımsızlıkçı gençlerinin bu duygularını kullandılar. AKP Amerikan uşaklığında tüm iktidarlardan en pervasız olanıdır. İşte bu pervasızlığıyla takiye yapıyor. Bir yandan ülkenin dört bir tarafını emperyalist üslerle donatıp emperyalizme peşkeş çekiyor; bir yandanda sahtekarca kurtuluş savaşı ruhundan bahsediyor. AKP’nin zihniyetini taşıyan, bugün “ejdadımız” diye göklere çıkardığı Osmanlı Kurtuluş savaşı döneminde İngilizler’e teslim olandır. Kurtuluş savaşı başlatan vatanseverleri o dönemde vatan haini ilan etmiştir. AKP zihniyeti kurtuluş savaşını ancak demagoji için, kendi işbirlikçiliklerinin üzerini örtmek için kullanır. GENÇLER! AKP’nin istediği yobaz, işbirlikçi, gençlik olmayın. Vatanı için gerçekten mücadele edenler, vatanın bağımsızlığı için bedel ödeyenler yalnızca devrimcilerdir. Dev-Genç’lilerdir. Bu yüzden sizin yeriniz de uşakların değil, DevGenç’lilerin yanıdır. 6. Filo’yu denize döken, Commer’in arabasını ters çevirip yakan, uzlaşmayan, hesap soran Dev-Genç’lilerin yanıdır sizin yeriniz. 1988 yılında sırtını ABD’ye yaslayan Siyonist İsrail, Filistinliler’in direnişini bastırmaya çalışırken, Filistin halkı bağımsızlığa olan inancını taşla, sopayla büyüttü. Filistin halkına yönelik katliamları protesto etmek

için 13 Şubat 1988 günü Sultanahmet’te Dev-Genç de vardı. 500 kişinin katıldığı basın toplantısının ardından kitle düzenli kortejler halinde Sultanahmet Meydanı’na doğru yürümeye başladı. Kortej meydana girdiğinde İsrailli Siyonistlerin kiniyle saldırdı çevik kuvvet ekipleri. Kalabalık dağılmadı. Kollar kenetlendi birbirine, sloganlarında Filistin halkının isyanını haykırdılar. Bu günler çeşitli illerde Dev-Genç’lilerin yaptığı pankart asma eylemleriyle devam etti. 17 Şubat günü Sakarya Caddesi’nde 100 Dev-Genç’li İsrail ve ABD bayraklarını yakarak bildiri dağıttılar cadde boyunca…Tarihi boyunca emperyalizmin hiçbir saldırısına sessiz kalmadı Dev-Genç’liler. Kocaeli’ndeki bir hukuk bürosundan, Malatya’da kurulan füze kalkanına karşı açtıkları “Füze Kalkanı Değil Bağımsız Türkiye İstiyoruz” diyen iki Dev-Genç’li Gülşah ve Meral tutuklandı. Bu iki vatansever genç, bu tarihden aldıkları anti-emperyalist gelenekle açtılar pankartlarını. Bağımsızlık isteyen milyonların talebi için hapishanedeler şimdi. Vatanını sevmek, Gülşah ve Meral gibi bedel ödeyebilmeyi gerektiriyor. Bu bedellere rağmen uşakların değil devrimcilerin yanında olmalıyız. Halkımız, çocuklarınızı Amerikan uşağı AKP’ye göndermeyin. Din sömürüsü altında Amerika’nın ahlaksız, namussuz, pis kültürü aşılanmaya çalışılıyor gençlerimize. AKP halkın ve vatanın düşmanıdır. Çocuklarınızın yanı vatan hainlerinin değil, DevGenç’lilerin yanıdır. Bu yüzden çocuklarınızı işbirlikçi, Amerikan uşağı AKP’ye değil, halkı için, vatanı için mücadele eden, bedel ödeyen, Bağımsız Türkiye isteyen Dev-Genç saflarına gönderin.

İŞKENCE YAPMAK ŞEREFSİZLİKTİR!

Sayı: 317

Yürüyüş 20 Mayıs 2012

33


Liseliyiz Biz Bu ülkede yaşıyoruz... Bu halkın çocuklarıyız... Ezilen, sömürülen, katledilen bir halkın çocuklarıyız... Bu halkın kavgasında biz de varız!

KİME HİZMET ETMEK İÇİN OKUYORUZ?

Sayı: 317

Yürüyüş 20 Mayıs 2012

34

Halkın hiçbir sorununa çözüm üretmeyen bir düzende yaşıyoruz. İktidardakiler halkın değil, tekellerin, burjuvazinin temsilcisi... Ve biz bu düzenin okullarında okuyoruz. Ne olmak için? Sömürü çarkının bir dişlisi olabilmek için okuyoruz... Düzenin yürümesi için gerekli iş gücünü biz oluşturuyoruz. Emeğimizi ne kadar sömüreceklerse, hangi işe ne kadar ihtiyaçları varsa, bize de o kadar bilgiyi öğretiyorlar. Daha fazlasını değil. Eşit olmayan koşullarda okuyor, eşit olmayan eğitimleri alıyoruz. Buna rağmen geleceğimiz aynı sınavla belirleniyor. Üniversiteyi kazanmak da çözüm değil... Paralı eğitim, eğitimde eşitsizlik, işsizlik, bizi bekliyor. Tek fark elimizde diploma olması... Düzen, umutlarımızı çalıyor, emeğimizi çalıyor, eğitim hakkımızı gasp ediyor... Buna razı olacak mıyız? Bizi sömürmelerine, umutlarımızla-geleceğimizle istedikleri gibi oynamalarına izin verecek miyiz? Kimin için okuyacak, kime hizmet edeceğiz? Derneklerimizi basan, parasız eğitim hakkımızı gasp eden ve bu hakkımızı istediğimiz için bizi tutuklayan bu düzene mi hizmet edeceğiz?.. Gençliği uyuşturan, kirleten, yozlaştıran bu düzene mi hizmet edeceğiz? Ailelerimizi arayıp yalan bilgiler veren ve bizi tehdit eden, kaçırıp işkence yapan düzene mi hizmet edeceğiz? Emeğimizi gasp eden, 4+4+4 ile gençliği tekellere ücretsiz işçi haline getiren bu düzene mi hizmet edeceğiz?..

Kendileri zenginleşirken; halkı açlık sınırı altında yaşatanlar için mi okuyacak ve meslek sahibi olacağız? Doktor hastasını istediği gibi tedavi edebiliyor mu? Öğretmenler gerici eğitimin bir parçası olmanın dışında bir şey yapabiliyor mu? Mimarlar-mühendisler soyguntalan düzenine başkaldırabiliyor mu? Sanatçı sanatını icra edebiliyor mu? Gazeteci gerçekleri yazabiliyor mu? Üniversiteyi bitiren herkes iş bulabiliyor mu? İş bulanlar da halk için çalışabiliyor mu gerçekten? Bu soruların hepsine tartışmasız HAYIR cevabını veriyoruz. PEKİ BİZ KİME HİZMET ETMEK İÇİN OKUYORUZ? Çalınmış haklarımıza sessiz mi kalacağız? Biz bu halkın çocuklarıyız. Halka hizmet için; bağımsız, demokratik, adaletli bir vatan istiyoruz. Kimsenin açlıktan ölmediği bir düzen... Kimsenin tedavi edilmediği için ölmediği bir düzen... Gençlik bu düzenin yaratılması için mücadele etmelidir. HERŞEY HALK İÇİN şiarıyla asılmalıyız mücadeleye... DÜZENE DEĞİL HALKA HİZMET ETMELİYİZ! ÜNİVERSİTE SINAVLARIYLA BELİRLENEN ADALETSİZ GELECEĞİ REDDEDELİM! BİZİ SÖMÜRENLERİN İŞÇİSİ-MEMURU OLMAYI REDDEDELİM! GELECEĞİMİZİ KENDİ ELLERİMİZLE, ÖRGÜTLÜ MÜCADELEMİZLE KURALIM!

AKP ZULMÜNE DİRENECEĞİZ


Deprem Riskine Karşı Yıkım Değil, Binaların Güçlendirilmesini İstiyoruz!

"Kentsel Dönüşüm" projesinin yeni iş alanları açtığını daha önce yazmıştık. Yıkım konusunda ustalar, uzmanlar, şirketler çıkıyor... Bunlardan birisi te MTKA şirketi. "Her yer gözünüze daha güzel gelecek" diyen bu şirket sahip olduğu kalite belgelerini de büyük bir "onurla" yayınlamış: ISO 9001, ISO 14001, OHS 18001. Balkanlar’dan Ortadoğu'ya yıkım işine talip olmuşlar. Birleşik Arap Emirlikleri'nde de ofisleri var. Bu şirketin bizim için haber olan yanı ise, İstanbul'daki yıkımları BEŞ KURUŞ PARA ÖDEMEDEN yapmaya talip olması... Rantın çok büyük olduğunu yazıyoruz sürekli. O kadar büyük ki, akbabalar gibi leşlerden de karınlarını doyuruyorlar. Şirketin ortaklarından Mehmet Ali Bulut, "Firma olarak sadece 1 milyon binadan çıkacak geri dönüşüm malzemelerinin bedeline bu işi yapmaya hazırız.” diyor. AKP tek kuruş vermeden İstanbul'da halkın yaşadığı mahalleleri

yıktıracak. Yıkım parasını yine halka ödetecek... Yasal olarak halk kendi evini yıkmak zorunda. Kendisi yıkmadığı zaman belediyeler yıkacak. Yani halk kendisi de yıksa, devlet de yıksa, yıkım parasını ödemek zorunda. Ama öte taraftan bir yıkım şirketi, bedavaya yıkarız, yeter ki hurdaları bize verin diyor. Bulut bunu şöyle açıklıyor: “Binanın molozları hariç diğer tüm malzemeler nakde dönüştürülebiliyor. 1 milyon binadan çıkacak geri dönüşüm malzemeleri bu yıkımların maliyetini karşılar. Böylelikle devletin kasasından beş kuruş bile çıkmayacak. Konuyla ilgili Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’la görüşüp bir heyet oluşturulmasına destek vereceğiz.” Molozlar hariç yıkılan tüm hurdayı alıp satacaklar ve asıl kârı oradan elde edecekler... Tanesi 400 bin Euro'dan 2 yıkım makinesi bedavaya çalıştırılmaz yoksa... Yıkımlardan elde edilen hurdalar dahi para ediyorken; AKP hem yıkım parasını halktan alacak hem de ev sahiplerini kiracı durumuna getirecek... Evsiz bırakacak. AKP, deprem riskine karşı halkın can güvenliği için soyunmuyor bu yıkım işine... Yattıkları yerden para kazanacaklar...

2 milyon gecekondunun yıkım maliyeti 60 milyar dolar olarak açıklanıyor. Bu kadar paraya evleri yıkacaklarına binaların güçlendirilmesini yapsınlar. Biz bunu talep ediyoruz. Deprem riskine karşı tüm evleri yıkmak bir çözüm değil, aksine yeni sorunların başlangıcıdır. Şehir merkezinde işine, okuluna, sosyal alanlara yakın halk, şehir dışında tecrit edilmiş bir yaşama geçecekler. Kira ödemek zorunda kalacaklar. İşe ve okula gitmek için ödenecek yol masrafları artacak. Halk, tanıdıklarından, yakınlarından, çevrelerinden, gelenekgöreneklerinden kopartılacak. Kültürel olarak da bir yıkım yaşanacak yani... Bu nedenle evlerimizin yıkılmasına karşı çıkıyoruz. Yıkımların karşısına koyduğumuz alternatifimiz ise "yerinde ıslah"tır. Herhangi bir deprem riskinde evlerimizin yıkılmaması için mühendislik olarak çözümler mevcuttur. Depreme karşı evlerimizin güçlendirilmesi mümkündür. Üstelik bu güçlendirme yapılırken, halkın yaşamında hiç bir değişiklik olmayacaktır. Evlerde yaşam devam ederken, binaların içine dahi girilmeden güçlendirme yapmak mümkündür. "Mevcut binayı güçlendirmek değil, mevcut binayı güvenilir bir taşıyıcı sistem içine alıp koruyarak depremi savabilecek olan bir sistem önerilmiştir. Ekonomiktir, uygulaması kolaydır, proje safhasında tahmin ve yanlış kabullere yer vermez, içinde oturan bina sakinlerinin binayı boşaltmasına gerek olmadan uygulaması yapılabilir, eski binanın ömrünü uzatır. En önemlisi de binanın depreme karşı emniyete alınmasını kesin

İŞKENCE YAPMAK ŞEREFSİZLİKTİR!

Sayı: 317

Yürüyüş 20 Mayıs 2012

35


Savaşan Kelimeler

Her zaman politika mı tartışacağız, hiç mi espri, şaka yapmayacağız? Elbette her zaman politika tartışmayacağız. Ancak politik olmalıyız. Politik olmak hep siyaset tartışmak değildir. Sohbetlerimizin, şakalarımızın da bir amacının olmasıdır. Şaka yaparken, espri yaparken düşüncedeki gibi insanların fiziksel özellikleriyle, hassas olduğu konularla ilgili şakalar yapmayız. Espiriler yaparız ancak uzatıp amaçsızlaştırmayız sohbetlerimizi. Nasıl ki her şeyin hayatımızda bir amacı, yeri, zamanı varsa; şakalarımızın da, esprilerimizin de yeri ve zamanı olmalıdır. “Geyik” dedikleri, düşünmeden yapılan, hiçbir fayda sağlamayan, zamanı boşa harcatan sohbetlerdir. Zamanımızı boşa değil; halk için, kendimiz için yararlı şeylere ayırmalıyız. Böyle konuşmamızı, boşa zaman harcamamızı burjuvazi istiyor. Hem de bunun için tüm araçlarını, yöntemlerini kullanarak. Öyle ki beynimizi aptallaştırmaya çalışıyor. Beynimizi aptallaştırmalarına izin vermeyelim. Sohbetlerimizi dolu dolu yapalım. Şakalarımıza, espirilerimize ağız dolusu gülelim, gülerken neye güldüğümüzü bilelim.

“Geyi̇k Yapmak” Boş Konuşmaktır, Düşünmemekti̇r Arkadaşlarımızla ya da yoldaşlarımızla sohbet ederken bakarız ki amaçsız, herhangi bir konusu olmayan, sadece komik bir konuyu uzatarak boşa zaman harcarız. “Ne yapıyorsunuz?” diye sorsa bir arkadaşımız, yoldaşımız “Hiiiç geyik muhabbeti yapıyoruz” diye bir cevap verir. Çoğunlukla gençler arasında yaygındır “geyik muhabbeti.” Amaçsız, anlamsız, kötü esprilerle konuyu uzata uzata yapılan konuşmaları tanımlar aslında. İnsanların eksikliğiyle, dış görünüşüyle, konuşmasıyla alay edilen, özen gösterilmeyen konuşmalardır. Lümpen kültürün yansımasıdır. Neden mi? “Hep düzgün mü konuşacağız? Hep bir amacımız mı olacak? Aman beee düşünmeyelim, gülelim, eğlenelim, yaşayalım…” diyen kültürün yansımasıdır çünkü. Bu nedenle amaçsızlığın, düşünmemenin ifadesidir bu durumda.

Sayı: 317

Yürüyüş 20 Mayıs 2012

36

olarak sağlayabilen niteliktedir." (Mevcut Binaların Depreme Karşı Güvenceye Alınmasında Binayı Sırtlayıp, Kucaklayıp Depremi Emniyetle Savacak Yeni Bir Güçlendirme Yöntemi, Prof. Dr. Seyit Ali Kaplan, İstanbul Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Öğretim Üyesi ve Depremle Savaş Derneği Genel Başkanı) “Ters Yük Vererek Binanın Askıya Alınması ve Yeni Elemanlara Yük Transferi” yöntemi ile güçlendirme yapıldığında, ağır hasarlı binaları dahi yıkmaya gerek kalmayacaktır. Bu teknikle bina dışına ayrı bir taşıyıcı sistem yapılıyor ve halatlarla birbirine bağlanıyor. Böylelikle binanın yükü sadece depreme dayanıksız kolonların üzerine kalmıyor. Bu dışarıdaki ek sistem yükü paylaşıyor, Bu yöntemle, binaların depreme karşı güçlendirilmesinin maliyeti de yüksek değildir, fazla vakit de almayacaktır. Herhangi bir yıkma işi olmadığı, binanın içine girmeden dışarıdan müdahale edildiği için hızla bitecektir. Yıkmak için 60 milyar dolar fatura çıkartan AKP, aynı parayı, hatta daha azını güçlendirmeye harcayabilir.

Tabii amaç sorunu çözmek, halkın can güvenliğini sağlamak olursa bu yapılabilir. Kârı, köşe dönmeyi, rant elde etmeyi planlayanlar, hesaplarını da buna göre yapmaktadır. Bu yüzden "hurda karşılığı bedavaya yıkarım" diye canı gönülden atılıyorlar işe... Yoksa kimsenin halkı düşündüğü yoktur. İmar yasalarıyla alınabilecek basit önlemler yapılacak denetimlerle depremlerde binlerce insanımızın ölmesinin önüne geçilebilirdi... Halka karşı bir gecede yasa çıkartmanın ustaları, iş önlem almaya gelince bir yasa çıkartamamışlardır. Şili'deki imar yasası ile depremde can kayıplarının nasıl azaltıldığını daha önce bu köşede ele almıştık. İstenirse bir imar yasası ile bunu Türkiye'de de yapmak mümkündür. İmar yasasında eksikleri önümüzdeki hafta ele alacağız... Yıkım değil yerinde ıslah istiyoruz. Depreme karşı evlerimizi güçlendirmek mümkündür. Devlete deprem vergisi ödemek istemiyoruz artık. 12 yıldır vergi ödüyoruz. Bizden aldıkları paralarla neden evlerimizi güçlendirmediler? Üstelik geçerli mühendislik teknikleri varken... Dep-

rem vergisiyle otoyol yapanlardan hesap soracağız.

Depreme karşı güvenliğimizi sağlamak için şunları istiyoruz: 1 - 12 yıldır toplanan ve daha da toplanacak olan deprem vergisi geliri evlerimizin güçlendirilmesine kullanılsın. Güvenliğimizi riske atarak ölümlerimizden sorumlu olanlar, bu paraların nereye harcandığının hesabını versin! 2 - Evlerimiz depreme karşı güçlendirilsin! 3 - AKP ve suç ortakları mahallelerimizden defolsun! 4 - Binalarımızı deprem riskine karşı denetleyecek heyetin içinde halk da, halkın seçtiği mimar-mühendisler de yer alsın! 5 - Depremi erkenden haber verecek teknik sistemler kurulsun! 6 - Yıkım değil, yerinde ıslah yapılsın! İÇİNDE HALKIN OLMADIĞI HİÇBİR YOLU ÇÖZÜM OLARAK KABUL ETMİYORUZ. ÇÖZÜM HALKIN ELLERİNDEDİR!

AKP ZULMÜNE DİRENECEĞİZ


Ülkemizde Gençlik

PARASIZ EĞİTİM TALEBİNE SALDIRANLARI HALKA TEŞHİR ETMEYE DEVAM EDECEĞİZ! tikalarına rağmen Gülşah ve Meral’i sahipleneceklerini ve bu eğitim sistemine karşı mücadele edeceklerini dile getirdiler.

Çanakkale-Biga

Çanakkale

Çanakkale 11 Mayıs günü Çanakkale Gençlik Derneği Girişimi tarafından, Çanakkale’nin cadde ve sokaklarında “parasız eğitim” için imza toplandı. Golf Çay Bahçesi önünde toplanan Dev-Genç’liler, kordon boyunda yürüyerek, Gülşah ve Meral’in parasız eğitim istedikleri için tutuklandığından ve onların serbest bırakılması için imza kampanyası başlattıklarından bahsederek halktan imza topladılar. Halkın olumlu tepkisiyle karşılaşan DevGenç’liler, 1 saat içinde toplam 105 imza topladılar. 15 Mayıs’ta Onsekiz Mart Üniversitesi Terzioğlu Yerleşkesi’nde, Çanakkale Gençlik Derneği Girişimi tarafından Gülşah ve Meral’in serbest bırakılmaları için toplam 195 adet imza toplandı. 13 Mayıs’ta “İsyan” isimli filmin gösterimi yapıldı. Filmin değerlendirmesi yapılarak, günümüzle benzeştiği belirtildi. 16 kişinin katıldığı film gösteriminde demokratik kurumlara yapılan baskınlardan ve bu baskınlarda tutuklananlardan da bahseden DevGenç’liler, AKP nin bu yıldırma poli-

14 Mayıs günü Biga İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nde AKP milletvekili Burhan Kuzu'nun davetli olduğu “Türkiye'nin Güncel Sorunları” isimli bir konferans düzenlendi. Konferansa katılan Dev-Genç'liler, son günlerde demokratik kurumlara yapılan baskınları protesto etmek; füze kalkanı değil demokratik lise talebinde bulundukları için tutuklanan Gülşah ve Meral'in tahliye talebini duyurmak için pankart açtılar. “Baskınlarınızla Bizi Bitiremeyeceksiniz. Vatansever Gülşah ve Meral Serbest Bırakılsın” yazılı pankartı açan Helin Bölek, Rojda Etik ve Ayfer Hacıoğlu jandarma tarafından işkenceyle zorla gözaltına alındı. Dev-Genç'liler akşam saatlerinde serbest bırakıldılar.

Bolu Bolu Gençlik Derneği Girişimi tarafından, 9 Mayıs günü Bolu merkez mahallelerinde afişleme yapılarak, imza toplandı. Dev Genç'liler, parasız eğitim, sınavsız gelecek talebinin ancak mücadele edilerek kazanılacağı üzerine öğrencilerle sohbet ettiler.

Muğla Parasız Eğitim Sınavsız Gelecek İsteyen Dev-Genç’liler, 7 Mayıs günü

Ankara Muğla İl Milli Eğitim Müdürlüğü önünde zincirleme eylemi yaptılar. İl Milli Eğitim Müdürlüğü önüne gelerek kendisini zincirleyen Ulaş Doğan, “Parasız Eğitim Sınavsız Gelecek İstiyoruz Alacağız! Parasız Eğitim İstedikleri İçin Tutuklanan Gülşah ve Meral Serbest Bırakılsın” yazılı afişleri açtı. Yaklaşık on dakika süren eylem boyunca sloganlar atarak halka yönelik konuşmalar yaptı. Ardından üç ekip halinde gelen polis, Dev-Genç’li Doğan'a saldırarak, gözaltına aldı. Doğan, polisin saldırısını konuşma ve sloganlarıyla protesto etti. O sırada eylemin fotoğraflarını çekmekte olan Nazlı Öksüz de zorla gözaltına alındı. Siyasi Şube'ye götürülen Dev-Genç’liler 2 saat sonra serbest bırakılırken; fotoğraf makinesi gasp edildi.

Sayı: 317

Yürüyüş 20 Mayıs 2012

Ankara Dev-Genç’liler, 14 Mayıs günü Kızılay’daki İşbankası Köprüsü’ne “Parasız Eğitim İstedikleri İçin Tutuklanan Gülşah ve Meral Serbest Bırakılsın!” yazılı pankart astılar. Asılan pankart yaklaşık 2 saat asılı kaldı.

Dev-Genç Tarihi Teslimiyet Değil Direniş Tarihidir İstanbul’da Halk Cephesi/Liseli Dev-Genç film gösterimi 13 Mayıs tarihinde İdil Kültür Merkezi'nde gerçekleştirildi. 20 kişinin katıldığı gösterimde "Mulan" filmi izlendi. Film bitiminde film üzerine değerlendirme yapıldı ve sohbetler edildi. Ayrıca son dönemlerde Amerikan conilerinden vesikalı AKP'nin polisinin yaptığı bas-

kınlar Liseli Dev-Genç'lilere anlatıldı. Gösterimden sonra hep birlikte Gençlik Federasyonu ziyaret edildi. Liseliler, coşkulu bir şekilde "Yaşasın Dev-Genç Yaşasın Dev-Genç’liler", "Baskılar Bizi Yıldıramaz" sloganlarıyla Okmeydanı sokaklarını inlettiler. Daha sonra Gençlik Federasyonu'nda baskın anını yaşayan Dev-Genç'liler yaşadıklarını liselilere anlattılar.

İŞKENCE YAPMAK ŞEREFSİZLİKTİR!

37


Dev-Genç’liler Bu Halkın Onurudur! Conilerin Uşakları Baskınla, İşkenceyle, Tehditle Teslim Alamadı, Alamaz!..

İnançları Uğruna Ölüme Hazır Dev-Genç’liler Oldukça Bu Halk da Teslim Alınamaz!

Sayı: 317

Yürüyüş 20 Mayıs 2012

38

Oligarşi devrimcilere bütün gücüyle saldırmaya devam ediyor. Gün geçmiyor ki, ülkemizin dört bir tarafından polis terörü haberi almayalım. Bu baskıları her zaman haklar ve özgürlükler mücadelesi veren devrimcilere karşı yapıyorlar. Bu saldırılarla halkların kurtuluş mücadelesini engellemeye çalışıyorlar. Bu saldırıları Dev-Genç’liler ne ilk yaşıyorlardı ne de son… Bunu bildikleri için de baskın yapılan Gençlik Fedarasyonu’nun duvarlarına yazdıkları, “Umudun Ordusunu Bitiremeyeceksiniz", "Mahir Hüseyin Ulaş Kurtuluşa Kadar Savaş", "Mahir'den Dayıya Sürüyor Bu Kavga", "Selam Olsun Direnenlere", "Yolumuz Çayanların Yoludur", "Kurtuluşa Kadar Savaş", "Şehitlerimizin Hesabını Soracağız", "Teslim Olun Siz Bir Avuç Biz Milyonlarız Milyarlarız, Liseli Dev-Genç", "Davamız Mahşere Kalmayacak Görülecek Hesabımız Var Göreceğiz!” sloganlarıyla bir kez daha bütün ezilen halklara anlatıyorlardı direnişi. Duvarı delen polisleri de “Manukya’nın Çocukları Dev-Genç’lilere Hesap Verecek” yazılamasıyla karşıladı Dev-Genç'liler. Polislerin kimlere hizmet ettiklerini hatırlatıyorlardı bu yazılamayla. Katil sürüleri Okmeydanı’nda bulunan Gençlik Fedarasyonu’na ellerini kollarını sallayarak giremeyeceklerini bildikleri için 9 Mayıs günü sabaha karşı saat 03.00’te binlerce çevik kuvvet ve özel harekatçı ile geldiler. Ama yine de yüzlerindeki korku belli oluyordu. Binlerce katile karşı direnen 10 Dev-Genç’li de, baskın sırasında yaptıkları konuşmalarla, halka neden kendilerini gözaltına aldıklarını ve neden işkence yapacaklarını anlattılar. Baskında, Gençlik Federasyonu’nda bulunan Celal Önkoyun, Nilay Keten, Özgür İsmailoğulları, Sıla Yerden,

Doğan Taştan, Cem Murat Yılmaz, Ferit Mutlu, Mahir Bektaş, Sevinç Bozdağ ve Dilan Poyraz yüzlerce işkenceci polis tarafından yerlerde sürüklenerek gözaltına alındılar. Polis, korkusundan, baskından önce Fedarasyon çalışanlarının bulunduğu bütün evlere “lazer” tutarak mahalle halkını tedirgin etmeye çalıştı. Kimsenin kendi işkenceci yüzlerini görmesini istemiyorlardı. Ama polis terörünü yakından bilen Okmeydanı halkı için bu korkutma çabaları nafiledir. Polis ayrıca, Okmeydanı sokaklarında bulunan kızıl bayrakların bir kısmını da hazımsız bir şekilde parçaladı. Direniş sırasında da DevGenç’lilerin dillerinden “İnsanlık Onuru İşkenceyi Yenecek", "Öğrenciyiz Haklıyız Kazanacağız", "Yaşasın Dev-Genç Yaşasın Dev-Genç’liler", "Kahrolsun Faşizm Yaşasın Mücadelemiz” sloganları hiç eksilmedi.

350 Bini, 36 Bini Hazmedemediniz, Milyonlar Olacağız, Korkun! Salıyı çarşambaya bağlayan gece Okmeydanı sokakları AKP’nin polisi tarafından işgal edilmişti. AKP, Anadolu topraklarında doğrunun, onurun, erdemin temsilcilerine karşı topyekün saldırı başlatmıştı. Emperyalizmin politikalarını rahatça uygulayabilmek, yoksul halkın evlerini istediği gibi yıkıp, halkı evsiz bırakıp arazilerini tekellere peşkeş çekmek isteyen Amerika’nın sadık uşağı AKP, iktidara geldiğinden bu yana sürekli karşısında duran Dev-Genç’lileri hedef almıştı yine. Mersin’den Dersim’e Adana’dan Ankara’ya Konya’dan Kütahya’ya, Eskişehir’den İstanbul’a Türkiye genelinde gece yarıları Cepheliler’in evleri, kurumları basıldı; kapıları, du-

varları kırılarak girildi; içerde bulunan devrimciler işkence yapılarak gözaltına alındı; evleri, dernekleri talan edilip, kitapları, eşyaları “örgütsel doküman” gerekçesiyle gasp edildi. Saz, gitar vb. ne varsa kırdılar…

Halkımız İyi Tanır Siz de Tanırsınız Dev-Genç’lileri Bu ülke topraklarında 42 yıldır mücadele ediyor Dev-Genç’liler. İlk defa basılmıyor dernekleri, ilk defa işkenceden geçirilmiyorlar. 42 yıldır defalarca baskınlarla karşılaştılar, işkencelerden geçirildiler, tutuklandılar, katledildiler. Oligarşi hep bitirmenin hayaliyle saldırdı. Yok etmek istedi, umarsızca saldırdı, acz içinde saldırdı. Çaresizliğini gördükçe köşeye sıkışan yaratık gibi saldırdı. Ama her defasında daha güçlü direnişlerle karşılaştı. Dev-Genç’liler kanlarıyla yazdılar umudu. Her baskında, her saldırıda yendiler düşmanı. Daha da çoğalarak büyüttüler umudu. Yine direndi DevGenç’liler, 42 yıllık şanlı tarihine yaraşır şekilde, direniş halkasına bir yenisini daha ekleyerek, sloganlarla, marşlarla, pankartlar açarak direndiler.

Korkaklar, Geceyarısı Duvarları Kırarak Geldiler Ahlaksız, onursuz-kişiliksiz, AKP polisi İstanbul Okmeydanı’nda bulunan Gençlik Federasyonu binasına gece saat 03.00’te gelerek hiçbir açıklama yapmadan, kapılarını kırarak girmeye çalışmış, ancak kapıları kıramamış ve tam bir köstebek gibi duvarları kırarak, delikler açarak içeri girmişlerdir. Açtıkları deliklerden ve pencerelerden içeriye yoğun şekilde gaz atılmış, içerdeki Dev-Genç’liler gazla katledilmek istenmiştir.

AKP ZULMÜNE DİRENECEĞİZ


Sonrasında içeri giren emperyalizmin uşağı AKP’nin polisi, maskeli olmalarına rağmen içeride dayanamayıp, geri kaçtılar. Gazın etkisi öylesine yoğundu ki, baskın sonrasında sabah saatlerinde derneğe gelenler dahi gazdan etkilendiler. Bütün duvarlar yıkılmış, kapılar kırılmış, şehitlerin resimleri paramparça edilmişti. O kadar pervasızlardı ki, Grup Yorum’un Bağımsız Türkiye Konseri haberinin yer aldığı gazete küpürlerinin olduğu panoları paramparça edilmiş ve hepsi yerlere atılmıştı. Dernek üyelerinin de su satarak, dergi satarak topladıkları paralar yerlere atılmış ve paralarına bile kan izleri bulaşmıştı.

Vatanı Satanların Karşısında Bu Halkın Yiğit Evlatları Vardı, Dev-Genç’liler Vardı Gençlik Federasyonu’nu geceyarısı basan polisler, akrebi tam binanın kapısının önüne getirip bir şeyler yapmaya çalışıyorlardı ki; DevGenç’lilerden birisi pankart yaptıkları boyayı aşağıdaki polislerin ve akrebin üzerine döktü. Neye uğradıklarını şaşıran polisler, akrebi kapının önünden geri çektiler. Bir kutu boya DevGençli’nin silahı olmuştu. Polisin bir kutu boya karşısındaki çaresizliği, korkaklığı tüm Dev-Genç’lileri neşelendirdi, moralini yükseltti.

Dev-Genç’liler, Moral Üstünlüğü İle İşkenceci Polisleri Teslim Aldılar Baskın sırasında camları kıran Dev-Genç’liler, camdan pankartlarını sallandırdılar. Polisler duvarları kırarak içeri girdiklerinde, Dev-Genç’lilerle yüzyüze geldiler. Ellerindeki her şeyi o an silaha dönüştüren Dev-Genç’liler, ellerine geçirdiklerini polislere fırlattılar. Polisin yasadışılığına karşı devrimci üstünlükle direndiler. Birkaç polisi yere deviren Dev-Genç’lilere polis aç kurtlar gibi saldırdı. Korkuları büyüktü. Karşılarında teslim olan kimseyi bulamamışlar; aksine korkusuzca direnen-çatışan Dev-Genç’lileri,

bir kutu boyayı silaha dönüştüren Dev-Genç’lileri bulmuşlardı. Korkularının büyüklüğü, yaptıkları işkencelerden de anlaşılıyordu. Federasyon binasının her yeri kan izleriyle dolmuştu. Dev-Genç’lilerin boyun, bel ve yüz kısımlarına vurdular. Ferit Mutlu’nun kafasına çok şiddetli bir darbe vurdular. Yarı baygın haldeki Mutlu’nun başına giden polisler, “Ölmüş bu.” diye konuştular aralarında. Ertesi gün gözünü Bakırköy Devlet Hastanesi’nde açan Mutlu’nun kafasında şişlik, sağ kol ve sağ kaburga kemiğinde de kırık vardı. Bu halde Emniyet Müdürlüğü’ne götürülen Mutlu’ya takılan kelepçe, Dev-Genç’lilerin camları kırma tehdidiyle gevşettirildi. Siyasi Şube’nin işkenceci polislerinden birisi Mutlu’yu tecavüz etmekle tehdit etmeye çalıştı. Bunun karşılığında “Yapmazsan şerefsizsin.” cevabını aldı. Ahlakları yok onların. Vatanı ABD’ye satanların, emperyalistlerin köpeği olanların namusu yoktur. Saldırı burada da bitmedi, kaburgasındaki kırıklara rağmen Mutlu’yu 7-8 işkenceci yere yatırarak parmak izi aldılar, fotoğraf çektiler.

Polis Kendi İninde Ağladı Dev-Genç’liler, coşkuları, moralleri ve direngenlikleriyle halk düşmanlarını kendi inlerinde ağlattılar. 2 kadın polis, psikolojileri bozularak amirlerine sarılıp ağladı. Dev-Genç’lilerin “Sizi tanıyoruz” demesi karşısında telaşa kapılan kadın polisler, "Amirim bunlar beni öldürecek, kafama sıkacaklar." diyerek ağladı. Korkularının açığa çıkmasından endişe eden amirleri de kadın polisleri hemen oradan çıkarttılar.

Halk Dev-Genç’lileri Sahiplendi Baskının ardından Gençlik Fe-

derasyonu’na giden Halk Cepheliler ve Okmeydanı halkı Dev-Genç’lilerin sahipsiz olmadığını gösterdiler. Sonrasında mahallede megafonlarla, AKP polisinin şerefsizliğini görmeleri için mahalle halkı Federasyon binasına davet edildi. Halka düşman olan AKP’nin polislerinin saldırısı Dev-Genç’lilerin, Cepheliler’in sınıf kinini daha da büyüttü. Baskınları, saldırıları, tehditleri halk düşmanlarına olan öfkeyi daha da biledi… Alçak ve namussuzlar… İç çamaşırları parka asacak kadar halk düşmanları bunlar… Ama kaybedecekler… Korkularının içinde boğulacaklar. 1 Mayıs’ta pek çok örgütün toplayamayacağı bir sayıyla, 300 kişiyle halk Cephesi kortejinde yer aldı DevGenç’liler. Düşmanın öfkesi bundandı. Dev-Genç’lilerin adını duymayan kimse kalmamıştı. Halkın umudu olan Dev-Genç’liler yine halk tarafından sahiplenildi. Halk Cepheliler, aldıkları çiçeklerle ziyaret ettiler Dev-Genç’lileri… Federasyon binasında tamir edilmesi gerekenler, İstanbul’un yoksul mahallelerindeki halk tarafından paylaşıldı. Duvarları, kapıları kırılan bina 2 gün içinde eski haline getirildi. İhtiyaçların giderilmesi, gerekli tamirlerin yapılması için kendiliğinden para veren insanlar oldu. Okmeydanı esnafı 300 lira toplayarak destekte bulunurken; mahalleliler yemek getirdiler, bir tepsi tatlı götürüldü. Ve baskının olduğu günün akşamı Gençlik Federasyonu’nun önünde kalabalık bir kitleyle halaylar çekildi. Polisin saldırılarını halka teşhir edecek, direnişi ve sahiplenmeyi büyüteceğiz.

İŞKENCE YAPMAK ŞEREFSİZLİKTİR!

Sayı: 317

Yürüyüş 20 Mayıs 2012

39


Düzenin Yozlaştırma Saldırısına Karşı Kendi Şenliklerimizle Duracağız

Sayı: 317

Yürüyüş 20 Mayıs 2012

40

Dev-Genç'liler 10-11 Mayıs günleri Ege Üniversitesi Öğrenci Çarşısı'nda masa açarak, 15-18 Mayıs arası Ege Üniversitesi'nde yapılacak olan Canan Kulaksız Alternatif Öğrenci Şenliği’nin tanıtımına devam ettiler. Masada Grup Yorum şarkıları çalınarak, öğrencilere sesli çağrılar yapıldı. Öğrenci Çarşısı, 1 No'lu yemekhane ve okuldaki çeşitli kafelerde toplamda 2.400 şenlik broşürü dağıtılarak; öğrencilere şenlik ve Canan Kulaksız anlatıldı. Ayrıca Yürüyüş ve Tavır dergileri ile Grup Yorum 25. Yıl Konser DVD'sinin tanıtımı yapıldı. Ege Üniversitesi öğrencilerinin yoğun olarak kullandığı Bornova Metro ve çevresinde 100, Manisa Kavşağı'nda da yaklaşık 150 şenlik afişi asıldı. 11 Mayıs günü de Dokuz Eylül Üniversitesi, Dokuzçeşmeler Kampüsü ile Buca Eğitim Fakültesi'nde çeşitli yerlere 60 adet afiş asıldı. 12 Mayıs günü ise Buca'da öğrencilerin yoğun olduğu bölgelere yaklaşık 100 şenlik afişi asıldı. 13 Mayıs’ta ise İzmir Halk Cephesi, İzmir’in Soğukkuyu, Yamanlar ve Doğançay mahallelerinde 130 afiş astılar. 14 Mayıs günü Dokuz Eylül Üniversitesi Dokuzçeşmeler Kampüsü, Eğitim Fakültesi, Tınaztepe Yerleşkesi girişindeki duraklar ile Edebiyat Fakültesi ve çevresine toplam 140 afiş asıldı ve 250 adet broşür dağıtıldı. Aynı gün, Ege Üniversitesi’nde Edebiyat Fakültesi'nden Tıp Fakültesi'ne kadar çeşitli yerlerde şenlik afişi yapıldı,

ozalitler asıldı. Kampüs içinde dağıtılan yüzlerce broşürle öğrencilere şenlik duyuruldu. Bu yıl 8.si düzenlenen Canan Kulaksız Alternatif Öğrenci Şenliği 15 Mayıs’ta başladı. Bir gün önceden şenlik alanını temizleyen Dev-Genç'liler, gece alanda kalmak için çadır kurdular. Şenlik alanına Canan Kulaksız'ın portresi dev pankart olarak asıldı ve Canan Kulaksız'ın fotoğraflarından oluşan bir sergi kuruldu. Kurulan ses sisteminden Grup Yorum şarkıları çalınmaya başlandı. Öğrencilerden alana gelip halay çekenler oldu. Şenlik alanında TAYAD'ın tutsak ürünlerinin ve Yürüyüş, Boran, Tavır ve Yar yayınlarından çıkan kitapların sergilendiği masalar açıldı. Bunun yanında çay ve gözleme masası da vardı. Ve şenlik 15 Mayıs'ta atölyeler ve konserlerle başladı. Şenlik alanında öğrencilerden ilgi gören Ebru Sanatı ve Takı Yapımı atölyesi gerçekleşti. Suavi konserinin duyurusu için bir ekip davulla birlikte sesli çağrılarda bulundu. Tüm okul ve Bornova Metro şenliğin duyurusu için gezildi. Şenlik programı Hakan Akmaz ve Grup Yelin’in söylediği türkülerle başladı. Canan Kulaksız nezdinde tüm devrim şehitleri için yapılan bir dakikalık saygı duruşunun ardından sahneyi Canan Kulaksız Şenliği'yle dayanışmak amacıyla Antalya'dan gelen Grup Umudun Türküsü aldı. Ümit İlter'in şiirinden besteledikleri Yoldaş şarkısını söylediler. Yaptıkları konuşmalarda emperya-

lizmin halkların katili olduğundan ve ezilen tüm halklar gibi Suriye halklarının da yanında olduklarından bahsettiler. Geçtiğimiz hafta dernek ve evlere yapılan baskınların faşizmin göstergesi olduğunu dile getirdiler. Konser halayların coşkusuyla devam etti. Şenlik alanında sık sık “Canan Kulaksız Ölümsüzdür”, “Zehra Kulaksız Ölümsüzdür”, “Gürsel Akmaz Ölümsüzdür”, “Parasız Eğitim İstiyoruz Alacağız”, “Gülşah ve Meral Serbest Bırakılsın”, “Mahir Hüseyin Ulaş Kurtuluşa Kadar Savaş” sloganları atıldı. Ege Gençlik Derneği adına Mert Toka bir konuşma yaptı. Toka konuşmasına, "Bizler 19 yaşında onurlu bir yaşam uğruna bedenini açlığa yatıran Canan Kulaksız'ların yoldaşlarıyız". diyerek başladı. 1 Mayıs sonrası demokratik derneklere ve devrimcilerin yaşadığı evlere yapılan baskınlardan bahseden Toka, şenliğin üniversitelerde tekellerin sponsorluğunda yapılan içi boş şenliklere alternatif olarak yapıldığını, büyük bir emekle gerçekleştiğini anlattı. Ardından Suavi sahneye geldi. Kitle Suavi'yi büyük coşkuyla karşıladı. Suavi, Canan Kulaksız'ı tanıdığını ve onun adına yapılan bu şenlikte bulunmaktan büyük onur duyduğunu söyledi. Grup Yorum'un “Bu Memleket Bizim” şarkısıyla başlayan konser Veda, Üşür Ölüm Bile, Tükenme, Yıllar Sonra, 1 Mayıs Marşı gibi şarkılarla ve büyük coşkuyla devam etti. Konsere yaklaşık 2000 öğrenci katıldı.

AKP ZULMÜNE DİRENECEĞİZ


Devrimci Memur Hareketi Son günlerde hekimlere ve sağlık emekçilerine yönelik saldırılar Sağlıkta Dönüşüm politikasını bir kez daha gündeme getirdi. Gaziantep Avukat Cengiz Gökçek Devlet Hastanesi'nde çalışan Gögüs Cerrahisi Uzman Dr. Ersin Arslan, 17 yaşında bir hasta yakını tarafından bıçaklanarak öldürüldü. Bunun üzerine 19 Nisan günü sağlık emekçileri Türkiye'nin dört bir yanında iş bırakarak önlükleriyle alanlara çıktı ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın istifa etmesini istediler. Tepkiler sürerken başka bir yerden bir profesörün dövüldüğü, BDP Van milletvekili Özdal Üçer tarafından bir doktorun darp edildiği, 112 servisine saldırı olduğu haberleri de gündem de yer aldı. Doktor Arslan'ın öldürülmesini münferit olay olarak nitelendiren Sağlık Bakanlığı’nı bu örnekler yalanlıyor. Sağlık emekçilerinin eyleminde doktorun eli hastanın cebinde, "Doktor efendi dönemi bitti" sözleriyle halkı doktorlarla karşı kışkırtarak Sağlıkta Dönüşüm programını hayata geçiren devletin, bu cinayetin baş sorumlusu olduğu vurgusu yapıldı. "Sağlıkta Dönüşüm Ölüm Getirdi", "Sistem Çürüyor Sağlıkçılar Ölüyor" sloganlarının atıldığı eylemlerde emekçilerin dinamizmi bir kez daha görüldü. Onbinlerce insan kısa bir sürede alanları doldurdu. Ankara'da yapılan eylemde SES Genel Başkanı Çetin Erdolu, "sesimizi duyurmamız için ölmemiz mi gerekirdi" diye soruyor. Sağlık emekçileri bu programa karşı tepkilerini dile getirmiş ve "Sağlıkta Dönüşüm Ölüm Getirir" diyerek eylemler yapmışlardı ancak devlet bir kez daha emekçilerin taleplerini çiğneyerek kendi programını uyguladı. Ancak TTB bu soruyu içe dönük de sormalı ki, bu tür ölümlere bir daha mahal vermesin. Sağlıkta dönüşümün neler getireceğini çok iyi bilmenize rağmen bu

Sağlık Emekçilerine Yönelik Saldırılardan İktidar Sorumludur öfkeyle, bu güçle alanlara çıkabilmeniz için ölmemiz mi gerekiyordu? TTB; Sağlıkta Dönüşüm, Tam Gün Yasası gibi iktidarın saldırılarına daha kararlı, sonuç alıcı bir eylem programı yapabilseydi belki de bu ölümler, bu kadar saldırı yaşanmayacaktı. 29 Eylül 2009 tarihinde yürürlüğü giren ve bir Dünya Bankası programı olan "Sağlıkta Dönüşüm ve Sosyal Güvenlik Reformu Projesine" karşı daha iradeli, uzun süreli bir mücadele hattı örülmeliydi. Bu programla; - Devletin elindeki sağlık hizmetleri özelleştirildi. - Devlet sosyal ve güvenlik alanlarından çekildi. - Vatandaşın yükümlülükleri arttı, hizmetler daraltıldı. - Özel Sağlık Sigortası dayatması getirildi. - Sağlık ocakları kaldırılıp aile hekimliği uygulaması başladı. - Sağlık emekçilerinin iş güvenceleri kaldırılarak sözleşmeli oldu. Sağlık, hak olmaktan çıkarılıp bir meta haline getirildi. Sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesi hastaların "müşteri" olarak görülmesini getirdi ve rekabetçi piyasa ortamı oluşturuldu. Örgütsüz, kara dayanan, halka düşman, duyarsız bir doktor tipi yaratılmaya çalıştı, çalışılıyor. Eskiden var olan ve muayenin bir parçası kabul edilen hasta arasında güvenme, sevgiye ve saygıya dayalı ilişki vardı. Ancak AKP'nin Sağlık'ta Dönüşümünün merkezindeki performans sistemi doktorlarda "ne kadar çok hastaya bakarsam o kadar çok kazanırım" anlayışını hakim kıldı. Tıp etik anlayışı ayaklar altına alındı. Performans sistemiyle hekimin hastaya ayırdığı süre 5 dakikaya indi. 5 dakikalık muayene süresince neler ya-

pılır? Gelen hastadan tetkikler istenip yollanır, yaklaşık bir hafta sonra gelen hastaya tetkik sonucu bakılıp reçete yazılarak gönderilir, doktor emin olmadan sağlıklı değerlendirme yapmadan tedavi yöntemi sunmakta. Türk Cerrahi Derneği'nin yayınladığı rapora göre, performans sistemiyle birlikte gereksiz bir çok ameliyatın bile yapıldığı ortaya çıktı. Çünkü doktor her ameliyattan sonra puan alıyor. Ortaya puan kazanma ve 5 dakikalık muayane süresi söz konusu olunca hastaya nasıl bakıldığı değil, kaç hastaya bakıldığı önem kazanıyor. Şimdi de Kamu Hastane Birlikleri kuruldu. Hastanelerin başına genel sekreter denilen bir CEO oturacak. Bu CEO ve ekibi hastanelere para kazandırmazlarsa sözleşmeleri iptal olacak. Bu durumda doktor ikilem içinde kalıyor. Hastayla ilgilenirse performansı düşüyor ve sözleşme iptal oluyor. 5 dakikaya muayenesini sığdırırsa vicdanına sığdıramıyor. Şu da bir gerçek ki, hekimlerin büyük bir kısmı sisteme uyup performansı ön plana alıyor. Bu durumlar hekim ve hastayı karşı karşıya getiriyor, hatta sözlü ya da fiziki şiddetle tepkisini sağlık emekçisinden çıkarıyor. Bunun yanısıra Sağlık Bakanlığı SABİM (Sağlık Bakanlığı İletişim Merkezi) denilen şikayet kutusuyla da halkı aldatıyor. SABİM; Sağlık Bakanlığı'nın elinde ve Sağlık Çalışanına tehdit unsuru oluşturuyor. Sağlık çalışanlarını olumsuz etkilediği için TTB, bu uygulamadan vazgeçilmesini istiyor. Kaldı ki, hastane ve hasta yakınlarının şikayetlerinin nedeninin özünde Sağlık politikası ve bu politikanın anlayışı vardır. SABİM, Dr. Ersin Arslan'ın öldürülmesini önleyemedi, doktorlara yansıyan şiddet olaylarını önleyemedi. Bu sonuçlar Sağlıkta Dönüşüm politikasının da,

İŞKENCE YAPMAK ŞEREFSİZLİKTİR!

Sayı: 317

Yürüyüş 20 Mayıs 2012

41


Sayı: 317

Yürüyüş 20 Mayıs 2012

SABİM'in de çöktüğünü gösteriyor. Doktorlara, sağlık çalışanlarına yönelik şiddete karşı Sağlık Bakanlığı iflas etmiş bir yöntemi yine çözüm diye getiriyor. Yeni buluşu: Alo Şiddet Hattı... Bakan Akdağ bu hat için "ister özel, ister devlet, ister üniversite hastanelerinde olsun bir sağlık çalışanı psikolojik ya da maddi şiddetle karşılaştığında doğrudan bu hatta müracat edecek, biz onun hukukunu hukukçular vasıtasıyla arayacağız" diyerek açıkladı. Sağlık Bakanlığı ve İktidarın tek çözümü bu hat değil. Mesela Gaziantep Avukat Cengiz Gökçek Devlet Hastanesi artık Gaziantep Doktor Ersin Arslan Devlet Hastanesi olacak. Sağlık Bakanlığı isim değişikliğiyle tepkileri yatıştırmak istiyor. Dahiyane bir başka çözüm ise, artık her yere turnikeler ve x-ray cihazları takılacak. Sabıkalılar öyle kolay kolay hastaneye giremeyecek. AKP önlem alacağım dediği yerde de öncelikle kar hesabı yapar, ekonomik ya da siyasi bir çıkarı yoksa hiçbir önlem almaz. İkincisi, uygulamak istediği yeni bir saldırı politikası varsa fırsattan faydalanıp onu hayata geçirir. Göstermelik bir iki önlemle olayın üstü yine örtülmeye çalışılacak. TTB heyeti, Sağlık Bakanı'yla konuyla ilgili görüşüp şu talepleri dile

getirdi; - Sağlıkta Şiddet ile ilgili meclis araştırması talebi Sağlık Bakanlığı tarafından desteklensin. - TCK'ya eklenmesini istediğimiz Dr. Ersin Arslan Yasa maddesi önerisi teklifi hızla gündeme alınsın. - Saldırıya uğrayan tüm meslektaşlarımızın yakınlarının gelecekleri güvence altına alınsın. - Sağlık Bakanlığı İletişim Merkezi (SABİM) hattının sağlıkçılara yönelik bir şiddet unsuru olarak kullanılmasına son verilsin ve durdurulsun. - Tüm sağlık kuruluşlarına çalışanların sağlığı ve güvenliği için derhal bir genelge gönderilsin ve gereken önlemler en geç 2 ay içerisinde uygulansın. Bu önerilerin sorunu çözmeyeceği aşikar. Öncelikle sağlık alanında ve halkta şiddeti doğuran nedenleri ortadan kaldırmak, çözmek gerekiyor. Emekçilerin moral-motivasyon zayıflığı, ekonomik durumlarının kötüleşmesi, gelecek kaygıları, verilen maaşın yetersizliği, sosyal, toplumsal sorunların neden olduğu koşulları, sonuçları ortadan kaldırmak gerekiyor. Yani kısacası bu tabloyu yaratan alt yapı çözülmeden bu sorunları ortadan kaldırmak mümkün değil. Bunun

Örgütlü Olmak Suç Değildir Mehmet Ali Aslan Serbest Bırakılsın! Çeşitli gerekçelerle 8 ay önce İstanbul Okmeydanı’nda kaldığı eve yapılan baskınla gözaltına alınan ve tutuklanan Eğitim-Sen 3 No’lu Şube üyesi Mehmet Ali Aslan’ın serbest bırakılması için KESK ve Eğitim-Sen tarafından 16 Mayıs günü bir eylem yapıldı. Mecidiyeköy, Eğitim-Sen önünde yapılan eylemde Mehmet Ali Aslan’ın fotoğrafının yer aldığı “Örgütlü Olmak Suç Değildir KESK’li Tutsaklara Özgürlük” yazılı pankart açıldı. Ardından yürüyüş yapılarak AKP ilçe binası önüne gidildi. Burada Eğitim-Sen 3

42

No’lu Şube Başkanı Hüseyin Tosun ile KESK MYK üyesi Ali Berberoğlu tarafından yapılan açıklamalarda, AKP’nin tüm muhalif kesimlere dönük saldırılarının had safhaya ulaştığı ifade edildi. Mehmet Ali Aslan’ın da bu saldırı dalgasından nasibini aldığı belirtilerek, tahliye edilmesi istendi. 23 Mayıs günü 1 günlük genel greve gidileceğinin duyurusu ve sloganlarla eylem sonlandırıldı. 15 Mayıs günü de Yalova Uğur Mumcu Kültür Merkezi önünde Mehmet Ali Aslan'ın serbest bırakılması ve 17 Mayıs’ta Malatya’da yapılacak olan mahkemeye çağrı için basın

için de kara değil, insan yaşamına önem veren sağlık politikası anlayışına sahip çıkmalı, bunun mücadelesini büyütmeliyiz. Tüm sağlık kuruluşlarında çalışanların sağlığı ve güvenliği için genelge çıkarılmalı deniyor ama hala bu konu sıcaklığını korurken, gündemdeyken bile İstanbul Kartal'da Yavuz Sultan Selim Devlet Hastanesi İstasyon binası önünde eylem yapmak isteyen sağlıkçılara hastanenin güvenliği müdahale ediyor. Antakya Ulus Meydanı’nda eylem yapmak isteyen sağlıkçılara polis izin vermiyor. TTB heyeti, Sağlık Bakanı'nın taleplerine olumlu sinyal verdiğini söylüyor. Biz sinyal değil, icraat istemeliyiz. Sinyallerle yetinmemeliyiz. Bu sinyaller sadece tepkimizi yatıştırmak içindir. Hekimlerin, sağlık çalışanlarının haklarını her yönüyle sahiplenmeli, koruma altına almalıyız. Nasıl sahipleneceğimizi sağlık emekçileri alanlarında bir kez daha gösterdi. Dr. Arslan'ın ölümünden sonra TTB'nin her yerde emekçilerin tepkisini örgütleyerek alanlara taşıması olumlu ve olması gerekendi. TTB, bu tepkiyi, bu memnuniyetsizliği örgütleyerek iktidarın saldırılarını engelleyebilir. Birbirimize, yaşamımıza, mesleğimizin onuruna- etiğine, halka olan sorumluluğumuza ancak örgütlenerek sahip çıkabiliriz. açıklaması yapıldı. Yalova Eğitim-Sen şubesinin yaptığı basın açılamasında; Mehmet Ali Aslan'ın örgütlü bir öğretmen ve bir devrimci olduğu ve savunduğu değerler uğruna şu an tutuklu olduğu anlatıldı. 38 KESK’linin de tutuklu olduğu belirtilerek, bütün KESK'li tutuklular serbest bırakılıncaya kadar mücadelenin devam edeceği ifade edildi.

AKP ZULMÜNE DİRENECEĞİZ


YALAN ÜRETME MERKEZİ ANKARA EMNİYETİ KOMPLO KURUYOR, MAHKEME TUTUKLUYOR! TÜRKİYE'DE HUKUK YOK MU? ADALET İSTİYORUZ!

ABD İŞBİRLİKÇİSİ AKP'NİN; HALK DÜŞMANI, İŞKENCECİ, KATİL, HIRSIZ, AHLAKSIZ, FAŞİST, KOMPLOCU

POLİSİNİN YALANINA KARŞI GERÇEKLER-5

KOMPLO: Bir kişi, grup aleyhine alınan gizli karar demektir. ABD İşbirlikçisi AKP'nin Polisi Ne İş Yapar; Halk Düşmanlığı, Biber-Gözyaşartıcı Gaz Sıkmak; Katletmek, İşkence Yapmak Hırsızlık Yapmak, Rüşvet Almak, Fuhuş Yaptırmak, Kaçakçılık Yapmak, Tehdit Etmek, Şantaj Yapmak, Sahte Belgeler Düzenleyerek İnsan Tutuklamak... TEK VE EN BÜYÜK TERÖRİST ABD, ÜLKEMİZDEKİ İŞBİRLİKÇİSİ AKP VE ONUN POLİSİ, YARGISIDIR! KANITI; AÇLIĞIN, ZULMÜN, ADALETSİZLİĞİN KOL GEZDİĞİ; TÜRKİYE GERÇEĞİDİR! Düzmece, en küçük bir mantığınaklın bile bulunmadığı sahte belgelerden sonuç alamayacağını bilen Ankara polisi "YALANLARININ" altını doldurmaya çalışıyor. Ne yapacak! En kestirme yoldan gidiyor... Haklar ve Özgürlükler mücadelesi verenleri DHKP-C üyesi ilan ediyor! DHKP-C üyesi olduklarının kanıtı ise demokratik haklarını kullanıyor olmaları. En doğal olanı; BAĞIMSIZ TÜRKİYE istemeleri. Açlığa, zulme, yozlaşmaya, çürümeye karşı çıkmaları. İşte bakın, iddinamedeki "BÜYÜK TERÖRİSTLERİN" BÜYÜK SUÇLARI: - Ankara Haklar Derneği'ne giripçıkmak, - Çankaya Kültür Derneği'nin terasında görülmek, - Ankara Gençlik Derneği'ne giripçıkmak, - Minibüse ve belediye otobüsüne binmek, - Mezar ziyareti yapmak, - Kırmızı flama ve kırmızı karanfil taşımak,

- Ulucanlar'da devlet tarafından hamamda işkence ile katledilenleri mezarları başında anmak ve işkencenin katliamın korkunç boyutlarda olduğu Adli Tıp raporlarıyla da belgelenen bu katliam davasının mahkemesine katılmak, - Mahsuni Şerif Parkı'nın açılışında stand açmak, - "Füze kalkanı değil demokratik lise istiyoruz" ve "NATO'nun kiralık askeri, halkların katili olmayacağız" demek, - Çürümeye, yozlaşmaya karşı çıkıp, bağımsız Türkiye istemek, - Güpe gündüz bilbordlara afiş yapıştırmak, - Devlet tarafından kaybedilen “Ayhan Efeoğlu NEREDE?" diye sormak... Yalanlara karşı gerçekleri konuşmaya devam ediyoruz... Çünkü polisin yalanlarının sonu gelmiyor. Esmer tenli, kısa saçlı, sakallı, bıyıklı olmak, beyaz uzun kollu gömlek ve koyu renkli pantalon giymek bile polis tarafından öyle bir anlatılıyor ki sanki gerilla kıyafeti giymiş, her an saldırmaya hazır bir "TERÖRİST" gibi gösterilmeye çalışılıyor. Polis küçük- büyük, önemli- önemsiz diye düşünmüyor. Halk düşmanlığını tüm iddianameye yansıtıyor. Nereden ne çıkartırsam kardır, diye düşünüyor. ABD İŞBİRLİKÇİSİ AKP'NİN POLİSİ; KAMERA, DİNLEME TAKİPLE HALKIN, HALKIN

Sayı: 317

Yürüyüş 20 Mayıs 2012

Komplolarla Tutuklananlar Serbest Bırakılsın!

İŞKENCE YAPMAK ŞEREFSİZLİKTİR!

43


ÇAVUŞESKULAR GÜNÜMÜZÜ SESLENİYOR: BURJUVAZİNİN YALANLARINA İNANMAYIN, NE DERSE DESİN TERSİNİ DÜŞÜNÜN, GERÇEKLER HİÇBİR YALANIN ALTINDA GİZLENEMEYECEK KADAR BÜYÜKTÜR, GÜÇLÜDÜR; YETER Kİ SİZ HALKIN YANINDA OLUN VE GERÇEĞİ GÖRMEK İSTEYİN, DİRENİN DİYOR!

Sayı: 317

Yürüyüş 20 Mayıs 2012

Sosyalist Nikolai Çavuşesku ve eşi Elena Çavuşesku medyanın yalan kampanyası ile yaratılan havada bir anda diktatör ilan edilip katledildiler... 17 Aralık 1989'da "Timoşara Katliamı" görüntüleri yayınlanır tüm dünyada, 22 Aralık 1989'da Çavuşeskular tutuklanır. 25 Aralık 1989'da Çavuşeskular kurşuna dizilir. Çok aceleleri vardır. Çünkü gerçek yok edilemez, gerçekler inatçıdır! YALANIN ELÇİLERİ ASIL SUÇLULAR; Tüm hakimler, savcılar ve görevliler yüzlerini saklamak için KUKELATA giymişlerdi. Mahkeme solonunda tek yüzü açık olan GERÇEĞİ TEMSİL EDEN Çavuşeskulardı. Çavuşeşkular, bugün Suriye'deki gibi "medya stüdyolarında" hazırlanan yalan haberlerle idam edildiler. Emperyalistler ve işbirlikçilerinin anti-emperyalistlere karşı tavrı bugünden farklı değildi. Kendilerine karşı hiçbir güç istemiyorlardı. Kaldı ki Çavuşesku bırakalım tek başına anti-emperyalist olmayı tüm hatalarına rağmen onurlu birSOSYALİSTTİ. Bu da katledilmelerine bundan başka büyük, bundan başka doğal neden olabilir miydi? Zaten amaçları sosyalizmi karaONURLU EVLADI DEVRİMCİLERİN PEŞİNDE! Polis telefon görüşmelerini dinlemiş. Ve en normal bir konuşmayı bile "illegal" işler çeviriyor imajı verebilirim diye epeyce bir çabalamış.

44

lamak, prestijini düşürmek değil miydi? Tarih 17 Aralık 1989... Medya stüdyolarından her şey hazırlanmış. iş medyanın haberi vermesine kalmış... İşte Çaveşesku'nun son marifeti. Korkunç görüntüler, kamyonlar dolusu ceset, işkence edildikten sonra yan yana dizilmiş çıplak bedenler, Ceset taşıyan çöp kamyonları, Yüzleri asitle yakılmış cesetler, Bütün dünya lanet okudu. Habere göre, Çaveşesku Romanyası'nda bir toplu mezar ortaya çıkarılmıştı. Ceset sayısı da 4000'di! Timoşara'da beyaz kefenlerin üzerine yanyana dizilmiş cesetler, "sosyalist" Çavuşesku yönetiminin kurşuna dizdiği muhaliflerdi. Televizyon yöneticisi ve muhabirlerinin planladığı "toplu mezarlık", tamamen sahte ve yutturmacaydı. Çavuşeskuları birçok açıdan eleştirebilirsiniz, hatta cezalandırmalarını da isteyebilirsiniz ama söz konusu kentte, Timoşara'da, toplu mezar falan yoktu, yoksullar mezarlığından çıkartılıp "doğal stüdyo"ya getirilen çürümüş kemikler vardı sadece. Bu "olay" bir reyting harikası olarak, "ekran tarihi"ne geçti. Oysa bir süre sonra, bu görüntülerin bir "sahneleme" olduğu anlaşılacaktı. Beyaz kefenlere sarılı cesetler, katliam kurbanları değil, yoksul mezarlığından çıkarılan cesetlerdi. "Komünizm eşittir Nazizm" pro-

pagandasını insanların beyinlerine yerleştirmek için böylesi bir sahteciliğe başvurulmuştu. Amerika'nın en büyük gazetesinin editörü, bir süre sonra sermayenin belli bir kesimi ile çıkarları çatıştığında şunları söylüyordu: "Komünizm çok büyük tehlikeydi ve gerçekti. Ve bizim sermayedarlarımızın varlığını tehdit ediyordu. Komünizm insanların kafasında bir daha aklanmamak üzere mahkum etmek amacı ile yaptık." Gerçek yok edilebilir mi? Yok edilemeyeceğini Marks ve başka bir çok bilim adamı yıllar önce ispatlamış. Doğru kişiden kişiye göre değişebilir, o kişinin hangi sınıfın çıkarları ile baktığına göre değişir. Ama gerçek tektir, somuttur ve bizden bağımsız olarak varlığını sürdürür. Dün nasıl burjuvazi gerçeği yalanlarıyla yok etmeye, gizlemeye çalıştıysa, bugün de aynı şeyi yapıyor. Biz de dün nasıl direndiysek, bugün de yalanlara karşı direnmeye, gerçeği savunmaya devam ediyoruz. Dün Çavuşeskuları emperyalizme karşı savunurken tektik. Bugün ise yalanlara karşı devrimcileri savunurken tek olmayalım. Yalanlara karşı gerçeğin yanında, gerçeğin temsilcisi devrimcilerin yanında olmaya herkesi çağırıyoruz. Unutmayalım; sessiz kalmak teslimiyet, teslimiyet ise ihanettir. ankara teslim olmayalım, devrimcilerin yanında olalım.

Örneğin iddianamedeki bir ailemizin dernek çalışanıyla yaptığı telefon görüşmeleri, ailemizin en küçük hak talebinde bile baskı-zülme karşılaşılmasına karşı kaygıları- endişelerini bile "suç" olarak göstermeye çalışmış.

Ama elinde "patlamış"! Evet her ana-baba sevdiği, bu ülkenin değerli güzel evlatlarının başına bir iş gelmesini istemez. Çünkü bizim ülkemizde haklar ve özgürlükler mücadelesi vermek bedel ister.

AKP ZULMÜNE DİRENECEĞİZ


Bugün sadece "parasız eğitim istiyoruz" dedikleri için iki genç aylarca hapishanede yatabiliyor, okullarından olabiliyorlar. Elbette herkes çocuklarından kaygı duyar, çünkü ekmek, adalet ve özgürlük istemek suçtur bu ülkede. Gözaltına alınmanın, tutuklanmanın gerekçesi haline gelmiştir. Tıpkı şimdi sadece bundan kaynaklı devrimcilerin tutuklanması gibi. Ayrıca polis ailemizin telefon görüşmesinde söylediklerini doğru kabul ediyorsa, 12 Eylül’den bugüne kendi işlediği suçlara niye açıklık getirmiyor? Çünkü telefonda konuşulan asıl

olarak ailemizin suçladığı polistir, iktidardır, bu sistemdir. Bundan niye üstüne vazife çıkartmaz acaba polis, yoksa kendi suçunun ortaya çıkmasından mı korkuyor! Telefon görüşmesinde babamızın konuşmalarına karşı dernek çalışanının "gelenek bırakıyoruz" sözünü "suç" kanıtı olarak göstermiş... Biz de diyoruz ki; Elbette gelenek bırakacaklar. Çünkü artık haklar ve özgürlükler mücadelesi vermek bedel gerektiriyor. Evini, işini, okulunu, ömrünün kalanını kaybedebilirsin her an. Her an örneğin gözaltında işkencede katledilebilirsin.

AKP Bütün Kesimlere Saldırıyor Susarsak Ezecekler… Susmayalım Gücümüze Güç Katalım! 9 Mayıs günü +İvme Dergisi Ankara Bürosu, Siyasi Şube polisleri tarafından basılarak, bazı kitap ve CD'lere el konulmuştu. Aynı gün +İvme Dergisi Yayın Kurulu üyesi İnşaat Mühendisi Barış Önal, sokaktan zorla gözaltına alınarak, tutuklandı ve Sincan F Tipi Hapishanesi’ne götüBarış Önal rüldü. Önal’ın tutuklanmasının gerekçesi, Grup Yorum konserine katılmak, 1 Mayıs’a katılmak ve İnşaat Mühendisleri Odası tarafından işten çıkarılan Cansel Malatyalı'ya destek olmak. Devrimci Mücadelede Mühendis ve Mimarlar, 15 Mayıs’ta yaptıkları yazılı açıklama ile halkın mühendisi Barış Önal’a özgürlük istedi. TMMOB’a da çağrı yapılarak, Önal’a sahip çıkılması istendi. Önal için ayrıca, 19 Mayıs’ta İstanbul ve Ankara’da AKP il binaları önünde eş zamanlı olarak basın açıklaması yapılacağı da duyuruldu. Devrimci Mücadelede Mühendis ve Mimarlar, 24 Mart tarihinde başlattıkları “Emek Sömürüsüne ve Güvencesiz Çalışmaya Karşı Mücadeleye Örgütlenmeye” kampanyasının çalışmalarına da devam ediyorlar. Kampanyanın hedeflerini anlatmak amacıyla mühendis, mimar ve şehir plancılarının katılımı ile 27 Nisan’da Beylerbeyi Sarayı’nda kahvaltı verildi.

Her an sokak ortasında polis tarafından infaz edilebilirsin. Bunlar için illa ki devrimci de olman gerekmiyor. Bu sorunlarla sıradan insanlar da hergün karşılaşıyor. Bugün Mahir'ler, Deniz'ler bir gelenek yaratmışlardır. Bugün Kurtuluş Savaşı'nda mücadele edenler bize bugüne bir gelenek bırakmışlar. Elbette bugünün devrimcileri de Amerikan'ın eyaleti haline getirilen ülkemizin bağımsızlığını kazanması için verdikleri haklar ve özgürlükler mücadelesinden çocuklarına bir gelenek bırakacaklar.

İşbirlikçilik; Halkın Lanetlediği Bir Suçtur! Halk Çocukları Halk Düşmanlarının İşbirlikçisi Olmayacaktır! Ankara polisinin işbirlikçi yaratma çabaları uzun bir süredir devam ediyor. Her defasında elleri boş kalıyor… İşbirlikçi yaratma çabaları, yükselen devrimci mücadelenin halk düşmanlarını korkuttuğunu gösteriyor. Mücadeleye engel olabilmek adına bir işbirlikçi yaratarak komplolarına alet etmek istiyor. Ankara polisi son olarak, Ege Mahallesi’nde İdilcan Kültür Merkezi’ne gidip gelen Şafak Sazlı’yı kaçırarak işbirlikçilik teklifinde bulundu. İşbirliği teklifini kabul etmeyen Şafak Sazlı, serbest bırakıldıktan birkaç gün sonra avukatına giderek polisler hakkında suç duyurusunda bulundu. Ankara Halk Cephesi, polisin kaçırma, tehdit ve şantaj yoluyla işbirlikçi yaratma çabasıyla ilgili olarak 13 Mayıs’ta yaptığı yazılı açıklamada, “İşbirlikçilik halkın lanetlediği bir suçtur! Ankara'nın işgüzar polis yetkililerinin komplolarla, baskılarla, yalanlarla halkın değerlerini kirletmelerine izin vermeyeceğiz!” dedi. Tekirdağ’da da Namık Kemal Üniversitesi’nde okuyan ve Dev-Genç’lileri tanıyan bir öğrenciye 7 Mayıs’ta sivil polisler tarafından muhbirlik teklif edildi. “Ben de devrimciyim, devrimciler arkadaşlarını satmazlar.” cevabını alan polisin eli boş kaldı.

İŞKENCE YAPMAK ŞEREFSİZLİKTİR!

Sayı: 317

Yürüyüş 20 Mayıs 2012

45


Yıkım Değil Yerinde Islah İstiyoruz!

Sayı: 317

Yürüyüş 20 Mayıs 2012

8 Mayıs günü İstanbul’da Mecidiyeköy Cevahir Alışveriş Merkezi önünde Halk Cepheliler tarafından yıkımlara karşı direniş çadırı kuruldu. 5 gün süreyle açık tutulan çadırın açılışına 50 kişi katıldı. “İşgalci Değil Halkız, Evlerimizi Yıktırmayacağız!” pankartını açan Halk Cepheliler, çadırı açmadan önce yaptıkları açıklamada: “AKP iktidarı, kentsel dönüşüm adı altında uygulamaya çalıştığı yıkım politikasıyla halk düşmanı yüzünü açıkça göstermiştir. Bu politikada halk yoktur, bizim konut sorunumuzu nasıl çözeceğimiz yoktur. Sadece emlak tekellerine peşkeş çekilecek araziler ve bunun akabinde gelecek paralar vardır. Buna izin vermeyeceğiz, bunun için örgütleniyoruz. Yıkımlara karşı halkın direniş komiteleriyle topraklarımızı parsel parsel satmak isteyenlerin karşısında olacağız. Yıkımlara karşı ancak örgütlenerek direnebiliriz. Barınma hakkımızı ancak örgütlenerek savunabiliriz.” dediler. Açıklamadan sonra çadır kuruldu. Çadırın önünde açılan masada 5 gün süresince yıkımlara karşı imza toplandı ve bildiri dağıtıldı. Çadır, 13 Mayıs günü yapılan küçük bir programla kaldırıldı. Öncesinde Halk Cepheliler hep birlikte omuz omuza halay çektiler. Gün boyu evlerini yıktırmayacaklarını

halka anlatan Halk Cepheliler “Evimizi Yıkanın Villasını Yıkarız” sloganını da dillerinden düşürmediler. Ardından Nagehan Kurt tarafından yapılan açıklamada “Unutmayalım ki, bu araziler üzerinde yaşayan, ona emek veren, değer katan halktır. Bu yüzden bu düzenin yasaları ne derse desin halkın kendi emeğiyle yarattığı değerine sahip çıkması en doğal ve meşru hakkıdır. Yıkımlara karşı direnmek suç değil, haktır! Direniş silahını kuşanmaktan başka yol yoktur. Tüm yoksulların da birlikte olmaktan başka şansı, birlikten başka güçleri yoktur. Bu yüzden diyoruz ki; yıkımlara karşı gücümüz birliğimizdir! Yıkımları durduracak olan birleşik örgütlü direnişimizdir. Gecekonduları değil, yoksul halkın konut hakkını savunuyoruz!” dedi. Açıklamanın ardından Grup Yorum korosunun söylediği türküler ve marşlarla program sona erdi.

Yağmacıların Karşısına Örgütlü Gücümüzle Çıkalım! AKP iktidarının “Kentsel Dönüşüm” adı altında yoksul emekçi halkımızı şehirlerden sürmek ve zenginlere peşkeş çekmek için yaptığı yıkım saldırılarına karşı bir çok ma-

hallede yoksul halkımızın mücadelesi, kurulan Halk Komiteleriyle toplantılarla, eylemlerle, çadır direnişleriyle devam ediyor. Bu mücadele çerçevesinde Halk Cepheliler tarafından 9 Mayıs günü Gülsüyu Mahallesi’nde yıkımlara karşı direniş çadırı açıldı. Gülensu Son Durak’ta toplanan Halk Cepheliler, “Yıkımlara Karşı Birleşelim Direnelim İktidara Halkın Yenilmez Gücünü Gösterelim - Halk Cephesi” pankartını açarak, Heykel Meydanı’na yürüyüş düzenlediler. Heykel Meydanı’nda yapılan basın açıklamasında, “Bugün burada Gülsuyu Heykel Meydanı’nda yıkım saldırılarına karşı kurduğumuz direniş çadırımız 10 günlüktür. Amacımız birlikteliğimizi, örgütlülüğümüzü ve direnişimizi büyütmektir. Yıkım saldırıları son bulana kadar çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Tüm halkımızı bu hedefimizi sahiplenmeye ve büyütmeye çağırıyoruz. Daha geç olmadan örgütlenelim, örgütlülüğümüzü büyütelim. Halk düşmanı AKP'nin ve yağmacıların karşısına yenilmez örgütlü gücümüzle çıkalım.” denildi. 30 kişinin katıldığı eylemin ardından Heykel Meydanı’na 10 Günlük direniş çadırı kuruldu.

Marş Söylemeyi, Basın Açıklaması Yapmayı Yasaklayanlar Halk Düşmanlarıdır 14 Mart 2012 tarihinde, KESK’in “Grevsiz Toplu Sözleşme, Toplu Sözleşmesiz Sendika Olmaz” şiarı ile İzmir’de AKP il binası önünde yaptığı eyleme katılan eğitim emekçilerine AKP’nin işkenceci polisleri biber gazıyla, coplarla saldırmıştı. Ardından bir çok emekçiye “Gündoğdu” marşı söylemek ve basın açıklaması yapmaktan dava açılmıştı. 9 Mayıs günü görülen dava öncesinde Tire Belediye binası önünde

46

toplanan emekçiler AKP iktidarının emekçilere karşı uyguladığı faşizmi protesto etmek amacıyla Adliye binasına doğru yürüyüşe geçtiler. Baskılara aldırmadan AKP ilçe teşkilatı önüne kararlı bir şekilde gelerek Gündoğdu marşını hep bir ağızdan haykıran emekçiler, AKP binası önünde kısa bir açıklama yaparak AKP iktidarının emekçilere saldırlarını teşhir ettiler. Ardından gidilen Adliye’nin önünde KESK adına konuşan Akman Şimşek,

KESK tarihinin direnenlerin tarihi olduğunu belirterek emekçilerin mutlaka kazanacaklarını ifade etti. 12 Eğitim emekçisinin tutuksuz yargılandığı dava, 6 Haziran’a ertelendi. Yaklaşık 400 kişinin katıldığı basın açıklamasına CHP Manisa ve Muğla milletvekilleri Özgür Özel ve Nurettin Demir’in yanı sıra, Kamu Emekçileri Cephesi ile birlikte TKP, ÖDP ve diğer demokratik kitle örgütleri destek verdi.

AKP ZULMÜNE DİRENECEĞİZ


Kayıplarımızın Mezar Hakkını İstiyoruz! TAYAD’lı Aileler, “Ayhan Efeoğlu’nun Mezarı Nerede? Cevap Alıncaya Kadar Susmayacağız” kampanyasını kararlı bir şekilde sürdürmeye devam ediyorlar. Efeoğlu’nun mezarının bulunması için her Cuma günü yaptıkları eylemle hesap soruyorlar. 11 Mayıs’ta Taksim Tramvay Durağı önünde toplanarak Galatasaray Lisesi önüne yürüyen TAYAD’lılar, Ayhan Efeoğlu’nun fotoğrafının olduğu “Ayhan Efeoğlu’nun Mezarı Nerede Cevap Alıncaya Kadar Susmayacağız!”yazılı pankartı taşıdılar. İstiklal Caddesi üzerinde oturma eylemi yapan Aileler, “Bize Ölüm Yok” ve “Dev-Genç” marşlarını söylediler. 30 kişinin katıldığı eylem Galatasaray Lisesi önünde yapılan basın açıklamasıyla devam etti. Yapılan

açıklamada öncelikle 7-8 Mayıs günleri 14 şehirde Dev-Genç ve Halk Cephesi’ne yönelik AKP’nin faşist polisleri tarafından yapılan saldırılar değerlendirilerek, “350 binlerin konser alanlarına, 10 binlerin 1 Mayıs alanlarına örgütlü çıkışına tahammül edemeyen AKP iktidarı, tahammülsüzlüğünü bu saldırılar ile bir kez daha göstermiştir.” denildi. Ardından, eski Özel Harekatçı Ayhan Çarkın’ın, Ayhan Efeoğlu’nun katledildiği ve gömüldüğü yeri gösterebileceğini itiraf etmesine rağmen, AKP’nin yargısının bu gelişmeleri yok sayarak ve hukuki süreci işletmeyerek dosyayı kapatmaya çalıştığı anlatıldı. “Kayıplarımızın mezar hakkı, analarımızın evlatlarını ziyaret edeceği bir mezar için mücadelemizi sürdürme kararlığımızı, bir

İbrahim Şahin’den Hesap Soracağız! Halkın Adaletinden Kaçamayacak! Ergenekon Davası'nda tutuklu yargılanan Özel Harekat Dairesi eski Başkanvekili İbrahim Şahin, geçtiğimiz hafta içinde “DHKP-C Lideri Dursun Karataş'ın eşini öldürdüğünü” itiraf etti. Oligarşinin katilleri, devrimcilere karşı işledikleri suçları bir bir itiraf ediyorlar. Devlete, “Ben senin için bunları yaptım, sen beni korumuyorsun.” demek istiyorlar. Ama asıl korkuları, halkın ada-

Taksim kez daha buradan haykırıyoruz.” diyen TAYAD’lı Aileler sloganlarla eylemi sona erdirdiler. TAYAD’lı Aileler aynı gün, saat 17.00’de Galatasaray Lisesi önünde masa açarak bildirilerle eyleme çağrı yaptı. Ayrıca 19 adet Yürüyüş dergisi de halka ulaştırıldı.

letinin bir gün mutlaka karşılarına çıkacak olması… Şahin’in itirafının ardından, Dursun Karataş’ın abisi Reşat Karataş’ı temsil eden Halkın Hukuk Bürosu avukatları, 15 Mayıs günü Çağlayan’da bulunan İstanbul Adliye Sarayı’nda katillerin tekrardan yargılanması istemiyle suç duyurusunda bulundular. 16-17 Nisan 1992 tarihinde Kadıköy Çiftehavuzlar’da, Devrimci Sol Merkez Komitesi üyesi Sabahat Karataş ile yoldaşları Eda Yüksel ve Taşkın Usta polisle girdikleri çatışmada, çatışarak şehit düşmüşlerdi.

Sayı: 317

Yürüyüş 20 Mayıs 2012

Yalanlara Karşı Gerçekleri Yazacak, Haksızlığa Karşı Mücadele Edeceğiz! Yürüyüş dergisi okurları İzmir’in gecekondu halkına yoksulluğun nedenini, sömürüyü anlatmaya devam ediyor. Yürüyüş dergisi okurları 13 Mayıs günü 13.30-18.00 saatleri arasında İzmir’in Güzeltepe Mahallesi’nde Yürüyüş dergisinin tanıtımını yaptı. Dergi okurları halkla yaptıkları sohbetlerde, yoksulluğun halkın üretime katılmayıp

işten kaçmasından kaynaklanmadığını belirterek patronların ve tekellerin halkı sömürdüğünü anlattı. AKP iktidarının, halkın umudu olan devrimcileri yok etmek istediği, bundan kaynaklı Türkiye’de on ilde onlarca kişinin gözaltına alınıp 33 devrimcinin hukuksuz bir şekilde tutuklandığı halka anlatıldı. Sohbet edilen birçok kişi Yürüyüş dergisini bildiklerini belirterek, çay ikram ettiler. Yapılan tanıtımda 47 Yürüyüş dergisi halka ulaştırıldı.

İŞKENCE YAPMAK ŞEREFSİZLİKTİR!

47


Zulme Karşı Bedenini Siper Eden Analarımıza Layık Olacağız!

Sayı: 317

Yürüyüş 20 Mayıs 2012

İstanbul’da 12 Mayıs günü Anneler Günü vesilesiyle Cebeci Mezarlığı’nda bir anma düzenlendi. Devrim şehitlerinin mezarlarını temizleyen ve karanfillerle süsleyen TAYAD’lı Aileler, “Zalim Zamanlarda Önce Analar Düşer Toprağa, TAYAD’lı Analar Onurumuzdur” pankartını açtılar. Gülsüman ve Şenay analarımız başta olmak üzere tüm devrim şehitleri için bir dakikalık saygı duruşuyla başlayan anma programında, “TAYAD’lı Analar Onurumuzdur”, “Anaların Öfkesi Katilleri Boğacak”, “Kahramanlar Ölmez Halk Yenilmez” sloganlarıyla şehitler selamlandı. Günün anlam ve önemine ilişkin yapılan konuşmada; “Direnen ve şehit düşen Gülsüman ve Şenay analarımızın başucundayız. Onlar evlatları için canlarını ortaya koydular. Onlar, 12 Eylül’ün kör karanlığına karşı direnen tutsak aileleriydi. ‘90’larda kayıplara karşı mücadeleleriyle, 2000’lerde tecrite karşı mücadelede en önde oldular. Direnişleri, yaşamları ve mücadeleleriyle onurumuzdur. Onların mücadelesini büyütmek hepimizin görevidir.” dendi. F Tipi hapishanelerdeki tutsaklardan gelen mesajlar okundu. Anmaya katılan aileler, şehitlerimizle yaşadıkları anıları paylaştılar. Daha sonra tüm şehit mezarları tek tek

ziyaret edildi. Gülsüman ve Şenay analarımızın en sevdiği “Karahisar Kalesi”, “Bir Oğul Büyütmelisin” türküleri onlar nezdinde tüm şehitlerimiz için söylendi. 17 kişinin katıldığı anma programı “Bize Ölüm Yok” marşı söylenerek sona erdi.

Bağımsız, Demokratik, Sosyalist Bir Vatan Armağan Edeceğiz Analarımıza Tüm TAYAD’lı Ailelerimizi umudumuzun coşkusuyla sımsıkı kucaklıyor, selam ve sevgilerimizi gönderiyoruz. Sevgili annelerimiz, yeni bir hayat kuracağız. Özgür ve mutlu bir hayat. İşte o gün daha anlamlı olacak anneler günü. Bugünkü düzende istendiği gibi bir günle sınırlı olmayacak annelerimize olan sevgimizin günü. Her gün hatırımızda, bilincimizde yüreğimizde olacaksınız. Tıpkı bizim sizlerin yüreğinizde olduğumuz gibi. Bu inançla anneler gününüzü kutluyor, ellerinizden öpüyoruz. Kandıra 1 No’lu F Tipi Hapishane Özgür Tutsakları Ak tülbenti, kızıl bandıyla sesimize ses, yüreğimize sevinç kavgamıza

Polis Yazılamaları Karalayacak Kadar Aciz!

Silin-Karalayın Yeniden Yazarız! Biz Devrimciyiz… İstanbul’un Çayan Mahallesi’nde, halk düşmanı AKP’nin işkenceci polisleri, devrimcilerin duvar yazılamalarını silerek, üzerine ay-yıldız yaparak provakatörlük yapıyor. 14 Mayıs günü “34 UUV 72” plakalı kırmızı dobla araçla gelen polisler, mahalle gençlerini taciz ettiler. Ardından Nurtepe Haklar Derneği ve TAYAD’ın binasının çevresindeki yazılamaları silen katil polis, kırmızı boya ile ay-yıldız yaptı. Çayan Halk Cephesi, yazılamalarının polis tarafından karalanmasıyla ilgili olarak “İşkenceci hırsız polis, yıllardır evlerimizi, işyerlerimizi bastınız, insanlarımızı tutukladınız da ne oldu? Bizler yine Çayan Mahallesi’ndeyiz, biz ezilen halkların umuduyuz, milyonları örgütleyeceğiz, bizi yok edemezsiniz. Sizin gücünüz bize yetmez, bizler mahallemizi ve derneklerimizi sizlere karşı savunmaya devam edeceğiz.” açıklamasında bulundu.

48

Cebeci Mezarlığı inanç ve coşku olanlara Merhaba! Gece gündüz demeden, yorulmadan, tükendim demeden, yıldım usandım demeden yürüyenlere merhaba! Şafak sökmeden uyananlara, sonsuz sevgiyi karşılıksız sunanlara merhaba! Belki duvarlar ardında demir pakmaklık tel örgü gölgesindeyiz, belki kilometrelerce uzakta kuş uçmaz kervan geçmez mekandayız… Ama hayır elinizi koyun hele yüreğinizin üstüne, işte tam oradayız. Yüzünüzdeki gülücükte, gözlerinizde çakan öfkede, sıkılı yumruğunuzda biz varız. Anneler gününüz kutlu olsun. Bir gün o en güzel armağanı, bağımsız demokratik sosyalist bir ülkeyi size sunacağımız inancıyla…. Sevgi saygılarımızla Tekirdağ 2 No’lu F Tipi Hapishane Özgür Tutsaklar

Halk İçin Bilim-Sanat-Kültür İstiyoruz Hatay’da, M. Kemal Üniversitesi’nde her sene yapılan bahar şenlikleri bu sene “Bilim, Kültür ve Sanat Şenlikleri” adıyla düzenleniyor. Yeni Rektörün, öğrencilerin ana kapıdan girmesi için her yere duvarlar ördürdüğü, yeni öğrenci kartı uygulaması ile öğrencileri adeta müşteri gibi gördüğü, bunlara karşı eylem yapan öğrencilere azgınca saldırıldığı okulda, şenliğin adının değiştirilmesi, içeriğinin de değiştiği anlamına gelmiyor. Hatay Gençlik Derneği girişimi, şenliğin isminin değiştirilmesiyle ilgili yaptığı 12 Mayıs tarihli yazılı açıklamada, “Bilimden, kültürden ve sanattan en son bahsedebilecek kişiler varsa onlar da sizlersiniz. Bizler DevGenç’liler olarak, sizlerin bilimden kültürden ve sanattan uzak ve hatta onlara düşman olduğunuzu bilmekteyiz. Bu tür etkinliklerle gençlerimizi ve halkımızı kandırmaya; bilimden, kültürden ve sanattan yana olduğunuzu göstermeye çalışmaktasınız. Ama bizler sizleri her yerde teşhir etmeye ve gerçekleri öğrencilere ve halkımıza anlatmaya devam edeceğiz. Bizleri, öğrencileri ve halkımızı bu tür etkinliklerle kandıramayacaksınız” dedi.

AKP ZULMÜNE DİRENECEĞİZ


Bağımsız, Demokratik, Sosyalist Bir Vatan Armağan Edeceğiz

Analarımıza

Özgür Tutsaklar’ın davetiyle, 13 Mayıs günü İstanbul Çayan Mahallesi’ndeki bir çay bahçesinde Anneler Günü kahvaltı programı düzenlendi. Kahvaltı yapılan alana, Ölüm Orucu şehidi TAYAD’lı analarımız Gülsüman ve Şenay’ın fotoğraflarının yer aldığı “Zalim Zamanlarda Önce Analar Düşer Toprağa TAYAD’lı Analar Onurumuzdur” yazılı pankart asıldı. “Anneler Günü Kahvaltımıza Hoşgeldiniz-Özgür Tutsaklar” pankartı da girişte gelenleri karşıladı. Asılan bir panoda Özgür Tutsaklar’ımızın faks ve kartları sergilendi… Panonun önündeki masaya bir defter yerleştirilerek, Özgür Tutsaklar’a iletilmek üzere düşünce ve duyguların yazılması istendi. Ailelerin getirdiği börek-çöreklerle kahvaltı sofrası hazırlandı. Ahmet Kulaksız’ın yaptığı “hoş geldiniz” konuşmasının ardından, bağımsızlık mücadelesinde karanfilleşen analarımız ve tüm devrim şehitleri için 1 dakikalık saygı duruşunda bulunuldu. TAYAD’lı Aileler adına bir konuşma yapılarak, “Öncelikle hepinize Özgür

Tutsaklarımız adına hoş geldiniz diyoruz. Armutlu’da bedenini ölüme yatırarak, tutsak olan evlatlarını canı pahasına sahiplenen analarımızı, Filistin’de vatanı için feda eylemi yapan analarımızı, Arjantin’de kayıp çocuklarını arayan, şimdi en gençleri 70’li yaşlarda olan Mayıs Meydanı annelerini ve tüm dünyada halkların direnişinde saf tutmuş anneleri saygıyla selamlarız…” denildi. Konuşma “Analarımız, direnerek en önde hak alma mücadelesinde yer alıyorlar. Onlar, tüm dünyaya nasıl direnileceğini ve nasıl kazanılacağını öğretiyorlar. Onların öğrencisi, onların yoldaşları olmaktan onur duyuyoruz. And olsun ki onların direniş bayrağını en yükseklerde taşımaya devam edeceğiz. Onların değerli anıları önünde saygıyla eğilirken bir kez daha ideallerini gerçekleştirme sözü veriyoruz. Direnen analarımızın; Gülsümanlarımızın, Şenaylarımızın yolundan kararlılıkla ve cesaretle yürüyen tüm TAYAD’lı analarımızın, tüm şehit annelerinin, tüm tutsak annelerinin ve şu anda tutsak olan tüm analarımızın Anneler Günü’nü kutluyor ve hepsini sevgiyle sımsıkı kucaklıyoruz.” denilerek bitirildi. Özgür Tutsaklar’ın “Sevgili ana-

larımız, ailelerimiz, her şeye rağmen bir arada olmanın, hiç kimsenin engelleyemediği bu sıcak kucaklaşmanın sevinciyle sizleri selamlıyoruz. Anneler gününüz kutlu olsun. Bir gün o en güzel armağanı; bağımsız, demokratik, sosyalist bir ülkeyi size sunacağımızın inancıyla, sevgi ve saygılarımızla.” mesajı okundu. Ardından sözü Yasemin Karadağ aldı ve “Beni tahliye ettirdiniz ama ben kendimi burada özgür tutsak gibi hissediyorum o yüzden özgür tutsaklarımız adına konuşmak istiyorum. Tutsaklık alnımızın ak cefası olsun. Analarımız, babalarımız sizlere o kadar çok acı çektirdiler ki. Bu acıların hesabını soracağız, vatanımızı özgürleştirerek bu acıya son vereceğiz. Korktukları için saldırıyor ve tutukluyorlar. Ama buradayız ve öyle güzel ki bu ortam, hiçbir baskı, sindirme, gözaltı tutuklama politikaları bizleri düşüncelerimizden, inancımızdan vazgeçiremez. Özgür Tutsaklarımız adına hepinizin anneler gününü kutluyor ellerinizden öpüyorum.” dedi. TAYAD’lı Analara karanfillerini, özgür tutsaklar adına, çocuk ve genç TAYAD’lılar verdi. Grup Yorum korosu eşliğinde söylenen türkülerle sürdü Anneler Günü programı. 110 kişinin katıldığı kahvaltı programı, çekilen halayların ardından sona erdi.

Sayı: 317

Yürüyüş 20 Mayıs 2012

Tutsakların Savunma Hakkını Gasp Eden Celalettin Konca Halk Düşmanlığının Hesabını Verecek! Ankara 1 No’lu F Tipi Hapishanesi’nde bulunan avukat görüş yerlerine kamera yerleştirildi. Avukat-müvekkil görüşmeleri artık kamera ile kayıt altına alınacak. Yasadışı olan bu savunma hakkına saldırıyla ilgili olarak 12 Mayıs’ta Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Ankara şubesi tarafından bir açıklama yapıldı. Açıklama da, Ankara 1 No’lu F Tipi Hapishanesi’nin yeni müdürü Celalettin Konca’nın, AKP’ye yaranmak ve tutsaklara gözdağı vermek için göreve başlar başlamaz,

tutsakların iradesi dışında zorla yer değiştirme, tutsaklara fiili saldırılar, “gereksiz slogan atılması” nedeniyle disiplin cezaları verdiği ve son olarak da görüş yerlerine kamera yerleştirdiği bildirildi. ÇHD açıklamasında “Avukatların sır saklama yükümlülüğünü, avukat-müvekkil görüşmesinin mahremiyetini ihlal eden bu uygulamadan derhal vazgeçilmelidir. Çünkü bu açıkça savunma hakkını yok etme ve avukatlık mesleğine bir saldırıdır.” denildi.

İŞKENCE YAPMAK ŞEREFSİZLİKTİR!

49


Avrupa’da

Türkiye Oligarşisi Baskınların Hesabını Verecek Eylem öncesinde Faubourg Saint-Denis Caddesi’nde megafonla çağrı yapıldı. 40 kişinin katıldığı eyleme Halkın Günlüğü ve Atılım okurları da destek verdi.

Düsseldorf

Avusturya

İngiltere İngiltere Halk Cephesi, 10 Mayıs günü Türkiye’nin Londra Büyükelçiliği önünde eylem yaptı. Halk Cepheliler, kızıl bayrakları, dövizleri, marşları ve pankartlarıyla Türkiye’deki baskınları protesto ettiler. Eyleme 27 kişi katıldı.

Fransa Sayı: 317

Yürüyüş 20 Mayıs 2012

Fransa’nın başkenti Paris’te Strasbourg Saint-Denis’deki kemerin önünde 12 Mayıs günü Halk Cepheliler tarafından eylem yapılarak, Türkiye’de 14 ilde yapılan baskın, gözaltı ve tutuklamalar protesto edildi.

Innsbruck şehrinde 11 Mayıs günü Avusturya Halk Cepheliler, Türkiye'de düzenlenen baskınları protesto etmek için eylem düzenlediler. Türkiye'deki Halk Cepheliler’in yalnız olmadığının belirtildiği eylemde, her zaman olduğu gibi AKP’nin bu saldırısının da boşa çıkarılacağına vurgu yapıldı. 12 Mayıs’ta da Viyana'nın 4. bölgesinde bulunan Türkiye Büyükelçiliği önünde eylem yapıldı. Eylemde yapılan açıklamada, “Onlar DevGenç’lidir. Siz her ne kadar saldırsanız da onlar mücadelelerine devam edecekler. Onlar vatanını sevenlerdir. Onun için Dev-Genç'liler onurumuzdur” denildi.

Almanya-Düsseldorf Anadolu Federasyonu çalışanları,

Türkiye'de Halk Cephesi’ne yönelik, baskınlar ve gözaltılara ilişkin 10 Mayıs günü bir protesto eylemi düzenledi. Türkiye Konsolosluğu önünde yapılan eylemde, “Halk Cephesi Üzerindeki Tutuklama Terörüne Son! Halk Cepheliler Onurumuzdur” pankartı ile kızıl bayraklar açıldı.

Almanya-Duisburg 11 Mayıs günü “Salkım Söğütlerin Gölgesinde” isimli kitabının tanıtımı ve söyleşisi için merkez kütüphanede düzenlenen etkinlik için gelen Başkonsolos Fırat Sunel protesto edildi. Halk Cephesi ve Partizan tarafından yapılan protesto eyleminde, “Bağımsız Türkiye istedikleri için gözaltına alınan 100 devrimciden bahsedin! 14 ilde Halk Cephesine yönelik yaptığınız baskınlardan bahsedin! Halkın kurtuluşunu engellemeye çalışanlar, halkların kardeşliğinden bahsedemez! Gözaltılar serbest bırakılsın!” denildi.

Sofralarımız Ortak, Düşlerimiz Ortak

Irkçılığa Karşı Birlik Olalım

13 Mayıs günü Almanya'nın Köln şehrinde 2. Anadolu Gençlik pikniği düzenlendi. Anadolu Gençlik adına yapılan konuşmayla başlayan piknikte davul zurna eşliğinde halaylar çekildi. Ardından ortak sofra kurularak yemekler yenildi. Piknikte, Grup Yorum ile bir söyleşi de yapıldı. Almanya'nın değişik şehirlerinde konser çalışmaları yapanlar deneyimlerini aktardılar. Programın devamında Sanat Atölyesi Müzik Topluluğu sahnede yerini aldı. Hep birlikte söylenen türkülerden ve çekilen halaylardan sonra gençler hazırladıkları skeci oynadılar. Anneler günü için hazırlanan hediyeler tüm anneler sahneye davet edilerek verildi. Pikniğe toplam 200 kişi katıldı.

11 Mayıs’ta, Köln'de bulunan Heinsberg Alevi Derneği’nin düzenlediği programa Grup Yorum da katıldı. “Türküler Susmaz Halaylar Sürer” sloganıyla selamlanan Grup Yorum adına bir konuşma yapan İhsan Cibelik “350 bin kişilik Bağımsız Türkiye konserinin bir örneğini de, ırkçılığa karşı burada yaratmak istiyoruz. Gücümüzü göstermek ve öldürülen insanlarımızın hesabını sormak için 2 Haziran’da Düsseldorf’ta yapılacak konsere sizi de bekliyoruz” dedi. İhsan Cibelik’in konuşmasının ardından 350 bin kişilik konserin bir bölümü sinevizyondan gösterildi.

Komitelerimizle Almanya’da da Binleri Birleştireceğiz Almanya'nın Düsseldorf şehrinde düzenlenecek olan, “Irkçılığa Karşı Tek Ses Tek Yürek” konseri hazırlık çalışmaları kapsamında, Wuppertal'da Grup Yorum'la bir söyleşi düzenlendi. Grup Yorum’dan Ali Aracı ile İdil

50

Kültür Merkezi’nden Gamze Keşkek’in konuşmacı olarak katıldığı söyleşide, ülkede 55 bin kişilik İnönü konseriyle başlayan ve Bakırköy'de geçtiğimiz yıl 150 bin, bu yıl 350 bin kişiyi bir araya getiren “Tam Bağımsız Türkiye” konserlerinin ira-

de ve emekle örgütlenmiş bir çalışmanın ürünü olduğu anlatıldı. Almanya konserinde de bunun başarılacağı belirtildi. Söyleşi, konser çalışması yürüten Yorum dinleyicilerinin çalışmalar hakkında bilgi vermesiyle devam etti.

AKP ZULMÜNE DİRENECEĞİZ


Grup Yorum Dinleyicileri Konser Çalışmalarını Tüm Coşkularıyla Sürdürmeye Devam Ediyorlar Almanya'nın Düsseldorf şehrinde, 9 Mayıs günü Bochum’da ve Recklinghausen’de 70 tane konser afişi asıldı, 400 el ilanı dağıtıldı. 10 Mayıs günü Berkamen şehrinde pazar yerinde el ilanı dağıtıldı. Aynı gün Hamm’da afiş asıldı ve el ilanı dağıtıldı. 11 Mayıs’ta Dortmund Nordmark Pazarı’nda, Herne Pazarı’nda el ilanı ve davetiye dağıtıldı. Herne’de iki camiye gidilip, ırkçıların 9 insanımızın katletmesinden Alman devletinin sorumlu olduğu anlatıldı. İnsanlarımızın yoğun olarak yaşadığı mahallelerde 70’e yakın afiş asıldı, el ilanları dağıtıldı. 12 Mayıs’ta yine Dortmund’ta insanlarımızın yoğun olduğu bir pazarda ırkçılığa karşı bildiri ve Grup Yorum konserinin el ilanları dağıtıldı. Aynı gün Dortmund’taki 6 düğün salonuna afiş ve el ilanları bırakıldı.

8 Mayıs günü Achen'de Grup Yorum baskılı tişörtlerini giyen 4 Grup Yorum dinleyicisi, insanlarımızın yaşadığı bütün caddeleri dolaşarak, 50 afiş astılar, 800 el ilanı, 21 bilet ve 20 Yürüyüş dergisini halka ulaştırdılar. Köln’de 10 Mayıs’ta Kalk post ve Ehrenfeld semtlerinde el ilanı dağıtıldı; Chorweiler semtinde de 185 evin posta kutusuna el ilanı bırakıldı, iş yerlerine el ilanı bırakıldı. Duisburg’ta 11 Mayıs’ta masa açılarak, el ilanı dağıtıldı. 12 Mayıs’ta Sultan Düğün Salonu’nda Demokratik İşçi Dernekleri’nin düzenlediği panelde masa açıldı. 14 Mayıs’ta da Marxlöh Pollmann semtinin Weseler sokağında 40 adet afişleme yapıldı, 200 adet el ilanı dağıtıldı. Bir seyahat acentasına, satılması için bilet bırakıldı. Aachen'de kına gecesi ve düğünlere gidilerek masa kuruldu. Bergisch Gladbach şehrinde, 12

Mayıs’ta bir Yorum dinleyicisinin düğününde masa açıldı. 13 Mayıs günü Düsseldorf ve Leverkursen’de afişleme yapıldı, el ilanı dağıtıldı. 14 Mayıs’ta Almanya’da Türkiye Konsolosluğu önünde Anadolu Federasyonu tarafından protesto eylemi yapıldı. Yaklaşık bir saat süren eylemde, Türkiye’de yapılan polis baskınlarında tutuklananların serbest bırakılması istendi. 15 Mayıs’ta Düren şehrinde, “Irkçılığa Karşı Tek Ses Tek Yürek - Grup Yorum” baskılı tişörtlerini giyerek çalışma yapan Yorum dinleyicileri, 50 adet afiş astılar, 800’ü aşkın el ilanı dağıttılar. İngiltere’de 13 Mayıs’ta Dolston Halk Pazarı’nda ve 14 Mayıs’ta Woodgreen kütüphanesi önünde masa açıldı. 16 Yorum dinleyicisi 3 saatte yaklaşık 500 konser el ilanı dağıttılar.

Diyanet TV Açılıyor! AKP Dinle Halkı Uyutamaz AKP dindar nesil adı altında gerici, yoz, faşizme hizmet edecek bir nesil yetiştirmeye çalışıyor. Erdoğan, “Biz muhafazakar, demokrat, milletinin, vatanının değerlerine, ilkelerine, tarihten gelen ilkelerine sahip çıkan bir nesil yetiştireceğiz. Bunun için çalışıyoruz" diyor. Erdoğan'ın bunun için attığı adımlardan birisi de TRT Anadolu’yu, Diyanet’e vermek oldu. “17 Temmuz’da yayına başlayacak Diyanet TV, günde 12, haftada 84 saat tamamen dini yayın yapacak. Geri kalan 12 saatte ise Yerel Televizyonlar Birliği’nin belirleyeceği, ancak Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yayınlarına aykırı olmayan programlara yer verilecek. Diyanet TV’de naklen cuma namazı, gurbette dini yaşam, dini soruları yanıtlama gibi programların yanı sıra çizgi filmlere de yer verilecek. Bu kapsamda oluşturulacak çizgi film karakteri çocuklara abdest almayı, namaz kılmayı öğretecek.” (Cumhuriyet, 10 Mayıs 2012)

AKP pırıl pırıl bir gençlik yetiştiğini söylüyor. Erdoğan katıldığı toplantılarda eski günlerin geçtiğini, yeni nesilin batıyı tanıyan, bilimle, teknolojiyle barışık bir gençlik olduğunu söylüyor. Tabi ki AKP’nin bahsettiği gençlik, emperyalizmin istediği gençliğin ta kendisidir. Gençlik ya görmeyen, duymayan, umursamayan, bencil, yoz, bireyci bir gençlik olacak ya da kendine yedeklediği dinci, gerici, bağnaz bir gençlik... Emperyalizm istiyor ki gençlik uyusun. Halklar sömürüye, zulme başkaldırmasın, haklarını istemesin. Kendileri istedikleri gibi halkların iliğini, kemiğini sömürsünler, istedikleri gibi vursunlar, katlesinler ama kimse sesini çıkarmasın. Bunun için her türlü ahlaksızlık, namussuzluk, bireycilik, fuhuş, uyuşturucu, arabesk, futbol çılgınlığı vs. kısacası her türlü yoz kültür dayatılıyor. Bunların da yetmediği yerde din kullanılıyor. Yeterki kimse hakkını aramasın, hukuk-adalet demesin, sömürü zulüm demesin.

AKP’nin Diyanet TV ve din ile halkı uyutup susturmak, bastırmak istemesinin sebebi iktidarını korumak istemesidir. Çünkü AKP sürekli sömürüyor, sürekli zulmediyor, katlediyor. AKP iktidarında şimdiye kadar hiç çıkmayan sömürü ve zulüm yasaları çıktı, çıkıyor. Şimdilerde de halkın elinden evini gecekondusunu almak için uğraşıyor. AKP̈ iyi biliyor ki kaderine boyun eğen, iktidarın verdiğiyle yetinip haline şü kreden, kaderci, şü kü rcü bir halk oluşturmadan iktidarını koruyamaz. Diyanet TV ile AKP’nin yapmak istedikleriyle on yıllardır faşist devletin yapmak istedikleri aynı şeylerdir. Ama başaramadılar, başaramayacaklar. AKP, dinle de bir yere kadar halkı uyutabilir. Ülkemizde, açlık, yoksulluk, adaletsizlik oldukça, sömürü her geçen gün arttıkça elbette isyan edenler de olacak. Açlığı, yoksulluğu her gün yaşayan halkı ne AKP ne de başka bir iktidar sonsuza kadar zulü mle yönetemez.

İŞKENCE YAPMAK ŞEREFSİZLİKTİR!

Sayı: 317

Yürüyüş 20 Mayıs 2012

51


AVRUPA’dakiBİZ Avrupa'da şu günlerde Grup Yorum'un ilk kez büyük bir konser verecek olması sebebiyle kolektif bir çalışma yürütülüyor. Kolektivizm bize en uzağımızda ve en yakınımızdaki insanın birlikte çalıştığında neler yapabileceğini gösterecektir. Her insanı değerlendirme imkanı gösterecektir. Çevremizdeki insanlarımız iş yapar hale gelecektir. Kolektivizim aynı zamanda komite çalışması demektir. Kolektivzmi hayata geçirmek o bölgedeki çalışan arkadaşlarımızın yükünün azaltılması demektir. Yükünü azaltır, yapılan işleri ise artırır. Yani örgütsel olarak bizi daha başarılı ve güçlü hale getiren bir tercihtir. Ayrıca kolektivizm bizim için basit bir olay değildir. Tek başıma yaptım, kimseyi katamadım. Bu cevaplar ideolojik olarak da bize terstir. Bir devrimcinin böyle bir cevabı olamaz. Tek başına yapılan ve sonuç alınan işler de biSayı: 317 zim için gerçek anlamıyla bir başarı değildir. O gün tek başına başarmış olabilir Yürüyüş ama yarının garantisi değildir. Aynı işi 20 Mayıs (Örneğin gazete dağıtımı, konser bile2012 ti satışı) yanındakinin de yapabilir olması yarın sen yapamadığında onun yapması demektir. Aksi halde sen olmadığında yapılmayan, başarısız işler yığını çıkacaktır karşımıza. Ayrıca kolektivizmde ısrarımız bizim ideolojik tercihimizi gösterir. Burjuvazinin bireyi yüceltmesine karşı bir mücadeledir. Onlar birey diyecek, biz kolektivizm indiyeceğiz. Çünkü kolektivizmin olmadığı bir yerde yapılmayan işler yığını vardır. Çünkü bir devrimcinin her zaman aynı anda yapması gereken birçok iş olacaktır. O zaman bu birçok iş tek başına yapılmaya kalkıldığında olumsuz cevaplar çok gecikmeyecektir. Biz devrimciyiz. Sosyalist bir toplum kurmak istiyoruz o zaman kolektivizmi, esas alan bir çalışma tarzımız olmalıdır. Eğer ki bu çalışma tarzını hayata geçiremiyorsak, olmazlar ile cevap veriyorsak bu bizim burjuva bireyci çalışma tarzından etkilendiğimizi ve tamamıyla kafamızında oradan çıkmadığının göstergesidir. Çünkü kolektivizmin olduğu yerde

52

En Büyük Başarı Kolektif Çalışmaktır. Komite Çalışmalarını Yaygınlaştıralım!

iş vardır, sonuç vardır. Eğer sonuç yoksa düşünmeliyiz, NEDEN? Konser üzerinden değerlendirirsek bu çalışma bizim aynı zamanda Alman emperyalizmine, bizi diri diri yakanlara, sokak ortasında katleden ırkçılara karşı vereceğimiz bir cevap olacaktır. Bu cevap, biz birlik olduğumuzda, kolektif bir çalışmayı hayata geçirdiğimizde yapamayacağımız iş, açamayacağımız kapı yoktur diye vereceğimiz bir cevap olacaktır. Bu konserde hedefimiz herkesi bu çalışmaya katmak olmalıdır. Unutmayalım bu bir mücadeledir. Başarısız olunan her işin arkasında kolektivizmi hayata geçirmemiz, komiteleri yeterince işletmememiz yatar. Ama buna bir mücadele diye de bakalım. Burjuvazinin bireyci çalışma tarzına karşı devrimcilerin kolektif çalışması. Bu konserin başarısı ne kadar çok insanı bu çalışmaya katabildiğimizle ölçülecektir. Çevremizde her insana işin bir ucundan tutturabildiğimiz ölçüde bir zaferdir bu. Ne kadar çok insana ulaşırsak konsere katılacak insan sayısı da artacaktır. 500 kişiye ulaşırsak en azından 50 tanesini getirme imkanımız vardır. 250 kişiye ulaşırsak bu rakam düşecektir. Peki bunu nasıl yapacağız, çok daha fazla insanımızı çalıştıracağız. Çevremizde bulunan herkesi katacağız. Kimisi el ilanı dağıtacak, kimi bilet satacak, kimisi düğünlere gidecek, kimisi camilere.

Birisi şoförlük yapacak. Birisi içecek ayarlayacak. Kimisi otobüs parasına katkıda bulunacak. Kimisi komşunusunu getirecek. Afiş yapacak. Ama herkesin yapacağı, herkese yaptıracağımız mutlaka bir iş vardır. Eğer ki biz en yakınımızdaki insanlara iş yaptıramıyorsak, burada kendimizi sorgulamalıyız. En yakınımızdan en uzağımıza herkes bu konserde işin bir ucundan tutabilir. Başta belirttiğimiz gibi bunu yapamamamız bireyciliği kutsayan burjuva ideolojisinin doğruluğunu kanıtlar. Ama biz kollektivizmin gücünü Bakırköy konserinde gördük. KOLEKTİF BİR ÇALIŞMA İLE AŞAMAYACAĞIMIZ DAĞ YOKTUR. BAKIRKÖY KONSERİ YÜZLERCE KOMİTENİN ÇALIŞMASININ ZAFERİDİR. KOLEKTİVİZMİN BAŞARISIDIR. O zaman çalınmadık kapı bırakmayalım. Çevremizde herkesi bu konser çalışmasına katalım. Israrcı olacağız, ikna edeceğiz. Devrimcinin yaptım, konuştum, ikna edemedim diye bir cevabı olmamalı. Biz sabırlı ve ısrarcı olacağız. Ve bunun sonucunu bu konserde alacağız. Kaç komite kurduğumuz ve bu komiteler ne kadar hayata geçirdiğimiz bu konserin başarısından görülecektir. 10 yaşından 60-70 yaşındaki insanımıza kadar herkesi bu kolektif çalışmanın içine katalım. Unutmayalım herkesin yapacağı mutlaka bir iş vardır. Evet her şey onların elinde. Televizyonlar, gazeteler, belediyeler... Para onlarda, elleri silahlı katil ırkçılar da onların hizmetinde. İşte biz onların bu silahlarını kolektif bir çalışmayla, komitelerimizle boşa çıkaracağız. Hayır, asıl güçlü olan sizin basınınız, eli kanlı katilleriniz değildir. Asıl güçlü olan devrimci çalışma tarzıdır. Komitelerimizi çoğaltalım. Herkesin ama herkesin yapacağı bir iş vardır. Ne kadar çok komite, o kadar çok insan demektir. Bu çalışma tarzımızın karşılığını konser salonunun binlerle dolmasıyla alacağız.

AKP ZULMÜNE DİRENECEĞİZ


Röportaj

Tüm Avrupa'daki Halkımızı Çalışmalarımızın Bir Parçası Olmaya Davet Ediyoruz! Almanya’da “Irkçılığa Karşı Tek Ses Tek Yürek” kampanyası kapsamında 2 Haziran’da Grup Yorum konseri ve 16 Haziran’da miting düzenleyecek olan Anadolu Federasyonu ile yaptığımız röportajı yayınlıyoruz:

Yürüyüş: “Irkçılığa Karşı Tek Ses Tek Yürek” kampanya çalışmaları sırasında karşılaştığınız ve sizin için öğretici olan olaylar oldu mu? Olduysa nelerdir bunlar?

Anadolu Federasyonu: Konuyu öğrenen ya da duyan onlarca farklı insanın bir şeyler yapmak için ortaya koyduğu samimiyet coşku verici olduğu kadar da öğretici oldu. Herhangi bir çıkar gözetmeden ne yapabileceklerini sormaları ve yapabileceklerinin peşine düşmeleri gösteriyor ki, kaçıncı kuşak olursa olsun, Avrupa'da yaşayan insanlarımızın birbirine, vatanlarına bağlılıkları devam ediyor. Bizi Avrupa'da ayakta tutan esas olarak bu bağlılıktır. Diğer yandan ırkçılık konusunda yine büyük-küçük, değişik millet ve inançlardan Anadolu’lu hiçbir insanın uzattığımız bildiriyi geri çevirdiğine tanık olmadık. İmza atmayan çıkmadı.

Yürüyüş: Federasyon çalışanları dışında Yorum dinleyicilerini kampanya çalışmalarına katmak için neler yapıyorsunuz?

Anadolu Federasyonu: Konser biletlerimizi almak isteyen her Yorum dinleyicisine "Sen de bir şeyler yapamaz mısın?" diye soruyoruz. Bunlardan teklifsiz yardım edenler dışında, sorulmasından memnun olup

"elbette yaparım" deyip ilişkiyi devam ettirenler var. Hayır ben bir şey yapmam diyen kimse çıkmadı şimdiye kadar. Hiç bilmediğimiz, tanımadığımız bölgelerde, bizim gibi düşünen, bizimle aynı duyguları paylaşan yeni insanlar tanıyoruz. Konser afişlerimiz, el ilanlarımız bu bölgelere daha yeni tanıştığımız bu Yorum dinleyicileri tarafından taşınıyor. Bu açıdan tüm Yorum dinleyicileriyle kolektif bir çalışma içindeyiz dersek abartı olmaz. Bilet satanlar, afişleme yapanlar, kendi bölgesinde organizasyon dışında otobüs tutanlar var. Grup Yorum'un yıllardır süren kararlı mücadelesi, yarattığı gelenek kendi potansiyelini Avrupa'da da yaratmış. Biz sadece dokunduk ve ortaya yeni bir hazine çıktı, diyebiliriz. Şu an bu konser nedeniyle tanıştıklarımızdan konser hazırlık çalışmaları içinde görev alan Yorum dinleyicileri var.

Yürüyüş: Konserden sonra yapılacak olan ırkçılığa karşı tek ses yürüyüşünü de gerçekleştireceksiniz tekrar. Bir önceki yürüyüşten çıkardığınız dersler var mı? Katılımı yükseltmek için neler yapacaksınız? Anadolu Federasyonu: Bir önceki yürüyüşten tek başına bildiri dağıtıp, çağrı yapmanın yetersiz olduğunu gördük. Bunun için bu kez sürekli, ısrarlı ve sokak sokak, kapı kapı bir çalışma yürütmeye karar verdik. Bunun için her hafta Keup Strasse'de açtığımız standın yanı sıra Keup Strasse'yi merkez seçerek onun etrafına doğru tüm Türkiyeli evlere, kahvelere, iş yerlerine girip birebir sohbet etmeye çalışıyoruz. Böyle

girdiğimiz evlerde bize daha önceki yürüyüşten haberlerinin olmadığını söyleyenler oldu. Bu bizim için temel derstir. Öyle bir çalışma yürümelidir ki, haberi olmayan kimse kalmamalıdır. Diğer bir kısmı, yürüyüşü bildiklerini ama camdan seyrettiklerini söylediler. Üstüne bir de 24 Mart yürüyüşünde sayımızın neden az olduğunu soranlar da çıktı. Burdan da haberli olmanın da yetmediğini, "can güvenliği" gibi artık daha ötesi olmayan yakıcılıkta bir sorunu anlatabilme, insanlarımızı bu konuda harekete geçirebilmenin önemli olduğunu gördük.

Sayı: 317

Yürüyüş 20 Mayıs 2012

Yürüyüş: Halkın ilgisi nasıl? Anadolu Federasyonu: Halkımızın konsere de, ırkçılıkla mücadele çalışmalarımıza da, yani genel olarak Irkçılığa Karşı Kampanya'mıza ilgisi var. Halkımızdaki ilginin kaynağı da asıl olarak ısrarlı, belki çok gürültü çıkarmayan ama istikrarla devam eden mücadelemizdir. Ancak biliyoruz ki ilgi yetmez, önemli olan sokakta, evde, işyerinde, miting alanında, yürüyüşte bu ilgiyi birleşmiş bir güce dönüştürebilmek. 2 Haziran konserinde de 16 Haziran mitinginde de bunu yaratabilmek için çalışmalarımıza devam ediyoruz. Tüm Avrupa'daki halkımızı çalışmalarımızın bir parçası olmaya davet ediyoruz.

İŞKENCE YAPMAK ŞEREFSİZLİKTİR!

53


Bağımsızlık Demokrasi Sosyalizm Mücadelesinde

Yitirdiklerimiz 26 Mayıs - 1 Haziran 23 Nisan 1972 Mersin-Tarsus Yenice kasabası doğumlu. 1993’te Burdur Meslek Yüksek Okulu öğrencisiyken mücadeleye katıldı. Mersin Kurtuluş bürosunda çalıştı. 1998 Nisan’ında tutuklandı. F Tiplerine karşı ölüm oruçlarının Uğur TÜRKMEN gündeme gelmesiyle, Ceyhan Hapishanesi 2. Ölüm Orucu ekibinde yer aldı. Ceyhan Hapishanesi’nde 19 Aralık katliamını yaşadı. Sincan F Tipi Hapishanesi’ne götürüldü. Direniş içindeyken 5 Ocak 2001’de tahliye oldu. Direnişine dışarıda devam etti. Kendinden önce tahliye olup Ölüm Orucunu sürdüren bir örnek yoktu o güne kadar. O, İLK örneği yaratarak, 204 gün ailesinin evinde ölüme yürüyerek 27 Mayıs 2001’de ölümsüzleşti.

Sinan CEMGİL

Alparslan ÖZDOĞAN

12 Mart faşist cuntasının ardından bir grup THKO kadro ve savaşçısı, Adıyaman bölgesindeki Nurhak dağlarına çıktıKadir MANGA lar. Amaçları buradan gerilla savaşını başlatıp geliştirmekti. ABD’nin Kürecik Radar Üssü'ne karşı bir eylem düzenlemek istedikleri bir sırada 31 Mayıs 1971’de kuşatıldılar. Teslim olmadılar, çatıştılar. Çatışma sonunda Sinan Cemgil, Kadir Manga ve Alparslan Özdoğan şehit düştüler.

Anıları Mirasımız Hüseyin Cevahir'i Yakınları, Yoldaşları Anlatıyor: Kürt Ulusal Sorununa M-L Çözüm Getirmiştir Hüseyin Cevahir, Kürdistan'da Kürt yoksul köylülerin içindedir. Teorik, pratik çalışmalar yapar Kürt sorununa ilişkin. Kürt halkının gördüğü zulmü, baskıyı, jandarma dipçiği altındaki yaşamını paylaşır. Halkın özlemlerini, acılarını, öfkesini yüreğinde yaşatır. O bilmektedir; mücadelenin, devrimin eninde sonunda kitleleri örgütlemek olduğunu... Onun yaşamı aynı zamanda mücadelenin salt okul hayatıyla sınırlı olmadığının da bir göstergesidir. Yalnızca yaz tatillerinde, boş zamanlarda değil, her an her dakika halkla içiçedir. Çok yönlü, ufku sınır tanımayan ve araştırmacıdır Cevahir.

“Liderler devrim savaşında masa başında oturmazlar, bu savaşta en ön safta savaşırlar...” Mahir Çayan 1950 Dersim Mazgirt İlçesi Muhundu (Darıkent) Nahiyesi doğumlu. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde okurken, devrimci mücadele içinde öne çıktı. TİP’e, revizyonizme karşı yürütülen ideolojik mücadelenin ve devrimci bir alternatifin yaratılmasının önderlerinden biri oldu. İktidar alternatifi Hüseyin CEVAHİR olma hedefiyle yürütülecek mücadele için 1970 Aralık ayında kurulan THKP-C’nin 11 kişilik Genel Komite üyelerinden biriydi. Parti nerede kendisine ihtiyaç duyduysa orada çalıştı. Bir dönem Karadeniz Bölgesi’nde, daha sonra Doğu-Güneydoğu’da sorumluluk üstlendi. Şubat 1971’de Ankara’dan İstanbul’a geçerek silahlı mücadelenin hazırlıklarını yürüttüler. 17 Mayıs 1971'de İsrail'in İstanbul Başkonsolosu Efraim Elrom'un kaçırılması eylemine Ulaş Bardakçı ve Mahir Çayan'la birlikte katıldı. Elrom eylemi sonrası 12 Mart faşist cuntasının baskı koşullarında Mahir Çayan’la birlikte İstanbul Maltepe’de bir evde kuşatıldılar. “Teslim ol” çağrılarını reddederek direnişi seçtiler. 51 saatlik kuşatma altındaki direniş, 1 Haziran 1971’de Cevahir’in şehit düşmesi, Çayan’ın ağır yaralı olarak tutsak edilmesiyle sona erdi. Maltepe direnişi devrimci hareketin teslim olmama geleneğinin ilklerinden biriydi. 1960 Trabzon doğumlu. Devrimci hareketin 12 Eylül öncesindeki mücadelesi içinde yer aldı. 12 Eylül cuntasına karşı direnişi örgütlemeye çalışan kadrolardandı. Mahallelerde sorumluluklar üstlendi. Cunta hüküm sürerken, İstanbul polisinin “onu öldüreceğiz” diye gönTahsin ELVAN derdiği haberlere meydan okuyarak, şehit düştüğü tarihe kadar mücadelesini tereddütsüz sürdürdü. 1 Haziran 1982’de, İstanbul Maslak’ta girdiği çatışmada şehit düştü. Araştıran, inceleyen, üreten yanıyla devrimin, halkın sorunlarına eğilmiş, kafa yormuş, çözümler üretmiştir. Bu özelliğiyle de TİP nezdinde reformizme karşı yürütülen mücadelenin önde gelen teorisyenlerinden olmuştur. "Doğu sorunu ancak devrimci yoldan çözüme bağlanabilir. Bu devrimci iktidar uğruna Türk ve Kürt devrimciler, bütün yurtseverler omuz omuza çalışmalıdırlar. Halkların var olan gerçek kardeşliği geliştirilmeli, baş düşman emperyalizme karşı mücadele edilmeli ve uyanık olunmalıdır. Tek doğru yol budur. Yoksa hangi saflarda olursa olsun burjuva şovenizmine düşmek, emperyalizmin oyununa gelmektir, bölücülüktür." '70'li yıllarda Kürt ulusal sorunu üzerine yapılan tartışmaların içindedir. Kürt ulusal sorunu üzerine düşünen, konuyu gündeme taşıyan ve çözüm yöntemleri üreten ve bu doğrultuda mücadele edenlerin önde gelenlerindendir. Sosyal-şoven anlayışların savunulduğu süreçte, Kürt ulusal sorununa Marksist-Leninist tarzda çözüm getirenlerden biri de Hüseyin Cevahir’dir.


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.