Başlangıç - D. B. (part 1)

Page 1



Yazarrn Yayrnevimizden <;ikan Kitaplarr DA VINCI �iFRESi MELEKLER VE �EYTANLAR iHANET NOKTASI DiJiTAL KALE KAYIP SEMBOL CEHENNEM



Okudugunuz kitap bir romandn KitJpta

gcc;en isimler, karakterler, yerler ve

olaylar yazarm hayal i..iT iiniidiir. Olmii1 veya ya�ayan gerc;ek ki�ilerle, olaylarla veya yerlerle benz �rlikler ta m amen tesadiif dir.

K.iTABIN 0RiJiNAL ADI

I 1m.IGIN

YAYIN HAKLARI '

©2017 DAN BROWN AlTIN KiTAPLAR YAYINEVi Vl TiCARET AS

l<ArAK TASA RIMI MICHAEL). WINDSOR

KiTAP TASAR.IMI MARIA CARHLA

KArAK GoRSni ©SPIRAL MERDiVFNLER RDSMI DUASO/ALAMY

ARKA PLAN B:RUTF Vl)flKIENF/SHUTTERSTOCK

YAZAR fOTOGRAFl DAN COURTER

EoiTOR HULYA �AT

KAPAK UYGULAMA GULHAN TASLI

BASKJ 1. BASIM!EKiM 2017/iSTANBUL A.TIN KiTAPLAR YAYINEVi MATBAASI TARAMA & Oz KaYa dOzenleme & By PaShAli 534 SAnA TfliF HAKLARINA DA HiLDiR

.

BU KiTABIN HER TlJRLlJ YAYIN HAKLARI FiKIR V[ SANAT ESIRLERi YASASI GEREGiNCE ALTIN KiTAl'LAR YAYIJ\EVi VE TiCARET A$"YI' AiTTiR.

ISBN 978 -975 21 -

·

2326

·

7

ALT! N KilAPLAR YAYI N EVi Goztepc Mah. Kaz1m Karabekir Cad. No: 32 Mahmubey Bagc1lar I istanbul -

Matbaa ve Yay111evi Sertifika No: Tel.:

0.212.446 38 88 pbx

Fa ks: 0.212.446 38 90 ht1p://ww>1 .all inkilaplar .com .Ir info@aiinki1aplar.com.1r

10766



DAN BROWN BASLANGI� TORKC::ESi

PETEK DEMiR iNCEK



Annemin

amsma ...


Gelecekte bizi bekleyen hayata kavu$mak iiyin once kendi tasarlad1g1m1z hayattan kurtulmayi istemeliyiz. Joseph Campbell


GERc;EK Bu romanda bahsi ge�en tiim sanat eserleri, mimari yapilar, bilimsel �ah�malar ve dini orgiitler ger�ektir.


ONsOz Eski <;arkh tren ba!? dondi.iri.ici.i yoku!?tan hrmamrken, Ed­ mond Kirsch yukandaki dagm testere di!?ini anduan tepesine goz gezdirdi. Uzakta, dik bir u<;uruma in!?a edilmi!? heybetli ta!? manashr, dikey yamaca sihirli bir bi<;imde tutunmu!?, adeta hava­ da duruyor gibiydi. ispanya, Katalonya'daki mabet, kendisini a!?ag1 <;eken yer<;e­ kimine dart yi.iz yildan fazladu dayamyordu. Asil amacmdan, i<;indekileri <;agda!? di.inyadan ayuma amacmdan ise hi<; sapma­ m1!?h. Nasil tepki vereceklerini merak eden Kirsch, ne tuhaf, bu sefer gerregi ilk onlar ogrenecek, diye di.i!?i.indi.i. Tarih boyunca ... ozellikle de tannlarmm tehdit edildigini hissettiklerinde di.inyanm en tehlikeli insanlan din gorevlileri olmu!?tu. �imdiyse an kovanma

kizgm bir romak sokmak iizereyim. Tren dagm tepesine ula!?hgmda, Kirsch platformda kendisini bekleyen yalmz birini gordi.i. Adam iskelete donmi.i!? bedenini saran mor renkli geleneksel Katolik ci.ippesinin i.isti.ine beyaz bir tunik giymi!?ti. Ba!?mda ise beyaz takkesi vardi. Kirsch, ev sahibinin kemikli <;ehresini daha once gordi.igi.i fotograflardan tamymca beklenmedik bir bi<;imde vi.icuduna adrenalin yayild1g1m hissetti.

Valdespino beni kar�ilamaya kendisi gelmi�. 9


Piskopos Antonio Valdespino, i spanya'da giii;lii bir �ahsiyet­ ti. Krahn dostu ve dam�mam oldugu gibi, muhafazakar Katolik degerlerinin ve geleneksel siyasi standartlarm korunmas1 ii;in soziinii sakmmayan, iilkenin en etkili savunucularmdan biriydi. Kirsch trenden indigi s1rada, piskopos adeta mahkemede samga seslenen bir hakim gibi, "Siz Edmond Kirsch olmahsm1z," dedi. Ev sahibinin kemikli elini s1kmak ii;in uzamrken giiliim­ seyen Krisch, "Sui;luyum," diyerek espri yaph. "Bu toplanhy1 ayarlad1gm1z ii;in size te�ekkiir ederim Piskopos Valdespino." "Bu talebin sizin ii;in onemini anhyorum." Piskoposun sesi Kirsch'iin tahmin ettiginden daha net, giii;lii ve etkiliydi. "Bihm insanlan, hele sizin kadar onemli olanlar bize pek s1k ba�vur­ mazlar. Bu taraftan liitfen." Valdespino, Kirsch'ii platformun diger tarafma gei;irirken dagm soguk havas1 piskoposun ciippesini k1rbai;hyordu. Valdespino sohbeti ba�lath. "itiraf edeyim ki tahminimden daha farkh goriiniiyorsunuz. Ben bir bilim insam bekliyordum ama siz daha i;ok ..." Misafirinin Kiton KSO tak1m elbisesine ve de­ veku�u derisinden Barker marka ayakkab1larma kiii;iimseyerek bakh. "Sanmm dogru kelime fiyakah." Kirsch naziki;e giiliimsedi. "Fiyakalz" kelimesinin modasz aszrlar

once gerti. Piskopos da benzer bir giiliimsemeyle, "Ba�anlanmzm uzun listesini okumama ragmen, halen ne yaphgm1z1 tam olarak anla­ ya bilmi� degilim," dedi. "Uzmanhg1m oyun teorisi ve bilgisayar modelleme iizerine." "Yani i;ocuklarm oynad1g1 bilgisayar oyunlan m1 yap1yorsu­ nuz?" Kirsch, piskoposun kasten bilmezden geldigini sezinlemi�ti. i�in ash, onun teknoloji konusunda �a�1rhc1 derecede bilgili oldu­ gunu ve tehlikeleri hakkmda insanlara uyanlarda bulundugunu biliyordu. "Hay1r, beyefendi; oyun teorisi, gelecek hakkmda tahminlerde bulunmak ii;in diizenleri inceleyen bir matematik alamd1r." 10


"Ah, evet. Galiba birkai; y1l once Avrupa'da para krizi i;1ka­ cagm1 ongordiiguniizii okumu�tum. Kimse sizi dinlemeyince de AB'yi oliimden dondiiren bir bilgisayar program1 icat ederek giinii kurtarm1�hmz. �u iinlii soziiniiz nasild1? '�imdi otuz iii;iimde, i sa'nm dirildigi ya�tay1m."' Kirsch yiiziinii ek�itti. "Kotii bir benzetme. 0 zamanlar geni;tim." "Geni; mi?" Piskopos hafif �a�1rm1� gibi bakh. "Peki, �imdi kai; ya�mdasm1z? Kirk m1?" "Yeni bashm." Sert riizgar ciippesini savururken ya�h adam, misafirine iiziintiiyle bakh. "Diinyanm miitevaz1 ki�ilere miras kalmas1 ge­ rekirdi ama tam aksine geni;lere kald1. Kendi ruhlarma bakmak yerine bilgisayar ekranlarma bakan teknoloji bag1mhlarma ... iti­ raf etmeliyim ki, bu konuda ba�1 i;eken bir geni; adamla gorii�mek isteyecegimi hii; tahmin etmezdim. Size bazen kahin, bazen de peygamber dediklerini biliyorsunuzdur.'' Kirsch, "Eh, pek de iyi bir kahin veya peygamber say1lmam ha�metmeap," diye yamtlad1. "Sizlerle ozel olarak gorii�meyi talep ettigimde, yalmzca yiizde yirmi kabul edilme ihtimalim oldugunu hesaplam1�hm.'' "Buradaki dostlanma da soyledigim gibi, dindarlar daima inani;s1zlara kulak vererek bundan fayda saglayabilir. i nsan �y­ tanm sesini dinlediki;e Tann' nm dediklerini daha iyi anlayabilir." Ya�h adam giiliimsedi. "Elbette �aka yap1yorum. Liitfen y1llan­ m1� espri anlay1�1m1 mazur goriin. Filtrelerim zaman zaman hkana biliyor.'' Valdespino bunlan s0yledikten sonra ileriyi i�aret etti. "Di­ gerleri bekliyor. Bu taraftan liitfen.'' Kirsch gidecekleri yone bakh. Dik bir yarm kenarma kon­ durulmu� heybetli, gri ta� yapmm yiizlerce metre a�ag1smda agai;hkh zengin bir dag etegi uzamyordu. Yiikseklik yiiziinden gerilen Kirsch, gozlerini ui;urumdan kai;1rd1 ve dikkatini yapaca­ g1 toplanhya vererek kayahgm engebeli patikasmda piskoposun pe�inden gitti. 11


Kirsch buradaki bir konferansa heniiz kahlm1� olan iii; onemli dini lidere bir konu�ma yapmak istemi�ti.

Diinya Dinleri Parlamentosu 1893'ten beri, yakla�1k otuz diinya dininden yiizlerce ruhani lider, dinler aras1 diyalogu saglamak adma birkai; yil arayla farkh bir yerde toplamyordu. Bir hafta siiren bu toplanhlara kahlanlar; niifuzlu H1ristiyan rahipler, Yahudi hahamlar, Miisliiman molla­ lar, Hindu pujari'ler, Budist bhikkhu'lar, Jain'ler, Sihler ve digerle­ rinden olu�uyordu. Parlamentonun ai;1klad1g1 iizere hedefi, "diinya dinleri ara­ smdaki ahengi giii;lendirmek, farkh inan�lar arasmda koprii kurmak ve tiim inani;larm kesi�imini kucaklamak"h. Kirsch bunu nafile bir ugra� olarak gorse de ii;inden, onurlu bir (aba, diye gei;irdi. Ona gore tiim bunlar, bir dolu eski hikaye, fabl ve mit arasmdaki uyum noktalanm bulmak adma yapilan anlams1z bir aray1�h. Piskopos Valdespino patikada yolu g0sterirken Kirsch'iin kafasmda alayc1 bir dii�iince belirdi ve dagdan a�ag1 bakh. Musa,

Tanrz'nm sozlerini i�itmek i(in daga tzrmanm1�t1 ... Ben ise tam tersini yapmak i(in bir daga tzrmandzm. Kendi kendine, bu daga hrmanmasma neden olan te�vik un­ s urunun ahlaki bir yiikiimliiliikten kaynakland1gm1 soylediyse de ziyaretini kibrin tetikledigini biliyordu. Bu din adamlanyla yiiz yiize oturup onlara i;ok yakmda sonlarmm gelecegini soyle­ menin verecegi hazz1 hissetmek ii;in sab1rs1zlamyordu.

Bizim i(in ger(egi sizin belirleme zamanmzz ge(ti. Kirsch'e �oyle bir bakan piskopos aniden, "Ozgei;mi�inize bakhm," dedi. "Harvard Oniversitesi'ne gitmi�siniz." "Lisans ald1m. Evet." "Anhyorum. Bir siire once Harvard Oniversitesi tarihinde ilk kez, yeni gelen ogrencilerde ateist ve agnostik say1smm herhangi bir dini inanca sahip ogrencilerden daha fazla oldugunu okudum. Bu istatistik, bir �eyler s0yliiyor Bay Kirsch." Kirsch, ona, "Ne diyebilirim, ogrencilerimiz gitgide akzllanzyor," demek istedi. 12


Eski ta� cephenin oniine geldiklerinde riizgar daha da sert­ le�mi�ti. Binanm lo� giri�inde ag1r bir buhur kokusu vard1. iki adam birlikte karanhk koridorlarda yilankavi yol ahrken, ciippeli ev sahibinin pe�inden giden Kirsch'iin gozleri 1�1ga uyum sagla­ maya i;ah�h. Sonunda ah�ilmad1k oli;iide kiii;iik bir ah�ap kap1nm oniine geldiler. Piskopos kap1y1 vurdu, ba�m1 egip misafirine pe�inden gelmesini i�aret ederken ii;eri girdi. Kirsch tereddiitle e�ikten ad1mm1 ath. Yiiksek duvarlan deri ciltli biiyiik eski kitaplarla dolu dort­ gen bir salona i;1kh. Duvarlardan kaburga gibi i;1kan ilave raflarm arasma serpi�tirilmi� dokme demirden radyatorler i;1hrday1p hslayarak ii;eriye adeta canhym1� gibi iirkiini; bir hava kahyordu. ii;eri kabul edilmenin �a�kmhg1yla, iinlii Montserrat Kiitiipha­ nesi, diye dii�iindii. Bu kutsal salonda, omriinii sadece Tann'ya adam1� ve bu dagda miinzevi hayat ya�yan ke�i�lerin eri�ebildi­ gi i;ok nadir yazmalarm bulundugu soyleniyordu. Piskopos, "Gizlilik istemi�tiniz," dedi. "En ozel mekamm1z burasi. D1�andan i;ok az ki�i girebilmi�tir." "Bu biiyiik bir ayncahk. Te�ekkiir ederim." Kirsch, iki ya�h adamm oturdugu masaya kadar piskoposun pe�inden gitti. Yorgun gozleri ve matla�m1� beyaz bir sakah olan soldaki adama y1llar pek de iyi davranmam1� gibiydi. Km�1k bir siyah tak1m elbise ile beyaz gomlek giymi�, fotr �apka takm1�h. Piskopos, "Bu bey, Haham Yehuda Koves," dedi. "Kabalistik kozmoloji hakkmda epeyce kitap yazm1� iinlii bir Musevi dii�ii­ niirdiir." Kirsch masanm diger tarafma uzamp Ha ham Koves ile na­ ziki;e el s1k1�h. "Sizinle tam�hg1ma memnun oldum beyefendi. Kabala ile ilgili kitaplanmz1 okudum. Anlad1g1m1 soyleyemem ama okudum." Sulanm1� gozlerini mendiliyle kurulayan Koves cana yakm bir edayla ba�m1 salladi. Diger adam1 gosteren piskopos, "Ve bu ki�i de saygideger Ulema Seyyid el-Fadil," dedi. islam dininin bu saygm din adam1 ayaga kalk1p geni�i;e gii­ liimsedi. Keskin bak1�lanyla tezat yaratan ne�eli bir yiize sahip, 13


k1sa boylu hknaz bir adamd1. Miitevaz1, beyaz bir kandura giy­ mi�ti. "i nsanhgm gelecegi hakkmdaki ongoriilerinizi okudum Bay Kirsch. Sizinle aym fikirde oldugumu soyleyemem ama okudum." Kirsch kibarca giiliimseyip onun elini s1kh. iki din adamma hitap eden piskopos, "Misafirimiz Edmond Kirsch bildiginiz iizere tanmm1� bir bilgisayar uzmam, oyun teorisyeni, mucit ve teknoloji diinyasmda adeta peygamber sa­ yilan biri. Gei;mi�ine bakmca iii;iimiizle konu�mak istemesi beni �a�1rth. Bu yiizden geli� nedenini ai;1klamas1 ii;in sozii �imdi Bay Kirsch'e b1rakacag1m." Piskopos Valdespino bunlan soyled ikten sonra diger iki meslekta�mm arasma oturdu, ellerini kavu�turdu ve beklentiyle bakan gozlerini Kirsch'e dikti. Arhk iii;ii birden mahkeme heyeti gibi yiiziinii ona donmii�, dostane bir din adamlan bulu�ma­ smdan i;ok, engizisyon benzeri bir ortam yaratm1�lardi. Kirsch, piskoposun kendisine sandalye haz1rlamad1gm1 o an fark etti. Kar�1smdaki iii; ya�h adam1 incelerken hissettigi �ey yilgmhk degil akil kan�1khg1ydi. i�te gorii�meyi istedigim Kutsal iirlii. iir

Bilge Adam. Giiciinii toplamak ii;in bir siire duraksayan Kirsch, pence­ renin yanma yiiriiyiip a�ag1daki nefes kesen manzaraya bakh. Derin vadide giine�in aydmlathg1 pastoral topraklarm olu�tur­ dugu yamalar, Collserola Daglan'nm kayahk zirvelerine dogru uzuyordu. Kilometrelerce otede, Balear Denizi'nin iistiinde bir yerlerde, ufukta belah firtma bulutlan toplamyordu. Bu odada ve otesindeki diinyada sebep olacag1 kaosu dii�ii­ nen Kirsch, birbiriyle uyumlu, diye aklmdan gei;irdi. Aniden yiiziinii onlara doniip, "Beyler," dedi. "Tahminimce Piskopos Valdespino sizlere gizlilik talep ettigimi iletmi�tir. De­ vam etmeden once, sizlerle payla�acag1m �eyin kesinlikle bir sir olarak kalmas1 gerektigini belirtmek isterim. Sizlerden sessizlik yemini etmenizi bekliyorum. Bu konuda anla�hk m1?" Oi; adam birden tasdik ettiklerini iistii kapah bii;imde ima ederek ba�lanm salladilar ama Kirsch buna zaten gerek kalma­ yacagm1 biliyordu. Bu bilgiyi yaymak degil, gommek isteyeceklerdir. 14


Kirsch, "�a�1rhc1 bulacagmlZl tahmin ettigim bilimsel bir bu­ lu�um sebebiyle bugiin buraday1m," diye soze ba�ladi. "insanhk deneyimimizin en temel iki sorusuna cevap bulma iimidiyle yil­ lardir pe�inden ko�tugum bir �ydi. Bu i�i ba�armca ozellikle size geldim, i;iinkii bu bilginin tiim inananlan derinden etkileyece­ gine inamyorum. Nasil desem, 'y1k1c1' diye tammlanabilecek bir degi�iklige sebep olabilir. �u anda diinyada sizlere ai;1klayacag1m bilgiye sahip tek ki�i benim." Elini ceketine sokup epey biiyiik bir akilh telefon i;1karth. Benzersiz ihtiyai;lanm kar�ilamas1 ii;in bunu kendisi tasarlay1p yapm1�h. Telefonun canh renklerde mozaik desenli bir k1hfi vardi. Bunu iii; adamm kar�1smda televizyon gibi ai;h. Cihaz1, ultra giivenli bir sunucuya baglanmak, kirk yedi haneli parolay1 girmek ve onlara canh yaymda sunum yapmak ii;in kulland1. "Birazdan gorecekleriniz, diinyayla payla�may1 umdugum sunumun kaba bir kesiti. Bir ay kadar vakti var. Fakat bunu yap­ madan once diinyanm en etkili din adamlarma dam�mak, en i;ok etkilenecek ki�ilerce nasil algilanacagm1 ogrenmek istedim." Derin bir ii; i;eken piskopos kaygilanm1�tan i;ok s1kilm1�a benziyordu. "ilgini; bir girizgah Bay Kirsch. Bize gosterecekleri­ niz diinya dinlerinin temelini sarsacakm1� gibi konu�uyorsunuz." Kirsch kutsal metinlerin sakland1g1 bu eski mahzende etrafi­ na bakh. Temellerini sarsmayacak, yzkacak. Kar�1smda duran adamlan inceledi. D i; giin ii;inde bu su­ numu, �a�1rhc1 oldugu kadar titizlikle hazirlanm1� bir etkinlikle insanlara duyuracagm1 bilmiyorlard1. Bunu yaphgmda diinyada­ ki tiim insanlar, dini ogretilerin geri;ekten de ortak bir noktas1 bulundugunu anlayacaklard1: Hepsinin tiimden yanh� oldugunu.

15


t.

BOLOM

Profesor Robert Langdon, meydanda oturan on iki metre bo­ yundaki kopege ba�1m kaldmp bakh. Hayvanm kiirkii, i;imden ve i;ii;eklerden olu�mu� canh bir hah gibiydi.

Seni sevmeye ral1�1yorum, diye dii�iindii. Gerrekten. Hayvana bir siire daha bakhktan sonra, gelen misafirin ritmini ve yiiriiyii�iinii bozmak ii;in tasarlanm1�, e�itsiz basa­ maklara sahip geni� merdivenlere inen asma yoldan devam etti. Basamaklarda iki kez tokezleyen Langdon, gorev tamamlandz, diye dii�iindii. Basamaklarm sonuna geldiginde, ilerideki devasa objeye bakarak aniden durdu.

Bunu da mz gorecektim? Kar�1smda, ince demir bacaklanyla devasa govdesini ta�1yan dokuz metrelik kocaman bir karadul heykeli yiikseliyordu. Oriimcegin karnmdan cam kiirelerle dolu, tel agdan yapilm1� bir yumurta kesesi sark1yordu. Bir ses, "i smi Maman," dedi. Bak�lanm indiren Langdon, oriimcegin altmda ince yap1h bir adamm durdugunu fark etti. Siyah brokar bir �ervani giy­ mi�ti. Aynca neredeyse giiliini; bir �ekilde k1vnlan Salvador Dali tarz1 b1y1klan vardi. "i smim Fernando," diyerek konu�maya devam etti. Oniinde­ ki masada duran isim etiketlerine h1zhca goz gezdirdi. "isminizi ogrenebilir miyim liitfen?" 16


"Elbette. Robert Langdon." Adam bak1�lanm hemen yukan kald1rdi. "Ah, i;ok oziir dile­ rim! Sizi tamyamad1m beyefendi!" Beyaz papyonu, siyah frak1 ve beyaz yelegiyle dimdik iler­ leyen Langdon, ben bile kendimi zor tanzyorum, diye dii�iindii.

Yale iiniversitesi'nin frak giyen miizik grubu Whiffenpoof'a benzedim. Langdon'm Princeton'daki Ivy Kuliibii giinlerinden kalma klasik frak1 neredeyse otuz yilhkh, ama her giin yiizme ah�kanhg1 sayesinde k1yafet hala iistiine iyi oturuyordu. Aceleyle haz1rlamr­ ken dolabmdan yanh� k1hfi ald1gm1 fark etmemi�, her zamanki smokinini evde b1rakm1�h. Langdon, "Davetiyede siyah beyaz giyinin yaz1yordu," dedi. "Umanm frak uygun dii�er." "Frak bir klasiktir! Etkileyici goriiniiyorsunuz!" Adam acele ad1mlarla yanma gelip Langdon'm ceketinin yakasma bir isim etiketi yap1�hrdi. "Sizinle tam�mak bir onur beyefendi. Herhalde buray1 daha once ziyaret etmi�sinizdir." Langdon oriimcegin bacaklarmm arasmdan onlerinde uza­ nan panlhh binaya bakh. "Aslmda soylemeye utamyorum ama daha once gelmemi�tim." "Olamaz!" Adam dii�ecekmi� gibi yaph. "Modern sanattan ho�lanm1yor musunuz?" Langdon modern sanatm meydan okuyu�undan; ozellikle de Jackson Pollock'm damlatma teknigi ile yaphg1 resimlerden; Andy Warhol'un Campbell's Soup Cans (Campbell'in (:orba Konserveleri) gibi i;ah�malarmdan, Mark Rothko'nun renkli basit dortgenleri gibi belirli baz1 eserlerin ba�yap1t kabul edilmesinden hep haz alm1�h. Buna ragmen, Hieronymus Bosch'un dini sembollerin­ den veya Francisco de Goya'nm firi;a darbelerinden bahsederken kendini daha rahat hissediyordu. Langdon, "Ben daha i;ok klasiki;iyim," diye yamtladi. "Da Vinci'yi Kooning'den daha iyi anhyorum." "Arna, da Vinci ile Kooning birbirine i;ok benzer!" F:2

17


Profesor sab1rla giiliimsedi. "O halde Kooning hakkmda daha fazla �ey ogrenmem gerekecek." "O zaman dogru yere geldiniz!" Adam kolunu biiyiik binaya dogru a<;h. "Bu miizede, yeryiiziindeki en giizel modern sanat koleksiyonlanndan birini goreceksiniz. Umanm keyif ahrs1mz." Langdon, "Ben de oyle umuyorum," diye cevap verdi. "Ke�ke neden burada oldugumu bilseydim." "Siz de, buradaki diger herkes de aym �eyi istiyor!" Adam ba�1m iki yana sallarken ne�eyle kahkaha ath. "Davet sahibi bu ak�amki etkinligin amac1 konusunda <;ok ketum davrand1. Miize <;ah�anlan bile ne oldugunu bilmiyor. Eglencenin yans1 gizemli olu�unda sakh, soylentiler alm1� ba�1m gidiyor! i<;eride yiizlerce davetli var. Pek <;ogu iinlii simalar ama kimse bu ak�amm prog­ ram1 hakkmda bilgi sahibi degil!" Langdon giiliimsiiyordu. <;ok az davet sahibi, iizerinde "Cumartesi ak�am1. Orada ol. Giiven bana." yazan bir son dakika davetiyesi gondermeye cesaret edebilirdi. Bundan daha da az1 yiizlerce VIP davetliyi her �eyi bir yana b1rak1p etkinlige kahl­ mak i<;in i spanya'nm kuzeyine u<;maya ikna edebilirdi. Langdon oriimcegin altmdan ge<;ip yoluna devam ederken goziine <;arpan biiyiik k1rmlZl afi�e bakh.

EDMOND KIRSCH iLE BiR AK$AM Bunu eglenceli bulan profesor, Edmond'm kendine giivenini hir

kaybetmedigi belli, diye dii�iindii. Yirmi y1l kadar once Edmond Kirsch, Langdon'm Harvard'da­ ki ilk ogrencilerinden biriydi. Gen<; bilgisayar dahisi kodlara duydugu merakla Langdon'm birinci sm1f ogrencilerine verdigi seminere gitmi�ti: Kodlar, �ifreler ve Sembollerin Dili. Kirsch'iin <;ok yonlii zekas1 Langdon'1 derinden etkilemi�ti. Nihayetinde Kirsch, bilgisayarlarm parlak vaatleri ugruna gostergebilimin tozlu diinyas1m terk etmi� olsa da Langdon ile mezuniyetinden

18


itibaren yirmi y1l irtibat halinde kalacag1 bir ogretmen-ogrenci ili�kisi kurmu�tu. Langdon, ogrenci ogretmenini gerti, diye dii�iindii. Hem de

birkar 1�1k y1l1 farkla. Arhk Edmond Kirsch tiim diinyamn tamd1g1 biriydi; mil­ yarder bir bilgisayar uzmam, mucit ve giri�imci. Robotik bilim, beyin bilimleri, yapay zeka ve nanoteknoloji gibi farkh alanlarda gelecege doniik biiyiik ad1mlan temsil eden ileri teknolojilere onciiliik etmi�ti. Gelecekte bilimde <;1g1r a<;acak bulu�larla ilgili dogru <;1kan ongoriileri, etrafmda esrarh bir hava yaratm1�h. Langdon, onun kehanet konusunda iirkiitiicii derecede mari­ fetli olu�unu, etrafmdaki diinyayla ilgili geni� ol<;iide bilgiye sahip olmasma baghyordu. Hahrlad1g1 kadanyla Edmond gordiigii her �eyi okuyan doyumsuz bir bibliyofil, bir kitap hastas1ydi. Ada­ mm kitap tutkusu ve i<;erigini oziimseme kapasitesi Langdon'm bildigi her �eyin otesindeydi. Son birka<; y1ld1r ekseriyetle ispanya'da ya�1yor, bu se<;iminin sebebini iilkenin eski diinya biiyiisiine, yenilik<;i mimarisine, ah�1lm1�m d1�mdaki cin barlarma ve miikemmel havasma bag­ hyordu. MIT Medya Lab ile gorii�mek i<;in Kirsch y1lda bir kez Cambridge'e dondiigiinde, Langdon daha once adm1 hi<; duy­ mad1g1 son moda Boston mekanlannda yemek i<;in onunla bulu­ �urdu. Asla teknolojiden bahsetmezlerdi. Kirsch'iin Langdon ile konu�may1 istedigi tek �ey sanath. Kirsch, "Sen benim kiiltiir bag1msm Robert," diye espri ya­ pardi. "Aym zamanda benim ozel, bekarhk sana h egitmenim!" Langdon'm evlilik durumuyla ilgili bu ignelemenin, teke�li­ ligi "evrime hakaret" olarak nitelendiren ve geni� bir siiper model yelpazesiyle fotograflanan bir bekardan gelmesi daha da ironikti. Kirsch bilgisayar biliminde bir mucit olarak iin sald1g1 i<;in onun suskun bir teknoloji hastas1 oldugu samlabilirdi. Oysa tam aksine, kendini iinliilerin <;evresine girip son moda k1yafetler

19


giyen, esrarengiz yeralh miizigi dinleyen, paha bic;ilmez empres­ yonist resimler ve modern sanat eserleri toplayan bir pop ikonu haline getirmi�ti. Koleksiyonuna katmak istedigi yeni parc;alar hakkmda tavsiyelerini almak ic;in s1khkla Langdon'a e-posta gonderirdi. Langdon ic;inden, sonra da tam tersini yapard1, diye gec;irdi. Bir y1l kadar once Kirsch, sanat degil de Tann hakkmda so­ rular sorarak Langdon'1 �a�1rtm1�h. Dogrusu kendinden menkul bir ateist ic;in tuhaf bir konuydu. Boston'daki Tiger Mama'da c;ig kaburga yerken c;e�itli dini inam�larla, ozellikle de Yarahh�'la ilgili Langdon'dan bildiklerini anlatmas1m isterni�ti. Langdon ona Yahudiligin, Hiristiyanhgm ve i slamiyetin payla�hg1 Yarahh� hikayesi ile Brahma'nm Hindu hikayesinden Babil'in Marduk hikayesine kadar diinya inanc;lanmn bir ozetini anlatm�h. Restorandan c;1karlarken Langdon, "Merak ediyorum," de­ mi�ti. "Bir fiitiirist neden gec;mi�le bu kadar ilgilensin? Yoksa iinlii ateistimiz sonunda Tann'y1 m1 buldu?" Edmond esash bir kahkaha patlatm1�h. "K�ke! Sadece neyle rekabet ettigimi Olc;iiyorum Robert." Langdon giiliimsemi�ti. Tipik Edmond. "Bilim ile din rakip degildir. Onlar aym hikayeyi anlatmaya c;ah�an farkh dillerdir. Bu diinyada ikisine de yer var," diyerek fikrini belirtmi�ti. Bu gorii�meden sonra Edmond onunla bir y1l siiresince irti­ bat kurmam1�h. Arna sonra, iic; giin once birdenbire Langdon'm eline, ic;inde Edmond'm yazd1g1 davet notu ile uc;ak biletinin bulundugu bir FedEx zarfi gec;mi�ti. Cumartesi ak�am1 gelmesini bildiren notta aynca �oyle yaz1yordu: "Robert, herkes bir yana ama eger sen gelebilirsen benim ic;in anlam1 diinyalara bedel. Se­ ninle son sohbetimizdeki gorii�lerin bu ak�amm gerc;ekle�mesine sebep oldu." Langdon �a�1rm1�h. 0 sohbette gec;en hic;bir �ey bir fiitiiristin etkinligiyle uzaktan yakmdan ilgili olamazdi. 20


FedEx zarfm ii;inde aynca yiiz yiize bakan iki insanm siyah beyaz bir i;izimi vard1. Kirsch, Langdon'a ufak bir �iir yazm1�h.

Robert, Yiiz yuze gelecek olursak, Aramzzdaki bo�luga bak. -Edmond

�izimi goriince Langdon giiliimsemi�ti. Birkai; yil once ka­ n�hg1 bir i�le ilgili zekice bir dokundurmayd1. i ki yiiz arasmdaki bo�lukta bir kadeh veya kase beliriyordu. Miizenin d1�mda duran profesor, eski ogrencisinin neyi ilan edecegini duymak ii;in sab1rs1zlandi. Bir zamanlar, geli�en sanayi �ehrinin can daman sayilan k1vnmh Nervi6n Nehri'nin k1y1smdaki beton yola ad1mm1 atarken hafif bir esinti ceketinin kuyrugunu ui;u�turdu. Havada belli belirsiz bakir kokusu vardi. Langdon yoldaki kiii;iik bir donemeci gei;tikten sonra devasa oli;iilerdeki parlak miizeye bakmak ii;in biraz durdu. Tiim yap1y1 bir kerede gormek miimkiin degildi. Bu yiizden, uzahlm1� tuhaf bii;imleri anlayabilmek ii;in binay1 bir siire inceledi. Burasz kurallarz kzrmakla kalmzyor, diye dii�iindii. Tamamzyla

gozardz ediyor. Edmond irin mu kemmel bir yer. Bilbao'daki Guggenheim Miizesi uzayh hayallerinden firla­ m1� gibiydi. Geli�igiizel bii;imde birbirine yaslanm1� gibi duran egri metal formlarm meydana getirdigi k1vnmh bir kolaj denile­ bilirdi. Uzay1p giden karmakan�1k �ekiller kiitlesi, bahk pulu gibi parlayan otuz binden fazla titanyum karo ile kaplanm�h. Bu da yap1ya, sanki fiitiiristik bir su canavan nehir k1y1smda giine�len­ meye i;1km1� gibi, aym anda hem organik hem de diinya d1�1 bir goriiniim veriyordu. 21


Bina 1997'de ortaya <;1khgmda The New Yorker, Mimar Frank Gehry'yi "titanyum peleriniyle dalgah formda fantastik bir hayal gemisi" tasarlad1g1 i<;in ovmu�tii. Dunyadaki ba�ka ele�tirmen­ lerse, "Zamamm1zm en guzel binas1!" "Merkur zekas1!" "$a�1rhc1 bir mimari beceri!" diyerek hayranhk gosterm�lerdi. Muzenin toplum onune ilk <;1k1�mdan sonra duzinelerce ba�­ ka "yap1bozumcu" bina turemi�ti: Los Angeles'taki Disney Kon­ ser Salonu, Munih'teki BMW Dunyas1, hatta Langdon'm yeti�tigi okuldaki yeni kutuphane. Bunlann her biri ah�ilm1�m d1�mda bir tasanm ve yap1ya sahip olsa da Langdon herhangi birinin Guggenheim'm �ok ediciligiyle yan�abilecegini sanm1yordu. Profesorun athg1 her ad1mda binanm cephesi degi�iyor, tum a<;ilardan farkh bir goruntu sergiliyordu. Muzedeki en <;arp1c1 ya­ mlsama �imdi ortaya <;1km1�h. inamlmaz bir bi<;imde, bu a<;1dan bak1lmca dev yap1, dalgalan muze duvarlanna <;arpan "sonsuz" bir suyun uzerinde suruklenir gibi duruyordu. Bu etkiyi iyice a nlayabilmek i<;in bir sure duraksayan Lang­ don, cam gibi gorunen suyun ustunde kemer yapan minimalist ustge<;itten kar�1 tarafa dogru yoluna devam etti. Yuksek bir hslama sesiyle �a�1rd1gmda koprunun yans1m yurumu�tu. Ses, ayaklanmn altmdan geliyordu. Yuruyu� yolunun altmdan done­ rek yukselen bulutlar halinde duman <;1kmaya ba�laymca aniden durdu. Etrafmda yukselen kalm sis perdesi gOletin uzerine ku­ melendi, muzeye dogru yuvarlamp tum yapmm tabamm sardi. Langdon, The Fog Sculpture (Sis Heykel), diye du�undu. Japon sanat<;1 Fujiko Nakaya'nm bu eseri hakkmda bir �eyler okumu�tu. Hava ak1mmm etkisiyle, zaman i<;inde olu�up dag1lan bir sis duvarmdan yap1lm1� devrimci bir eserdi. Esintiler ve at­ mosfer ko�ullan gunden gune degi�tigi i<;in heykel her seferinde farkh bir bi<;imde beliriyordu. Koprunun hslamas1 durunca Langdon sis duvannm sessizce golete ini�ini sanki kendi iradesi varm1�<;asma kivnhp surunerek ilerleyi�ini seyretti. Bu goruntunun aym anda hem u<;uk hem de kafa kan�hnc1 bir etkisi vardi. $imdiyse sanki tum muze bir bu22


luta konmu�, suyun i.isti.inde havada duruyor gibiydi. Bu haliyle denizde kaybolmu� bir hayalet gemiyi andmyordu. Langdon tam tekrar yi.iri.imeye ba�layacag1 s1rada suyun durgun yi.izeyi bir dizi ki.ic;i.ik patlamayla kmldi. Aniden gOletten gokyi.izi.ine dogru be� alev si.itunu yi.ikseldi. Sisli havay1 delip mi.izenin titanyum karolarma muhte�em 1�1klar sac;an alev si.itun­ lan fi.ize motorlan gibi gi.iri.ilti.iler c;1kard1. Langdon'm mimari begenisi aslmda Louvre veya Prado gibi klasik tarzdaki mi.izelere daha yakmd1, ama gOletin i.isti.indeki alevlere ve sise bakarken gelecegi net goren, yenilik ve sanat tutkunu bir adamm di.izenleyecegi etkinlik ic;in bu ultramodern mi.izeden daha uygun bir yer di.i�i.inemedi. Arhk sisin ic;inde yi.iri.iyen profesor mi.izenin giri�ine dogru ilerliyordu. Buras1 si.iri.ingenimsi yapmm ic;inde bir kara delik gibiydi. E�ige yakla�hkc;a sanki bir ejderin agzmdan ic;eri giriyor­ mu� gibi tedirginlik duydu.

23


2.

BOLOM

Deniz Kuvvetleri Amirali Luis Avila yabanc1 bir kasabada, bo� bir bar taburesinde oturuyordu. Kendisini on iki saat ii;inde binlerce mil ui;urarak bu �ehre getiren yolculuktan yorulmu�tu. ikinci bardak toniginden bir yudum ahp barm arkasmdaki renkli �i�e sergisine bakh. c;olde herkes ayzk kalzr, diye dii�iindii. Arna vahada oturup da

dudaklarmz aralamayz sadece sadzk insanlar reddeder. Avila yakla�1k bir yildir �eytana dudaklanm aralamam1�h. Ayna h barda kendine bakarken, aynadan yans1yan goriintiisiin­ den memnuniyet duydugu ender anlardan birini ya�amak ii;in kendine biraz zaman tamd1. Avila ya�lanmanm zorluktan i;ok, kolayhk saglad1g1 �ansh Akdenizlilerden biriydi. Y1llar gei;tiki;e sert, kirli sakah yumu�a­ y1p k1rla�m1�, koyu renkli ate�li gozlerine sakin bir giiven otur­ mu�, giine�te kavrulan yamk teni km�m1� ve ona, siirekli gozleri­ ni k1sarak denize bakan bir adam goriintiisii kazand1rm1�h. Altm1� iii; ya�ma ragmen bii;imli ve formda bir viicudu vard1 ve ismarlama iiniformas1 bu etkileyici fizigi daha da belirginle�­ tiriyordu. Avila beyaz deniz kuvvetleri iiniformasm1 giymi�ti. Soylu bir goriintiisii olan bu iiniforma; kruvaze bir ceket, siyah geni� apoletler, gosteri�li bir dizi hizmet madalyas1, kolah dik yaka beyaz bir gomlek ve ipek �eritli bir pantolondan olu�uyordu.

ispanyol armadasz belki artzk diinyanm en kudretli donanmasz degil ama hdla asker giydirmeyi biliyoruz, diye dii�iindii Avila. Amira! y1llard1r bu iiniformay1 giymiyordu ama o ak�am ozeldi. Daha erken saatlerde, tammad1g1 bu kasabanm sokakla24


rmda yiiriirken kadmlann begeni dolu bak1!?lan kadar erkeklerin ondan kac;mmas1 da ho!?una gitmi!?ti.

Kurallarla ya�ayanlara herkes saygi duyar. Giizel bar c;ah!?am, '�Otra t6nica? (Ba�ka tonik?)" diye sordu. Otuz ya!?larmda, cilveyle giiliimseyen bahketli bir kadmdi. Avila ba!?ml iki yana salladi. "No, gracias. (Hayir, te�kkiirler.)" Bar bombo!?tu. Amiral barda c;ah!?an kadmm hayranhkla bakhg1m hissedebiliyordu. Yeniden fark edilmek kendini iyi hissettirmi!?ti. Cehennemden dondiim. Be!? y1l once Avila'nm hayahm mahveden o korkunc; olay sonsuza kadar zihninin derinliklerinde sakh kalacakh. Sag1r edici bir anda, sanki yeryiizii ac;1hp onu biitiin olarak yutmu!?tu. Sevilla Katedrali. Paskalya sabah1. Vitray camdan ic;eri s1zan Endiiliis giine!?i, katedralin ta!? ortamma goz ahc1 renkler sac;1yordu. Binlerce inanan yeniden dogu!? mucizesini kutlarken borulu org n�eyle uguldadi. Komiinyon parmakhgmda diz c;oken amiralin kalbi minnetle kabarm1!?h. Denize bir omiir hizmet ettikten sonra Tann'nm en biiyiik armaganlarmdan birine kavu!?mU!?tu; bir aileye. Koca­ man giiliimseyen Avila, doniip omzunun iistiinden gene; kans1 Maria'ya bakh. S1rada oturmakta olan kans1, hamile oldugu ic;in oraya kadar yiiriiyemeyecek durumdaydi. Yamnda oturan iic; ya!?mdaki ogullan Pepe heyecanla babasma el salladi. Oglana goz k1rpmca Maria, kocasma s1ms1cak giiliimsedi. Kadehi beklemek iizere yiiziinii yeniden parmakhga donerken Avila, te�kkiirler Tannm, diye ic;inden gec;irdi. Bir an sonra sag1r edici bir patlama sesi katedrale hakim oldu. Bir l!?lk parlamas1yla tiim diinyas1m alevler kaplad1. Patlama dalgas1 Avila'y1 komiinyon parmakhgma sertc;e savurdu, kor gibi molozlar ve insan parc;alanmn altmda ezildi. Bilinci yerine geldiginde yogun duman yiiziinden nefes alam1yordu ve bir an ic;in nerede oldugunu veya neler ya!?and1gm1 kavrayamad1. Sonra kulaklan c;mlarken ishrap dolu c;1ghklan i!?itti. Giic;liik­ le ayaklan iizerinde dogrulunca deh!?et ic;inde nerede oldugunu 25


anladi. Kendi kendine bunun korkurn; bir riiya oldugunu soyledi. Dumanla dolmu� katedralde, inleyen ve uzuvlan kopan kur­ banlar arasmda, birkai; saniye once kans1yla oglunun kendisine giiliimsedigi yere dogru iimitsizce sendeleyerek ilerledi. Orada hii;bir �ey yoktu. Siralar yoktu. i nsanlar yoktu. Komiirle�mi� ta� zeminde kanh dokiintiilerden ba�ka bir �ey yoktu. Bu iirkiitiicii am, neyseki bardaki kap1 i;mg1ragmm sesiyle dagild1. T6nica'sm1 eline alan Avila h1zhca bir yudum ii;ti ve daha once pek i;ok defa yaphg1 gibi karanhg1 aklmdan savu�turdu. Bann kap1s1 ai;1hrken doniip bakan amiral, i;am yarmas1 gibi iki adamm ii;eri girdigini gordii. Detone sesle bir irlanda mai; �ar­ k1s1 soyliiyorlard1. Ozerlerinde, gobeklerini ortmeye i;ah�an ye�il birer futbol iiniformas1 vard1. Anla�ilan o ak�amki mai; irlandah misafir tak1m ii;in iyi gitmemi�ti. Ayaga kalkan Avila, bu durumdan feyz a/sam iyi o/acak, diye dii�iindii. Hesab1 istedi ama barda i;ah�an kadm goz kirp1p ona eliyle gitmesini i�aret etti. Avila te�ekkiir edip gitmek iizere ar­ kasm1 dondii. Yeni gelenlerden biri amiralin gosteri�li iiniformasma baka­ rak, "Bu ne ya!" diye bagird1. " i spanya krah!" Ona dogru yalpalayan adamlar kahkahay1 patlath. Avila etraflarmdan dola�1p gitmeye niyetlendi ama daha iri olam kolundan kabaca tutup onu bar taburesine geri itti. "Bekleyin majesteleri! ispanya'ya kadar geldik, kralla bir kadeh ii;ecegiz!" Avila yeni iitiilenmi� ceketinin kolunda duran pis ele bakh. Ali;ak bir sesle, "Birak," dedi. "Gitmem laz1m." "Hayir... bir bira ii;mek ii;in kalman laz1m amigo." Arkada�1, Avila'nm gogsiindeki madalyalan diirterken iri olam onu daha da s1k1 kavrad1. "GOriinii�e bak1hrsa kahramanm1�sm baba­ hk." Adam, amiralin en degerli armalarmdan birini i;eki�tirdi. "Ortai;ag'dan kalma bir asa m1 bu? Sen de parlak zirhmm ii;inde bir �ovalye misin?" C::irkin bir kahkaha patlath. 26


Avila kendine, lzo�gorii, diye hahrlath. Bunlar gibi say1s1z adamla kar�ila�m1�h. Hii;bir �ey ii;in miicadele vermeyen, ba�­ kalarmm ugruna sava�1p onlara b1rakhg1 hiirriyet ve ozgiirliigii korcesine suiistimal eden, basit dii�iinceli, mutsuz ruhlard1. Amiral kibar bir sesle yamtlad1. "Aslmda o asa ispanyol Deniz Kuvvetleri'nden Unidad de Operaciones Especiales'in semboliidiir." "Ozel Kuvvetler mi?" Adam korkudan titriyormu� gibi yaph. "C::ok etkileyici. Peki ya bu sembol?" Avila'nm sag elini gosteri­ yordu. Amira!, bak1�lanm kendi avcuna dikti. Yumu�ak etinin orta­ smdaki siyah dovme, on dordiincii yiizyila ait bir semboldii.

Gozucuyla ambleme bakan a miral, bu i�aret benim koruyucum oldu, diye dii�iindii. Gerri artzk ihtiyaczm olmayacak. Sonunda Avila'nm kolunu b1rakan holigan, "Bo� ver," dedi ve sonra dikkatini barda i;ah�an kadma i;evirdi. "Ho� birisin. Yiizde yiiz ispanyol musun?" Kadm zarif �ekilde, "Oyleyim," diye cevap verdi. "ii;inde hii; irlandah yok mu?" "Yok." "Olmasm1 ister misin?" Adam kahlarak giilerken ban yumruklad1. Avila, "Birak kadm1," diye emretti. Adam dondiigiinde ofkeli gozlerle ona bak1yordu. ikinci serseri, amiralin gogsiinii serti;e diirttii. "Bize ne yapa­ cag1m1z1 m1 soyliiyorsun?" 0 giinkii uzun yolculuk yiiziinden kendini yorgun hisseden Avila derin bir nefes ald1 ve ban gosterdi. "Beyler liitfen oturun. Size bir bira ismarlayay1m." Bu subaym iki hooiigii sakince idare etmesinden etkilenen kadm, iyi ki kaldz, diye dii�iindii. Kendi ba�mm i;aresine bakabile­ cek biri olsa da ban kapatmcaya kadar yanmda kalmasm1 diledi. 27


Bardaki yerine gei;en amiral, iki bira ve kendisi ii;in bir bardak daha tonik sipari� verdi. 0 s1rada holiganlar iki yanma oturdular. Biri, "Tonik mi ii;iyorsun?" diye ona sata�h. "Birlikte ii;ecegi­ mizi sanm1�hm." Avila, bardaki kadma s1kkm bir ifadeyle giiliimseyip toni­ gini bitirdi. Ayaga kalkh. "Uzgiiniim ama bir randevum var. Siz biramz1 keyifle ii;in." 0 ayaga kalkarken iki adam birden, sanki daha once prova­ sm1 yapm�lar gibi kaba elleriyle omuzlarmdan bastmp onu yeni­ den tabureye oturttular. Amiralin gozlerinde ofkeli bir k1v11c1m ans1zm belirip kayboldu. "Biiyiikbaba, herhalde bizi buradaki k1z arkada�mla yalmz b1rakmak istemezsin." Kadma bakan serseri, diliyle ona igreni; bir hareket yaph. Uzunca bir siire yanlarmda sessizce oturan Avila daha sonra elini cebine soktu. Adamlar onu tuttular. "Hey! Ne yap1yorsun?!" Avila i;ok yava� hareketlerle cep telefonunu i;1karhp adamla­ ra ispanyolca bir �ey soyledi. Anlamadan amirale bakhlar. Bunun iizerine ingilizce konu�maya ba�ladi. "Uzgiiniim, kanm1 aray1p gecikecegimi soyleyecegim. Biraz daha burada kalacakm1�1m gibime geliyor." iki adamdan iri olam, "�imdi konu�maya ba�ladm dostum," dedikten sonra birasm1 mideye indirip bardag1 bara vurarak b1rakh. "Bir tane daha!" Kadm, serserilerin bardaklanm doldururken aynadan, ami­ ralin telefonundaki birkai; tu�a dokundugunu ve sonra kulagma gotiirdiigiinii gordii. Gorii�meyi yaparken adam h1zla ispanyolca konu�uyordu. ''Uamo desde el bar Molly Malone," diyen Avila, barm ismini ve oniindeki bardak althgmdan adresi okudu. "Calle Particular de Estraunza, ocho." Bir siire durduktan sonra devam etti. "Necesita­ mos ayuda inmediatamente. Hay dos hombres heridos." Sonra telefonu kapath. 28


iDos hombres heridos? Kadmm nabz1 h1zlandi. iki yaralz adam mz? Kadm, onun ne dedigini anlamaya firsat bulamadan amiral aniden sagma dondii ve dirsegini yukan dikerek daha iri serseri­ nin burnuna ezici bir darbe indirdi. Yiizii k1pk1rm1z1 olan adam geriye dogru devrildi. ikinci adam kar�1hk veremeden yeniden, bu sefer soluna dondii ve dirsegini adamm soluk borusuna ge\i­ rerek onu taburesinden geriye dogru dii�iirdii. Biri ac1yla \ighk atan, digeri soluk almaya \ah�1p bogazm1 tutan yerdeki iki adama kadm �ok i\inde bakh. Amira! yava�\a ayaga kalkh. Orkiitiicii bir sakinlikle ciizda­ mm \lkarhp barm iistiine yiiz avroluk bir banknot b1rakh. Kadma ispanyolca, "Oziir dilerim," dedi. "Birazdan polis gelip size yard1m edecek." Sonra arkasm1 doniip bardan \lkh. D1�an \lkan Amira! Avila ak�am havasm1 i\ine \ekti ve Alameda de Mazarredo iizerinden nehre dogru yiiriidii. Polis sirenleri yakla�1rken onlar ge\ene kadar karanhga saklamp bek­ ledi. Yapilmas1 gereken ciddi i�leri vard1 ve bu ak�am daha fazla sorunu kald1ramazd1.

Naip bu ak�amki gorevi apkra anlattz. Avila i\in Naip'ten emir almanm dinginlik veren bir yam vardi. Karar vermesi gerekmiyordu. Hata yapamazdi. Sadece ey­ lemde bulunuyordu. Emirler verdigi bir kariyerden sonra diimeni devredip gemiyi ba�kalarmm idaresine b1rakmak rahatlahc1ydi.

Artzk sadece emir eriyim. Birka\ giin once Naip onunla rahats1z edici bir s1rn payla�m­ ca, Avila kendini bu davaya vermekten ba�ka \are gorememi�ti. Bir gece onceki gorevin gaddarhgm1 hala unutamasa da yaphkla­ rmm affedilecegini biliyordu.

Erdemin farklz birimleri vardzr. Bu ak�am sona ermeden once ba�kalarz da olecek. Avila nehir k1y1smdaki a\1k bir meydana vard1gmda, bak1�­ lanm kar�1smdaki dev yap1ya dikti. Metal karolarla kaplanm�, bozuk formlardan meydana gelen ini�li \1k1�h bir y1gmdi. Sanki 29


iki bin y1lhk mimari geli�im, tam bir kaos olu�turmak ii;in pence­ reden firlahhp ahlm1�h.

Bazzlarz buna miize diyor. Ben ucube diyorum. Yeniden odaklanan Avila meydanm kar�1 tarafma gei;ti ve Bilbao'daki Guggenheim Miizesi'nin d1�mdaki garip heykellerin arasmdan ilerledi.

Tanrzszzlar toplanmz�. Arna bu ak�am onlarm dii�iindiigii gibi germeyecek. Amiral �apkasm1 ve ceketini diizelterek kendini zihnen oniindeki goreve hazirlad1. 0 ak�am aslmda daha biiyiik bir gorevin pari;as1yd1: bir erdem sava�mm. Miizenin giri�ine dogru avludan gei;erken cebindeki tespihe naziki;e dokundu.

30


3.

BOLOM

Mi.izenin orta alam fi.iti.iristik bir katedrali andmyordu. Langdon ic;eri ad1mm1 atarken bak1!?lan hemen yukan kayd1. Tonozlu tavan, halojen lambalarm yayd1g1 l!?lk yi.izi.inden bem­ beyaz gori.ini.iyordu. Profesor, tavana dogru altm1!? metre yi.ik­ selen cam duvarm yanmdaki devasa beyaz si.itunlarm daha da yukansma bakh. Binanm tepelerinde, yukandaki galerilere girip c;1kan ve yi.iksek pencerelerin oni.inde dump a!?ag1daki goleti hay­ ranhkla seyreden siyah beyaz k1yafetli insanlann sec;ilebildigi yi.iri.iyi.i!? yollan ve balkonlardan olu!?an bir ag vardi. Yakmdaki bir asansor, duvardan a!?ag1 kayarak daha fazla davetli almak ic;in sessizce zemine indi. Buras1 daha once Langdon'm gordi.igi.i hic;bir mi.izeye benze­ miyordu. Ses yutan malzemelerle elde edilen her zamanki sayg1h si.ikfmet yerine, mi.ize ta!?tan ve camdan s1zan seslerin mmltih yank1lanyla can buluyordu. Langdon'a tamd1k gelen tek !?ey di­ linin gerisindeki steril tath. Mi.ize havas1 di.inyamn her yerinde aymyd1: Ti.im parc;ac1k ve oksidanlardan titizlikle anndmld1ktan sonra yi.izde kirk be!? nem oramna ula!?acak !?ekilde iyonize suyla nemlendirilirdi. Langdon bir dizi s1k1 gi.ivenlik noktasmdan gec;erken bekle­ diginden fazla say1da silahh gorevli bulundugunu fark etti. So­ nunda kendini bir ba!?ka kontrol masasmm oni.inde buldu. Gene; bir kadm kulakhk dag1hyordu. 'j_Audioguia ? " Langdon gi.ili.imsedi. "Hay1r, te!?ekki.ir ederim." Tam masanm oni.inden gec;ip gitmek i.izereyken kadm, onu durdurdu ve mi.ikemmel bir i ngilizceyle konu!?maya ba!?ladi. 31


"Affedersiniz beyefendi ama davet sahibi Bay Edmond Kirsch herkesin kulakhk takmasm1 istedi. Bu ak�amki deneyimin bir pan;as1 olacakm1�." "Ah, tabii, bir tane alay1m." Langdon kulakhklara uzand1 ama kadm, onun elini savu�­ turup uzun davetli listesini i�aretledikten soma, ismiyle e�l�en numarah kulakhg1 verdi. "Bu ak�am her ziyareh;inin turu ayn olacak." Sahi mi? Langdon etrafma bakmd1. Yiizlerce davetli var. iki ucunda minik yashklann bulundugu, ince bir metal halkadan olu�an kulakhga bakh. Yiiziindeki �a�km ifadeyi gor­ diigiinden olsa gerek, gem; kadm yamna geldi. Cihaz1 takmasma yard1m ederken, "Bunlar i;ok yeni," dedi. "Donii�tiiriicii transdiiser yashklar kulagm ii;ine girmiyor, yii­ ziiniize oturuyor." Halkay1 ba�mm arkasma gei;irip yashklan i;ene kemiginin iistiiyle �akagmm alh arasmda, yiiziine naziki;e sabitlenecek �ekilde yerle�tirdi. "Arna nasil?..." "Kemik iletimi teknolojisi. Transdiiserler sesi dogruca i;ene kemiginize iletiyor ve oradan da dogruca kokleaya gonderiyor. Daha once denemi�tim, geri;ekten de inamlmaz; sanki ses ba�1mm ii;inden geliyordu. Aynca kulaklan ai;1kta kald1g1 ii;in insan etrafmdaki sohbetlere de kahlabiliyor." "C::ok akilhca." "Bu teknolojiyi Bay Kirsch icat edeli on yildan fazla oldu. Arhk kulakhk iireten pek i;ok markada bulunabiliyor." Langdon, umarzm Ludwig van Beethoven'a hakkmz verirler, diye dii�iindii. Kemik iletimi teknolojisinin asil mucidi bu on sekizinci yiizyil bestecisiydi. Kulaklan sag1r olduktan sonra piyanosuna baglad1g1 metal i;ubugu, i;alarken is1rarak i;ene kemigindeki titre­ �imler sayesinde miikemmel bii;imde duymay1 ba�arm1�h. Kadm, "Umanm tur deneyiminizden keyif ahrs1mz," dedi. "Sunum ba�layana kadar miizeyi gezmek ii;in bir saatiniz var. Yukandaki konferans salonuna gitme vakti geldiginde kulakhk­ taki rehberiniz sizi uyaracak." 32


"Te!?ekkiirler. Herhangi bir !?eye basmam gerekiyor mu?" "Hay1r. Cihaz kendiliginden c;ah!?1r. Siz hareket etmeye ba!?la­ d1gm1z anda rehberli turunuz da ba!?layacak." Langdon giiliimseyerek, "Ah, elbette," dedi. Asansorleri bek­ leyen ve c;ene kemiklerine yaslanm1!? benzer kulakhklar takan diger davetlilerin arasma dogru yiiriimeye ba!?lad1. Atriyumun yansma gelmi!?ti ki, ba!?mm ic;inde bir erkek sesi konu!?maya ba!?ladi. "i yi ak!?amlar. Bilbao Guggenheim'a ho!? geldiniz." Langdon sesin kulakhktan geldigini bildigi halde aniden durup arkasma bakh. �a!?1rhc1 bir etkisi vard1; tam olarak kadmm dedigi !?ekilde, sanki ba!?mm ic;inde biri konu!?uyor gibiydi. "Ho!? geldiniz, sefalar getirdiniz Bay Langdon." i ngiliz ak­ samyla konu�n samimi ve kibar bir sesti. "i smim Winston. Bu a�am size rehberlik etmekten onur duyacag1m."

Bu kaydz kime yaptzrmz�lar, Hugh Grant'e mi? Ses ne!?eyle devam etti. "Bu ak!?am dilediginiz her yerde gezinebilirsiniz. Bakhklanmzla ilgili sizi bilgilendirmeye gayret edecegim." �en !?akrak bir rehbere, ki!?iselle!?tirilmi!? kay1tlara ve kemik iletimi teknolojisine ilaveten verilen kulakhklar, nas1l bir ac;1kla­ ma yapilacag1m belirlemek ic;in ziyaretc;inin miizede bulundugu noktay1 alg1layabilecek bir GPS sistemiyle de donahlm1!?h. Ses, "Bir sanat egitimcisi olarak en bilgili misafirlerimizden birisiniz," dedi. "Sanmm benim dii!?iincelerime pek ihtiyac; duy­ mayacaksm1z. Bundan daha da beteri, belki de baz1 eserlerle ilgili yorumlanma tiimden kar!?l c;1karsm1z," diye ekledi. Sonra da tuhaf bir bic;imde k1k1rdadi. Ciddi mi bu? Okud11g11 metni kim yazmz�? Ne!?eli ses tonuyla ki­ !?iselle!?tirilmi!? hizmet, sahiden de cazipti, ama yine de Langdon yiizlerce kulakhgm ki!?iye ozel hale getirilmesi ic;in nasil bir c;aba gerekecegini dii!?iinemiyordu. Neyseki arhk kulakhktaki ses, onceden programlanm1!? ho!? geldin diyalogundan yorulmu!? gibi susmu!?tu. F: 3

33


Langdon a<;1k alamn kar�1 tarafmda, kalabahgm iistiinde as1h duran k1rmlZl dev afi�e bir goz att1.

EDMOND KIRSCH BU AK$AM iLERiYE G i D iYORUZ

Edmond neyi ilan edecek acaba? Langdon gozlerini asansorlere <;evirdi. iki iinlii internet �ir­ keti kurucusunun, tanmm1� bir Hintli aktori.in ve muhtemelen tammas1 gereken a ma tammad1g1 diger iyi giyimli VIP'lerin ara­ larmda bulundugu bir grup misafir sohbet ediyordu. Hem cam istemediginden hem de sosyal medya ve Bollywood hakkmda ho�be� etmeye hazirlanmad1gmdan, aksi yonde, duvara yaslan­ m1� biiyiik bir modern sanat eserinin durdugu yere dogru gitti. Sistem yerin altma yuvalandmlm1�h. Yerdeki yanklardan <;1k1p h1zla yukan giden ve tavandaki yanklarda kaybolan dokuz ta�1y1c1 banttan meydana geliyordu. Eser, dikey diizlemde ha­ reket eden dokuz yiiriime band1m andmyordu. Her bir bandm iizerinde yukan dogru kayan i�1kh bir mesaj yaz1hyd1.

Sesli dua ediyorum ... Kokunu teni mde hissediyorum ... ismini soyluyorum. Fakat Langdon yakla�mca aslmda hareket ettigini sand1g1 bantlarm durdugunu fark etti. Bu hareket yamlsamasma, dikey bantlarm iizerine yerle�tirilmi� LED i�1kh "kabuk" sebep olu­ yordu. I�1klar h1zla yamp sonerek yerden <;1kan ve h1zla yukan hareket edip tavanda kaybolan kelimeleri olu�turuyordu.

Qok aghyorum ... Kan vard1 ... Kimse bana s oylemedi. Bu i�1kh dikey bantlann etrafmda doni.ip duran Langdon eseri iyice inceledi. Birden geri donen sesli rehber, "Bu dii�i.indiiriicii bir eser," dedi. " ismi Installation for Bilbao (Bilbao Tertibati). Kavramsal 34


sanah;1 Jenny Holzer'm eseri. On iki metre uzunlugunda dokuz adet LED i�1kh tabeladan meydana geliyor. AIDS'in deh�eti ve geride kalanlann <;ektigi acilarla ilgili Bask dilinde, ispanyolca ve i ngilizce yaz1lar ge<;iyor." Langdon biiyiileyici ve biraz da iiziicii bir etkisi oldugunu kabul ediyordu. "Jenny Holzer'm eserlerini daha once gormii� miiydiiniiz?" Langdon yukan dogru kayan yazmm etkisinde kalm1�h.

Ba�1m1 gomuyorum ... Ba�1m gomuyorum ... Seni gomuyorum ... Kafasmm i<;indeki ses, "Bay Langdon?" diyerek araya girdi. "Beni duyabiliyor musunuz? Kulakhgm1z <;al�1yor mu?" Langdon dii�iincelerinden irkilerek s1ynld1. 'J\ffedersiniz ... Ne? Alo?" Ses, "Evet, alo," diye cevap verdi. "Sanmm daha once selam­ la�m1�hk. Beni duyup duymad1gmlZl kontrol ediyordum." "Ben ... affedersiniz," diyerek kekeleyen Langdon esere ar­ kasm1 dondii ve ortadaki a<;1k alanm kar�1 tarafma bakti. "Ben sizin bir kay1t oldugunuzu samyordum. Orada ger<;ek bir insan oldugunu fark etmemi�tim." Langdon zihninde, onlerinde miize katalogu duran, kulakhk takm1� miize gorevlileriyle dolu bir oda canlandudi. "Sorun degil beyefendi. Bu ak�am sizin ozel rehberiniz be­ nim. Kulakhgm1zm bir de mikrofonu var. Bu program, birlikte sanat hakkmda sohbet edebilecegimiz kar�1hkh bir deneyim ya�ayabilmemiz i<;in yapild1." Langdon �imdi diger misafirlerin de kulakhk arac1hg1yla konu�tugunu goriiyordu. \:ift olarak gelenler bile biraz aynlm1� gibiydiler. Ozel m iize rehberiyle konu�urken birbirlerine �a�kmca bak1yorlardi. "Buradaki her davetlinin ozel bir rehberi mi var?" "Evet beyefendi. Bu ak�am ii<; yiiz on sekiz misaf irin her birine ozel tur veriyoruz." "Bu inamlmaz." 35


"�y, bildiginiz gibi, Edmond Kirsch doyumsuz bir sanat ve teknoloji hayramd1r. Bu sistemi, nefret ettigi tur gruplarmm yeri­ ne gei;mesi niyetiyle, ozellikle miizeler ii;in tasarlad1. Bu �ekilde her ziyareti;i kendi ozel turunu alabilir, istedigi h1zda dola�abilir ve grup ii;inde sormaya i;ekinecegi sorulan sorabilir. Boylesi i;ok daha ozel ve h1zh." "Geri kafah demenizi istemem ama neden bize biri yamm1z­ da e�lik etmiyor?" Ses, "Yer sorunu," diye yamtladi. "Miizedeki etkinlige ozel rehberler ekleyince ii;erideki insan say1s1 iki katma i;1kacak ve bii­ yiik olas1hkla gelenlerin say1sm1 yanya indirecekti. Aynca aym anda konu�an rehberlerin sebep olacag1 kakofoni dikkat dag1hr­ di. Bay Kirsch'iin her zaman dedigi gibi, sanatm amai;larmdan biri de diyalogu arhrmakhr." Langdon, "Tamamen kahhyorum," diye cevap verdi. "insan­ lar bu yiizden miizelere sevgilileriyle veya arkada�lanyla gelir. Bu kulakhklarm biraz asosyal oldugu dii�iiniilebilir." Ses hemen ahldi. "Eh, sevgilinizle veya arkada�m1zla gelirse­ niz de tiim kulakhklan aym rehbere baglahp grup halinde sohbet edebilirsiniz. Bu geri;ekten de hayli geli�mi� bir yaz1hm." "Her �eye bir cevabm1z var gibi." "Dogrusunu isterseniz bu benim i�im." Rehber mahcup bir kahkahadan sonra vites degi�tirdi. "�imdi profesor, ortadaki alandan pencereye dogru giderseniz miizedeki en biiyiik tabloyu goreceksiniz." Langdon ai;1k alanm kar�1 tarafma giderken, aym beyaz beyzbol �apkasm1 giymi� otuzlarmda bir i;iftin yanmdan gei;ti. �apkalarm on tarafma marka armas1 yerine �a�1rhc1 bir sembol i�lenmi�ti.

36


Bu Langdon'm iyi bildigi bir simge olsa da, daha once hie; beyzbol �apkasmm iizerinde gormemi�ti. Son y1llarda bu siislii A harfi, gezegenin en h1zh biiyiiyen niifusunun evrensel bir simgesi haline gelmi�ti. Ateistler, dini inancm tehlikeleri olarak gordiikle­ ri �eylere kar�1 her giin seslerini biraz daha yiikseltiyorlardi.

Art1k ateistlerin ozel beyzbol �apkalan mi var? Etrafmda dola�an teknoloji dii�kiinii dahilerden olu�an toplulugu incelerken Langdon, bu gene; analitik zihinlerin c;ogu­ nun hpk1 Edmond gibi din kar�1h olabileceklerini dii�iindii. Bu ak�amki kalabahk, aslmda dini semboller ogreten biri ic;in pek de "hedef kitle" sayilmazd1.

37


4.

BOLOM ConspiracyNet.com

SON DAKiKA HABERi GOncelleme: ConspiracyNet'in "GOnOn 10 Medya Haberini" �uray� t1klayarak gorebilirsiniz. Aynca �u anda geli�mekte olan yepyeni bir haberimiz var!

EDMOND KIRSCH'UN SURPRiZ ACIKLAMASI NE? Te knoloji titanlan bu ak�am, fOtOrist Edmond Kirsch'On Gug­ genheim MOzesi'nde verdigi bir VIP etkinlige kat1lmak i9in Bilbao'ya akin etti. <;ok s1k1 gOvenlik tedbirleri allnd1 ve ziyaret9ilere etkinligin amac1 ay1klanmad1. Buna ragmen ConspiracyNet i9erideki bir kaynaktan, Edmond Kirsch'On az sonra konu�acag1na ve bOyOk bir bilimsel ay1klama yaparak davetlilerini �a�1rtacagma dair bir tOyo ald1. ConspiracyNet bu haberi takip etmeye ve ogrenir ogrenmez haber vermeye devam edecek.

38


5.

BOLOM

Avrupa'nm en biiyiik sinagogu BudaMte'deki Dohany Cad­ desi'nde yer ahr. Heybetli ikiz kuleleriyle Magribi tarzda in!?a edilmi!? ibadethanede ii«; binden fazla oturma yeri bulunur. A!?a­ g1daki s1ralar erkekler, balkonlardakiler ise kadmlar i<;indir. D1!?andaki bah<;ede yer alan biiyiik bir mezar <;ukurunda, Nazi istilas1 s1rasmda Olen yiizden fazla Macar Yahudi'nin cesedi gomiiliidiir. Bu yer, metal yapraklarma kurbanlarm isimlerinin kazmd1g1 Hayat Agaci ile i!?aretlenmi!?tir. Bir riizgar estiginde, aglayan sogiit agacmm yapraklan birbirine <;arparak kutsal top­ raklar iistiinde iirkiitiicii bir yank1ya sebep olur. Biiyiik Sinagog'un ruhani lideri, otuz y1ldan fazlad1r Talmud alimi ve kabalist Haham Yehuda Koves idi. ilerleyen ya!?ma ve saghgmm bozuk olmasma ragmen gerek Macaristan'da gerekse diinyada Yahudi cemaatinin aktif bir iiyesiydi. Tuna Nehri iizerinde giine!? batarken Haham Koves sina­ gogdan <;1kt1. Marcius 15 Square adresindeki evine gitmek iizere, Dohany Caddesi'ndeki butiklerin ve esrarengiz "y1kmti barlar"m oniinden ge<;ti. Evi, eski Buda ve P�te !?ehirlerini birle!?tiren Eli­ sabeth Kopriisii'ne birka<; ad1mhk mesafedeydi. i ki !?ehir resmen 1873'te birle!?mi!?ti. Hamursuz Bayram1 yakla!?1yordu ki bu, Koves'in y1lm en sevdigi zamamyd1. Buna ragmen ge<;en hafta Diinya Dinleri Parlamentosu'ndan dondiigiinden beri derin bir huzursuzluk hissediyordu.

Ke�ke hi� kat1lmasayd1m. 39


Piskopos Valdespino, Ulema Seyyid el-Fadil ve fiitiirist Ed­ mond Kirsch ile yaphg1 olaganiistii toplanh iii; giindiir zihnini kemiriyord u. Arhk evine donmii� olan Koves dogruca on bahi;eye gitti ve hdzik6'nun kilidini ai;h. Hazik6 denen bu kiii;iik kuliibe hem onun ozel s1gmag1 hem de i;ah�ma odas1ydi. Tek odadan ibaret kuliibede, kalm dini kitaplarm ag1rhg1yla bel vermi� yiiksek kitap raflan vardi. C:: ah�ma masasma gidip oturan Koves, oniinde duran y1gma ka�lanm i;atarak bakh.

Bu hafta ralz�ma masamz biri gorse aklzmdan zorum var sanzr. Masanm iistiinde, yap1�kanh not kag1d1yla i�aretlenmi� ya­ nm diizine muglak dini metin ai;1k duruyordu. Bunun arkasmda yer alan ah�ap sehpadaki iii; ag1r cildin -Tevrat'm i branice, Ara­ mice, i ngilizce kopyalarmm- hepsinde de aym ooliim ai;ilm1�h.

Yarat1l1� Ba�langzrta .... Koves elbette Yarahh� kitabm1 ii i; dilde de ezbere biliyordu. Onun aslmda Zohar iizerine yazilm1� akademik yorumlan veya Kabalistik Kozmoloji teorisini okumas1 gerekirdi. Koves ayarm­ daki bir alimin Yarahh�'1 i;ah�mas1, Einstein'm okul matematigini i;ah�masma benzer bir �ydi. Yine de bu hafta yaphg1 i� buydu. Masasmm iistiinde duran, elle karalanm1� notlarm saldmsma ugram1� gibi goziiken bloknotu oyle kan�1kh ki, kendi bile anla­ makta giii;liik i;ekti.

Zzr deliye dondiim. Haham Koves i�e Tevrat ile ba�lam1�h. Yahudiler ile Hiris­ tiyanlarm Yarahh� hikayesi birbirine benzerdi. Ba�langzrta Tann cennet ile cehennemi yarattz. Sonra Ma'aseh Bereshit olarak adland1nlan Yarat1l1� i�leri ile ilgili hahamlarm ai;1klamalanm okuyarak Talmud'un egitici metinlerine gei;mi�ti. Bunun ardmdan da geleneksel Yarahh� hikayesinde sezilen i;eli�kileri ai;1klamaya kalk1�an saygm tefsircilerin ai;1klamalarmdan Midra�'1 inceleme­ ye ba�lam1�h. Son olarak, dallara aynhp dort farkh evrenin ye�er­ digi Hayat AgaCI denilen on farkh sefirot veya boyut ile bilinemez Tann'nm gosterildigi Zohar'm mistik Kabalistik ilmine dalm1�h. 40


Yahudiligi meydana getiren inam�larm esrarh karma�1khg1 Koves'e hep rahatlahc1 gelirdi. Ona gore bu, insanlarm her �eyi anlamak ii;in yarahlmad1gma <lair Tann'dan bir hahrlahc1 gibiy­ di. Arna yine de Edmond Kirsch'iin sunumunu gordiikten, bu­ lu�undaki basit manhg1 ve ai;1khg1 anlad1ktan sonra, kendini iii; giindiir modas1 gei;mi� i;eli�kilere bak1yor gibi hissediyordu. Bir noktadan sonra yapabildigi tek �ey metinleri bir kenara itip akhm ba�ma toplamak ii;in Tuna k1y1smda yiiriiyii�e i;1kmak oldu. Haham Koves sonunda aci verici geri;egi, Kirsch'iin bulu�u­ nun inanan ruhlarda altiist edici yankilar uyanduacagm1 kabul­ lenmeye ba�lam1�h. Bihm insanmm ai;1klamalan hemen her dini ogretiye ciiretle kar�1 i;1k1yor, iistelik bunu iiziintii verici derece basit ve ikna edici bir bii;imde yap1yordu. Kirsch'iin a�m biiyiik telefonundan izledikleri sunumun elem verici sonui; k1smm1 hahrlayan Koves, o son goriintiiyii unu­ tamzyorum, diye dii�iindii. Bu haber sadece dindarlan degil, herkesi

etkileyecek. Oi; giindiir inceden inceye dii�iinmesine ragmen hala Kirsch'iin sundugu bilgiyle ne yapmas1 gerektigini bilemiyordu. Valdespino ile el-Fad1l'm da bir sonuca varabildigini hii; sanm1yordu. Oi; adam iki giin once telefonla�m1� ama verimli bir sohbette bulunamam1�lard1. Valdespino, "Dostlanm, Bay Kirsch'iin sunumunun... pek i;ok ai;1dan rahats1zhk verici oldugu muhakkak," diye ba�lam1�h. "Gelip konuyu benimle biraz daha derin tarh�mas1 ii;in kendisini arad1m ama ses i;1karmadi. Samyorum arhk bir karar vermemiz gerekecek." El-Fad11, "Ben karanm1 verdim," demi�ti. "Hii;bir �ey yap­ madan oylece oturamay1z. Kirsch'iin dini kiii;iimsedigi i;ok iyi biliniyor. Bulu�unu, inancm gelecegine miimkiin olan en ag1r darbeyi indirecek �ekilde dile getirecektir. i leriye doniik hareket etmeliyiz. Onun bulu�unu bizim duyurmam1z laz1m. Hemen. Etkisini yumu�atmak ve ruhani diinyanm inananlarma tehditkar gelmemesini saglamak ii;in giin 1�1gma i;1karmahy1z." 41


Valdespino, "Halka duyurma konusunu tarh�m1�hk ama ne yaz1k ki, bu bilgi tehditkar olmayan bir dille nasil anlahhr dii�ii­ nemiyorum," diyerek derin bir ii; i;ekmi�ti. "Aynca Bay Kirsch'e s1rnm ai;1klamayacag1m1za dair yemin ettik." El-Fadil, "Dogru," diye kar�1hk vermi�ti. "Ettigim yemini bozma konusunda ben de tereddiitteyim, ama iki kotii arasmda bir sei;im yapmak ve daha faydah olanm yamnda hareket etmek zorunday1z. Hepimiz saldmya ugrad1k: Miisliimanlar, Yahudiler, Hiristiyanlar, Hindular ve diger benzer dinler. inani;lanm1z, Bay Kirsch'iin altm1 oydugu temel geri;eklerle uyu�tugu ii;in bu bilgi­ yi topluluklanm1z1 iizmeyecek �ekilde iletmeye mecburuz." Valdespino, "Uzgiiniim ama bunun manhkh bir yam yok," diye kar�1 i;1km1�h. "Eger Kirsch'iin haberlerini halka duyura­ caksak, en ak1lc1 yakla�1m, bulu�una �iiphe dii�iirmek olur. 0, mesajm1 yaymadan once itibanm sarsmak gerekir." El-Fadil, "Edmond Kirsch'ii mii?" diye sormu�tu. "Hii;bir ko­ nuda yamlmam1� dahi bir bilim insamm m1? Kirsch'le yaphg1m1z toplanhda hepimiz orada degil miydik? Sunumu ikna ediciydi." Valdespino homurdanm1�h. "Zamanmda Galileo, Bruno veya Kopernik'in yaphg1 bulu�lardan daha ikna edici degildi. Dinler daha once de bu giii;liikleri atlathlar. �u anda bilim kap1m1Zl bir kez daha yumrukluyor, o kadar." El-Fadil birden, "Arna fizik ve astronomi bulu�larmdan i;ok daha derin bir seviyede!" diye kar�1hk vermi�ti. "Kirsch i�in oziine, inand1g1m1z her �eyin kokiine meydan okuyor. istediginiz kadar tarihten ornek verebilirsiniz ama unutmaym, Vatikan'm Galileo gibi adamlan tiim susturma i;abalarma kar�m, bulu�lan sonunda galip geldi. Kirsch'iinkiler de oyle olacak. Bunu durdur­ manm bir yolu yok." Derin bir sessizlik olmu�tu. Valdespino, "Benim bu konudaki tutumum basit," demi�ti. "Ke�ke Edmond Kirsch bu ke�ifte bulunmasayd1. Onun bulu�­ lanyla ba�a i;1kmaya hazir olmad1g1m1z1 samyorum. Ki�isel tercihim, bu bilginin giin 1�1gma i;1kmamas1 yoniinde." K1sa bir 42


sessizlikten sonra devam etmi�ti. "Aym zamanda, diinyam1zdaki hadiselerin Tann'nm planma uygun olarak gen;ekl�tigine ina­ myorum. Belki de dua ederse, Tann, Bay Kirsch ile konu�ur ve onu, bulu�unu halka ai;1klama konusunu yeniden dii�iinmeye ikna eder." El-Fadil sesli bir bii;imde burnundan solumu�tu. "Bay Kirsch'iin Allah'm sesini duyabilecek tiirden biri oldugunu san­ m1yorum." Valdespino, "Belki de degildir," demi�ti. "Arna her giin mu­ cizeler oluyor." El-Fadil hararetle cevap vermi�ti. "Bag1�laym ama eger ilan etmeye firsat bulamadan Allah'm Kirsch'iin camm almas1 ii;in dua etmiyorsamz ..." Artan gerilimi dag1tmak amac1yla Koves, "Beyler," diyerek araya girmi�ti. "Acele karar vermemeliyiz. Bu gece bir gorii� bir­ ligine varmam1z gerekmiyor. Bay Kirsch bir ay sonra ilan edece­ gini soylemi�ti. C::ekilip dua etmeyi ve birkai; giin sonra yeniden konu�may1 teklif ediyorum. Belki derin dii�iiniirsek en uygun yol bize kendini gosterir." Valdespino, "Gayet miinasip," diyerek karan onaylam1�h. El-Fadil, "Fazla uzun beklememeliyiz," diye uyarm1�h. "i ki giin sonra yeniden telefonla gorii�elim." Valdespino, "Anla�hk," demi�ti. "Son karanm1z1 o zaman veririz." Bunlar iki giin once ya�ananlard1; �imdiyse diger gorii�meyi yapacaklan ak�am gelip i;atm1�h. Hdzik6'da tek ba�ma oturan Haham Koves giderek huzursuz­ lamyordu. 0 ak�am yapacaklan gorii�me on dakika gecikmi�ti. Sonunda telefon i;almca Koves ai;h. Sesi tela�h gelen Piskopos Valdespino, "Merhaba haham," dedi. "Gecikme ii;in iizgiiniim." K1sa bir an durduktan sonra devam etti. "Maalesef Ulema el-Fadil bu gorii�mede bize kahla­ mayacak." Koves �a�kmhkla, "Oyle mi?" diye sordu. "Her �ey yolunda m1?" 43


"Bilmiyorum. Bi.iti.in gi.in ona ula�maya c;ah�hm ama sanki ulema... yer yanld1 da ic;ine girdi. Dostlanmn hic;biri yerini bil­ miyor." Koves ic;inin i.irperdigini hissetti. "Urki.iti.ici.i bir durum bu." "Bence de oyle. Umanm iyidir. Ne yaz1k ki ba�ka bir haberim daha var." Sesi iyiden iyiye kederlenen piskopos bir an duraksay1p devam etti. "Edmond Kirsch'i.in bulu�unu di.inyayla payla�mak ic;in bir etkinlik di.izenledigini ogrendim ... hem de bu ak�am." Koves �a�kmhk ic;indeydi. "Bu ak�am m1? Bir ay var demi�ti." Valdespino, "Evet, konu�ulan oyleydi," dedi. "Arna yalan soylemi�."

44


6.

BOLOM

Winston'm dost canhs1 sesi Langdon'm kulakhgmda yan­ k1landi. "Profesor, tam oniiniizde koleksiyonumuzun en biiyiik tablosunu goreceksiniz. Ger.;i .;ogu ziyaret.;imiz hemen farkma varmaz." Miizenin orta avlusunda etrafa goz gezdiren Langdon, d1!?a­ ndaki golete bakan cam duvardan ba!?ka bir !?ey goremedi. Winston bir kahkaha atti. "$ey, pek ah!?1lmad1k bir bi.;imde sergileniyor. Tuval duvara as1h degil, yerde." Tahmin etmeliydim, diye dii!?iinen Langdon, bak1!?lanm yere indirdi ve ayaklarmm altmdaki ta!? zemine yay1lm1!? dikdortgen tabloyu goriinceye kadar ilerledi. Bu muazzam biiyilkliikteki resim tek bir renkten olu!?uyor, koyu mavi bir alan meydana getiriyordu. C::evresinde dump bakanlar, kii.;iik bir gale yukandan bak1yormu!? izlenimine ka­ p1hyordu. Winston, "Bu resim, yakla!?1k be!? yiiz altm1!? metrekare," dedi. Langdon bunun Cambridge'deki evinden on kat bilyiik oldu­ gunu fark etti. "Sanat.;1smm ismi Yves Klein ve zemindeki bu sevilen resim The Swimming Pool (Yiizme Havuzu) ismiyle amhyor." Mavinin bu tonunun zenginligi Langdon' a dogruca tablonun i.;ine atlayabilecegi hissini vermi!?ti. Winston, "Bu rengi Klein icat etti," diyerek devam etti. "Ulus­ lararas1 Klein Mavisi deniyor. Resimdeki derinligin, kendi iitopik 45


di.inya gorii�i.iniin maneviyatm1 ve sm1rs1zhgm1 <;agn�hrd1gm1 savunuyordu." Langdon �imdi W inston'm bir me tinden okudugunu fark etti. "Klein en <;ok mavi tablolanyla bilinir, ama Leap lnto The Void (Bo�lugun h:ine St�rayt�) isimli rahats1z edici bir yamlhc1 fotogra­ fiyla da tammyor. 1960'da sergilendiginde hafif bir panige sebep olmu�tu." Langdon, bu fotografi New York'taki Modern Sanat Mi.ize­ si'nde de gormii�tii. Rahats1z ediciligin otesindeki fotografta iyi giyimli bir adam, yiiksek bir binamn tepesinden kaldmma kugu dah�1 yap1yordu. Ashnda resim hileliydi; photoshop icat edilme­ den <;ok once dahice tasarlanm1� ve jiletle kurnazca rotu�lanm1�h. Winston devam etti. "Bundan ba�ka Klein, Monotone Silen­ ce (Monoton Sessizlik) isimli bir miizik par<;as1 da besteledi. Bir senfoni orkestras1 yirmi dakika boyunca tek bir D-major akordu <;ahyor." "insanlar da dinliyor mu?" "Binlercesi. Aynca tek no ta sadece ilk an i<;in <;ahmyor. Deva­ mmda orkestra k1p1rdamadan oturup yirmi dakika boyunca 'tam sessizlik' sergiliyor." "$aka m1 yap1yorsun?" "Haylf, <;ok ciddiyim. b te yandan bu gosteri kulaga geldigi kadar s1k1c1 degildir. Maviye boyanm1� ii<; <;1plak kadm, sahnede­ ki dev tuvallerin iistiinde yuvarlamr." Langdon kariyerinin biiyiik k1sm1m sanat iistiine <;ah�maya adam1� olsa da sanat diinyasmm daha avangard sunulanm be­ genmeyi hi<; ogrenemedigi i<;in cam s1k1hyordu. Modern sanatm <;ekiciligi onun i<;in muammasm1 koruyordu. "Sayg1s1zhk etmek istemem Winston ama genellikle 'modern sana t' ile tepeden hrnaga acayiplik arasmdaki fark1 goremiyo­ rum." Winston duygulanm belli etmeden cevap verdi. "$ey, genel­ likle sorulan soru budur, oyle degil mi? Sizin klasik sanat diinya­ mzda eserler sanat<;1smm icra kabiliyetine gore; fir<;asm1 tuvale, keskisini ta�a nasil vurduguna bak1larak saygmhk kazamr. Arna modern sanatta bir eserin ba�yap1t olmas1 genellikle uygulamaya 46


degil fikre baghd1r. SOzgelimi, tek bir nota ve sessizlikten olu�an yirmi dakikahk bir senfoniyi herkes kolayhkla besteleyebilirdi ama bu fikir Yves Klein'a ait." "Dogru." "Elbette d1�andaki The Fog Sculpture (Sis Heykel) da kavramsal sanatm miikemmel bir ornegi. Kopriiniin altma delikli borulan do�eyip golete sis piiskiirtmek sanati;mm fikriydi ama uygulamasz­ nz tesisati;ilar yaph." Winston bir siire sustuktan sonra, "Yine de ben sanati;1ya eserini bir kod olarak kulland1g1 ii;in epey yiiksek puan veriyorum," dedi. "The Fog bir kod mu?" "Oyle. Miize mimarmm amsma bir �ifreleme." "Frank Gehry degil miydi?" "Frank 0. Gehry. isminin ba�harfleri ingilizcede sis anlam1na geliyor," diyerek Langdon'm yanh�m1 diizeltti. "Zekice." Langdon pencereye dogru yiiriirken Winston, "Buradan oriim­ cek i;ok iyi goriiniiyor. ii;eri girerken Maman'1 gordiiniiz mii?" diye sordu. Profesor pencereden d1�an, goletin obiir tarafmdaki dev karadul heykeline bakh. "Evet. Gormemek imkans1z." "Sesinizin tonundan pek begenmediginizi anhyorum." "Begenmeye i;al�1yorum." Langdon duraksadi. "Bir klasiki;i olarak ben burada sudan i;1km1� bahk gibiyim." Winston, "i lgini;," dedi. "Herkesten once Maman'1 sizin takdir edeceginizi samyordum. Klasik i;ak1�ma kavrammm miikemmel bir ornegi. Aslma bakarsamz bu kavram1 ogreteceginiz zaman derste kullana bilirsiniz." Oriimcege bir goz atan Langdon, Winston'm bahsettigine benzer hii;bir �ey goremedi. C::a k1�ma kavramm1 ogretirken daha klasik bir �yler tercih ederdi. "Sanmm ben Davut'la devam ede­ rim." Winston kendi kendine giildii. "Evet, Michelangelo altm standarthr. Kadms1 bir kmlganhk yans1tacak bii;imde, gev�ek bir sapan ta�1yan elini k1vmp Davut'a ustaca, efemine bir kont47


raposto pozu verdirmi�. Yine de Golyat'1 oldiirme beklentisiyle tendonlan ve damarlan d1�an firlarken Davut'un gozleri oliimciil bir kararhhk yay1yor. Eser aym anda hem narin hem de oliimciil." Anlathg1 tasvirden etkilenen Langdon, kendi ogrencilerinin de Michelangelo'nun ba�yap1hm bu kadar iyi ogrenebilmesini isterdi. Winston, "Maman aslmda Davut'tan farkh degil," dedi. "Kar­ �1t arketip kurallarm, en az onun kadar ciiretkar bir i;ak1�mas1. Karadul dogada korkulan bir yarahkhr, kurbanlanm agmda yakalar ve oldiiriir. bliimciil olmasma kar�m burada, hayat vermeye hazir halde, d�an sarkm1� bir yumurta kesesiyle tasvir edilmi�. Bu onu hem avc1 hem de hayat veren haline getiriyor. in­ cecik bacaklarm iistiine konmu� giii;lii bir kann, hem giii; hem de kmlganhk ifade ediyor. Aslmda Maman'a giiniimiiziin Davut'u denilebilir." Langdon giiliimsedi. "Ben demeyecegim ama itiraf etmeli­ yim ki yaphgm1z analizler beni dii�iinmeye sevk ediyor." "Giizel. 0 halde size son bir eser daha g0stereyim. Edmond Kirsch'iin orijinal eseri." "Oyle mi? Edmond'm sanati;1 bir yam oldugunu bilmiyor­ dum." Winston kahkaha ath. "Buna siz karar verin." Gezi rehberi onu pencerenin yanmdan gei;irip bir grup da­ vetlinin duvardaki kurumu� i;amur tabakasmm oniinde toplan­ d1g1 geni� bir girintili boliime gotiirdii. i lk bak1�ta kahla�m1� kil tabakas1 Langdon'a miizelerdeki fosil sergilerini hahrlath. Arna bu i;amurun ii;inde fosil yoktu. Onun yerine, islak betona i;ocuk­ larm i;ubukla i;izdigine benzer kabaca oyulmu� i�aretler vard1. Kalabahk etkilenmi� goriinmiiyordu. Dudaklan botokslu mink giymi� bir kadm, "Bunu Edmond m1 yapm1�?" diye mmldand1. "Hii; anlamad1m." Langdon'm ii;indeki ogretmen kendini tutamad1. 'i\slma bakarsamz i;ok zekice," diyerek araya girdi. "�imdiye kadar mii­ zede gordiiklerim arasmda en i;ok bunu sevdim." Bak1�lanm i;eviren kadm ona kiii;iimseyici bir ifadeyle bakh. "Ah, sahi mi? 0 zaman beni aydmlatm liitfen." 48


Memnuniyetle. Langdon kil tabakaya kabaca kazmm1� i�aret­ lerin yamna yiiriidii .

.. ...ff<* Langdon, "Oncelikle, Edmond kildeki bu pan;ay1 insanhgm ilk yaz1h dili olan <;iviyaz1sma sayg1 gostermek i<;in yazm1�,'' dedi. $iipheyle bakan kadm gozlerini kirp1�hrdi. "Ortadaki ii<; biiyiik i�aretse, Asur dilinde 'bahk' kelimesini olu�turuyor," diyerek devam etti. "Buna piktogram denir. Dikkat­ le bakarsamz bahgm sag tarafa bakan a<;1k agz1m ve iizerindeki ii<;gen bahk pullanm gorebilirsiniz." Gruptakiler ba�lanm ileri uzahp eseri yeniden incelemeye ba�ladi. Bahgm sol tarafmdaki <;ukurlan gosteren Langdon, "Ve eger buraya bakarsamz, bahgm karaya <;1kmasmm tarihi evrimini temsil etmek amac1yla Edmond'm bahgm arkasmda ayak izleri yaphg1m goriirsiiniiz," dedi. i nsanlar anlay1p takdir ettiklerini gosterir bi<;imde ba�lanm sallamaya ba�lam1�h. Profesor devam etti. "Ve son olarak, bahgm yutacakm1� gibi durdugu sag taraftaki asimetrik y1ld1z i�areti, tarihteki en eski Tann sem bollerinden biridir." Botokslu kadm doniip ka�lanm <;ath. "Tann'y1 yiyen bir bahk m1?" "Oyle goriiniiyor. Darwin bahgmm �akac1 bir tiirevi. Evrim, dini yiyor." Langdon gruba dogru doniip omuzlanm silk ti. "De­ digim gibi, zekice dii�iiniilmii�." Langdon oradan uzakla�1rken kalabahgm arkasmdan mml­ dand1gm1 duydu. Winston bu s1rada bir kahkaha ath. "C::ok iyiydi profesor! Bu hazirhks1z konu�mamz Edmond'm <;ok ho�una giderdi. Yaphgm1 herkes de�ifre edemiyor." "Eh, benim i�im bu." F:

4

49


"Evet, Bay Kirsch'iin neden size ekstra ozel bir davetli mua­ melesi yapmam1 istedigini �imdi anhyorum. Aslma bakarsamz, benden size bu ak�am diger davetlilerin goremeyecegi bir �ey gostermemi istedi." "Oyle mi? Peki neymi� bu?" "Ana pencerelerin sag tarafmda kordonla aynlm1� bir koridor goriiyor musunuz?" Langdon sagma bakh. "GOriiyorum." "Giizel. Liitfen soyledigim yonde ilerleyin." �iiphelenen Langdon yine de Winston'm yonergelerine uydu. Koridorun giri�ine yiiriidii ve kimsenin bakmad1gm1 iki kez kontrol ettikten sonra gizlice kordonlarm altmdan gei;ip koridora girerek gozden kayboldu. Miizenin ai;1k alanmdaki kalabahk geride kalm1�h. Yakla�1k dokuz metre ileride, yanmda say1sal bir tu� tak1m1 bulunan metal kap1ya dogru yiiriidii. "�u alh rakam1 girin," diyen Winston, Langdon'a sayilan soyledi. Langdon kodu girince kap1 hkirdad1. "Pekala profesor, liitfen ii;eri girin." Ne beklemesi gerektigini tahmin edemeyen Langdon bir miiddet oylece durdu. Sonra kendini toparlay1p kap1y1 iterek ai;h. Oniindeki alan zifiri karanhkh. Winston, "Sizin ii;in 1�1klan yakay1m," dedi. "Liitfen ii;eri girip kap1y1 kapatm." Langdon karanhga bakarken ii;eriye dogru birkai; ad1m iler­ ledi. Kap1y1 arkasmdan kapatmca kilit hk1rdad1. Salonun kenarlarmda yava� yava� beliren yumu�ak 1�1k, akil almayacak derecede biiyiik bir alam ortaya i;1karmaya ba�lad1. Neredeyse biiyiik bir havaalam hangarma benziyordu. Winston hemen ai;1klad1. "Binlerce metrekarelik bir yer bu­ ras1." Miize buranm yanmda ciice gibi kahyordu. l�1klar kuvvetlendiginde Langdon, yerden yiikselen birtak1m biiyiik bii;imler gordii. Geceleyin otlanan dinozorlan and1ran yedi sekiz belirsiz �ekil vard1. 50


Profesor, "$u anda neye bak1yorum?" diye sordu. "i smi The Matter of Time (Zaman Meselesi)." Winston'm ne�eli sesi Langdon'm kulakhgmda yankilanm1�tl. "Miizedeki en ag1r eser bu. Bin tondan fazla." Langdon hala neler oldugunu anlamaya \ah�1yordu. "Peki, neden burada yalmz1m?" "Dedigim gibi, Bay Kirsch bu ilgin\ objeleri size gostermemi istedi." I�1klar en parlak haline gelip geni� mekam yumu�ak bir aydmhkla doldurdugunda Langdon kar�1smdaki manzaraya hayretle bakmaktan ba�ka bir �ey yapamadi.

Paralel evrene girdim.

51


7.

BOLOM

Miizenin giivenlik giri�ine gelen Amira! Avila, gei; kalmad1gmdan emin olmak ii;in saatine bakh.

Miikemmel. Davetli listesinden sorumlu gorevlilere kimligini gosterdi. Listede ismini bulamad1klarmda bir an ii;in nabz1 h1zland1. En nihayet ismini, son dakika eklendigi en alt sahrda bulduklarmda ii;eri girmesine izin verdiler. T1pk1 Naip'in bana soz verdigi gibi. Bunu nasil ba�ard1gma <lair hii;bir fikri yoktu. 0 ak�amki davetli listesinin i;elik z1rha sanld1g1 soyleniyordu. Metal dedektoriine dogru ilerleyip cep telefonunu i;1kard1 ve kutunun ii;ine koydu. Ardmdan, ceketinin cebinden biiyiik bir dikkatle, ah�ilmad1k derecede ag1r bir tespih i;1karhp telefonunun iistiine b1rakh. Kendi kendine, nazikre, dedi. Nazikre. Metal dedektoriinden gei;mesini i�aret eden giivenlik gorev­ lisi, �hsi e�yalarmm durdugu kutuyu diger tarafa ta�1d1.

"Que rosario tan bonito, (Ne giizel bir tespih,)" diyen gorevli kalm, boncuklu zincir ve yuvarlahlm1� bir hai;tan olu�an metal tespihe hayranhkla bakh. Avila, "Gracias, (Te�ekkiirler,)" diye kar�1hk verdi. Kendim

yaptzm. Bir sorun i;1kmadan Avila metal dedektoriinden gei;ti. Tara­ ma yaphklan yerin diger ucunda cep telefonuyla tespihini ahp

52


nazikc;e yeniden cebine koydu, sonra da ah!?1lmad1k bir kulakhk verdikleri ikinci kontrol noktasma dogru ilerledi. Kulakl1kla sesli tura ihtiyac1m yok, diye dii!?iindii. i�im var. Miizedeki ac;ik alandan kar!?l tarafa yiiriirken kulakhgm1 gizlice bir c;op kutusuna atti. Naip ile irtibat kurup, sag salim ic;eri girdigini bildirecegi gizli bir yer bulmaya c;ah!?irken kalbi h1zla ahyordu.

Tann, vatan ve kral irin, diye dii!?iindii. Arna en rok Tann irin. 0 s1rada Dubai yakmlarmda, ay 1!?1gmm aydmlathg1 c;oliin derinliklerinde, yetmi!? sekiz ya!?mdaki muhterem Ulema Seyyid

el-Fad1l kumlarda siiriiniirken ac1yla k1vrandi. Daha ileri gideme­ yecekti. El-Fadil'm cildi yamp SU toplaml!?h, bogaz1 oylesine kuru­ ffiU!?tU ki zor nefes ahyordu. Kum yiiklii riizgarlar saatler once gozlerini kor etmi!?ti ama yine de siiriinmeye devam ediyordu. Bir an uzaktan gelen kum arabalanmn vmlamalanm duydugu­ nu sand1 ama uguldayan, riizgarm sesi olmahyd1. Allah'm onu kurtaracagma <lair inanc1m kaybetmi!?ti. Akbabalar arhk daire c;izmiyor, yanmda yiiriiyordu. Onceki gece onu arabayla kac;1ran uzun boylu ispanyol, ulemanm arabas1m c;oliin ic;lerine siirerken neredeyse tek kelime etmemi!?ti. Bir saatlik siirii!?iin ardmdan durmu!?, el-Fadil'a ara­ badan inmesini soylemi!? ve onu karanhkta ac; susuz b1rakm1!?h. El-Fadil'1 kac;1ran ki!?i, kimligini belli etmemi!?, yaphklanm ac;1klayacak bir !?ey saylemi!?ti. Ya!?h ulemanm goziine ili!?en i pucu sayilabilecek tek !?ey, adamm sag avuc; ic;indeki tuhaf i!?aretti ama el-Fadil bu simgeyi tamm1yordu.

53


El-Fadil saatlerce kumda yorgun argm yiiriimii!? ve bo!? yere yard1m istemi!?ti. Ciddi derecede susuz kalm1!? olan din adam1, bogucu kumlarm iistiine y1g1hrken kalbinin durdugunu hissetti. Kendine saatlerdir sordugu soruyu tekrarlad1.

Olmemi kim istemi� olabilir? Aklma gelen tek mantikh cevap korkutucuydu.

54


s.

BOLOM

Robert Langdon gozlerini bir devden digerine i;evirip dur­ du. Uzun ve eskitilmi� i;elik levhalardan yapilm1� her bir pari;a, zarifi;e biikiilmii� ve tehlikeli �ekilde ince kenarmm iistiine diki­ lerek kendi dengesiyle desteksiz ayakta duran bir duvar haline gelmi�ti. Kavisli duvarlar yakla�1k dort bui;uk metre boyundayd1 ve dalgah kurdele, ai;1k daire, gev�ek sarmal gibi farkh �ekiller alm1�h. Winston, "The Matter of Time (Zaman Meselesi)," diyerek tekrar etti. "Sanati;1smm ismi Richard Serra. Boylesine ag1r bir malzemeyle desteksiz duvarlar kullanmas1 dengesiz duruyor­ mu� izlenimi veriyor. Arna aslmda hepsi de olduki;a saglam. Go­ ziiniiziin oniine kalemin etrafma sanlm1� bir kag1t para getirin. Kalemi aradan i;ekip i;1karthgm1zda sarmal hale gelmi� olan para kendi geometrisinin destegiyle, kenarlarmm iistiinde y1kilmadan durabilir." Langdon durup yanmdaki muazzam daireye bakh. Oksitlen­ mi� metal, yamk bakir tonu alm1� ve organik, ham bir havaya biiriinmii�tii. Bu pari;a hem biiyiik bir giii; hem de hassas bir denge hissi veriyordu. "Profesor, ilk �eklin kapanmad1gm1 fark ettiniz mi?" Dairenin etrafmda yiiriiyen Langdon, sanki bir i;ocuk daire i;izmeye i;ah�m1� da yapamam1� gibi, duvarm iki ucunun kavu�­ mad1gm1 gordii. "Bu i;arp1k birle�im, ziyareti;iyi heykelin ii;ini ke�fetmeye davet eden bir gei;it meydana getiriyor." 55


Hemen oradan uzakla�an Langdon, bu ziyaretri klostrofobik olmad1g1 miiddet�e, diye dii�iindii. Winston, "Benzer �ekilde, oniiniizde paralel ilerleyen iii; adet biikiimlii i;elik �erit goreceksiniz. Bu �eritler otuz metreden uzun iki dalgah tiinel meydana getirecek kadar birbirlerine yakmlar. i smi The Snake (Yzlan) ve geni; ziyareti;ilerimiz ii;inde ko�maya bay1hyor. Aslma bakarsamz, kar�1hkh ui;larda duran iki ziyareti;i sessizce fisildad1gmda sanki yiiz yiizeymi� gibi birbirini rahat­ hkla duyabiliyor." "Bunlar dikkate deger Winston, ama Edmond'm neden bana bu galeriyi gostermeni istedigini liitfen ai;1klar m1sm?" Boyle �ey­

lerden anlamad1g1m1 bilir. Winston, "Benden size ozellikle gostermemi istedigi pari;a­ nm ismi Torqued Spiral (Biikiimlii Spira/) ve biraz ileride sag tarafta. Gordiiniiz mii?" Langdon gozlerini k1sarak ileri bakh. �u bir kilometre uzakta goriinen �ekil mi? "Evet, gordiim." "Harika. Haydi oraya gidelim." Temkinle etrafa bakman Langdon, Winston konu�maya de­ vam ederken ilerdeki spirale dogru yiiriimeye ba�ladi. "Edmond Kirsch'iin i;ah�malanmzm, ozellikle de farkh dini geleneklerin tarihteki kar�1hkh etkile�imi ve bunlarm sanata yans1mas1yla ilgili dii�iincelerinizin ate�li bir hayram oldugunu duydum profesor. Edmond'm farkh sistemlerin biiyiiyii�iinii in­ celeyen ve zamanla nasil geli�eceklerini tahmin eden oyun teorisi ve ongoriicii programlamas1 da buna benziyor." "Evet, bu konuda i;ok iyi oldugu belli. Ne de olsa ona giinii­ miiziin Nostradamus'u diyorlar." "Evet. Geri;i bana sorarsamz bu benzetme hakaret say1hr." Langdon, "Neden boyle soyliiyorsunuz?" diye sordu. "Nost­ radamus tiim zamanlarm en iinlii kahinidir." "Ters dii�mek istemem profesor ama Nostradamus'un ai;1k ui;lu kelimeler ii;eren binlerce dortliigii, dort yiiz yil boyunca hii;­ bir anlam ii;ermedigi halde anlam i;1kartmaya i;ah�an bahl inani;h insanlarm yarahc1 okumalarmm kaymagm1 yedi... ikinci Diinya Sava�i'ndan tutun da Prenses Diana'nm oliimiine, hatta Diinya 56


Ticaret Merkezi'ne yap1lan saldmya kadar. Tam bir sac;mahk. Buna kar�1hk, Edmond Kirsch c;ok k1sa bir zaman dilimi ic;inde gerc;ekle�en; bulut programlama, siiriiciisiiz arabalar, sadece be� atomla c;ah�an i�lemci c;ip gibi sm1rh say1da belirgin ongoriilerde bulundu. Bay Kirsch, Nostradamus degil." Langdon, yanild1g1m1 kabul ediyorum, diye dii�iindii. Edmond Kirsch'iin birlikte c;ah�hg1 ki�ilerin sadakatini peki�tirdigi soy­ lenirdi. Goriinii�e bak1hrsa Winston onun ate�li miiritlerinden biriydi. Konuyu degi�tiren Winston, "Peki soyler misiniz, verdigim turdan memnun musunuz?" diye sordu. "\:ok memnunum. Bu uzaktan miize rehberligi teknolojisini miikemmelle�tirdigi ic;in Edmond'1 yiirekten tebrik ediyorum." "Evet, Edmond y1llard1r bu sistemin hayalini kuruyordu; gizlilik ic;inde geli�tirmek ic;in hesap edilemeyecek kadar c;ok para ve zaman harcad1." "Gerc;ekten mi? Bu teknoloji o kadar da karma�1km1� gibi gelmiyor. itiraf etmeliyim ki ilk ba�ta �iipheliydim ama beni he­ veslendirdiniz. Hayli ilginc; bir sohbet oldu." "\:ok naziksiniz. Gerc;i umanm �imdi gerc;egi itiraf ederek her �eyi mahvetmem. Maalesef size kar�1 pek de diiriist davran­ mad1m." "Anlamad1m ?" "Oncelikle, ismim sadece Winston degil. Diger ismim Yap." Langdon kahkaha ath. "Yap isimli bir miize rehberi mi? Takma isim kulland1gm1za �a�mamak laz1m. Tam�hg1m1za memnun oldum Yap." "Bunun d1�mda, neden size yiiriiyerek e�lik etmedigimi sordugunuzda Bay Kirsch'iin miizede fazla kalabahk istemedigi cevab1m vermi�tim. Oysa bu eksik bir cevaph. Yiiz yiize degil de kulakhktan konu�mam1zm bir ba�ka sebebi var." Duraksad1. "Dogrusunu isterseniz ben yiiriiyemiyorum." "Ah... c;ok iiziildiim." Langdon, Yap'm bir c;agn merkezinde tekerlekli sandalyede oturdugunu hayal etti ve durumunu ac;1k­ lamak zorunda kald1gma iiziildii. 57


"Benim ii;in iiziilmenize gerek yok. Emin olun bana bacak yak1�mazd1. Ben tam olarak hayal ettiginiz gibi degilim." Langdon'm ad1mlan yava�lad1. "Ne demek istiyorsunuz?" "'Yap' aslmda bir isim degil, bir k1saltma. Bay Kirsch 'sente­ tik' demeyi tercih etse de ismim, 'yapay' kelimesinin k1saltmas1." Ses bir siire sustu. "i �in ash �u ki profesbr, bu ak�am bir sentetik rehberle etkile�im halindeydiniz. Bir tiir bilgisayarla." Langdon tedirgin bii;imde etrafma bakmd1. "Bu bir i;e�it �aka "Hay1r degil profesor. C::ok ciddiyim. Edmond Kirsch sente­ tik zeka alanma on y1hm verip yakla�1k bir milyar dolar harcad1. Bu ak�am onun i;abalarmm meyvesini tecriibe eden ilk ki�ilerden biri sizsiniz. Tiim turunuz sentetik bir rehber tarafmdan verildi. Ben insan degilim." Langdon duyduklanm bir siire kabul etmekte zorland1. Ada­ mm telaffuzu ve dilbilgisi miikemmeldi. �u acayip kahkahas1 d1�mda profesoriin kar�ila�hg1 en zarif konu�macilardan biriydi. Aynca geni� bir yelpazeye yayilm1� ayrmhh konular hakkmda �akala�m1�lard1. GOzleriyle duvarlarda gizli kamera arayan Langdon, izleni­ yorum, diye dii�iindii. Sanatsal bii;imde sahnelenen bir sai;mahk tiyatrosuna, tuhaf bir "deneysel sanat" eserine istemeden kahld1gm1 hissediyordu. Beni labirentteki fare yerine koydular. "Ben kendimi pek rahat hissetmiyorum," diyen Langdon'm sesi bo� galeride yankiland1. Winston, "Oziir dilerim," dedi. "Bu anla�i11r bir durum. Bu haberi oziimsemenin size giii; gelecegini tahmin ediyordum. Herhalde Edmond bu yiizden sizi digerlerinden ayn, gizli bir yere getirmemi istedi. Bu bilgi diger davetlilere ai;1klanm1yor." Ba�ka birinin daha orada bulunup bulunmad1gm1 gormek ii;in Langdon'm gozleri lo� mekam tarad1. Langdon'm rahats1zhgmdan zerrece etkilenmemi� gibi konu­ �n ses, "Sizin de bildiginiz gibi insan beyni, ikili sistemdir," dedi. "Sinaps'ler ate� ala bilir de almayabilir de, bilgisayar diigmesi gibi ai;1k veya kapah konumdad1rlar. Beyinde yiiz trilyondan fazla 58


diigme bulunur. Yani bir beyin in�a etmek teknoloji degil ol!;ek meselesidir." Langdon, onu pek dinlemiyordu. Galerinin bittigi yeri goste­ ren bir "C::1k1�" tabelasma dikkatini vermi�, yiiriiyordu. "Profesor, sesimdeki insan niteliginin makine ile iiretildigini kabul etmenin giii; oldugunun farkmday1m ama aslmda konu�­ ma, i�in kolay k1smi. Doksan dokuz dolar degerindeki bir elektro­ nik kitap okuyucusu bile insan konu�masm1 taklit etmekte hayli ba�anh. Edmond ise bu i�e milyarlar harcadi." Langdon yiiriimeyi b1rakh. "Eger bir bilgisayarsan bana �unu soyle: 24 Agustos 1974'te Dow Jones Sanayi Endeksi kai;tan kapath?" Ses o anda, "Cumartesi giiniiydii," diye yamtlad1. "Yani o giin borsa ai;ilmad1." Langdon hafiften iirperdigini hissetti. Fotografik hafiza­ smm yan etkilerinden biri de tarihlerin zihnine sonsuza kadar kazmmas1yd1. 0 cumartesi giinii, en yakm arkada�mm dogum giiniiydii. Ak�amiistii kahld1g1 havuz partisini hala hahrhyordu.

Helena Wooley mavi bir bikini giymi�ti. Ses ardmdan hemen, "Bir onceki giin olan 23 Agustos Cuma giinii Dow Jones Sanayi Endeksi 1Z83 puan dii�erek yiizde 2.53'liik bir kay1pla giinii 686.80'den kapath," diye ekledi. Langdon bir anhgma konu�amadi. Ses, "Akilh telefonunuzdan tarihi kontrol etmek isterseniz memnuniyetle bekleyebilirim," dedi. "Yine de bu durumun gii­ liini;liigiine deginmeden edemem." "Arna ... ben ..." �imdi hafif ingiliz aksam her zamankinden daha acayip gelen ses, "Sentetik zekanm asil becerisi verilere h1zla ula�mak degil," diye devam etti. "Aslmda bu hayli basit bir i�. Asil becerisi, verilerin birbirine nasil bagland1gm1 ve dola�hgm1 anlamak. Bu konuda siz daha iistiinsiiniiz, oyle degil mi? Fikirlerin birbiriyle olan ili�kisi. Bay Kirsch yeteneklerimi bu yiizden ozellikle sizin iizerinizde denememi istedi." Langdon, "Denemek mi?" diye sordu. "Bende mi?" 59


"U stiiniize almmaym." 0 acayip kahkaha bir daha duyuldu. "Denenen benim. Sizi insan olduguma ikna edip edemeyecegimi deniyoruz." "Turing testi." "Kesinlikle." Langdon'm hahrlad1g1 kadanyla Turing testi, makinenin insandan ay1rt edilemeyecek �ekilde davramp davranmad1gm1 oli;mek maksad1yla, kod-kmc1 Alan Turing tarafmdan ortaya ahlm1�h. Bir makine ile insan arasmdaki konu�may1 dinleyen hakem, eger hangi tarafm insan olduguna karar veremiyorsa Turing testinden gei;tigi kabul ediliyordu. Turing'in bu oli;iitii 2014'te Londra'daki Royal Society'den gei;mi�ti. 0 giinden sonra da AI denilt:!n yapay zeka teknolojisi goz ahc1 bir hizla geli�mi�ti. Ses, "�imdilik davetlilerimizden hii;biri bir �eyden �iiphe­ lenmedi," diye konu�maya devam etti. "Hepsi de harika vakit gei;iriyor." "Biraz durur musun? Bu ak�am buradaki herkes bir bilgisa­ yarla m1 konu�uyor?" "Teknik ai;1dan, herkes benimle kon�uyor. Kendimi kolay­ hkla pari;alara ayirabiliyorum. �u anda atanm1� sesimi dinliyor­ sunuz, bu Edmond'm tercih ettigi ses. Digerleri ba�ka sesler veya lisanlar duyuyor. Amerikah erkek bir akademisyen oldugunuzu gosteren profilinize uygun olarak sizin ii;in ingiliz aksanum sei;tim. Mesela sozciikleri uzatarak konu�an Giineyli geni; bir kadmdan daha fazla giiven telkin edecegini tahmin ettim."

Bu �ey bana az once �ovenist mi dedi? Langdon birkai; yil once internette doniip duran bir kayd1 hahrlad1: Time dergisinin biiro �efi Michael Scherer'i oylesine in­ sam and1ran bir telepazarlama robotu aram1�h ki, Scherer telefon gorii�mesini herkesin duymas1 ii;in internete koymu�tu. Gei;en zamanm farkma varan Langdon, ama bu yzllar onceydi, diye dii�iindii. C::e�itli bulu�lanyla zaman zaman dergi kapaklarma i;1kan Kirsch'iin y1llard1r yapay zeka ile ugra�hgm1 biliyordu. Anla�ilan Winston, onun en geli�kin modeliydi. 60


Ses, "Tiim bunlarm h1zh geli�tiginin farkmday1m," diye de­ vam etti. "Arna Bay Kirsch �u an oniinde durdugunuz bu spirali size gostermemi ve spiralin ii;ine girip merkezine kadar ilerleme­ nizi istedi." K1vnmh darac1k koridora bakan Langdon kaslarmm geril­ digini hissetti. Edmond'm aklma gelen e�ek �akasz bu mu? "Bana orada ne oldugunu s0yler misin? Dar yerlerin pek de merakhs1 sayilmam." "ilgini;. Bu ozelliginizi bilmiyordum." " internetteki biyografime klostrofobim oldugunu yazm1yo­ rum." Bir makineyle konu�tugunu hala ii;ine sindirememi� olan Langdon kendini tuttu. "Korkmamza gerek yok. Spiralin merkezindeki yer yeterince geni�tir. Bay Kirsch ozellikle merkezini gormenizi rica etti. Yal­ mz ii;eri girmeden once kulakhgm1z1 i;1karhp yere b1rakmamz1 istedi." bniinde duran yap1ya bakan Langdon tereddiit ediyordu. "Sen benimle gelmiyor musun?" "Anla�ild1g1 iizere gelmiyorum." "Biliyor musun, tiim bunlar i;ok acayip ve ben aslmda ... " "Profes0r, Edmond ii;in buralara kadar geldiginiz dii�iiniilecek olursa, �u eserin ii;ine yiiriimenizi rica etmek digerlerinin yanmda onemini yitiriyor. C::o cuklar bu davram�lan her giin yap1p hayatta kaliyor." Langdon daha once hii;, bir bilgisayar tarafmdan azarlan­ mam1�h ama yaphg1 bu son yorum, istedigi etkiyi uyand1rm1�h. Kulakhgm1 i;1karhp dikkatlice yere koydu ve yiiziinii spiraldeki ai;1khga dondii. Yiiksek duvarlar, giderek goriiniirden kaybolan dar bir kanyon olu�turuyordu. "Bir �y yok," derken kimseyle konu�muyordu. Derin bir nefes ahp ai;1khktan ii;eri ad1mm1 ath. Tahmin ettiginden i;ok daha uzun olan yol, k1vnhp biikiile­ rek ilerliyordu. Bir siire sonra kai; defa dondiigiinii unuttu. Saat yoniindeki her donii�te gei;it darahyor, Langdon'm geni� omuzla­ n duvarlara siiriiniiyordu. Nefes al Robert. Egimli metal tabakalar 61


her an i<;eri dogru <;oki.ip onu tonlarca <;eligin altmda ezecekmi� gibi hissettiriyordu.

Bunu neden yapzyorum? Langdon tam geri doni.ip gitmek i.izereyken ge<;it aniden sona erdi ve onu geni� bir alana <;1kardi. Kendisine soylendigi gibi buras1 beklediginden daha geni�ti. Langdon hemen ti.inelden bu a<;1khga <;1kh ve <;1plak zeminle yi.iksek metal duvarlan incelerken derin derin nefes aldi. Absi.ird bir i.iniversiteli �akasmm i<;inde oldugundan �i.ipheleniyordu. D1�anda bir yerde bir kap1 hk1rdad1ktan sonra yi.iksek duvar­ larm arkasmda din<; ayak sesleri yankiland1. Langdon'm gordi.igi.i kap1dan galeriye birisi girmi�ti. Spirale yakla�an ayak sesleri her doni.i�te daha yi.iksek sesler <;1kartarak Langdon'm etrafmda yi.i­ ri.imeye ba�lad1. Birisi sarmaldan i<;eri girmi�ti. Ad1mlar donmeye devam edip kendisine yakla�1rken geri gi­ dip yi.izi.ini.i a<;1khga dondi.i. Staccato hklamalar gittik<;e yi.ikseldi ve sonunda aniden ti.inelden bir adam <;1kh. Delici bak1�lan ve k1v1rc1k siyah sa<;lan olan solgun tenli, k1sa boylu, ince yap1h bir adamd1. Adama uzunca bir si.ire ifadesizce bakan Langdon'm yi.izi.ine en sonunda geni� bir tebessi.im yayildi. ''Yi.ice Edmond Kirsch daima havah giri�ler yapar." Kirsch dostane bir tav1rla, "ilk izlenimi vermek i<;in insanm tek bir �ans1 olur," dedi. "Seni ozlemi�tim Robert. Geldigin i<;in te�ekki.ir ederim." i ki adam birbirine i<;tenlikle sanld1. Langdon, arkada�mm s1rtma hafif<;e vururken Kirsch'i.in daha da zay1flad1gm1 fark etti. "Kilo vermi�sin." Kirsch, "Vejetaryen oldum," di ye yamtlad1. "Eliptik bisiklet­ ten daha kolay." Langdon kahkaha ath. "Seni gormek ne gi.izel! Her zamanki gibi kendimi a�m giyinmi� hissettirdin." "Kim, ben mi?" Kirsch ba�1m indirip siyah dar kot pantolo­ nuna, beyaz V yaka ti�orti.ine ve yandan fermuarh pilot ceketine bakh. "Bu terzi dikimi." "Parmak aras1 terlik de terzi dikimi mi?" 62


"Parmak aras1 m1?! Bunlar Ferragamo Guineas." "Herhalde iistiimdekilerin hepsinden daha pahahdir." Edmond yanma gidip Langdon'm klasik ceketinin markas1na bakh. S1cak bir �ekilde giiliimseyerek, "Aslma bakarsan bu iyi bir frak. Fiyatlan yakmd1r," dedi. "Soylemeden edemeyecegim Edmond, sentetik dostun Winston... sinir bozucu." Kirsch'iin gozleri parlad1. " inamlmaz, oyle degil mi? Bu yil yapay zekada neler ba�ard1g1ma inanamayacaksm. Kuantum su;ray1�1 yaphm. Makinelerin yepyeni yontemlerle problem i;o­ ziip kendi i�leyi�lerini diizenleyecekleri birkai; patentli teknoloji geli�tirdim. Winston heniiz devam eden bir i;ah�ma ama her giin geli�iyor." Langdon, onun i;ocuksu bakan gozlerinin etraf ma son birkai; yil ii;inde derin i;izgiler oturmu� oldugunu fark etti. Yorgun gorii­ niiyordu. "Edmond, beni neden buraya getirdigini liitfen soyler misin?" "Bilbao'ya m1 yoksa Richard Serra spiraline mi?" "Spiralle ba�layahm mesela. Klostrofobik oldugumu biliyor­ sun." Kirsch smth. "Kesinlikle. Bu ak�amm amac1 insanlan rahat ettikleri sm1rlarm d1�ma itmek." "Bu senin uzmanhk alanm." Kirsch, "Aynca seninle konu�mam gerekiyordu," diye ekledi. "GOsteriden once goriinmek istemedim." "Rock yild1zlan konserden once davetlilerin arasma kan�­ mad1g1 ii;in mi?" Kirsch �aka yaparak, "Dogru!" dedi. "Rock yild1zlan sahne­ ye biiyiilii bir �ekilde duman bulutlan arasmda i;1kar." Tepedeki 1�1klar birden zay1fladi. Kirsch saatine bakh. Bak1�­ lanm yeniden Langdon'a i;evirdiginde yiiziinde ciddi bir ifade vard1. "Robert fazla vaktimiz yok. Bu ak�am benim ii;in biiyiik bir firsat. Aslma bakarsan tiim insanhk ii;in onemli bir olay olacak." Langdon'm ii;ini aniden bir merak dalgas1 sard1. 63


Edmond, "Bir Si.ire once bilimsel bir k�ifte bulundum," dedi. "C::ok farkh yerlere goti.irebilecek c;1g1r ac;m bir bulu�. Heni.iz kimse bilmiyor ama bu a�am, yani biraz sonra, canh yaymda buldugum �eyi di.inyaya duyuracag1m." Langdon, "Ne diyecegimi bilmiyorum," diye kar�1hk verdi. "Kulaga ilginc; geliyor." Sesini alc;altan Edmond kendisinden beklenmedik bic;imde gergin konu�uyordu. "Bu bilgiyi halka duyurmadan once tav­ siyene ihtiyac1m var Robert." K1sa bir an sustu. "Hayahm buna bagh olabilir."

64


9.

BOLOM

Spiralin i.-;indeki iki adamm arasmda sessizlik hakimdi.

Tavsiyene ihtiyaczm var... Hayatzm buna baglz olabilir. Edmond'm son sozleri Langdon'm kulaklannda yank1lam­ yordu. Dostunun gozlerindeki huzursuzlugu gordii. "Edmond? Neler oluyor? iyi misin?" Yukandaki 1�1klar daha da zay1flay1p yeniden parlad1ysa da Edmond aldm� etmedi. F1s1ldayarak, "Benim i.-;in fazlas1yla olaganiistii bir y1l oldu," diye ba�lad1. "C::1g1r a.-;1c1 bir bulu�a yol a.-;an onemli bir projede tek ba�1ma .-;ah�hm." "Kulaga harika geliyor." Kirsch ba�1m "evet" anlammda sallad1. "Ger.-;ekten de oyle. Bu ak�am bunu tiim diinyayla payla�acag1m i.-;in hissettigim he­ yecam tarif edecek kelime yok. Esash bir paradigma degi�ikligini tetikleyecek. Bulu�umun Kopernik devrimi ol.-;iitiinde yank1lara yol a.-;acag1m soylersem abartm1� olmam." Langdon bir an i.-;in ev sahibinin �aka yaphg1m dii�iindii ama Edmond'm ifadesi ciddiyetini koruyordu. Kopernik mi? Edmond asla miitevaz1 biri olmam1�h ama arhk bu iddia abesle i�tigaldi. Nicola Kopernik, gezegenlerin Giine�'in etrafmda dondiigiinii soyleyen giine� merkezli mo­ delin babas1yd1. Tann'nm yarathg1 evrenin merkezinde insanm yer ald1gm1 soyleyen Kilise ogretisini 1500'lerde yerle bir eden bilimsel bir devrim ba�latm1�h. Bulu�u Kilise taraf mdan ii.-; yiiz y1l boyunca yasaklanm1� olsa da yeterli hasan vermi�, diinya asla eskisi gibi olmam1�h. F: 5

65


Edmond, "�tiphe duymam anhyorum," ded1. "Uarwm de­ sem daha m1 iyi olurdu?" Langdon giiliimsedi. "Aym �ey." "Tamam, o zaman sana �oyle soray1m: Tiim tarihimiz bo­ yunca insanoglunun sordugu iki temel soru nedir?" Langdon bunu biraz dii�iindii. "�ey, sorulardan biri �u olma­ h: 'Her �ey nasil ba�lad1? Nereden geliyoruz?"' "Kesinlikle. Ve ikinci soru da bunun devam1. 'Nereden geli­ yoruz?' degil de ..." "Nereye gidiyoruz?" "Evet! Bu iki gizem insanhk deneyiminin kalbinde yer ah­ yor. Nereden geliyoruz? Nereye gidiyoruz? insanlzgm ba�lang1c1 ve kaderi. Bunlar evrensel gizemler." Gozlerini k1san Edmond, Langdon'a beklentiyle bakh. "Robert, yaphg1m bulu�... her iki soruyu da ai;1ki;a cevaphyor." Langdon ii;inden Edmond'm sozleriyle ve onlarm i;agn�1mla­ nyla bogu�tu. "Ne diyecegimi ... bilemiyorum." "Bir �ey soylemene gerek yok. Umanm bu ak�amki sunum­ dan sonra derinlemesine tarh�ma firsah buluruz, ama �u anda seninle konunun daha karanhk yoniinii konu�mam laz1m: bulu­ �umun yans1malanm." "Sence yank1 uyandiracak m1?" "Hii; �iiphesiz. Bu sorulan cevaplayarak yiizlerce y1ld1r yerle�mi� ruhani ogretilerle zit konuma dii�ti.im. i nsanm yarah­ h�l ve kaderi geleneksel olarak dinin hakimiyetindeki alanlard1r. Ba�kasmm i�ine burnumu sokuyorum; hii;bir din ilan edecegim �eyden ho�lanmayacak." Langdon, "i lgini;," diye kar�1hk verdi. "Gei;en yil Boston'da, ogle yemeginde beni sorguya i;ekmenin sebebi buydu demek." "Oyleydi. Sana bir �eyin soziinii verdigimi hahrhyor musun? Ya�ad1g1m1z siire ii;inde, dini efsanelerin bilimsel bulu�larla y1k1lacagm1 soylemi�tim." Langdon ba�m1 sallad1. Unutmak kolay degil. Kirsch'iin ciiretkar iddialan kelimesi kelimesine fotografik hafizasma ka­ zmm1�h. "Hahrhyorum. Ben de dinin bin yil boyunca bilimdeki geli�melere dayand1gm1 ve toplumda onemli bir amaca hizmet 66


ettigini; dinlerin degi�im gei;irse bile asla sona ermeyecegini soylemi�tim." "Aynen. Sana bundan ba�ka, hayahmm amacm1 buldugum­ dan bahsetmi�tim: dini efsaneleri silmek ii;in bilimsel geri;ekler­ den faydalanacag1m1." "Evet, iddiah laflar." "Soylediklerime kar�1 i;1km1�hn Robert. Dine ters dii�en veya ogretilerini hafife alan 'bilimsel geri;eklerle' kar�ila�hg1mda, din ile bilimin aym hikayeyi iki farkh dilde anlathgm1 fark edebil­ mem iimidiyle bir din alimine ba�vurmam1 soylemi�tin." "Hahrhyorum. Bihm insanlanyla din adamlan evrenin hpahp aym gizemlerini tarif etmek ii;in farkh kelimeler kullamr­ lar. Genellikle konuyla degil de, anlambilimle ilgili tarh�malar ya�amr." Kirsch, "Ben de senin tavsiyene uydum," dedi. "Ve son bulu�um hakkmda dini liderlere ba�vurdum." "Oyle mi?" "Diinya Dinleri Parlamentosu'nu bilir misin?" "Elbette." Langdon bu grubun dinler aras1 diyalogu arhrma i;abalarma hayrand1. Kirsch devam etti. "�ans eseri parlamento bu yilki toplanhs1m Barcelona yakmlarmda yaph. Evime yakla�1k bir saat mesafe­ deki Montserrat Manastm'nda." Dagm tepesindeki ibadethaneyi y1llar once gezmi� olan Langdon, gorkemli bir yer, diye dii�iindii. "Bu biiyiik bilimsel duyuruyu yapacag1m hafta toplanacak­ lanm ogrenenince, ne bileyim, ben ..." "Tann'nm bir i�areti olabilecegini mi dii�iindiin?" Kirsch kahkaha ath. "Onun gibi bir �ey. Bu yiizden onlan arad1m." Langdon etkilenmi�ti. "Tiim parlamentoya m1 seslendin?" "Hay1r! Bu i;ok tehlikeli olurdu. Kendim duyurmadan once bilginin d1�an s1zmasm1 istemedim. Bu sebeple ii;lerinden sadece iii;iiyle; H1ristiyanhgm, islamiyetin ve Yahudiligin birer temsilci­ siyle toplanh talep ettim. Dordiimiiz ii;eri kimsenin almmad1g1 ozel bir kiitiiphanede bulu�tuk." 67


Langdon hayretle, "Seni kiitiiphaneye almalarma �a�1rd1m," dedi. "Oranm kutsanm1� bir yer oldugunu duymu�tum." "Onlara telefon, kamera veya misafir almmayan gizli bir top­ lanh yerine ihtiyai; duydugumu soylemi�tim. Beni o kiitiiphaneye gotiirdiiler. Bir �ey anlatmadan once gizlilik yemini etmelerini istedim. Kabul ettiler. �u ana kadar bulu�umu yeryiiziinde ben­ den ba�ka sadece onlar biliyor." "Etkileyici. Peki, anlathgmda nasil tepki verdiler?" Kirsch utangai; bir tav1r takmdi. "Miikemmel bir �ekilde an­ latmam1� olabilirim. Beni bilirsin Robert, tutkulanm alev almca diplomatik davranmay1 pek beceremem." Langdon kahkaha atarken, "Evet, biraz hassasiyet gosterme dersi alman gerektigini okumu�tum," dedi. T:pk: Steve fobs ve

diger vizyonerler gibi. "i �te ben de herkesin bildigi dogama uygun bir bii;imde, dogrudan geri;egi anlatarak konu�maya ba�lad1m. Dini her zaman toplu bir yamlg1 olarak gordiigiimii, bir bilim insam olarak milyarlarca zeki insanm, huzur bulup yol gosterecek bir dini inanca sanlmasm1 zor kabul ettigimi anlathm. Hemen hii; sayg1 duymad1g1m insanlara neden dam�hg1m1 sorduklarmda, bulu�uma verecekleri tepkiyi oli;mek ii;in gittigimi soyledim. Boylece insanlara duyurdugumda inani;h kimselerin bunu nasil algilayacagm1 anlayabilecektim." Langdon ba�m1 salladi. "Manhkh bir davram�. Bazen en iyi diplomasi diiriistliiktiir, oyle degil mi?" Kirsch, onun soziinii keser gibi elini salladi. "Dinle ilgili go­ rii�lerimi herkes biliyor. �effafhg1 takdir ederler diye dii�iindiim. Her neyse, daha sonra onlara i;ah�marm gosterdim; ne buldugu­ mu ve her �eyi nasil degi�tirdigini detaylanyla ai;1klad1m. Hatta cep telefonumu i;1karthm ve hayli �a�1rhc1 oldugunu itiraf etmem gereken bir video izlettim. Hepsinin nutku tutuldu." "Bir �y soylemi�lerdir," diyen Langdon, Kirsch'iin ne k�fet­ tigini arhk daha i;ok merak ediyordu. "Ben sohbet edecegimizi samyordum ama H1ristiyan din adam1, diger ikisini bir �ey diyemeden susturdu. Bilgiyi halka 68


duyurma konusunu yeniden di.i�i.inmemi tavsiye etti. Ben de oni.imi.izdeki bir ay i\inde bunu di.i�i.inecegimi soyledim." "Arna bu ak�am a\1khyorsun." "Evet. Paniklemesinler veya engellemeye kalkmasmlar diye onlara haftalar sonra duyuracagum soyledim." Langdon, "Peki, bu ak�amki sunumu ogrendiklerinde ne olacak?" diye sordu. "Pek ho�larma gitmeyecek. Ozellikle de i\lerinden birinin." Kirsch gozlerini Langdon'a dikmi�ti. 'Toplanhy1 ayarlayan ki�i Piskopos Antonio Valdespino'ydu. Onu tamyor musun?" Langdon endi�elenmi�ti. "Madrid'deki mi?" Kirsch ba�1m salladi. "Ta kendisi." Langdon, Edmond'm radikal ateizmini anlatacag1 ideal din­ leyici kitlesi olmadiklan kesin, diye di.i�i.indi.i. Valdespino a�m muhafazakar gori.i�leri ve ispanya kralma yakmhg1yla tamnan, ispanyol Katolik Kilisesi'nin gi.i\li.i simalarmdan biriydi. Kirsch, "Bu yil parlamentoya ev sahipligi yaph," dedi. "Bu yi.izden ondan toplanhy1 ayarlamas1m istedim. $ahsen gelmeyi teklif etti, ben de Mi.isli.iman ve Yahudi temsilcileri de yamnda getirmesini rica ettim." Yukandaki i�1klar yine zay1flam1�h. Derin bir i\ \eken Kirsch, sesini iyice al\alth. "Sunum yapma­ dan once seninle konu�may1 istememin sebebi, tavsiyene ihtiya\ duymam. Sence Piskopos Valdespino tehlikeli biri mi, bilmem gerekiyor." Langdon �a�irm1�h. "Tehlikeli mi? Hangi anlamda?" "Ona gosterdigim �ey di.inyas1m tehdit ediyor. Ben de ondan gelecek fiziki bir tehdit altmda m1y1m bilmek istiyorum." Langdon hemen ba�1 m iki yana salladi. "Hay1r, imkans1z. Ona ne dedigini bilmiyorum ama Valdespino, ispanyol Katolik di.inyasmm si.itunu gibidir, aynca kraliyet ailesiyle olan baglan onu son derece ni.ifuzlu biri haline getiriyor... ama yine de o bir rahip, katil degil. Siyasi gi.ici.ini.i kullamr. Senin aleyhine bir vaaz verebilir. Ancak onun tarafmdan sana herhangi bir fiziki tehlike gelecegine inanmam \Ok gi.i\." 69


Kirsch ikna olmam1� goriiniiyordu. "Montserrat'tan i;1karken bana nasil bakhguu gormeliydin." Langdon, "O manastmn en kutsal kiitiiphanesinde bir pisko­ posa tiim inani; sisteminin bir yamlg1dan ibaret oldugunu soyle­ din!" diye i;1k1�h. "C::ayla pasta ikram etmesini mi bekliyordun?" Edmond, "Hay1r," dedi. "Arna toplanhdan sonra bana teh­ ditkar bir sesli mesaj b1rakmasm1 da beklemiyordum." "Piskopos Valdespino seni mi aram1�?" Kirsch elini deri ceketinin cebine soktu ve ah�ilmad1k bii­ yiikliikte bir akilh telefon i;1karth. Langdon telefonun turkuvaz k1hfmm, yeniliki;i Katalan mimar Antoni Gaudi'nin tasarlad1g1 alhgenlerle siislendigini fark etti. Birkai; diigmeye bashktan sonra telefonu kald1ran Kirsch, "Dinle," dedi. Once ClZlrdayan hoparlorden ya�hca bir adamm sert ve i;ok ciddi sesi yiikseldi:

"Bay Kirsch, ben Antonio Valdespino. Bildiginiz iizere, bu sabahki toplant1m1z beni ve diger iki meslekta�1m1 rok rahatszz etti. Konuyu biraz daha tartz�abilmek ve bu bilgiyi halka duyurmanm tehlikeleri hakkmda sizi uyarabilmek irin beni hemen aramanzzz istiyorum. Eger aramazsanzz meslekta�lanmla ben, bulu�unuzla ilgili sizden once duyuru yapmayz, farklz �ekilde anlatmayz, bulu�u itibars1zla�tzrmay1 ve diinyaya vereceginizi hir gormediginiz anla�zlan zararz azaltmaya ral1�may1 dii�iiniiyoruz. Aramanzzz bekliyorum. Kararzmz smamaya kalkmamanzzz oneririm." Mesaj burada sona eriyordu. Langdon, Valdespino'nun asabi konu�mas1 kar�1smda ger­ i;ekten de �a�1rm1�h. Yine de bu sesli mesaj onu korkutmaktan ziyade, Edmond'm yapacag1 ai;1klamay1 daha da merak etmesine sebep olmu�tu. "Peki, sen nasil cevap verdin?" Telefonu yeniden cebine sokan Edmond, "Cevap vermedim," dedi. "Bo� bir tehdit oldugunu dii�iindiim. Bu bilgiyi ilan etmeyi degil, onu gommeyi isteyeceklerinden emindim. Aynca bu ak­ �amki sunumun zamanlamas1 onlan haz1rhks1z yakalayacakh, bu yiizden benden once davranmaya kalk1�malan konusunda 70


hii; endi�e etmedim." Durup Langdon'a �oyle bir bakh. "Bilmiyo­ rum ... sesinin tonundan olsa gerek .. akhmdan i;1km1yor." "Bu ak�am tehlikede oldugundan m1 �iipheleniyorsun? Bu­ rada m1?" "Hayrr, hay1r, davetli listesi i;ok s1k1 kontrol edildi. Aynca bu binanm miikemmel bir giivenligi var. Duyuruyu yaphktan sonra olacaklardan endi�eleniyorum." Edmond aniden bunu soyledigi­ ne pi�man olmu� gibi bir ifade takmdi. "Sai;ma. Gosteri oncesi heyecan i�te. Sadece onsezilerinin ne dedigini bilmek istemi�tim." Langdon giderek artan bir kayg1yla dostunu inceledi. Ed­ mond her zamankinden daha solgun ve endi�eli goriiniiyordu. "Onsezilerim bana, ne kadar k1zdmrsan k1zd1r, Valdespino'nun seni asla tehlikeye atmayacagm1 soyliiyor." l�1klar bu sefer daha israrh karard1. "Peki, t�ekkiir ederim." Kirsch saatine bakh. "Gitmem laz1m ama daha sonra bulu�abilir miyiz? Bu bulu�un seninle tarh�mak istedigim baz1 yonleri var." "El bette." "Miikemmel. Sunumdan sonra ortahk kan�acak, bu yiizden karga�adan kai;1p konu�abilecegimiz ozel bir yere ihtiyac1m1z olacak." Edmond bir kartvizit i;1karhp arkasma yazmaya ba�la­ d1. "Sunumdan sonra bir taksi i;evirip �ofore bu kartviziti ver. Buradaki biitiin taksi �forleri seni nereye getirmesi gerektigini anlar." Kartviziti uzath. Langdon arka tarafta bir otelin veya restoranm adresini gore­ cegini sanm1�h, oysa parola gibi bir �eye bak1yordu.

BIO-EC346 "Anlamad1m, bunu taksi �oforiine mi verecegim?" "Evet, o nereye gelmesi gerektigini anlar. Oradaki giivenlige seni bekledigimi s0yleyecegim ve ben de miimkiin oldugunca erken gidecegim." Giivenlik mi? Ka�lanm i;atan Langdon, BIO-EC346'nm gizli bir bilim kuliibii olabileceginden �iiphelendi. 71


"Fazlas1yla kolay bir kod dostum." Goz k1rph. "Herkesten evvel senin i;ozebilmen gerekir. Bu arada, hazirhks1z yakalanma diye soyliiyorum, bu ak�amki duyurumda senin de bir roliin olacak." Langdon �a�1rm1�h. "Nas1l bir rol?" "Merak etme. Hii;bir �ey yapman gerekmiyor." Bunlan soyledikten sonra Edmond Kirsch spiralin i;1k1�ma dogru yoneldi. "Benim hemen sahne arkasma gei;mem gerek ama Winston sana rehberlik eder." Kapmm �iginde durup ar­ kasm1 dondii. "Seninle etkinlikten sonra gorii�iiriiz. Ve umanm Valdespino hakkmda yamlm1yorsundur." Langdon, "Edmond sakin ol. Sen sunumuna odaklan. 0 din adamlarmdan sana bir zarar gelmez," diye onu yah�hrmaya i;ah�h. Kirsch ikna olmu� goriinmiiyordu. "Anlatacaklanm1 dinle­ yince daha farkh dii�iinebilirsin Robert."

72


1 0.

BOLOM

Madrid'deki Roma Katolik Ba�piskoposluk Bolgesi'nin kutsal merkezi olan Catedral de la Almudena, Kraliyet Saray1'na hemen kom�u konumda neoklasik bir katedraldir. Eski bir caminin yeri­ ne in�a edilmi� Almudena Katedrali, ismini "kale" anlammdaki Arapi;a el-mudayna kelimesinden ahr. Efsaneye gore VI. Alfonso, Madrid'i 1083'te Miisliimanlar­ dan geri almca giivenle korunmas1 ii;in kalenin duvarlarma gomiilmii� k1ymetli bir Bakire Meryem ikonasm1 bulmanm pe­ �ine dii�er. Gizlenmi� Meryem'in yerini bulamayan Alfonso kale duvarlarmdaki bir boliim patlaymcaya kadar dua eder. Yikilan duvar, ii;inde sakh ikonay1 yiizy1llar once gomiildiigii mumlarla birlikte ortaya i;1kanr. Bugiin Almudena Bakiresi, Madrid'in koruyucu azizesidir. Hacilar ve turistler resminin oniinde dua edebilme ayncahgma ermek ii;in Almudena Katedrali'ne akm eder. Kraliyet Saray1'yla aym meydam payla�an kilisenin stratejik konumu, gidenler ii;in ayn bir i;ekicilik ii;erir: saraya giren veya saraydan i;1kan krah bir anhgma gorebilme imkamm. 0 ak�am katedralin iyice ii;lerinde, geni; bir papaz yard1mc1s1 koridorda panik halinde ko�uyordu.

Piskopos Valdespino nerede?! Ayin birazdan ba�layacak! Piskopos Antonio Valdespino on y1llardir bu katedralin papaz1 ve deneti;isiydi. Krahn uzun zamand1r dostu ve ruhani dam�mam olan Valdespino, yenile�meye hemen hii; taviz verme­ yen ai;1k sozlii bir geleneki;iydi. Seksen iii; ya�mdaki piskopos, 73


Paskalya'dan onceki Kutsal Hafta'da hala ayak bileklerine pranga tak1yor, �ehrin sokaklarmda inananlarla beraber ikonalan ta�1yordu.

Herkes bir yana, Valdespino asla ayine ger kalmaz. Papaz yard1mc1s1 yirmi dakika once giyinme odasmda pis­ koposun yanmdayd1 ve her zamanki gibi ciippesini giymesine yard1m etmi�ti. Tam giyindigi sirada piskopos, telefonuna bir mesaj alm1� ve tek kelime etmeden aceleyle d1�an i;1km1�h.

Nereye gitti? Mabedi, giyinme odasm1, hatta piskoposun ozel odasm1 aram1� olan papaz yard1mc1s1, Valdespino'nun i;ah�ma odasma bakmak ii;in koridordan katedralin yonetim k1smma dogru ko­ �uyordu. Uzaktan borulu orgun sesini duydu.

ilahiler ba�lzyor!

Piskoposun i;ah�ma odasmm oniine gelince, kapah kapmm arkasmdan siiziilen 1�1g1 goriip �a�1ran papaz yard1mc1s1 aniden ko�may1 kesti. B11mda mi?! Usulca kap1y1 i;ald1. "iExcelancia Reverendisima? (Pek muhterem

ekselanslan?)" Cevap alamad1. Kap1y1 biraz daha kuvvetli yumruklarken, "ilSu Excelencia?! (Ekselanslan?!)" diye seslendi. Hala ses yoktu. Piskoposun saghgmdan endi�e eden papaz yard1mc1s1, tuta­ mag1 dondiiriip kap1y1 iterek ai;h. Cielos! (Tann a�kma!) ii;eri dikkatle bakan papaz yard1mc1s1nm solugu kesildi. Piskopos Valdespino maun masasmda oturmu�, diziistii bilgisayarm parlak ekranma bak1yordu. Piskoposluk taCI hala ba­ �mdayd1, papaz ciippesi altmda toplanm1�h ve piskoposluk asas1 geli�igiizel duvara yaslanm1�h. Papaz yard1mc1s1 bogazm1 temizledi. "La santa misa estd­

(Ayin birazdan-)" Piskopos gozlerini ekrandan ay1rmadan, "Me he ocupado, (Ben hallettim,)" diyerek soziinii kesti. "El padre Derida me sustituye. (Pe­ der Derida benim yerime bakzyor.)" 74


Papaz yard1mc1s1 hayretle bakh. Yerini Peder Derida m1 alacak? Cumartesi ak�am1 ayinini daha dii�iik mevkiden bir rahibin yii­ riitmesi al�ilm1�m d1�mdayd1. Valdespino ba�1m kald1rmadan, "Ahora vete! (�imdi git!)" diye t;1k1�h. "Y ciemz la puerta. (Ve kap1y1 kapat.)" Korkan delikanh kendisine soyleneni yaparak derhal odadan t;1kh ve kap1y1 arkasmdan kapath. H1zla borulu org sesinin geldigi yere giden papaz yard1mc1s1, piskoposun bilgisayarmda, onu Tann'ya kar�1 gorevinden ahko­ yacak kadar onemli neye bakhgm1 merak etti. 0 s1rada Guggenheim'm geni� salonundaki kalabahgm ara­ smda ilerleyen Amira! Avila, incecik kulakhkla nyla konu�an da­ vetlileri gorlince �a�1rd1. Miizedeki sesli turda t;ift tarafh sohbet edilebildigi anla�1hyordu. Cihaz1 athgma memnun oldu.

811 ak?t11t1 dikkatimi hi(:bir ?ey dagttma111al1. Saatine bakhktan sonra gozlerini, iist kattaki asil etkinlik it;in yukan t;1kan davetlilerle dolmu� asansorlere t;evirdi. Avila bu yiizden merdivenleri tercih etti. Yukan t;1karken diin ak�amki aym ku�ku dolu iirpertiyi hissetti. insan oldiirecek bir adama m1 donii? tiim ? Kans1yla t;ocugunu kendisinden koparan inant;s1z ruhlar onu degi�tirmi�ti. Kendine, eylemlerim daha yiiksek bir yetkili tarafmdan onaylamyor, diye hahrlath. Yapt1g1m i?in bir erdemi var. Avila ilk sahanhga geldiginde bak1�lan, yakmmdaki asma ge­ t;itte duran bir kadma ili�ti. Me�hur giizele bakarken, ispanya'nm en yeni iinliisii, diye dii�iindii. Kadm siyah verev t;izgisi zarift;e belinden get;en, beyaz, dar bir elbise giymi�ti. i nce viicudu, koyu renkli giir sat;lan ve zarif edas1yla kolayhkla hayranhk uyand1ran biriydi. Avila gozlerini ona t;eviren tek ki�i olmad1gm1 fark etti. Diger konuklarm regeni dolu bak1�larmdan ba�ka, beyazh kadm kendisini yakmdan takip eden iki giivenlikt;inin de tiim dikkatini iistiine t;ekiyordu. ihtiyath panterlerin ozgiiveniyle hareket eden adamlar, armasmm iistiine GR harflerinin �lendigi aym mavi ceketten giymi�lerdi. 75


Burada bulunmalarma �a�1rmasa da onlan gormek amiralin nabz1m h1zland1rd1. ispanyol Silahh Kuvvetleri'nin eski bir i.iyesi olarak GR harflerinin neyi temsil ettigini c;ok iyi biliyordu. Bu iki gi.ivenlik refakatc;isinin, di.inyadaki egitimli ve silahh korumalar­ dan bir fark1 yoktu. Avila ic;inden, burada olduklarma gore, her turlil tedbiri almal1-

y1m, diye di.i�i.indi.i. Tam arkasmdan bir erkek sesi, "Hey!" diye c;ag1rd1. Avila arkasm1 dondi.i. Smokin giyip siyah kovboy �apkas1 takm1� olan gobekli bir adam ona gi.ili.imsi.iyordu. Askeri i.iniformasm1 gastererek, "Ha­ rika kosti.im!" dedi. "i nsan boyle bir �eyi nereden bulur?" istem d1�1 yumruklanm s1kan Avila, ona bakh. Bir omiir boyu hizmet edip fedakarlzkta bulunarak, diye di.i�i.indii. Omuzlanm sil­ kerken, "No hablo ingles, <ingilizce bilmiyorum,)" diye kar�1hk verip merdivenlerden yukan c;1kmaya devam etti. ikinci kata geldiginde uzun bir koridorla kar�1la�h ve korido­ run sonundaki tuvalete giden tabelalan takip etti. Ti.im mi.izedeki 1�1klar karanp yeniden aydmland1g1 sirada ic;eri girmek i.izereydi. Bu karartma, davetlileri sunumu izlemek i.izere yukan c;1kmaya yonlendiren kibar bir davetti. Bo� tuvalete giren Avila son kap1y1 sec;ip kendini ic;eri kilitle­ di. Yalmz kald1gmda, kendisini bo�luga atmak niyetiyle ic;inden c;1kmaya c;ah�an �eytanlan yeniden hissetti.

Be� yzl gertig i halde hatzralar pe�imi bzrakmzyor. Avila ofkeyle, deh�etli di.i�i.inceleri zihninden uzakla�tinp cebindeki tespihi c;1karth. Kapmm i.isti.indeki ceket ask1sma na­ zikc;e gec;irdi. Boncuklar ve hac;, kar�1smda huzurla sallamrken kendi el emegine hayranhkla bakh. Dindar kimseler boylesi bir nesne yaratan ki�inin tespihi lekeledigini di.i�i.ini.ip deh�ete ka­ p1labilirdi. Buna ragmen, Naip vahim durumlarda bag1�lanma kurallarmm esnetilebilecegine onu temin etmi�ti. Naip, sebebi boylesine kutsal oldugunda Tanrz'nm affedecegi mu­ hakkaktzr, diye vaatte bulunmu�tu.

76


Avila'nm hem ruhunun hem de bedeninin kotiiliiklerden korunacagmm garantisi verilmi�ti. Bak1�lanm avw; i<;indeki dov­ meye indirdi.

isa'nm crism6n'u gibi bu sembol de sadece harflerden mey­ dana geliyordu. Avila tam olarak kendisine soylendigi gibi demir safras1 miirekkebi ve igneyle ii<; giin once kaz1m1�h. Dovmeyi yaphg1 yer hata k1zank ve hassash. Naip ona, yakalanacak olursa yapmas1 gereken tek �yin avu<; i<;ini a<;1p gostermek oldugunu, birka<; saat i<;inde serbest b1rakilacagm1 soylemi�ti. Naip, hiikiimetin en iist seviyelerinde biz vanz, demi�ti. Sahip olduklan hayret verici niifuza zaten �ahitlik etmi� olan Avila, kendini bir koruma pelerininin altmda hissediyordu. Hilla eski usullere sayg1 duyan insanlar var. Bir giin bu se<;kinlerin arasma kahlmay1 um ut ediyordu, ama �imdilik oynad1g1 herhangi bir rolle de onur duyacakh. Bo� tuvalette telefonunu <;1karhp kendisine verilen giivenli numaray1 arad1. Telefon ilk <;ah�ta a<;ild1. "Si?" Son talimatlan bekleyen Avila, "Estoy en posici6n, (Ben haz1nm,)" diye kar�1hk verdi. Naip, "Bien, <iyi,)" dedi. "Tendras una sola oportunidad. Aprovec­

harla sera crucial. (Tek bir f1rsatm olacak. Onu yakalaman rok iinemli.)"

77


11.

BOLOM

Dubai'deki panlhh gokdelenlerin, insan yap1m1 adalarm, iinliilerin parti verdigi villalarm yer ald1g1 sahil kesiminden otuz kilometre otede, Birle�ik Arap Emirlikleri'nin a�m muhafazakar islam kiiltiiriiniin ba�kenti �arika �ehri yer a !tr. Alh yiizden fazla camisi ve oolgenin en iyi iiniversiteleriyle �arika, din ve egitim hayatmm tepesindeki yerini, biiyiik petrol kaynaklarma ve halkmm egitimini her �eyin iistiinde tutan yone­ ticisine bon;ludur. 0 gece �arika'nm aziz ulemas1 Seyyid el-Fad1l'm ailesi ibadet etmek ii;in ozel olarak toplanm1�h. Geleneksel teheccud namaz1 duasma kahlmak yerine, bir giin once hi.-; iz brrakmadan ortadan kaybolan baba, amca ve koca el-Fad1l'm geri donmesi ii;in dua etmi�lerdi. Yerel bir gazete Seyyid'in meslekta�larmdan birinin, her zaman kendine hakim davranan ulemanm Diinya Dinleri Par­ lamentosu'ndan dondiikten sonra "ah�ilmad1k derecede heye­ canli'' goriindiigiinii soyledigini yazm1�h. Bundan ba�ka aym ki�i, Seyyid'in dondiikten bir siire sonra telefonda tarh�hgm1 duydugunu da s0ylemi�ti. i ngilizce tarh�hg1 ii;in soylenenleri ak­ taram1yordu ama din adam1, Seyyid'in aym ismi tekrarlad1gma yemin etmi�ti.

Edmond Kirsch.

78


12.

BOLOM

Spiral yap1dan <;1karken Langdon'm zihninde dii!?iinceler doniiyordu. Kirsch ile yaphg1 sohbet hem heyecan hem de deh!?et vericiydi. iddialan abarhh ya da degil, teknoloji dahisi diinyada koklii degi!?ikliklere sebep olacak bir ke!?ifte bulunmu!?tu.

Kopernik'in bulu?lan kadar onemli bir ke?if mi? Sonunda sarmal heykelden d1!?an <;1khgmda ba!?I doniiyordu. Daha once yere b1rakhg1 kulakhg1 eline aldi. Cihaz1 takarken, 'Winston?" diye seslendi. "Alo?" Zay1f bir hk1rhmn ardmdan ingiliz aksanh bilgisayar reh­ berin sesi duyuldu. "Merhaba profesor. Buraday1m. Bay Kirsch benden sizi servis asansoriine gotiirmemi istedi, <;iinkii ana salona donemeyecek kadar az zamamm1z var. Aynca a!?m biiyiik asansoriimiizii begeneceginizi tahmin etti." "C::ok dii!?iinceli. Klostrofobik oldugumu biliyor." "Arhk ben de biliyorum. Ve unutmayacag1m." Winston, Langdon'1 yan kap1dan beton bir koridora, oradan da asansoriin oniine gotiirdii. Devasa sanat eserlerini ta!?1mak i<;in tasarland1g1 anla!?ilan asansor kabini, soylendigi gibi muaz­ zam biiyiikliikteydi. Profesor i<;eri ad1mm1 atarken Winston, "En iistteki diigme," dedi. "U<;iincii kat." Kata geldiklerinde Langdon d1!?an <;1kti. Winston'm ne!?eli sesi Langdon'm kafasmm i<;inde, "Tamam­ d1r," diye yank1land1. "Sol taraftaki galeriden ge<;ecegiz. Konfe­ rans salonuna giden en kestirme yol bu." 79


Winston'm yonergelerini dinleyen Langdon, bir dizi acayip sanat eserinin sergilendigi geni� bir galeriden gei;ti. Burada; beyaz bir duvara yap1�kan, k1rm1z1 kiireler firlathg1 anla�ilan bir topatar, hii; yiizmeyecegi belli olan telden oriilmii� bir kano ve cilah metal bloklardan yapilm1� minyatiir bir �ehir gibi eserler vard1. C::1k1�a dogru giderken Langdon kendini bu koskoca mekanda biiyiik yer i�gal eden bir sanat eserine bakarken buldu.

Kesinlikle miizedeki en garip parrayz buldum, diye dii�iindii. Tiim mekana boylu boyunca yayilm1� bir siirii ah�ap kurt, galerinin kar�1 tarafma dogru ko�arak havaya s1i;nyor ve �effaf bir cama �iddetle i;arparak, a�ag1smda olii kurtlardan bir y1gm olu�turuyord u. Kendiliginden konu�an Winston, "i smi Head On (Bodoslama)," dedi. "Duvara dogru gozii kapah ko�an doksan dokuz kurt, gele­ neklerden sapmaya cesaret edemeyen siirii manhgm1 sembolize ediyor." Sembolizmdeki alay Langdon'1 etkilemi�ti. Sanmm Edmond

bu ak�am adetlerden rarp1c1 birimde sapacak. Winston, "�imdi eger diimdiiz devam ederseniz, �u elmas �eklindeki renkli pari;anm sol tarafmda i;1k1�1 goreceksiniz. Sa­ nati;1s1, Edmond'm en sevdiklerinden biridir," dedi. ilerideki canh renklerde yapilm1� tabloyu fark eden Langdon egri i;izgileri, ana renkleri ve o �akac1 gozii hemen tamd1. Onlii Barselonalmm, i;ocuk boyama kitab1 ile surrealist vit­ ray cam1 arasmda bir his veren canh eserlerini hep sevm� olan Langdon, Joan Mir6, diye dii�iindii.

80


Fakat esere biraz daha yaklai;np da hi<; fir<;a darbesi bulun­ mayan yi.izeyin pi.iri.izsi.iz oldugunu gori.ince yerinde donakald1. "Reprodiiksiyon mu?" diye sordu. Winston, "Hay1r, bu orijinal," diye cevap verdi. Langdon daha yakmdan bakti. Bi.iyi.ik <;1khlar almabilen bir bilgisayar yaz1c1smda bastmld1g1 belliydi. "Winston bu bir baskz. Tuvale bile <;izilmemi�." Winston, "Ben tuvalde <;ah�m1yorum," diye yamt verdi. "Ben sanah sanalda yarahyorum, Edmond da benim i<;in bas1yor." Langdon hayret i<;inde kalm1�h. "Dur bir saniye. Bu senin

mz."'?" "Evet. Joan Mir6'nun tarz1m taklit etmeye <;ah�hm." Langdon, "Belli oluyor," dedi. "Mir6'nun imzasmz bile atm1�sin." Winston kar�1 <;1kh. "Hay1r. Bir daha bakm. Ben Miro diye imzalad1m; 'o' harfinin i.izerinde aksan i�areti yok. ispanyolca miro 'bak1yorum' anlamma geliyor." Winston'm <;izdigi resmin merkezinden, bakan ki�iye yonel­ mi� Mir6 tarz1 gozi.i goren Langdon, ak1ll1ca, diye di.i�i.indi.i. "Edmond benden bir otoportre yapmam1 isteyince ben de bunu yaphm." Bu senin otoportren mi? Langdon yeniden di.izensiz yerl�tiril­ mi� egri <;izgilere bakh. <;ok garip goriinii�lii bir bilgisayar olmalzsm. Yakm zaman once Edmond'm bilgisayarlara algoritmik sa­ nat ogretmek konusundaki heyecamyla ilgili bir yaz1 okumu�tu. \:ok karma�1k bilgisayar programlan ile sanat i.iretilecekti. Arna bu durum i<;inden <;1k1lmaz bir soruyu gi.indeme getiriyordu: Bilgisayarlar sanat i.iretmeye ba�lad1gmda sanat<;1s1 kim olacakh? Bilgisayar m1 yoksa programc1s1 m1? MIT'de k1sa si.ire once ser­ gilenen <;ok ba�anh algoritmik sanat eserleri, Harvard'daki "Bizi insan Yapan Sanat m1?" ba�hkh insani bilimler dersini tuhaf bir bi<;imde degi�tiriyordu. Winston, "Mi.izik de besteliyorum," dedi. ''Bir ara merak eder de sorarsamz Edmond size dinletir. Fakat �u anda acele etmeniz gerekiyor. Sunum birazdan ba�layacak." F: 6

81


Galeriden t;1kan Langdon, kendini ana salonun iistiinden get;en yiiksek bir yiiriime yolunda buldu. Bu geni� alanm her iki tarafmda da miize rehberleri, geriye kalan son davetlileri asan­ sorden aceleyle t;1kanp Langdon'm durdugu yerin ilerisindeki bir kap1ya yonlendiriyordu. Winston, "Bu ak�amki programm birkat; dakika it;inde ba�­ lamas1 planland1," dedi. "Sunumun yapilacag1 salonun giri�ini goriiyor musunuz?" "Goriiyorum. Hemen ileride." "C::ok giizel. Son bir �y daha. it;eri girerken kulakhklarm b1rakilmas1 it;in yerl�tirilmi� kutular goreceksiniz. Edmond, sizin kulakhg1 birakmamamz1, saklamamz1 istedi. Bu sayede programdan sonra sizi miizenin arka kap1smdan t;1kartacag1m. Kalabahktan kurtulur, daha rahat taksi bulursunuz." Langdon, taksi �oforiine vermesini soyleyerek Edmond'm kartvizite karalad1g1 tuhaf harf ve say1 dizisini goziiniin oniine getirdi. "Winston, Edmond sadece 'BIO-EC346' yazd1. Bunun fazlas1yla kolay bir kod oldugunu soyledi." Winston hemen, "Gert;egi soylemi�,'' dedi. "Profes0r arhk program ba�lamak iizere. Umanm Bay Kirsch'iin sunumundan keyif ahrsm1z. Sonrasmda size yeniden yard1m etmekten mem­ nuniyet duyacag1m." Ani bir hk1rh sesiyle Winston arhk duyulmaz oldu. Langdon giri� kap1sma yakla�h, kulakhg1m t;1karth ve ufak cihaz1 ceketinin cebine soktu. Sonra da kapilar arkasmdan kapa­ mrken son birkat; davetliyle birlikte h1zh ad1mlarla it;eri girdi. Yine kendini beklenmedik bir mekanda bulmu�tu. Sunumu ayakta

m1

izleyecegiz?

Edmond'm duyurusunu dinlemek it;in rahatt;a oturacaklan bir konferans salonunda toplanm1� bir kalabahk hayal etmi�ti ama yiizlerce davetli kiret; badanah, hkhm hk1� bir galeride ayak­ ta duruyordu. it;eride goriiniirde ne bir sanat eseri ne de oturma yeri vard1. Sadece kar�1 duvarm bulundugu yerdeki podyumun yanmda biiyiik bir LCD ekran vard1 ve iizerinde �oyle yaz1yordu:

Canll yayin 2 dakika 07 saniye sonra ba�layacak. 82


I<;ine bir merak yay1ld1gm1 hisseden Langdon'm gozleri LCD ekrandaki ikinci sahra kayd1 ve yazanlan iki kere okumak zo­ runda kald1:

Uzaktan kat1hmc1 say1s1:

1

953 694

lki milyon ki�i mi? Kirsch, Langdon'a duyurusunun canh yaymlayacagm1 soyle­ mi�ti ama bu say1lar ak1l almazd1 ve her ge<;en saniye h1zlanarak arhyordu. Profesoriin yiiziinde bir giiliimseme belirdi. Eski ogrencisi kendi adma iyi bir i� ba�rm1�h. Arna arhk as1l soru �uydu: Acaba Edmond ne a<;1klayacakh?

83


t 3.

BOLOM

Dubai'nin dogusunda ay 1�1gmm aydmlathg1 bir i;olde, bir Sand Viper 1100 kum ta�1h, sola kmp aniden durunca parlak farlarmm oniine dogru bir kum dalgas1 savurdu. Direksiyondaki geni; siiriicii gozliiklerini i;1karhp ezmekten son anda kurtuldugu nesneye bakh. �iipheyle arai;tan i;1karak kumdaki karanhk bii;ime yakla�h. Bu �ey neye benziyorsa oydu. K1p1rhs1z bir insan bedeni, farlarm 1�1gmda kumun iistiinde yiiziikoyun yahyordu. Delikanh, "Merhaba?" diye seslendi. "Merhaba?" Cevap vermiyordu. Delikanh onun giyim tarzmdan bir erkek oldugunu anhyor­ du; adam geleneksel takke takm1� ve bol bir kandura giymi�ti. Kilolu ve hknaz biriydi. Onun i;olde nasil bu kadar ilerleyebildi­ gini gosteren bir ipucu veya tekerlek izi olmad1g1 gibi, ayak izleri de i;oktan ui;up gitmi�ti. Delikanh yeniden, "Merhaba," dedi. Bir �ey oldugu yoktu. Ba�ka ne yapacagm1 bilemediginden, ayagm1 uzahp naziki;e adamm bogriinii diirtiikledi. Tombul bir viicudu olmasma kar­ �m, riizgar ve giine�in etkisiyle kurumu� olan eti sert ve s1k1yd1. Kesinlikle olmii�tii. Delikanh uzamp adam1 omzundan tuttu ve s1rtiistii i;evirdi. Cesedin cans1z gozleri gokyiiziine bak1yordu. Yiizii ve sakallan kumla kaplanm1�h. Kir ii;inde olsa da sanki sevdigi bir amcas1 veya dedesiymi� gibi, nedense dostane, hatta tamd1k geliyordu. 84


Delikanlmm kum safarisi yapan arkada�lan ba�ma bir i� gelmediginden emin olmak ic;in geriye donerken, yanm di.izine atv ile kum ta�1hnm gi.iri.ilti.isi.i duyuldu. Ta�1tlar kum tepeciginin kenarma gelip a�ag1ya kaydi. Herkes dump gozli.igi.iyle kaskm1 c;1karth ve deh�et verici derecede kavrulmu� olan adamm etrafmda toplandi. Cesedin i.inli.i Ulema Seyyid el-Fad1l oldugunu fark eden c;ocuklardan biri heyecanla konu�maya ba�ladi. Bu alim ve dini lider, zaman zaman i.iniversiteye konu�ma yapmaya geliyordu. Yi.iksek sesle, "Matha Alayna 'an naf'al? (Ne yapacagzz?)" diye sordu. Cesede hie; konu�madan bakan grup c;ember halinde duru­ yordu. Sonra, di.inyadaki diger genc;lerin yapacagmm aymm yap­ hlar. Telefonlanm c;1karhp arkada�larma gondermek ic;in fotograf c;ekmeye ba�ladilar.

85


1 4.

BOLOM

Sahnenin etrafmda k1mildamp duran kalabahk davetli top­ lulugunun arasmdaki Robert Langdon, LCD ekrandaki say1larm yiikseli�ini �a�kmhkla seyrediyordu.

Uzaktan kat1hmc1 say1s1: 2 527 664 S1k1�1k yerdeki fon sesi boguk bir giiriiltii halini alm1�h. Heyecanla bekleyen yiizlerce davetlinin ugultusuyla, son daki­ kada yapilan aramalarm veya mekan bildiriminde bulunduklan Twit ter mesajlarmm sesleri birbirine kan�m1�h. Sahneye t;1kan bir teknisyen mikrofona hafift;e vurdu. "Hammlar beyler, sizlerden cep telefonlanmz1 kapatmamz1 rica etmi�tik. �u andan itibaren etkinlik siiresi boyunca tiim Wi-Fi ve cep telefonu eri�imini engelliyoruz." Halen telefonda konu�makta olan davetlilerin baglanhs1 bir­ den kesildi. �ogu, sanki d1� diinyayla ileti�imi sihirli bir �ekilde kesen bir tiir Kirsch teknolojisine �ahit olmu�t;asma �a�kmhkla birbirine bakh. Ders verdikleri salonlan "sessiz alanlar" haline getirmek ve ogrencileri ders s1rasmda cihazlarmdan uzak tutmak ic;in sinyal bozucu kullanan Harvard Oniversitesi ogretim iiyelerinden biri olan Langdon, elektro11ik cihnz�'lr satan bir diikkfinda be;; yiiz dolar harcamaya bakar, diye dii�iindii. 0 s1rada bir kameraman omzunda, sahneye yonelttigi dev bir kamerayla yerini ahyordu. i\erideki 1�1klar karard1. LCD ekranda �oyle yaz1yordu: 86


Canh yayin 38 saniye i<;inde ba�layacak. Uzaktan kat1hmc1 say1s1: 2 857,914 Langdon kahhmc1 sayacm1 tekrar kontrol ettiginde gordiigii rakamlar onu daha da �a�1rth. Milli bor\tan daha h1zh hrmamyor gibiydi. Yakla�1k ii\ milyon ki�inin o s1rada evde oturup miizede olacaklan canh yaymda izleyecegini hayal etmek zor geliyordu. Teknisyen mikrofondan yumu�ak bir sesle duyurdu. "Otuz saniye." Sahnenin arkasmdaki dar bir kap1 a\ilmca kalabahk hemen sustu ve merakla Edmond Kirsch'ii beklerneye ba�lad1. Kap1 yakla�1k on saniye boyunca a\1k kald1. Sonra zarif bir kadm belirip sahneye yoneldi. Bel k1sm1 siyah verev \izgili, beyaz, dar bir elbise giymi� \arp1c1 derecede giizel bir kadmdi. Uzun boyluydu ve dalgah, koyu renk uzun sa\lan vard1. Hi\ \aba harcamadan sahnede siiziiliiyor gibiydi. Sahne­ nin ortasma ge\ip mikrofonu ayarlad1, derin bir nefes ald1 ve sa­ niyelerin sona ermesini beklerken davetlilere sakince giiliimsedi.

Canh yayin 1 0 saniye i<;inde ba�layacak. Gen\ kadm kendini toparlamak ister gibi gozlerini bir sii­ religine kapathktan sonra yeniden a\ip hareketsiz bir portreye donii�tii. Kameraman be� parmagm1 havaya kald1rd1.

Dort, iir, iki ... Gen\ kadm, bak1�lanm kameraya \evirirken i\erisi tamamen sessizle�ti. LCD ekran canh yaymda kadmm yiiziinii gosteriyor­ du. Bugday tenli yanagma dii�en bir tutam 5a\l geriye atarken hayat dolu koyu renk gozleriyle dinleyicilerin dikkatini iizerine \ekti. i spanyol aksanh, kiiltiirlii ve zarif bir sesle, "Herkese iyi ak­ �amlar," diye ba�lad1. "ismim Ambra Vidal." i\eride patlayan giiriiltiilii alk1� tufanmdan, pek \ogunun onu tamd1g1 anla�1liyordu. Birisi, "jFclicidades! (Tebrikler! ) diye bag1rdi. "

87


Kadmm yiizii k1zarmca Langdon bilmedigi bir konu oldu­ gunu anladi. Gem; kadm hemen devam etti. "Bayanlar ve baylar. Son be� yildir Guggenheim Miizesi'nin miidiiriiyiim. Bugiinse, gen;ekten olaganiistii bir adamm takdim edecegi i;ok ozel bir ak�amda siz­ leri kar�ilamak ii;in burada bulunuyorum." Langdon onu hararetle alk1�layan kalabahga e�lik etti. "Edmond Kirsch bu miizenin comert bir hamisi olmakla kal­ mad1, aym zamanda giivenilir bir dostu haline geldi. Bu ak�amki etkinligi ortaya koyabilmek ii;in gei;tigimiz birkai; ay boyunca onunla boylesine yakm i;ah�mak benim ii;in bir ayncahk ve onurdu. Az once bakhm, tiim diinyada sosyal medya i;alkalam­ yor. �iiphesiz pek i;ogunuzun bilecegi iizere, Edmond Kirsch bu ak�am biiyiik bir bilimsel ai;1klama yapacak. Bu bulu�unun, diin­ yaya saglad1g1 en biiyiik katk1 olarak hahrlanacagma inamyor." Salonda heyecanh mmldanmalar yiikseldi. Geni; kadm ne�eyle giiliimsedi. "Elbette Edmond'a ne buldu­ gunu soylemesi ii;in yalvard1m ama ipucu bile vermedi." Kahkahalarm ardmdan daha fazla alk1� sesi duyuldu. Ambra Vidal, "Bu ak�amki ozel etkinligimiz Bay Kirsch'iin anadili olan i ngilizce dilinde sunulacak," diye devam etti. "Arna elbette sanal ortamdan etkinlige kahlanlar ii;in yirmiden fazla dilde geri;ek zamanh i;eviri hizmeti de sunuyoruz." LCD ekrandaki goriintii yenilenirken Ambra konu�masm1 siirdiirdii. "Eger Edmond'm ozgiiveninden �iiphe duyan biri var­ sa, tiim diinyadaki sosyal medyaya on be� dakika once yayilan otomatik basm biiltenine bir bakmas1 yeter." Langdon gozlerini LCD ekrana i;evirdi.

Bu ak�am. Orta Avrupa Vaz Zaman Dilimi CEST ile 20.00'da Canh Yayin FUturist Edmond Kirsch bir duyuru yapacak ve bili m i n 9ehresini sonsuza dek degi�tirecek. Langdon ii;inden, demek birkar dakika irinde ur milyon izleyici elde etmenin yolu bu, diye gei;irdi.

88


Dikkatini yeniden sahneye verdiginde daha once fark etme­ digi iki ki�iyi gordii. S1rhm yan duvara vermi�, gozleriyle piir dikkat kalabahg1 tarayan, beton surath iki giivenlik gorevlisi var­ di. Langdon ceketlerinin iistiine i�lenmi� aym harfleri goriince �a�1rd1.

Guardia Real mi?! Kraliyet Muhafzzlarmm burada ne i�i var? Kraliyet ailesinden herhangi birinin davetliler arasmda bu­ lunmasma pek imkan yoktu. Koyu Katolik olan kraliyet ailesi, Edmond Kirsch gibi bir ateistle halkm kar�1sma t;1kmaktan ka­ t;1mrd1. Parlamenter bir hiikiimdar olan ispanya krah, sm1rlandml­ m1� bir kanun yapma yetkisini elinde bulunduruyordu. Bununla birlikte insanlarm kalbinde ve zihninde muazzam bir niifuza sahipti. Milyonlarca i spanyol it;in kraliyet hala las reyes cat6licos'u, yani zengin Katolik gelenegini ve ispanya'nm Altm C::ag1'm sim­ geliyordu. Madrid Kraliyet Saray1 hala ruhani bir pusula gorevi goriiyor ve giit;lii bir dini inant; tarihinin amh olarak ayakta duruyordu. Langdon, i spanya'da �oyle dendigini duymu�tu: "Parlamen­ to yonetebilir ama hiikiim siiren krald1r." Yiizy1llar boyunca ispanya'nm diplomatik ili�kilerine ba�kanhk eden ispanya kral­ lan dindar, muhafazakar Katoliklerdi. Krahn derin dini inant;lan ile muhafazakar degerleri hakkmda bir yaz1 okumu� olan Lang­ don, �imdiki kral da digerlerinden farklz degil, diye dii�iindii. Ya�lanan hiikiimdarm son birkat; ayd1r yatalak ve olmek iize­ re oldugu, iilkedeyse tacm tek veliaht Julian'a get;ecegi haberleri dola�1yordu. Basma gore uzun siire babasmm golgesinde ya�am1� Prens Julian'm nasil biri oldugu bilinmiyor ve nasil bir hiikiimdar olacag1 merak ediliyordu.

Yoksa Edmond'm etkinligine gozciiliik etmesi irin kraliyet muhaf1z­ larm1 Prens Julian mz gonderdi? Langdon, Edmond'a Piskopos Valdespino'nun b1rakhg1 tehditkar sesli mesaj1 bir kez daha hahrladi. Kaygilanmasma ragmen it;eride ho�, hararetli ve giivenli bir ortam vardi. Edmond ona ak�am inamlmaz derecede s1k1 bir giivenlik bulundugunu s0ylemi�ti. Belki de i spanyol Guardia Real, her �eyin yolunda 89


gitmesini saglamak i<;in fazladan bir emniyet katmam olarak dii�iiniilm ii�tii. Ambra Vidal, "Edmond Kirsch'iin renkli ki�iligine a�ina olanlar, bizi bu steril salonda fazla uzun tutmay1 planlamayaca­ g1m bilir," diye devam etti. Salonun kar�1 taraf mda kapah duran <;ift kanath kap1y1 gos­ terdi. "Edmond Kirsch dinamik multimedya sunumunu ger<;ekle�­ tirmek i<;in bu kapilarm ardmda bir 'deneyimsel alan' tertipledi. Bilgisayarlar tarafmdan otomatik olarak idare edilecek ve tiim diinyada canh yaymlanacak." Altm kol saatine bakmak i<;in biraz durdu. "Bu ak�amki etkinligin zamam dikkatle planland1. Edmond saat tam sekizi <;eyrek ge<;e ba�layabilmek i<;in hepinizi i<;eri almam1 istedi. On be� dakikam iz var." Kap1y1 i�aret etti. "Ha­ mmlar beyler, o halde liitfen i<;eri buyurun, Edmond Kirsch'iin bizlere ne haz1rlad1g1m gorelim." Bunun ardmdan kap1lar geriye dogru a<;1ld1. Ba�ka bir galeri gormeyi bekleyen Langdon, kalabahgm arka­ smdan bakh ama gordiikleri kar�1smda hayrete dii�tii. Kapilarm ardmda karanhk, derin bir tiinel vard1. Davetliler kalabahk halinde lo� ge<;ide dogru heyecanla ilerlerken Amira! Avila geride kaldi. Tiinele bakarken oniinde uzanan mekanm karanhk oldugunu gordiigiine memnun oldu. Karanhk, i�ini yapmasm1 kolayla�hracakh. Cebindeki tespih boncuklarma dokunurken goreviyle ilgili kendisine verilen detaylan i<;inden tekrarlad1.

Zamanlama rok onemli.

90


t s.

BOLOM

Destekleyici kemerlerin arasma gerilmi� siyah kuma�la kaph tiinel alh metre geni�ligmdeydi ve hafifi;e yukan sola doniiyordu. Tiinelin zeminine siyah pelii� hah do�enmi�ti ve ii;erideki tiim aydmlatma, kuma� duvarlarm dibinden ilerleyen iki ince �eritten ibaretti. Rehberlerden biri ii;eri yeni girenlere, "Ayakkab1lar liitfen," diye fisildadi. "Herkes liitfen ayakka bilanm i;1kanp elinde ta�1sm." Langdon rugan ayakkabilanm i;1karmca i;oraplan yumu�a­ c1k hahya gomiildii. Viicudunun o anda rahatlad1gm1 hissetti. Aym hissi payla�an insanlarm ii; i;eki�leri duyuluyordu. Gei;itte ilerlerken en nihayet tiinelin sonu goriindii. Siyah bir perde bariyerin oniinde bekleyen rehberler, arkasma gei;meden once davetlilere kalm plaj havlusuna benzer bir �ey veriyordu. Daha onceki heyecanh ugultular, tiinelin ii;inde �iipheci bir sessizlige donii�mii�tii. Perdenin oniindeki rehber ona katlanm1� bir kuma� uzathgmda Langdon bunun plaj havlusu degil, ucuna yashk dikilmi� kiii;iik bir pelii� battaniye oldugunu fark etti. Reh­ bere te�ekkiir edip perdenin arkasmdaki mekana gei;ti. 0 ak�am ikinci kez oldugu yerde kalakalm1�h. Perdenin arkasmda ne gorecegini tam olarak tahmin edemese de boyle bir manzarayla kar�ila�may1 hii; beklemiyordu.

�imdi. . . dz�arzda m1y1z? Profesor geni� bir alanm kenarmda duruyordu. Ba�mm iistiindeki gokyiiziinde yild1zlar 1�1ld1yor, uzaktaki aki;aagacm arkasmdan ince bir hilal yiikseliyordu. C::ekirgeler otii�iirken yiiziinii hafif bir meltem ok�ad1. Hareket halindeki hava, i;oraph ayaklarmm altmdaki yeni bii;ilmi� i;imin kokusunu ta�1yordu. 91


Koluna girip onu alana yonlendiren bir rehber, "Beyefendi?" dedi. "Liitfen i;imlerin iistiinde kendinize bir yer bulun. Battani­ yenizi serip tadm1 i;1karm." Langdon kendisi kadar �a�km diger davetliler gibi i;imenlik­ te usulca yiiriidii. �ogu o anda, geni� i;imenlikte battaniyelerini serecek yer sei;iyordu. Yeni bii;ilmi� i;im alan, bir hokey sahas1 biiyiikliigiindeydi ve etrafi esintiyle h1�irdayan agai;lar, i;ay1r otlan ve su kam�lanyla i;evriliydi. Profesoriin tiim bunlarm bir illiizyon, miithi� bir sanat i;ah�­ mas1 oldugunu anlamas1 biraz zaman ald1. Detaylardaki kusursuzluga hayranhkla bakarken, ayrmt1l1 bir gokevinin irindeyim, diye dii�iindii. ii;inde bulundugu tiim bu i;evre; yukandaki gokyiizii, h1zla ilerleyen bulutlar, ilerdeki ini�li i;1k1�h tepeler ve Ay'la birlikte tas­ tamam bir projeksiyondu. H1�1rdayan agai;larla i;imen geri;ekten de vard1; bunlar ya fevkalade ba�anh taklitler ya da gizlenmi� saksilarm ii;indeki canh bitkilerdi. Bitki ortiisiiniin belli belirsiz sm1rlan bu koca mekanm diiz kenarlanm saklayarak dogal or­ tam havas1 veriyordu. Profesor i;omelip i;imlere dokundu; yumu�ak ve canh gibi dursa da kupkuruydu. Profesyonel atletleri bile yamltan yeni sentetik i;imler hakkmda bir �eyler okumu�tu ama Kirsch bir ad1m daha oteye giderek, geri;ek i;ay1rlardaki kiii;iik i;ukurlan ve tiimsekleriyle engebeli bir zemin haz1rlam1�h. Langdon duyularmm kendisini ilk kez yamlthg1 zamam ha­ hrlad1. �ocuklugunda, sag1r edici top sava�ma tutu�mu� bir kor­ san gemisine binmi�ti. �ocuk zihni aslmda bir limanda degil de geri;ekte Disney Diinyas1'nm Karayip Korsanlan turu ii;in suyla doldurulmu� bir yeralh sahnesinde bulundugunu anlayamazd1. Ak�amm etkisi akil almaz derecede geri;eki;iydi. Davetliler gordiiklerini anlamland1rmaya i;ah�1rken sergiledikleri hayret ve memnuniyet, Langdon'm da hislerini yans1hyordu. Sadece bu inamlmaz illiizyonu ba�ard1g1 ii;in degil, aym zamanda yiizlerce yeti�kini siislii ayakkabilanm i;1kartmaya, i;imlerin iistiine uzan­ maya ve gokyiiziine bakmaya ikna ettigi ii;in de Edmond'1 takdir ediyordu. 92


<;ocukken de bunu yapard1k ama biiyiirken bir yerlerde b1rakt1k. Langdon uzamp ba!?1m yashga yerl�tirdi ve vi.icudunu yu­ mu!?ak c;imlere b1rakh. Yukandaki y1ld1zlar k1rp1!?hgmda bir anhgma yeniden deli­ kanhhgma dondi.i. En yakm arkada!?1yla birlikte Bald Peak golf kursu sahasmm c;imenlerine uzanm1!?, hayatm gizemleri i.izerine kafa yoruyorlardi. Langdon, �ans1m1z varsa Edmond artik bu gizem­ lerin bir kismm1 bizim irin rozer, diye ic;inden gec;irdi. Sahnenin giri!? tarafmdaki Amiral Avila ic;eriye bir kez daha goz gezdirip sessizce geriye dogru hareket etti ve ic;eri girdigi aym perdeden fark edilmeden gec;ip c;1kh. Giri!? ti.inelinde tek ba!?mayd1. Bir baglanh yeri buluncaya kadar elini kuma!? duvann i.isti.inde gezdirdi. Elinden geldigince ses c;1kartmadan cut c1rth band1 ac;h, duvardan ic;eri girdi ve kuma!?l arkasmdan yeniden kapath. Ti.im yamlsamalar uc;up gitmi!?ti. Avila arhk bir c;ay1rda durmuyordu. Oval bic;imli bir baloncugun geni!? yer kaplad1g1, devasa dort­ gen bir yerdeydi. Odanm ic;inde oda. Kar!?1smdaki yap1; kablolan, l!?lklan ve hoparlorleri destekleyen yi.iksek bir yap1 iskelesiyle c;evrelenmi!?ti. ic;eri dogru c;evrilmi!? c;ekim projektorlerinin titrek l!?lklan hep birlikte kubbenin yan saydam yi.izeyinin i.izerine di.i!?i.iyor ve yild1zh gokyi.izi.i ile engebeli tepeler illi.izyonunu olu!?turuyordu. Fi.iti.irist adam, ak!?amm ne kadar dramatik bir sonla bite­ cegini asla hayal edemezdi ama yine de Avila, Kirsch'i.in drama yaratmaktaki ustahgma hayran kalm1!?h.

Neyin tehlikede oldugunu unutma. Onurlu bir sava�m askerisin. Bir biitiiniin parras1sm. Amiral, bu gorevi zihninin ic;inde defalarca tekrarlam1!?h. Elini cebine sokup a!?m bi.iyi.ik boncuklu tespihini c;1kard1. 0 s1rada kubbenin ic;indeki hoparlorlerden bir ses Tann gibi gi.irledi. " iyi ak!?amlar dostlanm. ismim Edmond Kirsch."

93


t6.

BOLOM

Budape!?te'deki Haham Koves \ah!?ma yeri olan htizik6'sunun lo!? I!?Igmda bir a!?ag1 bir yukan yiiriiyordu. Televizyon kumanda­ sm1 eline ahp Piskopos Valdespino'dan haber beklerken endi!?eyle kanallan gezindi. Pek \Ok televizyon kanah son on dakika boyunca Guggen­ heim'dan gelen canh haberleri vermek i\in normal yaym ak1!?m1 kesmi!?ti. Yorumcular Kirsch'iin ba!?anlarmdan bahsediyor, yapacag1 gizemli duyuru hakkmda varsay1mlarda bulunuyordu. Koves giderek biiyiiyen ilgi kar!?1smda oldugu yerde biiziildii.

Ben duyurunun ne oldugunu biliyorum. Edmond Kirsch ii\ giin once Montserrat Dag1'nda Koves, el­ Fad1l ve Valdespino i\in kaba bir ozetini sunmu!?tu. �imdi tiim diinyanm aym sunumu izleyecegini tahmin ediyordu. Oziintiiyle, bu ak�am her �y degi�cek, diye d�iindii. Yeniden \alan telefon yiiziinden SI\rayan Koves, derin dii­ !?iincelerinden s1ynld1. Ahizeyi eline ald1. Valdespino girizgaha gerek duymadan konu!?maya ba!?lad1. "Yehuda, maalesef ba!?ka kotii haberlerim de var." Ketler yiiklii bir sesle Birle!?ik Arap Emirlikleri'nden gelen tuhaf ha beri aktard1. Koves deh!?et i\inde elini agzma gotiirdii. "Ulema el-Fad1l... intihar m1 etmi!??" "Yetkililer de bu konuda tereddiitte. K1sa bir siire once \Oliin i\lerinde bulunmu!?··· adeta s1rf olmek i\in oraya gitmi!? gibi." Valdespino duraksad1. "SOyleyebilecegim tek !?ey, herhalde son giinlerde yiikiin ona fazla ag1r geldigi." 94


Koves bir kalp S1Zls1yla akil karma�as1 ii;inde bahsedilen ih­ timali dii�iindii. 0 da Kirsch'iin bulu�unun s1kmhs1yla miicadele ediyordu ama yine de Ulema el-Fadil'm ii mitsizlikten kendini oldiirmesi pek olas1 degildi. Koves, "Bunda bir terslik var," dedi. "Boyle bir i�e kalk1�aca­ gma inanm1yorum." Valdespino uzunca bir siire konu�madi. Sonunda, "Boyle soylediginize memnun old um," diyerek haham1 onayladi. "itiraf etmeliyim ki, intihar ettigini kabul etmek bana da i;ok giii; geli­ yor." "O halde... kim yapm1� olabilir?" Piskopos hemen, "Kirsch'iin bulu�unun sir olarak kalmasm1 isteyecek biri," diye yamt verdi. "T1pk1 bizim gibi, haftalar sonra duyuru yapacagm1 zanneden biri." Koves, "Arna Kirsch bizden ba�ka kimsenin bulu�undan haberdar olmad1gm1 s0ylemi�ti!" diyerek kar�1 i;1kh. "Sadece siz, Ulema el-Fadil ve ben biliyorduk." "Tahminim o ki, Kirsch bu konuda da yalan soylemi�. Arna sadece iii;iimiize anlathysa bile, dostumuz Seyyid el-Fadil'm bunu duyurmak gibi iimitsiz bir i;areye ba�vurmak istedigini unutmayahm. Ulema, Kirsch'iin bulu�unu emirlikteki bir mes­ lekta�1yla payla�m1� olabilir. Ve belki de o meslekta�1 hpk1 benim gibi Kirsch'iin bulu�unun tehlikeli yankilara yol a�acagma inan­ m1�hr." Haham ofkeyle, "Bu neyi gosterir?" diye sordu. "El-Fad1l'm bir meslekta�1 sesini kesmek ii;in mi onu oldiirdii yani? Bu i;ok sai;ma!" Piskopos sakin bir sesle, "Saym haham," dedi. "Neler ol­ dugunu kesinlikle bilmiyorum. Ben de hpk1 sizin gibi cevaplar iizerinde dii�iiniiyorum." Koves uzun bir nefes verdi. "Uzgiiniim. Hala Seyyid'in oliim haberini hazmetmeye i;ah�1yorum." "Ben de oyle. Eger Seyyid bildikleri yiiziinden oldiiriildiiyse bizim de dikkatli davranmam1z gerekir. Biz de hedef almm1� ola biliriz." 95


Koves bunu dii�iindii. "Haber duyurulduktan sonra konuyla ilgimiz kalmayacak." "Dogru ama heniiz duyurulmad1." "Saym piskopos, duyuruya dakikalar kald1. Her kanalda bu haber var." "Evet ... " Valdespino bitkin bir halde i<;ini <;ekti. "Anla�ilan, dualanma yamt gelmedigini kabul etmek zorunday1m." Koves, piskoposun sahiden de miida hale edip Kirsch'iin fikrini degi�tirmesi i<;in Tann'ya dua edip etmedigini merak etti. Valdespino, "Bu ke�if halka duyuruldugunda bile giivende olacag1mlZl dii�iinmiiyorum," dedi. "Kirsch ii<; giin once dini liderlere dan�hgm1 tiim diinyaya biiyiik bir keyifle soyler diye tahmin ediyorum. �imdi dii�iiniiyorum da, acaba ger<;ekten de etik anlamda �effaf davranmak adma m1 gorii�meyi istemi�ti? Eger bizden isimlerimizle bahsederse siz de ben de halkm yo­ gun ele�tirisine tabi tutuluruz, hatta belki kendi cemaatimiz bile tedbir almam1z gerektigine inamp bizi kmar. Ozgiiniim, ben sadece ... " Piskopos sanki daha fazlasm1 soylemek istiyormu� gibi tereddiit etti. Koves, "Nedir?" di ye iisteledi. "Daha sonra konu�uruz. Kirsch'iin sunumunu nasil yapa­ cag1m izledikten sonra sizi aranrn. 0 zamana kadar d1�an <;1k­ maym. Kap1lan kilitleyin. Kimseyle konu�maym. Ve kendinize dikkat edin." "Beni endi�elendiriyorsunuz Antonio." Valdespino, "Kasten yapm1yorurn," dedi. "Tiim yapabilece­ gimiz bekleyip diinyanm nasil tepki verecegini gormek. Arhk bu i� Tann'ya kaldi."

96


t 7.

BOLOM

Edmond Kirsch'iin ortamda yankilanan sesi duyulduktan sonra Guggenheim Miizesi'ndeki esintili i;ay1ra bir sessizlik i;ok­ tii. Yiizlerce davetli battaniyelerin iizerine uzanm1�, yild1zh gok­ yiiziinii seyrediyordu. Alanm ortasmda yatan Robert Langdon'm merak1 giderek arhyordu. Kirsch'iin sesi, "Bu ak�am i;ocuklugumuza donelim," dedi. "Zihinlerimiz tiim ihtimallere ai;1k bir �ekilde, yild1zlarm altmda yatahm." Langdon kalabahktaki heyecanm yiikseldigini hissedebili­ yordu. Kirsch, "Bu ak�am kendimizi ilk ka�iflerin yerine koyahm," dedi. "Her �eyi geride b1rak1p engin okyanuslara ai;ilanlarm yeri­ ne ... daha once hii; goriilmemi� bir karay1 ilk gorenlerin yerine... diinyanm, havsalalarmm alabildiginden i;ok daha biiyiik oldugu­ nu fark edip de hu�u ii;inde dizlerinin iistiine i;okenlerin yerine. Onlarm diinya hakkmdaki i;ok eskilere dayanan inani;lan, yeni bulu�umuz kar�1smda parampari;a oluyor. Bu ak�am bu �ekilde dii�iinecegiz." Etkileyici, diye dii�iinen Langdon, Edmond'm daha once kay­ dedilmi� bir konu�may1 m1 dinlettigini yoksa sahne arkasmdan bir metni mi okudugunu merak etti. Edmond'm yukandan gelen sesi, "Dostlanm," diye yankilan­ di. "Bu ak�am buraya onemli bir bulu�u ogrenmek ii;in topland1k. Sahneyi hazirlamak ii;in anlay1�m1za s1gm1yorum. Tiim felsefi degi�ikliklerde oldugu gibi, buna benzer anlarm geli�tigi tarihi baglamlan anlamam1z i;ok onemli." F: 7

97


Hemen ardmdan, uzaklardan bir gok gi.iri.ilti.isi.i duyuldu. Langdon hoparlorlerden gelen derin bas sesin i<;inde gi.imledigini hissetti. Edmond, "i ntibak etmemizi kolayla�hracak i.inli.i bir aka­ demisyen aram1zda bulundugu i<;in <;ok �anshy1z," diye devam etti. "Kendisi semboller, kodlar, tarih, din ve sanat aleminde bir efsane. Aynca sevdigim bir dos tum. Hammlar beyler, kar�1mzda Harvard O niversitesi Ogretim Oyesi Robert Langdon." Kalabahk co�kuyla alk1�larken Langdon h1zla dirseklerinin i.isti.inde dogruldu. Yukandaki yild1zh gokyi.izi.i gitti ve yerine insanlarla dolu bir konferans salonunun geni� a<;1h gori.inti.isi.i geldi. Sahnedeki Langdon, hevesli bir seyirci kitlesinin kar�1smda Harris.ti.ivit ceketiyle bir a�ag1 bir yukan yi.iri.iyordu. Kayg1yla yeniden <;imlerin i.isti.ine uzamrken, demek Ed­ mond'm bahsettigi rol buydu, diye di.i�i.indi.i. Ekrandaki Langdon, " i lk insanlarm evrenle, ozellikle de ak1l erdiremedikleri olaylarla bir merak ili�kisi vard1," diye anlahyor­ du "Bu gizemleri <;ozmek i<;in geni� bir tannlar ve tann<;alar s1mfi kurdular. Bu sayede �im�ek, gelgit, deprem, volkan, kurakhk, salgm hastahklar ve hatta sevgi gibi kendi anlay1�larmm otesinde yer alan her �eyi a<;1klayacaklardi." S1rti.isti.i yatm1�, kendini seyretmekte olan Langdon, bu ger�e­ kustii, diye di.i�i.indi.i. "Eski Yunanlar denizdeki gelgiti Poseidon'un degi�en ruh hallerine baglam1�h." Tavanda Langdon'm gori.inti.isi.i kayboldu ama sesi anlatmaya devam ediyordu. K1y1ya vuran dalgalann gori.inti.isi.i belirirken bulunduklan yer sallandi. Langdon dalgalarm karlarla kaph iss1z bir bozk1ra doni.i�mesini izledi. C::ay1rda bir yerlerden gelen soguk bir ri.izgar es ti. Langdon'm fondaki sesi, "Mevsimin k1�a donmesinin sebebi, Persephone'nin yeralh di.inyasma ka<;mlmas1 yi.izi.inden gezege­ nin kederlenmesiydi," dedi. i<;erideki hava yeniden ism1rken donmu� manzaramn i<;in­ den bir dag belirerek gittik<;e yi.ikseldi ve tepesinden dumanlar e�liginde lavlar pi.iski.irtmeye ba�ladi. 98


Langdon, "Romahlar volkanlarm, tannlarm nalband1 Vul­ can'm evi olduguna inamrd1," diye anlahsma devam etti. "Dagm altmdaki dev bir demirhanede i;al�ir, bacadan alevlerin fi�kirma­ sma sebep olurdu." Hafif bir kiikiirt kokusu alan Langdon, Edmond'm anlathk­ lanm i;ok duyulu bir deneyime boylesine zekice donii�tiirmesine hayret etti. Volkanm giiriiltiisii aniden kesildi. Sessizlikte i;ekirgeler yeniden otii�meye ba�lad1 ve i;ay1rda s1cak bir meltem esti. Langdon'm sesi, "Antik insanlar sadece gezegenin degil, aym zamanda kendi bedenlerinin de gizemlerini ai;1klamak amac1yla say1s1z tann icat etmi�ti," diye ai;1khyordu. Yukanda, yamp sonen tak1myild1zlar belirdi; temsil ettikleri tannlar birle�tirilmi� i;izgilerle gosterilmi�ti. "Tanni;a Hera'nm goziinden dii�mek k1sirhga sebep oluyor­ du. A�km sebebi, Amor'a hedef olmakh. Salgmlar Apollon'un gazab1yd1." �imdi yeni tann g6riintiileriyle birlikte yeni tak1myild1zlar belirmi�ti. Langdon'm sesi, "Eger kitaplanm1 okuduysamz 'bo�luklarm tannlan' deyimini kulland1g1m1 gormii�siiniizdiir," diye devam etti. "Antik insanlar i;evrelerinde anlayamad1klan bo�luklar olu�­ tugunda bunlan tannlanyla kapahrlard1." Gokyiizii �imdi diizinelerce antik ilah1 gosteren resim ve heykelle dolmu�tu. Langdon, "Bu say1s1z bo�lugu say1s1z tann dolduruyordu," dedi. "Bununla birlikte gei;en yiizy1llar ii;inde bilimsel bilgi arth." Gokyiiziine matematikte ve teknikte kullamlan semboller dolu�tu. "Dogal diinyay1 anlay1�1m1zdaki bo�luklar kapand1ki;a tannlanm1z da azalmaya ba�lad1." Tavanda Poseidon resmi on plana i;1kh. "Mesela gelgitlere Ay dongiilerinin sebep oldugunu ogrendi­ gimizde arhk Poseidon'a ihtiyac1m1z kalmam1�h. Biz de cahiliyet devrinin sai;ma bir efsanesi olarak onu rafa kaldird1k." Poseidon goriintiisii bir duman bulutu ii;inde yok oldu.

99


"Bildiginiz gibi tiim tannlar aym ak1bete ugradi. Geli�en zekam1zla baglanhsm1 kaybedenler hirer birer oldii." Gok giiriiltiisii tanns1, deprem tanns1, salgm hastahk tanns1 gibi tann resimleri tavanda teker teker sonmeye ba�lad1. Resimlerin say1s1 azahrken Langdon, 'J\rna yamlg1ya dii�­ meyin," diye ekledi. "Bu tannlar oyle kolay yok olmad1. Bir kiil­ tiiriin ilahlanm terk etmesi karma�1k bir siire<;tir. Dini inam�lar daha kii<;iik ya�ta en sevdigimiz ve en giivendigimiz insanlar; ebeveynlerimiz, ogretmenlerimiz, dini liderlerimiz tarafmdan ruhumuza i�lenir. Bu sebeple nesiller siiren dini degi�iklikler, genellikle kan dokiilmesine ve biiyiik acilara sebep olur." $imdi tannlarm hirer hirer soniip yok olan resimlerine <;ar­ p1�an k1h<; sesleriyle bagn�malar e�lik ediyordu. Sonunda tek bir tanrmm resmi kald1; uzun beyaz sakahyla sirnge haline gelmi� ya�h bir yiiz. Langdon gii<;lii bir sesle, "Zeus," dedi. "Tannlann tanns1. Pagan ilahlan arasmda en korkulam ve en sayg1 duyulam. Zeus, yok olu�una tannlann hepsinden daha <;ok diren<; gosterdi. T1pk1 yerine ge<;tigi eski tannlar gibi, 1�1gmm sondiiriilmesine hiddet­ lenip yok edili�ine kar�1 vah�i bir sava� ba�lattL." Tavanda Stonehenge'in, <;iviyaz1s1 Siimer tabletlerinin ve M1sir'daki Biiyiik Piramitler'in goriintiileri belirdi. Ardmdan Zeus'un biistii yeniden goriindii. "Zeus'un miiritleri tannlanm birakmarnak i<;in oylesine direndiler ki H1ristiyanhgm, Tann'mn yeni yiiziine onunkini uyarlamaktan ba�ka <;aresi kalmadi." Tavandaki sakalh Zeus, kendisine <;ok benzeyen sakalh ba�­ ka bir yiiziin freskine; Michelangelo'nun Sistine $apeli tavamna yaphg1 Adem'in Yarat1l1�1 panosundaki Hiristiyan Tanns1'nm yii­ ziine donii�mii�tii. "Giiniimiizde arhk ke<;i tarafmdan yeti�tirilip, tek gozlii Cyclopes gibi canavarlar taraf mdan gii<; verilen Zeus'unkilere benzer efsanelere inanm1yoruz. Modern dii�iince sayesinde bu masallar arhk bizim i<;in mitoloji sm1fma giriyor. Bahl inan<;h ge<;­ mi�imize eglenceli bir bak1� atmamlZl saglayan hayali hikayeler olduklanm biliyoruz." 100


Tavanda arhk dogaya tapmma, Baal, Inanna, Osiris ve say1s1z eski teoloji kitabmm yamnda, antik mitolojiyle ilgili, canhhgm1 yitirmi� deri ciltli kitaplann durdugu tozlu bir kiitiiphane raf mm resmi goriiniiyordu. Langdon'm derinden gelen sesi, 'J\.rhk i�ler degi�ti," dedi. "Bizler modern insanlanz. Zekas1 geli�mi� ve teknolojik ac;1dan yetenekli insanlar. Volkanlann altmda c;ah�an dev nalbantlara veya gelgitlerle mevsimleri denetleyen tannlara inanm1yoruz. Eski atalanm1za hie; benzemiyoruz." Banttan yayma ag1z uyduran Langdon sessizce, "Yoksa ben­ ziyor muyuz?" diye fis1ldad1. Langdon'm tepeden gelen sesi, "Yoksa benziyor muyuz?" diye yank1land1. "Kendimize modern, ak1lc1 bireyler diyoruz ama tiiriimiiziin en yaygm dini, tiirlii mucizevi iddialar ic;eriyor: Oliiler ac;1klanamaz bic;imde diriliyor, bakireler mucizevi bic;imde doguruyor, intikamc1 tannlar salgm hastahklar ve seller yolluyor, oliimden sonraki hayatm bulutlarla dolu cennette veya ate�li ce­ hennemlerde gec;ecegi vaatleri yer ahyor." Langdon konu�urken tavanda Dirili�, Bakire Meryem, Nuh'un Gemisi, K1zzl Deniz'in Yanlmas1, cennet ve cehennem gibi H1risti­ yanhkla ilgili bildik resimler belirip kayboldu. Langdon, "Oyleyse bir anhgma gelecekteki tarihc;ilerle ant­ ropologlann nasil tepki verecegini hayal etmeye c;ah�ahm," dedi. "Gec;mi�e bak1p degerlendirirken, dini inanc;lanmlZl cahiliyet devrine ait mitoloji sm1fma sokacaklar m1? Bizim tannlanm1za da bizim Zeus'a bakhg1m1z gibi mi bakacaklar? Kutsal metinleri­ mizi toplay1p tarihin tozlu raflarma m1 kaldiracaklar?" Bu soru bir siire havada as1h kaldi. Sonra Edmond Kirsch'iin sesi aniden sessizligi bozdu. Fiitiirist dahi, yiiksek perdeden, "EVET, profesor," dedi. "Bunlarm hepsinin ya�nacagma inamyorum. Gelecek nesiller, bizim gibi teknolojik ac;1dan geli�mi� tiirlerin nas1l olup da mo­ dern din ogretilerine inand1gm1 sorgulayacaklar." Tavanda Adem ile Havva'ya, c;ar�af giymi� bir kadma, ate� iistiinde yiiriiyen Hindu'ya ait yeni goriintiiler belirirken Kirsch'iin sesi daha da yiikseldi. 101


"Gelecek nesillerin �imdiki geleneklerimize bak1p bir cahi­ liyet devrinde ya�ad1g1m1z sonucuna varacagma inamyorum. Buna ispat olarak da ilahi bir �ekilde sihirli bir bahi;ede yarahl­ d1g1m1z veya her �ye giicii yeten yarahc1m1zm kadmlarm ba�m1 ortmesini emrettigi ya da tannlanm1z1 �ereflendirmek ii;in kendi bedenlerimizi yakma tehlikesini goze almam1z gerektigi inanc1m1z1 gosterecekler." Diinyanm i;�itli yerlerindeki dini ayin fotograflarmm h1zla gei;tigi ba�ka resimler belirdi. Goriintiilerde �eytan i;1kartmadan vaftize, viicuda takilan halkalardan hayvan kurban edilmesine kadar farkh torenler yer ahyordu. Bu slayt gosterisi, Hintli bir rahibin on be� metre yiiksekligindeki bir kulenin kenarmdan kii­ i;iik bir bebegi salland1rd1g1 son derece rahats1z edici bir video ile sona erdi. Rahip i;ocugu birden b1rak1yor ve i;ocuk, ne�e ii;indeki koyliilerin metrelerce a�ag1da, itfaiyeci brandas1 gibi gerdigi bir battaniyenin iistiine dii�iiyordu. Grishneshwar Tapmagz dii?ii?ii, diye dii�iinen Langdon ba­ zilarmm, i;ocugun bu sayede Tann'nm ihsanm1 kazanacagma inand1gm1 hahrlad1. Neyse ki rahats1z edici goriintii sona ermi�ti. Kapkaranhk yerde Kirsch'iin sesi yankiland1. "Modern insan zihni nasil oluyor da kesin analizler yapabilirken aym zamanda en kiii;iik bir manhkh incelemeyle unufak olabilecek dini inam�­ lara izin verebiliyor?" Parlak yild1zlar yukandaki gokyiiziine geri gelmi�ti. Edmond, "Cevap bir hayli basit," dedi. Gokyiiziindeki yild1zlar birden daha da parlad1 ve biiyiidii. Birbirine bagh noktalarm sonsuz bir agm1 olu�turacak �ekilde yild1zlarm arasmdan gei;en ipliki;ikler belirdi. Fiitiirist konu�maya ba�lad1gmda Langdon, noronlara bakh­ gm1 anlam1�h. "i nsan beyni inand1g1 �ye neden inamr?" diye sordu. Yukanda yamp sonen noktalar, aksonlar arac1hg1yla diger noronlara elektrik sinyali gonderiyordu. Edmond, "T1pk1 organik bir bilgisayar gibi beynimizin de i�letim sistemi vard1r," diyerek devam etti. "Giin boyunca akan 1 02


karma�1k bilgiyi tammlay1p sm1fland1ran bir kurallar serisi bu­ lunur. Bunlar dil gibi, akilda kahc1 bir melodi gibi, siren sesi gibi, c;ikolata tad1 gibi bilgilerdir. Tahmin edeceginiz iizere, durmadan gelen bu bilgiler birbirinden c;ok farkhd1r ve beynimizin, hepsine bir anlam vermesi gerekir. Aslma bak1hrsa gerc;ekligi alg1lay1�1m1z1 belirleyen, beynimizin i�letim sistemi program1d1r. Maalesef alay edilesi yarahklanz, c;iinkii insan beyninin programm1 her kim yazd1ysa katii bir espri anlay1�1 varm1�. Ba�ka bir deyi�le, o c;1lgmca �ylere inanmak bizim suc;umuz degil." Tavandaki sinapslar cmrdaymca, beyinden baloncuklar ha­ linde tamd1k gariintiiler c;1kh: astroloji haritalan, suda yiiriiyen i sa, Scientology kurucusu L. Ron Hubbard, M1s1r Tanns1 Osiris, Hinduizmin dart kollu fil tanns1 Gane�a ve gerc;ek gazya�1 daken mermer bir Bakire Meryem heykeli. "Bu sebeple bir programc1 olarak kendime sormak zorunda­ y1m: Baylesine manhks1z bir bilgiyi nas1l tuhaf bir i�letim sistemi yarahr? i nsan beynine bak1p i�letim sistemini okuyabilseydik �ayle bir �ey gariirdiik." Yukanda dev harflerle dart kelime belirdi.

KARGA$ADAN KAQ DOZEN KUR Edmond, "Beynimizin kak program1 bu," dedi. "i�te bu yiiz­ den, insanlann egilimi bu yandedir. Karga�aya kar�1. Diizenden yana." i c;erisi bir anda, sanki bir c;ocuk klavyeyi yumruklarm1� gibi, piyano notalanmn kakofonisiyle sars1ld1. Langdon ile c;evresinde­ kiler istem d1�1 gerildi. Edmond yaygaray1 bashracak bir tonla seslendi. "Piyanonun tu�larma geli�igiizel vuruldugunda c;1kan ses katlamlmazd1r! Arna aym notalan ahr da daha iyi bir diizene koyarsak..." Yaygara o anda kesildi ve yerini Debussy'nin sakinle�tirici "Clair de lune" melodisi aldi. Langdon amnda kaslarmm gev�edigini hissetti. Aynca ic;eri­ deki gerginlik de ortadan kalkm1� gibiydi. 1 03


Edmond, "Beyinlerimiz bayram etti," dedi. "Aym notalar. Aym enstri.iman. Arna Debussy bir diizen kuruyor. insanlan yapboz birle�tirmeye veya duvardaki resimleri di.izeltmeye iten aym di.izen kurma hevesinin verdigi hazdir. Di.izenlemeye yat­ kmhg1m1z DNA'lanm1za yaz1lm1�hr, bu yi.izden insan zihninin en bi.iyi.ik icadmm bilgisayar olmasma �a�mamak gerekir. Bilgi­ sayar, karga�amn ic;inden di.izen kurmam1za yard1mc1 olmak ic;in tasarlanm1� bir makinedir. Dogrusunu isterseniz, i spanyolcada bilgisayar kelimesinin kar�1hg1 ordenador'dur, yani 'di.izen kuran'." Oni.inde tek ba�ma gene; bir adamm oturdugu, devasa bir si.iperbilgisayar gori.inti.isi.i belirdi. "Di.inyadaki ti.im bilgilere eri�ebilecek gi.ic;li.i bir bilgisayan­ mz oldugunu di.i�i.ini.in. Bu bilgisayara istediginiz soruyu sorma hakk1mz var. i htimaller, kendinin farkma varmaya ba�lad1gm­ dan beri insanhgm zihnini kurcalayan iki temel sorudan birini oni.inde sonunda soracagm1z1 gosteriyor." Gene; adam bilgisayara bir �eyler yazmca ekranda bir yaz1 belirdi.

Nereden geliyoruz? Nereye gidiyoruz? Edmond, "Ba�ka bir deyi�le, ona kokenlerinizi ve kaderinizi soracaksm1z," dedi. "Ve bu sorulan sordugunuzda bilgisayarm size cevab1 �u olacak." Ekranda �u yaz1lar yamp sondi.i:

DOG RU CEVAP VERECEK YETERLi VERi YOK Kirsch, "Pek yard1mc1 olmad1," dedi. '/\ma en azmdan di.i­ ri.ist." $imdi ekranda bir insan beyninin gori.inti.isi.i vard1. "O te yandan, bu biyolojik bilgisayara 'Nereden geliyoruz?' sorusunu sorarsamz ba�ka bir �ey meydana gelir." Beynin ic;inden bir dizi dini gori.inti.i c;1kmaya ba�lad1: Tann uzamp A.dem'e hayat veriyor, Prometheus c;amurdan ilk insam yap1yor, Brahma kendi vi.icudunun farkh yerlerinden insan yara1 04


hyor, Afrikah bir tann bulutlan aymp yeryiiziine iki insan indi­ riyor, i skandinav bir tann tahtadan bir adamla kadm oyuyordu. Edmond, "�imdi de, 'Nereye gidiyoruz?' diye sorahm," dedi. Beyinden ba�ka g0riintiiler d1�an i;1kmaya ba�lad1: El degmemi� cennetler, at�li cehennemler, M1s1r'm Oliiler Kitab1 hiyeroglifleri, ta�lara kazmm1� astral seyahatler, Yunanlarm Elysion C::ayirlan yorumlan, Gilgul Neshamot'un kabalistik tas­ virleri, Budizm ve Hinduizm'deki reenkarnasyon i;izimleri, Yaz U lkesi'nin teozofik i;emberleri. Edmond, "insan beyni ii;in herhangi bir cevap, hii; cevap alamamaktan iyidir," diyerek ai;1klad1. "'Yetersiz veri' diye bir �eyle kar�ila�hg1m1zda biiyiik bir rahats1zhk hissederiz. i �te bu yiizden de beyinlerimiz veriyi kendisi uydurur. Goriinmeyen diinyada geri;ekten de bir diizen bulunduguna emin olmam1z ii;in i;ok say1da felsefe, mitoloji ve din olu�turur. Boylelikle en azmdan bizi diizen varm1� yamlg1sma dii�iiriir." Dini resimler akmaya devam ederken Edmond artan bir tutkuyla konu�uyordu. "Nereden geliyoruz? Nereye gidiyoruz? insanm varolu�una dair bu temel sorular hep akhm1 kurcalam�hr. Y1llarca bu sorula­ ra cevap bulmanm hayallerine dald1m." Sesi kederlenen Edmond k1sa bir an durduktan sonra konu�masma devam etti. "Uziicii olan �u ki, dini dogmalar sebebiyle milyonlarca insan bu biiyiik sorularm cevabm1 zaten bildigine inamyor. Her din aym cevab1 vermedigi ii;in kiiltiirler aralarmda, kimin cevabmm dogru, han­ gi Tann hikayesinin tek geri;ek hikaye oldugu iizerine sava�1yor." Yukandaki ekrana ate�li silahlar ve havan mermisi goriintii­ leri sesler e�liginde yans1d1. Ya�anan din sava�larmm ardmdan gozii ya�h miilteciler, yerlerinden olan aileler ve sivil cesetlerden olu�an vah�i bir fotograf montaj1 gosterildi. "Dini tarihin ba�lang1cmdan bu yana tiiriimiiziin ii;indeki ateistler, Hiristiyanlar, Miisliimanlar, Yahudiler ve tiim dinlerin mensuplan, hii; bitmeyen bir i;apraz ate�e tutuldu. Bizi birle�tiren tek �eyse ban�a duydugumuz derin ozlem." Giiriiltiilii sava� resimleri kayboldu ve yerini pmlhh yild1z­ larla dolu sakin gokyiiziine b1rakh. 105


"Hayattaki en biiyiik sorunun cevabm1 rnucizevi bir bi<;im­ de ogrenseydik... tiir olarak, hep bir anda aym �iiphe gotiirmez kamh gorerek, kollanmlZl a<;1p kabul etrnekten ba�ka <;aremiz kalmad1gm1 fark etseydik. .. neler olurdu bir dii�iiniin." Ekranda gozleri kapah dua eden bir papaz belirdi. "Maneviyat sorgusu, manhkh gelmese bile ogretilerine korii koriine inanmam1z1 isteyen dini diinyalan olu�turmu�tur." $imdi tavanda gozleri kapah �ark1 soyleyen, yere egilen, ilahi okuyan, dua eden dindarlann goriintiileri vard1. Edmond, "Arna inan<;, kelime anlam1yla goriinemeyen ve tammlanamayan bir �eye giivenmemizi, hi<;bir deneysel kamh bulunmayan bir �eyi ger<;ek diye kabul etmernizi ister," dedi. "Ve bizler de boylece, evrensel bir ger<;ek olmad1gmdan farkh �eylere inamnz." Durdu. "O te yandan ... Tavandaki goriintiiler <;oziiniip, gozlerini kocaman a<;m1� m ikroskoba bakan bir kadm ogrencinin fotografma donii�tii. Kirsch, "Bilim, inancm antitezidir," diye devam etti. "Kelime anlam1yla bilirn, bilinmeyen veya heniiz tamrnlanmam1� bir �eye fiziki kamt bulma giri�imidir; ol<;iilebilecek ger<;ekleri bulmak i<;in bahl inam�1 ve yanh� alg1lamay1 reddetmektir. Bilim bir cevap sundugunda, bu cevap evrenseldir. insanlar bu yiizden sava�maz, etrafmda toplamr." Ekranda �imdi NASA, CERN ve diger merkezlerdeki labora­ tuvarlann tarihi goriintiileri ak1yordu. Farkh irklardan bilim in­ sanlan yeni bilgilere ula�hk<;a birlikte sevinip kucakla�1yorlardi. Edmond, "Dostlanm," diye fis1ldadi. "Hayahmda pek <;ok tahminde bulundum. Bu ak�am bir tahminde daha bulunaca­ g1m." Yava�<;a derin bir nefes aldi. "Din devri arhk kapanmak iizere. Bilim devri ba�hyor." Bir sessizlik <;oktii. ''Ve bu ak�am, insanhk soziinii ettigim yonde bir kuantum s1<;ramas1 ya�ayacak." Sozleri birden Langdon'm i<;ini iirpertti. Bu gizemli ke�if her neyse, Edmond'la diinya dinleri arasmda biiyiik bir final kar�1la�mas1 haz1rlad1g1 belliydi. "

1 06


t s. @!

BOLOM

ConspiracyNet.com

EDMOND KIRSCH'LE iLGiLi GUNCELLEME DiNSiZ BiR GELECEK OLABiLiR Mi? Benzeri gorUlmedik bi9imde, yedi milyon 9evrimi9i izleyiciye ula�an bir canh yayinda futurist Edmond Kirsch, insanhgm oteden beri sorageldigi iki soruya cevap verdigini ima ettigi bilimsel ke�fini a91klamaya hazirlarnyor. Harvard'h ogretim Oyesi Robert Langdon'm daha onceki sunumlarmdan kaydedilmi� ilgi 9ekici bir giri�in ardmdan Edmond Kirsch dini inan9lar i9in, "Din devri art1k kapanmak Ozere," diyerek sert ele�tirilerde bulundu. Ancak bu ak�am, OnlO ateistin tum ele�tirel yakla�1mma rag­ men diger zamanlardakinden biraz daha diline hakim ve sayg1h b ir Oslup takmd1g1 gorOIOyor. Kirsch'On ge9mi�teki din kar�1t1 konu�ma­ lari i9in buray1 t1klaym.

107


t 9.

BOLOM

Kubbe sahnenin d1�mdaki kuma� duvarm oniinde duran Amira! Avila yap1 iskelesi sayesinde goriinmeden pozisyon ald1. A�ag1 egilerek golgesini saklam1�h. �imdiyse konferans salonunun on tarafma ya km duvarm d1�ma sadece birkai; santim mesafede duruyordu. Sessizce elini cebine sokup boncuklu tespihini i;1kard1.

Zamanlama rok onemli. Ellerini boncuklarm iistiinde teker teker gezdirip ag1r metal hai;a geldiginde, a�ag1da metal dedektorlerin ba�mda bekleyen gorevlilerin doniip bakmadan bu nesnenin gei;mesine izin veri­ �ine giildii. Hai;m govdesine saklanm1� bir jiletle kuma� duvarda on be� santimlik dikey bir kesik ai;h. Eliyle naziki;e aralad1 ve diger diinyaya goz ath. Yiizlerce davetli, agai;hkh bir mekanda battani­ yelerin iizerine uzanm1� yild1zlara bak1yordu.

Neler olacagzm asla tahmin edemezler. iki kraliyet muhafizmm kar�1 tarafta, konferans salonunun sag on ko�esinde pozisyon alm1� olduguna sevindi. Gozlerden uzakta, agai;larm golgesine s1gmm1�, piir dikkat duruyorlard1. Lo� l�lkta Avila'y1 bir �ey yapmadan once gormelerine imkan yoktu. Muhafizlarm yanmda miize yoneticisi Am bra Vidal'dan ba�­ ka kimse yoktu. 0 da Kirsch'iin sunumunu izlerken tedirginlikle yer degi�tirip duruyordu. Yerinden memnun olan Avila, kesigi kapahp dikkatini yeni­ den hai;a verdi. �ogu hai; gibi kesi�en iki kISa kolu vard1. Arna 1 08


bu hai;taki kollar, dikey bir govdeye m1knahsla tutturulmu�tu ve aynlabiliyordu. Avila hai;m kollarmdan birini kavray1p zorlayarak biiktii. Aynlan pari;anm ii;inden ufak bir nesne i;1kh. Digerine de aymm ya pan a dam, hai;1 kolsuz b1rakh. Arhk ag1r tespihin ucunda sade­ ce metal bir dortgen kalm1�h. Kaybetmemek ii;in tespihi yeniden cebine soktu. Buna biraz­ dan ihtiyac1m olacak. �imdi dikkatini hai;m kollarmm ii;indeki iki kiii;iik objeye vermi�ti.

iki k1sa menzilli mermi. Elini arkasma uzath ve ceketinin altma saklad1g1 nesneyi i;ekip i;1kard1. Cody Wilson isimli Amerikah bir geni; ilk iii; boyutlu yaz1c1da iiretilen polimer tabanca "Liberator"1 tasarlayah y1llar gei;mi�, o giinden bu yana teknoloji katlanarak geli�mi�ti. Yeni seramik ve polimer tabancalarm hala fazla tesiri yoktu ama menzilde kay­ bettiklerini, metal dedektorlere yakalanmamakla kapahyorlardi.

Tek yapmam gereken yakla?mak. Eger her �ey planland1g1 gibi giderse mevcut pozisyonu mii­ kemmeldi. Naip her nasilsa o ak�amm kesin diizeni ve programm ak1�1yla ilgili ii;eriden bilgi edinmi� ve Avila'nm gorevini nasil yerine getirecegini net bir bii;imde ai;1klam1�h. Ac1mas1z sonui;lar dogu­ racakh ama Edmond Kirsch'iin tanntammaz giri� konu�masma �ahit olduktan sonra, o ak�am i�leyecegi giinahlarm affedilecegi­ ne emin olmu�tu. Naip ona, dii?manlar1m1z sava? ba?lat1yor, demi�ti. Ya olecegiz ya

da oldurUlecegiz. Konferans salonunun sag ko�esindeki duvara yaslanan Amb­ ra Vidal hissettigi kadar huzursuz goriinmedigini umuyordu.

Edmond bana bunun bilimsel bir program oldugunu soylemi?ti. Amerikah fiitiirist, <linden ho�lanmad1gm1 soylemekten hii; i;ekinmese de Ambra o ak�amki sunumda boylesine ele�tirel bir tav1r sergilemesini hii; beklemiyordu.

Edmond onceden gormeme izin vermedi. 1 09


Miizenin yonetim kurulunda bu sunumun yans1malan ola­ cakh ama �u anda Ambra i;ok daha ki�isel kaygilar ii;indeydi. Birkai; hafta once i;ok niifuzlu bir adama o ak�amki etkinlikte gorev alacag1 s1rnm vermi�ti. Adam ona kesinlikle kahlmamasm1 tavsiye etmi�ti. Ozellikle de Edmond Kirsch gibi tanmm1� bir ra­ dikalin elinden i;1km1�sa, ii;erigini bilmedigi bir sunumu takdim etmenin tehlikeleri konusunda onu uyarm1�h. Ambra, neredeyse iptal etmemi emredecekti, diye ii;inden gei;irdi. 0 kadar tepeden bakz­

yordu ki, sinirimden onu dinlemedim. Ambra yild1zlarla dolu gokyiiziiniin altmda tek ba�ma du­ rurken, o adamm bir yerlerde ba�1m ellerinin arasma alip bu canh yaym1 izleyip izlemedigini merak etti. Elbette izliyordur, di ye dii�iindii. Aszl soru ?U: Kmayacak mz? Almudena Katedrali'ndeki Piskopos Valdespino gozlerini diziistii bilgisayara dikmi�, masasmda kaskah oturuyordu. Kom­ �u Kraliyet Sarayi'ndaki herkesin, ozellikle de i spanya tahtmm veliahh Prens Julian'm bu program1 izlediginden emindi.

Prens herhalde patlamak iizeredir. 0 ak�am ispanya'nm en saygm miizelerinden biri, din

alimlerinin "Hiristiyanhk kar�1h, kafir i�i bir reklam kampan­ yas1" dedigi bir yaym yapmak iizere iinlii bir Amerikah ateistle i�birligi yapm1�h. O stiine iistliik, ak�amki etkinlige ev sahipligi yapan miize yoneticisi, i spanya'nm en yeni ve medyatik iinliile­ rinden biriydi. Giizeller giizeli Ambra Vidal son iki ay boyunca i spanya'daki gazete ba�hklanm i�gal etmi� ve iilkenin bir gece ii;inde kendisine duydugu i;ilgmca sevginin keyfini siirmii�tii. Bayan Vidal, o ak�amki Tann'ya kar�1 tam gaz saldmya ev sa­ hipligi yaparak, akil almaz bii;imde her �eyini tehlikeye ahyordu.

Prens Julian apklama yapmak zorunda kalacak. i spanya'nm Katolik hiikiimdan olarak alacag1 rol, o ak�amki olayla ba�a i;1karken kar�ila�acag1 sorunlarm sadece kiii;iik bir pari;asm1 olu�turacakh. Asil kayg1 verici k1s1m, Prens Julian'm gei;en ay verdigi miijdeli haberle 1�1klarm Ambra Vidal'm iizerine i;evrilmi� olmas1yd1. Prens ni�anlanacaklanm ai;1klam1�h. 110


20.

BOLOM

Robert Langdon etkinligin gidi!?ahyla ilgili tedirgindi. Edmond'm sunumu, genel anlamda bir inarn; kotiilemesine fazla yakm seyrediyordu. Langdon, onun i<;erideki agnostik bilim insanlarmdan ba!?ka, internetten kendisini seyreden milyonlarca insana da hitap ettigini unuttugundan !?iiphelendi.

Tartl�ma ba�latmak irin bu sunumu hazirlad1g1 belli. Programda kendisinin de goriinmesi camm s1km1!?h. Ed­ mond bu videolan ona sayg1smdan gostermi!? olsa da, Langdon ge<;mi!?te istemeden dini tarh!?malarm hedefi haline gelmi!?ti... ve aym tecriibeyi tekrar ya!?amak istemiyordu. Bununla birlikte Kirsch dine kar!?1 onceden tasarlanm1!? bir gorsel-i!?itsel saldm ba!?latm1!?h. Langdon daha once umursama­ d1g1 Piskopos Valdespino'nun sesli mesaj1m yeniden dii!?iinmesi gerektigini anhyordu. Dahi fi.itiiristin sesi bir kez daha duyuldugunda, yukandaki gorseller diinyadaki dini sembollerden olu!?an bir kolaja donii!?tii. "itiraf etmeliyim ki, bu ak!?am yapacag1m duyuru hakkmda, ozellikle de inanan insanlan nasil etkileyecegi konusunda tereddiitlerim vard1," diyen Edmond'm sesi k1sa bir an duraksa­ d1ktan sonra devam etti. "Bu sebeple ii<; giin once karakterime hi<; uymayan bir i!? yaphm. Dini bak1!? a<;1sma sayg1 gostermek ve bulu!?umun farkh inan<;lardan insanlar tarafmdan nas1l alg1lana­ cag1m Ol<;mek amac1yla kimselere duyurmadan ii<; tamnm1!? dini lidere dam!?hm. Miisliiman, H1ristiyan ve Yahudi din alimlerine bulu!?umu anlathm." Karanhk ortamda boguk mmltilar yank1landi. 111


''Tahmin ettigim gibi ii\ adam da !?a!?kmhk, kayg1 ve evet, hatta ofkeyle kar!?1hk verdiler. Olumsuz tepki gostermi!? olmala­ rma kar!?m benimle gorii!?me nezaketini gosterdikleri i\in onlara te!?ekkiir etmek istiyorum. Ben de sayg1mdan otiirii isimlerini a\1klamayacag1m ama bu ak!?am onlara dogrudan hitap etmek ve bu sunumu engellemeye kalk1!?mad1klan i\in te!?ekkiir etmek istiyo rum." K1sa bir sessizlikten sonra devam etti. "Tann biliyor ya, bunu yapa bilirlerdi." Langdon onun ne kadar biiyiik bir marifetle ince bir \izgi iistiinde yiiriidiigiinii hayretle dinliyordu. Edrnond'm dini lider­ lerle gorii!?mek istemesi, daha once pek bilinmeyen a\1k fikirlili­ gini, giivenilirligini ve tarafs1zhgm1 gosteriyordu. Montserrat'ta onlarla biraz ara!?hrma biraz da halkla ili!?kiler manevras1 i\in gorii!?mii!? olabilirdi. Zekice elde edilmi� bir kodesten pkarma kart1, diye dii!?iindii. Edmond, "Din tutkusu tarihte bilimsel ilerlemeyi hep bas­ hrrn1!?hr," diye devam etti. "O yiizden, bu ak!?am diinyadaki dini liderlerden, anlatacaklanm kar!?1smda kendilerine hakim olma­ lanm ve a nlay1!? gostermeleri bekliyorum. Liitfen tarihteki kanh vah!?eti tekrarlamayahm. Ge\mi!?teki hatalan yapmayahm." Tavandaki goriintii, surlar i\indeki antik bir kent \izimine donii!?tii. <::olden ge\en bir nehrin k1y1sma yerle!?ik, miikemmel daire bi\imli bir !?ehirdi. Langdon, tepesinde mazgal siperi bulunan ortak merkezli ii\ duvarla saglamla!?hnlm1!?, ozgiin dairesel yap1s1yla antik Bagdat kentini hemen tamd1. Edmond, "Sekizinci yiizyilda Bagdat !?ehri; tiim dinleri, felsefeyi ve bilimi, iiniversiteleri ile kiitiiphanelerine kabul eden yeryiiziindeki en biiyiik egitim merkeziydi," dedi. "Be!? yiiz yil boyunca !?ehirden d1!?an ta!?an bilimsel yeniliklerin daha once diinyada e!?ine rastlanmam1!?h. Etkisi bugiin bile modern kiiltiir­ de hissedilir." Y1ld1zh gokyiizii yeniden belirmi!?ti ama bu defa y1ld1zlarm yanmda isimleri vard1: Vega, Betelgeuse, Rigel, Algebar, Deneb, Acrab, Kitalpha. 112


"Bu isimle.rin hepsi Arapi;adan tiiretildi. Gokyiiziindeki isimlendirilmi� yild1zlarm iii;te ikisinden fazlasmm isimleri bu dildedir, i;iinkii A rap diinyasmm astronomlan tarafmdan ke�fe­ dildiler." Gokyiizii h1zla o kadar i;ok Arap ismi ta�1yan yild1zla doldu ki, tiim kubbe adeta yaz1yla kaplandi. isimler kaybolurken geriye yine engin bir gokyiizii kald1. "Ve elbette eger yild1zlan saymak istersek..." En parlak yild1zlarm yanmda hirer hirer Romen rakamlan goziikmeye ba�lad1. I, II, III, IV, V. .. Sonra sayilar aniden dump yok oldu. Edmond, "Romen rakamlanm kullanm1yoruz," dedi. "Arap sayilanm kullamyoruz." Ekranda beliren Arap rakamlan yava�i;a giiniimiizde kulla­ mlan sayilara donii�meye ba�lad1. 1, 2, 3, 4, 5 ... Edmond, "islam alemindeki baz1 icatlardan da haberiniz var­ d1r," dedi. "Bunlan hala Arapi;adaki isimleriyle kullamyoruz." Gokyiiziinden, etrafmda i;ok bilinmeyenli denklemlerle bir­ likte CEBi R kelimesi gei;ti. Ardmdan i;e�itli formiillerle birlikte ALGORiTMA kelimesi geldi. Diinyanm ufkundaki melekleri gosteren bir �emayla birlikte AZiM O T kelimesi goriindii. Keli­ melerin gei;i�i h1zland1. NADi R, ZENiT, Si MYA, K iM YA, �i FRE, i KSi R, ALKOL, ALKALi N, SIFIR. A�ina oldugu Arapi;a kelimeler gei;erken Langdon i;ogu Amerikalmm, bir zamanlar bilimsel ilerlemenin be�igi oldugunu bilmeden Bagdat'1 harap bitap bir Ortadogu �ehri olarak hayal etmesini aCikh buldu. Edmond, "On birinci yiizyilm sonunda diinyadaki en biiyiik entelektiiel ke�ifler Bagdat ve i;evresinde ya�amyordu," dedi. "Sonra tiim bunlar neredeyse bir gecede degi�ti. islam tarihinin en niifuzlu �ah1slarmdan bir din alimi, yazd1g1 bir dizi ikna edici reddiye ve risaleyle Eflatun'un ve Aristo'nun felsefesini ele�tirdi ve rivayete gore matematigi ·�ytan felsefesi' ilan etti. Bilimsel dii�iinceyi kiii;iimseyen olaylar dizisi bu �ekilde ba�lam1� oldu. F: B

1 13


ilahiyat iizerine i;ah�mak zorunlu kilmd1 ve islam alemindeki tiim bilimsel hareketler i;oktii." Yukandaki bilimsel kelimeler yok oldu ve yerlerini islami dini metinlerin resimlerine b1rakhlar. "incelemenin yerini vahiy ald1. islami bilim diinyas1 hala aradaki ai;1g1 kapatmaya i;ah�1yor." Edmond bir siire sessiz kald1. "Elbette H1ristiyan bilim diinyasmda da i�ler o kadar iyi gitmedi." Tavanda Kopernik, Galileo ve Bruno gibi astronomlarm re­ simleri belirdi. "Kilise'nin tarihteki dehalardan bazilanm sistematik bii;im­ de oldiirmesi, hapsetmesi, sui;lamas1, insanhgm ilerlemesini en az yiiz yil erteledi. Neyse ki giiniimiizde bilimin faydalanm daha iyi anlamam1z sayesinde Kilise, saldmlanm dizginlemi� durum­ da ..." Edmond ii;ini i;ekti. "Acaba oyle mi?" Ortasmda hai;a dolanm1� yilan semboliiyle bir diinya logosu �u yaz1 e�liginde belirdi:

Madrid Bilim & Ya�am Deklarasyonu "K1sa siire once burada, ispanya'da Uluslararas1 Katolik Me­ dikal Birlikleri Federasyonu 'bilimin ruhtan yoksun oldugu' ve bu sebeple Kilise tarafmdan sm1rlandmlmas1 gerektigi iddias1yla genetik miihendislige sava� ilan etti." Diinya logosu �imdi daha farkh bir daire bii;imini alm1�h. Dev bir pari;ac1k h1zlandmc1smm �ematik bir taslag1 goriiniiyor­ du. "Bu da Teksas'm Siiperiletken Siiper C::arp1�hnc1s1. Yarahh� amm k�fetmemizi saglayabilirdi. Diinyadaki en biiyiik pari;ac1k i;arp1�hnc1s1 olmas1 planlamyordu. Bu makinenin Amerika'nm incil Ku�ag1 eyaletlerinden birine yerle�tirilmesi de ayn bir ironi ii;eriyor." Goriintii degi�ip Teksas C::olii'ndeki beton bir binaya donii�tii. Toz ve kir ii;indeki k1smen tamamlanm1� yap1 in�aatmm yanda durduruldugu anla�1hyordu. 'i\merika'nm siiper i;arp1�hnc1s1 insanoglunun evren al­ gilay1�m1 muazzam oli;iide geli�tirebilirdi ama proje, maliyetin 114


bi.it<;eyi a�mas1 ve baz1 �a�1rhc1 kaynaklann siyasi baskilan yi.i­ zi.inden iptal edildi." Bir haber klibindeki gem; bir misyoner, elindeki <;oksatan The God Particle (Tann Par{:aagz) kitab1m salhyor ve ofkeyle bagmyor­ du. "Tann'y1 kalplerimizin i<;inde aramahy1z! Atomlarm i<;inde degil! Bu abes deneye milyarlarca para harcamak Teksas eyaleti adma bir utan<;hr. Tann'ya hakarettir!" Yeniden Edmond'm sesi duyuldu. "Bahsettigim bu <;eki�me­ ler, dini hurafelerin akh yendigi bu durumlar, devam eden bir sava�taki <;arp1�malardan ba�ka bir �y degil." Tavan birden modern toplumun vah�et gori.inti.ileriyle aydm­ land1: Genetik ara�hrma laboratuvarlarmm oni.indeki protestocu­ lar; transhi.imanizm konferans1 verilirken d1�anda kendini yakan bir rahip; Yarahh� kitab1m havaya kaldmrken yumruklanm sallayan evanjelikler; Darwin bahgm1 yiyen i sa bahg1; kok hi.icre ara�hrmalarma, e�cinsel haklarma, ki.irtaja ofke kusan tutucu ilanlar ve hpk1 onlar kadar ofkeli kar�1hklar i<;eren ilanlar. Langdon uzand1g1 yerden kalbinin gi.imbi.irdedigini hissetti. ilk once sanki a�ag1dan metro ge<;iyormu� gibi yerin salland1g1m sand1. Arna titre�imler gi.i<;lenince di.inyanm ger<;ekten de sallan­ d1g1m fark etti. C:: imlerin altmdan kendini hissettiren titre�imler giderek arth ve gi.irlemesiyle ti.im kubbenin i<;ini sarsh. Langdon �imdi bu gi.irlemenin, <;imlerin altmdaki hoparlor­ lerden verilen bir akarsu <;agilh sesi oldugunu anlam1�h. Sanki co�kun bir nehrin ortasmda yahyormu� gibi, yi.izi.ine ve bedenine serin, nemli bir <;iy yagd1gm1 hissetti. Edmond gi.irleyen irmak sesini bashrmak i<;in bagirarak, "Bu sesi duyuyor musunuz?" diye sordu. "Bu, yi.ikselen 'Bilim Nehri'nin sesi." Arhk sular daha da gi.iri.ilti.ili.i ak1yordu ve <;iy, Langdon'm yanaklanm islatm1�h. Edmond, "i nsan, ate�i ke�fettiginden beri bu nehir gi.i<; kaza­ myor!" diye bag1rd1. "Her ke�if, yeni ke�ifler yapmam1za yarayan bir araca doni.i�ti.i ve bu nehre bir damla ekledi. Bugi.in arhk bir tsunami dalgasmm, durdurulamaz �iddette akan bir selin i.isti.in­ de gidiyoruz." 115


C::a y1r alan daha da �iddetli sarsild1. Edmond, "Nereden geliyoruz!" diye bag1rd1. "Nereye gidiyoruz! Cevaplan bulmak kaderimizde hep vard1! Ara�hrma yontemleri­ miz bin yild1r katlanarak geli�iyor!" Arhk ii;eride esintiyle birlikte i;iy yag1yordu ve nehrin giiriil­ tiisii sag1r edici bir noktaya yiikselmi�ti. Edmond, "�oyle dii�iiniin!" dedi. "i lk insanlarm ate�i bulma­ lanyla tekerlegi icat etmeleri arasmda milyon y1ldan fazla zaman vard1. Arna sonra matbaay1 icat etmek bin yzl ald1. Yiiz yzl kadar sonra teleskop yapild1. Takip eden yiizy1llarda i;ok daha k1sa arahklarla buharh gemiden benzinli otomobile ve uzay gemisine gei;tik! Bundan sonra kendi DNA'm1z1 i;ozmeye ba�lamak sadece yirmi y1l1m1z1 ald1!" Kirsch, "Arhk bilimdeki ilerlemeleri aylarla oli;iiyoruz!" diye bag1rd1. 'i\k1llara durgunluk veren bir h1zla ilerliyoruz. Giinii­ miiziin en h1zh bilgisayarmm abakiis gibi kalacag1; en geli�mi� ameliyat yontemlerinin barbarhk gibi gelecegi; enerji kaynaklan­ nm odadaki mum 1�1g1 gibi antika goriilecegi zamanlar bundan i;ok uzak degil." Edmond'm sesiyle akan sularm giirlemesi aym anda yiikse­ liyordu. "Eski Yunanlarm antik kiiltiirii incelemesi ii;in yiizlerce yzl geriye bakmas1 gerekiyordu ama bugiin bize s1radan gelen tek­ nolojilere sahip olmadan ya�am1� insanlan bulmak ii;in bir nesil geriye bakmam1z yeterli. i nsanoglu ilerleyi�inin zaman i;izelgesi s1k1�maya ba�lad1, 'antik' ile 'modern'i birbirinden ay1ran boliim iyice darahyor. Bu sebeple, inanm bana, insanm gelecek birkai; yil ii;indeki ilerleyi�i �ok edici, ayn�hnc1 ve hayal etmesi imkans1z olacak!" Akarsularm i;agilhs1 aniden durdu. Yild1zh gokyiizii ihk meltem ve i;ekirgelerle birlikte geri gelmi�ti. ii;erideki misafirler adeta aym anda nefes verdi. Bu ani sessizlikte Edmond yeniden fIBilhyla konu�tu. Yumu�ak bir sesle, "Dostlanm," dedi. "Size bir ke�fimi ai;1klayacag1ma soz verdigim ii;in burada bulundugunuzu biliyorum. 116


Takdimi biraz uzatmama izin verdiginiz ii;in te�ekkiir ederim. �imdi gei;mi� dii�iincelerimizin prangalarmdan kurtulahm. Ar­ hk hep birlikte bu ke�if heyecamm payla�ahm." Bu sozlerin ardmdan, bir sis bulutu ii;eriye yer seviyesinden yava�i;a sokuldu ve yukandaki gokyiizii, a�ag1daki izleyicilere alacakaranhga ozgii zay1f bir 1�1k verdi. Birden spot 1�1klarmdan biri yamp, salonun arka tarafma dog­ ru hareketlendi. Davetlilerin hemen hepsi pe�i sira dogrulmu�, ev sahibini cismen gorme beklentisiyle sisin gerisine bakmaya i;ah�1yordu. Arna birkai; saniye ii;inde spot 1�1g1 yine salonun on k1smma i;evrildi. i zleyiciler de 1�1kla birlikte dondii. Salonun on k1smmda, spot 1�1gmm altmda Edmond Kirsch duruyordu. Elleri, saniyeler once orada bulunmayan bir kiir­ siiniin yanlarma giivenle dayanm1�h. Sis kalkmaya ba�larken biiyiik �ovmen s1cak bir sesle konu�tu. " iyi ak�amlar dostlanm." insanlar hemen ayaga f1rlay1p davet sahibini ayakta i;ilgmca alk1�lamaya ba�lad1. Giiliimsemekten kendini alamayan Langdon da onlarla birlikte alk1�hyordu.

Sislerin i(:inden pkmak tam Edmond'a gore bir i�. 0 ak�amki sunumda dinlere muhalefet etse de, Edmond

kendisi gibi cesur ve goziipek bir giii; gosterisi sergilemi�ti. Arhk say1s1 giderek artan serbest dii�iiniirlerin neden onu yere goge s1gdiramad1gm1 anhyordu.

En azmdan aklma geleni, (:Ok az ki�inin cesaret edebilecegi bir �ekilde soylUyor. Edmond'm yiizii yukardaki ekranda belirdiginde Langdon, eskisi kadar soluk goriinmedigini fark etti. Profesyonel makyaj yaphrm1� olmahyd1. Buna ragmen arkada�mm yorgunluktan tiikendigini anlayabiliyordu. Alk1�lar o kadar giii;liiydii ki gogiis cebindeki telefonun i;ald1gm1 az kalsm duymayacakh. ii;giidiileriyle hareket edip hemen telefonuna uzand1 ama birden kapah oldugunu hahrlad1. Titre�imler tuhaf bii;imde cebindeki diger cihazdan geliyordu: 117


Winston'm <;ok yi.iksek sesle konu!?makta oldugu kemik iletimli kulakhktan.

Kotii zamanlama. Langdon ahc1y1 ceket cebinden <;1karhp el yordam1yla ba!?ma takh. Minik yashk, <;ene kemigine degdigi anda Winston'm ak­ sanh sesi Langdon'm kafasmm i<;inde yankilanmaya ba!?lad1. "-fesor Langdon? Orada m1sm1z? Telefonlar <;ah!?m1yor. Sadece sizinle ileti!?im kurabiliyorum. Profesor Langdon?" Langdon etrafmdakiler alki!?larken sesini yi.ikseltti. "Evet, Winston. Buraday1m." Winston, ''Tann'ya !?iiki.ir," dedi. "Li.itfen dikkatle dinleyin. Sanmm <;ok ciddi bir sorunumuz var."

118


21.

BOLOM

Diinya sahnesinde say1s1z kez zafer am ya�am1� bir adam olan Edmond Kirsch'ii ba�an duygusu �vke getiriyordu ama tam bir memnuniyet hissettigi zamanlar nadirdi. Kiirsiiniin ke­ narmda durup i;ilgmca alk1�lamrken diinyay1 degi�tirmek iizere oldugunun bilinciyle, anm keyfini i;1karmak ii;in kendine biraz zaman tamd1. "Oturun dostlanm!" diye seslendi. "En iyi k1sm1 yeni ba�h­ yor." Sis dag1hrken, diinyadaki milyonlarca insana yakm i;ekim gosterildigini bildigi tavandaki yiiziine bakmamak ii;in kendini zor tuttu. ii;inden gururla, bu tiim diinyayz ilgilendiren bir an, diye dii�iindii. Smzrlarz, smzflarz ve mezhepleri a�zyor. Sol tarafa bir goz ahp, kendisini ko�eden izleyen Ambra Vidal'a te�ekkiir eder gibi ba�1m sallad1. Ambra bu gosteri ii;in onunla birlikte usanmadan i;ah�m1�h. Fakat kendisine bakmad1gm1 goriince �a�1rd1. Kadm, yiiziinde kayg1h bir ifadeyle kalaba­ hga bak1yordu. Yan taraftan sunumu izleyen Ambra, bir terslik var, diye dii­ �iindii. Salonun ortasmdaki uzun boylu, kibar giyimli bir adam ka­ labahg1 iterek kendine yol ai;1yor, kollanm sallayarak Ambra'nm bulundugu yone ilerliyordu. Amerikah profes0rii Kirsch'iin sunumundan tamyan Amb­ ra, bu Robert Langdon, diye dii�iindii.

119


Profesor h1zla yakla�mca Ambra'nm kraliyet muhafizlan yolunu kesmek ii;in hemen duvarm oniinden aynldilar. Ne istiyor!? Am bra, Langdon'm ifadesindeki korkuyu gorebi­ liyordu. Ortahg1 velveleye veren adam1 goriip gormedigini anlamak ii;in kiirsiideki Edmond'a dondii ama o, seyircilere bakm1yordu. U rkiitiicii bii;imde gozlerini Ambra'ya dikmi�ti.

Edmond! Bir terslik var! 0 anda kubbenin ii;inde, kulak zanm patlatacak �iddette

yankilanan bir sesle birlikte Edmond'm ba�1 geriye gitti. Ambra onun alnmda kirm1z1 bir krater belirmesini tam bir deh�et ii;inde izledi. GOzleri hafifi;e yukan kaydi. Viicudunun kaskah kesilme­ sine ragmen elleri s1ms1k1 kiirsiiye tutunuyordu. Yiiziindeki �ok ifadesiyle k1sa bir an sendeleyip, devrilen bir agai; gibi bedeni yan tarafa dogru yath ve yere kapakland1. Dii�tiigiinde, kana bulan­ m1� ba�1m serti;e yere i;arph. Ambra daha ne gordiigiinii anlayamadan, bir Guardia Real tarafmdan yere yatmld1. Zaman donmu�tu. Ardmdan ... k1ya met koptu. Edmond'm kanh cesedinin tavandaki parlak yans1mas1yla aydmlanan davetliler biiyiiyen bir dalga halinde, ba�ka bir kur­ �una hedef olmamak ii;in salonun arka tarafma dogru kai;1�maya ba�lad1. Etraf mda ya�anan hengameye ragmen Robert Langdon ye­ rine peri;inlenmi�, �a�kmhktan adeta feli; olmu�tu. Arkada�1 az otede, alnmdaki kur�un deliginden k1pk1rm1Zl kanlar fi�kmr hal­ de, yiizii hala seyircilere doniik yan yahyordu. Edmond'm cans1z yiizii, hem tavana hem de diinyaya halen canh yaym yapmakta olan, tripod iizerinde terk edilmi� televizyon kamerasmm spot �1g1yla aydmlamyordu. Langdon adeta bir kabusun ii;indeymi� gibi, kendini televiz­ yon kamerasma ko�up lensi Edmon'm yiiziinden tavana i;evirir­ ken buldu. Sonra kai;1�an davetlilerin arasmdan doniip, yerde yatan arkada�ma oldiigiinii bilerek bakh. 120


Tannm ... Seni uyarmaya ralz�tzm Edmond ama Winston rok ger haber verdi. Edmond'm cesedinin biraz ilerisinde bir kraliyet muhafiz1 egilerek Ambra Vidal'a siper olmu�tu. Profes0r, ona dogru h1zla yiiriimeye ba�laymca muhafiz hemen tepki veripayaga dikildi ve iii; uzun ad1mda bedeniyle Langdon'm oniinii kesti. Muhafiz, omzunu Langdon'm gogiis kemigine i;arpmca cigerindeki tiim havay1 bo�alth. Ayaklan yerden kesilip s1rtiistii suni i;imlerin iistiine dii�erken Langdon'm tiim viicuduna bir agn yayild1. Daha nefes almaya firsat bulamadan giii;lii eller onu yiiziikoyun i;evirdi, sol kolunu geriye biiktii ve ensesine demir peni;esiyle bashrd1. Profesor sol yanag1 i;imlere gomiilmii� bir halde, tamamen k1mildayamaz durumdayd1. Muhafiz ofkeli bir ifadeyle sordu. "Bunun olacagm1 biliyor­ dun. SOyle bu i�e nasil kan�hn?" Yirmi metre otedeki Kraliyet MuhaflZl Rafa Diaz kai;1�an davetlilerin arasmdan iti�erek gei;ti ve silahm ate�lendigini gor­ diigii yan duvara ula�maya i;ah�h. Ortagmm Ambra Vidal'1 yere yahrd1gm1 ve kendi bedenini siper ettigini gordiigiinden, ii;inden onun emniyette oldugunu dii�iindii. Aynca arhk kurban adma yapilabilecek bir �ey kalma­ d1gma emindi. Edmond Kirsch daha yere dii�meden olmii�tii. Davetlilerden birinin saldmy1 onceden haber ahp ate� edil­ meden hemen once kiirsiiye ko�tugunu fark etmi�ti. Sebebi her neyse, Diaz bu konunun bekleyebilecegini biliyordu. �u anda tek bir i�i vard1.

Ate� edeni yakalamak. Diaz silahm patlad1g1 yere vard1gmda kuma� duvardaki kesigi gordii, ii;ine elini soktu ve oldugu gibi yere kadar y1rth. Kubbe salondan, yap1 iskelesi la birentine ad1mm1 ath. Sol tarafta goziine biri ili�ti. Beyaz askeri iiniforma giymi� uzun boylu bir a dam, bu geni� mekanm kar�1 tarafmdaki acil i;1k1�ma dogru ko�uyordu. Hemen ardmdan, kap1dan k1rarcasma gei;ip gozden kayboldu. 121


Pe!?inden giden Diaz, kubbenin d1!?mdaki elektronik cihazla­ rm arasmdan dolamp sonunda kap1dan beton merdivenlere t;ikh. Trrabzanlann kenanndan bakmca iki kat a!?ag1daki kat;agm son siirat basamaklan indigini gordii. Basamaklan be!?er be!?er atla­ yarak pe!?inden ko!?tu. A!?ag1da bir yerde t;1k1!? kap1smm kanad1 giiriiltiiyle at;1ld1 ve yine giiriiltiiyle t;arparak kapandi.

Binadan r1ktr! Diaz zemin kata geldiginde, iistiinde yatay kol bulunan t;ift kap1h t;1k1!?a ko!?tu ve tiim agirhg1yla yiiklendi. Yukandaki kap1 gibi d1!?anya dogru at;ilmak yerine sadece biraz aralamp oylece kaldi. Bu sirada viicudu adeta t;elik bir duvara t;arpan muhahz, omzunda yak1c1 bir ac1yla oldugu yere y1gildi. Sarsilm1!? bir halde ayaga kalk1p kap1y1 yeniden at;may1 denedi. Ancak sorunun ne oldugunu gormesine yetecek kadar at;abildi. Kapmm d1!?andaki tutacaklan bir boncuk dizisiyle baglan­ m1!?h. Herhangi bir ispanyol Katolik'in tamyacag1 boncuklann bilindik �klini goriince !?a!?kmhg1 iyice artti.

Bu bir tespih mi? Var giiciiyle yeniden kap1ya yiiklendi ama boncuk dizisinin kopacag1 yoktu. Dar arahktan tekrar d1!?an bakarken hem tespi­ hin varhgma hem de onu kiramad1gma hayret etti. Kap1dan, "Hala, (Merhaba,)" diye seslendi. "zHay alguien?

(Kimse yak mu?)" Sessizlik. Kapmm arahgmdan yiiksek bir beton duvar ve bo!? bir ara sokak goriiyordu. Herhangi birinin gelip de ilmegi kap1dan t;ikarma ihtimali t;ok dii!?iiktii. Ba!?ka bir set;enek kalmad1gm1 anlaymca ceketinin a ltmdaki k1hfmdan silah1m t;ikarth. Silahm horozunu t;ekip namlusunu kap1 arahgmdan boncuklu tespihe daya di.

Miibarek bir tespihe ate� ediyaru m. Que Dias me perdane. (Tann beni affetsin.) Hat;tan kalan metal part;a Diaz'm goziiniin oniinde a!?ag1 yukan sallandi. 1 22


Tetigi c;ekti. Beton alanda silah sesinin giimbiirdemesiyle kap1lar d1�anya dogru ac;ild1. Tespih parc;alanm1�h. Diaz hemen ileri ahhp tespi­ hin boncuklan kaldmma sac;1hrken bo� ara sokaga sendeleyerek c;1kh. Beyazh katil yok olmu�tu. Yiiz metre otedeki Amiral Avila, miizeden uzakla�makta olan siyah Renault'nun arka koltugunda sessizce oturuyordu. Tespih boncuklanm dizdigi Vectran lif vazifesini gormii�, pe�inden gelenleri yeterince oyalam1�h.

Ka�tzm i?te. Arabas1, y1lankavi Nervi6n Nehri boyunca kuzeybahya dog­ ru yol ahp Avenida Abandoibarra'da h1zla giden arac;larm arasma kan�hgmda Amiral Avila rahat bir nefes aldi. 0 ak�amki gorevi bundan daha sorunsuz gidemezdi. Zihninin ic;inde Oriamendi mar�1mn ne�eli nagmelerini duymaya ba�lad1. Mar�m yiiz yilhk sozleri bir zamanlar burada, Bilbao'daki kanh sava�ta soylenmi�ti. Par Dias, par la Patria y el Rey, diye ic;inden �ark1sm1 soyledi. Tann, Anavatan ve Kral i�in! Sava� c;1ghklan c;oktan unutulmu� olsa da ... sava� yeni ba�h­ yordu!

1 23


22.

BOLOM

Madrid'deki Palacio Real yani Kraliyet Sarayi, Avrupa'nm en bi.iyi.ik kraliyet sarayi oldugu gibi, klasik ve barok tarzlarm en <;arpici bi<;imde bir araya geldigi bir mimari yapidir. Dokuzuncu yi.izyila ait bir Magribi kalesinin arazisine in!?a edilmi!? saraym ii<; kath kolonlu cephesi, i.izerinde bulundugu yi.iz elli metre geni!?­ ligindeki Plaza de la Armeria'ya yayihr. i<;erisi, yakla!?ik yi.iz kirk bin metrekareye dagilmi!? 3418 odah akil kan!?lmci bir labirenttir. Salonlan, yatak odalan ve koridorlan Velazquez, Goya ve Rubens gibi ustalarm paha bi<;ilmez eserlerinin yer aldigi dini i<;erikli koleksiyonlarla donahlmi!?hr. Saray nesiller boyunca ispanyol krallanyla krali<;elerinin ozel konutu olarak hizmet gormi.i!?ti.i. Arllk <;ogunlukla devlet i!?leri i<;in kullamhyordu. Kraliyet ailesi ise !?ehir di!?mdaki daha sade ve gozlerden uzak Palacio de la Zarzuela'da kahyordu. Ne var ki son aylarda Madrid'deki resmi saray, kirk iki ya!?mdaki Veliaht Prens Julian'm daimi evi haline gelmi!?li. Ta<; giymeden once ya!?anan bu sikici donemde "i.ilkede daha <;ok gori.inmesini" isteyen egitmenlerinin isran i.izerine Kraliyet Sarayi'na la!?mmi!?h. Pr ens Julian'm ba basi, tahttaki kral, aylardir yatalakll. Olmek i.izere olan kralm akli melekeleri gitgide azahrken saray, prensi tahta <;ikmaya hazirlayarak yava!? bir gi.i<; ge<;i!?i ba!?latmi!?h. U l­ kedeki lider degi!?imi kapmm agzmda beklerken ispanyollar akil­ lannda tek bir soruyla gozlerini Veliaht Prens Julian'a <;evirmi!?li: 0 naszl bir hiikiimdar olacak?

1 24


Sonunda devralacag1 egemenligin yiikiiyle dogmu� olan Prens Julian, <;ocuklugundan bu yana Ol<;iilii ve agzmdan <;1kana dikkat eden biri olmu�tu. Julian'm annesi ikinci <;ocuguna gebey­ ken erken dogum komplikasyonlan yiiziinden vefat etmi�, kralsa pek <;oklanm �a�irtarak bir daha hi<; evlenmemeyi tercih etmi�ti. BOylece Julian, i spanya tahtmm tek varisi olmu�tu. Birle�ik Kralhk'taki boyah basm prense soguk bir dille, "yede­

gi olmayan veliaht" diyordu. Julian a�m muhafazakar babasmm kanatlan altmda yeti�tigi i<;in pek <;ok gelenek<;i i spanyol onun da ispanya tahtmm onu­ runu koruma gelenegini siirdiirecegine inamyordu. Onlara gore prens geleneklere riayet edecek, ayinlere kahlacak ve her �eyden onemlisi ispanya'nm zengin Katolik tarihine sayg1 gosterecekti. Katolik krallar yiizy1llar boyunca ispanya'nm ahlak merkezi olmu�tu. Son y1llardaysa iilkedeki inan<;h taban sanki <;oziilmii�, ispanya kendini <;ok eski ile <;ok yeni arasmda bir <;eki�menin i<;inde bulmu�tu. Say1lan giderek artan liberaller, bloglan ve sosyal medyay1, babasmm gOlgesinden kurtulduktan sonra Julian'm ger<;ek ki�ili­ gini gosterecegi, onun aslmda diger Avrupa iilkelerinin izinden gidip monar�iyi tamamen kald1rmak isteyen cesur, yenilik<;i, laik bir lider oldugu soylentileriyle dolduruyordu. Kral olarak <;ok aktif bir rol alan babas1, Julian'a siyasette <;ok dar bir alan birakm1�h. Kral a<;1k<;a Julian'm gen<;liginin tadm1 <;1karmasm1, ancak evlenip durulduktan sonra devlet i�leriyle ugra�masmm bir anlam1 olacagm1 soylemi�ti. Boylece Julian'm ispanyol basmmda tiim a�amalan yazilan ilk kirk y1h ozel okullarda, at s1rtmda, a<;1h� torenlerinde, bag1� davetlerinde ve diinya seyahatlerinde ge<;mi�ti. Hayah boyunca dikkate deger <;ok az ba�an saglam1� olmasma kar�m Prens Julian hi<; �iiphesiz ispanya'nm en gozde bekanydi. Arhk kirk iki ya�mda olan yak1�1kh prens alenen say1s1z kadmla gezmi�, "iflah olmaz bir romantik" diye iin salmasma ragmen gonliinii kimseye kaphrmam1�h. Arna son aylarda, 125


emekli bir mankene benzemekle birlikte, aslmda Bilbao'daki Guggenheim Miizesi'nin saygm yoneticisi olan giizel bir kadmla goriintiilenmi�ti. Medya, Ambra'y1 "modern bir kralm tam dengi" diyerek ovgii yagmuruna tutmu�tu. Kiiltiirliiydii, ba�anhyd1 ve daha da onemlisi i spanya'nm soylu ailelerinden gelmiyordu. Am bra Vidal halkm it;inden biriydi. Prensin de medyanm gorii�iine kahld1g1 anla�1hyordu. K1sa bir sevgililik doneminin ardmdan Julian, hit; beklenmedik ve romantik bir �ekilde evlenme teklif edince Vidal kabul etmi�ti. Takip eden haftalarda basm her giin Ambra Vidal'm giizel bir yiizden fazlas1 oldugu hakkmda haberler yapm1�h. ileride ispanya kralit;esi olacag1 halde, Guardia Real'in, giinliik prog­ ramma miidahale etmesine veya halka at;1k etkinlikler d1�mda muhafizlarm korumasma izin vermeyerek miithi� bag1ms1z bir kadm oldugunu ortaya koymu�tu. Guardia Real'in komutam, Ambra'ya gizlice daha muhafa­ zakar ve daha az iiste oturan k1yafetler giymesini onerdiginde Ambra, "Guardarropia Real" yani "Kraliyet Gard1robu" tarafm­ dan azarland1gm1 soyleyerek espri yapm1�h. Tiim liberal dergiler kapaga onun yiiziinii koymu�tu. "Am b­ ra! i spanya'nm Giizel Gelecegi!" Roportaj vermeyi reddettiginde onu "bag1ms1z" diyerek, roportaj verdigindeyse "ula�ilabilir" diyerek ovmii�lerdi. Muhafazakar dergilerse yeni kralit;e aday1yla "giit; merakhs1 bir firsatt;1" diye alay etmi�ler ve gelecekteki kralm iizerinde tehlikeli etkileri olacagm1 yazm1�lard1. Buna delil olarak, prensin itibarma hit; aldm� etmemesini gosteriyorlard1. Ambra'nm geleneksel hitap �ekillerinden Don Julian veya su alteza kelimelerini kullanmadan dogrudan ilk ismiyle t;ag1rma ah�kanhg1 kaygilarmm ba�mda geliyordu. Diger kaygilan daha ciddi goriiniiyordu. Ambra i� progra­ m1 yiiziinden son birkat; haftad1r prensten uzak kalm1�h ama Bilbao'da miize civarmda siirekli bir ateistle ogle yemegi yerken 126


goriiliiyordu. Adam Amerikah teknoloji uzmam Edmond Kirsch idi. Am bra bu yemeklerin, miize bag1!?<;1larmdan biriyle yap1lan planlama toplanhlan oldugunu 1srarla soylese de saraym i<;indeki kaynaklar bu durumun Julian'm kamna dokunmaya ba!?lad1g1m iddia ediyordu. Kimse prensi su<;layamazd1. Dogrusu !?uydu ki, Julian'm giizel ni!?anhs1, ni!?anm iistiinden heniiz birka<; hafta ge<;mi!?ken, vaktinin <;ogunu ba!?ka bir adamla ge<;irmeyi tercih ediyordu.

127


23.

BOLOM

Langdon'm yiizii c;imlere iyice bastmlm1�h. Ostiindeki mu­ hahz onu ag1rhg1yla eziyordu. Ne tuhafhr ki, hie; ac1 hissetmiyordu. Oziintii, korku ve h1rs duyan Langdon kan�1k duygular ic;indeydi. Diinyamn en biiyiik dehalarmdan biri, yakm dostu, az once insanlarm gozii oniinde hunharca katledilmi�ti. Hayatmm

en biiyiik ke�fini apklamaszna saniyeler kala oldiiriildii. Langdon �imdi, insan hayah kaybmm yanma bir ikincisinin, bilimsel kaybm da e�lik ettigini fark ediyordu.

Artzk diinya Edmond'zn ne buldugunu belki de hi� ogrenemeyecek.

ic;ten ic;e korkunc; bir ofkeye kap1lan Langdon ans1zm c;elik gibi saglam bir karar ald1.

B1mun sorumlusunu bulmak i�in miimkiin olan her �eyi yapaca­ g1m. B1rakt1gzn miras1 ya�atacag1m. Ke�fini diinyayla payla�manzn bir yolunu bulacag1m. Muhahzm, "Biliyordun," diyen sesi tam kulagmm dibinde patlad1. "Sanki bir �ey olmas1m bekliyormu� gibi sahneye dogru yiiriiyordun." Giic;liikle nefes alabilen Langdon, "Beni ... uyardilar," diyebildi. "Kim uyard1?" Langdon yanagmda egreti duran iletici kulakhg1 hissede­ biliyordu. "Ba�1mdaki kulakhk... bir miize rehberi. Edmond Kirsch'iin bilgisayan beni uyardi. Davetli listesinde bir anor­ mallik fark etm�; ispanyol Donanmas1'ndan emekli bir amiral varm1�." Muhahzm ba�I 0 s1rada profesoriin kulagma oylesine yakmd1 ki, adamm telsiz kulakhgmm Ciz1rdad1gm1 duydu. Nefes nefese 1 28


ve aceleyle konu�an birinin sesi geliyordu. Langdon, ispanyolcay1 yanm yamalak konu�sa da, kotii haberi anlamasma yetecek ka­ danm i�itmi�ti. ... el asesino ha huido ... Kahl kai;h. . .. salida bloqueada ... C::1k1� engellenmi�.

... uniforme militar blanco... "Askeri iiniforma" sozleri i�itildigi anda Langdon'm iis­ tiindeki muhafiz abanmay1 b1rakh. Ortagma, "Uniforme naval? (Denizci iiniformasz? )" diye sordu. "Blanco... l.de almirante? (Beyaz ...

amiral mi?)" Soruya olumlu yamt geldi. Langdon donanma iiniformasmdan bahsettiklerini duydu. Winston hakhydi. Muhafiz, Langdon'1 serbest birak1p iistiinden kalkh. "Don bakahm." Profesor aci ii;inde s1rtiistii dondii ve dirseklerinin iistiinde dogruldu. Ba�1 doniiyor, gogsii sanc1yordu. Muhafiz, "K1p1rdama," dedi. Langdon'm bir yere gitmeye niyeti yoktu. Tepesindeki gorev­ li yiiz kiloluk bir kas kiitlesiydi ve i�inde hayli ciddi oldugunu i;oktan kamtlam1�h. Muhafiz telsize, "jlnmediatamente! (Hemen ?imdi!)" diye ba­ g1rdi. Miizenin etrafmdaki yollarm kesilmesini soyliiyor ve yerel polisten acil yard1m istiyordu .

... policia local ... bloqueos de carretera ... (...yerel polis ... yollar tutul­ mu? .. . ) Bulundugu yerden, halen yan duvarm oniinde yere egilmi� olan Ambra Vidal'1 gordii. Ambra ayaga kalkmaya i;ah�h ama sendeleyip elleriyle dizlerinin iistiine dii�tii.

Biri ona yardzm etsin! 0 s1rada kubbenin ii;ine dogru bag1ran muhafiz, goriiniirde kimseye seslenmiyordu. "jLuces! Y cobertura de m6vil! (l?zklarz apn!

Telefon etmem lazzm!)" Langdon elini gotiiriip yiiziindeki kulakhg1 diizeltti. F: 9

1 29


"Winston, orada m1sm?" Muhafiz doniip Langdon'a tuhaf tuhaf bakh. "Buraday1m." Winston'm sesi tela�s1zd1. "Winston, Edmond vuruldu. l�1klarm hemen ai;ilmas1 ge­ rekiyor. Cep telefonu engellemesinin kalkmas1 laz1m. Bunlan denetleyebiliyor musun? Veya yapabilen biriyle ileti�im kurabilir misin?" Saniyeler i;inde kubbedeki 1�1klar aniden ai;ild1. Ay 1�1gmda­ ki i;aymn sihirli yamlsamas1 ortadan kalkmca, iistiine b1rakilm1� battaniyelerle bombo� bir suni i;imenlik goriindii. Muhafiz, Langdon'm sahip oldugu yetkiden etkilenmi� gibiydi. Bir siire sonra egilip profesorii ayaga kald1rdi. iki adam apaydmhk ortamda yiiz yiize duruyordu. Langdon kadar uzun boylu olan muhafizm ba�1 hra�hyd1 ve mavi ceketini geren kash bir viicudu vard1. Donuk hatlara sahip solgun yiizii, Langdon'a lazer gibi diktigi keskin bak1�h gozlerini ortaya i;1kanyordu. "Bu ak�am videodaki ki�i sendin. Sen Robert Langdon'sm." "Evet, Edmond Kirsch benim hem ogrencim hem de dostum. d u." Miikemmel ingilizcesiyle, "Ben Guardia Real'den Fonseca," diyerek kendini tamth. "Donanma iiniformasmdan nasil haberin oldugunu anlat." Langdon sahnenin yanmda yerde k1pi rhs1z yatan Edmond'm cesedine dondii. Ambra Vidal yanmda miizenin iki giivenliki;isi ve Edmond'1 hayata dondiirmeye i;ah�maktan vazgei;mi� bir s1h­ hiyeciyle birlikte cesedin yanmda diz i;okmii�tii. Ambra cesedin iistiinii bir battaniyeyle yava�i;a orttii. Edmond olmii�tii. Gozlerini, oldiiriilen arkada�mdan alamayan Langdon'm midesi bulandi. Muhaf1z, "Arhk onun ii;in bir �ey yapamay1z," dedi. "Olacak­ lan nereden bildigini soyle." Profesor, sesinin tonu yanh� anlamaya hii; yer b1rakmayan muhafiza bakh. Adam diipediiz emir veriyordu. 1 30


Langdon <;abucak Winston'm kendisine soylediklerini anlat­ h. Rehber program, davetlilerden birinin kulakhgm1 b1rakhgm1 tespit etmi�, mi.izedeki insan rehberlerden biri <;op tenekesinde bulunca, bu kulakhgm hangi davetliye verildigini kontrol etmi�­ ler ve listeye son dakikada eklenen bir isim oldugunu fark edince tela�lanm1�lardi. "i mkans1z. Davetli listesi di.in kapandi. Herkesin ozge<;mi�i incelenmi�ti," dedi muhafiz. Winston'm sesi Langdon'm kulakhgmdan, "Bu adam ince­ lenmedi," dedi. "Dikkatimi <;ekince davetlinin ismini ara�hrd1m. Be� y1l once Sevilla'daki bir teror saldmsmm ardmdan ge<;irdigi travma sonras1 stres bozuklugu ve alkolizm yi.izi.inden gorevden alman bir ispanyol Donanmas1 amirali oldugunu ogrendim." Langdon bilgiyi muhafiza aktard1. "Katedralin bombalanmas1 olay1 m1?" Muhafiz ku�kuyla bakh. Winston, "Aynca bu subaym Bay Kirsch'le hi<;bir ili�kisi bulunmad1gm1 da ogrendim," diye devam etti. "Bu yi.izden mi.ize gi.ivenligiyle alarma ge<;meleri i<;in temas kurdum ama Edmond'm etkinligini berbat etmememiz gerektigini soylediler, ozellikle de ti.im di.inyaya canh yaym yap1hrken. Bu ak�amki programa Edmond'm ne kadar haz1rland1g1m bildigimden, say­ ledikleri manhkh geldi. Boylece bu adam1 bulabilirsiniz i.imidiyle sizinle ileti�ime ge<;tim Robert. Ben de gi.ivenlik ekibini gizlice oraya gonderecektim. Daha s1k1 tedbir almahyd1m. Edmond'm gi.ivenine lay1k olamad1m." Rehber bilgisayann su<;luluk hissetmesini Langdon nedense sinir bozucu bulmu�tu. Arkasma doni.ip Edmond'm i.isti.i orti.il­ mi.i� cesedine bakarken Ambra Vidal'm yakla�makta oldugunu gordi.i. Dikkatini profesorden ay1rmayan Fonseca, Vidal'1 gormez­ den geldi. "Bilgisayar sana �i.ipheli deniz subaymm ismini verdi mi?" diye sordu. Langdon ba�1m olumlu anlamda sallad1. "ismi Amira! Luis Avila." 131


Bu ismi soyledigi anda Ambra oldugu yerde durdu ve Langdon'a deh�et dolu bir ifadeyle bakh. Kadmm tepkisini fark eden Fonseca hemen yiiziinii ona dondii. "Bayan Vidal? Bu ismi biliyor musunuz?" Ambra cevap veremiyordu. Bak1�lanm yere indirdi ve az once bir hayalet gormii� gibi yere bakh. Fonseca, "Bayan Vidal?" diye tekrar etti. "Amira! Luis Avila ismini biliyor musunuz?" Ambra'nm �ok ii;indeki ifadesi, katili tamd1g1 konusunda �iipheye mahal b1rakm1yordu. Fazla uzun siirmeyen bu �a�km­ hktan sonra gozlerini iki kez k1rp1�hrd1 ve adeta bir transtan uyamyormu� gibi koyu gozlerine hayat geldi. "Hay1r... bu ismi bilmiyorum," diye fisildarken once Langdon'a sonra da giivenlik gorevlisine k1sa bir bak1� firlath. "Ben sadece ... katilin ispanyol Donanmas1'ndan bir subay i;1kmasma �a�ird1m." Yalan soyliiyor, diye dii�iinen Langdon, kadmm verdigi tepki­ yi neden gizledigini i;ozemedi. Adamm ismini tamdzgmdan eminim. Ambra'ya dogru bir ad1m daha atan Fonseca, "Davetli liste­ sinden kim sorumluydu?!" diye sordu. "Bu adamm ismini kim ekledi?" �imdi Ambra'nm dudaklan titriyordu. "Hi� ... hii;bir fikrim yok." Kubbenin ii;inde birden bipleyip i;almaya ba�layan cep tele­ fonlarmm kakofonisi muhafizm sorulanm yanda kesti. Winston cep telefonu hizmetini ai;manm bir yolunu bulmu� olmahydi. 0 an i;alan telefonlardan biri de Fonseca'nm ceketinin cebindeydi. Elini telefonuna gotiiren kraliyet muhaflZl, arayanm kim oldugunu goriince derin bir nefes ahp cevap verdi. "Ambra Vidal esta a salvo," diye duyurdu. Ambra Vidal giivende. Langdon gozlerini peri�an haldeki ka­ dma i;evirdi. 0 da Langdon'a bak1yordu. Bak1�lan kar�ila�hgmda uzunca bir siire gozlerini birbirlerinden ayirmad1lar. Ardmdan Langdon, Winston'm kulakhgmdan gelen sesini duydu.

1 32


Winston, "Profesor;' diye fisildad1. "Ambra Vidal, Luis Avila'nm davetli listesine nasil girdigini i;ok iyi biliyor. i smi ken­ disi ekledi." Langdon'm bu bilgiden anlam i;1karmas1 biraz zaman ald1.

Katilin ismini davetli listesine Ambra Vidal mz eklemi?? �imdi de bununla ilgili yalan ml soyliiyor?! Langdon bilgiyi oziimsemeye firsat bulamadan Fonseca cep telefonunu Ambra'ya uzath. Muhafiz, "Don Julian quiere hablar con usted, (Don Julian sizinle konu?mak istiyor,)" dedi. Ambra telefondan kai;ar gibi davramyordu. "Ona iyi oldugu­ mu soyleyin," diye cevap verdi. "Birazdan onu aramn." Muhafizm ifadesinden inanmakta giii;liik i;ektigi anla�1h­ yordu. Telefonu eliyle kapahp Ambra'ya fisildad1. "Su alteza Don

Julian, el principe, ha pedido... (Prens, Ekselanslarz Don Julian, rica etti ..." "Prens olmas1 umurumda degil," diye i;1k1�h. "Eger kocam olacaksa ihtiyai; duydugumda beni rahat birakmay1 ogrenecek. Bir cinayete �ahit oldum ve kendime gelmek ii;in bir dakikaya ihtiyac1m var! SOyleyin birazdan aranm." Fonseca kiii;iimser gibi bir ifadeyle kadma bakh. Sonra arka­ sm1 doniip gorii�mesine uzakta devam etti. Bu tuhaf kar�1hkh konu�ma Langdon ii;in kiii;iik bir gizemi i;ozmii�tii. Demek Ambra Vidal, Prens Julian'm ni?anl1s1? Bu haber ona neden iinlii bir yildiz muamelesi yapild1gm1 ve Guardia Real'in hangi sebeple orada bulundugunu ai;1klasa da, ni�anh­ s1yla gorii�meyi neden kabul etmedigini ai;1klam1yordu. Bunlarz

televizyonda gordiiyse prensin odii patlaml?lzr. Neredeyse o anda Langdon daha evham verici bir �eyi idrak edince hayrete dii�tii.

Aman Tannm ... Ambra Vidal, Madrid'deki Kraliyet Sarayz'yla baglantzlz biri. Edmond'a Piskopos Valdespino'nun birakhg1 sesli mesaj1 hahrlaymca bu beklenmedik tesadiif ii;ini iirpertti.

133


24.

BOLOM

Madrid'deki Kraliyet Saray1'ndan yakla�1k iki yiiz metre otedeki Almudena Katedrali'nde Piskopos Valdespino'nun bir anhgma nefesi kesildi. Harn iistiinde ilyin ciippesi vard1. (ah�ma odasmdaki diziistii bilgisayarm oniinde oturmu�, Bilbao'dan nakledilen goriintiilerin kar�1smda donakalm1�t1. 8 11

rok biiyiik bir l111 ber olacak.

Gordiigii kadanyla, diinya medyas1 t;alkalamyordu. En bii­ yiik haber merkezleri Kirsch'iin sunumuyla ilgili yorum yapmas1 it;in bilim ve din alanmdaki yetkililere baglamyor, digerleri Ed­ mond Kirsch'ii kimin neden oldiirmii� olabilecegine dair tezler sJrahyordu. Medya birisinin, Kirsch'iin bulu�unun giin yiizii gormesini asla istemedigi sonucuna varm1� gibiydi. Uzunca bir siire dii�iindiikten soma Valdespino cep telefonu­ nu t;1kart1p birini arad1. Haham Koves ilk t;ah�ta at;t1. "Korkunt;!" Haham adeta t;1ghk atm1�t1. "Televizyonu seyrediyordum! Hemen yetkililere gidip bildiklerimizi anlatmah y1z!" Valdespino sakin bir sesle, "Saym Haham,'' diye kar�1h k verdi. "Deh�et verici bir olay ya�and1g1 konusunda sizinle hemfi­ kirim. Ancak tepki vermeden once iyice dii�iinmeliyiz." Koves, "Dii�iinecek bir �ey yok!" diye t;1k1�t1. "Belli ki Kirsch'iin ke�fini mezara gommeye yemin etmi� birileri var ve bunlar kasap! Art1k Seyyid'i de onlarm oldiirdiigiine inamyo­ rum. Kim oldugumuzu mutlaka biliyorlard1r, bundan soma da bizim pe�imize dii�ecekler. Yetkililere gidip Kirsch'iin bize anlat­ t1klanm at;1klamak ahlaki yiikiimliiliigiimiiz." 1 34


Valdespino, "Ahlaki yiikiimliiliik mii?" diye sordu. "Kulaga daha i;ok bizi susturmaya kalkmasmlar diye bilgiyi halka duyur­ mak istiyormu�sunuz gibi geliyor." Haham hemen cevapladi. "Elbette giivenligimiz de dii�iiniil­ mesi gereken bir konu, ama aym zamanda diinyaya kar�1 ahlaki yiikiimliiliigiimiiz var. Bu bulu�un baz1 biiyiik dini inani;larm sorgulanmasma neden olacagmm farkmday1m ama eger �u uzun hayahmda ogrendigim bir �ey varsa, o da inancm daima ya�a­ d1g1d1r. Giii;liikler kar�1smda bile devam eder. Kirsch'iin ke�fini ai;1klasak bile, inancm bunu da a�acagma inamyorum." Ses tonunu miimkiin oldugunca bozmadan konu�an pis­ kopos sonunda, "Sizi duyuyorum azizim," dedi. "Sesinizdeki kararhhg1 alg1layabiliyorum ve dii�iincelerinize sayg1 duyuyo­ rum. Tarh�maya, hatta fikirlerimi degi�tirmeye ai;1k oldugumu bilmenizi isterim. Yine de is tirham ediyorum, bu bulu�u diinyaya ai;1klayacaksak birlikte yapahm. Giin �1gmda. Onurumuzla. Bu korkuni; katliamm i;aresizligi ii;inde degil. Planlayahm, provasm1 yapahm ve haberi miinasip bii;imde aktarahm." Koves hii;bir �ey soylemedi ama Valdespino, ya�h adamm nefes ald1gm1 duyabiliyordu. Piskopos, "Bakm," diye devam etti. "�u anda en acil mesele can giivenligimiz. Katillerle ugra�1yoruz ve eger ortahkta fazla goriiniirseniz, farz1muhal yetkililere veya bir televizyon kanah­ na giderseniz durum vah�etle sonui;lanabilir. Ben bilhassa sizin ii;in endi�eleniyorum. Uenim buradaki saray arazisinin ii;inde korumam var ama siz ... siz BudaMte'de yalmzsm1z! Kirsch'iin bulu�unun bir oliim kahm meselesi oldugu ortada. Liitfen emni­ yetinizi temin etmeme izin verin Yehuda." Koves bir siire konu�madi. "Madrid'den mi? Siz oradan na­ s11..." "Kraliyet ailesinin giivenlik kaynaklan benim tasarrufum­ da. Kapilan kilitleyin, evden d1�an i;1kmaym. i ki kraliyet muha­ fizmm sizi ahp Madrid'e getirmesini isteyecegim. Buradaki saray kompleksinde emniyette olursunuz. Sonra da kar�1hkh oturup en iyi �ekilde nas1l hareket etmemiz gerektigini tarh�mz." 1 35


Haham karars1z bir sesle sordu. "Madrid'e geldigimde nas1l devam edecegimiz konusunda ya anla!?amazsak?" Piskopos, "Anla!?mz," diyerek onu temin etti. "Belki biraz eski kafahy1m ama aym zamanda hpk1 sizin gibi ger<;ek<;i biri­ yimdir. Birlikte en iyi hareket !?eklinin ne olacag1m bulacag1z. Buna itikad1m var." Koves, "Peki ya, yanh!? bir �ye itikat ediyorsamz?" diye iisteledi. Valdespino midesine kramplar girdigini hissetse de bir siire durup derin derin nefes ald1 ve elinden geldigince siikfmet dolu bir sesle cevap verdi. "Yehuda, eger sonunda birlikte hareket etmenin bir <;aresini bulamazsak dost<;a aynhr, her birimiz en dogru buldugumuz <;oziim ne ise o !?ekilde davranmz. Size soz veriyorum." Koves, "Te!?ekkiir ederim," diyerek kar!?1hk verdi. "Soziiniize itimat ediyorum. Madrid'e gelecegim." "Peki. Bu zaman zarf mda kap1lan kilitleyin ve kimseyle ko­ nu!?maym. Siz e!?yalanmz1 toplaym, hen detaylan iletmek iizere sizi yeniden aranm." Biraz duraksadi. " in anc1mz1 kaybetmeyin. Yakmda gorii!?iiriiz." Valdespino yiiregi s1k1larak telefonu kapath. Koves'i kontrol etmek, manhkh ve saggoriilii davranmas1m saglamaya <;ah!?mak ricadan fazlasm1 gerektirecekti.

Koves panikliyor. . . T1pk1 Seyyid gibi. ikisi de biiyiik resmi goremiyor. Valdespino diziistii bilgisayan kapat1p koltugunun altma s1k1!?hrd1 ve karanhk mabette ilerlemeye ba!?ladi. Ostiinden <;1kartmad1g1 ayin ciippesiyle katedralden d1!?andaki serin ak!?ama ad1m1m att1 ve meydanm kar!?l tarafmdaki Kraliyet Saray1'nm beyaz cephesine yoneldi. Piskopos ana giri!?in iistiindeki ispanyol armas1m gordii. Armadaki taca her iki yanmda hirer Herkiil Siitunu e!?lik ediyor, "daha oteye" anlamma gelen, <;ok eski PLUS ULTRA slogam yaz1yordu. Kimileri bu tabirin, ispanya'daki yiizlerce yilhk "impara­ torlugu geni!?letme" emelini ifade ettigine, kimileriyse bu hayatm otesinde bir cennet hayah bulundugu ezeli inanc1m yans1thgma inamrdi. 1 36


Anlam1 hangisi olursa olsun, Valdespino giinler gei;tiki;e bu sozlerin giderek daha da ilgisiz kald1gm1 hissediyordu. Saraym iistiinde dalgalanan ispanyol bayragma bakarken, hasta krahm aklma getirerek hiiziinle ii;ini i;ekti.

Oldiigiinde onu rok ozleyecegim. Ona rok ?ey borrluyum. Piskopos aylardir, �ehrin d1�mdaki Palacio de la Zarzuela'da yatalak haldeki sevgili dostunu her giin ziyarete gidiyordu. Bir­ kai; giin once kral, gozlerinde derin bir kayg1yla Valdespino'yu yatagmm yanma i;agirm1�h. Kral, "Antonio," diye fisildam1�h. "Sanmm oglumun ni�am ... aceleye geldi." Valdespino ii;inden, bir delilik desek daha dogru olur, diye dii­ �iinmii�tii. i ki ay once prens k1sa siiredir tamd1g1 Ambra Vidal'a ev­ lenme teklif edecegi s1mm ai;hgmda �a�kma donen piskopos, Julian'a daha sagduyulu davranmas1 ii;in yalvarm1�h. Prens a�1k oldugunu ve babasmm tek oglunun miiriivvetini gormeye hakk1 bulundugunu s0yleyerek ona kar�1 i;1km1�h. Aynca bir aile kura­ caklarsa, Ambra'nm ya�1 sebebiyle fazla bekleyemeyeceklerini de soylemi�ti. Valdespino, krala sakince giiliimsemi�ti. "Evet, size kahhyo­ rum. Don Julian'm evlilik teklifi hepimizi �a�kma i;evirdi. Arna o sadece sizi mutlu etmek istiyordu." Kral hiddetle, "Onun iilkesine kar�1 vazifesi var, babasma degil," demi�ti. "Bayan Vidal pek giizel olsa da bizim bilmedi­ gimiz, yabanc1 biri. Don Julian'm teklifini kabul etme sebeplerini sorguluyorum. Her �y i;ok i;abuk geli�ti, onurlu bir kadm onu reddederdi." Valdespino, "Hakhsm1z," diye kar�1hk vermi�ti. Geri;i Amb­ ra'nm savunmasma gore Don Julian, ona ba�ka �ans tammam1�h. Kral naziki;e uzamp piskoposun kemikli elini avcunun ii;ine alm1�h. "Sevgili dostum, zaman nasil gei;ti anlayamad1m. Bizler ya�land1k. Sana te�ekkiir etmek istiyorum. Y1llar boyunca, gerek e�imi kaybettigimde, gerekse iilkedeki degi�iklikler ya�amrken 137


bana bilgece tavsiyelerde bulundun. GU.;lii kanaatlerinden c;ok faydaland1m." "Dostlugumuz benim ic;in sonsuza dek iizerine titreyecegim bir onur." Kral bitkin bir ifadeyle giiliimsemi�ti. "Antonio, yammda kalmak ic;in fedakarhklarda bulundugunu biliyorum. Roma bun­ lardan bir tanesi." Valdespino omuzlanm silkmi�ti. "Kardinal olmak beni Tann'ya daha fazla yakla�hrmazdi. Benim yerim daima sizin yammzdi." "Sadakatin benim ic;in bir liituftu." "Bana y1llar once gosterdiginiz merhameti asla unutmayaca­ g1m." Piskoposun elini s1ms1k1 tutan kral gozlerini kapatm1�h. "Antonio ... kayg1lamyorum. Oglum kendini devasa bir geminin diimeninde bulacak ama bu gemiyi idare etmeye haz1r degil. Liitfen ona kila\'llZ ol. Kutup Y1ld1z1 ol. Liitfen elini onun diimen­ deki elinin iistiine koy, ozellikle de ha�in denizlerde. Her �eyden onemlisi sana yalvanyorum, yolundan saphgmda geri donii�ii bulabilmesi ic;in ona yard1m et ... sonunda her �ey... yeniden en saf haline donsiin." Piskopos, "Amin," diye hs1ldam1�h. "Size soz veriyorum." Valdespino ak�amm serinliginde meydamn kar�1 tarafma gec;erken bak1�lanm gokyiiziine dogru c;evirdi. Majesteleri, son

arzularmlZl yerine getirebilmek irin elimden geleni yapt1g1ma emin olunuz. Krahn televizyon seyredemeyecek kadar giic;siiz dii�mii� ol­ masmdan teselli buluyordu. Bu ak�am Bilbao'dan yaymlananlan gorseydi, sevgili memleketini nelerin bekledigine �ahit olmak onu oldiiriirdii. Valdespino'nun sag tarafmdaki demir kapilann ardmda yer alan Calle de Bailen boyunca dizilmi� medya kamyonlan, uydu ahcilanm yiikseltiyordu. Ak�am riizgan ciippesini savururken ic;inden, akbabalar, diye dii�iindii. 1 38


25.

BOLOM

Yugun duygularla miicadele eden Langdon i-;inden, sonra yas l 11lars111, diye ge-;irdi. �i111di eylem w11111111. Katili yakalamalanna yard1m1 dokunabilecek her tiirlii bilgiyi toplamas1 i-;in Winston'dan miize giivenlik kay1tlanm incelemesini istemi1?ti. Aynca kimseye duyurmadan Piskopos Valdespino ile Avila arasmda herhangi bir bag bulunup bulun­ mad1gm1 da ara1?hrmasm1 soylemi1?ti. Hilla telefonda gorii1?mekte olan Fonseca yanma doniiyordu. "Si. sf," diyordu. "Claro. /11111cdialame11le. (Acil.Y' Fonseca go­ rii1?mesi sona erince dikkatini, yanmda sersemlemil? gibi duran Ambra'ya verdi. Kesin bir dille, "Bayan Vidal, gidiyoruz," dedi. "Don Julian sizi sag salim Kraliyet Saray1'na gi.)tiirmemizi istedi." Ambra gozle goriiliir bi.;imde kendini kash. "Edmond'1 bu halde b1rakmayacag1m!" Battaniyenin altmda k1vrilm11? yatan cesedi i1?aret etti. Fonseca, "Bu konuyla polis ilgilenecektir," diye kar1?1hk verdi. "Adli hp yolda. Bay Kirsch'e sayg1yla ve itinayla ihtimam goste­ rilecektir. $imdi bizim gitmemiz gerek. Tehlikede oldugunuzdan 1?iiphelen iyoruz." Ona dogru bir ad1m atan Ambra, "Kesinlikle tehlikede degi­ lim!" diye -;1k11?h. "Beni pekala vurabilecek bir katil k1hma dahi dokunmadan -;ekip gitti. Edmond'm pel?inde oldugu -;ok belli!" "Bayan Vidal!" Fonseca'nm boynundaki damarlar adeta yerinden hrlad1. "Prens sizi Madrid'e -;agmyor. Kendisi can gii­ venliginizden endi1?eli." ..

139


Ambra serh;e, "Hay1r," diye cevap verdi. "O siyasi sonw;la­ rmdan endi�eleniyor." Fonseca yava�i;a derin bir nefes ald1 ve sesinin tonunu ali;alt­ h. "Bayan Vidal, bu ak�am meydana gelen olaylar ispanya ii;in de, prens ii;in de korkuni; bir darbeydi. Bu ak�amki etkinligi sizin sunmamz talihsiz bir karard1." Birden Langdon'm kafasmm ii;inde Winston'm sesi duyuldu. "Profesor? Miize giivenlik ekibi d1�andaki kamera kay1tlanm inceledi. Goriinii�e bak1hrsa bir �ey bulmu�lar." Langdon, onu dinledikten sonra Fonseca'ya el sallayarak Ambra'y1 paylamasm1 yanda kesti. "Beyefendi, bilgisayar �u anda miizenin i;ah kameralarmdan birinin, kai;an arabanm res­ mini k1smen yakalad1gm1 soyliiyor." "Oyle mi?" Fonseca ��1rm1� gibiydi. Langdon, rehberden ald1g1 bilgiyi Fonseca'ya aktarmaya de­ vam etti. "Gorevli kapismm bakhg1 ara sokaktan i;1kan siyah bir sedan ... kameranm yukandaki ai;1smdan plakas1 okunmuyor... on camma ah�ilmad1k bir i;1kartma yap1�hnlm1�." Fonseca, "Ne i;1kartmas1?" diye sordu. "Polislerden aramas1m isteyebiliriz." Winston, "Tamd1g1m bir i;1kartma degil," diye cevap verdi. "Arna diinyadaki bilindik tiim sembollerle kar�ila�hrmasm1 yap­ hm ve ii;lerinden biriyle e�le�tirebildim." Langdon, Winston'm tiim bunlan ne kadar i;abuk yapabildi­ gine hayret etmi�ti. "Elde ettigim e�le�me, eskiden bir simya sembolii olarak kullamhyormu�,'' dedi. "Ala?zm." Anlayamadzm? Langdon bir park yerinin veya siyasi bir or­ giitiin amblemi i;1kmasm1 bekliyordu. "Arabanm i;1kartmasmda ... ala�1m sembolii mii var?" Ona bakmakta olan Fonseca'nm hii;bir �ey anlamad1g1 bel­ liydi. Langdon 1srar etti. "Bir yanh�hk olmah Winston. i nsan niye bir simya siirecinin semboliinii ta�1sm?" Rehber bilgisayar, "Bilmiyorum," diye yamt verdi. "Bulabil­ digim tek e�le�me bu. Yiizde doksan dokuz kar�1hk buldugunu goriiyorum." 140


Langdon'm fotografik hafizas1 hemen goziiniin oniine ala�1mm simyadaki semboli.inii getirdi. "Winston arabanm cammda tam olarak ne gordiigiinii anlat." Bilgisayar derhal cevap verdi. "U<; adet enine <;izginin kestigi dikey bir <;izgiden olu�uyor. Dikey <;izginin tepesinde yukan bakan bir yay var."

Aynen. Langdon ka�lanm <;ath. "Ustteki yaym u<;lan kapah m1?" "Evet. Her bir ucun iizerine k1sa <;izgiler <;ekilm�."

Pekala o halde bu ala?zm. Langdon bir siire ne yapacagm1 �a�1rd1. "Winston bize giivenlikteki kaydm fotografm1 gonderebilir misin?" "Elbette." Fonseca, "Benim telefonuma gander," diye buyurdu. Langdon, muhaf1zm cep telefonu numarasm1 Winston'a soyledikten hemen soma Fonseca'nm telefonu bipledi. Muhafizm etrafmda topla�1p, karmcah siyah beyaz fotografa bakhlar. Bo� bir ara sokaktaki siyah sedamn yukandan <;ekilmi� goriintiisiiydii. Langdon, on camm sol alt ko�esinde Winston'm tarif ettigi sembolii aynen gorebiliyordu.

Ala?zm. Ne tuhaf. $a�alayan Langdon, parmak u<;lanyla Fonseca'nm ekranm­ daki goriintiiyii biiyiittii. Egilip resmi daha detayh inceledi.

Langdon o anda sorunun ne oldugunu a n lad1. "Bu ala�1m degil." 141


Resim, Winston'm anlathgma -;ok yakm olsa da ayms1 degil­ di. Sembolujide "yakm" ile "ayms1" arasmdaki fark, Nazi gamah ha-;1yla Budistlerin refah sembolii arasmdaki fork kadar biiyiik ola bilirdi. insmz zekasz i�te b11 yiizde11 bazen bilgis11 v11r/11rdm1 daha iistii11.

Langdon, "Bu tek bir -;1kartma degii," d iye bildirdi. " Ust iiste binmi� iki -;1kartma. Alttaki -;1kartma, 'papahk ha1;i' denilen ozel bir ha-;. $imdilerde -;ok popiiler." Va tikan tarihindeki en I iberal papa nm se-;ilmesinin ardmdan diinyadaki binlerce insan, hatta Langdon'm anayurdu Massachu­ setts Camridge'dekiler bile, bu ii-; -;izgili ha«;i ta�1yarak papanm yiiriittiigii yeni siyaseti desteklediklerini gosteriyorlardi. Langdon, "U stteki U �eklindeki sembol tamamen farkh bir -;1kartma," dedi. Winston onaylad1. "Hakh oldugunu �imdi anhyorum. $irke­ tin telefon numaras1m bulay1m." Profesor, bilgisayarm siiratine yine hayran kalm1�h. ?irket lvgvs111111 c;vktmz �ozdii mii? Langdon, "Miikemmel," dedi. "Onlan ararsak belki arabay1 tespit edebilirler." Fonseca hayretler i-;indeydi. "Arabay1 tespit etmek mi? Nas1l?" On camdaki U �eklini i�aret eden Langdon, "Bu araba kira­ /1111ml?," dedi. "Uber'den."

142


26.

BOLOM

Gozleri kocaman a.-;ilm1� Fonseca'nm yiiziindeki ifadeden Langdon, muhaflZl neyin daha .-;ok hayrete dii�iirdiigiinii anlaya­ mad1: On camdaki .-;1kartmay1 .-;abucak de�ifre etmeleri mi, yoksa Amira! Avila'nm ka.-;mak i.-;in tuhaf bir araba se.-;mesi mi? Uber'den kiralanm1�. Profesor bunun zeki bir ham le mi yoksa ileriyi goremeyen bir hareket mi olduguna karar veremiyordu. Uber'in her yerde haz1r ve naz1r "istek iizerine �ofor" ser­ visi, son birka.-; y1ld1r diinyay1 .-;1g gibi sarm1�h. Arabaya ihtiya.-; duyan herkes ak1lh telefon arac1hg1yla, kendi arabalanm taksi olarak kiralay1p fazladan para kazanan Uber �oforlerinin giderek biiyiiyen filosuyla amnda ileti�ime ge.-;ebiliyordu. ispanya'da yeni yasalla�m1� olan Uber, i spanyol �oforlerden U logosunu on cama yap1�hrmalanm istiyordu. Anla�ilan bu Uber �oforii, aym zamanda yeni papanm da hayramydi. Langdon, "Fonseca," dedi. "Winston arama noktalarma dag1hlmas1 i.-;in ka.-;an arabanm fotografm1 yerel polis te�kilatma gonderecegini sayliiyor." Fonseca'nm agz1 a.-;1k kahnca Langdon bu yiiksek egitimli muhafizm kovaJamaca oynamaya ah�1k olmad1gm1 hissetti. Fonseca, Winston'a te�kkiir etmekle, kendi lanet i�ine bakmasm1 soylemek arasmda bocahyor gibiydi. "$imdi Uber'in acil numarasm1 .-;eviriyor." Fonseca, "Hay1r!" diye ahldi. "Numaray1 bana verin. Ben ararnn. Uber, kraliyet muhafizlarmdan riitbeli birisine bir bilgi­ sayardan daha .-;ok yard1m edecektir." 143


Langdon,onun hakh ola bilecegini dii�iindii. Aynca, Ambra'y1 Madrid'e gotiirmekle yeteneklerini israf etmektense muhafizm bu kovalamacaya yard1m etmesi daha iyi olurdu. Numaray1 Winston'dan alan Fonseca aramay1 yaparken profesor, katili birkai; dakika ii;inde yakalayacaklarmdan emindi. Arai;larm yerini tespit etmek Uber'in en iyi yaphg1 i�ti; ak1lh telefona sahip her mii�teri yeryiiziindeki her Uber �oforiiniin tam yerini gorebiliyordu. Fonseca'nm yapmas1 gereken tek �y, �irketten Guggenheim Miizesi'nin arka tarafmdan az once yolcu alan �oforiin yerini tespit etmesini istemekti. Fonseca, "Hostia! (Kahretsin!)" diye Janet okudu. Tu� tak1mmdaki bir numaraya bas1p beklediginden, otomatik sei;enekler meniisiiyle kar�ila�hg1 anla�1hyordu. "Profesor, ben Uber'e ula�1p arabanm yerini belirlemelerini istedikten sonra bu konuyu yerel polise devredip Muhafiz Diaz ile birlikte sizi ve Bayan Yidal'1 Madrid'e gotiirecegim." Langdon �a�kmhk ii;inde sordu. "Beni mi? Hay1r, ben sizinle gelemem." Fonseca, "Gelebilirsiniz ve geleceksiniz," diye buyurdu. Lang­ don'm kulakhgm1 eliyle gosterdi. "Bilgisayar oyuncagm1z da gelecek." Langdon ciddile�en bir sesle, "Uzgiiniim," dedi. "Madrid'e kadar sizinle birlikte gelmeme imkan yok." Fonseca, "Bu i;ok tuhaf," diye kar�1hk verdi. "Ben sizi Har­ vard'h bir profes0r samyordum." Langdon, ona �a�kmhkla bakh. "Oyleyim." Fonseca, "Giizel," diye kar�1hk verdi. "O halde sanmm ba�ka sei;eneginiz olmad1gm1 fark etmi�sinizdir." Bunlan soyledikten sonra sert ad1mlarla uzakla�an muhafiz, telefon gorii�mesine devam etti. Langdon, onun arkasmdan gidi�ini seyretti. Bu da nereden

pkt1 ?imdi? "Profesor?" C::ok yakmma kadar sokulan Ambra, Langdon'm arkasmdan fisildad1. "Liitfen beni dinleyin. C::ok onemli." 144


Arkasm1 donen Langdon, Ambra'nm korku dolu ifadesini goriince �a�1rdi. �oku atlatm1� gibiydi; i;aresiz ama anla�1hr bir sesle konu�uyordu. Langdon ku�kulu gozlerle ona bakh. "Edmond'm oldiiriilmesi benim sui;um," diye fisildarken koyu kahverengi gozleri ya�larla dolmu�tu. "Anlayamad1m?" Ambra arhk kendilerini duyamayacak mesafede duran Fonseca'ya tedirgin bir bii;imde bakh. Yiiziinii tekrar Langdon'a donerken, "Davetli listesi," dedi. "Son dakika ilavesi. Eklenen ismi hahrhyor musunuz?" "Evet, Luis Avila." "O ismi ben ekledim," diye itiraf ederken sesi i;atalla�h. C::ok �a�1ran Langdon, Winston hakl1ym1?, diye dii�iindii. Ambra ya� dolu gozlerle, "Edmond benim yiiziimden oldiiriildii," dedi. "Katili bu binadan ii;eri ben soktum." Kadmm titreyen omzuna elini koyan Langdon, "Sakin ol biraz," dedi. "�imdi anlat bana. Bu ismi neden ekledin?" Ambra yirmi metre ileride hala telefonda konu�makta olan Fonseca'ya bir kez daha tedirgin gozlerle bakh. "Profesor, i;ok gii­ vendigim birinden son dakikada bir telefon geldi. Ona �ahsi bir iyilik yap1p, Amira! Avila'nm ismini davetli listesine eklememi istedi. Kapilarm ai;ilmasma sadece dakikalar kala ricada bulun­ mu�tu ve ben de i;ok me�guldiim, o yiizden hii; dii�iinmeden ismi ekledim. Yani adam donanmada amiraldi! Nereden bilebi­ lirdim?" Yeniden Edmond'm cesedine bak1p narin eliyle agzm1 kapath. "Ve �imdi..." Langdon, "Ambra," diye fisildadi. "Senden Avila'nm ismini eklemeni kim istedi?" Ambra giii;liikle yutkundu. "Ni�anhm ... ispanya'nm veliaht prensi. Don Julian." Soylediklerine zihninde yer ai;maya i;ah�an Langdon, hayret­ le ona bakh. Guggenheim'm yoneticisi az once i spanya'nm veliaht prensinin, Edmond Kirsch cinayetini diizenledigini soylemi�ti.

Bu imkanszz. F: J O

145


Langdon, kadmm omzunda duran elini hafif<;e s1kh. "Burada emniyettesin." Ambra sert bir sesle, "Hayu," dedi. "Burada anlamad1gm1z baz1 i�ler doniiyor. D1�an <;1kmam1z laz1m. �imdi!" Langdon, "Ka<;amay1z," d iye kar�1 <;1kh. "Asia ..." Ambra, "Dinle beni," diye iisteledi. "Edmond'a nasil yard1m edecegimizi biliyorum." "Anlamad1m?" Langdon, onun hala �kun etkisinde oldugu­ nu dii�iindii. 'J\rhk Edmond'a yard1m edemeyiz." Ambra kendinden emin bir sesle, "Evet, edebiliriz," dedi. "Arna once Barselona'daki evine girmeliyiz." "Sen neden bahsediyorsun?" "Liitfen beni dikkatle dinle. Edmond'm ne yapmamlZl isteye­ cegini biliyorum." Takip eden on be� saniye boyunca Ambra Vidal al<;ak sesle konu�tu. 0 konu�tuk<;a Langdon kalbinin h1zland1gm1 hissetti. Aman Tmmm, diye dii�iindii. Ambra hakl1. Bu her ?eyi degi?tirir. Konu�may1 bitirdiginde Ambra, ona meydan okurcasma bakh. "Neden gitmemiz gerektigini �imdi anhyor musun?" Langdon hi<; tereddiit etmeden ba�1m sallad1. Kulakhgma, "Winston," dedi. "Ambra'nm anlathklanm duydun mu?" "Duydum profesor." "Bunu biliyor muydun?" "Hay1r." Langdon bundan sonra soyleyeceklerini dikkatle se<;ti. "Winston, bilgisayarlar yarahcilarma sadakat hisseder mi bilmi­ yorum ama eger yapabiliyorsan, sadakatini ispatlamak i<;in en uygun zaman �imdi. Yard1mma ger<;ekten ihtiyac1m1z var."

146


2 7.

BOLOM

Langdon sahneye dogru yiiriirken bir goziinii, Uber'dekilerle goriil?mekle mel?gul olan Fonseca'dan ayirmad1. Telefonda konu­ i?urken veya tam da ona tembihledigi i?ekilde konul?uyormui? gibi yaparken, telal?SIZ ad1mlarla kubbenin ortasma dogru yiiriiyen Ambra'y1 izledi. Fonseca'ya Preus fulici11'1 ara111aya karar verd(�ini saylc.

Langdon sahnenin yanma vard1gmda gozleri istemeden yer­ deki cesede ili1?ti. Ed111011d. Ambra'nm orttiigii battaniyeyi nazik-;e a-;h. Edmond'm o parlak gozleri 1?imdi almndaki k1pkirm1Zl deli­ gin altmda iki cans1z oyuga donmii1?tii. Kalbi oliim ac1s1 ve h1rsla -;arparken bu deh1?et verici sahnenin kar1?1smda tiiyleri iirperdi. Bir an i-;in, tiim iimitleri ve yetenegiyle s1mhndan i-;eri gi­ ren k1virc1k sa-;h gen-; ogrencisini goriir gibi oldu. \:ok k1sa bir zamanda onca bai?an elde etmi1?ti. Arna o aki?am birisi, bu son derece yetenekli insam, ke1?finin sonsuza dek ortadan kaybolmas1 i-;in korkun-; bir bi-;imJ.e oldiirmii1?tii. E,�cr c:esaretle eyle111e gep11czse111 iigrc11c:i111i11 en biiyiik ba�ans1 as/a gii11 1g�111a pk111ayacak.

Langdon sahnenin bir k1sm1 Fonseca'nm goriil? a-;1sm1 engel­ leyecek i?ekilde kendini konumlandmp cesedin yanma -;omeldi, gozlerini kapath, ellerini birle1?tirdi ve ona dua pozunu verdi. Bir ateistin ba1?mda dua etmek fikri neredeyse giilmesine ne­ den olacakh. Ed111011d, la111d1,�1111 i11sa11/ar arasmda en (Oksen arka11da11 dua edi/111esi11i isle111ezdi11. Endi�e el111e doslu111, dua el111eye ge/111edi111.

Edmond'm bai?mda -;omelirken i-;inde yiikselen korkuyu bashrmaya -;ahi?h. Sana piskoposu11 zarars1z oldu,�ww s0yle111i�li111. 147


Eger Valdespino'nun bu i?le bir baglantzsz pkarsa .. . Bu dii�iinceleri hemen zihninden uzakla�hrdi. Fonseca'nm kendisini dua ederken gordiigiinden emin olduktan sonra usulca uzamp Edmond'm deri ceketinden, turku­ vaz renkli a�m biiyiik telefonunu i;1karth. Hemen doniip Fonseca'ya bakh ama o da telefonda gorii�ii­ yor, aynca Langdon'dan ziyade Ambra ile ilgileniyordu. Ambra kendi telefon gorii�mesine dalm1� gibi yaparken Fonseca'dan giderek uzakla�1yordu. Yeniden gozlerini Edmond'm telefonuna <;eviren Langdon, sakinle�mek ii;in derin bir nefes aldi.

Geriye bir i? daha kaldz. Uzamp naziki;e Edmond'm sag elini havaya kald1rdi. Soguk­ tu. Telefonu eline yakla�hnp i�aretparmagm1 dikkatle parmak izi okutucusuna bashrdi. Telefonun hk1rdamas1yla kilidi ai;ild1. Langdon hemen ayarlar meniisiine girip ekran koruma ozel­ ligini kapath. Ekran koruma ozelligi kal1c1 olarak kaldzrzldz. Ardmdan telefonu ceketinin cebine ahp Edmond'm cesedini yeniden batta­ niyeyle orttii. Ambra kulagma telefonu dayam1�, bo� konferans salonu­ nun ortasmda tek ba�ma dururken uzakta sirenler i;ahyordu. Fonseca'nm gozlerini iizerinden ay1rmad1gmm bilinciyle kendini konu�masma kaphrm1� gibi gosteriyordu.

Acele et Robert. Ambra az once, Edmond Kirsch ile yaphg1 konu�may1 anla­ tmca Amerikah profesor hemen harekete gei;mi�ti. Ambra ona, iki ak�am once bu salonda sunumun son detaylan iizerinde bir­ likte i;ah�1rken Edmond'm i;ok yorgun goriindiigiinii fark ettigini soylemi�ti. Geni; dahi iii;iincii ispanakh ii;ecegini ii;mek ii;in ara verdiginde Am bra, onu uyarm1�h. "Bu vegan diyetinin sana iyi geldiginden pek emin degilim Edmond," demi�ti. "C::ok solgun ve i;ok zay1f g0riiniiyorsun." "C::ok mu zay1f?" Kahkaha atm�h. "�u konu�ana bir bakm." "Ben i;ok zay1f degilim!" 1 48


"Sm1rdasm." Ambra'nm ofkeli i;ehresine bak1p muzip bir ifadeyle goz k1rpm1�h. "Solgun olmama gelince, bana biraz miisaade et. Ben giin boyunca LCD ekran kar�1smda oturan bir bilgisayar dahisiyim." "Eh, iki giin sonra tiim diinyaya hitap edeceksin, yiiziine biraz renk gelse iyi olur. Yann ya d1�an i;1k ya da tenini bronzla�­ hracak bir bilgisayar ekram icat et." "Fena fikir degil," derken etkilenmi�e benziyordu. "Bunun patentini almahsm." Kahkaha athktan sonra dikkatini yeniden onlerinde duran i�e vermi�ti. "O halde, cumartesi ak�ammm ilerleyi�i konusunda anla�hk m1?" Bak1�lanm elindeki metne indiren Ambra ba�1m sallam1�h. "insanlan giri� salonunda kar�1hyorum, sonra hep birlikte su­ numunu izlemek iizere konferans salonuna giriyoruz. Ardmdan sihirli bir �ekilde �uradaki sahnede beliriyorsun." Salonun on ta­ rafm1 i�aret etmi�ti. "Sonra da sahneden duyurunu yap1yorsun." Edmond, "Miikemmel," demi�ti. "Yalmz, ekleyecegim ufak bir �ey var. Sahnedeki konu�mam daha i;ok davetlileri �ahsen kar�ilayabilecegim, ak�amm ikinci k1smma haz1rlayacag1m ve bacaklanm uzatabilecekleri bir antrakt gibi olacak. i kinci k1s1m ke�fimi ai;1klayacag1m bir multimedya sunum." "O zaman duyuru da onceden kaydedildi. Giri� k1sm1 gibi, oyle mi?" "Evet, birkai; giin once bitirdim. Bizim gorse! bir kiiltiiriimiiz var. Multimedya sunumlar daima sahnede konu�an s1radan bi­ lim insanlarmdan daha siiriikleyicidir." Ambra, "Sen 'srradan bir bilim insam' degilsin," demi�ti. "Arna sana hak veriyorum ve gormeye can ahyorum." Ambra giivenlik tedbirleri nedeniyle sunumun Edmond'm tesis d1�mdaki ozel sunucularmda sakland1gm1 biliyordu. Her �ey uzaktaki bir yerden miizenin projeksiyon sistemine canh nakledilecekti. "ikinci boliime haz1r oldugunda sunumu kim ba�latacak? Sen mi ben mi?" diye sormu�tu. Edmond cep telefonunu i;1kanrken, "Ben yapanm," demi�ti. "Bununla." Turkuvaz renkli Gaudi k1hfmm ii;indeki a�m biiyiik 1 49


telefonunu havaya kaldirm11?h. "Hepsi gosterinin bir pan;as1. $ifreli bir baglanh iizerinden uzaktaki sunucuma rakamlan gi­ recegim..." Edmond birka-; tul?a basmca telefonun hoparloriinden bir kez -;alma sesi gelmil? ve baglanm11?h. Kadm sesiyle bir bilgisayar cevap vermi1?ti. "iYi AK�AMLAR

EDMOND. PA ROLANI BEKLiYORUM." Edmond giiliimsemi1?ti. "Sonra da tiim dtinya izlerken pa­ rolanu telefonuma girecegim ve ke1?fim aym anda hem buradaki salona hem de diinyaya canh yaymlanacak." Etkilenen Ambra, "Kulaga -;ok heyecanh geliyor," demi1?ti. "Elbette parolam unutmazsan." "Bu -;ok tuhaf ol11rd11, dogru." Alayc1 bir sesle, "Herhalde bir yerlere yazmti?smdtr, oyle degil mi?" diye sormul?tu Ambra. Bunun iizerine Edmond kahkahay1 patlatm1?h. "Kiifiir mii ediyorsun? Bilgisayar uzmanlan asla parolalanm yazmazlar. Yine de endi1?elenmeye gerek yok. Benimki sadece kirk yedi ha­ neli. Unutmayacag1ma eminim." Ambra'nm gozleri yuvalanndan hrlam11?h. "Kirk yedi mi? Edmond sen miize giivenlik kartmm dort haneli PIN numaras1m bile akhnda tutam1yorsun! Rastgele se-;ilmil? kirk yedi karakteri nasil hahrlayacaksm?" Edmond, Ambra'nm boylesine paniklemesine bir kez daha giilmii1?tii. "Hahrlamama ger.�k yok; geli1?igiizel karakterlerden olu1?mU1? degil." Sesini al-;altm11?h. "Parolam en sevdigim 1?iirden bir nusra." Ambra'nm akh kan1?m1�h. "Bir 1?iir dizesini parola m1 yap­ tm?" "Neden olmasm? En sevdigim m1sra tam kirk yedi harf i-;e­ riyor." "$ey, kulaga pek giin�nli gelmiyor ama." "Gelmiyor mu? En sevdigim 1?iir dizesini tahmin edebilir mi sin?" "Senin 1?iir sevdiginden bile haberim yoktu." 150


"Aynen oyle. Birisi parolamm bir !?iir dizesi oldugunu ogren­ se, hatta milyonlarca ihtimal arasmdan dogru dizeyi tahmin etse bile yine de gi.ivenli sunucuma girdigim o uzun telefon numara­ sm1 tahmin etmesi gerekir." "Telefonundan h1zh arama yaphgm numara m1?" "Evet, kendi er�im PIN numarasma sahip ve gogi.is cebim­ den hi\ \1karmad1g1m bir telefon." Ambra ne!?eyle gi.ili.imseyip ellerini havaya kaldirm1!?h. "Ta­ mam, patron sensin. Bu arada en sevdigin !?air kim?" Edmond parmag1m sallarken, "iyi deneme," demi!?ti. "Cu­ martesiye kadar beklemen gerek. Se\tigim !?iirdizesi mi.ikemmel." Smtm1!?h. "Gelecek hakkmda bir kehanet ve arhk ger\ekle!?mekte oldugunu soylemek beni mutlu ediyor." Dii!?iinceleri !?imdiki zamana donen Ambra, Edmond'm cese­ dine bir goz ath. Langdon'1 arhk goremedigini fark edince panige kapild1gm1 hissetti.

Nerede?! i kinci muhafizm kuma!? duvardaki kesikten kubbenin i\ine girmekte oldugunu fark edince kayg1s1 daha da arth. Kubbenin i\ini gozleriyle tarayan muhafiz Diaz, Ambra'ya dogru yi.iri.ime­ ye ba!?ladi.

Beni asla buradan d1�an b1rakmayacak! Birden Langdon yamnda belirdi. Elini nazik\e Ambra'mn s1rtma koyup onu uzakla!?hrmaya ba!?ladi. i kisi birlikte kubbenin diger tarafma, insanlarm i\eri girdigi ge\ide dogru h1zh ad1mlar­ la ilerliyordu. Diaz, "Bayan Vidal!" diye bag1rdi. "Siz ikiniz nereye gidiyor­ sunuz?" Ambra'y1 bo!? salonda \lkl!? ti.ineline dogru acele ettiren Langdon, "Hemen doni.iyoruz!" diye seslendi. "Bay Langdon!" Arkalarmdan seslenen ki!?i muhafiz Fon­ seca'ydi. "Bu salondan \ikmamz yasak!" Ambra, Langdon'm elini s1rtma daha tela!?h bashrd1gm1 his­ setti. Langdon kulakhgma, "Winston," diye f1sildad1. "�imdi!" Bir an i\inde kubbe salon karanhga gomi.ildi.i. 1 51


28.

BOLOM

Muhafiz Fonseca ile ortag1 Diaz karanhk kubbenin ii;inde, cep telefonlanm fener gibi kullanarak h1zla k�uyordu. Langdon ile Ambra'nm girip gozden kayboldugu tiinele daldilar. Fonseca tiinelin yansma geldiginde Ambra'nm telefonunu yerdeki halmm iistiinde buldu. Bunu gormek onu i;ok �a�1rth.

Ambra telefonundan kurtulmak irin onu atmz? mz? Ambra'nm izniyle Guardia Real, bulundugu yeri her daim tespit edebilmek ii;in basit bir takip uygulamas1 kullamyordu. Telefonu atmasmm tek bir sebebi olabilirdi: Muhafizlarm koru­ masmdan kurtulmak istiyordu. Bu dii�iince fazlas1yla camm s1ksa da i spanya'nm miistakbel kralii;esinin kayboldugunu patronuna bildirmek zorunda kalma­ s1yla mukayese kabul edemezdi. i � prensin i;1karlanm korumaya gelince Guardia Real'in komutam takmhh ve ac1mas1z davramr­ d1. Komutan o ak�am Fonseca'y1 �u i;ok basit direktifi vererek gorevlendirmi�ti: "Ambra Vidal'm giivenligini sagla ve ba�1m dertten uzak tut."

Yerini bilmeden giivenligini naszl saglayacagzm? i ki muhafiz siiratle tiinelin i;1k1�ma ko�tular ve sonunda karanhk giri� salonuna vardilar. Buras1 �imdi hayaletler kongre­ sini andmyordu. Cep telefonu ekranlarmm �1g1yla aydmlanm1� solgun yiizlii �a�km insanlar, d1� diinyayla baglanh kurmu�, az once �ahit olduklan olay1 anlahyorlard1. insanlarm i;ogu, "l�1klan ai;m!" diye bagn�1yordu. Telefonu i;almca Fonseca cevap verdi. 1 52


Kelimeleri k1sa keserek konu�an bir kadm i spanyolca, "Mu­ haf1z Fonseca, miize giivenliginden anyorum," dedi. "Orada 1�1klarm kesildigini biliyoruz. Bilgisayardaki bir bozukluktan kaynaklanm1�a benziyor. l�1klar birazdan gelecek." Tiim kameralarda gece gorii�ii bulundugunu bilen Fonseca, "Dahili giivenlik kameralan Mia kaydediyor mu?" di ye sordu. "Evet, kay1ttalar." Fonseca karanhk giri� salonuna goz gezdirdi. "Ambra Vidal ana salondan giri� salonuna az once girdi. Nereye gittigini gore­ biliyor musun?" "Biraz bekleyin liitfen." Fonseca'nm kalbi -;aresizlik i-;inde ahyordu. Az once duy­ duguna gore Uber, katilin ka-;hg1 arabanm yerini belirlemekte gii-;liik -;ekiyordu.

Acaba bu ak?am daha ters gidebilir miydi? Ne vahimdir ki, o ak�am ilk defa Ambra Vidal'dan sorumluy­ du. Normalde tecriibeli bir koruma olan Fonseca aslmda sadece Prens Julian'm emrine verilmi�ti. Buna ragmen o sabah patronu onu yanma -;agmp �unlan soylemi�ti: "Bu ak�am Bayan Vidal, Prens Julian'm itirazlarma ragmen bir etkinlik sunacak. Sen ona e�lik edip giivenligini saglayacaksm." Am bra'nm sunacag1 etkinligin, cinayetle sonu-;lanan aleni bir din muhalefeti olacagm1 Fonseca aklmm ucundan ge-;irmemi�ti. Dogrusu Mia, endi�eyle telefon a-;an Prens Julian'1 kadmm ofkeli bir �ekilde reddedi�ini hazmetmeye -;ah�1yordu. Tiim bunlar akil almaz gelse de Ambra'nm acayip davram�­ lan giderek arhyordu. Nereden bak1hrsa bakilsm, Amerikah bir profesorle ka-;abilmek i-;in kendi korumalanm atlatmaya -;ah�1yordu.

Eger Prens Julian bunu ogrenirse... "Muhaf1z Fonseca?" Giivenlikteki kadmm sesi yeniden duyuldu. "Bayan Vidal ile yanmdaki erkegin giri� salonundan -;1khgm1 gordiik. Platformdan a�ag1 yiiriiyiip Louise Bourgeois'in Cells (Hiicreler), sergisinin bulundugu galeriye girdiler. Kap1dan -;1km, saga doniin, sagm1zdaki ikinci galeri." 153


"Te�ekkiirler! Onlan takibe devam edin!" Fonseca ile Dfaz ko�arak giri� salonundan platforma -;1khlar. i yice a�ag1daki davetlilerin tela�la lobideki -;1k1�lara dogru hiicum ettiklerini gordiiler. Sag taraf, tam da giivenlik-;inin soyledigi gibi biiyiik bir galeriye a-;1hyordu. Tabelasmda HU CRELER yazan bu -;ok geni� galerideki kaf ese benzeyen aca yip bolmelerin her birinin i-;inde beyaz amorf bir heykel vardi. Fonseca, "Bayan Vidal!" di ye seslendi. "Bay Langdon!" Cevap alamayan muhahzlar aramaya ba�lad1. Kraliyet muhahzlannm birka-; salon gerisinde, kubbeli konferans salonunun hemen oniindeki Ambra ile Langdon, yap1 iskelesinden dikkatlice ge-;ip onlerindeki \:IKI$ tabelasma dogru ilerliyorlard1. Son dakikada Winston ile Langdon'm i�birligi sayesinde goz a-;1p kapaymcaya kadar oradan uzakla�m�lard1. Profesoriin iste­ gi iizerine Winston i�1klan kesip kubbeyi karanhgd gommii�tii. Langdon bulunduklan yerle tiinel -;1k1�1 arasmdaki mesafeyi zih­ ninden neredeyse miikemmel bir netlikte hesaplam1�h. Tiinelin agzma geldiklerinde Ambra telefonunu karanhk ge-;idin i-;ine atm1�h. Sonra, giri� salonuna girmek yerine doniip kubbenin i-;inde kalm1�lar ve i«; duvar boyunca ellerini kuma�m iizerinden ayirmadan kraliyet muhahzmm katilin pe�inden giderken yirthg1 a-;1khga gelinceye kadar geri gitmi�lerdi. i kili, kuma� duvardaki yirhktan ge-;ince salonun d1� duvarma ilerlemi� ve merdivenlere yonlendiren i�1kh acil -;1k1� tabelasma dogru gitmi�ti. Langdon, Winston'm kendilerine yard1m etmeye ne kadar h1zh karar verdigini hayretle hahrlad1. "Eger Edmond'm duyu­ rusu bir parola ile ba�lahlabiliyorsa onu hemen bulup kullan­ mahy1z," demi�ti. "Ald1g1m ilk talimat, Edmond'm bu ak�amki sunumunun ba�anh ge-;mesini saglamak i-;in ne miimkiinse yapmakh. Goriildiigii iizere bu konuda onu yan yolda birakhm. Arna bu ba�ans1zhg1m1 diizeltmek i-;in gereken neyse yapmaya hazmm." 154


Langdon tam ona te�kkiir edecekken Winston ara vermeden konu�maya devam etmi�ti. Dile getirdigi sozler, h1zlandmlm1� sesli kitap gibi insaniistii bir siiratle ak1yordu. "Edmond'm sunumuna eri�ebilseydim bunu hemen ya­ pard1m ama duydugunuz gibi buramn d1�mdaki giivenli bir sunucuda saklamyor. Yaptig1 ke�fi diinyaya duyurmam1zm tek yolu ki�iselle�tirdigi telefonuyla parolas1m ele gei;irmek. �imdiye dek basilm1� kirk yedi harfli tiim �iir m1sralanm inceledim ama ne yaz1k ki, k1talann dizelere nas1l boliindiigiine bagh olarak, yiiz binlerle sm1rh kalmayacak kadar i;ok ihtimalle kar�1la�hm. Aynca Edmond'm arayiizleri genellikle birkai; kez yanh� parola giren kullamc1y1 engelledigi ii;in saldm yapmak da imkans1z. Bu da bize tek bir sei;enek b1rak1yor: Parolas1m farkh bir yoldan bulmahy1z. Derhal Edmond'm Barselona'daki evine gitmeniz gerektigini soyleyen Bayan Vidal ile aym fikirdeyim. Eger i;ok sevdigi bir �iir dizesi varsa, o �iirin gei;tigi kit11pt11n evinde bulunduruyordur; hatta belki de en sevdigi dizeyi bir �ekilde i�aretlemi�tir. Edmond'm Barselona'ya gitmenizi, parolas1m bulmamz1 ve planlad1gi �ekilde ke�fini duyurmak ii;in kullan­ mamz1 isteyecegi ihtimalinin i;ok yii ksek oldugunu hesaplad1m. Aynca, A mira] Avila'mn son dakikada davetli listesine eklenmesi isteginin, Bayan Vidal'm soyledigi gibi, sahiden de Madrid'deki Kraliyet Saray1'ndan geldigini belirledim. Bu sebeple Guardia Real'e giivenemeyecegimize karar verdim. Onlan atlatmamzm bir yolunu bulup kai;mamz1 saglayacag1m." i namlmaz bir bii;imde, Winston dedigini yapmanm bir yolu­ nu bulmu�tu. Langdon ile Am bra �imdi acil i;1k1�ma varm1�lard1. Profesor usulca kap1y1 ai;1p Ambra'y1 gei;irdi ve kap1y1 arkalanndan ka­ pattl. Yeniden konu�an Winston, "Giizel," dedi. "Merdivenlerde­ siniz." Langdon, "Peki ya muhafizlar?" diye sordu. Winston, "Uzaktalar," diye yamt verdi. "�u an onlarla tele­ fonday1m, miize giivenliginden anyormu�um gibi yaphm ve 1 55


onlan yanh� yonlendirip binanm diger tarafmdaki galeriye gon­ derdim." Langdon, Ambra'ya endi�elerini giderecek bir �ekilde ba�1m sallarken, inamlmaz, diye dii�iindii. "Her �ey yolunda." Bilgisayar, "Merdivenlerden zemin kata kadar a�ag1 inin ve miizeden i;1km," dedi. "Aynca liitfen unutmaym, miizeden i;1kh­ gm1z anda kulakhgm1zm benimle baglanhs1 kesilecek." Kahretsin. Langdon bunu dii�iinememi�ti. Tela�la sordu. "Winston, Edmond'm bulu�unu baz1 dini liderlerle payla�hg1m onceden biliyor muydun?" Winston, "Hay1r, bu konudan tamamen habersizdim," dedi. "Bu ak�amki giri� konu�masmda, i;ah�masmm derin dini etkileri olacag1m ima etti. Belki de bulduklanm o alandaki liderlerle tar­ h�mak istemi�tir." "Hakhsm. Bildigim kadanyla ii;lerinden biri Madrid'deki Piskopos Valdespino idi." "i lgini; degil mi? i nternette onun ispanya krahmn i;ok yakm bir dam�mam olduguyla ilgili say1s1z bahis ge<;iyor." Langdon, "Evet, oyle ama bir �ey daha var," dedi. "O toplan­ hdan sonra Edmond'm Valdespino'dan tehditkar bir sesli mesaj ald1g1m biliyor muydun?" "Bilmiyordum. Ozel hattan gelmi� olmah." "Edmond, bana dinletti. Valdespino ondan sunumunu iptal etmesini istemi� ve dam�hg1 diger dini liderlerin, itibanm ze­ delemek ii;in ondan once duyuruda bulunmay1 dii�iindiiklerini soylemi�." Merdivenlerde yava�layan Langdon, Ambra'nm one gei;mesine izin verdi. Sesini ali;alth. "Valdespino ile Amira! Avila arasmda hii; baglanh bulabildin mi?" Winston k1sa bir siire sustu. "Dogrudan baglanh bulamad1m ama bu, olmad1g1 anlamma gelmez. Sadece yazilmad1g1 anlam1na geliyor." Zemin kata yakla�m1�lard1. Winston, "Profesor, izin verirseniz..." dedi. "Bu ak�am ya­ �ananlar dii�iiniilecek olursa manhk, Edmond'm ke�fini giii;lii birilerinin gizlemeye kararh oldugunu soyliiyor. Sunumunda sizin gorii�leriniz sayesinde bOylesi bir ke�ifte bulundugunu say1 56


ledigini hahrhyorum da, Edmond'm dii�manlan sizi de tehlikeli gorebilirler." Bu ihtimali daha once hii; aklma getirmemi� olan Langdon, zemin kata vard1gmda birden ofkelendigini hissetti. 0 s1rada oniinde duran Ambra, zorlayarak metal kap1y1 itmeye i;ah�1yordu. Winston, "D1�an i;1khg1mzda kendinizi ara sokakta bulacak­ sm1z," dedi. "Binamn i;evresinden sola gidin ve nehri takip edin. Oradan istediginiz adrese sizi gotiirecek arac1 ben ayarlayaca­ g1m." Winston'm ula�1mlanm saglayacag1m ogrendikten sonra Langdon, BIO-EC346, diye dii�iindii. Etkinlikten sonra Edmond ile orada bulu?acaktzk. Sonunda �ifreyi i;ozen profesor, BIO-EC346'mn gizli bir bilim kuliibii olmad1gm1 anlam1�h. C::ok daha s1radan bir yerdi. Yine de Bilbao'dan bu sayede kai;abilmeyi umuyordu. Eger fark edilmeden oraya gidebilirsek ... diye dii�iiniirken yakm­ da tiim yollan keseceklerini biliyordu. H1zl1 hareket etmemiz lazzm. i kisi birlikte e�ikten d1�andaki serin ak�am havasma ad1mla­ nm atarken Langdon yere sai;ilm1� tespih boncuguna benzettigi metal yuvarlaklan goriince �a�1rd1. Nedenini merak edip ba�mda oyalanmaya vakti yoktu. Winston hala konu�uyordu. "Nehre gelince La Salva Kopriisii'niin altmdaki yoldan yiirii­ yiin ve bekleyin ..." Langdon'm ba�mdaki kulakhk sag1r edici bir i;mlama sesi i;1kardi. "Winston?" diye seslendi. "Neyi bekleyecegim?" Arna arhk bilgisayarm sesi duyulmuyordu ve metal kap1 arkalanndan i;arparak kapanm1�h.

1 57


29.

BOLOM

Kilometrelerce giineyde, Bilbao'nun d1� mahallelerindeki bir Uber sedan h1zla AP-68 Otoyolu'ndan Madrid'e dogru iler­ liyordu. Arka koltuktaki Amira] Avila, beyaz ceketiyle denizci kepini <;:1kartm1� huzurla otururken kolayca ka<;:hgm1 dii�iinerek ozgiirliigiin tadm1 <;:1kard1.

Tam da Naip'in si:iz verdigi gibi oldu. Uber aracma biner binmez silahm1 <;:ekip, titreyen �oforiin ensesine dayam1�h. Avila'nm emriyle �ofor cep telefonunu cam­ dan d1�an atm1� ve aracmm �irket gene] merkeziyle baglanhsm1 ciddi derecede engellemi�ti. Bunun ardmdan Avila, adamm ciizdamm kan�hnp ev ad­ resini, kansmm ve iki <;:ocugunun ismini ezberlemi�ti. $ofore, dedigimi yap yoksa aileni yak ederim, demi�ti. Adanun direksiyon tutan parmaklarmm bogumlan beyazlaymca Avila ak�am i<;:in kendine sad1k bir �ofor edindigini anlam1�h. Polis arabalan, aksi yonde sirenlerini ottiirerek h1zla ge<;:er­ A ken vila, art1k gi:iriinmez oldum, di ye dii�iindii. Araba giineye dogru ilerlerken uzun yolculuga hazirlamp yerine iyice yerle�ti ve adrenalin hiicumuna ugray1p gev�emenin keyfini <;:1kard1. Davaya rok iyi hizmet ettim, diye dii�iindii. Avu<;: i<;:indeki dovmeye bakarken, korunmak adma gereksiz bir onlem ald1gm1 fark etti. En azmdan ?imdilik. Deh�ete kapilm1� Uber �oforiiniin, verdigi emirlere uyaca­ gma iyice kanaat getiren Avila silahm1 indirdi. Ara<;: Madrid'e dogru h1z)a yo] ahrken On Camdaki iki \Ikartmaya yeniden bakt1. 158


ihtimal nedir, diye dii�iindii. Uber logosunun bulundugu ilk -;1kartma beklendik bir �eydi. Yalmz ikincisi, sadece yukandan bir �eylerin i�areti olabilirdi. Papahk ha-;i. Son giinlerde bu sembol her yerdeydi. Avru­ pa'daki Katolikler, Kilise'yi l iberalle�tiren ve modernle�tiren yeni papayla dayam�ma i-;inde olduklanm gosteriyordu. Tuhafhr ki �oforiiniin liberal papaya baghhgm1 fark etmek, adama silah -;ekmeyi Avila i-;in daha keyifli bir hale getirmi�ti. Tann'nm kurallanm, kendilerine uygun olam se-;ip alabilecekleri bir a-;1k biife haline getiren bu yeni papaya, i sa'ya inananlarm boylesine tapmas1 onu deh�te dii�iiriiyordu. Vatikan'da neredey­ se her gece dogum kontrolii, e�cinsel evlilikleri, kadm rahipler ve diger liberal meseleler masaya yatmhyordu. i ki bin yilhk gelenek goz a-;1p kapaymcaya kadar buharla�acakh.

Bereket versin ki, hdla eski adetlerimiz ir;in sava?anlar v(lr. Avila, Oriamendi mar�mm nagmelerini duyar gibi oldu.

Onlara hizmet etmekten on11r d11y11yon1m.

159


30.

BOLOM

i spanya'nm en eski ve e n se<;kin giivenlik kuvveti Guardia Real'in Orta<;ag'a dayanan kah bir gelenegi vardir. Guardia Real, kraliyet ailesinin giivenligini saglamay1, kraliyet miilkiinii ve onurunu korumay1 Tann huzurundaki yeminli gorevleri adde­ der. Yakla�1k iki bin askerden sorumlu Komutan Diego Garza bodur ve <;elimsiz biriydi. Altm1� ya�mdaki esmer adamm kii<;iik gozleri ve beneklenmi� kafa derisinin iistiine dogru tarad1g1 sey­ rek siyah sa<;lan vard1. Kemirgenimsi yiiz hatlan ve ufak tefek yap1s1 onu kalabahkta goriinmez k1hyor, saray duvarlan i<;inde sahip oldugu muazzam niifuzu kamufle etmesine yanyordu. Garza ger<;ek giiciin fiziki kudretten degil siyasetteki kozlar­ dan kaynakland1gm1 \Ok onceleri ogrenmi�ti. Kraliyet muhaf1z birliklerine kumanda etmesi elbette onu hatm say1hr biri haline getiriyordu, ama Garza'y1 gerek ki�isel gerekse mesleki pek <;ok farkh konuda saraym akil hocas1 haline getiren ileri gorii�lii siya­ si becerisiydi. Giivenilir bir sirda� olan Garza, bir kez olsun birinin giiveni­ ne ihanet etmemi�ti. Hassas sorunlan <;6zme becerisinin yamnda agz1 s1k1hg1 onu kralm goziinde vazge<;ilmez biri haline getirmi�­ ti. Ancak �imdi Garza ile saraydaki diger kimseler, ispanya'nm ya�h hiikiimdan Palacio de la Zarzuela'da son giinlerini ya�ar­ ken, belirsiz bir gelecekle kar�1 kar�1yaydilar. Kral, a�m muhafazakar General Francisco Franco'nun otuz alh yilhk kanh diktatorliigiiniin ardmdan parlamenter bir mo­ nar�i oturtan <;alkanhh bir iilkeyi kirk yildan fazla yonetmi�ti. 160


Franco'nun 1975'te olmesinden itibaren kral, iilkeyi yava�-;a yeni­ den sola kaydirmak ve ispanya'ya demokrasiyi yerle�tirmek i-;in hiikiimetle el ele -;ah�m1�h. Gen-;lige bakilacak olursa degi�iklikler -;ok yava� ilerliyordu. Ya�lanan gelenek-;ilere bakilacak olursa degi�iklikler gii­ nahh. ispanyollarm -;ogu Franco'nun muhafazakar doktrinini, ozellikle de Katolikligi bir "devlet dini" ve ulusun belkemigi kabul edi�ini hararetle savunuyordu. Buna kar�1hk ispanya'nm say1s1 h1zla artan gen-;ligi, bu gorii�iin tam kar�1smda duruyor, orgiitlii dinin ikiyiizliiliigiinii pervas1zca haykirarak, din ile dev­ letin daha da aynlmas1 i«;in lobi olu�turuyordu. $imdi orta ya�h prens tahta -;1kmak iizereydi ama kimse yeni kralm hangi yone meyledecegini bilmiyordu. Prens Julian �imdi­ ye dek tOrenlerdeki vazifelerini yerine getirerek, siyasi meseleleri babasma devrederek ve �ahsi inancm1 asla ortaya dokmeyerek hayranhk duyulacak bir i� ba�arm1�h. Kimi uzmanlar onun ba­ basmdan daha serbest dii�iinceli bir hiikiimdar olacagm1 soylese de, bundan emin olmanm imkam yoktu. i�te o ak�am bu gizem kalkacakh. Hastahg1 sebebiyle kralm halka hi tap edemedigi bir durum­ da, Bilbao'da geli�en �ok edici olaylar sebebiyle prensin can s1kIC1 geli�meleri degerlendirmekten ba�ka -;aresi yoktu. Ulkenin ba�bakam da dahil olmak iizere pek -;ok iist diizey hiikiimet yetkilisi cinayeti -;oktan kmam1�, Kraliyet Saray1 bir du­ yuru yapmcaya kadar daha fazla yorum yapmaktan ka-;mm1�h. Boylelikle tiim yiik Prens Julian'm sirtma binmi� oluyordu. Garza duruma hi-; �a�Irmam1�h. Miistakbel Krali-;e Ambra Vidal'm bu i�e kan�mas1 olay1, kimsenin dokunmaya cesaret edemedigi bir el bombasma donii�tiirmii�tii. Saraym kraliyet rnensuplarma aynlm1� konaklama bolii­ miine dogru biiyiik merdivenlerden h1zla -;1kan Garza, bu ak�am Prens Julian irin bir smav, diye dii�iindii. Bir kzlavuza ihtiyar duya­

cak. Babasz bu i�i yapacak durumda olmadzgma gore, ona ben kzlavuzluk etmeliyim. F: 11

161


Residenca'nm koridorunda uzun ad1mlarla ko�an Garza, sonunda prensin odasma vard1. Derin bir nefes ahp kap1y1 -;ald1. Cevap gelmeyince, tuhaf, diye dii�iindii. herde oldugunu bili­ yorum. Bilbao'daki muhaf1z Fonseca'nm soyledigine gore, Prens Julian saraydaki dairesinden aram1� ve giivenliginden emin olmak i-;in Ambra Vidal'a ula�maya -;ah�m1�h. Neyse ki Vidal iyiydi. Kap1y1 bir kez daha -;alan Garza yine cevap alamaymca en­ di�esi arth. Tereddiitle kap1y1 a-;h. i-;eri ad1mm1 atarken, "Don Julian?" diye seslendi. Salondaki televizyonun titrek 1�1g1 d1�mda i-;erisi karanhkh. "Burada m1sm1z?" Tela�la i-;eri giren Garza, Prens Julian'm karanhkta k1pirhs1z duran siluetini gordii. Yiiziinii cumbah penceresine donmii�tii. D zerinde hala ak�amki toplanhya giydigi tak1m elbisesi vard1. Onu sesini -;1karmadan izleyen Garza, prensin transa girmi� gibi duran halinden rahats1z oldu. Bu kriz onu ?a�kma revirdi, diye dii�iindii. Geldigini anlamas1 i-;in oksiiriir gibi yaph. Sonunda prens yiiziinii pencereden donmeden konu�tu. "Ambra'y1 arad1g1mda benimle konu�may1 reddetti," dedi. Julian'm ses tonu incinmekten ziyade kafasmm kan�hgm1 belli ediyordu. Garza nasil cevap vermesi gerektigini bilemedi. Ak�am olanlardan sonra prensin hiila ili�kisini dii�iinmesi akil ahr gibi degildi. Enikonu dii�iiniilmeden ni�anlanm1� olmalan en ba�m­ dan beri smirlan zorluyordu. Garza al-;ak bir sesle, "Bayan Vidal'm hala ge-;irdigi �okun tesiri altmda bulundugunu tahmin ediyorum," diye fikrini beyan etti. "Fonseca bu gece ni�anhmz1 size teslim edecek. 0 zaman konu�abilirsiniz. Emniyette oldugunu ogrendigimde ne kadar rahatlad1g1m1 bilmenizi isterim." Prens Julian bo� gozlerle ba�m1 sallad1. Konuyu degi�tirmeye yeltenen Garza, "Katil takip ediliyor," dedi. "Fonseca teroristi -;ok kISa bir zaman zarfmda yakalayacak1 62


larma beni temin etti." Prensi kapild1g1 hiilyalardan <;:1karmak i<;:in "terorist" kelimesini bilerek kullanm1�h. Arna prens bir kez daha dalgmca ba�1m sallamakla yetindi. Garza, "Ba�bakan cinayeti kmad1," diye devam etti. "Ancak hiikiimet, Ambra'nm olaya kan�hgm1 dii�iinerek... daha fazla yo­ rum yapmay1 size b1rakh." K1sa bir sessizlikten sonra devam etti. "Ni�anhmz olmas1 dolay1s1yla durumun biraz tuhaf ka<;:hgmm farkmday1m, ama Ambra'nm begendiginiz yonlerinden birinin de bag1ms1zhg1 oldugunu soylemenizi tavsiye ederim. Edmond Kirsch'iin siyasi gorii�lerine i�tirak etmese de, miizenin yoneticisi s1fahyla sorumluluklanm yerine getirmesini takdir ettiginizi belirtebilirsiniz. Eger isterseniz sizin i<;:in bir �eyler yazabilirim. Sa bah haberlerine yeti�ecek bir a<;:1klama hazirlamahy1z." Julian gozlerini pencereden ayirmad1. "Yapacag1m1z her tiirlii a<;:1klamay1 Piskopos Valdespino'nun gorii�iine sunmak istiyorum." Garza, prensin kendisine onay vermeyi�ini di�lerini s1k1p yutkunarak kabul etti. Franco sonras1 ispanya arhk estado aconfesi­ onal degildi, yani arhk devletin bir dini yoktu ve Kilise'nin devlet i�lerine kan�mamas1 gerekiyordu. Buna ragmen Valdespino'nun kralla kurdugu yakm arkada�hk, piskoposa saraym giinliik i�le­ rinde ah�Ilmad1k bir yetki veriyordu. Ne yaz1k ki Valdespino'nun giittiigii uzla�maz siyaset ve dini heves, o ak�amki krizle ba�a <;:1kmakta diplomasiye pek az yer birak1yordu.

Dogmalarla pngar pkartmaya degil, kemale ve maharete ihtiyac1m1z var. Garza, Valdespino'nun miitedeyyin goriintiisiiniin gayet basit bir ger<;:egi saklad1gm1 \Ok onceleri ogrenmi�ti: Piskopos Valdespino, Tann'dan once kendi ihtiya<;:lanm dii�iinen biriydi. K1sa siire oncesine kadar Garza bunu gormezden gelebiliyordu ama arhk saraydaki gii<;: dengeleri yerinden oynarken piskopo­ sun Julian'a yana�hgm1 gormek onu ciddi derecede kaygiland1nyordu.

Valdespino, prense gereginden fazla yakm. Garza, prensin piskoposu bir din gorevlisi gibi degil de daha <;:ok giivendigi bir amcas1 gibi, daima "aileden biri" olarak gordii1 63


gi.ini.i biliyordu. Krahn en yakm suda!;)I olan Valdespino, Julian'm ahlaki egitiminden sorumlu tutulmu!;) ve o da bu i!;ii bi.iyi.ik bir !;)evkle kendini adayarak yapm1!;)tt. Prensin ti.im ogretmenlerini incelemi!;), Ona inarn; ogretilerini tamtmI!;), hatta goni.il i!;)lerinde yol gostermi!;)ti. $imdi y1llar soma, arhk Valdespino ile Julian her dakika goz goze bulunmasalar da aralarmdaki bag saglamhgm1 koruyordu. Garza sakin bir sesle, "Don Julian," dedi. "Bu ak!;)amki mese­ leyi bizim birlikte i;ozmemiz gerektigi kanaatindeyim." Arkasmdaki karanhktan gelen bir erkek sesi, "Oyle mi?" di ye sordu. Arkasm1 donen Garza, karanhkta oturan ci.ippeli bir hayalet gori.ince !;)Oka ugrad1.

Valdespino.

Valdespino, "Aslma bakarsamz komutan, herkesten once sizin bu ak!;)am bana ne kadar ihtiya\ duyuldugunu fark edecegi­ nizi samyordum," diye tersledi. Garza odi.in vermedi. "Bu dini degil, siyasi bir durum." Valdespino alaya ahr gibi bumundan nefes verdi. "Bu ifade­ nizden anhyorum ki, siyasetteki k1vrak zekamz1 fazla abartm1!;)Im. Fikrimi sorarsamz, bu krizi kar!;)Ilamamn tek bir mi.inasip yolu var. Derhal ulusu Prens Julian'm dine derin sayg1 duyduguna ve ispanya'mn gelecekteki kralmm dindar bir Katolik olduguna temin etmeliyiz." "Size kahhyorum ... Aynca Don Julian'm her ifadesinde dini inancmm bahsi ge\meli." "Prens Julian basmm kar!;)ISma \Ikhgmda yanmda bulun­ mama, elimin omzunda gori.inmesine ihtiyac1 olacak. Kilise ile saglam baglan bulundugunun gi.i\li.i bir gostergesi olur. Bu tek gori.inti.i ulusu, yazabileceginiz ti.im kelimelerden daha \Ok ikna eder." Garza sinirden kopi.iri.iyordu. Valdespino, "Di.inya ispanya topraklarmda ya!;)anan bir za­ limligin canh tamg1 oldu," dedi. "Boylesi vah!;)et zamanlarmda insanlan Tann'nm eli kadar hi\bir !;)ey rahatlatamaz."

1 64


3t.

BOLOM

Budape�te'nin i-;inden ge-;en sekiz karayolu kopriisiinden biri olan Szechenyi Asma Kopriisii, Tuna Nehri iizerinde ii-; yiiz metreden fazla mesafe kat eder. Dogu ile Bah arasmdaki bagm sembolii olan yap1, diinyanm en giizel kopriilerinden biri kabul edilir. A�ag1da doniip duran karanhk sulara korkulugun iistiinden bakan Haham Koves, ben ne yapzyorum, diye dii�iindii. Piskopos

evden pkmamamz tavsiye etmi�ti. Koves d1�anda dola�mamas1 gerektigini biliyordu, ama ne zaman i-;inde huzursuzluk hissetse, bir �ekilde bu kopriiniin -;ekimine kap1hrd1. Zamanm eskitemedigi manzaranm seyrine dalarken etrafhca dii�iinebilmek i-;in y1llardu buraya yiiriiyor­ du. Dogudaki P�te'de, Szent Istvan Bazilikas1'nm kulelerinin kar�1smda tiim gorkemiyle Gresham Saray1 duruyordu. Batidaki Buda'da, Kale Tepesi'nin iistiinde Budin Kalesi'nin saglam surlan yiikseliyordu. Kuzeyde, Tuna Nehri k1y1smdaysa Macaristan'da­ ki en biiyiik bina olan parlamentonun zarif kule tepeleri goge uzuyordu. Yine de Koves kendini Asma Koprii'ye getirip duran sebebin bu manzara olmad1gm1 dii�iindii.

Asma kilitler. Kopriiniin korkuluklanna ve asma tellerine her birinin iize­ rinde farkh bir -;ift harf yaz1h yiizlerce kilit takilm1� ve sonsuza dek kilitlenmi�ti. Gelenege gore bu kopriiniin iizerine gelen iki sevgili bagla­ rmm sonsuza dek siireceginin gostergesi olarak kilidin iizerine 165


ba�harflerini yazar, kilidi kopri.iye tak1p anahtanm nehir sularma firlahrd1. Sallanan kilitlerden birine dokunan Koves, basit bir vaat, diye di.i�i.indi.i. Ruhum sonsuza dek ruhuna kilitlendi. Koves di.inyada smus1z sevginin var oldugunu hahrlamaya ihtiya<; duydugunda bu kilitleri gormeye gelirdi. 0 ak�am da oyle bir ak�amdi. A�ag1da i;alkalanan sulara bakarken, di.inyamn kendisinin kalduamayacag1 kadar h1zh dondi.igi.ini.i hissetti. Belki

de art1k buraya ait degilimdir. Eskiden otobi.iste tek ba�ma ge<;irilen birka<; dakika, i�e yi.iri.iyerek gitmek veya bir randevuyu beklemek gibi insanm yalmz kahp di.i�i.inebilecegi sessiz zamanlar arhk katlamlmaz ge­ liyordu. Farkmda olmadan insanlarm elleri si.irekli telefonlanna, kulakhklarma, oyunlara gidiyor; teknolojinin bag1mhhk yapan i;ekimine kar�1 koyam1yorlard1. Gei;mi�in mucizeleri, yepyeni olana duyulan ai;hkla silinip gidiyordu. Bak1�lan a�ag1daki sulara dalan Yehuda, endi�esinin giderek arthgm1 hissetti. Gori.i�i.i bulamr gibi oldu. Ardmdan suyun altmda i.irki.iti.ici.i, bii;imsiz �ekillerin oyna�hgm1 gordi.i. Nehir birden kaynayan canavarlar kazanma donmi.i�ti.i. Arkasmdan bir ses, 'A viz el," dedi. "Nehir canl1." Haham arkasm1 doni.ince gozleri umutla parlayan, k1v1rc1k sai;h bir delikanh gordi.i. Delikanh, Yehuda'ya kendi geni;ligini hahrlatm1�h. "Ne dedin?" diye sordu. �ocuk agzm1 a<;hgmda, konu�mak yerine bogazmdan vlZll­ hh sesler i;1kard1 ve gozlerinden kor edici beyaz bir 1�1k yayild1. Kan ter ii;inde uyanan Haham Koves sandalyesinde dog­ ruldu.

"Oy gevalt!" �ah�ma masasmda telefon ac1 ac1 i;ahnca oldugu yerde dondi.i ve panik ii;inde htizik6'suna goz gezdirdi. Neyse ki ii;eride yalmzdi. Kalbi h1zla i;arp1yordu. Nefesinin di.izelmesini beklerken, ne garip bir riiyayd1, diye di.i�i.indi.i. 166


Telefon 1srarla <;almca bu saatte arayanm Piskopos Valdespi­ no olabilecegini dii�iindii. Madrid'e hangi ara<;la, nasil gidecegini haber vermek i<;in anyor olmahyd1. $a�kmhg1 hata iizerinden atamam1� bir halde, "Piskopos Valdespino," diyerek telefonu a<;h. "Haberleriniz neler?" Tammad1g1 bir ses, "Haham Yehuda Koves siz misiniz?" diye sordu. "Beni tamm1yorsunuz. Sizi korkutmak istemem, ama beni dikkatle dinlemenizi rica ediyorum." Koves birden kendine gelmi�ti. Konu�an bir kadmd1 ama sesi sanki degi�tirilmi� gibi maske­ lenmi�ti. Arayan ki�i belli belirsiz i spanyol aksamyla i ngilizceyi h1zh kon�uyordu. "Tanmmamak i<;in sesimi filtreledim. Bunun i<;in oziir dilerim ama sebebini �imdi anlayacaksm1z." Koves, "Kiminle gorii�iiyorum?" diye sordu. "Ben mii�ahitim. Ger<;egi halktan saklamak isteyenlerden ho�lanmayan biriyim." "Ben ... ben anlamad1m." "Haham Koves, ii<; giin once Montserrat Manastm'nda Ed­ mond Kirsch, Piskopos Valdespino ve Ulema Seyyid el-Fad1l ile ozel bir toplanhya katild1gmIZI biliyorum."

Bunu nereden biliyor? "Buna ilaveten, Edmond Kirsch'iin ii<;iiniizii, son bilimsel bulu�uyla ilgili hayli kapsamh bilgilendirdigini de biliyorum. $imdiyse bunun saklanmasm1 isteyenlerin kurdugu bir kumpasa bula�hmz." "Ne!" "Eger beni iyi dinlemezseniz, sabaha Piskopos Valdespi­ no'nun uzanhlan tarafmdan oldiiriileceginizi tahmin ediyo­ rum." Arayan ki�i duraksad1. "T1pk1 Edmond Kirsch ve dostunuz Seyyid el-Fad1l gibi."

1 67


32 .

BOLOM

Bilbao'daki Nervi6n Nehri iistiindeki La Salve Kopriisii, Guggenheim Miizesi'ne o kadar yakm ge-;er ki, iki yap1 genellikle birbiriyle kayna�m1� gibi goriiniir. Koprii, parlak kirm1z1 renkli dev bir H harfi �eklindeki payanda ile desteklenir. Ortasmdaki benzersiz destegiyle hemen ayirt edilebilen koprii, "La Salve" ismini denizden donerken bu nehirden ge-;en ve eve sag dondiik­ lerine �iikreden denizcilerin folklorik hikayesinden ahr. Langdon ile Ambra binanm arka tarafmdan -;1ktiktan sonra miize ile nehir k1y1s1 arasmdaki k1sa mesafeyi -;abucak kat etmi�­ lerdi. Winston'm onlardan istedigi gibi kopriiniin altmdaki yolda kimseye goriinmeden bekliyorlard1. Langdon, neyi bekliyoruz, diye dii�iindii. Karanhkta oyalamrken Am bra'nm narin bedeninin, ince gece k1yafetinin altmda titredigini gordii. Frakmm ceketini -;1karhp Ambra'nm omzuna ge-;irdi ve kuma�m kollanm diizeltti. Am bra beklenmedik bir anda yiiziinii ona dondii. Langdon bir an i-;in smm a�tigm1 sand1 ama kadmm yii­ ziindeki ifade memnuniyetsizligini degil �iikran duydugunu gosteriyordu. Gen-; kadm gozlerini profesore dikip, "Te�ekkiir ederim," dedi. "Bana yard1m ettigin i-;in t�ekkiir ederim." Gozlerini Langdon'mkilerden ayirmadan, sunacag1 her tiirlii s1cakhg1 veya huzuru i-;ine -;ekmeye -;ah�ir gibi uzamp elini eli­ nin i-;ine ald1. 168


Sonra aym h1zla geri buakh. "Affedersin," diye hsildad1. "Annemin dedigi gibi, conducta impropia, yak1�1ks1z hareketler." Langdon onu anlad1gm1 belli eder �ekilde giiliimsedi. "Be­ nim annem de 'zaman sana uymuyorsa sen zamana uy' derdi." Ambra giiliimsemeye -;ah�hysa da bu fazla uzun siirmedi. Bak1�lanm ka-;ud1. "Kendimi hasta gibi hissediyorum. Bu ak�am Edmond'm ba�ma gelenler...

"

Langdon, "Korkun-; ... deh�et verici," derken �okun tesiriyle duygulanm Mia tam olarak ifade edemediginin bilincindeydi. Gen-; kadm, gozlerini akan nehre dikmi�ti. "Ve bu i�e ni�an­ hm Don Julian'm kan�hgm1 dii�iinmek. .." Langdon, onun sesine yans1yan hay al kmkhgm1 sezinleyince nasil cevap verecegini bilemedi. Bu hassas zeminde ad1mlanm dikkatlice ahp, "Nasil goriindiigiiniin farkmday1m a m a hi-;bir �eyden emin degiliz," diyebildi. "Prens Julian'm bu ak�amki cinayetten belki de haberi yoktur. Belki katil tek ba�ma hareket ediyordur veya belki ba�ka biri i-;in -;ah�1yordur. i spanya kralmm bir sivili halkm gozii oniinde oldiirtmeye kalkmas1, hele kendi­ siyle ili�kilendirilebilecek bir cinayet i�lenmesini istemesi pek manhkh degil." "i li�kilendirilmesi miimkiin, -;iinkii Winston, Avila'nm liste­ ye son dakikada eklendigini fark etti. Belki de Julian normal �art­ larda tetigi kimin -;ektiginin asla bulunamayacagm1 samyordu." Langdon ona hak veriyordu. Ambra yiiziinii ona donerek, "Edmond'm sunumundan Julian'a asla bahsetmemeliydim," dedi. "Benden gorev alma­ mam1 istedi, ben de sadece gorsel bir sunuma asgari diizeyde dahil olacag1m1 soyleyip onu ikna etmeye -;ah�hm. Galiba Julian'a Edmond'm bulu�uyla ilgili sunumu akilh telefonundan ba�lataca­ gm1 da soyledim." Duraksad1. "Yani eger Edmond'm telefonunu ald1g1mm anlarlarsa k�finin Mia yaymlanabilecegini fark ede­ cekler. Julian'm buna mani olmak i-;in ne kadar ileri gidecegini bilmi yo rum."

169


Langdon bir siire giizel kadm1 inceledi. "Ni�anlma hi-; gii­ venmiyorsun, degil mi?" Ambra derin bir nefes ald1. " i�in dogrusu, onu sand1gm ka­ dar iyi tamm1yorum." "O zaman onunla evlenmeyi neden kabul ettin?" "C::ok basit. Julian beni ba�ka se-;enek buakmad1g1 bir pozis­ yona soktu." Langdon cevap vermeye fusat bulamadan ayaklarmm altm­ daki betonu sarsan derin bir ugultu, kopriiniin altmdaki maga­ rams1 yerde yank1land1. Giderek artan ses sanki sag taraflarmdan akan nehirden geliyordu. Profesor, ba�1m -;evirince kendilerine dogru gelen siyah bir �ekil gordii. Seyir fenerini yakmadan gelen siirat teknesi, yiiksek beton k1y1ya yakla�uken yava�lay1p onlerinde kayar gibi siiziil­ meye ba�lad1. Langdon tekneye bak1p ba�1m iki yana sallad1. 0 ana kadar Edmond'm bilgisayar rehberine ne kadar giivenebileceginden emin degildi ama �imdi san nehir taksisinin k1y1ya yana�masm1 izlerken sahip olabilecekleri en iyi miittefikin Winston oldugunu anhyordu. Sa-;1 ba�1 darmadagm kaptan onlara el sallad1. "Sizin i ngiliz adam beni arad1. VIP mii�teri ii-; katm1 oder dedi. .. Nas1l diyor­ sunuz?... 'j, Velocidad y discreci6n? (H1zl1 ve gizli?)' Yaphm, goriiyor musunuz? l�1k yok!" Langdon, "Evet, te�ekkiirler,'' diye yarnt verdi. Dogru tercih

Winston. H1zl1 ve gizli. Kaptan elini uzahp Ambra'nm tekneye binmesine yard1m etti. Ambra 1smmak i-;in kapah kii-;iik kabine girerken gozlerini kocaman a-;arak Langdon'a giiliimsedi. "VIP mii�terim o mu? Senorita Ambral Vidal?" Langdon, kaptana, "Velocidad y discreci6n, (H1zl1 ve gizli,)" diye hahrlath. "jSi, si!" Adam hemen diimenin ba�ma ge-;ip motoru -;ah�hr­ d1. Biraz sonra siirat teknesi Nervi6n Nehri iizerinde karanhkta bah ya dogru sekerek ilerlemeye ba�lad1. 1 70


Teknenin iskele tarafmdaki Langdon, polis ara-;larmm -;a­ karlanyla iirkiitiicii bi-;imde aydmlanm1� Guggenheim'daki dev karadulu gordii. Yukanda bir haber helikopteri miizeye dogru diiz bir hatta u-;uyordu. Langdon, ii�ii�ecek helikopterlerin ilki, diye dii�iindii. Pantolonunun cebinden Edmond'm �ifreli notu yazd1g1 karh -;1karth. BIO-EC346. Edmond bu karh taksi �oforiine vermesini soylemi�ti ama herhalde bir nehir taksisine binecegini tahmin etmemi�ti. Giiriiltiilii motorlarm sesini bashrmak i-;in baguan Langdon, i " ngiliz arkada�1m1z size nereye gidecegimizi soyledi mi?" diye sordu. "Evet, evet! Tekneyle sizi ancak oraya yakm bir yere gotiire­ bilecegimi soyledim. Sorun yok dedi. D-; yiiz metre yiiriirsiiniiz degil mi?" "Olur. Buradan ne kadar uzakhkta?" Adam sag tarafta nehir boyunca ilerleyen otoyolu i�aret etti. "Karayolu tabelas1 yedi kilometre diyor ama tekneyle biraz daha uzak." Langdon reflektorlii otoyol tabelasma bakh.

AEROPUERTO BILBAO (BIO)

+

7 KM

Edmond'm sesi kulagma gelince hiiziinle giiliimsedi. Fazla­ szyla kolay bir kod dostum. Edmond hakhyd1. Langdon kodu ak�am -;ozdiigiinde daha once anlayamad1gma utanm1�h. BIO sahiden de bir koddu ve diinyadaki benzer kodlan -;oz­ mekten daha zor degildi: BOS, LAX, JFK.

BIO buradaki havaalammn kodu. Edmond'm yazd1g1 kodun geri kalan k1sm1 hemen yerine oturmu�tu. EC346. Langdon arkada�mm ozel u-;agm1 hi-; gormemi� olsa da varh­ gmdan haberdard1 ve bir ispanyol u-;agmm kuyruk numarasmm Espafi.a'nm E'si ile ba�layacagmdan hi-; �iiphesi yoktu. 1 71


EC346 bir ozel urak. Bir taksi �oforii onu Bilbao Havaalam'na gotiirdiigiinde Edmond'm kartm1 giivenlige gosterebilir ve dogruca ozel w;aga gotiiriilebilirdi. Giderek kii«;iilen miizenin bulundugu tarafa dogru yeniden bakan Langdon, umarzm Winston pilot/an arayzp yolda oldugumuzu bildirmi�tir, diye dii�iindii. Kabine gidip Ambra'yla oturmay1 aklmdan ge-;irse de a-;1k hava ona iyi gelmi�ti. Aynca kendini toparlamas1 i-;in kadma biraz zaman tammak istiyordu. Teknenin pruvasma yonelirken, ben de biraz dinlenebilirim, diye dii�iindii. Riizgar sa-;lanm kan�hnrken teknenin on k1smma varan Langdon papyonunu -;oziip cebine soktu. Sonra gomleginin yaka diigmesini a-;h ve elinden geldigince derin bir nefes ahp ak�am havasm1 cigerlerine doldurdu. Edmond, diye dii�iindii. Sen ne yaptm?

172


33.

BOLOM

Komutan Diego Garza, Prens Julian'm karanhk odasmda bilgi«; piskoposun vaazma katlamrken burnundan alev piiskiirii­ yordu. Valdespino'nun yiiziine, ait olmadzgm bir sahaya geriyorsun, di ye haykirmak istiyordu. Burasz senin bOlgen degil! Piskopos Valdespino bir kez daha kendini saray siyasetine sokmay1 becermi�ti. Julian'm dairesinde karanhgm i-;inde bir hortlak gibi beliren piskopos, �imdi iistiinde ayin k1yafetleriyle prense, i spanya geleneklerinin onemi, eski krallarla krali-;elerin dindarhg1 ve Kilise'nin kriz zamanlarmdaki sakinle�tirici etkisi hakkmda co�kulu bir nutuk ahyordu. Garza i-;inden ofkeyle, �imdi oyle bir zaman degil, diye dii­ �iindii. Prensin o ak�am -;ok nazik bir halka ili�kiler smav1 vermesi gerekecekti. $u durumda Garza'nm ihtiya-; duydugu son �ey, Valdespino'nun prensi dini bir giindeme zorlayarak akhm kan�­ hrmas1yd1. Garza'nm telefonunun titre�imi piskoposun monologunu kesti. Prensle piskoposun arasma ge-;erken, "Si, dime, (£vet, soyle,)" diye yiiksek sesle telefonu a-;h. "cQue tal va? ( Naszl gidiyor?)" Arayan ki�i -;ok h1zh bir ispanyolcayla, "Efendim, ben Bilbao'dan Fonseca," dedi. " Maalesef katili yakalayamad1k. Ara­ cm yerini tespit edecegini sand1g1m1z baglanh koptu. Katil nasil hareket edecegimizi onceden tahmin etmi� olmah." 173


Sinirle yutkunup sakince nefes alan Garza, sesinden ruh hali­ nin anla1?Ilmamas1 i-;in -;aba sarf etti. Diiz bir sesle, "Anhyorum," dedi. "$u anda tek kaygilanacagm1z mesele Bayan Vidal. Prens kendisini gormeyi bekliyor ve ben de yakmda getireceginizi soyledim." Hatta uzun bir sessizlik ya1?and1. C::ok uzun. Tedirginlikle konui?an Fonseca, "Komutan?" dedi. "Affeder­ siniz ama bu konuda kotii bir haberim var. Goriiniil?e bak1hrsa Bayan Vidal ile AmerikalI profesor binadan ayrilm11?lar." Durak­ sad1. "Kendi bal?larma." Garza neredeyse elindeki telefonu dii1?iiri.iyordu. "Anlama­ d1m. .. Tekrar eder misin?" "Tabii efendim. Bayan Vidal ile Robert Langdon binadan ayrilm11?lar. Takip edemeyelim diye Bayan Vidal kas1th olarak telefonunu buakm11?. Nereye gittiklerine <lair bir fikrimiz yok." Garza o an agzmm a-;1k kald1gm1 fark etti. Prens 1?imdi kayg1h gozlerini ona dikmil?ti. Duymak i-;in one dogru egilen Valdespino'nun kal?lan merakla yukan kalkm1�h. Garza aniden, "Ah! Bu haber harika!" di ye bagmp inandmc1 bi-;imde ba1?1m a1?ag1 yukan sallad1. "i yi ii? -;1kardm1z. Aki?amm ilerleyen saatlerinde burada gorii1?iiriiz. Nakil protokoliiyle gii­ venligi teyit edelim. Bekleyin biraz." Garza telefonu eliyle kapahp prense giiliimsedi. "Her l?ey yo­ lunda. Ben yan odaya gidip detaylan gorii1?iirken sizler de biraz yalmz kalm11? olursunuz." Garza, prensi Valdespino ile bai? bai?a buakmak istemese de bu telefon gorii1?mesini onlarm oniinde yapamazd1. Bu yiizden misaf ir odalarmdan birine yiiriidii, i-;eri ad1mm1 ath ve kap1y1 kapath. Telefondakine, '�Que diablos ha pasado? (Ne halt oldu?)" diye­ rek k1zd1. Fonseca kulaga hayal iiriinii gibi gelen bir hikaye anlath. Garza, "l1?1klar m1 kesildi?" diye sordu. "Bir bilgisayar ken­ dini giivenlik gibi tamhp size yanhi? istihbarat m1 verdi? Buna ne cevap vereyim 1?imdi?" 1 74


" inanmasmm gii<; oldugunun farkmday1m efendim ama olaylar tamamen bu �ekilde geli�ti. Bizim anlamakta gii<;liik <;ek­ tigimiz konu bilgisayarm neden birden fikir degi�tirdigi." "Fikir degi�tirmek mi?! Lanet olas1 bir bilgisayar o!" "SOylemek istedigim, bilgisayann daha once bize yard1mc1 oldugu. Katilin ismini tespit etmemize yard1m etti, cinayeti en­ gellemeye cyah�h, hatta bir Uber arac1yla kacyhgm1 ogrendi. Arna soma birden adeta bize kar�1 cyah�maya ba�lad1. Akhm1za tek gelen, Robert Langdon'm ona bir �ey soylemi� olabilecegi; cyiinkii onunla konu�tuktan soma her �ey degi�ti." ?imdi de bir bilgisayarla mz miicadele ediyorum? Garza bu modern diinya icyin fazlas1yla ya�land1gma karar verdi. "Eger ni�anhsmm Amerikahyla kacyhg1 ve Guardia Real'i bir bilgisayarm atlathg1 duyulacak olursa prens acy1smdan hem �ahsen hem de siyaseten ne derece utancy verici olacagm1 eminim sana soylememe gerek yoktur Fonseca." "Bunun bilincindeyiz." "Onlan birlikte ka<;maya neyin sevk etmi� olabilecegine <lair fikriniz var m1? Saglam temele dayanmayan goziikara bir davra­ m� gibi geliyor." "Bu ak�am bizimle Madrid'e gelmesi gerektigini soyledigim­ de Profes6r Langdon epey kar�1 cy1kh. Gelmek istemedigini acy1kcya belirtti." Bu yiizden de cinayet mahallinden mi kart1? Garza ba�ka bir �ey­ lerin dondiigiinii hissediyor ama ad1m koyam1yordu. "Beni iyi dinle. Bu bilginin herhangi bir k1sm1 d1�an s1zmadan once Am bra Vidal'1 bulup saraya geri getirmeniz son derece onemli." "Anhyorum efendim ama burada sadece Diaz ile ben vanz. Tiim Bilbao'yu tek ba�1m1za arayamay1z. Polise haber vermemiz, trafik kameralanm gorebilmemiz, havadan destek almam1z la­ z1m ve miimkiin olan her..." Garza, "Kesinlikle olmaz!" diye kar�1hk verdi. "Bu utanc1 ta�1yamay1z. i�inizi yapm. Onlan kendi ba�1mza bulun ve Bayan Vidal'1 en k1sa siirede buraya getirin." "Tabii efendim." 1 75


Garza �i.iphe i<;:inde telefonu kapath. Misaf ir odasmdan <;:1karken solgun yi.izli.i gen<;: bir kadm ona dogru ko�uyordu. Her zamanki �i�e dibini andiran gozli.iklerini takm1�, bej renkli tulumunu giymi�ti ve tela�h elinde bir tablet bilgisayar tutuyordu. Garza, Tannm beni koru, diye di.i�i.indi.i. $imdi olmaz. Monica Martin saraym en yeni ve en gen<;: halkla ili�kiler koordinatori.iydi.i. Medya ili�kilerinden, halkla ili�kiler stratejile­ rinden ve haberle�me idaresinden sorumluydu ve Martin ti.im bu sorumluluklan bi.iyi.ik bir dikkatle ta�1yor gibiydi. Yirmi alh ya�mdaki Martin'in Madrid'deki Complutense Universitesi'nden ileti�im diplomas1 vard1. Di.inyanm en iyi bil­ gisayar okullarmdan Pekin'deki Tsinghua Universitesi'nde iki yil lisansi.isti.i egitim ald1ktan sonra Grupo Planeta'da saglam bir halkla ili�kiler i�i kapm1� ve ardmdan i spanyol kanah Antena 3'te "ileti�imin" en tepedeki koltuguna ge<;:mi�ti. Ge<;:en y1l i spanyol gen<;:leriyle dijital med ya arac1hg1yla ileti­ �im kuramayan; aynca gitgide bi.iyi.iyen Twitter, Facebook, blog­ lar ve internet medyas1yla ba� edemeyen, onlarca yilhk tecri.ibeye sahip halkla ili�kilerciyi kovup yerine y-ku�agmdan bu teknoloji delisini i�e alm1�lard1. Garza i<;:inden, Martin her �eyini Prens Julidn'a bor�lu, diye ge<;:irdi. Gen<;: kadmm saray <;:ah�anlan arasma almmas1, Prens Ju­ lian'm saray i�lerine ender mi.idahalelerinden, babasma kar�1 gi.i<;: gosterisinde bulundugu nadir anlardan biriydi. Martin i�inde en iyi kabul edilse de Garza, onun paranoyasm1 ve tela�h enerjisini son derece yorucu buluyordu. Yanma gelirken tablet bilgisayanm sallayan Martin, "Komp­ lo teorileri," diye seslendi. "Her yere yay1hyor." Garza halkla ili�kiler koordinatori.ine hayretle bakh. Sence umurumda mi? Bu ak�am komplo teorilerinden ba�ka endi�elen­ mesi gereken konular vard1. "Kraliyet daireleri boli.imi.inde ne diye dola�hgm1 soyler misin?" "Kontrol odasmdan sizin GPS'inizi yolladilar." Garza'nm kemerindeki telefonu i�aret etti. 1 76


Garza gozlerini kapahp nefes ahrken bozulan sinirlerini yah�hrd1. Yeni halkla ili�kiler koordinatOriinden ba�ka saray, bir siire once yeni bir de "elektronik giivenlik boliimii" edinmi�ti. Garza'nm ekibine GPS hizmeti, dijital takip, profil -;1karma ve veri madenciligi konularmda destek veriyordu. Garza'nm -;al�anlan her giin biraz daha farkhla�1yor ve gen-;l�iyordu.

Kontrol odamzz iiniversite yerle�kesindeki bilgisayar odasma ben­ zzyor. Anla�Ilan kraliyet muhafizlanm takip etmek i-;in kullanmaya ba�lad1klan teknoloji Garza'y1 da takip ediyordu. Bodrum kattaki bebelerin her saniye nerede oldugunu bilmeleri sinir bozucuydu. Martin tabletini uzath. "Bunu gormek isteyeceginizi dii�iin­ diigiim i-;in �ahsen geldim." Cihaz1 elinden -;ekerek alan Garza ekrana bakmca "Bilbao Katili" diye tammlanan gri sakalh i spanyol'un bir fotografiyla biyografisini gordii: Kraliyet Donanmas1 Amirali Luis Avila. Martin, "Tehlikeli soylentiler dol�1yor. C::ogu da Avila'nm es­ kiden kraliyet ailesinin bir -;ah�am olmasmdan kaynaklamyor," dedi. Garza ofkeden tiikiiriir gibi konu�tu. "Avila donanmada gorevliydi!" "Evet, ama teknik a-;1dan kral tiim silahh kuvvetlerin komu­ tan1..." Tableti ona geri uzatan Garza, "Dur bakahm orada," dedi. "Krahn bir �ekilde terorist bir saldmya kan�hg1 iddias1, komplo -;Ilgmlarmm sa-;mahgmdan b�ka bir �ey degil, aynca bu ak�am girdigimiz durumla hi-; ilgisi yok. HayIThsm1 dileyip i�imize geri donelim. Her �eyden onemlisi bu trmarhane ka-;km1, miistakbel krali-;eyi de oldiirebilirdi ama onun yerine Amerikah bir ateisti oldiirmeyi tercih etti. Dogrusu, fena da olmad1!" Gen-; kadm goziinii bile kITpmad1. "Ba�ka bir �ey daha var efendim, kraliyet ailesiyle ilgili. HazIThks1z yakalanmamz1 iste­ medim." Martin konu�urken tabletin iizerinde kayan parmaklan, ba�ka bir siteye ge-;mi�ti. "Bu fotograf birka-; giindiir intemette F: 1 2

1 77


dola�1yor ama kimse farkma varmad1. Artik Edmond Kirsch ile ilgili her �ey kulaktan kulaga yayild1g1 i-;in bu fotograf da haber­ lerde gosterilmeye ba�land1." Tableti Garza'ya uzattI. Garza ba�hga bir goz attI. "Fiitiirist Edmond Kirsch'iin Son Fotografi Bu mu?" Bulamk fotografta koyu renkli tak1m elbise giydigi goriilen Kirsch, tehlikeli bir u-;urumun yanmdaki kayahgm iistiinde du­ ruyordu. Martin, "Bu fotograf ii-; giin once Kirsch'iin Montserrat Ma­ nastm ziyaretinde -;ekilmi�,'' dedi. "Orada -;ah�an i�-;ilerden biri Kirsch'ii fark edince fotografm1 -;ekmi�. Bu ak�am Kirsch oldiirii­ liince i�-;i, adamm son fotograf1 diye yay1mlad1." Garza igneleyici bir �ekilde, "Peki bu bizi neden ilgilendiri­ yor?" di ye sordu. "Fotografi a�ag1 kaydmn." Garza onun dedigini yaptI. i kinci fotografi goriince uzamp duvardan destek almak zorunda kald1. "Bu ... bu ger-;ek olamaz." A ym fotografm daha geni� -;er-;eveli bu tiirevinde Edmond Kirsch, geleneksel mor Katolik ciippesi giymi� uzun boylu bir adamm yanmda goriiliiyordu. Adam Piskopos Valdespino idi. Halkla ili�kiler koordinatOrii, "Yazanlar ger-;ek efendim," dedi. "Valdespino birka-; giin once Kirsch ile bulu�mu�." "Arna ... " Bir siire nutku tutulan Garza tereddiit ediyordu. "Peki, ama piskopos neden bundan bahsetmedi? Hele bu ak�am ya�ananlardan sonra?" Martin dii�iinceli bir tavula ba�1m sallad1. "i �te bu yiizden ilk ba�ta sizinle konu�mak istedim." Valdespino, Kirsch ile bulu�mu�! Garza'nm olanlan hazmetmesi kolay degildi. Peki, sonra neden bundan bahsetmedi? Bu haber kayg1 vericiydi ve Garza, prensi hemen uyarmak istiyordu. Gen-; kadm, "Ne yaz1k ki, ba�kalan da var," dedi. Yine table­ tini kan�hrmaya ba�lam1�tI. "Komutan?" Valdespino aniden salondan seslenmi�ti. "Ba­ yan Vidal'm nakliyle ilgili bir haber var m1?"

1 78


Gozleri yuvalanndan fulayan Monica Martin'in ba�1 hemen dikildi. "Piskopos mu konu�tu?" diye fisildad1. "Valdespino bu­ rada m1?" "Evet. Prense yol gosteriyor." Valdespino, "Komutan!" diye yeniden seslendi. "Orada m1s1n1z?" Martin paniklemi� sesiyle, "i nanm bana, piskoposa veya prense ba�ka bir kelime etmeden once ogrenmeniz gereken ba�ka bilgiler de var," dedi. "Bu ak�amki kriz bizi tahmin ettiginizden daha derin etkiledi diyorsam bana inanm." Garza, halka ili�kiler koordinatOriine k1sa bir an bakhktan sonra karanm verdi. "A�ag1daki kiitiiphane. Altm1� saniye sonra orada bulu�ahm." Martin ba�1m sallay1p uzakla�h. $imdi tek ba�ma kalan Garza derin bir nefes ahp yiiz hatla­ nm gev�tmeye -;al�uken giderek artan ofkesiyle akil kan�1khg1 izlerinin silinmesini diliyordu. Sakin bir tavula yeniden salona girdi. i -;eri girerken giiliimseyerek, "Bay an Vidaliyi," dedi. "Buraya gelecek. Nakliyle �ahsen ilgilenmek i-;in giivenlik ofisine gittim." Prense bakarken ba�InI bir kez a�ag1 indirerek soylediklerini tekrar teyit etti ve sonra Piskopos Valdespino' ya dondii. "Hemen donerim. Bir yere aynlmaym." Bunlan soyledikten sonra arkasm1 doniip d1�an -;1kh. Garza, prensin dairesinden -;1karken Valdespino arkasmdan ka�lanm -;atarak bak1yordu. Piskoposu dikkatle inceleyen prens, "Bir sorun mu var?" diye sordu. Yiiziinii Julian'a donen Valdespino, "Evet," di ye cevap verdi. "Elli yildu insanlar bana giinah -;1kartmaya geliyor. Yalan duy­ dugumda hemen anlanm."

1 79


3 4. @>

BOLOM

ConspiracyNet.com

SON DAKiKA HABERi SOSYAL MEDYA SORULARLA <;ALKALANIYOR Edmond Kirsch cinayetinin hemen ardmdan 9ok say1daki i nter­ net takipt;:isi iki onemli soruyla bOyOk bir spekOlasyon tufarn kopard1. K IRSCH NE BULMU$TU? ONU K i M , NEDEN OLDURDU? Kirsch'On bulu�u hakk1ndaki teoriler internette sel gibi ta�1p farkh kollara yay1ld1: Darwin, uzayhlar, Yarat1h�91hk ve otesi. Bu cinayete iten sebebin ne oldugu henOz bilinmiyor ama bagnazhk, kurumsal casusluk ve k1skan9hk da dahil pek 9ok teori ortahkta geziyor. ConspiracyNet'e katille ilgili geni� bilgi aktarilacag1 soylendi; elimize ula�1r ula�maz sizinle payla�acag1z.

180


35.

BOLOM

Ambra Vidal nehir taksinin kabininde tek ba�ma, Robert Langdon'm ceketine iyice sarmm1� oturuyordu. Birka-; dakika once Langdon ona neden pek az tamd1g1 bir adamla evlendigini sordugunda samimiyetle cevap vermi�ti.

Bana ba�ka serenek tanmmadz. Bunca olanm ardmdan, Julian'm ni�anhs1 olu�u o ak�am katlanamayacag1 bir talihsizlikti.

Kapana k1s1lm1�tzm. Hald kapanm irindeyim. $imdi kirli pencere cammda kendi yans1masma bakarken giderek artan bir yalmzhk duygusuna siiriiklendigini hissetti. Am bra Vidal kendine ac1yan tiplerden degildi ama �u anda kalbi kmkh ve sanki bo�luktaym1� gibi hissediyordu. Ac1mas1z bir cina­

yete kan�mz� bir adamla ni�anl1y1m. Prens etkinlikten sadece bir saat once tek bir telefonuyla Edmond'm kaderini belirlemi�ti. Gen-; bir -;ah�an elindeki kag1t par-;asm1 heyecanla sallayarak i-;eri dald1gmda Ambra tela� i-;in­ de, davetlileri kar�damaya hazulamyordu.

"jSenora Vidal! jMensaje para usted! (Bayan Vidal! Mesajmzz var!)" K1z kan ter i-;inde nefes almadan miizenin on biirosuna az once onemli bir telefon geldigini anlatm1�h. "Ekranda Madrid'deki Kraliyet Saray1'ndan arama geldigini gordiim, bu yiizden hemen cevap verdim! Prens Julian'm ofisin­ den biri anyordu!" 181


Ambra, "On biiroyu mu aram1�lar?" diye sormu�tu. "Cep telefonum onlarda var." "Prensin asistam cep telefonunuzu aramay1 denemi� ama ula�amam1�." Ambra telefonuna bakm1�h. Garip. Cevapsiz ragrz yok. Arna sonra baz1 teknisyenlerin miizedeki sinyal bozucu sistemi dene­ digini hahrlam1�h. Julian'm asistam telefonunun eri�imi kesildi­ ginde aram1� olmahyd1. "Soylediklerine gore prensi, bu ak�amki etkinlige kahlmak isteyen Bilbao'dan -;ok onemli bir dostu aram1�." K1zcag1z kag1d1 Ambra'ya uzatm1�h. "Bu ak�amm davetli listesine bir isim ekle­ yebileceginizi umuyormu�." Ambra mesaja goz gezdirmi�ti.

l7mekli Am it.al l:uis Avila -9spanyol '])eniz J<uvvetlet.i ispanyol donanmasmdan emekli bir subay mi? "Eger konuyu gorii�mek isterseniz arayabileceginizi soyleye­ rek bir numara birakhlar ama Don Julian bir toplanhya girecekti. Herhalde kendisine ula�amazsm1z. Arayan ki�i prensin emrivaki yapmad1gm1 ozellikle belirtmemi istedi." Emrivaki mi, diye dii�iinen Ambra i-;ten i-;e k1zm1�h. Bu i�i ba�ima sardiktan sonra mi? Ambra, "Ben hallederim," demi�ti. "Te�ekkiir ederim." Gen-; gorevli adeta Tann'nm sozlerini iletmi� gibi dans eder ad1mlarla uzakla�m1�h. Prensin talebine ofkelenen Ambra, nii­ fuzunu iizerinde bu �ekilde kullanabilecegini dii�iinmesinden rahats1z olmu�tu. Dstelik o ak�amki etkinlige kahlmasma onca kar�1 -;1km1�ken. i�te yine bana ba�ka serenek birakmiyorsun, diye dii�iinmii�tii. Eger talebi gormezden gelirse, on kap1daki mevki sahibi bir donanma subay1yla rahats1z edici bir tarh�ma ya�ayabilirdi. Ak�amki etkinlik titizlikle hesaplanm�h ve medyada emsalsiz bir ilgi gorecekti. istedigim son �ey /ulidn'm giirlii dostlarmdan biriyle utanr verici bir dala�a girmek. 1 82


Amira} Avila ne incelenmi� ne de "temiz" listesine girmi�ti ama giivenlik denetiminden ge-;mesi hem gereksiz hem de kii-;iik dii�iiriicii olurdu. Ne de olsa adam telefonu eline ahp Kraliyet Saray1'm arayacak ve kraldan bir iyilik isteyebilecek kadar aynca­ hkh bir donanma subay1yd1. Boylece gen-; kadm oniindeki s1k1�1k programa bakarak verebilecegi tek karan vermi�ti. Amira} Avila'nm ismini hem on kap1daki davetli listesine hem de yeni misafire bir kulakhk hazirlamalan i-;in rehberlik veritabanma eklemi�ti. Sonra da i�inin ba�ma donmii�tii. Nehir taksisinin karanhgmda �imdiki zamana donen Amb­ ra, ama Edmond artzk yok, di ye dii�iindii. ACI hahralan zihninden uzakla�hrmaya -;ah�irken farkh bir dii�iinceye kapild1. /ulidn'la dogrudan gorii�medim ... Tiim mesajz bana iiriincii ki�iler iletti. Bu dii�iince i-;ine biraz olsun umut 1�1g1 dogmasma yard1m etti. Acaba Robert haklz mz? Julian masum mu? Bunu bir siire dii�iindiikten sonra hemen d1�an ko�tu. Amerikah profesor pruvada tek ba�ma duruyor, elleri vardavelanm iistiinde ak�amm karanhgma bak1yordu. Yanma giden Ambra, teknenin Nervi6n Nehri'nden aynhp kuzeye dogru gittigini goriince �a�ird1. <;:amurlu k1y1s1yla tehlikeli bir kanah andiran kii-;iik bir nehir kolundaydilar. Suyun s1ghg1 ve kanalm dar olu�u Ambra'y1 tedirgin etse de kaptan hi-; aldm� etmeden, teknenin tepe 1�1g1 onlerini aydmlahrken son siirat dar bogazdan ge-;ti. Hemen Langdon'a Prens Julian'm ofisinden gelen telefondan bahsetti. "Tek bildigim miizenin on biirosuna Madrid'deki Krali­ yet Sarayi'ndan telefon geldigi. Julian'm asistam oldugunu iddia ederek herhangi biri aram1� olabilir." Langdon onaylayarak ba�1m sallad1. "Arayan ki�i seninle dogrudan konu�mak yerine mesajm iletilmesini bu yiizden iste­ mi� olabilir. Kim olabilecegine <lair tahminin var m1?" Edmond'm Valdespino ile ge-;mi�ini dikkate alan Langdon, tahminini pisko­ postan yana kullanmaya meyilliydi. 183


Gen-; kadm, "Herhangi biri olabilir," dedi. "$imdi sarayda hassas bir siire-; ya�amyor. Julian sahnenin merkezine ge-;erken eski dam�manlar goziine girmek i-;in birbiriyle yan�1yor. Ulke degi�iyor ve sanmm eskiler giiciin ellerinden gitmemesi i-;in ugra�1 yorlar." Langdon kayg1hyd1. "Eh, oyleyse i�in i-;inde her kim varsa dua edelim de Edmond'm �ifresini -;oziip ke�fini duyuracag1mm anlamasm." Bu sozleri soylerken i-;inde bulunduklan durumun vehametini tiim yalmhg1yla fark etti. A-;1k tehlikeleri de tahmin edebiliyordu. Edmond'z bu bilginin yay1lmasm1 engellemek irin oldiirdiiler. Langdon bir a n i-;in en giivenli se-;enegin havaalanmdan dogruca eve gidip bu i�i ba�ka birine birakmak oldugunu dii�iin­ dii. Giivenli mi? Evet, ama bir serenek mi? Hayzr. Langdon bilimsel bir bulu�un boylesine vah�ice sansiirlen­ mesine kar�1 duydugu ahlaki hmcm yam sira, eski ogrencisine kar�1 sorumluluk hissediyordu. Aynca Edmond'm neyi ke�fetti­ gini ogrenmek i-;in derin bir entelektiiel merak i-;indeydi. Ve ayrzca Ambra Vidal da var. Kadm bir krizin i-;indeydi. Gozlerinin i-;ine bak1p yard1m di­ lediginde onun kendine inanan ve yeten biri oldugunu gormii�tii ama bunun yam sira korku ve pi�manhk da duyuyordu. Lang­ don, bu gozlerde kimsenin bilmedigi karanlzk szrlar var. imdat istiyor, diye dii�iinmii�tii. Am bra, Langdon'm dii�iincelerini okumu� gibi birden bak1�­ lanm ona -;evirdi. "U�iimii� gibisin. Ceketini geri almahsm." Langdon hafif-;e giiliimsedi. "Ben iyiyim." "Havaalanma vanr varmaz ispanya'dan gitmeyi mi dii�iinii­ yorsun?" Langdon kahkaha ath. "Aslma bakarsan bu akhmdan ge-;ti." "Liitfen gitme." Vardavelaya uzamp yumu�ak elini onun elinin iistiine koydu. "Bu ak�am neyle kar�1 ka�1ya oldugumuzu bilmiyorum. Edmond'a -;ok yakmdm. Bana dostluguna ne kadar onem verdigini ve gorii�lerine giivendigini anlatm1�h. Korkuyo184


rum Robert ve gen;ekten de bununla tek ba�1ma ba�a -;1kabilece­ gimi sanm1yorum." Ambra'nm a-;1k sozliiliigii Langdon'1 �a�irhyor, bir o kadar da cezbediyordu. Ba�1m sallarken, "Peki," dedi. "Samimi olmak gerekirse �u parolay1 bulup yaphg1 ke�fi duyurmak, Edmond'a ve bilim �Uemine borcumuz." Gen-; kadm hafif-;e giiliimsedi. "Te�ekkiir ederim." Langdon teknenin k1-; tarafma bakh. "Herhalde kraliyet mu­ haf 1zlan arhk miizeden -;1khg1m1z1 fark etm�lerdir." "Ona �iiphe yok. Arna Winston -;ok etkileyici bir i� -;1kard1, oyle degil mi?" 'J\kil kan�hnc1," diyen Langdon, Edmond'm yapay zeka geli�tirmekte nasil bir kuantum s1-;ray1�1 yaphgm1 ancak �imdi anlayabiliyordu. $u "patentli -;1gir a-;m bilimsel bulu�u" her ney­ se, Edmond'm yepyeni bir insan-bilgisayar etkile�imi ba�lathg1 anla�1hyordu. 0 ak�am Winston hem yaratmsma olan sadakatini hem de Langdon ile Ambra'ya paha bi-;ilmez bir miittefik oldugunu kamtlam1�h. Dakikalar i-;inde davetli listesindeki tehlikeyi be­ lirlemi�, Edmond'm oldiiriilmesini engellemeye -;ah�mI�, katilin ka-;hg1 arabay1 tespit etmi� ve Langdon ile Ambra'nm miizeden ka-;1�1m ayarlam1�h. Langdon, "Umanm Winston onceden Edmond'm pilotlanm aram1�hr," dedi. Ambra, "Arad1gma eminim," diye kar�1hk verdi. 'J\ma hak­ hsm. Teyit etmek i-;in Winston'1 arayay1m." $a�1ran Langdon, "Bir saniye," dedi. "Winston'1 arayabiliyor m u s u n? Miizenin kapsama alam d1�ma -;1khg1m1zda samyordum ki ... " Ambra giiliip ba�1m iki yana sallad1. "Robert, Winston fiziken Guggenheim'da degil, bir yerlerdeki gizli bir bilgisayar tesisinde. Ona uzaktan eri�ilebiliyor. Edmond ooyle bir bilgi kaynag1 iiretir de, diinyanm herhangi bir yerinden onunla ileti�ime ge-;mez miydi samyorsun? Edmond, Winston'la her saniye konu�urdu; evde, seyahatte, yiiriiyii�te. Basit bir telefon -;agns1yla ikisi her an 1 85


baglanh kurabilirdi. Edmond'm onunla saatlerce sohbet ettigine �ahit oldum. Onu ki�isel asistam gibi kullamyordu; ak�am yeme­ gi rezervasyonlanm yaptmyor, pilotlanyla ileti�ime ge<;irtiyor, ihtiya<; duydugu her �eyi ona yaptmyordu. Aslma bakarsan miizedeki sunumu hazirlarken ben de Winston'la telefonda epey s1k konu�tum." Ambra elini s1rtmdaki frak ceketinin cebinesokup Edmond'm turkuvaz k1hfh telefonunu <;1kard1 ve a<;h. Miizedeyken pili bit­ mesin diye Langdon kapatm1�h. Ambra, "Sen de telefonunu a<;mahsm," dedi. "Boylece ikimiz de Winston'a eri�ebiliriz." "Bunlan a<;arsak takip edilecegimizden korkmuyor musun?" Ambra ba�1m iki yana sallad1. "Yetkililerin gerekli mahkeme iznini almaya vakti yoktu, yani bence denemeye deger. Winston bize Guardia'nm ne kadar ilerledigini ve havaalanmdaki son durumu anlahr." Langdon huzursuzluk hissederek telefonunun a<;tlmasm1 izledi. Ana ekran belirdiginde gozlerini k1sarak bakh ve sanki uzaydaki tiim uydularm anmda yerini bulabilecegi bir hedef haline gelmi� gibi kendini tehlikelere a<;1k hissetti. Kendi kendine, fazla casus filmi seyrediyorsun, dedi. Ak�am ahlan mesajlarm yagmas1yla telefonu birden biple­ meye ve titre�meye ba�lad1. Telefonunu kapathgmdan bu yana iki yiiz SMS ve e-posta ald1gm1 goriince hayrete d�tii. Gelen kutusuna goz gezdirirken mesajlarm hepsinin arkada�­ lanndan ve meslekta�larmdan geldigini gordii. ilk e-postalarm konu ba�hklan tebrik niteligil).deydi: Harika dersti! Orada olduguna inanamzyorum! Arna sonra birden degi�ip endi�eli ve tedirgin bir hal ahyorlardi. i<;lerinden biri kitap edit6rii Jonas Faukman'dan gelmi�ti: AMAN TANRIM ROBERT, iYi MiSiN??!! Langdon titiz editoriiniin �imdiye kadar mesajmm tiimiinii biiyiik harfle yaz­ d1gm1 ve <;ift iinlem i�areti kulland1gm1 hi<; gormemi�ti. Langdon o ana dek sanki miize ge<;mi�te kalan bir riiyaym1� gibi, Bilbao' nun karanhk nehirlerinde kendini harika hissetmi�ti. 186


Tiim diinya bunu konu�uyor, diye dii�iindii. Benim ismim ve yiiziimle birlikte... Kirsch'iin gizemli ke�finden ve cinayetinden bahse­ diliyor. Kirsch'iin telefonunun ekranmdan yayilan 1�1ga bakan Ambra, "Winston bize ula�maya -;al�1yor," dedi. "Son yanm saat i-;inde Edmond, hepsi de aym numaradan otuz saniyelik aralarla elli ii-; cevaps1z -;agn alm1�." Kendi kendine giildii. "Winston'm ozelliklerinden biri de yilmaz 1srarc1hg1." Tam o sirada Edmond'm telefonu -;almaya ba�lad1. Langdon, Ambra'ya giiliimsedi. "Acaba kim?" Ambra telefonu ona uzath. "Sen konu�." Langdon telefonu eline ahp hoparlOrii a-;h. "Alo?" Winston tamd1k ingiliz aksamyla, "Profesor Langdon," dedi. "Yeniden ileti�ime ge-;tigimize sevindim. Size ula�maya -;ah�1yordum." Langdon, Winston'm 1srarmdan etkilenmi�ti. "Evet, bunu gordiim." Winston, "Baz1 geli�meler var," dedi. "Havaalanmdaki yet­ kililere isimleriniz verilmi� olabilir. Talimatlanma bir kez daha dikkatle uymamz1 isteyecegim." Langdon giiliimsedi. "Kendimizi sana teslim ettik Winston. Bize ne yapacag1mm soyle." "Profesor, oncelikle heniiz cep telefonunuzdan kurtulmad1y­ samz bunu hemen yapmamz gerekiyor." "Oyle mi?" Langdon telefonunu daha s1k1 tuttu. "Yetkililerin mahkeme emri -;1kartmas1 gerekmiyor muydu?" "Belki Amerikan polisiye dizilerinde oyle olabilir ama kar�1mzda ispanya'nm Guardia Real'i ve Kraliyet Saray1 var. Ne gerekliyse onu yaparlar." Telefonuna bakan Langdon tuhaf bi-;imde ondan aynlmak istemiyordu. Tiim hayatzm irinde. Ambra, "Peki ya Edmond'm telefonu?" diye tela�la sordu. Winston, "Takip edilemez," diye cevap verdi. "Edmond bil­ gisayar korsanhgmdan ve kurumsal casusluktan korkard1. GSM interseptOrlerini atlatmak i-;in telefonunun CZ degerlerini degi�ti­ ren bir IMEl/IMSI koruyucu program1 yazd1." 187


Langdon, elbette yapmz�tzr, diye di.i�i.indi.i. Winston'z yaratan bir ddhi i�in yerel telefon �irketini atlatmak herhalde tereyagmdan kzl �ekmek gibi bir i�tir. Kendi elindeki daha az akilh telefona ka�lanm <;atarak bakh. 0 s1rada Ambra uzamp nazik<;e telefonu elinden aldi. Tek kelime etmeden vardevelanm i.isti.inden a�mp b1rakt1. Langdon telefonu­ nun a�ag1 di.i�i.ip nehrin karanhk sularm1 s1<;rah�m1 izledi. Telefon sularm altmda kaybolurken yi.ireginde bir kay1p hissiyle arkada kalan karanhga bakh. Ambra, "Robert," diye f1sildadi. "Disney Prensesi Elsa'nm bilge sozlerin i hahrla." Langdon yi.izi.ini.i ona dondi.i. "Anlamad1m?" Ambra yumu�ak bir edayla gi.ili.imsedi. "Birak gitsin."

188


36.

BOLOM

Avila'nm telefonundaki ses, "Su misi6n todavia no ha termina­ do, (Gorevin heniiz bitmedi,)" diye buyurdu. i�vereninin verdigi haberleri dinlerken Avila, aracm arka koltugunda dogruldu. Kar�1 taraftaki ki�i h1zh bir ispanyolcayla, "Beklenmedik bir geli�me oldu," dedi. "Seni Barcelona'ya yonlendirmemiz gerek. Hemen." Barselona mz? Avila'ya gorevin kalan k1smm1 tamamlamak i-;in Madrid'e gidecegi soylenmi�ti. Ses, "Kirsch'iin iki arkada�mm sunumu uzaktan ba�latma­ nm bir yolunu bulma iimidiyle bu ak�am Barselona'ya gittigine <lair gii-;lii �iiphelerimiz var," di ye devam etti. Avila kaskah kesildi. "Bu miimkiin mii?" "Heniiz emin degiliz ama eger ba�anrlarsa elbette tiim -;a­ balarm bo�a -;1kacak. Barselona'da hemen bir adama ihtiyac1m var. Tedbirli davran. Oraya miimkiin oldugunca -;abuk git ve vanr varmaz beni ara." Bunun ardmdan baglanh kesildi. Bu kotii haber nedense Avila'nm ho�una gitmi�ti. Hald bana ihtiyar duyuluyor. Barselona, Madrid'den daha uzakh ama oto­ yolda h1zh bir seyirle birka-; saat siirerdi. Avila hi-; vakit kaybet­ meden silahm1 kaldmp Uber �oforiiniin ba�ma dayad1. Adamm direksiyon tutan elleri gozle goriiliir bi-;imde kasild1. Avila, ''Llevame a Barcelona, (Beni Barselona'ya gotiir,)" diye emretti. 189


$ofor, Vitoria-Gasteiz'e giden bir sonraki -;1k1�a sap1p doguya dogru A-1 Otoyolu'nda hmm arthrd1. Bu saatte yoldaki diger ara-;lar sadece Pamplona, Huesca, Lleida ve Akdeniz'in en biiyiik liman kenti Barselona'ya yiikiinii buak1p aceleyle donen hrlard1. Avila, kendisini bu ana getiren olaylar zincirine inanmakta gii-;liik -;ekti. En derin iiziintiileri ya�arken �imdi hayatzmm en yiice hizmetinde bulunmaya nail oldum. K1sa bir an dalan Avila, yine o dipsiz kuyuda, duman dolmu� Sevilla Katedrali'nde yerde siiriiniiyor, kana bulanm1� enkazm arasmda kans1yla -;ocugunu anyor ama onlan sonsuza dek kay­ bettigini goriiyordu. Amira} saldmdan sonra haftalarca evden d1�an -;1kmam1�h. Onu habis bir bo�luga siiriikleyen; karanhga, husa ve su-;luluk duygusuna kapdmasma yol a-;an iblislerle dolu bitmek bilmeyen kabuslarm etkisiyle kanepede titreyerek yatm1�h. Kilise'nin hayatta kalanlara destek olmas1 amac1yla egittigi yiizlerce yas dam�manmdan biri olan rahibe, "Bo�luk arafhr," demi�ti. "Ruhun arada s1k1�1p kalm1�. Bunu yapanlan bag1�la­ mamn bir yolunu bulmahsm yoksa husm seni de yer." istavroz -;1karm1�h. "Tek kurtulu�un bag1�lamak." Bagz�lamak mz? Avila konu�maya -;ah�h ama bogazm1 adeta �eytanlar s1k1yordu. 0 anda tek kurtulu� yolu intikam almak gibi gelmi�ti. Arna kimden intikam alacagzm? Bombah saldmy1 iistlenen olmam1�h. Rahibe, "Dini teroriin affedilmez goriindiigiiniin farkmda­ y1m," diye devam etmi�ti. "Yine de kendi inanc1m1zm, engizis­ yonlan Tann adma yiizy1llarca siirdiirdiigiiniihahrlamakta fayda var. inanc1m1z ugruna masum kadmlarla -;ocuklan oldiirdiik. Bu yiizden hem kendimizden hem de diinyadan bag1�lanma diledik. Ve ancak zamanla iyile�tik." Ardmdan ona incil'den okumaya ba�lam1�h: "Kotii insana kar�1 koyma. Sag yanagma vurana diger yanagm1 don. Dii�man­ lanm sev, senden nefret edenlere iyilik yap, sana lanet okuyana dua et, sana kotii davrananlar i-;in merhamet dile." 190


0 gece yapayalmz ve acilar i-;indeki Avila aynadaki goriin­ tiisiine dalm1�h. Aynadan kendisine bakan adam bir yabanc1yd1. Rahibenin sozleri ac1sm1 dindirmeye yaramam1�h. Bagz�lamak mz? Diger yanag1m1 donmek mi? Asia affedilemeyecek bir kotiiliige �ahit aldum. i-;i hm-;la dolan Avila yumrugunu aynaya savurup cam1 kum1� ve banyoda yere y1g1hp aCI dolu h1-;kmklara bogulmu�tu. Donanma subay1yken kendine hakim olmay1 bilen bir adam­ d1; komuta zincirinde, diiriistliikte ve disiplinde en tepedeydi ama arhk o adam yok olmu�tu. Birka-; hafta sonra kendini yiiklii miktarda alkol ve re-;eteli ila-;larla uyu�turup bunahma dii�mii�­ tii. Kimyasallarm uyu�turucu etkisine duydugu a-;hk k1sa siirede her anma hakim olmaya ba�lam1� ve onu nefret dolu bir miinze­ viye donii�tiirmii�tii. Birka-; ay sonra ispanyol Donanmas1 onu emekliye aynlmaya zorlam1�h. Bir zamanlarm gii-;lii sava� gemisi �imdi limandaki bir hurdaya donmii�tii ve arhk denizlere -;1kamayacagm1 biliyordu. Omriinii adad1g1 donanma onu ancak ge-;imini saglayabilecegi bir ayhkla terk etmi�ti. Elli sekiz ya�mdayzm ve hirbir �eye sahip degilim, diye dii�iin­ mii�tii. Giinlerini salonda yalmz ba�ma oturup televizyon sey­ rederek, votka i-;erek ve bir umut 1�1g1 belirmesini bekleyerek ge-;irmi�ti. La hara mas ascura es junta antes del amanecer, diye kendi kendinedefalarca tekrar etmi�ti. Arna donanmacilarm kulland1g1 bu eski deyi� her defasmda yanh� -;1km1�h. Gecenin en karanlzk a m �afaktan hemen oncesi degil, diye d�iinmii�tii. �afak hir sokmeyecek. Elli dokuzuncu dogum giiniinde, yagmurlu bir per�embe sabah1 bo� bir votka �i�esiyle ev sahibinin tahliye kararma ba­ karken, dolabma gidip donanmadan kalan beylik tabancasm1 �akagma dayama cesaretini bulmu�tu. "Perd6name, (Oziir dilerim,)" diye fisilday1p gozlerini kapat­ m1�h. Ardmdan tetigi -;ekmi�ti. Patlama sesi tahmin ettiginden -;ok daha azd1. Silah sesinden -;ok hkuhy1 andmyordu. Talih bu ya, silah ate� almam1�h. Yillarca tozlu bir dolapta temizlenmeden beklemek amiralin ucuz tOren silahma zarar

1 91


vermi�ti. Demek, boylesi bir korkakhg1 bile beceremeyecek kadar yeteneksizdi. Silah1 husla duvara hrlatm1�, bu sefer bir patlama sesi oday1 doldurmu�tu. Delici bir s1cakhgm baldmna girdigini hissettigin­ de, duydugu biiyiik ac1yla sarho�luk perdesi kalkm1�h. Feryat ederek yere dii�mii� ve kanayan bacagm1 kavram1�h. Panikleyen kom�ular kap1sma ii�ii�mii�, sirenler -;alm1� ve amiral bir siire sonra kendini Sevilla'daki Hospital Provincial de San Lazaro'da bulmu�tu. Hastanede kendini bacagmdan vurarak nas1l oldiirmeye -;ah�tigm1 anlatmak i-;in ugr�m1�h. Ertesi sabah be� paras1z ve kii-;iik dii�mii� bir halde hastane odasmda gozlerini a-;an amiralin bir ziyaret-;isi vard1. Gen-; adam ispanyolca, "Berbat ate� ediyorsun," demi�ti. "Seni emekliye zorlamalarma �a�mamah." Avila cevap vermeye meydan bulamadan adam i-;eri giine� girsin di ye pencerenin perdesini a-;m1�h. Elini goziine siper eden Avila, �imdi onun kash ve sa-;lanm kaz1tm1� bir gen-; oldugunu gorebiliyordu. Dstiinde Hz. isa resmi bulunan bir ti�ort giymi�ti. Endiiliis aksamyla konu�uyordu. "ismim Marco. Rehabili­ tasyon egitmenin benim. Beni sana yazmalanm istedim, -;iinkii seninle ortak bir noktam1z var." Gencin kiistah tavulanm fark eden Avila, "Askeriye mi?" diye sormu�tu. "Hayu." Delikanh gozlerini Avila'nmkilere dikmi�ti. "O pa­ zar sabah1 oradayd1m. Katedralde. Teror saldms1 suasmda." Avila inanmakta gii-;liik -;ekerek ona bakm1�h. "Orada m1y­ dm?" Delikanh egilip e�ofmanmm bir pa-;asm1 yukan s1yum1� ve takma bacagm1 gostermi�ti. "Bir cehennemden ge-;tigini biliyo­ rum ama ben de yan profesyonel bir futbolcuydum, o yiizden benden fazla sempati bekleme. Ben daha -;ok 'kendine-yard1m­ edene-Tann-yard1m-eder' felsefesini giiden tiplerdenim." Avila daha ne oldugunu anlayamadan Marco, onu kucak­ lay1p tekerlekli sandalyeye oturtmu�, koridordan ge-;irip kii-;iik egzersiz odasma gotiirmii� ve paralel -;ubuklarm arasma yerl�­ tirmi�ti. 192


Delikanh, "Canm yanacak," demi!lti. "Arna sonuna kadar gitmeye <;:ah!l. Bir kere yapman yeter. Soma kahvalh edeceksin." Agns1 dayamlmazd1 ama Avila'nm tek bacakh birine dert yanacak hali yoktu. BOylece agirhgmm <;:ogunu kollarma verip, <;:ubuklarm sonuna kadar ayaklanm siiriiyerek ilerlemi!lti. Marco, "Giizel," demi!lti. "$imdi tekrar yap." "Arna demi!ltin ki.." "Evet, yalan soyledim. Yine yap." Avila !la!lkm gozlerle delikanhya bakm1!lh. Y1llardir kimse­ den emir alrmyordu ama tuhafhr ki bu tutum onu kendine getirir gibi olmu!ltu. Y1llar once askere yeni girdiginde oldugu gibi ken­ dini gen<;: hissetmi!lti. Soma doniip diger uca dogru yiiriimeye <;:ah!lIDI!lh. Marco, "Soylesene," demi!lti. "Sevilla Katedrali'ndeki ayinlere hata kahhyor musun?" "Asla." "Korktugundan m1?" Avila ba!lim iki yana sallam1!lh. "Ofkeden." Marco kahkaha atm1!lt1. "Evet, dur tahmin edeyim. Rahibeler sana saldirganlan affetmeni soylediler, degil mi?" Avila oldugu yerde kalm1!lt1. "Aynen!" "Bana da. Denedim. imkans1z. Rahibeler bize berbat bir tav­ siye verdi." Giilmii!ltii. Avila, gen<;: adamm Hz. isa bask1h ti!lortiine bir goz atm1!lh. "Arna sanki sen hata ... " "Ah, evet, kesinlikle hala Hiristiyamm. Her zamankinden daha <;:ok inamyorum. Hayattaki gorevimin ne oldugunu buldu­ gum i<;:in !lanshy1m: Tann dii!lmanlarmm kurbanlarma yard1m etmek." Ailesi ve donanmanm yoklugunda kendi hayatmm beyhu­ deligini dii!liinen Avila ona g1pta ederek, "Asil bir dava," demi!lti. Marco, "Biiyiik bir adam beni yeniden Tann yoluna dondiir­ dii," diyerek devam etmi!lti. "Bu a rada belirteyim, bahsettigim adam papayd1. Onunla pek <;:ok kez !lahsen gorii!ltiim." "Anlamad1m .. Papa m1 dedin?" "Evet." F: l J

193


"$ey gibi mi ... Katolik Kilisesi'nin lideri olan papa m1?" "Evet. istersen seni de gorii�tiirebilirim." Avila, delikanhya bir ka-;1ga bakar gibi bakm1�h. "Beni onun­ la gorii�tiirebilir misin?" Marco almm�a benziyordu. "Donanmada yiiksek riitbeli bir subay oldugunun farkmday1m. Herhalde Sevilla'daki sakat bir fizik tedavi uzmanmm papay1 tamd1gma inanmakta gii-;liik -;ekiyorsun ama dogruyu soyliiyorum. istersen seni onunla go­ rii�tiirebilirim. T1pk1 bana yard1m ettigi gibi senin de kendine tekrar bir yol -;izmene yard1m edebilir." Nasil cevap verecegini kestiremeyen Avila, paralel -;ubukla­ rm iizerinde egilmi�ti. Papay1 goziinde ilahla�hrm1�h. Gelenek-;i ve tutucu vaazlar veren muhafazakar bir liderdi. Fakat maalesef modernle�en diinya onu topa tutmu�tu ve artan liberal baskilar yiiziinden yakmda gorevinden aynlacag1 soyleniyordu. "Elbette onunla tam�maktan �eref duyanm ama ... " Marco, "Giizel," diyerek lafm1 kesmi�ti. "Yarma ayarlamaya -;ah�mm." Avila ertesi giin kendisine hayatmm en doyurucu dini ders­ lerini ogretecek gii-;lii bir liderle mabedin kimsenin giremedigi boliimlerinde yiiz yiize gelecegini hi-; tahmin edemezdi. Kurtulu�a giden pek rok yol var. Tek yol bagz�lamaktan germiyor.

1 94


3 7.

BOLOM

Madrid'deki saraym zemin katmda, Krali-;e Isabella'nm tez­ hipli Book of Hours (Saatler Kitabz) pek -;ok kralm �ahsi incil'i ve XI. Alfonso Donemi'nden kalma ciltli elyazmasmm da dahil oldugu paha bi-;ilmez binlerce kitabm bulundugu �atafath odalardan meydana gelen kraliyet kiitiiphanesi yer ahr. Prensi yukanda daha fazla Valdespino'nun pen-;esinde birak­ mak istemeyen Garza aceleyle i-;eri girdi. Valdespino'nun birka-; giin once Kirsch ile bulu�up, bu gorii�meyi sir olarak saklad1g1 haberini Mila sindirmeye -;ah�1yordu. Kirsch o sunumu yaptzktan ve bu ak�am oldiiriildiikten sonra bile mi? Kiitiiphanenin zifiri karanhgmda, elinde 1�1k yayan tabletiyle kendisini bekleyen halkla ili�kiler koordinatOrii Monica Martin'e dogru yiiriidii. Martin, "\:ok me�gul oldugunuzun farkmday1m efendim," dedi. "Yalmz k1sa siire i-;inde tepki vermemiz gereken bir durum­ la kar�1 kar�1yay1z. Yukanya yammza geldim -;iinkii giivenlik merkezimiz, ConspiracyNet.com adresinden hayli rahats1z edici bir e-posta ald1." "Kimden? " "ConspiracyNet -;ok popiiler bir komplo teorisi sitesi. Kali­ tesiz gazetecilik yap1yorlar, aynca yaz1 dili -;ocuk seviyesinde ama milyonlarca takip-;isi var. Bana soracak olursamz, yalan haber yap1yorlar ama sitenin komplo teorisyenleri arasmda -;ok saygm bir yeri var." Garza'ya gore "-;ok saygm" ile "komplo teorisi" birbirinden hayli farkh yerlerdeydiler. 195


Martin, "Ak�am boyunca Kirsch'le ilgili haber yaphlar," diyerek devam etti. "Bilgiyi nereden ald1klarm1 bilmiyorum ama site, haber blogu yazarlan ve komplo teorisyenlerinin merkez iissii haline geldi. <;:e�itli haber kaynaklan bile son dakika haberi verirken onlan referans gosteriyor." Garza, "Mevzuya gel," diyerek k1Zl s1k1�hrd1. Martin kayan gozliigiinii yukan iterken, "ConspiracyNet sa­ rayla ilgili yeni bilgiler edinmi�,'' dedi. "On dakika i-;inde haberi yazacaklarm1�. Yaymlanmadan once a-;1klama yapabilmemiz i-;in bize bir �ans tammak istemi�ler." Garza hayretle gen-; kadma bakh. "Kraliyet Saray1 sansasyo­ nel dedikodularla ilgili yorum yapmaz!" "En azmdan bir bakm efendim." Martin tabletini ona dogru uzath. Cihaz1 kapan Garza, kendini Amiral Luis Avila'nm fotograh­ na bakarken buldu. Adeta kazara -;ekilmi� gibi iyi ortalanmam1� bir fotografti ve Avila beyaz iiniformas1yla bir tablonun oniinden ge-;erken goriintiilenmi�ti. Sanki miizeye giden biri, sanat ese­ rinin fotograhm -;ekmeye -;ah�uken farkmda olmadan, kareye giren Avila'y1 fotograflam1�h. Bir an evvel prensle Valdespino'nun yanma donmek isteyen Garza -;1k1�h. "Avila'nm neye benzedigini biliyorum! Bunu bana neden gosteriyorsun?" "Ekram d iger fotografa kaydmn." Garza ekram kaydud1. Gelen ekranda fotografm biiyiitiil­ mii� hali vard1. Bu seferki kare, amiralin one dogru sallad1g1 sag eline odaklanm1�h. Garza o suada amiralin avu-; i-;indeki i�areti gordii. Dovmeye benziyordu.

Garza uzunca bir siire fotografa bakh. Ya�h nesil ba�ta ol­ mak iizere, pek -;ok ispanyol gibi onun da yakmdan tamd1g1 bir i�aretti. 1 96


Franco'nun sembolii. Yirrninci yi.izyilm ortalarmda ispanya'daki pek <;:ok yere i�lenrni� bu sernbol, ac1rnas1z rejirniyle rnilliyet<;:iligi, otoriterligi, rnilitarizrni, antiliberalizrni ve Nasyonel Katolikligi savunan a�m rnuhafazakar diktator General Francisco Franco ile e�anlarna geliyordu. Garza bu eski sembolde, yan yana geldiginde Latince bir kelirneyi olu�turan alt! harf bulundugunu biliyordu. Bu kelirne Franco'nun kendini nas1l gordi.iguni.i rni.ikernrnel bi<;:irnde tarif ediyordu. Muzaffer anlannna gelen Victor. Gaddar, vah�i ve uzla�rnas1z Francisco Franco, Nazi Alrnan­ yas1 ile Mussolini italyas1'nm askeri destegiyle ba�a ge<;:rni�ti. 1939'da i.ilkenin ti.irn idaresini ele ge<;:irrneden ve kendini Fi.ihrer'in ispanyolcadaki kar�1hg1 olan El Caudillo ilan etrneden once binler­ ce rnuhalifini oldi.irtrni.i�ti.i. i<;: Sava� sirasmda ve diktatOrli.igi.ini.in ilk y1llarmda ona rnuhalif <;:1krnaya ci.iret edenler, tahrnini ii<;: yi.iz bin ki�inin katledildigi toplama karnplarmda kaybolrnu�tu. Kendini "Katolik ispanya'nm" savunucusu ve tanntamrnaz korni.inizrnin di.i�rnam di ye tamrnlayan Franco, erkek egernen bir rnentalite gi.itrni.i�ti.i. Kadmlan karnudaki ti.irn idari rnevkilerden <;:1kartrn1�, i.iniversitelerde ogretirn i.iyesi olrna, hakirnlik yaprna, banka hesab1 a<;:rna, hatta tacizkar bir kocanm elinden ka<;:rna hakkm1 bile ellerinden alrn1�h. Katolik ogretisine gore k1yilrnayan ti.irn nikahlan feshetrni�, diger k1s1tlarnalarla birlikte bo�anrnay1, dogurn kontroli.ini.i, <;:ocuk aldirrnay1 ve e�cinselligi yasaklarn1�h. Neyse ki arhk her �ey degi�rni�ti. Bununla birlikte Garza, tarihinin en karanhk donernlerinden birini ulusun ne kadar <;:abuk unuttuguna �a�Ird1. Franco'nun ceberut yonetirninde olan biten her �eyi ulusal <;:apta "unutrnak" i<;:in vanlan siyasi uzla�rna -pacto de olvido-, ispanya'daki okul <;:ocuklarma diktator hakkmda <;:ok az �ey ogretildigi anlarnma geliyordu. Ulkede yapilan bir anket, ergen <;:ocuklarm aktor James Franco'yu diktator Francisco Franco'dan daha <;:ok tamd1klanm ortaya <;:1karrn1�t1. 1 97


Bununla birlikte daha eski nesiller asla unutmam1�h. T1pk1 Nazi gamah ha<;1 gibi, bu VICTOR semboli.i de, o ac1mas1z y1llan hahrlayanlarm kalbine hala korku salabiliyordu. Bugi.in baz1 tedirgin kimseler, ispanyol hi.iki.imetinin i.ist makamlarmda ve Katolik Kilisesi'nde gizli bir Frankocu grubun hala banndmld1g1 konusunda uyanyordu. Bunlar, ispanya'y1 ge�en yi.izydm a�m sag ya�anhsma dondi.irmeye yemin etmi� gelenek<;ilerden olu�an gizli bir cemaatti. Garza ya�anan ke�meke�e ve <;agda� ispanya'daki ruhani lakaythga bakan bir<;ok ya�lmm, i.ilkenin ancak gi.i<;li.i bir devlet diniyle, daha otoriter bir hi.iki.imetle ve daha belirgin ahlaki kurallarm dayahlmas1yla kurtulacagma inand1gm1 kabul etmek zorundaydi. "Genrligimize bir bakm!" di ye bagmrlard1. "Hepsi avare olmu�!" Gen<; Prens Julian'm ispanya tahtma ge<;mesi beklenen son aylarda, gelenek<;iler arasmda Kraliyet Saray1'nm pe� pe�e gelecek degi�imlerin sesi olacagma dair korku giderek arhyordu. Pren­ sin, Bask olmakla kalmay1p agnostik oldugunu apa<;1k soyleyen Ambra Vidal ile alelacele ni�anlanmas1 da bu kaygdan arhrm1�t1. ispanya krali<;esi olarak prensin din ve devlet i�lerinde ona kulak verecegi muhakkakti. Garza tehlikeli gi.inlerin yakla�hgm1 biliyordu. Bir ucunda germi�, bir ucunda gelecek, reki�tirilen bir degnek. Derinle�en dini anla�mazhktan ba�ka ispanya siyasette de bir doni.im noktasmdaydi. Ulke monar�iyi devam ettirecek miy­ di? Yoksa Avusturya, Macaristan ve diger Avrupa i.ilkelerinde oldugu gibi taht y i.iri.irli.ikten kaldmlacak rmydi? Bunu zaman gosterecekti. Sokaklarda ya�h gelenek<;i ler ispanya bayraklanm salhyor, <;agda� gen<;lerse eski Cumhuriyet bayragmdaki monar�i kar�1h mor, san ve kirm1z1 renkli k1yafetlerini giyiyordu. Julian patlamaya hazzr bir bomba devralacak. Garza'nm dikkatini yeniden tablete <;eken Martin, "Franco dovmesini ilk gordi.igi.imde, ortahg1 kan�hrmak i<;in fotografa dijital yoldan eklendigini sand1m," dedi. "Komplo haberleri yapan siteler ziyaret<;i say1s1m artirmak i<;in birbiriyle yan�1yor. Kirsch'i.in bu ak�amki din kar�1t1 sunumu dikkate almacak 1 98


olursa, katilin Frankocu bir baglanhsmm bulunmas1 miithi� ilgi -;ekerdi." Garza, ona hak veriyordu. Komplo teorisyenleri buna bay1hrd1. Martin tableti i�aret etti. "Vermeyi planlad1klan haberi oku­ yun." Komutan Garza i-;inde beliren hafif bir korkuyla fotografm yanmdaki uzun metne bakti. @I ConspiracyNet.com

EDMOND KIRCH HAKKINDA GUNCELLEME Edmond Kirsch'On cinayetinden bagnazlar1n sorumlu oldugu­ na dair ilk ba�ta duyulan �Ophelere kar�in. bu a�1r1 muhafazakar Frankocu simgenin fark edilmesi, cinayetin siyasi sebeplerinin d e bulunabilecegini gosteriyor. ispanyol hOkOmetinin e n Ost makamla­ rindaki muhafazakar kimselerin, hatta belki de Kraliyet Saray 1'rnn ta kendisinin, olmesi beklenen krahn yoklugundaki iktidar bo�lugunu kapmak i9in sava�t1klar1 ...

"

Yeterince okumu� olan Garza, "Rezalet," diyerek aksilendi. "Tiim bu soylentiler tek bir dovmeden mi -;1k1yor? Hi-;bir anla­ m1 yok. Cinayet s1rasmda Ambra Vidal'm orda bulunmasmm d1�mda bu durumun Kraliyet Saray1'nm yiiriittiigii siyasetle hi-; alakas1 yok. Yorum yok." Martin, "Efendim," diye iisteledi. "Haberin devamm1 liitfen okursamz Piskopos Valdespino'yu Amiral Avila ile bagda�hrma­ ya -;ah�tiklanm goreceksiniz. Piskoposun y1llardu kralm kararla­ nm etkileyen gizli bir Frankocu olabileceginden, iilkede yapacag1 degi�iklikleri engellemi� olabileceginden bahsediliyor." Sonra biraz duraksad1. "Bu iddialar internette -;ok geni� yer buldu." Garza yine diyecek kelime bulam1yordu. Arhk ya�ad1g1 diin­ yay1 tamyam1yordu. Arhk yalan haberler ger-;ek haberler kadar deger ta�1yor. Martin'e �oyle bir bakan Garza sakince konu�maya -;ah�h. "Monica, tiim bunlar kendini eglendirmek i-;in fantezi kuran blog yazarlarmm uydurmasi. Valdespino'nun Frankocu olmad11 99


gma emin olabilirsin. On y1llardu sadakatle krala hizmet ediyor, herhangi bir Frankocunun cinayetle uzaktan yakmdan ilgisi olamaz. Saray bununla ilgili yorum yapmayacak. iyice anla!lild1 m1?" Bir an once prensle Valdespino'nun yamna gitmek isteyen Garza kap1ya dogru dondii. "Efendim, durun!" Martin uzamp onu kolundan tuttu. Oldugu yerde duran Garza, gen� �ah!lanm eline hayretle bakh. Martin derhal elini geri �ekti. "Affedersiniz efendim, ama Conspiracy Net bize bundan ba!lka Budape!lte'de ge�en bir telefon gorii!lmesinin kaydm1 da gonderdi." Kahn camh gozliiklerinin ardmdaki gozlerini kup1!lhrd1. "Bu da ho!lunuza gitmeyecek."

200


38.

BOLOM

Patronum oldiiriildii. Kaptan Josh Siegel, Bilbao Havaalam'nm taksi yolunda Ed­ mond Kirsch'iin Gulfstream GSSO w;agm1 ilerletirken IOvyenin iistiindeki elinin titredigini hissetti. Hir uracak halde degilim, diye dii�iiniiyor, bu arada yard1mc1 pilotun da kendisi kadar sarslld1gm1 biliyordu. Siegel y1llarca Edmond Kirsch'iin ozel w;aklarma pilotluk yapm1�tI. 0 ak�am oldiiriilmesi onun i-;in y1k1c1 bir �oktu. Bir saat kadar once yard1mc1 pilotla havaalamndaki bekleme salonunda oturmu� Guggenheim'dan yapllan canh yaym1 izliyordu. Patronunun kalabahk bir izleyici toplamasmdan etkilenen Siegel, 'Tam Edmond'a gore bir gosteri," diyerek espri yapm1�tI. Kirsch'iin programm1 izlerken bekleme salonundaki digerleri gibi merak1 arttik-;a one egilmi� ama sonunda bir patlamayla ak�am tamamen tersine donmii�tii. Sonrasmda yard1rnc1 pilotuyla tam bir sersemlik i-;inde oturmu�, televizyon haberlerini izlerken ne yapacaklanm dii�iin­ mii�lerdi. On dakika sonra Siegel'm telefonu -;alm1�tI; arayan Edmond'm ki�isel asistam Winston'di. Siegel onunla daha once tam�mam1�tI. $u ingiliz asistan biraz tuhaf biri olsa da u-;u�lan onunla prog­ ramlamaya ah�m1�tI. Winston, "Eger daha once bakmad1ysan �imdi televizyonu a-;mahsm," demi�ti. Siegel iizgiin bir sesle cevap vermi�ti. "Gordiik ve ikimiz de peri�an olduk." 201


Ya�ananlar di.i�i.ini.ildi.igi.inde, hi<; etkilenmemi� gibi resmi konu�an Winston, "U<;ag1 Barselona'ya geri goti.irmeniz gereki­ yor," diyerek onlan �ok etmi�ti. "Siz kalk1�a haz1rlanm, ben sizi birazdan tekrar arayacag1m. Biz konu�uncaya kadar u<;ag1 kald1r­ maym li.itfen." Winston'm talimatlarmm Edmond'm istekleriyle ne kadar orti.i�ti.igi.ini.i bilemiyordu ama o anda her ti.irli.i k1lavuzlugu min­ netle kabul edecek durumdaydi. Winston'm talimah i.izerine Siegel ile yard1mc1 pilotu, Barselona'ya w;u� manifestosunu s1hr yolcuyla bildirmi�ti. Sek­ torde buna "deadhead w;u�" deniyordu. Soma da hangardan \lklp w;u� oncesi kontrollerini yapmaya ba�lam1�lardi. Winston otuz dakika soma aram1�h. "Kalk1�a hazir m1sm1z?" "Haz1nz." "Gi.izel. Herhalde her zamanki dogu pistini kullanacaksm1z, oyle degil mi?" "Dogru." Siegel bazen Winston'm i�le a�m ilgilendigini ve sinir bozacak kadar fazla bilgi istedigini di.i�i.ini.iyordu. "Li.itfen kuleyle ileti�ime ge<;in ve kalk1� izni isteyin. Yolun sonuna kadar ilerleyin ama kalk1� pistine girmeyin." "Pist ba�mda m1 duracag1m?" "Evet, sadece bir dakikahgma. Li.itfen oraya vannca bana haber verin." Siegel ile yard1mc1 pilotu birbirlerine bakakalm1�lardi. Winston'm isteginin manhkh bir yam yoktu. Kule bunu sorun edebilir. Yine de w;ag1 havaalanmm bah ucundaki pist yoni.inde <;e�itli kav�aklar ve yollardan ge<;irmi�ti. $imdi de saga dogru doksan derece doni.ip dogu pistiyle birle�n taksi yolunun son yi.iz metresindeydi. Havaalamm <;evreleyen tel orgi.ilere bakan Siegel, "Winston?" diye seslendi. "Taksi yolunun sonuna geldik." Winston, "Li.itfen orada bekleyin," dedi. "Birazdan sizinle temas kuracag1m." Winston'm ne halt ettigini merak eden Siegel, burada bekleye­ mem, diye dii�i.indii. Bereket versin ki Gulfstream'in arka kame202


ras1 geride ba!lka uc;ak bulunmad1gm1 gosteriyordu; en azmdan trafigi engellemiyordu. Goriiniirde kontrol kulesinden ba!lka I!lik­ h bir yer yoktu; yakla!lik iic; kilometre otede, pistin diger ucundan zay1f bir I!lik goriiniiyordu. AltmI!l saniye gec;ti. Kulakhgmdaki ses, "Buras1 hava trafik kontrol," dedi. "EC346, bir numarah pistten kalkI!l serbest. Tekrarhyorum, kalkI!l serbest." Siegel uc;ag1 kald1rmaktan ba!lka bir !ley istemiyor ama hala Edmond'm asistanmdan haber bekliyordu. "Te!lekkiirler kule," dedi. "Bir dakika daha burada bekleyecegiz. Kontrol etmemiz gereken bir ikaz I!l1g1 yamyor." "Roger. Haz1r oldugunuzda bildirin."

203


39.

BOLOM

"Buras1 m1?" Nehir taksinin kaptam �a�irm1�a benziyordu. "Burada m1 durmak istiyorsunuz? Havaalam daha uzakta. Sizi oraya gotiireyim." Langdon, Winston'm tavsiyesine uymak niyetindeydi. "Te­ �ekkiirler, biz gideriz." Omuzlanm silken kaptan, teknesini Puerto Bidea yazan kii­ <;:iik kopriiniin yanmda durdurdu. Nehir k1y1s1 burada sazhklarla <;:evriliydi ve daha yiiriinebilir goriiniiyordu. Ambra tekneden inip k1y1ya <;:1kmak i<;:in hareketlenmi�ti bile. Langdon, kaptana, "Size ne kadar borcumuz var?" diye sordu. Adam giiliimsedi. "Para vermeyeceksiniz. Sizin ingiliz adam bana onceden odedi. Kredi karhyla. Hem de ii<;: kahm." Winston onceden odedi mi? Langdon hala Edmond'm bilgi­ sayar asistamyla <;:ah�maya ah�amam1�h. Siri'nin hormonlusu gibi, diye dii�iinmeden edemedi. Yapay zekalarm kitap yazmak gibi karma�1k i�leri becerdigi dii�iiniilecek olursa Winston'm yetenegine de �a�mamak gere­ kirdi. Yaz1lan kitaplardan biri neredeyse Japan edebiyat odiiliinii kazamyord u. Langdon, kaptana te�ekkiir ettikten sonra tekneden nehir k1y1sma atlad1. Tepeyi hrmanmadan once �a�kmhk i<;:indeki ada­ ma doniip i�aretparmag1m dudagma gotiirdii ve, "Discreci6n, par favor, (Aramzzda kalszn, liitfen,)" dedi. GOzlerini kapatan kaptan, "Si, si, " diye onu yah�hrd1. "No he vista nada! (Hi�bir �ey gormedim!)" 204


Bunun ardmdan Langdon tepeyi hrmamp demiryolundan kar�1ya ge-;ti ve deg�ik diikkanlarm dizildigi sessiz koy yolunun kenarmda duran Ambra'nm yanma gitti. Edmond'm telefonundan sesi duyulan Winston, "Haritaya gore Puerto Bidea ile Rio Asua kanallarmm kesi�tigi yerde olma­ hsm1z," dedi. "Koyiin merkezinde bir kav�ak goriiyor musunuz?" Ambra, "Goriiyorum," di ye yamt verdi. "Giizel. 0 kav�aktan -;1kmca Beika Bidea admda kii-;iik bir yol goreceksiniz. 0 yolu takip ederek koyden uzakla�m." Langdon ile Ambra iki dakika sonra koyden -;1km1�, geni� -;a­ y1rlarm iistiine ta�tan yapilm1� -;iftlik evlerinin yer ald1g1 1ss1z bir kasaba yolunda h1zh ad1mlarla ilerliyordu. K1rsalm i-;ine girerken Langdon bir �eylerin ters gittigini fark etti. Sag tarafta, uzaktaki kii-;iik bir tepenin iistiinde gokyiizii 1�1k kirliliginin meydana getirdigi bir kubbeyle aydmlanm1�h. Langdon, "Eger bunlar terminalin 1�1klanysa -;ok uzaktalar," dedi. Winston, "Terminal bulundugunuz yere ii-; kilometre mesa­ fede," di ye kar�1hk verdi. Ambra ile Langdon birbirine hayretle bakh. Oysa Winston, onlara sekiz dakika yiiriiyeceklerini soylemi�ti. Winston a-;1klamaya devam etti. "Google'm uydu goriintii­ lerine gore sag tarafm1zda geni� bir arsa olmah. Ge-;ilebilir gibi mi?" Langdon terminal 1�1klarma dogru hafif bir egimle yiikselen sag taraftaki saman tarlasma bakh. "Tabii, -;1kabiliriz ama ii-; kilometre..." "Siz liitfen tepeyi hrmanm profesor ve talimatlanma aynen uyun." Winston'm sesi her zamanki gibi kibar ve duygusuzdu ama yine de Langdon kendini kulag1 -;ekilmi� gibi hissetti. Tepeyi hrmanmaya ba�layan Ambra, "iyi i�," di ye f1sddarken eglenmi� goriiniiyordu. "Bu, Winston'dan duydugum sinir bozu­ cu say1lmaya en yakm lafti." .. .. ..

205


Siegel'm kulakhgmdaki ses, "EC346, buras1 hava trafik kont­ rol," diye sesini yiikseltti. ''Ya w;ag1 kaldmp pist ba�mdan aynlm ya da onan m i<;in hangara doniin. Durumunuz nedir?" Siegel arka kameraya goz atarken, "Hala iistiinde <;ah�1yo­ ruz," diye yalan soyledi. Gelen u�ak yak, sadece uzaktaki kulenin zay1f 1�1klari goziikiiyor. "Bir dakikaya daha ihtiyac1m var." "Roger. Bizi bilgilendirin." Yard1mc1 pilot, Siegel'm omzuna hafif<;e vurup on camdan d1�any1 i�aret etti. Ortagmm bak1�lanm takip eden Siegel, u<;agm oniindeki yiiksek tel orgiiden ba�ka bir �ey goremedi. Soma <;itin diger tarafmda aniden hayal gibi bir goriintii belirdi. Bu da ne? Tel orgiiniin arkasmdaki arazide iki siluet karanhgm i<;inden hortlak gibi belirmi�, tepenin iistiinde bulunduklan yerden u<;aga dogru yiiriiyordu. ikili yakla�mca Siegel daha once televizyonda gordiigii siyah verev <;izgili beyaz elbiseyi hemen tamd1. Bu Ambra Vidal m1? Ambra bazen Kirsch'le birlikte u<;arak seyahat ederdi. Bu <;arpm ispanyol giizel u<;agma bindiginde Siegel kalbinin att1gm1 hissederdi. Bilbao Havaalam'nm d1�mdaki <;ayirlarda ne arad1g1m hi<; anlayamam1�h. Ambra'nm yanmdaki uzun boylu adam da siyah beyaz bir k1yafet giymi�ti. Siegel, onun da ak�amki programda yer ald1g1m hahrladi. Amerikal1 Profesiir Robert Langdon. Winston'm sesi yeniden duyuldu. "Bay Siegel, �imdi tel orgiiniin diger tarafmda iki ki�i gormeniz laz1m. Her ikisini de tamyacagm1za eminim." Siegel, ingiliz'in tavnm insam huy­ landiracak kadar usturuplu buldu. "Bu ak�am size tam olarak a<;1klayamayacag1m baz1 durumlar geli�ti, ama Bay Kirsch'iin hahrma taleplerime tamamen uymamz1 isteyecegim. $u anda tiim bilmeniz gerekenler �unlar." Winston <;ok k1sa bir siireligine sustu. "Edmond Kirsch'ii oldiiren ki�iler �imdi de Ambra Vidal ile Robert Langdon'1 oldiirmeye <;ah�1yor. Onlan korumak i<;in yard1mm1za ihtiyac1m1z var." 206


Bilgiyi akil siizgecinden ge-;irmeye -;ah�an Siegel, "Evet, el­ bette," diye agzmda geveledi. "Bayan Vidal ile Profesor Langdon'm hemen u-;agm1za bin­ mesi gerekiyor." Siegel, "Burada m1?!" diye sordu. "Yolcu ta�1mayacagm1za <lair bildirdiginiz manifestonun teknik smulamalanm biliyorum ama ... " "Havaalamm -;evreleyen ii-; metre yiiksekligindeki giivenlik -;itini a�manm teknik smulamalanm da biliyor musun?!" Winston, "Biliyorum," di ye sakince cevap verdi. "Bay Siegel, sizinle yalmzca birka-; aydu -;ah�hg1m1zm farkmday1m ama bana giivenmenizi istiyorum. Sizden birazdan yapmamz1 isteyecegim �eyler, bu durumda Edmond'm da yapmamz1 isteyeceklerinin ayms1." Winston plam anlahrken Siegel hayretle dinledi. "istediklerin imkans1z!" Winston, "Tam aksine," dedi. "Hayli miimkiin. Motorlarm her biri on be� bin librenin iizerinde iti� giiciine sahip ve u-;agm burun konisi yedi yiiz mil h1za dayanacak �ekilde tasarlanm1� ..." Siegel, "i�in fiziksel ko�ullan beni kayg1landum1yor," diye -;1k1�h. "Ben i�in yasal k1smm1 dii�iiniiyorum. Pilotluk lisans1m iptal edilebilir!" Winston duygusuz bir sesle, "Sizi anhyorum Bay Siegel," dedi. "Arna ispanya'nm gelecekteki krali-;esi �u an biiyiik bir tehlikenin i-;inde. Yapacaklanmz onun hayatm1 kurtaracak. ina­ nm bana, ger-;ek ortaya -;1khgmda ihtar degil, kraldan madalya alacaksm1z." Samanlarm arasmdaki Langdon ile Ambra u-;agm fanyla aydmlanan yiiksek tel orgiiye bakh. Motorlan -;ah�1p u-;ak ileri hareket etmeye ba�lad1g1 suada Winston'm uyans1yla geriye -;ekildiler. U-;ak, pist ba�mm done­ mecini takip etmek yerine diimdiiz onlara dogru ilerleyerek, i�aretli giivenlik -;izgisini ge-;ti ve taksi yolunda gitmeye ba�lad1. Emekler gibi yava�lay1p gitgide -;itlere yakla�h. 207


Langdon �imdi w;agm burun konisinin -;itlerden birinin me­ tal destek diregiyle aym hizaya geldigini gorebiliyordu. Devasa burun konisi, direkle birle�tiginde pilot u-;agm motorlarma hafif bir gii«; verdi. Langdon daha iyi dayanacagm1 sanm1�h ama anla�Ilan bu direk, iki Rolls-Royce motoruyla kirk tonluk bir u-;ag1 kaldira­ mayacakh. Metalik bir inleme sesiyle direk iistlerine dogru dev­ rilirken hpk1 beraberinde koklerini de soken bir aga-; gibi, bagh oldugu yerden geni�-;e bir asfalt par-;as1 kopard1. Hemen ko�up, dii�en -;iti tutan Langdon, Ambra ile iistiinden ge-;ebilecekleri �ekilde a�ag1 -;ekti. Sendeleyerek asfalt piste ayak bashklan Sirada u-;agm merdivenleri a-;1ld1. Kokpitteki pilot on­ lara el salbyordu. Ambra, Langdon'a geni�-;e giiliimsedi. "Hala Winston'a gii­ venmiyor musun?" Arhk Langdon'm diyecek lafi yoktu. Merdivenden ko�arak yukan -;Ik1p, liiks kabinden i-;eri girer­ ken Langdon ikinci pilotun kuleyle konu�tugunu duydu. "Evet, kontrol seni duyuyorum," diyordu. "Yer radanmz anzalanm1� olmab. Pist ba�mdan aynlmad1k. Tekrarbyorum, Mia k1pirdamadan pist ba�mda duruyoruz. ikaz I�1g1m1z sondii, kalk1�a hazmz." Pilot, Gulfstream'i tel orgiilerden uzakla�hrmak i-;in motor­ lanna iti� giicii vererek geriye dogru hareket ettirirken yard1mc1 pilot kap1y1 -;ekti. Ardmdan u-;ak piste dogru geni� bir a-;1yla geri dondii. Ambra'nm kar�1smdaki koltukta oturan Langdon bir siireli­ gine gozlerini kapatarak derin nefesler aldi. D1�andan kiikreyen motor sesleri geldikten sonra pistte ilerleyen u-;agm ivmelenme basmcm1 hissetti. Birka-; saniye sonra gokyiiziine yiikselip giineydoguya do­ nen u-;ak, Barselona'ya dogru gecenin i-;ine dald1.

208


40.

BOLOM

�ah!lma odasmdan htzla dt!lan <;tkan Haham Yehuda Koves, bah<;eyi ge<;ip evinin on kap1smdan dt!lan <;tkh ve merdivenleri inerek kaldmma vard1. Kalbi htzla <;arparken, artzk evde giivende degilim, diye du!lun­ du. Sinagoga gitmeliyim. Dohciny Caddesi Sinagogu, Koves i<;in hem bir ibadethane hem de ger<;ek bir kaleydi. Mabedin barikatlan, dikenli telleri ve yirmi dort saat nobet tutan gorevlileri, Budap�te'nin Yahud i du!lmam tarihini hat1rlat1r gibiydi. 0 ak!lam boylesi bir kalenin anahtanm elinde tuttuguna seviniyordu. Eviyle sinagog arasmda, her gun huzurla yurudugu on be!l dakikahk bir mesafe vardt. Arna o ak!lam Kossuth Lajos Sokag1'ndan yola <;tkarken korkudan ba!lka bir !ley hissetmiyordu. Yola <;tkmadan once ba!ltnt one dogru uzattp onundeki karanhga dikkatle bakh. Hemen o anda kendisini tedirgin eden bir !ley fark etti. Yolun kar!ll tarafmda karanhk bir figur kamburunu <;1kart­ m1!l, bankm ustunde oturuyordu. Ayagmda kot pantolonu, ba!lm­ da beyzbol !lapkas1yla, ak1lh telefonunda bir !leylere basarken iri yap1h adamm yuzu cihazm ekran l!l1g1yla aydmlanm1!lh. Ad1mlanm h1zland1ran Koves, bu mahallenin sakini degil, diye du!lundu. Beyzbol !lapkah adam ba!l1m kaldmp bir sure hahama bak­ hktan sonra yine telefonuyla me!lgul olmaya ba!lladt. Koves yo­ luna devam etti. Bir blok gittikten sonra endi!leyle arkasma bakt1. F: 1 4

209


Beyzbol �apkah adamm bankta oturmad1gm1 goriince deh�ete kapild1. Adam yolun kar�1 taraf ma ge-;mi�, kaldmmda Koves'in arkasmdan yiiriiyordu. Pe�imden geliyor! Ya�h haham ad1mlanm h1zlandud1, k1sa nefesler almaya ba�ladi. Evden aynlarak ne biiyiik bir hataya dii�tiigiinii sorgulamaya ba�lam1�h. Valdespino bana evde kalmam1 soylemi�ti! Kime giivendim de pktim? Koves ashnda Valdespino'nun adamlannm gelip kendisini Madrid'e gotiirmesini bekleyecekti ama ald1g1 telefon her �eyi degi�tirmi�ti. $iiphe tohumlan hemen filizlenmeye ba�lam1�h. Telefondaki kadm onu �oyle uyarm1�h: Piskopos sizi Madrid'e gOtiirmek irin degil, ortadan kaldirmak irin adamlarm1 gonderecek. T1p­ k1 Seyyid el-Fad1l'1 ortadan kald1rd1g1 gibi. Ardmdan oyle ikna edici bir delil sunmu�tu ki Koves deh�ete dii�iip evden d1�an f1rlam1�h. $imdi kaldmmda ko�ar ad1m ilerlerken sinagogun emniyetli ortamma hi-; kavu�amayacagmdan korkuyordu. Kendisini elli metre geriden takip eden beyzbol �apkah adam hala arkasmdaydi. Kulak hrmalaylCl bir -;1ghk ak�amm sessizligini bozunca oldugu yerde s1-;rad1. Sesin, biraz a�ag1daki durakta frenlere as1lan bir otobiisten geldigini anlaymca rahatladi. Duraga ko�an ve yalpalayarak binen Koves, arac1 ona sanki Tann gondermi� gibi hissetti. Otobiisiin i-;i yiiksek sesle konu�an iiniversite ogrencile­ riyle doluydu; i-;lerinden ikisi ona sayg1yla yer verdi. Haham hmlt1h sesiyle nefes nefese, "Koszonom, (Te�ekkiir ederim,)" dedi. Fakat ara-; heniiz hareket etmeden kot pantolonlu ve beyzbol �apkah adam h1zla ko�up gii-; bela otobiise yeti�ti. Koves kaskah kesilse de adam, ona hi-; bakmadan gidip arka tarafa oturdu. Haham on camdaki yans1mada, adamm yeniden telefonuna donerek tahminen bir tiir video oyununa kendini kaptird1gm1 gordii. Kendi kendine, paranoyaya kap1lma Yehuda, dedi. Seninle ilgi­ lenmiyor. 210


Otobiis Dohfiny Caddesi duragma geldiginde Koves birka-; blok otedeki sinagogun kulelerine hasretle bakh ama kalabahk otobiisten inme cesaretini bulam1yordu. inersem adam pe�imden gelecek... Kalabahgm i-;inde daha giivenli olacagma karar veren Koves, yerinden kalkmad1. Bir siire daha otobiiste kalayzm, rarpmtzm biraz dinsin, di ye dii�iindii ama evden tuvalete girmeden bu kadar ani -;1khgma pi�man oldu. Otobiis Dohany Caddesi'nden aynhrken haham planmdaki korkun-; hatay1 fark etti. Bu gece cumartesi ve tiim yolcular genr. Otobiisteki herkes aym yerde, bir durak otedeki Yahudi ma­ hallesinde inecekti. ikinci Diinya Sav�1'ndan sonra bu yer enkaza donmii�tii ama -;iiriimeye yiiz tutmu� binalar arhk Avrupa'da en canh gece hayatmm ya�and1g1 yerlerden biri haline gelmi�ti. i�te iinlii "y1kmh barlar" bu harap binalarda i�letilen gece kuliiplerine verilen isimdi. Hafta sonunda siiriiyle ogrenci ve turist; �imdi en son ses sistemleri, renkli 1�1klar ve eklektik sanatla donahlm1�, graffiti kaph depolarla eski evlerin bombalanm1� iskeletlerinde toplamyordu. Otobiis bir sonraki duraga varmca tiim ogrenciler d1�an do­ kiildii. Hala telefonuyla ilgilenen �apkah adam oturmaya devam etse de i-;giidiileri Koves'e, olanca hlZlyla d1�an -;1kmasm1 soyledi. 0 da hemen ayaga fITlayip ko�tu ve sokaktaki ogrencilerin yanma indi. Otobiis motoruna h1z verip uzakla�ITken aniden durdu. Kap1s1 hslayarak a-;1ld1 ve son yolcusu, beyzbol �apkah adam da indi. Koves'in nabz1 fiize gibi fITlad1ysa da adam ona hi-; bakma­ d1. Kalabahga arkasm1 doniip telefonundan birini ararken diger istikamette canh ad1mlarla yiiriimeye ba�lad1. Sakince nefes almaya -;ah�an haham, kendi kendine hayaller uydurma, dedi. Otobiis aynlmca ogrenciler barlara giden yola dogru yiirii­ meye ba�lad1. Haham Koves giivenligi i-;in miimkiin oldugunca 211


yanlarmdan aynlmayacak, sonra aniden sola donerek sinagogun yolunu tutacakh. Kendine kendine, birka{: blok ilerde, derken bacaklarmm agu­ la�masma ve mesanesinde artan bask1ya aldumadi. Gi.iri.ilti.ici.i mi.i�terileri sokaklara ta�m1� y1kmh barlar t1khm hk1�h. Koves'in etrafmda her yerden elektronik mi.izik gi.imbi.ir­ di.iyor, hava Sopianae sigaras1 ile Ki.irtoskalacs baca tathsmm �ekerli dumamyla kan�m1� bira kokuyordu. Ko�eye yakla�uken i-;inde hata takip edildigine dair i.irki.iti.i­ ci.i bir his vard1. Yava�lay1p bir kez daha arkasma bakh. Neyse ki kot pantolonlu ve beyzbol �apkah adam ortahkta yoktu. Karanhk bir giri�te -;omelmi� olan siluet, on saniye boyunca k1pudamadan durup sonra kendini belli etmemeye dikkat ede­ rek ko�eden bakti. Tam zamanmda gori.ini.irden kayboldugunu fark edince, iyi denemeydi ihtiyar, diye di.i�i.indi.i. Cebindeki �mngay1 iki kez yoklad1. Sonra sakland1g1 ka­ ranhktan -;1k1p �apkas1m di.izeltti ve hedefinin pe�inden ko�ar ad1mlarla gitti.

212


41.

BOLOM

Guardia Real Komutam Diego Garza, elinde Monica Martin'in tablet bilgisayanyla kraliyet ailesi dairelerine dogru ko�tu. Tablette Macar Haham Yehuda Kovesile bir tiir internet muh­ biri arasmda ge-;en telefon gorii�mesinin kayd1 vard1. Kaydm �ok edici i-;erigi Garza' ya birka-; se-;enekten fazlasm1 b1rakm1yordu. Muhbirin bahsettigi cinayet komplosunun altmdan Valdespi­ no -;1ksa da -;1kmasa da bu kay1t halka duyuruldugunda piskopos itibanm sonsuza kadar kaybedecekti. Prensi uyarzp onu bu olaydan uzak tutmal1y1m. Haber yayzlmadan Valdespino saraydan pkarzlmalz. Siyasette alg1 her �y demekti. Bilgi sahc1lan, yaphklan adil olsun ya da olmasm Valdespino'yu otobiisiin altma atmak iize­ reydi. Veliaht prens bu gece hi-;bir surette piskoposun yanmda goziikemezdi. Halkla ili�kiler KoordinatOrii Monica Martin, prensin hemen bir a-;1klama yapmas1 gerektigi, yoksa su-;a i�tirak etmi� gibi go­ riinecegi konusunda Garza'y1 uyarm1�h. Komutan onun hakh oldugunu biliyordu. /ulicin'z televizyona pkarmal1y1z. Hem de hemen. Merdivenlerin ba�ma varan Garza, elindeki tablete bakarak nefes nefese koridordan Julian'm dairesine ko�tu. Frankocu dovme resmi ile hahamm telefon gorii�mesi kay­ dma ilaveten, ConspiracyNet'in yayacag1 haberde ii-;iincii ve son bir a-;1klama daha bulunacakh. Martin ortahg1 as1l velveleye verecek haberin bu oldugunu soylemi�ti. 213


Veri haritalama dedigi �ey, komplo teorisyenlerinin gori.ini.ir­ de farkh ve rasgele konumlanm1� veri noktalanm veya bilgileri inceleyip, bunlan olas1 "tak1mydd1zlar" meydana getirecek an­ lamh hallere sokarak birle�tirmesi anlamma geliyordu. Garza, bur� hastalarmdan farklari yak, diye di.i�i.inerek bur­ nundan soludu. Y1ld1zlarm rasgele yerle�imlerinden hayvan �ekilleri pkartzyorlar! Ne yaz1k ki Garza'mn elindeki tablette gori.ilen Conspiracy­ Net veri noktalan, tek bir tak1mydd1z olu�turacak �ekilde ozellik­ le formi.ile edilmi� gibiydi ve saray a<;1smdan di.i�i.ini.ildi.igi.inde hi<; de gi.izel gori.inmi.iyordu. @l ConspiracyNet.com Kirsch Clnayeti �lmdlye Dek Blldlklerlmlz Edmond Kirsch bilimsel ke�fini 09 d inin lideriyle payla�t1: Piskopos Antonio Valdespino, Ulema Seyyid el-Fadll ve Haham Yehuda Koves. Kirsch ile el-Fad1I oldOler; Haham Yehuda Koves ise art1k ev telefonuna cevap vermiyor ve ortadan kayboldugu sanil1yor. Piskopos Valdespino hayatta ve saghg1 yerinde, en son meydandan Kraliyet Saray1'na yururken gorOldO. Kirsch'On katilinin -Amiral Luis Avila oldugu belirlenen ki�inin- vucudunda onu a�m muhafazakar Frankoculann bir koluyla bagda�tiran i�aretler var. (Muhafazakarhg1yla tanman Piskopos Valdespino da Frankocu muydu?) Ve son olarak, Guggenheim'daki kaynaklardan ogrendi­ g i mize gore, e tkinligin davetli listesine kimse ahnmad1g1 halde katil Luis Avila son dakikada Kraliyet Saray1'ndan birisinin istegiyle listeye eklenmi�. (Bu istegi yerine getiren muzedeki ki�i gelecegin krali9esi Ambra Vidal.) ConspiracyNet bu habere katk1larrndan oturO sivil mO�ahit monte@iglesia.org'a te�ekkOr eder.

214


monte@iglesia.org mu ? Garza e-posta adresinin sahte oldugunu hemen anlam1�h. iglesia.org, ispanya'daki saygm bir evanjelik Katolik websitesinin adresi; isa'nm ogretilerinin p�inden giden rahiplerin, Siradan insanlarm ve ogrencilerin olu�turdugu bir internet cema­ atiydi. Haberi veren muhbir, iddialar iglesia.org'dan c;1k1yormu� gibi goziiksiin diye onlarm alan adresini kullanm1� olmahyd1. Sitedeki dindar Katoliklerin Piskopos Valdespino'ya hay­ ranhk besledigini bilen Garza ic;inden, akillica, diye gec;irdi. "Katk1 saglayan yazarm" haham1 arayan muhbir oldugundan �iiphelendi. Dairenin kap1sma vard1gmda haberi prense nas1l verecegini dii�iindii. Hayli siradan bir gun gibi ba�lam�, ardmdan adeta saray hayaletlerle sava�a tutu�mu�tu. Monte isminde bilinmeyen bir muhbir! Veri noktalarz dizisi! i�in daha da kotiisii, Mla Ambra Vidal ile Robert Langdon'm nerede olduklarmdan haberi yoktu. Komutan kap1y1 c;almadan ic;eri girdi. Salona dogru h1zh ad1mlarla ilerlerken, "Prens Julian?" diye seslendi. "Sizinle bir saniye yalmz gorii�mem gerek." Garza salona vannca oldugu yerde kald1. ic;erisi bo�tu. Bu sefer mutfaga yonlenerek, "Don Julian?" diye seslendi. "Piskopos Valdespino?" Tiim daireyi arad1 ama prens ile Valdespino hic;bir yerde yoktu. Hemen prensin cep telefonunu c;evirdi ama telefonun yakm­ da c;ald1gm1 duyunca �a�Ird1. Dairenin ic;inden gelen zil sesi zay1f olsa da duyuluyordu. Bir kez daha prensi arayan Garza, boguk zil sesini takip ederek duvardaki kiic;iik bir tablonun oniine geldi. Bu tablo dairedeki du var kasasm1 sakhyordu. Julian telefonunu kasaya m1 kilitledi? ileti�imin bunca onemli oldugu bir ak�amda prensin telefo­ nunu yanma almamas1 Garza'ya inamlmaz geliyordu. Peki, nereye gittiler? 215


Piskoposun a<;acag1 i.imidiyle bu kez de Valdespino'nun numarasm1 <;evirdi. Arna kasanm i<;inden gelen ikinci boguk zil sesini duyunca iyice �a�kma dondi.i. Valdespino da mi telefonunu b1rakt1? Gozleri fal ta�1 gibi a<;1lan Garza, iyice tela�lanarak daireden d1�an hrlad1. Bundan sonraki birka<; dakika boyunca hem yuka­ ny1 hem de a�ag1y1 arayarak koridorlarda bagmp durdu. Buhar olup urmadilar ya! Sonunda ko�turmay1 birakhgmda Sebatini'nin zarif merdi­ venlerinin oni.inde soluk soluga durdu. Yenilgiyle ba�1m one egdi. Elindeki tablet bilgisayar �imdi uyku moduna ge<;mi�ti ama siyah ekranda tam tepesindeki tavan freskini gorebiliyordu. Bu gori.inti.ide ac1mas1z bir alay vard1. Tavandaki fresk Giaquinto'nun ba�yap1hyd1: Religion Protected by Spain. (ispanya'nm Korudugu Din.)

216


42.

BOLOM

Gulfstream GSSO w;ag1 seyir irtifasma yiikseldiginde Lang­ don dalgm gozlerle oval pencereden d1�an bak1p kafas1m top­ lamaya -;ah�h. Son iki saat bir duygu f1rtmas1 i-;inde ge-;mi�ti: Edmond'm yava� bir tempoda -;oziilen sunumunu izlemenin ver­ digi heyecan ve insamn kanm1 donduran bir cinayeti gormenin verdigi deh�et. Edmond'm sunumunun gizemini dii�iindiik-;e daha da derinle�iyordu. Edmond naszl bir sir perdesini kald1rm1�t1? Nereden geliyoruz? Nereye gidiyoruz? Edmond'm o ak�am spiral heykelde soyledikleri aklmdan -;1km1yordu: Robert, buldug um �ey... bu sorularm her ikisini de yanzt­ lzyor. Fiitiirist arkada�1 hayatm en biiyiik iki gizemini -;ozdiigiinii iddia etmi�ti ama yine de verecegi haber, ne kadar tehlikeli bir karga�aya yol a-;acakh ki birisi konu�mamas1 i-;in onu oldiirmii�­ tii? Emin oldugu tek �ey onun, insanoglunun kokeninden ve kaderinden bahsettigiydi. Acaba hangi �ok edici kokeni b11ld11? Hangi gizemli kaderi rozdii? Edmond gelecek hakkmda iyimser goriiniiyordu, bu yiizden diinyamn sonunun gelecegiyle ilgili bir tahminde bulunmu� olma ihtimali dii�iiktii. 0 zaman din adamlarmz boylesine kaygzlandzracak tahmini ne olabilir? "Robert?" Ambra elinde bir fincan kahveyle yamnda belirdi. "Siitsiiz mii istemi�tin?" 217


"Harika, evet te�ekki.irler." Fincam minnetle kabul eden Langdon, biraz kafeinin di.igi.im olmu� di.i�i.incelerini <;ozecegini umuyordu. Kar�1smdaki koltuga ge<;en Ambra kendine, zarif<;e i�lenmi� bir karaftan kum1z1 �arap doldurdu. "Edmond'm u<;akta Chateau Montrose zulas1 var. Bo�a gitmesi yaz1k olur." Langdon daha once yalmzca bir kez, Kells Kitab1 diye bili­ nen tezhipli elyazmasm1 ara�hrd1g1 s1rada Dublin'deki Trinity Universitesi'nin altmdaki gizli �arap mahzeninde Montrose'un tadma bakm1�h. iki eliyle avw;lad1g1 �arap kadehini dudaklarma goti.iren Ambra, bak1�lanm profesore dikti. Langdon kadmm dogal zara­ fetinin kar�1smda kendini yine savunmas1z hissediyordu. Ambra, "Di.i�i.ini.iyordum da," dedi. "Daha once Edmond'm Boston'da sana Yarahh� hikayeleriyle ilgili sorular sordugundan bahsetmi�tin, degil mi?" "Evet, bir y1l kadar onceydi. Bi.iyi.ik dinlerin 'Nereden geliyo­ ruz?' sorusuna verdigi farkh cevaplarla ilgileniyordu." Ambra, "Belki de buradan ba�lamahy1z," diye fikir yi.iri.itti.i. "Acaba neyin i.isti.inde <;ah�t1gm1 bulabilir miyiz?" Langdon, "Ben en ba�mdan ba�hyorum ama ne bulacag1m1zdan emin degilim," diye kar�1hk verdi. "Nereden geldigimiz i.izerine sadece iki felsefi di.i�i.ince var: Biri, Tann'nm insam tekami.ili.ini.i tamamlam1� halde yarathgm1 s6yleyen dini gori.i�, digeri de bal<;1ktan <;1k1p sonunda insana doni.i�ti.igi.imi.iz Darwin modeli." Kahverengi gozleri parlayan gen<; kadm, "Peki ya Edmond ii<;i.inci.i bir ihtimal ke�fettiyse?" diye sordu. "Bulu�unun bir boli.imi.i boyle bir �ey olabilir mi? Ya insan ti.iri.ini.in ne Adem'le Havva'dan ne de Darwin modelinden geldigini kamtlad1ysa?" Boylesi bir ke�ifle, insanoglunun kokenine dair alternatif bir hikayeyle yer yerinden oynard1 ama Langdon bunun ne olacagm1 tahmin edemiyordu. "Gozlemlenebilir bilimsel ger<;ekler i.izerine oturtuldugunu ve organizmalarm zamanla nas1l evrim ge<;irip <;evrelerine uyum saglad1gm1 a<;1k<;a gosterdigi i<;in Darwin'in evrim teorisi son derece iyi kurulmu�tu." 218


Ambra, "Oyle mi?" diye sordu. "Darwin'in tamamen yamld1gm1 iddia eden kitaplar gordiim." Aralarmdaki masanm iistiinde i?arjda duran telefondan Winston'm sesi duyuldu. "Ambra hakh. Yalmzca ge-;tigimiz yir­ mi y1l i-;inde bu konuyla ilgili elliden fazla kitap yay1mland1." Langdon, Winston'm Mia kendileriyle birlikte oldugunu unutmu1?tU. Bilgisayar, "Bu kitaplardan baz1lan en -;ok satanlar listelerine girdi," diye ekledi. "What Darwin Got Wrong... (Darwin Neyi Yanlz� Anladz ... ) Defeating Darwinism ... (Darwinizmi Yenmek ... ) Darwin's Black Box... (Darwin'in Kara Kutusu .. )<*> Darwin on Trial... (Darwin Yargzlanzyor.. .) The Dark Side of Charles Dar- (Charles Darwin'in Ka­ ranlzk Yanz-)" Darwin'i -;iiriittiigiinii iddia eden bu kitaplardan haberdar olan Langdon, "Evet," diyerek lafi kesti. "Bir siire once bu kitap­ lardan ikisini okudum." Ambra, "Ve?" diyerek devamm1 getirmesini istedi. Langdon kibarca giiliimsedi. "$ey, hepsi adma konui?amam ama benim okudugum iki kitap koktendinci bir bak11? a-;1s1yla yazilm11?h. Hele bir tanesi, Tann'nm 'inanc1m1z1 smamak i-;in' fosilleri yeryiiziine buakhgm1 one siirecek kadar ileri gidiyordu." Gen-; kadm kal?lanm -;ath. "Anla1?1lan, f ikrini degi1?tireme­ mi1?ler." "Hayu, ama merak1m1 arhrd1lar. Bu yiizden ben de Harvard'h bir biyoloji profesoriine kitaplar hakkmdaki f ikrini sordum." Langdon giiliimsedi. "Bu arada bahsettigim profesor, Stephen ]. Gould idi." Ambra, "Bu ismi nereden biliyorum?" diye sordu. Winston hemen, "Stephen J. Gould, iinlii evrim biyologu ve paleontologdur," diyerek lafa kani?h. "'Kesintiye U gram11? Denge' teorisi, fosil kay1tlan arasmdaki baz1 bol?luklan a-;1klad1 ve Darwin'in evrim modelini destekledi." .

(•) Kitap aym isimle iilkemizde de yay1mlanm1�tJr.

219


Langdon, "Gould giilmekle yetindi," dedi. "Darwin kar�1h -;ogu kitabm, Yarahh� Ara�hrmalan Enstitiisii gibi kurulu�lar ta­ rafmdan yay1mland1gm1 soyledi. Bu kurulu�lar kendi ellerindeki bilgi malzemesine dayanarak Kutsal Kitap'1, tarihin ve bilimsel ger-;eklerin yanilmaz yaz1h kayd1 kabul eder." Winston, "Yani, yanan -;ahlarm konu�abildigine, Nuh'un tek bir gemiye tiim tiirleri s1gdud1gma ve insanlarm tuzdan siitunla­ ra donii�tiigiine inaniyorlar," dedi. "Bilimsel ara�hrmalar yapan bir �irket i-;in pek saglam bir dayanak degil." Langdon onayladi. "Bu dogru. Bununla birlikte dini i-;erik ta�1mayan baz1 kitaplarda da tarihi bir bak1� a-;1smdan Darwin'i yenneye -;ah�anlar oldu. Teorisini, -;evrelerine tepki veren orga­ nizmalarm degi�im ge-;irdigini ilk ortaya atan Frans1z dogabilim­ ci Jean-Baptiste Lamarck'tan -;almakla su-;lad1lar." Winston, "Bu alakas1z bir dii�iince bi-;imi profesor," dedi. "Darwin'in intihal su-;u i�leyip i�lemedigiyle evrim teorisinin dogrulugu arasmda hi-; ilgi yok." Ambra, "Bence de," dedi. "Peki Robert, Profesor Gould'a 'Nereden geliyoruz?' diye sorduysan herhalde maymun atadan geldigimizi soylemi�tir, oyle degil mi?" Langdon olumlu anlamda ba�1ni sallad1. "Ayni kelimelerle anlatamayacag1m ama Gould bana ger-;ek bilim insanlarmm evrimin ger-;ekle�tigine dair hi-; �iiphesi bulunmad1gm1 soyledi. Deneysel yoldan siireci gozlemleyebiliyormu�uz. Ona gore as1l soru 'Evrimin neden oldugu?' ve 'Nasil ba�lad1g1?"' Am bra, "Peki hi-; cevap niteliginde bir �ey soyledi mi?" diye sordu. "Benim anlayabilecegim bir �ey soylemedi ama neden bah­ settigini dii�iinsel bir orneklemeyle anlatt1. Buna Sonsuz Koridor deniyor." Kahvesinden bir yudum daha alan profesor biraz durdu. Langdon'm konu�masma fusat vermeden Winston, "Evet, faydah bir ornek," diye ahld1. "$oyle ki: Uzun bir koridorda yii­ riidiigiiniizii hayal edin. 0 kadar uzun bir koridor ki, ne nereden geldiginizi, ne de nereye gittiginizi gorebiliyorsunuz." 220


Edmond'm bilgisayarmm sahip oldugu bilgi haznesinin ge­ ni�liginden etkilenen Langdon ba�1m sallad1. Winston, "Arkamzda seken bir top sesi duyuyorsunuz," diyerek devam etti. "Dondiigiiniiz zaman topun size dogru z1p­ layarak geldigini goriiyorsunuz. Gittik-;e yakla�1yor ve sonunda sizi ge-;ip yoluna devam ediyor. ilerleyerek gozden kayboluyor." Langdon, "Dogru," dedi. "Burada sorulacak soru �u degil: Top z1phyor mu? <;:iinkii topun z1plad1g1 a-;1k. Bunu gozlemleyebi­ liriz. Soru �u: Neden z1phyor? Z1plamaya nas1l ba�lad1? Birisi tek­ me mi ath? Z1plamaktan ho�lanan ozel bir top mu? Bu koridorda, toplarm ebediyen z1plamaktan ba�ka se-;enegi bulunmad1gma <lair bir kural m1 var?" Winston, "Gould'un anlatmak istedigi �u: Siirecin nas1l ba�­ lad1gm1 ogrenecek kadar geriye bakamay1z," diyerek anlahm1 tamamlad1. Langdon ba�1yla onaylad1. "Kesinlikle. Sadece meydana gel­ mekte olanlarz gozlemleyebiliriz." Winston, "Tabii, bu Biiyiik Patlama'y1 anlatmak gibi bir �eydi. Kozmologlar, ge«;mi� veya gelecek, herhangi bir zaman di­ limi 'Tde, evrenin geni�ledigini a-;1klamak i-;in detayh formiiller geli�tirdiler. Buna kar�m, Biiyiik Patlama'nm meydana geldigi, T'nin s1hra e�it oldugu o ana donmeye kalk1�hklarmda matematik -;Ildmyor, esrarengiz bir sonsuz s1cakhk ve sonsuz bir yogunluk noktasm1 tarif ediyordu." Etkilenmi� goriinen Langdon ile Ambra birbirine bakh. Langdon, "Yine dogru," dedi. "Ve insan zihni 'sonsuzlukla' pek de iyi ba�a -;1kabilecek �ekilde donahlmad1g1 i-;in -;ogu bilim insam evrenden sadece Biiyiik Patlama sonras1 terimleriyle bah­ sediyor. T'nin s1hrdan biiyiik oldugu bu donemde matematik de esrarengiz olmaktan kurtuluyor." Langdon'm Harvard'daki meslekta�larmdan ciddi bir fizik profesorii, Evrenin Kokenleri seminerine felsefe ogrencilerinin gelmesinden oylesine b1km1�h ki, sonunda sm1fmm kap1sma bir duyuru asm1�h. 221


"Benim dersimde T>O. T=O ile ilgili tUm sorular i9in, lutfen ilahiyat fakUltesine gidin." Winston, "Peki Panspermi konusunda ne diyorsunuz?" di­ ye sordu. "Yeryiiziindeki hayatm, bai?ka bir gezegenden gelen meteor veya kozmik tozla yei?erdigi dii1?iincesi? Panspermi bilim diinyasmda, yeryiiziindeki hayatm varolul?unu a-;1klamakta ge­ -;erli bir ihtimal kabul ediliyor." Langdon, "Dogru olsa bile, hayatm evrende nas1l ba1?lad1gm1 a-;1klam1yor," dedi. "Z1playan topun kokenini ve 'Hayat nerede ba1?lad1?' sorusunu gozard1 ederek, teneke kutuyu yolda yuvarla­ m11? oluyoruz." Winston susmul?tu. Aralarmdaki konui?madan keyif ald1g1 anla1?1lan Ambra i?ara­ bmdan bir yudum ald1. Gulfstream GSSO seyir irtifasmda yol ahrken Langdon yiiz­ lerce y1lhk "Nereden geliyoruz?" sorusuna eger Edmond ger-;ek­ ten de cevap bulduysa diinyanm nas1l degi�cegini merak etti. Arna fiitiirist dahiye gore bu sorunun cevab1 as1l surm yal­ mzca bir parras1yd1. Ger-;ek ne olursa olsun, Edmond kei?finin detaylanm a1?1lma­ s1 zor bir 1?ifreyle, kuk yedi harflik bir 1?iir dizesiyle korumul?tu. Eger her i?ey plana uygun giderse Langdon ile Ambra 1?ifreyi Edmond'm Barselona'daki evinde -;ozeceklerdi.

222


43.

BOLOM

ilk ortaya -;1k1�mm iistiinden yakla�1k on yil ge-;mesine ragmen "karanhk ag" anlammdaki "dark web" -;ogu internet kullamc1s1 i-;in hala gizemini korur. Diinya <;:apmda Ag/World Wide Web'in geleneksel arama motorlanyla ula�Ilamayan bu ya­ sad1�1 karanhk yiizii, muzu iiriinlere ve hizmetlere gizli kullamc1 bilgisiyle eri�me imkam saglar. Ba�larda ipek Yolu anlammdaki ilk -;evrimi-;i uyu�turucu pazan Silk Road'u bannduan karanhk ag; silah, -;ocuk pornog­ rafisi, siyasi s1rlar ve hatta fahi�eler, internet korsanlan, casuslar, teroristler ve katiller gibi profesyonellerin kiralanabilecegi bir yasad1�1 siteler agma donii�tii. Karanhk agda her hafta ger-;ek anlamda milyonlarca i� anla�­ mas1 ger-;ekl�ir. i�te o ak�am da, Budape�te'deki y1kmh barlarm oniinde bu anla�malardan biri tamamlanmak iizereydi. Beyzbol �apkah ve kot pantolonlu adam avmm arkasmdan giderken Kazinczy Caddesi boyunca karanhklara saklanarak dikkat -;ekmeden yiiriidii. Son y1llarda ekmegini Unfriendly Solution, Hitman Network ve BesaMafia gibi popiiler aglarda anla�hg1 bu gibi gorevlerden kazamyordu. Karanhk agm pazarhklan gizli tutma garantisi ve Bitcoin arac1hg1yla yapilan Odemelerin takip edilememesi sebebiyle her ge-;en giin biiyiiyen kirahk katil i�i, milyar dolarhk bir endiist­ riydi. <;:ogunlukla sigorta dolandmc1hg1, kotii i� ortakhg1 ve -;alkanhh evlilikler sebebiyle kirahk katil tutulsa da, i�i alan ki�i sebebin ge-;erliligiyle ilgilenmezdi. 223


Kahl i-;inden, soru yak, diye ge-;irdi. i�im, dile getirilmeyen bu kural sayesinde yiiriiyor. 0 ak�amki i�i giinler once kabul etmi�ti. isimsiz i�vereni, ya�h bir haham1 evinden itibaren takip etmesi ve herhangi bir eylem gerekirse diye "tetikte" beklemesi i-;in 150.000 avro teklif etmi�ti. Bu gorevde eylem, adamm evine zorla girip potasyum klorit �mnga ederek kalp krizinden aniden olmii� siisii vermek anlamma geliyordu. Haham o ak�am beklenmedik bir anda evinden -;1k1p �ehir otobiisiine binerek kenar mahallelerden birine gitmi�ti. Onu takip eden katil, akilh telefonundaki �ifreli bir iistyaz1m progra­ m1yla i�verenini geli�melerden haberdar etmi�ti. Hedef evden pktz. Barlar semtine gitti. Biriyle bulu�abilir? i�vereni neredeyse o saniye cevap vermi�ti. Oldiir. $imdi karanhk sokaklarm ve y1kmh barlarm arasmda ba�la­ yan takip, oliimciil bir kedi fare oyununa donmii�tii. Kazinczy Caddesi'nde ilerleyen Haham Yehuda Koves kan ter i-;inde kalm1�h. Cigerleri yamyor, ya�lanm1� mesanesinin patlayacagm1 hissediyordu. Budape�te'nin en biiyiik ve en iinlii y1kmh barlanndan biri olan Bar Szimpla'nm oniindeki kalabahgm arasmda dururken, sadece tuvalete gitmeye ve biraz dinlenmeye ihtiyaczm var, di ye dii�iin­ dii. Buranm o kadar farkh ya� grubu ve meslekten mii�terisi vard1 ki, kimse doniip hahama bakmad1 bile. Bara dogru hareket ederken, biraz dursam iyi olur, diye dii­ �iindii. Bir zamanlar zarif balkonlan ve uzun pencereleriyle goz ahc1 bir ta� konak olan Bar Szimpla �imdi graffitiyle kaph bir harabey­ di. Koves eskinin biiyiik �ehir konagmm geni� siitunlu giri�inde yiiriiyiip iizerinde EGi-$E-Gi-RE yazan bir kap1dan ge-;ti. Macarca "$erefe" anlamma gelen egeszsegere kelimesinin fonetik okunu�unu yazd1klanm hemen anladi. 224


i-;eri giren Koves barm biiyiikliigiine hayret dolu gozlerle baktI. Terk edilmi� konak, hahamm hayatmda gordiigii en acayip nesnelerin serpi�tirildigi geni� bir avlunun etrafma in�a edilmi�­ ti: banyo kiivetinden yapilm1� bir kanepe, havada as1h duran bi­ sikletleri siiren mankenler, arhk mii�terilere koltuk gorevi goren Dogu Al manya yap1m1 Trabant marka bir araba. Avlu; spreyle boyanm1� graffitilerin, Sovyet donemi poster­ lerin, klasik heykellerin ve giiriiltiilii miizik e�liginde sahnan mii�terilerle dolu i«; balkonlara sarkan bitkilerin karma�asm1 ta�1yan yiiksek duvarlarla -;evrelenmi�ti. Ortam sigara ve bira kokuyordu. Gen-; -;iftler uluorta tutkuyla opii�iirken kimileri de kii-;iik nargilelerden gizlice esrar -;ekiyor ve Macaristan'da �i�ele­ nen popiiler meyve kanyag1 pcilinka i-;iyordu. Koves, Tann'nm en yiice yarahs1 olmasma kar�m insanm oziinde hayvan kalmasm1 ve biiyiik oranda hayvani diirtiileri­ ne gore davranmasm1 hep -;eli�kili bulurdu. Fiziki bedenlerimizi, ruhlarzmzza da aynmm olacagmz zannederek rahatlatzyoruz. Koves omriiniin biiyiik k1smm1, bedenin hayvani diirtiilerine, oncelikle de yemege ve sekse fazlas1yla teslim olmu� ki�ilere ogiit vererek ge-;irmi�ti. internet bag1mhhgmm ve ucuz mamiil uyu�turucula­ rm artmas1yla yaphg1 i� her giin daha da zorla�m1�h. 0 anda Koves'in gereksinim duydugu tek hayvani rahatlama tuvalete gitmekti. On ki�inin s1ra bekledigini goriince hiisrana ugrad1. Bekleyemeyeceginden, bir siirii tuvaletin bulundugunu ogrendigi iist kata dogru dikkatle merdivenleri -;1kti. Konagm ikinci katmda, her birinin kendine ait bir ban veya oturma alam bulunan, biti�ik oturma odalan ve yatak odalan labirentinden ge-;ti. Barmenlerden birine tuvaletin yerini sorunca adam epeyce uzaktaki koridoru i�aret etti. Oraya, avluya bakan bir balkondan ge-;ilerek gidiliyordu. Koves korkuluga s1ms1k1 tutunarak hemen balkonda yiirii­ meye ba�lad1. Yiiriirken a�ag1daki kalabahga bo� gozlerle bakh. Miizikteki vuru�larm ritmine ayak uydurmu� sallanan bir dolu gen-; insan vard1. F: 15

225


Sonra bir �y gordii. Kam buz keserken oldugu yerde kaldi. Kalabahgm ortasmdaki kot pantolonlu ve beyzbol �apkah adam bak1�lanm yukan dikmi� ona bak1yordu. K1sa bir an i-;in iki adam goz goze geldiler. Ardmdan �apkah adam bir panter hlZlyla ahhp mii�terilerin arasmdan kendine yol a-;h ve merdivenlerden yukan -;1kmaya ba�ladi. Merdivenlerin tepesine gelen katil, ge-;en her yiizii dikkatle inceledi. Bar Szimpla'y1 iyi biliyordu, bu sayede hemen hedefinin durdugu balkona yoneldi. Haham yok olmu�tu. Katil, yanmdan germedim. Bu da demekoluyor ki, binanm daha da irlerine girdin, di ye dii�iindii. Bak1�lanm ilerideki karanhk koridora dikerken giiliimseyen katil, hedefinin nerede saklanmaya -;ah�hgm1 tam olarak bildigi­ ni dii�iiniiyordu. C::ok s1k1�1k ve idrar kokan bir koridordu. Bittigi yerde -;arp1k, ah�ap bir kap1 vard1. Koridorda ayaklanm yere vura vura ko�an katil, kap1y1 yumrukladi. Ses -;1kmad1. Bir kez daha yumruklad1. i-;eriden gelen boguk bir ses tuvaletin dolu oldugunu soyledi. Canh bir sesle, "Bocsasson meg! (Affedersiniz!)" diyerek oziir dileyen katil, uzakla�1r gibi sesler -;1kard1. Sonra sessizce geri do­ niip kulagm1 ah�aba dayad1. i-;erdeki hahamm -;aresizlik i-;inde Macar dilinde fisildad1gm1 duydu. "Birisi beni oldiirmeye ral1�1yor! Evimin oniindeydi! �imdi beni Bar Szimpla'da kapana kzstzrdz! Liitfen! Yardzm gonderin !" Hedefin, 911'in Avrupa'daki muadili olan 112'yi arad1g1 an­ la�1hyordu. C::ok ge-; cevap veriyorlard1 ama yine de katil yeteri kadanm duymu�tu. Yalmz oldugundan emin olmak i-;in geriye dogru bir bak1p kash omzunu kap1ya dondii, geriye -;ekildi ve saldmsm1 miizigin giiriiltiilii temposuyla aym zamana denk getirdi. 226


Eski kekbek kilit ilk denemede yerinden -;1kh. Kap1 ardma kadar a-;1ld1. Katil i-;eri girip kap1y1 kapath ve yiiziinii avma don­ dii. Ko�ye sinmi� olan adam, korktugu kadar �a�km da gorii­ niiyordu. Katil, hahamm telefonunu elinden ald1, aramay1 sonlandud1 ve cihaz1 tuvalete ath. Haham, "Se-seni kim gonderdi?!" diye kekeledi. Adam smth. "i�imin en giizel yam, bunu bilmeme imkan olmamas1." Bol miktarda terleyen ya�h adam hmlhlar -;1kanyordu. Bir­ den nefesi darald1, gozleri yuvalarmdan firlarken iki eliyle kendi gogsiinii tuttu. Giiliimseyen katil, yak art1k, diye i-;inden ge-;irdi. Kalp krizi mi geryor? Ya�h adam tuvaletin zemininde k1vrand1 ve nefesi hkandi. Yiizii k1zanp parmaklan gogsiinii hrmalarken gozleri merhamet diliyordu. Sonunda kirli fayansm iistiine yiiziikoyun kapakland1. Titreyerek sars1hrken mesanesi bo�ald1 ve pantolonunu islath. $imdi yerdeki idrar, bir iz halinde ak1yordu. En sonunda haham arhk k1pudam1yordu. Katil -;omelip nefes ah�1m dinledi. Ses -;1km1yordu. Sonra smtarak ayaga kalkh. "i�imi bekledigimden daha da kolayla�hrdm." Bunlan soyledikten sonra kap1ya yiiriidii. Haham Koves'in cigerleri hava almak istiyordu. Az once hayatmm roliinii yapm1�h. Bilincini yitirmek iizereydi, yine de salduganm tuvaletten aynlan ayak seslerini dinlerken hi-; k1pudamad1. Kap1 g1cudaya­ rak a-;1ld1 ve sonra hkirdayarak kapandi. Ses yoktu. Koves, salduganm duyulmayacak bir mesafeye gidene kadar koridorda yiiriimesini beklemek i-;in birka-; saniye daha kendini zorlad1. Arna arhk bir saniye daha bekleyecek hali kalmad1gmda, 227


hayat veren derin nefesler almaya ba�lad1. Tuvaletin pis kokusu bile ona cennet gibi geldi. Yava�-;a gozlerini a-;hgmda, oksijensiz kalmaktan gozleri bu­ lamk goriiyordu. Kapah kapmm hemen dibinde siyah bir figiiriin durdugunu goriince -;ok �a�ud1. Beyzbol �apkah adam ona bak1p giiliimsiiyordu. Koves donakald1. Dz�arz hir pkmamz�. Katil, hahama dogru iki uzun ad1m ahp onu boynundan mengene gibi tuttu ve yiiziinii yerdeki fayanslara -;arph. C:: a talh sesiyle, "Nefesini durdurabiliyorsun ama kalbini dur­ duramadm," dedi. Sonra bir kahkaha patlath. "Uziilme, ben sana yard1m ederim." Hemen ardmdan yakIC1 s1cakhk yayan bir u-;, Koves'in boy­ nunu deldi. Bogazmdan a�g1 inen erimi� alevler daha sonra ka­ fatasma yayild1. Kalbinin bu kez ger-;ekten duracagm1 biliyordu. Omriinii, Tann'nm ve erdemli oliilerin ikametgah1 olan Shamayim gizemlerine adam1� biri olarak, tiim cevaplan goz a-;1p kapaymcaya kadar ogreneceginden emindi.

228


44.

BOLOM

GSSO jet w;agmm geni� tuvaletinde tek ba�ma lavabonun ba�mda duran Ambra Vidal, aynaya bakarken ihk suyu ellerinin iistiinden ak1th. Aynadaki yans1masm1 tamyam1yordu.

Ben ne yaptzm? $arabmdan bir yudum daha ahrken birka-; ay onceki hayah­ m ozliiyordu. 0 zamanlar siradan biriydi, bekard1 ve miizedeki i�iyle me�guldii ama arhk bunlarm hepsi sona ermi�ti. Julian evlenme teklif ettigi anda hepsi buhar olup u-;mu�tu. Bu dogru degil, di ye dii�iindii. Sen evet dedigin anda buhar olup urtu. Bir tiirlii cinayetin deh�etinden kurtulamam1�h. $imdiyse korku duyan manhg1, davram�larmm sonu-;lanm ol-;iip bi-;iyor­ du. Edmond'm katilini muzeye ben davet ettim. Saraydan birisi beni kand1rd1. Ve gereginden fazla �ey biliyorum. Prens Julian'm bu kanh cinayetin arkasmda olduguna, hatta cinayet planmdan haberi olduguna <lair bir delil yoktu. Buna ragmen Ambra, prensin bilgisi d1�mda boyle bir �eyin yap1lama­ yacagmdan �iiphelenecek kadar saraym i«; i�leyi�ini gormii�tii. Julicin'a gereginden fazla �ey soyledim. Son haftalarda k1skan-; ni�anhsmdan ayn ge-;irdigi her sa­ niyenin a-;1klamasm1 yapmak zorunda hissetmi� ve Edmond'm yapacag1 sunumla ilgili Julian'a bildiklerinin -;ogunu anlatm1�h. $imdi boyle a-;1k sozlii davranarak pervas1zhk etmi� oldugunu dii�iiniiyordu. 229


Ambra muslugu kapahp ellerini kurulad1ktan sonra 1?arap kadehine uzand1 ve kalan son birka-; damlay1 bitirdi. Kar1?1sm­ daki aynada bir yabi1nc1 duruyordu: Bir zamanlann ozgiivenli ii? kadm1 1?imdi pi1?manhk ve utan-; i-;indeydi. Birkai; a y ii;inde kai; tane hat a yapt11n . . .

Zihni zamani geriye sararken neyi daha farkh yapabilecegini dii1?iindii. Dort ay once Madrid'de, Reina Sofia Modern Sanat Miizesi'ndeki bir bag11? gecesindeydi ... Davetlilerin -;ogu miizedeki en iinlii eser El G 11cm ica 'y1 gormek i-;in 206.06 numarah salona gitmi1?ti. Yedi bu-;uk metre uzunlugundaki Picasso eseri, ispanya'daki i-; Sava!? suasmda kii­ -;iik bir Bask kasabasmm bombalanmasm1 tasvir ediyordu. Arna 1939 ile 1975 y1llan arasmda fa1?ist diktat6r General Francisco Franco'nun yonetimindeki ispanya'nm maruz kald1gt ac1mas1z bask1 donemini hahrlatan tabloyu Ambra bakamayacak kadar ac1 verici buluyordu. Bu yiizden en sevdigi ispanyol sanat-;Ilardan biri olan Maru­ ja Mallo'nun eserine bakmak i-;in boi? galerilerden birine girmi1?ti. Gali-;yah bu kadm sanat-;mm 1930'lardaki ba1?ans1, iilkedeki kadm sanat-;Ilar i-;in yolu a-;m11?h. Derin bir ses arkasmdan konu1?tugunda Ambra tek ba1?ma durmul?, kan1?1k sembollerden olu1?an, siyasi bir ta1?lama niteligin­ deki La Verbana 'ya bak1yordu. Adam, "Es casi tan guapa coma tzi, (Neredeyse senin kadar gii­ zel,)" dedi. Sahi m i? Tam kar1?1sma bakan Ambra g6zlerini devirmemek i-;in kendini zor tutmu1?tu. Boylesi etkinliklerde miize ona, bir kiiltiir merkezinden -;ok sevgili bulmaya gidilen barlar gibi ge­ liyordu. Arkasmdaki ses, "iQue creed que significa? (Sence ne anlama geliyor?)" diye iistelemi1?ti. ingilizce konui?ursa adamm uzakla1?acag1 iimidiyle, "Bilmi­ yorum," diye cevap vermi1?ti. "Sadece hoi?uma gidiyor." Adam neredeyse aksans1z konu1?tugu ingilizcesiyle, "Benim de hoi?uma gitti," diye kar1?1hk vermi1?ti. "Mallo zamanmm oniin­ de giden biriydi. Ne yaz1k ki egitimsiz bir goz i-;in, resmin yii230


zeysel giizelligi, i-;erdigi derin anlam1 ortebilir." Biraz durmu�tu. "Herhalde sizin gibi bir kadm bu sorunu hep ya�1yordur." Ambra homurdanm1�h. Boyle laflarm kadmlari etkiledigi oluyor mu? Kibar bir tebessiimle adam1 ba�mdan savmak i-;in arkas1m donmii�tii. "Beyefendi �ok kibarsm1z ama ..." Ambra Vidal lafmm gerisini getiremeden susmu�tu. Kar�1smdaki adam, omrii boyunca yiiziinii televizyonda ve dergilerde gordiigii biriydi. "Ah," di ye agzmda gevelemi�ti. "Siz ..." Yak1�1kh adam, "Kiistah m1y1m?" diye ciimlesini tamam­ lam1�h. "Ciiretkar biri miyim? Affedersiniz, d1�anya kapah bir hayat ya�ad1m. Bu tiir i�lerde pek de iyi degilim." Giiliimseyip nazik-;e elini uzatm1�h. "ismim Julian." "isminizi biliyorum," diyen Ambra, Veliaht Prens Julian'm elini s1karken yiizii k1zarm1�h. Yumu�ak bak1�lara ve ozgiiven­ li bir tebessiime sahip, sand1gmdan -;ok daha uzun boylu bir adamdi. <;:abucak kendini toparlay1p, "Bu ak�am geleceginizden haberim yoktu," diye devam etti. "Ben sizin daha -;ok Prado Miizesi'nden ... bilirsiniz Goya, Velazquez gibi klasiklerden ho�la­ nacag1mz1 samyordum." "Muhafazakar ve eski moda m1 demek istediniz?" S1cak bir ifadeyle giilmii�tii. "Sanmm beni babamla kan�hnyorsunuz. Mallo ile Miro en sevdiklerim arasmdad1r." Prens ile birka-; dakika konu�an Ambra onun sanat bilgisin­ den etkilenmi�ti. Arna re de olsa adam ispanya'mn en iyi kolek­ siyonlanndan birini barmd1ran Madrid'deki Kraliyet Saray1'nda biiyiimii�tii. Bebeklik odasmda orijinal bir El Greco as1h olma­ hydi. Ambra'ya yald1zh bir kartvizit uzahrken, "Biraz uygunsuz dii�eceginin farkmday1m ama yann ak�am yemekte bana e�lik ederseniz -;ok memnun olurum," demi�ti. "Telefon numaram karhn iistiinde. Haber vermeniz yeter." Ambra, "Ak�am yemegi mi?" diyerek giiliimsemi�ti. "ismimi bile bilmiyorsunuz." Prens olagan bir tav1rla, "Ambra Vidal," demi�ti. "Otuz dokuz ya�mdasm1z. Universidad de Salamanca'dan sanat tarihi 231


diplomamz var. Bilbao'daki Guggenheim Mi.izesi'nin yoneticisisi­ niz. Bir si.ire once Luis Quiles etrafmda donen si.irti.i�melerle ilgili di.i�i.incelerinizi a<;1k<;a dile getirdiniz, ki eserleri hence de modern hayatm korkun<;lugunu grafiksel yoldan yans1hyor, aynca ki.i<;i.ik <;ocuklara uygun olmayabilir. Arna eserlerinin Banksy'yi amm­ sathg1 konusunda sizinle aym fikirde oldugumu sanm1yorum. Hi<; evlenmediniz. <;ocugunuz yak. Aynca siyah giyince enfes gori.ini.iyorsunuz." Ambra'mn agz1 a<;1k kalm1�h. "Aman Tannm. Bu yakla�1m sahiden de i�e yanyor mu?" "Fikrim yak," derken gi.ili.imsemi�ti. "Herhalde ogrenece­ giz." Sanki o am bekliyormu� gibi iki kraliyet muhaf1z1 belirip, prensi baz1 V IP'lerle kayna�hrmaya goti.irmi.i�ti.i. Kartviziti elinde s1ms1k1 tutan Ambra, y1llardir hissetmedigi bir �eyi hissediyordu. i<;i k1p1r k1pir olmu�tu. Az once bir prens bana pkma mi teklif etti? Ambra gen<;liginde leylek gibi bir k1zd1, <;1kma teklif eden delikanhlar hep onunla kafa kafaya geliyordu. Arna y1llar ge<;ip gi.izelle�ince onun kar�1smda erkekler y1lgm, beceriksiz, i<;ine kapamk ve fazla hi.irmetkar davranmaya ba�lam1�lard1. Buna ragmen o ak�am gi.i<;li.i bir adam cesurca kur yapm1� ve ti.im kontroli.i kendi eline alm1�h. Kendini kadms1 hissetmesine neden olmu�tu. Ve daha gen<;. Hemen ertesi ak�am bir �ofor Ambra'y1 kald1g1 otelden ahp Kraliyet Saray1'na goti.irmi.i�ti.i. <;ogunu sosyete dergilerinden veya siyaset <;evresinden tamd1g1 iki di.izine davetliyle beraber prensin yanma oturtulmu�tu. Prens, onu kendisinin "yeni gi.i­ zel arkada�1" olarak tamtm1� ve gen<; kadmm rahathkla i�tirak edebilecegi bir sanat sohbeti ba�latm1�h. Ambra bir ti.ir se<;melere kahhyormu� hissine kap1lsa da pek umursamam1�, koltuklan kabarm1�h. Ak�amm sonunda Julian onu bir kenara <;ekmi� ve, "Umanm eglenmi�sindir. Seni yine gormek isterim," di ye f1s1ldam1�h. "Per­ �mbe ak�amma ne dersin?" 232


Ambra, "Tei?ekkiirler," diye cevap vermil?ti. "Arna maalesef sabah w;akla Bilbao'ya gidecegim." Prens, "O zaman ben de gelirim," demil?ti. "Hi-; Etxanobe restoranma gittin mi?" Ambra'nm kahkaha atas1 gelmil?ti. Etxanobe, Bilbao'nun en gozde mekanlarmdan biriydi. Diinyadaki sanat tutkunlarmm en sevdigi bu restoranm, gelenlere kendilerini Marc Chagall tablo­ larmm i-;inde oturuyormui? hissini veren avangard bir dekoru ve renkli bir mutfag1 vard1. Ambra kendini, "Bu -;ok giizel olurdu," derken bulmul?tu. Etxanobe'de Julian, gosteri1?li bir sunumla servis edilen su­ makla kozlenmil? ton bahg1 ve mantarh kui?konmaz el?liginde, hasta babasmm golgesinden -;1kmaya -;ah1?1rken kar1?Ila1?hg1 siyasi gii-;liiklerden ve kraliyet soyunu devam ettirmesiyle ilgili his­ settigi bask1dan bahsetmi1?ti. Ambra onda i-;ine kapah kii-;iik bir -;ocukla birlikte iilkesi i-;in yamp tutul?an bir liderin ozelliklerini de gormii1?tii. Bu birle1?imi -;ekici bulmul?tu. 0 gece muhaf1zlan Julian'1 ozel u-;agma gotiiriirken gen-; kadm ona tutuldugunu anlam11?h. Kendine, onu fazla tanzmzyorsun, diye hahrlahyordu. Agzrdan

al. Ambra ile Julian'm saraydaki yemeklerde, k1rsaldaki malikanenin -;ay1rlarmda -;1khklan pikniklerde, hatta sinemada siirekli gorii1?tiigii sonraki birka-; ay goz a-;1p kapaymca kadar ge-;mil?ti. Zorlamas1z bir ili1?kileri vard1 ve Ambra hayatmda bun­ dan daha mutlu oldugunu hahrlam1yordu. Elini tu tan veya kii-;iik bir opiiciik -;alan ama asla geleneksel sm1rlan ai?mayan Julian'm eski usuldeki davraml?lanm sevimli buluyor ve nezaketini takdir ediyordu. D -; hafta once giin�li bir sabah Ambra, Guggenheim'da a-;1lacak sergilerin tamhm1 i-;in bir televizyon programma -;1kmak iizere Madrid'deydi. RTVE'nin Telediario kanalm1 diinyada mil­ yonlarca ki1?i seyrediyordu. Ambra'nm pek canh yaym tecriibesi yoktu ama programm miizeyi ulusal -;apta en iyi i?ekilde tamta­ cagma emindi.

233


Bir gece once Julian'la Trattoria Malatesta'da lezzetli bir ak�am yemegi yedikten sonra usulca El Parque del Retiro'ya girmi�lerdi. Yiiriiyii�e -;1km1� ailelere ve etrafta kahkahalar ahp ko�u�turan -;ocuklara bakan Ambra i-;ine huzur doldugunu his­ setmi� ve kendini amn biiyiisiine kaphrm1�h. Julian, "�ocuklan seviyor musun?" di ye sormu�tu. Diiriist-;e, "Bay1hyorum," diye cevap vermi�ti. "Dogrusunu istersen bazen hayahmdaki tek eksigin bir -;ocuk oldugunu dii­ �iiniiyorum." Julian geni�-;e giiliimsemi�ti. "Nasll bir his oldugunu bili­ rim." Prensin o andaki bak1�lan nedense daha farkh gelmi� ve Ambra bir anda bu soruyu neden sordugunu anlam1�h. Bir korku dalgas1 i-;ini kaplarken zihni, soyle ona! HEMEN SOYLE ONA, di ye -;1ghk ahyordu. Konu�maya -;ah�hysa da ses -;1karamam1�h. Prens endi�eli bir ifadeyle, " i yi misin?" di ye sormu�tu. Ambra giiliimsemi�ti. "Telediario program1 yiiziinden. Biraz gerginim." "Biraz nefeslen. D stesinden gelirsin." Julian geni�-;e giiliimsedikten sonra egilip onu dudaklarm­ dan haf if-;e opmii�tii. Ertesi sabah saat yedi bu-;ukta kendini, ii-; -;ekici Telediario sunucusuyla birlikte canh yaymda �a�llacak derecede rahat ge-;en bir sohbetin i-;inde bulmu�tu. Guggenheim tutkusunu anlatma­ ya oylesine kaphrm1�h ki, televizyon kameralanyla canh yaym konuklanm gormiiyor, be� milyon ki�inin izledigini dii�iinmii­ yordu. Boliim devam ederken kadm sunucu, "Gracias, Ambra, y muy interesante, (Te�kkiirler Ambra, evet rok ilginr,)" demi�ti. "Un gran

placer conocerte. (Tanz�tzg1m1za memnun oldum.)" Ba�1m sallayan Ambra roportajm bitecegini samyordu. Arna sunucu yalandan giiliip dogrudan seyirciye hitap ede­ rek nedense program1 devam ettirmi�ti. i spanyolca konu�arak, "Bu sabah -;ok ozel biri Telediario stiidyolanna baskm bir ziyaret­ te bulundu. $imdi kendisini -;ag1rmak istiyorum."

234


0-; sunucu birden ayaga kalk1p alk1�larken uzun boylu, zarif bir adam stiidyodan i-;eri girmi�ti. Seyirci onu goriince ayaga firlay1p -;Ilgmca alk1�lamaya ba�lam1�h. Hayretle bakan Ambra da ayaga kalkm1�h.

f11lid11? Kalabahg1 eliyle selamlayan Prens Julian ii-; sunucunun elini s1khktan soma Ambra'mn yanma gidip durmu� ve kolunu ona dolam1�h. Dogrudan seyircilere hitap etmek i-;in kameraya bak1p, "Babam hep romantik biri olmu�tur,'' demi�ti. "Annem oldiikten soma da onu hep sevdi. Bu romantikligi ondan ald1m ve sanmm bir erkek, a�k1 buldugunda hemen anlar." Ambra'ya bak1p s1cak bir ifadeyle giiliimsemi�ti. "Peki sen?... " Julian geriye dogru bir ad1m ahp yiiziinii ona donmii�tii. Neler olacaguu anlad1gmda Ambra �a�kmhktan donakal­ m1�h. HAYER! f11li1111! Ne yap1yors1111? ispanya'nm veliaht prensi beklenmedik bir anda oniinde d iz -;okmii�tii. '/\mbra Vidal. sana bir prens degil, a�1k bir adam ola­ rak soruyorum." Prens bugulu gozlerini kaldmp ona bakarken kameralar yakm -;ekim alabilmek i-;in etrafmda doniip durmu�­ tu. "Seni seviyorum. Benimle evlenir m isin?" Seyircilerle program sunuculan heyecanla solugunu tutmu�­ tu. Ambra iilkedeki milyonlarca goziin biiyiik bir dikkatle ken­ disine yoneldigini biliyordu. Yiiziine kan hiicum etmi�, stiidyo 1�1klan birden tenini kavurmaya ba�lam1�h. Bak1�lanm Julian'a indirirken zihninden ge-;en binlerce dii�iinceyle kalbi deli gibi -;arpmaya ba�lam1�h.

Be11i 1iastl bu duruma sokabilirsin?! Daha yeni tam�t1k! Sana ken­ dimle ilgili her �eyi degi�tirebilecek... a11latmad1g1m baz1 �eyler var! Panik i-;inde konu�madan ne kadar siire oylece durdugunu bilmiyordu ama sonunda sunuculardan biri garip bir kahkaha atarak yorumda bulunmu�tu. "Sanmm Bayan Vidal transa ge-;ti! Bayan Vidal? Yak1�1kh bir prens oniiniizde diz -;oktii ve tiim diin­ yanm oniinde a�km1 itiraf ediyor!"

235


Ambra kibarca i�in i-;inden s1ynlmas1m saglayacak bir -;are bulmaya -;ah�hysa da aklma sessizlikten ba�ka bir �ey gelmemi�­ ti. Kapana k1sild1gm1 biliyordu. Halkm oniindeki bu an tek bir �ekilde sona erebilirdi. "Tereddiit ediyorum, -;iinkii ya�ad1g1m peri masah mutlu bir sonla bitiyor." Omuzlanm gev�etip Julian'a s1cak bir ifadeyle giiliimsemi�ti. "Elbette seninle evlenirim Prens Julian." Stiidyoda bir alk1� tufam kopmu�tu. Julian ayaga kalk1p onu kollanna alm1�h. 0 an sanhrken gen-; kadm daha once hi-; boyle uzun kucakla�mad1klarm1 fark etmi�ti. On dakika sonra ikisi birlikte limuzinin arkasmda oturuyor­ lardi. Julian, "Seni �a�1rthg1m1 anlad1m," demi�ti. "Uzgiiniim. Romantik davranmak istedim. Sana kar�1 duygulanm -;ok gii-;lii ve-" Am bra, "Julian," diyerek zorla laf m1 kesmi�ti. "Ben de sana kar�1 gii-;lii duygular besliyorum ama beni orada -;ok zor bir duruma soktun! Bu kadar -;abuk evlenme teklif edecegin hi-; ak­ hma gelmezdi! Birbirimizi pek iyi tamm1yoruz. Sana anlatmam gereken -;ok �ey var, ge-;mi�imle ilgili onemli �eyler." "Ge-;mi�indeki hi-;bir �eyin onemi yok." '/\ma bu onemli olabilir. Hem de -;ok." Prens giiliimseyip ba�1m iki yana sallam1�h. "Seni seviyo­ rum. Onemli degil. Bir dene." Ambra kar�1smda duran adam1 incelemi�ti. Tamam o zaman. Sohbetin bu �ekilde ilerlemesini istemedigi kesindi ama ba�ka �ans1 kalmam1�h. "Peki, anlatay1m Julian. Kii-;iikken ge-;irdigim korkun-; bir enfeksiyon yiiziinden neredeyse oliiyordum." "Tam am." Ambra konu�urken i-;inde derin bir bo�lugun a-;Ild1gm1 his­ sediyordu. "Ve bu sebeple -;ocuk sahibi olma hayallerim. .. hayal olarak kalacak." "Anlamad1m." Gen-; kadm yavan bir sesle a-;1klamaya ba�lam1�h. "Julian, benim -;ocugum olmayacak. <;:ocuklugumda ge-;irdigim hastahk

236


yiiziinden k1su kald1m. Hep <;ocugumun olmasm1 istemi!?imdir ama kendi <;ocuguma sahip olamayacag1m. D zgiiniim. Bunun senin i<;in ne kadar onemli oldugunu biliyorum ama az once sana varis veremeyecek bir kadma evlenme teklif ettin." Julian'm benzi atm1!?h. Gozlerini ona diken Ambra konu!?masm1 istiyordu. Julian,

bana sanlip her �eyin yolunda gidecegini siiyledigin zaman �imdi olma­ li. Onemi olmad1gm1 ve beni her �ekilde sevdigini �imdi soylemelisin. Ve sonra bekledigi tepki gelmi!?ti. Julian ondan hafif\e uzakla!?IDI!?h. Ve Ambra, her !?eyin o anda bittigini anlam1!?h.

237


45.

BOLOM

Elektronik giivenligin Guardia boliimii, Kraliyet Sarayl'nm bodrum katmdaki penceresiz odalarda yer ahr. Saraym Guardia k1�lasmdan ve miihimmat odasmdan bilhassa uzak tutulan bu boliimiin merkezinde; bir diizine kadar bilgisayarh bolme, bir telefon santrali ve gii\'enlik kameras1 ekranlarmdan olu�an bir duvar bulunur. Hepsi de otuz be� ya�m altmdaki sekiz personel, Kraliyet Saray1 <;ah�anlanyla Guardia Real'e giivenli ileti�im ag1 saglamaktan ve saraya elektronik takip destegi vermekten sorumludur. 0 ak�am bodrum kattaki odalara her zamanki gibi mikro­ dalga fmndaki eri�telerle patlam1� m1s1rlarm kokusu yayilm1�t1. Floresan lambalar yiiksek sesle uguldad1. Martin, ofisimi b11mya yalt!?lirmelcd11i he11 istedim, diye dii­ �iindii. Halka ili�kiler koordinatorii bir Guardia gorevlisi olmasa da i�i, son model bilgisayarlarla ve teknolojiden iyi anlayan <;ah�an­ larla bir arada olmasm1 gerektiriyordu. Bu yiizden, elektronik giivenlik boliimii ona yukandaki donamms1z ofislerden <;ok daha manhkh gelmi�ti. Bu ak�am, bi/i11e11 her liirlii tek110/ojiye ihliyawn o/acak, diye dii�iindii. Son birka<; ay boyunca daha <;ok, iktidarm Prens Julian'a a ktanlmas1 s1rasmda saraym kendi giindeminden aynlmamas1111 saglamaya yogunla�m1�t1. Bu kolay olmam1�h. Liderlik ge<;i�i, protestoculara monar�i aleyhinde konu�abilecekleri bir f1rsat sunmu�tu.

238


ispanya Anayasas1'na gore monar�i, "iilkenin birliginin ve siirekliliginin" semboliiydii. Bununla beraber Martin arhk ispanya'da birlik diye bir �eyin kalmad1gm1 biliyordu. 1931'de ikinci Cumhuriyet monar�inin sonunu getirm�, ardmdan 1936'da General Franco'nun hiikiimet darbesi iilkeyi bir i«; sava�a siiriiklemi�ti. Arhk liberal demokrasi kabul edildigi halde eski itiban iade edilmi� monar�iyi -;ogu liberal ac1mas1zca ele�tiriyor, krah modas1 ge-;mi�, baskIC1 bir dini-askeri ge-;mi�in kalmhs1 olarak goriiyordu. Aynca monar�i, modern diinyayla tam olarak birle­ �emeden, ispanya'nm her an geriye gidebileceginin giinliik bir hahrlahc1s1 gibiydi. Monica Martin bu ayki resmi bildirilerinde her zamanki gibi krah, elinde ger-;ek bir iktidar bulunmayan ve sevilen bir sembol olarak gostermi�ti. Elbette hiikiimdar hem silahh kuvvetlerin ge­ nelkurmay1 hem de devletin ba�1yken insanlan buna inandirmak zor i�ti.

Din ile devlet ayrzmmm tart1�mal1 oldugu bir iilkede devletin ba�z, di ye i-;inden ge-;irdi. Hasta kralm Piskopos Valdespino ile yakm ili�kisi laiklerle liberallere y1llardir batiyordu. Bir de Prens Julian var, diye dii�iindii. Martin i�ini ona bor-;lu oldugunu biliyordu ama prens son zamanlarda durumu iyice gii-;le�tirmi�ti. Birka-; hafta once Martin'in hayatmda �ahit oldugu en kotii halkla ili�kiler hatasm1 yapm1�h. Prens Julian ulusal televizyonda dizlerinin iistiine -;okmii� ve Ambra Vidal'a giiliin-; bir evlenme teklifinde bulunmu�tu. Bu dayamlmaz sahne ancak Ambra teklifini reddetseydi daha da beter goriiniirdii ama neyse ki ak1lh davramp reddetmemi�ti. Ne yaz1k ki sonrasmda A mbra Vidal, prensin tahmin ettigin­ den daha ele avuca s1gmaz -;1km1�h. Bu ay prensin ni�anhsma ya­ k1�mayacak �ekilde davranm1� olmas1, Martin'in halka ili�kilerde oncelikli kayg1s1yd1. Yine de o ak�am Ambra'nm dii�iincesiz davrarn�lan unutul­ mu� gibiydi. Bilbao'da geli�en olaylarm ba�latt1g1 medya hareket­ liligi beklenmedik bir boyuta ula�m1�h. Bir saat once, Piskopos 239


Valdespino'yla ilgili birtak1m yeni tezlerin de dahil oldugu komp­ lo teorileri tiim diinyay1 sarm1�h. En onemli geli�me, "Kraliyet Saray1'ndan birinin emriyle" Kirsch'iin etkinligine girmesine izin verilen Guggenheim katiliyle ilgiliydi. Bu yik1c1 haber, yataga bagh kral ile Piskopos Valdespino hakkmda komplo teorisi tufam koparm1�h. Habere gore, iilkenin bu en onemli iki ismi dijital diinyada kahin sayilan ve i spanya'da ya�amay1 tercih eden Ame­ rikah Edmond Kirsch cinayetiyle sm;lamyordu. Martin, bu, Valdespino'y u mahvedecek, diye dii�iindii. 0 anda kontrol odasmdan i<;eri giren Garza, "Herkes beni dinlesin!" diye bagird1. "Prens Julian ile Piskopos Valdespino saraym i<;inde bir yerdeler. Tiim giivenlik kay1tlanm inceleyip onlan bulun! Hemen!" Komutan, Martin'in ofisine gidip ona usulca prensle pisko­ pos hakkmdaki son durum u an lath. Martin hayretle, "Yok mu oldular?" diye sordu. "Telefonlan­ m prensin kasasmda m1 b1rakm1�lar?" Garza omuzlanm silkti. "Herhalde onlan takip edemeyelim diye." Martin, "Onlan bulsak iyi olur," dedi. "Prens Julian'm arhk bir a<;1klama yapmas1 gerekiyor. Aynca Valdespino'dan miimkiin oldugunca uzak durmah." Son geli�meleri Garza'ya aktardi. $imdi �a�kmhkla bakma s1ras1 Garza'dayd1. "Tiim bunlar dedikodu. Cinayetin arkasmda Valdespino'nun olmasma imkan yok." "Olmayabilir ama cinayet Katolik Kilisesi'yle ilgili gibi goriiniiyor. Birisi katille iist diizey bir kilise yetkilisi arasmda dogrudan baglanh bulmu�. Bir bakm." Martin monte@iglesia.org isimli muhbirin yazd1g1 son Conspiracy Net giincellemesini a<;h. "B� dakika once yaymland1." Garza <;Omelip giincellemeyi okumaya ba�lad1. "Papa m1?" diye yiiksek sesle itiraz etti. "Avila'nm onunla �ahsi bir ili�kisi-" "Okumaya devam edin." Garza okumay1 bitirdiginde ekrandan uzakla�1p adeta kotii bir kabustan uyanmaya <;ah�1yormu� gibi gozlerini art arda kir­ p1�hrd1. 240


0 sirada kontrol odasmdan bir erkek sesi yiikseldi. "Komu­ tan Garza? Yerlerini tespit ettim!" Garza ile Martin hemen Hindistan dogumlu takip uzmam Suresh Bhalla'nm bolmesine ko�tu. Bhalla iki ki�inin goriildiigii ekrandaki giivenlik kaydm1 gosteriyordu. Biri w;u�an ciippesiyle piskopos, digeriyse tak1m elbise giymi� Prens Julian. Aga-;hkh bir yoldan yiiriiyor gibiydiler. Suresh, "Dogu bah-;esi," dedi. " i ki dakika once." Garza, "Binadan pkmz�lar m1?" diye sordu. "Bir saniye efendim." Kayd1 ileri saran Suresh, sarayda belirli arahklarla yerle�tirilmi� kameralardan, bah-;eden -;1k1p kapah avluda yiiriiyen piskoposla prensi takip etmeyi ba�ard1. "Nereye gidiyorlar?!" Nereye gittiklerine <lair Martin'in hi-;bir fikri yoktu. Valdespino'nun kurnazhk ederek, ana meydanda bekleyen med­ ya ara-;larma goriinmeyecekleri dolamba-;h bir yol takip ettigini fark etmi�ti. Tam da tahmin ettigi gibi Valdespino ile Julian, Almudena Katedrali'nin giiney giri�ine vanyorlar, piskopos kapmm kilidini a-;1p prensi i-;eri sokuyordu. Kap1 kanad1 kapand1ktan sonra ikisi de bir daha goriinmiiyordu. Hi-; konu�madan ekrana bakan Garza'nm izlediklerinden anlam -;1karmaya -;ah�hg1 anla�Il1yordu. Sonunda, "Beni geli�me­ lerle ilgili bilgilendir," deyip Martin'i bir kenara -;agird1. Digerlerinin kendilerini duyamayacag1 bir mesafeye gelin­ ce Garza, "Piskopos, Prens Julian'1 saray d1�ma -;1kmaya veya telefonunu birakmaya nas1l ikna etti bilmiyorum, ama prensin Valdespino'yla ilgili su-;lamalardan haberi bulunmad1g1 -;ok a-;1k, yoksa ondan uzak dururdu," diye fisildad1. Martin, "Sizinle aym fikirdeyim," dedi. "Piskoposun ne plan­ lad1g1yla ilgili varsay1mlarda bulunmak istemem ama ..." Tered­ diit etti. Garza, "Arna ne?" diye sordu. Martin i-;ini -;ekti. "Valdespino -;ok k1ymetli birini rehin al­ m1� gibi goriiniiyor." * * *

F: 1 6

241


Dort yiiz kilometre kadar kuzeydeki Guggenheim Miizesi'nin ana galerisinde duran Fonseca'n m telefonu -;almaya ba�lad1. Yirmi dakika i-;inde altmc1 -;ah�1yd1. Arayanm kim olduguna bakmca adeta haz1rola ge-;ti. Kalbi h1zla -;arparken, "Si?" diyerek telefonu a-;h. Hattaki ses yava�-;a ve kelimelerin iizerinde dura dura ispan­ yolca konu�maya ba�lad1. "Bildigin iizere ispanya'nm gelecekteki krali-;esi bu ak�am yanh� ki�ilerle arkada�hk kurarak ve Kraliyet Sarayi'm utand1racak �ekilde hareket ederek birtak1m yanh� ad1mlar ath. Daha fazla zarar gelmesini onlemek adma, onu sara­ ya miimkiin olan en k1sa siirede getirmen gerekiyor." "Maalesef �u anda Bayan Vidal'm yerini bilmiyoruz." Ses emin bir �ekilde, "Edmond Kirsch'iin u-;ag1 k1rk dakika once Barselona'ya dogru Bilbao Havaalam'ndan aynld1," diye bildirdi. "Bayan Vidal'm o u-;akta bulundugunu samyorum." "Bunu nerden biliyorsun?" diye -;1k1�an Fonseca, sonra bu miinasebetsizligine pi�man oldu. Ses sert bir tonla, "Eger i�ini yapsaydm sen de bilirdin," diye kar�1hk verdi. "Ortagmla birlikte pe�inden gitmenizi istiyorum. $u an Bilbao Havaalam'nda askeri bir u-;ak yak1t ikmali yap1yor." Fonseca hahrlath. "Bayan Vidal o u-;aktaysa, herhalde yanm­ da Amerikah Profesor Robert Langdon da vard1r." Arayan ki�i ofkeyle, "Evet," dedi. "Bu adam Bayan Vidal'1 korumalarmm yanmdan aynlmaya ve birlikte ka-;maya nasd ikna etti bilmiyorum ama Bay Langdon'm bize dert oldugu -;ok a-;1k. Gorevin Bayan Vidal'1 bulup gerekirse zor kullanarak geri getirmek." "Peki ya Langdon miidahale ederse?" Uzunca bir sessizlikten sonra arayan ki�i, "Sivil zayiat ver­ memek i-;in elinden geleni yap," diye cevap verdi. "Arna Profesor Langdon'm kazaya kurban gidebilecegi kadar ciddi bir krizin i-;indeyiz."

242


46.

BOLOM

ConspiracyNet.com

SON DAKiKA HABERi KIRSCH ANA AKIM MEDYADAI Edmond Kirsch'On bu ak�amki bilimsel duyurusu, � milyon internet izleyicisi 9eken bir sunum olarak ba�lam1�t1. Arna cinayeti­ nin hemen ardmdan Kirsch haberi !Om dOnyadaki ana ak1m m edya aglannda yaymlanmaya ba�lad 1. Bu �ekilde haberi izleyenlerin say1smm seksen milyonun Ozerine 91kt1g1 tahmi11 ediliyor.

243


4 7.

BOLOM

Kirsch'iin w;ag1 Barselona'ya dogru al-;ahrken Robert Lang­ don ikinci fincan kahvesini bitirdi ve Edmond'm mutfagmdan Ambra ile payla1?hklan ahi?hrmahklardan kalanlara bakh: fishk, pirin-; patlaklan ve tatlan birbirine benzeyen "tahilh barlar". Masanm kar1?1smda ikinci kadeh 1?arabm1 i-;mil? olan Ambra -;ok daha rahatlam11? goriiniiyordu. C::ekingen bir sesle, "Dinledigin i-;in tel?ekkiirler," dedi. "An­ layacagm gibi, kimseyle Julian hakkmda konu1?am1yorum." Julian'm televizyondaki tuhaf evlilik teklifi hikayesini din­ lemil? olan Langdon anlay11?la ba1?m1 sallad1. Ambra'mn ulusal televizyonda gelecegin ispanya krahm utand1ramayacagm1 -;ok iyi bilen profesor ona hak verdi. Ba�ka �ansz yoktu. Ambra, "Eger bu kadar erken evlenme teklif edecegini bil­ seydim ona -;ocuk sahibi olamayacagnm en ba1?ta soylerdim. Arna her l?ey bir anda olup bitti," dedi. Bai?mI iki yana sallay1p hiiziinle pencereden d11?an bakh. "Ondan ho1?land1g1m1 samyordum. Belki de sadece anm heyecanma ... " "Uzun boylu, esmer, yak11?1kh bir prensin verdigi heyecan m1?" Agzm1 -;arp1tarak giilen Langdon 1?3ka yap1yordu. Sessizce giiliimseyen gen-; kadm yiiziinii ona dondii. "Evet, bu dediklerin dogru. Bilmiyorum, bana iyi bir adam gibi gelmi1?ti. Belki biraz fazlaca ihtimam gormiil? romantik biriydi, Edmond'm cinayetiyle alakas1 olabilecek yap1da biri degildi."

244


Langdon onun hakh oldugunu samyordu. Edmond'm olii­ miinden prensin bir �1kan yoktu. Aynca prensin herhangi bir �ekilde baglanhs1 oldugunu i�aret eden elle tutulur bir kamt da bulunmuyordu. Saraydan birisi telefon edip Amira} Avila'mn isminin davetli listesine eklenmesini istemi�ti. Bu noktada, Edmond'm duyurusunu engelleyecek bir plan yapacak kadar vakti olan Piskopos Valdespino en bariz �iipheli konumuna geli­ yordu. Aynca diinya dinlerinin yetkisini ne ol-;iide sarsacagm1 da herkesten daha iyi yine o biliyordu. Ambra al-;ak bir sesle, "Julian'la evlenemeyecegim -;ok a-;1k," dedi. "<;:ocuk sahibi olamayacag1m1 arhk bildigi i-;in ni�am ataca­ gm1 dii�iiniip duruyorum. Son dort yiizyildir onun soyu tahtta oturuyor. i-;imden bir ses, Bilbao'lu bir miize yoneticisinin bu soyun bitmesine neden olamayacagm1 soyliiyor." Ba�lanmn iistiindeki hoparlOriin CIZirdamas1yla pilotlar Barselona'ya ini�e haz1rland1klanm duyurdu. Prensle ilgili evhamh dii�iincelerinden s1ynlan Ambra ayaga kalkh ve mutfaktaki bardaklan -;alkalay1p arhk yiyecekleri -;ope bo�altarak kabini toplamaya ba�lad1. Masanm iistiindeki telefondan Winston, "Profesor," diye seslendi. "$u anda internette yeni bir bilginin dola�hgm1 bilmek istersiniz diye dii�iindiim. Piskopos Valdespino ile katil Amira} Avila arasmda gizli bir bag olduguna <lair gii-;lii bir delil bulun­ mu�." Langdon bu habere dikkat kesildi. Winston, "Maalesef dahas1 da var," diye ekledi. "Bildiginiz gibi Kirsch'iin Piskopos Valdespino ile yaphg1 gizli toplanhda iki dinin lideri daha bulunuyordu. Tanmm1� bir hahamla sevilen bir imam. i mam diin gece Dubai yakmlanndaki -;olde olii bulunmu�. Birka-; dakika once Budape�te'den can s1k1c1 haberler geldi. Gorii­ nii�e bak1hrsa haham da kalp krizinden olmii�." Langdon sersemlemi�ti. 245


Winston, "Blog yazarlan oliimlerinin aym zamana tesadiif etmesini sorgulamaya ba1?lad1," dedi. Olanlara inanmakta gii«;liik -;eken profesiir susuyordu. Ne olursa olsun Piskopos Antonio Valdespino, Kirsch'iin ne buldu­ gunu bilen hayattaki tek ki1?iydi. Gulfstream G550, Barselona'nm dag eteklerindeki Sabadell Havaalam'mn tek pistine indiginde paparazzi veya basmm bek­ lemedigini goren Ambra rahatladi. Dedigine gore Edmond, Barselona'daki El-Prat Havaalam'nda �ohret delisi hayranlarla ugrai?mak yerine bu ki.i �iik havalimamm tercih ed iyordu. Ne var ki gen� kadm ger-;egin boyle olmad1gm1 biliyordu. Edmond aslmda ilgiden hol?lanan biriydi; aynca virajh yol­ lardan evine en sevdigi spor arabas1yla gidebilmek i-;in u-;agm1 Sabadell'de tuttugunu itiraf etmi1?ti. Elon Musk, sozde bu Tesla Model X P90D'yi ona kendi eliyle hediye etmi1?ti. Anlahlanlara gore Ed mond bir defasmda u-;ak pilotlanm pistte bir millik, Gulfstream'e kar1?1 Tesla yani?ma davet etmil? ama hesabm1 iyi yapan pilotlar teklifi reddetmi1?ti. Ambra kederle, Edmo11d'1 ozleyece,�im, diye dii1?iindii. Evet, istekleri11i frenlemeye11 at1lga11 biriydi ama 0111111 o miithi? hayal giicii hayattmz ve b11 ak?am ba?111a gcle11lerde11 i;ok daha fm:las1111 Izak ediyor­ du. U manm ke?fi11i Prtaya i;1kanr, 011u ?erefle11diririz.

G550, Edmond'm tek u-;akhk hangarma girip motorlan kapathgmda Ambra etrafm sakin oldugunu gordii. Anlal?ilan Profesor Langdon'la birlikte radara yakalanmadan u-;mul?lardi. U-;agm merdivenlerine do.gru yiiriirken kafasmdaki dii1?iin­ celerden kurtulmak i-;in derin bir nefes ald1. ikinci kadeh i?arap etkisini gosteriyordu. i-;tigine pi1?man olmul?tu. Hangarm beton zeminine ad1mm1 atarken hafif-;e yalpalad1 ve o anda, dogrulma­ s1 i-;in omzundan tutan Langdon'm gii-;lii elini hissetti.

246


i<;:tigi iki fincan kahveyle gayet ay1k gori.inen profesore gii­ li.imsedi. "Te�ekki.irler." Ko�ede park etmi� duran siyah araca bir goz atan Langdon, "Hemen gori.ini.irden kaybolmam1z laz1m," dedi. "Herhalde bana bahsettigin ara<; bu, oyle degil mi?" Ambra ba�1m sallad1. "Edmond'm gizli a�ki." "Garip bir plakas1 var." Arabanm kendini begenmi� plakasma bak1p gi.ili.imsedi.

E-DALGA Ambra a<;1klamaya ba�lad1. "Edmond bana Google ile NASA'nm yakm zaman once, di.inyanm ilk 'kuantum' bilgisa­ yarlarmdan 0-dalga isminde <;1gir a<;1c1 bir si.iperbilgisayar satm ald1gm1 soylemi�ti. Bana a<;1klamaya <;ah�h ama biraz karma�1kh; bindirme ozelligiyle, kuantum mekanigiyle ve yepyeni bir ma­ kine ti.iri.i yaratmakla ilgili bir �eyler anlath. Herneyse, Edmond D-Dalga'y1 geride b1rakacak bir �y yapmak istediginden bahse­ diyordu. Bu yeni bilgisayara E-Dalga diyecekti." Langdon, "Edmond'm E'si," diyerek sesli di.i�i.indi.i. 2001: Uzay Yalu Macerasi'ndaki i.inli.i bilgisayarla ilgili Ed­

mond'm anlathg1 hikayeyi hahrlayan Ambra, D'nin bir ad1111

Otesinde E yer al1r, di ye di.i�i.indi.i. $ehir efsanesine gore bilgisayara "HAL'' ismi verilmi�ti, <;iinki.i alfabetik olarak "IBM"den bir on­ ceki harflerden meydana geliyordu. Langdon, "Peki arabanm anahtan?" diye sordu. "Nereye saklad1gm1 bildigini soylemi�tin." '�nahtar kullanmazd1." Ambra, Edmond'm telefonunu ha­ vaya kaldird1. "Ge<;en ay geldigimizde bana bunu gostermi�ti." Telefonun ekranma dokunup Tesla uygulamasm1 a<;h ve "�agir" komutunu se<;ti. 0 anda hangarm ko�esindeki aracm farlan yand1 ve Tesla

kayar gibi, sessizce yanlarma gelip durdu.

247


Kendi kendine hareket eden bir araba g6rmekten rahats1z oldugu anla�Ilan Langdon ba�1m yana egdi. Ambra, "Endi�elenme," diyerek ona giiven verdi. "Edmond'm evine kadar senin siirmene izin verecegim." Kabul ettigini belli eder �ekilde ba�1m sallayan Langdon, siiriicii koltuguna dogru arabanm etrafmdan dola�maya ba�lad1. Oniinden ge-;erken dump plakaya bakt1 ve yiiksek sesle giildii. Ambra onu neyin eglendirdigini anlam1�h. Edmond'm plakasmm -;er-;evesinde VE DUNYA iNEK DEDiKLER iN iZE KALACAK yaz1yordu. Langdon direksiyonun ba�ma ge-;erken, ''Tam da Edmond'a gore," dedi. "Laf1m hi«; esirgemezdi." "Arabasm1 severdi," diyen Ambra, Langdon'm yanmdaki koltuga ge-;ti. "Tam elektronik ve Ferrari'den daha h1zh." Yiiksek teknoloji kontrol paneline bakan Langdon omuzlan­ m silkti. "Ben pek arabalara merakh degilimdir." Ambra giiliimsedi. "Olursun."

248


48.

BOLOM

Avila'nm Uber arac1 karanhgm i-;inden doguya dogru iler­ lerken donanma subay1 olarak gorev yaphg1 y1llarda ka-; kez Barselona Limam'nda demir athgm1 hahrlamaya -;ahi?h. Sevilla'daki patlamayla sona eren ge-;mil? hayah arhk on­ dan -;ok uzakh. Kader ac1mas1z ve ne yapacag1 belli olmayan bir sevgiliydi ama yine de iirkiitiicii bir dengesi vard1. Sevilla Katedrali'nde ruhunu parampar-;a eden aym kader 1?imdi ona yeni bir hayat veriyor, -;ok farkh bir katedralin kutsal duvarlan arasmda dogacak yepyeni bir ba1?lang1-; sunuyordu. Kendisini oraya gotiiren ki1?iyse Marco isminde basit bir fizik tedavi uzmamyd1. Aylar once Marco fikri ilk ortaya athgmda Avila, "Papayla gorii1?mek mi?" diye sormu1?tu. "Yann m1? Roma'da m1?" Marco, "Yann ispmzya'da," diyerek cevap vermi1?ti. "Papa burada." Avila, ona deliymil? gibi bakm11?h. "Medya hai?metmeaplan­ nm i spanya'ya geleceginden bahsetmedi." Gen-; egitmen, "Biraz giiven amiral," diyerek bir kahkaha atm11?h. "Yann gidecegin bai?ka bir yer mi var?" Avila bak11?larm1 yarah bacagma indirmi1?ti. Marco, "Saat dokuzda -;1kanz," diyerek onu kendine ge­ tirmi1?ti. "Soz veriyorum kii-;iik yolculugumuz rehabilitasyon seanslanm1zdan daha az sanc1h olacak." Avila ertesi sabah evden getirdigi donanma iiniformasm1 giymil?, bir -;ift koltuk degnegi kapm11? ve gen-; adamm eski Fiat 249


arabasma atlam11?h. Marco arabay1 hastanenin parkmdan -;1kanp Avenida de la Raza'dan giineye yonelmil? ve sonunda i?ehirden aynhp N-IV Otoyolu'na varm11?h. Birden tedirginlik hisseden Avila, "Nereye gidiyoruz?" diye sormui?tU. Gen-; egitmen giiliimsemi1?ti. "Rahatla ve giiven bana. Yanm saat siirecek." Avila, N-IV iizerinde en azmdan yiiz elli kilometre daha kuru otlaklardan bai?ka bir l?ey olmad1gm1 biliyordu. Korkun-; bir hata yaphgm1 dii1?iinmeye ba1?lam11?h. Yanm saatlik yolculugun ardm­ dan El Torbiscal kasabasmm iirkiitiicii hayaletine yakla1?mI1?iard1. Buras1 arhk niifusu s1hrlanm11?, eskinin zengin bir -;ift-;i kasaba­ s1yd1. Beni nereye gotiiriiyor bu adam? Dakikalar boyunca arabay1 siiren Marco daha sonra otoyoldan -;1k1p kuzeye donmii1?tii. C::ayularm kari?I tarafmdaki ekilmemil? araziyi i1?aret ederken, "$unu gorebiliyor musun?" diye sormul?tu. Amira! hi-;bir l?ey gormiiyordu. Gen-; egitmen ya hay al gorii­ yordu ya da Avila'nm gozleri arhk yal?lanmaya ba1?lam11?h. Marco, "Muhtel?em degil mi?" di ye sormul?tu. Giinei?e kafi?I gozlerini k1sarak bakan Avila, en sonunda kusalm i-;lerine dogru karanhk bir figiiriin belirdigini gormiil?, yakla1?hk-;a gozleri hayretle biiyiimii1?tii.

Burasz ... bir katedral mi? Bina ancak Madrid'de veya Paris'te gormeyi bekleyecegi bo­ yutlardayd1. Avila omrii boyunca Sevilla'da ya1?am11?h ama daha once hi-; boyle iicra bir yerde katedral bulundugunu duymam11?h. Onlar yakla1?hk-;a, once sadece Vatikan'da gormiil? oldugu gii­ venlik saglayan dev beton duvarlanyla yap1 daha da etkileyici goriinmeye ba1?lam11?h. Anayoldan aynlan Marco, katedrale dogru k1sa bir ara yolda siiriip onlerini kesen yiiksek demir kap1ya yakla1?m11?h. Dur­ duklarmda arabanm torpido goziinden !amine kaplama bir kart -;1karhp kontrol panelinin iistiine yerle1?tirmi1?ti.

250


Yakla�an giivenlik gorevlisi karta bir goz atJp aracm i<;ine dikkatle bakm1� ve Marco'yu goriince geni�<;e giiliimsemi�ti. "Bi­ demi�ti. '�Que tal Marco? (tNaber Marco?)" iki adam el s1k1�tJktan sonra Marco, Amiral A vila'y1 tamt­

e11ve11idos, (Ho� geldi11,)"

m1�tJ. "Ha 11e11ido a co11ocer al Papa. (Papay/a goriifmeye geldi.)"

Amiralin iiniforma smdaki madalyalara hayranhkla bakan giivenlik<;i, ba�1m sallay1p el i�aretiyle ilerlemelerini s6ylemi�ti. Koca kapmm kanatlan geriye dogru a<;1hrken Avila bir Orta<;ag kalesine girdigini hissetmi�ti. Onlerinde yiikselen gotik katedralin, her biri ii<; kath sekiz <;an kulesi vard1. Yapmm govdesi ii<; adet kubbeden meydana ge­ liyordu. Koyu kahverengi ve beyaz ta�lardan yapilm1� d1� cephesi katedrale ah�1lmad1k, modern bir hava katm1�tJ. A vila palmiye aga<;larmm yan yana dizildigi ii<; paralel araba yoluna gozlerini dikmi�ti. Her yerin ara<;larla dolu oldugunu goriince �a�irm1�tJ. Liiks binek a rabalan, hurda otobiisler, <;amur kaph mopedler... Akla gelebilecek her tiirlii ara<; mevcuttu. Marco yanlarmdan ge<;ip dogruca kilisenin on avlusuna siir­ mii�tii. Geldiklerini goren giivenlik gorevlisi, saatine bakm1� ve onlar i<;in aynld1g1 anla�1lan bo� bir park yerine yonlendirmi�ti. Marco, "Birazge<; kald1k," demi�ti. "Hemen i<;eri girmeliyiz." Avila tam cevap verecekken kelimeler bogazmda diigiim olmu�tu. Kilisenin oniindeki tabelay1 gormii�tii:

IGLESIA CAT6LICA PALMARIANA Aman Tmmm!

Avila istemeden geriye <;ekilmi�ti. B 11 kiliseyi

daha once d11ym11�t111n!

Giimbiirdeyerek atan kalbini kontrol etmeye <;ah�irken gen<; egitmene donmii�tii. "Senin kilisen buras1 m1 Marco?" Evham­ lanm1� gibi konu�mamaya <;ahyordu. "Sen ... Palmarian m1sm?"

251


Marco giiliimsemi�ti. "Bu kelimeyi bir hastahktan bahse­ dermi� gibi soyledin. Ben sadece Roma'nm yanh� yola saphgma inanan dindar bir Katolik'im." A vila bir kez daha bak1�lanm kiliseye dikmi�ti. Marco'nun Papa'y1 tamd1g1yla ilgili iddias1 birden manhkh gelmeye ba�la­ m1�h. Papa burada, ispanya'da. Birka-; yil once Canal Sur isimli bir televizyon kanah, Pal­ marian Kilisesi'nin sirlarmdan bazilanm a-;1klamak amac1yla La

Iglesia Oscura isimli bir belgesel yaymlam1�h. Giderek biiyiiyen cemaati ve niifuzu bir yana, kilisenin varhgm1 ogrenmek bile A vila'y1 sersemletmi�ti. i nam�a gore Palmarian Kilisesi, yerli halk yakmlardaki bir tarlada baz1 esrarengiz goriintiilere �ahit olduklanm iddia edince in�a edilmi�ti. Bakire Meryem sozde onlara goriinmii�, Katolik Kilisesi'nin "modernizm dalaletine" bathgm1

ve

ger-;ek inancm

korunmas1 gerektigini soylemi�ti. Bakire Meryem, Palmarian'lardan alternatif bir kilise kurmalanm istemi� ve Roma'daki papay1 sahte papa olmakla su-;lam1�h. Vatikan'daki papanm gererli olmad1g1, Aziz Petrus'un "koltugunun" ger-;ek anlamda "bo�" oldugu inanc1 Sedevakan­ tizmden geliyordu. Palmarian'lar bundan ba�ka, "ger-;ek" papanm kendi ku­ ruculan XVII. Papa Gregory ismini alan Clemente Dominguez y Gomez olduguna <lair ellerinde delil bulundugunu iddia etmi�lerdi. Ana ak1m Katoliklerin goziindeki "antipapa" Papa Gregory'nin liderliginde Palmarian Kilisesi biiyiimii�tii. 2005'te Papa Gregory bir paskalya ayinine ba�kanhk ederken oliince, ce­ maati ooyle bir zamanda olmesini goklerden mucizevi bir i�aret kabul etmi� ve Tann'yla ger-;ekten de bir baglanhsmm bulundu­ gunu kamtlad1gm1 one siirerek onu yiiceltmi�ti. Avila o suada bak1�lanm devasa kiliseye kaldmrken buray1 kotii bir bina olarak gormekten kendini alamad1.

Yeni antipapa her kimse, onunla tam�mak hir ilgimi rekmiyor. 252


Papahk iddialarma yonelik ele�tirilerin yam sITa Palmarian Kilisesi beyin y1kamaktan, tarikatlarmkine benzer tehditlerden, hatta birtak1m gizemli cinayetlerden sorumlu tutuluyordu. Aile avukatmm iddialarma gore kilise iiyesi Bridget Crosbie, i rlan­ da'daki bir Palmarian Kilisesi'nden "ka-;amam1�h." Avila yeni arkada�ma ay1p etmek istemiyordu ama bugiinkii yolculuktan beklentisi bu degildi. Oziir diler gibi i«; -;ekerken, "Marco," demi�ti. "Uzgiiniim ama bunu yapabilecegimi sanm1yorum." Hi-; bozulmam1� gibi konu�an Marco, "Bunu soyleyecegini hissetmi�tim," diye cevap vermi�ti. " i tiraf etmeliyim ki buraya ilk geldigimde ben de aym tepkiyi verdim. Tiim o dedikodulan ve kotii soylentileri ben de duymu�tum ama emin ol, Vatikan'm yiiriittiigii karalama kampanyasmdan ba�ka bir �y degil." Avila i-;ten i-;e dii�iiniiyordu. Peki, surlayabilir misin? Kiliseniz

onlarz gerersiz ilan etti! "Bizi kiliseden aforoz etmek i-;in Roma'mn bir bahaneye ihtiyac1 vard1, ooylece onlar da yalan uydurdu. Vatikan y1llard1T Palmarian'larla ilgili yalan yanh� bilgi yay1yor." Avila bu ku� u-;maz kervan ge-;mez yerdeki biiyiileyici kated­ rali iyice incelemi�ti. Nedense bir �ey ona garip geliyordu. "Akhm kan�h. Vatikan'la hi-; bagm1z yoksa para nereden geliyor?" Marco giiliimsemi�ti. "Katolik din adamlan arasmda gizli Palmarian miiridi ka-; ki�inin bulunduguna inanamazsm. Bura­ da, Roma'da ba�layan liberal degi�iklikleri onaylamayan pek -;ok muhafazakar Katolikpapaz var. Bizimki gibi geleneksel degerlere oncelik veren kiliselere sessizce para aktanyorlar." Tahmin edemeyecegi bir cevap alm1�h ve bu kulagma man­ hkh geliyordu. 0 da Kilise'nin ya modernle�mesi ya da batmas1na inananlarla, ger-;ek amacmm degi�en diinya kar�1smda k1p1T­ damadan durmak olduguna inananlar arasmdaki siirtii�menin arthgm1 hissediyordu. Marco, "$imdiki papa olaganiistii biri," demi�ti. "Ona hi­ kayeni anlathm. Madalyah bir subay1 kilisemizde agITlamaktan 253


�eref duyc.cagm1 ve bugiinkii ayinden sonrn seninle �ahsen tam�mak isledigini soyledi. Selefleri gibi o Tann'y1 bulmadan oncesine kadar askeri bir ge\mi�e sahip ve �u anda nasil bir sure\ ya�ad1gm1 anhyor. Bak1� a\ISmm huzur bulmana yard1mc1 olaca­ gma inamyorum." Marco arabadan inmek ii zere kap1sm1 a\ffi I�h ama Avila k1pudayam1yordu. Yerinde olurmu� dev binaya bak1yor ve bu insanlara kar�l kor bir onyarg1yla hareket ettigi i\in pi�manhk duyuyordu. Adil olmak gerekirse Palmarian Kilisesi'yle ilgili dedikodulardan ba�ka hi\bir �ey bilmiyordu ve aynca Vatikan da skandallara bula�m1yor degildi. Bunun d1�mda Avila'nm kilisesi saldmdan sonra ona hi\ yard1m etmemi�ti. Rahibe ona, dii�man­ lanm affet, demi�ti. Diger yanagm1 don. Marco, "Luis, beni dinle," diye hsildam1�h. "Buraya gelirken seni biraz yamltt1g1m1 kabul ediyorum ama kotii bir niyetim yoktu... Bu adamla tam�mam istedim. Verdigi fikirler benim hayahm1 ba�tan a�ag1 degi�tirdi. Bacag1m1 kaybettigimde ben de �u an senin bulundugun konumdayd1m. Olmek istiyordum. Tam karanhkta kaybolacakken bu adamm s6yledikleri bir ama\ edinmemi sagladi. Gel de bir vaazm1 dinle." Avila tereddiit etmi�ti. "Senin adma sevindim Marco. Sam­ nm ben tek ba�1ma daha iyiyim." "i yi mi?" Gen\ adam kahkaha atm1�h. "Bir hafta once ba�ma silah dayay1p tetigi \ektin! i yi degilsin dostum." Avila onun hakh oldugunu biliyordu. Bundan bir hafta sonra

terapim sona erince yine yalnzz ve amars1z bir haldeeve diinecegim. Marco, "Neden korkuyorsun?" diye iistelemi�ti. "Sen donan­ ma subay1sm. Gemi idare etmi� yeti�kin bir adamsm! Papanm on dakika i\inde beynini y1kay1p seni esir almasmdan m1 korkuyor­ sun?" Neden korktugumu bilmiyorum, diye dii�iinen Avila kendini kii\iik ve yetersiz hissetmi� bak1�lanm yarah bacagma indirmi�­ ti. Hayatmm biiyiik k1smmda yetkili ki�i, emir veren ki�i kendisi

254


olmu�tu. $imdi ba�ka birinden emir alma ihtimali kar�1smda tereddi.it ediyordu. Emniyet kemerini takan Marco, "Neyse," demi�ti. "Affe­ dersin. Huzursuz oldugunu gorebiliyorum. Sana bask1 yapmak istemedim." Arabay1 <;ah�hrmak i.izere elini uzatm1�h. Avila kendini aptal gibi hissediyordu. Marco'nun ya�1 kendi­ sinin i.i<;te biri kadard1, hala bir <;ocuktu, tek bacag1 yoktu, sakat bir arkada�ma yard1m etmeye <;ah�1yordu ama Avila minnetini ona nankorli.ik ederek, �i.ipheci davranarak ve tenezzi.il etmeye­ rek gostermi�ti. Sonunda, "Dur," demi�ti. "Bag1�la beni Marco. 0 adamm vaazm1 dinlemekten �eref duyanm."

255


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.