SÖYLEŞİ I Tozlu Giyim’de işten çıkarılan emekçiler kayyumla şirket arasında yaşadıklarını soL’a anlattı

Samsun'da cemaat bağlantısı nedeniyle önce kayyum atanan ancak daha sonra patronu Hüseyin Tozlu'ya iade edilen Tozlu Giyim'de işten çıkarılan iki kadın işçiyle konuştuk. Maaşlarına nasıl el konulduğunu, tazminatsız işten çıkarılmalarını anlatan işçiler 'Bir yol, bağ kuracak bir insan arıyorsunuz. Bizim gibi hakkı yenen herkes de aynı arayış içinde… Bu sesler bir gün birleşecek…

Belmanur Kartal

“FETÖ” soruşturması kapsamında 9 Ağustos 2016’da Samsun'da tutuklanan 13 işadamından biri de Tozlu Giyim’in sahibi Hüseyin Tozlu idi. 2000 yılında manifaturacılık yapan Tozlu, 2015 yılında 50 mağazası, 850 çalışanı, tozlu.com ve tesettür giyim diesre.com adlı online mağazalarıyla yurtiçine ve 79 ülkeye online satış yapar hale gelmişti. 18 Nisan 2018 tarihinde görülen davada 3 yıl 1 ay hapis cezasına çarptırılan Tozlu, cezaevinde tutuklu bulunduğu süre göz önüne alınarak serbest bırakılmış, ardından da kayyum atanan şirketi kendisine iade edilmişti.  

Terör örgütüne üye olmak ve finanse etmek suçlamasıyla tutuklanan, tüm malvarlığına tedbir konularak banka hesapları dondurulan Tozlu’nun mahkemedeki savunması basında şu sözleriyle yer almıştı:

"Fethullah Gülen'i sadece televizyonlardan biliyorum, kendisini tanımam ve FETÖ ile hiçbir bağlantım yoktur. Ne onlara ne de hiçbir cemaat, örgüt veya maddi yardımda bulunmadım, darbe girişimi ile ilgili hiçbir bilgiye sahip değilim. Çocuklarımdan biri Feza Koleji'nde okudu, Bank Asya'da hesabım var, 17 Aralık sonrasında Zaman gazetesi aboneliğimi iptal ettirdim, 2010’da cemaat okullarından birinin açılışı sebebiyle Kamboçya'ya gitmiştim. Hakkımdaki iddialar beni karalamak amaçlı bir ihbar mektubu ile başladı. Başbakan ve bakanlarla bile arada görüşürüm. Suçsuzum ve bu durumdan çalışanlarım da mağdur olacaktır."

Bu süreçte, tazminatları ödenmeden kapı önüne konulan yüzlerce işçi gerçekten de mağdur edildi. Önce kayyum çok sayıda işçiyi işten çıkardı, daha sonra şirketi geri alan Hüseyin Tozlu’nun kendisi...

İşte o işçilerden biri Samsun’da halen direnişleri devam eden Makro Market’ten bir kadın işçi aracılığıyla soL’a ulaştı. Bebeği hasta olduğu için evinde görüşme talebini seve seve kabul edip düştük yola… Hasta bebeğiyle Semra Makal ve Ezgi Kahraman karşıladı bizi sıcacık gülümseyen umut dolu gözleriyle… Tozlu Giyim’in Tekkeköy’deki merkez ofisinden çıkışı verilen iki kadın işçi… Semra ilk, Ezgi ise en son çıkışı verilen işçilerden…  

“Merhaba” dedik ve başladık söyleşmeye…

Tozlu’da ne kadar çalıştınız, hangi şubesindeydiniz?

Semra- İki yıl çalıştım, çağrı merkezindeydim.

Ezgi- Ben üç yıl, iki ay çalıştım; Tekkeköy’deki kargo departmanındaydım. 19 yaşımdan beri çalışıyorum, 26 yaşındayım şu anda.

Çalışma koşullarınız nasıldı?

Ezgi- Normalde sabah dokuz, akşam altıya kadar çalışıyorduk. Mesai gerekirse yapıyorduk. Eski koşullarımıza göre iyiydi, maaşımız gününde yatıyordu. Ama, Hüseyin Tozlu döndükten sonra şirketin durumu tamamen değişti.

Semra- Bizim çalışma sürecimizde çok fazla mesailerimiz oluyordu. Gece saat 01.30’da gelip sabah yine 08.00’de işbaşı yapıyorduk. Ciddi anlamda çok fazla mesailere kalırdık.

Fazla mesailerinizin ücreti ödeniyor muydu peki?

Semra- Çok düşük meblağlar veriliyordu, normalde almamız gereken ücreti hiçbir zaman alamazdık.  

Tozlu’dan nasıl ayrıldınız, sizinle birlikte kaç işçinin çıkışı verildi o dönem?

Semra- Kayyum atandıktan sonra toplu çıkışlar verildi. O esnada biz de çıkışımızı aldık. İlk önce 100 işçinin çıkışı verildi, iki hafta sonra 150 işçinin çıkışı verildi. Hep bu şekilde duyurmadan, el altından, toplu çıkışlar oldu. Benim de 12 Nisan 2017’de çıkışım verildi.

Ezgi- Toplam çalışan zaten 800 kişiydik, bunlardan belki 500-600 civarındaki işçi kayyum tarafından çıkarıldı, bir kısmı da toplumsal olaylardan dolayı kendi çıktı. Psikolojik olarak dayanamayan arkadaşlarımız oldu. 20 Ekim 2018 işten ayrılma tarihim… Ben en son çıkartılanım. 170’i arayarak öğrendim işten çıkartıldığımı… Gizlice çıkışımızı vermişler, sigortamızı sonlandırmışlar. Maaşımızı bile vermeden, Hüseyin Tozlu döndükten sonra bizi kovdular.

Tozlu’da çalışırken sorun yaşadığınızda yan yana gelip örgütlenebiliyor muydunuz?

Semra- İşçiler arasında örgütlenme yoktu, açıkçası herkes korktu, çekindi. Biz örneğin sendikaya üye olalım demiştik arkadaşlarımıza… Ama insanlar sendikaya üye olunca işten atılmaktan korktular. Çünkü işverenin bunu duyduğunda çıkış vereceği biliniyordu. Biz de kendi aramızda örgütlenelim dedik ama bu da mümkün olmadı. Biz çalışırken örgütlenebilseydik, bunu başarabilseydik şartlar bizim lehimize değişecekti.

KALAN 80 İŞÇİ SİGORTASIZ ÇALIŞTIRILIYOR

Şu anda şirkette kaç işçi kaldı?

Ezgi- En son ben çıkarıldığımda 80 civarı işçi kalmıştı içeride… Onlar da sigortasız çalıştırılıyor şu anda… 800 kişilik bir şirketti, düşünün.

Semra- Biz yaşadıklarımızı her yere şikayet ettik. Cumhurbaşkanına, Binali Yıldırım’a, BİMER’e, CİMER’e, Twitter hesaplarından, AKP’den tutun da aklınıza gelebilecek neresi varsa her yere durumumuzu anlattık ama hiçbirinden geri dönüş olmadı. Kimse sesimizi duymadı ya da duymak istemedi.

'KAYYUM GELDİ, ÖDEMELER DURDU'

Peki işsiz kaldığınız süreçte maddi-manevi neler yaşadınız?

Semra- Manevi olarak bir yıkım yaşıyorsunuz, çünkü “FETÖ” adıyla anılan bir şirkette çalışmışsınız. Madem kalkınmaya çalışıyorsun, önce mağdur ettiğin işçileri kurtar. Türkiye’nin her yerinden müşteriler arıyordu, yediğimiz küfürlerin haddi hesabı yoktu. O insanlarla işçileri muhatap ettiler. Kayyum geldi ödemeler durdu. Müşteriler parasını istiyor, 8 ay ödemesi yapılmayan müşteri vardı. Bu travmayı da bize yaşatıp işten attılar. Sonra çok zorlu bir sürece girdik. Çocuğumuz hasta… Bir tedavi süreci vardı, bunu karşılamak için yüklü miktarda kredi çekmiştik. Bir şeyler hep ters gidiyor, bir kişinin çalışmasıyla yaşamaya çalışmak bu koşullarda çok zor. OHAL dönemi çok uzun sürdü biliyorsunuz, sonra kriz ortamı…  

HÜSEYİN TOZLU İŞÇİLERİ HIRSIZLIKLA SUÇLADI

Ezgi- Çok kötü bir dönem geçirdik, haberimiz olmadan çıkışımız verildi, hepimiz mağdur edildik. Ben çalışmak istemedim, bir usulsüzlük olduğu için bu şekilde devam etmek istemedim. Hüseyin Tozlu cezaevinden çıktıktan sonra bizimle bir toplantı yaptı. Bize ağır ithamlarda bulundu. Kayyum bütün depoları bir araya getirip istiflemişti. “Burayı çöplük haline getirmişsiniz, malımı çalıp çırpmışsınız. Evinize haram para götürüyorsunuz. Dedikodu yapıyorsunuz. Daha iyi bir iş bulsaydınız zaten giderdiniz” gibi bir sürü hak etmediğimiz sözler söyledi. En kötüsü de bizi hırsızlıkla suçladı. Oysa en son kalanlar olarak, biz orayı ayakta tutan işçilerdik. Yıllık izinlerimizi, tazminatlarımızı hiçbir şekilde ödemediler. Maaşımızı da vermediler, sürekli aramaya devam edince gelen tepkilere dayanamayıp maaşımızı gizlice elden verdiler. Bizi Tekkeköy’de ufacık bir depoya getirdiler. Neden maaşların hesabımıza yatırılmadığını sorduk, “El konulduğundan hesabınıza para yatıramıyoruz. Kalan alacaklarınızın ne zaman yatırılacağını da bilmiyoruz. Paramız yok. Zaten borç alarak şu an size ödeme yapıyoruz” dediler. Her şey ezberletilmiş, her arayana aynı şeyi söyleyen bir mali müşavirle görüştük.    

Gerçekten paralarının olmadığına inanıyor musunuz?

Ezgi- İnanmıyoruz tabii ki.. BMW marka arabası olan, aylık 7 bin TL kira ödeyen biri fakir olabilir mi?

Semra- Madem parası yok, bunları nasıl yapıyor? Malvarlığını, haciz konmasın diye şoförü Metin Bozkurt’a devretmiş. Her şey bunlarda…

HAYALİ ŞİRKET GİBİ GÖSTERİLİYOR

Firmaya dava açan işçi oldu mu?

Semra- Oldu. Nasıl oldu bilmiyorum ama tazminatını el altından alan birkaç kişi de oldu. Ben dava açamadım, avukatla görüştüm. “Yüzde 13 komisyon alırım, bu sizin hakedişiniz ama sıraya gireceğiz alacaklılar listesinde… Artık bir yıl mı, iki yıl mı sürer. Oldu ki bu sürede Tozlu tazminatını ödedi. Senden o komisyonumu yine alırım, vermezsen ben sana dava açarım” dedi. Tazminatının yarısından çoğunu bana vereceksin zaten, deyince vazgeçtim. İki yıl önce 5,5 bin TL tazminat alacağın var demişlerdi, bunun yarısı da avukata gideceği için dava açamadım. Dava açanların mahkemesi bitmedi, hâlâ sürüyor. Nereye çağırılırsa kendi avukatları gelmediği, telefonlara bile açmadıkları gibi tebligat bile gönderilse geri geliyor. O yüzden hayali şirketmiş gibi gösteriliyor şu anda. Kimse ulaşamıyor. Mesela maile geri dönüş yapıyorlar, diyorlar ki “Bu durumdan kayyum sorumlu değildir, tazminat davanızı şirkete açabilirsiniz”. Şirkete gidiyorsunuz, diyor ki “Kayyum atandı, biz tazminat ödeyemeyiz”. Kimse sorumluluğu almıyor. Kayyum da bizi çok mağdur etti, işçinin haklarını korumadılar.

Talebiniz nedir?

Semra- Mağduriyetimizin giderilmesini istiyoruz. İşçisini hırsızlıkla itham eden Hüseyin Tozlu, mallarını şoförünün üstüne kaçırıp kendi işçisinin hakkını gasp eden kişidir. Biz kimsenin üç- beş kuruşuna tamah etmedik, çok fazla çalıştık. Emeğimizin karşılığını istiyoruz, biz kimseden bir lütuf, bağış istemiyoruz ki… Kendi hakkımızı istiyoruz.  

Ezgi- Kimse güle oynaya ayrılmadı ki firmadan… Herkes, bütün işçiler arkasından beddua etti.

Beddua etmek çözüm mü, ne yapmalı? İşçiler arasında bir dayanışma var mı şu anda?

Semra- Değil tabii ki… Küçük gruplar var yan yana gelebilen ama bunlar bir araya gelemedi, birlikte hareket edemediği için biz bunları yaşadık.  600 işçi birlikte örgütlü davranabilseydi Samsun ayağa kalkardı. Tüm sorumlular sesimizi duymak zorunda kalırdı.

TOZLU HAKKINDA OLUMSUZ YORUM YAPAN ENGELLENİYOR

Bu yaşadıklarınızı ve krizi kim yarattı, işçiler mi?  

Semra- Patronlar kriz adı altında asıl krizi işçilere yaşatıyor, bedelini hep biz ödüyoruz. Olan hep bize oluyor, zenginlere bir şey olmuyor. Siz örneğin Tozlu hakkında olumsuz bir yorum yapın sosyal medya kanalıyla, anında engellenirsiniz.

'AYAKLARIMIN ALTI PATLIYORSA, AYNI GEMİYMİŞ ÖYLE BİR ŞEY YOK'

Flormar’da, Cargill’de, Makro’da farklı birçok sektörde işçiler direniyor, patronlar ise işçileri susturmak için “Hepimiz aynı gemideyiz” diyor. Aynı gemide hissediyor musunuz kendinizi onlarla?

Semra- Aynı gemide olmamız mümkün değil. Ne yaşadığımızı biz biliriz, eşit değiliz ki onlarla aynı gemide olalım. Patronun işine yaradığımız sürece bizi tutar, kara kaşımız kara gözümüz için değil. Eşek gibi gece bir buçuğa kadar mesaiye kalıp da sabah sekizde işbaşı yapıyorsam, ayaklarımın altı patlıyorsa eşitlikmiş, aynı gemiymiş, öyle bir dünya yok! Tek başıma üç işçinin yapacağı işi yapıyordum. Onların kendi gemileri var.

BİZİM DAVAMIZ ONUR MESELESİ, BU SESLER BİR GÜN BİRLEŞECEK

Patronların Ensesindeyiz dayanışma, haberleşme ve mücadele ağı kuruldu. İşçilerin sesi olan bu ağı duydunuz mu?

Semra- Çok güzel bir haber bu... Bizi de oraya üye yapın, toplayabildiğimiz kadar arkadaşımızı toplayalım, örgütlenebildiğimiz kadar örgütlenelim. Elimizden gelen ne varsa yapmaya hazırız.  Yeter ki sesimiz duyulsun. Ne gerekiyorsa yapalım. Bizim davamız para değil onur meselesi!..

Bunca mağduriyet yaşayıp bedel ödemişsiniz. Son olarak ne söylemek istersiniz?

Ezgi- Ben bir yerlerde bir şekilde sesimizin duyulacağına inanıyorum. Bunca insanın ahını alıp rahat bu kadar gezemeyecekler. Gerçekten adalet varsa bu ülkede, sesimiz duyulacak bir gün…

Birçok yerde benzer durumda sizin gibi binlerce işçi var, böyle giderse bunun sonu ne olur?

Semra- Umudumuz var bizim... Bir şeylerin değişeceğine inanıyoruz. Nereye kadar yolsuzluk yapabilirler?

Söylediğin şey çok değerli… “Biz umutluyuz” dedin, “boşuna bedel ödemedik, kazanacağız” diyorsun.

Semra- Bu sadece bir kıvılcıma bakıyor Belma Hanım… 12 Nisan’da iki yıl olacak işsiz kalalı… Tutunacak bir dal, bir köprü arıyorsunuz. Bir yol, bağ kuracak bir insan arıyorsunuz. Bizim gibi hakkı yenen herkes de aynı arayış içinde… Bu sesler bir gün birleşecek, başka yolu yok.