Giresun Hong-Kong olur mu?

Sahil yolu boyunca bir yer sofrasına oturur gibi saygıyla Karadeniz’in dibine diz çökmüş onlarca balıkçı yerleşimi bugün betonlaşma tehdidi ile baş başa bırakılmış durumda.

Yusuf Yavuz

Sahip olduğu doğal ve kültürel zenginlikleriyle Doğu Karadeniz’in yaşanılası kentlerinden biri olan Giresun tarih boyunca hep önemli bir liman kenti olmuş. Yüzünü Karadeniz’e dönen, sırtını zümrüt yeşili dağlara ve yaylalara yaslayan Giresun’un hareketli topografyası ve ekilebilir arazilerin kısıtlı olması kentin ülkede en çok göç veren yerleşimlerden biri haline gelmesine neden olmuş.

Ancak coğrafyayı ve onun sağladığı olanakları doğru ve akılcı kullanmayı başarabildiği dönemlerde Giresun binlerce yıldır koynunda yaşayan insanlara bolluk ve bereketini cömertçe sergilemiş bir kent.

Geçmişin mirası mimari dokuda yaşıyor

Hititlerin çağdaşı olan ve yaygın olarak keten dokumacılığı yapan Kaşkalar’ın yerleştiği bölgelerden biri olarak bilinen Giresun’da Yunan kolonilerinden Roma ve Türk hâkimiyetine kadar geçen binlerce yıllık zaman diliminde kentin coğrafyası hep belirleyici olmuş. Sıcak ve Kalendermeşrep insanların yurdu olan Giresun’un sokaklarına kentin geçmişinin izleri yansıyor. Geçmişin zengin birikiminin mekânsal yansıması olan mimari doku, kısmen de olsa varlığını koruyor.

Karadeniz kentlerini dikey yapılaşma işgal ediyor

Doğu Karadeniz hattı boyunca Rize’den Samsun’a uzanan bölgede Trabzon, Ordu, Fatsa gibi kentlerde son yıllarda iyice hızlanan “dikey yapılaşma” Giresun’da da kendini göstermeye başlamış. Anılan diğer yerleşimlere göre yakın zamana kadar karakteristik dokusunu korumayı başaran kentte taşra gökdeleni denilebilecek yükseklikte binalar yükseliyor. Bir zamanlar Karadeniz kıyılarında her biri özgün mimari dokusu ve kültürel yapılarıyla varlığını sürdüren liman kentleri birer birer betonarmeye teslim ediliyor, Yomra’dan Espiye’ye kıyı yerleşimleri neredeyse aynı müteahhidin elinden çıkmış gibi birbirine benzer 20 katlı binalarla işgal ediliyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da kentleşmeyle ilgili her fırsatta dile getirdiği “yatay mimari” vurgusuna inat Karadeniz kentleri dikey olarak betonlaşıyor.

Giresun'daki çarpık yapılaşmanın denizden görünümü...

Gelişmişliğin ölçütü geçmişten kurtulmak mı?

Giresun sokaklarında dolaşırken, tarihi kalenin eteklerinde soluklandığımız sırada sohbet ettiğimiz bir genç, kentin bölgedeki diğer kentlere göre daha az yatırım aldığını, gelişmişlik açısından geride kaldığını, sanayi vb. yatırımlarının yapılmadığını söylüyor. Osmanlı döneminde 19. Yüzyılın sonlarında Hükümet Konağı olarak inşa edilen, bugün üniversiteye tahsis edilmiş tarihi binanın çevresinde de kentin geçmişini yansıtan çok sayıda yapı bulunuyor.

Osmanlı döneminde 19. Yüzyılın sonlarında inşa edilen eski Hükümet Konağı...

Gelişmişliğin, beton, cam ve çelik binaların çoğalmasıyla ölçüldüğü Anadolu kentlerinde geçmişin “mezbelelik” ve yıkılması gereken “metruk yapı” olarak görülmesi en çok da kültürel aktarımın önemli bir parçası olan mimari sürekliliği yok ediyor.

Giresun kıyılarında betonlaşma tehdidi

Giresun kalesinden kentin doğu ve batı kıyılarına doğru baktığımızda, her iki yöne doğru dağlık coğrafya ile deniz arasında yükselen beton bloklar göze çarpıyor.

Kentin doğu yakası...

Ülkenin en çok göç veren illerinden biri olan Giresun’da İstanbul’da gurbeti yaşayan insanlar sanki doğdukları kente döner dönmez İstanbul’un çirkin apartmanlarını kopyalayıp yamaçlara, kıyılara, dağların kalbine birer birer saplamışlar. Kentte bu durumdan rahatsız olanlar da var. Ancak sanki çoğunluğun imar ve emlak rantına karşı ellerini ovuşturduğu bir yerde itiraz edenlerin sesleri yeterince duyulmuyor.

Kentin batı yakası...

Yaylalarda yapılaşma, derelerde HES tehdidi

Giresun’un denizinden dağına, yaylasından ırmağına benzersiz coğrafyası ve bu coğrafyanın değerleriyle biçimlenen görkemli geçmişi bir yana, bugün kentin iki yakası betona kesmiş durumda. Tarihi kentsel dokunun günümüze ulaşabilen örnekleri bu çarpık yapılaşmanın kuşatması altında kalmış. HES’ler, barajlar, yol ve benzeri yıkım projeleri ayrı bir çevresel sorun. Yaylalardaki yapılaşma baskısı ve ormansızlaşmanın hızlanması da can yakıcı düzeyde.

Apartmanlar artık fındık bahçelerini tehdit ediyor

Sahil yolu boyunca bir yer sofrasına oturur gibi saygıyla Karadeniz’in dibine diz çökmüş onlarca balıkçı yerleşimi bugün betonlaşma tehdidi ile baş başa bırakılmış. Fındık tarımı kentin en önemli geçim kaynağı iken bugün adeta inşaat ve emlak rantı fındık bahçelerini de tehdit eder düzeye ulaşmış.

Espiye'de yeşilin beton ve molozla sınavı

Çarpık ve plansız yapılaşmanın en yaygın olduğu yerleşimlerden biri de Giresun ile neredeyse birleşmiş olan Espiye ilçesi. Planlı ve bölgenin dokusuna uygun mimariyle ülkenin en gözde kentlerinden biri olması için her türlü olanağa sahip olan Espiye’de kıyı boyunca ilerlerken yamaçlarda yükselen dev binalar göze çarpıyor. Yeşilin her tonunun hüküm sürdüğü bu yeryüzü cennetinde dere ve yol kenarlarının adeta çöp ve moloz yığınlarıyla işgal edilmesi de rahatsız edici boyutta.

Espiye'den bir görünüm

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın “Sıfır Atık” uygulaması var ancak henüz bu konudaki çabaların sonuçları sokağa yansımış durumda değil. Espiye Belediyesi’nin moloz dökmenin yasak olduğunu belirten tabelasını çevreleyen molozlar, bu konuda ciddi yaptırımların ve uygulamaların hayata geçirilmesi gerektiğini ortaya koyuyor.

Bu sorun, yalnızca bu bölge için değil, az ya da çok ülkenin hemen her yerinde benzer şekilde yaşanıyor.

Animasyon proje çılgınlığı Giresun'a da uğramış

Turizm için onlarca seçeneğe sahip olan kentte bu konuda çaba harcayan sivil toplum örgütleri ve çok sayıda insan var. Ancak geçtiğimiz yıl gündeme getirilen yat limanı ve teleferik projesi ile Giresun’un Hong-Kong’a öykünmesi, bu konuda atılan kentin coğrafi ve kültürel gerçekliğinin ıskalandığını gösteriyor.

Giresun'a yapılması planlanan teleferik, yat limanı ve çekek yeri

Bilgisayarda hazırlanmış animasyon projelerin coğrafyaya ve kentlere uyarlanmaya çalışılması son 20 yıldır Türkiye’nin kanıksadığı bir durum. Ancak çoğu uygulamada proje bilgisayar ekranında durduğu gibi durmuyor. Antalya’daki Boğaçayı Projesi bunun çarpıcı örneklerinden biri. İlk etabı uygulanan projeyle nehir yatağı kanala dönüştürülen Boğaçayı’nın bu bölümü adeta bataklık halini aldı.

40 dekarlık Giresun Adası'na 1 milyon kişilik teleferik hayali

Giresun’da yerel iş insanları ve sanayicilerin oluşturduğu derneğin hazırladığı projeye göre Giresun Adası’na teleferik, mevcut limanın olduğu bölgeye ise yat limanı ve çekek yeri ile hemen her yerde alışıla gelen restoranlar, iş merkezleri vs. yapılması planlanıyor.

Projeyi duyuran bir yerel basın haberi

Yaklaşık 40 dekarlık küçücük bir ada olan Giresun Adası, kültürel ve doğal varlıkları barındırıyor. Ancak planlanan proje ile adeta ziyaret edilmesi gereken adadan daha büyük tesislerin inşa edilecek olması ve yılda “1 milyon kişiyi taşıyacak teleferik projesi”, ada ve kıyı alanlarındaki mevcut turizm cazibesini de yok edecek düzeyde.

Giresun Hong-Kong ya da Bodrum olur mu?

Henüz inşasına başlanmamış olduğunu öğrendiğimiz bu “çılgın proje” dileriz uygulamaya konulmaz. Yat turizmi için tercih edilmeyen Karadeniz’de Hong-Kong, Bodrum, Marmaris, Çeşme hayalleri kurmak yerine Giresun’un başka yerde olmayan doğal ve kültürel mirasını koruyacak; yaylalarını, derelerini, zengin biyolojik çeşitliliğini öne çıkaracak, fındığını, balığını, tereyağını peynirini destekleyecek üretim alanlarını geliştirmeye ihtiyaç var.