Enjoying your free trial? Only 9 days left! Upgrade Now
Brand-New
Dashboard lnterface
ln the Making
We are proud to announce that we are developing a fresh new dashboard interface to improve user experience.
We invite you to preview our new dashboard and have a try. Some features will become unavailable, but they will be added in the future.
Don't hesitate to try it out as it's easy to switch back to the interface you're used to.
No, try later
Go to new dashboard
Published on Jul 21,2023
Like
Share
Download
Create a Flipbook Now
Read more
Published on Jul 21,2023
TYT Türkçe Ders Anlatım Modülü Read More
Home Explore TYT Türkçe Ders Anlatım Modülü
Publications:
Followers:
Follow
Publications
Read Text Version
More from Yayınevi
P:01

KURUMSAL

TYT Türkçe Ders Anlatım Modülü

ÇÖZÜM

VİDEO

TAHTA

AKILLI

TYT Türkçe Ders Anlatım Modülü KURUMSAL

/hizyayinlari hizyayinlari.com /hizyayinlari

ISBN: 978-625-8394-28-3

P:02

SÖZCÜK ANLAMI

Yazılı ve sözlü anlatımın temel yapı taşı sözcüklerdir. Dolayısıyla

metinlerin ve konuşmaların doğru anlaşılabilmesi için sözcüklerin

anlamlarının doğru bilinmesi gerekmektedir. Sözcüğün anlamının

doğru bilinmesi de sözcüğün tek başına kullanımından çok, kullanıldığı bağlam içinde kazandığı anlamların bilinmesini gerekli kılan

bir durumdur. Sözcüklerin cümle içinde kazandıkları farklı anlamları

ayırt edebilme becerisi, ÖSYM tarafından sıklıkla ölçülen becerilerin başında gelmektedir. Bu noktada karşımıza çıkan soru tiplerini

inceleyelim:

Örnek Soru

• gün: Zaman, sıra.

• dayanmak: Güç bir duruma katlanmak.

• kaybetmek: Yitirmek.

Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “gün, dayanmak, kaybetmek”

sözcükleri belirtilen anlamları karşılayacak şekilde kullanılmıştır?

A) Zavallı kadın, hiç gün görmemiş; yıllarca bu sıkıntılara katlanmıştı

ama eşini kaybettikten sonra o da daha fazla dayanamadı.

B) Bütün gün yanında kalıp ona destek oldu, tek akrabasını da kaybedince küçük kızın dayanacağı kimse kalmamıştı.

C) Son günlerde birçok zorluğa dayanmış, elindekileri kaybetmek

istemediği için büyük bir mücadele vermişti.

D) Günün ihtiyaçları karşısında aldığı maaşın bir ay dayanması çok

zordu ancak işini kaybetmeyi göze alamıyordu.

E) Gün doğmadan yola çıkmalıyız, dedi; kaybedecek zamanları yoktu fakat yola çıkacakları sandal rüzgâra ne kadar dayanırdı?

Çözüm

Verilen tüm sözcüklerin seçeneklerdeki anlamlarına bakarsak “gün”

sözcüğü A’da iyi yaşanmış zaman, B’de gündüz, C’de zaman/sıra,

D’de içinde bulunulan zaman, E’de güneş anlamındadır. “Dayanmak” sözcüğü A’da ve C’de güç bir duruma katlanmak, B’de güç

almak/güvenmek, D’de yetişmek/yeter olmak, E’de hasar ve zarar

görmemek anlamındadır. “Kaybetmek” sözcüğü de A’da ve B’de

ölüm sonucu yitirmek, C’de yitirmek, D’de görevini yitirmek, E’de

boşa geçirilmek anlamındadır. Bu durumda istenilen anlamların tümü

C seçeneğinde verilen cümlede olduğundan doğru yanıt “C” olur.

Örnek Soru

Dün akşam Ankara’dan kasabamıza gelen heyeti otogardan alıp geldim ve sahildeki pansiyona yerleştirdim. Sabah günün ilk ışıklarıyla

buluşup eski çağlardan günümüze gelen pek çok anıtın bulunduğu

antik alandaki gezimize başladık. Ben bölgenin tarihiyle ilgili bilgiler

aktarırken onlar da arkamdan geliyor, ara sıra da bana sorular soruyorlardı. Dört saatlik yürüyüşümüzün ardından vakit öğleye gelirken

12. yüzyıldan kalan kiliseye ulaşmıştık.

Bu parçada “gelmek” sözcüğü aşağıdaki anlamlardan hangisine

karşılık gelecek şekilde kullanılmamıştır?

A) Getirmek B) Ulaşmak, varmak

C) Takip etmek D) Katılmak, eklenmek

E) Varlığını sürdürmek

Çözüm

Metinde “gelmek” sözcüğü; “Ankara’dan kasabamıza gelen” sözünde “ulaşmak, varmak” (B), “otogardan alıp geldim” sözünde “getirmek” (A), “eski çağlardan günümüze gelen” sözünde “varlığını sürdürmek” (E), “onlar da arkamdan geliyor” sözünde “takip etmek” (C)

anlamında kullanılmıştır. “Vakit öğleye gelirken” sözünde ise “belli

bir süre dolmak” anlamında olduğundan doğru yanıt “D” olmalıdır.

“Katılmak, eklenmek” anlamı için “Türkçede ekler, kelimelerin sonuna

gelir.” cümlesinde olduğu gibi bir kullanıma ihtiyaç vardır.

Örnek Soru

Kapadokya, benzersiz (eşsiz) yer şekilleriyle dikkat çeken (ilgi

uyandıran) özel bir coğrafyadır. Gizemleri bugün (günümüzde) bile

çözülemeyen (anlaşılamayan) yer altı şehirlerinin savunma amaçlı

inşa edildiği (kullanıldığı) tahmin edilmektedir.

Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangisinin anlamı, ayraç içinde verilenle uyuşmamaktadır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

Çözüm

Bu soru tarzında dikkat edilmesi gereken nokta, numaralanmış sözcüğün “cümlede kazandığı anlamın” ayraç içinde verilen anlamla

örtüşüp örtüşmediğidir. Parçadaki V numaralı sözcüğün yerine “kullanıldığı” sözcüğünü getirerek de parçayı okuyabiliriz ancak burada

dikkat etmemiz gereken, “inşa edilmek” sözcüğünün bulunduğu

cümlede “kullanılmak” anlamına değil “yapılmak” anlamına geldiği

olmalıdır. Dolayısıyla doğru cevap “E” olmalıdır.

I II

III

IV

V

Gerçek, Yan, Mecaz, Terim Anlam 1. ÜNİTE: SÖZCÜKTE VE SÖZ ÖBEĞİNDE ANLAM

MODÜL

1

TÜRKÇE Ders Anlatım Modülü

1. ÜNİTE: SÖZCÜKTE VE SÖZ ÖBEĞİNDE ANLAM

Gerçek, Yan, Mecaz, Terim Anlam

TYT TÜRKÇE 1

Adı Soyadı : ..............................................................

2CA32A22

P:03

♦ Örnek sorularda gördüğümüz gibi sözcükler kullanıldıkları bağlam içinde farklı anlamlar kazanabilir. Sözcüklerin bu anlamları

“gerçek anlam”, “yan anlam” ve “mecaz anlam” özelliğine sahip

olabilmektedir. Sözcüklerin bu anlam özelliklerini inceleyelim:

Gerçek Anlam

♦ Bir sözcüğün akla ilk gelen anlamı, başka bir deyişle herkes tarafından öncelikle hatırlanan anlamıdır.

♦ “Sürekli yaşanan toprak aşınmaları ağaçların köklerinin dışarıya

çıkmasına neden olur.” cümlesinde “kök” sözcüğü, “bitkileri toprağa bağlayan bölüm” anlamında kullanılmıştır; “kök” sözcüğü

tek başına düşünüldüğünde akla ilk gelen anlam da bu olacaktır.

Dolayısıyla “kök” sözcüğü bu cümlede “gerçek anlam”ıyla kullanılmış olur.

Aşağıda verilen sözcüklerin gerçek anlamlarını yazalım.

♦ sıcak: Yakmayacak kadar ısı veren, soğuk karşıtı

♦ renkli: Beyaz dışında başka renkleri olan

♦ ağır: Tartıda çok çeken, hafif karşıtı

♦ derin: Dibi yüzeyinden veya ağzından uzakta olan

♦ ateş: Yanıcı cisimlerin tutuşmasıyla beliren ısı ve ışık

Örnek 1

Ahmet Hamdi Tanpınar, romanlarını nispeten ağırlaştıran düşünsel

atmosferi hikâyelerinin dünyasından uzak tutar. Hikâye yazarken

amacı tamamen sanatsallıktır, bir durumu öykülemenin gerekleri ne

ise onu esas alır.

Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangisi gerçek anlamıyla kullanılmamıştır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

Çözüm

Parçada yer alan “nispeten” bir dereceye kadar, “amaç” hedef,

“gerek” gerekli olma, “esas” temel olarak alınan anlamlarında kullanılarak gerçek anlamlarını korumuşlardır; “ağırlaştıran” sözcüğü ise

güçleşmek, zorlaşmak anlamlarında kullanılarak mecazlaştığından

cevap “B” olmalıdır.

Yan Anlam

♦ Bir sözcüğün gerçek anlamıyla ilişkili olarak kazandığı anlam,

sözcüğün yan anlamıdır.

♦ “Diş kırılması sonucunda dişin kökü içeride kaldıysa mutlaka

müdahale edilmelidir.” cümlesinde “kök” sözcüğü “dip bölüm”

anlamını kazanmıştır. “Diş kökü” ile bitkileri toprağa bağlayan

bölümü ifade eden “kök” arasında biçimsel olarak bir benzerlik

kurulduğundan sözcük “yan anlam” kazanmış olur.

♦ Yakıştırmaca, sözcüklerin yan anlam kazanma yollarından biridir.

Bir varlık başka bir varlığa şekilce benzetilerek aynı sözcükle karşılanıyorsa buna “yakıştırmaca” denir:

♦ Dağın etekleri

♦ Uçağın kanadı

♦ Masanın ayağı

Mecaz Anlam

♦ Bir sözcüğün gerçek anlamından tamamen uzaklaşarak kazandığı yeni anlamdır. Bir sözcük, tek başına kullanıldığında mecaz

anlam kazanamaz; sözcüğün mecaz anlam kazanması için bir

söz öbeği ya da cümle içinde kullanılması gerekir.

♦ “Kökleri Kırgız Türklerine uzanan bu ailenin en küçük çocuğu olarak dünyaya geldi.” cümlesinde “kök” sözcüğü “bir kimseyi bir

yere bağlayan manevi güçlerin bütünü” anlamında kullanılarak

“mecaz anlam” kazanmıştır.

Aşağıdaki cümlelerde altı çizili sözcüklerin anlam özelliklerini

bulalım.

♦ Bu soruyu daha önce farklı bir yolla çözmüştü.

Mecaz anlam

♦ Ne yaptılarsa da küçük çocuğun ateşini düşüremediler.

Yan anlam

♦ Bütün bir yaz kuruyup çatlayan toprağa nihayet güzün ilk yağmuru düştü.

Yan anlam

♦ Yıllar sonra karşılaşan bu iki arkadaş soğuk bir tavırla birbirlerini

selamladılar.

Mecaz anlam

♦ Orman yangınlarının çoğu ormanlık alanlarda ateş yakılması sonucu ortaya çıkmıştır.

Gerçek anlam

I II

III IV

V

Yan anlam ile gerçek anlam arasında herhangi bir şekilde

-biçimsel benzerlik, ortak işlev vb.- ilgi kurulabilmelidir.

Gerçek, Yan, Mecaz, Terim Anlam

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

1

2

P:04

Örnek 2

İnsanlar her ne kadar renkli bir hayat sürdüklerini iddia etseler de

esasında insanların tekdüze yaşadığı günümüz dünyasında mutsuz

ve huzursuz insan sayısı her geçen gün artmakta; eşya, para ve

marka hastalığı insanların büyük çoğunluğunun benliğini kuşatarak

içten içe her geçen gün onu parçalamaktadır.

Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangisi mecaz anlamda kullanılmamıştır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

Çözüm

Bu parçada yer alan “renkli” ilgi çekici, “hastalık” aşırı düşkünlük,

“içten içe” belli etmeden, “parçalamak” benliğini yitirmesine sebep

olmak anlamlarında kullanılarak mecazlaşmıştır; “tekdüze” sözcüğü

ise “aynı biçimde tekrar eden” anlamını devam ettirerek gerçek anlamını koruduğundan cevap “B” olmalıdır.

Terim Anlam

♦ Bir bilim, sanat, spor ve meslek dalıyla ilgili özel bir kavramı karşılayan sözcükler terim anlamlıdır.

♦ “Türkçe dersinde kelimeleri kök yönüyle inceledik.” cümlesinde

“kök” sözcüğü “kelimenin her türlü ek çıkarıldıktan sonra kalan

anlamlı bölümü” anlamında kullanıldığından dil bilgisine ait bir

“terim”dir.

♦ Bazı sözcükler birden çok alanda terimleşmiş olabilir. “Bu sayının kökünü bulursan soruyu daha kolay çözebilirsin.” cümlesinde

“kök” sözcüğü bu kez de matematiğe ait bir terim olarak kullanılmıştır.

Beyit, uyak, koşma, aruz, öykü Edebiyat

Zamir, ek, gövde, çatı, fiil Dil Bilgisi

Açı, parabol, fonksiyon, çember Matematik

Meridyen, eksen, izohips, ölçek Coğrafya

Penaltı, korner, taç, ofsayt Futbol

Vektör, atom, ışık, moment, güç Fizik

Dekor, dram, perde, diyalog, komedi Tiyatro

ETKİNLİK

“Geçmek” sözcüğünün anlamlarını verilen cümlelerdeki kullanımlarıyla eşleştiriniz.

1 Harcamak

2 Yazılmak, girmek

3 Kalmak, devrolmak

4 Etki yapmak, işlemek

5 Geride bırakmak, aşmak

6 Bulaşmak, sirayet etmek

7 Tükenmek, bitmek, sona ermek

8 Zamanı aşmak, geride bırakmak

9 Bir yerden başka bir yere gitmek

10 Bir duruma uğramak, konu olmak

11 Bir yandan girip diğer yandan çıkmak

12 Bir yerin yakınından veya içinden gitmek

13 Çok bekletilmekten çürümeye yüz tutmak

14 Bir şeyi bundan böyle yapma durumunda olmamak

15 Herhangi bir durum soya çekim yoluyla birinde görünmek

9 Elimdeki valizi bırakıp oturdukları odaya geçtim.

11 Oda o kadar karanlıktı ki iplik iğne deliğinden zor geçti.

12 Okul çıkışında sizin sokaktan geçip erik toplarız.

10 Araçlar muayeneden geçmek için istasyonun önünde sıraya

girmişti.

14 Artık yaşlandım, benden geçti, bu kadar ev işine yetişemiyorum.

6 Çocuklar hafta sonu hastaydı, sanırım bana da onlardan

geçti.

15 Çok sabırsızdı, bu sabırsızlık ona babasından geçmiş olmalı.

4 Bütün gün bu sıcakta kiralık ev arayınca başıma güneş geçti.

3 Borcunu ödemeyince şirketteki hisselerinin tamamı ortaklarına geçmişti.

5 Daha şimdiden çocuğun boyu babasını geçmişti.

7 Yaşadığı kayıp çok zordu ancak zamanla bu acı da geçecekti.

8 Tiyatrodan çıktığımızda saat dokuzu geçiyordu.

1 Tüm günü boş boş oturup televizyon izleyerek geçmişti.

2 Tarihe geçmiş büyük bir kurtuluş mücadelesinin evlatlarıydı

her biri.

13 Bu karpuz geçmiş, başka bir tane keselim.

I

II

III

IV V

Gerçek, Yan, Mecaz, Terim Anlam

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

1

3

P:05

3. Telefonu kapattıktan sonra aldığı haberin şaşkınlığıyla birkaç

dakika ayakta hareketsiz kaldı. Evin en güneş alan, en aydınlık

odası bir anda dünyası gibi kararmıştı. Kendine gelir gelmez

yan odaya koştu ve eline gelen ilk çantaya alabildiği kadar

eşya doldurdu. Çantayı sıkıca kapattıktan sonra ayağa kalkacak gücü bulamadan olduğu yere yığıldı. Yarı baygın bir hâlde,

ilacını almadığını hatırladı.

Bu parçada “almak” sözcüğü aşağıdaki anlamlardan hangisine karşılık gelecek şekilde kullanılmamıştır?

A) İçine sığmak

B) Yutmak, kullanmak

C) İçeri sızmak, içine çekmek

D) Bürümek, sarmak, kaplamak

E) Kendine ulaştırılmak, iletilmek

1. Aşağıdakilerin hangisinde “gelmek” sözcüğünün anlamıyla

kullanımı birbirine uymamaktadır?

Anlam Kullanım

A) Varlığını sürdürmek, yaşamak

Eski çağlardan birçok anıt

günümüze kadar gelmiştir.

B) Belli bir süre dolmak, belli

bir zamana ulaşmak

Vakit kuşluğu aşmış, öğleye

geliyordu.

C) Daha önce üzerinde durulmuş olan bir konuya yeniden dönmek

Şimdi sözü burada kesip asıl

konumuza gelelim.

D) Herhangi bir sırada bulunmak

Bilgi yarışmasında birinci gelerek hepimizi gururlandırdı.

E) Etkisini herhangi bir biçimde göstermek

Yeni aldığı ayakkabılar ayağına küçük geldi.

2. Metin, her şeyden önce bir yapıdır. Bu yapıda yalnızca (sadece) metnin yapısal örgüsü değil onu çevreleyen (kuşatan) dış

gerçeklik de söz konusudur. Metin çözümlemelerinde, özellikle de anlam ve tümce yapılarına ilişkin (bağlı) olan çözümleme

yöntemlerinde, metni tümüyle tüketme hem kendi içinde hem

de kendi dışında çözümleme yöntemidir. Dolayısıyla (böylelikle)

metinler dil bilimsel yöntemle metni çevreleyen dış gerçekliğin

oluşturduğu çerçeve örgüsü içerisinde ele alınmalı (incelenmeli)

ve çözümlenmelidir.

Bu parçada numaralanmış sözlerden hangisinin anlamı

parantez ( ) içinde verilen açıklamayla uyuşmamaktadır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

I

II

III

IV

V

4. Sosyal ilişkilerinde oldukça dikkatli biriydi, bugüne kadar kimseyi kırdığına ve üzdüğüne şahit olmadım. Çok özel anlarda

ve yakın arkadaşlarıyla beraberken duyulan güzel gülüşleri

dışında genellikle sessiz biriydi. Sessizliği, arkasında derin bir

bilgelik taşırdı. Herkesi sükûnetle dinler, ihtiyaç hissettiğinde

konuşur, konuşması büyük bir ilgiyle takip edilirdi.

Bu parçada numaralanmış sözcüklerle ilgili aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A) I. sözcük, “dikkat eden, özen gösteren” karşılığında kullanılarak gerçek anlamını korumuştur.

B) II. sözcük, “gücendirmek, incitmek” anlamı kazanarak

mecazlaşmıştır.

C) III. sözcük, “aralarında sıkı ilgi bulunan” karşılığında yan

anlam kazanmıştır.

D) IV. sözcük, “az konuşan, suskun” anlamında kullanılmıştır.

E) V. sözcük, “ağırbaşlı” anlamını kazanarak mecazlaşmıştır.

I

II

III

IV V

Sınıf İçi Uygulama

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 1 1

4

0E8B2958

P:06

1. Editörlük daima dikkatli olunması icap eden (gereken) bir

meslektir. Kitabın iyi bir şekilde ortaya çıkması (oluşması) için

gerekli bütün süreçleri takip etmek gayret gerektiriyor. Editör,

kitabın yazarı veya yayıncısıyla irtibat kurarak (anlaşarak) telif

şartlarını görüşür, sözleşmeleri hazırlar. Kitabın hangi surette

basılacağı ve tanıtılacağı hususunda fikir beyan eder (bildirir).

Ayrıca kitap hakkında tanıtım yazısı yazar. Kısa ama vurucu bir

şekilde kitabı tanıtıp okuru cezbedebilmelidir (etkileyebilmelidir) bu tanıtım yazısıyla.

Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangisinin anlamı, ayraç içinde verilen açıklamayla uyuşmamaktadır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

I

II

III

IV

V

3. Büyük salonun penceresini kapatan dalları kesmek için erkenden uyandı. Gece boyunca başında hissettiği ağrıyı yatarken

içtiği ilaç kesmişti nihayet. Dışarı çıktığında havanın ne kadar

soğuk olduğunu yüzünü kesen rüzgârla daha iyi anladı. Bahçeyi kesen küçük patikadan köşkün arkasına geçip işe koyuldu.

Bu parçada “kesmek” sözcüğü aşağıdaki anlamlardan hangisine karşılık şekilde kullanılmamıştır?

A) Azaltmak, güçleştirmek

B) Bölmek, ayırmak

C) Son vermek, gidermek

D) Dibinden ayırmak

E) Rüzgâr, soğuk vb. çok etkili olmak

2. • düşmek: Yere devrilmek, yere serilmek.

• soğuk: Isının üşütecek kadar düşük olması durumu.

• sarmak: Kucaklamak.

Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “düşmek, soğuk, sarmak”

sözcükleri belirtilen anlamlarını karşılayacak şekilde kullanılmıştır?

A) Çardağı saran asmanın yaprakları soğuktan donmuş, sonra

da bir bir düşmüştü toprağa.

B) Çocuk koşarken düştü, annesi soğuktan buz kesmiş ellerinden tutarak kaldırdı, sımsıkı sardı onu.

C) Kar taneleri ağır ağır düşüyordu rayların üzerine; soğuktu

vagonun içi, babam bir kolu ile iyice sardı beni.

D) Avluya uzanmış yıldızları izliyordu, düşen saksının sesiyle

irkilince soğuktan ürpermiş sırtına bir örtü sardı.

E) Ağaçların alaca gölgelerinin düştüğü parkta yürürken karşılaştı onunla, tüm gücüyle onu sarmak istese de soğuk bir

merhaba dedi yalnızca.

4 Cumhuriyet Dönemi Türk edebiyatının önde gelen eleştirmenlerinden Nurullah Ataç, temsilcisi olduğu izlenimci eleştiri anlayışı ve bu anlayışa paralel kaleme aldığı metinleriyle devrinin

nüfuzlu edebî otoriteleri arasında yer almıştır.

Bu parçada altı çizili sözü anlamca karşılayabilecek bir kullanım aşağıdakilerin hangisinde vardır?

A) Pek çok okurun zihnine Suç ve Ceza romanıyla kazınan

Dostoyevski, birey ve toplum ilişkilerinden doğan insan

sorunlarını ve değerlerini eserlerinde ele alıp çağdaş sosyal

bilimleri etkilemiş bir düşünürdür.

B) 2006 yılında aldığı Nobel Edebiyat Ödülü ile Türk romanının

gelişiminde bir zirveyi temsil eden Orhan Pamuk, roman

sanatı üzerine düşünceleriyle de edebiyat kanonunda sözü

geçen bir yazardır.

C) Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Huzur romanı, yayımlandığı tarihten günümüze kadar edebiyatımızda ve düşünce tarihimizde farklı bakış açıları geliştirilerek okunmuştur.

D) Fransız edebiyatının öne çıkan yazarı Stendhal, geniş bir

okur kitlesi tarafından Kızıl ile Kara’nın yazarı olarak tanınır.

E) Yaşadığı toplumun çok iyi bir gözlemcisi olan Orhan Kemal,

yazdığı romanlarda Türkiye’nin değişen toplum yapısını tasvir etmedeki başarısıyla Türk romanının birikiminde

önemli bir rol oynamıştır.

Ödev

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 2 1

5

0B556251

P:07

1. Yaz çoktan gitti, kışın habercisi sonbahar da böyle giderse çok

erken veda edecek bize. Ustanın, “Ben giderim adım kalır. /

Dostlar beni hatırlasın.” dediği gibi her şey. Her günümüz birbirinin tekrarı... Her gün aynı saatte evlerimizden çıkıyor, çalışmaya gidiyoruz. Böyle böyle de ömür gidiyor ve biz hiç farkına

varmıyoruz.

Bu parçada “gitmek” sözcüğü aşağıdaki anlamlardan hangisine karşılık gelecek şekilde kullanılmamıştır?

A) Ölmek

B) Geçmek

C) Devam etmek

D) Bir duruma, bir sonuca ulaşmak

E) Belli bir amaçla bir yere devam etmek

2. 20. yüzyılın başlarından 1950’li yıllara kadar varlığını sürdürmüş olan Küllük Kahvesi, yüzyıla damga vurmuş çok sayıda

edebiyat, sanat ve fikir insanının yetişmesinde önemli rolü olan

edebiyat mahfillerinden biridir. Esas olarak bir açık hava kahvesi olan “Küllük”, baharla birlikte şenlenir ve yaz günlerinde arı

kovanı gibi işlerdi. Kış ayları geldiğinde ise müdavimleri göçmen kuşlar gibi dağılıverirdi.

Bu parçada altı çizili sözü anlamca karşılayabilecek bir kullanım aşağıdakilerin hangisinde vardır?

A) İstanbul, kültürel ve tarihî dokusuyla edebiyata gönül vermiş olanlara tarih boyunca esin kaynağı olmuştur.

B) Kendisi de aynı zamanda bir okur olan yazar, edebiyat çevresi içinde yer almakta; olumlu veya olumsuz eleştirilerden

etkilenmektedir.

C) Edebiyat dergileri; genç edebiyatçıların şiirlerini, öykülerini

ortaya çıkardıkları bir nevi yoklama tahtası işlevi görmüştür.

D) Sahaflar, edebiyata yakın kimselerin toplanma mekânları

olduğu için burada buluşanlar edebî etki ve iletişime açıktır.

E) İstanbul’da pek çok mekân, sürekli olarak buraya gelip

giden edebiyatçılar sayesinde edebiyatın nabzının attığı

mekânlara dönüşmüştür.

4. Edgar Allan Poe’nun Fransız nesir yazarları, şairler ve eleştirmenler üstündeki nüfuzu (gücü) özellikle de edebiyattaki

deneysel çalışmaları farklı biçimlerde etkilemesi bakımından

dikkate şayandır (değerlidir). Fransız şair Paul Valery 1924’te,

“Baudelaire, Poe’yu Avrupa edebiyatına tanıtma görevini üstlenmemiş olsaydı bugün büsbütün unutulmuş olurdu.” demiştir. Valery’nin sözleri hem tefrit hem de ifrattır. Poe elbette

büsbütün unutulmayacaktı. Fransızlar bunu kabullenmekten

imtina etse de (kaçınsa da) Poe, kendi zamanında ve sonrasında Amerikalılar tarafından okunuyor ve beğeniliyordu. Baudelaire’in Poe’un tanınmasına olan katkısı Valery’nin biçtiği değerin

çok ötesindedir (daha fazlasıdır). Baudelaire’in çevirileri Poe’yu

Avrupa edebiyatına tanıtmakla kalmamış, özellikle Asya ve

Latin Amerika’da olmak üzere dünya çapında tanınmasında

öncü olmuştur (rol oynamıştır).

Bu parçada numaralanmış sözlerden hangisinin anlamı,

ayraç içinde verilen açıklamayla uyuşmamaktadır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

I

II

III

IV

V

3. Hakkında pek çok beylik laf edilmişse de gündelik yaşamda bir

araya gelme ihtimali hiç olmayan kişileri ve mekânları kesiştirme yetisine sahip bir kuvvetten öte nedir ki edebiyat?

Bu cümlede altı çizili sözü anlamca karşılayabilecek bir

kullanım aşağıdakilerin hangisinde vardır?

A) Türk edebiyatına görkemli romanlar kazandıran yazarın

öyküleri romanlarının gölgesinde kalmıştır.

B) Eserlerinin hemen hepsi, ait oldukları döneme emsalsiz bir

tanıklığı yansıtır nitelikte kurgulanmıştır.

C) Sadelikle de derinliğin yakalanabileceğinin çarpıcı örneklerini veren yazar, dili kullanmada oldukça başarılı olmuştur.

D) Üst perdeden konuşan kahramanlarıyla bazen okurun tepkisini çekse de olay örgüsünü kurmadaki başarısıyla genelin beğenisini kazanmıştır.

E) Herkesin bildiği konularda yazma düşüncesini savunan

yazarın yapıtları, bir süre sonra bilineni tekrar eden bir görünüm kazanmıştır.

ÖSYM Tarzı

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 3 1

6

3B8A4AD3

P:08

SÖZCÜKTE ANLAM OLAYLARI

Duyu Aktarımı

♦ Bir duyu organının algılayabileceği bir özelliği, başka bir duyu

organına aktarmaktır.

♦ “Yaşlı kadının bakışlarındaki sıcaklık hepimizi etkilemişti.” cümlesinde “dokunma” duyusuna ilişkin olan “sıcaklık” kavramı

“görme” duyusuna aktarılmıştır.

Aşağıdaki cümlelerde duyu aktarımına örnek oluşturan kullanımları bulalım.

♦ Bu kadar sert konuşmasını hiçbirimiz beklemiyorduk.

Sert

♦ Hava iyice kararıyor, yağan yağmura kuvvetle esen acı poyraz

eşlik ediyordu.

Acı

♦ Dün geceden bu yana apartman boşluğunda sebebini bilmediğimiz keskin bir koku vardı.

Keskin

Ad Aktarımı (Mecazımürsel)

♦ Bir sözün benzetme amacı güdülmeden kendisiyle ilgili başka

bir söz yerine kullanılmasına “ad aktarımı (mecazımürsel)” denir.

♦ “Hafta sonu yurt genelinde yaşanacak kuvvetli yağışlara karşı

meteoroloji tüm Türkiye’yi uyardı.” cümlesinde bir bilim dalını ifade eden “meteoroloji” sözcüğü “bu bilimle uğraşan uzmanlar”

yerine, ülkemizin adı olan “Türkiye” sözcüğü de “bu ülkede yaşayanlar” yerine kullanılarak mecazımürsele örnek oluşturmuştur.

♦ Ad aktarımı, söyleyiş kolaylığı sağlamak için genellikle eksiltili

anlatımlara başvurma biçiminde gerçekleşir:

♦ Bir nesnenin parçasını söyleyip bütününü anlatma:

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!

♦ Bir nesnenin bütününü söyleyip parçasını/bir bölümünü anlatma:

Üsküdar'dan hareket eden vapur Kabataş'a yanaştı.

Ağaçların sararması sonbaharın geldiğini bir kez daha hatırlatıyordu.

♦ Bir nesnenin adını söyleyip içindekini anlatma:

Yemek o kadar lezzetli olmuş ki iki tabak yedim.

Hava birden soğuyunca gece sobayı yaktık.

♦ Bir nesnenin içindekini söyleyip nesnenin kendisini anlatma:

Raflara dizilmiş reçeller dükkâna girer girmez dikkat çekiyordu.

Elindeki çayı masanın üzerine bırakıp kapıyı açtı.

♦ Bir yerin/kurumun adını söyleyip onunla ilişkili kişileri anlatma:

Bu akşam Ankara'nın konuyla ilgili açıklama yapması bekleniyor.

Öğretmenin yaptığı konuşmayı tüm sınıf dikkatlice dinliyordu.

♦ Bir sanatçının adını söyleyip yapıtlarını anlatma:

Postmodern romanları tercih ediyorsanız Orhan Pamuk’u

mutlaka okumalısınız.

İkinci Yeni şiirini anlamak için Cemal Süreya’yı incelemelisin.

ETKİNLİK - 1

Aşağıdaki dizelerde görülen anlam olaylarını bulunuz.

Bulutlar toplanıyor, ufukta dalgalar çok

Kış geliyor, yelkenler emin bir yerde kışlar Ad aktarımı

Belki rüyalarındır bu taze açmış güller

Bir yumuşak aydınlık dalların tepesinde Duyu aktarımı

Hava keskin bir kömür kokusuyla dolar

Kapanırdı daha gün batmadan kapılar Duyu aktarımı

Koştu yokuş aşağı, rengi atmış bir şapka

Çanta, gözlük,

Bir eski atkı, adımları yavaş

Uçar gibi hafif bir önlük

Ad aktarımı

İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı

Bir kuş çırpınıyor eteklerinde

Alnın sıcak mı, değil mi, bilmiyorum

Ad aktarımı

Söndürün lambaları uzaklara gideyim

Nurdan bir şehir gibi ruhumu seyredeyim Ad aktarımı

Bir bademin altına yorgun oturmak biraz

Ayrı ayrı seyretmek çiçek açmış her dalı Ad aktarımı

Bahar pınarlarından içime damlayan su

Bembeyaz çiçeklerin ıslak, temiz kokusu Duyu aktarımı

Sözcükte Anlam Olayları 1. ÜNİTE: SÖZCÜKTE VE SÖZ ÖBEĞİNDE ANLAM

MODÜL

2

TÜRKÇE Ders Anlatım Modülü

1. ÜNİTE: SÖZCÜKTE VE SÖZ ÖBEĞİNDE ANLAM

Sözcükte Anlam Olayları

TYT TÜRKÇE 1

Adı Soyadı : ..............................................................

3D29E5D5

P:09

Dolaylama

♦ Bir tek sözcükle anlatılabilecek bir varlık ya da nesneyi birden

çok sözcükle ve herkesçe bilinen şekli ile anlatmaya “dolaylama”

denir.

♦ “Köşe başında balıkçının sesi: Derya kuzusu bunlar!..” cümlesinde “derya kuzusu”nun \"balık” yerine kullanılması dolaylama

örneğidir.

Aşağıda verilen varlık ve nesnelere karşılık gelen dolaylamaları

yazalım.

♦ Atatürk Ulu Önder

♦ İstanbul Yedi Tepeli Şehir

♦ Kıbrıs Yavru Vatan

♦ Kaleci File bekçisi

♦ Afrika Kara kıta

♦ İzmir Ege’nin incisi

♦ Turizm Bacasız sanayi

♦ Pamuk Beyaz altın

♦ Mars Kızıl gezegen

♦ Kömür Kara elmas

Benzetme

♦ Sözün anlamını güçlendirmek ve zenginleştirmek için aralarında

herhangi bir ilgi bulunan, benzerlik kurulan iki varlıktan güçlü olanın özelliklerini güçsüze aktarmaya “benzetme” denir.

♦ “Yollar, bir şerit gibi ufka bağladı bizi” dizesinde “yollar” benzeyen, “şerit” kendisine benzetilen olarak kullanılmıştır.

Aşağıdaki dizelerde yer verilen benzetmeleri bulalım.

♦ Ben ki yaralıyım, ben ki haytayım

Bakkallara düşmüş okul defteri gibiyim

Ben - okul defteri

♦ Bu yağmur kanımı boğan bir iplik

Tenimde acısız yatan bir bıçak

Yağmur - kanımı boğan iplik

♦ Kaldırımlar, ızdırap çekenlerin annesi

Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır

Kaldırımlar - ızdırap çekenlerin annesi

♦ Köyler ufka dizilen tozlanmış birer resim

Yollar, köyleri saran eskimiş çerçeveler

Köyler - ufka dizilen resim, yollar - köyleri saran eskimiş çerçeve

ETKİNLİK - 2

İstanbul... Suyun ve inancın şekillendirdiği medeniyetlerin merkezi...

Yedi tepeli şehir... Farklı toplum, kültür ve medeniyetlerin buluşma

noktası... Tabiat harikası Boğaz’ı, Altın Boynuz adıyla anılan Haliç’i,

mimarisi ve doğasıyla dünya şehirleri arasında müstesna bir coğrafyanın en nadide emaneti... Baharın gelişini müjdeleyen erguvanları

ile, tatlı tatlı esen rüzgârları ile hem geçmişin hem de geleceğin hayal

şehri... Yahya Kemal’de can bulan semtleri, Orhan Veli’de gözlerimizi

kapayıp dinlediğimiz sesleri ile edebiyatın göz bebeği İstanbul!..

Bu parçada numaralanmış sözlerle ilgili aşağıdaki yargılardan

doğru olanlarına “D” yanlış olanlarına “Y” yazınız.

I. sözcük, “uygarlık” anlamında kullanılmıştır. D

II. söz, dolaylama örneğidir. D

III. söz, ad aktarması örneğidir. Y

IV. sözcük, “benzeri az bulunan, üstün olan” anlamındadır. D

V. sözcük, gerçek anlamlıdır. D

VI. sözcük, duyu aktarımı örneğidir. D

VII. sözcük, mecazımürsel örneğidir. D

VIII. sözcük, dolaylama örneğidir. Y

Anlam (Deyim) Aktarmaları

♦ Bir sözcüğün benzetme amacı güdülerek başka bir sözcük yerine kullanılmasıdır. Aktarma; insandan doğaya, doğadan insana,

doğadan doğaya şeklinde olabilir.

a) İnsandan Doğaya Aktarma

♦ İnsana özgü özelliklerin doğaya ait bir varlık, kavram ya da nesneye aktarımıdır.

♦ “O çay ağır akar yorgun mu bilmem / Mehtabı hasta mı solgun

mu bilmem” dizelerinde insana ait olan “yorgunluk” ve “hastalık”

özellikleri “çay” ve “mehtap”a aktarılmıştır.

I

II

III

IV

V

VI

VII

VIII

İnsanlarda bulunan organ adları ve bunlarla ilgili durumların doğayla ilgili ögelere aktarılması da insandan doğaya bir aktarımdır:

Kör kuyu, Ümit Burnu

Sözcükte Anlam Olayları

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

2

2

P:10

b) Doğadan İnsana Aktarma

♦ Doğaya özgü özelliklerin insan için kullanılmasıdır.

♦ “Günün her saati sebepsiz bir öfkeden köpüren bu huysuz adamdan tüm apartman şikâyetçiydi.” cümlesinde doğaya özgü bir

özellik olan “köpürmek” insana aktarılmıştır.

c) Doğadan Doğaya Aktarma

♦ Doğaya özgü bir özelliğin doğaya özgü başka bir kavrama, nesne ya da varlığa aktarılmasıdır.

♦ “Gök kükredi birden, yağmur boşandı o anda üstümüze.” cümlesinde “kükreme” “gök”le ilgili kullanılarak doğadan doğaya

aktarma yapılmıştır.

ETKİNLİK - 3

Aşağıdaki dizelerde başvurulan anlam olaylarını bulunuz.

Rüya gibi bir yazdı yarattın hevesinle

Her anını, her rengini, her şiirini hazdan

Benzetme

Körfezdeki dalgın suya bir bak, göreceksin

Geçmiş gecelerden biri durmakta derinde

İnsandan doğaya aktarma

Ey sevgi anladım bu uzaktan seda ile

Ömrün yegâne lezzetidir hatıran bile Benzetme

Yalnız senin tatlı esen havanda

Kendi millî gururumu sezerim Duyu aktarımı

Toplanırken göklerde bulutlar yığın yığın

Hırçın bir fırtınayı düşünüyordu deniz

İnsandan doğaya aktarma

O zaman unutup aşkı, hevesi

Neşeyle kanat çırpar yorgun kalbimiz

Doğadan insana aktarma

Nazlı rüzgâr konuşur anladığım bir dilde

Sevdiğim şarkıyı söylerdi hafiften korular

İnsandan doğaya aktarma

Şark işinden ferâceler, şallar

Akıyor dalga dalga şimdi kıra

Ad aktarması

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey nazlı hilâl

Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl

Ad aktarması

Ölümdür bekleriz hükmü dünya bir duruşmadır sürer

Ellerimizde yüreklerimiz vurulmuş kumrular gibi

Benzetme

Elleri var özgürlüğün; gözleri, ayakları

Silmek için kanlı teri, bakmak için yarınlara

İnsandan doğaya aktarma

Aşağıdaki atasözlerinde görülen anlam aktarmalarını bulalım.

♦ Lodosun gözü yaşlı olur.

İnsandan doğaya aktarma

♦ Sağlam baş yastık istemez.

Ad aktarması

♦ Her dağın derdi kendine göre.

İnsandan doğaya aktarma

♦ Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır.

Duyu aktarımı

♦ Ağaç meyvesi olunca başını aşağı salar.

İnsandan doğaya aktarma

♦ Dağ dağ üstünde olur, ev ev üstünde olmaz.

Ad aktarması

Örnek 1

Aşağıdaki dizelerin hangisinde ayraç içinde verilen anlam olayı

yoktur?

A) Sap çırptım el çırpasına

Taştı içimden bir tatlı çığlık

(Duyular arası aktarma)

B) Altın rengi gözleri yanan bir semaverdi

Ilık bir çay kokusu çıkardı saçlarından

(Benzetme)

C) Günle birlikte erir uyuklayan mor dağlar

Ekilmemiş tarlalar, çalı bitiren bağlar

(Doğadan doğaya aktarma)

D) Gizli bir akis kalmış gelip geçen her yüzden

Küflü aynalarında, küflü aynalarında

(Ad aktarması)

E) Ufuk bir tilkidir, kaçak ve kurnaz

Yollar bir yumaktır, uzun dolaşık

(Doğadan insana aktarma)

Çözüm

“A” seçeneğinde “tatlı çığlık” duyular arası aktarma, “B” de “altın

rengi gözleri yanan bir semaverdi” benzetme, “C” de “mor dağların

erimesi” doğadan doğaya aktarma, “D” de “yüz” sözcüğünde ad

aktarması vardır.

Sözcükte Anlam Olayları

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

2

3

P:11

1. “Veren el alan elden üstündür.” cümlesinde altı çizili sözcükler,

benzetme amacı olmadan başka bir sözcük yerine kullanılarak

“ad aktarması” yapılmıştır.

Aşağıdakilerin hangisinde buna benzer bir kullanıma başvurulmuştur?

A) Evin balkonunda gürültü yapanlar için polis uyarıda bulundu.

B) Ankara’nın güneyindeki köylerde yaz boyu yağmur yağmadığından kuraklık etkili oldu.

C) Hepimizin uzun zamandır nezaket çerçevesinde bir sohbet

ortamına çok ihtiyacı vardı.

D) Son yıllarda teknolojik gelişmelerde Uzak Doğu’nun

Batı’nın önünde olduğunu tüm dünya kabul ediyordu.

E) Güneşin doğmasına yakın saatlerde kasaba halkının büyük

kısmı limanda bekleyen kayıklarına biner, denize açılırdı.

4. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “duyu aktarımı”na örnek

olabilecek bir kullanım vardır?

A) Yemeğin ardından tatlı bir şeyler almak için dışarıya çıkmıştık.

B) Salatadaki keskin sirke kokusu, masadaki herkesi rahatsız

etmişti nedense.

C) Akşam yemeklerini hep aynı saatte yemeyi alışkanlık hâline

getiren babam, bize de bunu aşılamıştı.

D) Kahvaltıdan sonra bahçedeki kiraz ağacından topladığımız

kirazların tadı da görüntüsü de mükemmeldi.

E) Çayın yanında getirilen kurabiyeler sıcaktı, hâlâ dumanı

üstünde tüten bu kurabiyelerin yapısı da yumuşacıktı.

2. (I) İstanbul namıdiğer “yedi tepeli şehir”, tarihî mekânlarıyla

insanlar üzerinde büyük bir etki bırakır. (II) Kız Kulesi romantizmi fısıldarken Pierre Loti’de içilir sıcacık çaylar. (III) Boğaz

Köprüsü’nün ışıltılı görünümü heyecan verici bir silüet gibidir

karanlık gecede. (IV) İstanbul’un baharı erguvandır, İstanbul’a

baharın gelişini erguvanlar haber verir. (V) İstanbul kadar köklü

bir ağaçtır erguvan, hatta İstanbul’un hafızasıdır o.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili aşağıdakilerden

hangisi yanlıştır?

A) I. cümlede, dolaylamaya yer verilmiştir.

B) II. cümlede, duyu aktarımı örneği vardır.

C) III. cümlede, benzetmeye başvurulmuştur.

D) IV. cümlede, insandan doğaya aktarım yapılmıştır.

E) V. cümlede, benzetmeden yararlanılmıştır.

3. Üçüncü kattaki geniş salonun girişinde bulunan yuvarlak

masada oturan çocuklar, bir su bardağına üç kez çarpan çatalın sesiyle irkildiler. Bakışlarını sesin geldiği yöne çevirdiklerinde

uzaktaki masanın önünde duran Zeynep’i fark ettiler. Yapacağı konuşmaya hazırlanan bir hâli vardı. Bu hazırlık esnasında

da yüzü her zamanki gibi soğuk bir hâl almış, yüzünde acı bir

gülümseme oluşmuştu.

Bu parçada aşağıdaki anlam olaylarından hangilerine yer

verilmiştir?

A) Ad aktarması – duyular arası aktarma

B) Dolaylama – insandan doğaya aktarma

C) Ad aktarması – doğadan doğaya aktarma

D) İnsandan doğaya aktarma – duyular arası aktarma

E) Doğadan insana aktarma – doğadan doğaya aktarma

Sınıf İçi Uygulama

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 1 2

4

1CC36629

P:12

1. Aşağıdakilerin hangisinde “ad aktarması” örneği vardır?

A) Dünyada ters akan tek şelale olma özelliğini taşıyan Niagara Şelalesi, Amerika ve Kanada tarafından koruma altına

alınmıştır.

B) Çınar gibi anıtsal bir ağaç olma özelliğini bünyesinde barındıran şimşir ağacı, Türkiye’de Fırtına Vadisi’nde bulunmaktadır.

C) Dünya coğrafyasının en zengin alanlarından olan Amazon

Ormanları, 300.000 bitki türüne ev sahipliği yapmaktadır.

D) Bir açık hava müzesi olarak tanımlayabileceğimiz Konya

kenti, Neolitik Çağ’da yaşam alanı olarak kullanılmıştır.

E) Marmaris ilçe sınırları içinde bulunan orman alanlarının yaklaşık %8’lik kısmı, yangınlar sonucu zarar gördü.

3. Rengi yeşile bakan tülün ardından denize bakarken on yıl öncesine gitmiş, birlikte fotoğraf çekildikleri o günü hatırlamıştı.

Evde bakmadığı dolap, çekmece kalmamış; yine de bulamamıştı limana bakan pencerenin önünde çekildikleri o ilk fotoğrafı.

Bu parçada “bakmak” sözcüğü aşağıdaki anlamlardan hangisine karşılık gelecek şekilde kullanılmamıştır?

A) Benzemek, andırmak

B) Aramak, bulmaya çalışmak

C) Bakışı bir şey üzerine çevirmek

D) Bir şeyin yüzü bir yöne doğru olmak

E) Bir durumdan başka bir duruma geçmek

2. “Köpek düzyazıdır, kedi ise bir şiir.” demiş şair Jean Burden.

Kedileri ve köpekleri kıyaslayan (karşılaştıran) ve birinin diğerine görece (genellikle) üstünlüğünü ifade eden (anlatan) pek çok

söz vardır. İnsanoğlu kendisine en yakın hissettiği bu iki güzel

canlı üzerine (hakkında) yazmayı da ihmal etmemiştir. Köpek

ve kedi düşkünleri (tutkunları) arasındaki bu çekişme, sanırım

köpeklerle kedilerin kendi aralarındaki çekişmeden çok daha

büyüktür.

Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangisinin anlamı, ayraç içinde verilenle uyuşmamaktadır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

I

II III

IV

V

4. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “insandan doğaya aktarma” yapılmıştır?

A) Kuru ve serin bir sabah daha başladı biz daha menekşeli

yollara varmadan.

B) İnsan kırılır, incinir hatta küser; böyle durumlarda sevdiğinden güzel bir söz bekler.

C) Mahallelinin ucuz ve taze meyve sebze almak için gittiği bu

semt pazarları tazelik kokardı her daim.

D) Diyaframına doldurduğu havayı ne kadar uzun sürede verirse o derece iyi çalabiliyordu enstrümanı.

E) Satın alma fikriniz olmasa bile size göz kırpışlarını yakaladığınız bu incirlerin tadına bakmadan edemezsiniz.

6. Hayatın koşuşturması içinde alelade yaşantımıza renk katanlar,

istisnai olaylar değil midir? Bu olaylar, bizi hayatın doğal akışından saptırır ve bize bir anlığına her şeyi unutturuverir.

Bu parçada altı çizili sözü anlamca karşılayabilecek bir kullanım aşağıdakilerin hangisinde vardır?

A) Büyülü gerçekçi metinlerde sıradan ile olağanüstü yan

yana bulunur; doğaüstü olan, olağanmış gibi sunulur.

B) Büyülü gerçekçi metinler büyü ile gerçeğin karışımı olan

anlatılardır; bu durum, melezlik olarak tabir edilir.

C) Büyülü gerçekçilikte inanılması güç olaylar, doğrulukları

sorgulanmadan ve herhangi bir açıklamaya ihtiyaç duyulmadan anlatılır.

D) Büyülü gerçekçi metinlerde anlamı güçlendirmek için zıt

sözcükler bir arada kullanılır; mecazlar, simgeler gibi söz

sanatlarına başvurulur.

E) Büyülü gerçekçi metinlerde yazar, olaylara doğaüstü ve

gerçeğin uyumlu bütünlüğünü zedelemeyecek şekilde yaklaşır.

5. Dönemleri, eserleri ve sanatçıları araştırmacı gözüyle tetkik

edip (inceleyip) belirli kategorilere ulaşmak edebiyat öğretimi

için bir ihtiyaçtır (gereksinimdir). Edebiyat hayatına subjektif

şekilde bakan, devrinin özelliklerini aktaran şair ve yazarların

aktardıkları şüphesiz (kuşkusuz) önemlidir. Şair ve yazarların

edebiyat hayatına nasıl baktıklarını anlamak için başvurulacak

(kullanılacak) kaynaklar bizzat (öncelikle) yazdıkları biyografik

metinlerdir.

Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangisinin anlamı, ayraç içinde verilenle uyuşmamaktadır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

I

II

III

IV

V

Ödev

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 2 2

5

3F6785D1

P:13

3. Tıpta çığır açan teknikler sayesinde (aracılığıyla) hastalıkların

teşhis (tanı) ve tedavisinde kullanılan yöntemler bilhassa (özellikle) son yıllarda ivme (önem) kazandı. Bu gelişmeler, çoğu kişi

tarafından Batı’daki ülkeleri yakından (çok dikkatli) takip etmenin bir neticesi olarak görülüyor.

Bu parçada numaralanmış sözlerden hangisinin anlamı

içinde verilen açıklamayla uyuşmamaktadır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

I

II III

IV

V

4. Geçtiğimiz yüzyılın, adından en fazla söz ettiren ve etkileri

günümüz modern sanatlarına direkt yansıyan sanatçısı Picasso, dünya sanatı içinde müstesna bir yere sahiptir.

Bu cümledeki altı çizili sözü anlamca karşılayabilecek bir

kullanım aşağıdakilerin hangisinde vardır?

A) Jane Eyre romanı, defalarca sinemaya uyarlanmıştır fakat

uyarlamalardan hiçbiri romanın olağanüstü anlatım gücünü

yakalamayı ve Jane’in özgür ruhunu ifade etmeyi tam olarak başaramamıştır.

B) Özgün yapısı, karakterleri ve ifade gücü Tom Jones romanının hem kendi çağında büyük bir başarıya ulaşmasını

hem de klasikleşerek günümüze ulaşmasını sağlamıştır.

C) Muhteşem Gatsby romanını etkileyici ve benzerlerinden

üstün kılan, çağının diğer romanlarından ayrılarak ona ayrıcalıklı bir konum kazandıran niteliği şüphesiz anlatısal ifade

gücü olmuştur.

D) Kahramanının iç dünyasına ve öznelliğine odaklanışıyla

romantizmin habercisi olan Genç Werther’in Acıları romanı,

Goethe’ye yazar olarak büyük bir popülerlik kazandırmıştır.

E) Çok katmanlı yapısıyla Gülün Adı romanında yazar, gerçekle kurmacayı iç içe geçirmiş ve zengin hayal gücüyle hikâye

içinde hikâyeler kullanmıştır.

5. Hayal İçinde, romanın içeriğine çok uygun düşen bir isim zira

kitabın kahramanı Nezih’in duygu değişimleri âdeta gökyüzü

gibidir. Nasıl ki gün içinde göğün renkleri değişip durur, Nezih’in

duyguları da sanki gökyüzünü taklit ediyormuşçasına kendisini

hayalî zaferlere sürüklediği gibi olmadık yenilgilere, düş kırıklıklarına savrulur. Her şeye rağmen Hayal İçinde kahramanının

uçsuz bucaksız hayallerinin toplamı gibi gözükse de gerçekçi

anlayışla yazılmış bir romandır ve hakikat hayale galebe çalar.

Bu parçadaki altı çizili sözü anlamca karşılayabilecek bir

kullanım aşağıdakilerin hangisinde vardır?

A) Çehov, çağdaşı olan Tolstoy ve Dostoyevski gibi birçok

Rus yazarın yazdığı hacimli kitaplardan farklı olarak kısa bir

yazın türü olan öyküye yönelerek Rus edebiyatında yenilikçi bir tutum sergilemiştir.

B) Üretken ve özgün bir yazar olan Çehov, onu eleştirenler

olmasına rağmen geniş bir hayran kitlesine sahip olmuş ve

kendinden sonra gelecek yazarlara öncülük etmiştir.

C) Bütün eserlerinde hayatı boyunca gözlemlediği insanların

etkilerinin görüldüğü Çehov, Rus edebiyatında gerçekçilik

akımının temsilcileri arasında öne çıkmıştır.

D) Çehov, derin bir gözlem gücüyle gerçekle iç içe yazdığı

hikâye ve oyunları objektif bir şekilde oluşturmuş; kahramanları ya da olaylar karşısında tarafsız kalmıştır.

E) Çehov, yazdığı hikâye ve oyunlarında hiçbir toplumsal ve

politik kaygı taşımamış; sanatın estetik güzellik oluşturma

işlevi bu kaygılara üstün gelmiştir.

1. İnsan neredeyse (hemen hemen) bütün yaşamını, yaşamına

gıpta ettiği (imrendiği) kahramanlar gibi olmaya adarken (isterken) gerçekleşsin ya da gerçekleşmesin bu yoğun (güçlü) tutkuyu hayal gücü vasıtasıyla (aracılığıyla) tüm ruhunda hisseder.

Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangisinin anlamı, ayraç içinde verilenle uyuşmamaktadır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

I

II III

IV

V

2. Mevsimin son durağı... Kasım... Dalından kopan yapraklar bir

bir düştü toprağa. Yükseklere kar çoktan düşse de güneş hâlâ

gülümsüyordu burada bize. Bu güzel günü fırsat bilip limanda iskelenin karşısına düşen çay bahçesine doğru yürüyorduk.

Ağaçların gölgeleri sahile yürüdüğümüz yolun iki yanına düşüyordu.

Bu parçada “düşmek” sözcüğü aşağıdaki anlamlardan hangisine karşılık gelecek şekilde kullanılmamıştır?

A) Belirli zamana rastlamak

B) Yukarıdan aşağıya inmek

C) Üzerinde görünmek

D) Bulunmak

E) Yağmak

ÖSYM Tarzı

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 3 2

6

3C78750C

P:14

SÖZCÜKLER ARASI ANLAM İLİŞKİLERİ

Eş Anlamlı (Anlamdaş) Sözcükler

♦ Yazılışları birbirinden farklı, anlamları aynı olan sözcükler “eş

anlamlı”dır. Bu sözcükler, bir cümlede birbirinin yerine kullanıldığında cümlenin anlamında herhangi bir değişiklik olmaz.

Aşağıda verilen sözcüklerin eş anlamlılarını yazalım.

♦ edebiyat yazın

♦ medeniyet uygarlık

♦ kafiye uyak

♦ münevver aydın

♦ mühim önemli

♦ güzide seçkin

♦ modern çağdaş

♦ rüya düş

♦ izafi göreceli

♦ uzak ırak

Yakın Anlamlı Sözcükler

♦ Anlatım yönünden birbirine yakın olan ancak aralarında küçük

anlam ayrılıkları olduğundan aynı anlamı karşılamayan sözcüklerdir.

♦ gücenmek - kırılmak - incinmek - darılmak

♦ uğraşmak - didinmek - çabalamak

♦ bunalmak - sıkılmak

♦ seçmek - ayırmak

♦ üzüntü - sıkıntı

♦ ayaz - soğuk

Karşıt (Zıt Anlamlı) Sözcükler

♦ Anlamları birbirinin karşıtı olan sözcükler arasında “zıt anlamlılık”

ilişkisi vardır.

♦ aşağı - yukarı

♦ büyük - küçük

♦ dost - düşman

♦ iyi - kötü

♦ sıcak - soğuk

♦ güzel - çirkin

♦ Bir sözcüğün bir başka sözcüğe karşıt anlam oluşturması, o

sözcüğün cümlede kazandığı anlama bağlıdır. Aynı sözcük farklı

cümlelerde, farklı anlamlarda kullanılığında karşıt anlamlısı değişebilir.

♦ “Pencerenin açık olduğunu hatırladı.” cümlesinde “açık” sözcüğünün karşıtı “kapalı” iken “Üzerinde açık renk bir elbise vardı.”

cümlesinde “açık” sözcüğünün karşıtı “koyu”dur.

♦ “Dar kıyafetler giymekten hoşlanmazdı.” cümlesindeki “dar”

sözcüğünün karşıtı “bol” iken “Evlerine dar bir sokaktan geçip

gittik.” cümlesindeki “dar” sözcüğünün karşıtı “geniş”tir.

♦ Sözcüklerin olumlu - olumsuz biçimleri birbirlerinin karşıtı değildir.

♦ tatlı - acı (karşıt)

♦ tatlı - tatsız (olumsuz)

♦ gelmek - gitmek (karşıt)

♦ gelmek - gelmemek (olumsuz)

♦ Dilimizde her sözcüğün karşıtı bulunmaz.

Eş Sesli (Sesteş) Sözcükler

♦ Yazılışları aynı, anlamları tamamen farklı olan sözcükler “sesteş

sözcük” olarak adlandırılır.

♦ Yaz en sevdiğim mevsimdir.

(İlkbahar ile sonbahar arasındaki mevsim)

♦ Söylediklerimin hepsini deftere yaz.

(Yazıya dökmek, yazmak)

♦ Köyün içinden geçen bir çay vardı.

(Dereden büyük, ırmaktan küçük akarsu)

♦ Bu köyün geçim kaynağı çay yetiştiriciliği idi.

(Nemli iklimlerde yetişen bir bitki)

♦ Aralarında yan anlam ya da mecaz anlam ilişkisi olan sözcükler

sesteşlik oluşturmaz.

♦ Sıcak havalarda uzun süre dışarıda kalınmamalı.

♦ Sıcak bir yuvaya kavuşmanın mutluluğunu yaşıyordu.

(Gerçek anlam)

(Mecaz anlam)

Sesteş

olmaz.

♦ Yazılışları birbirine yakın olduğu hâlde okunuşları farklı olan sözcükler sesteş değildir.

♦ adet - âdet

♦ alem - âlem

♦ aşık - âşık

♦ hala - hâlâ

♦ hal - hâl

♦ kar - kâr

Bu sözcükler sesteş değildir.

Eş anlamlı sözcüklerin aynı cümlede birlikte kullanılmaları duruluğu bozar ve anlatım bozukluğu oluşur.

Sözcükler Arası Anlam İlişkileri - Metne Sözcük

Yerleştirme

1. ÜNİTE: SÖZCÜKTE VE SÖZ ÖBEĞİNDE ANLAM

MODÜL

3

TÜRKÇE Ders Anlatım Modülü

1. ÜNİTE: SÖZCÜKTE VE SÖZ ÖBEĞİNDE ANLAM

Sözcükler Arası Anlam İlişkileri - Metne Sözcük Yerleştirme

TYT TÜRKÇE 1

Adı Soyadı : ..............................................................

4F69FAE4

P:15

Somut ve Soyut Anlamlı Sözcükler

♦ Bir sözcük, duyularımızdan herhangi biriyle algılanabilen bir

kavramı, bir varlığı karşılıyorsa “somut” anlamlı; duyular yoluyla

algılanamayan, zihinde var olan kavramları karşılıyorsa “soyut”

anlamlıdır.

♦ Hava, ses, ağaç, ışık, rüzgâr vb. (somut anlamlı)

♦ Sevgi, dostluk, umut, korku, kin vb. (soyut anlamlı)

♦ Somut anlamlı bir sözcük kullanıldığı cümleye göre soyut anlam

taşıyabilir.

♦ Soğuk bir su içmek istediğini söyledi.

♦ Bizi oldukça soğuk bir tavırla karşıladı.

♦ Gömleğinin üzerinde beyaz bir leke vardı.

♦ Kimse geçmişinde böyle bir leke olmasını istemez.

ETKİNLİK - 1

Bir sonbahar geldi ya bir ilkbahar hasretidir şimdi yaşamak. Yaşıyorsak!.. Kaç günlüktür ki ömür, hesaplayanınız var mı? Ömür varla yok

arası bir bilmece. Yüzüm bir sonbahar sabahına dönük yine. Birileri

kuşları ıslığıyla çağırıyor yem vermek için. Birileri martılara ekmek

atıyor, birileri kedileri besliyor. Bu mevsim birileri birilerini yaşatmak

için mücadele ediyor.

Bu parçada numaralanmış sözcüklerle ilgili aşağıda verilenlerden doğru olanlarına “D” yanlış olanlarına “Y” yazınız.

I. sözcük, somut anlamda kullanılmıştır. Y

II. de, karşıt anlamlı sözcükler bir arada kullanılmıştır. D

III. sözcük, sesteş (eş sesli) bir sözcüktür. D

IV. sözcüğün eş anlamlısı “güz” dür. D

V. sözcük, soyut anlamda kullanılmıştır. Y

VI. sözcük, mecaz anlam kazanmıştır. Y

VII. sözcük, “uğraşmak” sözcüğü ile yakın anlamlıdır. D

Örnek 1

Yakın bir dönemde zorlu bir pandemi sürecinden geçtik. Bu süreç

kitap satışlarını da etkiledi. İnsanların evde kaldıkları süre boyunca

kitaba olan ilgileri yeniden yeşermeye başladı. Bu da satış rakamlarına doğrudan yansıdı.

Bu parçada geçen aşağıdaki sözcüklerden hangisi “somut anlamlıyken soyut anlam” kazanmıştır?

A) zorlu B) pandemi C) ilgi

D) yeşermek E) doğrudan

Çözüm

“Bitkilerin yeşil renk alarak yapraklanması” anlamıyla somut bir sözcük olan “yeşermek” bu cümlede “canlanmak” anlamıyla soyut

anlam kazandığından doğru yanıt “D” olur.

Genel ve Özel Anlamlı Sözcükler

♦ Aynı türden varlıkların bütününü karşılayan sözcükler “genel anlamlı”, varlıkların tamamını değil de tekini karşılayan sözcükler

“özel anlamlı”dır.

♦ “Kedi oldukça özel ve sevimli bir hayvandır.” cümlesinde “kedi”

genel anlamlıyken “Kedi pencerenin önüne oturmuş, dışarıyı izliyordu.” cümlesinde özel anlamlıdır.

♦ Bir cümlede sözcükler genelden özele ya da özelden genele sıralanabilir.

♦ Varlık Æ canlı Æ bitki Æ çiçek Æ karanfil

(Genelden Özele)

♦ Orhan Pamuk Æ roman yazarı Æ yazar Æ insan

(Özelden Genele)

♦ “Şiir, son günlerde en çok ilgi duyduğu edebî türdü.” cümlesinde sıralama “özelden genele” iken “Son günlerde en çok

ilgi duyduğu edebî tür şiirdi.” cümlesinde “genelden özele”-

dir.

Nitel ve Nicel Anlamlı Sözcükler

♦ Bir varlığın ya da kavramın sayılabilen, ölçülebilen, azalıp artabilen özelliklerini anlatmak için kullanılan sözcükler “nicel anlamlı”;

sayılamayan, ölçülemeyen özelliklerini anlatmak için kullanılan

sözcükler “nitel anlamlı”dır.

♦ Aldıkları evin büyük bir bahçesi vardı.

♦ Neşeli insanlarla bir arada olmayı severim.

♦ Aynı sözcük, kullanıldığı cümleye göre nitel ya da nicel anlam

taşıyabilir. “Semtin dar sokaklarında park yeri bulmak çok zordu.”

cümlesinde “dar” sözcüğü “ölçüleri yetersiz olan, geniş karşıtı”

anlamında kullanıldığından “nicel anlamlı”dır. “Dar görüşlü insanların yeniliği kabullenmesi kolay olmuyor.” cümlesinde “dar”

sözcüğü “yeni ve değişik görüşleri benimsemede yetersizlik” anlamında kullanıldığından “nitel anlamlı”dır.

(Somut)

(Soyut)

(Somut)

(Soyut)

I

II

III IV

V

VI

VII

(Nicel)

(Nitel)

Sözcükler Arası Anlam İlişkileri - Metne Sözcük Yerleştirme

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

3

2

P:16

ETKİNLİK - 2

Aşağıda verilenlerden doğru olanlarına “D” yanlış olanlarına “Y”

yazınız.

“Uzun süredir çok ağır bir işte çalışıyordu.” cümlesinde

“ağır” sözcüğü nitel anlamlı; “Toplantı için çok ağır bir kıyafet giymişti.” cümlesinde nicel anlamlıdır.

Y

“Yerleşim alanlarını birbirine bağlayan ulaşım şeridi” anlamında kullanılan ve somut anlamlı olan “yol” sözcüğü, “Bu

sorunu çözmenin bir yolu mutlaka vardır.” cümlesinde “bir

amaca ulaşmak için başvurulması gereken çare, yöntem”

anlamına geldiğinden soyut anlam kazanmıştır.

D

“Herkes onun soğuk biri olduğunu düşünüyordu.” cümlesinde “yakın ve içten olmayan” anlamında kullanılan

“soğuk” sözcüğü ile “Güneşli ama soğuk bir gündü.”

cümlesinde “üşütecek derecede ısısı olan” anlamında

kullanılan “soğuk” sözcüğü, yazılışları aynı anlamları farklı

olduğundan sesteş sözcüklerdir.

Y

“Su verilerek çok sert ve esnek bir duruma getirilebilen,

birleşiminde az miktarda karbon bulunan demir ve karbon

alaşımı” için kullanılan “çelik” sözcüğü ile “çocukların çelik

çomak oyununda ucuna çomakla vurarak havaya kaldırdıkları iki tarafı sivri, kısa kesilmiş dal” için kullanılan “çelik”

sözcüğü arasında sesteşlik ilişkisi vardır.

D

“Şehrin geneline hâkim olan yüksek binalar tarihî dokuyu

oldukça bozmuştu.” cümlesinde “yüksek” sözcüğü nicel

anlamlı, “Vatana gözyaşı döktünse eğer/Varlığın bu yüksek

gururu anlar.” dizelerinde nitel anlamlıdır.

D

“Ayağına geçirdiği bez terliklerle çıkmıştı dışarı.” cümlesindeki “bez” sözcüğü ile “Tükürük bezleri dil, çene ve kulak

altında bulunmaktadır.” cümlesindeki “bez” sözüğü arasında sesteşlik ilişkisi yoktur.

Y

“Bir şeyin önemini belirlemeye yarayan soyut ölçü”yü ifade

eden “değer” sözcüğü, “Ülkemizde büyük değerler yetişmiştir.” cümlesinde “üstün ve yararlı nitelikleri olan kimse”

yerine kullanılarak somut anlam kazanmıştır.

D

Metne Sözcük Yerleştirme

♦ ÖSYM’nin sözcük anlamı konusunda sıklıkla sorduğu soru tarzlarından biri de içinde iki ya da üç boşluk bırakılmış bir metnin

uygun sözcükler kullanılarak tamamlanmasıdır. Bu tarz soruların

çözümünde öncelikli olarak verilen metinde anlatılmak istenen

bulunmalı; ardından da bu anlamı sağlayacak, iletilmek isteneni

doğru karşılayacak sözcükler tespit edilmelidir. Boşluklara getirilecek sözcüklerin anlam akışına uygun olmasının yanı sıra cümle

içinde dil bilgisel açıdan da doğru kullanılmış olması gerektiği

unutulmamalıdır.

Örnek Soru

İnternet, ihtiyaç duyulan tüm bilgilere zaman ve mekân sınırı - - - -

ulaşılmasına olanak vermektedir. Bilgiye ulaşma ve iletişim kurmada

büyük kolaylıklar sağlayan internetin bu olanaklarının - - - - mahremiyet sınırlarını tehlikeye atan unsurları da vardır.

Bu parçada boş bırakılan yerlere aşağıdakilerden hangisi sırasıyla getirilmelidir?

A) olmaksızın - yanında

B) gütmeksizin - üzerinde

C) sağlamaksızın - arkasında

D) belirtmeksizin - içinde

E) aşmaksızın - beraberinde

Çözüm

Soruda iki boşluk bırakılarak cümlenin anlamını en iyi tamamlayan

sözcükler sorulmuştur. Parçadaki birinci cümlede internetin, ihtiyaç

duyulan tüm bilgilere ulaşmadaki konumuna yönelik bir açıklama

bulunmaktadır. Bu cümlede, “zaman ve mekân sınırı olmadan” ifadesi öne çıkarılarak internetin herkes için ve istenilen her an bilgiye

ulaşmada bir araç olduğu anlatılmak istendiğinden ilk boşluğa “olmaksızın” sözcüğü getirilmelidir. İkinci cümlede ise internetin olumlu

özelliklerinin “yanı sıra” olumsuz özelliklerinin de olduğu anlatılmak

istendiğinden ikinci boşluğa “yanında”sözcüğü getirilmelidir. Bu durumda cevap A seçeneği olur.

Örnek 2

Edebiyatın bir sanat dalı olarak - - - - popülaritesini yitirdiği bir çağın

içinden geçiyoruz, yazınsal türler her geçen gün - - - -; “sanat öldü”,

“yazar öldü” benzeri savlar ileri sürülüyor.

Bu parçada boş bırakılan yerlere aşağıdakilerden hangisi sırasıyla getirilmelidir?

A) her gün - öne çıkıyor

B) dünden bugüne - yadsınıyor

C) günbegün - kan kaybediyor

D) gün geçtikçe - kanıksanıyor

E) günümüzde - rafa kaldırılıyor

Çözüm

Soruda verilen cümlede “edebiyatın popülaritesini yitirdiği” bunun

da “her geçen gün” aşamalı biçimde gerçekleştiği belirtilmiş, bu

durum sonucunda da yazınsal türlerin etkisini yitirdiği anlatılmak

istenmiştir. Bu doğrultuda cevap “C” olmalıdır.

Sözcükler Arası Anlam İlişkileri - Metne Sözcük Yerleştirme

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

3

3

P:17

1. Alıntı sözcüklerin dilimize bir güç kazandıracağına ve böylece

dilimizin zenginleşeceğine inanmıyorum. Kimi yerde - - - - kimi

yerde - - - - demenin dilimize bir yararı var mıdır?

Bu parçada boş bırakılan yerlere aşağıdakilerden hangisi

getirilemez?

A) efor - güç B) reel - gerçek

C) aktüel - etkin D) orijinal - özgün

E) natürel - doğal

2. Aynı zamanda iyi bir araştırmacı da olan yazar, bir konuyu ele

alırken hafızasındaki bilgilerle - - - - ; her zaman değişik bilgilerle yazısını - - - - .

Bu cümlede boş bırakılan yerlere sırasıyla aşağıdakilerden

hangisi getirilmelidir?

A) yetinmez - zenginleştirir B) yazmaz - ispatlar

C) çelişmez - kanıtlar D) düşünür - sunar

E) bütünleşmez - sonuçlandırır

3. Eleştirinin (tenkitin) amacı gerçekleri bulmak değil, yapıtın

(eserin) estetik değerini ortaya koymaktır. Eleştirinin temel

sorunu yazınsal (edebî) yaratının kendi söylem (üslup) biçimine uygun olup olmadığını irdelemektir. Bu yüzden incelenen bir

kitabın yazın (edebiyat) değeri taşıyıp taşımadığına bakılmalıdır

her şeyden önce.

Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangisinin eş

anlamlısı ayraç içinde yanlış verilmiştir?

A) I B) II C) III D) IV E) V

I II

III IV

V

4. Aşağıdakilerin hangisinde “kitap” sözcüğü diğerlerinden

daha genel bir anlamda kullanılmıştır?

A) Orhan Pamuk’un Yeni Hayat romanı,”Bir gün bir kitap okudum ve bütün hayatım değişti.” sözleriyle başlar.

B) Türkçe olarak çevrim içi yayımlanan kitap, ülkemiz denizlerinde farklı süreçlerin yaşandığı sıra dışı alanlar üzerine

dikkat çekiyor.

C) İngiliz filozof ve yazar Francis Bacon, Çalışmalar adlı kitabında bilginin önemini, niçin ve nasıl okunması gerektiğini

vurgular.

D) Vakfımız tarafından hazırlanan kitap; dalış hastalıkları, tanısal yaklaşımlar, sahada ilk yardım önerileri ve tedavi yöntemlerini içermektedir.

E) Kitap okumak, her yaşta ve eğitim düzeyinde davranışların

olumlu yönde değişimine katkı sağlar; kişiye yeni deneyimler sunar.

5. Bahçeye giden yol üzerindeki yabani otları yol, onların yerine

kasımpatı çiçekleri ek.

Bu cümlede altı çizili sözcükler arasındaki anlam ilişkisi

aşağıdakilerin hangisinde verilenler arasında vardır?

A) Boya işlerinden anlamadığını söyledi.

Dilersen sen de odayı beyaza boya.

B) Doğum günü için futbol topu istemişti.

Eski ramazanlardaki top sesleri hâlâ kulaklarımda.

C) Pencerelerdeki kalın perdeler ışığı engelliyordu.

Oyunun son perdesi oldukça heyecanlıydı.

D) Önce toprağı güzelce kaz ki havalansın.

Kümesten kaçan kaz çitin arkasına gizlenmişti.

E) Ekmeği bıçağın keskin yüzü ile kesti.

Bir güzel çocuk yüzü ile gülümsüyordu bize.

Sınıf İçi Uygulama

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 1 3

4

4A8F6F19

P:18

4. Aşağıdakilerden hangisinde somut anlamlı bir sözcük

soyut anlam kazanmıştır?

A) Okurların kendi yaşamlarında gördükleri, konuştukları, sevdikleri ya da kavga ettikleri insanlara benzemiyor benim

romanlarıma konu ettiğim kişiler.

B) Köktencilik zaman zaman topluma karanlık yüzünü açıktan

açığa göstermiş olsa da her zaman aydınlık fikirli insanlar

olmuştur mücadelenin içinde.

C) İnsanların bilgi birikiminin artmasına, coğrafi keşiflerin

yapılmasına yardımcı olmuş pek çok seyyah olmuştur geçmiş dönemlerde.

D) Benim şiirlerimi anlayabilmek için çaba sarf etmeniz gerekiyor çünkü onlar sadece sanattan anlayan kişilere anlatırlar

kendilerini.

E) Yazılı metinlerle düzenlenen kuralların dışında başka bazı

önemli kurallar da vardır ki kimi bölgelerde yasalardan daha

etkilidir.

1. Yağlıdere’ye en yakın köylerden biri olan Kızılelma, çok eski

yerleşim bölgelerimiz arasında yer almaktadır. Giresun Dağları

eteklerinde kurulmuş olan köyün geçim kaynağı hayvancılıktır.

Köyde tarıma uygun arazi oldukça azdır.

Bu parçada numaralanmış sözcüklerle ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) I. sözcük, “uzak” sözcüğünün karşıtı olarak kullanılmıştır.

B) II. sözcük, hem isim hem fiil olarak kullanılabilecek sesteş

bir sözcüktür.

C) III. sözcük “dağın alt kısmı” anlamına gelerek yan anlam

kazanmıştır.

D) IV. sözcük, gerçek anlamıyla kullanılmıştır.

E) V. sözcük, “elverişli” anlamında kullanılmıştır.

I II

III IV

V

3. Doğa, şiirin kaynağı değil; bizzat kendisidir bana göre. Güneşin batarken ardında bıraktığı kızıllık, rüzgârın hızına yetişmeye

çalışan güz yapraklarının telaşı, ağaçların göğe uzattığı dallarından sarkan yemyeşil yapraklar... Her biri birer dizedir. Ne

zaman kalemimi elime alıp tabiatın içinde kaybolmaya karar

versem doğanın bu eşsiz güzelliklerinin bana eşlik etmek üzere

sabırsızlıkla beklediğini fark ederim.

Bu parçada kullanılan kimi sözcüklerle ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) “El” sözcüğü sesteşi olan bir sözcüktür.

B) “Doğa” ve “tabiat” sözcükleri eş anlamlıdır.

C) “Batmak” sözcüğü “içine gömülmek” anlamında kullanılmıştır.

D) “Sarkmak” sözcüğü gerçek anlamını korumuştur.

E) “İç” sözcüğü “dış” sözcüğünün karşıtı olarak kullanılmıştır.

2. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde altı çizili bölüm ayraç

içinde verilen anlam özelliğine örnek gösterilemez?

A) Rüzgârın bu serin ve tatlı dokunuşu klasik bir Ege sabahının

belirtisiydi. (Duyular arası aktarım)

B) Uzun vadede kârlı olsa da kısa vadede pek kazançlı bir

yatırım değildi. (Eş anlamlılık ilişkisi)

C) Okur, onun romanlarının havasına bir anda kaptırırdı kendisini. (Somutlama)

D) Sepetteki çürük elmaları seçip bir kenara ayırdı. (Yakın

anlamlılık ilişkisi)

E) Ona pozitif yaklaşmama rağmen sürekli negatif cevaplar

veriyordu. (Karşıtlık ilişkisi)

Ödev

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 2 3

5

4D43F319

P:19

4. Virginia Wolf denildiğinde akıllarda çok renkli bir portre canlanıyor. Her renk var bu portrede fakat kimi zaman hüzünlü renkler

ağır basıyor. Ancak yazarın kendisine has üslubunda gizli bu

hüzün, onun parçası. Nevi şahsına münhasır bu yazarı, popüler kültürün dayattığı sınırlar içinde bir yere koymaya zorlanıyor

insan.

Bu parçada altı çizili sözü anlamca karşılayabilecek bir kullanım aşağıdakilerin hangisinde vardır?

A) Cemil Kavukçu’nun en dikkat çekici özelliği, bir dönem

çok gözde olan “küçük insan”ı yeniden Türk öykücülüğüne

kazandırması olmuştur.

B) On dört kitaplık öykü birikimine rağmen Ali Haydar Haksal’ın öyküleri ne yazık ki sadece küçük övgü ve yergi sınırlarına sıkıştırılmış bir ilgiye muhatap olmuştur.

C) Türk öykücülüğünün öne çıkan ismi Murathan Mungan,

kendine özgü davranış ve karakteri olan öykü kahramanlarıyla okurun dikkatini çekmiştir.

D) Son dönem öykücülüğümüzün nitelikli imzalarından biri

olan Sezer Ateş Ayvaz; öykülerinde geç kalmışlığın, yitirilmişliğin, ayrılıkların hikâyesini anlatmıştır.

E) Ramazan Dikmen, edebiyatımıza sadece iki öykü kitabı

bırakabilmesine karşın hep anılacak, kalıcı, düzeyli bir öykü

evreni yaratmayı başarmıştır.

1. Sosyolojik eleştiri; edebiyatın ---- var olmadığı, toplum içinde

doğduğu, toplumun bir ifadesi olduğu ilkesinden ----; yazarı,

eseri ve okuru toplumsal koşullar belirlediğine göre yapılacak

ilk iş, bu koşullar üzerine eğilerek edebiyatla ilgili sorunları açıklamak olmalıdır düşüncesini temel alır.

Bu parçada boş bırakılan yerlere sırasıyla aşağıdakilerden

hangisi getirilmelidir?

A) kişilerle - yararlanır

B) kendi başına - hareket eder

C) bir anda - uzaklaşır

D) kısa zamanda - faydalanır

E) kurallarla - beslenir

2. İsveç’te gerçekleştirilen bir çalışma sonucunda, hayvan derisinden elde edilen kolajenden insan korneasına ---- bir implant üretildi. Yapılan pilot çalışmayla implant, aralarından çoğu

çalışma öncesinde görme engelli olan, korneası hasarlı 20 kişinin tekrar sağlıklı şekilde görebilmesini sağladı. Başarılı uygulama, bağışlanan insan kornealarının kullanımına ---- potansiyeli gösterdiği için kornea hasarı olan görme engellilere ya da

görme bozukluğu yaşayanlara ----.

Bu parçada boş bırakılan yerlere aşağıdakilerden hangisi

sırasıyla getirilmelidir?

A) alternatif - son verme - hitap ediyor

B) uygun - ara verme - seçenek sunuyor

C) yaklaşan - imkân sağlama - son veriyor

D) yakın - hız kazandırma - imkân sağlıyor

E) benzeyen - alternatif olma - umut vadediyor

3. Son zamanlarda edebiyat dünyasında seri hâlde yazılmış eserleri çokça (oldukça fazla) görmeye başladık: Bir ana karakter ve

bu ana karakterin alışıldık (sık rastlanan) hâlleri, hemen (aşağı

yukarı) herkesin başına gelmesi muhtemel (mümkün) olaylar

zinciri, çok tanıdık hadiseler... Bu tarz eserlerin revaçta (güncel)

olmasının nedenlerinden biri, kurgu sıkıntısını azaltmasıdır.

Bu parçada numaralanmış sözlerden hangisinin anlamı

ayraç içinde verilen açıklamayla uyuşmamaktadır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

I

II III

IV

V

5. Taklitle, kuru tekrarlarla gelenekten yararlanılmış olunmaz.

Gelenekten yararlanma, şairin özgün düşünceleriyle geleneksel ögelerin hemhâl olması (bütünleşmesi) sürecidir. Bu

bağlamda “gelenekçi” ile “geleneksel” arasında fark vardır.

Gelenekçi, körü körüne (düşünüp taşınmadan) eski olana

itibar eder (değer verir); faydasız da olsa ondan vazgeçmez.

Gelenekçilik kadim (saygın) bilgi ve birikimlerden faydalanma

yollarını tıkar ve köhnemeyle (çağ dışı kalmakla) neticelenir.

Hâlbuki geleneksel olan; işlevi, verimi ve duyarlılığı esas alarak her çağda geçerlilik kazanan bir niteliğe kavuşur.

Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangisinin anlamı, ayraç içinde verilenle uyuşmamaktadır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

I

II

III

IV

V

ÖSYM Tarzı

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 3 3

6

4B72A5C7

P:20

İKİLEMELER, DEYİMLER ve ATASÖZLERİ

İkilemeler

♦ İkileme; anlatım gücünü artırmak, anlamı pekiştirmek, kavramı

zenginleştirmek amacıyla aynı sözcüğün tekrar edilmesi veya

anlamları birbirine eş, yakın ya da karşıt olan, sesleri birbirini andıran iki sözcüğün yan yana kullanılmasıdır.

♦ İkilemeler, kelimeleri ayrı ayrı düşünülmeyip tek bir sözcük olarak

anlam ifade eden kalıplaşmış sözlerdir. Bu kalıplaşma dolayısıyla ikilemelerde kullanılan sözcüklerin yerleri değiştirildiğinde asıl

yapının verdiği anlam inceliğini vermezler. Ayrıca ikileme içerisindeki sözcüklerin bir kısmı tek başına kullanılacak bir anlam

yüküne de sahip değildir. İkilemeyi oluşturan sözcükler arasında,

bunların birlikte kullanılmasını gerektiren bir ilgi vardır. İkilemeler

farklı şekillerde kurulabilir:

♦ Aynı sözcüğün tekrarı ile oluşanlar:

yavaş yavaş, sakin sakin, ağır ağır vb.

♦ Eş anlamlı sözcüklerin tekrarı ile oluşanlar:

ses seda, güçlü kuvvetli, fakir fukara, derya deniz vb.

♦ Yakın anlamlı sözcüklerin tekrarı ile oluşanlar:

mal mülk, kılık kıyafet, yalan yanlış, doğru dürüst vb.

♦ Karşıt anlamlı sözcüklerin tekrarı ile oluşanlar:

dost düşman, gece gündüz, az çok, aşağı yukarı vb.

♦ Biri anlamlı biri anlamsız iki sözcük ile oluşanlar:

açık seçik, eski püskü, eğri büğrü, ufak tefek vb.

♦ Tek başına anlamı olmayan sözcükler ile oluşanlar:

abur cubur, mırın kırın, eften püften, ıvır zıvır vb.

♦ Yansıma sözcüklerin tekrarlanması ile oluşanlar:

şırıl şırıl, vızır vızır, küt küt, horul horul vb.

Deyimler

♦ Belirli bir durumu, belli bir kavramı anlatmak için kullanılan,

birden çok sözcüğün genellikle gerçek anlamından uzaklaşarak oluşan, kalıplaşmış ve halkın ortak dil ürünü olmuş

sözlere deyim denir. Ağız değiştirmek, akla karayı seçmek,

elini çabuk tutmak, hesaba katmak, kulak tıkamak, kuyusunu kazmak, pabuç bırakmamak, yüreği kabarmak gibi söz

öbekleri deyim özelliği taşımaktadır. Deyimlerin sahip olduğu

biçim ve anlam özelliklerini inceleyelim:

♦ Deyimler kalıplaşmış sözler olduklarından deyimi oluşturan sözcükler değiştirilemez.

♦ Deyimlerin çoğunda kalıplaşmış sözden çıkan anlam,

sözcüklerin gerçek anlamları dışındadır: devede kulak,

çantada keklik, abayı yakmak, pabucu dama atılmak, karda gezip izini belli etmemek vb.

♦ Bazı deyimlerde kalıplaşmış sözden çıkan anlam, sözcüklerin gerçek anlamları dışında değildir: çoğu gitti azı kaldı, ismi

var cismi yok, iyiye iyi kötüye kötü demek, hem suçlu hem

güçlü vb.

♦ Deyimler, kısa ve özlü anlatım araçlarıdır; en az iki sözcükten

oluşan deyimler “söz öbeği biçiminde”, “mastarla kurulmuş

biçimde” ve “cümle biçiminde” bir yapı özelliğine sahiptir:

eli bayraklı, püf noktası, kaşla göz arasında, tabiri caizse (söz

öbeği); dil dökmek, göz yummak, gönül almak, baltayı taşa

vurmak (mastar hâlinde); dostlar alışverişte görsün, Allah bir

dediğinden başka sözüne inanılmaz, atı alan Üsküdar’ı geçti

(cümle biçiminde) vb.

♦ Deyimler, bir kavramı ya da durumu belirtmek amacıyla kullanılan kalıplaşmış sözlerdir; bu sözler genel kural niteliği

taşımaz. Deyimleri atasözlerinden ayıran en önemli özellik

budur. “Ateş düştüğü yeri yakar.” bir atasözüdür ve “bir acıyı onu çekenden başkası tam anlayamaz” veya “aynı ölçüde

üzülemez” anlamına gelmektedir. Bu sözle ortaya konulan

yargının da doğruluğu her zaman ve herkesçe geçerliği olduğundan bir genel kural, bir düstur niteliği taşımaktadır. “Ateş

almaya mı geldin?” sözü ise “uğradığı yerden hemen gitmeye

kalkan kimseye sitem olarak” söylenen bir sözdür ve genel

kural niteliği taşımadığından bir deyimdir.

♦ Ait olduğu toplumun yaşam tarzından, geleneklerinden ve

inançlarından izler taşıyan deyimler ulusal nitelik gösterir: Allah’a emanet, namazında niyazında, nazar değmek, mahalle

kahvesi gibi vb.

Aşağıda verilen deyimlerin anlamlarını yazalım.

♦ atbaşı gitmek: eşit durumda olmak

♦ çam devirmek: karşısındakine dokunacak söz söylemek

♦ ayyuka çıkmak: herkesçe duyulmak, yayılmak

♦ bam teline basmak: birinin kızacağı söz söylemek

♦ sürüncemede kalmak: uzamak, sonuçlanamamak

♦ buluttan nem kapmak: çok alıngan olmak

♦ suya sabuna dokunmamak: sakıncalı konularla ilgilenmemek

İkilemeler, her zaman ayrı yazılır ve ikilemeyi oluşturan sözcüklerin arasına noktalama işareti konmaz.

İkilemeler, Deyimler ve Atasözleri 1. ÜNİTE: SÖZCÜKTE VE SÖZ ÖBEĞİNDE ANLAM

MODÜL

4

TÜRKÇE Ders Anlatım Modülü

1. ÜNİTE: SÖZCÜKTE VE SÖZ ÖBEĞİNDE ANLAM

İkilemeler, Deyimler ve Atasözleri

TYT TÜRKÇE 1

Adı Soyadı : ..............................................................

6AC5FA3D

P:21

Atasözleri

Uzun deneme ve gözlemlere dayanılarak söylenmiş ve halka mal

olmuş, öğüt verici nitelikleri olan özlü sözlere atasözü denir. Atasözleri, toplumun ortak tutum ve davranışlarını yansıttıklarından ulusal

özellik gösterir. Atasözlerinin taşıdığı anlam ve biçim özelliklerini inceleyelim:

♦ Atasözleri kalıplaşmış sözlerdir, sözcükler değiştirilip yerlerine

- aynı anlamda da olsa - başka sözcükler getirilemeyeceği gibi

söz diziminin şekli de bozulamaz. “Derdini söylemeyen derman

bulamaz.” atasözü “ Derdini söylemeyen ilaç bulamaz.” biçiminde kullanılamaz. “Çalma elin kapısını, çalarlar kapını.” atasözü

de “Elin kapısını çalma, kapını çalarlar.” biçiminde söylenemez.

♦ Atasözleri özlü bir anlatım özelliğine sahiptir. Az sözle çok şeyin

anlatıldığı atasözleri genel olarak kısa cümlelerden oluşur:

♦ Güneş balçıkla sıvanmaz.

♦ Balta değmedik ağaç olmaz.

♦ Altın anahtar her kapıyı açar.

♦ Atasözleri uzun denemelere dayanan yargıları genel kural olarak

ortaya koyan sözlerdir:

♦ Ateş düştüğü yeri yakar.

♦ Taşıma su ile değirmen dönmez.

♦ Yalancının mumu yatsıya kadar yanar.

♦ Atasözlerinin çoğunluğunda mecazlı anlatım olsa da gerçek anlamlı atasözleri de vardır:

♦ Mum dibine ışık vermez.

♦ Damlaya damlaya göl olur.

♦ Acı patlıcanı kırağı çalmaz.

Mecazlı Anlatım

♦ Bugünkü işini yarına bırakma.

♦ Dost ile ye, iç; alışveriş etme.

♦ Akıllı düşman akılsız dosttan hayırlıdır.

Mecazsız Anlatım

♦ Atasözleri genellikle tamamlanmış yargılardır, bazı atasözlerinde

ise yüklem bulunmadığından bunlar eksiltili cümle özelliği taşır:

♦ Eğriye eğri, doğruya doğru

♦ Her şeyin yenisi dostun eskisi

♦ Denizdeki balığın bini bir paraya

♦ Atasözlerindeki öğüt doğrudan ya da dolaylı biçimde verilmiş

olabilir:

♦ İki dinle, bir söyle.

♦ Yoldan kal, yoldaştan kalma.

♦ Dibi görünmeyen sudan geçme.

Doğrudan

♦ Baş ağır gerek, kulak sağır.

♦ Söz gümüşse sükût altındır.

♦ Öfke ile kalkan ziyan ile oturur.

Dolaylı

♦ Birçok atasözünde çeşitli söz sanatları görülür:

♦ Her ağacın meyvesi olmaz.

♦ Çivi çıkar ama yeri kalır.

♦ Mum dibine ışık vermez.

Kinaye

♦ Ağız yer yüz utanır.

♦ İki el bir baş içindir.

Mecazımürsel

♦ Anlamca birbiriyle çelişen atasözleri de vardır:

♦ İyilik eden iyilik bulur.

♦ Merhametten maraz doğar.

♦ Atasözleri konu aldıkları durum ve olaylar açısından şu şekilde

gruplandırılabilir:

Sosyal olayların nasıl olageldiğini anlatanlar:

• Araba devrilince yol gösteren çok olur.

• Kaynayan kazan kapak tutmaz.

Sosyal ilişkiler üzerine görüş bildirenler:

• Komşu komşunun külüne muhtaçtır.

• Komşunun tavuğu komşuya kaz görünür.

Topluma ait örf, âdet ve gelenekleri yansıtanlar:

• Garibe bir selam bin altın değer.

• Bir elin verdiğini öbür elin duymasın.

• Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır.

Topluma özgü bazı inanışları anlatanlar:

• Akacak kan damarda durmaz.

• Baykuşun kısmeti ayağına gelir.

• Allah dokuzda verdiğini sekizde almaz.

Doğa olaylarının gündelik yaşam üzerindeki etkilerini gösterenler:

• Ağustosun yarısı yaz, yarısı kıştır.

• Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır.

• Kavak, yaprağını tepeden dökerse kış çok olur.

Kimi gerçekler ve bilgece düşüncelerden hareketle yol gösterenler:

• Taşıma su ile değirmen dönmez.

• Arpa unundan kadayıf olmaz.

• Irmak kenarına çeşme yapılmaz.

Öykü biçiminde kurulmuş olanlar:

• Kurda neden boynun kalın demişler, işimi kendim görürüm

de ondan demiş.

• Ağaca balta vurmuşlar, sapı bedenimden demiş.

• Yalancının evi yanmış, kimse inanmamış.

İkilemeler, Deyimler ve Atasözleri

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

4

2

P:22

ETKİNLİK - 1

Aşağıda verilen atasözlerini anlamları ile eşleştiriniz.

ATASÖZLERİ

1 Demir tavında dövülür.

2 Ağacın meyvesi olunca başını aşağı salar.

3 Bir mıh bir nal kurtarır, bir nal bir at kurtarır.

4 Zürefanın düşkünü, beyaz giyer kış günü.

5 At binenin, kılıç kuşananın.

6 İki baş bir kazanda kaynamaz.

7 Altın eli bıçak kesmez.

8 Ak gün ağartır, kara gün karartır.

9 Abanın kadri yağmurda bilinir.

10 Bir koltuğa iki karpuz sığmaz.

11 Akan su yosun tutmaz.

12 Dost başa, düşman ayağa bakar.

13 Horozu çok olan köyde sabah geç olur.

14 İki cambaz bir ipte oynamaz.

15 Deveye bindikten sonra çalı ardına gizlenilmez.

16 Altın yerde paslanmaz, taş yağmurda ıslanmaz.

17 Darı unundan baklava, incir ağacından oklava olmaz.

18 Altının kadrini sarraf bilir.

19 Her ağacın meyvesi olmaz.

20 Akarsu çukurunu kendi kazır.

21 Kaynayan kazan kapak tutmaz.

22 Ağaç kökünden yıkılır.

ANLAMLAR

17 Kötü gereçle iyi iş görülmez.

12 İyi bir görüntü verebilmek için her zaman temiz giyinip

kuşanmak gereklidir.

13 Karışanı çok olan işlerden sonuç güç alınır.

22 Bir düzen, ayrıntıların değişmesiyle değil temelin bozulmasıyla yıkılır.

18 Bir kimsenin, bir şeyin değerini ancak o konuda uzmanlığı

olanlar bilir.

16 Değerli kişiler ne türlü uygunsuz koşullar içinde bulunurlarsa

bulunsunlar değerlerini ve niteliklerini kaybetmezler.

14 Kurnazlıkta eşit olan iki kimse birbirlerini aldatamazlar.

2 Bilgi ve erdemle donanmış kimse alçak gönüllü olur.

19 Dıştan başarılı, üretken gibi görülen herkes gerçekte öyle

olmayabilir.

3 Herhangi bir olayı, bir işi, bir ödevi küçümsememek, önemle

ele almak gerekir.

5 Her şey, onu gereği gibi kullanmasını bilene yakışır.

15 Herkesin gözü önündeki bir olayı şöyle böyle yorumlarla gizlemeye çalışmak boşunadır.

10 Aynı zamanda birden çok işle ilgilenmek, başarı için sakıncalıdır.

6 Ayrı ayrı düşünceleri ve kişilikleri bulunan iki kişi bir arada

yaşayamaz, bir işi birlikte yapamaz.

7 Herhangi bir işte usta olan her zorluğun üstesinden gelir.

11 Tembel tembel oturan kimse hantallaşır, iş yapma yeteneğini

yitirir, çalışan kimse gittikçe açılır, daha yararlı işler yapar.

9 Bir şeyin gerçek değeri ancak ona çok ihtiyaç duyulduğu

zaman anlaşılır.

21 İçten içe, gizlice gelişen olaylar veya duygular bir yerde

patlak verir.

8 Mutlu bir yaşayış kişiyi dinç kılar, mutsuz bir yaşam ise

yıpratır.

4 Daha önce iyi bir durumda olan kişi bu konumu kaybettiğinde uygun olmayan, yersiz davranışlarda bulunur.

1 Her iş zamanında ve uygun durumda yapılır.

20 Bir şeyi yapma isteği ve gücü bulunan kimse, uygun bir

çalışma yönü ve alanı bulur.

İkilemeler, Deyimler ve Atasözleri

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

4

3

P:23

1. Aşağıdaki atasözlerinin hangisinde mecazlı anlatım yoktur?

A) Ağaç yaprağıyla gürler.

B) Doğru söz yemin istemez.

C) Yuvarlanan taş yosun tutmaz.

D) Üzüm üzüme baka baka kararır.

E) Irmak geçerken at değiştirilmez.

3. I. Mutlu bir yaşayış kişiyi dinç kılar, mutsuz bir yaşam ise yıpratır.

II. Bir yöntemden başka bir yönteme geçiş, tehlikeli bir durum

veya zamanda yapılmamalıdır.

III. Ayrı ayrı düşünceleri ve kişilikleri bulunan iki kişi bir arada

yaşayamaz, bir işi birlikte yapamazlar.

IV. Herkesin zarar görmesine yol açacak işler yapan kimse,

çok sert tepkilerle karşılaşır ve sonunda en büyük zarara

kendisi uğrar.

Aşağıdaki atasözlerinden hangisi numaralanmış açıklamalardan biriyle eşleştirilemez?

A) Rüzgâr eken fırtına biçer.

B) İki baş bir kazanda kaynamaz.

C) Dereyi geçerken at değiştirilmez.

D) Ak gün ağartır, kara gün karartır.

E) Horozu çok olan köyde sabah geç olur.

6. Çocuk edebiyatı, çocuk ve çocukluktaki değişimle atbaşı giden

bir değişim içinde bugüne ulaşmıştır. Çocuk edebiyatındaki

amaç ve işlev değişikliği ise yetişkin edebiyatındaki amaç ve

işlev değişiminden hem daha fazla hem de daha hızlı olmuştur.

Bu parçada altı çizili deyimle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) çekişmeli sürmek B) mücadele etmek

C) eşit durumda olmak D) hızla gerçekleşmek

E) yarış hâlinde bulunmak

2. Bugüne kadar çıkardığımız bütün sayılarda gerçek haberciliği

yakalamak adına türlü zorluklara katlandık, bu süreçte yanımızda olup bize - - - - teşekkürü borç biliriz.

Bu cümlede boş bırakılan yere aşağıdaki deyimlerden hangisi getirilmelidir?

A) omuz verenlere B) burun bükenlere

C) bel bağlayanlara D) göz yummayanlara

E) ayak bağı olanlara

4. Bir dost meclisinde sohbet ederken bir arkadaşınız için “- - - -”

derseniz o kişinin artık söz dinlemez biri olduğunu ifade etmiş

olursunuz.

Bu cümlede boş bırakılan yere aşağıdaki deyimlerden hangisi getirilmelidir?

A) çiğ süt emmiş

B) gemi azıya almış

C) eli dursa ayağı durmaz

D) göğe merdiven dayamış

E) burnu yere düşse almaz

5. Babam her zaman “- - - -” derdi. Şimdi daha iyi anlıyorum onu;

yaradılıştan iyi ve doğru olan kimse, ne denli elverişsiz ortam

içinde bulunursa bulunsun niteliğini yitirmiyormuş.

Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdaki atasözlerinden

hangisi getirilmelidir?

A) Kepenek altında er yatar

B) Ak koyunun kara kuzusu da olur

C) Ağaçtan maşa, abdaldan paşa olmaz

D) Baca eğri de olsa dumanı doğru çıkar

E) İnsan yedisinde ne ise yetmişinde de odur

Sınıf İçi Uygulama

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 1 4

4

3AF20317

P:24

1. Deyimlerimizde sıkça kullanılmış sözcüklerden biri de “akıl”

dır. Kafa karıştırmayı anlatan akıl bırakmamak, birine yol göstermeyi ifade eden akıl öğretmek, ne olduğunu anlayamamak

anlamındaki akıl erdirememek, herhangi bir önlem veya çareyi zamanında düşünmeyi belirten aklına sığdırmak, tahminde

bulunma durumunu karşılamak için kullanılan akıl yürütmek

deyimlerini bu duruma örnek gösterebiliriz.

Bu parçada numaralanmış deyimlerden hangisinin anlamı

yanlış verilmiştir?

A) I B) II C) III D) IV E) V

I

II

III

IV

V

3. Aşağıdakilerin hangisinde deyim ve anlamı birbirine uymamaktadır?

Deyim Anlamı

A) Kabına sığmamak Duygularına engel olamayıp taşkın davranışlarda bulunmak

B) Nabzını yoklamak Niyetini, düşüncesini, eğilimini

anlamaya çalışmak

C) Ahkâm kesmek Bilir bilmez konuşmak

D) Göğsü kabarmak Sıkılmak, bunalmak, içi daralmak

E) Kabuğuna çekilmek Dışarısı ile ilişkisini kesmek, kimse ile görüşmemek

2. (I) Her atasözü bir genel kural, bir ilke niteliği taşır. (II) Bazı

atasözleri uzun bir gözlem ve deneme sonucu olarak sosyal

olayların nasıl olageldiklerini anlatır. (III) Bazı atasözleri ise doğa

olaylarıyla ilgili yargı bildirir. (IV) Tecrübe ve mantığa dayanarak doğrudan doğruya öğüt veren atasözleri de vardır. (V) Kimi

atasözleri çok kısa bir öykü biçiminde söylenmiştir. (VI) Ayrıca

genelin aksine temsilî ve mecazi anlatıma sahip olmayan atasözleri de vardır.

Bu parçada numaralanmış cümlelerdeki açıklamalara aşağıdaki atasözlerinden hangisi örnek olarak gösterilemez?

A) II. cümle : Sona kalan dona kalır.

B) III. cümle: Lodosun gözü yaşlı olur.

C) IV. cümle: Taşıma su ile değirmen dönmez.

D) V. cümle: Terziye göç demişler, iğnem başımda demiş.

E) VI. cümle: Bugünün işini yarına bırakma.

4. • Şehirden ayrılalı aşağı yukarı üç ay olmuştu.

• Güç bela bir iş bulsa da ailesini hâlâ yanına getirememişti.

• Senelerdir gece gündüz çalışmış, hayat mücadelesi vermişti.

• Çevresinden tepki göreceğini bile bile bu pek de doğru olmayan kararı vermişti.

Aşağıdakilerden hangisi verilen cümlelerdeki ikilemelerin

cümleye kattıkları anlamlardan biri değildir?

A) Zorlukla B) Yaklaşıklık

C) Aralıksız D) Tutarlılık

E) İsteyerek

Ödev

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 2 4

5

3BE5657D

P:25

1. Birinden söz ederken tez canlı diyorsanız onun aceleci biri

olduğunu uzun uzadıya anlatmanıza gerek yoktur. Aynı şekilde

gözü yüksekte sözü, söz ettiğiniz kişinin bulunduğu durumdan

daha üstün bir duruma ulaşma amacı güttüğünü anlatmada işinizi kolaylaştırır. Biri için karıncayı bile incitmez ifadesini kullanmanız, merhametli ve ince düşünen biri olduğunu; taş yürekli

demeniz ise merhametsiz olduğunu anlatmanız için yeterli olacaktır. Doğru bildiği yoldan ayrılmaz dediğinizde ise insanların

gözünde, çok inatçı biri canlanacaktır.

Bu parçada numaralanmış deyimlerden hangisi yanlış kullanılmıştır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

I

II

III

IV

V

2. Atasözlerimiz; geçmişin tecrübeleriyle oluşmuş, imbikten

damıtılarak dillere düşmüş, genel kural veya bir ilke niteliği taşıyan, genellikle mecazi ifadelerdir. (I) Genelin aksine temsilî ve

mecazi anlatıma sahip olmayan atasözleri de vardır. (II) Tecrübelere ve mantığa dayanarak doğrudan doğruya öğüt veren

atasözlerimiz çoğunluktadır. (III) Bazı atasözleri de toplumlara

özgü inanışları bildirir. (IV) Bir de sosyal ilişkiler üzerine görüş

bildiren atasözlerimiz vardır. (V) Bazı atasözleri ise uzun gözlemlere dayanarak doğa olaylarının gündelik yaşam üzerindeki

etkilerini anlatır.

Bu parçada numaralanmış cümlelerdeki açıklamalara aşağıdaki atasözlerinden hangisi örnek gösterilemez?

A) I. cümle: Güneş balçıkla sıvanmaz.

B) II. cümle: İki dinle bir söyle.

C) III. cümle: Akacak kan damarda durmaz.

D) IV. cümle: Komşu ekmeği komşuya borçtur.

E) V. cümle: Nisan yağar sap olur, mayıs yağar çeç olur.

3. Eğer günahını vermez diyorsanız birinin çok cimri olduğunu

uzun uzadıya anlatmanıza gerek yoktur. Aynı şekilde dış kapının

mandalı sözü, kastettiğiniz kişinin önemsiz ya da değersiz biri

olduğunu belirtmekte işinizi kolaylaştırır. Biri için çiğ süt emmiş

ifadesini kullanmanız insanları ona karşı temkinli olmaya iterken

sözünün eri demeniz insanların ona olan güvenini artıracaktır.

Ağzı var dili yok sözünü kullandığınızdaysa insanların gözünde

sır tutan bir kişilik canlanacaktır.

Bu parçada numaralanmış deyimlerden hangisi yanlış kullanılmıştır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

I

II

III

IV

V

4. Atasözleri ve deyimlerimizde geçen “kara haber, kara çalmak,

kara sürmek, kara kara düşünmek, aralarından kara kedi geçmek, karalar bağlamak” gibi ifadelere bakılarak Türk kültüründe “kara”nın uğursuzluk, sıkıntı, yas, terslik gibi olumsuz duygular çağrıştırdığını anlayabiliriz.

Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

A) Kültürel değerler dile yansır.

B) Renkler, bireyin duygu ve düşüncelerini etkiler.

C) Renkler, günlük hayatta farklı anlamlarda kullanılır.

D) Renklerin sembolik değerleri kültürden kültüre değişir.

E) Renk adlarının geçtiği atasözleri ve deyimler olumsuz

durumlar karşısında kullanılır.

ÖSYM Tarzı

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 3 4

6

3F795F79

P:26

SÖZ ÖBEKLERİNDE ANLAM

♦ Her sözcüğün tek başına karşıladığı anlam ya da anlamları olduğu

gibi sözcüklerin bir araya gelerek oluşturdukları söz öbeklerinin

de anlamları vardır. Örneğin, “ sıvıları süzmeye yarayan araç anlamına gelen “süzgeç” sözcüğü ile “ bir şeyi bir yandan öbür

yana görtürmek” anlamındaki “geçirmek” sözcüğünü “süzgeçten geçirmek” biçiminde bir söz öbeği olarak “Konuya yönelik

yazılmış pek çok makalede yer alan verileri süzgeçten geçirerek

bu kitabı hazırladım.” cümlesinde kullandığımızda “ayrıntılı bir biçimde incelemek” anlamına gelecektir.

♦ ÖSYM’nin özellikle üstünde durduğu “söz öbekleri”nin cümleye

kattığı anlamın belirlenmesine yönelik soruları inceleyelim:

Örnek Soru

Aynı zamanda bir bilim insanı da olan yazarın, son kitabında anlattıkları sağlıklı ve mutlu bireyler yetiştirmek, gençleri hayata hazırlamak

için özellikle ailelere ışık tutuyor.

Bu cümlede altı çizili sözü anlamca karşılayabilecek bir kullanım

aşağıdakilerin hangisinde vardır?

A) Bir dilin söz varlığı, o dilin tarihine yönelik pek çok ayrıntı içermektedir.

B) Toplumların yaşam biçimleri, inançları, kültürleri o toplumun söz

varlığına yansımaktadır.

C) Her toplumda çağın gelişmesine bağlı olarak söz varlığında bir

takım değişmeler yaşanmaktadır.

D) Bir dilde nesnelerin ve kavramların isimlendirilmesi, o dili konuşanların dünyayı anlama ve algılama biçimlerini ortaya koymaktadır.

E) Dillerin söz varlıklarındaki değişimlerin nedenleri üzerine hazırladığı inceleme yazılarındaki aydınlatıcı düşünceleriyle gençlere

kılavuzluk etmektedir.

Çözüm

“Işık” ve “tutmak” sözcüklerinin bir araya gelmesiyle oluşan “ışık

tutmak” söz öbeği, “düşüncesiyle kılavuzluk etmek, konuyu aydınlatıcı düşünceler söylemek, tutacağı yolu göstermek” anlamlarını

içermektedir. Verilen parçada da “sözü edilen yazarın, son kitabında

yer verdiği düşüncelerle ailelere yol göstermesi, kılavuzluk etmesi”

anlatılmak istendiğinden doğru yanıt E olmalıdır.

Örnek 1

Virginia Woolf’un hemen tüm romanlarında hüzünlü renkler ağır basıyor. Woolf’un eserlerinden taşan zekâsına ve şapka çıkartılacak

bilge cümlelerine yakıştıramıyor insan bu hüznü.

Bu parçadaki altı çizili sözü anlamca karşılayabilecek bir kullanım aşağıdakilerin hangisinde vardır?

A) Zaman zaman verdiği demeçler, medyatik yanını ön plana çıkarmış; yazdıkları merakla takip edilen bir sanatçı olmuştur.

B) İlk romanından itibaren hem okurların hem de eleştirmenlerin takdirini kazanmış, büyük beğeni alan çalışmalara imza atmıştır.

C) Sadece kendi ülkesinde değil yabancı kültür coğrafyalarında da

tanındığı için romanlarına talep her zaman fazla olmuştur.

D) Şöhretinin yaygınlaşması ve dünya çapında tanınmasıyla birlikte

romanları pek çok dile aynı anda çevrilmiştir.

E) Eserlerinde temaların kapalı olması, eserlerinin anlaşılır olmadığı

görüşünün ortaya atılmasına neden olmuştur.

Çözüm

“şapka çıkarmak” sözü “takdir etmek” anlamını taşıdığından doğru

yanıt “B” olmalıdır.

Örnek 2

Polisiye edebiyatın kuruculuğu için birçok farklı isimden söz edilse

de yalnızca türün dört başı mamur ilk örneklerini vermesi bakımından değil, aynı zamanda türün ana kalıplarını belirlemiş ve sınırlarını

çizmiş olması bakımından da işin piri Edgar Allen Poe kabul edilir.

Bu parçada altı çizili sözü anlamca karşılayabilecek bir kullanım

aşağıdakilerin hangisinde vardır?

A) Çevirmen, iletişimi engelleyen unsurları tespit edip verilmek istenen mesajı doğru bir şekilde iletmekle yükümlüdür.

B) Çevirmenin her bakımdan eksiksiz ve kusursuz bir metin sunabilmesi, iki dile de hâkimiyetin yanı sıra iki kültüre de hâkimiyeti

gerekli kılmaktadır.

C) Çevirisi yapılacak metinde, anlam katmanlar arasına saklanmışsa

çevirmen, metni derinlemesine çözümlemekten çekinmemelidir.

D) Çevirmen, edebî bir metni çeviri yoluyla oluştururken orijinal dildeki mecazlı ifadelere özellikle dikkat etmelidir.

E) Çevirmen metin çözümleme işleminde önce metni anlayabilmeli,

kendi sözcükleriyle kaynak metni yeniden oluşturabilmelidir.

Çözüm

“dört başı mamur” sözü “her bakımdan eksiksiz olan” anlamında

olduğundan cevap “B” olmalıdır.

Kalıplaşmamış Sözler 1. ÜNİTE: SÖZCÜKTE VE SÖZ ÖBEĞİNDE ANLAM

MODÜL

5

TÜRKÇE Ders Anlatım Modülü

1. ÜNİTE: SÖZCÜKTE VE SÖZ ÖBEĞİNDE ANLAM

Kalıplaşmamış Sözler

TYT TÜRKÇE 1

Adı Soyadı : ..............................................................

04AF0A1E

P:27

alelade • Her zaman görülen, olağan

• Bayağı

alenen • Açıkça

alenileşmek • Herkesçe bilinir duruma gelmek

ağdalı

• Bilinmeyen kelimelerden, anlaşılması güç

sözlerden oluşan (mecaz)

• Karmaşık (mecaz)

açmaz • İçinden zor çıkılır durum (mecaz)

altın çağ

• Bir şey veya bir kimse için en verimli, en

başarılı dönem (mecaz)

• Bir şeyin en çok kullanıldığı, tüketildiği

dönem (mecaz)

aktüel • Güncel

aksiseda • Yankı

ardıl • Birinin ardından gelip onun yerine geçen

kimse, halef

aşikâr • Açık, apaçık, belli, meydanda

aşikâr etmek • Belli etmek, ortaya çıkarmak, belirginleştirmek

aşina • Bildik, tanıdık

• Bilinen

atfetmek • Bir işi veya bir sözü bir kimseye mal etmek,

yüklemek

adı (bile)

olmamak

• Değeri olmamak

adı olmak • Gereksiz, yersiz ünü olmak

ayna tutmak • Bir olayı, bir durumu yansıtma, göz önünde

canlandırma (mecaz)

akıl kârı • Akla uygun olan, akla yatkın olan

alabora olmak • İşler altüst olmak (mecaz)

amiyane • Kibarca olmayan, bayağı

• Sıradan

basmakalıp • Özgünlüğü olmayan, değişiklik göstermeyen, bilineni tekrarlayan

beylik • Herkesin kullandığı, herkesin bildiği, basmakalıp

bile bile lades

• Kötü bir durumu öyle gerektiği için kabullenmiş görünme, bilerek aldanmış görünme

• Sonucun kötü olacağını bilse bile bir işe

girme

bizzat • Aracısız, kendisi olarak

çalakalem • Gelişigüzel, durmadan yazarak

can alıcı • En önemli, çarpıcı (mecaz)

çığır açmak • Bir alanda yeni bir yol, yöntem başlatmak

dikte etmek • Birine isteklerini zorla kabul ettirmek (mecaz)

• Yazdırmak için söylemek

dem vurmak • Bir şeyden söz etmek, konu açmak

dört başı

mamur

• Her bakımdan istenildiği gibi olan (mecaz)

• Eksiksiz, kusursuz (mecaz)

dümen kırmak • Yön değiştirmek

dürbünün

tersiyle

bakmak

• Bir şeyi küçümsemek, olduğundan çok daha

az önemli görmek

edebî • Sonsuz, ölümsüz, bengi

elzem • Çok gerekli, vazgeçilmez

el yordamıyla • Görmeden

• Fazla bilgi olmadan, deneme yanılma yoluyla

empoze • “Dayatmak” anlamındaki “empoze etmek”

fiilinde geçen söz

esasen

• Zaten

• Nasıl olsa, gene

• Aslında

esamesi

okunmamak

• Kendisine değer verilmemek, adı anılmamak

ezelî • Öncesiz

• Eski (mecaz)

fire vermek • Eksilmek, azalmak

fil dişi kule • Kendini toplumdan soyutlayan insanın, kendi

içinde oluşturduğu dünya (mecaz)

fil dişi kuleden

bakmak

• Herkes küçümseyip kendini farklı görmek

(mecaz)

furya • Olağandan çok fazla bulunma durumu

gedikli • Müdavim, bir yere sürekli olarak giden

gelişigüzel • Baştan savma

• Rastgele

gıpta etmek • İmrenmek, benzemeyi istemek

günbegün • Günden güne, gün geçtikçe

güdümlü • Belirli bir plan veya yönde yürütülen bir

amacı, bir eğilimi yansıtan

güdük kalmak • Bitmemiş, sonuç vermemiş durumda olmak

(mecaz)

görece

• Bir şeye göre olan, varlığı başka bir şeyin

varlığına bağlı olan, kesin olmayıp kişiden

kişiye, zamandan zamana, yerden yere değişebilen

♦ ÖSYM tarafından son 10 yılda sorulmuş sözcükleri ve söz

öbeklerini inceleyerek hazırladığımız “Çıkabilecek Kelimeler

Sözlüğü” aşağıda verilmiştir.

Kalıplaşmamış Sözler

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

5

2

P:28

göz ardı etmek • Gereken önemi vermemek

gölgede

kalmak

• Ön plana çıkmamak, adı sanı pek duyulmamak

harcıâlem • Hiçbir özelliği olmayan, yeniliği olmayan,

basmakalıp

hâlihazırda • Bugünlerde, son zamanlarda

• Şimdi, şu anda

hatırı sayılır • Oldukça çok

• Önemli, saygın, saygıdeğer

hallaç pamuğu

gibi atmak

• Toplu durumda bulunan kişi veya nesneleri

darmadağın etmek

hemhâl olmak • Bütünleşmek, birliktelik özelliği göstermek

ihtiyatlı olmak • Herhangi bir konuda ileriyi düşünerek ölçülü

davranmak

inzivaya

çekilmek

• Toplumdan kaçıp hiçbir şeyle ilgilenmeyerek

tek başına yaşamak

ismiyle

müsemma

• Karakteriyle veya fiziksel yapısıyla adı örtüşen

kadim • Başlangıcı olmayan, eski, ezeli

kasten • Kasıtla, bile bile, isteyerek

klişe • Basmakalıp (mecaz)

kanıksamak • Çok tekrarlama sebebiyle etkilenmez olmak,

alışmak

kilometre taşı

• Önemli bir durumu belirleyen, üzerinde

durulması gereken nokta (mecaz)

• Bir işteki aşamaları belirleyen olay veya

kimse (mecaz)

köprüleri

atmak

• Bir işten vazgeçme veya geri dönme imkânı

kalmayacak biçimde kesin bir davranışta

bulunmak

kuş bakışı • Genel olarak (mecaz)

köhnemek

• Eskimek

• Geçersiz bir duruma gelmek, çağ dışı kalmak

(mecaz)

küf bağlamak • Unutulmak (mecaz)

• Bitmek, kalmamak (mecaz)

lüksü olmamak

• Yapılan bir işte geri dönülemeyecek bir noktada olmak

• Bir şeyi yapmak için olanağı bulunmamak

• Bir şeyi yapmaya hakkı olmamak

masaya

yatırmak

• Bir konuyu, olayı araştırmak veya irdelemek

mihenk • Birinin değerini, ahlakını anlamaya yarayan

ölçüt

müstesna • Benzerlerinden üstün olan, benzeri az bulunan

• Dışında, ayrı, hariç tutularak

nevi şahsına

münhasır

• Kendine özgü davranış ve karakteri olan

nüfuzlu • Sözü geçer, istediğini yaptıran

öykünmek • Birinin yaptığı gibi yapmak, birine veya bir

şeye benzemeye çalışmak

parantez • Konunun dışında kalan söz ve yazı (mecaz)

popüler • Herkesçe tanınan, bilinen

rafa kaldırmak • Artık üstünde durmamak, ihmal etmek

rüşdünü ispat

etmek

• Herhangi bir konuda yeterli seviyeye geldiğini göstermek

salık vermek • Tavsiye etmek

sözüm ona • Sanki, güya

selef

• Bir görevde, meslekte kendinden önce bulunan ve yerine geçilen kimse, öncel, halef

karşıt

sığ • Ayrıntıya inemeyen, yeterli olmayan, yüzeyde

kalan

sloganvari • Basmakalıp

süzgeçten

geçirmek

• Ayrıntılı bir biçimde incelemek

tekdüze • Değişmeksizin, aynı biçimde tekrarlanan,

sürüp giden, monoton

tolerans • Hoşgörü

üstünkörü • İnceliklerine inmeden, özen göstermeden,

gelişigüzel, baştan savma yapılan

vasat • Orta

yalın kat • Sağlam olmayan, dayanıksız (mecaz)

• Basit, derinliği olmayan (mecaz)

yadsımak

• Yaptığı bir işi, söylediği sözü veya tanık

olduğu bir şeyi yapmadığını, bilmediğini söylemek, yaptığını saklamak, inkâr etmek

yeknesak • Tekdüze

zar atmak • Henüz başarısını kanıtlamamış biri için önceden olumlu düşünce belirtmek

zarf atmak

• Karşısındakinin gerçek duygu ve düşüncelerini öğrenmek için kasıtlı olarak uygun sözler

söylemek ve bazı davranışlarda bulunmak

zemberek gibi • Birdenbire, aniden

Kalıplaşmamış Sözler

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

5

3

P:29

1. Türk öykücülüğünün öne çıkan isimlerinden Nezihe Meriç,

öykü geleneğimize hiçbir zaman yabancı kalmadı; bu geleneğe

katkıda bulunmuş pek çok isimden esinlendi ancak bunu sahip

olduğu öykü çizgisinden fire vermeden yaptı.

Bu cümlede altı çizili sözle söz konusu yazara yönelik anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Kendisine özgü nitelikleri koruduğu

B) Geleneksel ögelerle modern olanı sentezlediği

C) Öykü türünün kurallarını eksiksiz biçimde uyguladığı

D) Geleneksel sanat anlayışına tüm yapıtlarında bağlı kaldığı

E) Nitelik yönünden kendinden önceki öykü yazarlarını geride

bıraktığı

3. Bana yazın dünyasında nasıl bir iz bıraktığımı soruyorlar; bu

soruya vereceğim tek yanıt, tüm ezberleri bozduğumdur.

Bu cümlede geçen “ezber bozmak” sözünün anlamı aşağıdakilerden hangisidir?

A) Eleştirileri göze almak

B) Klişelerin dışına çıkmak

C) Çizgisinden sapmamak

D) Öz değerlerinden uzaklaşmak

E) İstenmeyen biçimde davranmak

2. Türk edebiyat tarihinde Servetifünun ve Fecriati yıllarında şiir

dilindeki ağır ve süslü üslup, Millî Edebiyat anlayışıyla birlikte

geçer akçe olmaktan çıkararak yerini yalınlığa bırakmıştır.

Bu cümlede altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Özgünlüğünü kaybetmek

B) Hak ettiği değeri görmemek

C) Okur üzerinde etki bırakmamak

D) Eleştiri konusu edilerek yıpratılmak

E) İstenilen bir nitelik olma özelliğini yitirmek

4. Modern Türk hikâyeciliğinin kurucusu kabul edilen Sait Faik,

getirdiği yeniliklerle kökü kendisinde olan bir yazar olarak kabul

edilir.

Bu cümlede altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Geçmişte örneği olmayan bir anlayışın başlatıcısı olduğu

B) Kendisinden yola çıkarak çevresinden aldığı izlenimleri

anlattığı

C) Ait olduğu edebî geleneği başlangıç noktası alarak ürün

verdiği

D) Kendi birikimleri ve geçmiş deneyimlerini hikâyelerinde

yansıttığı

E) Geleneksel hikâye kurallarına karşı çıkarak modern hikâye

anlayışını benimsediği

5. Yayıncılar her zamanki gibi iyi romanın olmayışından dem vururken (söz ederken) birdenbire rafların hareketlendiğini görüyoruz

her yıl. Gelecek yıl esamesi okunmayacak (adı anılmayacak)

kitaplar baskı üzerine baskı yapıyor. Bu kitapların konusu ise

dönemsel olarak neredeyse öngörülemez (tahmin edilemez)

bir şekilde değişmekte. İçeriğini çoğunlukla ilk gençlik romanlarının oluşturduğu, aşkın yayımlanan hiçbir hikâyeden eksik

olmadığı “wattpad”i ve dolayısıyla “wattpad”den devşirilerek

(taklit edilerek) basılan kitapları da bu çerçeveye dâhil etmek

(katmak) zor değil.

Bu parçada numaralanmış sözlerden hangisinin anlamı,

ayraç içinde verilenle uyuşmamaktadır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

I

II

III

IV

V

Sınıf İçi Uygulama

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 1 5

4

4E93F983

P:30

1. Herkesleşmenin arttığı ve renkliliğin solduğu bir dünya yarattık

el birliği ile, şimdi de kendi dünyalarımızı ondan sakınmaya çalışıyoruz kendimiz kalabilmek adına.

Bu cümlede altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Farklı olanın dışlanması

B) Hoşgörünün yaygınlaşması

C) Ortak paydada buluşulması

D) Birlik ve beraberliğin artması

E) Özgünlüğün ortadan kalkması

3. Konfüçyüs, “Bir neslin kaderini bir önceki nesil tayin eder.”

diyor; bir kaderi tayin etmek gibi bir yükümlülük varken üzerimizde yaptığımız hataların bedelini gelecek kuşaklara ödetme

lüksümüz yok.

Aşağıdakilerden hangisinde “lüksü olmamak” sözü bu cümledeki anlamıyla kullanılmıştır?

A) Günümüzde yaşanan gıda krizi dikkate alındığında bizim

bu saatten sonra bir karış tarım arazisini bile boş bırakacak

lüksümüz yok.

B) Sektör uzmanları, havacılıkta güvenliğin önemini tek bir

cümle ile tarif ediyor: Bir arıza durumunda bir otoyoldaymış

gibi sağa çekebilecek bir lüksümüz yok.

C) Sınava bu kadar az zaman kalmışken hiçbirimizin, tek bir

günü dahi çalışmadan geçirme lüksümüz yok.

D) Bilim insanları olarak bizler çalışmalarımızda kendimizden

öncekilerin bilimsel araştırmalarından yararlanırız ancak

bunları kendimize aitmiş gibi gösterme lüksümüz yok.

E) Hepimiz çalışan insanlarız, bir tahlil sonucu almak için hastane veya sağlık ocağına gittiğimizde saatlerce bekleme

lüksümüz yok.

4. Maddi kaygılar sanatın rotasını yönlendirirken kimi eser sahipleri de duruma ayak uydurarak (uyum sağlayarak) üç maymunu oynamayı tercih ediyor. Sözüm ona (güya) belirli bir görüşü

temsil edebilme erkine sahip aydınlarımız, hatırı sayılır (ulaşılabilir) meblağlar karşılığında atölyeler düzenleyerek herhangi bir

güzel sanat dalına meyletmiş (gönül vermiş) insanların zamanlarını alırlarken sanat kapitalizminin anlamsız döngüsüne destek olduklarının farkındalar mı yoksa bunu kasten (bile isteye)

mi yapıyorlar?

Bu parçada numaralanmış sözlerden hangisinin anlamı,

ayraç içinde verilenle uyuşmamaktadır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

I

II

III

IV

V

2. Rüşdünü ispat etmiş her şairin klişelerle mücadele yolları geliştirdiği görülür. Bu mücadelede en dikkate değer şey, şairin okuyucusunu da oluşturma konusundaki azmidir.

Bu parçada altı çizili sözü anlamca karşılayabilecek bir kullanım aşağıdakilerin hangisinde vardır?

A) Bahaeddin Özkişi, çok anlamlı okumaya yatkın anlatımı

ve içe işleyen psikolojik derinlikli yaklaşımı ile öykücülükte

yeterli seviyede olduğunu pek çok öyküsüyle göstermiştir.

B) Leyla Erbil, Türk öykücülüğünün yenilikçi ikliminde dilde ve

biçimde farklı arayışlar içerisinde olmuş; öykücülüğümüze

entelektüel bir düzey, felsefi bir derinlik kazandırmıştır.

C) Öykülerinde derinlikli ve çok katmanlı bir biçemi tercih

eden Bilge Karasu’nun bu özelliklerini yansıtan kitaplarının

başında Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı gelir.

D) Öykülerinde çeşitli tonlarda bilinç akışı yöntemini kullanan

Adalet Ağaoğlu, ritmin bir anlatı ögesi olarak anlatıyı nasıl

zenginleştirdiğini gözler önüne serer.

E) Sevim Burak’ın ilk kitabı Yanık Saraylar ayrıntı zenginliği,

kurgu ve anlatım orijinalliği ile Türk öykücülüğünün seçkin

eserlerinden biridir.

Ödev

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 2 5

5

8A164523

P:31

1. 20. yüzyılın başlarında İngiltere’de ortaya çıkan fakat en net

kuramsal kaynağı Amerika’da Rene Wellek ve Austin Warren

imzalı Edebiyat Teorisi kitabında bulan yeni eleştiri; edebî eseri

sosyolojik, psikolojik, tarihsel veriler gibi dışsal ögelerin ışığında değil kendi içerisinden okur. Yani edebî eseri merkeze, diğer

tüm dışsal ögeleri de paranteze almaya dayalıdır.

Bu parçada altı çizili sözle “dışsal ögeler”e yönelik anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Edebî eser değerlendirilirken konu dışı bırakılmak

B) Edebî esere yönelik eleştirilerin açıklayıcısı sayılmak

C) Edebî eserin değer kazanmasında etkisiz kabul edilmek

D) Edebî eseri şekillendiren etkenlerden biri olarak görülmek

E) Edebî eserin anlamlandırılması için detaylı açıklama gerektirmek

2. Şiir tarihi biraz da şairler arasındaki etkileşimin tarihidir. Her

şair, eserinin ortaya çıkış sürecinde kendini seleflerin çizdiği

sınırlar içerisinde bulur. Bu durum şairi çoğu kez endişelendirir

çünkü halef şair, kendi selefinden etkilendiğinin farkına varır ve

bu etkiyi kırıp kıramayacağına yönelik kaygılanmaya başlar.

Bu parçada altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Çağdaşı olan şairlerle rekabet içinde olmak

B) Etkisi altında kaldığı büyük şairleri yüceltmek

C) Kendinden önceki şairlerin belirlediği kalıplarla yazmak

D) Örnek aldığı şairlerin şiirlerinin başarısını yakalayamamak

E) Kendini dönemindeki diğer şairlerle kıyaslayıp kaygı duymak

3. Nurullah Ataç, Türkiyem kitabına yazdığı ön sözde “Bilmem

yanılıyor muyum Turgut Uyar’a yönelik düşüncelerimde? Ama

hiç sanmıyorum. Ne olursa olsun, ben onun için atıyorum zarımı.” diyerek şairin Türk şiirindeki geleceğine dair ne düşündüğünün ipuçlarını vermiştir.

Bu parçada altı çizili sözle Nurullah Ataç, söz konusu şairle

ilgili aşağıdakilerden hangisini anlatmak istemiştir?

A) Türk şiirinin başarılı şairleri arasında yer alacağını

B) Şairliğinin her aşamasında yazıları ile ona yol göstereceğini

C) Türk şiir geleneğinin dışına çıkarak aldığı riskin hakkını

vereceğini

D) Şiirleri başarılı olmasa da bir dost olarak her zaman ona

destek olacağını

E) Başkalarının görüşlerinden etkilenmeden şiirlerini tarafsız

bir gözle değerlendireceğini

4. Eserlerinde hep bir gizemin, perde arkasından konuşmanın,

soyut cümlelerle donatılmış bir anlatımın izleri mevcuttur. Birkaç taarruzda fethedilen kalelerden değildir o. Bundan dolayı

okur, karşısında alelade bir anlatı bulmaz; düşünen, düşündüren, arayan, sorgulayan bir yazarla muhataptır. Bu da ister istemez sıradan okuru sarsar.

Bu parçada altı çizili sözle yazara yönelik anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Kendine özgü bir üslup oluşturduğu

B) Yazınsal değeri yüksek yapıtlar kaleme aldığı

C) Yazılarında tartışmaya açık görüşlere yer verdiği

D) Anlaşılması yoğun çaba gerektiren metinler yazdığı

E) Yaşadığı çağın çok ilerisinde olan düşüncelere sahip olduğu

5. Yaşamın anlam ve amacı sorulduğunda herkesin aşağı yukarı

verebileceği bir cevabı vardır. Ancak soru bireyselleştirildiğinde yani ne için yaşadığı ya da gerçekten yaşayıp yaşamadığı

sorulduğunda muhatabın kocaman bir soru işaretinin çengeline asılı kalması kaçınılmazdır.

Bu parçada altı çizili sözle insana yönelik asıl anlatılmak

istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Belli bir amaç doğrultusunda yaşamaması

B) Yaşama anlam ve amaç katmadan yaşaması

C) Yaşamı anlamlandırmada gayret göstermemesi

D) Kendi yaşamının anlamını açıklamada yetersiz kalması

E) Kendi yaşamının sorumluluğunu üstlenmekten kaçınması

6. İçinde bulunduğumuz, bizzat yaşamakta olduğumuz çağdan çok önce yazılmış olan klasik eserler; bize insanların her

dönemde aslında aynı sorunlarla, aynı durumlarla, aynı hislerle

mücadele ettiğini anlatır ve bizi bir anlamda rahatlatır. Yalnız

olmadığımızı, bizden yüzyıllar önce yaşamış olanların da bizimle benzer sorunlara göğüs gerdiğini gösterir. Bu açıdan klasikler, zamansız kitaplardır; bu yüzden de vazgeçilmezlerdir.

Bu parçada “zamansız kitaplar” sözü ile klasiklere yönelik

anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Belli bir döneme ait olmadıkları

B) Farklı tarihî dönemleri konu aldıkları

C) Tüm zamanların en çok okunan kitapları oldukları

D) Her dönemde örnek alınarak yazarlara yol gösterdikleri

E) Her toplumda karşılaşabilecek sorunlara çözüm sundukları

ÖSYM Tarzı

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 3 5

6

6FA1BEA8

P:32

CÜMLEDE ANLAM (Cümle Yorumlama)

Türkçe öğretiminin temel amaçlarından biri, öğrencilere okuduklarını tam ve doğru anlama becerisi kazandırmak olduğundan ÖSYM

tarafından hazırlanan Türkçe sınavının temelini oluşturan anlam soruları, bu becerinin ölçülmesine yöneliktir.

Bir yazıyı bütün ögeleriyle algılama, anlama ve kavrama süreci

olarak nitelendirilen okuma; okurların yazılı metinden “anlam” çıkardıkları ya da metne dair “yorum”da bulundukları “anlam kurma

süreci”dir. Bu tanımda gördüğümüz gibi okuma sürecinde esas nokta “anlamlandırma”dır. Okuduğunu anlama, yazarın vermek istediği

mesajı çözümleyip metinde ifade edilenleri anlam süzgecinden geçirerek yorumlamaktır. Cümle anlamı ile ilgili sorularda ölçülen de

bu yorum yeteneğidir. Bu yorumlamanın temelinde dikkat, nesnellik,

geniş bir bakış açısı vardır. Bu tarz bir yorumlama, ön yargılardan

uzak olmayı ve nesnel bakış açısını zorunlu kılar.

Cümle Yorumlama

♦ Bir cümlenin yorumlanması aşamasında öncelikle “cümlenin

konusunu saptamak”, ardından da “cümlenin vurgusunu belirlemek” gerekmektedir.

♦ “İnsan, bazı şeyleri söylediği için değil; onları belli bir biçimde

söyleyebildiği için şairdir.” cümlesine “Bu cümlede üzerinde durulan nedir?” sorusunu yönelttiğimizde “insanı şair yapan nitelik”

yanıtını alırız ki bu da cümlenin “konu”sudur. Vurgu ise cümlenin

konuyu sınırlandıran, anlatıcının bakış açısını ele veren yanıdır.

Cümlenin anlamına ulaşırken vurguya dikkat etmeliyiz. Örnek

cümlemizde vurgu, “belli bir biçimde söyleyebildiği için şairdir”

sözündedir. Cümlenin konusunu bu vurguyla birleştirdiğimizde

“Şairlik kişinin ne söylediğinden çok, nasıl söylediği ile ilişkili bir

durumdur.” yorumuna ulaşabiliriz.

♦ “Hayatında riskleri göze almayanlar kendilerine yenilik katamaz,

başarılı olamazlar.” cümlesi ile “Kıyıyı gözden kaybetmeye cesaret edemeyen insan, yeni okyanuslar keşfedemez.” cümlesinde

benzer bir düşünce farklı biçimlerde ifade edilmiştir. İlk cümlede

olduğu gibi düşünce, herhangi bir mecazdan yararlanılmadan

ya da örtülü söyleyişe başvurulmadan ortaya konulabilir; bu tarz

cümlelerde düz bir anlatım vardır, sözcükler genel olarak gerçek

anlamlarıyla kullanılır. İkinci cümlede olduğu gibi kimi cümlelerde düşünce; mecaza başvurularak, simge sözcükler kullanılarak,

örtülü anlatımdan yaralanılarak ortaya konulabilir.

♦ Stendhal’ın “Roman, yol boyunca gezdirilen bir aynadır.” sözünü

incelersek “ışığı yansıtan, varlıkların görüntüsünü veren, cilalı ve

sırlı cam” karşılığında kullanılan “ayna” sözcüğünün mecaz anlamıyla “bir olayı, bir durumu yansıtan, göz önünde canlandıran

olay ya da durum” karşılığında kullanıldığını görürüz. Dolayısıyla

“ayna” bu cümlede “gerçeği yansıtma ve aksettirme” özelliğinden

hareketle bir “benzetme” unsuru olarak kullanılmıştır. Buradan

yola çıkarak “Yazar, yaşadığı toplumu ve bu toplumun yaşamını

eserlerine yansıtır; böyle olduğunda da hayatta ne varsa romana

yansır.” yorumunda bulunabiliriz.

♦ Örtülü anlam kavramı “doğrudan söylenmeyen yargılar”, “bir

cümlenin anlamından çıkarılacak diğer anlamlar” şeklinde tanımlanabilir. Mehmet Âkif Ersoy’un “Allah bir daha bu millete İstiklal

Marşı yazdırmasın.” sözünde “Milletimiz bir daha bağımsızlık savaşı vermek zorunda kalmasın, o zor günleri bir daha yaşamasın.”

yargısı örtülü olarak bulunmaktadır.

Aşağıda verilen cümlelerle anlatılmak istenenleri bulalım.

♦ Yazacağım şiirler, yazdıklarım gibi olacaksa kalemimi kâğıdın yanı başına bir daha almamak üzere bırakırım.

Kendimi tekrar etmeye başladığımda yazmaktan vazgeçerim.

♦ Gerçek bir film, ayakkabının içine kaçan bir taşa benzemelidir.

İyi bir film, insanı ve toplumu tedirgin eden sorunlar üzerine bizi

düşünmeye zorlamalıdır.

♦ Bir yazarın çocukluğu, o yazarın anlatısındaki kapıların anahtarıdır.

Yazarların sanatsal yaratılarının anlaşılması ile çocukluğunda

yaşadıklarının bilinmesi birbiriyle doğrudan ilişkilidir.

♦ Şiir, çıkmazdan beslenir.

Çözümsüz durumlar şiire kaynaklık eder.

Örnek Soru

Bir şiiri, bir romanı okumuş olan; bir resme bakmış, bir müziği dinlemiş olan insan; o şiirden, romandan, resimden ve müzikten önceki

insan değilse artık bu yapıtlar sanat yapıtı olmaya hak kazanmışlardır.

Bu cümlede anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Sanat eğitiminin kişiyi geliştirme ve yetkinleştirmeyi amaçladığı

B) Sanat yapıtlarının sanatçının iç dünyası ve hayal gücüyle şekillendiği

C) Duygu ve düşüncelerin bir sanat biçimi içinde ifade edildiklerinde

değer kazandığı

D) Sanat yapıtlarının alıcı üzerinde onu değiştirmeye yönelik etkisinin olması gerektiği

E) Sanatın ve buna bağlı olarak saat yapıtlarının insanın estetik yanının bir yansıması olduğu

Çözüm

Verilen cümlede “bir yapıtın sanat yapıtı olmaya hak kazanmasını

gerekli kılan nitelik” üzerinde durulmuştur. Bu nitelik de “yapıtın kişi

üzerinde değişim yaratması” olarak verilmiştir. Bu durumda cümlede

anlatılmak istenen D seçeneğinde ifade edildiği gibi, “Sanat yapıtlarının alıcı üzerinde onu değiştirmeye yönelik etkisinin olması gerektiği”dir.

Cümle Yorumlama 2. ÜNİTE: CÜMLEDE ANLAM

MODÜL

6

TÜRKÇE Ders Anlatım Modülü

2. ÜNİTE: CÜMLEDE ANLAM

Cümle Yorumlama

TYT TÜRKÇE 1

Adı Soyadı : ..............................................................

7A322D69

P:33

Örnek Soru

Polisiye romanlar, yazıldıkları döneme ve topluma ait izler taşır;

içinden çıktığı toplumun yönetim düzeni, yaşam tarzı, ideolojik çözülmeleri, toplumsal olarak bastırılmış yapıların ortaya çıkarılması

gibi ayrıntılarıyla toplumun röntgenini çeker âdeta.

Bu cümlede “polisiye romanlar” ile ilgili anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Farklı okumalara açık özellikte olduğu

B) İnsan psikolojisine yönelik ayrıntılar içerdiği

C) Tüm toplumlarda ve zamanlarda ilgi gördüğü

D) Okurda merak uyandıran bir içeriğe sahip olduğu

E) Sosyolojik çözümlemeler için kaynak niteliği taşıdığı

Çözüm

Verilen cümlede, polisiye romanların “toplumun röntgenini çektiği”

vurgusu yapılarak “polisiye romanların toplumsal yapıyı yansıttığı”

görüşü ortaya konulmuş ve bu romanların “sosyolojik yanı”na dikkat

çekilmiştir. Buradan hareketle “polisiye romanlarının toplum bilimi

yani sosyoloji için veri sağladığı” çıkarımında bulunarak anlatılmak

istenenin E seçeneğinde ifade edildiğini söyleyebiliriz.

Yakın Anlamlı Cümleler

♦ Aynı düşüncenin farklı sözcükler kullanılarak ifade edildiği cümleler yakın anlamlıdır.

♦ “Anlam, sanatçının yapıtında oluşturduğu boşlukların alımlayıcı tarafından doldurulması ile oluşur.” cümlesi ile “Bir edebiyat

yapıtının anlamı, metindeki bazı ipuçlarına göre okur tarafından

okuma sürecinde yavaş yavaş kurulur.” cümlesinde “Bir edebî

yapıtın anlamı, metnin içinde hazır şekilde bulunmaz; alıcı konumdaki okurun bu anlama ulaşması gerekir.” yargısına vurgu

yapıldığından bu cümleler yakın anlamlıdır.

Aşağıda verilen cümlelere anlamca yakın cümleler yazalım.

♦ Hiçbir yazınsal yapıt ait olduğu çağın gerçekliğinden bağımsız

düşünülemez.

Sanat yapıtları yazıldıkları dönemi yansıtan aynalardır.

♦ Şiirin anlamı değil, anlamları vardır.

Şiirin dili, yoruma açık bir dildir.

♦ Üslubu imzası olan sanatçılar ölümsüzlük kazanır.

Anlatımı özgün olan sanatçılar kalıcılığı yakalar.

♦ Zekâ ne sadece kalıtsal ne de sadece çevresel etkenlerle açıklanabilir.

Zekâ doğuştan getirilen özelliklerin çevresel koşullarla birleşmesidir.

♦ Yazın kütüphanesinin en tozlu rafları, bir süre sonra özgünlüklerini yitirerek tekdüzeleşmiş isimlere aittir.

Kendini tekrar ederek orijinalliğini kaybeden yazarlar unutulmaya

mahkûmdur.

♦ Başarı merdivenlerini ellerin cebinde çıkamazsın.

Başarı, engelleri aşmayı ve mücadeleyi gerektirir.

♦ Hiçbir şey, hayal gücü kadar hür değildir.

Hayal gücünün dışında tüm özgürlüklerin sınırları vardır.

♦ Her zaman gemicinin istediği rüzgâr esmez.

Bir işe başlarken koşulların daima uygun olmayacağı hesaba

katılmalıdır.

Örnek 1

Başta eleştirmenlerce, devamında birçok kesim tarafından, “Türk

edebiyatının Kafka’sı” olarak değerlendirilen Bilge Karasu’nun eserlerini okurken kokusunu almamak neredeyse imkânsızdır Franz

Kafka’nın.

Bu cümlede Bilge Karasu ile ilgili asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Kafka’ya öykünerek yazdığı yapıtlarının eleştirildiği

B) Yapıtlarının en az Kafka’nınkiler kadar başarılı olduğu

C) Kafka’nın birçok kesim tarafından tanınmasını sağladığı

D) Eserlerinde Kafka’nın izlerini görmenin mümkün olduğu

E) Adı Kafka’yla birlikte anılan yazarların başında geldiği

Çözüm

Verilen cümlede Bilge Karasu için “Türk edebiyatının Kafka’sı” nitelendirilmesinde bulunularak Bilge Karasu ile Kafka arasındaki benzerlik vurgulanmış, “Bilge Karasu’nun eserlerinde Kafka’nın kokusu”

olduğu söylenerek de Bilge Karasu’nun eserlerinde Kafka’yı hatırlatan izlerin varlığına dikkat çekilmiştir. Bu vurgulardan hareketle

doğru yanıt “D” olur.

Cümle Yorumlama

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

6

2

P:34

Anlamca Çelişen Cümleler

♦ Benzer ya da aynı durumlar karşısında anlam bakımından birbirine zıt yargıları ifade eden cümleler, “anlamca çelişen cümleler”dir.

♦ “Sanat eserinde, sanat kaygısından başka endişe olmamalıdır.”

cümlesi ile “Sanatçı, eseri aracılığı ile belirli bir ideolojiyi savunarak bu ideolojinin sözcüsü olmalıdır.” cümlesi ortaya koydukları

düşünce yönüyle çelişmektedir. Her iki cümlede de ele alınan

konu “sanatın işlevi”dir. İlk cümlede sanatın tek işlevinin “sanat

yapmak” olması gerektiği ifade edilirken ikinci cümlede sanata

ideolojik bir işlev yüklenerek sanatın “belli bir düşüncenin savunulmasında araç” olması gerektiği belirtilmiştir. Sanatın işlevi,

karşıt bakış açılarıyla ele alındığından cümleler anlamca birbiriyle

çelişmiştir.

♦ Bu cümlelerde de gördüğümüz gibi cümlelerin birbiriyle çelişmesi için “aynı konu”yu “karşıt bakış açıları”yla ele alan yargılar

içermeleri gerekmektedir.

Örnek Soru

I. Herkes tarafından anlaşılma kaygısı, sanatın kalitesini ve ifade

gücünü bayağılaştırır; onu özgünlükten uzaklaştırır.

II. Sanat, estetik değerlerin dışında ne başka düşünceleri göz

önüne alır ne de başka bir amaca yönelir; olur da başka bir eğilim

gösterirse o zaten sanat olmaz.

III. Şiirsel imge, sanat yapıtının dilini konuşma dilinin doğallığından

kopararak sanat birikimi olan donanımlı okur kitlesini gerekli kılar

oysaki sanat yapıtının en önemli niteliği anlam olduğundan sanat

genele hitap etmelidir.

IV. Sanatçı, her ne sebeple olursa olsun dış dünyaya karşı sanat

eserinde kendi referans dünyasını oluşturur ve bunu yaparken

de gerçekliğe atıfta bulunur; böylece sınırlarını sanatçının çizdiği

bir dünya, gerçeklik süzgecinden geçirilerek oluşturulur.

Numaralanmış cümlelerden hangileri anlamca birbiriyle çelişmektedir?

A) I ve II B) I ve III C) I ve IV

D) II ve III E) II ve IV

Çözüm

I. cümlenin konusu “sanatın anlaşılırlığı”, II. cümlenin konusu “sanatın

işlevi”, III. cümlenin konusu “santın anlaşılırlığı”, IV. cümlenin konusu

“sanatta gerçeklik”tir. Cümlelerin anlamca çeliştiğini söyleyebilmek

için “aynı konu”nun “karşıt bakış açıları” ile ele alınması gerektiğini

ifade etmiştik. Bu durumda I ve III. cümleleri incelemeliyiz. I. cümlede “sanatın herkesçe anlaşılır olması” sanat için “olumsuz” bir değer

olarak ortaya konurken III. cümlede “sanatın genele hitap etmesi”

gerektiği belirtilmektedir. Bu durumda I ve III. cümleler anlamca çeliştiğinden doğru yanıt B olmalıdır.

Örnek 2

Bilimsel metinler estetik bir değer taşımaz çünkü anlamı mümkün

olduğunca hazır bir biçimde sunduğundan okur, metnin oluşumuna

katkı sağlamaz.

Bu cümleye göre “estetik değer taşıyan metinler”in özelliği aşağıdakilerden hangisidir?

A) Dış gerçekliği kurgulayarak okura iletmesi

B) Okura, dolduracağı anlamsal boşluklar sunması

C) Özgün anlatım dili ve şiirsel söyleyişe dayalı olması

D) Okur üzerinde merak uyandıracak biçimde kurgulanması

E) Düşünce üretiminden çok, duygusal etki bırakmayı hedeflemesi

Çözüm

Cümlede “estetik değer taşımama” ölçütü olarak “metnin anlamının okura hazır verilmesi, okurun metni anlama ve yorumlama sürecinde herhangi bir uğraş içinde olmaması” gösterilmiştir. O hâlde

“okuru düşünmeye, yorum yapmaya zorlama, metnin anlamına katkı

sunma” estetik değer ölçütüdür. Bu da bizi “B” seçeneğine götürür.

Örnek 3

(I) Çeviri edebiyatın kalitesi, Türkiye’de günden güne yükseliyor.

(II) Gün geçtikçe artan birikim, yeni yetişen çevirmenler için oldukça önemli bir etken. (III) İyi bir çeviri edebiyat ürünü için edebiyat

yeteneğine sahip olmak da bir çevirmende bulunması gereken yetilerdendir. (IV) Ayrıca çevirmenin çeviri yapılacak iki dili de ana dili

seviyesinde bilmesi önem arz ediyor. (V) Bununla birlikte bir çeviri

yapıtın kalitesindeki püf nokta ne derseniz çeviriyi yapanın edebiyata

olan yatkınlığıdır, derim.

Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangileri anlamca birbirine en yakındır?

A) I ve II B) I ve III C) II ve IV

D) III ve V E) IV ve V

Çözüm

Parçada yer alan III ve V. cümlelerde nitelikli bir çeviri edebiyat ürününün varlığı ile çevirmenin edebiyata yönelik yeteneği olması arasında ilgi kurulduğundan doğru yanıt “D” olmalıdır.

Cümle Yorumlama

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

6

3

P:35

1. Yazar, gerçeklik denizinde yol almakla birlikte arada düş koylarına uğrayıp soluklanıyor.

Bu cümlede söz edilen yazarla ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

A) Olayları anlatırken ayrıntıları gözden kaçırmadığı

B) Olay örgüsünü büyük ölçüde yaşanmışlıkları üzerine kurduğu

C) Yaşamın gerçeklerini anlatırken okuru sıkmamaya özen

gösterdiği

D) Hayalî unsurlarla zenginleştirdiği yapıtlarının okura zengin

bir düş gücü sunduğu

E) Gerçeğe uygun bir zeminle temellendirdiği kurguyu bazen

düşsel ögelerle rahatlattığı

4. Aşağıdakilerden hangisi “Aynaya bakmaktan korkan uluslar

tiyatroyu sevmezler.” cümlesini anlamca destekler niteliktedir?

A) Tiyatro, söze can katar; sözü görüntüye, düşünceyi eyleme

çevirir.

B) Tiyatrosuz bir toplum henüz kendini gerçekleştirememiş bir

toplumdur.

C) Tiyatrosu olan bir ülkede kötülükler, çirkinlikler, yanlışlıklar

sürüp gitmez.

D) Tiyatronun diğer sanat dallarından ayrıldığı nokta, hayal

gücünü gerçeğe dönüştürmesidir.

E) Tiyatro, halkın yaşamındaki olumlu ve olumsuz durumları sahneleyerek toplumları kendileri ile yüzleştirebilen bir

sanattır.

2. Jacob Riis, “Çaresiz kaldığım zamanlarda gider, bir taş ustası

bulur, onu seyrederim. Adam belki yüz kere vurur taşa. Ama

değil kırmak, küçücük bir çatlak bile oluşturamaz. Sonra birden, yüz birinci vuruşta taş ikiye ayrılıverir. İşte o zaman anlarım ki taşı ikiye bölen o son vuruş değil, ondan öncekilerdir.”

der.

Jacob Riis’in bu sözle anlatmak istediği aşağıdakilerden

hangisidir?

A) İnsanın en umutsuz anlarda bile yeni başlangıçlarla karşılaşabildiği

B) Kararlılık ile sabrın insanın hedeflerine ulaşmasında önemli

rol oynadığı

C) Hatalarından ders çıkarıp yoluna devam edebilenlerin, istediğini elde ettiği

D) Sorunlarını başkalarından yardım alarak değil tek başına

çözebilenlerin daha başarılı olduğu

E) Olumsuzluklara karşı direnç gösterildiğinde değil, olumsuzluklar kabullenildiğinde başarıya ulaşıldığı

5. Her dönemin bir üslubu, bir fikri oldu şiir üzerine ama temelsiz

arayışlarla farklılık yaratmaya çalışanların bir ağustos böceği

gibi mevsimlik oldu sesleri.

Aşağıdakilerden hangisi bu cümlede ortaya konan düşünceyi destekler?

A) Her sanatçı, eserinde kendine özgü yenilikler yapmalıdır.

B) Şiirin ruhuna aykırı hareket edenleri tarih mutlaka cezalandırır.

C) Şiirde üslup ve kulağa hoş gelen imgeler kullanmak takdir

edilir.

D) Şiirinde özgün bir tarz yaratmak için çabalayan şairler eninde sonunda fark edilirler.

E) Bir şair, şiirini diğerlerinden farklı kılmak adına kökü olmayan yeni yollara başvurursa kalıcı bir sanatçı olamaz.

3. Çevremizdeki pek çok kişi, gem vuramadıkları tutkuların ve söz

geçiremedikleri dürtülerin esiri olup iş ve özel yaşamlarını hayret edilecek ölçüde kötü yönetebiliyor.

Bu cümlede söz edilen kişilerle ilgili anlatılmak istenen

aşağıdakilerden hangisidir?

A) İş ve özel yaşamlarını ayırmada zorlandıkları

B) Önemli kararlar alırken duygularını yok saydıkları

C) Özel yaşamlarındaki sorunları iş yaşamlarına da yansıttıkları

D) Güçlü istek ve eğilimlerin etkisinde kalarak yanlış kararlar

aldıkları

E) Aşırı ölçüde hırslı davranarak yaşamlarının her alanında

zarar gördükleri

6. I. Yazar, eserlerinin vücuda getiriliş sürecini de ayrıca bir

öykü olarak okura sunabilir.

II. Yazarın, gerçeği anlatma konusunda daha önce kimsede

görülmeyen bir gerçekçilik anlayışı var.

III. Yazar, her ne kadar çevresinde olup bitene duyarsız görünse de ele aldığı konuları kendi mahallenizde dahi yaşayabilirsiniz.

IV. Yazar, dilin olanaklarını kısıtlı bularak yer yer çizimlere de

yer veriyor.

V. Yazar için kendi yaratma süreci dahi başka bir eserine

konu olabilir.

Numaralanmış cümlelerin hangi ikisi anlamca birbirine en

yakındır?

A) I ve III B) I ve IV C) I ve V

D) II ve V E) III ve IV

Sınıf İçi Uygulama

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 1 6

4

5DE336EB

P:36

1. Kendine kitaplardan oluşan bir dünya kurmayı başaramayan

genç yazarın, çıktığı noktaya dönmekten başka çaresi kalmaz.

Bu cümlede “genç yazar”la ilgili anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Geleceğe kalabilmesinin koşulunun pek çok kitap kaleme

almaktan geçtiği

B) Yazarlık dışında herhangi bir işle uğraşmayıp kendini sadece yazmaya adaması gerektiği

C) Yazarlık yolunda ilerleyebilmesinin okuma yoluyla kazanılmış birikimle mümkün olduğu

D) İlk yapıtlarında yakaladığı başarıyı tüm yapıtlarında yakaladığı zaman gerçek bir yazar olduğu

E) İyi bir eser vererek edebiyat yaşamına başlamasının değil,

bu başarıyı sürdürebilmesinin önemli olduğu

3. Edebî eser, biyografik olarak bilinen unsurları içerdiği zaman

bile bu unsurlar, eserde yeni bir düzen içinde bambaşka bir

görünüm kazanır. Böylece gerçek anlamlarını kaybeder. Bu

sebeple de edebî ürünler hiçbir zaman biyografi için bir belge

niteliği taşıyamaz.

Bu parçada aşağıdakilerden hangisine karşı çıkılmaktadır?

A) Edebî eserin, yazarının kişiliğinden bağımsız olarak görülmesine

B) Sanatçı biyografilerinin öznel yargılar çerçevesinde oluşturulmasına

C) Sanatçıların yaşamına yön vermiş kimi olayların edebî eserlere konu olmasına

D) Biyografilerde sanatçının yapıtlarına yönelik değerlendirmelerin yer almasına

E) Sanatçının kaleme aldığı yapıtları ile yaşamı arasında

özdeşlik kurulmasına

2. (I) Bilim kurgu edebiyatının, gotik ve fantastik edebiyatın kendisine gönül borcu olan Edgar Allen Poe, Amerikan edebiyatının

ilk kısa hikâyecilerinden kabul edilir. (II) En gerçek dışı durumlarda bile bir gerçeklik duygusu yaratır öyküleriyle. (III) Öykülerinin atmosferini önceden tasarladığı etkiyi yaratacak tarzda,

en ince ayrıntılarını düşünerek bir matematikçi ve şair titizliğiyle kurar. (IV) Akıl yürütmeye, mantık oyunlarına, çözümlemeye olan düşkünlüğü polisiye ve bilim kurgu türlerinin öncüsü

olarak kabul edilmesini sağlamıştır. (V) Kelime oyunları, gizemli

imalar ile kuşatılan öykülerinde dikkatle oluşturulmuş anlamsal

çok katlılık vardır.

Bir sanatçıdan söz edilen bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) I. cümlede, edebiyat dünyasındaki konumuyla ilgili bilgi

verilmiştir.

B) II. cümlede, yapıtlarındaki kimi durumların okurda bıraktığı

duygudan söz edilmiştir.

C) III. cümlede, hikâyelerini kurmada benimsediği yönteme

yönelik beğeni hissettirilmiştir.

D) IV. cümlede, edebî konumunu kendisine kazandıran etkenler belirtilmiştir.

E) V. cümlede, öykülerinin kolay çözülemeyen olay örgüsüne

sahip olmasının okurdaki etkilerine değinilmiştir.

4. (I) Kitap okumak, çocukların kişilik gelişimine katkı sağlamakta;

duygusal ve ruhsal ihtiyaçlarının karşılanmasına önemli ölçüde etki etmektedir. (II) Kitap okumayan kuşakların fikir üretme

yetenekleri gerilemekte, yetersiz olan kelime hazinesi ile başarılı

iletişim kurma becerisi eksik kalmaktadır. (III) Topluma evrensel

değerlerin kazandırılması, tarih ve kültür bilincinin oluşturulması; daha çocuk yaşta okuyan, bilgiyi seven kuşakların yetiştirilmesiyle mümkündür. (IV) Her şeyi öğretmenin mümkün olmadığı eğitim sürecinde, çocukların kendilerini yetiştirmeleri ancak

okumakla mümkündür. (V) Televizyon seyrederek, bilgisayar

oyunları oynayarak büyüyen çocuklar; okumanın sağlayacağı

olanaklardan yoksun kalmaktadırlar.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili aşağıdakilerden

hangisi söylenemez?

A) I. cümlede, kitap okumanın çocuğun gelişimindeki etkilerinden söz edilmiştir.

B) II. cümlede, kitap okumanın önemsenmediği toplumlarda

yaşanabilecek iletişim sorunları belirtilmiştir.

C) III. cümlede, okuma alışkanlığı edinerek büyümüş nesillerin

oluşturduğu toplumların sahip olacağı niteliklere değinilmiştir.

D) IV. cümlede, okumanın kişinin kendisini yetiştirmesi için bir

gereklilik olduğu söylenmiştir.

E) V. cümlede, çocukların televizyon izleyerek ve bilgisayar

oyunu oynayarak büyümesinin getireceği eksiklik ifade

edilmiştir.

Ödev

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 2 6

5

8CF93D76

P:37

1. Okur, ait olduğu dönem tarafından sınırları belirlenen bir pencereden bakar edebî eserlere; bu sınırlar dönemden döneme

değişiklik gösterdiği için edebî eserlerin yorumlanması da değişiklik gösterir.

Bu cümlede asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Her edebî eser, ait olduğu dönemden izler taşır.

B) Her yazar, içinde bulunduğu devri kendi bakış açısına göre

yansıtır.

C) Farklı dönemlerdeki okurların aynı edebî metinden anladıkları da farklıdır.

D) Okur, kendi yaşantısıyla edebî metin arasında ilgi kurarak

çıkarımda bulunur.

E) Edebî eserlerin yorumlanmasında eserin ait olduğu dönemin tarihsel zemini dikkate alınmalıdır.

2. Kötü sanat örneği olan bir “fikir romanı”nın içindeki mesajlar,

başka bir yerde çok daha iyi ifade edilebilir; eğer söz konusu

eser iyi sanat örneği ise içindeki fikirler mutlaka sanatın gereğine uygun biçimde dönüştürülmüştür.

Aşağıdakilerden hangisi ortaya koyduğu düşünce bakımından bu cümleyle aynı doğrultudadır?

A) Edebî metin, her okunduğunda yeniden kurulup anlamlandırılacak biçimde düzenlenir; bunun için de edebî metnin

anlamı değil anlamları vardır.

B) Tüm edebî eserlerde, yazarın doğrudan söylemediği ancak

satır aralarına gizlediği, kendine göre doğru olan kimi

mesajların olduğunu söylemek mümkündür.

C) Edebî eserin iletisi, çay içindeki şeker gibi olmalı; edebî

estetik ve dil güzelliği içinde eriyebilmelidir; aksi hâlde o

eserin edebîliğinden söz etmek güçleşir.

D) Her edebiyatçı, aynı zamanda bir düşünür ve aydın kişidir; onun fikrî altyapısının sağlam, kelime hazinesinin geniş,

anlatım yeteneğinin güçlü olması gerekir.

E) Edebî metin ile gerçeklik ilişkisi her zaman bir sorun olmuş,

çeşitli bakımlardan ele alınmıştır fakat edebiyat eserinin

gerçeklik dışına çıkabileceğini söylemek neredeyse imkânsızdır.

3. Aşağıdaki cümlelerden hangisi “Nitelikliherroman,birbirinden

çok farklı zamanlar ve mekânlarda okunur; farklı okumalara açık

ve her okuyana yeni olanaklar sunan bir yapısı varsa elbette.”

düşüncesine uzak düşmektedir?

A) Cervantes’in Don Kişot romanına bugüne dek sayısız anlam

verilebilmiş ki aradan geçen yüzlerce yıllık zaman boyunca

bu roman bambaşka coğrafyalarda okunmayı sürdürmüş.

B) Orhan Pamuk’un okura doldurması gereken boşluklar

sunan romanı Kara Kitap, yazıldığı günden bugüne birçok

çevirisi yapılmış ve yapılmaya devam etmektedir.

C) Romantik akımın en önemli temsilcilerinden biri olan Victor

Hugo’nun Sefiller adlı kitabı öyle başarılı bir dille yazılmıştır

ki okurken kahramanları yanı başınızda hissedersiniz.

D) Dostoyevski’nin okuyucuyu derinden sarsan, defalarca

okunan ve her okumada okura yeni bakış açıları sunan Suç

ve Ceza romanı, yüz yılı aşan sürede pek çok ülkede defalarca basılmıştır.

E) James Joyce’un öncü postmodernist romanların en önemli metinlerinden biri olan Ulysses romanı, tek bir okumada

anlaşılması mümkün olmayan kurgu ve tekniğiyle dünya

edebiyatının tüm zamanlara meydan okuyan yapıtlarından

biri olmuştur.

4. Aşağıdaki cümlelerden hangisi “Bir yazarın anlatı sanatıyla

yaptığı gizemli ve tehlikeli yolculuğu, gerçeklikle kol kola olan

saf hayat hikâyesi şeklinde değil de esere ustaca yerleştirilmiş

düşsel ögelerin ardından izleyebilmek okur için bir ayrıcalıktır.”

yargısında ortaya konan düşünceyle çelişmektedir?

A) Köşe taşları koydum romanıma arada, okurlarım satırlarıma

sinen gizemlere bu ipuçlarını takip edip kendileri ulaşsınlar

istedim.

B) Ben, bir yazar olarak okurum beni satır aralarına sakladığım detaylardan keşfetsin isterim yoksa başka türlüsü düz

biyografi yazarlığı olur.

C) Gerçeklikle dans ederek ilerleyen bir edebiyat eseri yerine

anlatımıyla, imgeleriyle gerçeği sadece bir fon müziği yapmış bir başyapıt yaratmış sanatçımız.

D) Gerçek bir yaşamdı eserime konu ettiğim fakat onu yalnızca

bir yaşam olarak değil, çizgileri düş gücüyle çizilmiş sanatsal bir yaratım biçiminde kurgulayıp sundum okuruma.

E) Her satırı dantel gibi incelikle işlenerek kurgulanmış, kendini kolay ele vermeyen romanları okumak; bu gündelik

yaşamın keşmekeşi içinde sizi de benim gibi yoruyorsa bu

kitapla dinleneceksiniz.

ÖSYM Tarzı

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 3 6

6

9B246B17

P:38

CÜMLEDE ANLAM

Nesnel Yargılı Cümleler

♦ Doğruluğu ya da yanlışlığı kişilere göre değişmeyen, söyleyenin

duygu ve düşüncesini içermeyen yargılardır. Nesnel yargılı cümleler şu özelliklere sahiptir:

♦ Kanıtlanabilir özellikte olma

♦ Akla ve mantığa dayalı olma

♦ Herkes için aynı anlamı taşıma

♦ Yorum ve değerlendirme içermeme

♦ Kişinin kişisel görüşlerinden bağımsız olma

♦ Nesnel yargı ifadesi “kanıtlanabilir yargı”, “objektif yargı” ifadeleriyle de karşılanabilir.

Aşağıda verilen cümlelerden nesnel yargı içerenleri işaretleyelim.

Göç eden kuşların büyük çoğunluğu, bir seferde uzun mesafeleri aşabilmek için deri altında yağ depolar.

Hatıra yazarı her ne kadar yaşadığı veya tanık olduğu olaylar

karşısında tamamen tarafsız olamasa da tarafsızlığı en azından bir ilke olarak benimsemelidir.

Dil olmadan düşünmenin mümkün olup olmadığı çokça tartışılmış; XVIII. yüzyıldan XX. yüzyıla gelene kadar dilin düşünce

üretimindeki etkisi ve işlevi, bütün kültür bilimlerinde temel

sorun olmuştur.

XV. yüzyılın sonlarından başlayarak sanat ve bilim dilinde yabancılaşmanın giderek arttığı görülmektedir; divan şiirindeki

bu tutumun sonucu olarak Bakî’de yabancı ögelerin oranı

%65, Nef’î’de %60 olarak saptanmaktadır.

Bir sanatçının yaşaması demek, sanat eserinin yaşaması

demektir; ölümsüz eserler ise ancak “sanat için sanat” düşüncesiyle yazılanlardır, bu düşünce dışında ortaya konmuş

eserler hiçbir değer taşımaz.

Stella, Goethe’nin beş perde ve bir ekten oluşan tiyatro eseridir; eserde farklı zaman ve mekânda aynı kişiyi seven iki

kadının yalnızlığı ve çaresizliği dile getirilmektedir.

Tabiat ile hayat, insanın şekil vererek güzel ve faydalı eserler

yaratacağı muazzam bir malzeme deposudur; bütün tabiat

ve hayat işlenecek konularla doludur; mühim olan, herhangi

bir konu etrafında bir renk kompozisyonu oluşturabilmektir.

Öznel Yargılı Cümleler

♦ Kişilerin duygu ve düşüncelerine bağlı olan, bu nedenle de kişiden kişiye değişebilen yargılardır. Öznel yargılı cümleler şu

özelliklere sahiptir:

♦ Kişisel beğeni ve düşünceye bağlı olma

♦ Yorum ve değerlendirme içeren ifadelerle oluşturulma

♦ Nesnelerin gerçeğine değil öznenin duygularına dayanma

♦ Öznel yargı ifadesi “subjektif yargı”, “kişisel görüşe bağlı yargı”

ifadeleriyle de karşılanabilir.

Aşağıda verilen cümlelerden öznel yargı içerenleri işaretleyelim.

Orhan Pamuk ilk romanı Cevdet Bey ve Oğulları’nın üzerinde

çalıştığı yıllarda Türk edebiyat ve romanı, adına kısaca “köy

gerçekliği” denilen akımın etkisindeydi.

Orhan Pamuk’un üçüncü romanı Beyaz Kale, Türk romanı

için bir başkaldırıyı simgelemektedir; roman, küçük yapısına

rağmen olay örgüsü metin içi uzak göndermelerle kurgulanarak dikkat çekici hâle getirilmiştir.

Orhan Pamuk’un Türk romanına bir “bomba” etkisi yaratarak

düşmesi, Kara Kitap romanıyla gerçekleşmiştir; bu roman,

birbirine taban tabana zıt eleştiriler alarak roman eleştirisi geleneğimizde de yeni bir çığır açmıştır.

Örnek 1

Aşağıdakilerden hangisi kişisel görüş içermemektedir?

A) Genç bir yazarın kaleminden çıkmış olmasına rağmen oldukça

yoğun, büyülü ve güçlü öyküler var kitapta.

B) Edebiyat lezzetini özleyenler için çok özel bir roman bu, daha ilk

sayfalarından itibaren sarıp sarmalıyor okuru.

C) Bir kitap için en gerçekçi eleştiri, kitabı birkaç kez okuyup en dipte kalan söylemine kadar kitaba hâkim olan eleştirmenin yaptığı

eleştiridir.

D) Tarihî romanların ciddi bir okur kitlesi kazanması, tarihin sıkıcı anlatımının edebiyatın eğlenceli satırları ile buluşmasından duyulan

mutluluğun göstergesidir.

E) Yazar, pek çok öyküsünde Türk toplumunun son dönemde yaşadığı sosyal, kültürel, iktisadi değişikliklere ve bunların bireydeki

etkisine yer vermektedir.

Çözüm

“E” seçeneğinde bir yazarın öykülerine konu olan temalar, herhangi

bir öznel ifadeye yer verilmeden ortaya konulduğundan doğru yanıt

“E” şıkkıdır.

Öznellik/Nesnellik - Doğrudan/Dolaylı Anlatım -

Kavramlar

2. ÜNİTE: CÜMLEDE ANLAM

MODÜL

7-8

TÜRKÇE Ders Anlatım Modülü

2. ÜNİTE: CÜMLEDE ANLAM

Öznellik/Nesnellik - Doğrudan/Dolaylı Anlatım - Kavramlar

TYT TÜRKÇE 1

Adı Soyadı : ..............................................................

9DB15ADF

P:39

Doğrudan ve Dolaylı Anlatımlı Cümleler

♦ Bir sözü söylendiği biçimiyle, olduğu gibi aktaran cümlelerin

anlatımı “doğrudan anlatım”; bir kişiye ait sözün, anlamı değiştirilmeden ancak anlatıcının kendi ifadesi içinde eritilerek verildiği

cümlelerin anlatımı “dolaylı anlatım” olarak ifade edilir.

♦ Edebiyat öğretmenimiz, “Şiirler içinde ‘Han Duvarları’ gibisi

yoktur.” dedi. (doğrudan anlatım)

♦ Edebiyat öğretmenimiz, şiirler içinde “Han Duvarları” gibisi

olmadığını söyledi. (dolaylı anlatım)

♦ Atatürk Türk diline verdiği önemi, “Türk dili, Türk milletinin

zihnidir; kalbidir.” sözünde belirtir. (doğrudan anlatım)

♦ Atatürk Türk dilinin Türk milletinin zihni ve kalbi olduğunu

söyleyerek Türk diline verdiği önemi belirtir. (dolaylı anlatım)

♦ Başka bir kimseden veya yazıdan olduğu gibi aktarılan sözlerin verildiği doğrudan anlatımlı cümlelerde, bu sözler tırnak içine

alınır; bu sözler tırnak içine alınmamışsa sözün sonuna virgül konularak da doğrudan anlatıma başvurulabilir:

♦ Balıkesir’e yarın gideceğim, dedi. (doğrudan anlatım)

♦ Yarın Balıkesir’e gideceğini söyledi. (dolaylı anlatım)

Aşağıdaki cümlelerin anlatımının doğrudan mı dolaylı mı olduğunu belirleyelim.

Pekin’deki Çin Bilimler Akademisinden Linsen Yang ve meslektaşları, deniz suyundan uranyum elde edebilmek için 300 ila 500 nanometre çapındaki tünellere dallanan küçük kanallarla dolu bir polimer

membran tasarladı.

Doğrudan anlatım

Bern Üniversitesinden Emma Hodcroft, SARS-CoV-2 genomu ile

Omicron’un genomunun hayli farklı olduğunu ve bu varyantın en yakın akrabasını saptamanın çok zor olduğunu belirtiyor.

Dolaylı anlatım

Prof. Dr. Vural Gökmen, günlük konuşmalarımızda çokça geçen

“sağlıklı gıda” ifadesi yerine “sağlıklı diyet” ya da “sağlıklı beslenme”

ifadelerinin kullanılmasının daha doğru olduğunu söylüyor.

Dolaylı anlatım

Ahmet Hamdi Tanpınar, Mai ve Siyah için “Türk edebiyatında nesli

namına konuşan ilk eser.” der ve şöyle devam eder: “Halit Ziya, bu

ikinci büyük romanında kahramanını Bâb-ı Âli’nin ortasına atmakla

nesli namına bütün bir konuşma rahatlığını elde etmiştir.”

Doğrudan anlatım

CÜMLEDE KAVRAMLAR

Tanım Cümleleri

♦ Herhangi bir kavram, herhangi bir varlık için sorabileceğimiz, “Bu

nedir?” sorusunun karşılığıdır. Söz konusu varlığın ya da kavramın belirleyici niteliklerinin belirtilmesidir.

♦ Betimleme; bir varlığı, bir durum ya da kavramı göz önünde

ve zihinde canlandıracak biçimde sözle, yazıyla anlatma yoludur.

♦ Yukarıdaki örnekte olduğu gibi bir kavram nesnel bir anlatımla

tanımlanabilir. Bunun yanı sıra kimi tanım cümleleri öznellik de

taşıyabilir. Farklı sanatçılar tarafından yapılmış şiir tanımlarını birlikte inceleyelim.

♦ Şiir, büyük zekâların rüyalarıdır.

(Lamartine)

♦ Şiir, sözcüklerle güzel biçimler kurma sanatıdır.

(Cahit Sıtkı)

♦ Şiir bir sorun, bir durum üzerine ölçülü konuşan; susunca da

bizim düşünmemizi bekleyen bir olgunluktur.

(Behçet Necatigil)

Karşılaştırma Cümleleri

♦ Karşılaştırma; birbiriyle ilişkili iki varlık, iki kavram veya herhangi

iki durumun benzer ya da farklı yönleriyle ele alınmasıdır.

♦ Eskiden başarılı olmak için önerilen tek yol, “çok çalışmak”tı;

günümüzde ise bu yol, “etkili çalışmak”tan geçiyor.

♦ Yazar, kitabında tahkiyeden çok düşünce açıklamaya yönelmiştir; bu yönüyle kitaptaki öykülerde Rasim Özdenören’in

izleri görülmektedir.

Eleştiri Cümleleri

♦ Eleştiri, bir sanat yapıtının veya bir sanatçının olumlu ya da olumsuz yönlerinin ortaya konulması; bir durumun veya olayın doğru

ya da yanlış yönlerinin gösterilmesidir. Bu tanımda belirtildiği gibi

eleştiri “olumlu” da “olumsuz” da olabilmektedir. Sorularda daha

çok, olumsuz değerlendirme içeren ifadeler eleştiri cümlesi olarak karşımıza çıkmaktadır.

♦ Yazarın ilk öykülerinde gördüğümüz şiirsel dil ile sağlam kurgu

sonraki öykülerinde değişmiş, bu öyküler iyiden iyiye bir gazete fıkrasını andıran yazılara dönüşmüştür.

♦ Olumlu eleştirinin bulunduğu cümlelerde “beğenme, takdir etme” anlamı olduğundan bu türden eleştiri cümlelerine yönelik

sorular “... hangisinde beğenme anlamı vardır?” biçiminde de

karşımıza çıkabilmektedir.

♦ “Öz eleştiri” kişinin kendi tutum, davranış, düşünce ve kişilik

özelliklerine yönelik yaptığı eleştiridir; “öz eleştiri yapılmıştır / yapılmamıştır?” biçiminde ifadelerin yer aldığı sorularda anlatıcının

kendine yönelik ortaya koyduğu eleştirilere dikkat etmeliyiz.

Öznellik/Nesnellik - Doğrudan/Dolaylı Anlatım - Kavramlar

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

7-8

2

P:40

Değerlendirme Cümleleri

♦ Değerlendirme içeren cümlelerde anlatıcı; bir yapıt, bir sanatçı ya

da düşünceye yönelik olumlu veya olumsuz yargılarda bulunur.

Burada dikkat etmeniz gereken nokta, bu yargıların yorum içermesidir; bir başka deyişle değerlendirme cümlelerinde öznellik

söz konusudur. Nesnel yargılar, kanıtlanabilir durumlar değerlendirme içermez.

♦ Onu, Türk öykücülüğünde seçkinleştiren en önemli özelliği

köy ve köylüye bakışındaki orijinalliğidir; Anadolu insanı ilk

kez onun öykülerinde ete kemiğe bürünüp tam bir gerçeklikle

hayat bulmuştur.

Örnek Soru

Aşağıdakilerin hangisinde değerlendirme yoktur?

A) Dili kullanmadaki başarısıyla Türk edebiyatının en önemli isimleri

arasında yer alan Refik Halit, İstanbul’un İç Yüzü adlı romanında

II. Meşrutiyet ve I. Dünya Savaşı İstanbul’unu canlı bir biçimde

yansıtmıştır.

B) Türk edebiyatının usta kalemlerinden Yakup Kadri, Kiralık Konak’ta kahramanlar üzerinden yaptığı ayrıntılı çözümlemelerle

dikkat çekici bir söylem oluşturmuştur.

C) Peyami Safa Fatih - Harbiye romanında, bir tramvay hattından

hareketle Batılılaşma sürecinin Türk toplumundaki yansımaları

üzerinde durmuştur.

D) Edebiyatımızın nesir ustalarından Abdülhak Şinasi Hisar’ın Fahim

Bey ve Biz romanı, anlatımıyla dikkat çeken romanlar arasında yer

almıştır.

E) Kahramanlarına karşı sevgiyle yaklaşan ve en olumsuz tiplerde

bile bir güzellik ve iyilik gören Sait Faik, Medar-ı Maişet Motoru

adlı romanında da aynı tavrını sürdürerek etkileyici bir eser ortaya

koymuştur.

Çözüm

Değerlendirmenin yorum içermesi gerektiğini, olumlu ya da olumsuz

olabileceğini söylemiştik. Bu doğrultuda seçenekleri incelediğimizde A’da söz konusu sanatçının “dili kullanma” biçimi ile sözü edilen

romanın “belli bir dönemin İstanbul’unu yansıtma biçimi” değerlendirilmiştir. B’de söz konusu yazar “usta” olarak değerlendirilmiş,

“romanındaki çözümlemelerine yönelik” değerlendirmede de bulunulmuştur. D’de sözü edilen romanın “anlatımına yönelik” değerlendirme

yapılmıştır. E’de sözü edilen yazarın “kahramanlarına karşı bakış açısı

belirtilerek bu bakış açısının romanına olan katkısı” değerlendirme biçiminde ortaya konulmuştur. C’de ise sözü edilen yazarın bir romanında ele aldığı konu “yoruma başvurulmadan” ifade edildiğinden bu

seçenek değerlendirme içermemektedir. Doğru yanıt C şıkkı olmalıdır.

Öneri Cümleleri

♦ Öneri, bir sorunu çözmek ya da bir sorun oluşmasını engellemek

üzere öne sürülen görüşlerdir; yol gösterme, tavsiye niteliği taşıyan yargılardır.

♦ Toplumun geneline hitap etmek isteyen bir yazar, öncelikle

anlatımında açık, anlaşılır ve yalın bir dili tercih etmelidir.

İçerik ve Üslup Cümleleri

♦ İçerik; bir eserde üzerinde durulan duygu, düşünce ve hayallerin

bütünüdür yani konudur. “Sanatçı neyi anlatıyor?”, “Bu yapıtta

ne anlatılmıştır?” ya da “Bu yazıda ne üzerinde durulmaktadır?”

soruları içerikle ilgilidir; içeriği buldurmaya yöneliktir.

♦ Tanpınar’ın öykülerinin genelinde karşımıza çıkan kavram “rüya”dır; kahramanları genellikle gidişattan memnun olmayan

kişilerdir, bu kişiler rüyalardan bir yol bulmaya çalıştıklarından

rüyalar onlar için gerçek hayatlarında ulaşamadıkları amaçlarına ulaşma aracıdır.

♦ Üslup; bir eserin dil ve anlatım özellikleri, bir yazarın dili kullanma biçimidir. Herhangi bir metne yönelttiğimiz “Nasıl anlatılmış?”

sorusuna dil ve anlatımla ilgili aldığımız yanıt, yazarın üslubunu

ortaya koyar. Üslup sözcüğü, “biçem” kavramı ile de karşılanabilir.

♦ Okur, Tanpınar’ın öykülerinde daha ilk ifadelerle gürül gürül

akan, coşkulu, kendini dizginlemeyen büyük bir anlatıcıyla

karşı karşıya olduğunu anlar; öykülerin her satırının bir şair

elinden çıktığını hisseder.

♦ Aynı cümle içinde hem içerik hem de üsluba yönelik ayrıntılar

bulunabilir.

Varsayım Cümleleri

♦ Varsayım; gerçekte olup olmadığına, olmayacağına bakılmaksızın bir olay veya durumu bir süre için olmuş kabul etmektir.

Varsayım anlamı “diyelim ki, farz edelim, say ki, tut ki, kabul edelim ki, varsayalım, ... dığını düşünelim” gibi sözlerle sağlanır.

♦ Şiirlerinin geniş bir okur kitlesine ulaştığını düşünelim.

♦ Diyelim ki yıllardır hayalini kurduğun o şehirde yaşama fırsatın

oldu.

Olasılık / İhtimal Cümleleri

♦ Herhangi bir durumun olabilmesi ihtimalini ortaya koyan cümlelerde olasılık anlamı vardır. Bu tür cümleler, herhangi bir şeyin

olabilirliğini ifade ettiklerinden kesinlik bildirmezler.

♦ Verilen siparişler yarına kadar yetişmeyebilir.

Tahmin Cümleleri

♦ Bazı verilere dayanarak olabilecek bir şeyi, bir olayı önceden

kestirme; yaklaşık olarak değerlendirmedir. Genellikle bir durum,

sonuç ya da veri üzerinden fikir yürütme söz konusudur.

♦ Her testte ortalama on beş soru olduğu düşünülürse bu kitapta altı yüz kadar soru var.

♦ Olasılık ile tahmin cümleleri bazı özellikleri ile benzerlik gösterse

de tahmin cümlelerinde birtakım verilerden hareketle önceden

kestirme anlamı varken olasılıkta bir şeyin olabilirliğinden söz etme durumu vardır.

♦ Yarın, Marmara’nın kuzeyinde karla karışık yağmur bekleniyor.

(tahmin)

♦ İstanbul’da kar yağışı çoktan başlamıştır. (olasılık)

Öznellik/Nesnellik - Doğrudan/Dolaylı Anlatım - Kavramlar

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

7-8

3

P:41

Ön Yargı Cümleleri

♦ Bir kimse veya bir durumla ilgili olarak belirli olay ve görüntülere

dayanarak önceden edinilmiş olumlu veya olumsuz yargı (peşin

hüküm) ifade eden cümlelerdir.

♦ Bizim de geldiğimizi görünce suratını asacağına eminim.

♦ Hepiniz göreceksiniz yine dikiş tutturamayacak ve bu işinden

de ayrılacak.

♦ Yönetmenin önümüzdeki hafta gösterime girecek olan filmi,

bu yazın en çok izlenen filmi olacaktır.

Çıkarım Cümleleri

♦ Bir yargıdan hareketle başka bir yargıya varma, başka bir yargıda

bulunmadır.

♦ Yazarın öyküleri üzerine yazılmış inceleme yazılarının bu kadar

çok oluşu, öykülerinin edebiyat çevrelerinde de dikkat çektiğini gösterir.

Örnek 2

(I) Dünya’yı Güneş’ten gelen zararlı ışınlardan koruyan ozon tabakasındaki delik, 50 yıl içinde kapanabilir. (II) Güney Kutbu’nda yıl boyu

ozon deliğini gözlemleyen ABD’nin Ulusal Okyanus ve Atmosfer Dairesinden araştırmacılar, stratosferin orta kesiminde ozon tabakasına

zarar veren kimyasalların yoğunluğunun 1980’lere göre yarıya düştüğünü ifade etti. (III) Bu, ozon tabakasını iyileştirme çalışmalarında

bir kilometre taşı. (IV) Bununla birlikte Antarktika üzerindeki deliğin

küçülme hızı yavaşladı, öyle ki 2021’de delik kıtanın kendisinden bile

büyüktü. (V) Bilim insanlarına göre, zararlı kimyasalların düşüşü devam ederse 2070’lerde deliğin küçüldüğünü görmek mümkün.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A) I. cümlede, olabilirliği bulunan bir durumdan söz edilmiştir.

B) II. cümlede, bir gelişme dolaylı anlatımla ortaya konmuştur.

C) III. cümlede, söz konusu gelişme önemli bir aşama olarak değerlendirilmiştir.

D) IV. cümlede, karşılaştırma yapılarak ortaya konmuş bir yargıya yer

verilmiştir.

E) V. cümlede, ortaya çıkan sonuç gerekçesiyle birlikte açıklanmıştır.

Çözüm

Parçada yer alan V. cümlede bilim insanlarının birtakım verilerden

hareketle ortaya koydukları bir tahmine yer verilmiş; cümlede herhangi bir gerekçe belirtilmemiştir. Doğru yanıt “E” şıkkıdır.

♦ Cümlenin taşıdığı anlam özellikleriyle ilgili karşımıza çıkabilecek

diğer kavramları da şu şekilde sıralayabiliriz:

Kanıksama: Çok tekrarlama sebebiyle etkilenmez olmak, alışmaktır.

Yadsıma: Yapılan bir işi, söylenilen bir sözü veya tanık olunan bir

durumu inkâr etmek; var olan bir şeyi yok saymaktır.

Sitem: Bir kimseye, yaptığı bir hareketin veya söylediği sözün üzüntü, alınganlık, kırgınlık vb. duygular uyandırdığını öfkelenmeden belirtmektir.

Yakınma: Kişinin rahatsızlık duyduğu bir durum ya da olayı dile getirmesidir. Sitem cümlelerinde “Senden bunu beklemezdim.” anlamı

varken yakınmada “şikâyetçi olma” ya da “sızlanma” anlamı vardır.

Pişmanlık: Yapılan bir işin yanlış veya uygunsuz sonuç verdiğini anlayarak üzülmektir.

Küçümseme: Değer ve önem vermemek, küçük görmektir. Yapılan

bir işi, bir kişinin başarısını ya da niteliğini yeterli görmemektir.

Azımsama: Bir şeyin nicelik bakımından umulduğundan az olduğu

yargısına varmak, az bulmaktır.

Aşamalı Durum: Bir olay, durum ya da gelişmede meydana gelen

kademeli değişimlerdir. Bu değişim, olumlu ya da olumsuz yönde

olabilir. Aşamalı durum ifade eden cümlelerde “zamanla, günden güne, gün geçtikçe, gitgide” gibi belli bir aşama sonunda gerçekleşme

anlamını veren sözler yer alır.

Örnek 3

(I) 1970’lerden günümüze kadar plastik kirliliği her yıl biraz daha artış

göstermiştir. (II) Bugün 192 ülkenin toplam nüfusu tarafından doğaya

atılan atıkların yaklaşık %11’ini plastikler oluşturmaktadır. (III) WWF

(Dünya Doğayı Koruma Vakfı) tarafından plastik atıklar konusunda

hazırlanan rapora göre, Akdeniz’deki atıkların %95’ini plastik atıklar

oluşturmaktadır. (IV) Akıntılar nedeniyle okyanusa ulaşan bu atıklar

okyanuslarda farklı bölgelerde yoğunlaşmış durumdadır. (V) Bu şekilde devam ederse 2050 yılına gelindiğinde bazı denizlerde balıklardan çok, plastik atık olabileceği belirtilmektedir.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A) I. cümlede, belli bir tarihten itibaren plastik kirliliğiyle ilgili aşamalı

bir durumdan söz edilmiştir.

B) II. cümlede, plastiklerden kaynaklı kirliliğin boyutunu göstermek

için sayısal veriden yararlanılmıştır.

C) III. cümlede, Akdeniz’deki atıklarda plastiklerin oranı tanık gösterilerek açıklanmıştır.

D) IV. cümlede, plastik atıkların okyanuslara ulaşmasına yol açan etkenden söz edilmiştir.

E) V. cümlede, plastik atıkların gelecekteki durumlarına yönelik bir

varsayımda bulunulmuştur.

Çözüm

Varsayım henüz gerçekleşmemiş bir durumun gerçekleşmiş gibi

dünüşülmesi, bir anlığına olmuş kabul edilmesiydi. V. cümlede ise

varsayım değil tahmine dayalı bir anlatım olduğundan doğru yanıt

“E” şıkkı olmalıdır.

Öznellik/Nesnellik - Doğrudan/Dolaylı Anlatım - Kavramlar

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

7-8

4

P:42

1. Aşağıdakilerin hangisinde karşılaştırma yapılmamıştır?

A) Edebiyat ve felsefe arasındaki ilişki gibi şiir ile felsefe arasındaki ilişki de çok eski dönemlere kadar uzanmaktadır.

B) Benmerkezci kişiler, kendilerine dönük eleştirel bir tutumu kabullenemediklerinden başkalarının eleştirilerine açık

değillerdir.

C) Turna imgesinin edebiyat, sanat ve kültür yönünden ele

alındığı on iki makalenin yer aldığı kitabın ikinci bölümü, ilk

bölüme göre oldukça hacimliydi.

D) Özel müzeler çoğunlukla tek bir konu, içerik ve tema etrafında şekillenir; buna karşın resmî müzeler birden fazla içeriğe dair bir koleksiyona sahiptir.

E) Bir roman filme uyarlandığında romandaki pek çok detay

filmde göz ardı edilmiş olur ve romanı okuduğumuzda zihnimizde canlanan karakterlerin görüntüsüyle filmde izlediğimiz karakterler tam olarak örtüşmez.

3. (I) Şiirsel sinema tanımına harfiyen uyan Ayna filmi, konusunu senaristin çocukluk anılarından alan çok özel bir filmdir. (II)

Gerçeğin rüyaya, rüyanın gerçeğe karıştığı bu sinemasal aktarımda; kullanılan mizansenlerle ve sahnelerle çocukluğun tüm

saflığını en berrak şekilde görürüz. (III) Seyircinin filme kendisini

kaptırdıktan sonra o düşün ya da rüyanın içine girebildiğini ve

filmi dikkatlice izlerse meditasyon etkisi uyandırdığını söylemeliyim. (IV) Olay örgüsünün tamamen insan yaşamındaki rastlantılardan, düşlerden, gizemden alan Ayna’da insana iyi gelen

ferah bir nefes olduğunu düşünüyorum. (V) Senaristin çocukluk

ve ilk gençlik anıları arasında gidip gelen filmde, siyah beyaz ve

renkli görüntü geçişleri vardır ve bu anıların hangi zamana ait

olduğu renk paletlerine göre kestirilemez.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde öznellik

yoktur?

A) I B) II C) III D) IV E) V

2. (I) Kamil Yeşil, Yazdım Öykü Oldu kitabındaki öyküleriyle postmodern edebiyatın değişmez bir kalıp olmadığını, her yazara

göre postmodernin yeniden şekillenebileceğini, daha önemlisi “meselesi olan postmodern metinler”in mümkün olduğunu

gösteriyor. (II) Üstkurmaca, pastiş, parodi gibi postmodern

anlatım tekniklerini kitabına taşıyan yazar; kitaptaki “Beyaz

Mantolu Adam Madonna” adlı öyküsüyle bir taraftan Oğuz

Atay’a bir taraftan Sabahattin Ali’ye selam göndererek metinler

arasılığın eğlenceli bir örneğini de sunuyor okuruna. (III) Kitabın

adı ise hem bu postmodern uygulamalara iyi bir göndermedir

hem de yazının, edebiyatın eski anlam ve gücünü yitirmiş olmasına, eleştirel bir bakışla ironik bir gönderme içerir. (IV) Eleştiriler sadece büyük çaplı ve toplumsal odaklı değildir; “Anlattığım

Senin Hikâyen Değil” öyküsünde olduğu gibi anlık yaşayan,

anlık okuyan, postmodern hayat tarzını sorgulamayan insanlar

da dozunda eleştirilir. (V) “Senin neyine gerek gecesi karanlık,

gündüzü hüzünlü yaşayan kahramanın öyküsü! Sana ne varlık sancısı çekenlerin acısından!” diyen anlatıcı, sözlerini şöyle

tamamlar: “Sen git, tavuk suyuna çorba öykülerini al kendine.”

Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi değerlendirme içermemektedir?

A) I B) II C) III D) IV E) V

4. (I) Obezite; vücuda besinler ile alınan enerjinin, harcanan enerjiden fazla olmasından kaynaklanan ve vücut yağ kitlesinin

yağsız vücut kitlesine oranla artması ile karakterize olan kronik bir hastalıktır. (II) Dünya Sağlık Örgütü tarafından en riskli

10 hastalıktan biri olarak kabul edilen obezitenin diyabet, tiroit

hastalıkları ve kanserle yakın ilgisi olduğu yapılan araştırmalarla

belirlenmiştir. (III) Gelişmiş ülkelerin özellikle orta ve az gelirli kesimlerinde, gelişmekte olan ülkelerin ise orta ve üst gelir

düzeyindeki kesimlerinde daha sık görülmekle birlikte tüm dünyada yaygın olarak ortaya çıkmakta ve sıklığı giderek daha da

artmaktadır. (IV) Türkiye’de 2010 yılında 26.499 kişinin tarandığı

bir çalışmada obezite sıklığı genel popülasyonda % 32 olarak

saptanmıştır. (V) Obezite her yaş grubunda görülmekle birlikte

orta yaşlarda doruk seviyeye gelir ve 55 yaşından sonra sıklığı

azalmaya başlar.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili aşağıdakilerden

hangisi söylenemez?

A) I. cümlede, obezite hastalığı ayırıcı özelliği belirtilerek

tanımlanmıştır.

B) II. cümlede, obezitenin ciddi bir sağlık sorunu olduğu tanık

gösterilerek ortaya konmuştur.

C) III. cümlede, ülkelerin gelişmişlik düzeyi ile obezite arasındaki ilişki değerlendirilmiştir.

D) IV. cümlede, obezitenin ülkemizde görülme sıklığına yönelik sayısal veri sunulmuştur.

E) V. cümlede, yaş faktörünün obezitedeki etkisine yönelik

bilgi verilmiştir.

Sınıf İçi Uygulama

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 1 7-8

5

27DF2782

P:43

1. (I) Japon edebiyatının en iyi yazarlarından Haruki Murakami,

Uyku adlı öyküsünde on yedi gün hiç uyumayan bir kadının

sıradan yaşantısının nasıl sıra dışı bir hâl aldığını anlatıyor. (II)

Bütün kitapları çoksatar listelerinde yer alan Murakami, eserlerinde Japon kültürüne yer vermediği için ülkesinde eleştiriliyor.

(III) Zor olan, basit olanı yapmaktır felsefesine selam gönderdiği

eserlerinde bir ortaokul öğrencisinin bile rahatlıkla anlayabileceği sade bir anlatım tarzı benimsiyor. (IV) Ancak çok katmanlı

bir kurguyla yazan Murakami’nin satır aralarındaki mesajlarını

anlamak için dikkatli bir okur olmak gerekiyor. (V) Kahramanları

resmetmedeki ustalığı sayesinde kitabın imgeleri gözlerimizin

önünde beliriveriyor.

Bir yazardan söz edilen bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

A) I. cümlede, yapıtlarının içeriklerine yönelik değerlendirmelerde bulunulmuştur.

B) II. cümlede, edebî yönüne yönelik hem olumlu hem olumsuz eleştiri yapılmıştır.

C) III. cümlede, yapıtlarının geniş bir okur kitlesine ulaşmasında üslubunun etkisinden söz edilmiştir.

D) IV. cümlede, tam anlamıyla anlaşılabilmesinin okurdan

emek istediği anlatılmak istenmiştir.

E) V. cümlede, kahramanlarının öne çıkan özellikleriyle ilgili

açıklama yapılmıştır.

3. I. 50 üst düzey işletme üzerinde yapılan bir çalışmada, daha

yüksek duygusal zekâya sahip olduğu kanıtlanmış teknik

program yapımcılarının duygusal zekâsı düşük olanlara

kıyasla üç kat daha hızlı yazılım programı geliştirdikleri

ortaya çıkmıştır.

II. Duygusal zekâsı yüksek olanlar, becerilerini iş hayatında

uygulamada daha başarılı olmaktadırlar ve bunun sonucu

olarak da gösterdikleri çabalar kuruma önemli katkı sağlamaktadır.

Yukarıda verilen II numaralı cümleyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

A) I. cümlede belirtilen durumun her birey için geçerli olmadığı

örneklenmektedir.

B) I. cümlede ifade edilen konuyla çelişen farklı bir durumdan

söz edilmektedir.

C) I. cümlede ortaya konulan araştırmadan hareketle çıkarımda bulunulmaktadır.

D) I. cümlede değinilen düşünceye bilimsel bir açıklama getirilmektedir.

E) I. cümlede anlatılan olayın sebebi detaylandırılarak açıklanmaktadır.

4. (I) Kitap okumak, çocukların kişilik gelişimine katkı sağlamakta; duygusal ve ruhsal ihtiyaçlarının karşılanmasına önemli ölçüde etki etmektedir. (II) Kitap okumayan kuşakların fikir

üretme yetenekleri gerilemekte, yetersiz olan kelime hazinesi

ile başarılı iletişim kurma becerisi eksik kalmaktadır. (III) Topluma evrensel değerlerin kazandırılması, tarih ve kültür bilincinin

oluşturulması; daha çocuk yaşta okuyan, bilgiyi seven kuşakların yetiştirilmesiyle mümkündür. (IV) Her şeyin anlatılma olanağı

olmayan eğitim sürecinde, çocukların kendilerini yetiştirmeleri

ancak okumakla mümkündür. (V) Televizyon seyrederek, bilgisayar oyunları oynayarak büyüyen çocuklar; okumanın sağlayacağı olanaklardan yoksun kalmaktadırlar.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili aşağıdakilerden

hangisi söylenemez?

A) I. cümlede, kitap okumanın çocuğun gelişimindeki etkilerinden söz edilmiştir.

B) II. cümlede, kitap okumanın önemsenmediği toplumlarda

iletişim sorunlarının daha çok olduğu karşılaştırma yapılarak ortaya koyulmuştur.

C) III. cümlede, okuma alışkanlığı edinerek büyümüş nesillerin

oluşturduğu toplumların sahip olacağı niteliklere değinilmiştir.

D) IV. cümlede, okumanın kişinin kendisini yetiştirmesi için bir

gereklilik olduğu söylenmiştir.

E) V. cümlede, çocukların televizyon izleyerek ve bilgisayar

oyunu oynayarak büyümesinin getireceği eksiklik ifade

edilmiştir.

2. (I) “Environmental Science & Tecnology” dergisinde yayımlanan bir makalede bilim insanları, nanoplastiklerin insan sağlığı

üzerindeki etkilerine dair yaptıkları araştırma sonucu önemli

bulgular elde ettiklerini duyurdu. (II) Nanoplastiklerin sağlığımıza zararlı olduğu biliniyor olsa da bu zararların detaylarına

dair net sonuçlar elde edilebilmiş değildi. (III) Yeni araştırmada,

karaciğer ve akciğer hücreleri içerisine 80 nanometre boyutlarında plastik parçacıkları yerleştirilerek etkiler gözlemlendi. (IV)

Hücrelerin bu plastiklere karşı hayatta kalabildiği fakat daha

fazla reaktif oksijen üretmelerinin yanı sıra diğer amino asit

ve peptitleri üretme miktarlarının değiştiği görüldü. (V) Böylece hücre içindeki önemli bazı süreçlerin bozunmaya uğradığı

kanıtlanmış oldu.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili aşağıdakilerin

hangisi yanlıştır?

A) I. cümlede, nanoplastiklerin insan sağlığına etkileriyle ilgili

bir gelişmenin varlığından söz edilmiştir.

B) II. cümlede, söz konusu araştırmanın eksik yanına değinilmiştir.

C) III. cümlede, araştırmanın yöntemine dair bir bilgi verilmiştir.

D) IV. cümlede, araştırma sonucu elde edilen bulguya yer

verilmiştir.

E) V. cümlede, elde edilen bulgularla ortaya konan sonuç

açıklanmıştır.

ÖSYM Tarzı

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 2 7-8

6

30A245CA

P:44

CÜMLEDE ANLAM İLİŞKİLERİ

Neden-Sonuç Cümleleri

♦ Bir olayı ya da durumu doğuran, ortaya çıkaran başka bir olay

ya da durum, sebep (neden) olarak adlandırılır. Bir cümlede ifade edilen yargılardan birinin neden, diğerinin sonuç olabilecek

biçimde kullanılmasıyla kurulmuş cümleler neden-sonuç ilişkisi

içeren cümlelerdir.

♦ Üreme ve beslenme alanlarının yok edilmesi, sulak alanların

kurutulması ve avcılık gibi insan kaynaklı etkenlerden dolayı

pek çok kuş türünün nesli tehlike altındadır.

♦ Hava sıcaklığının artması gaz moleküllerini hızlandırdığı için

koku bileşenlerinin yayılımı yaz aylarında kolaylaşır.

♦ Atmosferden yüksek miktarda karbon soğurmasıyla bilinen

Amazon Yağmur Ormanları; ağaç kesimi, iklim değişikliği,

yangınlar, artan ağaç ölümleri ve azalan fotosentez nedeniyle

soğurduğundan daha çok karbonu atmosfere salmaktadır.

Koşul İlişkili Cümleler

♦ Bir durumun, yargının gerçekleşmesini bir diğer yargı ile ortaya

konan koşulun olmasına bağlayan cümlelerdir.

♦ Müzikteki ahenk ne kadar güçlüyse ve bütünlük taşırsa o müziğin niteliği de o kadar sağlam olur.

♦ Kelimelerden her ikisi veya ikincisi, birleşme sırasında anlam

değişmesine uğradığında bu tür birleşik kelimeler bitişik yazılır.

♦ Koşul ilişkili cümlelerde “koşul bildiren yan yargı” genellikle dilek-şart kipi (-se/-sa) ile çekimlenir. Bu kullanım dışında “eğer,

eğer ki, üzere, mademki, yeter ki, ama, ancak, fakat; mı/mi,

-dıkça/dikçe, -dığında, -diği takdirde” gibi sözcük ve eklerden

de yararlanılarak koşul ilişkili cümleler kurulur.

Aşağıdaki cümlelerin hangisinde koşul anlamı olduğunu bulalım.

Hasat edilmiş meyve ve sebzeler ancak uygun koşullarda depolandığında taze hâldeki niteliklerini koruyabilirler.

Depolamada koşullar ne kadar iyi sağlanırsa sağlansın her

meyve ve sebze belli bir süre dayanmaktadır.

Meyve ve sebzelerin yıkama işleminden önce toprakları alındığı takdirde yıkama işlemi kolaylaşacak ve daha iyi sonuçlar

elde edilecektir.

Amaç-Sonuç Cümleleri

♦ Amaç, ulaşılmak istenen sonuç ve hedeftir. Amaç-sonuç ilişkisi

bulunan cümleler, sonuç bildiren bir yanılgıyla o sonucun hangi amaçla yapıldığını anlatan bir başka yargı içerir. Amaç-sonuç

ilişkisi kurulurken “-mek için, -mek üzere, -mek amacıyla, diye”

ifadelerinden yararlanılır.

♦ Bilim insanları, günümüzün en önemli çevre sorunlarından

biri olan plastik kirliliğini azaltmak için biyolojik yöntemler

üzerine çalışmalar yapmakta.

♦ Neden-sonuç cümleleriyle amaç-sonuç cümlelerini birbirine karıştırmamalıyız. Neden-sonuç cümlelerinde “neden” gerçekleşir

ve “bunun sonucu” ortaya çıkar. Amaç-sonuç cümlelerinde ise

“sonuç” bellidir ancak “güdülen amacın” gerçekleşip gerçekleşmediği belirsizdir.

♦ Hayallerini gerçekleştirmek için yurt dışına gitti. (amaç-sonuç)

♦ Hayallerini burada gerçekleştiremediği için yurt dışına gitti.

(neden-sonuç)

Aşağıdaki cümlelerden neden-sonuç ilişkisi içerenleri işaretleyelim.

Kuantum mekaniği ilkeleriyle çalışan bir iletişim ağı geliştirmeye çalışan araştırmacılar, iki drone arasında dolanık

fotonlar aktarmayı başardı.

Tanı konamadığı ve bu yüzden de gerekli tedavi uygulanamadığı için pek çok kişi hayatını kaybediyor ya da kalıcı olarak

engelli hâle gelebiliyor.

Daha çevreci yapı malzemeleri kullanarak ısı ve ses yalıtımını başarılı bir şekilde sağlamak, bina sakinlerinin konforunu

artırmanın yanında doğaya verilen zararın da asgari oranda

tutulmasını sağlayabilir.

Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO),

okyanusları korumanın önemiyle ilgili dünya genelinde farkındalık oluşturabilmek için 2021-2030 yıllarını Okyanus Bilimleri

On Yılı ilan etti.

Bazı bakteri türlerinin sıcaklıkla birlikte artan etkinlik düzeyleri, yaz aylarında çöp kutusundaki atıkların daha kısa sürede

bozulmasına ve kötü kokulara neden olan kimyasalları üretmesine yol açar.

Cümlede Anlam İlişkileri 2. ÜNİTE: CÜMLEDE ANLAM

MODÜL

9

TÜRKÇE Ders Anlatım Modülü

2. ÜNİTE: CÜMLEDE ANLAM

Cümlede Anlam İlişkileri

TYT TÜRKÇE 1

Adı Soyadı : ..............................................................

D6A59752

P:45

Gerekçe Bildiren Cümleler

♦ Gerekçeyi, “gerektirici sebep” olarak düşünmeliyiz. Bir önermenin, durum ya da eylemin ortaya çıkardığı gerekliliği belirten

yargılar gerekçe bildirir. Gerekçe cümleleri, “neden-sonuç” cümleleri ile karıştırılmamalıdır.

♦ Şiirlerimde ayrıntıları önemsiyorum çünkü güzelliğe ulaşmanın yolunun bu olduğunu düşünüyorum. (gerekçe)

♦ Belleği güçlendirip kalp sağlığını koruduğu için ceviz ve badem gibi besinler sık sık tüketilmelidir. (gerekçe)

♦ Sebze ve meyveler, yıkama işleminden hemen sonra ayıklanmalıdır çünkü yıkanmış sebze ve meyvelerin kusurları bu

aşamada daha iyi fark edilir. (gerekçe)

♦ Kutuplarda ve özellikle Arktik Okyanus’unda hızla eriyen deniz buzları, başta kutup ayıları olmak üzere birçok canlının

neslinin tükenmesine ve göç etmesine yol açmaktadır. (neden-sonuç)

Örnek 1

(I) Okyanuslarda oksijen miktarının azalması ölü bölgelerin ortaya

çıkmasına yol açıp zararlı alglerin çoğalmasına sebep oluyor. (II)

Bu doğrultuda okyanusları korumak için birçok kural, sözleşme ve

antlaşma düzenlenmiştir. (III) Özellikle gemilerden kaynaklı okyanus kirliliğini önlemek için Uluslararası Denizcilik Örgütü tarafından

MARPOL (Denizlerin Gemilerden Kirlenmesini Önleme Uluslararası

Sözleşmesi), Kutup Kodu gibi önemli kurallar oluşturulmuş. (IV) Daha birçok farklı bölgesel koruma sözleşmeleri ile hem okyanusların

korunması ve sürdürülebilir olması hem de iklim değişikliği ile mücadele için önlemler alınıyor. (V) Bu çalışmaların yanı sıra kâr amacı

gütmeyen çeşitli kuruluşlar veya topluluklar da okyanusların korunması amacıyla yürütülen çalışmalara destek veriyor.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisi diğerlerinden

farklı bir anlam ilişkisi içermektedir?

A) I B) II C) III D) IV E) V

Çözüm

Parçada numaralanmış cümlelerden II, III, IV ve V. cümleler amaç-sonuç ilişkisi içeren cümlelerdir. I. cümlede ise yargı sebebiyle verildiğinden neden-sonuç ilişkisi vardır. Doğru yanıt “A” şıkkı olmalıdır.

Aşağıdaki cümlelerle ilgili verilen yargılardan doğru olanlarını

işaretleyelim.

Ahşap malzemeler gözenekli yapay malzemelerle kıyaslandığında

çok da başarılı değil, bu yüzden ancak gözenekli hâle getirilirse bu

özellikleri geliştirilebilir.

✓ Karşılaştırma yapılmıştır.

✓ Koşul ilgisi kurulmuştur.

Amaç belirtilmiştir.

Mikrodalgalar hava molekülleriyle etkileşmediği için tüm pişirme alanını ısıtmaz ve uzun dalga boyları sayesinde yiyeceğin tüm katmanlarına eş zamanlı olarak nüfuz eder.

Amaç belirtilmiştir.

Karşılaştırma yapılmıştır.

✓ Neden-sonuç ilişkisi kurulmuştur.

Küresel iklim değişikliğinin dünya tarımsal üretim ve gıda üretimi için

büyük bir tehlike olduğunu vurgulayarak sözlerine başlayan Prof. Dr.

Gökmen, yeni üretim alanları ve imkânları ile üretim teknikleri geliştirmek gerektiğinin altını çiziyor.

✓ Dolaylı anlatıma başvurulmuştur.

Değerlendirme yapılmıştır.

Gerekçe belirtilmiştir.

Fransa kökenli bir uygulama olan Nutri-Score etiketi, araştırmalardan elde edilen ve tüketicileri daha sağlıklı gıda seçimlerine yönlendirmek için hem güncel hem de güçlü kanıtlara dayanarak besin

bileşimine ilişkin verileri ifade eden bir araçtır.

✓ Tanımlama yapılmıştır.

✓ Amaç ilgisi kurulmuştur.

Yargı nedeniyle verilmiştir.

Zayıflama sonrası yeniden kilo alma eğiliminin, beynin hipotalamus

bölgesindeki AgRP nöronlarıyla ilişkili olabileceğini düşünüyorum.

✓ Tahmin anlamı vardır.

Varsayımda bulunulmuştur.

Yargı gerekçesiyle açıklanmıştır.

Cümlede Anlam İlişkileri

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

9

2

P:46

Açıklama İlişkili Cümleler

♦ Ana cümlede anlatılmak istenen duygu ve düşünceyi daha iyi

açıklamak ve pekiştirmek için kullanılan cümleler “açıklama

cümlesi” olarak adlandırılır.

♦ Açıklama ilişkisi, genellikle iki ayrı cümle arasında kurulur; bir

cümle kendinden önceki cümlenin açıklayıcısı olabilir.

Aşağıdaki parçada numaralanmış cümlelerden hangisinin açıklama cümlesi olduğunu belirleyelim.

(I) İnsan beyni ve sinir sistemi temel alınarak modellenen ve geliştirilen makine öğrenmesi temelli algoritmalara “sinir ağları” denir. (II)

Makine öğrenmesi ve yapay zekâ için önemli kullanıma sahip bu

sinir ağları, yapay sinir ağları olarak da adlandırılır. (III) Bu ağlar, biyolojik nöronların birbirlerine sinyal verme şeklini taklit eder. (IV) Makine öğrenmesi algoritmalarına bağlı olarak kısa sürelerde gelişirler

ve yaptıkları işlerdeki doğruluk ve kesinlik oranları da zamanla artar.

(V) Diğer bir ifadeyle yapay sinir ağları veriler yardımıyla öğrenebilir,

öğrenme ilerledikçe verileri çok kısa sürede işleyebilir ve doğru bir

şekilde sınıflandırılabilir.

V numaralı cümle IV. cümlenin açıklayıcısıdır.

Aşağıdaki cümlelerin taşıdıkları anlam ilişkilerini belirleyelim.

Yurt genelinde yaşanan kuraklık sonucu Konya Ovası’ndaki hububat

hasadında 1 milyon ton ürün kaybı meydana geldi.

neden-sonuç cümlesi

Küresel ısınmanın etkisiyle dünyanın pek çok farklı bölgesinde mevsim normallerinin dışında gerçekleşen hava olaylarıyla karşı karşıyayız.

neden-sonuç cümlesi

İnsan, hayatta başarı ve istikrar elde etmek istiyorsa önce hedeflerini

belirlemeli ve öz eleştiri yaparak yoluna devam etmelidir.

şart ilişkili cümle

Şair, geniş bir okur kitlesinin ezberinde olmaya önem verdiğinden

akılda kalma ve kulaktan kulağa yayılma olasılığı yüksek olan şiirler

yazmayı tercih etmiş.

gerekçeli cümle

♦ ÖSYM tarafından cümlede anlam ilişkilerine yönelik son yıllarda

sorulan sorulardan biri de numaralanmış iki cümle arasındaki ilişkiyi tespit etmeye yönelik soru tarzıdır. Bu biçimde oluşturulmuş

örnekleri birlikte inceleyelim.

Örnek Soru

I. 2015’e kadar üretilen tüm plastiklerin % 60’ı hâlihazırda atık hâle

gelmiş ve bunların önemli bir kısmı okyanuslara karışmıştır; yapılan araştırmalar, şu ana kadar denizlerde ve okyanuslarda 86 ila

150 milyon ton plastiğin biriktiği ve bu miktarın sürekli arttığını

göstermektedir.

II. Deniz kuşları ve balıklar üzerine yapılan bir çalışma, bu canlıların

yiyecek sanıp plastikleri yutmalarıyla vücutlarına zehirli kimyasalların karıştığını ve ölümlerine yol açtığını ortaya koymuştur.

Yukarıda verilen II numaralı cümleyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

A) I. cümledeki olguyu ortaya çıkaran etken belirtilmektedir.

B) I. cümlede değinilen düşüncenin geçerliliği ortaya konmaktadır.

C) I. cümlede ifade edilen konu farklı bir bakış açısıyla sunulmaktadır.

D) I. cümlede belirtilen olgunun gerekçesi olan bir durumdan söz

edilmektedir.

E) I. cümlede anlatılan durumun sebep olduğu bir olumsuzluktan

bahsedilmektedir.

Çözüm

Bu tarz sorularda öncelikle soru kökünde hangi cümleye yönelik

açıklama istendiğine dikkat ediyoruz. Örnek sorumuzda “II numaralı

cümle” için söylenebilecek yargıyı bulmamız istenmiş. Bunun için öncelikle I numaralı cümleyi okuyup II numaralı cümlede ortaya konan

yargının I numaralı cümledeki yargıyla ilişkisini tespit edelim. I numaralı cümlede, “atık hâle gelmiş plastiklerin deniz ve okyanuslarda

oldukça fazla miktarda olduğu” bilgisi bir araştırma sonucuna bağlı

olarak verilmiş. II numaralı cümlede, başka bir araştırmanın sonucu

ortaya konmuş. Bu da “kimi deniz canlılarının yaşam alanlarındaki

plastikleri yemeleri sonucu öldükleri” bilgisi olmuş. Bu durumda I.

cümlede ortaya konan durum yani “deniz ve okyanuslarda yüksek

miktarda plastik atık bulunması” II. cümlede sözü edilen olumsuz sonuca yani “deniz kuşları ve balıkların bu plastikleri yiyerek ölmelerine”

neden olmuştur. Bu ilişki de E seçeneğinde ifade edilmiştir.

Aşağıda verilen II numaralı cümlenin I numaralı cümle ile ilişkisini belirleyelim.

I. Yapılan araştırmalarda geceleri çalışan insanların daha çabuk

hastalandığı, kanser hastalığına yakalanma risklerinin daha fazla

olduğu görülmüştür.

II. Hücrelerin yenilenmesi ve bağışıklık sisteminin güçlenmesinde

çok önemli bir rol oynayan melatonin hormonu gece uykusu sırasında karanlık ortamda salgılanmaktadır.

I. cümlede belirtilen duruma bilimsel bir açıklama getirilmektedir.

Cümlede Anlam İlişkileri

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

9

3

P:47

1. (I) İnsanların sınavlara girdiği, mülakatlara katıldığı ve çok arzu

ettikleri bir işi elde ettikten sonraki tavırları, üzerine düşünülmesi gereken bir konu. (II) Çünkü burada açıkça göze çarpan bir

sorun var. (III) O da kişilerin o arzu ettikleri işe başladıkları günden itibaren sönmeye başlayan mesleki memnuniyet ve aidiyet.

(IV) Bu insanlar ya arzu ettikleri o işin aslında kendilerine göre

olmadığını anlıyorlar ya kazandıkları ücret umduklarından daha

az oluyor ya da iş yerinde mobbinge maruz kalıyorlar. (V) Hâl

böyle olunca da mutsuz çalışanlar dolduruyor her mesai çıkışı

şehrin sokaklarını.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisi kendinden

sonraki yargının nedenidir?

A) I B) II C) III D) IV E) V

3. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde amaç-sonuç ilişkisi vardır?

A) Günlük yaşamın siyasi ve sosyokültürel yansımaları mizah

sayesinde topluma aktarılabilmektedir.

B) Mizah, özellikle siyasi sorunların arttığı dönemlerde toplumda uzlaşma ortamı oluşturulmasına yardımcı olmaktadır.

C) Mizah dergileri, basit bir eğlencelik ya da basmakalıp bir

düşünce sahası olmanın ötesinde birer kültür üretim ve

dağıtım araçlarıdır.

D) Mizah, eğlendirme işlevinin yanında daha çok, belli bir

düşünceyi yaygınlaştırmak ve toplumu o düşünce etrafında

toplamak için kullanılmaktadır.

E) Mizah metni üzerinden verilen mesajlar, gündelik yaşamın

yalnızca sıradan bir yansıması değil; kamuoyu oluşturabilen ideolojik ve manipülatif kurgu sahalarıdır.

2. (I) Masallar aracılığıyla bireyin, mensubu olduğu toplumun

değerleriyle beslendiği ve kültür aktarımını gerçekleştirdiği, çocuğun da toplum hayatına hazırlandığı söylenebilir. (II)

Folklor ve Eğitim adlı kitabında, “Çocuklarımızın ruhunu, iyi

örneklere göre inşa ederek onları inandıkları yolda güçlükleri

yenecek şahsiyetli birer insan yapmak... Dünya milletleri işte

bu inanışla çocuklarının ruhunu masallarla besliyor.” çıkarımını

yapıyor Eflatun Cem Güney. (III) Batı kültür ve edebiyat dünyası, kendi özgün masallarını her dönemin ruhuna göre yeniden

elden geçiriyor; güncelleyerek her daim canlı ve etkin kalmasını

sağlıyor ve böylece çocuklarını kendi masalları ile yetiştirmeye

devam ediyorlar. (IV) Bizim kadim masallarımız olan Dede Korkut, Keloğlan, Nasrettin Hoca, destanlarımız, efsanelerimiz gibi

zengin kültürel mirasımızın günümüz çocuklarına uyarlanması;

onların cazip hâle getirilmesi gerekmektedir. (V) Nitelikli çocuk

edebiyatı yazarlarımızın hatta yetişkinler için yazan ustalarımızın da bu konuda mesai harcamaları, bu kültürel mirası gelecek

nesillere aktarmak için elzemdir.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili aşağıdakilerden

hangisi söylenemez?

A) I. cümlede, masalların sosyal işlevine yönelik bir yargıda

bulunulmuştur.

B) II. cümlede, masalların çocuk eğitimindeki önemine tanık

gösterme yoluyla dikkat çekilmiştir.

C) III. cümlede, masalların Batı’daki durum ve işlevine yönelik

bilgi verilmiştir.

D) IV. cümlede, günümüz masallarının eksik yanları olduğuna

yönelik eleştiride bulunulmuştur.

E) V. cümlede, masallarımızın çağın gereklerine uygun hâle

getirilmesi konusunda yazarların emek vermesi gerektiğine

değinilmiştir.

4. (I) Salgın hastalıklar, kıtlık ve uzun süren savaşlar; Avrupa

kentlerini, özellikle de Orta Çağ’da derinden sarsmıştır. (II) Bu

dönem Avrupa kentlerinde insanlar, daha önce hiç olmadığı

kadar, bulaşıcı hastalıkların oluşturduğu salgınlarla mücadele

etmek zorunda kalmışlardı. (III) Tarih boyunca salgın hastalıklar

ve toplu ölümlerin ortaya çıkışının ana faktörleri arasında tarım

toplumlarının gelişimi bulunmaktadır. (IV) İnsanların hayvanlardan geçen hastalıklardan etkilenmesi, yerleşik sisteme geçiş

sürecinde temiz su bulma güçlüğü, farklı bölgelerde yaşayan

insanlarla iletişiminin artması büyük salgınların ortaya çıkmasına yol açmıştır. (V) Kısaca devasa boyutlarda salgın hastalıkların ortaya çıkışı ve çok hızlı bir biçimde yayılmasında insan

unsuru birincil etkendir.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili aşağıdakilerin

hangisi yanlıştır?

A) I. cümlede, salgının Avrupa kentlerini etkilediği zaman vurgulanmıştır.

B) II. cümlede, salgının etkisini anlatmak için karşılaştırmadan

yararlanılmıştır.

C) III. cümlede, salgının Avrupa’da yaygın biçimde görülmesinin temel gerekçesi açıklanmıştır.

D) IV. cümlede, salgınların ortaya çıkış nedenleriyle ilgili sayıp

dökmeye başvurulmuştur.

E) V. cümlede, salgının varlığı ile insan unsuru arasındaki bağa

dikkat çekilmiştir.

Sınıf İçi Uygulama

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 1 9

4

6C4C1419

P:48

1. (I) Mustafa Kutlu, hikâyelerini, okuyana sadece edebî bir tat

versin diye kaleme almamıştır. (II) Mustafa Kutlu, dile getirmesi

gereken gerçekleri, doğruları bildirmek için anlatmıştır hikâyesini. (III) Onun kişi kadrosu, günlük hayatta yaşayan karakterler

olduğu gibi olay örgüsü de toplumu bizzat derinden etkileyen

değişim ve dönüşüm süreci olmuştur. (IV) İlk iki hikâyesi Ortadaki Adam ve Gönül İşi ile tohumlarını attığı hikâyeciliği Yokuşa

Akan Sular ile birlikte Doğu hikâyeciliğinin hikmet izleği ve çerçeve düzlemiyle birleşerek kemale ermiştir. (V) Onun hikâyeleri,

Türk hikâyeciliğinin temel yapı taşlarından biri olarak hikâye

geleneğimizi sağlam bir zemine oturtmuştur.

Bir yazar ve hikâyelerinden söz edilen bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) I. cümlede, hikâye yazmadaki tek amacının okura sanat

zevki kazandırmak olmadığından söz edilmiştir.

B) II. cümlede, hikâyelerinin gerçeği ortaya koyma amacı taşıyan düşünsel bir yanının olduğuna dikkat çekilmiştir.

C) III. cümlede, hikâyelerinde yer verdiği kişi ve olayların toplum gerçekleriyle örtüştüğü söylenmiştir.

D) IV. cümlede, ilk hikâyelerindeki teknik kusurları Doğu hikâyeciliğinden yararlanarak giderdiği belirtilmiştir.

E) V. cümlede, hikâyelerinin Türk hikâyeciliği için önemi üzerinde durulmuştur.

2. Aşağıdakilerden hangisi “Bir edebiyat metni nasıl okunmalıdır?” sorusuna karşılık söylenmiş olamaz?

A) Kitaba ve yazara karşı ön yargısız olunmalı, yazar ile özdeşleşmeye ve metnin ima ettiği anlamlara da ulaşılmaya çalışılmalı.

B) Tek tip okuma biçimine saplanıp kalmanın doğru olmayacağını düşünüyorum, tüm edebiyat metinlerine uygulanabilecek tek bir yöntemin var olduğuna inanmıyorum.

C) Mutlaka karışık okurum, yani hep kurmaca okuyanlardan

değilim; roman, öykü, eleştiri, inceleme kitapları masamda

bir aradadır.

D) Metindeki her ayrıntının hakkı verilerek elbette; edebî yapıtlar sadece eğlence için okunmaz, hakkı verilmelidir diye

düşünüyorum.

E) Metindeki çağrışımları, göndermeleri iyi analiz ederek metni

yorumlayabilmek çok önemli; bu yapılmazsa okuma, eksik

bir okuma olacaktır.

3. Bu iki parçayla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

A) Aynı olguyu benzer nedenlerle açıklamaktadırlar.

B) Aynı olguya yönelik karşıt görüşler ortaya koymaktadırlar.

C) Aynı düşünceyi pekiştirmeye yönelik farklı örnekler sunmaktadırlar.

D) İki farklı konuya yönelik ortak bir değerlendirmede bulunmaktadırlar.

E) Farklı üsluplar kullansalar da birbirini destekleyen görüşleri

savunmaktadırlar.

4. Bu iki parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

A) Teknoloji ancak bilinçli kulanıldığı takdirde fayda sağlar.

B) İnsanlığın ilerlemesini sağlayan en önemli güç, hızla gelişen

teknolojidir.

C) Teknoloji, insan yaşamının her alanında kullanılmaya uygun

değildir.

D) Teknoloji, insan yaşamını kolaylaştırırken bir yandan da

tehlikeli olabilir.

E) Teknoloji, insan yaşamının her alanında yer alarak insanın

yaşam kalitesini artırır.

3 - 4. soruları aşağıdaki metinlere göre cevaplayınız.

• Zaman tasarrufu sağlayan uçaklar, şu ana kadar kullanılan ulaşım

teknolojileri içinde en güvenilir olanı iken endişe verici pek çok

uçak kazasını da beraberinde getirebilmektedir.

• Hızlı yaşam temposunda pratik bir çözüm olarak başvurulan dondurarak saklama yöntemi sayesinde mevsiminde olmadığı hâlde

meyve ve sebzeleri tüketmek mümkün iken dondurulmuş gıdalar

insan sağlığını tehlikeye de atabilmektedir.

Ödev

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 2 9

5

6E0CBD6E

P:49

1. I. Araştırmacılar, denge testlerinin ileri yaşlardaki yetişkinlerin rutin sağlık kontrollerine dâhil edilmesi gerektiğini

düşünüyor.

II. Uluslararası bir ekip tarafından yapılan bir araştırmada, orta yaş ve sonrasında 10 saniye boyunca tek ayak

üstünde duramamanın sonraki 10 yıl içinde sağlık sorunu

kaynaklı ölüm riskinde iki kat artışla ilişkili olduğu ortaya

koyuldu.

Yukarıda verilen II numaralı cümleyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

A) I. cümlede anlatılan durumun sebep olduğu bir olumsuzluktan bahsedilmektedir.

B) I. cümlede ifade edilen konuya yönelik bir değerlendirmede

bulunulmaktadır.

C) I. cümlede değinilen sorunun olası sonuçlarından söz edilmektedir.

D) I. cümlede belirtilen düşüncenin gerekçesi açıklanmaktadır.

E) I. cümledeki olguya yönelik varsayımda bulunulmaktadır.

4. (I) Dünya genelinde 30 milyon civarında Alzaymır hastası bulunmaktadır, Türkiye’de ise bu sayının yaklaşık 350 bin olduğu

belirtilmektedir. (II) Alzaymır hastalığı, araştırmalara göre 60

yaş üstü insanlarda daha fazla görülmektedir; bu nedenle yaşlı

popülasyonun fazla olduğu ülkelerde hastalığın görülme oranı

daha yüksektir. (III) Kişiye göre değişken bir şekilde ilerleme

hızı gösteren Alzaymır, hastaların yaşam kalitesini ciddi anlamda azaltır. (IV) Alzaymır hastalığının en önemli özelliği, spesifik

belirtileri olmadan başlaması ve yavaş seyirli olmasıdır. (V) Yaşlılıkta unutkanlığın normal olduğu düşüncesi, Alzaymır hastalığının başlangıcının tespit edilmesini zorlaştırmaktadır.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili aşağıdakilerden

hangisi yanlıştır?

A) I. cümlede, hastalık teşhisi konulmuş bireylere yönelik sayısal veri sunulmuştur.

B) II. cümlede, hastalık için risk faktörü olan bir durumdan söz

edilmiştir.

C) III. cümlede, hastalığın yaşamı zorlaştırıcı yönlerinin değişkenlik gösterdiği söylenmiştir.

D) IV. cümlede, hastalığın karakteristik belirtiler göstermeden

başladığı ifade edilmiştir.

E) V. cümlede, hastalığın teşhisini güçleştiren etken belirtilmiştir.

2. (I) Kemal Tahir’in romanlarının çoğunun derin yapısında tarihsel

ve sosyolojik ögeler yer almaktadır. (II) Bu eserler; yazarın içinde yaşadığı, dolayısıyla gerçeklerine aşina olduğu toplumun bir

dönemine ait yüzüne ayna tutmaktadır. (III) Özellikle toplumun

taşra kesiminde, köy ve köylü gerçeğinde varlık gösteren pek

çok problemi kendine dert ettiği anlaşılan yazarın, sanatını da

bu alanda bir araç olarak kullandığı görülmektedir. (IV) Anadolu

insanının yaşantısını ve mücadelesini çeşitli olay örgüleri içinde

hikâye ve romanlarına taşıyıp durumu siyasi ve entelektüel çevrelere rapor etmektedir. (V) Bu noktada Kemal Tahir’in pek çok

roman ve hikâyesi, edebiyat tarihimizde bir dönemin Orta Anadolu insanının belli bir kurgu bütünselliği içinde canlı, somut ve

gerçekçi biçimde yansıtılmasının başarılı örneğidir.

Bir yazar ve yapıtlarından söz edilen bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili aşağıdakilerin hangisi yanlıştır?

A) I. cümlede, romanlarının tarihe ve toplum bilimine veri

sunabilecek özellikte olduğu hissettirilmiştir.

B) II. cümlede, yazarın tanıdığı ve bildiği bir çevreyi anlattığından söz edilmiştir.

C) III. cümlede, toplumun belli bir kesimine ait sorunlara ilgisiz

kalmadığı ifade edilmiştir.

D) IV. cümlede, gerçek yaşamdan aldıklarını belli bir siyasi

görüş çerçevesinde aktardığı vurgulanmıştır.

E) V. cümlede, yapıtlarına konu ettiği kişi ve durumları gerçeğe uygun biçimde kurguladığı belirtilmiştir.

3. I. Tekli doymamış yağ asidinin temel kaynağı kabul edilen

zeytinyağı, Ege ve Akdeniz mutfak kültürünün başlıca yağ

kaynağıdır ve ağırlıklı olarak bu yağdan yapılan yemeklerle beslenenlerde koroner kalp hastalıkları düşük düzeyde

görülmektedir.

II. Tekli doymamış yağ asitleri, kanda koroner kalp ve damar

hastalıkları riskini artıran düşük dansiteli lipoproteinleri

azaltırken yüksek dansiteli lipoproteinlerin değerinin yükselmesine yardımcı olmakta ve böylece toplam kolesterol

seviyesini de düşürmektedir.

Yukarıda verilen II numaralı cümleyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

A) I. cümlede ifade edilen durumla çelişen bir açıklama içermektedir.

B) I. cümlede belirtilen gelişmenin sebep olduğu bir durumdan bahsedilmektedir.

C) I. cümlede söz edilen duruma bilimsel bir açıklama sunmaktadır.

D) I. cümlede ortaya konulan saptamanın sonuçları üzerinde

durulmaktadır.

E) I. cümlede bahsedilen olgunun her bireyde gerçekleşmediği örneklenmektedir.

ÖSYM Tarzı

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 3 9

6

6E3D92EE

P:50

CÜMLEDE ANLAM

♦ Cümlede anlam konusunun bu modülünde ele alacağımız alt

başlıklar “cümle oluşturma”, “cümledeki boşlukların tamamlanması”, “cümleden çıkarılabilecek kesin yargının bulunması” ve

“cümle birleştirme”dir. Her biri de son yıllarda ÖSYM tarafından

özellikle üzerinde durulan konu başlıkları olduğundan bu içeriklere yönelik bolca soru çözmelisiniz.

Cümle Oluşturma

♦ Karışık hâlde verilmiş söz öbekleri, anlam bütünlüğü oluşturacak

biçimde ve Türkçe söz dizimi kuralları dikkate alınarak sıralanmalıdır. Oluşturulacak cümle “bağlaşıklık” ve “bağdaşıklık”

yönünden sağlam olmalıdır.

Bağlaşıklık, cümledeki dil uyumudur yani dilsel bütünlüktür.

Cümleyi oluşturan birimler, birbirlerine dil bilgisi kuralları çerçevesinde bağlanmalıdır.

Bağdaşıklık, cümleyi oluşturan sözcüklerin ve söz öbeklerinin

birbirlerini anlamsal açıdan tamamlayarak bütünlük oluşturmasıdır. Cümle, dil bilgisel açıdan düzgün olsa bile eğer sözcük ve

söz öbekleri anlamsal bütünlük oluşturacak biçimde sıralanmamışsa doğru bir cümle oluşmaz.

Örnek Soru

I. popülasyonun belirlenmesini ve erken bir aşamada

II. kalp ve damar hastalıkları ile Tip 2 diyabet riskini

III. önleyici müdahalelerin yapılmasını mümkün kıldığı

IV. artıran belirtiler kümesini temsil eden metabolik sendrom

V. ölümcül olabilen bu hastalıklar açısından risk altındaki

VI. için tıp gündeminde giderek daha çok önem kazanıyor

Yukarıda numaralanmış sözler anlamlı ve kurallı bir cümle oluşturacak biçimde sıralandığında hangisi baştan üçüncü olur?

A) I B) II C) III D) IV E) V

Çözüm

Numaralanmış sözlere baktığımızda VI numaralı ifadenin “yüklem”

içerdiğini görmekteyiz, o hâlde bu bölüm cümlenin son kısmıdır; VI

numaralı kısım bu belirleyici özelliğinden dolayı zaten seçeneklerde

de yer almamıştır. Geriye kalan beş ifadeyi cümlenin yükleminden

de yararlanarak sıralamaya başlayalım. VI. ifade “için” edatı ile başladı, bu durumda VI’dan önce gelecek ifadenin son kelimesi “için”

edatı ile bağlanabilecek nitelikte olmalıdır. Bu da sadece III. ifadede

mümkün olabilmektedir (... kıldığı için ...). Şimdi I, II, IV ve V’i kendi içinde sıralayıp III ve VI ile birleştirelim. II ve IV numaralı ifadeler

okunduğunda “... riskini artıran ...” şeklinde bağlandığı görülür ki bu

kısım da cümlenin öznesi olur. VI. bölümde geçen “önem kazanıyor”

yüklemine “Önem kazanan ne?” dendiğinde bu kısım cevap olarak

alınır. Geriye kalan I ve V. ifadeler de V-I sırasıyla “... risk altındaki

popülasyon...” biçiminde kullanıldığında sıralama II-IV-V-I-III-VI olacaktır. Doğru yanıt bu durumda E şıkkıdır.

Aşağıda verilen numaralanmış sözleri anlamlı ve kurallı bir cümle oluşturacak biçimde sıralayalım.

I. donatılmış uydular aracılığı ile ölçen

II. 293 Avrupa şehrinde kentsel ağaçlandırmanın

III. kaplı bölgelerdeki yüzey sıcaklıklarını ağaçlandırılmamış

IV. arazi yüzey sıcaklığına olan etkisini sıcaklık sensörleri ile

V. araştırmacılar, topladıkları verileri kullanarak ağaçlarla

VI. benzer alanların yüzey sıcaklıklarıyla kıyasladılar

Sıralama II - IV - I - V - III - VI biçiminde olmalıdır.

Boşluk Tamamlama

♦ Cümle düzeyinde boşluk tamamlamaya yönelik sorularda, içinde

iki ya da üç boşluk bırakılmış bir cümlenin uygun sözcüklerle

tamamlanması istenmektedir. Bu sorularda da yine cümleyi hem

anlamsal yönden hem de dil bilgisel açıdan doğru bir şekilde

tamamlayacak sözcükleri tespit etmeliyiz.

Örnek Soru

İnsanlığın ve doğanın var oluşundan bugüne kadarki süreçte doğa

her zaman insanlara - - - -; insanlar, tarihin hemen her döneminde

doğadan - - - - birçok alanda sürdürülebilir tasarımlar ortaya koymuşlardır; örneğin, yusufçuk böceğinden yola çıkılarak helikopterler

tasarlanmıştır.

Bu cümlede boş bırakılan yerlere aşağıdakilerden hangisi sırasıyla getirilmelidir?

A) ilham vermiştir – esinlenerek

B) üstün gelmiştir – öğrenerek

C) yol göstermiştir – vazgeçerek

D) egemen olmuştur – uzaklaşarak

E) cazip gelmiştir – keşfederek

Çözüm

Cümlenin sonunda verilen “yusufçuk böceğinden yola çıkılarak helikopterler tasarlanması” örneği; insanların doğadan ilham alarak,

doğada bulunan canlılardan esinlenerek tasarımlarını şekillendirdiğini

ifade etmektedir. Cümleyi de bu anlam doğrultusunda tamamladığımızda doğru yanıt A şıkkı olacaktır.

Cümle Oluşturma - Boşluk Tamamlama - Kesin

Yargı - Cümle Birleştirme

2. ÜNİTE: CÜMLEDE ANLAM

MODÜL

10

TÜRKÇE Ders Anlatım Modülü

2. ÜNİTE: CÜMLEDE ANLAM

Cümle Oluşturma - Boşluk Tamamlama - Kesin Yargı - Cümle Birleştirme

TYT TÜRKÇE 1

Adı Soyadı : ..............................................................

7ABDE502

P:51

Kesin Yargıya Ulaşma

♦ Cümlede anlam konusunda karşımıza çıkan bir diğer soru tarzı

da “cümleden çıkarılabilecek kesin yargının bulunması”na yöneliktir. Bu sorularda cümlede verilen bilginin dışına çıkmamak,

yorumda bulunmamak, tahmine dayalı yargılardan uzak durmak

önceliğimiz olmalıdır. Ayrıca bu tarz sorularda, doğru olduğunu

düşündüğünüz seçenekteki yargıya verilen cümle içinde hiçbir

yoruma gitmeden, ulaşıp ulaşamadığınızı kontrol etmeden işaretleme yapmamalısınız.

♦ “2023’te üçüncüsü düzenlenecek festivalde ilk kez rock müzik

gruplarına da yer verilmesi planlanıyor.” cümlesinden çıkarılabilecek kesin yargıları tespit edelim. “Festival, ilk kez 2021’de

düzenlenmiştir.” diyebiliriz miyiz? Cümlede festivalin üçüncü kez

düzenleneceği belirtildi ancak festival her yıl mı iki yılda bir mi

düzenleniyor kesin olarak bilmediğimizden “ilk kez 2021’de düzenlendiğini” kesin olarak söyleyemeyiz. “Festivalde daha önce

rock müzik dışında tüm müzik türlerinden gruplar yer almıştır.”

diyebilir miyiz? Rock müzik gruplarına 2023’te ilk kez yer verileceğini biliyoruz ancak daha öncekilerde yer alan müzik gruplarını

bilmediğimiz için bu yargıya da kesin olarak ulaşamayız. Bu cümleden kesin olarak çıkarabileceğimiz yargılar arasında “Festival,

daha önce iki kez düzenlenmiştir.”, “Festivalde daha önce rock

müzik grubu yer almamıştır.” yargıları yer alır.

Örnek 1

Poetikasında “şiirin hiçbir fikrin hizmetine giremeyeceğini” belirterek

bu doğrultuda şiirler yazan şair, sanat yaşamının ileriki yıllarında bu

görüşlerini âdeta yadsıyan bir şiir anlayışını yansıtan dizelere imza

atmıştır.

Bu cümlede söz edilen şairle ilgili aşağıdakilerden hangisi kesin

olarak söylenebilir?

A) Sanat yaşamı boyunca düşünceden arındırılmış şiirin peşinde olduğu

B) Düşüncenin estetik algıdan uzak tutularak şiirde yer almasına

karşı çıktığı

C) Yansıttığı sanat anlayışı bakımından birbiriyle karşıtlık oluşturan

şiirler yazdığı

D) Şiirin işlevine yönelik düşüncelerini ortaya koyduğu yazılarının

birbiriyle çeliştiği

E) Benimsediği sosyal ve siyasal fikirlerinde zaman içinde oluşan

değişimin şiirlerine yansıdığı

Çözüm

Sözü edilen şairin, başlangıçta “hiçbir fikrin hizmetine girmeyen”

şiirler yazarken ileriki yıllarda bu düşünceyi yok sayan bir şiir anlayışıyla şiirler yazdığı söylendiğinden “C” şıkkındaki yargı kesin olarak

söylenebilir.

Cümle Birleştirme

♦ Numaralanmış iki yargının, “yargılarda herhangi bir anlam değişikliği, daralma ya da bozulma meydana gelmeyecek biçimde

tek bir cümle biçiminde ifade edilmesini esas alan” cümle birleştirme soruları da ÖSYM tarafından sıklıkla sorulmaktadır.

♦ İki cümlenin anlamca doğru biçimde birleştirilmesi “cümlelerin

ayrı ayrı taşıdıkları anlamların eksiksiz biçimde yeni cümlede de

bulunması”nı gerekli kılar, öncelikle buna dikkat etmelisiniz.

♦ Cümleleri birleştirdiğinizde dikkat edeceğiniz diğer bir nokta da

“cümlelerin ayrı ayrı taşıdıkları anlamlardan farklı bir ayrıntı ya da

yeni bir bilginin oluşturulan cümlede bulunmaması” gerektiğidir.

♦ Aşağıda verilen iki cümlede ifade edilenleri anlamca doğru biçimde nasıl birleştirmemiz gerektiğini uygulayarak görelim:

I. Birçoğumuz, mikroskopların sadece mikropların incelenmesinde kullanıldığını düşünürüz.

II. Mikroskoplar, kimya sektörü başta olmak üzere diğer sanayi

dallarında da geniş bir kullanım alanına sahiptir.

Bu iki cümlenin doğru biçimde birleştirilmiş hâli, “Kimya sektörü ile

diğer sanayi dallarında mikroskop kullanımı yaygın olmasına karşın

birçoğumuz, mikropların incelenmesinde sadece mikroskop kullanıldığını zannediyoruz.” cümlesi olabilir mi? Cevabımız “hayır” olmalıdır çünkü bize verilen cümle “birçoğumuzun, mikroskopların

sadece mikropların incelenmesinde kullanıldığını düşündüğümüzü” söylerken birleştirilmiş cümle “birçoğumuzun mikropların incelenmesinde sadece mikroskop kullanıldığını düşündüğümüzü”

ifade ettiğinden anlam değişikliği meydana gelmiştir.

Peki, bu iki cümlenin doğru biçimde birleştirilmiş hâli “Kimya sektörünün yanı sıra diğer sanayi dallarında da geniş kullanım alanı

bulan mikroskoplar, sadece mikropların incelenmesinde kullanılan

bir cihaz değildir.” cümlesi midir? Cevabımız yine “hayır” olmalıdır. Bu cümle, verilen iki cümleden çıkarılabilecek bir yargıdır

ancak bu cümlelerin anlamca doğru bir biçimde birleştirilmiş hâli

değildir. Çünkü “birçoğumuzun, mikroskopların sadece mikropların incelenmesinde kullanıldığını düşündüğümüz” anlamı, birleştirilmiş cümlede bulunmadığından “eksik anlam” söz konusudur.

Son olarak aşağıya üç cümle yazalım ve bunlardan hangisinin bu

iki cümlenin anlamca doğru biçimde birleştirilmiş hâli olduğunu

belirleyelim.

Birçoğumuz, mikroskobun kimya sektörü ile diğer sanayi

dallarında geniş bir kullanım alanına sahip olduğunu göz

ardı ediyor ve mikroskobun sadece mikropları incelemek

üzere tasarlandığına inanıyoruz.

Başta kimya sektörü olmak üzere diğer sanayi dallarında da geniş bir kullanım alanına sahip olmasına rağmen

birçoğumuz, mikroskobun yalnızca mikropların incelenmesinde kullanıldığını sanıyoruz.

Yaygın olarak mikroskobun sadece mikropların incelenmesinde kullanıldığını düşünsek de mikroskobun geçmişten

bugüne birçok sanayi dalında kullanıldığını biliyoruz.

Cümle Oluşturma - Boşluk Tamamlama - Kesin Yargı - Cümle Birleştirme

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

10

2

P:52

♦ “Cümlede Anlam” konusunda karşılaşacağımız pek çok başlığı inceledik, bunlar dışında cümle düzeyinde gelen diğer soru

tarzlarından da örnekler çözerek bu modülümüzü tamamlayalım.

Örnek 2

Aşağıdakilerden hangisi, “Edebî metinler, sosyoloji bilimi için birer veri kaynağı olarak çeşitli biçimlerde kullanılabilir.” düşüncesine

uzak düşmektedir?

A) Balzac’ın romanlarında Fransız toplumunu, Tolstoy’un romanlarında Rus toplumunu bütün boyutlarıyla görmek mümkündür.

B) Dostoyevski, Suç ve Ceza adlı romanında Raskolnikov karakteri

üzerinden varoluşsal aşamalar arasında harcanan bir ömrün portresini sunar.

C) Orhan Kemal, Türkiye’de 50’li yıllarda başlayan köyden kente

göçü sorunsallaştırdığı Gurbet Kuşları adlı romanında bu olguyu

şehirli ve köylü cephesinden yorumlar.

D) Modern Türk edebiyatında kaleme alınan pek çok romanda, Türk

toplumunun Batılılaşma karşısında aldığı tavrı gözlemleyebilir;

toplumsal değişimin nabzını tutabilirsiniz.

E) Sevgi Soysal, Yenişehir’de Bir Öğle Vakti adlı eserinde Yenişehir’in apartmanlaşan hayatını anlatır; kent değişime uğrarken yeni

hayat tarzları ve kimlikler de ortaya çıkmaktadır.

Çözüm

“B” seçeneğinde verilen örnekte, roman kahramanının varoluşçu bir

felsefe üzerinden ele alınışı üzerinde durulmuş; psikoloji bilimi ile ilişkilendirilebilecek bir içerik sunulmuştur.

Örnek 3

Şiir çevirisine olanaksız bir bakış açısıyla bakmak, geçmişte ve günümüzde şiir çevirisiyle sağlanan etkiyi ve etkileşimi görmezden

gelmek anlamına gelmektedir ki bu da şiir çevirisinin somut gerçekliğini yok saymaktadır.

Bu parçada karşı çıkılan görüş aşağıdakilerden hangisidir?

A) Çeviri şiirlerin okur üzerinde etki yaratacağı

B) Şiirin başka bir dile çevrilmesinin mümkün olmayacağı

C) Şiirin, değerinden hiçbir şey kaybetmeden çevrilebileceği

D) Şiir çevirilerinin yarattığı etkinin görmezden gelinemeyeceği

E) Şiir evrensel bir tür olduğundan tek bir dille sınırlandırılamayacağı

Çözüm

Cümlede, şiir çevirisine olanaksız bir bakış açısıyla yaklaşmanın yanlışlığı üzerinde durulduğundan doğru yanıt “B” şıkkı olmalıdır.

Örnek 4

• Besin seçimini etkileyen başlıca faktörler nelerdir?

• Besin seçimlerinin insan sağlığı üzerindeki etkisi nedir?

• Besin tercihleri üzerinde medya etkisinden söz edilebilir mi?

• Besin tercihleri üzerinde zaman faktörü nasıl bir rol oynamaktadır?

Aşağıdaki araştırma sonuçlarından hangisi bu sorulardan herhangi biriyle ilişkili değildir?

A) Televizyon kanalları ve internet sitelerinde ağırlıklı olarak sağlıksız

ürünlerin reklamının yapılmasının, kolalı içecekler ile fast food tarzı besinlere olan talebin artmasında etkili olduğu tespit edilmiştir.

B) Yaş, cinsiyet, eğitim düzeyi gibi bireysel etmenlerle kültürel, sosyal, ekonomik, biyolojik ve psikolojik etmenlerin besin tercihleri

üzerinde belirleyici olduğu saptanmıştır.

C) Sağlıksız besin tüketiminin uzun süreli devam etmesi; obezite,

hipertansiyon, diyabet ve bazı kanser türleri başta olmak üzere

kronik hastalıklara yol açtığı; besin seçiminde meyve ve sebze

gibi sağlıklı besinlerden yana tercih yapmanın bu hastalıkların riskini azalttığı belirtilmiştir.

D) Çölyak hastalığı, genetik yatkınlığı olan kişilerde buğday, arpa ve

çavdar gibi tahıllarda bulunan glutene karşı duyarlılık sonucu gelişen bir hastalık olarak tanımlanmıştır.

E) Yoğun çalışma hayatı olan bireylerin kısıtlı zamana sahip olmaları nedeniyle pratik ve hazır besinleri daha çok tercih ettiği, hazır

pastane ürünleri ile atıştırmalıklara yöneldiği ifade edilmiştir.

Çözüm

“A” seçeneği “Besin tercihleri üzerinde medya etkisinden söz edilebilir mi?” sorusuna, “B” seçeneği “Besin seçimini etkileyen başlıca faktörler nelerdir?” sorusuna, “C” seçeneği “Besin seçimlerinin

insan sağlığı üzerindeki etkisi nedir?” sorusuna, “E” seçeneği “Besin

tercihleri üzerinde zaman faktörü nasıl bir rol oynamaktadır?” sorusuna yanıt vermektedir. Doğru yanıt “D” şıkkıdır.

Cümle Oluşturma - Boşluk Tamamlama - Kesin Yargı - Cümle Birleştirme

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

10

3

P:53

1. I. Diğer hayır yapılarına oranla daha az masraflı olmaları,

çeşmelerin hayrat olarak tercih edilmesinde etkin rol oynamıştır.

II. Hayır amacıyla vakfedilen yapıların başında gelen çeşmeler, Osmanlı mimarisinin önemli yapılarındanır.

Bu iki cümlede ifade edilenlerin anlamca doğru bir biçimde

birleştirilmiş hâli aşağıdakilerden hangisidir?

A) Osmanlı mimarisinin hayrat olarak tercih edilen yapılarının

başında gelen çeşmeler, az masraflı olduklarından diğer

hayır yapılarına oranla daha çok inşa edilmiştir.

B) Osmanlı mimarisinin önemli yapıları arasında bulunan çeşmelerin hayır amacıyla inşa edilmesi, diğer yapılara oranla

daha az masraflı olmalarında etkin rol oynamıştır.

C) Osmanlı mimarisinde hayrat olarak tercih edilen çeşmelerin, diğer yapılara oranla daha az masraflı olmaları, hayır

amacıyla vakfedilen yapıların başında gelmelerinde etkin

rol oynamıştır.

D) Osmanlı mimarisinin önemli yapılarından olup hayır amacıyla vakfedilen yapıların başında gelen çeşmelerin hayrat

olarak seçilmesinde, diğer hayır yapılarına göre daha az

masraflı olmaları etkin rol oynamıştır.

E) Osmanlı mimarisinin hayır amacıyla vakfedilen önemli yapılarının başında gelen ve hayrat olarak diğer yapılara oranla

daha çok tercih edilen çeşmelerin yapımının az masraflı

olması, yaygınlaşmalarında etkili olmuştur.

3. Aşağıdakilerden hangisi “Çocuğun gelişim süreci içerisinde

edebiyatın işlevi nedir?” sorusuna karşılık söylenmemiştir?

A) Edebiyatın değer aktarımına zemin hazırlayan yapısı ve

estetik boyutu, çocuğun dil gelişiminde önemli bir rol oynar.

B) Edebî eserle çocuk arasındaki ilişki, her şeyden evvel onların kişiliklerinin gelişim süreci içinde dünyayı ve kendilerini

keşfetmelerini sağlar.

C) Kitaplarla tanışan bir çocuk, analiz etme ve çözüm bulma

yeteneklerine sahip olmayı başarabileceği gibi eleştirel ve

yaratıcı düşünme noktasında da beceri kazanır.

D) Edebiyatla iç içe olan çocuk, girdiği her ortamda kendini

rahatça ifade edebilir; kitap okuyan bir çocuk, düşüncelerini ve hayata bakış açısını ifade etmeyi başarabilir.

E) Çocuklara kitap sevgisi ve okuma alışkanlığı kazandırmak,

onlarda edebiyat bilinci oluşturmak için kitaplarla erken

yaşlarda tanışmaları büyük önem taşımaktadır.

2. Bilim insanları, ileri yaşlarda kan bileşimini köklü bir değişikliğe - - - - kan kanserleri ve kansızlık riskini artıran bir süreç

keşfetti; 70 yaş üstü bireylerde nadir mutasyonlar sonucu hızla

- - - - başlayan kök hücrelerin kanda diğer kök hücrelere baskın gelmesi sonucunda, kandaki kök hücre çeşitliliğinin çarpıcı

oranda - - - - anlaşıldı.

Bu parçada boş bırakılan yerlere sırasıyla aşağıdakilerden

hangisi getirilmelidir?

A) uğratarak - çoğalmaya - azaldığı

B) neden olarak - değişmeye - artırdığı

C) başlatarak - yayılmaya - değiştirdiği

D) yol açarak - yok olmaya - aktifleştiği

E) maruz bırakarak - azalmaya - çoğaldığı

4. Feride Çiçekoğlu’nun 1986 yılında kaleme aldığı Uçurtmayı

Vurmasınlar adlı romanının 1989’da aynı adla sinemaya uyurlanmasından sonra Çiçekoğlu, “Bu kitabın öyküsü 1989’da film

olmasaydı Barış (kitabın ve filmin kahramanı), kim bilir kaç yıl

daha kitabın tek baskısındaki sayfaları arasından sürdürecekti

mırıl mırıl konuşmayı.” diyerek kitabın pek çok baskısı için sinemaya olan gönül borucunu ifade etmiştir.

Bu cümleden hareketle aşağıdakilerden hangisi kesin olarak söylenebilir?

A) Uçurtmayı Vurmasınlar filmi, uyarlandığı kitaptan daha

başarılı bulunmuştur.

B) Uçurtmayı Vurmasınlar kitabı, filme uyarlandıktan sonra

daha fazla okura ulaşmıştır.

C) Uçurtmayı Vurmasınlar adlı roman hak ettiği değerleri görmeyince filme uyarlanmıştır.

D) Uçurtmayı Vurmasınlar adlı filmin ilgi görmesinde aynı adlı

kitaptan uyarlanması etkili olmuştur.

E) Uçurtmayı Vurmasınlar romanının Barış adlı kahramanı,

romanın aksine filmde öne çıkan isimlerden biri olmuştur.

Sınıf İçi Uygulama

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 1 10

4

8D6F6CB8

P:54

5. I. çabucak ısıtabilen ve bazen

II. mikrodalga fırınlar mutfaklarımızdaki en

III. donmuş yiyeceklerimizi hızla çözebilen, önceki

IV. yemek pişirmek için kullandığımız

V. öğünlerimizden artan yemeklerimizi

VI. kullanışlı yardımcılarımızdan biridir

Yukarıda numaralanmış sözler anlamlı ve kurallı bir cümle

oluşturacak biçimde sıralandığında hangisi baştan dördüncü olur?

A) I B) II C) III D) IV E) V

3. Kuşburnu, içeriğindeki C vitamininin bağışıklık sistemindeki

birçok hücresel fonksiyonda ---- sayesinde bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Ayrıca içeriğindeki zengin polifenollerin etkisiyle soğuk algınlığına karşı ---- etki gösteriyor.

Bu parçada boş bırakılan yerlere sırasıyla aşağıdakilerden

hangisi getirilmelidir?

A) düzenlemesi - güçlü

B) rol oynaması - koruyucu

C) destek olması - iyileştirici

D) desteklemesi - tedavi edici

E) bulundurulması - düzenleyici

1. Üzüntü, kızgınlık ve korku gibi duyguları düzenleme becerisi

stresle - - - - büyük önem taşıyor. Olumsuz duygular, pek çok

durumda uyum sağlamayı destekleyici nitelikte olsalar da - - - -

net bir şekilde düşünme ve rasyonel karar verme becerimizi

ciddi ölçüde baltalayabilir.

Bu parçada boş bırakılan yerlere aşağıdakilerden hangisi

sırasıyla getirilmelidir?

A) karşılaşmada - stresle birleşirlerse

B) yüzleşmede - yok edilmezlerse

C) baş etmede - kontrol edilmezlerse

D) savaşmada - ortaya çıkarlarsa

E) barışık olmada - kabul edilmezlerse

4. Tek yumurta ikizleri neredeyse %100 oranında aynı genleri taşırken ayrı yumurta ikizlerinde bu oran %50 civarında.

1970’lerden bu yana ikizler üzerinde yapılan araştırmalar, tek

yumurta ikizlerinin ikisinde birden otizm görülme olasılığının çift

yumurta ikizlerinin ikisinde birden görülme olasılığından daha

fazla olduğunu gösterdi. Birkaç sene önce yapılan bir araştırmada, tek yumurta ikizlerinden birinde otizm görüldüyse diğerinde de görülme olasılığı %77 ila %99 iken çift yumurta ikizlerinde bu oranın %22 ila %65 olduğu görüldü.

Bu parçada söz edilen araştırma ile ilgili aşağıdakilerden

hangisi kesin olarak söylenebilir?

A) Otizme neden olan faktörler sınıflandırılmıştır.

B) Otizmin tamamen genetik olduğu kanıtlanmıştır.

C) Otizmde kalıtımsal etmenlerin rol oynadığı görülmüştür.

D) Otizmin bazı genetik hastalıklar ile ilişkili olduğu anlaşılmıştır.

E) Otizmde genetik olmayan etmenlerin risk faktörü oluşturmadığı ispat edilmiştir.

2. I. Kahve, bir tüketim maddesi olmanın yanı sıra kültürel ve

sosyal bir içecek olarak da nitelendirilmektedir.

II. Kahve, tadının hoş olması ve zihni uyarıcı etkisinden dolayı

dünya genelinde sıklıkla tüketilmektedir.

Bu iki cümlede ifade edilenlerin anlamca doğru bir biçimde

birleştirilmiş hâli aşağıdakilerden hangisidir?

A) Sadece bir tüketim maddesi olmayan, kültürel ve sosyal bir

yanı da bulunan kahve; tadının hoş olmasının yanı sıra uyarıcı etkiye de sahip bir içecektir.

B) Kültürel ve sosyal niteliklere sahip olmasıyla sadece bir

tüketim maddesi olmayan kahve, dünya genelinde tadı en

beğenilen içecek olarak nitelendirilmektedir.

C) Sadece hoş tadıyla değil zihni uyarıcı etkisinden dolayı da

dünya genelinde sıklıkla tüketilen kahve, sosyal ve kültürel

yaşamın vazgeçilmezi olarak kabul edilmektedir.

D) Tadının hoş olması ve zihni uyarıcı etkisinden dolayı dünya

genelinde sıkça tüketilen kahve, bir tüketim maddesi olmanın yanında kültürel ve sosyal bir içecek olarak da görülmektedir.

E) Dünya genelinde en sık tüketilen içeceklerden biri olan

kahve, sevilen tadı ve zihni uyarıcı özelliğiyle bir tüketim

maddesi olmanın ötesine geçerek kültürel ve sosyal bir

nitelik kazanmıştır.

Ödev

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 2 10

5

8DD6A1E6

P:55

3. Amerika’da 30 yıl boyunca yürütülen bir çalışmada, günde dört

fincan ya da daha fazla kahve içenlerde kahve içmeyenlere

göre Parkinson hastalığının %42 daha az olduğu görülmüş;

ayrıca yapılan 13 ayrı araştırmayı özetleyen bir başka çalışmada da kahve içenlerde, Parkinson hastalığı görülme oranının

kahve içmeyenlere göre %30 daha az olduğu belirtilmiştir.

Bu cümleden hareketle aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

A) Kahve tüketimi, Parkinson hastalığı riskini azaltmaktadır.

B) Kahve tüketimi ile Parkinson hastalığı arasında doğru orantılı bir ilişki vardır.

C) Kahve tüketimi, Parkinson hastalığının en önemli risk faktörleri arasında yer almaktadır.

D) Parkinson hastalığı görülen kişilerin kahve tüketimi sağlıklı

bireylere oranla daha fazladır.

E) Kahvenin Parkinson hastalığını tedavi edici etkisini gösteren pek çok araştırma bulunmaktadır.

1. Aylak Adam ve Anayurt Oteli romanlarında kurguyu tamamıyla

birey üzerine yerleştiren Yusuf Atılgan, edebiyatımızda o güne

kadar - - - - anlatılmakla yetinilmiş olan insanı, bir birey olarak

merkeze almakla kalmamış; onun iç dünyasının - - - - bilinç

akışı, geçmişe dönme, iç konuşma gibi teknikler kullanarak

ayrıntılı biçimde inmeye çalışmıştır.

Bu cümlede boş bırakılan yerlere aşağıdakilerden hangisi

sırasıyla getirilmelidir?

A) defalarca - zenginliklerine

B) yüzeysel - derinliklerine

C) arka planda - yansımalarına

D) her yönüyle - inceliklerine

E) dış dünyada - güzelliklerine

2. I. Niteliği ne olursa olsun bütün roman türlerinde roman kişilerinin son derece önemli işlevleri vardır ancak diğer roman

türlerine nazaran tarihsel roman kişileri daha az ön plandadır.

II. Tarihsel romanın önceliği irdelenmek istenen tarihsel malzeme olduğundan söz konusu malzemenin etrafında rol

alan figürler, doğal olarak ikinci derecede önemli ögeler

olarak görülür; kuramsal açıdan bakıldığında bu yaklaşım

tarihsel romanın amacıyla da örtüşmektedir.

Bu iki cümlede ifade edilenlerden çıkarılabilecek kesin

yargı aşağıdakilerden hangisidir?

A) Tarihî romanların özellikle konuyu öne çıkarmayı amaçlayan yapısının doğal bir sonucu olarak bu romanlarda kişiler

diğer roman türlerine göre arka planda kalmıştır.

B) Tarihsel roman kişilerinin nasıl kurgulanması gerektiği

konusunda tarihçiler arasında kabul görmüş ortak bir kanıdan söz edilebilir.

C) Tarihsel roman yazarının, roman kişilerini doğrudan olay

örgüsüne dâhil etmek yerine onların düşüncelerinin özünü

hissettirmesinin tarihsel romanın yapısı için daha doğru

olduğu yönünde genel bir görüş vardır.

D) Tarihî romanlarda kahramanların ön planda olmasının tarihî

gerçekliğin ortaya konulması açısından uygun olmayacağı

edebiyat bilimcilerin ortak düşüncesidir.

E) Tarihî roman söz konusu olduğunda roman kişilerinin tarihî

olguların açıklanması, amacına uygun şekilde kurgulanması gerektiği görüşü tarihî roman yazarlarının ortak tavrıdır.

4. I. Pek çoğumuz doğal taşların, yangına karşı en iyi dayanıma

sahip yapı malzemesi olduğunu düşünürüz.

II. Tuğla ve briket gibi suni taş olarak isimlendirilen yapı malzemelerinin yangına karşı direnci, doğal taşlardan daha

yüksektir.

Bu iki cümlede ifade edilenlerin anlamca doğru bir biçimde

birleştirilmiş hâli aşağıdakilerden hangisidir?

A) Tuğla ve briket gibi suni taşların yapı malzemesi olarak çok

az tercih edilmesi nedeniyle doğal taşların yangına dayanıklı olduğu için daha fazla kullanıldığını düşünüyoruz.

B) Yaygın olarak yangına karşı dirençli olduğu için yapılarda

doğal taş kullanıldığını düşünsek de tuğla ve briket gibi suni

taşların da yapı malzemesi olarak kullanıldığını biliyoruz.

C) Yapı malzemesi olarak tuğla ve briket gibi suni taşların

yangına karşı dirençli olduğunu düşünmediğimizden doğal

taşlarla yapılmış yapıların daha dayanıklı olduğunu zannediyoruz.

D) Tuğla ve briket gibi suni taş olarak adlandırılan yapı malzemelerinin yangına karşı direnci doğal taşlara oranla daha

yüksek olmasına rağmen pek çoğumuz yangına karşı en iyi

dayanıma sahip yapı malzemesinin doğal taşlar olduğunu

düşünüyoruz.

E) Yangına karşı dirençli olan tuğla ve briket gibi suni taşların

yanı sıra doğal taşların da yangına karşı dayanımının yüksek olduğunu biliyoruz.

ÖSYM Tarzı

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 3 10

6

009C489D

P:56

ANLATIM ÖZELLİKLERİ

Açıklık

♦ Anlatımın kolayca anlaşılabilir, kavranabilir olma niteliği “açıklık” olarak ifade edilir. Anlatımın açıklık ilkesine uygun olması,

sözcüklerin seçimi ve kullanımıyla ilgilidir. Anlatımda bilinen sözcüklerin tercih edilmesi, sözcüklerin yerli yerinde kullanılması

anlatımın açık olmasını sağlar.

♦ Anlaşılırlık olarak ifade ettiğimiz açıklığın karşıtı olan anlatım

özelliği “kapalılık”tır. Kapalı anlatımda, anlatılanlar yoruma açıktır; farklı anlamlara gelir. Açıklık ilkesine uygun metinler ise tek

anlamlıdır, farklı biçimlerde yorumlanamaz.

♦ “Ben seni arkadaşından çok seviyorum.” cümlesi “Ben seni de

arkadaşını da seviyorum ama seni daha çok seviyorum.” anlamının yanı sıra “Seni ben de arkadaşın da seviyoruz ama ben daha

çok seviyorum.” anlamını da verdiği için yani birden fazla anlama

gelecek şekilde yorumlanabileceği için açıklık ilkesine aykırıdır.

Akıcılık

♦ Akıcılık, bir metnin takılmadan okunabilmesidir. Bu niteliği

taşıyan metinler, kolayca yazılmış izlenimi veren ve kolayca okunabilen metinlerdir.

♦ Uzun cümleler, akıcılığı en kolay bozabilen kullanımlardır. Uzun

ve karmaşık yapılı cümleler; kullanımdan düşmüş, anlamı herkesçe bilinmeyen kelimeler akıcılığın bozulmasına neden olarak

okumayı zorlaştırır. Akıcılığı sağlamak için söyleyiş güçlüğü yaratmayacak kelimeler ile kısa cümleler tercih edilmelidir.

Duruluk

♦ Duruluk, cümlede gereksiz sözcük bulunmamasıdır. Her sözcük,

bir kavram birimidir; cümlenin oluşumunda belli bir katkısı vardır.

Eğer bir cümleden bir sözcük ya da söz öbeği çıkarıldığında o

cümlenin anlamında herhangi bir değişme veya daralma meydana gelmiyorsa o cümle duru değildir.

♦ “Kendi kişisel ve bireysel sorunlarınızı iş yaşamınıza yansıtmayın.”

cümlesinde aynı anlama gelen sözcükler bir arada kullanıldığından bu cümle duru değildir.

Doğallık

♦ Doğallık, duygu ve düşüncelerin içten geldiği gibi anlatılmasıdır.

İçtenlik olarak da ifade edilen doğallıkta zorlama olmayan, yapmacıklıktan uzak, samimi bir anlatım söz konusudur.

♦ Örneğin, “Öldü.” ya da “Can verdi.” demek yerine “Öteki dünyanın elbiselerini giydi.” demek, anlatımı doğallıktan uzaklaştırır.

Ancak burada doğallığı “sanat yapmama, sıradanlık, basitlik”

gibi algılamamalısınız. Yapay ve zorlama olmama koşuluyla

benzetmeler, eğretilemeler, somutlama ve soyutlamalar doğallık

içinde yer alabilir.

Evrensellik

♦ Evrensel, dünya ölçüsünde, dünya çapında olan; bütün insanlığı ilgilendirendir. Evrensellik özelliği de bir yazarın yapıtlarının

dünya ölçüsünde olduğunu, bütün insanlığa hitap ettiğini anlatır.

Sevgi, dostluk, aile, doğa gibi konular evrensel konular arasında

yer alır; bu tarz konuları yapıtlarında başarıyla işleyen yazarlar

evrensellik özelliğini elde edebilir. Aynı şekilde bir yazarın tüm

insanlığa hitap etmesi, dünya çapında tanınırlık kazanması da

evrensellik özelliği ile ilgilidir.

Kalıcılık

♦ Üzerinden zaman geçtiği hâlde değerini yitirmeyen, yazıldığı

dönemin sonrasında da geçerliliğini sürdüren yapıtlar, kalıcılık

özelliğini kazanmıştır.

♦ Evrensellik belli bir mekân ve coğrafyayla sınırlı olmamaktı, kalıcılık da belli bir dönemle ve zamanla sınırlı olmamaktır.

Özlülük

♦ Yoğunluk kavramı ile de karşılayabileceğimiz özlülük, az sözle

çok şey anlatabilmektir. Atasözleri, deyimler ve özdeyişlerde olduğu gibi bir durumun, bir düşüncenin ya da bir olayın uzun uzun

anlatılması yerine kısa ve öz biçimde ortaya konulmasıdır.

♦ Özlü anlatıma sahip olan metinlerde anlam derinliği vardır; basit,

derinliği olmayan, yüzeysel anlatımla oluşturulmuş metinler ise

yalın kat olarak nitelendirilir.

Özgünlük

♦ Özgünlük, kendine özgülük demektir ve özgün metinlerin temel

özelliği, başka metinlere benzememesidir.

♦ “Orhan Veli, Türk şiirine yeni bir soluk getirmiştir.” dediğimizde

özgünlüğe vurgu yaparız.

♦ Birbirinin devamı olan metinler üretme, benzerlik, taklit gibi durumlar ise özgünlüğün olmadığını ifade eder.

Anlatım Özellikleri 3. ÜNİTE: PARAGRAFTA ANLA- TIM

MODÜL

11

TÜRKÇE Ders Anlatım Modülü

3. ÜNİTE: PARAGRAFTA ANLATIM

Anlatım Özellikleri

TYT TÜRKÇE 1

Adı Soyadı : ..............................................................

9B89D399

P:57

Yalınlık

♦ Yalınlık, anlatımın süslü ve sanatlı ifadelerden uzak olması durumudur. Yalınlığı ifade etmek için “sadelik” sözcüğünü de

kullanabiliriz.

♦ Duruluk ile yalınlığı birbirine karıştırmamalıyız; duruluk, gereksiz

sözcük kullanımından uzak durmakken yalınlık, süslü bir anlatımdan uzak durmaktır.

♦ “Konağın büyük salonundaki büyüleyici ışıklar umutlarımızı da

parlatıyordu.” cümlesi durudur ancak yalın değildir.

Yazınsallık

♦ Genellikle sanat metinlerinde kullanılan söyleyiş özelliğidir. Yazınsal söyleme sahip metinlerde sözcükler düz anlamlarının yanı

sıra mecazlı, çağrışıma açık anlamlarıyla da kullanılır. Edebî değer taşıyan metinler için “yazınsal metin” ifadesi kullanılır.

Aşağıda verilen yargıların ilgili olduğu anlatım özelliğini yazalım.

Bir öykücü, kendinden önceki öykücülerin birikimlerinden yararlanabilir ancak kendine has

özelliklerini koruyarak bunu yapmalıdır.

Özgünlük

Yazdıklarıyla geleceğe ulaşmayı hedefleyen bir sanatçı, tüm insanlığa hitap etmesi gerektiğini, ancak

bu şekilde yarınlara kalabileceğini unutmamalıdır.

Kalıcılık

Evrensellik

Dilde yaygın olarak kullanılmayan sözcüklerden,

alışılmamış söz öbeklerinden uzak duran yazar;

uzun cümleler kullanmaktan da özellikle kaçınmıştır.

Akıcılık

Sadelik

Mürekkebi kendine has bir edayla kâğıda işleyen

şair, yapmacıklıktan uzak bir söylemle dile getirdiği

duygularını geçerliliğini uzun süre koruyacak dizelere dönüştürmüş.

Özgünlük

Doğallık

Kalıcılık

Okurunu söz sanatları ile yoğunlaştırılmış süslü

ifadelere boğmayan ozan, az sözle çok şeyi anlatabilenlerden biri.

Yalınlık

Özlülük

Eserleri ile dünya çapında bir şöhrete sahip olan

ve döneminin en çok tercüme edilen yazarları arasında yer alan Stefan Zweig, okuruna nüfuz eden

psikolojik tahliller yapmayı başarmıştır.

Evrensellik

Etkileyicilik

Metin aracılığı ile iletilmek istenen düşünce, anlatılmak istenen duygu; farklı yorumlara imkân

verilmeyecek, okurun zihninde soru işaretleri

uyandırılmayacak şekilde ifade edilmelidir.

Açıklık

Edebî yaşamda varlık gösterebilmek, kendi yolunu

tayin etmekten geçer; bu sebepten başkalarının

izlerine basarak adım atmaktansa hiç yürümemek

daha iyidir.

Özgünlük

♦ Edebî eserlere ve sanatçılara yönelik kullanılan anlatım özellikleri

ve nitelikleriyle ilgili diğer kavramları da şu şekilde sıralayabiliriz:

Çok yönlülük: Kimi sanatçılara yönelik kullanılan bu kavram; söz

konusu sanatçının birçok farklı alanda çalışması olduğunu, farklı

alanlara yönelik bilgi ve birikime sahip olduğunu ifade eder.

Gerçeklik: İçeriği ve bu içeriği dile getirme biçimiyle, okurda anlatıların gerçek olduğu hissini uyandırabilen yapıtlar için kullanılan bir kavramdır. Yapıtın gerçeklik niteliği taşıması, okurda bu

duyguyu yaratmasıyla ilgili bir durumdur.

Etkileyicilik: Bir yapıtın okur üzerinde iz bırakması, okurda değişim yaratması gücüdür. Yapıtın okurda bıraktığı olumlu etkidir.

İnandırıcılık: Okurun, anlatılanların gerçekliğinden şüphe duymaması; anlatılanların doğruluğunu kabul etmesidir.

Popülerlik: Bir sanatçının herkesçe bilinir, tanınır olması durumudur. Popüler edebiyat kavramıyla karıştırmayalım. Popüler

edebiyat ürünleri; sanat kaygısı taşıyan yazınsal edebiyat ürünlerinden ayrılan, hazır kalıplar içinde üretildiğinden tekrara dayanan, yüzeysel metinlerdir.

Sürükleyicilik: En kısa biçimde “bir solukta okunan” yapıtlardır,

diyebiliriz. Bir yapıtın okurda ara vermeden okuma isteği uyandırması, okurun ilgisini canlı tutma özelliği taşıması sürükleyicilikle ilgilidir.

Titizlik: Sanatçıya yönelik bu kavram, kişinin yaptığı işte çok dikkatli olduğunu ve özenli davrandığını ifade eder.

Tutarlılık: Bir metnin içerdiği düşünceler, savunduğu görüşler

ya da ifade ettiği duygular bakımından uyumlu olması; çelişki

içermemesidir.

Örnek 1

Bazı sanatçılar, adları her ne kadar bir sanat türüyle özdeşleşse de

sadece o sanat türüyle yetinmemiştir. Kendilerini bütünlemek için şiir,

hikâye, deneme yazmışlar; sözcükler duygularını anlatmada yetersiz

kalınca da sazın başına oturup duygularını ezgiye dökmüşlerdir.

Bu parçada sözü edilen sanatçılar aşağıdakilerden hangisiyle

nitelendirilebilir?

A) Popüler B) Özgün

C) Evrensel D) Titiz

E) Çok yönlü

Çözüm

Söz konusu sanatçıların pek çok farklı alanda yapıt verdiğinden söz

edildiği için doğru yanıt “E” şıkkıdır.

Anlatım Özellikleri

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

11

2

P:58

Örnek Soru

Aşağıdakilerden hangisi ayraç içinde verilen anlatım özelliği ile

ilişkilendirilemez?

A) Cahit Külebi; eskinin çok şey anlatır gibi görünen tumturaklı seslerinden, abartılı süslemelerinden, uzun uzun betimlemelerinden

özellikle kaçınmıştır.

(Özgünlük)

B) Yunus Emre’nin canlı ve samimi halk dilini kullanması, şiirlerinin

her dem taze ve yeni kalarak yüzyıllara meydan okumasını sağlamıştır.

(Kalıcılık)

C) Yaşar Kemal, roman dünyasını kurarken doğup büyüdüğü toprakların kokusunu taşıyan diliyle coğrafyamızın tüm renklerini ve

seslerini yansıtmayı başarmıştır.

(Yerellik)

D) “Ben yaşamadığım, duyumsamadığım şeyleri yazamıyorum.” diyen Cemil Kavukçu’nun eserleri, okura âdeta yaşamın kendisini

deneyimleme fırsatı sunmuştur.

(Gerçeklik)

E) Uzun ve birleşik cümleler yerine kısa cümleleri tercih eden Memduh Şevket, konuşma üslubu ile yazı üslubunu öykünün akışı içinde ustalıkla kullanarak metnin hiçbir engele takılmadan okunmasını sağlamıştır.

(Akıcılık)

Çözüm

B seçeneğinde “her dem taze ve yeni kalarak yüzyıllara meydan okumak” sözünü “kalıcılık” ile, C seçeneğinde “doğup büyüdüğü toprakların kokusunu taşıyan dil” sözü ve “coğrafyamızın tüm renklerini

ve seslerini yansıtması” sözünü “yerellik” ile, D seçeneğinde “okura

yaşamın kendisini deneyimleme fırsatı sunma” sözünü “gerçeklik” ile,

“uzun ve birleşik cümleler yerine kısa cümleler kullanma” sözü ve

“metnin hiçbir engele takılmadan okunması” sözünü de “akıcılık”la

ilişkilendirebiliriz. A seçeneğinde ise “tumturaklı sözlerden, abartılı

süslemelerden, uzun uzun betimlemelerden kaçınma” ifadelerini “yalınlık” ile ilişkilendirebiliriz. Doğru yanıt A şıkkı olmalıdır.

Örnek Soru

Okur; kurgusunda onu bir an önce diğer sayfaları okumaya teşvik

eden, son sayfayı görmeden kitabı elinden bıraktırmayan ayrıntıların

olduğu metinler görmek ister.

Bu sözlerle aşağıdaki anlatım özelliklerinden hangisi anlatılmak

istenmiştir.

A) Akıcılık B) Açıklık C) Yalınlık

D) Sürükleyicilik E) Etkileyicilik

Çözüm

Okurda bir solukta okuyup bitirme isteği uyandıran kitaplar, sürükleyici anlatıma sahiptir. Doğru yanıt D şıkkı olmalıdır.

Örnek Soru

Aşağıdaki parçalardan ilki, son zamanların en popüler yapay zekâ

teknolojilerinden olan “ChatGPT”ye, “vapur iskelesi, yorgun, ağaç,

ay, şarkı, vals, ıslık, mesut, ayna” sözcükleri verilerek bir paragraf

yazması istendiğinde ortaya çıkan paragraf; ikincisi de aynı sözcüklerin geçtiği, Sait Faik’e ait bir hikâyeden alınmış paragraftır.

I. Vapur iskelesinde oturan yorgun adam, ağacın altında dinlenirken ay göründü. Adam bir şarkı mırıldandı ve kendi kendine dans

etti. Mesut adam vals müziğiyle ayaklarını oynatırken aynada

kendini gördü. Bir ıslık çaldı ve yorgunluğunu unuttu.

II. Ben başka bir yoldan vapur iskelesine gitmek için yolu çok uzun,

kendimi çok yorgun buldum. Gövdesiyle kim bilir kaç yalnıza sırdaş olmuş ağacın altında geceyi bekledim. Sarı bir ay doğarken

karanlığın ortasına usulca, dudağıma bir vals yapıştırdım eski

günlerin özlemi ile. Sonra iskelenin önünden ıslık çalarak, herkes

gibi, mesut bir adam gibi, aynalarla düşman olmamış gibi geçip

gittim; kaçıncı gidişim olduğunu hatırlamadan.

Buna göre, ikinci parçayı birinciden ayıran temel nitelik aşağıdakilerden hangisidir?

A) Gerçekçilik B) Yazınsallık C) Akıcılık

D) Açıklık E) Tutarlılık

Çözüm

Numaralanmış metinleri karşılaştırdığımızda her iki metinde de benzer olay örgüsünü görmekteyiz, dolayısıyla ikisinde de anlatılanlar

gerçek izlenimi taşımakta ve “gerçekçilik” özelliği bakımından farklılık göstermemektedir. Her iki metin de “akıcı” olduğundan bu özellik

bakımından da fark bulunmamaktadır. Metinler, anlaşılırlık açısından

benzerlik gösterdiğinden “açıklık” özelliği de her iki metinde ortaktır. Metinlerin her ikisi “tutarlılık” özelliğini de taşımaktadır. Farklı olan

yanları II. metinde sözcüklerin şiirsel bir söyleyişi andıracak biçimde

kullanılarak “yazınsal” bir üslup oluşturulmasıdır. Doğru yanıt B şıkkı

olmalıdır.

Anlatım Özellikleri

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

11

3

P:59

1. Yıllardır sıkı sıkıya takip ettiğim yazarın son romanı geçtiğimiz

günlerde yayımlandı. Her zamanki gibi bir solukta okudum.

Böylelikle her bir sayfasında ayrı bir heyecan yaşadığım, bittiğinde tadının damağımda kaldığını hissettiğim bir roman daha

kitaplığımda yerini almış oldu. Konusu ve anlatımı ile her bir

satırında boğazları düğüm düğüm eden ve âdeta her sayfasında yazarın imzasını taşıyan bu roman, muhtemelen uzun süre

konuşulacak.

Bu parçada sözü edilen romanın;

I. etkileyicilik,

II. özgünlük,

III. yoğunluk,

IV. yalınlık,

V. sürükleyicilik

özelliklerinden hangisine sahip olduğu söylenemez?

A) I ve II B) I ve V C) II ve III

D) III ve IV E) III ve V

3. Antolojilere, edebiyat tarihlerine adını yazdırabilmenin şartı çok

eser vermek değildir. Bunu başarabilene elbette sözümüz yok

ancak dünya edebiyat tarihine bakıldığında birkaç küçük kitapla içinde bulunduğu dönemin edebî seyrini değiştiren ve edebiyat tarihine damgasını vurarak her çağda önemini koruyan

yüzlerce yazar olduğunu görebiliriz. O hâlde ----.

Bu parçanın sonuna aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) başarı, çok çalışmakla kazanılır

B) kalıcılık nicelikte değil, niteliktedir

C) antolojide yer alabilmek asıl başarıdır

D) edebiyat tarihine damga vuran isimler sınırlıdır

E) edebiyat tarihinde çok fazla eser vermiş yazar yoktur

2. Pürüzlerinden arındırılmış bir dili var kitabın. Kelime seçimleri

ve dili süssüz kullanımıyla, okuru yormayan bir okuma deneyimi sunuyor. Yazar, evrensel konuları tarafsız bir bakış açısıyla

irdelerken ufuk açıcı söylemleriyle ezber yaklaşımları kırıp yerine yenilerini inşa ettirmeyi başarıyor. Anlatımdaki içtenlik, okurun kendini başka kişilerin yerine koyabilmesini sağlıyor.

Bu parçada sözü edilen kitapla ilgili aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A) Yalın bir dille kaleme alındığına

B) Okurun empati kurmasını sağladığına

C) Yerleşik düşünceleri değiştirme yönünün bulunduğuna

D) Konuları ele alma biçimiyle evrensel bir değer kazandığına

E) Kişisel görüşler çerçevesinde şekillenmiş bir içeriğinin

olmadığına

4. Geleneğe bağlı bir anlayışla klasik yapıda hikâyeler yazan

sanatçı; kullandığı temiz Türkçe, seçtiği konular, kurguladığı

olay, çatışma ve kişileri bakımından herkesin kendinden bir

şeyler bulabileceği hikâyeler yazmıştır. Bu hikâyeler; serim,

düğüm ve çözüm bölümleri olan, olayların akışı kahramanların

ruh dünyasının değil dış dünyanın etkisiyle şekillenen gerçekçi

hikâyelerdir. Onun hikâyeleri özelde Kahramanmaraş’ın genelde Anadolu’nun 1970-1996 yılları arasındaki sosyal, kültürel,

ekonomik, siyasi, coğrafi, tarihî durumunun fotoğrafı olarak

karşımıza çıkmaktadır. Sosyal gerçekçi bir Anadolu hikâyecisi olan sanatçı, ülke sorunlarına öfkeyle değil sağduyuyla,

ayrıştırıcı değil birleştirici bir anlayış ve üslupla yaklaşmıştır.

Hikâyelerinde kahramanlarının sosyal durumlarına göre aşırıya

kaçmadan Kahramanmaraş yöresine ait deyim ve atasözlerini

başarıyla kullanmıştır. Köylüler, zenginler, ağalar, ırgatlar, öğretmenler, esnaflar, hamallar onun hikâyelerinde hep bir arada yer

almıştır.

Bu parçada sözü edilen yazarla ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Kahramanlarını pek çok farklı sosyal sınıfa ait kişiler arasından seçtiği

B) Sosyal sorunları ele alıp hikâyelerinde işlerken yapıcı bir

yaklaşım benimsediği

C) Konu aldığı toplumun belli bir dönemine özgü zihniyetini

gerçekçi bir tutumla anlattığı

D) Konuşma diline özgü kullanımlara da ölçülü biçimde yer

veren sağlam bir Türkçe ile yazdığı

E) Hikâyelerini çatışmaya dayalı olay örgüsünden çok, kahramanlarının iç dünyalarını merkeze alarak kurguladığı

Sınıf İçi Uygulama

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 1 11

4

9E6A6253

P:60

2. Antoine de Saint - Exupery’nin 1935 yılında geçirdiği uçak

kazasının ardından kişisel hayatından yola çıkarak 1942 yılında

kaleme aldığı; dünya çapında birçok yazar, bilim insanı ve felsefecinin uzun yıllar süren araştırmalarına konu olan büyük bir

kitap Küçük Prens. Aklındaki hikâyesini romanlaştırma isteğiyle

daktilosunun başına oturduğunda hikâyesi bin sayfa sürmüştü. Ancak inandığı bir metodu vardı: “Mükemmelliğe yazıya

eklenilecek hiçbir şey kalmadığında değil çıkarılacak hiçbir şey

kalmadığında ulaşılır.” Hikâyesinde fazla olduğunu düşündüğü bölümleri çıkardı, onda biri kalacak kadar acımasız ve titiz

davranarak yayınevine gönderdi. Böylece her bir kelimesi yüzlerce anlam barındıran bir kitaba imza attı. Bu yüzden kitabın

satır aralarında gizlenen anlamları deşifre etmek için hakkında

binlerce sayfa yazıldı ve yazılmaya devam ediliyor. Bu yüzden

ölümsüz bir eser oldu ve daha çok uzun yıllar dünya edebiyatının baş ucu kitabı olmaya devam edecek.

Aşağıdakilerden hangisi Küçük Prens kitabının bu parçada

söz edilen niteliklerinden biri değildir?

A) Sürükleyicilik B) Kalıcılık

C) Evrensellik D) Yoğunluk

E) Çok anlamlılık

1. Onun şiirlerini mimari bir yapı ile özdeşleştirebilirsiniz. Binaya

dışarıdan baktığınızda nasıl ki her taş, her desen yerli yerinde

kullanılmış ve bir bütünlük oluşturmuşsa onun şiirlerindeki sözcükler de öyle kullanılmıştır. Kelimelerin yerlerini oynatamaz,

onların yerine farklı sözcükler öneremezsiniz. Dolayısıyla ona

ait dizeleri okurken ismini görmeseniz de olur. Üstelik tüm bunları ağdalı söylemi dışlayan tavrıyla başarır.

Bu parçada sözü edilen şairin şiirleri;

I. özgünlük,

II. yoğunluk,

III. yalınlık,

IV. kapalılık

özelliklerinden hangilerine sahiptir?

A) I ve II B) I ve III C) II ve III

D) II ve IV E) III ve IV

4. Düşü ve duruşu olan yazarlar vardır. Kimi bir toplum düşü kurar,

kimi de medeniyet... Onlar asla toplum manzarasına kıyıdan

bakmazlar; toplum için toplumla savaşırlar, kendileriyle savaşırlar, dille savaşırlar. Onlar gelenekle beslenmiş, ondan güç

almış, aklını ve hayalini harmanlayabilmiş, modern bir ülkenin

muştulayıcılarıdır. En karakteristik özellikleridir bocalamak,

tutunamamak. Çünkü menfaatperest değillerdir hayalperestliklerinin aksine. Düşmeden düşünülmeyeceğini bilirler. Eser yazmanın sıkıntısını, sancısını iyi bilirler. Dilleri kendilerine hastır,

ayırt ediliverirler dilleriyle de tavırlarıyla olduğu kadar. Düşlerini,

duruşlarını okura iletirken ya tenkit ve tarizde bulunurlar ya da

inandıkları düşü methederek okuru o düşe davet ederler.

Aşağıdakilerden hangisi bu parçada söz edilen yazarların

bir özelliği değildir?

A) Özgün bir söyleyişe sahip olma

B) Eleştirel bir üslup kullanmaktan kaçınma

C) Toplumsal sorumluluk almaktan kaçmama

D) Kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmeme

E) Modern bir ülke yaratma yolunda görev üstlenme

3. Hiçbir sanat eserinin, izleyici/okur tarafından sanatçının niyetine eş olarak yorumlanması gerekmez. Okur/izleyici, eseri kendi

inançları ve duyguları doğrultusunda yorumlar. Burada önemli

olan, izleyicinin kafasında oluşan düşünceler ve duygulardır.

Bu sözlerin sahibi bir sanatçının aşağıdakilerden hangisini

söylemesi beklenemez?

A) İzafi renk diye bir şey yoktur, her nesne göze kendinden

çıkan renk altında görünür.

B) Bir edebî eserde ele alınan nesne, bakış yoluyla kavransa

da algılanması bilince göre değişir.

C) Sanatçı, çevresini gözlemleyerek eserlerini üretirken okur

bunda kendi yalnızlığını keşfedebilir.

D) Yaprağın üzerindeki su damlası, onu okuyan herkeste farklı

bir anıyı çağrıştırmak üzerine kuruludur.

E) Sanatçının ele aldığı küçücük dünyası, okurun zihninde

içinden çıkılmaz engin bir dünyaya dönüşebilir.

Ödev

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 2 11

5

20FCE9B3

P:61

1. Gabriel Garcia Marquez’in Yüzyıllık Yalnızlık romanı, - - - -; böylece anlatı, Latin Amerika sokaklarından süzülüp dünya okuruna ulaşabiliyor.

Bu cümlede boş bırakılan yere anlam akışına uygun olarak

aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) sıradan insanların günlük hayatlarını anlatıyor

B) okurlarına bambaşka bir dünyanın kapılarını açıyor

C) yerellikten evrenselliğe uzanma sınavını hakkıyla veriyor

D) büyülü gerçekliğin en önemli yapıtları arasında gösteriliyor

E) kendi toprağının hikâyesini kendi toplumuna anlatmak istiyor

3. (I) Uzaklaşma, kaybolma ve bulma arasındaki bağlantıyı dilin

sınırlarını zorlayarak anlatan Carlos Fonseca, kitaplarının merkezine hatırlamayı koyuyor; böylece yıkıma uğrayan insanlarla yüzleştiriyor bizi. (II) Fonseca, bütün bunları anlatırken söz

konusu tabloyu yaratan sisteme eleştiri oklarını da gönderiyor satır aralarında. (III) Kâr ve kazanma deliliğini kurmacaya

katarak bir yolculuğa çıkardığı okura, bir ülkedeki eşitsizliği ve

adaletsizliği de sunuyor. (IV) Fonseca’nın metinleri, bir yönüyle

mitlere ve söylencelere göz kırparken diğer taraftan geçmişle şimdi arasında köprü kurarak çeşitli dönemlerde yaşanmış

olayları bir arada sunuyor okura. (V) Fonseca’nın son romanı da

tüm bu özelliklere sahip bir kitap olarak kurmacadan yararlanarak anlatıyor tarihi.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde mecazlı

bir söyleyişten yararlanılmamıştır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

4. Hikâye, her şeydir: Yaşadığımız anlar, yaşayamadıklarımız,

umduklarımız, yaşamak istediklerimiz... Anlattığımız her hikâye,

ne kadar bizim hikâyemiz olsa da aslında her hikâyenin görünmeyen bir yerinde “anlattığım senin hikâyen” diyen bir ses yükselir. Bundan dolayı yazılan her hikâye kendisine başka coğrafyalarda karşılıklar bulur, duyduğu sese karşılık verir, nesilden

nesile aktarılarak yaşar.

Bu parçada altı çizili ifade ile göndermede bulunulan durum

aşağıdakilerden hangisidir?

A) Hikâyelere konu olan olayların yaşamda karşılığı olan nesnel durumları yansıtması

B) Hikâye yazarının, özel bir olguyu ele alsa da o özel olgu

aracılığıyla genel olanı anlatması

C) Okurun, hikâye kişileriyle kendisi arasında bir özdeşim kurmasının gerçeklik algısını güçlendirmesi

D) Hikâyelerde anlatılanların gerçeğin kendisi değil, gerçekten

yola çıkılarak kurgulanmış olaylar olması

E) Edebî eserlerin belli bir kişinin, belli bir yerde, belli bir

zamanda ürettiği dilsel ürün niteliği taşıması

2. Aşağıdakilerin hangisinde yazınsal bir söylem vardır?

A) Hüznün mevsimi olarak simgeleşen sonbaharın, edebiyatta

kendine özgü bir yeri vardır. İlkbahar, eski edebiyatımızda

tahtını diğer mevsimlere pek kaptırmazken sonbahar daha

çok, baharın zıddı olması yönüyle karşımıza çıkar.

B) Bilimsel araştırmalar, mevsimlerin insanların ruh hâllerinde

birtakım değişiklikler yaptığını, sonbahar ve kış aylarında

depresif belirtilerin arttığını ortaya koymaktadır.

C) Sonbahar denilince hüzün gelir akla. Sonbahar ile hüzün

denilince de Ahmet Haşim anımsanır. Şairin, yaşamı

boyunca yazdığı pek çok şiirinde sonbahar mevsiminin en

güzel betimlemeleri yer alır.

D) Sonbaharın en cazip yanı, ağaç yapraklarına verdiği sarı,

kavuniçi, kırmızı renklerde saklı. Sonbaharda yaprakların

yeşil renklerini kaybederek sarı ve kırmızıya bürünmesinin

nedeni, sonbaharda besin sentezini ve klorofil yapmayı

durdurmalarıdır.

E) Hüzünler yüklenmiş bir sonbahar sabahıyım. Gözlerime

yaprakların sonbahar hışırtısı damlıyor. Yine hüzün mevsiminde kalbim. “Gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç...”

misali hiçliğe doğru yol alıyorum. Kimsesizliğin alfabesi oluyor sonbahar.

ÖSYM Tarzı

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 3 11

6

20D4BD4A

P:62

ANLATIM BİÇİMLERİ

♦ Bir metnin yazılış amacı ile anlatım biçimi arasında doğrudan

bir bağlantı vardır. Anlatımımızı amacımıza göre biçimlendiririz.

Okura herhangi bir konu hakkında bilgi verme amacı güdüyorsak

“açıklama”; okurun bir konu üzerindeki kanı, düşünüş ve davranışını etkileyip değiştirmeyse amacımız “tartışma”; birtakım

görüntüler sunup okura izlenim kazandırmak istiyorsak “betimleme”; okurun bir olayın içinde yer almasını, bu olayın gelişimini

izlemesini amaç edinmişsek de “öyküleme” biçimini kullanırız.

♦ Bu dört temel anlatım biçiminden hiçbiri salt olarak bir yazıda

kullanılmaz; okuduklarınızı bir düşünün, salt açıklama ya da

öykülemeyle yazılmış bir metin yok gibidir. Bu anlatım biçimleri çoğu kez iç içe kullanılır. Örneğin, bir hikâyede öyküleme ile

betimleme; bir gezi yazısında açıklama, betimleme ve öyküleme

bir arada kullanılmış olabilir. Ancak belirttiğimiz gibi her metnin

bir yazılış amacı vardır ve bu amaç doğrultusunda anlatım biçiminden biri öne çıkar.

Metnin Yazılış

Amacı

Anlatım

Biçimi Özellikleri

• Öğretmek ve

bilgi vermek

metnin yazılış

amacıdır.

Açıklayıcı

Anlatım

• Tanımlama,

örneklendirme,

karşılaştırma, sayısal

veri kullanma gibi

yollara başvurulur.

• Kanıları

değiştirmek,

bir teze karşı

antitez ortaya

koymak

metnin yazılış

amacıdır.

Tartışmacı

Anlatım

• Karşı çıkılan bir

düşünceye yöneliktir,

neden-sonuç

ilişkilerine yer verilir.

• Okura izlenim

kazandırmak,

hayatı

sözcüklerle

resmetmek

metnin yazılış

amacıdır.

Betimleyici

Anlatım

• Sıfatlara ağırlık verme

belirgindir.

• Doğayı devinim

içinde yansıtma,

duyulara yönelme,

sözcüklerin duygusal

değerlerinden

yararlanma vardır.

• Okuru

olay içinde

yaşatmak, 5N

1K sorularını

yanıtlamak

metnin yazılış

amacıdır.

Öyküleyici

Anlatım

• Olay, kişi, mekân ve

zaman ögelerine yer

verilir.

• Anlatı, olayların

oluş sırasına göre

kurgulanır.

Açıklayıcı Anlatım

♦ Ders kitapları, bilimsel yapıtlar, öğretici metin türleri gibi bilgi vermek amacı ile kaleme alınmış anlatımlarda kullanılır.

♦ Öncelikli amaç bir konuda bilgi vermek olduğu için dil, açık ve

yalındır; sanatlı söyleyişler tercih edilmez.

Sonbaharda çevremizdeki havada bol miktarda bulunan koku moleküllerinin önemli bir bölümü bitkilerden gelir. Azalan Güneş ışığı

nedeniyle, kış mevsimini depoladıkları besinler sayesinde fotosenteze gereksinim duymadan geçirmeye hazırlanan ağaçlardan

dökülen yapraklar ile dalında kalmış meyvelerin çürüme süreci bu

aylardaki koku içeriğinin başlıca nedenidir. Bakteri ve mantarlarca

yürütülen ayrıştırma işlemi sırasında açığa çıkan geosmin ve asetik asit gibi kimyasallar ile bu organizmaların metabolik faaliyetler

sonucu yaydıkları diğer kimyasallar da sonbaharla özdeşleşen kokuları ortaya çıkarır.

Yazar, bu metinde sonbahar mevsiminin kendine özgü kokusunu bilimsel olarak açıklayıp bu konuda okura bilgi vermiştir.

Tartışmacı Anlatım

♦ Tartışmacı anlatım; yazarın, öne sürülen ya da var olan ama

kendisinin benimsemediği düşünce, duygu, kanı ve davranışları

değiştirmeyi amaçladığı metinlerde kullandığı bir anlatım biçimidir.

♦ Tartışma, birbirine karşıt iki görüşten birini doğrulamaya ya da

benimsetmeye çalışma yöntemidir. Tartışmacı anlatımın öne çıktığı metinlerde “tez” ve “antitez” olarak adlandırabileceğimiz iki

görüş vardır. Tez, yazar tarafından savunulan görüştür; antitez

ise karşı çıkılan, benimsenmeyen görüştür. Yazar, önce karşı çıktığı görüşü ortaya koyar; sonra da kendi görüşünü açıklar.

Anlatım biçimlerinin ana düşünce ile ilişkisi şu şekildedir:

♦ Açıklama: Anlatılmak istenen, özelden genele yöntemiyle verilmişse genel bir yargı içeren sonuç cümlesi ana düşünceyi

verir. Anlatılmak istenen genelden özele yöntemiyle verilmişse

giriş cümlesi ana düşünceyle doğrudan ilişkilidir.

♦ Tartışma: Genellikle bir tez ve antitez üzerine kurulmuş olan

tartışmacı anlatımda ana düşünce tezin üzerindedir. Tez, savunulan görüş; antitez ise karşı çıkılan görüştür.

♦ Öyküleme: Öyküleyici anlatımla kurulmuş metinlerde ana düşünce genellikle metnin geneline sindirilmiştir.

♦ Betimleme: Betimlemenin ağır bastığı metinlerde doğrudan

iletilen bir mesaj genellikle bulunmadığından ana düşünce sorularında bu tür metinler tercih edilmez.

Anlatım Biçimleri 3. ÜNİTE: PARAGRAFTA ANLA- TIM

MODÜL

12

TÜRKÇE Ders Anlatım Modülü

3. ÜNİTE: PARAGRAFTA ANLATIM

Anlatım Biçimleri

TYT TÜRKÇE 1

Adı Soyadı : ..............................................................

24E839B1

P:63

Gene bir “eski” özlemidir gidiyor. Yeniye kötü kötü bakıyorlar;

manası yokmuş, güzel değilmiş; düşünmekten, çalışmaktan kaçınan kimselerin ne yaptıklarını bilmeden ortaya attıkları şeylermiş.

Geçmişin büyük eserlerini inceleyip de onlardan örnek almalıymışız... Oysaki asıl zor, yenidir; yeninin manasını anlamak, güzelliğini

duymaktır zor olan. Bunun için alışkanlıklarımızı aşmak, dikkatimizi

işletmek gerekir. Yalnız eskiyi, örneğin Fuzulî’nin, Nedim’in şiirlerini

beğenip de bugünkü şairlerden hoşlanmayanlar, yalnız kendilerine

öğretilmişle yetinen, yeni bir zevkin kendini tattırmak için istediği

emeği ağır bulup korkan kimselerdir. Yeniye dudak büküp de illa eskiyi, eskiye benzeyeni isteyenler cesaretsiz kimselerdir. Bilmedikleri

yollara bir türlü sapamazlar. Ama o yollarda ötekilerden de üstün

güzeller bulunurmuş, istediğiniz kadar söyleyin, dinletemezsiniz.

Yazar bu metinde “edebiyatta sadece eskiye bağlı kalıp yeniyi değerli bulmayanlara” karşı çıkıyor. “Yeni, düşünmekten kaçınanların

ortaya koyduklarıdır; asıl değerli olan eskidir.” görüşü yazarın karşı

çıktığı görüştür, yani antitezdir. Yazarın bu görüşe karşı savunduğu

tez ise “Asıl zor olan, yeni olandır; eskide ısrar edenler, yeniyi anlamak için emek vermeyenlerdir.” görüşüdür.

Betimleyici Anlatım

♦ Betimleme bir varlığı, varlığın niteliklerini, bu niteliklerin duyularımız üzerinde uyandırdığı izlenimleri belirtme; bir durumu ya da

kavramı göz önünde ve zihinde canlandıracak biçimde anlatmadır. Yalınlaştırarak ifade edersek betimleme, “sözcüklerle resim

çizmek”tir.

♦ Betimleyici ögeler anlatıyı zenginleştirir, anlatılanların okurun

zihninde görünür olmasını sağlar. Örneğin, “Elif, sahil kıyısında

duruyordu. Kayık ise denizin ortasında bir nokta gibiydi. Sonunda görünmez oldu.” cümlelerini, “Elif, günün son ışıklarıyla ışıl

ışıl parlayan yüzünü denize dönmüş; dakikalardır sahil kıyısında

tek başına duruyordu. Yıllara meydan okumuş emektar kayık ise

denizin koyu çivit mavisinin ortasında, batmaya hazırlanan günün

hüzmeleriyle parlayan kızıl bir nokta gibiydi. Gittikçe daha da küçülerek sonunda görünmez oldu.” biçiminde betimleyici ögelere

ağırlık vererek yazdığımızda anlatılanların belirginlik ve görünürlük kazandığını görürüz.

♦ Betimleme, “gözlem”e dayalı bir anlatım biçimi olmakla birlikte

diğer duyulara yönelik ayrıntıdar da betimleme paragraflarında

kullanılmaktadır.

♦ Kişilere yönelik betimlemelerde ise kişinin fiziki görünüşü betimlenebileceği gibi iç dünyasına, karakterine yönelik bir betimleme

de yapılabilir.

Turna katarları geçiyordu gölün üstünden, gölgeleri maviye düşerek. Van Gölü, günün her anında bir renk cümbüşüne yunup

arınıyordu. Bir bakmışsın göl bir anda som turuncuya kesmiş,

bir turuncu şimşeği gündoğudan girmiş, günbatıdan çıkmış. Bir

turuncu düşü gibi... Bir bakmışsın gölün bir ucundan bir mor şimşeği girmiş, bütün gölü som mora boyayarak öteki uçtan çıkmış,

ak köpüklü dalgalarla bütün gölü sürükleyerek Süphan Dağı’nın

oralardan çekmiş gitmiş; ağzına kadar çiçekle, turnalarla dolmuş

Patnos Ovası’nda durup kalmış. Bir bakmışsın göl som kırmızı çalkalanıyor, bir yanı dupduru bir maviye keserek...

Yazar bu metinde öncelikle görme duyumuzu devindirecek ayrıntılar

seçerek Van Gölü’nün bir renk cümbüşü içinde bir görünümden başka bir görünüme geçmesini okurun zihninde canlandırmak istemiş.

Turuncu, mor, kırmızı renkleri görsel imgeler oluşturacak biçimde

kullanmış.

ETKİNLİK - 1

Aşağıdaki parçalarda kullanılan betimlemenin türünü yazınız.

I. Akdeniz Bölgesi’nin çatısı, Toros Dağları tarafından meydana

getirilmiştir. Dağlar, bazı yerlerde denize çok sokulur; kayalık ve

az girintili çıkıntılı bir kıyı üzerine dikine iner. Bazı yerlerde ise kıyı

çizgisi ile dağ sınırları arasına Adana Ovası gibi geniş düzlükler

girer. Dağlık yamaçlar, kıyıdan başlayarak 5 - 6 yüz metre yükseltiye kadar olan kısımlarda bütün mevsimlerde yeşil kalan, sert ve

parlak yapraklı bitkilerden meydana gelmiş olan Akdeniz mavisi

ile kaplıdır.

II. Toros Dağları’nın etekleri ta Akdeniz’den başlar. Kıyıları döven ak

köpüklerden sonra doruklara doğru yavaş yavaş yükselir. Akdeniz’in üstünde daima top top ak bulutlar salınır. Kıyılar cilalanmış

gibi düz, killi topraklardır. Bu kıyılar, deniz kokar; tuz kokar. Tuz

keskindir. Üstleri ağır kokulu Mersin ağaçlarıyla kaplı tepeler

geçildikten sonradır ki kayalar birdenbire başlar. İnsan, birden

ürker. Kayalarla birlikte çam ağaçları da başlar. Çamların birer

billur pırıltısındaki sakızları buralarda toprağa sızar. İlk çamlar

geçildikten sonra gene düzlüklere varılır. Buralardan Toros’un

karlı dorukları yanındaymış, elini uzatsan tutacakmışsın gibi

gözükür.

Çözüm

Her iki parçada da Akdeniz Bölgesi betimleniyor. I. parçada bilgi

verme amacı olan açıklayıcı betimleme kullanmış, II. parça ise okurda belirli duygular uyandıran izlenimsel betimleme ile yazılmış.

Betimlemeler, anlatıma duyguların katılıp katılmamasına göre ikiye

ayrılır:

♦ Açıklayıcı Betimleme: Genellikle bilgi vermek amacıyla yazılmış metinlerde kullanılan bu betimlemelere, kişisel yorumlar ve

duygular katılmaz. Genel ayrıntılar üzerinde durulur, ayrıntılar

fotoğrafsal bir gerçeklikle verilir.

♦ İzlenimsel Betimleme: Ayrıntılar, kişisel yorumları yansıtacak

biçimde verilir. Varlıkların duyularımız üzerinde uyandırdığı izlenimler aktarılır.

Anlatım Biçimleri

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

12

2

P:64

Öyküleyici Anlatım

♦ Öyküleme, eylem hâlindeki durumların anlatımıdır. Betimleme,

varlık ve durumların sözcüklerle resmedilmesiydi; dolayısıyla betimlemede duran, hareket etmeyen görüntüler söz konusuydu.

Öykülemede ise her şey hareket hâlinde verilir; varlıklar, durumlar yaşamın akışı içinde gösterilir. Olayların gelişimi ve birbirine

bağlanışı hareket ögesiyle olur. Betimlemede ağırlıklı olarak kullanılan “sıfat”ların yerini öykülemede “eylem”ler alır.

♦ Öykü ve roman gibi anlatmaya bağlı edebî türlerde kullanılan temel anlatım biçimidir. Öyküleme anlatım biçiminin ögeleri “olay,

kişi, mekân, zaman ve anlatıcı”dır.

Genç adam ayak ayak üstüne atıyor, sonra ayağını değiştiriyor, bir

türlü oturduğu yerde rahat edemiyordu. Belinden yukarısı, imtihan olan bir talebeyi andırıyordu. Korkak korkak bakıyor, ayakları

ise imtihan heyeti, masa altından ayak ayak üstüne attığını görecekmiş korkusu içinde gibi, bir inip bir kalkıyordu. Hâlâ kimse bir

şey söylemiyordu. Kahvedeki sessizlik uzadıkça uzuyordu. Tekrar

gözüm yeni gelen adama ilişti. Bu sırada kahvenin kapısı açıldı.

İçeriye bir adam girdi. İhtiyarlara doğru yürüdü. “Sizi çağırıyorlar.”

dedi. Oturan üç kişi ayağa kalktı.

Açıklayıcı Öyküleme: Bilgilendirme amacıyla yazılan, bir işin nasıl yapılacağını açıklayan metinlerde kullanılan öyküleme türüdür.

Yapılacak bir işin, bir deneyin, çalıştırılacak bir aracın aşamalarını

sıralarken açıklayıcı öyküleme biçiminden yararlanılır. Ancak buradaki öyküleme genel anlamda kullandığımız öyküleme biçiminden

ayrıdır. Daha önce de belirttiğimiz gibi öykülemedeki amaç, “olay

içinde yaşatmak”tır. Açıklayıcı öykülemede ise birtakım bilgileri,

oluş / yapılış sırasına göre vermek esastır; bir sanat amacı güdülmez. “Zaman, mekân ve kişi” ögeleriyle düzenlenmiş bir “olay

örgüsü” kurgulanmaz.

Dört yumurta akı on kaşık şeker ile birlikte kar görünümü elde

edilinceye değin çırpılır. İçine vanilya ve limon kabuğu rendesi

eklendikten sonra yağlı kâğıt serilmiş fırın tepsisine bir kaşık yardımıyla konur. Hafif ısılı fırında kuruyuncaya kadar pişirilir. Bezeleriniz

hazır, afiyetle yiyebilirsiniz.

ETKİNLİK - 2

Aşağıdaki parçalarda kullanılan anlatım biçimlerini bulunuz.

I. Doğru odama çıkıp kendimi yatağa attım. Ellerimi yüzüme kapadım. Yüreğim hâlâ çarpıyordu. Ruhumu anlamsız bir duygu

sarmıştı. Hem utançla hem de sevinçle karışık... Heyecanım

biraz olsun yatışınca elimi yüzümü yıkadım, saçlarımı taradım,

aşağıya indim.

Öyküleme

II. Aydın kişi başkalarıyla düşünce birliğine varabilir, kendini onlarla

özdeş anlayış ortamında görebilir. Buna bir diyeceğim yok ancak

kendi ağzıyla konuşur, görüşlerini sergilerse... Başkalarının

ağzıyla konuşmaya alışmış bir kişiyi dinlemek, onu onaylamak

ise kendini bilen bir aydının yapabileceği iş değildir. Düşündüğünü söylemek, kişiye ileride kendi kendini yargılama olanağı

sağlar. Düşündüğünü söylemeyen aydın, kişiliğini birtakım alacalı örtüler ardında gizler.

Tartışma

III. Soğuk bir İstanbul sabahı... Gökyüzü bulutlarla kaplı, yağmur

yağdı yağacak. Biz yola koyuluyoruz. Yarım saat sürecek yolculuğumuzu, Kadıköy’ün bildik sokaklarından geçerek bir an önce

bitirme telaşındayız. Sokaklar, işe yetişmek için koşuşanlarla

dolu. İnsanlar, rayların üzerinden sağa sola bakarak hızlı adımlarla geçiyor. Bir banliyö treni Gebze yönüne doğru gürültüyle yol

alıyor.

Betimleme - Öyküleme

IV. Kronik beslenme bozuklukları, pediatri ve çocuk sağlığını korumada elde edilen ilerlemelere rağmen hâlâ önde gelen bir ölüm

sebebi olmaya devam ediyor. Bu kadar sık rastlanmasına rağmen kronik beslenme bozukluklarının homeostatik mekanizması

hakkında ne yazık ki çok az şey biliniyor.

Açıklama

V. Akhisar kasabası; yarısına kadar ıslanmış kerpiç duvarları,

çamurlu kaldırımlarıyla bataktan yeni çıkmış yaşlı bir mandaya

benziyordu. İzmir yolunda kurulmuş derme çatma takın boyalı

kâğıtları paçavraya dönmüş yabancı bayrakları, bütün dalgalanma güçleri yağmurla akıp gitmiş gibi sarkmıştı.

Betimleme

VI. Gece, bir çeşit “kilit roman” yani yorumlanması ve kavranması

oldukça güç bir anlatı olarak kabul edilmekte. Ne var ki Bilge

Karasu, romanını salt şifre yumağı biçiminde yaratmamış; şifreler bu belirsizlik, karmaşıklık, muğlaklık ögelerinden yalnızca

bir bölüm. Romanın kaynağını aldığı bir toplumsal geçeklik var.

Bu toplumsal gerçeklik 1975 - 1976 yıllarına ait. Bu gerçekliğe

hâkim olan okur için Gece’yi çözümlemek oldukça olası bir gerçek.

Açıklama - Tartışma

Öykülemede anlatım, genellikle birinci ya da üçüncü kişi ağzından

yapılır. Birinci kişili anlatımda “kahraman anlatıcı”, üçüncü kişili anlatımda “gözlemci anlatıcı” ya da “ilahi anlatıcı” vardır.

Anlatım Biçimleri

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

12

3

P:65

3. Gecenin geç saatlerinde, her şeyin sustuğu, havanın durulduğu

anlarda, bir köşeye çekilip şiir okurum. İçime dolan dizelerde,

onların atan kalbini duyarım. Bu duyuş, beni benden alır götürür. Kapalı pencereler ansızın açılır, uyuklayan perdeler uçuşmaya başlar. Odaya ilkbahar meltemiyle birlikte taze bir ışık

dolar. Bu dünyadan değilmişim gibi kendimi hafiflemiş bulurum.

Bu parçayla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

A) Yazar, şiirle ilgili görüşlerini tarafsız bir bakış açısıyla ele

almıştır.

B) Yazar, şiirin insan yaşamındaki yerine ve önemine dair saptamalar yapmıştır.

C) Yazar, şiir okumanın kişiye kazandıracaklarını örnekler

vererek açıklamıştır.

D) Yazar, şiirin kendi üzerindeki etkisini yazınsal bir söyleme

başvurarak anlatmıştır.

E) Yazar, kendi deneyimlerinden hareketle şiir okumaya yönelik önerilerde bulunmuştur.

1. Zeytin, Akdeniz’in sayısız çocuğundan biridir. Yabani zeytin

ağaçları binlerce yıl önce Akdeniz’in ormanlık alanlarında gelişigüzel büyümüş ve bu geniş coğrafyanın dağına taşına kök salmıştır. İlyada Destanı’nda, bir zeytin ağacının Homeros ile sohbetine şahit oluruz. Ağaç şöyle der: “Ben herkese aitim, kimseye ait değilim; sen gelmeden önce de buradaydım, sen gittikten

sonra da burada olacağım.” Bu çok uzak geçmişi nedeniyle,

insanın zeytinle ilişkisi tam olarak nerede ve ne zaman başladı,

bilemeyiz. Ancak günümüze kalmış bilgi kırıntılarını analiz eden

uzmanlar iki noktada uzlaşır: Bu ilişki ilk insanlarla başlamış ve

yabani zeytin ilk olarak Akdeniz’in doğusunda evrilmiştir. Peki,

Anadolu coğrafyasının bu resimdeki yeri nedir? Konuyla ilgili

güçlü yanıtlardan biri, Fransa Bilimsel Araştırma Ulusal Merkezinden gelmiş; Akdeniz sahili çevresinden toplanan zeytinin

genetiğine bakan araştırmacılar, ağacın 6 ile 8 bin yıl önce evrildiğini belgelemiştir.

Bu parçada öne çıkan anlatım biçimi aşağıdakilerden hangisidir?

A) Betimleme B) Açıklama

C) Öyküleme D) Tartışma

E) Açıklayıcı öyküleme

2. Cumhuriyet Dönemi’nde divan şiiri, uzun süre, zaman zaman

başvurulan ve bireysel çıkışlarla kendini gösteren bir “moda”

olmaktan ileri gidemedi. Kırklı yıllarda Garipçiler tarafından son

büyük darbeyi de yemiş ve gündemden silinmişti. Ancak İkinci

Yeni ile birlikte yeniden ama dolaylı olarak genç şairlerin gelenekten beslenme kanallarından biri durumunda görünmeye

başladı. Behçet Necatigil, Turgut Uyar, Attilâ İlhan, Hilmi Yavuz

gibi şairlerin kaleminde form ve söyleyişteki yerini geçmiş yıllara oranla baskın bir biçimde aldı.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Tartışma B) Açıklama

C) Karşılaştırma D) Örneklendirme

E) Saptama

4. Üstleri ağır kokulu mersin ağaçlarıyla kaplı tepeler geçildikten

sonradır ki kayalar birdenbire başlar. İnsan, birden ürker. Kayalarla birlikte çam ağaçları da başlar. Çamların birer billur pırıltısındaki sakızları buralarda toprağa sızar. İlk çamlar geçildikten

sonra gene düzlüklere varılır. Bu düzlükler boz topraktır. Verimsiz, kıraç... Buralardan Toros’un karlı dorukları yanındaymış,

elini uzatsan tutacakmışsın gibi gözükür.

Bu parçayla ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Mekân tasviri yapılmıştır.

B) Niteleyici sözcükler kullanılmıştır.

C) Gözleme dayalı bir anlatım vardır.

D) Farklı duyulara ait ayrıntılar içermektedir.

E) Düşsel ögelerle anlatım zenginleştirilmiştir.

Sınıf İçi Uygulama

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 1 12

4

43B31411

P:66

1. “Sevgilim, işte eylül...” diye başlayan şiir gibi şimdi vakit.

Zamanı tırnak içine alıp yaşayanların, akşamın hüznü gibi âşık

olanların zamanı... Takvimin mavi boncuğu... Denizin en güzel,

en sakin zamanı... En bulutlusu, en ılığı gökyüzünün... Hafifçe

ürpermenin, tatlı tatlı yağan yağmurun, toprak kokusunun özlenilen kıvamı... Hem inatla yazın bitmediğini düşündüren hem

de inatla sonbaharın özlendiğini hissettiren günlerin ve en güzel

“akşamdan geceye geçişlerin” ayı eylül. Hazırız yeniliğe, yeni

bir mevsime. Tüm duygularımızı baştan ayağa kuşandık. Rafa

kaldırdığımız sıkıntıları, kitaplarımızın satır aralarına serpiştirdik.

Yenilerini de bir sonraki kitabın arasına ekledik ayraç niyetine.

Bu parçayla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Farklı duyulara ait ayrıntılar kullanılmıştır.

B) Şiir diline özgü kullanımlara yer verilmiştir.

C) Karşılaştırma ve benzetmelerden yararlanılmıştır.

D) Sözcüklerin kullanım biçimleri duygusallık oluşturmuştur.

E) Metne konu olan zaman dilimi kişileştirilerek tasvir edilmiştir.

2. İnsan hayatının en sancılı dönemidir gençlik. Çok acı çektiğimiz, çok gerçek sevdiğimiz, hayatın tenimize kor gibi değip bizi

yaktığı dönem!.. Bu denli sınır uçlarında yaşamak hiç de kolay

olmadığından yetişkinlik bir anlamda “kapanma dönemi” oluyor.

İnsanlar yetişkin olduklarında toplumun koyduğu kurallara uyarlar, hayatın gerçeklerini kabullenirler. Duygular uyuşmuştur; gerçekten sevmek, gerçekten mutlu olmak epey zorlaşmıştır. Yaşamak “mış gibi” yapmaya dönüşmüştür. Çeşitli baskılar sebebiyle

gençliklerini dolu dolu yaşayamayanlar hiçbir zaman yetişkin

olamıyorlar. Yetişkinlerin gerçek yetişkin olmadığı bir toplumda

da gençlerin işi iyice zorlaşıyor.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Benzetme B) Karşılaştırma

C) Açıklama D) Saptama

E) Öyküleme

3. “Zaman, en büyük eleştirmendir.” Bu yargının ilk kiminle doğduğunu, eleştiri tarihinin hangi döneminde, nerede dile getirildiğini bilmiyorum. Ancak zaman içinde nitelikli ya da sanat

değeri yüksek yapıtların tarihin derin suyunda yukarı çıkacağı,

anlaşılacakları, büyüklüklerinin kavranacağı hem yaygın hem

yanlış bir klişedir. Bu iddiaya göre yetenekli ellerden çıkmış

hakiki bir sanat yapıtı; topluma sunulduğu çağda kenara itilse, gözden kaçsa bile er ya da geç keşfedilecektir. Zamanın

en büyük eleştirmen olduğuna inanmak, yazarın kendi çağının

sanatıyla iletişime girmekten kaçınmasına ve köhneleşmesine

neden olacaktır.

Bu parçanın anlatımında ağır basan teknik aşağıdakilerden

hangisidir?

A) Tartışma B) Açıklama

C) Karşılaştırma D) Örnekleme

E) Betimleme

4. Nehir kenarındaki korkuluklarda ve pencere pervazlarında gelip

geçenleri selamlayan çiçekler ve ocak ayı sonuna kadar kalan

yılbaşı süsleri şehrin sokaklarına ihtişam ve masalsı bir hava

veriyor. Yerli halkın özenle ilgilendiği çiçekler, bölgedeki güneşli ve kuru havaya sahip iklim sayesinde daha da güzelleşiyor.

Çevredeki tepenin yamaçlarında son derece güzel üzümler

yetişmesinin ve bölgenin, dünyanın en ünlü bağ rotasına sahip

olmasının nedeni de bu. Şehrin kışları büründüğü güzellikten

etkilenmemek mümkün değil. Kar tanelerinin pudra şekeri gibi

örttüğü Arnavut kaldırımı sokaklarında yürürken bu şehre sihirli

bir değnekle dokunulduğunu düşünmemek imkânsız.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Betimleme B) Açıklama

C) Örneklendirme D) Benzetme

E) Kişileştirme

Ödev

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 2 12

5

60C22A9A

P:67

2. Binaların arasında sıkışıp kalmış bu üç katlı yapıyı kim unutmuştu burada? Bu yapının taştan gövdesi yosun bağlamış,

pencereleri epeyce hasar görmüş, önündeki küçük bahçe

bakımsızlıktan boy boy yabani ot vermişti. İçten içe kurtarılmayı bekliyordu sanki şehrin ortasında. Bu umarsız hâli heybetindendi. Yoksa dokunsan yıkılacak gibiydi. Dönüşen ve

ölen bunca şeyin içinden yalnız onu teğet geçmişlerdi. Her yer

dönüşmüştü; otoparka, apartmana, dükkâna, okula, yola...

Zamanın elinin değmediği tek bir şey kalmamış; şehir, modern

bir elbise giymişti âdeta. Ama nasıl olduysa koskoca konağı

unutmuşlardı işte. Birbirine benzer bir yığın yapının içinde nefes

alabilen yalnız o kalmıştı.

Bu parçayla ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Kişileştirmeye başvurulmuştur.

B) Sayıp dökmelerden yararlanılmıştır.

C) Farklı duyulara ait ayrıntılara yer verilmiştir.

D) Betimleyici ve öyküleyici anlatım iç içe kullanılmıştır.

E) Mecazlı söyleyişlerle şiirsel bir anlatıma yaklaşılmıştır.

4. Girişi karanlık, oldukça dar bir sokaktır Cemali Sokağı. Hepsi

sırt sırta vermiş yaşlı yapıların hiçbir ışığı sızdırmayan karanlık

duvarlarına açılmış kör pencerelerde de bir canlılık göremezsiniz. Biraz ilerlediğinizde Raif Efendi Sokağı’ndan yansıyan

ışık, önünüzü aydınlatır. Ancak o zaman sokak bütünüyle ele

verir kendini. Bu karanlık ve dar sokağın da aydınlık bir çıkışı

olduğunu görürsünüz. Sokağın bundan sonrası bir cetvel gibi

düzdür. Kapıların açılıp kapandığını duyarsınız, evlerine girip

çıkan insanları görürsünüz. Açılan ya da kapatılan pencerelerin

ardından bir uğultu yükselir. Ev içlerinden gelen ılık bir esinti

yalar yüzünüzü. Havayı yemek kokuları sarar.

Bu parçayla ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) İkinci kişili anlatımdan yararlanılmıştır.

B) Farklı duyularla ayrıntılandırılmış bir tasvir yapılmıştır.

C) Gözleme dayalı izlenimlerin ağırlıkta olduğu bir anlatım vardır.

D) Benzetme ve kişileştirme gibi yollarla desteklenmiş bir

betimleme paragrafıdır.

E) Gerçek hayatta karşılaşılabilecek bir olay, düşsel ögelerle

zenginleştirilerek kurgulanmıştır.

1. Gün doğar, gün batar; yıllar, aylar, günler, saatler, dakikalar devridaimini sürdürür. Bir ırmak sessizce akar yatağında, bir serçe

pencerene konar titreyerek, güzün habercisi bir yaprak salına

salına dalından düşer. Geçmişe hayıflanıp geleceğe dair hayaller kurarken elinden kayıp gider “an” denilen gerçek zaman

dilimi. Yaşadığın “an”lardan bir hayat devşiremezsin. Sarı sıcak

öğlelerden devşirip ikindi yağmurlarında ıslanan hüznünle

selamladığın sokakları gün gelir yerinde bulamazsın. İncir kuşları çoktan küsmüştür. Birdenbire nicedir çocukluğunun dokunduğu sokağı görmediğini hatırlarsın. Seni mayalayan o sokak

sana kırgın ölmüştür. Yetim kalmış bir çocukluk, mükedder bir

gençlik ve hüznünü iliklediğin bir hayattır bundan sonrası.

Bu parçayla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Anlatımda II. kişili söyleyişlere yer verilmiştir.

B) Sözcüklerin duygusal anlamlarından yararlanılmıştır.

C) Şiir dilini anımsatan kullanımlarla anlatım zenginleştirilmiştir.

D) İnsanın geçip giden zaman karşısındaki konumu üzerinde

durulmuştur.

E) Benzer durumlar arasında ilişki kurularak okur geçmiş üzerine düşündürülmek istenmiştir.

3. Cemreler birer birer düştü, sessizce yaklaşıyor bahar. Önce

hava, sonra su, sonra da toprak ısınıyor. Ağaçlar öz sularına

kavuşmanın sevincini yaşıyor. Kuş seslerinden bir donanmayla,

dağların ve tüm mahlukatın hayata katılışı yankılanıyor. Tabiatın kımıldanmasıyla insanın üzerindeki esriklik de kalkar. Hayatı tazeleyen bir başlangıca doğru yürümenin coşkusu artar.

Yeniden dirilişin ışıltıları cıvıldaşır etrafta. Terütaze duyguların

katarıyla tanışır insan. Topraktaki şölen havasının görünürlüğü

artar gitgide. Diriliş esintisi, bir varlıktan diğerine akarak yayılışa

devam eder. Her şeyiyle hayat yeni baştan şekillenir.

Bu parçayla ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Baharın gelişiyle doğada başlayan canlanma konu edilmiştir.

B) Mecazlı söyleyiş ve söz sanatlarıyla şekillenmiş bir üslup

kullanılmıştır.

C) Yaşamın içinden alınmış bir gerçeklik, düşsel ögelerle birlikte sunulmuştur.

D) Doğadaki yenilenmenin, insanı da olumlu yönde etkilediği

düşüncesi hissetirilmiştir.

E) Belli bir yaşam döngüsüne sahip olma yönünden insan ile

doğa arasında ilişki kurulmuştur.

ÖSYM Tarzı

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 3 12

6

46A0E1A5

P:68

Düşünceyi Geliştirme Yolları 3. ÜNİTE: PARAGRAFTA ANLA- TIM

MODÜL

13

TÜRKÇE Ders Anlatım Modülü

3. ÜNİTE: PARAGRAFTA ANLATIM

Düşünceyi Geliştirme Yolları

TYT TÜRKÇE 1

Adı Soyadı : ..............................................................

55DDB988

Düşünceyi Geliştirme Yolları

♦ Bir paragrafın anlatım biçimi ne olursa olsun duygu ve düşüncelerin okura iletiminde düşünceyi geliştirme yollarından yararlanılır.

Paragrafın iletisini aktarmada başvurulan düşünceyi geliştirme

yollarını birlikte inceleyelim:

Tanımlama

♦ Herhangi bir kavram, herhangi bir varlık için sorabileceğimiz “Bu

nedir?” sorusunun karşılığıdır. Söz konusu varlık ya da kavramı,

belirleyici nitelikleri ile göstermedir.

♦ Tanımlama, bir kavramın ne anlama geldiğinin belirtilmesi gerektiğinde başvurulan bir yoldur; açıklama tekniğinde tanımlamanın

önemli bir yeri vardır. Tanımlamanın paragraf düzeyinde değil

cümle düzeyinde ele alınması gerektiği unutulmamalıdır.

♦ Herhangi bir kavramla ilgili açıklayıcı bilgi veren her cümle tanım cümlesi olmaz; kavramın yapısı, nitelikleri, temel özellikleri,

benzerlerinden ayrılan özellikleri, işlevi ortaya konulmalıdır. Örneğin, “Fizik; maddeyi, madde bileşenlerini ve bunlar arasındaki

etkileşimleri inceleyen bilim dalıdır.” bir tanım cümlesiyken “Fizik

bilimi; mekanik, ısı, ışık, elektrik ve manyetizma bölümlerine ayrılır.” yargısı fizik bilimi ile ilgili bilgi vermekte ancak herhangi bir

tanım içermemektedir.

Özgür düşünce; bütün kalıpları, altından da olsa bütün kafesleri,

bütün yasakları yıkan düşüncedir. Böylesi düşünce, kulluğun hiçbir

türlüsünü hoş görmeyen bir dünya görüşünü gerekli kıldığından

insanı hor görenlerin harcı değildir. Özgür düşünce hem tutucu

ve gelenekçi hem de özgür olamaz. Nasıl olabilir ki?.. Düşünce

özgürlüğü, eski düşünce kalıplarını kırmanın ta kendisidir. Kendi aklını kullanmayan insan, özgür düşünemiyor demektir. Buna

karşılık yalnız kendi aklını beğenen de özgür düşünüyor sayılmaz.

Nasıl sayılsın ki?.. Özgür düşünce; bütün akıllara başvuran, kendini yeterli görmeyen, durmadan gelişmek isteyen düşüncenin ta

kendisidir.

Yazar, bu parçada “özgür düşünce” kavramını açıklamış; bu açıklamasını da tanımlamadan yararlanarak yapmıştır.

Karşılaştırma

♦ Karşılaştırma; birbiriyle ilişkili iki varlık, iki kavram ya da herhangi

iki durumun bir araya getirilerek ortak olan, olmayan yönleriyle

ele alınmasıdır. Benzerliklerden, farklılıklardan veya karşıtlıklardan yararlanılarak ya da ilişki kurularak karşılaştırma yapılabilir.

Örneğin, “Romanda yaşamın uzun soluklu anlatımı vardır, öyküde

ise bir yaşam kesitinin özlü anlatımı yapılır.” cümlesinde “roman”

ile “öykü” farklı yönleri ele alınarak karşılaştırılmıştır.

Edebiyatın konusu insandır, doğadır; edebiyat, bütün olanaklarıyla insanı tanıtmaya yönelmiştir. Eleştirinin konusu ise eserdir;

amacı, eseri tanıtmak ve değerlendirmektir. Edebiyatta dolaysız

bir yaratma söz konusudur. Eleştirmen ise dolaylı yaratan kişidir,

yargılanacak bir eser olmadıkça eleştiri de olmaz.

Yazar, bu parçada “edebiyat/edebiyatçı” ile “eleştiri/eleştirmen”i işlevlerindeki farklılıkları ele alarak karşılaştırmıştır.

Görülüyor ki her iki romanda da hem olayların meydana geldiği zaman (1909 - 1920) hem de yaşanılan zaman (1919-19020) aynıdır.

Romanlardaki çatışmalar ile karşı ve asıl güçler de temanın ortaklığından dolayı benzerlik göstermektedir. Aralarındaki en önemli

fark, farklı yazarların aynı zaman dilimini farklı bakış açılarıyla ifade

etmeleri ve birinin yüzyıllardır Osmanlı Devleti’ne başkentlik yapmış ve ömrünü tamamlamak üzere olan İstanbul’u, diğerlerinin ise

yeni kurulacak bir devletin başkenti olacak Ankara’yı anlatmasıdır.

Yazar, bu parçada iki farkı romanı hem benzer hem de farklı yönleri

üzerinde durarak karşılaştırmıştır.

Örneklendirme

♦ Metinde ele alınan konuya açıklık getirmek, okur tarafından daha iyi anlaşılmasını sağlamak amacıyla o konu ile ilgili örnekler

vermektir. Örneklendirme yoluyla soyut bir düşünce somut hâle

getirildiğinden anlatılmak istenen, okurun belleğinde canlanır.

Türk edebiyatında Doğu - Batı karşıtlığı meselesinde bir senteze

ulaşma çabası, 1950’lere kadar yazılan çoğu romanda dikkat çeken bir unsurdur. Bu romanlarda, modernleşmeyi yüzeysel olarak

anlayan ve kökleriyle bağı keserek değerlerinden kopan “alafranga züppe tipler” kullanılır. Ahmet Mithat Efendi’nin “Felatun Bey

ile Râkım Efendi” romanında Felatun Bey, Recaizade Mahmut

Ekrem’in “Araba Sevdası” romanında Bihruz Bey, Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın “Şık” romanında Şöhret Bey söz konusu alafranga

züppe tipinin en bilinenleridir.

Yazar, bu parçada Doğu - Batı karşıtlığı konulu Türk romanlarında

kurgulanan “alafranga züppe tipi”üzerinde durmuş ve bu tipe örnek

oluşturan roman kahramanlarını vermiştir.

Roman ve öykülerde kullanılan birinci kişili anlatımda anlatıcı

her zaman yapıtın başkişisi olmak zorunda değildir. Ünlü dedektif Sherlock Holmes, her ne kadar olay örgüsünün başkişisi olsa

da olaylar, yardımcısı Watson tarafından anlatılmaktadır. Watson,

anlatının kahramanlarından biridir ancak asıl kahraman Sherlock

Holmes’tur.

P:69

Düşünceyi Geliştirme Yolları

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

13

2

Yazar, bu parçada roman ve öykülerdeki kahraman anlatıcının her

zaman o roman ya da öykünün başkişisi olmadığını Sherlock Holmes kitabını örnek göstererek somutlamıştır.

Tanık Gösterme

♦ Aktarılmak istenen düşüncenin yetkin kişi veya kişilerin sözlerine

yer verilerek veya gönderme yapılarak ifade edilmesidir. Burada

tanık gösterilen kişinin incelenen konu ile ilgili araştırma yapmış

biri olması önemlidir. Her alıntı, tanık gösterme değildir; alıntının

tanık gösterme olabilmesi için yazarın düşüncelerini desteklemesi, doğrulaması gerekir. Yazar, ele aldığı konuda yetkin birinin

sözünü kullanarak bir anlamda okura, “Benim bu konudaki düşünceme güvenin, bu konunun uzmanı da benim düşüncemi

doğrulayan şu sözleri söylemiştir.” demektedir.

Günümüzde en ünlü Mısır firavunlarının mumyaları Mısır’da kilit

altında tutuluyor ancak Mısır’ın yönetici, din adamı ve üst sınıftan

birçok üyesi aynı süreç kullanılarak mumyalandı ve bilim insanları

bu mumyalara erişebiliyor. Bilgisayarlı tomografi (BT) gibi modern

teknikler hem bu kişilerin nasıl öldüğünü keşfetmemize hem de

modern yaşam tarzımızın ürünü olduğunu sandığımız bazı hastalıklara yeni bir ışık tutmamıza yardımcı oluyor. Manchester

Üniversitesine bağlı KNH Biyomedikal Mısır Bilim Merkezinden Dr.

Lidija McKnight, “Bilgisayarlı tomografi, mumyalar hakkında daha

fazla bilgi edinmenin en doğru yolu.” diyor.

Yazar, bu parçada bilgisayarlı tomografi gibi teknikler kulanılarak

mumyalar hakkında kimi bilgiler elde edilebileceğini tanık göstermeye başvurarak desteklemektedir.

Sayısal Verilerden Yararlanma

♦ Aktarılan düşünceyi desteklemek amacıyla, bilimsel ölçümler

sonucu elde edilmiş sayısal verileri metin içinde kullanarak anlatılanları rakamsal verilere dayandırmaktır.

Otizm teriminin bilimsel olarak ilk kez tanımlandığı 1943 yılından

beri geçen 80 yıllık süreçte, otizmin olası nedenleri, teşhisi ve

tedavisi üzerine çok sayıda araştırma yapıldı. Otizmin teşhisine

yönelik standart ölçütler belirlendi ve tüm ülkelerde kullanılmaya

başlandı. Her geçen yıl toplumsal bilinç ve farkındalık arttı. Ancak

her geçen yılla birlikte otizmli bireylerin sayısında da ciddi bir artış

oldu. Amerika Birleşik Devletleri’nde otizmin görülme sıklığı 1943

yılında her 2000 çocukta 1 iken 2008’de her 88 çocukta 1, 2015

yılında her 68 çocukta 1, günümüzde ise her 44 çocukta 1’e yükselmiştir. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre de dünya genelinde

doğan her 100 çocuktan 1 tanesi otizm tanısı alma potansiyeli ile

doğuyor. Otizmin erkeklerde görülme sıklığı ise kadınlarınkinin yaklaşık dört katı.

Yazar, bu parçada “otizmin görülme sıklığını” sayısal veriler kullanarak okura aktarmaktadır.

Benzetme

♦ Aralarında benzerlik ilgisi bulunan iki şeyden benzetme yönü bakımından güçsüz olmanın güçlü olana benzetilmesi düşünceyi

geliştirme yollarından biridir.

♦ Bir benzetmede kendisine benzetilenin somut ya da soyut olması, somutlamayı ya da soyutlamayı belirler:

♦ Umut, çiçek işlemeli bir lambaydı karartma gecelerinde

(kendisine benzetilen somut - somutlama)

♦ Sessiz giden trenler, ufuklarda kaybolan ümitlerdir

(kendisine benzetilen soyut - soyutlama)

♦ Yalnızlık bir yağmurdur, yağar usul usul

(kendisine benzetilen somut - somutlama)

♦ Benzetmenin ağır bastığı metinlerde benzetme yönü genellikle

ana düşünceyi verir:

Türküler de tıpkı kilimler gibi değerlerini eskidikçe gösterirler.

Renkleri soldukça değer kazanır kilimler. Türküler de öyledir; eskidikçe klasikleşirler, daha başka bir üstünlük kazanırlar.

Yazar, bu parçada türküleri kilimlere benzetmiştir. Benzetme yönü

“eskidikçe değer kazanmak”tır, bu da parçanın ana düşüncesiyle

doğrudan ilgilidir.

Örnek Soru

1500’lü yıllardan bu yana insan faaliyetleri yüzünden en az 680 omurgalı türün yok olduğu düşünülüyor. Günümüzde tahminen 8 milyon

hayvan ve bitki türünden yaklaşık 1 milyonu yok olma tehlikesiyle

karşı karşıya. Arazi kullanımının değişmesi, aşırı tüketim, hastalıklar,

istilacı türler ve iklim değişikliği biyoçeşitliliğin azalmasındaki başlıca

beş etken. Hayvanlardan insanlara geçen bulaşıcı hastalıkların genel adı olan zootonik hastalıkların yaygınlığındaki artış ve görülme

riskindeki yükselme ile biyoçeşitliliğin azalması da güçlü bir şekilde ilişkilendiriliyor. Söz gelimi Batı Nil virüsünün artışı kuş türlerinde

azalmaya neden oluyor.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Açıklama B) Tanımlama

C) Tartışma D) Örneklendirme

E) Sayısal verilerden yararlanma

Çözüm

Parçada biyoçeşitliliğin azalmasındaki etkenler üzerinde durularak

bilgi verildiğinden “açıklama” tekniği kullanılmıştır. Zootonik hastalıklar “tanımlanmış”, zootonik hastalıklar ile biyoçeşitlilik arasındaki

ilişki “örneklendirilmiş”, geçmişten günümüze yok olmuş ve yol olma

tehlikesi bulunan bitki ve hayvan türlerine yönelik “sayısal veri” kullanılmıştır. Bu durumda A, B, D ve E seçeneklerinde verilenler parçanın

anlatımında bulunmaktadır. Tartışmacı anlatımı örneklendirecek bir

kullanım parçada bulunmadığından doğru yanıt C olmalıdır.

P:70

Düşünceyi Geliştirme Yolları

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

13

3

ETKİNLİK

Aşağıda verilen parçalarda kullanılan anlatım biçimlerini ve düşünceyi geliştirme yollarını bulunuz.

I. Bir su sesi uzakta... Şırıl şırıl... İki serçe dalda cıvıldaşıyor. Denizden kopmuş birkaç martı ince saydam bir bulutçuğun üzerinde

hayal meyal seçilerek uçup gidiyor. Görünmeyen bir ispinoz

şakıyor bir yerde. Hayat suyuyla dolup taşıyor yeni sürgünler. Bir

yaprak cümbüşü... Hâlâ çiçekte armut ağaçları...

Betimleme - izlenim aktarma

II. Bilgisayarın günümüzde hemen her derde deva olduğu sanılıyor. Yayıncılıktan muhasebeye, bankacılıktan araştırmacılığa

hemen her alanda bilgisayara başvuruluyor. Oysa insanın işlediği

malzemeyle olan yakınlığı göz ardı ediliyor. Yazarlar işledikleri

konulardan, hesap uzmanları rakamların gerçek anlamından

bilgisayar yüzünden uzaklaşıyor. Böylelikle bilgisayarı her şeyin

üstüne çıkaranların yanıldığı ortaya çıkıyor.

Tartışma - örnekleme

III. Öz Türkçe akımı, bugünkü duruma gelinceye dek birçok evreden

geçti. Tanzimatçılar, halka okuyup yazmayı öğretmek amacıyla

yazı dilini söz sanatlarının ağırlaştırdığı gereksiz süslerden kurtarmaya çalıştılar. Şinasi, Namık Kemal, Ali Suavi yazı dilini

konuşma diline yaklaştırmak istedi. Ancak bu sonuca ulaşmak

için belirli bir başarı gösteremedi.

Açıklama - örnekleme

IV. Bir romancı için önemli olan, Türk insanı tipini ya da olumlu

insan tipini temellendirmek değildir. Romancının gerçek ödevi,

insan tipini yaratmak olmalıdır. Balzac da Tolstoy da Dostoyevski de Gide de Camus da Yunan insan tiplerini yarattıkları için

ölümsüzlük kazanmadılar mı? Burada Lukacs’ın bilgelik dolu şu

sözlerini anımsıyorum: “Bütün insanın simgelenmesi ancak tip

yaratmakla olur. Bu da öznel insanla toplumsal insan arasındaki

kopmaz ilişkilerin var olduğunu kabullenmek demektir.”

Tartışma - tanık gösterme

♦ Paragrafın anlatımına yönelik ÖSYM tarafından hazırlanan soruların cevap seçeneklerinde kullanılan ve anlatımda başvurulan

diğer yolları ifade eden ifadeler şu şekildedir:

İzlenim aktarma: Yazarın varlık ya da durumlarla ilgili değerlendirme

ve gözlemlerini ortaya koymasıdır.

Somutluktan yararlanma: Anlatımda görme, işitme, koklama, dokunma, tat alma duyularıyla algılanabilecek varlık ya da nesnelere

ağırlık vermedir.

Soyutluktan yararlanma: Anlatımda duyularla algılanabilecek

durumlara değil, duygu ya da düş gücüyle ilgili kavramlara ağırlık

vermedir.

Sayıp dökmelere yer verme: Ele alınan durum, kavram ya da varlıklarla ilgili ne varsa hepsini söylemek, sıralamaktır.

Niteleyici sözlere yer verme: Varlıkların ayırıcı özelliklerinin aktarılmasında niteleme sıfatlarının sıklıkla kullanılmasıdır.

Çağrışımlardan (imgesellikten) yararlanma: Örtülü ifadeler kullanarak anlatılanları okurun zihninde canlandırmak, imge ve mecazlara

başvurmadır.

Kanı bildirme ve kanı değiştirmeye başvurma: Yazarın ele aldığı

bilimsel, eleştirel bir konuya ilişkin kendi görüşünü (kanaatini) belirtmesi “kanı bildirme”; okurda var olduğunu düşündüğü bir fikri

değiştirmek istemesi “kanı değiştirme”dir.

Örnek 1

İstanbul, baharı önce Çamlıca’da papatyalar, mor menekşeler, mimozalarla selamlardı; sonra kocaman gövdesine, güçlü kollarına

tezat çıtı pıtı beyaz çiçekler açan at kestaneleri ile... O zamanlar günün her saatinde güzeldi bu tepe. Sabahları çiy taneleri kalkmadan...

Akşamları fenerlerle, mumlarla aydınlanırken... Mayıs’ta sarmaşık

gülleri çitlere sarılır, sevdalı başlarını alıp giderlerdi. Evimizin camlarını saran; Sultanahmet, Marmara üzerinden her gün şahit olduğu

yangının, gurubun rengini alan ateş gülü yok artık. Yanında onunla

yarışan iri, baygın kokulu beyaz gül de...

Bu parçayla ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Geçmişe ait izlenimler aktarılırken hüzün duygusu sezdirilmiştir.

B) Niteleyici sözcüklerin ağırlıkta olduğu bir anlatıma başvurulmuştur.

C) Anlatımda yalınlık ilkesine özen gösterilirken akıcılık ihmal edilmiştir.

D) Farklı duyulara ait ayrıntılar ile kişileştirmeler betimlemeyi güçlendirmiştir.

E) Metnin genelinde birbiriyle ilişkili, birbirini çağrıştıran kavramlar

kullanılmıştır.

Çözüm

Geçmişte İstanbul’a ait kimi görüntülerin artık olmadığı duygusal

bir söylem hissettirilerek ifade edildiğinden “A” seçeneğine, niteleme sıfatları sık kullanıldığından “B” seçeneğine, görme ve koklama

duyularına yer verildiğinden “D” seçeneğine, bahar mevsimi-çiçekler gibi birbirini hatırlatan kavramlar kullanıldığından “E” seçeneğine

de ulaşabiliriz. Metinde şiirselliğe yakın sanatlı bir üslup olduğundan

yalınlık yoktur, akıcılığı bozan bir kullanım olmadığından da akıcıdır.

Doğru yanıt “C” olmalıdır.

P:71

Sınıf İçi Uygulama

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 1 13

4

70E06B62

2. Lambukalar; yüksek hızlarda yüzmelerini sağlayan uzun, ince

ve konik yapıda bir gövdeye sahiptir. Sırt kısımları yeşilimsi,

sarımsı ve mavimsi parlak renktedir; karın bölgeleriyse sarımsı beyazdır. Küçük bir yelken gibi olmasıyla dikkat çeken sarı

renkli sırt yüzgeci, kuyruk yüzgecine kadar uzanır. Boyları 100

cm, en fazla 200 cm kadardır; ortalama 14 kg civarındadır.

Bununla birlikte 40 kg’a kadar çıkabilirler. Atlantik, Pasifik ve

Hint Okyanusu’nun tropikal ve subtropikal bölgelerinde yaşarlar. Uçan balıklar, kırlangıç balıkları, küçük orkinoslar başta

olmak üzere hemen hemen her türde balık ana besin kaynaklarıdır. Ayrıca bazı kabuklular ile kafadan bacaklıları da avlarlar.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Betimleme B) Açıklama

C) Tanımlama D) Benzetme

E) Sayıp dökme

1. Obezite, Dünya Sağlık Örgütü tarafından “Sağlığı bozacak

ölçüde vücutta anormal veya aşırı yağ birikmesi” olarak tanımlanmaktadır. İnsan ömrünün çok uzun olmadığı dönemlerde

obezite güç, refah ve sağlık göstergesi iken 1980’li yıllardan itibaren tedavi edilmesi gereken, toplumsal boyuta ulaşan sağlık

problemi olarak kabul edilmektedir. Günümüzde ise kilo alımı

özellikle gençlerde, yetişkinlerde ve çocuklarda ciddi boyutlara

yükseldi ve bu yükseliş hızla devam etmektedir. Kronik hastalık

riskleri, ölüm ve hastalık oranı üzerinde sağlığı negatif yönde

etkilediği görülmektedir. Obezite, gelişmiş ve gelişmekte olan

ülkeler için önemli bir sağlık problemlerinin başında yer almaktadır. DSÖ’ye göre, 2008 yılında dünyada 500 milyonun üzerinde obez ve 1.4 milyar aşırı kilolu birey olduğu tahmin edilmiştir.

2016 yılında ise 1.9 milyar yetişkin aşırı kilolu ve bunların 650

milyonu obez olduğu tespit edilmiştir. Bu da yetişkin nüfusun

%13’ünün obez olduğunu göstermektedir.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Sayısal veri kullanma

B) Tanımlama

C) Açıklama

D) Karşılaştırma

E) Tartışma

3. Tekrarlanan her davranış bir tür alışkanlıktır. Alışkanlıklar zamana, tekrara ve yönlendirmeye bağlı olan kazanılmış ve bilinçaltına yerleşmiş davranışlardır. Bilinçli bir şekilde başlayan

bir davranış biçimi zamanla ve tekrara bağlı olarak bilinçaltına

itilip otomatikleşmiş bir davranış olmaya başlıyor. “Madem ki

alışkanlıklarımızın kölesiyiz, o zaman iyi alışkanlıklar edinelim.”

diyor Aristo. İyi ve kötü alışkanlıklar diye bir kategorizasyon

yapabiliriz. Ne zaman ki bir alışkanlık tiryakiliğe dönüşmeye başlıyor; o zaman benliğine, sağlığına zarar vermeye ve

bağımlısı olduğun ne ise onun kölesi olmaya başlayabiliyorsun.

Zamanla keyifli başlayan bir alışkanlık, bizi esiri ederek körleştirmeye başlayabiliyor.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerin hangisinde verilenler vardır?

A) Tartışma - benzetme - açıklama

B) Öyküleme - karşılaştırma - örneklendirme

C) Açıklama - tanık gösterme - tanımlama

D) Betimleme - örneklendirme - karşılaştırma

E) Açıklama - sayıp dökme - betimleme

4. Konya, ülkemizin tam ortasında yer alır. Cetvelle çizilmiş bir

resim gibi…Selçuklular zamanının en önemli şehirlerinden biri

olma özelliğinin yanı sıra Türkiye’nin de yüz ölçümü bakımından

en büyük şehri olma özelliğini taşıyor. Koskoca Konya Ovası’nın

tam ortasındaki şehir merkezi planlı şehirciliğin nadide örneklerinden. Geniş sokakları ve yolları, düzenli binaları, büyük parkları ile Konyalılara nefes aldıran bir şehir Konya. Mevlana’nın

yaşamının büyük bir kısmını burada geçirdiği biliniyor. Kente

de Mevlana’nın sakinliği damga vurmuş gibi. Koşuşturmuyor

insanlar. Hamur ve et ağırlıklı mutfağından müthiş lezzetler fışkırıyor. Tandır kebabı ve etli ekmek bunlardan ikisi. İnsan bu

şehirde kendini özel hissediyor.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Karşılaştırma B) Açıklama

C) Örnekleme D) Benzetme

E) Alıntılama

P:72

Ödev

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 2 13

5

47F92E7E

1. Çocukluğumda ahşap evlerin sayısı apartmanlarınkinden

çoktu. Önce sokağımızın başındaki ahşap evler yıkılıp asık

yüzlü apartmanlar yapıldı. Rüzgâr, tahtaların arasından girip

evin içinde esmeyecekti artık ama yaz geldiğinde leylak ve

hanımeli kokusu da olmayacaktı. Evimiz, sokağımızın üzerinde değildi. Dikkat çekmeyen küçücük, ahşap, kırmızı boyalı bir

bahçe kapısından girer; fındıklığı geçip dik bir yokuşu tırmanırdık eve ulaşmak için. Her basamakta deniz biraz daha genişler,

Sarayburnu’ndan Hisar’a uzanan bir manzara karşılardı bizi.

Kentin ışıkları, yıldızları gölgede bırakmıyordu henüz. Sessiz ve

dingin geceler yaşıyorduk.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Betimleme B) Karşılaştırma

C) Benzetme D) Kişileştirme

E) Farklı duyulara ait ayrıntılar

3. Bu parçada turnalarla ilgili aşağıdakilerin hangisinden söz

edilmemiştir?

A) Göç rotalarından

B) Göç zamanlarından

C) Yaşam alanlarından

D) Uçma biçimlerinden

E) Fiziki özelliklerinden

4. Bu parçanın anlatımıyla ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Sayısal verilere yer verilmiştir.

B) Açıklayıcı anlatım ağır basmıştır.

C) Yansız söyleme başvurulmuştur.

D) Dil, göndergesel işleviyle kullanılmıştır.

E) Anlatılanlar olay akışı içinde sunulmuştur.

3 ve 4. soruları aşağıdaki metne göre cevaplayınız.

Turna, göçmen kuşlardan biridir ve mevsimler değişirken diyar diyar

dolaşır. Turnalar bahar aylarında gelir ve sonbaharda havalar soğuyunca sıcak yerlere döner. Turna sürüleri göç ederken genellikle

“�” biçiminde uçarlar. Bu, onlara has bir uçuş tekniğidir. Turnaların

kullandığı ana göç yollarından biri Çukurova deltasıdır. Eldeki bilgilere göre bu göç yolundan her yıl yaklaşık 80.000 turna geçmektedir.

Ülkemizdeki turnaların % 95’ini Çukurova deltası barındırmaktadır.

Turnalar, çiftler hâlinde yaşarlar ve eşli bir hayat sürerler. Yuvalarını

diğerlerinden ayırırlar.

2. Bahçedeki kavakların yeşil yaprakları, önce açık yeşile sonra

sarıya ve giderek sarının koyu tonlarına dönüşüyordu. Yapraklar, efil efil esen sonbahar rüzgârlarının sallanmasıyla dalından

kopuyor, havada daireler çiziyor, hışırtılar çıkararak usul usul

serin ve nemli toprağa düşüyordu. Toprakta boy gösteren eflatun güz çiçekleri, dökülen meşe yaprakları arasından sonbaharın solgun güneşini selamlıyordu. Cennet hurmasının kırmızıya

çalan yaprakları arasından görünen turuncu meyvelerin başına

serçeler üşüşüyordu. Çırpılmış ceviz ağacında nasibini arayan

birkaç sincap, yuvalarını kışa hazırlama telaşındaydı. Rüzgâr

esiyor, bulutlar karışıyor, yapraklar dökülüyor, bacalar tütüyor;

kış yaklaşıyordu. Gökte turnalar V düzenini bozmuş, bir kararın

arifesinde, kasırgaya tutulmuş gibi dönüyorlardı. Güneye gideceklerdi.

Bu parçayla ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Doğa devinim içinde tasvir edilmiştir.

B) Görme duyusuna ait ayrıntılar öne çıkmıştır.

C) İzlenimler, sayıp dökme yoluyla aktarılmıştır.

D) Soyutluğun ağır bastığı bir anlatım kullanılmıştır.

E) Kişileştirme ve benzetmeden yararlanılarak anlatım zenginleştirilmiştir.

P:73

ÖSYM Tarzı

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 3 13

6

82D6EBE4

1. I. Fotoğraf, bir imge üretme biçimi olarak kentlerin yaşadıklarına, yüzlerine tanıklık etmektedir. Bir kentin birçok yüzü

bulunmaktadır ve fotoğraf makinesinin çerçevelediği “an”

larla bu yüzler belirginleşmektedir. Kentlerin yaşadıkları

değişim, sosyokültürel koşullar fotoğraf makinesinin kaydettiği gerçekler arasındadır. Kenti gözlemleyen fotoğrafçı

da tanıklık ettiği “an”lara makinesiyle sahip çıkmakta, geçmişe dair iz bırakmada önemli bir görev üstlenmektedir.

II. Ara Güler’in fotoğrafları, İstanbul kentinin 1950-1995 yılları

arasındaki değişimini anlatmaktadır. İstanbul; 1950’lerden başlayan kentleşme süreci içerisinde 1990’lara kadar

kentsel, toplumsal, ekonomik ve kültürel anlamda bir

dönüşüm yaşamıştır. Farklı koşullar içerisinde yaşanan bu

değişimin yakın gözlemcisi olan Ara Güler’in fotoğrafları

da İstanbul’un dönemsel farklılaşmalarını yansıtmasıyla

bir kentin fotoğraflarla nasıl temsil edildiğinin göstergesi

olmuştur.

Yukarıda verilen II numaralı parçayla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

A) I. parçada anlatılan durumun gerekçesi ifade edilmektedir.

B) I. parçadaki düşünce tanık göstermeye başvurularak kanıtlanmaktadır.

C) I. parçada ifade edilen konuyla çelişen bir durumdan söz

edilmektedir.

D) I. parçada ortaya konan düşünce örnekleme yoluyla somutlanmaktadır.

E) I. parçada belirtilen olgunun her sanatçı için geçerli olmadığı örneklenmektedir.

3 – 4 . soruları aşağıdaki metne göre cevaplayınız.

Fransız yazar Maurice Blanchot, edebiyatın neredeyse tüm alanlarında özgün eserler vermiştir. Dolayısıyla olağanüstü genişlikte bir

külliyata imza atmıştır. Bu, aynı zamanda Blanchot okurunu da zorlayan bir külliyattır. Karmaşık üslubu ve dili kullanmadaki ustalığı ile

Fransız dilinin hayranlık uyandıran yazarları arasına girmiştir. Kendine has eleştirel yaklaşımıyla dile dair sorunları işaret ettiği metinleri

düşünce dünyasında ona önemli bir yer kazandırmıştır. Türler arası

geçişkenliği kendine has üslubuyla maharetle yapabilmesi, eserlerinin türsel olarak dâhil olabileceği alanların tespitini zorlaştırmıştır.

Fransız filozof Jacgues Derrida, Blanchot’nun Günün Deliliği adlı

eserini yorumlarken eserin dâhil olabileceği edebî türün müphemliğini vurgulamıştır. Derrida, bunun izahını da yazarın okuru hiçbir şeye

bağlamayıp, verili normların ötesine çıkararak edebiyat dünyasının

katı tür yasasını bu yöntemle delmeye çalıştığı şeklinde yapmıştır.

3. Bu parçada sözü edilen sanatçıyla ilgili aşağıdakilerden

hangisi söylenemez?

A) Anlaşılması okurdan emek isteyen zengin bir eser dizisine

sahip olduğu

B) Kendi ana dilinin beğenilen, ilgi uyandıran yazarları arasında görüldüğü

C) Düşünce temelli kaleme aldığı yazılarında özgün bir eleştiri

anlayışı ortaya koyduğu

D) Yapıtlarının, sınırları kesin kurallarla belirlenmiş bir edebî

türün özelliklerini taşımadığı

E) Edebiyatın belli konular çerçevesinde şekillenen içeriğini

genişleterek okuruna özgün konular sunduğu

4. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Açıklama

B) Tartışma

C) Saptama

D) Değerlendirme

E) Tanık gösterme

2. İlkbaharda doğanın uyanışı çok eski zamanlardan bu yana tıpkı

bir bayram gibi kutlanır. Toprağın renklenişi ve sevinci bayram

yerine çevirir yeryüzünü. Bir çiçekle bahar gelmez ama her

çiçek de getirmez baharı İstanbul’a. İstanbul’un baharı erguvandır. İlkbahar bayramsa erguvanlar da doğanın ikram ettiği

bayram şekerleridir. Ruhunuz tatlanır, gözleriniz şenlenir. Hiçbir renk, hiçbir bahar esintisi, hiçbir koku erguvan kadar bahar

olamaz. Yüzyıllar önce İstanbul’u ikiye ayıran su yolu “dünyanın

kolyesi” olarak adlandırılmış. Bizanslılar vermiş bu ismi. Onlar

için soyluluğun sembolü olan erguvan rengiyle birleşen lacivert

suların bir de güneşin ışıltılarıyla aydınlanışı asırlar boyunca

seyir zevkinin en güzelini sunmuş.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Örneklendirme B) Kişileştirme

C) Benzetme D) Betimleme

E) Mecazlı söyleyiş

P:74

Paragraf – İçerik (Konu-Başlık-Ana Düşünce) 4. ÜNİTE: PARAGRAF

MODÜL

14

TÜRKÇE Ders Anlatım Modülü

4. ÜNİTE: PARAGRAF

Paragraf – İçerik (Konu-Başlık-Ana Düşünce)

TYT TÜRKÇE 1

Adı Soyadı : ..............................................................

84EEA959

PARAGRAFTA ANLAM

♦ Anlamın ve anlatımın temelini oluşturan “sözcük”ler belli bir “kavram”ı, sözcüklerle kurulan “cümle”ler bir “yargı”yı, cümlelerle

oluşturulan “paragraf”lar ise bir düşünce”yi ifade eden birimlerdir. Diğer bir deyişle paragraf, birbiriyle anlamca ilgili cümlelerden

oluşan düşünce birimidir.

♦ Sözcük ve cümle anlamı konularını işlerken de belirttiğimiz gibi ÖSYM tarafından hazırlanan Türkçe sorularının can damarı

“anlam bilgisi”dir. Anlama dayalı bu soruların çoğunluğunu ise

sizlerinde bildiği gibi “paragraf soruları” oluşturmaktadır.

♦ Paragraf sorularının, bizim kişisel görüşlerimizi sormaya yönelik

değil metnin yazarının görüşünü anlayıp anlamadığımızı ölçmeye

yönelik olduğunu unutmamalısınız. Bu açıdan hareketle diyebiliriz ki paragraf sorularını çözebilmenin ilk adımı “metnin yazarının

ne dediğini” doğru anlamaktır. “Doğru anlama” için nesnel bir

okuma yapmaya, kişisel görüşlerinizi bu evreye katmamaya,

yorumlarınızı metindeki veriler çerçevesinde yapmaya dikkat etmelisiniz.

♦ Ayrıca sözün bir bölümünden yola çıkarak yanlış yorumlarda bulunmak, metnin tamamını okumadan çıkarım yapmak da “doğru

anlama”nın önünde engel oluşturacağından bu durumlara dikkat

etmelisiniz.

Konu

♦ Üzerinde durulan, hakkında söz söylenilen olay, olgu, durum ya

da sorun olarak tanımlanan konu; paragrafın “ne” hakkında olduğunu gösterir. Bir diğer deyişle “Bu paragraf ne hakkındadır?”

sorusunun cevabı, o paragrafın konusunu verir.

♦ Bir paragrafın konusu, paragrafın giriş cümlesinden çıkarılabilir.

Yazar, metinde üzerinde duracağı konuya yönelik bir giriş cümlesiyle başlayacaktır paragrafa.

♦ Paragrafın konusunu buldurmaya yönelik soru kalıpları genel

olarak şu şekildedir:

Bu parçada ne anlatılmaktadır?

Bu parçada aşağıdakilerden hangisi üzerinde durulmaktadır?

Bu parçada aşağıdakilerin hangisinden söz edilmektedir?

Aşağıda verilen metinlerin konusunu bulalım.

♦ Öyküler, çocukların sınırlı yaşam deneyimlerini zenginleştirir;

türlü insan tipleri üzerinde düşünmelerine olanak sağlar; geliştirmekte oldukları değer yargılarının açıklık kazanmasına yardımcı

olur. Böylece çocukların, içinde yaşadıkları toplumsal ve kültürel

ortama uyum sağlamalarını büyük ölçüde kolaylaştırır.

Yazar, bu metinde çocuğun gelişiminde öykülerin işlevi üzerinde

durmaktadır.

♦ Aktör, önce zihnini ve hayal gücünü eğitmeyi öğrenmelidir. Zihninde imajlar yaratabilmeli ya da bazı imajları eğip bükebilme

yetisine erişebilmelidir. Yoksa oyunculuk yapamaz. Önüne bir

hikâye, bir tiyatro oyunu ya da bir senaryo geldiğinde yani kısaca başka birisinin yarattığı hayalî bir dünya geldiğinde oyuncu

bu dünyayı anlayabilmeli, kendi zihninde de canlandırabilmeli ve

oluşturabilmelidir. Hatta kendi hayal gücünden de bir şeyler katması gerekir ki bu da onun özgünlüğü ve yorumu olsun.

Yazar, bu metinde oyunculukta hayal gücünün ve zihnin esnekliğinin gerekliliği üzerinde durmaktadır.

♦ Kanada’nın dünyanın en iyi ülkelerinden biri olmasının üç önemli

nedeni vardır: İlk olarak Kanada mükemmel bir sağlık sistemine sahiptir. Tüm Kanadalılar uygun fiyatlarla sağlık sisteminden

kolaylıkla yararlanırlar. İkinci olarak Kanada’nın oldukça kaliteli

bir eğitim sistemi vardır. Öğrenciler, alanında uzman eğitmenler

tarafından eğitilirler ve üniversiteye gitmeleri için tüm olanaklar

seferber edilir. Son olarak Kanada, insanlarının temiz hava soluyabildikleri ve yeşil alanları bol olan bir ülkedir. Ne trafik sorunu

vardır ne de hava kirliliği.

Yazar bu metinde Kanada’nın yaşanabilecek en iyi ülkelerden

biri olmasındaki etkenler üzerinde durmaktadır.

P:75

Paragraf – İçerik (Konu-Başlık-Ana Düşünce)

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

14

2

Örnek Soru

• Sadece çıkar için mi sevmeli bir ağacı; karnını doyurduğu,

meyvesini seninle paylaştığı için mi? İşte, insan doğayı faydalanabileceği bir nesne olarak tahayyül ettiğinde onunla kurduğu,

bir sömürü ilişkisine dönüşüyor. James C. Scott’un Devlet Gibi

Görmek kitabında ayrıntılı bir şekilde bahsettiği gibi, bu durum

doğanın basitleştirilmesine neden oluyor.

• Baharda meyve vermedi erik ağacı

Utandı

Buruk baktı yapraklarına

Çıplak dallarına

Ve ağladı

Ve mahallenin veletleri - meyve hırsızıHiç taş atmadılar

Küçümseyerek baktılar ağaca

Ve gittiler

Öylesine yüzüstü ve öylesine yapayalnız

Erik ağacı

Arkalarından onların özlemle bakakaldı

Ve ağladı

Ve mahallenin beyleri hanımları

Dikkate almadılar

Zavallı erik ağacını

Ki öylesine yararsız - öylesine suçlu

Ağladı

Bu iki parçayla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

A) İnsanın doğaya verdiği zararı, farklı örnekler sunarak ortaya koymaktadırlar.

B) İnsanın doğa üzerindeki etkisini farklı bakış açısıyla ele alıp değerlendirmektedirler.

C) İnsanın doğa karşısındaki konumunu kanıtlanabilirlik açısından

farklı yargılar çerçevesinde işlemektedirler.

D) İnsanın doğayla kurduğu ilişkinin faydacılık üzerinden şekillenmesini farklı anlatım yollarıyla eleştirmektedirler.

E) İnsanın doğaya yönelik bakış açısının nasıl olması gerektiğini

farklı görüşlerden hareketle tartışmaya açmaktadırlar.

Çözüm

“İnsanın doğada kendisi için gerekli olana kıymet verirken işine yaramayanı yok sayması”, her iki metnin de konusudur. Yazarların konuya bakış açısı yine her iki metinde de eleştireldir. Konu, ilk metinde

açıklayıcı anlatımla işlenmiş; ikinci metinde ise şiirsel yolla ortaya

konmuştur. Bu durumda aynı konu, aynı bakış açısıyla ancak farklı

anlatım yollarıyla ele alındığından yanıt D olmalıdır.

Örnek Soru

Aşağıdaki parçalardan hangisi “toplumu romandan okumak” sözüyle ilişkilendirilebilecek bir içeriğe sahip değildir?

A) Türk romanı, toplum analizinde değerlendirilmesi gereken önemli

bir hazine konumundadır. Bu anlamda sosyal bilimcilerin edebiyatı değerlendirmesi toplum analizini kuvvetlendirecektir.

B) Romanlar, bir ulusun günlüğü olması yönüyle toplumun yaşantısını an an izleyen bir projektörü andırır. Bu yönüyle roman, ulusun

kimliğinin yansıtıcısı olarak hizmet verir ve onun hikâyesini anlatır.

C) Toplumsal dönüşümün önemli tanıkları olan romanlar; Türk modernleşmesinin seyri, kimlik değişimi ve yeni kimliklerin edinilmesi hususlarına ayna tutmaktadır.

D) İçinde yer aldığı sosyal ortamdan hiçbir zaman bağımsız olmayan

yazar, ister istemez toplumsal koşullardan ve sosyolojik gerçeklikten esinlenmekte; romanını o şekilde kaleme almaktadır.

E) Bütün realist romancıların dahi gözlemledikleri kişi ve olayları

mümkün olduğunca bire bir yansıtmadıkları, bu kişi ve olayları

düş gücüyle zenginleştirerek vermeye çalıştıkları malumdur.

Çözüm

Edebî yapıtların toplumsal hayattan beslenmesi ve toplumsal hayatı yansıtması, edebiyata toplumsal bilgi kaynağı olma işlevi kazandırmıştır. “Toplumu romandan okumak” sözüyle de edebiyatın bu

işlevine göndermede bulunulmuş; romanın, topluma yönelik bilgi

sahibi olmada sosyolojik araştırmalar için bir araç olduğu anlatılmak

istenmiştir. Bu durumda A seçeneğinde, “romanın, toplum analizinde

bir hazine konumunda olması”; B seçeneğinde, “bir ulusun günlüğü

olan romanın, toplumun yaşantısını izleyen projektöre benzemesi”;

C seçeneğinde, “romanların toplumsal dönüşümlerin tanıkları olması”; D seçeneğinde, “toplumsal ortamdan bağımsız olmayan yazarın,

romanını sosyolojik gerçeklikten esinlenerek yazması” ifadeleri “toplumu romandan okumak” sözüyle ilişkilendirilebilir. E seçeneğinde

verilen parça ise “realist bir tutumla yazılmış olsa dahi romanın salt

gerçekliği yansıtmadığı, gerçekliğin düş gücüyle harmanlanmasıyla

ortaya çıkan kurguyu “içerdiği görüşünü” ortaya koyan bir içeriğe

sahiptir.

Ana Düşünce

♦ Ana düşünce; üzerinde durmak, söz söylemek üzere seçilen konuda öne sürülen, açıklanan, savunulan, okura iletilmek istenen

düşüncedir. Ana düşünce, konuyu değil konudan hareketle yazarın savunduğu temel görüşü açıklar. Yazar, bu görüşü okura

iletmek amacıyla yazısını kaleme almıştır; ana düşünce bir anlamda yazara söz konusu yazıyı yazdıran asıl etkendir. O hâlde

bir düşünce birimi olan, bundan dolayı da birden çok düşünce

içeren paragrafın merkezinde olan asıl düşünce “ana düşünce”-

dir.

P:76

Paragraf – İçerik (Konu-Başlık-Ana Düşünce)

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

14

3

♦ Paragrafın ana düşüncesi, kimi paragrafların içinde açık biçimde ve doğrudan verilirken kimi paragraflarda dolaylı biçimde

ve örtük olarak verilebilir. Hangi biçimde verilmiş olursa olsun

ana düşünceyi belirlerken yapmamız gereken “Yazarın bu paragrafı yazma sebebi nedir?” “Yazar, hangi amaçla bu paragrafı

yazmıştır?” sorularına yanıt bulmak olmalıdır. Bu amaç / sebep

belirlendikten sonra yazarın hangi yargı ile bu amaç ya da sebebi

belirgin kıldığı tespit edilmelidir.

♦ Bir paragraf üzerinde bu aşamaları gerçekleştirerek paragrafın

ana düşüncesini bulalım:

“Boş bir vazoya bir kibrit çöpü atıp yavaş yavaş su dökersek

kibrit çöpü yükselmeye başlar. Bu işlemde vazoyu konuya, kibrit

çöpünü ana düşünceye, suyu da yardımcı düşüncelere benzetebiliriz. Vazo, suyun miktarını belirler - konunun yazıda kullanılacak

düşünceleri belirlemesi gibi - su, kibrit çöpünün üste çıkmasını

sağlayarak onu daha belirgin hâle getirir - yardımcı düşüncelerin

ana düşünceyi destekleyip öne çıkması gibi - ancak su birdenbire boşaltılırsa kibrit çöpü suyla birlikte vazonun dışına çıkabilir.

Bu durumda içinde bir miktar su bulunan bir vazo kalır sadece.”

Bu paragrafın genelinde ortaya konan düşüncenin “bir metinde

konu, ana fikir ve yardımcı düşüncelerin işlevlerine uygun olarak

ve belli bir düzende bulunması gerektiği” olduğunu görüyoruz O

hâlde “Bir metnin bütünlüğünün ve niteliğinin kaybolmaması yan

düşüncelerle desteklenmiş ana düşüncenin bulunmasına bağlıdır.” cümlesi paragrafın ana düşüncesidir.

♦ Ana düşünceyi buldurmaya yönelik sorularda, “Bu parçada asıl

anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?” ya da “Bu parçada vurgulanmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?” gibi kalıplar

kullanılır.

Başlık

♦ “Başlık” için bir anlamda “paragrafın adı”dır, diyebiliriz. Paragrafta ele alınan konu ve ana düşünceyi açık biçimde yansıtan söz

ya da söz gruplarıdır.

Aşağıda verilen parçaya uygun bir başlık bulalım.

♦ Edebiyatta düşüncenin ardında bir düşünce daha olması, o

düşüncenin ardında da yine bir düşünce olması gerekir. Böyle

olmazsa edebiyat, plastik bir masaya benzer; dümdüz olur. Oysa

edebiyatın tahta bir masaya benzemesi gerekir; tahtanın altında

başka damarlar, başka biçimde görünümler vardır. Tahtanın derinine indikçe insan başka başka biçimlere rastlar.

Verilen parçada edebiyat tahta bir masaya benzetilerek anlamdaki derinlik vurgulanmak istenmiştir. Yazınsal metinlerin yüzeysel bir anlama sahip olmaması, yoğunluk niteliğine sahip olması

gerektiği üzerinde durulmuştur. Bu durumda “Anlam Yoğunluğu”

parçaya başlık olarak seçilebilir.

Örnek 1

Öykülerle ilgili değerlendirmelerde “Kendine özgü öykü dili/öykü evreni kurmuş.” cümlesine sıkça rastlarız ancak bu kendine özgülüğün

ne olduğunun, nasıl ortaya çıktığının, öykülerdeki hangi tercihlerin

bizi bu saptamaya götürdüğünün tartışıldığını, örneklendirildiğini

nadiren görmekteyiz. Oysa öykü incelemelerinin aslı; azın içerisinde

çoğalanları görebilmek, ayrıntıların barındırdığı imkânları sezebilmek

olmalıdır.

Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Öykü üzerine yazılmış eleştirilerin belli kıstaslara ve nesnel ölçütlere uygun olması gerektiği

B) Öyküye yönelik değerlendirme yazılarının genellemeler yerine ayrıntılara odaklanan bilgiler içermesi gerektiği

C) Öykü eleştirmenlerinin öykü metnine yaklaşırken onu ortaya çıkaran tarihsel olay ve durumları da araştırmaları gerektiği

D) Öykülerin değerlendirilmesinde eleştirmenlerin öykülerin öznel tarafını yani kendisinde uyandırdığı hisleri de dikkate alması gerektiği

E) Öykünün sadece içerik özelliklerine odaklanmayan, içeriğini ve

biçimsel özelliklerini birlikte ele alan değerlendirmeler yazılması

gerektiği

Çözüm

Öykülerle ilgili değerlendirmelerin yüzeysel olmaması gerektiği üzerinde durulduğundan doğru yanıt “B” olmalıdır.

Örnek 2

Üç yıl önceki Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanan yazarın adını hatırlayan pek kimse çıkmaz. Ne var ki eser gerçekten harika ise zaman

sınavını geçerek insanların zihinlerinde sonsuza dek bir yer edinir.

Ernest Hemingway’in Nobel Edebiyat Ödülü alıp almadığı, Jorge

Luis Borges’in Nobel Edebiyat Ödülü kazanıp kazanmadığı pek de

önemsenmez. Edebiyat ödülleri özel bir eser üzerine dikkat çekebilir

ancak o eseri yaşar kılmaz.

Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Nobel Edebiyat Ödülü, eserler için değil sanatçılar için bir prestijdir.

B) Edebiyat ödülleri bir sanatçının özgünlüğünü belirlemede araç olmamalıdır.

C) Bir edebiyat ürününün gelecek kuşaklara kalması, yazarının aldığı

ödülle değil o ürünün niteliğiyle ilgilidir.

D) Edebiyat alanında yetkinliğini kanıtlamamış bir yazarın Nobel

Edebiyat Ödülü almış olması okur üzerinde etki bırakmaz.

E) Kimi yazarlar adlarını, aldıkları edebiyat ödülleri ile dünya çapında

duyurmuş olsalar da bu başarıları zamanla unutulmuştur.

Çözüm

Edebiyat yapıtının kalıcılığının aldığı ödülle değil niteliğiyle ilgili olduğu üzerinde durulduğundan doğru yanıt “C” olmalıdır.

P:77

Sınıf İçi Uygulama

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 1 14

4

68F29B8D

3. Sahaflık, yeni baskısı bulunmayan ya da az bulunan kitapların

alınıp satıldığı, bu işe gönül vermiş kişilerin sürdürdüğü geleneksel bir meslektir. Aslında sahaflığı geleneksel bir meslek

olarak tanımlamak, sahaflık kültürünü bilen ve bu işe yıllarını

vermiş insanlar için eksik kalır. Çünkü sahaflık, diğer geleneksel

mesleklerden bazı farklılıklara sahiptir ve bu farklardan dolayı

sahaflık; “sahaflık kütürü” denilen, ancak ona nüfuz edenlerin

bilebileceği, kitap ve çevresinde oluşan mezatıyla, müzayedesiyle, kitap sohbetleri yapabilecek donanıma sahip kişilerce

dostluk temelinde aktarılan bir meslek türüdür.

Bu parçadan hareketle “sahaflık”la ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

A) Akademik düzeyde mesleki eğitimi gerekli kılan bir alan olduğu

B) Belirli bir alanda uzmanlaşmanın yanı sıra sosyal sorumluluk gerektirdiği

C) Niceliği değil niteliği ön planda tutarak ekonomik kazanç

amaçlamadan yapıldığı

D) Nadir bulunan kitapların alışverişinin yanında kendine has

kültürel bilgi ve birikim gerektirdiği

E) Edebiyat ve sanatla ilgilenen, zengin bir kitap arşivine sahip

kişilerce günümüzde devam ettirildiği

1. Kaç defa bir yiyeceği sadece görünüşü ya da kokusu hoşunuza

gittiği için yediniz? Kaç defa aç olduğunuz için değil ama misafir olduğunuz kişileri kırmamak ya da bulunduğunuz ortamda

sadece arkadaşlarınıza eşlik etmek için yemek yediniz? Ya da

kaygılı ve üzgün olduğunuz için, sırf canınız sıkıldığı için yemek

yediniz? Ya da tam tersine popüler olan bedenleri model alıp

bunu bir benlik sorununa dönüştürerek gerekenden çok daha

azını yiyorsunuz? Bu tutumların hiçbiri sadece bedensel açlık

güdüsüyle açıklanamaz.

Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Yeme davranışının bireyin yaşam kalitesi ve sağlığı üzerinde önemli rol oynadığı

B) Yeme davranışının fizyolojik faktörlerin yanı sıra psikolojik

faktörlerle de ilişkili olduğu

C) Çevresel ve genetik faktörlere göre değişebilen yeme alışkanlıklarının kişiye özgü olduğu

D) Yiyecek seçiminin; tüketilen yemeğin içeriği, görüntüsü,

kalitesi gibi birçok farklı etken sonucu şekillendiği

E) Stresin sadece psikolojik olarak değil, gıda tüketim miktarı

üzerinden insanın fiziksel sağlığını da etkilediği

2. Çevirmen; iyi derecede yabancı dil bilmenin yanında yazarın

yetiştiği çevreyi, edebiyat ortamını, siyasal ve sosyal gelişmeleri yakından tanımak mecburiyetindedir. Yazarın kendine özgü

biçemine ve gerçekte söylemek istediğine ulaşabilmek için

yeterli donanıma sahip olmak durumundadır. Aksi hâlde anlam

ve biçem kurmada sapmalar yaşayacaktır. Öyle ki genişleyen

anlam alanlarıyla söylemi bütünleyen sözcüklerin seçimi zorlaşacak, cümleler bölünecek, paragraflarsa özgün yapılarından

uzaklaşacaktır.

Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Nitelikli bir çeviri için yabancı dil bilgisinin iyi seviyede

olması tek başına yeterli değildir.

B) Edebî metinlerin kendisine özgü üslup özellikleri, bu metinlerin eksiksiz biçimde çevrilmesi yönündeki en büyük

engeldir.

C) Her dilin kendine özgü kuralları olduğundan bir dili çevirmek, öncelikle o dilin kurallarını doğru kavramayı gerektirmektedir.

D) Çeviride önemli olan, sözcüklerin bire bir aktarımı değildir;

metnin, çevirisi yapılan dilin ait olduğu kültüre uygun biçimde çevrilmesi önemlidir.

E) Çevirmenin çeviri yaparken dikkat etmesi gereken en

önemli nokta, çevrilecek metnin biçim özelliklerine bağlı

kalmak olmalıdır.

4. Şairler, yazarlar, edipler ne kadar önemli düşünceler ya da ne

kadar asil duygular hakkında yazarlarsa yazsınlar, yazdıklarının

kitlelere ulaşabilmesi, söylediklerinin anlaşılabilmesi için toplumun bunları okuması gerekir. Okumak dendiğinde gelişmekte

olan toplumların zihninde beliren ilk şey -genellikle- temel okuryazarlıktır. Oysa temel okuryazarlığın ardından okuma becerilerinin geliştirilmesi, okuma alışkanlığı kazanılması ve bu alışkanlığın toplum ölçeğinde bir yaşam biçimine dönüşmesi olan

okuma kültürü gelmelidir.

Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Gerçek bir okuma edinimi, okurun metinleri yorumlaması

ve onları zenginleştirmesiyle ilgilidir.

B) Şair ve yazarların kaleme aldıklarının etkili olabilmesinin

koşulu, okuma kültürünün toplumda yerleşik bir hâl almasıdır.

C) Okuma kültürü konusunda toplumsal bilincin oluşturulması

için konunun önemi sanatçılar tarafından topluma anlatılmalıdır.

D) Okuma eyleminin işlevselliği okurun ne okuyacağını, nasıl

okuyacağını, en önemlisi de niçin okuyacağını bilerek okumasına bağlıdır.

E) Yazmak, okumanın mümkün bir sonucudur; okumadan

yazmak mümkün olmadığından insan belli bir okuma donanımına sahip olmadan yazamaz.

P:78

Ödev

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 2 14

5

127A414F

3. Bilim tarihi; geçmişte ortaya konan, bugün için terk edilen veya

yaşamaya devam eden bilimsel görüş ve kuramları konu edinir

ve bu kuramlardan esinlenilerek ortaya konmuş yeni görüşleri

ele alır. Nitekim bugün kabul edilen birçok modern kuramın;

eskilerin düzeltilmesi, eksiklerinin tamamlanması, yeniden gözden geçirilmesi sonucu elde edildiğini yine bilim tarihi bize gösterir.

Bu parçadan hareketle “bilim tarihi”yle ilgili aşağıdakilerden

hangisi söylenebilir?

A) Bilimsel kuramların ortaya çıkışını hazırlayan koşulları saptayıp ortaya çıkardığı

B) Belli bir döneme ait bilimsel çalışmalarla o dönemin ihtiyaçları arasındaki ilişkiyi tespit ettiği

C) Geçmiş toplumların kendilerinden sonraki toplumlar üzerinde yarattıkları etkilere açıklık getirdiği

D) Geçmişe ait kuramlarla bugün geçerli olan kuramları toplumsal fayda yönüyle ele alıp değerlendirdiği

E) Başlangıçtan günümüze var olmuş bilimsel görüş ve

kuramları geçirdikleri evreleri tespit ederek ortaya koyduğu

4. Hem iç hem de dış mekân yapılarında yaygın kullanılan ahşap

malzemeler, kolay alev almaları nedeniyle güvenlik açısından

endişelere yol açıyor. Nitekim ev yangınları, yangın kaynaklı

ölümlerin büyük çoğunluğunu oluşturuyor ve çok fazla maddi

kayba da yol açıyor. Bunların önüne geçmek için duman dedektörü ve yangın söndürme sistemleri gibi koruyucu yaklaşımların

yanında, yapı malzemelerini yangına dayanıklı hâle getirme gibi

önleyici yaklaşımlar da büyük önem arz ediyor. Texas Üniversitesinden Thomas J. ve ekibinin geliştirdikleri yeni kaplama malzemesinin tam da bu işe yarayacağı düşünülüyor. 2022 Mayıs

ayında yayımlanan çalışmalarında tanıttıkları bu yeni kaplama

sayesinde, ahşap yapıların daha güvenli hâle getirilmesi bekleniyor.

Bu parçanın yazılış amacı aşağıdakilerden hangisidir?

A) Ahşabın yanıcılığını azaltmak için yeni bir yöntem geliştirildiği bilgisini vermek

B) Ahşap malzemeleri yanmaya karşı dayanıklı hâle getiren

kaplama kullanımının önemini vurgulamak

C) İç ve dış mekân yapılarında dayanıksız malzeme kullanımının güvenlik açısından endişe verici olduğunu kanıtlamak

D) Ahşap malzeme kullanılan yapıların dayanıklığını artırmak

amacıyla yapılması gerekenler konusunda okuru bilinçlendirmek

E) Yangın kaynaklı ölümlerin önüne geçmek için konutlarda

ahşap malzeme kullanımından vazgeçilmesi konusunda

uyarıda bulunmak

1. Yıllardır nesli tehlike altındaki türleri koruma amaçlı birçok

çalışma yapılmaktadır. Deniz kaplumbağaları da bu türlerden

biridir. Ancak deniz kaplumbağaları için yapılan koruma çalışmaları daha çok, yuvalama sezonlarında karada yuva koruma,

yavru çıkışı kontrolü, denize daha çok yavru ulaştırılması gibi

çalışmalarla sınırlı kalmıştır. Oysa deniz kaplumbağaları ömürlerinin neredeyse tamamını denizlerde geçirirler, sadece ergin

dişi deniz kaplumbağaları üreme döneminde yumurtalarını

bırakmak için karaya çıkarlar.

Bu parçada deniz kaplumbağalarıyla ilgili anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Nesillerini tehlikeye atan temel etmenlerin tespit edilmesinin zorunlu olduğu

B) Koruma çalışmalarının sadece karada değil denizlerde de

sürdürülmesi gerektiği

C) Karadan çok denizde yaşamak zorunda olduklarından

nesillerinin risk altında olduğu

D) Yuvalama ve yavruların yumurtadan çıkma alanlarında

uygun şartların oluşturulmasının önem arz ettiği

E) Denizlerde çok geniş bir yaşam alanları olduğundan korunmalarına yönelik alınan önlemlerin sonuç vermediği

2. Bir sınıftaki öğrenciler, okul başarıları bakımından birbirine

denk iki gruba ayrılarak ikisine de ilk defa karşılaştıkları bir

okuma parçası veriliyor. Birinci grup bu parçayı sessiz ve sakin

bir odada, ikinci grup gürültülü bir odada okuyor. Belli bir süre

sonunda iki grupta da okuma durduruluyor. Gruplardaki öğrencilere, okudukları parça ile ilgili sorular sorularak bu iki grup,

okuduğunu anlama derecesi bakımından karşılaştırılıyor.

Bu parçada söz edilen araştırmayla ilgili aşağıdakilerden

hangisi söylenebilir?

A) Okuduğunu anlama becerisi ile okul başarısı arasındaki ilişkiyi etkileyen faktörleri ortaya koymaya yöneliktir.

B) Öğrencinin çalışma ortamında uyarıcılara yönelik tepkisinin

öğrenme süresiyle olan ilişkisini somutlamaya yöneliktir.

C) Okul başarısı üzerinde rol oynayan ders çalışma ortamına

yönelik fiziki koşulların önemine dikkat çekmeye yöneliktir.

D) Okuma yapılan ortamın gürültülü ya da sessiz olmasının

okuduğunu anlama düzeyi üzerindeki etkisini belirlemeye

yöneliktir.

E) Öğrencinin çevreden gelen uyarıcılara gösterdiği tepkinin

okuma eyleminin devamlılığı ile olan ilişkisini tespit etmeye

yöneliktir.

P:79

ÖSYM Tarzı

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 3 14

6

133AC010

3 ve 4. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

Dünya genelinde internet üzerinden yayın yapan dizi ve film platformlarındaki içeriklerde fazla “yerli” kalabilecek veya ait oldukları ülke dışında pek bir şey ifade etmeyecek tüm unsurlar senaryolardan

çıkarılıyor. Olay örgüsü özellikle lokalliğin dışına çıkarılmaya çalışılıyor. Bunun en tipik örneği, bu platformlardan birinde yayımlanan ve

geçtiğimiz yılların popüler yapımlarından olan Alman yapımı “Dark”

dizisi. Dizide Einstein’ın sözleri ile açılış yapılması ve Almanca konuşulması dışında bir “Almanlık” görülmüyor. Zaten seyircilerin çoğunun diziyi İngilizce dublajla izlediği düşünülürse konuşulan dil de

önemsiz bir detaya dönüşüyor. Almanya’ya has görülebilecek unsurların özenle ayıklandığı dizide kahramanların ve olay örgüsünün

seçiminde görülen yaklaşım, biçimsel tercihlerde de dikkat çekiyor.

“Dark”ın mekânı “dünyanın herhangi bir yeri” olana kadar kimliksizleşiyor. Bu tavrı, globalleşmenin doğal bir sonucu olarak görmek

mümkün, yine de ortaya çıkan iş “franchise restoranların standart

lezzetleri”ne dönüşüyor.

3. Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Medya aracılığıyla yaygınlaşan kültürel değişim yerel kültürü yok ederek evrensel bir kültür yaratmaktadır.

B) Dizi ve film teknolojilerinin biçim değiştirmesi ile oluşan kültürel küreselleşme, kültürel melezleşmeye yol açmaktadır.

C) Küreselleşmenin belirleyici bir konuma geldiği günümüzde dizi izleme alışkanlığı, basit bir eğlence aracı olmaktan

çıkarak tüketim kültürünü destekleyen bir araca dönüşmektedir.

D) Dijital platformlarda yayımlanan diziler, izleyicinin düşünce

dünyasına nüfuz ederek algıları ve tutumları üzerinde değişime neden olmaktadır.

E) İnternet tabanlı platformlarda yayımlanan dizi ve filmlerde,

yerel değerler ön plana çıkarılmayarak kültürel sınırlarla

ayrımların silikleştiği içerik ve biçimler kullanılmaktadır.

1. Araştırmalar, çok güzel bir fotoğrafın hemen sonrasında gösterilen daha az güzel bir fotoğrafın, olduğundan daha az güzel

olarak değerlendirildiğini göstermektedir. Bunun tersi de olabilir: Çok çirkin bir fotoğrafın hemen sonrasında gösterilen

normal güzellikte bir fotoğraf, olduğundan daha güzel algılanır.

Buna zıtlık etkisi denilmektedir.

Bu parçadan hareketle “zıtlık etkisi” aşağıdakilerin hangisinde doğru tanımlanmıştır?

A) Bireyin izlenim oluşturmada değerleri ve geçmiş yaşantılarıyla ilişki kurmasıdır.

B) Aynı anda birden çok uyarıcının etkisinde kalan bireyin algılama güçlüğü yaşamasıdır.

C) Bireyin, içinde bulunduğu fiziki ve sosyal koşullardan dolayı

gerçeği olduğundan farklı algılamasıdır.

D) Bireyin sahip olduğu bireysel farklılıkların gerçeği farklı

biçimlerde algılamasında rol oynamasıdır.

E) Bireyin ilk edindiği izlenime bağlı olarak sonrasındaki izleniminin daha olumlu ya da daha olumsuz olmasıdır.

2. “Telli kavağa benzer Orhan’ım / Yüreciği delik deşik” der Nâzım

Hikmet, Orhan Veli’ye yazdığı bir şiirinde. Biz onun yüreğinin

delik deşik olduğunu bilirdik de Orhan Veli’yi bir telli kavağa

benzetmeyi hiç düşünmedik. Uzun uzun düşündüm, Nâzım

Hikmet neden “telli kavak” demişti ki Orhan Veli’ye? Bir başkası dese sıradan bir benzetme olabilirdi ama Nâzım dediyse

bir hikmeti vardır, dedim. Birkaç yerde adı geçmekle birlikte

telli kavağa dair hiçbir özellik bulamadım. Sonradan öğrendim, meğer telli kavağın bir diğer ismi “titrek kavak”mış. Titrek

kavak en ufak bir rüzgârda bile titrer ama kolay kolay yıkılmazmış. Büyük yangınlardan sonra ilk önce telli kavak dikerlermiş

ormanlara. Upuzun, güçlü gövdesiyle ama narin yapraklarıyla

bir ormanın ilk ağacı olurmuş hep. Bir ormanda ne varsa ondan

sonra gelirmiş. Nâzım Hikmet haklıymış. Türk şiirinin en büyük

kavgasını veren Orhan Veli, narin ama güçlü yüreği ile serbest

şiir ormanının ilk ağacı olarak meğer gerçekten telli kavağa

benzermiş.

Bu parçada Orhan Veli ile ilgili asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Türk edebiyatının belli bir dönemine damga vuran şiirler

yazdığı

B) Kendisinden sonra gelen şairler üzerinde büyük bir hayranlık uyandırdığı

C) Yaşadığı dönemde anlaşılmasa da değerinin ileriki yıllarda

farkına varıldığı

D) Türk şiirinde verdiği mücadele ile yeni bir şiir yöneliminin

öncüsü olduğu

E) Serbest şiire karşı çıkılan bir dönemde bu şiirin en özgün

örneklerini verdiği

4. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Örneklendirme B) Tanık gösterme

C) Açıklama D) Saptama

E) Eleştirel üslup

P:80

PARAGRAF - İÇERİK (YARDIMCI DÜŞÜNCE)

♦ Paragrafın bir düşünce birimi olduğunu ve bir ana düşünce etrafında şekillendiğini söylemiştik. Paragrafın bütünlüğü göz

önünde tutularak paragrafta yer alan her yargı ana düşünceyle

bağlantılıdır. Diğer bir deyişle paragrafta bir ana düşünce ve bu

ana düşünceyle bağlantılı birden çok yargı bulunur. Bu yargılar

ana düşünceyi destekleyip belirgin kıldığından “yardımcı düşünce” olarak ifade edilir. Yardımcı düşünceler, ana düşünceyi

açıklayan ve örnekleyen yargılardır.

Örnek Soru

Tutum, kişinin herhangi bir durum karşısında nasıl davranması gerektiğini belirleyen inanışları ve düşünceleri toplamıdır. Kişilerin

hangi davranışlarda bulunmaya eğilimli olduklarını anlayabilmek,

diğer bir deyişle davranışlarını önceden tahmin edebilmek için tutumları hakkında fikir sahibi olmak gerekmektedir. Kişiler; kendi

deneyimlerinden, başkaları tarafından kendilerine aktarılanlardan,

gözlemlerinden neyin iyi ya da kötü, neyin doğru ya da yanlış olduğunu öğrenir ve ona göre davranma niyeti gösterir. Bu nedenle

kişilerin aile bireylerinin, arkadaş gruplarının, aldıkları eğitimin, içinde

yetiştikleri toplumun kültürel değerlerinin onların tutumları üzerinde

önemli bir etkisi vardır.

Bu parçadan aşağıdakilerden hangisine ulaşılmaz?

A) Kişi belli bir tutumu benimseyerek davranışlarına yön verir.

B) Kişinin tutumları, içinde bulunduğu duygu durumuna bağlı olarak

değişebilir.

C) Bir kişinin davranışları gözlemlenerek tutumlarıyla ilgili çıkarımda

bulunulabilir.

D) Kişinin sahip olduğu değerler ile ait olduğu çevre, tutumları üzerinde belirleyicidir.

E) Farklı toplumsal ve kültürel değerlerle yetişmiş kişilerin tutumları

arasında fark olabilir.

Çözüm

Tutum, “kişinin herhangi bir durum karşısında nasıl davranması gerektiğini belirleyen” sözünden A seçeneğine, “kişilerin hangi davranışlarda bulunmaya eğilimli olduklarını anlayabilmek için tutumları

hakkında bilgi sahibi olunması gerektiği” ifadesiyle davranışların tutumları yansıttığı çıkarımında bulunarak C seçeneğine, “kişilerin içinde yetiştikleri toplumun kültürel değerlerinin tutumları şekillendirdiği”

ifade edildiğinden D ve E seçeneklerine ulaşılabilir. Ancak metinde

tutumlar ile duygu durumları arasında herhangi bir ilgi kurulmadığından B seçeneğine ulaşılamaz.

Örnek Soru

Edebî çalışmalarını eleştiri ve inceleme üzerine kuran yazar, edebiyat

tarihi yazmıyor belki ama yazdıklarında edebiyat tarihi bilgisinin gücü

hissediliyor. Birikimli bir akademisyen olması, onun eleştirmen olarak elini büyük ölçüde rahatlatıyor. Ancak akademisyenliğini genel

okuyucunun aleyhine kullanmıyor. Yani yoğun alt başlıklar ve dipnotlarla veya gereksiz yinelemelerle metnin okunmasını zorlaştıran

yöntemleri denemiyor. Tarafsız bir tavırla çözümlemeler yaparak metinleri yorumluyor.

Bu parçada söz edilen yazarla ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Edebî kimliğini, inceleme ve eleştirilerinin belirlediği

B) Eleştiri ve incelemelerinde nesnellikten uzaklaşmadığı

C) Akademik düzeydeki bilgisinin eleştirmenliğini güçlendirdiği

D) Kullandığı dil sayesinde geniş bir okur kitlesi tarafından takip edildiği

E) Çalışmalarıyla, sağlam bir edebî birikime sahip olduğunu gösterdiği

Çözüm

“Edebî çalışmalarını eleştiri ve inceleme üzerine kuran yazar” ifadesinden A seçeneğine, “tarafsız bir tavırla çözümlemeler yaparak metinleri yorumluyor” ifadesinden B seçeneğine, “yazdıklarında edebiyat tarihi bilgisinin gücü hissediliyor, birikimli bir akademisyen olması

onun eleştirmen olarak elini büyük ölçüde rahatlatıyor” ifadelerinden

C seçeneğine ve E seçeneğine ulaşılabilir. Metinde “metnin okunmasını zorlaştıran yöntemler kullanmadığı, akademisyenliğini genel

okuyucunun aleyhine kullanmadığı” söylenmiştir, buradan “geniş bir

okur kitlesine hitap ettiğini” çıkarsak da “geniş bir okur kitlesi tarafından takip edildiği” bilgisine ulaşamayız. Doğru yanıt D olmalıdır.

ÖSYM tarafından hazırlanan, yardımcı düşüncelerin buldurulmasına yönelik sorularda genellikle “değinilmiştir/değinilmemiştir”,

“çıkarılabilir/çıkarılamaz”, “söylenebilir/söylenemez”, “ulaşılabilir/

ulaşılamaz” gibi kalıplar kullanılır.

Yardımcı düşüncelere yönelik kullanılan paragraf türlerinden biri

de bir eseri ya da yazarı konu alan parçalardır. Bu tür paragraflarda

söz edilen eser ya da yazarla ilgili söylenemeyecek/ulaşılamayacak özellik sorulmaktadır.

Paragraf - İçerik (Yardımcı Düşünce) 4. ÜNİTE: PARAGRAF

MODÜL

15

TÜRKÇE Ders Anlatım Modülü

4. ÜNİTE: PARAGRAF

Paragraf - İçerik (Yardımcı Düşünce)

TYT TÜRKÇE 1

Adı Soyadı : ..............................................................

112B04A2

P:81

Aşağıdaki parçalardan ulaşılabilecek yargıları verilenler arasından işaretleyelim.

Kurumsal bir markanın sadece görsel olarak tanımlanmasından öte

hedef kitlenin zihninde bir konum kazanabilmesi için beş duyuya da

seslenmesi gerekmektedir. Böylelikle marka, artan rekabette rakiplerinden avantajlı bir konumda olma fırsatı elde etmektedir. Çok sayıda

duyuya hitap eden bir marka, hedef kitlenin algısında ayrı bir yer edinirken markaya karşı da olumlu tutumun oluşmasını sağlamaktadır.

Bu durum, markanın tercih edilirliğinde rol oynamaktadır.

Markalar, tüketicilerin duygularını harekete geçirerek bilinçaltı mesajlar kullandıklarında bilinirlikleri artmaktadır.

Markaların hedef kitleye seslenirken farklı duyuların gücünden yararlanması, onları ikna etmede önem taşımaktadır.

Bir ürünün tüketiciler üzerinde duygusal etki bırakması,

ürünün marka değeri kazanmasında oldukça etkili olmaktadır.

Çedar, permasan, hellim, mozerella, kaşar, örgü, lor, tel peynir... Neredeyse tüm öğünlerimize eşlik eden besinlerden biri olan peynir

üzerine yapılan araştırmalar, bu besinin daha akışkan ya da daha

yumuşak hâle getirildiğinde tüketim miktarının arttığını gösterdi.

Isıtılarak daha akıcı hâle getirilen peynirin daha iştahlı tüketildiği gözlemlendi. Yarı katı ya da daha akıcı hâle getirilmiş çikolata ve peynir

gibi yağlı yiyeceklerin ağzımızda bıraktığı his, beynimizin bu yiyeceklerdeki yağ içeriğini teşhis etmesini kolaylaştırır. Böylece yüksek

kalorili bir besinin tüketildiğini anlayan beynin ödül merkezi etkinleşir

ve tüketilen besinin zevkine varılır.

Farklı peynir türleri arasında yapılan tercihlerde peynirdeki

yağ oranı etkili olmaktadır.

Akıcılığı, kıvam ve dokusu peyniri hemen herkes tarafından

tercih edilen bir besin yapmaktadır.

Akışkanlığı fazla olan peynir türleri, tüketiciler tarafından diğerlerine göre daha fazla tercih edilmektedir.

Peynir ve çikolata gibi besinlerin tüketim miktarının yüksek

olması, bu besinlerini kalori düzeyleri ile ilgilidir.

Peynirin sahip olduğu doku özelliği, tüketim miktarını ve tüketilirken alınan lezzetin düzeyini etkilemektedir.

Popüler sinema kültürü içinde umut ve nostalji gibi bir geri dönüş

duygusuna karşılık gelen taşra, Nuri Bilge Ceylan filmlerinde gerçekliğin derinlikli görünümüne dönüşmüştür. Ceylan’ın filmleri; geçmişte

var olduğu tasavvur edilen, masumiyet çağı ya da toplumsal çocukluk dönemi olarak idealleştirilen, masalsı bir taşraya değil doğrudan

doğruya bütün yaşandığı hâliyle taşraya, taşradan ne kaldıysa ya da

taşra neye dönüştüyse ona bakmaktadır.

Nuri Bilge Ceylan, taşra gerçekliğini popüler nostalji filmlerinin taşrasından farklı ele almıştır.

Popüler sinemada taşra, geçmişin nostaljik bir şekilde sunumu olarak karşımıza çıkmaktadır.

Türk sinemasında ilk kez Nuri Bilge Ceylan, taşrayı ve

buradaki hayatı gerçeğe uygun biçimde temsil ederek yansıtmıştır.

Kuzey Kutup Bölgesi, küresel ortalamanın yaklaşık iki katı hızla

ısınıyor; bu da deniz buzunun erimesi ve kalan buz örtüsünün incelmesiyle birlikte kutup ayılarının yaşam alanlarını küçültüyor. Amerika

Birleşik Devletleri Jeolojik Araştırmalar Kurumunun gerçekleştirdiği

bir çalışma, deniz buzunun azalması böyle devam ederse kutup

ayılarının ideal yaz habitatları yüzeyinin 21. yüzyılın ortasına gelindiğinde %42 oranında daralacağını ortaya koyuyor. Bilim insanları,

deniz üzerindeki buz kaybından dolayı bu yüzyılın ortasında küresel

kutup ayısı varlığının, mevcut sayının üçte ikisine gerileyebileceğini

öngörüyor.

21. yüzyıl için öngörülen küresel ısınma, öncelikle kuzey

enlemlerinde görülecektir.

Deniz buzlarındaki kütle kayıpları sonucu deniz seviyesinde

de azalma meydana gelecektir.

Küresel ortalama yüzey sıcaklığındaki ısınma, 21. yüzyılın

sonunda yüzde elliye yakın artış gösterecektir.

Kutup buzullarının erimesi başta kutup ayıları olmak üzere

burada yaşayan canlı türlerinin coğrafi dağılımını değiştirecektir.

Küresel ısınmaya bağlı değişimlerin tehdidi altındaki kutup

ayılarının yaşam alanlarında ve nüfuslarında önemli kayıplar

yaşanacaktır.

Paragraf - İçerik (Yardımcı Düşünce)

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

15

2

P:82

ETKİNLİK

Aşağıdaki sözel mantık sorusunu çözerek düşünme egzersizi

yapalım.

İlhan, Salih, Yaren ve Yağız adlı örenciler; edebiyat dersi için hazırladıkları proje ödevlerinde şiir, öykü, tiyatro ve deneme türleri

arasından üçer tercih yapmışlardır. Öğrencilerin tercihleri ve tercihlerinin sırasına ilişkin kimi bilgiler şu şekildedir:

• Her bir öğrenci üç farklı tür tercih etmiştir.

• İlhan’ın birinci, Yağız’ın üçüncü tercihi şiir türüdür.

• Tiyatro türünü tercih eden tek öğrenci Salih olmuştur.

• Salih ile Yaren’in birinci sırada tercih ettikleri tür aynı olmuştur.

• Şiir türünü tercih eden öğrenciler tiyatro türünü tercih etmemiştir.

• Öykü türü öğrenciler tarafından sadece ikinci sırada tercih edilmiştir.

Buna göre,

I. Salih

II. Yaren

III. Yağız

adlı öğrencilerden hangileri deneme türünü birinci sırada tercih

etmiş olabilir?

I, II ve III

Parçada verilen bilgilerden hareketle aşağıdakilerden doğru

olanı işaretleyiniz.

Şiir, toplam iki kişi tarafından tercih edilmiştir.

Şiir, toplam dört kişi tarafından tercih edilmiştir.

Deneme, toplam üç kişi tarafınsan tercih edilmiştir.

Öykü, toplam üç kiş tarafından tercih edilmiştir.

Deneme, toplam dört kişi tarafından tercih edilmiştir.

Örnek 1

Düzyazı Ayracı kitabına aldığı yazıları bir taraftan eleştirmeni, diğer

taraftan da okuru mutlu edecek gündelik kültür ve sanat olaylarının

izdüşümü gibidir. Sanatçının bunca yazı yazmasının sırrını bu kitabın sunuşundaki “Okuduğum, sevdiğim her kitabın bana kattıklarını

başkalarıyla bölüşmek duygusu, beni yazı yazmaya iten birinci nedendir.” ifadesi açığa kavuşturur. 1965’te başlayıp 2001’de biten 237

yazının geniş bir perspektifi içeren boyutta olduğunu görürsünüz. Bu

yazılar, aynı zamanda sanatçıya atfedilen sadece şiir eleştirmenidir

yanlış savını da tashih eder niteliktedir. Diğer taraftan bu ve diğer

eleştiri yazıları aslında sanatçı için bir imkân kapısını aralar. Hassas

ve narin kişiliğinden yazmak istemediği konuları yazarların yazdıklarını eleştirerek bir nevi yazmış gibi bir tatmine de varır. Eleştiri

elindeki maşadır, tutmak istediği kadarını ve ateşin yakıcılığını hissettirmek istediği oranı okuyucuya ulaştırır.

Bu parçada sözü edilen sanatçıyla ilgili aşağıdakilerden hangisi

söylenemez?

A) Döneminin kültür ve sanat gelişmelerini takip eden bir yazar olduğu

B) Eleştiriyi, kimi konulara yönelik görüşlerini iletmede bir araç olarak kullandığı

C) Okuduğu kitapların kendisinde bıraktığı etkileri yazıları aracılığıyla

okurları ile paylaştığı

D) Salt şiir eleştirmeni olduğu iddiasının doğru olmadığını dile getiren yazılar kaleme aldığı

E) Belli bir süreç içinde yazdığı kültür ve sanat konulu yazılarını Düzyazı Ayracı adlı kitabında bir araya getirdiği

Çözüm

“Düzyazı Ayracı kitabına aldığı yazıları, gündelik kültür ve sanat olaylarının izdüşümü gibidir” yargısından hareketle A seçeneği söylenebilir. “...eleştiri yazıları aslında sanatçıya bir imkân kapısı aralar,

yazanların yazdıklarını eleştirerek hususi kişiliğinden dolayı yazamadıklarını yazarların yazılarını eleştirerek yazmış gibi olması” ifadelerinden B seçeneğine ulaşılabilir. “Okuduğum kitapların bana kattıklarını başkalarıyla bölüşmek duygusu, beni yazı yazmaya iten birinci

nedendir.” yargısından hareketle C seçeneği söylenebilir. “Kültür ve

sanat olaylarının izdüşümü olan, 1965’ten 2001’e kadar olan süreçte

yazılmış 237 yazıyı içerdiği” belirtildiğinden E seçeneği de söylenebilir. Düzyazı Ayracı kitabında yer alan yazıların “sanatçıya atfedilen

sadece şiir eleştirmenidir savını düzeltir nitelikte olduğu” belirtilmiş

ancak kendisinin, bu iddianın doğru olmadığını dile getiren yazılar

yazdığına dair bir bilgi verilmemiştir. Doğru yanıt D seçeneği olur.

Paragraf - İçerik (Yardımcı Düşünce)

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

15

3

P:83

3. Kutlukhan Kutlu ve Aslı Tohumcu’nun derlediği İstanbul 2099

kitabında on altı öykücü İstanbul’a dair gelecek öngörüleriyle 2099 yılında geçen birer öykü kaleme almışlar. Derleyenlerin kitap için hazırladıkları ön söze baktığımızda, yazarlardan

yalnızca 2099 yılında İstanbul’da geçen bir öykü yazmalarını

istediklerini görüyoruz. Öykülerdeki belirgin damarlardan birisi, teknolojinin bireysel ve toplumsal hayatı artık geri döndürülemez biçimde darmadağın etmesiyken başka bir eğilim ise

2099’daki İstanbul’un kuraklık, radyoaktif patlamalar, uzaylı

istilası, salgınlar ve ciddi iklim değişikliği gibi felaketlere maruz

kalması olarak dikkat çekiyor. Tarzına ve üslubuna alışık olduğumuz yazarların İstanbul’da ve 2099’da geçen bir öykü yazarken kendi seslerini ve renklerini korumaları bu derlemeyi oldukça değerli kılıyor. İstanbul 2099, bir araya getirdiği isimleriyle

çağdaş Türk edebiyatında önemli bir derleme olarak öne çıkıyor.

Bu parçadan hareketle İstanbul 2099 kitabı ile ilgili aşağıdakilerin hangisi söylenemez?

A) Zaman ve mekân ögesi ortak öykülerden oluştuğu

B) Yazarlarının özgünlüklerini yansıtan metinler içerdiği

C) İçerdiği öykülerin her birinin farklı bir yazarın kaleminden

çıktığı

D) Öykülerin genel olarak gelecek hakkında karamsar bir

bakış açısıyla kurgulandığı

E) Farklı yazarların öykü kitaplarında yayımlanmış öykülerin

derlenmesiyle hazırlandığı

1. Bilimsel kuş halkalama, kuşların yakalanıp standart halka takılmasını ve gerekli verilerin kaydedilmesinden sonra serbest

bırakılmasını içeren bir araştırma metodudur. Örneğin, Samsun Cernek istasyonunda halkalanan bir söğüt bülbülü 45 gün

sonra Finlandiya’da ölü bulunduğunda ya da Macaristan’da

halkalanan bir karabaşlı ötleğen üç hafta sonra Manyas istasyonunda yakaladığında bu türlerin göç rotası ve göç takvimi

hakkında önemli veriler elde edilir. ODTÜ istasyonunda halkalanan bir benekli bülbül, alanda konakladığı üç haftanın ardından

yeniden yakalandığında yapılan ölçümlerde ağırlığının %50

oranında arttığı görülmüştür; bu bilgi, alanın bu tür için önemini ortaya koymaktadır. 1963 yılında kurulan Avrupa Halkalama

Birliği ile de farklı ülkelerdeki istasyonlar arasında sağlıklı bir

veri alışverişinin yapılması sağlanmıştır.

Bu parçadan hareketle “halkalama metodu” ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) İlk kez 1963 yılında uygulandığı

B) Kuş türlerinin göçleri hakkında veriler sunduğu

C) Ülkeler arası bilgi paylaşımına imkân sağladığı

D) Kuşların yaşamlarıyla ilgili bilgi edinmek için kullanıldığı

E) Kuşlardaki fiziki değişimleri gözlemleme olanağı verdiği

2. Çizgi romanların sinemaya yansıyan ilk temsilleri ikonik, mitolojik, kusursuz tanrısal kahramanlardı. Stan Lee, özgün bakış

açısıyla bu akışı değiştirdi. Lee’nin kurgusunda ikonik kahramanların yerini modern bunalımları, kişisel sorunları ve zaafları

olan kahramanlar aldı. “Fantastik Dörtlü”, “Örümcek Adam” ve

“Hulk” gibi Marvel kahramanları; çizgi romana yeni bir soluk

getirdi. Artık Marvel süper kahramanı demek, insani sorunlarla boğuşan, okuyucusunun /izleyicisinin her gün yaşadıklarına

benzeyen dertleri ve sorunları olan karakterlerdi. Stan Lee’nin

meşhur X-Men serisi de mükemmel kahraman mitini bozan kurgulardandır. Serinin son halkası “Logan”, çizgi romanın meşhur

Wolverine karakterine veda filmiydi. “Logan”, X-Men filmlerine

kendi mührünü vurarak bu filmle beyaz perdeden çekildi.

Bu parçadan hareketle Stan Lee ile ilgili aşağıdakilerden

hangisi söylenemez?

A) Yarattığı özgün kahramanlarıyla çizgi roman türüne yenilik

getirdiği

B) Kusursuzlukla özdeşleşmiş mitolojik kahraman imgesini

değiştirdiği

C) X-Men serisi için kurguladığı Wolverine karakteriyle sinemaya veda ettiği

D) Kendinden önceki anlatıların ideal kahramanlarından farklı

kahramanlar yarattığı

E) Günlük yaşamın içinde insani kişilikleriyle yer bulan süper

kahramanlar kurguladığı

4. Ülkü Tamer, Alleben Öyküleri adlı tek öykü kitabıyla çocukluğundan bir fotoğraf albümü hazırlamıştır okuru için diyebiliriz.

Alleben, Ülkü Tamer’in doğup büyüdüğü Gaziantep’in içinden

akıp giden derenin adıdır. Alleben Öyküleri de bu derenin etrafında yani aslında Gaziantep’in tam da kalbinden doğan anlatılar olarak çıkar karışmıza. Alleben Öyküleri’nde bulunan dört

öykü de genel itibarıyla benzer izlekler taşır. Öykülerin kahramanlarının acıları acıtır bizi, sevinçleri de güldürür. Sanki az

önce şurada, yanı başımızda ya da hatıralarımızın bir köşesinde

capcanlı duran kişilerdir bunlar.

Bu parçadan hareketle Alleben Öyküleri adlı yapıtla ilgili

aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Adının, içeriğiyle ilişkili olduğu

B) Okurda gerçeklik hissi uyandırdığı

C) Yazarının geçmişinden izler taşıdığı

D) Ortak özellikler gösteren metinlerden oluştuğu

E) Yaşanmış olayların aktarımında nesnelliği esas aldığı

Sınıf İçi Uygulama

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 1 15

4

77ECA77C

P:84

2. Yapılan bir araştırma brokolinin haşlandığında yaklaşık %35,

buharda pişirildiğinde yaklaşık %20, mikrodalga ya da basınçlı pişirme yöntemlerinde %10 oranında C vitamini kaybettiğini

gösteriyor. Ancak bütünsel biçimde bakıldığında suda pişirmeyle kaybedilen besin değerlerinin neredeyse tamamını,

sebzeyi pişirme suyuyla birlikte tükettiğimizde alabildiğimizi

söyleyebiliriz. Bununla birlikte pişirmede daha az su kullanmak

ve suyla temas eden yüzey alanını azaltmak için sebzeyi daha

büyük parçalara bölmek gibi yöntemlerle suya aktarılan besleyici bileşenlerin miktarı azaltılabilir.

Bu parçadan aşağıdakilerden hangisine ulaşılabilir?

A) Sebzeleri yüksek sıcaklıkta uzun süre pişirmek tüm besin

değerlerinin yok olmasına neden olur.

B) Sebzeleri pişirme ve tüketme biçimi, insan vücuduna sağlayacakları katkıların düzeyini belirlemede rol oynar.

C) Araştırmalar, suda çözünen vitaminleri içeren sebzelerin en

doğru pişirilme yönteminin suda haşlama olduğunu ortaya

koymaktadır.

D) Araştırmalar, her bir sebzede farklı pişirme tekniği uygulanmasının vitamin değerlerini korumak adına önem taşıdığını

göstermektedir.

E) Sebzelerin; suda haşlama, buharda, fırınlama veya basınçlı

pişirme teknikleri kullanılarak tüketilmesi doğru bir beslenme biçimi değildir.

1. Kabak, havuç ve ıspanak gibi bitkilerde karşımıza çıkan beta

karoten adlı doğal pigment, ineklerin tükettiği taze otlarda bolca

bulunur. Saf hâlde turuncu-kırmızı renge sahip olan bu pigment, yağda çözünen bir moleküldür. Bu nedenle üretim sırasında süzülen suyla uzaklaşmayıp katılaşan peynir bölümlerinde derişimi artar. Beta karotence zengin taze otların tüketildiği

ilkbahar ve yaz aylarında elde edilen sütten üretilen peynirler,

sonbahar ve kış mevsimi üretilen sütlere kıyasla daha koyu sarı

tonlardadır. Bazı hayvanların sütünden elde edilen peynir türleri

ise benzer aşamalardan geçse dahi sarı renk almaz. Örneğin

keçiler, tükettikleri ottan aldıkları beta karoten moleküllerinin

neredeyse tamamını A vitaminine dönüştürür. Bu nedenle keçi

sütünden üretilen peynirler genellikle beyaz olur.

Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

A) Sütteki beta karoten oranı, peynirin beyaz - sarı aralıktaki

tonunu belirler.

B) Peynir üretimi için kullanılacak sütteki beta karoten oranı

yüksek olmalıdır.

C) Peynir üretiminde kullanılan sütün niteliği peynirin kalitesinde belirleyicidir.

D) Sütü peynir üretiminde kullanılacak hayvanların beslenme

biçimi istenilen peynirin türüne göre düzenlenir.

E) Beta karoten bakımından zengin olan besinleri tüketen

hayvanların sütünden elde edilen peynirin protein değeri

daha yüksektir.

3. Renk körlüğü genetik olarak aktarılan bir hastalıktır. Koni hücresinin renkli görme için ihtiyaç duyduğu fotoreseptör pigmentleri

X kromozomunda yer almaktadır. Bilindiği üzere kadında iki X

kromozomu, erkekte ise bir tane vardır. Örneğin, bir kız çocuğu

dünyaya geldiğinde bir X kromozomu annesinden, bir X kromozomu ise babasından alacaktır. Bu aldığı kromozomlardan

sadece bir tanesinde renk pigmentleri olması sağlıklı bir görüş

için yeterlidir. Erkek çocuğu ise X kromozomunu annesinden,

Y kromozomunu babasından alacaktır. Eğer almış olduğu tek X

kromozomu koni hücrelerinin ihtiyaç duyduğu renk pigmentleri

için gerekli olan geni barındırmıyorsa çocukta renk körlüğü olacaktır.

Bu parçadan aşağıdakilerden hangisine ulaşılabilir?

A) Renk körlüğü, belli tedavi yöntemleri bulunan bir rahatsızlıktır.

B) Renk körlüğü en sık rastlanılan kalıtsal hastalıklardan biridir.

C) Renk körlüğünün erkeklerde görülme olasılığı kadınlardan

daha fazladır.

D) Görme kusuru olarak tanımlanan en yaygın hastalıklardan

biri renk körlüğüdür.

E) Renk körlüğü cinsiyet, yaş ve bazı genetik kusurlara bağlı

olarak ortaya çıkar.

4. Alımlama estetiği kuramına göre her sanat yapıtı, arka planındaki karanlık odalara açılan kapıların anahtarını kendi cebinde

taşır; her birinin birçok kapısı, birçok anahtarı olabilir. Bu kapıların anahtarını bulmak ve o kapıları açma görevi okurundur.

Okur tarafından bulunan her yeni anahtar ve açılan her yeni

kapı, metnin yüzey alanını genişletir. Bu da okur tarafından

yapılan her bir farklı yorum ve değerlendirmeyle edebî yapıtın zenginleşmesi demektir. Edebî yapıtın kalıcılığı ve değeri,

okurun ona verdiği itibara bağlıdır. Edebî yapıtın muhatabı her

zaman okurdur. Alımlama estetiği, edebiyat tarihi bakımından

da önem arz eder. Bazen kendi zamanı içinde okur tarafından

anlaşılmayan bir edebî yapıt, daha sonraki dönemlerde anlaşılabilir ve hak ettiği değeri görebilir.

Bu parçadan hareketle “alımlama estetiği kuramı”

I. Her edebî yapıt, ait olduğu çağı ve bu çağın karakteristik

özelliklerini üstü kapalı biçimde yansıtır.

II. Edebî yapıtı oluşturan yazar olsa da yapıta oksijen sağlayarak yaşamasını sürekli kılan unsur okurdur.

III. Her okur, edebî yapıta kendine özgü bilgi birikimiyle yaklaştığından yapıt, her yeni okurla buluştukça yeni bir anlam

kazanır.

IV. Tarihî süreç içinde yorumlar ve bakış açıları değişebileceğinden edebî yapıtın edebiyat tarihi içindeki yerini okur

belirler.

numaralanmış yargılardan hangileri ile ilişkilendirilebilir?

A) I ve II B) I, III ve IV C) II ve IV

D) II, III ve IV E) III ve IV

Ödev

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 2 15

5

099F56E1

P:85

2. Gündem Edebiyat, edebiyatın gündemini tutmaktan hiçbir

zaman vazgeçmeyen Hasan Öztürk’ün niteliği yüksek metinlerden oluşan kitabı. Kitap, belli bir sistematik içerisinde temel

olarak dört bölüme ayrılmış. “Çerçeve” başlığını taşıyan ilk

bölüm, edebiyatı genel hatlarıyla tartışmaya açan yazılardan

oluşuyor; “Edebiyat nedir, işlevleri nelerdir?” gibi soruları okura

sordurtan bölüm kitabın bir girişi mahiyetinde de okunabilir.

“Öykü, Roman ve Tiyatro” başlığındaki ikinci bölüm, başlıkta

zikredilen türler odağında farklı yazarların eserlerini mercek

altına alıyor. “Kitaplar İçin” başlığına sahip üçüncü bölümde

ise edebî mülakattan anılara, denemelerden gazete yazılarına

değin farklı türlerdeki metinler üzerine kaleme alınmış yazılar

yer alıyor. Son bölüm ise “Varlığı Yazı Olanlar” başlığını taşıyor.

Yazar bu bölümde Türk ve dünya edebiyatının önemli isimlerine

dikkat çekiyor.

Bu parçadan hareketle Gündem Edebiyat kitabıyla ilgili

aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Farklı içerikler sunan bölümlere ayrılarak oluşturulduğu

B) Edebiyat üzerine okuru düşündüren metinler bulundurduğu

C) Edebiyat dünyasının öne çıkmış yazarlarıyla ilgili bilgiler

içerdiği

D) Farklı edebî türlerde yazılmış eserlere yönelik incelemelerin

yer aldığı

E) Edebiyatın gündeminde olan gelişmeleri aktarmak üzere

hazırlandığı

1. Kemal Tahir’in tarihî romanları arasında bulunan Yorgun Savaşçı’daki Doktor Münür, yazarın Osmanlı Devleti’ne ve toplum

düzenine olan hayranlığını yansıtırken Esir Şehrin İnsanları ve

Esir Şehrin Mahpusu romanlarındaki Kâmil Bey, yazarın “memleket gerçeklerine sırt çevirmeyen, sorumluluklarından vazgeçmeyen kültürlü aydın” tarafına denk düşer. Söz konusu iki

romandaki Râmiz Bey, yazarın “insanların inandıkları değerler

uğruna her türlü tehlikeyi göze alabileceklerine” inanan yanını

yansıtır. Kurt Kanunu romanındaki Emin Bey, “aydınların sosyal

hadiselere dışarıdan bakamayacağını” savunan yazarın bu fikrini simgelerken Yorgun Savaşçı’daki Yüzbaşı Cemil, azmi ve

cesareti ile yazarın âdeta “bir toplum savaşçısı olan duruşunu”

sembolize eder.

Bu parçayla ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

A) “Kemal Tahir, roman kahramanlarını tarihî gerçekliği olan

kişiler arasından seçmiştir.” yargısı açıklanmaktadır.

B) “Kemal Tahir’in roman kişileri, yazarın düşünce dünyası ve

mizacından izler taşır.” saptaması örneklenmektedir.

C) “Kemal Tahir’in tarihî romanları içerdikleri tezlerle ve yakın

tarihimize ışık tutmaları açısından didaktik nitelik gösterir.”

görüşü yansız bir söylemle ele alınmaktadır.

D) “Kemal Tahir, romanlarında Osmanlı’dan Cumhuriyet’e

Türk toplumunun yaşadığı değişimleri roman kişileri üzerinden yansıtmıştır.” tezi, ayrıntılı bir anlatımla kanıtlanmaya

çalışılmaktadır.

E) “Kemal Tahir, yazarın topluma karşı sorumluluk edinmiş bir

aydın olması gerektiği görüşünü tüm romanlarında ortak

bir izlek olarak verir.” yargısı, tanık göstermeyle desteklenmektedir.

3. Dünyadaki en tanınmış sanat eserlerinden biri olan Yıldızlı Gece

tablosu, Vincent Van Gogh’a aittir. Gördüklerini resmeden bir

sanatçı olarak Van Gogh’un özgün çalışma tarzının dışına çıkan

bu tablo, tamamen Van Gogh’un hayal gücünün eseridir. Tabloya hâkim olan mavi renk, tepeleri ve gökyüzünü harmanlamaktadır. Küçük köy; tablodaki kahverengi, gri ve mavi renklerin

içinde tabanda kalır. Her bina siyah ile açıkça belirtilmiş olsa da

yıldızların sarı ve beyazı ile ay gökyüzünde öne çıkar ve bakışları gökyüzüne çeker. Bu eser, empresyonizmin gerçeklik algısı,

doğa gözlemciliği ve yoğun renk anlayışını bırakarak sonraki

tüm ekspresyonist resimler için bir mihenk taşı niteliğindedir.

Bu parçadan hareketle Yıldızlı Gece adlı resimle ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Düş gücüyle şekillenmiş bir doğa manzarasını yansıttığı

B) Belli bir rengin baskın olarak kullanılmasıyla oluşturulduğu

C) Tanınırlığı, bilinirliği yüksek olan sanat yapıtları arasında yer

aldığı

D) Bir sanat akımının resim alanındaki başlangıcı olma özelliğini taşıdığı

E) Sanatçının adıyla özdeşleşmiş olan özgün resim anlayışının

örneği olduğu

ÖSYM Tarzı

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 3 15

6

162C8824

P:86

PARAGRAFTA YAPI

♦ Paragrafı “bir ana düşünceyi açıklayan, ortak amaç çerçevesinde

bir araya gelmiş birbiriyle yakın ilişkili cümlelerden meydana gelen, biçimsel ve anlamsal bütünlük taşıyan anlatım birimi” olarak

tanımlamıştık. Bu tanımda geçen “biçimsel ve anlamsal bütünlük

taşıyan” sözünden de anlaşıldığı gibi her paragraf kendi içinde

bir “bütünlük” taşımaktadır. Bu bütünlük, paragrafı oluşturan

cümleler arasında dil ve düşünce bağlantısı kurmakla sağlanır. O

hâlde “paragrafta bütünlük”, düşünceler arasında zincirleme bir

bağlantının kurulmasıdır. Bu bağlantıyı kurma, anlatımda başarıyı

sağlamanın ana koşullarından biridir. Bütünlük niteliğine sahip

yazıyı okumak, asfalt bir yolda ilerlemeye; bu nitelikten yoksun

bir yazıyı okumak ise taşları yer yer sökülmüş bir kaldırımda, bir

taştan ötekine sekerek yürümeye benzer.

♦ Paragrafın belirli bir düzen içinde oluşturulması kazanımına

yönelik olan “paragrafta yapı” konusu, doğru paragraf oluşturabilme becerilerinin ölçüldüğü sorularla karşımıza çıkmaktadır.

♦ Bu soru tiplerinden hareketle paragrafta yapı konusunu, şu alt

başlıklar doğrultusunda ele alacağız:

♦ Karışık hâlde verilmiş cümleleri anlam bütünlüğü oluşturacak

biçimde sıralayarak paragraf oluşturma

♦ Paragrafın anlam akışını bozan cümlelerin yerini değiştirerek

paragrafı düzenleme

♦ Paragrafta boş bırakılan yere uygun cümleyi getirerek paragrafı tamamlama

♦ Paragrafta düşüncenin akışını bozan cümleyi bulma

♦ Parçayı iki paragrafa ayırma

Paragraf Oluşturma

♦ Bir paragrafın planını, diğer bir deyişle giriş, gelişme ve sonuç

bölümlerini konunun özelliği etkiler. Örneğin, bir olay örgüsü içeren, öykülemeye dayalı bir metnin cümlelerini sıralarken

“olayların oluş ve zaman” sırasına dikkat ederiz. Bir yeri tanıtmaya dayalı, betimleyici anlatımın öne çıktığı metinlerde ayrıntıları

yer sırasına göre düzenleriz; söz gelimi, belli bir noktadan hareket ederek diğer noktaları ya da yakından uzağa göre görülenleri

anlatırız. Açıklayıcı anlatımla oluşturulmuş düşünceye dayalı metinlerde ise yargılar arasındaki neden-sonuç ilişkilerine, bağlayıcı

sözcüklere, genelden özele ya da özelden genele göre bir sıralama yapmaya dikkat ederiz.

Örnek Soru

I. Virüsler soğuk havada, etraflarını kaplayan yağlı bir yapı oluşturur; soğuk havanın etkisiyle, virüsü saran bu yağ tabakası

katılaşarak jel kıvamına gelir.

II. Virüsler kış aylarında bu koruma sayesinde insandan insana

kolaylıkla bulaşabilir.

III. Yapılan araştırmalar soğuk havalarda virüslerin yapısının değiştiğini gösteriyor.

IV. Sıcak havalarda dışarıdaki sıcaklıktan ve diğer çevresel etkenlerden kolaylıkla zarar gören virüsler, kış aylarında etrafını saran jel

sayesinde korunur ve hayatta kalmayı başarır.

V. Kış aylarının bitmesi ve ılık bahar aylarının başlamasıyla virüslerin

koruyucu jelleri erir ve enfeksiyonlara yol açmaları zorlaşır.

Numaralanmış cümleler anlamlı bir bütün oluşturacak biçimde sıralandığında hangisi baştan üçüncü olur?

A) I B) II C) III D) IV E) V

Çözüm

Numaralanmış cümleleri okuduğumuzda genel bir yargı içermesi,

kendinden önce bir cümleyle ilgi oluşturabilecek bir sözcük bulundurmaması nedeniyle giriş cümlesi olmaya en uygun cümlenin III

olduğunu görürüz. Artık parçanın konusunu biliyoruz: “Virüslerin

yapısının kış aylarında değişmesi”. Şimdi bu değişimin nasıl gerçekleştiğini bulalım, bu da I. cümlede anlatıldı. IV. cümle, I. cümleye

“jel” bağlantı sözcüğü ile bağlanarak düşünce akışı devam ettirildi.

IV. cümlede söz edilen “koruma”ya II. cümlede “bu koruma” sözüyle

göndermede bulunulup cümleler arasında yine bağlantı kuruldu. V.

cümlede de “virüslerin yapısının kış aylarında değişmesinin sonuçları”ndan söz edilerek parça tamamlandı. Bu durumda sıralama III - I

- IV - II - V biçiminde olacağından doğru cevap D’dir.

Örnek 1

I. Zaman içinde sosyal yapının değişmesiyle göçün özellikleri de

değişeceğinden göçün tanımını da değiştirmek gerekecektir.

II. Çünkü her bir göç ve göç dalgası gerek nedenleri gerek içeriği gerek gerçekleşme ve yaşanma şekliyle birbirinden farklı ve biriciktir.

III. Bu farklılıklar da ortak ve kapsayıcı bir tanımın ortaya konulmasını engellemektedir.

IV. Böyle bir tanımın yanı sıra göç olgusu için kalıcı bir tanımın yapılması da oldukça zor olacaktır.

V. Göç olgusuna ait sosyolojik zorluk, göçü açıklamada kullanılacak kapsayıcı ortak bir tanım yapmanın zorluğu hatta neredeyse

imkânsızlığıdır.

Numaralanmış cümleler anlamlı bir bütün oluşturacak biçimde

sıralandığında hangisi baştan üçüncü olur?

A) I B) II C) III D) IV E) V

Çözüm

Sıralama V - II - III - IV - I şeklinde olacağından doğru cevap C’dir.

Paragrafta Yapı (Paragraf Oluşturma - Paragrafı

Düzenleme)

4. ÜNİTE: PARAGRAF

MODÜL

16

TÜRKÇE Ders Anlatım Modülü

4. ÜNİTE: PARAGRAF

Paragrafta Yapı (Paragraf Oluşturma - Paragrafı Düzenleme)

TYT TÜRKÇE 1

Adı Soyadı : ..............................................................

42E58397

P:87

Paragrafı Düzenleme

♦ Cümleleri numaralanmış biçimde verilen paragraflar üzerinden

sorulan düzenleme sorularını birlikte inceleyerek bu soruların çözümünde dikkat etmemiz gerekenleri hatırlayalım.

Örnek Soru

(I) Sera gazlarının salınımında meydana gelen aşırı artış, yerkürenin

normalden daha fazla ısınmasına neden olur. (II) Bu da ekosistem

ve canlılar için potansiyel tehlike oluşturan küresel iklim değişikliği

olarak karşımıza çıkar. (III) Bu faaliyetler sonucu artan sera gazı salınımı, sıcaklık artışı ile birlikte ekstrem hava olayları gibi koşulları da

beraberinde getirir. (IV) Bu artışın kaynağı ise %49 enerji kullanımı,

%24 endüstri, %14 ormansızlaşma, %13 tarımsal faaliyetlerdir.

Bu parçada anlam bütünlüğünün sağlanması için numaralanmış

cümlelerden hangi ikisi yer değiştirmelidir?

A) I ve III B) I ve IV C) II ve III

D) II ve IV E) III ve IV

Çözüm

IV. cümlede I. cümlede söz edilen artışın kaynağı açıklanmış, bu

sebeple IV. cümle I’den sonra gelmelidir. Ayrıca III. cümlede de IV.

cümlede söz edilen faaliyetlerin sonucu belirtilmiş, bu durumda IV.

cümle I’den sonra III’ten önce olacağından II ile IV. cümle yer değiştirilmelidir. Doğru cevap D seçeneğidir.

Örnek 2

(I) Şehir merkezlerini daha fazla ağaçlandırarak bu bölgelerdeki

yüzey sıcaklıkları önemli ölçüde düşürülebilir. (II) Böylece enerji tüketimi, insan sağlığı ve kentsel altyapı üzerinde görülebilecek olumsuz

etkiler de azaltılabilir. (III) ETH Zürih Atmosfer ve İklim Bilimleri Enstitüsünden bir araştırma ekibi tarafından yapılan yeni çalışma, şehir

merkezlerini ağaçlandırma yoluyla kara yüzey sıcaklığının 12°C kadar düşürülmesinin mümkün olduğunu gösterdi. (IV) Yakın zamana

kadar bu konuda bazı çalışmalar yapılmış ancak şehir merkezlerini ağaçlandırmanın farklı iklim koşullarına ve kentsel ağaçsız yeşil

alanlara göre karşılaştırmalı etkileri şimdiye kadar tam olarak ortaya konulmamıştı. (V) Bununla birlikte, ağaçsız yeşil alanların yüzey

sıcaklıklarını azaltma etkisinin ağaçlandırılmış bölgelere kıyasla 2-4

kat daha düşük olduğu sonucuna ulaşıldı.

Bu parçada anlam bütünlüğünün sağlanması için numaralanmış

cümlelerden hangi ikisi yer değiştirmelidir?

A) I ve III B) II ve IV C) III ve IV

D) III ve V E) IV ve V

Çözüm

III. cümle ile IV. cümle birbiriyle yer değiştirildiğinde parçada anlam

akışı düzelmektedir.

Örnek Soru

(I) Hormonların kontrolünde salgılanan gözyaşları gündelik bir ritme

sahiptir. (II) Olağan dışı göz kuruluklarının nedeni ise duygu ve davranışlarımızın düzenlenmesinden sorumlu beyin bölgelerinin yer aldığı

limbik sistemdir. (III) Bazal gözyaşı salgılanmasında da etkin olan bu

sistem, uykusuzluk ya da kaygı hâli gibi zamanlarda salgılanan sıvı

miktarını düşürerek göz kuruluğuna sebep olur. (IV) Gözlerimiz kurudukça göz küresiyle göz kapakları arasında sürtünme artar ve göz

kırpmak rahatsız etmeye başlar. (V) Böyle durumlarda gözlerimizi

ovalama isteği duymamızın sebebi, gözlerimizi ovaladığımızda bazı

sinirleri uyararak gözyaşı üretimini tetiklememizdir.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinden sonra “Sabah saatlerinde yüksek miktarda salgılanır, yorgunluğumuzun arttığı

günün ilerleyen saatlerinde miktarı azalır ve gözlerimiz kurumaya

başlar.” cümlesi getirilmelidir?

A) I B) II C) III D) IV E) V

Çözüm

Bu tarz sorularda öncelikle “verilen cümleyi getirmemiz gereken yerin

ne şekilde ifade edildiğine” dikkat etmeliyiz. Örneğin, bu soruda “hangisinden sonra “şeklinde ifade edilmiş, bu ifade şekli numaralanmış

yerlerin hangisine” şeklinde de olabilirdi. Böyle bir durumda doğru

seçeneğimiz farklı olurdu. Sorumuza döndüğümüzde soru kökünde

verilen cümle, I.cümlede söz konusu edilen “gündelik ritme” açıklık

getirmekte; II. cümlede söz edilen “göz kuruluğun”dan bahsederek

II. cümledeki yargının girişini yapmaktadır. Bu durumda I. cümleden

sonra getirilmelidir, doğru cevap A olur.

Örnek 3

(I) Kar leoparı, dünyanın en ilgi çekici ve ender gözlemlenebilen

büyük kedilerindendir. (II) Orta Asya’da yüksekliği genellikle 3.000-

4.500 metre arasında değişen dağlık bölgelerde yaşar. (III) Ancak

birçok büyük canlı türü gibi bu kedinin de soyu tehlike altındadır.

(IV) Günümüzde 2.700 - 3.400 kadar kar leoparanının hayatta kaldığı

düşünülüyor. (V) Yaban hayatı korumak, bilimsel olduğu kadar sosyal

bir süreçtir; bu nedenle koruma programlarının başarılı olması için

bölgede yaşayanlarla iş birliği içinde olunmalıdır.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinden sonra “Bu

yüzden çok sayıda araştırmacı ve doğa koruma derneği tarafından

türün devamı için çeşitli koruma programları uygulanıyor.” cümlesi

getirilmelidir?

A) I B) II C) III D) IV E) V

Çözüm

Koruma programı uygulanmasının sebebi kar leoparlarının sayısının

sadece 2.700-3.400 kadar olmasıdır, bu yüzden verilen cümle IV’ten

sonra getirilerek iki cümle arasındaki bağlantı sağlanmalıdır.

Paragrafta Yapı (Paragraf Oluşturma - Paragrafı Düzenleme)

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

16

2

P:88

ETKİNLİK – 1

Aşağıda verilen numaralanmış cümleleri anlamlı bir bütün oluşturacak biçimde sıralayınız.

I. STEAM, STEM ögelerini içerir ancak karışıma “Sanat (Art)” alanını da ekler.

II. Okul öncesi eğitimden yüksek lisans programlarına kadar uzanan STEM, günümüzde birçok ülkede mevcuttur.

III. Sanat ve edebiyat tarihini eğitim süreciyle birleştirmek, öğrencilerin empati yeteneklerini ve duygusal zekâsını da harekete

geçirir.

IV. STEM; “Bilim, Teknoloji, Mühendislik ve Matematik” alanlarını

birleştirilen bir eğitim müfredatıdır.

V. Projeler yine bilim tabanlıdır ancak dersler yaratıcı düşünceyi ve

uygulamalı sanatları eğitim sürecine dâhil eder.

Sıralama “IV - II - I - III - V” şeklinde olmalıdır.

I. Beynin alt kısmında yer alan ve beyin sapı denilen kısımda gri

cevher çekirdeklerin hasar görmesinden dolayı bazı hücrelerin

dejenerasyona uğradığı görülür.

II. Parkinson hastalığının belirtilerinin ortaya çıkması için bu hücrelerin en az %60-80’inin yok olması gerektiği tespit edilmiştir.

III. Parkinson hastalığının oluşumuna sebep olan faktörler tam olarak tanımlanmasa da genetik ve çevresel durumların hastalık

üzerinde etkili olduğu düşünülmektedir.

IV. Bunun sebebi, hastalığın sinsi bir şekilde yavaş ilerlemesi ve

hücre yoğunluğunun çokluğudur.

V. Sebebi bilinmeyen bu dejenerasyonun dopamin salgılayan hücrelerin kaybına neden olduğu bilinmektedir.

Sıralama “III - I - V - II - IV” şeklinde olmalıdır.

I. Zekâ çalışmaları, bireysel farklılıklar psikolojisinin bir parçasıdır;

bireylerin zihinsel yetenekleri açısından farklılaştığı düşünüldüğü

için bu farklılıkların ölçümüne ve nedenlerine odaklanılmıştır.

II. Bilişsel psikologlar, çeşitli zihinsel performansların nasıl ortaya

çıktığını detaylı bir biçimde açıklamaya çalışırlar.

III. Psikolojide biliş olarak adlandırılan çalışma alanı, 1960’lardan

sonra başlamıştır; bilişsel yetenek ya da bilinen adıyla zekâ çalışmaları ise 1800’lerin sonuna kadar gider.

IV. Bilişsel psikoloji ise bireyler arasındaki zihinsel farklılıklar değil,

evrensel düzeyde insanın düşünme süreçlerine odaklanır.

V. Bilişsel psikoloji ile zekâ çalışmaları genelde insan zihnini çalışma

konusu yapmış olsalar da birbirlerinden farklıdırlar.

Sıralama “V - III - I - IV - II” şeklinde olmalıdır.

ETKİNLİK – 2

Aşağıda verilen parçalarda anlam bütünlüğünün sağlanması

için hangi cümlelerin yer değiştirmesi gerektiğini bulunuz.

(I) “Stenocara gracılıpes” dünyanın en kurak yerlerinden Namib

Çölü’nde yaşayan bir böcek türü. (II) Yer seviyesindeki su buharı,

böceğin kanat ve bacakları üzerinde yoğunlaşıyor. (III) Fakat su buharını çekme özelliği olan tek canlı sadece “stenocara gracılıpes”

değil. (IV) Bir anlamda çiy olayına benzetilecek bu yoğunlaşma

sayesinde “stenocara gracılıpes”, vücudu üzerinde biriktirdiği suyu içerek yaşamını devam ettiriyor. (V) Bitkilerin otsu bölümleri, su

içeriği ve yarı geçirgen hücre yapıları sayesinde su moleküllerini çekebilme yeteneğine sahiptir.

III ile IV. cümle yer değiştirmelidir.

(I) Mezopotamya’da yazının icadı rahiplerin ticarete dayalı görevleriyle doğrudan ilgiliydi. (II) Başlangıçta sadece satışların kaydını tutmak

için kullanılan bazı semboller zamanla geliştirildi. (III) Bu sayede en

ünlü klasik Mısır hiyeroglifleri bile yerini, gündelik kullanımına uygun

basitleştirilmiş versiyonlarına bıraktı. (IV) Çivi yazısı karakterleri fonetik simgelerdi, dolayısıyla birleştirilmeleri resim yazısının aksine

daha kolaydı. (V) Mısır hiyerogliflerine benzer bir resim yazısından

çivi yazısı ortaya çıktı. (VI) Sonunda Orta Doğu’da MÖ 1400-1000’de

günümüz alfabelerinin temeli olan ve belli sayıda harften oluşan bir

yazı ortaya çıktı.

III ile V. cümle yer değiştirmelidir.

(I) Çin kökenli olan ve tarihi çok eskilere dayanan Go, uzun süren

ve savaş meydanlarında sonlanmayan savaşların galibini belirlemek

amacıyla oynanamış bir oyundur. (II) Go ile satranç birbirine yakın

görülebilir ancak yaratıcılığı kullanma konusunda Go ön plana çıkmaktadır. (III) Düşünme gücü, sezgi ve deneyimler yardımıyla sayısız

stratejiler geliştirilebilir. (IV) Go oynayabilmek için oyuncuda dikkatini

toplama, cesaret, kendini kontrol edebilme ve yaratıcılık gibi yeteneklerin fazlasıyla bulunması gerekmektedir. (V) Bu oyunda kurallar

çok basit, strateji geliştirmek ve bunu uygulamak zor bir iştir. (VI)

Go ile ilgili en çok vurgulanan söz şudur: “Satranç çatışma ise Go

savaşın kendisidir.”

II ile V. cümle yer değiştirmelidir.

Paragrafta Yapı (Paragraf Oluşturma - Paragrafı Düzenleme)

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

16

3

P:89

3. I. Çünkü tüm dünyada ölüm nedenleri arasında ilk sıralarda

yer alan birkaç hastalığın risk faktörleri arasında sayılan bir

dizi metabolik sorunun obeziteye hayli yüksek bir sıklıkla

eşlik etmesi, tıp uzmanlarının giderek daha çok dikkatini

çeken bir olgu hâline geldi.

II. Modern yaşamın getirdikleri; beslenme biçimleri, hareket

etme alışkanlıkları gibi insan sağlığına doğrudan etki eden

iki unsur üzerinde büyük bir dönüşüme neden oldu.

III. Bu durumun kolayca fark edilebilen sonuçlarından biri,

tüm dünyada obezitenin giderek artması ancak bu sonuç

buz dağının görünen kısmı sayılabilir.

IV. Bugün yaygın olarak metabolik sendrom diye adlandırılan

bu sağlık sorunları kümesi, ilk kez epey eski bir zamanda

tanımlanmış olsa da tıp gündeminde özellikle son yıllarda

daha çok yer almaya başladı.

V. İnsanlar giderek artan oranda daha fazla işlenmiş, yüksek

kalorili ve düşük lifli gıdalarla beslenirken fiziksel açıdan

giderek daha az hareketli bir yaşam sürüyor.

Numaralı cümleler anlamlı bir bütün oluşturacak biçimde

sıralandığında sıralama aşağıdakilerden hangisi olur?

A) II - III - V - I - IV B) II - V - III - I - IV

C) IV - V - II - III - I D) V - I - IV - II - III

E) V - III - I - II - IV

1. I. Büyük Okyanus, kabaca dünyadaki tüm kara parçalarının

toplamıyla aynı büyüklükte bir alanı kaplıyor.

II. Gezegenimizdeki buzulların çoğuna ev sahipliği yapan bu

okyanusun yaklaşık %7’si deniz buzlarıyla kaplı.

III. Dünyadaki okyanusların en küçüğü ise Kuzey Buz Denizi

olarak da bilinen Arktik Okyanusu.

IV. Dünyadaki su kaynaklarının %96’sını oluşturan bu beş

okyanusun en büyüğünü Büyük Okyanus oluşturuyor.

V. Dünya yüzeyinin %71’i aşkını “küresel okyanus”tan oluşuyor ve bu kompleks yapı hepsi birbirine bağlı beş ayrı

okyanustan meydana geliyor.

Numaralanmış cümleler anlamlı bir bütün oluşturacak

biçimde sıralandığında hangisi baştan üçüncü olur?

A) I B) II C) III D) IV E) V

2. (I) Bir yerden düşmek oldukça yaygın görülen bir rüyadır. (II) Bir

görüşe göre bu rüya, kalıtsal yani kökeni ağaçlarda yaşayan

ilkel atalarımıza kadar uzanıyor. (III) Uzmanlara göre, yaşanılarak öğrenilen her olay, RNA yardımıyla beyinde özel bir protein

bağı ve zinciri şeklinde resmediliyor. (IV) Anımsama, bağlanan

bu moleküllerin tekrar okunması şeklinde gerçekleşiyor. (V)

İlkel insanların hemen hepsi; en az bir kez ağaçtan düşüyor;

yere doğru hızla düşenler kurtulmak için dallara tutunuyordu.

(VI) Modern insan, uyksunda boşluğa yuvarlanıp tam yere çarpacakken kendine gelince atalarının duyduğu ve türsel kalıtım

yoluyla iletilen duyguları yeniden yaşıyor.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinden sonra

“İşte bu deneyim bellekteki protein bağı yoluyla kuşaktan kuşağa iletilerek türe özgü anıları oluşturuyor.” cümlesi getirilmelidir?

A) I B) II C) III D) IV E) V

4. (I) Pek çok fizikçi holografik ilkeden yararlanarak içinde bulunduğumuz evrendeki fiziksel süreçleri açıklayan kuramlar da

geliştirebileceğini düşünüyor ve bu amaçla çalışmaya devam

ediyor. (II) Ancak bu gelişmelerin tamamı gerçek evrenle değil;

hayalî, kuramsal modellerle sınırlı kaldı. (III) Şu an için evrenin

gerçekten de bir hologram olduğunu doğrulayacak bir bulgu

yok. (IV) Ancak holografik ilke kuramsal fizikte önemli rol oynamaya devam ediyor. (V) Evrenin aslında bir hologram olduğu

düşüncesi, geçtiğimiz yıllarda kuramsal fizikte önemli gelişmeler yarattı.

Bu parçada anlam bütünlüğünün sağlanması için numaralanmış cümlelerden hangi ikisi yer değiştirmelidir?

A) I ve III B) I ve V C) II ve III

D) III ve V E) IV ve V

Sınıf İçi Uygulama

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 1 16

4

15FBA386

P:90

1. I. Livingston ve Greenwich adaları gibi farklı bölgelere de

uğrayan ekip, toplamda 8 farklı yabancı ülkeye ait bilim

istasyonunu, 1 bilimsel kamp alanını ve 1 tarihî istasyonu da ziyaret etti ve ikili iş birlikleri kapsamında çalışmalar

gerçekleştirdi.

II. Kıtadan alınan buz, su, kar, kayaç, yosun ve liken gibi çok

sayıda bilimsel örnek; ülkemizdeki araştırma laboratuvarlarına incelenmek üzere getirildi.

III. 19 kişilik araştırma ekibi, İstanbul Havalimanı’ndan yola

çıkarak Antarktika kıtasının en kuzey ucundaki King George Adası’na yaklaşık 15 bin kilometre yol katederek ulaştı.

IV. Çalışmanın devam ettiği süre boyunca gündüzleri sıfır

derece santigrat ortalama sıcaklıkta çalışan ekip, küresel

iklim değişikliği başta olmak üzere birçok araştırma konusunda çeşitli veriler topladı.

V. Adaya vardıktan sonra 80 metrelik Betanzos adlı gemiye

geçen ekip, 2 Mart’a kadar gemi ile Güney Okyanusu içerisinde Antarktika Yarımadası’nın batı kıyılarında seyir gerçekleştirdi.

Numaralanmış cümleler anlamı bir bütün oluşturacak biçimde sıralandığında hangisi baştan üçüncü olur?

A) I B) II C) III D) IV E) V

3. I. A grubu kanda A antijeni, B grubu kanda B antjeni, AB

grubu kanda her iki antijen de bulunur; 0 grubu kanda ise

bu antijenler yer almaz.

II. Olası nakil durumunda farklı antijenlere sahip kanın vücuda girmesi bağışıklık yanıtını tetikleyebileceği için hangi

kan grubuna sahip olduğumuzu bilmek önemlidir.

III. Kan grubumuzu tanımlamak için A - B - 0 sistemi ile Rh

faktörü sistemini birlikte kullanırız.

IV. Rh faktörünü belirleyen proteinin varlığı ise kan grubumuza eklediğimiz artı ya da eksi işareti ile belirtilir.

V. Bu sistemler yardımıyla, alyuvar hücrelerimizin yüzeyindeki antijen adı verilen işaretçi moleküllerin varlığını ya da

yokluğunu kolayca ifade ederiz.

Numaralanmış cümleler anlamlı bir bütün oluşturacak

biçimde sıralandığında hangisi bu sıralamada kullanılmaz?

A) I B) II C) III D) IV E) V

2. I. PET’te insan kan dolaşımına radyoaktif izleyiciler enjekte

ediliyor ve beyin bunları metabolize ediyor.

II. Beyin görüntüleme teknikleri, 70’li yılların ortalarında pozitron emisyon tomografisinin (PET) kullanılmaya başlanmasıyla tıp ve araştırma alanlarında yerini almaya başladı.

III. Toplanan verileri bir bilgisayar yeniden işliyor ve beynin

çeşitli bölgelerindeki aktivite seviyelerini gösteren topografik, renkli bir 3B görüntü oluşturuyor.

IV. En son teknolojileri kullanarak noninvaziv (kesici alet kullanılmayan) yöntemlerle beyni görüntüleme, nörogörüntüleme olarak adlandırılır.

V. Bu izleyiciler hızla bozunurken yaydıkları kısa ışık patlamaları (gama ışınları) özel bir görüntüleme cihazıyla toplanıyor.

Numaralanmış cümleler anlamlı bir bütün oluşturacak

biçimde sıralandığında sıralama aşağıdakilerden hangisi

olur?

A) I - II - V - IV - III B) II - I - V - III - IV

C) II - IV - I - III - V D) IV - II - I - V - III

E) IV - I - V - III - II

4 (I) Ürünlerin tavsiye edilen tüketim tarihleri genelde ürünlerin

sağlık sorunu yaratacak bozulma tarihlerini göstermez. (II) Bu

tür tarihler daha çok, gıdanın kalitesinin iyi bir seviyede kalacağı

tarihlere işaret eder. (III) Son kullanma tarihinden ne kadar süre

sonra ürünlerin bozulacağıysa değişkenlik gösterir. (IV) Ancak

doğru koşullarda saklandıklarında bu ürünlerin tüketilmesinde

ya da kullanılmasında bir sakınca yoktur. (V) Son kullanma tarihinden sonra tüketilen ürünlerin tazeliği, görüntüsü, dokusu,

kokusu ve işlevinde azalma meydana gelir. (VI) Taze etler, süt

ve süt ürünleri daha hızlı bozulurken paketli ve dondurulmuş

gıdalar daha uzun süre dayanır.

Bu parçada anlam bütünlüğünün sağlanması için numaralanmış cümlelerden hangi ikisi yer değiştirmelidir?

A) II ve IV B) II ve VI C) III ve V

D) III ve VI E) IV ve V

Ödev

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 2 16

5

15A9207F

P:91

1. I. Buradan yola çıkarak da ışık ışınlarının düz çizgiler boyunca yayılmadığını ve opak nesnelerin kenarlarından bükülebildiğini çıkarsadı.

II. Deneyde, karanlık odaya sızan ışık demeti, birbirlerinden

belirli uzaklıkta bulunan iki dar aralıktan geçip perde üzerine düştüğünde oluşan ışıklı alan incelenecekti.

III. Grimaldi, ışığın doğasını ve doğrusal yayıldığını irdelemek

için düzenlediği ilk deneyin sonucunda, yerleşik düşüncenin aksine, gölgelerin eştürel olmadığını belirledi.

IV. Işığın büküldüğünden kati bir şekilde emin olmak isteyen

Grimaldi, ikinci bir deney daha tasarladı.

V. Başka bir deyişle, bu kez gölgenin değil, ışıklı alanın her

tarafının aydınlanma yeğinliğinin eştürel olup olmadığı

belirlenecekti.

Numaralanmış cümleler anlamlı bir bütün oluşturacak

biçimde sıralandığında hangisi baştan üçüncü olur?

A) I B) II C) III D) IV E) V

2. (I) Belirli müzik türlerini dinlemenin zekâyı artıracağı fikrini duymuşsunuzdur. (II) Ancak müzik derslerinden önce ve sonra

çocukların zihinsel yeteneklerini ölçen, sonra da bu sonuçları müzik yerine oyunculuk veya resim dersi alan çocuklarla

karşılaştıran araştırmalar çok daha ilginç sonuçlara ulaştı. (III)

Sonuçlar ilginç olsa da dikkat edilmesi gereken üç önemli

nokta var: ilk olarak bu deneyler çocuklarla yapılmamıştı; ikincisi, etkiler geçiciydi; son olarak da sonuçlar belirli bir görev

türüne özgüydü ve genel IQ ölçümleri yapılmamıştı. (IV) Sonraki

araştırmalar da “Mozart etkisi” denen bu etkinin önemsiz olduğu sonucuna vardı. (V) Bu iddianın kökeni, sessizlik veya gevşeme kasetleri yerine klasik müzik dinlemenin, şekilleri hayal

etmeyi ve zihinsel olarak manipüle etmeyi gerektiren bir görevde performansı geçici olarak artırdığını gösteren bir deneye

dayanıyor. (VI) Müzik dersi almanın daha iyi işitme yeteneği, dil

öğrenimi ve sosyal-duygusal becerilerle ilişkili olduğu görüldü.

Bu parçada anlam bütünlüğünün sağlanması için numaralanmış cümlelerden hangi ikisi yer değiştirmelidir?

A) I ve VI B) II ve V C) III ve IV

D) IV ve V E) V ve VI

4. (I) Geçtiğimiz yüzyılın başından bu yana küresel ortalama

sıcaklık değeri 1°C’ın üzerinde artış gösterdi. (II) Örneğin, aynı

zaman zarfında Kuzey Kutup Bölgesi’ndeki sıcaklık artışı küresel ortalamanın yaklaşık iki katı olarak hesaplandı. (III) Çünkü

gezegenimizin her yerinde sıcaklık aynı ölçüde değişmiyor. (IV)

Ancak iklim değişikliğinin etkilerine sadece küresel ortalamalar

ölçeğinde bakmak yanıltıcı olabiliyor. (V) Bilim insanları kutup

bölgelerinin iklim değişikliğinden fazlaca etkilenmesini “kutup

amplifikasyonu” terimiyle açıklıyor.

Bu parçada anlam bütünlüğünün sağlanması için numaralanmış cümlelerin hangi ikisi yer değiştirmelidir?

A) I ve V B) II ve III C) II ve IV

D) III ve IV E) III ve V

3. I. Kakao çekirdekleri, flavonoid denilen organik kimyasallar

açısından oldukça zengin.

II. Ayrıca midedeki bakterilerin bitter çikolatayı kullanarak

kalbiniz için faydalı antienflamatuar bileşikler üretebildiği

keşfedildi.

III. Çikolatayı abur cubur olarak görüyoruz ama aslında bazı

bileşenleri bizim için faydalı olabilir.

IV. Yani çikolatayı sağlıklı kabul edip edemeyeceğimiz henüz

belli değil ama olumlu bileşenlerin hepsi kakaoda bulunduğu için tek bir kural var: Çikolata ne kadar siyah (bitter)

olursa o kadar iyi.

V. Epikatesin adlı özel bir flavonoid de beyindeki kan akışını artırıyor ve Alzheimer gibi hastalıklarda görülen protein

kümelerinin oluşumunu bozuyor.

VI. Ancak çikolatanın yararlı olduğunu öne süren araştırmaların çoğu, kemirgenler üzerinde yapıldı ve insanlarda aynı

faydaların olup olmadığını görmek için daha fazla araştırma yapılması gerekiyor.

Numaralanmış cümleler anlamlı bir bütün oluşturacak biçimde sıralandığında sıralama aşağıdakilerden hangisi olur?

A) I - V - II - III - VI - IV

B) I - VI - V - III - IV - II

C) III - I - V - II - VI - IV

D) III - VI - I - V - IV - II

E) V - I - II - VI - III - IV

ÖSYM Tarzı

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 3 16

6

45AD236E

P:92

Düşüncenin Akışını Bozan Cümle

♦ Bir düşünce birimi olan her paragrafta bir anlam bütünlüğü olduğunu ifade etmiştik. Her cümle, kendinden önceki ve sonraki

cümleye hem dil hem de düşünüş yönünden iyice bağlı olmalıdır

ki bu bütünlükte herhangi bir kopukluk ya da boşluk oluşmasın.

“Düşüncenin akışını bozan / anlam bütünlüğünü bozan cümle”

sorularında bizden istenen böyle bir kopukluğa ya da boşluğa

neden olan cümleyi bulmamızdır. Bu tarz sorularda, cümleleri

numaralanmış paragraflar verilir. Numaralanmış her cümleye aynı mesafede durmalısınız, özellikle ilk cümle çoğu kez göz ardı

edilebilmekte. Bir paragrafta anlam bütünlüğünü bozan cümlenin üçüncü cümle olması ile birinci cümle olması arasında fark

olmadığını unutmamalısınız.

♦ Paragrafı oluşturan cümleler arasında geçiş sağlayan bağlantı

sözcükleri bulunur; “ne var ki, bundan dolayı, sonuç olarak, ayrıca, bununla birlikte” vb. sözcükler bu bağlantı sözcüklerinden

birkaçıdır. Bu sözcüklerle kurulmuş bağlantılara da özellikle dikkat etmelisiniz.

♦ Son olarak şunu da belirtmeliyiz ki akışı bozan cümle, paragrafta

ele alınan konudan tamamen kopuk bir cümle olmayacaktır. Bu

cümle, konuya farklı bir bakış açısıyla yaklaşan ya da konunun

farklı bir yönünden söz eden bir cümle olur çoğu kez. Burada

cümleleri gruplandırın; bunu yaptığınızda dört cümlenin, kendi

içinde anlamsal bir bütünlük oluştururken kalan tek cümlenin bu

bütünden ayrıldığını göreceksiniz.

Örnek Soru

(I) Moda, çeşitli araştırmalara konu olan bir kavramdır. (II) Moda araştırmacıları, modanın gelecekteki görünümünü belirlemek için birçok

ayrıntıya dikkat etmelidir. (III) Pek çok düşünür, sosyolog, tasarımcı,

araştırmacı ve sanatçı bu kavram üzerinde durmuş ve uzmanlıkları

çerçevesinde tanımlar yapmıştır. (IV) Bu tanımlarla oluşmaya başlayan bilgi, uzun yıllar süren çalışmalarla kuramlara dönüşmüştür. (V)

Kuramlarla moda kavramı tekrar tekrar tanımlanmış; moda nedir, nasıl ortaya çıkar gibi sorular cevaplanmaya çalışılmıştır.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

Çözüm

Paragrafın bütününe baktığımızda “modanın çeşitli araştırmalara

konu olduğu; bu araştırmalarda sosyolog, tasarımcı, araştırmacı ve

sanatçının moda kavramına tanımlar getirdiği; bu tanımlar sonucu

oluşan bilgilerin zaman içinde kuramlar oluşturduğu; bu kuramlarda

da moda kavramının farklı açılardan ele alındığı anlatılmaktadır. İkinci

cümlede ise moda araştırmacılarına yönelik bir öneride bulunulmaktadır. Bu durumda doğru yanıt B olmalıdır.

Örnek Soru

(I) Günlük sıkıntılar; kişinin günlük yaşamında her gün karşılaşabileceği, huzursuz edici, engelleyici, hayal kırıklığı yaşatıcı olaylardır.

(II) 1988 yılında yapılan bir çalışmada, günlük sıkıntıların tamamından ziyade kişi için merkezî önemi olan sıkıntıların stresle daha fazla

ilişkili olduğu ortaya konulmuştur. (III) Kişinin alışık olduğu yaşam

alışkanlıklarının dışında ortaya çıkan önemli yaşam olayları stres

yaratır. (IV) Günlük sıkıntılar üstüne yapılan bir başka çalışmada da

- olumlu ya da olumsuz - kişiler arası ilişkilerle ilgili olayların stres

ve iyilik hâlinin belirleyicileri olduğu görülmüştür. (V) Bu çalışmalar,

gündelik hayatımızda yaşadığımız tüm sıkıntıların aynı düzeyde strese yol açmadığını, bazılarının diğerlerine göre daha fazla stres verici

olduğunu ortaya koymuştur.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

Çözüm

Parçanın konusu “günlük sıkıntılar”dır. I. cümlede günlük sıkıntılar

tanımlanarak konuya giriş yapılmış, II ve IV. cümlelerde günlük sıkıntılarla ilgili yapılmış çalışmalardan ve bu çalışmaların “günlük sıkıntılar

ile stres ilişkisi”ne dair elde edilen sonuçlarından söz edilmiş, V. cümlede de iki çalışmadan hareketle “günlük sıkıntılar ile stres arasındaki ilişki”ye yönelik varılan çıkarım ortaya konulmuştur. Bu durumda

I, II, IV ve V. cümle anlam bütünlüğü oluşturmaktadır. III. cümle ilk

anda paragrafla uyumlu gözükmektedir ancak bu cümlede paragrafın

konusu olan “günlük sıkıntılar” ele alınmamış, “önemli yaşam olaylarının kişide strese yol açtığı” görüşü ortaya konmuştur.

Aşağıdaki parçada numaralanmış cümlelerden hangisinin anlam akışını bozduğunu bulalım.

(I) Okyanus yüzeyi kirliliğine ilişkin verilerin değerlendirildiği bir araştırmanın sonuçlarına göre, şu anda dünya denizlerinde 2,3 milyon

ton mikroplastik bulunuyor. (II) Boyu 5 milimetreden kısa olan plastik

parçacıklar şeklinde tanımlanan mikroplastikler; deniz kaplumbağalarının, balinaların ve balıkların vücutlarında sıklıkla karşımıza çıkıyor.

(III) Coğrafi kapsamı ve kırk yılı aşkın bir zaman aralığındaki verileri

incelemesi açısından eşsiz nitelikteki araştırma, okyanuslardaki mikroplastik yoğunluğunun son 18 yılda hızla arttığını gösteriyor. (IV)

Bu artışın 2005 - 2019 arasında plastik üretiminde gerçekleşen iki

kata yakın yükselişle ve plastik kirliliğini önlemeye yönelik zorlayıcı

tedbirler alınmamasıyla ilgili olduğu belirtildi. (V) Araştırmada, plastik

politikalarında kapsamlı bir değişim olmaması durumunda okyanuslara plastik akışının 2040 yılında 2016’dakine göre 2,6 kat daha hızlı

olacağı öngörüldü.

II numaralı cümle parçadaki anlam bütünlüğünü bozmaktadır.

Paragrafta Yapı (Düşüncenin Akışını Bozan 4. ÜNİTE: PARAGRAF Cümle - Parçayı İkiye Bölme)

MODÜL

17

TÜRKÇE Ders Anlatım Modülü

4. ÜNİTE: PARAGRAF

Paragrafta Yapı (Düşüncenin Akışını Bozan Cümle - Parçayı İkiye Bölme)

TYT TÜRKÇE 1

Adı Soyadı : ..............................................................

767ACCE1

P:93

Parçayı İki Paragrafa Ayırma

♦ Aynı parça içinde yeni bir konuya geçildiği ya da giriş cümlesinde

ortaya konan konunun farklı bir yanından söz edilmeye başlandığı cümle, ikinci paragrafın başlangıcı olacaktır. Böylece paragrafı

oluşturan cümleler kendi içinde anlamsal bütünlük oluşturacak

biçimde iki gruba ayrılacaktır.

Aşağıda verilen parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragrafın numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlayacağını

bulalım.

(I) Algının sadece uyarıcının özellikleriyle sınırlı bir süreç olmadığı,

bağlamın algı üzerindeki etkileriyle anlaşılabilir. (II) Uyarıcının içinde

yer aldığı bağlam, algılayıcının o uyarıcıyı nasıl yorumladığını ve dolayısıyla da nasıl algıladığını büyük ölçüde belirler. (III) Bağlamın algı

üzerindeki etkisi, algının basit bir biçimde gözlerin ve kulakların beyne çevre hakkında bir şeyler söylemesi olmadığını gösterir. (IV) Dış

dünya hakkındaki bilgilerin doğru bir şekilde temellendirilebilmesi

için duyum ve algının nasıl meydana geldiğinin oraya konulması oldukça önemlidir. (V) Özellikle bilginin kaynağının deneyim olduğunu

ileri süren filozoflar için duyum ve algının, bilginin oluşumu açısından

açıklanması büyük önem arz etmektedir. (VI) Çünkü bilginin kaynağı

olarak düşünülen ve oldukça karmaşık bir süreç olan deneyim, duyum ve algıdan bağımsız düşünülemez.

IV. cümle

Örnek Soru

(I) Tarihî anlatılar her ne kadar belli kültürel kodların sonraki nesillere aktarımı için önemli bir rol oynasa da bu anlatıların gerçekliği

postmodernizm ile birlikte sorgulamaya açılır. (II) Tarih nedir, nasıl

yazılır, tarihin edebiyata olan etkisinde objektif tavır sergilenebilir mi

gibi sorular; postmodernizmle birlikte sıkça sorulan sorular olur. (III)

Her yazar, kendi ideolojisine ve tarihe olan bakış açısına göre eserlerini kaleme alır. (IV) Bunu yaparken aynı zamanda kendisiyle benzer

yaklaşımlarla tarihi aktaran diğer yazarlarla ortak bir tarih kanonu

oluşturur. (V) Bu tarih kanonu, hâkim ideoloji ışığında bazen resmî

kanon hâline gelse de iktidarların değişimiyle resmiyetini kaybeder.

(VI) Ancak resmiyetini kaybetmesi, o anlayışla yazılan eserleri tarih

sahnesinden silmez.

Bu parçada iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar?

A) II B) III C) IV D) V E) VI

Çözüm

Parçanın I ve II. cümlelerinde postmodernizmin tarihî anlatılara ve

bu anlatılara yönelik görüşlere olan etkisinden söz edilirken III, IV, V

ve VI. cümlelerde yazarların tarihi ele alış biçimleri ve bu tutumlarıyla

ortaya çıkan durumdan söz edilmiştir. Bu durumda cevap B olmalıdır.

Örnek Soru

(I) Eleştirel düşünmenin henüz her yönüyle üzerinde anlaşmaya

varılmış bir tanımı yoktur. (II) Eleştirel düşünmeyi tanımlamanın zorluğu, işlev ve bileşenlerinin karmaşıklığına dayanmaktadır. (III) Buna

rağmen eleştirel düşünmeyi tanımlama çabaları gittikçe yaygınlaşmaktadır. (IV) Eleştirel düşünme becerisi doğuştan getirilen bir özellik

değildir; sonradan kazanılabilen, öğrenilebilen, öğretilebilen ve geliştirilebilen bir beceridir. (V) Eleştirel düşünmenin öğretilebilmesi

düşüncesi, temelde “bilinmesi ve öğretilmesi mümkün düşünme becerileri olduğu ve bu becerilerin öğrenilmesi durumunda kişinin daha

etkili düşüneceği” varsayımına dayanmaktadır. (VI) Ayrıca eleştirel

düşünmenin eğitimi ile ilgili olarak yapılan araştırmalar da eleştirel

düşünme becerilerinin öğretilebileceğini göstermektedir.

Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf, numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar?

A) II B) III C) IV D) V E) VI

Çözüm

Parçanın bütününde “eleştirel düşünme” kavramı ele alınmıştır, bu

noktada tüm cümlelerde “eleştirel düşünme”den söz edilmektedir.

Ancak I, II ve III. cümlelerde “eleştirel düşünmenin ne olduğunu açıklayan ve herkesçe fikir birliğine varılmış bir tanımın olmadığı” bilgisi

verildikten sonra “ortak bir tanımlamanın yapılamamasındaki etkenler”

belirtilmiş, ardından da “bu konuda çabaların sürdüğü” belirtilmiştir.

IV, V ve VI. cümlelerde ise “eleştirel düşünme” kavramına “eleştirel

düşünmenin doğuştan getirilen bir özellik olmadığı” teziyle giriş yapılmış, “eleştirel düşünme, öğrenilebilen bir beceridir” ana düşüncesi

etrafında konu geliştirilmiştir. Bu durumda doğru yanıt C olmalıdır.

Örnek 1

(I) Türkiye, sahip olduğu bitki türleriyle bulunduğu iklim kuşağında

zengin floraya sahip ilginç ülkelerden biridir. (II) Türkiye florasının ilginçliği, sahip olduğu tür zenginliğinin yanında çok sayıda endemik

tür içermesinden kaynaklanmaktadır. (III) Bu olağanüstü zenginlik

ve çeşitlilik; içerdiği farklı iklim tipleri, jeolojik ve ekolojik çeşitlilik,

zengin su kaynakları, çok çeşitli habitat tipleri gibi özelliklerinden

kaynaklanmaktadır. (IV) Türkiye florası üzerine araştırmalar, XVI. yüzyılın ortalarından itibaren Türkiye’ye gelen yabancı araştırmacılar ile

başlamıştır. (V) Bu araştırmacılar genellikle Doğu Akdeniz - Ege yörelerine gelmiş; Osmanlıları tanımanın yanında gördükleri bitki, hayvan

ve madenleri saptamaya çalışmışlardır. (VI) Fransız doğa bilimcisi P.

Belon, bu tip gezgin araştırmacıların ilki sayılır.

Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar?

A) II B) III C) IV D) V E) VI

Çözüm

I, II ve III. cümlelerde Türkiye florasının zenginliği ve bu zenginliği

sağlayan etkenler üzerinde durulmuştur. IV, V ve VI cümlelerde Türkiye florası üzerine yapılan araştırmaların tarihine yönelik bilgiler verilmiştir. Bu durumda ikinci paragrafın başlangıcı IV numaralı cümle

olacağından doğru cevap “C” olmalıdır.

Paragrafta Yapı (Düşüncenin Akışını Bozan Cümle - Parçayı İkiye Bölme)

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

17

2

P:94

ETKİNLİK

Numaralanmış cümlelerle anlam bütünlüğüne sahip bir paragraf

oluşturulduğunda hangi cümlenin bu paragrafta kullanılmayacağını bulunuz, cümlelerin sıralamasını yazınız.

I. Aslen bir karbon atomunun, yani bildiğimiz kömürün elmasa

dönüşmesi için çok yüksek bir basınç gerekiyor.

II. Milattan yüzlerce yıl önce elmas, Hindistan’da ilk defa bulunduğunda göz kamaştıran parlaklığından ziyade büyüsü nedeniyle

ilgi gördü.

III. Tüm bu basınç ve ısıya, 3,2 yılı da eklersek elimize mükemmele

yakın bir elmas geçecektir.

IV. Aynı elmasın dönüşümü için 1700 - 2000 derecelik bir ısı gerekiyor, bu da magmaya doğru 200 kilometrelik bir yolculuk demek.

V. Bir elmasın oluşabilmesi için doğa üstü etkenlerin gerektiğini biliyor muydunuz?

VI. Bu basıncı tahayyül etmek gerekirse elinizin üzerine Eyfel Kulesi

ağırlığınca bir yükün bindiğini düşünebiliriz.

II numaralı cümle kullanılamaz, sıralama V - I - VI - IV - III biçiminde

olur.

I. Yapay Zekâ, iş süreçlerinde verimliliği ve inovasyonu artırarak

birçok fayda sağlayabilir.

II. Bu nedenle sektörel yapay zekâ test ve deneyim merkezleri

kurularak Avrupa’da yapay zekâ geliştiricilerine ve teknoloji sağlayıcılarına güvenli bir ortamda test yapma imkânı sağlanacak.

III. Ancak güvenlik yönünden ve etik bakımdan ortaya çıkan sorunlar,

bu teknolojinin dünya genelinde kabul görmesini engelleyebilir.

IV. Teknolojik gelişmelere paralel olarak toplumsal dönüşümün

yaşanması, doğal olarak yapay zekânın sosyal yaşam üzerinde

de önemli etkilerinin görülmesine yol açmaktadır.

V. Bu merkezlerin Avrupa’nın yapay zekâ alanında geriye düşmemesi ve güvenilir yapay zekânın geliştirilmesi için faydalı olması

bekleniyor.

VI. Avrupa Birliği yapay zekânın geliştirilmesi ve kullanımının desteklenmesi için güvenilir ve etik yöntemlerin benimsenmesi

gerektiğini savunuyor.

IV numaralı cümle kullanılamaz.

Sıralama I - III - VI - II - V biçiminde olur.

Örnek 2

(I) Köprülerin sağlam ve güvenli olması hayati önem taşırken dayanıklılığını ölçmek hayli zordur. (II) Köprü ile ilgili yapısal düzeltici

önlemlerin kararlarını alacak ve bu kararlar için köprülerde kontrolü

yapacak mühendisin köprü ile ilgili tüm sorunları bütün boyutları ile

bilmesi gerekmektedir. (III) Bu konuda çalışmalar yapan West Point Military Academy ve diğer üniversitelerden araştırmacılar, akıllı

telefonların köprü güvenliğinin izlenmesinde kullanılabileceğini ortaya koydu. (IV) Söz konusu projede, köprülerden geçen araçlarda

bulunan akıllı telefonların ivme ölçer verilerinin bir uygulama aracılığıyla toplanarak köprüdeki yapısal değişimlerin takip edilebileceği

görüldü. (V) Golden Gate Köprüsü üzerinde yapılan ölçümlerde, geleneksel olarak köprü izlemede kullanılan 240 sabit sensörün yerine

sadece iki akıllı telefonun kullanılabileceği görüldü.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisi anlam bütünlüğü

bozmaktadır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

Çözüm

I. cümlede köprülerin dayanıklılığını ölçmenin zorluğu ifade edilmiş,

III. cümlede de “bu konuda” sözüyle köprülerin dayanıklılığının ölçülmesi kastedilerek I ve III birbirine bağlanmıştır. Ardından gelen ifadelerle de köprü dayanıklılığının ölçülmesine yönelik bir uygulamadan

söz edilmiştir. Bu durumda II. cümle anlam bütünlüğü içinde olmadığından cevap “B” olmalıdır.

Örnek 3

(I) Otizm teriminin bilimsel olarak ilk kez tanımlandığı 1943 yılından

beri geçen 80 yıllık süreçte, otizmin olası nedenleri, teşhisi ve tedavisi üzerine çok sayıda araştırma yapıldı. (II) Otizmin teşhisine yönelik

standart ölçütler belirlendi ve tüm ülkelerde kullanılmaya başlandı.

(III) Peki, otizmin tanısında değerlendirme ölçütleri neye göre belirleniyor? (IV) Her geçen yıl toplumsal bilinç ve farkındalık arttı. (V)

Ancak her geçen yılla birlikte otizmli bireylerin sayısında da ciddi

artış oldu.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisi anlam bütünlüğünü bozmaktadır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

Çözüm

İlk cümlede otizmin bilimsel olarak ilk kez tanımlandığı tarih verilerek

o tarihten günümüze kadar süreçte otizm üzerine pek çok araştırma

yapıldığı söylenmiştir. Ardından gelen II, IV ve V. cümlelerde de yine

aynı süreçte otizmle ilgili ortaya çıkan gelişmeler sıralanmıştır. Dolayısla, I, II, IV ve V numaralı cümleler anlamsal bütünlüğe sahiptir. III

numaralı cümle ilk anda II numaralı cümle ile bağlantılı gözükse de

ardından gelen IV ile V. cümleler, I ve II. cümlelerdeki düşünce akışını

devam ettirmektedir. Dolayısıyla anlam bütünlüğünü bozan cümle III

olduğundan cevap “C” dir.

Paragrafta Yapı (Düşüncenin Akışını Bozan Cümle - Parçayı İkiye Bölme)

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

17

3

P:95

1. (I) Empatiyi açıklamak için kullanılan “insanın kendisini karşısındakinin yerine koyması”durumu öyle kolayca yapılabilecek bir

şey değildir. (II) Her insan birbirinden farklıdır ve kimse kendini

karşısındakinin yerine öyle kolayca koyamaz. (III) Kendini onun

yerinde zannederken de ister istemez kendisi gibi düşünmeye devam eder. (IV) Empatide özdeşim kurarak anlamak vardır,

sempatide ise yandaş olmak esastır. (V) Empati kuran kişi taraf

tutmaz, sempati gösteren kişi karşısındakinin tarafını tutar.

(VI) Bir kişiye sempati duyuyorsak ona hak vererek onu destekleriz, empatide ise hak vermesek de onu anlamaya çalışırız.

Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf

numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar?

A) II B) III C) IV D) V E) VI

2. Stres, vücudumuzda bazı değişikliklere sebep olur. (I) Örneğin,

böbrek üstü bezlerinden adrenalin hormonu salgılanır. (II) Bu

hormon bir tehlikeyle karşı karşıya kaldığımızda “savaş ya da

kaç” tepkisinin başlatılmasını sağlar. (III) Bu durumda kalp atım

hızı artar ve kan basıncı yükselir. (IV) Kan akışı kasları, kalbi ve

beyni beslemesi için bu organlara yönlendirilir. (V) Bu nedenle

stres, kısa vadede yeme isteğimizin azalmasına neden olur.

Bu parçanın anlamlı bir bütün olması için “Aynı zamanda

yemek yeme ve sindirim gibi vücutta enerji gerektiren diğer

işlevler kısıtlanır.” cümlesi numaralanmış yerlerden hangisine getirilmelidir?

A) I B) II C) III D) IV E) V

6. (I) Günümüzde de yararlanılan pek çok bilimsel bilginin temelleri çok eski çağlarda atılmıştır. (II) İnsanların astronomi bilimini öğrenmesindeki amaç; dünyayı anlama merakı, yaşamlarını

rahat ve güvenli kılmaktır. (III) Gökyüzü olaylarının izlenmesi,

kaydedilmesi ve yorumlanması; günümüz modern astronomi

bilimine temel oluşturmuştur örneğin. (IV) Aynı şekilde modern

astronomideki matematiksel dayanaklar ilk defa Mezopotamya’da kullanılmıştır. (V) Mezopotamya uygarlıkları, ziggurat adı

verilen tapınaklarda gözlem yaparak gök biliminde bilimsel

gözlem yöntemini keşfetmiş ve bilgileri tablolaştırmıştır. (VI) Ay

ve Güneş tutulmalarını hesaplayan bu medeniyetler; Merkür,

Venüs, Mars, Jüpiter, Satürn gibi gezegenlerin de varlığından

haberdardır.

Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?

A) II B) III C) IV D) V E) VI

4. (I) Pozitivist bilim anlayışına göre bilim insanları, tamamen

nesnel bir tutum içinde olurlar. (II) Yani bu anlayışa göre bilim

insanları, her şartta ve her zaman bilimsel çalışmanın planlanmasından sonuçlandırılmasına kadar her aşamasında tamamen objektif ve tarafsız olurlar. (III) Mekanik evren anlayışına

uygun olarak bu anlayış, bilim insanlarını bir fotoğraf makinesi

olarak görmektedir. (IV) Böylelikle bilim insanlarının duyguları

hiçe sayılmaktadır. (V) Ayrıca bilim insanlarına olay ve olguları

dışarıdan edilgen bir biçimde izleyen bir konum oluşturulmaktadır.

Bu parçada numaralanmış yerlerin hangisinden sonra

“Başka bir deyişle bilim insanlarının sosyal bir varlık olan doğaları görmezden gelinmektedir.” cümlesi getirilmelidir?

A) I B) II C) III D) IV E) V

5. (I) Kültür, etkileşimler ürünü; bütünü ve kaynağıdır. (II) Medeniyetin kökeninde insanın çevresiyle ve kendisiyle etkileşimleri yatar. (III) Bu kapsamda bireyler, topluluklar, uluslar; duygu,

düşünce ve inançlar; ürünler, uygulamalar, sistemler; dahası

gelenekler ve kültürler arası etkileşimlerden söz edilebilir. (IV)

Kuşaklar arası etkileşim, yaşamın özünü meydana getirir. (V)

Kuşaklar arası etkileşimin çatışma olarak tanımlanması ise

etkileşimin gücünü ve yaygın etkisini ortaya koymaktadır. (VI)

Yaşam, nesiller arası etkileşimlerle yenilenir ve zenginleştirilerek geçmişten bugüne ve geleceğe aktarılır.

Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf

numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar?

A) II B) III C) IV D) V E) VI

3. (I) Nesiller arası ilişkiler, genellikle olumsuzluk yüklü kuşak

çatışmaları ekseninde değerlendirilir. (II) Özellikle iletişim teknolojilerindeki gelişmeler dikkate alındığında her kültür çağı,

kendi kuşağını ortaya çıkarmıştır. (III) Bu süreçte kültürel bellek

sözlü, yazılı - basılı ve elektronik (sanal-dijital) biçim ve içerik

kazanmıştır. (IV) Bu alandaki köklü değişim, kültürel belleğin

insani niteliğini kaybederek yapay belleğe dönüşmesiyle ortaya

çıkmaktadır. (V) Böylece kültürel belleğe ait her anlatı, “canlı”

yapısından kâğıda dayalı metne ve son dönemde de elektronik

içeriğe dönüşmüştür.

Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

Sınıf İçi Uygulama

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 1 17

4

542BAD66

P:96

1. (I) Kitle hâlinde gerçekleşen göçmen hareketlerinde demografik

olarak belli bir çoğunluğun birlikte hareketliliği söz konusudur.

(II) Bu durumda insanlar çoğunluk hâlinde olmalarından dolayı

azınlık psikolojisini çok fazla üzerlerinde hissetmezler. (III) Bu

nedenle de kitle hâlindeki göçmen hareketlerinde göçe katılanlar gittikleri yerde, daha önce sahip oldukları kültür unsurlarını yaşamaya ve korumaya daha fazla özen gösterirler. (IV)

Göçmenlerin gittikleri yere uyum sağlama ve bütünleşmeleri

için gereken ilk koşul, ailenin bir arada olmasını sağlayacak bir

konuta sahip olmalarıdır. (V) Böylece göç eden ailenin geldiği yere aidiyet hissi duymasını sağlayacak en önemli aşama

katedilmiş olur. (VI) Ailenin geçimini sağlamak üzere çalışılabilir

durumda olan aile üyelerinin istihdamı da uyum sağlama sürecinin bir diğer koşulu olarak değerlendirilmelidir.

Bu parça iki paragrafa ayrılmak istenirse ikinci paragraf

numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar?

A) II B) III C) IV D) V E) VI

3. (I) Araştırmacılar Fransız Polinezya’sındaki en büyük ada olan

Tahiti açıklarında, 30 metre derinlikte el değmemiş bir mercan

resifi keşfetti. (II) Keşif görevini yürüten UNESCO yetkilileri,

bunun o derinlikte keşfedilen en büyük resiflerden biri olduğunu bildirdi. (III) Mercan resifleri dünya yüzeyinin %1’den daha

az kısmını kapladıkları hâlde dünyadaki biyoçeşitliliğin yaklaşık % 25’ine ev sahipliği yapıyor ve bu, ekolojik açıdan büyük

önem taşıyor. (IV) Mercan resifleri genellikle daha sığ sularla

özdeşleştirildiği için söz konusu keşif biraz şaşırtıcı bulundu.

(V) Araştırmacılara göre, sığ sular iklim değişimine bağlı olarak

daha hızlı ısındığı için görece daha derin yerler mercan resifleri

için bir sığınak işlevi görüyor.

Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi anlam

bütünlüğünü bozmaktadır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

2. I. Geleneksel yöntemlere göre önemli ölçüde daha düşük

güç kullanılan bu yöntem, internetin iklim ayak izini küçültme potansiyeline sahip olmasıyla öne çıkıyor.

II. Bu optik çip, tek bir kızılötesi lazerden gelen ışığı kullanarak çok sayıda farklı frekansta ışık üretiyor.

III. Danimarka ve İsveç’ten araştırmacılar, küresel internet trafik hızının iki katına karşılık gelen 1,8 petabitlik hıza sahip

bu veri transferini, özel tasarlanmış tek bir optik çip kullanarak gerçekleştirdi.

IV. Bilim insanları sadece bir ışık kaynağı kullanarak saniyede

1,8 petabit hızla veri aktarıp bir dünya rekoruna imza attı.

V. Böylece lazerin tek olan frekansı tek bir çip içinde yüzlerce

farklı frekansa çoğaltılıyor.

Numaralanmış cümleler anlamlı bir bütün oluşturacak

biçimde sıralandığında hangisi baştan üçüncü olur?

A) I B) II C) III D) IV E) V

4. I. Mekanik uçuş ile ilgili bilimsel araştırmalar yaparak insanın

mekanik bir araç olmadan uçamayacağını ileri sürer, bu

yoldan hareketle kuşa benzeyen uçan makine tasarımları

yapar.

II. Bu süreçte modern anlamda uçuşla ilgili ilk bilimsel araştırmaların Leonardo da Vinci tarafından yapıldığı bilinmektedir.

III. Bu tasarımlar, havacılık alanındaki çalışmaları Sanayi Devrimi’yle birlikte başka bir boyuta yönlendirir.

IV. Leonardo da Vinci, kuşların uçuşlarını inceler ve uçuşla

anatomileri arasındaki bağıntıyı ortaya koymaya çalışır.

V. İnsanların ayaklarının yerden kesilebileceği düşüncesi

tarihsel süreç içinde bilimsel gelişmelere bağlı olarak değişikliğe uğramış ve ilerleme kaydetmiştir.

Numaralanmış cümleler anlamlı bir bütün oluşturacak

biçimde sıralandığında hangisi baştan üçüncü olur?

A) I B) II C) III D) IV E) V

Ödev

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 2 17

5

678F1610

P:97

1. (I) 2019’un son aylarından itibaren dünyadaki tüm diller; korona, korona virüsü, COVID19 gibi yeni sözcük ve yapılarla tanışmıştır. (II) Küresel salgın hâline gelen hastalığın varyantlarının

adlandırılma işi yapılırken Dünya Sağlık Örgütü, Yunan alfabesindeki harflerin sırasına göre varyantları isimlendirmiştir. (III)

Türkçe de bu durumdan etkilenmiş ve uzun süre ülkemizde

söz konusu terimlerin tanımı, yazımı, telaffuzu gibi konularda

yazılar yazılmış; çalıştaylar düzenlenmiştir. (IV) Tüm bu çalışmalara rağmen bu sözcüklerin yazımı, tanımı, okunuşu üzerinde

bir fikir birliğine varılamamıştır. (V) Günlük yaşamın parçası olan

tüm bu terim ve sözcükler hâlâ sözlüklere girememiştir.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisi düşüncenin

akışını bozmaktadır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

2. (I) Sanatın bilgi ile olan ilişkisini araştıran alana sanat epistemolojisi adı verilir. (II) Alanın en temel soruları, “Sanat bilginin

kaynağı olabilir mi?” ve “Sanat bir şeyler öğretir mi?” sorularıdır. (III) Böylece sanatın bilişsel değerinin olup olmadığı tartışılmaktadır. (IV) Schopenhauer ve Heidegger’in bir bütün olarak

felsefi görüşlerine baktığımızda onların sanata ortak bir açıdan

yaklaştıklarını görürüz. (V) Gerek sanata gerek bilgiye ve özellikle de sanatın bilgisine önemli bir yer verirler. (VI) Her iki filozof

için de bilgi, insanın varlık sebebidir.

Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf

numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar?

A) II B) III C) IV D) V E) VI

3. (I) Teleskopların başlıca işlevleri, görüntüyü daha parlak hâle

getirmek ve büyütmek olarak özetlenebilir. (II) Yeryüzündeki

teleskoplarla yapılan gözlemlerin kalitesi, teleskopların bulunduğu ortam koşullarına göre değişir. (III) Bu durum, teleskopların kurulacağı bölgelerin özenle seçilmesini gerektirir. (IV)

Teleskoplar genellikle etrafta fazla yerleşimin olmadığı yüksek

tepelere kurulur. (V) Böylece hem gözlemler ışık kirliliğinden

olabildiğince az etkilenir hem de gözlemlenen gök cisimlerinden gelen ışık atmosferde daha az yol alarak daha az dağılır.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

5. (I) Deterjanların günümüzdeki gibi yoğun bir biçimde henüz

günlük hayata girmediği yıllarda, temizlik işlerinde çoğunlukla

arap sabunları kullanılırdı. (II) Kalıp sabuna nazaran temizleme

gücü daha yüksek olan arap sabunları bakkallarda, kesif kokusundan dolayı genellikle dükkânın dışına konulan bir tenekenin

içinde muhafaza edilirdi. (III) Eskiden yiyecek ve içeceklerimiz

gibi bütün temizlik ve kişisel bakım ürünleri de mahalle bakkallarında satılırdı. (IV) Bakkal tarafından metal bir kaşık yardımıyla

naylon torbanın içine doldurulduktan sonra tartılarak satılırlardı.

(V) Yerlerin, merdivenlerin, çamaşırların arıtılması işlemlerinde o

yıllarda ev hanımlarının en büyük yardımcısı olan arap sabunları, yerini artık deterjanlara bıraktı.

Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

6. (I) Uyku süresi bireysel farklılıklar göstermesine rağmen temelde yaşla ilgilidir. (II) Uykunun hafif uykudan derin uykuya kadar

beş evresi vardır. (III) Bu evrelerin ilk dördü “NREM” olarak

adlandırılır. (IV) NREM evrelerinde metabolizma yeniden düzenlenir ve bedenin dinlenmesi sağlanır. (V) REM olarak adlandırılan son evrede ise kan basıncı, nabız ve vücut ısısı yüksek; kalp

atışı hızlı ve beyin dalgaları aktiftir.

Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmuştur?

A) I B) II C) III D) IV E) V

4. (I) Grafene benzerliğinden dolayı “yeni nesil mucize malzeme”

olarak tabir edilen grafini üretmek, malzeme biliminin uzun

süredir gerçekleştirmek istediği bir hedefti. (II) Araştırmacılar

grafinin iletkenliğiyle grafene rakip çıktığını, üstelik grafinin

iletkenliğinin kontrol edilebilir olduğunu belirtiyor. (III) Ancak

uzun zamandır süren deneysel ve kuramsal çalışmalara rağmen başarılı olunamamıştı. (IV) Geçtiğimiz yıl araştırmacılar

elektronik, optik ve yarı iletken malzeme alanlarında çığır açıcı

yeniliklere imkân verme potansiyeli olan bu malzemeyi üretmeyi sonunda başardıklarını duyurdu. (V) Çok farklı alanlarda,

çok farklı uygulamalara olanak sağlayan potansiyelinden dolayı

grafinin üretilebildiği haberi malzeme bilimi dünyasında büyük

bir heyecan yarattı.

Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

ÖSYM Tarzı

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 3 17

6

336F1F83

P:98

PARAGRAFTA YAPI

♦ Cümleleri arasında dil ve düşünce yönünden anlam bütünlüğü

olan paragraflarda bu bütünlük gelişigüzel biçimde değil, cümlelerin belli bir düzende sıralanmasıyla oluşur. Bu düzen de paragrafta

“giriş, gelişme ve sonuç” cümlelerinin doğal geçişlerle birbirine

bağlanması ile kurulur. Her paragrafta giriş, gelişme ve sonuç

cümleleri vardır, bu cümlelerin niteliklerinden kısaca söz edelim:

♦ Giriş bölümü, genellikle tek cümledir; bu cümlede ayrıntıya girilmeden paragrafta ele alınacak konu ortaya konur. Örneğin,

“Sanat, yaşamı yansıtan bir aynadır.” cümlesi bir paragrafın giriş

cümlesi ise bu paragrafta “sanatın işlevi”nden söz edileceğini

anlarız çünkü “sanatın ne olduğu” yaşamı yansıtan ayna benzetmesiyle verilmiştir; bu da sanatın işlevidir. Giriş cümlelerinde,

cümleyi kendinden önceki cümleye bağlayan “bunun için, buna

karşı, bu nedenle, başka bir deyişle, gerçi, hâlbuki” gibi bağlantı

ögeleri bulunmaz.

Örnek Soru

- - - -. Antik Yunan filozofu Platon, Kratylos adlı yapıtında dili, “kendi

özel düşüncelerini sesin yardımıyla, özne ve yüklemler aracılığıyla

anlaşılabilir duruma getirmek” biçiminde tanımlar. Günümüzün ünlü

dil bilginlerinden Andre Martinet, “insanın kendi bilgilerini, bir anlamsal kapsamı ve bir ses karşılığı olan birliklerle her toplumda bir başka

biçimde açıkladığı bir iletişim aracı” olarak tanımlamaktadır dili.

Bu parçanın başına düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden

hangisi getirilmelidir?

A) Dil kelimesi birçok dilde çok anlamlıdır

B) Dil konusu, insanlık tarihi açısından yeni bir olay değildir

C) Geçmişten günümüze kadar düşünürler ve dilciler dili kendi açılarından açıklamıştır

D) Dilin kökü ve özü sorunu, varlığın kökü ve özü sorunu kadar eskiye dayanan bir olgudur

E) Dil, bir iletişim aracı olarak tanımlanır çünkü dil ile insan, bütün

insanlar için ortak olan bir bilgi alanı oluşturur

Çözüm

Parça “örneklendirme” üzerine kurulmuştur. Platon ile Andre Martinet’in dili ne şekilde tanımladıklarının belirtilmesi, bize bu “örneklerin verilme sebebini” düşündürmelidir. Söz konusu kişilerin verdikleri

tanımlara baktığımızda “dili her ikisinin de farklı şekilde tanımladığını”

görmekteyiz. O hâlde bu örneklerden önce ortaya konan düşünce

“dilin farklı şekillerde tanımlandığı” yargısına dayanmalıdır. Bu yargıyla aynı doğrultuda olan yargı da C seçeneğinde bulunmaktadır. Bu

seçenekte yer alan “düşünürler” ve “dilciler” ifadeleri de parçadaki

“filozof” ve “dil bilgini” ifadeleri ile karşılandığından doğru yanıt olarak C seçeneğini işaretleyebiliriz.

♦ Gelişme bölümü, paragrafın yardımcı düşüncelerinin verildiği

cümlelerden oluşur. Giriş cümlesinde ortaya konan konunun ayrıntılandırıldığı bu bölüm, genellikle birkaç cümleden oluşur.

Örnek Soru

Özellikle sanatsal metinler için söylenmiş olan “- - - -” sözü, üslup

içerik karşıtlığında biçimden yana tutum sergilemek olarak adlandırılabilir. Edebiyatımızda söz sanatlarına, yaratıcı betimlemelere, dilde

söz dizimi oyunlarına önem verildiğini biliyoruz. Oysa anlatı sanatlarında okuru anlatıya yabancılaştıracak her dil oyunu, belli bir amacı

yoksa gereksizdir. Yapıtın değeri, yazarın anlattığında yatar; anlatmaya değecek bir şey yoksa da yazmaya kalkmak yersizdir.

Bu parçada boş bırakılan yere anlam akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) Ustalık, az sözle çok şey anlatmaktır.

B) Edebiyat, her şeyden önce bir anlam sanatıdır.

C) Önemli olan ne anlatıldığı değil, nasıl anlatıldığıdır.

D) Her çağda sevilerek okunan yapıtlar, klasik olarak adlandırılır.

E) Sanat yapıtlarının özgünlüğü biçimden çok, içerikte aranmalıdır.

Çözüm

Parçada boş bırakılan yere gelecek sözün anahtarı “üslup-içerik

karşıtlığında biçimden yana tutum sergilemek olarak adlandırılabilir”

ifadesi ile doğrudan verilmiştir. Bu ifade, gelecek sözü açıkladığına

göre bizim seçeceğimiz cümlede, biçim ile içerik karşılaştırılmalı

ve bu karşılaştırmada biçim içerikten daha önemli bulunmalıdır. Bu

yargıyı da C seçeneğinde görmekteyiz. Seçenekte verilen yargıdaki

“ne” anlatıldığı ifadesi “konu”yu yani “içeriği” ifade ederken “nasıl”

anlatıldığı ifadesi “anlatım özelliğini” yani “üslubu” ifade etmiş; üslup

içerikten daha önemli kabul edilmiştir. Bu doğrultuda doğru yanıt C

seçeneği olur.

♦ Sonuç bölümü, çoğunlukla tek cümleden oluşan ve paragrafta asıl anlatılmak istenenin verildiği bölümdür. Sonuç bölümünü

oluşturan cümle, paragrafın genelinde anlatılanların özeti gibidir

çoğu kez.

Paragrafta Yapı (Boşluk Doldurma) 4. ÜNİTE: PARAGRAF

MODÜL

18

TÜRKÇE Ders Anlatım Modülü

4. ÜNİTE: PARAGRAF

Paragrafta Yapı (Boşluk Doldurma)

TYT TÜRKÇE 1

Adı Soyadı : ..............................................................

831F4FB8

P:99

Örnek Soru

Roman, nereden ve nasıl bakılırsa bakılsın, hayatın kıyısını köşesini

dahi içinde muhafaza eder. Bu bağlamda roman, hayatın aynasıdır.

Roman öyle bir aynadır ki toplumsal hayatın içerisindeki değişim ve

dönüşümler romanda yankı bulur. Fakat roman en nihayetinde kurmaca bir metindir. Evet, malzemesini hayattan alır lakin aldığını kendi

mantığına göre kurgular. Bu açıdan - - - - .

Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden

hangisi getirilmelidir?

A) roman, hayattan aldıklarıyla öğretirken kurguladıklarıyla da eğlendiren bir türdür

B) roman; toplumların sosyal, siyasal, kültürel, ekonomik ve ideolojik portresini sunar

C) romanda gerçeğe uygun olayların yanı sıra olağanüstü olay ve

durumlar da öne çıkar

D) romanda anlatılanların, tarihî gerçekliği yazarının dünya anlayışına göre yansıttığı söylenebilir

E) romanın bir penceresinin gerçek dünyaya diğer penceresinin de

düş dünyasına açıldığını unutmamak gerekir

Çözüm

Parçanın bütününde “romanın gerçeklikle olan bağı” ele alınmış.

Öncelikle “Roman, hayatın aynasıdır.” denilerek “romanda anlatılanların gerçek yaşamdan alındığı” ifade edilmiş, ardından “romanın kurmaca olduğu” söylenerek “romanda anlatılanların aynı zamanda kurguya

yani düş gücüne dayandığı” ifade edilmiştir. Böylelikle de roman, “hem

gerçek yaşamın hem de düş gücünün ürünü” kabul edilmiştir. Bu aynı

zamanda parçanın asıl anlatmak istediği yani ana düşüncesidir. Sonuç

cümlelerinin de genellikle ana düşünceyi ifade ettiğini düşünürsek

parça, ana düşünceyi vererek biteceğinden doğru yanıt E olmalıdır.

ETKİNLİK

Aşağıdaki parçalarda boş bırakılan yere getirilmesi gerekeni verilenler arasından seçiniz.

Son Okur, altı bölümden oluşan bir inceleme kitabı. Yazar, “Okur

Kimdir?” adlı birinci bölümde, alışılagelmiş okur profiline yeni tanımlar getirerek okumak ve yazmak arasındaki ilişkiyi irdeliyor ve doğru

okuma biçimlerinin önemine dikkat çekiyor. Piglia, kitabın girişinde

de belirttiği gibi “iyi okur” imgesinden yola çıkıyor ve bir metni okurken yeniden yazmanın yani ---- iyi okur olabilmek için son derece

önemli olduğunu belirtiyor.

✓ kendi yorumlarını katarak okuyabilmenin

önemli görülen yerlerle ilgili notlar almanın

yazarın bakış açısını dikkate alarak okumanın

yazardan farklı düşündüğü bölümleri okumadan geçmenin

Kitaplar her yaşta ve eğitim düzeyinde, davranışların olumlu yönde

değişimine katkı sağlar; kişiye yeni deneyimler sunar ve onu akılcı hedeflere yönlendirir. Kitap okuyan bireylerin eleştirel ve analitik

düşünme yetileri ile estetik algıları gelişmiş, kelime dağarcıkları genişlemiş, olaylara bakış açıları çok yönlü bir boyut kazanmıştır. Bu

nedenle ----. Hayatı, varlığı sorgulayabilmek ve yaşamın özünü anlayabilmek için insan yaşamının önemli bir kısmının okumaya ayrılması

gerekmektedir.

✓ okumak sadece boş zamanlarla sınırlandırılmayacak bir etkinliktir

kültürel mirasın aktarımında da okuma alışkanlığının

önemi büyüktür

kitaplar toplumsal bir belge olarak kullanıldığında toplum tarihinin ana çizgilerini verir

sadece okuma bilincine sahip bireylerden oluşan toplumların gelişmeye açık olduğu görülmektedir

edebî bir metin hangi türde, hangi akımla yazılmış olursa

olsun içeriği doğrultusunda eğitmektedir

- - - -. Ama empati noktasındaki eksikliği gidermeye adım atmak

zor geliyor. Heybesinde olan kadarı yemeye, var olanla yetinmeye

devam ediyor. Ne yazık ki elde olan çabuk tükeniyor, kimse bir diğerine katlanamaz hâle geliyor. Toplumsal olarak bunun farkındayız

demiştik. En çok da hâlden anlamayı körelten medya bunun farkında. Banka reklamlarının birçoğu “Hâlinizden anlıyoruz.” diye açık bir

slogan kullanıyor. Oysa bunu kendine şiar edinmiyor, sadece vitrinini

süslüyor; insanları iç dünyalarından eksilen “anlaşılmak” noktasından yakalıyor ve bırakmıyor.

Kınadığımız bir insanı, ancak kınadığımız şey ile sınandığımızda anlıyoruz

İyi bir sohbet, dehlizlerinde kaybolmayı göze aldığımız

karşılıklı bir iç dökmedir

Ekranların bizi yutmasına izin vermeden içimize gökyüzünü

çekebilmemiz, hayata dokunabilmemiz gerekiyor

✓ Aslında günümüz insanları başkalarının derdini, isteklerini

ya da öfkelerini anlamanın ne denli önemli olduğunun farkında

Yorgunluk toplumunun yönetilen insanından, fikri hür ve

vicdanı hür insana giden yolda öncelikle ruhumuza ve

bedenimize geçirilen prangalardan kurtulmamız gerekiyor

Paragrafta Yapı (Boşluk Doldurma)

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

18

2

P:100

Örnek 1

Farklı hayatlara işaret eden kapak tasarımı ile - - - - Bir Önceki Hayatımız, merak uyandırıcı bir kurguya sahip. Öyle bir hikâye düşünün

ki yüzyıllar boyunca yeniden doğup her seferinde aynı kişiye âşık

oluyorsunuz. Tarihin çok farklı dilimlerinde, hayatlarınızın aşkı ile yollarınız bir şekilde kesişiyor. Reenkarnasyonla ilgili pek çok hikâye ve

roman yazılmışsa da bu roman, kurgusu ve tarihler arasında geçiş

yapan akışı ile oldukça özgün.

Bu parçada boş bırakılan yere anlam akışına uygun olarak aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) dikkat çekici içeriği olan B) içeriğine dair bir fikir veren

C) geniş kitleye hitap eden D) bir solukta okunan

E) özgün anlatım tarzını ortaya koyan

Çözüm

Parçada Bir Önceki Hayatımız adlı romanla ilgili açıklamalar bulunmaktadır. Bu açıklamalarda söz konusu romanın içeriğine dair bilgiler bulunmaktadır. Roman kahramanının farklı hayatlar yaşasa da

hep aynı kişiye âşık oluşunun, romandaki olay örgüsünün temelini

oluşturduğunu bu bilgiler aracılığıyla öğreniyoruz. “Farklı hayatlara

işaret eden kapak tasarımı” ifadesi de bu durumda “kapak tasarımı

ile romanın konusunun uyumlu olduğu” bilgisini verecektir. Doğru

yanıt “B” olur.

Örnek 2

Haberlerin içeriği ve üretimi kadar gösterim yolları da teknoloji tarafından şekillendirilmektedir. - - - -. İnternetten gazete okuma

pratiklerinde hem tercih edilen kaynaklar hem de içerik kategorileri

özelleştirilebilmektedir. İnternet üzerinden satış yapan sitelerde olduğu gibi çevrim içi gazetelerde de kullanıcıların tercihlerine uygun

olacak şekilde doğru enformasyon alt kümelerini öneren algoritmaların kullanımı yaygınlaşmaktadır.

Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) Kullanıcı odaklı teknolojilerin amacı, okura farklı alternatifler sunmaktır

B) Ancak kullanıcıların seçimine aracılık eden algoritmaların etkilerine yönelik çok az şey bilinmektedir

C) Kişiselleştirilmiş haber akışı ilk bakışta hedef odaklı bir teknoloji

olarak gözükse de kimi sorunlara neden olabilmektedir

D) Haberlerin gösterim yollarının teknoloji ile belirlenmesinin en belirgin örneklerinden biri kişiselleştirilmiş haber içerikleridir

E) İnternetin hızlı gelişimiyle birlikte giderek artan sayıda kişi, haberleri cep telefonlarından veya tablet gibi taşınabilir cihazlardan

okumayı tercih etmektedir

Çözüm

Parçada internet üzerinden gazete okuduğumuzda yaptığımız tercihlerin algoritmalar tarafından belirlendiği ve daha sonraki okuma

deneyimlerimizde bize gösterilen haber içeriklerinin bu teknoloji aracılığıyla bizim geçmiş tercihlerimiz doğrultusunda şekillendiği anlatılmaktadır. Bu durumda doğru cevap “D” olmalıdır.

Örnek 3

Biyografik metinlerde kişinin mahremiyeti vardır ve belki birkaç kişi dışında başkalarınca okunması istenmeyen durumlardan bahsedilebilir.

Oysa edebî metinler yayımlanmak üzere yazılmaktadır. Bu durumda

mektup, günlük ve anı gibi biyografik metinleri nereye koymalıyız?

Genel görüş bu türdeki eserlerin edebî tür sayılabilmesi için iki şartın olduğu yönündedir. Birinci şart, bu eserlerin daha kaleme alınırken

yayımlanma amacıyla yazılması; ikinci şart ise bu metinlerin belirli bir

estetik düzeye sahip olmasıdır. Dolayısıyla - - - -.

Bu parçanın sonuna anlam akışına uygun olarak aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) biyografik edebî türlerin bir bakıma edebiyat tarihine kaynaklık

ettiği doğrudur

B) biyografik nitelikteki metinler etki bakımından edebî nitelikteki

metinlerin gerisindedir

C) biyografik metinler ile edebî metinler beslendikleri kaynak açısından çok da farklı değildir

D) biyografik metinlerin edebî türler içinde değerlendirilip değerlendirilemeyeceği sorusu önemlidir

E) yazarın niyeti ve metnin niteliği bu türdeki eserlerin edebî sayılıp

sayılamayacağını belirlemede kıstastır

Çözüm

Parçada biyografik metinlerin edebî tür sayılmasının koşullarından

söz edilmiş; bu koşulların da “metnin yayımlanma amacı ile yazılmış olması” yani metnin yazarının “metni yazmadaki niyeti”; “metnin

estetik değere sahip olması” yani “metnin niteliği” olduğu söylenmiştir. Bu durumda doğru cevap “E” olmalıdır.

Örnek 4

Sinema; politik, ekonomik ve sosyokültürel ortam tarafından büyük

oranda şekillendirilir ve bu ortamların doğurduğu sonuçlar sinemanın gelişim seyrini etkiler. ----. Örneğin bir resmin, bir heykelin

yapılış yöntemi ve malzemesi ya da edebiyatın aracı yüzyıllardır çok

fazla değişmemiş ancak sinema bu değişimi hem içeriğinde hem biçiminde hem de yöntemlerinde geniş çaplı hissetmiştir.

Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) Sinema temel anlamıyla teknolojik bir gelişme sonucu ortaya çıkmış bir sanat biçimidir ve tüm sanatların sonuncusudur

B) Diğer sanatlarda da benzer bir etkileşim elbette vardır fakat sinemanın bu unsurlardan etkilenme oranı daha yüksektir

C) Sinemanın kitleler üzerindeki etkileyici gücü, diğer kitle iletişim

araçlarıyla kıyaslanmayacak kadar fazladır

D) Sinema, kendinden önceki diğer sanat dallarının özelliklerini kendi potasında birleştiren bir sanattır

E) Sinemanın içeriğindeki değişimler topluma ait değer yargılarının

ve bakış açısının başka yöne kaymasıyla yakından ilgilidir

Çözüm

Parçada politik, ekonomik ve sosyokültürel ortamın sinemayı şekillendirdiği söylenmiş; ardından diğer sanatların bu alanlardan ne

oranda etkilendiği örneklenmiş; bu örnekler yoluyla da diğer sanatların bu alanlardan sinema kadar etkilenmediği vurgusu yapılmıştır.

Bu durumda doğru cevap “B” olmalıdır.

Paragrafta Yapı (Boşluk Doldurma)

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

18

3

P:101

3. Birine okuması gereken kitaplar konusunda öneride bulunabilmek için o kişiyi iyi tanımak gerekir. Kişiyi tanımadan, onun

kültür düzeyini bilmeden kitap salık veren; hastayı muayene

etmeden reçete yazan doktora benzer. Bu yöntemle yazılan

ilaçlar ters etkilere neden olabilir. - - - - Kişi, okuduğu kitabı

anlayabilecek düzeyde olmadığından herhangi bir aşama kaydedemez ve kitaplara karşı ön yargı geliştirebilir.

Bu parçada boş bırakılan yere anlam akışına uygun olarak

aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) Niteliğinden emin olunmayan kitapların tavsiye edilmesi de

ilacın ters etki yapması gibidir

B) Yeterince tanımadığımız birine önereceğimiz herhangi bir

kitap da olumsuz sonuçlar doğurabilir

C) Karşımızdaki kişinin sevebileceğini düşündüğümüz kitaplardan bir liste oluşturmakla işe başlayabiliriz

D) Benzer şekilde kitaplar konusunda yeterli donanıma sahip

olmayanların da vereceği tavsiyeler yanlış olabilir

E) Aynı biçimde okunması gereken kitap önerilerinde bulunanlar da kitapların içeriği ile ilgili bilgi sahibi olmalıdır

1. ----. Bunların hepsinde ortak yön sinemaya gidip film izlemeye başladığımızda yaşadığımız deneyimin artık okumaktan

çok, seyretmeye dayalı olmasıdır. Deneyimimiz bir roman ya da

öykü okumaktan öylesine farklı bir noktaya gelir ki bazı durumlarda bu olgu yazar ile sinemacı arasında tartışmalara yol açabilmektedir. İki ayrı sanat dalının anlatım farklılığı, kaçınılmaz

olarak buna yol açmaktadır. Filmin oluşum aşamasında edebiyatın anlatım olanaklarının yerini artık sinemanınkiler almıştır.

Başka bir deyişle yazının dili görüntünün diline uyarlanmıştır.

Bu parçanın başına anlam akışına uygun olarak aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) Sinema tarihinde, sinemaya uyarlanmış sayısız edebiyat

yapıtı vardır.

B) Bir edebiyat yapıtının sinemaya uyarlanmasında yazar ile

sinemacı arasındaki ilişkinin olumlu olması beklenmez.

C) Edebiyat eserinin sinemeya uyarlanması söz konusu olduğunda sahip olduğu bütün sanatsal öz, düşünsel derinlik

yok olur.

D) Tarih içinde sinema ve edebiyat ilişkisi, sinema ile diğer

sanatlar arasındaki ilişkinin en yaygın biçimlerinden biridir.

E) Sinema, “neyi” göstereceğini ve “nasıl” aktaracağını seçerken edebiyatın özellikle de roman türünün tekniklerine yaklaşır.

2. - - - -. Klasik bir cevap verdiğim için affedin ama bu, gerçekten

de roman yazabilmek için çok önemli. Harika romanları da pek

o kadar harika olmayan romanları da hatta değersiz romanları da... Mümkün olduğunca çok anlatının içinizden geçmesini

sağlamak... Bu, roman yazarı için olmazsa olmaz temel koşuldur.

Bu parçanın başına düşünce akışına uygun olarak aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) Etrafınızdaki insanları, çevrenizde olup biten her şeyi özenle ve dikkatle gözlemlemelisiniz

B) Roman yazarı olmak isteyen biri için en önemli şey, her

şeyden önce çok roman okumak olmalıdır

C) Ben bir yazar olarak roman yazdığım sırada roman dışında

bir türde, çok önemli değilse, yazmıyorum

D) Roman yazmak için yeni sözcükler, yeni bir yazım tarzı

gerekir; o güne dek kullanılmamış bir yazım tarzını oluşturmak zorundasınız

E) Roman yazarı olmak isteyen birinin yapması gereken,

çabucak bir sonuca varmak değil; çevresinden mümkün

olduğunca çok malzeme toplayıp biriktirmektir

4. - - - -. Kendi davranışlarına ön yargılar, kalıplaşmış gelenekler

ve görenekler çerçevesinde değil bilimsel bir yaklaşım içinde

bakabilirler. Psikoloji bilmeyen kişinin toplumumuzda sık sık

rastladığımız kalıplaşmış cevapların arkasına sığınarak çözümler aramaktan öte bir seçeneği yoktur. Bilimsel psikoloji açısından insan davranışlarına bakabilen kimse, gerçekliği denenmiş

kavramlar aracılığı ile insan sorunlarına yaklaşım tarzı geliştirir.

Bu parçanın başına düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) Bireyler, duygularını ve düşüncelerini her zaman davranışlarına aktaramayabilirler

B) Psikoloji “insan nasıl öğrenir, daha etkili bir öğrenme nasıl

olur” sorularına cevap verebilir

C) İnsanların geçmiş yaşantıları, içinde bulundukları fiziki ve

sosyal çevre davranışları üzerinde etkilidir

D) Psikoloji biliminin kavram, yöntem ve süreçlerini bilen kişiler;

kendi davranışları üzerinde daha doğru gözlem yapabilirler

E) Psikoloji bilimi insan davranışlarını açıklayabilir, önceden

kestirilebilir, kontrol edebilir, böylece insana çevresine

uyum sağlamasında yardımcı olabilir

Sınıf İçi Uygulama

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 1 18

4

866DA8F5

P:102

1. - - - -. Ancak bu tarihten itibaren ekosistemin herhangi bir noktasında ortaya çıkan çevre sorununun ve kirliliğinin bütün sistemi etkileyebileceğinin farkına varıldı. Sonrasında ekolojik yapının birbirinden ayrılmaz parçalardan oluştuğu ve önemsiz gibi

görünen çevre sorunlarının zamanla başka bölgelerde daha

büyük sorunlara yol açacağı çevre bilimi açısından kanıtlandı.

Bu parçanın başına düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) Çevresel sorunlara karşı bir bilinç oluşumunun başlangıcı

1960’lara kadar gitmektedir

B) Rachel Carson’un 1962’de ABD’de yayımlanan kitabı Sessiz Bahar, çevre hareketleri için oldukça önemlidir

C) 18. yüzyılın sonunda gerçekleşen sanayi devrimiyle insan

ve doğa arasındaki ilişki köklü bir değişime uğramıştır

D) 1990’lı yıllara kadar çevre bilinci sadece yerel ölçekte karşılaşılan, çevre sorunlarına yönelik belli bir bölgede kamuoyu

oluşturmakla sınırlıydı

E) Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu tarafından 1987 yılında yayımlanan raporda çevre sorunları, yoksulluk ve eşitsizlik ekseninde ele alınmıştır

3. Bir eleştirmenle sıradan bir okur arasındaki temel fark, eleştirmenin edebî yapıtı işi olarak değerlendirmesidir. - - - - . Bu

birikim sayesinde eleştirmenler bizi yapıta hazırlar; yapıtı nasıl

değerlendireceğimiz, nasıl yorumlayacağımız konusunda bize

fikir verirler. Sıradan bir okur, bir edebî yapıtı yalnızca “iyi” ya

da “kötü” olarak “güzel” ya da “çirkin” olarak değerlendirebilir. Oysa eleştirmek bunun ötesine geçer. Eleştirmen olabilmek

için yapıtın yaratıldığı dönem, yapıtın diğer yapıtlarla olan ilişkisi, yapıtta kullanılan teknikler gibi konularda bilgi sahibi olmak

gerekir.

Bu parçada boş bırakılan yere anlam akışına uygun olarak

aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) Aksi hâlde her okur bir eleştirmen olarak değerlendirilip

kabul edilebilir

B) Edebî yapıtların değerlendirilmesi işi de okurun değil eleştirmenin görevidir

C) Eleştirmeyi iş olarak edinmiş olmak, bunu belirli bir bilgi ve

donanımla yapmayı gerektirir

D) Eleştirmen hem bir okur olarak hem de işi gereği edebî

alandaki gelişmeleri takip eder

E) Başka bir deyişle bir okur, sanat yapıtını değerlendirmeyi iş

olarak edinirse eleştirmen olur

2. Türk romanı, Türk toplumunun dönüşümünde bir ayna işlevi

üstlenmiştir. - - - - . Tezli roman, köy romanı, Anadolu romanı,

fantastik roman, postmodern roman, tarihsel roman gibi ayrımların ortaya çıkışında toplumsal ve siyasal dönüşümlerin rolü

inkâr edilemez. Bu ayrımlar sadece biçimsel tercihlerin değişimi ile izah bulamaz.

Bu parçada boş bırakılan yere anlam akışına uygun olarak

aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) Toplumda ortaya çıkan değişimler, Türk romanının gelişim

sürecinde etkilidir

B) Bu açıdan romanların gereği gibi anlaşılması, Türk toplum

yapısının anlaşılmasına bağlıdır

C) Roman yazarları, konularını dönemin toplumsal gelişmelerini dikkate alarak belirlemişlerdir

D) Türk romanı özelinde ortaya çıkan kimi roman tasnifleri

sözü edilen dönüşümün izdüşümüdür

E) Roman yazarları, yapıtları aracılığıyla topluma yol göstermiş ve toplumu aydınlatma amacı gütmüşlerdir

4. Turizmin kendine has bir özelliği olan hizmetin sunulduğu yere

gidilmesi ve orada bir süre kalınması zorunluluğu, - - - - . Turizmin yarattığı bu değişim yerel, ulusal veya küresel boyutta olabilir; olumlu ya da olumsuz yönde gerçekleşebilir.

Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre

aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) dikkate değer bir nüfus hareketinin oluşmasında çok önemli

bir faktördür

B) doğal, kültürel, arkeolojik, egzotik zenginliklere sahip ülkelere yönelmiştir

C) bireysel ve toplumsal ilişkilerin ortaya çıkardığı çok yönlü

ve oldukça karmaşık bir süreçtir

D) ev sahibi toplumların gelir düzeylerini ve turizm sektöründe

yer alan nüfusun oranını artırmıştır

E) farklı kültürel özelliklere sahip insanlara etkileşim olanağı

sunmasıyla toplumsal değişmede rol oynayan bir etkendir

Ödev

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 2 18

5

653CC994

P:103

1. Kitle psikolojisinin temel fikri “grup zihni”dir. Kitlelerin ve

grupların yaşayan bir organizmaya benzetildiği bu yaklaşıma

göre, kitle ve grupların kendilerine özgü düşünsel özellikleri

yani “zihni” vardır. Genel olarak ifade edilecek olursa bir kitle

ya da gruba dâhil olan bireyler, yalnızken olduklarından farklı

bir biçimde düşünürler, hissederler ve davranırlar. Özetle grup

zihni yaklaşımı, - - - - .

Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) toplumla etkileşim içindeki bireyin gelişimini analiz eder

B) kitle ve grup davranışının bireysel davranıştan farklı olduğunu ileri sürer

C) toplumu analiz etmede sosyal bilimcilerin öncelikli olarak

ele aldıkları etkendir

D) birçok bireyin belli bir amaç doğrultusunda bir araya gelmesini ifade eder

E) bireylerin davranış, duygu ve düşüncelerinin toplumsal kültürden nasıl etkilendiğinin bilimsel yollarla araştırılmasıdır

2. Realist bakış açısından hareket eden birçok ünlü yazar, yaşadığı çağı ve bu çağın karakteristik özelliklerini eserlerine yansıtır. Balzac, Dickens, Stendhal ve Tolstoy kendi dönemlerinin

sosyal gerçekliğini eserlerine başarıyla aktarırlar. Bu yazarlar,

kendi dönemlerini ele alırken tarafsız kalmaya özen gösterirler.

Bununla beraber bozuk olan sosyal yapıyı da dile getirmekten çekinmezler. - - - -. Bu, dikkate alınmazsa edebî eser, eser

olmaktan çıkar; yazarın ideolojik bakış açısını yansıtan bir propaganda malzemesine dönüşür.

Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre

aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) Fakat eser sosyal yapı ve şartlarla birlikte mutlaka tarihsel

süreci de içermelidir

B) Ancak gerçekçi yazarın, eserini siyasi zemin üzerine kurgulamaması önemlidir

C) Nitekim gerçekçi bir yazar, hayatı ve insanı birçok yönüyle

ele alarak yapıtına sosyolojik bir nitelik kazandırmalıdır

D) Bununla birlikte eser hangi akımda yazılırsa yazılsın, gerçekliğin ideolojilere göre düzenlenmesi gerektiği unutulmamalıdır

E) Elbette gerçekçi anlayışla eser veren bir yazar, gerçeği tüm

ayrıntılarıyla ele alan ve değerlendiren bir niteliğe sahip

olmalıdır

4. Roman, karakterlerin derinlik içinde analiz edildiği bir edebî

türdür; karakterler olaylarla birlikte değişim geçirir ve yeni nitelikler kazanır. Roman, okurun “Tıpkı benim yaşadıklarım gibi!..”

“Bunu nasıl da fark edememişim!” deme gereğini hissedeceği

yaşantılarla örülüdür. Roman, yazarın beden, ruh ve akıl üzerine düşünmesi; düşüncesinin farkına varması; estetik olarak

kavranmış insanı yine insana göstermek istemesi gibi yazma

arzularıyla kurulur. Roman okuru da böylece insanda keşfedilmiş ve hedefi yine insan olan hakikatlerle yüzleşir; Kundera’nın

deyişiyle roman, - - - -.

Bu parçanın sonuna anlam akışına uygun olarak aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) insanı o güne kadar farkına varmadığı gerçeklerle karşı karşıya getirir

B) hakikati ancak malzeme olarak kullanıp onu bozan ve

dönüştüren bir yapıya sahiptir

C) düşsel bir olayı, kişileri, mekânı ve zamanı gerçeklik izlenimi

yaratacak biçimde bize sunar

D) yaşamın genel imgesini yeniden üretirken ideolojinin insan

yaşamında kapladığı yeri de vermelidir

E) ne kadar marjinal, bilim kurgu, ütopik, mitik olursa olsun

muhakkak az veya çok bir gerçekliğe sahiptir

3. Ece Ayhan şiirinin kilit noktası dildir. Bu dil engelini aşmadan,

şairin kendine özgü terminolojisini kavramadan hiçbir sonuca

varamayız. Bu durum, bizi şöyle bir yargıya götürebilir: ----. Bu

çok kendine özgü dünyaya girebilmek için elimizde başkaca bir

araç yoktur. Kısacası onun şiirlerini anlayabilmek, ondan bir tat

çıkarabilmek, onun şiir serüvenine yolculuk yapmakla mümkün

olacaktır.

Bu parçada boş bırakılan yere anlam akışına uygun olarak

aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) Şiir, her şeyden önce bir dil sorunudur

B) Ece Ayhan’ı anlamak belli bir edebiyat donanımı gerektirir

C) İkinci Yeni’nin anlaşılması en güç şairi olarak Ece Ayhan’ı

gösterebiliriz

D) Ece Ayhan’ın şiirlerini anlamak için başvuracağımız sözlük

onun başka şiirleridir

E) Ece Ayhan’ın farklı anlamlandırmalara açık, çağrışıma

dayalı bir şiir dili vardır

ÖSYM Tarzı

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 3 18

6

1179F00B

P:104

Bir Paragrafa Bağlı Çoklu Sorular 4. ÜNİTE: PARAGRAF

MODÜL

19-a

TÜRKÇE Ders Anlatım Modülü

4. ÜNİTE: PARAGRAF

Bir Paragrafa Bağlı Çoklu Sorular

TYT TÜRKÇE 1

Adı Soyadı : ..............................................................

952FB380

Bir Paragrafa Bağlı Çoklu Sorular

♦ Paragraf konusunun son modülünde, ÖSYM tarafından sorulan

aynı paragrafa bağlı soruların benzerlerini çözerek konumuzu tamamlayacağız. Bu tür sorularda tek bir paragrafa bağlı kalarak

çözeceğimiz iki farklı soru tipi ile karşılaşmaktayız.

Örnek Soru

Dirençlilik; yaşamın anlamlı olduğu, geleceğimizi kendimizin seçeceği, değişimin ilginç ve değerli olduğu düşüncelerini içeren bir kişilik

özelliğidir. Bu kişilik özelliğine sahip olan insanlar; stres ve acıyı

var oluşun normal bir özelliği, yaşamın bir parçası olarak görürler.

Araştırmalar, bu özelliğin stresin sağlık ve başarı üzerindeki olumsuz

etkilerine karşı koruyucu olduğunu göstermektedir. Dirençli insanları

diğerlerinden ayıran en önemli özelliklerden biri de meydan okumadır. Meydan okuma ise yaşamda değişimin istikrardan daha normal

olduğunu ve değişikliklerin güvenliği tehditten ziyade kişisel büyüme

fırsatı olduğunu bilmektir.

Bu parçada söz edilen kişilik özelliğine sahip kişilerle ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Gelişime ve değişime açık oldukları

B) İstikrarlı bir yaşam biçimini benimsedikleri

C) Yaşamlarından kendilerini sorumlu tuttukları

D) Yaşamlarını kendi seçimleri ile şekillendirdikleri

E) Olumsuz duygularla onları kabullenerek başa çıktıkları

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Tanımlama B) Açıklama

C) Karşılaştırma D) Tartışma

E) Yansız söylem

Çözüm

Parçada, dirençli insanların en önemli özelliğinin “meydan okuma”

olduğu söylenmiş; meydan okuma da “değişim”le ilişkilendirilerek verildiğinden bu ifadeden hareketle A seçeneği söylenebilir.

Dirençliliğin tanımında “geleceğimizi kendimizin seçeceği” özelliğine yer verildiğinden C ve D seçenekleri söylenebilir. Dirençli insanların “stres ve acıyı yaşamın bir parçası olarak gördükleri”nden söz

edildiğinden E seçeneğine de ulaşılabilir. Değişimden yana olan

dirençli kişilik özelliğine sahip kişiler için “istikrarlı bir yaşam biçimini

benimsedikleri” ise söylenemez. İlk sorunun cevabı B seçeneğidir.

Dirençlilik tanımlanmış ve açıklanmıştır. Dirençli insanlarla diğerleri,

değişimin istikrardan daha normal olması durumları karşılaştırılmış.

Metnin genelinde nesnel bir anlatım kullanıldığından yansız söyleme

başvurulmuş, ikinci sorunun cevabı D seçeneğidir.

Viyana’da felsefe ve psikoloji eğitimi alan Michael Haneke, film

eleştirmenliği ile sinemaya giriş yaptı. Eleştirmenliğin ardından TV

yönetmenliği yapan Haneke, gerçekçi ve ikna edici atmosfer yaratabilme kabiliyeti ile sinema filmleri yapmaya başladı. 2001 yılında

“Piyanist” filmi ile Cannes’da ödül aldı. Zaman zaman bir filozofun

konuşmaları gibiydi filmleri, zaman zaman izleyicisini denek olarak kullanan bir psikoloğun oyunları... İzleyicisini her zaman çok

ciddiye aldı. Filmlerinde izleyiciye hap yutturmaya çalışan bir doktor gibi değil, sorular sorarak düşünmesini ve kendi cevaplarını

bulmasını sağlayan bir filozof ya da psikolog gibi davrandı. Filmlerinde izleyicinin düşünmesini sağlayacak nefes paylarının yanı sıra

aniden ve gerçekçi bir biçimde filme dönmesini sağlayan sahneleri ön plana çıkardı. Modern insanın zırhlı sahalarına tahrip gücü

yüksek füzeler fırlatarak “O kadar da güvende değilsiniz.” hissini

film diliyle yapabilmek, disiplini sinema olan her sanatçının harcı

değil. Haneke, filmleriyle kışkırtıcı bir dil kullanarak film yapmak

isteyen herkes için büyük bir yol açıcı oldu.

Örnek – 1 ve 2. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

Örnek 1

Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

A) Haneke, izleyiciyi düşünmeye sevk eden film tarzının başlatıcısı

olarak sinemayı saygın bir kitle sanatı hâline getirmiştir.

B) Haneke’nin eleştirel bakış açısı, bireylere gözlerinin önünde olduğu hâlde göremedikleri sorunlarını göstermeye çalışır.

C) Haneke’nin felsefe ve psikoloji eğitimi almış olması, sinemasının

bu iki disiplinden beslenmesini sağlamıştır.

D) Haneke, hayata ve toplumun geleceğine dair umutsuz bakış açısını filmlerine yansıtmış bir yönetmendir.

E) Haneke’yi dünya çapında tanınır hâle getiren ilk filmi Cannes’da

ödül aldığı “Piyanist”tir.

Örnek 2

Bu parçadan hareketle Michael Haneke ile ilgili aşağıdakilerden

hangisi söylenemez?

A) Sinemayı salt bir eğlence aracı olarak görmediği

B) Rahatsız edici ve sert bir sinema diline sahip olduğu

C) Filmlerinin izleyiciden zihinsel açıdan katılım istediği

D) Aktif ve sorgulayan izleyici kitlesini talep eden filmlere imza attığı

E) Klasik ana akımın dışına çıkan filmleriyle modern sinemanın öncüsü olduğu

Çözüm

1 Æ “Zaman zaman bir filozofun konuşmaları gibiydi filmleri, zaman

zaman izleyicisini denek olarak kullanan bir psikoloğun oyunları” ifadesinden C seçeneğine ulaşılabilir. 2 Æ “okuru düşündüren” filmler

yaptığından “A”, “kışkırtıcı dil kullandığı” sezdirildiğinden “B”. “seyircinin kendi cevaplarını bulmasını” istediğinden “C” ve “D” seçenekleri söylenebilir. “E” seçeneği doğru yanıttır.

P:105

Bir Paragrafa Bağlı Çoklu Sorular

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

19-a

2

Carcopino, Antik Roma’da Gündelik Hayat adlı kitabıyla okuru Roma’daki hayatın “gündelik rutini”nde gezintiye

çıkarır. Carcopino’nun çalışmasını uzun soluklu kılan şey de

Roma hayatının mahremiyetine - devasa bir arkeolojik, dil bilimsel ve kültürel araştırmayla desteklenmiş - ayrıcalıklı erişim

duygusudur. Yazar, bugün bile onu çoğu klasik dönem araştırmacısından ayırt eden yöntemsel bir dönüşüm gerçekleştirir.

Ayırt edici özellikleri keskin bir zamansal odaklanma, ayrıntı titizliği ve geçmişi aslına uygun şekilde yeniden canlandırma olan

yöntemi; günümüz kurmaca ve belgesel film yapımcıları için bir

referans olmuştur. “Gladyatör” filminin (2000) ve BBC yapımı

“Roma”nın (2005) araştırmacıları, Carcopino’nun MS I. yüzyıl

ortalarından İmparator Hadrianus’a (117-118) kadar Roma’daki

gündelik hayatı incelediği çalışmasına çok şey borçludur.

Örnek – 3 ve 4. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

Örnek 3

Bu parçada söz edilen kitapla ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Birden çok yapımcı tarafından sinemaya aktarıldığı

B) Anlatımında nesnelliğin ön planda tutulduğu

C) Kendi türü içinde önemli bir yer edindiği

D) Kapsamlı bir çalışmanın ürünü olduğu

E) Konusunu yansıtan bir isim taşıdığı

Örnek 4

Bu parçaya göre Carcopino’nun kitabına kalıcılık kazandıran

aşağıdakilerden hangisidir?

A) Kendinden önceki klasik dönem araştırmacılarından ayrılan bir

yöntemin başlatıcısı olması

B) Roma medeniyetinin belli bir dönemini akademik düzeyde ayrıntılandırarak yansıtması

C) Adının popülerlik kazanmış televizyon ve sinema ürünleriyle anılması

D) Daha önce ele alınıp incelenmemiş bir dönem üzerine yoğunlaşması

E) Okurda gerçeklik hissi uyandıran bir anlatım özelliği taşıması

Çözüm

3 Æ “Arkeolojik, dil bilimsel ve kültürel araştırmalarla desteklenmiş;

aslına uygun şekilde canlandırma” ifadelerinden “B” seçeneğine,

“uzun soluklu oluşu ve bugün bile çoğu araştırmacıdan ayrılan bir

yöntemle hazırlanışı” ifadelerinden “C” seçeneğine, “devasa araştırmalarla desteklenmesi, ayrıntı titizliği” ifadelerinden “D” seçeneğine, “Roma hayatının gündelik rutininde” ifadesinden de konusunu

yansıttığı bilgisine ulaşıldığından “E” seçeneğini eleriz. “A” seçeneği

doğru yanıttır.

4 Æ Roma hayatının mahremiyetine araştırmalarla desteklenmiş bilgilerle erişme, kitabı uzun soluklu kıldığından cevap “B” olur.

Tüketim toplumunun sınır tanımaz ihtirası ve bu ihtirasın tetiklediği sahip olma içgüdüsünün hâkim olduğu günümüzde

Yunus Emre’nin “Bunca varlık var iken gitmez gönül darlığı”

dizesi çınlıyor kulaklarımda. Sanki Yunus Emre günümüzde

yaşıyor ve çağın hastalığına teşhis koyuyor. Çağımız teknoloji

çağı. Bir yanda sahip olma duygusunu kamçılayan reklamlar,

diğer yanda tüketim çılgınlığı içindeki insan... Her gün, her ay

yeni bir ihtiyacı karşılamanın hayaliyle çalışıyor ama ihtiyaçlar

bitmediği için mutlu olamıyor. Daha yeni telefon, daha donanımlı bilgisayar, daha konforlu ev, daha kaliteli giysi, daha,

daha, daha... Sonuç mu? “Bunca varlık var iken gitmez gönül

darlığı.”

Örnek – 5 ve 6. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

Örnek 5

Bu parçaya göre “günümüz insanı” ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Alışveriş bağımlılığı içinde olduğu

B) Elindekilerle yetinmeyip daha fazlasını istediği

C) Maddi olanı elde etmek için güçlü bir istek duyduğu

D) Kendisini kısır bir döngüye kaptırarak mutlu olamadığı

E) Gerçekçi hedefler koymadığı için başarı elde edemediği

Örnek 6

Bu parçada “çağın hastalığı” olarak ifade edilen durum aşağıdakilerden hangisidir?

A) Tüketim odaklı insanın mutsuzluğu

B) Kendini her şeyden üstün gören insanın egosu

C) Kendisiyle çatışma hâlinde olan insanın yalnızlığı

D) Başkalarının düşüncelerini benimseyen insanın kimliksizliği

E) Modern yaşama ayak uydurmaya çalışan insanın yorgunluğu

Çözüm

5 Æ Parçaya göre tüketim çılgınlığı içinde olan günümüz insanı

“alışveriş bağımlılığı, sınır tanımaz ihtirasıyla eksik olanı değil daha

yeni olanı alma isteği içinde olduğundan A, B, C ve D seçeneklerine

ulaşılabilir. Hedeflerinin gerçekçiliği ile ilgili bir değerlendirme yapılmadığından cevap “E” seçeneği olur. 6 Æ Tüketim odaklı günümüz

insanı için söylenen “mutlu olamıyor, gitmez gönül darlığı” ifadeleri

çağın hastalığını ifade ettiğinden doğru cevap “A” olur.

P:106

Bir Paragrafa Bağlı Çoklu Sorular

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

19-a

3

İki Parça Arasındaki İlginin Bulunması

♦ Paragrafa yönelik son yıllarda karşımıza çıkan soru tarzlarından

biri de iki farklı parça arasındaki ilgiyi bulmaya yöneliktir. Bu

tarz sorularda “verilen parçalarla ilgili söylenebilecek yargıyı”

bulmamız istenir. Bu parçalarda “aynı konu farklı bakış açılarıyla

ele alınmış” olabilir, “aynı konuya yönelik farklı örnekler verilmiş”

olabilir ya da “aynı olgu farklı nedenlere bağlanmış” olabilir. Parçalar arasında ne tür bir ilgi olduğunu belirlemek için öncelikle

parçalarda ele alınan konu tespit edilmeli, ardından da bu konuya yönelik anlatılmak istenen ve tüm bunların aktarılmasında

başvurulan anlatım yöntemi belirlenmelidir. Böylece iki parça

arasındaki benzerlik ve farklılık tespit edilerek parçalar arasındaki ilgiye ulaşılır.

Örnek 7

• 3 Aralık 1984’te Hindistan’ın Bhobal bölgesindeki bir firmanın

böcek ilacı üreten fabrikasından 40.000 ton metil izosiyanat gazı

kazara dışarı atılmıştır. 18.000 insanın ölümüne, 150.000’den

fazla insanın zehirlenmesine neden olan bu olaydan 20 yıl

sonra 2004’te yapılan ölçümlerde bile toprakta normalden

6 milyon kat fazla zehirli madde bulunmuştur.

• Orta Asya’da 1960 yılından sonra uygulamaya konan sulama

projeleri ile Aral Gölü’nü besleyen iki ana nehirden su çekilerek

yoğun olarak yapılan sulu tarım nedeniyle bir zamanlar dünyanın

dördüncü büyük gölü olan Aral Gölü kuruyarak hacminin dörtte

üçünü, yüzey alanının da yarısını kaybetmiştir. Aral Gölü’nün

çekildiği alanda oluşan Aralkum Çölü çeşitli hastalıkların kaynağı

olmuştur.

Bu iki parçayla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

A) Doğal kaynakların tahrip edilmesiyle ekolojik dengede meydana

gelecek bozulmaların olası sonuçları üzerinde durmaktadırlar.

B) Teknolojik gelişmelerin doğaya verdiği zararı sayısal verilerden

yararlanarak karşılaştırmaktadırlar.

C) Afetlerin çevre üzerinde etki yaratması gibi çevresel koşulların da

afetlerin etkisini artırabildiğini göstermektedirler.

D) İnsan yaşamı ve ekoloji üzerinde doğrudan ya da dolaylı etkilere

yol açan doğal felaketlerden söz etmektedirler.

E) Doğaya zarar veren insan faaliyetleri sonucu yaşanan çevre felaketlerini ve bu felaketlerin sonuçlarını örneklemektedirler.

Çözüm

Her iki paragrafta da üzerinde durulan konu “doğaya zarar veren

insan faaliyetleri”dir. Bu faaliyetlerin sebep olduğu olumsuzluklara

örnek oluşturan iki farklı olaydan söz edilmiştir. Bu ilgiyi açıklayan

seçenek “E” dir.

Örnek 8

• Deniz kaplumbağalarının üreme alanlarında turistik faaliyetler

kapsamında kullanılan şemsiyelerin kumsala çakılması, bu alanlarda ateş yakılması ya da kontrolsüz kamp faaliyetleri, kumsal

düzleştirme çalışmaları gibi durumlar yuvaların tahrip edilmesine

neden olarak deniz kaplumbağalarının nesillerinin devamı için

risk oluşturmaktadır.

• Deniz kaplumbağalarında cinsiyet oluşumu sıcaklığa bağlıdır.

Küresel ısınma nedeniyle artan sıcaklık, yavruların cinsiyetlerinin orantısız şekilde dağılıp dişilerin çoğunlukta olmasına neden

olmaktadır. Bunun sonucunda da neslin devamı için gerekli

erkek birey sayısına ulaşılamaması, deniz kaplumbağalarının

neslini tehlikeye sokmaktadır.

Bu iki parçayla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

A) Farklı üsluplar kullansalar da konuyu benzer nedenlerle açıklamaktadırlar.

B) İki farklı konuya ilişkin ortak bir görüş olduğunu vurgulamaktadırlar.

C) Aynı düşünceyi pekiştirmeye yönelik farklı örnekler sunmaktadırlar.

D) Farkı görüşlerin aslında birbirini desteklediğini göstermektedirler.

E) Aynı olguyu farklı yönleriyle değerlendirip ele almaktadırlar.

Çözüm

Verilen parçalarda “Deniz kaplumbağalarının neslinin devamı için

risk oluşturan farklı nedenlerden” söz edildiği için doğru cevap “E”

olmalıdır.

ETKİNLİK

Aşağıda verilen parçalar arasındaki anlam ilgisini yazınız.

• Duyduğumuz ve okuduğumuz sözcüklerin işlenerek kısa süreli

depolandığı bellek birimine fonolojik döngü deniyor. Fonolojik

döngü kapasitesinde yaşla birlikte gerçekleşen değişimi belirlemeye yönelik bir deneyde, 40 yaş üstü katılımcıların fonolojik

döngülerinde daha az veri depolayabildiği belirlendi. Bu da azalan kapasitenin artan yaşla birlikte gelen okuma yavaşlamasının

nedeni olduğunu gösteriyor.

• Çoğu insan, tek başına duran bir harfin verisini kalabalık bir

grup içindekine kıyasla daha hızlı işleyebiliyor. Kalabalık bir grup

hâlindeki harflerin işlenmesinde ise çevresel görüş yeteneği rol

oynuyor. Çevresel görüş alanındaki veri yoğunluğunun farklı yaş

gruplarındaki insanların okuma hızına etkisinin incelendiği bir

çalışmada, ileri yaştaki katılımcıların, çevresel görüş alanındaki

harf yoğunluğu arttıkça daha yavaş okudukları gözlendi.

Aynı olguyu farklı nedenlerle açıklayıp ele almaktadırlar.

P:107

Sınıf İçi Uygulama

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 1 19-a

4

04616E2C

1 ve 2. soruları aşağıdaki metne göre cevaplayınız.

Özenle oluşturduğunuz kitaplığınıza bakmaktan, bir kitabın sayfalarını koklamaktan, kitapçılara ya da kitap fuarı gibi mekânlara

gitmekten keyif alıyor musunuz? Peki yeni çıkan bir kitabı aynı gün

içerisinde satın almak için can atıyor musunuz? Cevabınız “evet” ise

“tsundoku sendromu”na sahip olabilirsiniz. Tsundoku sendromu, kişinin okuyabileceğinden fazla sayıda kitap alarak evde biriktirmesi

ile karakterize bir tür istifleme bozukluğudur. Kişiler, kitap satın almadan duramazlar. Kitapları okumak için satın alır ancak bunları vakit

bulamama ya da erteleme gibi nedenlerle bir türlü okuyamaz. Yani

tsundokuda kişi kitap okuma alışkanlığına sahiptir fakat okuyabileceğinden çok daha fazla kitap satın aldığı için okunmamış kitaplar

yığın hâlinde birikir.

3 ve 4. soruları aşağıdaki metne göre cevaplayınız.

İngiliz edebiyatı profesörü ve dil bilimci Tolkien’in, çocuklarına güzel bir masal yazmak için kalemi kâğıdı eline aldığı an, edebiyat

tarihinde yepyeni bir dönemin açıldığı ana, Yüzüklerin Efendisi’nin

yayımlandığı yıllara, denk düşer. Bugün kabul ettiğimiz anlamda fantastik edebiyatın kurucusudur Tolkien ve yine kabul etmek gerekirse

henüz onun yapıtını gölgede bırakacak, onu aşacak bir eser verilmemiştir. Ama açılan yol öylesine geniş, öylesine zengindir ki pek

çok farklı bakış açısını, türü kucaklar ister istemez. Bu yönüyle de

çokca örnek alınır. Tolkien’in Hobbit’le başlayıp Yüzüklerin Efendisi

ile süren, Güç Yüzüklerine Dair adlı kitabıyla derinleşen anlatısının

en belirleyici özelliklerinden biri, normal bir dünyada baş gösteren

olağanüstülükleri anlatmak yerine tamamen olağanüstü bir dünyaya

ve o dünyada geçen olaylara dair olmasıdır. Günümüzde fantastik

anlatıları tanımlamak için konulmuş genelgeçer bir kural hâline gelen

bu özellik, yine bugün bize pek sıra dışı gelmese de Yüzüklerin Efendisi’nin yayımlandığı yıllar için kendi çapında bir sansasyon anlamına

da gelir. Yapıtın ikinci başat özelliği ise insanı bir “tür” olarak ele alması ve hikâye içinde ona ikincil hatta daha da aşağı sıralarda bir

yerlerde yer vermesidir. Yüzüklerin Efendisi’nin başkahramanları tartışmasız hobbitler ve Orta Dünya’yı terk ettikleri için hüzünlendiğimiz

elflerdir. Tolkien, insanı “türlerden bir tür” olarak ele alırken varoluşumuzdan bu yana aklımızı ve yüreğimizi kurcalayan, evrendeki başka

akıllı varlıklara olan özlemimizi, ihtiyacımızı vurgular. Diğer yandan

da “dünya sadece bize ait değil” düşüncesine yönlendirir okurlarını.

2. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi vardır?

A) Tartışma

B) Benzetme

C) Tanımlama

D) Örneklendirme

E) Tanık gösterme

4. Aşağıdakilerden hangisi bu parçada söz konusu olan yazarı tanımlamak için kullanılamaz?

A) Açtığı yolda örnek alınan şahsiyet

B) Tekdüzelikten sıyrılan öncü bir kimlik

C) Benzerlerinden ayırt edilen marjinal kişilik

D) Yeni konular keşfetmeyi seven yenilik avcısı

E) Ne pahasına olursa olsun doğruları savunan bir lider

1. Bu parçadan “tsundoku sendromuna sahip kişiler”le ilgili

aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz?

A) Kitap satın almak için güçlü bir istek duyduklarına

B) Kitap satılan mekânlarda bulunmaktan mutlu olduklarına

C) Kitapları okuma niyetiyle alsalar da bunu eyleme geçiremediklerine

D) Okuyabileceklerinden çok daha fazla sayıda kitaba sahip

olduklarına

E) Sahip oldukları kitapları başkalarına gösterip sergilemekten

keyif aldıklarına

3. Aşağıdakilerden hangisi Yüzüklerin Efendisi adlı eserin

özelliklerinden biri değildir?

A) Başkahramanlarının insan olmaması

B) Yazarının ilgili türün kurucusu olması

C) Yazıldığı yıllarda sansasyonel bir tür olması

D) Türünün alışıldık özelliklerinin dışına çıkması

E) İngiliz kültürünün temel izlerinden beslenmesi

P:108

Ödev

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 2 19-a

5

2295A553

1 ve 2. soruları aşağıdaki metne göre cevaplayınız.

Kişiler arası iletişimde bireyin karşısındakinden duyduğu bir rahatsızlığı dile getirirken “ben dili”ni kullanması iletişimi etkin kılar. Şöyle

ki bireyin rahatsız olduğu bir konuda “sen dili”ni kullanarak “Sen

ne kadar çok bağırıyorsun!” yerine “ben dili”ni kullanarak “Bağırdığın zaman üzülüyorum ve bana değer vermediğini düşünüyorum.”

cümlesiyle karşı tarafı suçlamadan düşüncelerini iletmesi, sorunların

çözülebilmesi için gereklidir.

3 ve 4. soruları aşağıdaki metne göre cevaplayınız.

Eleştiri; genel anlamıyla bir varlık, oluşum, düşünce, söylem, ürün

ya da eserin olumlu ve olumsuz yönlerini, nitelik, donanım ve eksikliklerini irdeleyip anlattıktan sonra değerini ortaya çıkarma, bir

yargıya ulaşma çabasıdır. Eleştirinin nesnel olması beklenir fakat öznel yargılar âdeta olmazsa olmazıdır. Yalnız dikkat edilmesi gereken

de budur; bu öznellik eleştirmene dilediğini söyleme hakkı vermez,

aksine söylediklerini bir bağlamla izah etme sorumluluğunu yükler.

Eleştirmen, çıkarımlarını belirli yöntem ve bakış açısıyla izaha koyulur. Bu hem yazınsal niteliğe hem de yazara katkıda bulunan gerekli

bir eylemdir. Tabii eleştirilen yapıt hakkında ön yargı ya da gönül bağı

yoksa... Meselemiz tam da burada başlıyor. Hızlıca tüketilen zamanın elimizden aldığı o içtenlik duygusu, “dostlar alışverişte görsün”le

yer değiştirdi. Salt yapıta odaklı değerlendirme işinin adı eleştiri oldu ki o da “kitap tanıtım” köşesinden öteye gidemiyor. Eleştiriden

yoksunluk, edebiyat dünyamızda vasatın yükselmesine neden oldu.

Günümüzde basılan kaç kitap basılmayı hak ediyor?

2. Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisine ulaşılabilir?

A) Kişi, yaşadığı bir sorunu karşısındakiyle paylaşırken tarafsız

bir bakış açısı benimsemelidir.

B) Kızgınlık diğer tüm olumsuz duygular gibi iletişimin sağlıklı

bir şekilde devam etmesini engeller.

C) Kişi, karşısındakinin ifade özgürlüğünü kısıtlamadan kendi

ifade özgürlüğünü gerçekleştirmelidir.

D) İlişkilerde sorun yaşandığında yanlış davranışı suçlayıcı bir

söylemle dile getirmek sorunu çözmeyi güçleştirir.

E) Kişinin, hissettiklerini dolaysız bir şekilde karşı tarafa aktarması ilişkilerin sürdürülebilirliği açısından önemlidir.

4. Bu parçaya göre, nitelikli eleştirilerin olmamasının sonucu

aşağıdakilerden hangisidir?

A) Yazınsal değeri olmayan kitapların çok satması

B) Yazınsal ürünün kendisinden çok, yazarının öne çıkması

C) Orta düzeydeki yapıtların olduğundan daha değerli görülmesi

D) Yazarların, öz eleştiri yapmalarını sağlayacak değerlendirmelerden mahrum kalması

E) Sanatsal değeri yüksek yapıtların popüler kültür ürünü

kitaplardan daha az okunması

1. Bu parçaya göre “ben dili” aşağıdakilerin hangisinde doğru

tanımlanmıştır?

A) Kişinin, kendisini karşısındakinin yerine koyup onun duygu

ve düşüncelerini doğru anlayarak iletişimde bulunmasıdır.

B) Kişinin, rahatsız olduğu bir durum karşısında duygularını ve

düşüncelerini açık, net ve kesin bir dille karşı tarafa iletmesidir.

C) Kişinin günlük yaşamda soğukkanlı olmaya, hoşgörülü

davranmaya, kızgınlık ve öfkeyle hareket etmemeye dikkat

etmesidir.

D) Kişinin sorunun ne olduğunu, kendi üzerinde nasıl bir etkisi

olduğunu ve sonucunda nasıl bir durum ortaya çıktığını açıklayarak iletişim kurmasıdır.

E) Kişinin, rahatsızlık duyduğu bir durumu ortaya koyarken

sadece karşı tarafı suçlayan değil öz eleştiri içeren bir bakış

açısıyla hareket etmesidir.

3. Bu parçadan aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A) Eleştiri yazılarındaki öznelliğin sınırlarının çizilmesi gerektiği

B) Eleştirinin edebiyata ve yazara olumlu yönde etkisi olan bir

tür olduğu

C) Eleştiri yazısı yazmanın çok boyutlu bir inceleme ve okumayı gerekli kıldığı

D) Günümüzde ortaya konan eleştiri yazılarının,türün niteliklerini yansıtmadığı

E) Eleştiri yazılarında bulunması gereken akademik söylemin

yerini dostluk ilişkilerindeki içten söylemin aldığı

P:109

ÖSYM Tarzı

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 3 19-a

6

98C64AB7

1 ve 2. soruları aşağıdaki metne göre cevaplayınız.

Modern öncesi dönemin başat sanatı şiir idi. Modern dönemin sanatı

ise romandır. Modern dönemin başlangıcını 19. yüzyıla işaretleyecek

olursak romanın zirve eserlerinin bu döneme ait olması bizleri şaşırtmaz. Roman, hükmünü 20. yüzyılın ortalarına kadar sürdürmüştür. II.

Dünya Savaşı’ndan sonrasına işaretlenen postmodernizm ise yeni

bir türün yaygınlaşmasına katkı sunmuştur: Öykü. Kabaca ayırdığımız bu tarihlendirme elbette istisnalar tarafından ihlal edilir. Proust,

Kafka, Joyce, Faulkner, Woolf gibi isimler ilk postmodern metinlere imza atarak bu ihlali gerçekleştirseler de akımın yaygınlaşması

1950’lerden sonrasına tarihlenir. Yüzyılın başında resim sanatı üzerinden başlayan yeni yaklaşımlar, şiiri beslemiş ve sonrasında tüm

edebiyat türlerini etkisi altına almıştır. 19. yüzyılda “novella” yani

uzun öykü olarak başlayan son türün gittikçe kısalarak 20. yüzyılın

yaygın ifade biçimi hâline gelmesi teknoloji ve iletişimin ilerlemesiyle

paralel olarak düşünülmelidir. İçinde bulunduğumuz 21. yüzyıl içinde

de kısa öykü -romanla birlikte- en yaygın edebî tür olarak gelişimini

sürdürmektedir.

3, 4 ve 5. soruları aşağıdaki metne göre cevaplayınız.

San Diego’daki California Üniversitesinde tıbbi genetik profesörü

James Fowler ile Yale Üniversitesinde sosyoloji, evrimsel biyoloji ve

tıp profesörü Nicholas Christakis tarafından yürütülen araştırmada

1932 katılımcıya ait veriler kullanılarak arkadaş olan ikililerin genetik

benzerlikleri arasında karşılaştırma yapıldı. Hem birbiriyle arkadaş

olan ikililer hem de birbirine yabancı olan ikililer bu 1932 katılımcı

arasından seçildi. Katılımcı grubunda birbiriyle akraba olan ikili yoktu. Böylece araştırmacıların, genetik benzerlikleri yalnızca arkadaşlık

ilişkileri üzerinden değerlendirmesi mümkün oldu. Araştırmanın

bulgularına göre arkadaşlar arasındaki genetik benzerlik, dördüncü

dereceden kuzenler arasındakine denk, bu da genlerimizin yüzde birine karşılık geliyor. Christakis, bunun genetikçiler açısından anlamlı

bir oran olduğunu belirtiyor.

2. Bu parçada altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Edebî türler arasındaki sınırları dikkate almadan eser veren

yazarların bulunduğu

B) Kimi yazarların dönemin baskın edebî türü dışında farklı bir

edebî türe yoğunlaştığı

C) Postmodernizmin başlatıldığı tarihin öncesinde postmodern nitelikte yapıtlar verenlerin olduğu

D) Postmodernizm gibi akımların belli tarihler içinde anılmasına karşı çıkan sanatçıların bulunduğu

E) Postmodern metinlerin ilk örneklerini veren yazarların kimi

noktalarda postmodernizmin ilkeleriyle çeliştiği

4. Bu parçada söz edilen çalışmada araştırılan durum aşağıdakilerden hangisidir?

A) Genetik benzerlikler gösteren kişiler arasında arkadaşlık

ilişkisi olup olmadığı

B) Genetik bilgilere dayanarak kimlerin arkadaş olup olamayacağının tahmin edilebilirliği

C) Aralarında akrabalık ilişkisi olmayan arkadaşların genetik

olarak benzerlik gösterip göstermediği

D) Birbirine akraba olan kişiler ile birbiriyle arkadaş olan kişilerin genetik benzerliklerinin hangi düzeyde olduğu

E) Aralarında genetik benzerlik olmayan arkadaşlar ile genetik

benzerlikleri olan arkadaşların ne düzeyde yakınlık kurduğu

5. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Benzetme B) Karşılaştırma C) Açıklama

D) Yansız söylem E) Tanık gösterme

1. Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Öykü türünün postmodernizmle birlikte güçlendiği

B) Farklı dönemlerde farklı edebiyat türlerinin öne çıktığı

C) Teknoloji ve iletişim alanlarındaki gelişmelerin öykü türünü

şekillendirdiği

D) Resim sanatının belli bir dönemde önce şiiri, ardından diğer

edebî türleri etkilediği

E) Günümüzde kısa öykü ile romanın baskın türler olarak oluşumlarının devam ettiği

3. Bu parçadan aşağıdakilerden hangisine ulaşılabilir?

A) Benzer etnik kökene sahip olduğumuz kişilerle daha kolay

arkadaş oluruz.

B) Arkadaşlık kurarken kendimizle benzer kişilik özelliklerine

sahip kişileri seçeriz.

C) Arkadaş olarak genetik benzerlik taşıdığımız insanları

seçme eğilimi gösteririz.

D) Arkadaşlarımızla aramızda oluşan yakınlık, genetik benzerliğimiz oranında güçlenir.

E) Arkadaş olduğumuz kişilerle bize yabancı olan kişilere göre

daha fazla ortak zevke sahibiz.

P:110

Paragraf Genel Tekrar Testi

1. J.J. Rousseau’nun kaleminden çıkan İtiraflar, modern otobiyografilerin ilk örneği kabul edilir. Rousseau karmaşık, çelişkili

ve tartışmacı bir insandır; tüm bu özellikleri hayatının 53 yaşına

kadarki dönemini kapsayan bu eserine güçlü bir şekilde yansımıştır. İki ciltten oluşan İtiraflar, Batı düşüncesi üzerindeki etkisi

küçümsenmeyecek düzeyde olan bu yazarın keyifle okunan

hayat hikâyesidir.

Bu parçada İtiraflar kitabıyla ilgili olarak aşağıdakilerden

hangisine değinilmemiştir?

A) Yazıldığı türün ilk modern örneği sayıldığına

B) Yazarın kişilik özelliklerini yansıttığına

C) Sıkılmadan okunabilecek bir nitelik taşıdığına

D) İçeriğini gerçek yaşamdan aldığına

E) Batı edebiyatına yön veren fikirler içerdiğine

3. Edebî eser, biyografik ya da otobiyografik olarak bilinen unsurları içerdiği zaman bile bu unsurlar, eserde yeni bir düzen içinde bambaşka bir görünüm kazanır. Böylece gerçek anlamlarını

kaybeder. Bu sebeple de edebî ürünler hiçbir zaman yaşam

öyküleri için bir belge niteliği taşıyamaz.

Bu parçada aşağıdakilerden hangisine karşı çıkılmaktadır?

A) Sanatçının kaleme aldığı edebî yapıtlar ile yaşamı arasında

özdeşlik kurulmasına

B) Sanatçıların yaşamına yön vermiş kimi olayların edebî eserlere konu olmasına

C) Biyografilerde sanatçının yapıtlarına yönelik değerlendirmelerin yer almasına

D) Sanatçı biyografilerinin öznel yargılar çerçevesinde oluşturulmasına

E) Edebî eserin, yazarın kişiliğinden bağımsız olarak görülmesine

4. “Millî Mücadele’nin Türk Romanına Yansıması” başlıklı doktora tezi, Türk tarihinin en önemli kırılma noktalarından biri olan

devrin edebiyata akseden yüzünü ortaya koymaya çalışmıştır.

Çalışmanın birinci kısmında ayrıntılı olarak Millî Mücadele’nin

tarihine yer verilmiş; ikinci bölümde Millî Mücadele’yi konu alan

romanların kurgusal özellikleri, kişi kadrosu ve kurgulama teknikleri ele alınmıştır. Üçüncü bölümde ise farklı bakış açılarına

sahip yazarların ortaya koymuş oldukları eserler üzerinden bazı

tespitler yapılmıştır. Araştırmacı bu yazarların sahip oldukları

fikirlerin, romanlarını şekillendirirken onları tesir altında bırakıp

bırakmadığını ortaya koymaya çalışmıştır. Bu sebeple farklı bakış açılarına sahip yazarlardan eserler seçerek geniş bir

çerçevede değerlendirme yapmayı amaçlamıştır. Bu açıdan

tez, Türk romanında Millî Mücadele’nin aldığı konumu çeşitli

cephelerden sunması bakımından bu tarz incelemeler arasında

oldukça önemli bir yere sahiptir.

Bu parçadan aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz?

A) Millî Mücadele, Türk romanında farklı bakış açılarıyla ele

alınmıştır.

B) Savaş dönemlerini konu alan edebiyat ürünleri, tez çalışmalarına konu olmuştur.

C) Türk tarihinde çok önemli bir konuma sahip olan Millî

Mücadele, edebî yapıtlarda yer bulmuştur.

D) Tarih bilimi ile edebiyat ilişkisini konu alan tez çalışmaları,

Millî Mücadele romanlarında yoğunlaşmıştır.

E) Yazarların sahip olduğu dünya görüşleri ile Millî Mücadele’yi yapıtlarında ele alma biçimleri arasındaki ilişki inceleme konusu olmuştur.

2. Gitgide kalabalıklaşan dünyamız, artık hepimizi besleyip barındıramıyor. Kaynaklar azalıp tükendikçe kaynakların etkin kullanımı veya onların yerine geçebilecek alternatifler gibi farklı stratejiler geliştirilmeye çalışılıyor. Bu stratejiler arasında “döngüsel

ekonomi” ve “biyoekonomi” kavramları ile tanımlanan stratejiler bulunuyor. Döngüsel ekonominin temel yapı taşları arasında

doğadan elde edilen ham maddelerin en aza indirilmesi, bunun

yerine kaynakların döngüsel sistem içinde kurgulanarak yeniden kullanımı, yenilenerek değerlendirilmesi ve yeniden dağıtımı bulunuyor. Döngüsel ekonominin temel yapı taşları, onları

karşılayan İngilizce sözcüklerin ilk harfleri nedeniyle 4R olarak

biliniyor: azalt (reduce), yeniden kullan (reuse), geri dönüştür

(recycle), geri kazan (recovery). Biyoekonomi ise “yenilenebilir

biyolojik kaynakların geliştirilmesi, bu kaynakların ve onlardan

ortaya çıkan atıkların gıda, yem, biyo-bazlı ürünler ve biyoenerji

gibi katma değerli ürünlere dönüştürülmesi”dir.

Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Küresel düzeyde ortaya çıkan atık sorununa çözüm amaçlı

uygulanan stratejilerin başında 4R modeli gelmektedir.

B) Biyoekonomi, biyolojik kaynakların etkin ve sürdürülebilir

kullanımına yönelik bir ekonomi anlayışının ifadesidir.

C) Yeni ürünler yerine kullanılmış veya yenilenmiş ürünlerin

tercih edilmesi döngüsel ekonomiye örnek gösterilebilir.

D) Biyoekonomi ve döngüsel ekonomi stratejileri topluma ve

çevreye fayda sağlamak için tasarlanmış çözüm modelleridir.

E) Döngüsel ekonomi gün geçtikçe artan kaynak sıkıntısıyla

baş edebilmek için geliştirilen stratejilerden biridir.

Paragrafta Anlam 4. ÜNİTE: PARAGRAF

MODÜL

19-b

TÜRKÇE Ders Anlatım Modülü

4. ÜNİTE: PARAGRAF

Paragrafta Anlam

TYT TÜRKÇE 1

Adı Soyadı : ..............................................................

9794CC32

P:111

5. Bu parçadan hareketle Berna Moran ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Edebiyat metinlerini çok yönlü okumaya tabi tuttuğu

B) Eleştiri yazılarını tek bir yönteme bağlı kalmadan oluşturduğu

C) Edebî metinlerin hem biçimsel özelliklerini hem de içeriğini

değerlendirdiği

D) Eleştiri yöntemlerinin edebî metnin daha iyi anlaşılmasını

sağladığına inandığı

E) Eleştirmenin edebî metnin ne anlattığından çok, nasıl anlattığını açıklamaya yönelik çalışması gerektiğini düşündüğü

7. Bu parçadan hareketle “grafoloji” ile ilgili aşağıdakilerden

hangisi söylenemez?

A) Farklı bilimlerle ilişki içinde bulunduğu

B) Bilimselliği kabul edilmiş bir alan olduğu

C) El yazısını esas alarak kişilik analizi sunduğu

D) Kişinin iç dünyasına dair ayrıntılar ortaya koyduğu

E) Genetik hastalıklara erken tanı konulmasını sağladığı

8. Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

A) El yazısı beynimizin bilinçli ya da bilinçsizce denetlediği bir

eylemdir.

B) El yazısı kişiye özgüdür ve bu özgünlüğünü her zaman

korumaktadır.

C) El yazısı kimi meslek gruplarında ortak özellikler gösterebilmektedir.

D) El yazısındaki karakteristik özelliklerin oluşumu alınan eğitimle doğrudan ilişkilidir.

E) El yazısı kişinin içinde bulunduğu fiziki şartlara bağlı olarak

değişim göstermektedir.

5 ve 6. soruları aşağıdaki metne göre cevaplayınız.

Eleştiri yöntemlerine gözlük benzetmesi ile yaklaşan Berna Moran,

“Hiçbir yöntem tek başına yeterli değildir. Edebiyat sadece bir biçim işi olmadığı gibi sadece içerik boyutu da eksik kalır. Ben hem

yazarların söylemek istediklerini hem de söylerken ne gibi yollara

başvurduklarını farklı yöntemlerle ortaya koymaya çalıştım.” diyerek

eleştiriye ve yöntemlere bakış açısını ortaya koymaktadır. Böylesi

bir tutum doğrultusunda gelişen yöntem anlayışının iki yönü bulunmaktadır. Yönteminin birinci yönü edebiyat metnini büyüteç altında

okuduktan sonra gerçekleştirilen titiz bir metin incelemesi ile kendini

gösterir. İkinci yönü ise edebiyat metnini sadece biçimsel açıdan değerlendirmeyi yetersiz bularak metnin yapısı içinde gizlenen dünya

görüşünü de açığa çıkarmayı amaçlamasıyla kendini belli eder.

7 ve 8. soruları aşağıdaki metne göre cevaplayınız.

Günümüzde grafolojiyi el yazısından hareket ederek onu yazanın

fiziksel-ruhsal kişiliğini, zekâ yapısını, huy ve karakterindeki eğilimleri, hangi hastalıklara yakalanma olasılığı bulunduğunu, hangi

mesleklere yatkın olduğunu belirlemede deneysel bir bilim olarak

tanımlamada araştırmacılar görüş birliği içindedirler. Grafolojinin

ilkelerine göre el yazısının görünüşü aynen kişinin yüzü gibi, yıllar

boyu kendi esası ve kimliği ile ilgili nitelikleri kapsar. Ancak el yazısı,

kişilik gibi sürekli olarak değişme süreci içindedir. Bu değişmelere

rağmen bir insanın el yazısı, her zaman ona ait ve biricik olarak kalır.

ÖSYM Tarzı

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 19-b

2

6. Bu parçada geçen “büyüteç altında okumak” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Hataları bulmaya odaklı olmak

B) En ince ayrıntısına kadar incelemek

C) Nesnellikten uzaklaşmadan metni açıklamak

D) Anlatılmak isteneni dolaylı biçimde söylemek

E) Arka planda kalmış özelliklere dikkat çekmek

P:112

9. Eleştirmen:

- Sanat ürünlerinde yazınsallığı sağlayan, ona estetik değer

kazandıran içerik midir, biçim midir?

Yazar:

- Bu sorunuzu bir örnekle cevaplamak isterim. Bana göre Beethoven’ın “9. Senfoni”si karşısında duyduğumuz hayranlık, onu

anlamaya gerek duymayacak raddeye getirip bırakır bizi. İşte

sanat da sanat ürününün estetik değeri de buradadır. Peki siz

bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Eleştirmen:

- Chardin’in resminde sarı renk, nesneden yani limondan; Veronese’in tuvalindeyse mavi renk gökyüzünden nasıl ayırt edilemiyorsa bir roman, öykü ya da şiir de biçim ve içeriği kâğıdın iki

yüzü gibi algılayan anlayışla yaratılmalıdır diye düşünüyorum.

Bu diyalogdan hareketle aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Yazar, “sanatın, güzellik duygusu uyandıracak biçim yaratma gayreti” olduğu görüşüne yakındır.

B) Eleştirmen ile yazarın “sanat yapıtında biçim ve içeriğin

önemi” ne yönelik bakış açısı farklıdır.

C) Eleştirmen, sanat ürününün yazınsallığının hem biçimsel

boyutu hem içeriksel boyutu dikkate alınarak değerlendirilmesinden yanadır.

D) Yazar, “sanat ürününü yalnızca mutlak bir biçime uydurma

çabasının, ürünün sanat değerini düşüreceği” görüşündedir.

E) Eleştirmen, “biçimsel açıdan güzel, anlam açısından zayıf

ya da içerik olarak değerli ama biçim olarak değersiz bir

ürünü” estetik açıdan değerli bulmamaktadır.

10. Varoluşçu felsefe, öznel değerini tüketen insana -özellikle de

günümüz modern insanına- bir çağrıdır. Bu çağrıyı başlatan

isim, Danimarkalı filozof Soren Kierkegaard’tır. Hem eserlerini

yazarken izlediği yol hem de insanlar üzerinde derin izler bırakan hayatı, onu felsefe alanında önemli bir figür hâline getirmiştir. Yazmak onun için çok şey ifade eder. Hayatı baştan sona

bu eylem içinde geçmiştir. Kierkegaard, kaleminin mürekkebi

olmuş ve kâğıda attığı her bir çizikte kendinden bir parçayı

oraya aktarmıştır.

Bu parçadan Soren Kierkegaard’la ilgili aşağıdakilerden

hangisine ulaşılamaz?

A) Yazmayı yaşamının merkezine aldığına

B) Yazdıklarının, kendisine ait önemli izler taşıdığına

C) Varoluşçuluğun en güçlü temsilcisi kabul edildiğine

D) Felsefe tarihine adını yazdıran bir düşünür olduğuna

E) Varoluşçu felsefenin oluşumunda önemli bir yerinin olduğuna

12. Sera gazlarının salınımında meydana gelen aşırı artış, yerkürenin normalden daha fazla ısınmasına neden olur. Bu artışın kaynağı ise %49 enerji kullanımı, %24 endüstri, %14 ormansızlaşma, %13 tarımsal faaliyetlerdir. Bu faaliyetler sonucu artan

sera gazı salınımı, sıcaklık artışı ile birlikte ekstrem hava olayları

gibi koşulları da beraberinde getirir. Bu da ekosistem ve canlılar

için potansiyel tehlike oluşturan küresel iklim değişikliği olarak

karşımıza çıkar.

Bu parçadan aşağıdakilerden hangisine ulaşılabilir?

A) Küresel ısınma sonucu artan sera gazı salınımı iklim değişikliğinde itici güç özelliği taşımaktadır.

B) İklim değişikliğinin temel nedeni olan sera gazları, ekstrem

hava olaylarını küresel düzeyde artırmaktadır.

C) İnsan etkinliklerine bağlı olarak sera gazları salınımlarının artması, küresel ölçekte iklim değişikliğine neden olmaktadır.

D) Küresel boyutta meydana gelen sıcaklık artışı sera gazı

salınımlarında da artış yaşanmasına neden olmaktadır.

E) İklim değişikliğine bağlı olarak ortaya çıkan küresel ısınma

dünyanın tüm bölgelerinde benzer iklimler yaratmaktadır.

11.

I. Grubun Hatırladığı Orijinal Resim II. Grubun Hatırladığı

Yapılan bir deneyde katılımcılar iki gruba ayrıldıktan sonra

gruplardaki katılımcılara ilkin neyi resmettiği söylenen bir şekil

gösterilmiş; daha sonra onlardan, bu şekli hatırlamaları ve çizmeleri istenmiştir. Yukarıda “orijinal resim” olarak verilen şeklin

gösterildiği ancak bunun “bir pencerenin perdelerini” resmettiği söylenen I. gruptaki kişiler ile dikdörtgen içinde bir “elmas”ı

resmettiği söylenen II. gruptaki kişiler, orijinal şekilden ziyade

kendilerine verilen ön bilgiyi hatırlamışlar ve şekli buna göre

çizmişlerdir.

Bu parçada söz edilen deneyden hareketle aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

A) Farklı şekiller arasında kurulan benzerlik düzeyi yanlış

anımsama oranını artırmaktadır.

B) Herhangi bir görselin, somut nesnelerle ilişkilendirilerek

hafızaya alınması hatırlamayı kolaylaştırır.

C) Farklı kişilerin ortak bir görsel imgeyi değişik biçimlerde

hatırlaması, kişilerin ona yükledikleri değerle ilişkilidir.

D) Hatırlama deneyimi görsel imgelerin kendisinden çok, bu

imgelerin kişiye hissettirdikleriyle şekillenen bir olgudur.

E) İnsan hafızasının bir görseli hatırlamadaki önceliği orijinal

görsel hatırada değil, onunla ilişkilendirilen kavrama ilişkin

hatıradadır.

ÖSYM Tarzı

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 19-b

3

P:113

13. • Demir Özlü’nün Stockholm Öyküleri’nde kahraman Danimarka’ya gittiğinde çocukluğunda okuduğu Andersen Masalları’nın kapağındaki Danimarka resimleriyle şehir arasında

ilgi kurar fakat bir boşluk, hiçlik, bir yere ait olamama hissi

yaşamaktadır. Çocukken okuduğu Andersen Masalları’ndaki

figürler şehir ile aidiyet kurmasına vesile olabilecekken var

olan boşluğun sebebini yine okuduklarında aramaya başlar.

• Mustafa Kutlu’nun Tahir Sami Bey’in Özel Hayatı adlı hikâyesi, arşiv memuru Tahir Sami Bey’in köy kütüphanesi kurma

ideali üzerine şekillenir. Kitaplar, Sami Bey’in varoluş nedenine dönüşmüştür; onun hayat ile bağını kuran nesneler

olmuşlardır. Küçük yaşlarda başlayan okuma tutkusu, onda

bir ideale dönüşmüş; zaman içinde ideal hayatın olağan akışını değiştirerek Sami Bey’in hayat akışında belirleyici bir rol

üstlenmiştir.

Bu parçalar aşağıdaki yargılardan hangisini örneklendirmek için kullanılabilir?

A) Kitaplar; bireyin sosyal, kültürel, psikolojik ve entelektüel

gelişiminde etkin bir role sahiptir.

B) Okumanın bireyin yaşamı üzerindeki etkisi, kurmacanın

sınırlarına dâhil olmuş bir konudur.

C) Okuma alışkanlığının önemini yarattığı kahramanlar üzerinden okura ileten birçok yazar vardır.

D) Kültürel birikimin ve eğitimin en güçlü araçları olan kitaplar,

insan hayatının vazgeçilmez bir unsurudur.

E) Edebî metinler; insanın daha önce görmediği mekânlarda

dolaşması, farklı deneyimler yaşaması için bir fırsattır.

14. Dünya Seyahat ve Turizm Konseyi (WTTC) 2018 yılı verileri

üzerinden yapmış olduğu bir değerlendirmede, dünya genelinde turizm alanında istihdam edilen kişi sayısının 319 milyonun üzerinde olduğunu tespit etmiştir. Bu oran, küresel olarak

istihdamın %10’una veya çalışan her on kişiden birine karşılık

gelmektedir. Ayrıca dünya çapında yaratılan her yeni beş iş olanağından birinin turizm alanında olduğu ortaya konmuştur.

Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

A) Turizmde istihdamı belirlemeye yönelik araştırmalar, bu

alanda çalışanların dünya nüfusunun %10’una denk geldiğini göstermektedir.

B) Turizm, işsizlik sorunlarının yaşandığı ülkelerde önemli bir

çalışma alanı konumundadır.

C) Turizm, hizmet sektörleri içinde istihdam etkisi son yıllarda

en çok gelişen sektördür.

D) Turizm, az gelişmiş ülkelerdeki istihdam sorunlarını ortadan

kaldırmaktadır.

E) Turizm, dünya genelinde istihdam fırsatı sağlayan önemli

bir alandır.

16. Poetika adlı eserinde Aristoteles, “Tragedyanın ödevi, uyandırdığı acıma ve korku duygularıyla ruhu tutkulardan temizlemektir.” görüşünü ortaya koyar. Buna göre, izleyici oyunu seyrederken kahramanla özdeşleşir ve onun içine düştüğü ruhsal

çatışmaları bizzat yaşar. Böylelikle özelde trajedinin genelde

sanatın, kişileri olumlu anlamda dönüştürme etkisi vardır.

Bu parçadan hareketle Aristoteles ile ilgili aşağıdakilerden

hangisi söylenebilir?

A) Sanatın, kişinin dünyaya yönelik algısını değiştirebileceğini

ve farkındalık yaratacağını düşünmektedir.

B) Edebî yapıtların, kurgu da olsalar, aktardıkları deneyimlerin

gerçek hayatla örtüşmesi gerektiğine inanmaktadır.

C) Bir sanat eserinden kazanç elde etmenin yolunu kişinin,

eserdeki kahramana sempati duymasına bağlamaktadır.

D) Sanat yapıtları aracılığıyla edinilen deneyimsel bilgilerin, gerçek yaşamda edinilenlerden daha güçlü olduğunu

savunmaktadır.

E) Edebiyatı, başta acıma ve korku duyguları olmak üzere

okurun pek çok duyguyu aynı anda yaşamasına olanak

sağlayan en güçlü alan olarak görmektedir.

15. Dünyanın her yanında iklim değişiyor. İklim değişikliği sonucunda az yerde iklim daha soğuk ve yağışlı olmaya başlarken

ülkemiz gibi Akdeniz’in çevresinde bulunan ülkelerde iklimler

genellikle daha sıcak ve kurak oluyor. Dünya tarihindeki ilk iklim

değişikliği bu değil, iklim daha önce de değişti. Ancak şu anda

yaşadığımız boyutta değişiklikler en azından son 25 milyon yıldır görülmedi. Görülen değişiklikler de şu an yaşadığımız gibi

100 - 150 senede değil, yüz binlerce senede meydana geldiğinden doğanın ve tüm canlıların değişime ayak uydurmak

için yeterli zamanı olmuştu. Şu anda yaşanan değişikliklerin

iki temel unsuru, daha önce görülmemiş bir hızda meydana

gelmeleri ve doğal nedenlerle değil insanlığın kömür, petrol ve

doğal gaz yakarak atmosfere karbondioksit salması sonucunda yaşanmasıdır.

Bu parçadan aşağıdakilerden hangisine ulaşılabilir?

A) İklim, son 25 milyon yıldır herhangi bir değişime uğramamıştır.

B) İklim değişikliğinin küresel ölçekte meydana gelmesinin

ana nedeni insan faaliyetleridir.

C) Günümüzde insan kaynaklı etmenler kadar doğal etmenler

de iklim değişikliğine neden olmaktadır.

D) Geçmişten günümüze iklimde meydana gelen değişimler

pek çok canlı türünün yok olmasına neden olmuştur.

E) İnsan faaliyetleri sonucu atmosfere ulaşan karbondioksit

salınımları günümüzdeki iklim değişikliğinin başlıca sebebini oluşturmaktadır.

ÖSYM Tarzı

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 19-b

4

P:114

17. Bu parçadan hareketle “yeni tarihselcilik kuramı” ile ilgili

aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

A) Tarihî anlatıların toplumsal ve kültürel zemine oturtularak

incelenmesi amaç edinilmiştir.

B) Tarihî bilginin tahmin ve varsayımlara değil, kanıtlara dayalı

olması gerektiği savunulmuştur.

C) Tarihî gerçeklerin yoruma açık olduğu görüşüne karşı çıkan

bir bakış açısıyla temellendirilmiştir.

D) Tarihsel bilginin doğruluk ölçütü olarak o bilginin evrensel

düzeyde kabul edilebilirliği esas alınmıştır.

E) Tarihî olayların ne olduğundan yani içeriğinden çok, yazarın

bu olayı nasıl anlattığı düşüncesinden hareketle şekillenmiştir.

19. Bu parçadan aşağıdakilerden hangisine ulaşılabilir?

A) Kişiselleştirilmiş haber akışının hem olumsuz hem de olumlu yanlarını ortaya koyan araştırmalar bulunmaktadır.

B) Kişiselleştirilmiş haber akışları, kullanıcılara mevcut fikirleriyle çelişen bilgiler sunması bakımından eleştirilmektedir.

C) Kişisel haber akışlarını belirleyen algoritmalar, haber önerileri yaparken okurların sosyal statülerini dikkate almaktadır.

D) Kişiselleştirilmiş haber sistemlerinde algoritmalar, kullanıcıların olası haber tercihlerini çevrim içi hareketlerini izleyerek

belirlemektedir.

E) Algoritmalar, kişiselleştirilmiş haber içerikleri oluşturmak

için kullanıcıların kişisel özelliklerine kullanıcının izni olmadan ulaşamamaktadır.

18. Bu parçaya göre “yeni tarihselcilik kuramını benimsemiş bir

kişi”nin aşağıdakilerden hangisini söylemesi beklenemez?

A) Tarihsel bilginin gerçekliği ancak bir tarihçi tarafından doğrulanabilir.

B) Tarihî her metin onu kaleme alan tarihçinin dünya görüşünü

içerir.

C) Tarih, gerçekleri olduğu gibi yansıtacak kadar nesnel değildir.

D) Tarih olarak sunulan yaşanmışlıkların gerçekliği şüphelidir.

E) Tarihî anlatıların tarafsız olduğunu söylemek yanlış olur.

20. Bu parçada “filtre balonu” kavramı kullanılarak ortaya konan

sorun aşağıdakilerden hangisidir?

A) Kullanıcıların kişisel verilerinin algoritmalar tarafından takip

edilmesi

B) Okurun özelliklerine göre haber akışı düzenleyen algoritmaların kullanılması

C) Kullanıcılara ait bilgilerin algoritmalar aracılığıyla otomatik

olarak toplanması

D) İnternet sitesi kullanıcılarının, istemedikleri haberleri filtrelemede özgür olamaması

E) Kişiselleştirilmiş haber içerikleriyle sınırlanan kullanıcıların

farklı içerik ve fikirlerden habersiz kalması

17 ve 18. soruları aşağıdaki metne göre cevaplayınız.

Yeni tarihselcilik kuramı ilk olarak Amerikalı eleştirmen Stephen

Greenblatt tarafından ortaya atılmıştır. Bu kuram evrensel niteliklerde kabul edilebilecek bir doğru olmadığını öne sürer. Bu durum

yeni tarihselci düşünürlerin, geçmişte yaşanan olayların aktarılması

konusunda yaşadıkları tereddütten kaynaklanır. Onlara göre tarih,

tarihçinin yaratıcılığına bağlı kurgusal bir üretimdir. Yeni tarihselcilik, bu kurgusal oluşumu eleştiriye açık hâle getirme amacına hizmet

eder.

19 ve 20. soruları aşağıdaki metne göre cevaplayınız.

Haberin dijital platformlara taşınması ve teknolojik gelişmeler ile birlikte haber akışının her bir haber okuru için farklı değişkenlere göre

algoritmalarca otomatik olarak belirlendiği bir döneme geçilmiştir.

Yani başlangıçtaki kod yazım süreci dışında insan müdahalesi olmaksızın kullanıcıların lokasyonu, geçmiş çevrim içi gazete okuma

alışkanlıkları ve beğenileri gibi verilerden yola çıkılarak okumayı

tercih edebilecekleri olası haberler ekrana getirilmeye başlanmıştır. Kişiselleştirilmiş haber akışları yalnızca çevrim içi haber siteleri

ve haber derleyicileri tarafından kullanılmamakta, sosyal medyada

yer alan haber gösterimlerinde de tercih edilmektedir. Ancak bu tür

algoritmik seçiciliği, endişe uyandırıcı olarak niteleyenler de vardır.

Bu endişeler etrafında şekillenen kişiselleştirilmiş habere yönelik

eleştirilerden biri “filtre balonu” kavramı ile gündeme gelmiştir. Bu

kavram, çevrim içi kişiselleştirmenin insanları çeşitli bakış açıları veya içeriklerden etkili bir şekilde izole etme potansiyelini tanımlamak

için kullanılmış; aşırı kişiselleştirilmiş içeriğin olası zararlarını işaret

etmiştir. Kullanıcılar kendileri adına gerçekleştirilen kişiselleştirilmiş

filtrelemenin farkında olmayabilir ve bu nedenle neler kaçırdıklarını

veya diğer insanların gördüklerinden çok farklı şeyler gördüklerini

bile bilmiyor olabilir.

ÖSYM Tarzı

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 19-b

5

P:115

21. Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A) Morgue Sokağı Cinayeti adlı eserin, polisiye edebiyatın ilk

örneği kabul edildiğine

B) Polisiye yazının başlatıcısı olan Edgar Allan Poe’nun, bu

türü temsil edenlerin selefi konumunda olduğuna

C) Polisiye edebiyatın Sherlock Holmes serisiyle birlikte popüler hâle gelerek çok geniş bir okur kitlesine ulaştığına

D) Bilineni tekrar etmeye başlayarak basmakalıplaşan polisiye

edebiyatın, bu çizgiden Agatha Christie tarafından uzaklaştırıldığına

E) Arthur Conan Doyle tarafından kurgulanan Sherlock Holmes’un polisiye edebiyatın öne çıkan örnekleri arasında

bulunduğuna

23. Bu parçadan hareketle “Yeni Dalga sinema akımı” ile ilgili

aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Sinema tarihinde yeni bir yönelimin başlamasına öncülük

ettiği

B) Fransız sinemasının dünya sineması içindeki yerini belirlemede rol oynadığı

C) Bilindik kalıplardan vazgeçip yeniyi benimseyen yönetmenlerce temsil edildiği

D) Kurmaca ile gerçeklik arasındaki sınırın belirginleştiği filmlerle karakterize olduğu

E) Varlık kazandığı Fransız sinemasının yanı sıra dünya sinemasında da etkili olduğu

22. Bu parçayla ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Polisiye edebiyatın tarihî gelişimi kronolojik bir akışla ortaya

konulmuştur.

B) Polisiye edebiyat ürünü olan kimi yapıtların benzer özelliklerine yer verilmiştir.

C) Polisiye edebiyatın varlık kazanmasında etkili olan isimler

üzerinde durulmuştur.

D) Polisiye edebiyat türünün gelişimine zemin hazırlayan

koşullardan söz edilmiştir.

E) Polisiye edebiyata yönelik belli bir dönemde oluşan eleştirilerin sebebine değinilmiştir.

24. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Saptama B) Örneklendirme

C) İlişki kurma D) Açıklama

E) Tanımlama

21 ve 22. soruları aşağıdaki metne göre cevaplayınız.

1841’de Edgar Allan Poe tarafından yazılan Morgue Sokağı Cinayeti adlı öykü, polisiye edebiyatın miladı olarak kabul edilir. Poe,

kaleme aldığı polisiye öykülerde gotik edebiyattan esinlenerek

gizemli ve karanlık bir atmosfer yaratmış; böylece hikâyelerin hâlihazırda yarattığı gerilimi daha ilgi çekici hâle getirmiştir. Poe’nun

örnek oluşturduğu kendisinden sonraki yazarlar da bu atmosferi

oluşturmakta geri kalmamıştır. Polisiye yazını 19. yüzyıl sonlarında

daha güçlü karakterlerle edebiyat türleri arasında özellikle ön plana

çıkmıştır. Arthur Conan Doyle’nun yarattığı, günümüzde de popülerliğini koruyan özel dedektif Sherlock Holmes serisi bunun en önemli

örneklerindendir. 20. yüzyıla gelindiğinde polisiye başta ABD ve Batı

Avrupa ülkelerinde çokça kabul gören bir tür hâline gelmiştir. Polisiyenin başlıca unsurları artık tam anlamıyla bu dönemde yerli yerine

oturmaya başlamıştır. Bu dönemde yayımlanan eserlerde genellikle

katilin beklenmedik biri çıkmasıyla sona ermiştir hikâyeler. Birbirinin

neredeyse kopyası görünen bu hikâyeler, edebî anlamda eleştirilmiş

ve sanat çevrelerinde, polisiyenin klişelere mahkum olduğu görüşü

hâkim olmaya başlamıştır. Ancak 1920’li yıllarda Agatha Christie’nin

yazdığı eserler, polisiyeye bambaşka bir soluk getirerek türün bütün

unsurlarını temelinden sarsmıştır.

23 ve 24. soruları aşağıdaki metne göre cevaplayınız.

Fransız sineması, dünya sineması içinde sinemanın doğduğu günden

bugüne önemli bir konuma sahip olmuştur. Bu konuma ulaşmasında

ve bir ekole dönüşmesindeki en önemli etkenlerden biri, 1950’li yılların

sonuna doğru “Yeni Dalga” adı verilen sinema akımının ortaya çıkışı

olmuştur. Dünya sinema tarihindeki en önemli dönüşüm hareketlerinden biri olan “Yeni Dalga”, Fransa’da mevcut sinema endüstrisine

ve bu endüstrinin prensiplerine başkaldıran sinema eleştirmeni ve

yönetmenlerinin bir araya gelerek oluşturdukları bir akımdır. Eskiye

ve yerleşik olana elveda derken yeninin manifestosunu yazan bu

akımın kuşağı, sinema tarihine adını altın harflerle yazdırmıştır. Akımla birlikte dünya sinemasının akışını değiştiren uygulamalar ortaya

çıkmış ve dünyadaki diğer ülke sinemalarının gelişimine öncülük

etmiştir. “Fransız Yeni Dalga” sinemasında pek çok yönetmen, sinema sanatının kilometre taşları arasındaki yerini almıştır. Akımı temsil

eden yönetmenler, filmin film olduğunun izleyicinin aklından çıkmaması gerektiğini düşünür. Bunun için de film içinde bazı teknikler

kullanırlar. Oyuncuyu doğrudan kameraya baktırarak seyirciye film

izlediğini hatırlatmak bu tekniklerden biridir.

ÖSYM Tarzı

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 19-b

6

P:116

KÖK VE GÖVDE

♦ Belli anlamları veya söz dizimsel işlevleri olan, tek başlarına

kullanılabilen, kelimelerin her türlü ek çıkarıldıktan sonra kalan

anlamlı en küçük dil birimleri “kök” olarak adlandırılır. Diğer bir

ifade ile kelimelerin anlamlı veya işlevli daha küçük parçalara ayrılamayan birimlerine “kök” denir. Bir köke yapım eki getirilerek

türetilen yeni kelimelere “gövde” denir.

♦ çöz + dür + dü

Kök

Gövde

Yapım

Eki

Çekim

Eki

♦ göz + lük + ler

Kök Yapım

Eki

Gövde

Çekim

Eki

♦ Bir kelime, yapım ekiyle yeni bir anlam kazansa bile kök ile

gövde arasında anlam ilişkisi vardır. Dolayısıyla kök bulurken

kelimenin anlamlı en küçük birimi ile kelimenin kendisi arasında

anlam ilgisi olup olmadığı mutlaka kontrol edilmelidir. Sözgelimi,

“balık” sözcüğünün anlamlı en küçük birimi “bal”dır ancak “balık”

sözcüğü “bal” kökünden türemiş olamaz. Çünkü “bal” ile “balık” sözcükleri arasında anlam ilgisi yoktur. Aynı şekilde “kelebek,

balon, kalem, bulut, çanta, filiz, sucuk, gölge” gibi sözcükler de

anlamlı daha küçük dil birimlerine ayrılabilse de bu birimler ile

sözcükler arasında hiçbir anlam ilişkisi kurulamaz. Bu sebeple

de bu sözcüklerin hepsi kök durumundadır.

♦ Türkçede kökler “isim kökü” ve “fiil kökü” olarak iki gruba ayrılır:

İsim Kökleri (Ad Kökleri)

♦ Varlıkların, kavramların adı olan köklerdir: ev, iyi, su, yol, yıldız...

♦ Yansımalar da isim kökü kabul edilir: pat, çıt, gür, har, tık...

Fiil Kökleri (Eylem Kökleri)

♦ Varlıkların hareketlerini (iş - kılış, durum, oluş) gösteren köklerdir.

Fiil köklerini “-mak/-mek” eki getirerek okuruz: Oku-, koş-, gel-,

çöz-, bil-, sar-...

İkili Kökler

♦ İkili kök olarak ifade ettiğimiz kökler “kökteş sözcük”ler ile “sesteş sözcük”lerde karşımıza çıkar.

♦ Türkçede kimi sözcükler hem isim hem fiil kökü olabilir, bu tür

sözcüklere “kökteş sözcük” denir. Ancak bu sözcükler arasında

mutlaka bir anlam yakınlığı bulunmalıdır. Örneğin, “duvarın boyası” tamlamasındaki “boya” ile “Duvarları boyadık.” cümlesindeki

“boya” sözcükleri kökteştir. İlk örnekte isim kökü olan “boya”,

ikinci örnekte “boyamak” anlamında fiil kökü olmuştur ve iki kök

arasında anlam yakınlığı vardır.

♦ Yazılışları ve okunuşları aynı ancak anlamları farklı olan sözcükler

ise “sesteş kök” olarak adlandırılır. Tanımda da belirtildiği gibi sesteş kökler arasında anlam bağı yoktur. Ayrıca kökteş bir sözcük

hem isim hem fiil kökü olabilirken sesteşlikte böyle bir zorunluluk yoktur. Örneğin, “onun yüzü” tamlamasındaki “yüz” ile “Gün

boyunca denizde yüzdü.” cümlesindeki “yüz-” sözcükleri sesteştir.

Aşağıda verilen sözcükleri “kökteşlik” ve “sesteşlik” özelliklerine

göre işaretleyelim.

İsim Kök Fiil Kök Kökteş Sesteş

gül gül(mek) ✓

yama yama(mak) ✓

kuru kuru(mak) ✓

yaz yaz(mak) ✓

ekşi ekşi(mek) ✓

kaz kaz(mak) ✓

eski eski(mek) ✓

sıva sıva(mak) ✓

kır kır(mak) ✓

güven güven(mek) ✓

savaş savaş(mak) ✓

Örnek Soru

Yapraklardan önce insanlar soluyormuş. Sararmamış yaprakları, ilk

sersem rüzgâr yere seriyormuş. Ben beklenmedik rüzgârlarla geleni arıyorum, sersem bir rüzgârın yaşattıklarını değil. Yapraklarımı

kendim istediğimde dökmeliyim bir pastırma yazında. Vedamı toprağı deşerek buğulu bir sessizlikte yapmak istiyorum. Çürümüyorum

ama her geçen gün biraz daha soğuyorum.

Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangisi kökü yönüyle

diğerlerinden farklıdır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

Çözüm

“Soluyormuş” sözcüğünün kökü “sol(mak)” fiili, “istediğimde” sözcüğünün kökü “iste(mek)” fiili, “çürüyorum” sözcüğünün kökü “çürü

(mek)” fiili, “soğuyorum” sözcüğünün kökü de “soğu(mak)” fiili olduğundan bu sözcükler kök yönüyle aynıdır. “Yaşattıklarını” sözcüğüne

baktığımızda ise “doğuştan beri geçen ve yıl birimi ile ölçülen zaman”

anlamındaki “yaş”tan “yaşa(mak)”, yaşa(mak)”tan da “yaşat(mak)”

sözcükleri türemiştir. Sözcüğün kökü isim olduğundan doğru cevap

B olmalıdır.

I

II

III

IV

V

Sözcük Kökü - Çekim Ekleri 5. ÜNİTE: SÖZCÜKTE YAPI

MODÜL

20

TÜRKÇE Ders Anlatım Modülü

5. ÜNİTE: SÖZCÜKTE YAPI

Sözcük Kökü - Çekim Ekleri

TYT TÜRKÇE 1

Adı Soyadı : ..............................................................

07890B7E

P:117

ETKİNLİK - 1

Tabloda verilen sözcüklerin kökünü bularak bu kökün türünü

belirleyiniz.

Sözcük Kök İsim Kök Fiil Kök

ağardı ak ✓

duygulu duy- ✓

eşitlik eş ✓

kutladık kut ✓

başardı baş ✓

uykusuz uyu- ✓

uzaklaştı uz ✓

gürültü gür ✓

süresiz sür- ✓

umutsuzluk um- ✓

EK

♦ Ekler, işlevleri açısından “çekim ekleri” ve “yapım ekleri” olmak

üzere iki gruba ayrılır.

♦ Sonuna geldiği kelimenin anlamını veya türünü değiştiren eklere “yapım ekleri” adı verilir. Kelimelerin anlamını değiştirmeyen,

kelimelere cümle içinde farklı görevler yükleyen eklere de “çekim

ekleri” adı verilir.

♦ Çekim ekleri de kendi içinde “isim çekim ekleri” ve “fiil çekim

ekleri” olarak iki gruba ayrılmaktadır.

İsim Çekim Ekleri

♦ İsimlere ve isim soylu sözcüklere getirilen eklerdir. İsimlerin çokluk ve iyelik biçimleri ile belirtme, ilgi, yönelme, bulunma ya da

ayrılma gibi durumlarını gösteren eklerdir. İsim çekim ekleri şunlardır:

İyelik Ekleri

I. Tekil Kişi -m I. Çoğul Kişi -mız/miz/muz/müz

II. Tekil Kişi -n II. Çoğul Kişi -nız/niz/nuz/nüz

III. Tekil Kişi -ı / i / u / ü III. Çoğul Kişi -ları/leri

Çokluk Eki

-lar / -ler

Tamlayan Eki

-ın / -in / -un / -ün

Durum Eki

İlgi Belirtme Yönelme Bulunma Ayrılma

-ın

-in

-un

-ün

-i

-u

-a

-e

-da

-de

-ta

-te

-dan

-den

-tan

-ten

♦ Bunlar dışında vasıta ve bildirme (ek fiil) ekleri de isim çekim eki

görevinde kullanılır.

Fiil Çekim Ekleri

♦ Fiillerin zaman, tasarı, bildirme ve kişi çekimlerini sağlayan eklerdir. Fiil çekim ekleri şunlardır:

Kip Ekleri

Zaman Kipleri

Duyulan

Geçmiş Z.

Görülen

Geçmiş Z.

Şimdiki

Zaman

Gelecek

Zaman

Geniş

Zaman

-mış

-miş

-muş

-müş

-dı / di

-du / dü

-tı / ti

-tu / tü

-yor -acak

-ecek

-r

-ır / ir

-ur / ür

-ar / er

-maz / mez

Dilek Kipleri

Gereklilik Kipi Dilek / Şart Kipi İstek Kipi Emir Kipi

-malı

-meli

-sa

-se

-a

-e

-

Kişi Ekleri (I. Tip)

I. Tekil Kişi -ım / im

-um / üm I. Çoğul Kişi -ız / iz

-uz / üz

II. Tekil Kişi -sın / sin

-sun / sün

II. Çoğul Kişi -sınız / siniz

-sunuz / sünüz

III. Tekil Kişi - III. Çoğul Kişi -lar

-ler

Kişi Ekleri (II. Tip)

I. Tekil Kişi -m I. Çoğul Kişi -k

II. Tekil Kişi -n II. Çoğul Kişi -nız / niz

-nuz / nüz

III. Tekil Kişi - III. Çoğul Kişi -lar

-ler

♦ Bunlar dışında ek fiil de fiil çekim eki olarak kullanılmaktadır.

İsim çekim ekleri, isimler konusunda ayrıntılı olarak işlenecektir.

Fiil çekim ekleri, fiiller konusunda ayrıntılı olarak işlenecektir.

Sözcük Kökü - Çekim Ekleri

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

20

2

P:118

ETKİNLİK - 2

Tabloda verilen sözcüklerin aldıkları ekleri işaretleyiniz.

Sözcük Çokluk Eki İyelik Eki İlgi Eki Belirtme Eki Yönelme Eki Bulunma Eki Ayrılma Eki

(onun) gözleri ✓

evimizden ✓ ✓

sınavlara ✓ ✓

kitapların (baskısı) ✓ ✓

(senin) fikirlerini ✓ ✓ ✓

aramızda ✓ ✓

edebiyatımızın ✓ ✓

söylediklerimden ✓ ✓ ✓

(bahar) sevinci ✓

gördüklerim ✓ ✓

(sizin) beklentilerinizi ✓ ✓ ✓

şiirlere ✓ ✓

atalarımıza ✓ ✓ ✓

Sözcük Duyulan

Geçmiş

Zaman

Görülen

Geçmiş

Zaman

Şimdiki

Zaman

Gelecek

Zaman

Geniş

Zaman

Gereklilik

Kipi

Dilek /

Şart Kipi

İstek Kipi Emir Kipi Kişi Eki

geliyorum ✓ ✓

okuduk ✓ ✓

beklese ✓

dinlemez ✓

konuşayım ✓ ✓

çalışsın ✓ ✓

gitmişsin ✓ ✓

hazırlanmalıyım ✓ ✓

çalışıyoruz ✓ ✓

çözersiniz ✓ ✓

oturasınız ✓ ✓

söyleme ✓

gidecekler ✓ ✓

Sözcük Kökü - Çekim Ekleri

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

20

3

P:119

2. Hayatlarımızı bir araya getiren bu kentteyiz şimdi. Her şeyi

yeniden başlatmaya karar verdiğimiz bu güzel şehirde. Geleceğe ilk adımlarımızı attığımız bu coğrafyada umutsuzluktan eser

yoktu.

Bu parçadaki altı çizili sözcüklerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

A) I. sözcük çokluk, iyelik ve belirtme eki almıştır.

B) II. sözcük birden çok isim çekim eki almıştır.

C) III. sözcük zaman(kip) eki almıştır.

D) IV. sözcük fiil kökünden türemiştir.

E) V. sözcük hâl eki almıştır.

I II

III

IV V

3. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde altı çizili sözcük hem

yapım eki hem çekim eki almıştır?

A) İnsanları dış görünüşüne göre sınıflandırmak sana zarar

verir.

B) Korkusuz bir biçimde olayların üstüne giden kişidir gazeteci.

C) Dün akşam Ege Denizi’nde küçük bir sarsıntı olmuş.

D) Uslu bir çocuk olmam gerektiğini vurgulamıştı babam.

E) Yeni aldığımız gelinlik modelleri çok ilgi görüyordu.

5. Yağmurlardan sonra büyürmüş başak

Meyveler sabırla olgunlaşırmış

Bir gün gözlerimin ta içine bak

Anlarsın ölüler niçin yaşarmış

Bu dizelerde numaralanmış sözcükler için aşağıdakilerden

hangisi söylenemez?

A) I. sözcük hem yapım hem çekim eki almıştır.

B) II. sözcük isim kökünden türemiştir.

C) III. sözcük fiilden isim ve isimden fiil yapan ek almıştır.

D) IV. sözcük isimden fiil yapan ek almıştır.

E) V. sözcük fiilden isim yapan ek ve isim çekim eki almıştır.

I II

III

IV

V

6. Aşağıdaki altı çizili sözcüklerden hangisi kökü yönüyle

diğerlerinden farklıdır?

A) Artık, sokaklardan satıcı sesleri gelmez oldu.

B) Yeni bir dizi seçmek için bütün gününü harcadı.

C) Araç için yakıt almamız gerekiyor çocuklar, dedi.

D) Bilim insanlarının akılcı çözümlerine saygı duymalıyız.

E) Her sürücü bu yolda biraz daha dikkatli olmak zorundadır.

1. Aşağıdaki cümlelerde altı çizili sözcüklerden hangisi kökü

yönüyle diğerlerinden farklıdır?

A) Okul taşıtları için daha sıkı tedbirler almamız gerektiğini

anımsattı.

B) Ödevlerini zamanında teslim etmeyen öğrencilerin puanları

kırılacaktı.

C) Kimse altın yumurtlayan tavuktan vazgeçmek istememekte

gayet haklıdır.

D) Onun savaş karşıtı söylemlerini benimseyen birçok kişinin

olduğunu biliyoruz.

E) Bu üretken yazarın eserleri yaklaşık 40 dile çevrilmiş ve

ismini evrensel boyutlara taşımıştı.

4. Çocuklarımız, uyanık oldukları saatlerin önemli bir bölümünü

sınıfta geçirirler. Burası tutku ve heveslerinin beslendiği, toplumun kendilerinden beklentileri hakkında ilk kez fikir sahibi

oldukları ve doğru yönetildiğinde hayal güçlerinin de işlenip

geliştirildiği yerdir.

Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangisi iyelik eki

almamıştır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

I II

III

IV

V

Sınıf İçi Uygulama

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 1 20

4

1818E5A0

P:120

2. Akran baskısının genellikle bireylerin istekli ya da isteksiz olarak ikna edildiklerinde, benzer değer ve hedefleri kabul ettiklerinde, benzer yaşantıları paylaştıklarında ortaya çıktığı fikri

kabul edildi.

Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangileri isim

kökünden türemiştir?

A) I ve II B) II ve IV C) II, IV ve V

D) III ve IV E) III ve V

I II III

IV

V

3. Eserlerinde kullandığı orijinal söz dizimleri ve hareketli cümle

yapılarıyla değişimin etkisini bireylerin üzerinde başarıyla yansıtmaktadır.

Bu cümlede aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) İyelik eki B) Belirtme eki

C) İlgi eki D) Bulunma eki

E) Ayrılma eki

6. Bir kedi var, her öğle vakti balkon kapısının önüne gelip uzanıyor. Uslu, sakin bir kedi; güzelliğiyle kendine güvenen bir kedi...

Masamda çalışırken onu seyrediyorum arada. Çocukluk günlerime gidiyorum onunla, Şehzadebaşı’nda koca ahşap ev...

Bu parçada aşağıdaki durum eklerinden hangisi yoktur?

A) İlgi B) Ayrılma

C) Yönelme D) Bulunma

E) Belirtme

5. Yazar, bir asır önceki İstanbul’u sokakları ve doğal güzellikleri

ile yansıtmakla kalmamış; çok farklı insanların portreleri ile de

dönemin sosyal hayatına ışık tutmuş. Seçtiği karakterleri, edindiği bilgilerle derinleştirmiş; gözlemlerini de ekleyerek her birini

roman kahramanı gibi incelikle tasvir etmiş.

Bu parçada numaralanmış sözcüklerin hangisi “üçüncü

çoğul kişi iyelik eki” almıştır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

I II

III

IV

V

1. Aşağıdaki altı çizili sözcüklerden hangisi kökü yönüyle

diğerlerinden farklıdır?

A) Günler geçtikçe hava daha erken kararmaya başladı.

B) Edebî metinler, evrensel konuları sorgulayan bireylere ışık

tutmalıdır.

C) Tören sırasında aynı hizada yürüyeceksiniz, diye emretti

komutanımız.

D) Gün içerisinde kendinize ayırabileceğiniz zaman dilimleri

yaratmaya çalışın.

E) Dağda mahsur kalanlarla bağlantıya geçmek için elimizden

geleni yapıyorduk.

4. Osman Hamdi Bey’in “Kaplumbağa Terbiyecisi” tablosu, geri

kalmış bir toplumu çağdaşlaştırmaya çalışan bir aydının yorgun

hâlini anlatır. Sabır gerektiren ve zor bir iş olan kaplumbağaları

terbiye etme işi, tablonun satır aralarına işlenen temel vurgulardandır.

Bu parçada altı çizili sözcüklerle ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) I. sözcük, iyelik eki almıştır.

B) II. sözcük, belirtme hâli eki almıştır.

C) III. sözcük, isim çekim eki almıştır.

D) IV. sözcük, geniş zaman kipiyle çekimlenmiştir.

E) V. sözcük, tamlayan görevinde kullanılmış isim soylu bir

sözcüktür.

I

II III

IV

V

Ödev

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 2 20

5

19B6CB56

P:121

2. Önüne kattığı her şeyi silip süpürecek güce sahip bir acının

sakinliği vardı kadının yüzünde. Beni uğurlarken elimi avucunun içinde şefkatle sıktı. “Bazı yaşanmışlıklar, tüm insanlığı

kirletir; kaçışı yoktur bunun. Kimisi yaşattığı için öder kefaretini,

kimisi yaşadıklarıyla.” dedi.

Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangisi kökü

yönüyle diğerlerinden farklıdır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

I II

III

IV

V

3. Denizin çarşaf gibi olduğu sonbahar aylarında Sinop sahillerinde

gezmenin tadı benim için bir başka!.. Şehrin huzurlu mekânlarına

doğru yola çıkıp Sinop’un en güzel kumsallarının bulunduğu

limanlar bölgesine doğru ilerliyorum. İlk durağım, manyetik bir

alan sapmasından dolayı gemilerin pusulalarının bozulduğu

rivayet edilen Karakum.

Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangisi “üçüncü

çoğul kişi iyelik eki” almıştır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

I II

III

IV

V

4. İklim krizi tüm dünyada etkisini artırırken kuraklık Avrupa’yı

harekete geçmeye zorluyor. Ancak krizin etkisi sadece Avrupa

ile sınırlı değil.

Bu parçada aşağıdaki durum eklerinden hangisi yoktur?

A) İlgi B) Ayrılma C) Belirtme

D) Bulunma E) Yönelme

6. Rengâhenk, en güzel kitapları arasında yer alır Can Yücel’in.

Daha güzel olansa kitabın adı, Can Baba’nın rengârenk sözcüğünden türettiği “rengâhenk”tir. Yalnızca bu kitabın adı olmakla

kalmayıp bana kalırsa Can Yücel’in tüm şiirleri için geçerli bir

kavramdır aynı zamanda. Özgün üsluplarıyla edebiyatımızda

iz bırakmış tüm şairlerin sözlükleri yapılmalı, özellikle de Can

Yücel sözlüğü yapılmalı ki onun rengârenk çağrışımları, üretip

tükettikleri, imgeleri nasıl bir can suyuyla var olmuş görelim.

Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangisi “üçüncü

çoğul kişi iyelik eki” almıştır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

I

II

III

IV

V

1. Caddede de sokaklarda da ışık yoktu. Boş arsanın önünden

geçerken ürperdim. Sokağın iki yanında yer alan karşılıklı evler

neredeyse burun buruna idi. Bu sokaktaki cumbalı evlerden

birinde geçti çocukluğum.

Bu parçada aşağıdaki durum eklerinden hangisi yoktur?

A) İlgi B) Ayrılma C) Belirtme

D) Bulunma E) Yönelme

5. Yazarın “tutunamayan” olarak tanımladığı kahramanları; kurulu

düzeni, kendilerine biçilen rolleri, toplumsal zorunluluk olarak

sunulan tüm normları reddeder. Görünen düzenin altındaki

mutsuzlukları görebilirler ve bu yüzden de bu düzene uyum

sağlamak istemezler. Kahramanların bu entelektüellikleri onları

çözümcü değil oyuncu yapar.

Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangisi “belirtme

durum eki” almamıştır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

I

II

III

IV

V

ÖSYM Tarzı

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 3 20

6

8175B5D4

P:122

YAPIM EKLERİ

♦ Yapım ekleri, sözlüklerde tanımlanması gereken yeni sözcükler

türetir: bil-gi, yol-cu-luk, su-la, uyu-t vb.

♦ Yapım ekleri, isim ve fiillerin kök ve gövdelerine eklenerek yeni

isim ve fiiller türetir. Eklendikleri köke ve türettikleri kelimelere

göre dört gruba ayrılır:

♦ İsimden İsim Yapan Ekler

♦ İsimden Fiil Yapan Ekler

♦ Fiilden Fiil Yapan Ekler

♦ Fiilden İsim Yapan Ekler

İSİMDEN İSİM YAPAN EKLER

-ca / -ce

-ça / -çe

karaca, kızılca, güzelce, Türkçe, Çamlıca

-cak / -cek

-çak / -çek

yavrucak, oyuncak, çabukçak (çabucak),

kolçak

-cı / -ci / - cu / -cü

-çı / -çi / - çu / -çü

boyacı, demirci, yorumcu, gözcü, inatçı,

cumhuriyetçi, kuşçu, sütçü

-cık / -cik

-cuk / -cük

-çık / -çik

bademcik, kitapçık, bağcık, tomurcuk

-cıl / -cil / -çıl / -çil

-cul / -cül / -çul / -çül

insancıl, evcil, kırçıl, öncül, gökçül

-daş / -deş

-taş / -teş

vatandaş, yoldaş, adaş (addaş), sesteş,

meslektaş, türdeş

-ak / -ek yanak, solak, başak, benek

-ar / -(ş)ar

-er / -(ş)er

onar, altışar, birer, ikişer

-ay / -ey güney, kuzey, yüzey, birey, düzey

-l

-ıl / -il / -ul

öznel, tekil, çoğul, eril, dişil

-lı / -li

-lu / -lü

akıllı, tatlı, ikili, düzenli, sulu, tuzlu, sözlü,

görgülü, Çinli, İstanbullu

-lık / -lik

-luk / -lük

aylık, hastalık, iyilik, gelinlik, yolculuk,

insanlık, önlük, Müslümanlık

-(ı)msı / -(i)msi sarımsı, mavimsi, acımsı, ekşimsi

-man / -men kocaman, delişmen, küçümen

-ki sabahki, dünkü

-sı / -si

-su / -sü

kadınsı, erkeksi, çocuksu, otsu

-sız / -siz

-suz / -süz

tutarsız, gereksiz, değersiz, görgüsüz,

uçsuz, bucaksız

-sal / -sel kamusal, kumsal, yüzeysel, ilkesel

-sıl / -sul varsıl, yoksul

-(ı)t / -(i)t / -(u)t yaşıt, eşit, boyut

-tı / -ti / -tu / -tü patırtı, hırıltı, gürültü, horultu

-(ı)z / -(i)z ikiz, üçüz, beşiz

-(ı)n / -(i)n ansızın, demin, kışın

-(ı)ncı / -(i)nci birinci, altıncı, onuncu

Aşağıdaki kelimelerde kullanılan “isimden isim yapım eklerini” bulalım.

♦ yetersiz -siz

♦ kısacık -cık

♦ evcimen -men

♦ inatçı -çı

♦ üzüntülü -lü

♦ ruhsal -sal

♦ ilkin -in

♦ uzak -ak

♦ suluk -luk

♦ masalımsı -ımsı

♦ kutsal -sal

♦ çağdaş -daş

♦ gizlilik -li / -lik

♦ umarsız -sız

♦ gözcülük -cü / -lük

♦ ufacık -cık

İSİMDEN FİİL YAPAN EKLER

-a / -e türe(mek), benze(mek), dile(mek), kana(mak)

-al / -el daral(mak), körel(mek), yönel(mek), azal(mak)

-ar / -er sarar(mak), başar(mak), içer(mek)

-aş / -eş yanaş(mak), üleş(mek)

-da / -de ışılda(mak), horulda(mak), gürülde(mek)

-(ı)k / -(i)k acık(mak), birik(mek), gözük(mek)

-kır / -kür hıçkır(mak), püskür(mek)

-l sivril(mek), incel(mek), alçal(mak)

-la / -le sula(mak), avla(mak), genişle(mek), közle(mek)

-lan / -len hastalan(mak), içlen(mek), hoşlan(mak)

-laş / -leş güzelleş(mek), beyazlaş(mak), iyileş(mek)

-(ı)msa

-(i)mse

azımsa(mak), benimse(mek), özümse(mek)

-r delir(mek), hapşur(mak)

-sa / -se susa(mak), umursa(mak), önemse(mek)

Yapım Ekleri 5. ÜNİTE: SÖZCÜKTE YAPI - Sözcüğün Yapısı

MODÜL

21-22

TÜRKÇE Ders Anlatım Modülü

5. ÜNİTE: SÖZCÜKTE YAPI

Yapım Ekleri - Sözcüğün Yapısı

TYT TÜRKÇE 1

Adı Soyadı : ..............................................................

533FAC1B

P:123

Aşağıdaki kelimelerde kullanılan “isimden fiil yapım eklerini” bulalım.

♦ oyna(mak) -a

♦ gecik(mek) -ik

♦ ağar(mak) -ar

♦ küçül(mek) -l

♦ kucakla(mak) -la

♦ sarar(mak) -ar

♦ çoğal(mak) -al

♦ takırda(mak) -da

♦ küçümse(mek) -mse

♦ vedalaş(mak) -laş

FİİLDEN İSİM YAPAN EKLER

-acak / -ecek yakacak, gelecek, yiyecek

-ak / -ek ürkek, korkak, sığınak, barınak

-ağan / -eğen olağan, süreğen, gezegen

-alak / -elek yatalak, çökelek

-amaç / -emeç tutamaç, dönemeç

-amak basamak, kaçamak

-an / -en bölen, kapan

-anak / -enek görenek, olanak

-(a)m / -(e)m kuram, anlam, eklem, gözlem

-ar / -er / -ır / -ir / -r yazar, çizer, gelir, okur

-ay / -ey / -y olay, düşey, deney

-ca / -ce düşünce, eğlence, sakınca

-dık / -dik tanıdık, bilindik

-ga / -ge bilge, süpürge, bildirge, yonga

-gaç / -geç utangaç, süzgeç, solungaç

-gan / -gen

-kan / -ken

kaygan, sürüngen,

yapışkan, girişken

-gı / -gi / -gu / -gü

-kı / -ki

saygı, bilgi, sorgu, görgü,

askı, tepki

-gıç / -giç dalgıç, bilgiç

-gın / -gin

-kın / -kin

saygın, bilgin,

bıkkın, ilişkin

-ı / -i / -u / -ü yazı, gezi, yumru, ölü, dizi, başarı

-ıcı / -ici / -ucu / -ücü alıcı, gezici, uçucu, görücü

-k / -ık / - ik

uk / -ük

artık, açık, ezik, uyuşuk, sökük, dilek

-ım / -im / -um / - üm sayım, bilim, doğum, ölüm

-ma / -me sarma, dokuma, övme, silme, bölme

-maç / -meç yırtmaç, demeç

-mak / -mek çakmak, yemek

-man / -men sayman, seçmen

-maz / -mez yaramaz, yılmaz, tükenmez

-mur yağmur

-mış / -miş

-muş / müş

kızarmış, ermiş

dolmuş, geçmiş

-n / -ın / -in / -un / -ün ışın, basın, dizin, tüzün

-ınç / -inç

-unç / -ünç

basınç, bilinç, korkunç, gülünç

-ıntı / -inti

-untu / üntü

sıkıntı,kalıntı, kesinti

çöküntü, bozuntu

-sak tutsak, savsak

-sal / -sel uysal, eğitsel, görsel

-sı / -si / -sü yatsı, sinsi, tütsü

-ış / -iş / -uş / -üş anlayış, biliş, buluş, gülüş

-t / -ıt / -it / -üt taşıt, yakıt, geçit, dönüt

-tı / -ti kızartı, kabartı, belirti

Aşağıdaki kelimelerde kullanılan “fiilden isim yapım eklerini” bulalım.

♦ sapak -ak

♦ öğrenci -ici

♦ bağlaç -ç

♦ işitsel -sel

♦ bölünen -en

♦ bitkin -kin

♦ durağan -ağan

♦ okur -r

♦ dikey -ey

♦ türev -v

♦ kemirgen -gen

♦ seçki -ki

♦ durgun -gun

♦ beğeni -i

♦ bozuk -uk

♦ edinim -im

♦ yaşam -m

♦ ayrı -l

♦ büklüm -lüm

♦ seçici -ici

♦ çürük -k

♦ süre -e

♦ onay -y

♦ gider -er

♦ kıskanç -ç

♦ kavşak -ak

♦ görüntü -tü

♦ sığınak -ak

♦ girişken -ken

♦ bölge -ge

♦ söylence -ce

♦ üşengeç -geç

♦ sevgi -gi

♦ bitki -ki

♦ çağrı -ı

♦ besleyici -ici

♦ alışık -ık

♦ söylence -ce

♦ umut -ut

♦ güldürü -ü

♦ öğretmen -men

Yapım Ekleri - Sözcüğün Yapısı

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

21-22

2

P:124

FİİLDEN FİİL YAPAN EKLER

-ala / -ele kovala(mak), eşele(mek)

-ar / -er kopar(mak), gider(mek)

-ır / -ir / -ur / -ür kaçır(mak), pişir(mek)

duyur(mak), düşür(mek)

-dır / -dir / -dur / -dür

-tır / -tir / -tur / -tür

yıldır(mak), bildir(mek), soldur(mak)

güldür(mek), bıktır(mak)

-ıl / -il / -ul / -ül yazıl(mak), sevil(mek), kovul(mak)

üzül(mek)

-n / -ın / -in / -un / -ün alın(mak), giyin(mek), dövün(mek)

-ış / -iş / -uş / -üş bağrış(mak), yetiş(mek), bozuş(mak)

gülüş(mek)

-t / -ıt / -it / -ut / -üt kısalt(mak), anlat(mak), akıt(mak)

korkut(mak), ürküt(mek)

-(ü)mse gülümse(mek)

YAPI BAKIMINDAN SÖZCÜKLER

♦ Türkçede sözcükler “basit, türemiş ve birleşik” yapılı olarak

gruplandırılır. Dolayısıyla bize bir sözcüğün yapısı sorulduğunda

sözcüğün “basit mi türemiş mi ya da birleşik yapılı mı” olduğunu

tespit ederiz.

Basit Yapılı Sözcükler

♦ Yapım eki almamış yani “kök” durumunda olan sözcükler basit

yapılıdır. Bu sözcüklerde ek olarak sadece “çekim ekleri” bulunabilir. Örneğin, “ev” sözcüğü kök durumunda olduğundan basit

yapılıdır; bu sözcüğü “evimiz”, “evlerden”, “evdedir”, “evlerine”,

“eviniz” biçimlerinde de kullansak yapısı değişmeyecektir. Bu

kullanımlarda “ev” sözcüğünden yeni bir sözcük türetmedik;

sadece ona iyelik, çokluk, durum gösteren ekler getirdik. “Ev”

dediğimizde de “evlerini” dediğimizde de anlattığımız “içinde yaşanılan yer, konut”tu.

♦ Hem isim ve isim soylu sözcükler hem de fiiller yapıca basit, türemiş ve birleşik yapı özelliği gösterir. Söz gelimi, “ev” basit bir

“isim”dir; “oku” sözcüğü basit bir fiil; “iyi insan” sözündeki “iyi”

sözcüğü de basit bir sıfattır.

Türemiş Yapılı Sözcükler

♦ Yapım eki almış yani “gövde” durumunda olan sözcükler türemiş

yapılıdır. Bu sözcükler en az bir tane yapım eki almıştır, yapım

eki dışında çekim eki de almış olabilir. Örneğin, “çiçek yetiştiren,

satan veya çiçek işiyle uğraşan kimse” anlamında kullandığımız

“çiçekçi” sözcüğünün kökü “çiçek”tir; bu sözcüğe getirdiğimiz

“-çi” eki “çiçek” sözcüğünün anlamını değiştirmiş, dolayısıyla bir

yapım ekidir. Bu durumda “çiçekçi”, türemiş bir sözcüktür.

♦ Bir sözcükte birden çok yapım eki bulunabilir; “çiçekçi” sözcüğüne “-lik” ekini getirdiğimizde “çiçekçinin yaptığı iş” karşılığı

kullandığımız “çiçekçilik” sözcüğünü türetmiş oluruz. Bu durumda aynı sözcükte iki yapım eki kullanılmış olur.

Örnek Soru

Karadeniz Bölgesi’nde durgun akan su neredeyse yoktur. Her şeyde

bir hız, bir coşku vardır. Her şey hareket hâlinde... Güneş ışığı bile

değişime uğrar. Doğal olarak çocukluğumu yaşadığım bu yörenin

resimlerime etkisi var. Edip Cansever’in dediği gibi, “İnsan doğduğu

yere benzer.” Ben de doğduğum yerler gibiyim.

Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangisi yapı bakımından diğerlerinden farklıdır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

Şimdiye kadar gördüğümüz bazı ekleri birden çok işlevde kullandık, bu eklere özellikle dikkat etmeliyiz.

♦ -a / -e ♦ Yönelme Hâli - eve, kime

♦ İstek Kipi - çalışayım

♦ İsimden Fiil Yapım Eki - yaşa(mak)

♦ Fiilden İsim Yapım Eki - dize

♦ -da / -de ♦ Bulunma Hâli - evde, kimde

♦ İsimden İsim Yapım Eki - gözde (oyuncu)

♦ İsimden Fiil Yapım Eki - fısılda(mak)

♦ -ı / -i ♦ Belirtme Hâli - evi (temizledi)

♦ 3. Tekil Kişi İyelik Eki - evi (güzeldi)

♦ Fiilden İsim Yapım Eki - öneri -u / -ü

♦ -acak / -ecek ♦ Gelecek Zaman Kipi - gelecekmiş

♦ Fiilden İsim Yapım Eki - giyecek (satıyor)

♦ -r / -ar / -er ♦ Geniş Zaman Kipi - (her gün) koşar

♦ İsimden Fiil Yapım Eki - delir(mek)

♦ Fiilden İsim Yapım Eki - yazar

♦ Fiilden Fiil Yapım Eki - çıkar(mak)

♦ -sa / -se ♦ Dilek - Şart Kipi - anlasa

♦ İsimden Fiil Yapım Eki - susa(mak)

♦ -ın / in ♦ Tamlayan Eki - kitabın (konusu)

♦ 2. Tekil Kişi İyelik Eki - (senin) evin

♦ Emir Kipi Kişi Eki - (siz) gelin

♦ İsimden İsim Yapım Eki - ansızın

♦ Fiilden İsim Yapım Eki - akın

♦ Fiilden Fiil Yapım Eki - sevin(mek)

-un / -ün

♦ -m / -ım / -im ♦ Tamlayan Eki - benim (düşüncem)

♦ 1. Tekil Kişi İyelik Eki - evim

♦ 1. Tekil Kişi Eki - geldim

♦ Fiilden İsim Yapım Eki - seçim

-um / -üm

Sözcük türlerinin ayrı ayrı yapı incelemesi, ilgili konuda yapılacaktır. İsimlerin yapısı “isim” konusunda, fiillerin yapısı “fiil” konusunda

ayrıntılı olarak verilecektir. Bu modülde sözcükte yapı konusu genel olarak ele alınacaktır.

I

II

III

IV

V

Yapım Ekleri - Sözcüğün Yapısı

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

21-22

3

P:125

Çözüm

Sözcüklerden yapı bakımından farklı olanı sorulduğunda verilen sözcükleri “basit, türemiş, birleşik” yapı özelliğine göre gruplandırmalıyız.

“Durgun” sözcüğü “-gun” ekini alarak fiilden isim olmuş, “coşku” sözcüğü “-ku” ekini alarak fiilden isim olmuş, “değişim” sözcüğü “-im”

ekini alarak fiilden isim olmuş ve “benzer” sözcüğü de “-e” ekini alarak [beniz-e Æ benzemek] isimden fiil olmuştur. Bu durumda I, II, III

ve V. sözcükler türemiş yapılıdır. “Resimlerime” sözcüğü ise sırasıyla

çokluk eki, iyelik eki ve yönelme eki almıştır. Bu ekler çekim eki olduğundan sözcüğün yapısını değiştirmemiştir. Doğru yanıt D olmalıdır.

Örnek Soru

Yüzü oldukça soluk görünen bu kızın yardımı ile yatağımı kurdum.

Eşyamı ve kitapları yerleştirmeyi ertesi güne bıraktım. Pencerelerin

kalın perdeleri de odaya loşluk verdiğinden uykum biraz uzunca olmuş. Sabah kalkıp kendimi yeni odada bulunca sevindim.

Bu parçada numaralanmış sözcüklerle ilgili aşağıdakilerden

hangisi söylenemez?

A) I.si, fiilden isim yapım eki almıştır.

B) II.si, hem yapım hem çekim eki almıştır.

C) III.sü, farklı türlerde yapım ekleri almıştır.

D) IV.sü, sadece isim çekim eki almıştır.

E) V.si, fiilden fiil yapım eki almıştır.

Çözüm

“Soluk” sözcüğü “solumak” fiilinden türediği için A seçeneği doğrudur; “yatağımı” sözcüğünde “-ak” yapım eki “-ım” ve “-ı” çekim eki

olduğundan B seçeneği de doğrudur; “yerleştirmeyi” sözcüğünde

sırasıyla “-leş” isimden fiil yapım eki, “-tir” fiilden fiil yapım eki, “-me”

fiilden isim yapım eki olduğundan C seçeneği de doğrudur; “sevinmek” fiili “sevmek” fiilinden türediği için E seçeneğinin de doğru

olduğunu görüyoruz. “Uykum” sözcüğü “uyumak” fiilinden türemiş

olup “uyuku”/”uyku” olduğundan yapım eki almıştır. Bu durumda

doğru yanıt D olmalıdır.

Birleşik Yapılı Sözcükler

♦ Tek kavramı karşılamak için iki sözcüğün bir araya gelmesi ile

oluşmuş sözcükler birleşik yapılıdır: hanımeli, kabakulak, gecekondu, çekyat, uyurgezer, kuşburnu, affetmek ...

♦ İsim, sıfat ve fiil gibi sözcük türleri birbirinden farklı yollarla yapıca birleşik duruma getirilir. Bu yolların ayrıntılarını ilgili sözcük

türüne ait modülümüzde ele alacağız. Bu modülümüzde birleşik

yapılı sözcüklere genel olarak bakalım:

♦ Sivrisinek, gözyüzü, biçerdöver Æ birleşik isim

♦ açıkgöz(adam), birkaç(gün) Æ birleşik sıfat

♦ birçoğu, hiçbiri, birazı Æ birleşik zamir

♦ akşamüstü (geldi), bugün (görüştük) Æ birleşik zarf

♦ devretmek, çözebilmek, başvurmak Æ birleşik fiil

ETKİNLİK

Tablodaki sczüklerin yapılarını belirleyiniz.

Sözcük Basit Türemiş Birleşik

dilekçe ✓

savaş ✓

buluntu ✓

suçiçeği ✓

balon ✓

cızırtı ✓

biraz ✓

hasta düşmek ✓

büyük ✓

tartışma ✓

ilerlemek ✓

kalem ✓

sabretmek ✓

gözlemevi ✓

tasarlamak ✓

kaptıkaçtı ✓

eşit ✓

önemli ✓

değerbilir ✓

Örnek Soru

Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “-ıntı / -inti, -üntü” ekinin kullanıldığı sözcük, kökü bakımından diğerlerinden farklıdır?

A) Uzun zamandır yaşadığı sıkıntıyı herkesten gizlemeye çalışıyordu.

B) İşçilerin maaşlarından yapılan kesinti huzursuzluğa neden olmuştu.

C) Her sabah ilk iş bahçeye çıkar, geceden kalmış ekmek kırıntılarını

kuşlara verirdi.

D) İki veya daha fazla değişken arasındaki bağıntıların incelenmesi

projenin temelini oluşturmuş.

E) Aldığı ekran görüntüsünü bizimle de paylaşarak hepimize bilgi

vermişti.

Çözüm

Verilen cümlelerde “-ıntı / -inti, -untu / -üntü” ekini alan sözcükler

sırasıyla “sıkıntı”, “kesinti”, “kırıntı”, “bağıntı” ve “görüntü” dür. Bu

sözcüklerde “-ıntı” eki “bağıntı” sözcüğünde isim köküne, diğerlerinde fiil köküne getirildiği için doğru cevap D olmalıdır.

I II

III

IV

V

Yapım Ekleri - Sözcüğün Yapısı

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

21-22

4

P:126

2. Aşağıdaki altı çizili sözcüklerden hangisi daha fazla yapım

eki almıştır?

A) Bu görgüsüzlük ona ait bir özellik olabilir.

B) Sağlıksız beslenmek kişiyi bütün gün hâlsiz bırakır.

C) Bazı eleştirmenler gelenekçi bir bakış açısına sahipti.

D) Güneş ile Deniz önümüzdeki yaz Ege’ye gitmek için sabırsızlanıyor.

E) Kızım, en yakın arkadaşı olan Berçem’i görmek için Aydın’a

gitmek istiyormuş.

3. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “basit, birleşik, türemiş”

yapılı sözcükler bir arada kullanılmamıştır?

A) 21 Mart’ta ilkbaharın gelişini bütün doğu toplumları coşkuyla kutlar.

B) Deneme sınavından sonra öğrencilerin çoğu soruların

cevaplarını bekliyordu.

C) Rehberimiz, mağaranın sarkıtlarının MÖ 6. yüzyılda oluşmaya başladığını söyledi.

D) Bitki bilimi ile uğraşan insanlar, alanlarındaki evrensel gelişmeleri dikkatle takip ediyordu.

E) Pandemi dolayısıyla yaşayamadığımız iki koca yılımız, biriktiremediğimiz onlarca anımız var.

6. Aşağıdaki altı çizili sözcüklerden hangisi yapıca özdeş

değildir?

A) Araştırmalarınız, yasal bir düzenleme ile güvenceye alınmalıdır.

B) Kanlıca’ya doğru uzanıp giden bu yolda, uzun yürüyüşler

yapardık seninle.

C) Mesleğe uyum sürecini başarılı bir avukatın yanında yapmayı planlıyordum.

D) Eğitimin kalitesini artırmak öncelikle nitelikli öğretmen

yetiştirmeyi gerektirir.

E) Devrim niteliğindeki bu kararlar, üniversitelerin yapısal

yönünü derinden etkileyecektir.

5. Aşağıdaki altı çizili sözcüklerden hangisi yapıca diğerlerinden farklıdır?

A) Sahnede, görselliğe büyük önem veriyordu.

B) Herkesin ilginç bir fikri olmaması çok doğaldır.

C) Kişinin sorumluluk sahibi olması evde başlayan bir eğitimdir.

D) Konuları yüzeysel biçimde anlatan internet siteleri, öğrencilerin zamanını çalıyor.

E) Buradaki insanların hiçbiri mütevazı tavrından ödün vermiyordu.

1. Aşağıdaki altı çizili sözcüklerden hangisi işlevi bakımından

farklı bir ek almıştır?

A) Evlilik sadece iki kişi arasında kurulan bir kurum değildir.

B) Buradaki avcılık daha çok deniz ürünleri üzerinden yapılan

bir uğraştır.

C) Fransızca öğrenmek için iki yıl boyunca Fransız Kültür Merkezinde eğitim aldım.

D) Edebiyatımızda Tanzimat’tan önce de günce tutma geleneğinin olduğunu biliyoruz.

E) Farklı düşünce yapılarına saygılı olmak, demokratik bir toplum için önem arz etmektedir.

4. Aşağıdaki cümlelerde altı çizili sözcüklerden hangisi diğerlerinden farklı bir yapım eki almıştır?

A) Bir bakıcı bulmak için herkese haber salmışlardı.

B) Görücü usulü evlilik, Tanzimat romanlarında sık ele alınan

bir konudur.

C) Artık dinleyici daha özgün bir içerik bekliyor radyo programlarından.

D) Bu süreçte birinci olmak önemli değil, önemli olan bu süreci iyi yönetebilmektir.

E) Üniversite yıllarımdan sonra okuduğum romanlarda daha

seçici davranmaya başladım.

Sınıf İçi Uygulama

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 1 21-22

5

243CAEEE

P:127

2. Tunca Köprüsü, bulunduğu bölgedeki güzelliklere kucak açarak Edirne’nin tarihî dokusuyla yıllanan sokaklarına, büyüleyici eserlerine, nehir boyunca oluşan bahçelerine sahip çıkıyor

âdeta.

Bu parçadaki altı çizili sözcüklerle ilgili olarak aşağıdaki

ifadelerden hangisi yanlıştır?

A) I. sözcük, hem yapım hem çekim eki almıştır.

B) II. sözcük, birden çok isim çekim eki almıştır.

C) III. sözcük, sadece çekim eki almıştır.

D) IV. sözcük, isimden fiil ve fiilden isim yapan ek almıştır.

E) V. sözcük, fiilden isim yapım eki almış türemiş sözcüktür.

I II

III IV

V

4. Aşağıdaki altı çizili sözcüklerle ilgili ayraç içinde verilen bilgilerden hangisi yanlıştır?

A) Güneşi gördüğüm ilk anı asla unutamıyorum. (Kip eki almıştır.)

B) Görev bilincini aşılamak için aramıza yeni katılan arkadaşlarımıza seminerler verildi. (Çekim eki almıştır.)

C) Upuzun bir bozkır karşılar sizi Konya Ovası’nda. (Sıfat tamlaması biçiminde oluşmuş birleşik yapılı isimdir.)

D) Ankette, seçmenlerin mesleklerine de yer vererek farklı

bulgular elde etmek istemişti. (Hem yapım hem çekim eki

almış bir isimdir.)

E) Çocuklarının sağlıksız beslenmesine tahammül edemeyen

aileler, işe önce kendilerinden başlamalıdır. (Birden fazla

yapım eki almıştır.)

1. Harvard Üniversitesinin kontrollü araştırmaları, küçük miktarlardaki bitter çikolata tüketiminin (hiç çikolata tüketmemeye göre)

ortalama ömrü uzattığını göstermiştir. Bunun nedeni bilinmiyor

ve araştırmalar devam ediyor. Elbette çikolata krizi çok fazla

yaşanırsa kilo alımı çikolatanın tüm yararlarını devre dışı bırakır.

Konu henüz belirsizliğini korusa da aşırı tüketimi bir yana bırakırsak çikolata artık sağlığımıza zararlı görülmüyor hatta yararlı

bile kabul ediliyor.

Bu parçada alt çizili sözcüklerin yapısal özellikleri ile ilgili

aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

A) I. sözcük, isimden isim yapım eki alarak türemiştir.

B) II. sözcük, türetilirken hece düşmesine uğramıştır.

C) III. sözcük, hem yapım hem çekim eki almıştır.

D) IV. sözcük, türemiş yapılı isim soylu bir sözcüktür.

E) V. sözcük, birleşik yapılı çekimli bir fiildir.

I

II

III

IV

V

3. (I) Van şehir merkezine 80 km uzakta bulunan ve yüksekliği

50 metreyi bulan Muradiye Şelalesi, adını IV. Murat’tan alır. (II)

Yöre halkı için sıradan tabiat olaylarından biri gibi gelse de kış

mevsiminde şelalenin buz tutması ziyaretçilerine bambaşka bir

görsellik sunar. (III) Doğanın bir bestesi gibi akan şelale, son

zamanlarda kamp yapanların da uğrak yerlerinden bir oldu. (IV)

Bahar aylarındaki renk şöleni ise görülmeye değer gerçekten.

(V) Van’a yolunuz düşerse uğramadan geçmeyin diyebileceğimiz güzelliklerden biridir Muradiye.

Bu parçadaki numaralanmış cümleler için aşağıdakilerden

hangisi söylenemez?

A) I. cümlede, iyelik ve yönelme eki almış bir sözcük vardır.

B) II. cümlede, “-den/- dan” eki farklı görevlerde kullanılmıştır.

C) III. cümlede, isimden isim yapım eki almış sözcükler vardır.

D) IV. cümlede, fiilden fiil yapan ek almış sözcük vardır.

E) V. cümlede; basit, birleşik ve türemiş yapılı sözcüklere yer

verilmiştir.

ÖSYM Tarzı

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 2 21-22

6

8663CE73

P:128

İSİM VE İSİM TAMLAMALARI

Sözcük Türlerine Giriş

♦ Sözcüğün sahip olduğu anlam ve işlev, o sözcüğün türünü belirler. Sözcük türleri konusuna “TDK Güncel Türkçe Sözlük”te

“yanlış” kelimesi ile ilgili yer alan aşağıdaki maddeleri inceleyerek başlayalım:

yanlış:

1. İsim: Bir kurala, bir ilkeye, bir gerçeğe uymama durumu, yanılgı, hata:

“Sen hayatımdaki bir yanlışmışın, keşke seni hiç tanımasaydım.”

2. Sıfat: Bir kurala, bir ilkeye, bir gerçeğe uymayan, aykırı olan,

hatalı:

“Yanlış ve mantıksız hareketim bu suretle cezalanmalı.”

3. Zarf: Hatalı bir biçimde:

“Evime gitmek için, yanlış söyledim, gitmemek için vapurun kaçmasını bekliyordum.”

♦ Gördüğünüz gibi aynı kelime farklı türlerde kullanılabilmekte;

“yanlış” kelimesi “isim, sıfat ve zarf” görevini üstlenebilmektedir. Bu örneklerden de hareketle diyebiliriz ki kelimelerin türlerini

belirlerken mutlaka kullanıldığı cümledeki işlevini dikkate almalısınız.

♦ Türkçede işlevleri dikkate alındığında kelimeler türlerine göre şu

şekilde gruplandırılır:

Sözcük Türü İşlevi / Görevi

İSİM Varlıkları ve kavramları karşılama

SIFAT İsimleri niteleme ve belirtme

ZAMİR İsimlerin yerine kullanılma

ZARF Fiili, fiilimsiyi, sıfatı, başka bir zarfı belirtme

EDAT Kelimeler arasında anlam ilgisi kurma

BAĞLAÇ Kelimeleri, kelime gruplarını, cümleleri bağlama

ÜNLEM Duyguları yansıtma

FİİL İş, oluş, hareket bildirme

İSİM (AD)

♦ Canlı ve cansız varlıkları, duygu ve düşünceleri, çeşitli durumları

bildiren kelimelerdir: ağaç, kedi, kitap, sınav, sevinç, yalnızlık, iyilik, somut, soyut vb.

Varlıklara ve Kavramlara Verilişlerine Göre İsimler

♦ İsimler, karşıladıkları varlık ve kavramların özel veya genel olmasına göre “ özel isim” ve “tür ismi” olarak iki gruba ayrılır:

Özel İsim: Kişi adları ile soyadları, hayvanlara verilen adlar, millet

ve devlet adları, dil ve lehçe adları, yer adları, yapı adları, kurum

ve kuruluş adları, sanat eserlerinin adları, gazete ve dergi adları,

ulusal ve dinî bayramlar ile anma ve kutlama günlerinin adları,

tarihî olay ve dönem adları özel isimler içinde yer almaktadır:

♦ Mustafa Kemal Atatürk

♦ Türkiye Cumhuriyeti, Türk

♦ Türkçe, Oğuzca

♦ Müslümanlık, Budizm, Katolik

♦ Venüs, Samanyolu

♦ Avrupa, İngiltere, İstanbul Boğazı, Ağrı Dağı

♦ Çankaya Köşkü, Galata Köprüsü, Bilge Kağan Anıtı

♦ Türk Dil Kurumu, İstanbul Üniversitesi

♦ Kaplumbağa Terbiyecisi, Onuncu Yıl Marşı, Suç ve Ceza

♦ Cumhuriyet Bayramı, Ramazan Bayramı, Anneler Günü

♦ Kurtuluş Savaşı, Tanzimat Dönemi

Tür İsmi: Aynı türden varlıkların hepsine birden ad olan kelimelerdir: İnsan, kalp, ruh, beden, ağaç, yeşil, kedi, kent, cadde, bahçe,

güzellik vb. Tür adı olarak kullanılan sözcükler; o türün tamamını,

bir bölümünü ya da o türün örneği olan bir varlığı karşılayacak

şekilde kullanılabilir. Örneğin, “Kedi, çevik bir hayvandır.” cümlesinde “kedi”, türün tamamını; “Kadıköy sokaklarında gezerken

gördüğümüz pek çok kediye yiyecek verdik.” cümlesinde türün

bir bölümünü; “Açık pencereden odama giren kedi çok korkmuş

görünüyordu.” cümlesinde ise türün bir bireyi işaret edilmiştir.

Varlıkların Oluşlarına Göre İsimler

♦ İsimler, oluşlarına göre, “somut” ve “soyut” olarak gruplandırılır. Yağmur, ışık, rüzgâr gibi varlıkları duyular yoluyla anlaşılabilen

kavramları karşılayan kelimeler somut; hüzün, sevinç, korku gibi

varlığı akıl ve sezgi yoluyla anlaşılan kavramları karşılayan kelimeler soyut özellik taşır.

♦ Somut bir isimden soyut isim, soyut bir isimden de somut bir

isim türetilebilir:

♦ yürek (somut)

♦ sevgi (soyut)

♦ yüreksiz (soyut)

♦ sevgili (somut)

ÖSYM tarafından hazırlanan sorularda “sözcüğün türü” soruluyorsa tabloda verdiğimiz bu sözcük türlerinden hangisi olduğunu

buluruz.

Ad (İsim) - Ad (İsim) Tamlamaları 6. ÜNİTE: SÖZCÜK TÜRLERİ – 1

MODÜL

23-24

TÜRKÇE Ders Anlatım Modülü

6. ÜNİTE: SÖZCÜK TÜRLERİ – 1

Ad (İsim) - Ad (İsim) Tamlamaları

TYT TÜRKÇE 1

Adı Soyadı : ..............................................................

6187C853

P:129

Varlıkların Sayılarına Göre İsimler

♦ İsimler; tekillik, çoğulluk ve topluluk bildirme durumlarına göre

gruplandırılır. Ağaç, asker, bakan gibi kelimeler tekil isim; ağaçlar, askerler, bakanlar çoğul isim; orman, ordu, meclis gibi aynı

özellikleri taşıyan birden çok varlığın ortak adı olan kelimeler de

topluluk ismidir.

Yapılarına Göre İsimler

♦ İsimler yapılarına göre “basit isim”, “türemiş isim”, “birleşik isim”

olarak gruplanmaktadır.

Basit Yapılı İsimler: Yapım eki almamış olan, diğer bir deyişle

“kök” durumunda bulunan isimlerdir: tek, kış, isim, kalem, zaman, fark vb. Basit yapılı isimlerde çekim ekleri bulunabilir. İsim

çekim eklerini inceleyelim:

a) İyelik Ekleri

Sahiplik, aitlik bildirme işlevine sahip olan bu ekler; bir varlığın kime

ya da neye ait olduğunu gösterir.

♦ (benim) anne-m

♦ (bizim) anne-miz

♦ (senin) anne-n

♦ (sizin) anne-niz

♦ (onun) anne-s-i

♦ (onların) anne-leri

Örnek Soru

Doğa fotoğrafçıları, kuşlara yaklaşabilmek için farklı kamuflaj yöntemleri kullanıyorlar. Yeni türler tespit ediyor, onları fotoğraflayarak

kayıt altına alınmalarını sağlıyorlar. Sonrasında bu kuş türlerinin

fotoğrafları internet siteleri aracılığıyla kamu ile paylaşılıyor. Bu görüntüler de fotoğraf meraklıları için teşvik edici bir ortam oluşturuyor.

Bu parçada numaralanmış sözcüklerin hangisi “üçüncü çoğul kişi iyelik eki” almıştır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

Çözüm

“Üçüncü çoğul kişi iyelik eki “-ları/ -leri” dir. Numaralanmış sözcüklere baktığımızda tüm sözcüklerde “-ları/-leri” ekini görmekteyiz. Ancak

burada dikkat etmemiz gereken nokta, bu eki almış sözcüğün “tamlayanın” çoğul durumda olması yani tamlayanın üçüncü çoğul kişi

olmasıdır. Bunu da “-lar” eki tamlayanın çoğul durumunu mu yoksa

eklendiği sözcüğün çoğul durumunu mu belirtmekte sorusunun

cevabını bularak tespit ederiz. Örnekleyecek olursak “onların anneleri” dediğimizde “anneleri” sözcüğündeki “-leri” eki eklendiği sözcüğü yani “anne” sözcüğünü çoğullaştırmaz, birden çok anneden söz

etmeyiz yani çokluk eki değildir; o hâlde bu ek üçüncü çoğul kişiye ait

olmayı gösteren “leri” eki yani “üçüncü çoğul kişi iyelik eki”dir. Soru

metnine bakarsak “fotoğrafçıları” sözcüğündeki “-ları” eki tamlayanın yani “doğa” sözcüğünün çoğul olduğunu göstermez. Aynı şekilde “yöntemleri, siteleri ve meraklıları” sözcüklerinde de “-ları/-leri”

eki “üçüncü çoğul kişi iyelik” değildir; “-lar” çokluk eki “-ı” üçüncü

tekil kişi ekidir. “fotoğrafları” sözcüğünün tamlayanı ise “türlerin” yani

üçüncü çoğul kişi (onların) olduğundan doğru cevap C olmalıdır.

b) Durum (Hâl) Ekleri

İLGİ DURUMU

♦ -ın/-in/-un/-ün (-nın/-nin/-nun/-nün)

♦ Eklendiği adı, başka bir ada ilgi bağı ile bağlayan ad durumudur.

♦ yol-un sonu düşünce-nin gücü

♦ Tamlayan eki olarak da bilinir.

BELİRTME DURUMU

♦ -ı/-i/-u/-ü

♦ Belirtme durumunda olan sözcük, cümlede “belirtili nesne”

görevindedir.

♦ Konuy-u anladım. Çiçekler-i suladım.

YÖNELME DURUMU

♦ -a/-e

♦ Adı, yönelme ve yaklaşma işlevi ile yükleme bağlayan ektir.

♦ Göğ-e bakalım. Deniz-e açıldılar.

BULUNMA DURUMU

♦ -da/-de (-ta/-te)

♦ Kalma durumu olarak da bilinir.

♦ Genellikle yer bildiren isimlere gelir.

♦ İstanbul’-da doğmuş. Dışarı-da bekliyor.

AYRILMA DURUMU

♦ -dan/-den (-tan/-ten)

♦ Uzaklaşma, çıkma hâli olarak da isimlendirilir.

♦ Çocuklar-dan duyduk. Ev-den ayrılmış.

VASITA DURUMU

♦ -la/-le

♦ “ile” edatının ekleşmiş hâlidir.

♦ Otobüs-le gittiler. Oyuncaklarıy-la oynuyor.

I

II

III IV

V

Eşitlik Durumu

♦ Eşitlik eki “-ca/-ce”dir. Eski devirlerde işlek olan bu ek, zamanla bir yapım ekine dönüştüğü için çekim eki olma işlevi sınırlı

kalmıştır.

♦ Kendisince o da haklıydı.

♦ Bilgice zayıf bir eleştirmendi.

♦ İhtiyacı olanlara derneklerce yardım edildi.

Ad (İsim) - Ad (İsim) Tamlamaları

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

23-24

2

P:130

c) Çokluk Eki

♦ İsimlerin çoğul durumlarını bildiren “-lar/-ler” ekidir: çiçekler,

şiirler, yazarlar, renkler vb. İsimlerin çoğul biçimlerini bildirme dışında sözcüğe kattığı anlamlar şunlardır:

♦ Kişi bildiren özel adlardan ve akrabalık adlarından sonra kullanılarak “topluluk ve aile” anlamı sağlar:

Yarın Ahmetler ile buluşuyoruz.

♦ Özel adlarla kullanılarak benzerleri ve örneklendirme anlamı

katar:

Mustafa Kemaller ölmez.

♦ Cümleye saygı ya da alay anlamı katar:

Hanımefendiler uyandılar mı?

♦ “-ları/-leri” biçiminde kalıplaşarak geniş zaman anlamı kazanır:

Sabahları spor yapar.

♦ Abartma anlamı verir:

Dünyalar kadar işim var.

♦ Yaklaşıklık / tahmin anlamı verir:

Beş yaşlarında bir çocuktu.

d) Soru Eki

♦ Ses uyumuna bağlı olarak “-mı/-mi/-mu/-mü” biçiminde kullanılır, her zaman ayrı yazılır: Film güzel mi?

e) Ek fiil

♦ İsim ve isim soylu sözcükleri yüklem yapma görevinde kullanılır:

En çok sevdiği renk kırmızıdır.

Örnek 1

Gölün üstünde bütün hızıyla uçan kuş tam bu sırada göle şimşek gibi iner, bir kanadını suyun mavisine daldırır. Böylece üç kere daldırır,

sonra da uçup gider.

Bu parçada aşağıdaki durum eklerinden hangisi yoktur?

A) İlgi B) Belirtme C) Yönelme

D) Bulunma E) Ayrılma

Çözüm

“Gölün, suyun” sözcüklerinde “ilgi eki”, “kanadını” sözcüğünde

“belirtme eki”, “göle, mavisine” sözcüklerinde “yönelme eki”, “üstünde” sözcüğünde “bulunma eki” kullanılmıştır. Cevap “E” seçeneğidir.

Türemiş Yapılı İsimler: Yapım eki almış yani “gövde” durumunda olan isimlerdir: güzellik, canlı, seçkin, saygın vb. İsim ya da fiil

köklerinden türetilirler.

♦ sev + gi > türemiş isim

♦ çiçek + lik > türemiş isim

Birleşik Yapılı İsimler: Birleşik isimler oluşumları bakımından şu

şekilde gruplandırılabilir:

♦ İsim + İsim Kalıbı: Hanımeli, aslanağzı, akşamsefası, ayakkabı, buzdolabı, Eminönü, Kumkapı, Tepebaşı vb.

♦ Sıfat + İsim Kalıbı: Sivrisinek, boşboğaz, açıkgöz, bozkır,

kabakulak, Uludağ, Akdeniz, Eskişehir vb.

♦ İsim + Fiil Kalıbı: Gecekondu, imambayıldı, kolbastı, mirasyedi, hünkarbeğendi vb.

♦ İsim + Fiilimsi Kalıbı: Uçaksavar,cankurtaran, ağaçkakan,

işveren, edebiyatsever, değerbilir, gökdelen vb.

♦ Fiil + Fiil Kalıbı: Kaptıkaçtı, biçerdöver, çekyat, gelgit, uyurgezer, dedikodu vb.

♦ Yansıma + Yansıma Kalıbı: Gırgır, çıtçıt, dırdır vb.

♦ Ses Düşmesi Kalıbı: Cumartesi, pazartesi, peki vb.

Örnek Soru

Sadece Kadıköy’ün değil İstanbul’un da ilk apartman mahallelerinden Yeldeğirmeni (Rasimpaşa); öğrencilerin, beyaz yakalı çalışanların

ve altmış yılı aşkın semt sakinlerinin dayanışma içinde yaşadığı bir

mahalledir.

Bu cümlede numaralanmış sözcüklerle ilgili aşağıdakilerden

hangisi söylenemez?

A) I. sözcük, birleşik yapılı bir özel isimdir.

B) II. sözcük, üçüncü çoğul kişi iyelik eki almış bir isimdir.

C) III. sözcük, fiil kökünden türemiş bir isimdir.

D) IV. sözcük, sadece yapım eki almış bir isimdir.

E) V. sözcük, isim kökünden türemiş bir sözcüktür.

Çözüm

“Kadıköy” İstanbul’da bulunan bir ilçenin adı olduğundan özel bir

isimdir ve yapıca birleşiktir. “Öğrenci” sözcüğü “öğrenmek” fiilinden türemiş bir isimdir. “Dayanışma” sözcüğündeki “-n, -ış ve -ma”

ekleri yapım ekidir. “Yaşadığı” sözcüğü “yaş” isminden türemiştir. Bu

durumda A, C, D ve E seçenekleri doğrudur. “Mahallelerinden” sözcüğünde ise “-ler” çokluk eki, “-i” üçüncü tekil kişi iyelik eki, “-den”

ayrılma durumu eki olduğundan doğru cevap B olur.

♦ “-lar/-ler” gibi gözüken her kullanım çokluk eki değildir:

♦ Konser birazdan başlar. (baş-la-r)

♦ Bizden pek çok şeyi saklar. (sakla-r)

♦ Fiillerde kullanılan “-lar/-ler” kişi ekidir.

♦ Birazdan onlar da gelirler. (gel-ir-ler)

Ek fiil konusu fiil modülünde ayrıntılı olarak ele alınacaktır.

Fiil

Kök

F.İ.Y.E.

İsim

Kök

İ.İ.Y.E.

I II

III

IV V

Ad (İsim) - Ad (İsim) Tamlamaları

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

23-24

3

P:131

İsim Tamlamaları

♦ Ayrı yazılan, en az iki sözcükten oluşan ve “tek bir varlığı” anlatan

söz öbeğine tamlama denir. Bu tanımda da belirtildiği gibi tamlama birden çok sözcükten oluşsa da “tek bir kavramı” karşılar.

♦ Kedi çok sevimliydi.

♦ Deniz’in kedisi çok sevimliydi.

♦ Deniz’in iki gün önce sokaktan aldığı yeşil gözlü kedisi çok

sevimliydi.

♦ İki ve üçüncü cümlelerde görüldüğü gibi tamlama durumundaki

kelime grupları aslında “tek bir varlığa” işaret etmektedir. İkinci

cümlede bir ad (kedi), sahiplik/aitlik özelliği bakımından başka

bir adla (Deniz’in) tamamlanmış; üçüncü cümlede ise bu özelliğe

ek olarak adın (kedinin) nitelikleri de tamlamaya dâhil edilmiştir.

Bu kullanımdan da anlaşılacağı üzere tamlamalar bölünemez.

♦ İsim tamlamaları, tamlayan ve tamlananın özelliklerine göre dört

grupta incelenir:

Belirtili İsim Tamlaması

♦ Hem tamlayanın hem de tamlananın ek aldığı isim tamlamasıdır:

Tamlayan

İsim + tamlayan eki

(dergi + nin)

İsim + iyelik eki

(konu + s + u)

Tamlanan

♦ Kişi zamirleri ile kurulan tamlamalar, her zaman “belirtili isim

tamlaması”dır: Benim kararım, senin kararın, onun kararı, bizim

kararımız, sizin kararınız, onların kararları.

♦ Tamlayan kişi zamiri olduğunda bazen kullanılmayabilir; bu kullanım, “tamlayanı düşmüş isim tamlaması” olarak ifade edilir:

Çocuğunuz kaç yaşında? (Sizin çocuğunuz)

♦ Kimi durumlarda tamlanan tamlayandan önce söylenebilir:

Sırtına Sakarya’nın Türk tarihi vurulur. (Sakarya’nın sırtı)

♦ Belirtili isim tamlamalarında kimi zaman tamlanandaki iyelik eki

düşebilir:

Sizin çocuk kaç yaşındaydı? (çocuğunuz Æ çocuk)

♦ Belirtili isim tamlamalarında tamlayan ile tamlanan arasına başka

sözcükler girebilir, özellikle de tamlananı niteleyip belirten sıfatlar

kullanılabilir:

Denizin masmavi suları, şehrin bitmek bilmeyen gürültüsü vb.

♦ Birden çok tamlayan ya da tamlanan kullanılabilir:

Bu dünyanın direği yok; merhameti, yüreği yok. (ortak tamlayan)

Beyazın siyahın, yeşilin kıymetini bil. (Ortak tamlanan)

Belirtisiz İsim Tamlaması

♦ Tamlayanın ek almadığı, tamlananın ek aldığı isim tamlamasıdır:

Tamlayan

İsim

(okul)

İsim + iyelik eki

(defter + i)

Tamlanan

♦ Belirtisiz isim tamlamalarında tamlayan ile tamlanan arasına sıfat

girmez; sıfat, tamlamanın önünde kullanılır.

♦ belediye eski başkanı (yanlış)

♦ eski belediye başkanı (doğru)

♦ Bazı belirtisiz isim tamlamalarında tamlanan eki düşebilir.

♦ İzmir köfte (köftesi)

Zincirleme İsim Tamlaması

♦ En az üç isimden oluşan isim tamlamasıdır: çınar ağacının gölgesi, belediye başkanının makam odası vb.

♦ Tamlayanı ile tamlananı arasına sıfat girmiş belirtili isim tamlamaları ile zincirleme isim tamlamaları karıştırılmamalıdır:

♦ Baharın serin rüzgârı Æ Belirtili isim tamlaması

♦ Bahar rüzgârının serinliği Æ Zincirleme isim tamlaması

Takısız İsim Tamlaması

♦ Takısız isim tamlamalarında tamlayan da tamlanan da ek almaz

ve tamlayan tamlananın ham maddesini gösterir: tahta kapı, cam

bardak, bakır tel vb.

Aşağıdaki dizelerde geçen isim tamlamalarını bularak türlerini

belirleyelim.

Dizeler

Uzak kaderlerin suları çağlar şimdi

Yıldızlar dökülür sonsuza içimizden

Belirtili

Bir ağaç sürüsünün üstünden

Kesilmiş limon dilimleri gibi düşüyor meyvelerin

Zincirleme

Belirtisiz

Eski zamanlarda, gül bahçelerinde

Bir orman aydınlığını getirir meyvelerin

Belirtisiz

Gülün tam ortasında ağlıyorum

Her akşam sokak ortasında öldükçe

Belirtili

Belirtisiz

Gökyüzü kadar karışık ama akışkan

Yani duvar saatlerinin tozlu yalnızlığı

Zincirleme

Gel benim canımın içi, gel yanıma

İpek çoraplar alayım sana

Zincirleme

Takısız

Bizim de kalbimizi kımıldatır yerinden

Toprağa diz vuruşu dağ gibi bir zeybeğin

Zincirleme

Yüzünde son gülümseme kaybolurken çocukların

Anneler, anneler, elleri balkonların demirinde

Belirtili

Özne

Özne

Özne

İsim Sıfat İsim

İsim İsim İsim

Ad (İsim) - Ad (İsim) Tamlamaları

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

23-24

4

P:132

2. Yazamaya çabalayan herkes yaptığı okumaların ürünüdür.

İnsan okuyarak, kendinden önceki yazarların sesini kendi

sesiyle buluşturarak yaratmanın toprağına ayak basar. Yazarlar

da şairler de içinde yaşadıkları topluma daha derinlikli bakmaya çağırırlar okurlarını. Kendi içimize dikkat kesilmemiz konusunda cesaretlendirici bir etki yaratırlar.

Bu parçada numaralanmış kelime gruplarından hangisi

“isim tamlaması” değildir?

A) I B) II C) III D) IV E) V

I

II

III

IV

V

3. Bülbülden o eğlencede feryat işitilmez

Gül solmayı, mehtap azalıp bitmeyi bilmez

Gök kubbesi her lahza bütün gözlere mavi

Zenginler o cennette fakirlerle müsavi

Bu dizelerde aşağıdaki durum eklerinden hangisi yoktur?

A) İlgi B) Belirtme C) Yönelme

D) Bulunma E) Ayrılma

6. Kaç yapraklı olduğunu bilmediğin bir takvim hayatın ve sen,

dün o takvimden bir yaprak daha kopardın. Belki bir, belki birçok sayfa var daha koparacağın, bilemezsin. Bilmen gereken

tek şey, kopardığın yapraklar sayfa sayısını azaltırken öğrendiklerini çoğalttı.

Bu parçada aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Fiilden türemiş isim B) Çoğul isim

C) II. tekil kişi iyelik eki D) Birleşik isim

E) Belirtisiz isim tamlaması

5. Ben astrolojiden anlamam, size mutluluğu nasıl elde edeceğinizi de söyleyemem. Kısalı uzunlu, kolay ya da görece daha zorlu

türlü türlü yolu var mutlu olmanın. Ancak mutsuzluğa giden en

kestirme yolun beklentiye girmekten geçtiğini söyleyebilirim.

Çünkü beklenti, kişide yorgunluk yaratır.

Bu parçada numaralanmış isimlerden hangisi “durum eki”

almamıştır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

I II

III IV

V

1. Gurbette duyduğum sonu gelmez hüzünleri

Yaprakların döküldüğü hicranlı günleri

Andım birer birer, acıdım kendi hâlime

Aksetti bir dakika uzaktan hayalime

Bu dizelerde numaralanmış sözcüklerden hangisi tür bakımından diğerlerinden farklıdır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

I II

III

IV

V

4. Adam yaşama sevinci içinde

Masaya anahtarlarını koydu

Bakır kaseye çiçekleri koydu

Pencereden gelen ışığı koydu

Bisiklet sesini çıkrık sesini

Ekmeğin, havanın yumuşaklığını koydu.

Adam masaya

Aklında olup bitenleri koydu

Bu dizelerde numaralanmış kelime gruplarından hangisi

“isim tamlaması” değildir?

A) I B) II C) III D) IV E) V

I

II

III

IV

V

Sınıf İçi Uygulama

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 1 23-24

5

09210AF5

P:133

2. Müzisyenler kendi aralarında notalar ile, yanlış anlamalara geçit

vermeyen kusursuz bir iletişim kurarlar. Kelimeler de hayatımızdaki noktalardır bir anlamda. Ama çoğumuz o kelimenin

anlamını ya hiç bilmediğinden ya da yanlış bildiğinden iletişim

hep sekteye uğrar. Nota bilmeyen bir müzisyenin müzisyenliği

tartışılır. Kelimeleri bilmeyen bir bireyin de insani kalitesi tartışılır.

Bu parçada numaralanmış sözcüklerle ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) I. sözcük, fiilden isim yapım eki almıştır.

B) II. sözcük, birden çok isim çekim eki almıştır.

C) III. sözcük, birden çok yapım eki almıştır.

D) IV. sözcük, belirtme hâli eki almıştır.

E) V. sözcük, hem yapım hem çekim eki almıştır.

I

II III

IV

V

3. Dünyaca bilinen gerçekleri göreceli hâle getirmişiz. Anlatamadığımızda “Karşımızdaki anlamadı.” diyoruz. Anlamadığımızda ise “İyi anlatamıyor.” diyoruz. Oysa anlaşmazlıkların büyük

çoğunluğu iletişim kuramamakta ilgili.

Bu parçada aşağıdaki durum eklerinden hangisi yoktur?

A) Belirtme B) Bulunma C) İlgi

D) Eşitlik E) Ayrılma

5. Temmuza düşmüşse zamanın kakülü, çaya şeker gerekmez

olur. Sonra ağustos göründü mü dağların arasından o güzel

heybetiyle, onun için beylik laflar ararım. Bir yokuşun en dik

kısmıdır çünkü ağustos. İnsan şöyle bir geri yaslanıp renklerin

en parlak olduğu noktaya bakmalı ağustosta. Hafızası vardır

taşların, toprağın ve dibe doğru genişleyen ağaçların. O hafıza

ki ağustosun hikâyesini tek solukta anlatabilir.

Bu parçada aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Tamlayanı tamlayanından önce söylenmiş isim tamlaması

B) Tamlayanı ile tamlananı arasına sözcük girmiş belirtili isim

tamlaması

C) Tamlayanı belirtisiz isim tamlaması olan zincirleme isim

tamlaması

D) Tamlayanı da tamlananı da basit yapılı isim olan belirtili isim

tamlaması

E) Birden çok tamlayanın ortak bir tamlanana bağlandığı belirtili isim tamlaması

6. Dört, beş, altı... Tam yerinde aralamıştım gözlerimi ve yedi

demesine fırsat vermeden doğrulup yaralı çocuğa uzattım

ellerimi, ufacık bir işaretimi bekler gibi bakıyordu yüzüme.

Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangisinin kökü

isim değildir?

A) I B) II C) III D) IV E) V

I

II III IV

V

1. (I) İnsanlar yüzyıllardır mutluluğun kaynağını aradı, herkes farklı

bir yerde aradı onu ama bulamadı çünkü doğru yere bakmadı

çoğu. (II) Oysa bazen aradığımız şey, tam gözümüzün önündedir ama yine de göremeyiz onu. (III) Oysaki sevgi, güven, mutluluk gibi hazineler insanın içine saklanmıştır. (IV) Bu yüzden de

tüm bunları başka yerlerde aramayı bırak, kendi mutluluğunu

yarat ve onu sevdiklerinle paylaş. (V) Dünyanın sesini kıs, kalbinin ve ruhunun sesini aç; bu, seni doğru yola götürecek.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde “belirtili

isim tamlaması” yoktur?

A) I B) II C) III D) IV E) V

4. Şiir, insanın kendi hayatını başkalarının mürekkebi ile temize

çekmesidir. Benzer kaderleri yaşayanlara sunulan bir güven

duygusudur. Hayal anahtarları ile gerçeğin kapısını açma büyüsüdür. Şiir, harflerden taşan ikinci bir hayat; insana sunulan bir

özürdür. Bir tedirginlik sanatıdır şiir, yakınlıktan da uzaklıktan da

aynı pişmanlığı duyar.

Bu parçada numaralanmış kelime gruplarından hangisi

“isim tamlaması” değildir?

A) I B) II C) III D) IV E) V

I

II III

IV

V

ÖSYM Tarzı

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 2 23-24

6

878FF772

P:134

ZAMİR (ADIL)

♦ İsimlerin yerini tutan sözcüklere zamir (adıl) denir. “Kardeşini

çok sever, ondan ayrı kalamazdı.” cümlesinde “ondan” sözcüğü “kardeşinden” sözcüğünün yerine kullanılarak bir ismin yerini

tutmuştur.

♦ Zamirler işlevlerine göre şu şekilde gruplandırılır:

a) Sözcük Hâlindeki Zamirler

♦ Kişi Zamirleri

♦ İşaret Zamirleri

♦ Soru Zamirleri

♦ Dönüşlülük Zamiri

♦ Belgisiz Zamirler

b) Ek Hâlindeki Zamirler

♦ İlgi Zamiri ♦ İyelik Zamirleri

Kişi Zamirleri

♦ Kişi adlarının yerine kullanılan zamirlerdir:

♦ BEN

♦ SEN

♦ O

♦ BİZ

♦ SİZ

♦ ONLAR

♦ Kişi zamirleri hâl (durum) eklerini alabilir.

HÂL

EKLERİ BEN SEN O BİZ SİZ ONLAR

Belirtme

Hâli Beni Seni Onu Bizi Sizi Onları

Yönelme

Hâli Bana Sana Ona Bize Size Onlara

Bulunma

Hâli Bende Sende Onda Bizde Sizde Onlarda

Ayrılma

Hâli Benden Senden Ondan Bizden Sizden Onlardan

İlgi Hâli Benim Senin Onun Bizim Sizin Onların

♦ Kişi zamirleri iyelik eklerini almaz.

♦ Kişi zamirleri, isim tamlaması kurabilir; bu isim tamlamasında

“tamlayan” olabilir:

♦ benim fikrim

♦ bizim evin hâlleri

♦ onun kararı

♦ sizin sınıfın başkanı

♦ Kişi zamirleri edatlara ek alarak bağlanır:

♦ benim ile

♦ senden başka

♦ onun gibi

♦ bizim kadar

♦ size göre

♦ onlar için

♦ Kişi zamirleri ile kurulan tamlamalarda bazen “tamlanan eki” düşebilir:

♦ bizim ev(imiz) ♦ sizin sınıf(ınız)

Dönüşlülük Zamiri

♦ Dönüşlülük zamiri olarak “kendi” sözcüğü kullanılır.

♦ Dönüşlülük zamiri hem iyelik hem de hâl eklerini alabilir.

İyelik

Eki

Belirtme

Hâli

Yönelme

Hâli

Bulunma

Hâli

Ayrılma

Hâli

Kendim Kendimi Kendime Kendimde Kendimden

Kendin Kendini Kendine Kendinde Kendinden

Kendisi Kendisini Kendisine Kendisinde Kendisinden

Kendimiz Kendimizi Kendimize Kendimizde Kendimizden

Kendiniz Kendinizi Kendinize Kendinizde Kendinizden

Kendileri Kendilerini Kendilerine Kendilerinde Kendilerinden

♦ “Kendi” zamiri özneyi pekiştirmek için kullanılabilir:

♦ Tüm soruları ben kendim çözdüm.

♦ “Kendi” zamiri ile isim tamlaması kurulabilir, isim tamlamasında

hem tamlayan hem tamlanan olabilir:

♦ kendi tercihi ♦ başkanın kendisi

İşaret Zamirleri

♦ Varlıkların, nesnelerin yerini işaret ederek tutan zamirlerdir.

♦ BU

♦ ŞU

♦ O

♦ BUNLAR

♦ ŞUNLAR

♦ ONLAR

♦ Bu, yakında bulunan; şu, görece daha uzakta olanı; o, görece en

uzakta olan ya da konuşmaya konu olan nesneyi gösterir.

♦ İşaret zamirleri hâl eklerini alabilir:

Belirtme

Hâli

İlgi

Hâli

Yönelme

Hâli

Bulunma

Hâli

Ayrılma

Hâli

Bunu Bunun Buna Bunda Bundan

Şunu Şunun Şuna Şunda Şundan

Onu Onun Ona Onda Ondan

Bunları Bunların Bunlara Bunlarda Bunlardan

Şunları Şunların Şunlara Şunlarda Şunlardan

Onları Onların Onlara Onlarda Onlardan

Zamir (Adıl) 6. ÜNİTE: SÖZCÜK TÜRLERİ – 1

MODÜL

25

TÜRKÇE Ders Anlatım Modülü

6. ÜNİTE: SÖZCÜK TÜRLERİ – 1

Zamir (Adıl)

TYT TÜRKÇE 1

Adı Soyadı : ..............................................................

83F8D3A3

P:135

♦ “Bu, şu, o” ismi işaret etmek için kullanıldığında “işaret sıfatı”

olur:

♦ Bu kitabı daha önce okumuştum.

♦ Bunu daha önce okumuştum.

♦ “O ve onlar” zamirleri, kişi adlarının yerine kullanıldığında “kişi

zamiri” olur.

♦ İşaret zamirleriyle isim tamlaması kurulabilir:

♦ Buranın havası her zaman çok temizdir.

♦ Şunların sahibini biliyor musun?

♦ “Öteki, beriki” sözcükleri de isimlerin yerine kullanıldığında “işaret zamiri” olur.

♦ Bu çantayı değil ötekini beğendim.

Belgisiz Zamirler

♦ Varlıkları ve nesneleri belirsiz olarak temsil eden zamirlerdir.

♦ Herkes, kimse, hepsi ve şey sözcükleri asıl belgisiz zamirlerdir;

bu sözcükler her zaman zamir olarak kullanılır.

♦ Bu sözcükler dışında “bazı, birkaç, başka, bir, birçok, çok, hiçbir,

kimi” gibi belgisiz sıfat olarak kullanılan sözcükler; çekim eki aldıklarında belgisiz zamir olarak kullanılır:

♦ bazı insanlar Æ bazıları

♦ birkaç soru Æ birkaçı

♦ başka öğrenci Æ başkası

♦ bir adam Æ biri

♦ birçok arkadaş Æ birçoğu

♦ çok iş Æ çoğu

♦ hiçbir birey Æ hiçbiri

♦ kimi toplumlar Æ kimileri / kimi

♦ Belgisiz zamirlerle isim tamlaması kurulabilir:

♦ başkalarının düşünceleri

♦ herkesin başarısı

♦ kiminin duası

♦ kimsenin suçu

Aşağıdaki parçada kullanılan zamirleri bulalım.

Kendine yetmek, bizim gibi küçük topluluklar için hemen her konuda

yerel ve bölgesel iş birlikleriyle bir yere kadar mümkün olabiliyor. “Bir

yere kadar” diyorum çünkü bilgisayar, traktör gibi şeyleri satın almak

zorundayız. Ancak bunları mümkün olduğunca verimli ve uzun süre

kullanmaya çalışıyoruz.

kendine, bizim, şeyler, bunları

Soru Zamirleri

♦ Varlıkları, nesneleri ve yer bildiren sözleri soru yoluyla temsil

eden zamirlerdir.

♦ Asıl soru zamirleri “Kim” ve “Ne” sözcükleri ile bu sözcüklerin

çekim eki almış biçimleridir: kim, kimin, kimi, kime, kimde, kimden, kimler, kimin, kimsin, kimdir, kimiz, kimsiniz; ne, neyin, neyi,

neye, nereye, nerede, nereden, neyiz, nedir, neyiniz vb.

♦ Cümlede soru anlamı zamir ile sağlanmışsa verilecek cevap

“isim” ya da “zamir” olur.

♦ Burada kimi bekliyorsun?

♦ Onu nerede gördün?

♦ O, senin neyin oluyor?

♦ Soru zamirinin kullanıldığı her cümlede “soru anlamı” zamirle

sağlanmış olmayabilir. Örneğin, “Beni, kimin aradığını biliyor musun?” cümlesinde “kimin” soru zamiridir ancak cümledeki soru

anlamı soru eki “mu” ile sağlanmıştır.

Örnek Soru

Karagöl’e daha önce hep başkaları ile yürüdüğüm için keşif keyfini

doyasıya yaşamamıştım. Şimdi hiç acelem yok. Karagöl’ün etrafında

birçok yürüyüş rotası bulunuyor. Bunlardan biri Karaçam köyünden

geçerek Çamiçi köyündeki Homeros Mağarası’na uzanıyor. “Peki rota boyunca ne yiyeceğiz?” diye soranlarınız da olacak elbette. Bana

göre, doğaya çıkarken yanınıza sandviç, içecek ve meyve almanız

en iyisi. Yiyeceğiniz yanınızda olursa doğanın her köşesi sizin için

lokantaya dönüşür.

Bu parçada aşağıdaki zamir türlerinden hangisi yoktur?

A) Kişi zamiri B) İşaret zamiri C) Soru zamiri

D) Belgisiz zamir E) Dönüşlülük zamiri

Çözüm

“Sizin” ve “bana” kişi zamiri, “bunlardan” işaret zamiri, “başkaları”

ve “biri” belgisiz zamir “ne” soru zamiridir. Dönüşlülük zamiri “kendi”

sözcüğüdür ve parçada kullanılmıştır. Doğru cevap E seçeneğidir.

sıfat

zamir

sıfat zamir

sıfat zamir

sıfat zamir

sıfat zamir

sıfat zamir

sıfat zamir

sıfat zamir

sıfat zamir zamir

Zamir (Adıl)

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

25

2

P:136

Aşağıdaki parçalarda geçen zamirleri bulup türlerini belirleyelim.

Safranbolu, Kastamonu’yu Karabük’e bağlayan yol üzerindedir. İsminin nereden geldiği konusu tartışmalıdır. Bilinen, ilçe 17. yüzyıldan

itibaren Zaferanborlu adıyla anılmaktadır. Bunun da en temel nedeni

bölgede yetişen safran bitkisidir. Tarihi çok eskilere dayanan Safranbolu, taşıdığı kültürel değerlerle gören herkesi kendisine hayran

bırakır. Hâlâ görmediyseniz kaybettiğiniz çok şey var demektir.

nereden: soru zamiri, bunun: işaret zamiri, herkesi: belgisiz zamir

şey: belgisiz zamir kendisine: dönüşlülük zamiri

Kızım otel veya tatil köyünün olanaklarını daha çok sevse de biz o

tatil köylerinin koşuşturma üzerine kurulu konseptinden bıktığımız

için onu da ikna ederek bu yılki tatilimiz için pansiyon tercih ettik.

Yüzlerce insanın sürekli koşuşurturma hâlinde olduğu büyük tatil

köylerinde otuz çeşit yemek olsa da hiçbirini keyifle yiyemiyorsunuz.

Tercih ettiğimiz pansiyon, her yanı çam ormanları ile kaplı bir koyda

yer alıyor. Turizmi sadece betonlaştırma olarak görenlerin yıkıcı gücü

henüz buralara gelmemiş.

biz: kiş zamiri, onu: kişi zamiri, hiçbirini: belgisiz zamir,

buralara: işaret zamiri

Okudukça cahilleşiyorum. Modern bilgi ve bilim anlayışı beni bana,

ruhuma, aklıma, gönlüme, zamanıma ve mekânıma yabancılaştırıyor.

Modernleştikçe kendim olmaktan çıkıyorum. Öyle bir kısır döngü ki

bundan kurtulamıyorum. Çoğumuzda ise bu durumdan kurtulma

kaygısı bile yok. Biz gittikçe uygarlaştığımızı, insanlaştığımızı, mükemmelleştiğimizi düşünüyoruz.

beni: kişi zamiri, bana: kişi zamiri, kendim: dönüşlülük zamiri,

bundan: işaret zamiri, çoğumuzda: belgisiz zamir, biz: kişi zamiri

Şehir hayatının üzerinizde kurduğu baskıdan bunaldınız mı? Size bir

önerimiz var: Doğaya çıkın ve yürüyün. Biz aynen öyle yaptık ve Kartepe yollarına düştük. Yeşil doğası, ormanları ve Sapanca Gölü’nün

yarattığı doğal ortam sayesinde Kartepe tam bir cennet!.. Özellikle

de doğa fotoğrafçılığına meraklıysanız her şey var burada.

size: kişi zamiri, biz: kişi zamiri, şey: belgisiz zamir,

burada: işaret zamiri

Örnek Soru

Aşağıdaki dizelerin hangisinde zamir yoktur?

A) Körfezdeki dalgın suya bir bak, göreceksin

Geçmiş gecelerden biri durmakta derinde

B) Anlayım kimlermiş dost sandıklarım

Muhabbetlerini kıskandıklarım

C) İhtiraslar bekleyen kimsesiz gönülleri

Gizlice sıkıyordu kızgın demirden eller

D) Belki de içimizden hiçbiri ayak basmaz

Lakin yolunda ölmek, bu da bir bahtiyarlık

E) Gülmek isterdi uzaktan bana bir gölge, niye

Tanımazdım onu, esmer mi veyahut sarı mı

Çözüm

A seçeneğinde “biri” belgisiz zamir, B seçeneğinde “kimlermiş” soru

zamiri; D seçeneğinde “hiçbiri” belgisiz zamir, “bu” işaret zamiri; E

seçeneğinde “bana” kişi zamiri, “onu” işaret zamiridir. C seçeneğinde zamir yoktur, buradaki “kimsesiz” sözcüğü “kimse” zamirinden

türemiş bir sıfattır.

Örnek Soru

Aşağıdaki dizelerin hangisinde farklı türde zamirler bir arada

kullanılmıştır?

A) Yalnız senin gezdiğin bahçede açmaz çiçek

Bizim diyarımız da binbir baharı saklar

B) Bütün gemicilerin ruhu bende yaşıyor

Başımdaki gökleri bir deniz sanıyorum

C) Ne ışıkta gezeyim ne göze görüneyim

Gündüzler size kalsın verin karanlıkları

D) Henüz bana “Yolunun sonu budur.” demedi

Ben ömrümü harcadım bu yollar tükenmedi

E) Zamanla nasıl değişiyor insan

Hangi resmime baksam ben değilim

Çözüm

A seçeneğinde “senin” ve “bizim” sözcüklerinin ikisi de “kişi zamiri”

olduğundan aynı türde zamirlerdir. B seçeneğinde türü zamir olan

tek sözcük “bende”dir, “bütün” sözcüğünde kararsız kaldıysak eğer

bu sözcük ismi belirttiği için sıfattır. C seçeneğinde zamir olan tek

sözcük “size”dir, yine burada da “ne” sözcüğüne takıldıysak bu,

“ne ... ne” şeklindeki bağlaçtır. E seçeneğinde de zamir olan tek sözcük “ben”dir; soru sözcüklerinde kararsızlık yaşadıysak “nasıl” soru

zarfı, “hangi” soru sıfatıdır. Doğru cevap olan D seçeneğinde “bana”

ve “ben” sözcükleri “kişi zamiri”, “budur” sözcüğü de “işaret zamiri”

olduğundan farklı türde zamirler bir arada kullanılmıştır.

Zamir (Adıl)

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

25

3

P:137

İlgi Zamiri

♦ Adın yerini tutan “-ki” eki, ilgi zamiri olarak kullanılır:

♦ senin kitabın Æ seninki

♦ mutfağın lambası Æ mutfağınki

♦ bizim çocukar Æ bizimkiler

♦ Örneklerde de gördüğümüz gibi isim tamlamasında tamlanan

durumundaki isim kaldırılarak yerine “-ki” eki getirilmekte; böylece “-ki” eki, bir ismin yerini tutmaktadır.

İyelik Zamirleri

♦ İyelik zamirleri günümüz Türkçesinde iyelik ekleri olarak kullanımdadır:

♦ ev-im, ev-in, ev-i, ev-imiz, ev-iniz, ev-leri

Örnek 1

Geçen yaz Ürdün’deki Akabe şehrine gittik. Burası, Ürdün’ün güneyinde Akabe Körfezi kıyısında yer alan bir liman şehri. Ürdün’de

kahvaltı kültürü bizimkine çok benzer olduğundan bu konuda hiçbirimiz sıkıntı çekmedik. İlk günümüzü dalışa ayırdık ancak benim sol

kulağımda problem olduğu için dalamadım.

Bu parçada aşağıdaki zamir türlerinden hangisi yoktur?

A) Kişi Zamiri B) İlgi Zamiri

C) İşaret Zamiri D) Soru Zamiri

E) Belgisiz Zamir

Çözüm

Parçada geçen “burası” sözcüğü işaret zamiri, “bizimkine” sözcüğündeki “-ki” eki ilgi zamiri, “hiçbirimiz” belgisiz zamir, “bizim” ve

“benim” sözcükleri kişi zamiridir. Parçada soru zamiri bulunmadığından doğru cevap “D” olmalıdır.

ETKİNLİK

Aşağıdaki parçada numaralanmış sözcüklerle ilgili verilen yargılardan doğru ve yanlış olanlarını belirleyiniz.

Benim için Ege kıyıları hep denizin saklandığı yerler olarak somutlaşmıştır. Sanırım bu duyguyu Ege kıyılarının en güzellerinden biri

olan Selimiye’de daha yoğun hissettim. Burada benliğinizi denizin

buraya gelip saklandığı hissi kaplıyor. Ve siz bu huzura sadece katılıp eşlik ediyorsunuz. Kimi zaman deniz kenarına inerek buradaki

huzurla sizinkinin bütünleşmesini sağlıyor, kimi zaman da dağlara

çıkarak huzura ve sükûnete uzaktan bakıyorsunuz. Bir sahil köyü

olmasına rağmen o kadar sessiz ki hiçbir müzik kulağınızı tırmalamıyor. Kimse müzik sesini hoyratça açmamış, herkes çevreye saygılı.

Nitekim deniz kenarına kurulan yemek masamızda sadece denizin

sesi ve ayaklarımıza kadar gelen balıklar var. Onlar da huzurlu ve

bize eşlik ediyor.

D Y

I. si, iyelik eki almıştır. ✓

II.si, belgisiz zamirdir. ✓

III.sü, işaret zamiridir. ✓

IV.sü, belgisiz zamirdir. ✓

V.si, hâl eki almış işaret zamiridir. ✓

VI.sı, yönelme hâl eki almıştır. ✓

VII.si, kişi zamiridir. ✓

VIII.si, belgisiz zamirdir. ✓

IX.su, işaret zamiridir. ✓

X.su, ilgi zamiri almış kişi zamiridir. ✓

XI.si, belgisiz zamirdir. ✓

XII.si, kişi zamiridir. ✓

XIII.sü, belgisiz zamirdir. ✓

XIV.sü, kişi zamiridir. ✓

XV.si, hâl eki almış kişi zamiridir. ✓

♦ İlgi zamiri olan “-ki” ile sıfat yapan “-ki” eki karıştırılmamalıdır:

♦ bahçedeki öğrenciler

♦ bahçedekiler

Bu örneklerde bahçedekiler” adlaşmış sıfat durumundadır. Bu

kullanımı, “bahçedeki öğrenciler” olarak açtığımızda “-ki” eki hâlâ

durmaktadır. Dolayısıyla bu örnekte “-ki” eki, bir ismin yerine kullanılmış olmaz. Oysa “bizimkiler” sözcüğünü “bizim çocuklar” olarak

açtığımızda “-ki” nin yerine “çocuk” sözcüğü yani isim getirilmektedir, “-ki” eki artık kullanılmamaktadır.

sıfat yapan “-ki”

sıfat yapan “-ki”

I II

III IV

V

VI VII

VIII IX

X

XI

XII XIII

XIV

XV

Zamir (Adıl)

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

25

4

P:138

2. Aşağıdakilerin hangisinde altı çizili sözcükler tür yönüyle

özdeş değildir?

A) Yelken, vapur, ne varsa kaçışmış limanlara

Yalnız onundu koskoca meydan ve manzara

B) Kimi de gün ortası yanıma sokuluyor

En çok da güz ayları ve yağmur yağınca

C) Sen Türkiye gibi aydınlık ve güzelsin

Benim doğduğum köyler de güzeldi

D) Ne yapsam ne tutsam nereye gitsem

Ben sana mecburum sen yoksun

E) Uzun avcı öykülerini ilk ondan dinlemiştim

Hayatta ben en çok annemi sevdim

3. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde zamir yoktur?

A) Doğadaki kirlenmeyi engellemek adına pek çok önlem alınmasına rağmen bu konuda yeterince başarı sağlandığını

söylemek gerçekten zor.

B) Yenilenebilir malzemelerin en önemlilerinden biri olan

ahşap; kolay üretilebilmesi, düşük maliyetli ve sürdürülebilir

olması gibi nedenlerle inşaatlarda uzun süredir kullanılıyor.

C) Okyanuslar bizi besliyor, kültürleri birbirine bağlıyor, ekosistemler oluşturuyor ve küresel ısınmaya yol açan ısının

%90’ından fazlasını emerek ısıl dengemizi koruyor.

D) Günümüzde enerji tüketiminin oldukça büyük bir kısmı

binalarda gerçekleşiyor ve bu da karbon emisyonundan

önemli oranda, binaların sorumlu olduğu anlamına geliyor.

E) Bazı tüketiciler gıdada şeker tadını özellikle talep ediyor,

bazıları da şeker miktarının azaltıldığını hissetmek istiyor.

6. Herkes beraberinde taşıdığı bir parmaklığın ardında yaşıyor.

Şimdi hayvanlarla ilgili bunca şey yazılmasının nedeni de bu.

Özgür ve doğal bir yaşama duyulan özlemin ifadesi aslında tüm

bunlar. Oysa insanlar için doğal yaşam, insanca yaşamdır ama

bunu anlamıyorlar ya da anlamak istemiyorlar. İnsan gibi yaşamak çok güç, o nedenle hiç olmazsa kurgusal düzeyde bundan

kurtulma isteği var.

Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangisi zamir

değildir?

A) I B) II C) III D) IV E) V

I II

III

IV

V

5. Gülümser gibi yaptığıma bakma

Seni özlemekten memnuniyetim

Halikarnas’tan uzattığın eli

Bozkırda yakaladı benim beklentim

Serin sular gibiydin avucumun içinde

Ben senin yoksulundum

Yuvarlanıp düşmemek için kendime

Sensin sığınağı bu çocuk ömrün

Bu dizelerde aşağıdaki eklerden hangisini almış bir zamir

yoktur?

A) Belirtme hâli B) İlgi hâli

C) Yönelme hâli D) Bulunma hâli

E) Ek fiil

1. Neden aklıma çift kanatlı bir kapı geliyor ki komşuluk denince?.. Bir kanadı insanın kendi yalnızlığına değen, onu koruyan;

bir kanadı sessizliğini saygıyla bir başkasına sunan... Sokağımızın bir ucu yalnızlığın okuludur, öteki ucu bize kalabalığı

öğretir.

Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangisi zamir

değildir?

A) I B) II C) III D) IV E) V

I

II III

IV

V

4. “Buraya gelecek herkes oyun izlemeye gelecek ve sizler de

o kadar insanı oyuna getirmek zorunda kalacaksınız. Kandırmalısınız onları. O kadar iyi kandırmalısınız ki söyleyeceğiniz

bütün yalanlara kanıp ortada bir yalan yokmuş zannetsinler. Ki

kandırabileceğiniz kadar işiniz gerçek olacaktır; bunun farkındasınızdır, biliyorum.” der yazar, Borges mi Ben mi adlı kitabının

“Oyun” adlı öyküsünde.

Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangisi tür yönüyle diğerlerinden farklıdır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

I II

III

IV

V

Sınıf İçi Uygulama

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 1 25

5

09783EEA

P:139

2. İstanbul dediğin unutkanlıklar şehri... Orada her şey suya yazımış. Ustamın eserleri hariç, ustamınkiler taşa yazılmış. O taşlardan birine bir sır sakladık. Çok zaman geçti üzerinden, nice alametler birikti ama hâlâ orada olmalı, bıraktığımız yerde. Bilmem

bulan çıkar mı? Bulunsa da kim anlar? Ustamdan geriye kalan

yüzlerce eserden ve binlerce taştan bir tanesi var ki altında gizli

arzın merkezi.

Bu parçada aşağıdaki zamir türlerinden hangisi yoktur?

A) İlgi zamiri B) Kişi zamiri

C) İşaret zamiri D) Soru zamiri

E) Belgisiz zamir

3. İnsanın neler yapabileceğini bulması hep zordur. Neler yapamayacağı ile yüzleşmesi ise daima sancılı... İşte tam bu anda

neyi başaramayacağımın farkındayım. Hem kendime hem de

sana karşı dürüst olarak söylüyorum ki başarısızlıklarımdan

dolayı başkalarını suçlamıyorum.

Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangisi zamir

değildir?

A) I B) II C) III D) IV E) V

I II

III

IV

V

5. Hem zengin bir içerik hem kusursuz bir dil hem de benzersiz

imgelemeyle harmanlanmış, nadide bir şiirdir onunki. Kendine

has bir tarz benimseyen şair, şiirlerinde birçok sinematografik

çağrışımlara yer vermiştir; bunda da sinema sanatıyla olan bağı

etkili olmuştur.

Bu parçada aşağıdaki zamir türlerinden hangisi yoktur?

A) Kişi zamiri B) Dönüşlülük zamiri

C) İşaret zamiri D) İlgi zamiri

E) Belgisiz zamir

6. Sen ki uzak bir semtin gölgesiydin. Kim getirdi koydu karşıma

seni? Dallarından sızan her reçine sana her dokunanı yakıyor.

Sen ne inatçı bir ağaçsın! Eğiliyor, evlerin içinde beyaz ne varsa

kendi rengine boyuyorsun!

Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangisi zamir

değildir?

A) I B) II C) III D) IV E) V

I

II III

IV

V

1. Acaba geçmişi hatırlamak mı daha iyi yoksa hepten silip unutmak mı? Sağlam bir hafıza, sağlam bir duruş mu demek hayatta? Ben bunlara kafa yorarken ulaşıyoruz eski mahallemize.

“Her şey ne kadar değişmiş” diye mırıldanıyor annem. Ben,

onun neler hissettiğini anlamaktan aciz yürüyorum peşi sıra.

Doğduğu evi gösteriyor bana. Daha önce kimse söz etmemişti

bu evden.

Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangisi zamir

değildir?

A) I B) II C) III D) IV E) V

I

II

III

IV V

4. Etrafımda bir kalabalık yani herkesin yalnızlığından oluşmuş

bir yumak... Nereye yuvarlarsanız oraya gidiyor. Siz bu yumağın neresindesiniz bilmiyorum. Kimse bir şey bilmiyor, sadece

zaman gelip geçiyor. Gözlerimizden, sevdalarımızdan, şehirlerimizden, dostlarımızda hızlıca akıp gidiyor.

Bu parçada numaralanmış zamirlerin türü aşağıdakilerin

hangisinde doğru verilmiştir?

I II III IV

A) Kişi

zamiri

İşaret

zamiri

Kişi

zamiri

Belgisiz

zamir

B) Belgisiz

zamir

İşaret

zamiri

Kişi

zamiri

Soru

zamiri

C) Belgisiz

zamir

Belgisiz

zamir

Kişi

zamiri

Soru

zamiri

D) Kişi

zamiri

İşaret

zamiri

Belgisiz

zamir

Soru

zamiri

E) Dönüşlülük

zamiri

Belgisiz

zamir

İlgi

zamiri

Belgisiz

zamir

I

II III

IV

ÖSYM Tarzı

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 2 25

6

88EF1DEC

P:140

SIFAT (ÖN AD)

♦ Sıfatlar, isimlerden önce gelerek isimleri niteleyen ve belirten

sözcüklerdir: bilgili insan, ağır iş, iki kişi, birçok soru, şu adres,

o kitap vb.

♦ Bir sözcüğün “sıfat” işlevine sahip olabilmesi için mutlaka bir ismi nitelemesi ya da belirtmesi gerekir. Örneğin, “Mor, en sevdiği

renkti.” cümlesinde kullandığımız “mor” sözcüğü, “kırmızı ile mavinin karışmasından oluşan rengin adı” olarak kullanıldığından

“isim” görevindedir. “Üst kattaki büyük salonun mor perdeleri

vardı.” cümlesinde ise “mor” sözcüğü “perde”nin hangi renkte

olduğunu anlatmak için kullanılarak bir nesnenin niteliğini ortaya

koymuş; böylece “sıfat” görevini üstlenmiştir.

♦ Bir sözcüğün “sıfat” sayılabilmesi için “çekim eki almaması” gerekir.

♦ Mavi gökyüzü

♦ Gökyüzünün mavisi

♦ Gökyüzü mavidir.

sıfat

isim

isim

Çekim eki aldı.

♦ Sıfatla isim arasında noktalama işareti bulunmaz:

♦ O yaramaz kediyi çok seviyordu.

♦ O, yaramaz kediyi çok seviyordu.

♦ O yaramaz, kediyi çok seviyordu.

Örneklerde gördüğümüz gibi noktalama işaretinin kullanımı sözcüğün türünü değiştirebilmektedir.

♦ Bir ismin önünde birden çok sıfat kullanılabilir:

♦ Disiplinli, düzenli ve çalışkan insanlar başarılı olur.

Aşağıdaki parçada kullanılan sıfatların altını çizelim.

Bu keyifli yolculukta birkaç köy geçip uzunca bir süre muhteşem

portakal bahçelerinin arasında ilerliyoruz; buradaki portakal bahçeleri hiçbir yerde görülmeyecek kadar yeşil. Bu güzel yollarda

ilerlerken karşımıza harika bir mavilik çıkıyor. Buradan sonra ıssız

ama nefis bir coğrafya ile karşılaşıyor, tekrar yüksek tepelere tırmanmaya başlıyoruz.

♦ Sıfatlar, işlevlerine göre şu şekilde gruplandırılır:

♦ Niteleme Sıfatları ♦ Belirtme Sıfatları

♦ İşaret Sıfatları

♦ Sayı Sıfatları

♦ Belgisiz Sıfatlar

♦ Soru Sıfatları

Niteleme Sıfatları

♦ Varlıkları renk, durum, biçim yönünden tanıtan sıfatlardır: kırmızı karanfil, sağlıklı bireyler, yağmurlu gün, sıcak çorba, yuvarlak

masa vb.

♦ Niteleme sıfatları, isimlere “nasıl” sorusu sorularak bulunur:

♦ zor soru (Nasıl soru?)

♦ soğuk hava (Nasıl hava?)

♦ İşaret, sayı, belgisizlik ve soru bildirmeyen tüm sıfatlar niteleme

sıfatıdır.

Belirtme Sıfatları

♦ İşaret, sayı, soru sıfatları ile belgisiz sıfatlar “belirtme sıfatları”

olarak sınıflandırılır.

İşaret Sıfatları

♦ Varlıkları işaret yoluyla belirten sıfatlardır:

♦ BU Æ “bu şehir”

♦ ŞU Æ “şu istasyon”

♦ O Æ “o ev”

♦ Bunlar dışında “öteki”, “beriki”, “diğer”, “öbür” sözcükleri de işaret sıfatı olarak kullanılır. Ayrıca sıfat yapan “-ki” eki kullanılarak

işaret sıfatı elde edilir.

♦ öteki araba

♦ beriki cadde

♦ diğer durak

♦ öbür gün

♦ bahçedeki ağaçlar

♦ dışarıdaki gürültü

♦ sağdaki çocuk

♦ havadaki nem

Sayı Sıfatları

♦ İsimlerin sayısını ve sırasını gösteren; isimleri üleştirme ve kesir

yoluyla belirten sıfatlardır.

a) Asıl Sayı Sıfatları: İsimlere sorulan “kaç” sorusunun karşılığı

olan bu sıfatlar, isimlerin sayısını belirtir:

♦ kırk yıl

♦ dokuz gün

♦ on beş soru

sıfat sıfat

zamir sıfat

sıfat isim (adlaşmış sıfat)

sıfat isım

sıfat isim

Sıfat (Ön Ad) 6. ÜNİTE: SÖZCÜK TÜRLERİ-1

MODÜL

26

TÜRKÇE Ders Anlatım Modülü

6. ÜNİTE: SÖZCÜK TÜRLERİ-1

Sıfat (Ön Ad)

TYT TÜRKÇE 1

Adı Soyadı : ..............................................................

904339C1

P:141

b) Sıra Sayı Sıfatları: İsimlere sorulan “kaçıncı” sorusunun karşılığı olan bu sıfatlar, isimlerin sırasını gösterir:

♦ ikinci kat ♦ yüzüncü yıl

c) Üleştirme Sayı Sıfatları: Paylaştırma anlamı veren “-(ş)ar, (-ş)

er” ekiyle türetilen sıfatlardır:

♦ altışar adım ♦ kırkar soru ♦ biner lira

d) Kesir Sayı Sıfatları: İsimleri kesirli olarak belirten sıfatlardır:

♦ yüzde seksen ihtimal

♦ yüzde yüz başarı

♦ beşte bir pay

♦ dörtte üç oran

Belgisiz Sıfatlar

♦ Varlıkların sayısını ve miktarını yaklaşık, kabataslak ve belirsiz

olarak gösteren sıfatlardır: az, az buçuk, başka, bazı, belli başlı,

bir, biraz, birçok, birkaç, birtakım, bunca, bütün, çok, çoğu, filan,

her, herhangi bir, hiçbir, kimi,nice, onca, pek çok, yüzlerce vb.

♦ “Bir” sıfatı “bu sayı kadar olan” anlamında kullanıldığında “sayı

sıfatı”dır:

♦ Ankara’da bir gece kaldık.

♦ “Bir” sıfatı “herhangi bir varlığı belirsiz olarak” belirttiğinde “belgisiz sıfat”tır:

♦ Bir gün sen de anlarsın beni.

♦ “Bir” sıfatı “aynı, benzer, eş” anlamlarında kullanıldığında “niteleme sıfatı”dır:

♦ Kardeşlerin ikisi de bir boydaydı.

Örnek 1

Aşağıdaki dizelerin hangisinde altı çizili sözcükler türce özdeş

değildir?

A) Bu gece yarısında iki kişi uyanık

Biri benim, biri de uzayan kaldırımlar

B) Bir merhamettir yanan daracık odaların

İsli lambalarında, isli lambalarında

C) Gurbette duyduğun sonu gelmez hüzünleri

Yaprakların döküldüğü hicranlı günleri

D) Ağaçsız bir meydanda büyük kütükler yandı

Haydutların karanlık yüzleri aydınlandı

E) Son gül dağıldı, son kuş uçup gitti, şimdi yaz

Yol yol sürüklenen sarı yapraklar sesindedir

Çözüm

“A” seçeneğinde “bu” işaret sıfatı, “iki” sayı sıfatı, “B” seçeneğinde “daracık” ve “isli” niteleme sıfatı, “D” seçeneğinde “ağaçsız” ve

“karanlık” niteleme sıfatı, “E” seçeneğinde “son” sayı sıfatı, “sarı”

niteleme sıfatıdır. Bu seçeneklerde sözcüklerin ikisi de sıfat olduğundan türce özdeşler. “C” seçeneğinde ise “hüzünleri” isim, “hicranlı”

sıfat olduğundan türce farklıdır.

ETKİNLİK - 1

Aşağıdaki cümlelerde kullanılan sıfatları bularak türlerini belirleyiniz.

CÜMLELER SIFATIN TÜRÜ

Üst katın penceresinden karanlık sokağı izliyorum bu yağmurlu günde.

İşaret

Niteleme

İşaret

Çocukluğumuzun oyun bahçelerinde apartmanlar yükselirken bahçelerdeki o görkemli

ağaçlar da veda etmiş semtlere.

İşaret

İşaret

Niteleme

Bazı günler erken uyanıp sahile gidiyorum,

martı sesleri eşliğinde ağır ağır yürüyorum.

Belgisiz

Bunca yılın ardından dönmüştü bu kasabaya

da köhnemiş konağa da.

Belgisiz

İşaret

Niteleme

İki katlıydı evimiz: Birinci katta teyzem, ikinci

katta da biz oturuyorduk.

Asıl sayı

Sıra sayı

Sıra sayı

Birkaç ay sonra onunla karşılaştığımda oldukça

yorgun ve mutsuz görünüyordu.

Belgisiz

Bir akşamüstü eve giderken bahçesini ot bürümüş o konağın yandığını gördüm.

Belgisiz

Niteleme

İşaret

Soldaki ilk sokağa girince tek katlı otopark göreceksin, arabanı buraya bırakıp iki yüz metre

yürümelisin.

İşaret

Sıra Sayı

Niteleme

Asıl Sayı

Yirminci yüzyıl, pek çok gelişmeyi beraberinde

getirirken modern yaşamı da hızlandırdı.

Sıra Sayı

Belgisiz

Niteleme

Gümüşsuyu’nun o ünlü yokuşlarından birindeydi evim, dört yıl boyunca eziyetli ama keyifli

yürüyüşler yaptım.

İşaret

Niteleme

Sayı

Niteleme

Arnavut kaldırımlı bu dar sokak İstanbul’un en

hareketli mekânlarından biriydi.

Niteleme

İşaret

Niteleme

Niteleme

Cumbalı evler çoktan yenik düştü acımasız

zamana, yorgun martılarla kimsesizlerin yurdu

oldu çoğu da.

Niteleme

Niteleme

Niteleme

Her sokağın kendine has kokusu ve sesi var

bence, aradan çok zaman geçse de unutulmayan.

Belgisiz

Niteleme

Belgisiz

Karşımızdaki apartmanda yaşlı bir teyze otururdu; iki oğlu varsa da onları pek görmezdik.

İşaret

Niteleme

Asıl Sayı

Asıl Sayı

Sıfat (Ön Ad)

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

26

2

P:142

Soru Sıfatları

♦ İsimleri soru yoluyla belirten sıfatlardır: hangi, nasıl, neredeki, ne,

ne kadar, kaç, kaçıncı, kaçar...

♦ Hangi çantayı beğendin?

♦ Nasıl bir elbise arıyorsunuz?

♦ Neredeki dolaba bakayım?

♦ Ne tür kitaplar okursun?

♦ Ne kadar süremiz var?

♦ Burada kaç gün kalacaksın?

♦ Kaçıncı soruyu çözemedin?

♦ Günde kaçar soru çözelim?

Aşağıdaki cümlelerde kullanılan soru sözcüklerinin türlerini belirleyelim.

CÜMLELER SORU

ZAMİRİ

SORU

SIFATI

Kaçıncı katta oturuyorsunuz? ✓

Sen hangi okulda okudun? ✓

Bugün kaç soru çözdün? ✓

Bu kitaplardan hangisini daha çok beğendin? ✓

Tiyatroya kaçınız geliyor? ✓

Bu saatte neredeydin? ✓

Tatlıda ne kadar şeker kullanmalıyım? ✓

Nasıl bir gelecek hayal ediyorsun? ✓

Yarışmada sizin okulunuz kaçıncı oldu? ✓

Dün gece sana ne anlattı? ✓

Unvan Sıfatları

♦ Bir kimsenin yaptığı işi, toplumdaki sosyal statüsünü, rütbesini

gösteren sözcükler “unvan sıfatı” olarak kullanılır:

♦ Gazi Mustafa Kemal Paşa

♦ Fatih Sultan Mehmet Han

♦ Barbaros Hayrettin Paşa

♦ Prof. Dr. Hasan Eren

♦ Ahmet Mithat Efendi

Adlaşmış Sıfat

♦ Niteleme sıfatı olarak kullanılan sözcükler genellikle çekim eki

aldıklarında adlaşır, bazen de hiçbir çekim eki almadan ad gibi

kullanılır. Örneğin, “Kötüler olmasaydı iyilerin kıymeti bilinmezdi.”

cümlesinde “kötüler” ve “iyiler” sözcükleri “kötü insanlar” ve “iyi

insanlar” yerine kullanılmış; niteleme sıfatı durumunda olan “kötü” ve “iyi” sözcükleri, çekim eki alarak adlaşmıştır.

Aşağıdaki atasözlerinde geçen adlaşmış sıfatları bulalım.

♦ Güzele bakmak sevaptır.

♦ Aç doymam, tok acıkmam sanır.

♦ Bir kötünün yedi mahalleye zararı vardır.

♦ Zengin arabasını dağdan aşırır, fakir düz ovada yolunu şaşırır.

Sıfatlarda Pekiştirme

♦ Sıfatların anlamını güçlendirmek, peiştirmek için başvurulan yöntemler şu şekildedir:

a) “m, p, r, s” ünsüzlerinden yararlanılarak niteleme sıfatlarının

anlamı pekiştirilir:

♦ düz Æ dümdüz (yol)

♦ mavi Æ masmavi (deniz)

b) İkilemeler anlamca pekiştirilmiş sözcüklerdir, bu sözcükler sıfat olarak kullanılabilir:

♦ serin serin sular

♦ salkım salkım üzüm

♦ sıcak mı sıcak bir gün

c) Sıfatların anlamı zarfla da pekiştirilebilir. Sıfatların önünde

kullanılıp onu derecelendiren sözcükler zarf görevini üstlenir

ve sıfatın anlamını güçlendirir. Örneğin, “zor soru” dediğimizde “zor” ismin niteliğini gösterir ve “sıfat”tır; “çok zor soru”

dediğimizde ise “çok” sıfatın anlamını pekiştirdiğinden zarf

görevini üstlenmiş olur.

♦ epey sıcak bir gün

♦ hayli uzak bir yer

♦ ne güzel günler

♦ çok ağır sözler

Sıfatlarda Küçültme

♦ Niteleme sıfatlarının sonuna “-ca/-ce, -cık/-cik, -msi/-msı,

-mtrak” ekleri getirilerek yapılır:

♦ büyük ev Æ büyükçe ev

♦ minik kedi Æ minicik kedi

♦ ekşi elma Æ ekşimsi elma

♦ acı biber Æ acımtrak biber

♦ mavi kazak Æ mavimsi kazak

Sıfat (Ön Ad)

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

26

3

P:143

ETKİNLİK - 2

Aşağıdaki parçada numaralanmış sözlerle ilgili verilen yargılardan doğru ve yanlış olanlarını belirleyiniz.

Bodrum; sıcakkanlı insanları, lezzetli mutfağı, göz alıcı doğası ile

ülkemizin gözde turizm bölgelerindendir. Bodrum evleri de özgün

mimarisiyle yerli ve yabancı turistleri kendine hayran bırakmaktadır.

Bu evler, mükemmel bir tasarıma sahiptir. Evlerin bembeyaz duvarları, çivit mavisi kapı ve pencereleri begonvil çiçekleri ile birleşince

insanda ferahlık ve huzur hissi uyandırıyor. Bodrum her ne kadar

çoğumuzun zihninde yaz mevsimi ile özdeşleşmişse de bu güzide

ilçe, elverişli iklim olanakları sayesinde sadece yazın değil kışın da

burada yaşamak isteyenler için uygun bir coğrafya.

D Y

I. de, “sıcakkanlı” niteleme sıfatıdır. ✓

II.si, tamlayanı ile tamlananı arasına sıfat girmiş zincirleme isim tamlamasıdır.

III.sü, tamlananı ortak belirtisiz isim tamlamasıdır.

IV.sü, durum eki almış dönüşlülük zamiridir. ✓

V.si, birden çok sıfatla nitelenmiş bir isimdir. ✓

VI.sı, belirtili isim tamlamasının tamlananını

niteleyen pekiştirme sıfatıdır.

VII.si, sıfat görevinde kullanılmış bir isim

tamlamasıdır.

VIII.de, bir isim birden çok sıfatla nitelenmiştir.

IX.su, tamlayanı zamir olan bir isim tamlamasıdır.

X.su, hem belirtme hem niteleme sıfatı almış

bir isimdir.

XI.si, sıfatla nitelenmiş belirtisiz isim tamlamasıdır.

XII.si, çekim eki alarak adlaşmış bir sıfattır. ✓

XIII.sü, durum eki almış işaret zamiridir. ✓

Örnek 2

Bu dünyada bütün insanların mutlu olduğu bir yer var mı? Karıncaları

ezmekten sakınan, bir çocuğun bile acı çekmesine göz yummayan

insanların, sadece o güzel insanların yaşadığı bir yer...

Bu parçada numaralanmış sıfatların türü aşağıdakilerin hangisinde doğru verilmiştir?

I I III IV

A) İşaret

sıfatı

Belgisiz

sıfat

Sayı

sıfatı

Niteleme

sıfatı

B) İşaret

sıfatı

Sayı

sıfatı

Belgisiz

sıfat

Niteleme

sıfatı

C) Belgisiz

sıfat

Sayı

sıfatı

Sayı

sıfatı

Niteleme

sıfatı

D) Belgisiz

sıfat

Belgisiz

sıfat

Sayı

sıfatı

Niteleme

sıfatı

E) İşaret

sıfatı

İşaret

sıfatı

Belgisiz

sıfatı

Niteleme

sıfatı

Çözüm

“Bu” işaret sıfatı, “bütün” belgisiz sıfat, “bir” sayı değerini koruduğu

için sayı sıfatı, “güzel” niteleme sıfatıdır. Doğru cevap “A” olmalıdır.

Örnek 3

Biz, kenar mahallelerden birinde annemle yalnız oturuyorduk. Ona,

bu haberi vermekte gecikmek için eve gitmek istemedim. Derdimizi

başka biri ile paylaşmak güzeldir ancak çocuklarının acısını iki kat

şiddetle hisseden annelerle değil...

Bu parçada numaralanmış sözcüklerle ilgili aşağıdakilerden

hangisi yanlıştır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

Çözüm

“Yalnız” sözcüğü fiilin durumunu gösterdiği için “durum zarfı”dır.

Niteleme sıfatı olabilmesi için ismi nitelemeliydi. Doğru cevap “B”

olmalıdır.

I

II

III IV

V VI

VII

VIII

IX

X XI XII

XIII

I II

III

IV

I II

III

IV IV

Sıfat (Ön Ad)

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

26

4

P:144

2. (I) Ege kıyılarında özellikle akşamüstü sessizliğinde Ege türküleri duymazsanız gününüz eksik kalır. (II) Her akşamüstü bildiğimiz sanatçılardan veya yörenin mahalli sanatçılarından hep

Ege türküleri dinledik. (III) Bazı yatlardan veya lokantalardan

her ne kadar popüler müzik sesleri yükselse de bu türküleri

bastıramadı. (IV) Küçük çocukların da bu türkülere eşlik etmesi

ayrı bir mutluluk veriyordu bana. (V) Ege’nin bu şirin kasabasını

son kez karşı tepeden seyrederek çıktık yola.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde sıfat yoktur?

A) I B) II C) III D) IV E) V

4. Ortam o kadar doğal ki karşınıza ne tür yabani hayvan çıkarsa çıksın normal karşılarsınız. Virajlı yollardan ilerleyip gölden

uzaklaştık, şu an sadece yeşil hâkim dünyamıza. Tepeyi aştığımızda bir mavilik görülüyor çam ağaçlarının dalları arasından.

Denize varmak için yokuş aşağı uçarcasına iniyoruz.

Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangisi sıfat olarak kullanılmıştır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

I II

III

IV

V

3. Akşam kızıllığında bir yanda balıkçı tekneleri ile öbür yanda yatlar arasındaki çelişkiyi düşünüyor ve her ikisinin de aynı paydada buluşmalarının güzelliğini yorumluyorsunuz. Burada para,

makam, şöhret düzleşiyor.

Bu parçada numaralanmış sözcüklerin türü aşağıdakilerden hangisinde doğru olarak verilmiştir?

I II III

A) Belgisiz sıfat Niteleme sıfatı İşaret sıfatı

B) Belgisiz sıfat İsim İşaret sıfatı

C) İşaret sıfatı Niteleme sıfatı İşaret zamiri

D) İşaret sıfatı İsim İşaret zamiri

E) Niteleme sıfatı Adlaşmış sıfat İşaret sıfatı

I

II III

5. Belleğin, altıncı duyumuz olduğunu düşünmüşümdür hep. Bu

benim için bilimsel olmasa da doğrudur. Beş duyunun hiçbiri bellek kadar uyarıcı olamaz. Bellek, kimliğin ağırlığını taşır.

Ehram Yokuşu, benim belleğimde çocukluk dönemine uzanıyor

ve çocukluğumun en keskin, en belirleyici anlarının ağırlığını

taşıyor. Kaç yıl geçti üzerinden ama bu ağırlık hâlâ benimle.

Bu parçada aşağıdaki sıfat türlerinden hangisi yoktur?

A) Sayı sıfatı B) İşaret sıfatı

C) Belgisiz sıfat D) Niteleme sıfatı

E) Soru sıfatı

1. Bir türkünün sözleri şöyle başlar: “Yayladan ki yurudum, üç

saat ağalmişim...” Yüksek dağlarla vedalaşma bittiğinde bunun

ikinci aşamasını oluşturan köylerde yaşam başlar artık. Yaylalara göre daha alçak bir rakımda olan köylerde kış hayatı bereketle başlar.

Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangisi sıfat

değildir?

A) I B) II C) III D) IV E) V

I II

III

IV

V

6. Aşağıdakilerin hangisinde ayraç içinde verilen sıfat türüne

örnek vardır?

A) Yaşamları denizle iç içe olan köy halkının çoğunun geçim

kaynağı balıkçılıktı. (Belgisiz sıfat)

B) Burada insan huzurlu, hayvanlar huzurlu, deniz huzurlu;

rüzgâr, toprak ve su huzurlu. (Niteleme sıfatı)

C) Gittiğiniz bir yerde sokak çeşmesi görüyorsanız ve bu

çeşme hâlâ akıyorsa çok şanslısınız. (Sayı sıfatı)

D) İnsan hiç görmediği bir mekânı nasıl sevebilir diyebilirsiniz

ancak bu şehir bana bunu yaşatmıştı. (Soru sıfatı)

E) İki yanı çam ormanlarıyla kaplı kıvrımlı yollardan inip ulaştığınız kasabada ilk olarak girişteki satıcılar karşılıyor sizi.

(İşaret sıfatı)

Sınıf İçi Uygulama

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 1 26

5

582647C0

P:145

2. (I) Otelden ayrılınca deniz kenarından başlayarak şehri keşfe

çıktık. (II) İnsanlar sahilde oturup, çay ve kahve içerek gün

batımını izliyorlardı. (III) Biz de kahvelerimizi yudumlayıp, fotoğraf çekerek gün batımını seyre katıldık. (IV) Burada kahvelerin

ve bazı yemeklerin içine koydukları değişik bir baharat var.

(V) Sokak lezzetlerini denemek için oradan ayrıldık ve falafel

yemeye gittik.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde sıfat kullanılmıştır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

5. Güzel ve güneşli baharlardan, yağmurun eksik olmadığı bir yaz

mevsiminin ardından hem görsel şölenin hem de ayrılık hüznünün yaşanacağı zaman geldi nihayet. Kaçkarlar’da sonbahardan bahsediyorum. Mevsim dönüşümünün en güzel seyirlik

noktalarını barındıran Kaçkarlar’da sonbahara biraz yorgun

biraz üzgün ama iyi hava beklentisiyle giriyor herkes.

Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangisi ismi niteleme işlevinde kullanılmıştır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

I

II

III

IV

V

3. Floransa... Avrupa sanatının başkenti... Onlarca sanatçıya

ilham veren bu şehri yoğun duygularla dolaştım. Dante’nin,

Michalengelo’nun, Leonardo Da Vinci’nin ve daha nicesinin

adımladığı sokaklardan, meydanlardan geçerken onlarla aynı

zemine bastığıma inanamadım uzunca zaman. Belki de aynı

detaylara takılmıştı gözlerimiz. Büyüleyici Vecchio Köprüsü

üzerinden hangi düşünceler eşliğinde geçmişlerdi kim bilir?..

Bu parçada aşağıdaki sıfat türlerinden hangisi yoktur?

A) Sayı sıfatı B) İşaret Sıfatı

C) Soru sıfatı D) Niteleme sıfatı

E) Belgisiz sıfat

6. Yaylada yaşamak özgür olmaktır. Bu özgürlüğü kısıtlayan tek

şey zamandır. Çünkü güz zamanı yayladan inme zamanıdır ve

yayladan inmek zordur. Çünkü yayladaki günlerini dönünce

herkes özler. Böylece koskoca bir yılın geçmesini bekler. Mayıs

başına kadar karla kaplı yaylalara dağcılardan başka giden

olmaz. Yaz başı gelince yaylalar yine sahiplerine kavuşur.

Bu parçada aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Kişi zamiri B) Sıfat yapan “-ki”

C) Pekiştirme sıfatı D) Sayı sıfatı

E) Belirtisiz isim tamlaması

1. Sonsuz bir üretim ve tüketim kıskacında yaşıyoruz. Gamzelerimiz çukurlaşmayalı ne kadar uzun yıllar oldu. Gözlerimiz

hakikat kaygısı taşımayalı ne kadar çok zaman geçti. Hâlbuki

aradığımız, insan kokan toprakta içten bir gülücük değil mi?

Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangisi sıfat

değildir?

A) I B) II C) III D) IV E) V

I

II

III IV

V

4. Sıcağı sevmeyen insanların en büyük tutkusu, sisli dağlardır

şüphesiz. Doğal hayattan zevk alan insanların binbir zahmete

katlanıp ulaştıkları bu duygunun ülkemizdeki en doğru adreslerinden biridir Karadeniz. Özellikle Trabzon’dan başlayarak

Rize, Artvin hattı ile devam eden dağ silsileleri hem büyüleyici

manzaraları hem de eşsiz tabiatları ile birçok doğaseverin vazgeçilmezidir.

Bu parçada aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Birleşik sıfat B) Adlaşmış sıfat

C) Küçültme sıfatı D) Türemiş sıfat

E) Basit sıfat

ÖSYM Tarzı

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 2 26

6

601962AF

P:146

SIFAT TAMLAMALARI

♦ Sıfat ile ismin oluşturduğu her kelime grubu “sıfat tamlaması”

olarak adlandırılır:

Yalnız insan, inci diş, iki kişi, birçok soru...

♦ Sıfat tamlamalarında birden çok sıfat bir adı niteleyebilir:

♦ Yalçın, sarp, geçit vermez, karlı dağlar

♦ Sıfat tamlamalarında bir sıfat birden çok ismi niteleyip belirtebilir:

♦ birçok özgün şiir ve roman

♦ İsim tamlamalarında tamlayan ve tamlanan, bazen de tamlamanın kendisi sıfatla nitelenip belirtilebilir:

♦ özgün şiirin etkisi

♦ köşkün yeşil bahçesi

♦ yüce dağların eriyen karları

♦ pembe çocuk hırkası

♦ kayısı ağaçlarının pembe beyaz çiçekleri

♦ Sıfat tamlamalarında kimi zaman niteleme veya belirtme görevli

tamlayan kısmı, sözcük öbeğinden oluşabilir:

♦ hayvan dostu insanlar

sıfat öbeği

(isim tamlaması)

sıfat tamlaması

isim

♦ milyonların sevgilisi sanatçı

sıfat öbeği

(isim tamlaması)

sıfat tamlaması

isim

♦ Antep işi kumaş

sıfat öbeği

(isim tamlaması)

sıfat tamlaması

isim

Aşağıdaki dizelerde geçen sıfat tamlamalarını bulalım.

♦ Ey talih! Ölümden de beterdir bu karanlık

Ey aşk! O gönüller sana mal oldular artık

Ey vuslat! O âşıkları efsununa ram et

Ey tatlı ve ulvi gece! Yıllarca devam et

bu karanlık, o gönüller

o âşıkları, tatlı ve ulvi gece

♦ Rüya gibi bir yazdı, yarattın hevesinle

Her anını, her rengini, her şiirini hazdan

Hâlâ doludur bahçeler en tatlı sesinle

Bir gün, bir uzak hatıra özlersen o yazdan

rüya gibi bir yaz, her anını

her rengini, her şiirini, o yaz

tatlı sesinle, bir gün, bir uzak hatıra

♦ Biz şimdi başka bir yeni ahenge bağlıyız

Âşık sazıyla gelir erenler bu meclise

Yalnız bugün senin gibi ölgün sadalıyız

Zira bu saz da parçalanır gülmek istese

başka bir yeni ahenk, bu meclis

ölgün sada, bu saz

♦ Ufuklarda solarken altın şafak gülleri

Yabancı âlemlerden saadetler, emeller

İhtiraslar bekleyen kimsesiz gönülleri

Gizlice sıkıyordu kızgın demirden eller

altın şafak gülleri, yabancı âlemler

saadetler, emeller, ihtiraslar bekleyen kimsesiz gönüller,

kızgın demirden eller

♦ Ben her akşam dolaşırdım bu yeşil sahilde

Aşinalar gibi karşımda gülümserdi sular

Nazlı rüzgâr konuşur anladığım bir dilde

Sevdiğim şarkıyı söylerdi hafiften korular

her akşam, bu yeşil sahil

nazlı rüzgâr, anladığım bir dil,

sevdiğim şarkı

niteleme sıfatı isim

belirtme

sıfatı

niteleme

sıfatı

isim isim

tamlayan sıfat tamlaması

isim tamlaması

isim tamlaması

tamlanan sıfat tamlaması

tamlayan da tamlanan da sıfat tamlaması

isim tamlaması

sıfat tamlaması

isim tamlaması

isim tamlaması

tamlanan sıfat tamlaması

Sıfat Tamlamaları SÖZCÜK TÜRLERİ - 1

MODÜL

27

TÜRKÇE Ders Anlatım Modülü

SÖZCÜK TÜRLERİ - 1

Sıfat Tamlamaları

TYT TÜRKÇE 1

Adı Soyadı : ..............................................................

6384371A

P:147

Yapı Bakımından Sıfatlar

♦ İsimlerde olduğu gibi sıfatlar da yapı bakımından “basit”, “türemiş” ve “birleşik” olarak üç gruba ayrılır.

Basit Sıfatlar

♦ Kök durumunda bulunan, diğer bir deyişle yapım eki almamış

sıfatlardır:

♦ sarı saç

♦ bazı kitaplar

♦ bu ev

♦ kötü hava

basit sıfat

basit sıfat

basit sıfat

basit sıfat

Türemiş Sıfatlar

♦ İsim ve fiil kök ya da gövdelerine yapım eki getirilerek türetilmiş

sıfatlardır.

♦ yalnız insan

♦ gelişmiş toplum

♦ seçkin sanatçılar

♦ solgun gül

♦ ekşimsi elma

♦ yaşlı kadın

türemiş sıfat

türemiş sıfat

türemiş sıfat

türemiş sıfat

türemiş sıfat

türemiş sıfat

Birleşik SIfatlar

♦ Birleşik sıfatlar oluşumları bakımından iki grupta incelenir.

a) Kaynaşmış Birleşik Sıfatlar:

Bitişik yazılan, birbiriyle kaynaşmış ve kimi zaman gerçek anlamları

dışında kullanılan sözcüklerin bir araya gelmesi ile oluşmuş sıfatlardır.

♦ boşboğaz biri

♦ sıcakkanlı insanlar

♦ canciğer dost

♦ açıkgöz insan

♦ birkaç soru

♦ mirasyedi genç

birleşik sıfat

birleşik sıfat

birleşik sıfat

birleşik sıfat

birleşik sıfat

birleşik sıfat

b) Kurallı Birleşik Sıfatlar:

♦ Birden çok sözcüğün farklı biçimlerde oluşturduğu, ayrı yazılan

söz öbekleridir. Kurallı birleşik sıfatlar şu şekillerde oluşur:

♦ Sıfat tamlamasının sonuna “-lı/-li, -lu/-lü” yapım eki getirilerek bu

tamlamanın tamamı sıfat olarak kullanılır.

♦ uzun boy + lu Æ uzun boylu genç

♦ iyi niyet + li Æ iyi niyetli insan

♦ Sıfat tamlamasındaki sıfat ve ismin yeri değiştirilip ismin sonuna

iyelik eki getirilerek kurallı birleşik sıfat oluşturulur:

♦ uzun boy Æ boy-u uzun Æ boyu uzun genç

♦ iyi niyet Æ niyet-i iyi Æ niyeti iyi insan

♦ Sayı sıfatı ile kurulmuş kimi sıfat tamlamalarının sonuna “-lık/ -lik,

-luk/-lük” yapım eki getirilerek kurallı birleşik sıfat oluşturulur:

♦ iki kişi + lik Æ iki kişilik oda

♦ üç saat + lik Æ üç saatlik yolculuk

♦ Kimi isim tamlamalarının sıfat olarak kullanılmasıyla da kurallı birleşik sıfat oluşturulur:

♦ çimen rengi Æ çimen rengi gözler

♦ deri mont Æ deri montlu adam

Örnek 1

Gezerek sessiz adımlarla nefessiz kumda

Geçirirdim bu hararetli yaz akşamlarını

Bazı bir şüphe parıldardı sönük ruhumda

Her güzel yüzde arardım bir ilahi kadını

Bu dizelerde numaralanmış sözcüklerden hangisi fiilden türemiş sıfattır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

Çözüm

I, II ve III. sözcükler “isimden” türemiştir, V. sözcük basit yapılıdır. IV.

sözcük “sönük” ise “sön”mek fiilinden türemiş ve sıfat olarak kullanılmıştır. Bu durumda doğru cevap “D” olmalıdır.

sıfat tamlaması birleşik sıfat

sıfat tamlaması birleşik sıfat

sıfat tamlaması birleşik sıfat

sıfat tamlaması birleşik sıfat

sıfat tamlaması birleşik sıfat

sıfat tamlaması birleşik sıfat

isim tamlaması birleşik sıfat

sıfat tamlaması

isim tamlaması birleşik sıfat

sıfat tamlaması

I II

III

IV

V

Sıfat Tamlamaları

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

27

2

P:148

ETKİNLİK

Aşağıdaki parçada numaralanmış sözlerle ilgili yargılardan doğru olanlarına “D”, yanlış olanlarına “Y” yazınız.

Düzenli bir biçimde yıllardır ziyaret ederim Tomtom Kaptan Sokağı’nı.

Gösterişsiz, alelade bir sokaktır belki de çoğu kişi için bu sokak. Benim için ise vazgeçilmez zaman koridorudur Tomtom Kaptan Sokağı.

Ama sadece 90’lı yıllara yolculuk yapabildiğim bir koridor. Çünkü o

yıllarda keşfettim bu sokağı. Bu sokakta beyaz badanalı bir ev vardı.

Ve o evin karşısında da kocaman bir duvar... O duvara yaslanmış

hatta duvarın içinde büyüyen bir ağaç... Merdivenlere oturdum. Daracık ve dik bir sokaktı burası, bu merdivenlerden başka oturacak

bir yer de yoktu. Ama ben bu merdivenleri seviyordum, bu sokağı sevdiğim kadar. Bu sokak, benim olduğum şeydi... Bazı insanlar

kalabalıktır, geniş ve ferahtır bazıları da. Ben ise daracık, dik ve yalnızım; tıpkı yokuşu dik bu sokak gibiyim.

D I. sözcük, hem niteleme hem belirtme sıfatı almış bir isimdir.

D II ve III. sözcük, tür bakımından özdeş sözcüklerdir.

Y IV. sü, tamlayanı zamir olan bir isim tamlamasıdır.

D V. si, birleşik yapılı bir sıfatla nitelenmiş belirtisiz isim tamlamasıdır.

D VI. sı, “koridor” sözcüğünü niteleyen bir sıfat öbeğidir.

D VII. si, kurallı birleşik sıfattır.

D VIII. si, tamlayanı işaret sıfatı ile belirtilmiş isim tamlamasıdır.

Y IX. sözcük, basit yapılı niteleme sıfatıdır.

Y X. su, birden çok niteleme sıfatı içeren bir sıfat tamlamasıdır.

D XI. sözcük, birden çok sıfatla nitelenmiş basit yapılı bir isimdir.

D XII. si, niteleme ve belirtme sıfatı içeren bir sıfat tamlamasıdır.

D XIII. sözcük, basit yapılı belgisiz sıfattır.

Y XIV. de, belgisiz zamiri niteleyen sıfatlar bağlaçla bağlanmıştır.

D XV. sözcük, belgisiz zamirdir.

D XVI. sözcük, kurallı birleşik sıfattır ve nitelik bildirmektedir.

Örnek 2

(I) Son otuz yılın en soğuk kışını, son on yılın en yağışlı ilkbaharını

yaşayan İstanbul’un erguvanları bu yıl erken açtı. (II) Genellikle nisanın son haftasında görülen çiçeklenme, bu yıl on gün kadar erken

başladı. (III) Boğaziçi’ndeki ağaçlar nisanın ilk haftasının sonunda

çiçeklendi. (IV) Ortaköy, Emirgan ve Bebek çoktan erguvan bahçesine döndü. (V) Boğaziçi’ndeki erguvanlar, görenlere unutulmaz anılar

yaşatıyor.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) I. cümlede, farklı türde sıfatlar kullanılmıştır.

B) II. cümlede, belirtili isim tamlamasının tamlayanı ile tamlananı arasına sıfat girmiştir.

C) III. cümlede, özel bir isim aldığı ekle sıfat olmuştur.

D) IV. cümlede, belgisiz sıfat bir isim tamlamasını belirtmiştir.

E) V. cümlede, fiilden türemiş bir sözcük sıfat olarak kullanılmıştır.

Çözüm

IV. cümlede sıfat türünde bir sözcük bulunmadığından doğru cevap

“D” olmalıdır.

Örnek 3

Kahire, Mısır’da var olmuş tüm uygarlıkların izlerini taşıyan bir kenttir.

Mısır kadar yaşlı, onun kadar derin ve onun kadar gizemlidir burası.

Kentin havası, tüm kural tanımaz Akdenizli kibrine karşın bir o kadar

içten ve sıcak duygular hissettirir size.

Bu parçada numaralanmış sözcüklerin türü aşağıdakilerin hangisinde doğru verilmiştir?

I II III IV

A) Sıfat İsim Zamir Sıfat

B) Sıfat Sıfat Zamir İsim

C) Zamir Sıfat Zamir Sıfat

D) Zamir İsim Sıfat Sıfat

E) İsim Sıfat Sıfat İsim

Çözüm

“Tüm” sıfat, “yaşlı” isim, “burası” işaret zamiri, “içten” sıfattır. Doğru

cevap “A” olmalıdır.

I

II III IV

V

VI

VII

VIII IX

X

XI XII

XIII

XIV XV

XVI

I

II III

IV

Sıfat Tamlamaları

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

27

3

P:149

2. Şehir dağ yamacına kurulduğu için pek çok yapı, merdiven sistemi ile birbirine bağlanmış. Merdivenlerin kenarlarında temiz

suyun geçeceği kanallar oluşturulmuş. Tarımsal alanlar için

özel bölümler ayrılmış. Basamaklar şeklinde tasarlanan teraslar, tarım alanı olarak kullanılmış. Güneş tapınağı ise bu terasların ardına konumlandırılmış.

Bu parçada numaralanmış tamlamalardan hangisi tür bakımından diğerlerinden farklıdır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

I II

III

IV

V

5. Böyle yalçın dağlarda sessiz dolaşanlar kim?

Köyler, ufka dizilen tozlanmış birer resim

Yıllar, köyleri saran eskimiş çerçeveler

Sesler çıkmadan söner paslı çıngıraklarda

Yassı tabanlarını sürükler bir kenarda

Boynu kısa develer, boynu uzun develer

Bu dizelerde aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Soru sıfatı B) Türemiş sıfat

C) Niteleme sıfatı D) Basit sıfat

E) Kurallı birleşik sıfat

3. Havanın yavaş yavaş kararması ile gençler yolları doldurmaya

başladı. Göletin çevresinde binbir çeşit kafe ve restoran var. Biz

de birkaç akşamımızı burada geçirdik. Caddede lüks mağazalar bulunsa da sınırlı bir kesime hitap ettiği açık. Caddenin her

yanı rengârenk taşlarla bezenmiş.

Bu parçada aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Birleşik sıfat B) Türemiş sıfat

C) Adlaşmış sıfat D) Niteleme sıfatı

E) Sayı sıfatı

6. (I) Somuncu Sokağı’nın son basamağına vardığınızda bir kedi

vahasında buluverirsiniz kendinizi. (II) Orada, sayıları yirmi ile

otuz arasında değişen bir kedi topluluğu yaşar. (III) Sokağın en

tepesindeki metruk ev onların hanesidir. (IV) Evin kırık pencerelerinden, kapı aralıklarından girip çıkar ve yemeklerinin gelmesini beklerler. (V) Somuncu Sokağı’nda sadece kedilerin

hengâmesini değil; yaşamın acımasızlığını, güvenilmezliğini,

bilinmezliğini de görürsünüz.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde “sıfat

tamlaması” yoktur?

A) I B) II C) III D) IV E) V

1. Aşağıdakilerin hangisinde “kurallı birleşik sıfat” vardır?

A) Artık mahallemizin çehresi değişti, birbirine çok benzeyen

üç katlı binalar yıkılıp yerlerine on katlı apartmanlar yapıldı.

B) Yüzük gibidir çocukluk yılları; birini parmağından, diğerini

anılarından çıkarmak istesen de izleri kalır.

C) Bahçeye ektiğim hanımelleri, bahçe duvarlarını çoktan aştı;

kokuları sadece bahçeyi değil, tüm sokağı sardı.

D) 1993 sonbaharıydı, elimde kocaman bavulumla bir akşamüstü inmiştim trenden; o gün bugündür yârimdir İstanbul.

E) Okul çocukları çığlık çığlığa martılar gibi şenlendiriyordu

sokağı; oturduğum evden denizi görüyordum, sabah her

şey mavileşiyordu.

4. Aşağıdaki dizelerin hangisinde altı çizili sıfatlar yapıca

özdeş değildir?

A) Duvarda canlı ışıklar bir hayal

Ölümle gölgeli bir düştür ihtimal

B) Alsa şu soğuk taşlar alnımdaki ateşi

Dalıp sokaklar kadar esrarlı bir uykuya

C) Günle birlikte erir uyuklayan mor dağlar

Döker her kalbe kırık bir lambanın isini

D) Artık donuk bir cam var mavi gökler yerinde

Güneşi benden çalan o sıcak bakışlardır

E) Çözülen bir demetten indiler birer birer

Bırak, yorgun başları bu taşlarda uyusun

Sınıf İçi Uygulama

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 1 27

4

7671886B

P:150

2. Yokuş yukarı sağlı sollu sıralanmış cumbalı evler, bahçe duvarlarından sarkan dallar... Yalnızca sahiplerinin evini değil tüm

sokağı bekleyen mavi gözlü kurt köpeğinin gece havlayışları...

Geçmişte kalmış hayatlarla hayallerin savrulduğu tozlu sayfalar... Ilık bir sonbahar kışa evrilirken başlayan lodosun uçurduğu şemsiyeler... Yaşlıların başını ağrıtan, bazılarını serseme

çeviren bu rüzgâr; sonbaharın son ılık günlerini daha da yumuşatıyordu.

Bu parçada numaralanmış söz öbeklerinden hangisi “sıfat

tamlaması” değildir?

A) I B) II C) III D) IV E) V

I

II

III

IV

V

3. (I) Nevâyî’nin şiiri divan şiirinin başka bir coğrafyadaki yakın

akrabasıdır. (II) Onun şiirinin anlamı çoğunlukla göz ardı edilmiş

ve dikkatler sadece şekle yönelmiştir. (III) Ancak bir edebî metin

yalnızca şekilden ibaret değildir. (IV) Eğer böyle olsaydı Nevâyî,

yüzyılların dayanılmaz yıpratıcılığına karşı koyarak nasıl bugüne gelebilirdi? (V) Her metin okura bir şeyler söyler, söylediği

anlamlı olanla söyleyişi güçlü olan metin ise tükenmez.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili aşağıdakilerden

hangisi söylenemez?

A) I. cümlede farklı türlerde sıfatlara yer verilmiştir.

B) II. cümlede zincirleme isim tamlaması kullanılmıştır.

C) III. cümlede bir isim hem niteleme hem belirtme sıfatı almıştır.

D) IV. cümlede soru anlamı soru sıfatıyla sağlanmıştır.

E) V. cümlede birden fazla sıfat tamlaması yer almıştır.

4. Okuma yazma bilmeyen insanların başından da binbir macera geçer ve her hayat tecrübesi bize bir şeyler öğretir. Ben,

“Çeken bilir.” sözüne de bayılırım. Varoluşçu filozofların uzun

uzun anlattıklarını özetler bu cümle. Okuma yazma bilmeyenlerin olgunluğu kitaplardan değil hayattan gelir. Aşk bunun için

ilmin yarısıdır. Yaşamayan için en derin mısralar bile boş kelimelerden ibarettir.

Bu parçada numaralanmış sözcüklerle ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) I. si, sayı sıfatıdır.

B) II. si, belgisiz sıfattır.

C) III. sü, birleşik sıfattır.

D) IV. sü, işaret sıfatıdır.

E) V. si, niteleme sıfatıdır.

I

II

III

IV

V

1. Paslı bahçe kapısına beyaz boya ile “Park Yapılmaz” yazılmış

ve taş duvarlı bahçenin içindeki çeşitli meyve ağaçlarının dalları, birbirine karışarak tünel oluşturmuştu. Bahçenin açık yerlerine domates, biber fidanları dikilmiş; bamya ekilmişti. Doğa

sanki bu bahçede sınırsız bir cömertlikle boyuna yeşili ve tonlarını üretiyordu. Bahçenin arkasındaki apartmanın hangi yılda

yapıldığını hatırlamıyorum ama bu yeşilliğe ait değilmiş gibi

duruyordu.

Bu parçada aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Soru sıfatı B) Adlaşmış sıfat

C) Sayı sıfatı D) Türemiş sıfat

E) Kurallı birleşik sıfat

Ödev

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 2 27

5

5747048A

P:151

6. Sabahki maviliğinden eser kalmamıştı hatta öyle koyuydu ki

mor bile denebilirdi Sapanca Gölü’ne; güneş iyice yükseldiğinden suda pırıltılar oluşturuyordu.

Bu cümlede numaralanmış sözcüklerden hangisi sıfattır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

I II III

IV V

2. Aşağıdaki dizelerin hangisinde altı çizili sözler türce özdeştir?

A) Gök mavi mavi gülümsüyordu

Yeşil yeşil dallar arasından

B) Bahar pınarlarından içime damlayan su

Bembeyaz çiçeklerin ıslak, temiz kokusu

C) Çocuk gülüşleri... İlk gülüşler, tatlı, gevrek

Dile gelir gibiyken etrafta bütün eşya

D) Penceremizden biri karşı arsaya bakar

Ötekinin önünde bir hava gazı feneri

E) En son şarkılarını dağıtarak rüzgâra

Beyaz boyunlarını uzattılar taşlara

3. Üç gündür bir sahil kasabasında, deniz kıyısındayım. Kışın, yaz

içinden sancıyla çıkmasını izliyorum. Salaş bir balık lokantasında elime tutuşturulan bir tükenmez kalemle kâğıt peçete üzerine cümleler yazıyorum. Bahçede birçok mimoza ağacı var.

Deniz az ötede, gençler sahilde yürüyor. Ben mimoza ağacının

altında daha çok kendi içime kapanıyorum.

Bu parçada aşağıdaki sıfat türlerinden hangisi yoktur?

A) Niteleme sıfatı B) Belgisiz sıfat

C) İşaret sıfatı D) Sayı sıfatı

E) Adlaşmış sıfat

5. Salondaki ahşap oymalı kapıyı kimse açmıyordu. Günlerimiz o

kapının ardında ne olduğunu merak ederek geçiyordu. Kapıyı

nasıl açmalıydık da bu meraktan kurtulmalıydık. Bir gün kapıyı

açmanın hayali bizi rahat bırakmıyordu.

Bu parçada aşağıdakilerden hangisinin örneği yoktur?

A) Belgisiz zamir B) Soru sıfatı

C) Belgisiz sıfat D) Kişi zamiri

E) Kurallı bileşik sıfat

4. Geniş bir pencere, yamaca tutuşmuş cılız ağaçlara açılıyordu.

Pencereyi açar açmaz iki kuş telaşla havalanmıştı kuru dalların arasından. Nisan yağmuru bastırmıştı birden. Beyaz deniz

kabuklarını bulmuştu bıraktığı yerde, pembeleri yoktu. Onca

hatırayı bu odaya gömmüştü yıllar boyu.

Bu parçada aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Çekim eki alarak adlaşmış niteleme sıfatı

B) Belirtisiz isim tamlamasını niteleyen sıfat

C) Hem niteleme hem belirtme sıfatı almış isim

D) Tamlayanı sıfatla nitelenmiş belirtili isim tamlaması

E) Tamlayanı ile tamlananı arasına sıfat girmiş isim tamlaması

1. Bir vazo kırıldıktan sonra yeniden benzeyebilir mi eski hâline?

Benzer elbet diyorum, usta bir el onarırsa eğer. Fakat vazonun

kırığı, içi dolduğunda belli eder kendini. Boş bir vazonun çatlaklarından kime ne! Ben de çatlak bir vazoyum şimdi. İçimi

böyle doldurmasan sızmaz sularım her yerimden.

Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangisi sıfat

değildir?

A) I B) II C) III D) IV E) V

I

II

III IV

V

ÖSYM Tarzı

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 3 27

6

34053723

P:152

ZARF (BELİRTEÇ)

♦ Bir fiilin, fiilimsinin, sıfatın veya zarfın anlamını zaman, durum,

yer, ölçü, soru kavramları bakımından etkileyen sözcüklerdir.

♦ Az önce dışarı çıktı.

♦ Bu şiiri güzel okudu.

♦ Bu iş için çok çalıştı.

♦ Sonuçlar ne zaman açıklanır?

♦ Zarflar işlevleri bakımından şu şekilde gruplandırılır:

Durum Zarfları

♦ Fiillerin ve fiilimsilerin durumunu yani “nasıl” olduğunu bildiren

sözcüklerdir. Fiil soylu yüklemlere sorulan “NASIL” sorusuna yanıt verir.

♦ Yaşanılanları bir solukta anlattı.

♦ Sırtını duvara yaslamış, sessizce bekliyordu.

♦ Durum zarfları; benzerlik,beraberlik, karşılaştırma, kesinlik, ihtimal, pekiştirme, sebep, sınırlama, süreklilik, şüphe gibi pek çok

farklı anlam özelliği ile cümlenin anlamını tamamlar:

♦ Belki ben de sizinle gelirim.

♦ Böyle bir yanlışı asla yapmamalıydın.

♦ Telefonu eline aldı ve onu tekrar aradı.

♦ Yeni açılan restorana hep birlikte gittik.

♦ Yağmurda ıslanan kedicik soğuktan titriyordu.

♦ Bu şirin köy bir tablo gibi duruyordu karşımızda.

♦ Nitelik bildiren sözcükler, fiillerin durumunu gösterdiğinde “durum zarfı”, ismin önünde kullanıldığında “niteleme sıfatı” olur:

♦ güzel gün

♦ soğuk hava

♦ Güzel konuştu.

♦ Soğuk davrandı.

sıfat

sıfat

zarf

zarf

Zaman Zarfları

♦ Cümlenin anlamını zaman bakımından tamamlayan, sınırlandıran, kesinleştiren sözcüklerdir. Yükleme sorulan “NE ZAMAN”

sorusuna yanıt verir.

♦ Eskiden, bu mahallede otururduk.

♦ Şimdi çok meşgulüm, sonra konuşalım.

♦ Onunla yıllar sonra konserde karşılaştık.

♦ Hafta sonu tüm yurtta yağmur bekleniyor.

♦ Zaman bildiren sözcükler, cümlede her zaman “zaman zarfı”

olmayabilir; önemli olan bu sözcüklerin “ne zaman” sorusuna

cevap vermesidir.

♦ Geçmişe takılıp kalma, bugüne odaklan.

♦ Akşam saatleri günün en güzel zamanıdır.

Aşağıdaki dizelerde kullanılan durum ve zaman zarflarını bulalım.

Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden

Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak

Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak

.....................................................................................................

Hafiz’ın kabri olan bahçede bir gül varmış

Yeniden her gün açarmış kanayan rengiyle

.....................................................................................................

Bu akşam sonbahar ne kadar serin

Geceyi hasretle bekliyor zaman

.....................................................................................................

Ben her akşam dolaşırdım bu yeşil sahilde

Âşinalar gibi karşımda gülümserdi sular

.....................................................................................................

.....................................................................................................

Artık donuk bir cam var mavi gökler yerinde

Güneşi benden çalan o sıcak bakışlardır

.....................................................................................................

Eviniz kutu gibi küçücük bir evdi

Sarmaşıklarla balkonu örtük bir evdi

Güneşin batmasına yakın saatlerde

Yıkanırdı gölgesi kuytu bir derede

.....................................................................................................

Kış bitti... Uzaklarda ilk ümitler gibi yaz

Duyuyorum bu sabah, kış içimden çıkalı

İçimin dört duvarı bembeyaz badanalı

.....................................................................................................

Gök mavi mavi gülümsüyordu

Yeşil yeşil dallar arasından

Altın rengi birdenbire sordu:

“Ne haber eski aşk yarasından”

.....................................................................................................

Gün doğmadan,

Deniz daha bembeyazken çıkacaksın yola

.....................................................................................................

Kimsecikler yoktu gayet iyi hatırlıyoruz

Bir sabah biz erkenden geldik dünyaya

Ortalıkta büyük bir sessizlik vardı

Deniz kestaneleri ağır ağır nefes alıyordu.

.....................................................................................................

durum zarfı

durum zarfı

isim (dolaylı tümleç) isim (dolaylı tümleç)

isim tamlaması (özne)

Zarf (Belirteç) SÖZCÜK TÜRLERİ - 1

MODÜL

28

TÜRKÇE Ders Anlatım Modülü

SÖZCÜK TÜRLERİ - 1

Zarf (Belirteç)

TYT TÜRKÇE 1

Adı Soyadı : ..............................................................

4576511E

P:153

Miktar (Azlık - Çokluk, Ölçü, Nicelik) Zarfları

♦ Fiillerin, fiilimsilerin, sıfatların ve zarfların ölçüsünü belirten zarflardır. Miktar zarfları belirttikleri sözcüğe sorulan “NE KADAR”

sorusuna yanıt verir.

♦ Az, azıcık, aşırı, biraz, çok, çok az, daha, epey, en, fazla, gayet,

pek, pek çok, oldukça, son derece vb. sözcükler miktar zarfı olarak kullanılır:

♦ Burada çok bekledik.

♦ Az konuşup çok dinle.

♦ Çok zor günler geçirmişti.

♦ Son zamanlarda çok yorgun görünüyor.

♦ Miktar zarfları anlam ve işlevleri bakımından şu şekilde gruplandırılabilir:

a) Eşitlik Zarfları

♦ “Kadar, denli” edatları ile oluşan söz öbekleri eşitlik zarfı olarak

kullanılabilir:

♦ Sen de kardeşin kadar başarılısın.

♦ Yüzü nasıl güzelse kalbi de o denli güzeldi.

b) Üstünlük Zarfı

♦ “Daha” sözcüğü fiillere, fiilimsilere, sıfatlara ve zarflara karşılaştırmaya dayalı bir üstünlük anlamı katar:

♦ Dünkü sınav bugünküne göre daha zor sorular içeriyordu.

♦ Bizim takım, maça daha iyi hazırlanmıştı.

♦ “Daha” sözcüğü “henüz anlamında kullanıldığında “zaman zarfı”

olur.

♦ Onunla daha görüşmedik.

c) En Üstünlük Zarfı

♦ Sıfatları, adlaşmış sıfatları ve zarfları niteleyen “en” sözcüğü; en

üstünlük zarfıdır.

♦ Mevsimlerin en güzelidir yaz.

♦ En güzel günlerimizi yaşıyoruz.

♦ En güçlüler, en çok ezilenlerdir.

d) Aşırılık Zarfları

♦ Çok, epey, gayet, fazla, oldukça, pek gibi sözcükler derecelendirdikleri sözcüklerin anlamına aşırılık katar:

♦ Çok cimri biri

♦ Fazla hırslı insan

♦ Gayet başarılı oyuncu

♦ Epey zorlu bir yolculuk

♦ Oldukça çalışkan öğrenci

♦ Miktar zarfı olarak kullanılan sözcükler fiil, fiilimsi, sıfat, adlaşmış

sıfat ve diğer zarfları anlamca tamamlar.

♦ Çok çalıştı.

♦ Çok zor soruydu.

♦ Lastikler çok dayanıklıydı.

♦ Çok ağır konuştu.

♦ Çok çalışarak kazandı.

♦ Miktar zarfı olarak kullanılan sözcükler isimleri belirtecek şekilde

kullanıldığında sıfat olur:

♦ Çok zaman kaybettik.

Yer-Yön Zarfları

♦ İçeri, dışarı, aşağı, yukarı, ileri, geri, öte ve beri sözcükleri yer

yön zarfı olarak kullanılan sözcüklerdir. “NEREYE” sorusuna

yanıt verirler. Ancak bu sözcüklerin yer-yön zarfı olabilmesi için

mutlaka yalın hâlde olması ve fiil ya da fiilimsiyi belirtmesi gerekir:

♦ Aşağı indi. (Fiilin yönünü gösterdi ve yalın hâlde)

♦ Aşağıya indi. (Çekim eki aldı)

♦ Aşağısı çok karanlıktı. (Çekim eki aldı)

♦ Aşağı katta oturuyor. (Yalın hâlde ancak ismi belirtti)

♦ “-e” doğru edatıyla oluşan söz öbekleri de yön bildirdiğinde yer

yön zarfı olur, zaman bildirdiğinde ise zaman zarfı olur.

♦ İstasyona doğru gidiyordu. (yer-yön zarfı)

♦ Akşama doğru eve geldi. (zaman zarfı)

Soru Zarfları

♦ Fiil soylu yüklemlere yöneltilen “NASIL, NE ZAMAN, NE DENLİ,

NE KADAR, NE, NEDEN, NİÇİN, NİYE” sözcükleri soru zarfıdır.

Soru zarfları, diğer zarf türlerini buldurmaya yöneliktir.

♦ Şiiri nasıl okudu? (Durum zarfı buldurur.)

♦ Buraya ne zaman taşındın? (Zaman zarfı bulundurur.)

♦ Dışarıda ne kadar bekledin? (Miktar zarfı buldurur.)

♦ “Ne” sorusu “neden, niçin, niye” anlamlarında kullanılarak sebep

sorduğunda soru zarfıdır.

♦ Ne dönüp duruyor bu kuşlar havada?

♦ Sebep buldurmaya yönelik soru sözcükleri her zaman soru zarfıdır.

♦ Neden sen de gelmiyorsun?

♦ Niçin daha önce haber vermedin?

♦ “Nasıl” sorusu isimleri belirterek kullanıldığında “soru sıfatı” olur.

♦ Nasıl kitaplar okursun?

zaman zarfı

zarf

zarf

zarf

zarf

zarf

sıfat

zarf

isim

isim

sıfat

sıfat isim

Zarf (Belirteç)

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

28

2

P:154

Örnek 1

Aşağıdakilerin hangisinde ayraç içinde verilen zarf türünün örneği yoktur?

A) Neden böyle düşman görürsünüz

Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?

(Soru zarfı)

B) Desem ki vakitlerden bir nisan akşamıdır

Rüzgârların en ferahlatıcısı senden esiyor

(Zaman zarfı)

C) Bir yaz günü geçtik Tuna’dan kafilelerle

Şimşek gibi atıldık bir semte yedi koldan

(Durum zarfı)

D) Dönülmez akşamın ufkundayız vakit çok geç

Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç

(Soru zarfı)

E) Yüreğim seni çok sevdi, o yürek talan

O yürek yangın yeri, o yürek seni istiyor

(Miktar zarfı)

Çözüm

“A” seçeneğinde “neden” soru zarfı, “C” seçeneğinde “şimşek

gibi” durum zarfı, “D” seçeneğinde “nasıl” soru zarfı, “E” seçeneğinde “çok” miktar zarfıdır. “B” seçeneğinde “ne zaman” sorusuna

cevap vererek cümlenin anlamını zaman bakımından tamamlayan bir

sözcük bulunmadığından zaman zarfı yoktur. “Akşamdır” sözcüğü

ek-eylem alarak yüklem olmuş bir isimdir.

Aşağıdaki dizelerde geçen zarfları bularak türlerini yazalım.

DİZELER ZARFIN TÜRÜ

Önce hafiften bir rüzgâr esiyor

Yavaş yavaş sallanıyor

Yapraklar, ağaçlarda

Zaman

Durum

Geceleri bir çarpıntı duyarsan

Telaş telaş yağmurdan kaçıyorum

Sarayburnu’ndan geçiyorum

Akşamsa, eylülse, ıslanmışsam

Beni görsen belki anlayamazsın

İçlenir gizli gizli ağlarsın

Zaman

Durum

Seni düşünmek güzel şey, ümitli şey

Dünyanın en güzel sesinden

En güzel şarkıyı dinlemek gibi bir şey

Fakat artık ümit yetmiyor bana

Ben artık şarkı dinlemek değil

Şarkı söylemek istiyorum

Miktar

Zaman

Günler gitgide kısalıyor,

Yağmurlar başlamak üzere.

Kapım ardına kadar açık bekledi seni!

Niye böyle geç kaldın?

Durum

Miktar

Soru

Sen akşamlar kadar büyülü, sıcak

Rüyalarım kadar sade, güzeldin

Baş başa uzandık günlerce ıslak

Çimenlerine yaz bahçelerinin

Miktar

Durum

Saçında gecenin soğuk rüzgârı

Bir gün kapatırsın bu ufukları

Beklersin köşende sessiz ve yorgun

Siyah atlarını son yolculuğun

Ve dersin yavaşça kendi kendine

Ömrün çemberinden kurtuldum yine

Zaman

Durum

Nihayetsiz bir ova ağarttı benzimizi

Yollar bir şerit gibi ufka bağladı bizi

Gurbet beni muttasıl çekiyordu kendine

Yol, hep yol, daima yol.. Bitmiyor düzlük yine

Durum

Zaman

Örnek 2

(I) Öykü ya da roman yazma sürecini her zaman rüya görmeye benzetmişimdir. (II) Yazmak hep uykuyla uyanıklık arasındaki o tuhaf bölgede

yaşanan bir deneyim olmuştur benim için. (III) Her sabah uyandığımda

rüyalarımı şaşkınlıkla gözden geçiririm. (IV) Hiç gitmediğim mekânların

zihnimde sentezlenmiş olduğunu hayretle ve hayranlıkla düşünürüm.

(V) Hayranlığım kendi zihnime değil, insan zihninedir.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde zarf (belirteç)

kullanılmamıştır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

Çözüm

“A” seçeneğinde “her zaman”, “B” seçeneğinde “hep”, “C” seçeneğinde “her sabah uyandığımda” ve “şaşkınlıkla”. “D” seçeneğinde

“hayretle ve hayranlıkla” zarftır.

Soru Sıfatı

♦ Soru sözcüğü sıfat tamlaması oluşturur:

♦ Nasıl bir elbise arıyorsun?

♦ Hangi elbiseyi beğendin?

Soru Zarfı

♦ Soru anlamı taşıyan bir sözcüğün zarf sayılabilmesi için yanıtının da zarf veya zarf öbeği olması gerekir.

♦ Günün nasıl geçti? (Yoğun geçti.)

♦ Ne zaman görüşürüz? (Yarın görüşürüz.)

Soru Zamiri

♦ Soru anlamı taşıyan bir sözcüğün zamir sayılabilmesi için yanıtının isim ya da zamir olması gerekir.

♦ Beni kim aradı? (Yağız aradı.)

♦ Marketten ne aldın? (Meyve aldım.)

Zarf (Belirteç)

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

28

3

P:155

2. İstanbul’a ilk gidişim, gençlik yıllarıma rastlar. Yabancıydım her

bir semtine. Ne zaman “Ben de bundan sonra seninleyim!”

desem bana sıramı beklememi söyledi. Dayanamayıp düştüm

yollara, sokak sokak dolaştım koca şehri. Yeniden çocuk, yeniden âşık, yeniden ait olabilmek için kırk sokağın kırk kaldırımını

ezberledim aynı heyecanla. Olur da bir gün yolunuz düşerse bu

şehre bir de siz deneyin şansınızı. Bana “Bekle!” diyen bu yer,

bu şehir, “Merhaba!” der gelişinizin ilk gününde.

Bu parçada numaralanmış sözlerden hangisi zarf olarak

kullanılmamıştır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

I II

III

IV

V

4. Ebabil kuşu havadayken çok hızlı uçar, günlerce durmadan

uçar. Saatlerce süzülür de süzülür. Karanlıkta dahi gündüz

gibi görebildiği için geceleyin yukarıda kalabilir ve uyurken bile

uçar. Keskin kanadıyla yardı mı göğün mavisini, şimşek gibi

geçer insanın üzerinden. Peki ne kadar sürer bu gökyüzü yolculuğu? Vakit gelip de uçacak mecali kalmazsa bir daha kolay

kolay havalanamaz.

Bu parçada aşağıdaki zarf türlerinden hangisi yoktur?

A) Durum zarfı B) Soru zarfı

C) Zaman zarfı D) Miktar zarfı

E) Yer - yön zarfı

5. Karanlıkta bekleyenler dikkate alındığında masum hem de çok

masum bir başlangıçtı bu aslında. Tıpkı hayat gibi... Adımlarınızı önce tereddütle atarsınız. O kederli şakanın tam ortasındasınızdır artık. Sonra da yaşadıklarınızı neden yaşadığınızı sorarsınız kendinize. Daha neler yaşayacağınızı düşünürsünüz.

Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangisi zarf değildir?

A) I B) II C) III D) IV E) V

I

II

III IV

V

1. Aşağıdakilerin hangisinde zarf (belirteç) kullanılmamıştır?

A) Becerikli kişiler öğrenimi hor görür, sıradan kişiler ona hayran kalır, bilge kişiler ise ondan olabildiğince çok yararlanırlar.

B) İnsan, kimi kitapları baştan sona şöyle bir okuyup geçmeli;

pek azını da her ayrıntı üzerinde titizlikle durarak adamakıllı

okumalıdır.

C) Belli bir alanda uzmanlaşmış kişiler, işleri düzenli bir biçimde yürütebilir ancak bu işleri tasarlamak çoğunlukla öğrenimli kimselerce yapılır.

D) Bazı yapıtlar, başkalarının çıkardığı özetlerden okunabilir

ancak bu, edebî değeri oldukça düşük kitaplarda başvurulacak bir yöntem olmalıdır.

E) İnsan yaradılışındaki yetiler, öğrenimle budanması gereken

bitkiler gibidir; deneylerle pekiştirilmemiş bir öğrenim ise

belirsiz kuramsal bilgilere dayanır.

3. (I) Bir evin eşyaları sokağa yayılmıştı bir sergi gibi. (II) Kutu gibi

bir daireye bu kadar eşya nasıl sığmıştı? (III) Nakliye aracındaki

iki kişi acele etmeden eşyaları araca yerleştiriyordu. (IV) Daha

iyi bir hayat için gelmişlerdi ama hayat bitmeyen bir taşınmaydı.

(V) Seyrettiği manzaranın hüznü Seniha’nın içine çöküyordu.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde zarf yoktur?

A) I B) II C) III D) IV E) V

Sınıf İçi Uygulama

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 1 28

4

38178605

P:156

2. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “daha” sözcüğü kendi

türünden bir sözcüğün anlamını belirtmiştir?

A) Çok çalışmak yerine, daha planlı çalışmalısın.

B) Herkes elindekinden daha güzel bir yaşamı düşler.

C) İnternetten sipariş verdiğin kazak daha gelmedi mi?

D) Daha ver, daha ver diyerek annesinin elindeki şeker paketini bitirdi.

E) Beni her zaman dinlese de başkalarının fikirleri onun için

daha önemliydi.

5. Bütün ayraçları kaldırdın ama unuttuğun

Bir şey vardı yine de çiçekleri sulamadın

Gökyüzü sarardı o zaman bulutlar kirlendi

Ve ne kadar az konuşur olduk gün boyu

Birden ayrımsadık ki ayrılık orada başlıyor

Tam da susuşların birbirine eklendiği yerde

Nasıl ayrıldı eller, kopan bir zincir gibi

Bu dizelerde aşağıdaki zarf türlerinden hangisi yoktur?

A) Durum zarfı B) Miktar zarfı C) Zaman zarfı

D) Soru zarfı E) Yer- yön zarfı

3. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde zarf görevinde kullanılmış

bir söz yoktur?

A) Bazı anlar vardır ki çok hızlı geçer zaman, farkına varmazsınız.

B) Ben burada ince bir ayrım yaparak sözlerime devam etmek

istiyorum.

C) Sait Faik’in birçok öyküsünde kahraman ve anlatıcı farklı

kişiler değildir.

D) Betimlemelerinde nesnelerin en ufak özelliklerini dahi vermeden geçmezdi.

E) Daha dün benim her davranışımı beğenenler şimdi beni

kıyasıya eleştiriyorlar.

6. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde eylemin gerçekleştirilme

biçimi belirtilmiştir?

A) Günümüzde felsefi tartışmaların azaldığını görebiliyorum.

B) Radyonun nasıl yıllarca insanları oyalayabildiğine şaşırıyorum.

C) Tarihin en ağır toplumsal olayları I. Dünya Savaşı’nda

yaşanmıştır.

D) Karşılaşmayı izlemeye gelen taraftarlar maç sonuna kadar

coşkuyla tezahürat yaptılar.

E) Bir insanı eleştirmeden önce ona yeteneklerini gösterebileceği bir iş imkânı vermek gerekir.

1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde soru anlamı zarfla sağlanmıştır?

A) Hangi bahçenin ağacıydı o yapraklarını döken?

B) Acı çeken bir hayvanın çıkardığı ses nasıl etkilemez vicdanlı

bir insanı?

C) Fotoğraf çekerken dikkat etmesi gereken noktaları nereden

öğrenmiş?

D) Eczanelerde satılan bazı vitaminler yerine organik ürünler

tüketmek daha mı doğru?

E) Kültürel sürecin aktarımındaki farklılıklar nesilden nesile

kaç yılda ortaya çıkar?

4. Aşağıdakilerin hangisinde cümlenin anlamını zaman bakımından tamamlayan bir söz kullanılmamıştır?

A) Arka sıralardan birine oturduğunda film çoktan başlamıştı.

B) Annem, eskiden mutfakta çok daha fazla zaman geçirirdi.

C) Her toplantıdan sonra mutlaka beni arar, değerlendirme

yapardı.

D) Okullar açıldığında nasıl bir önlem alacağını daha şimdiden

düşünüyor.

E) Geçen haftaki konuları konuşulmamış gibi masaya getirmesi hoş karşılanmadı.

Ödev

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 2 28

5

2595298C

P:157

2. Sonbahar hep hüzün çağrıştırır insana. Şairlerin en çok sevdiği,

yüreğe dokunur şiirlerin yazıldığı bir veda mevsimidir. Bahardan

ve yazdan kalan her şey, vakti geldiği için ayrılır teker teker aramızdan sonbaharda. Aynı zamanda melankoliyi derinleştiren

bir hâli de vardır sonbaharın. Yaşlandıkça artan hüzünlerimizden dolayı sonbahara yüklediğimiz anlamlar, sonbaharı bizim

için hüzün mevsimi hâline getirmektedir.

Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangisi tür bakımından diğerlerinden farklıdır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

I

II

III

IV V

5. Eve vardığında hava çoktan kararmıştı. Düşünceler, zihnini

büsbütün sarmış; yol boyu rahat bırakmamıştı. Yıllar sonra

geçmişinin ortasında öylece kalakalmıştı. Üstelik yanında

kimse yoktu. Savunmasız ve yapayalnız hissediyordu. Kaçmak istediği anıları kapısı kilitli olsa da hâlâ uzaklarda bir yerde

duruyordu.

Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangisi tür yönünden diğerlerinden farklıdır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

I

II

III

IV

V

3. İnsana huzur veren bazı kelimeler vardır. Söylersiniz ve içinize

bir serinlik gelip konar. Hayatın akışını çok güzel ifade eden,

insani yanınızı yumuşatan, öylesine bizden, öylesine huzur

doludur bu kelimeler.

Bu parçada numaralanmış sözcüklerin türü aşağıdakilerden hangisinden sırasıyla verilmiştir?

A) Sıfat - isim - zarf - zamir

B) Sıfat - sıfat - zarf - isim

C) Zamir - isim - sıfat - sıfat

D) Zarf - sıfat - zarf - zamir

E) Zamir - sıfat - sıfat - zamir

I

II III

IV

6. (I) Ankara’dan Konya’ya ne zaman gitsem Kulu’da bir yemek

molası veririm. (II) Yan yana dizilmiş dinlenme tesislerindeki yaşamsal hareketlilik çok hoşuma gider. (III) Otobüslerden

inen insanların meraklı gözlerle etraflarına bakınmalarını samimi

bulurum. (IV) Birbirini hiç tanımayan bu insanların aynı otobüste

yolculuk ediyor olmalarından kaynaklanan aidiyet, birbirlerine

yakın durmalarından belli olur. (V) Aralarına karışmaya çalışırsanız bir anda yabancılayan gözler sizin üzerinize yoğunlaşır.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

A) I. cümlede soru anlamı taşımayan bir soru zarfı vardır.

B) II. cümlede azlık çokluk zarfı kullanılmıştır.

C) III. cümlede edat öbeği zarf görevindedir.

D) IV. cümlede fiilimsiyi etkileyen bir durum zarfı kullanılmıştır.

E) V. cümlede sıfatı etkileyen miktar zarfı vardır.

1. (I) Liderlik olgusu, her ne kadar son yüzyıl içinde araştırmalara

konu olsa da bu olgu insanlık tarihi kadar eskidir. (II) Daha doğru

bir ifade ile liderlik, yeryüzünde ikinci canlıyla var olmuştur. (III)

Ancak tarihsel araştırmalara göre insanoğlu liderlik hakkında

eski zamanlarda fikir yürütmekteydi. (IV) Eski kayıtlar Julius

Ceasar’ın iç savaşla ilgili yaptığı konuşmalarında, bir liderde

olması gereken özellikleri dile getirdiğini ortaya koymuştur. (V)

Ancak liderlik kavram olarak yakın zamanda daha çok konuşulmaya başlanmıştır.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde isim tamlaması zarf öbeği içinde yer almıştır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

4. O uzak kış günü, çok soğuk ama güneşli günde birbirimize

sokak pazarından küçük armağanlar aldık. O sırada yazmakta

olduğum Toprak romanı nedeni ile geyik bibloları topladığımı

öğrenince armağan ettiği porselen geyik biblosu evdeki piyanonun üzerinde durur hâlâ.

Bu parçada numaralanmış sözcüklerin türleri aşağıdakilerin hangisinde sırasıyla verilmiştir?

A) Zarf - isim - edat - edat

B) Zarf - zamir - edat - zarf

C) Sıfat - zamir - bağlaç - edat

D) Sıfat - sıfat - edat - zarf

E) Zamir - sıfat - bağlaç - edat

I II

III

IV

ÖSYM Tarzı

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 3 28

6

70477659

P:158

EDAT (İLGEÇ)

♦ Tek başına belirgin bir anlamı olmayan, sözcükler arasına girerek

farklı anlam ilgileri kuran ve bu yolla anlam kazanan sözcüklerdir.

♦ Edatlar cümleden çıkarıldığında cümlenin anlamında değişiklik

ya da bozulma meydana gelir.

♦ Edatlar, tek başlarına cümlenin ögesi olamazlar; diğer sözcük

türleri ile edat öbeği oluşturarak cümlede öge değeri kazanırlar:

♦ Yıllar su gibi aktı. (Edat öbeği zarf tümleci olarak kullanıldı.)

edat öbeği

♦ Türkçede bazı edatlar, kendilerinden önceki sözcük veya öbeğin

belli bir çekim eki almasını gerektirebilir; başka bir ifadeyle bu

edatlar ancak isimlerin belli durumları ile birleşebilirler:

♦ Sabaha dek uyumadı. (yönelme hâli)

♦ Dünden beri seni arıyor. (ayrılma hâli)

♦ Türkçede sık kullanılan belli başlı edatlar şunlardır:

BAŞKA (-den başka)

♦ Tek başına kullanıldığında “bilinenden ayrı, değişik, farklı” anlamlarını karşılayan “başka” sözcüğünün edat olabilmesi için

“-den başka” biçiminde kullanılması gerekir.

♦ Senden başka kimseye güvenemem.

♦ Bunun dışındaki kullanımlarında türü değişecektir.

♦ Gökyüzünün başka rengi de varmış.

edat

sıfat

BERİ (-den beri)

♦ Tek başına “öte karşıtı” anlamında yer-yön bildirmek için kullanılan “beri” sözcüğü, “-den beri” kalıbında kullanıldığında edat

olur.

♦ Bu sınava geçen yıldan beri hazırlanıyordu.

♦ Bunun dışındaki kullanımlarında türü değişecektir:

♦ Biraz beri geliniz.

♦ Yolun beri tarafına taşındı.

edat

zarf

sıfat

DEĞİN (-e değin) DEK (-e dek)

♦ “değin” ve “dek” sözcükleri tür açısından her zaman edattır.

♦ Kendilerinden önceki sözcüklere yönelme durumu (-e/-a) eki

ile bağlanırlar.

♦ Yağmur günün ilk ışıklarına dek devam etti.

♦ Onu bugüne değin hiç böyle heyecanlı görmemiştim.

edat

edat

DOĞRU (-e doğru)

♦ Tek başına kullanıldığında belli anlamları olan “doğru” sözcüğü, edat olarak kullanıldığında “-e doğru” kalıbında karşımıza

çıkar.

♦ İki yanı ağaçlı yoldan kasabaya doğru yürüdü.

♦ Bunun dışındaki kullanımlarında “isim, sıfat, zarf” görevlerini

üstlenir.

edat

GİBİ

♦ Türkçede en sık kullanılan edatlardan biri olan “gibi”, tür açısından her zaman edattır.

♦ Daha çok, “benzerlik edatı” olarak bilinen bu edat; “benzer biçimde, imişçesine, -e yakışır biçimde, o anda, tam o sırada”

anlamlarında kullanılır.

♦ Cennet gibi vatanda yaşıyorsun. (benzerlik)

♦ Eve geldiği gibi seni sordu. (hemen o anda)

♦ “Gibi” edatının kendinden önceki sözcükle oluşturduğu “edat

öbeği” “sıfat” ya da “zarf” görevini üstlenir.

♦ Bu yemyeşil doğa tablo gibi görünüyordu.

♦ Dışarıda buz gibi bir hava vardı.

edat öbeği (zarf)

edat öbeği (sıfat)

GÖRE (-e göre)

♦ “Göre” edatı yönelme durum eki (-e/-a) almış sözcüklerle kullanılır.

♦ Kendime göre bir ev bulamadım.

♦ Bu edat, öbek oluşturduğu sözcük ile birlikte cümleye “bir şeye uygun olarak, gereğince, uygun, bakılırsa, hesaba katılırsa,

nazaran” anlamlarını katar.

♦ Oluşturduğu edat öbeği “sıfat” ya da “zarf” görevini üstlenir:

♦ Araştırmalara göre küresel ısınmanın sonuçları ağır olacak.

♦ Çocukların seviyesine göre kitaplar almalısın.

edat

edat öbeği (zarf)

edat öbeği (sıfat)

edat

edat

edat

Edat – Bağlaç – Ünlem 6. ÜNİTE: SÖZCÜK TÜRLERİ – 1

MODÜL

29

TÜRKÇE Ders Anlatım Modülü

6. ÜNİTE: SÖZCÜK TÜRLERİ – 1

Edat – Bağlaç – Ünlem

TYT TÜRKÇE 1

Adı Soyadı : ..............................................................

A40C6718

P:159

İÇİN

♦ Tür açısından her zaman edat olan “için” sözcüğü; “amacıyla, düşüncesince, kendince, hakkında, özgü, ayrılmış, -den

dolayı, -den ötürü, oranla, göz önünde tutulursa, karşılığında,

uğruna, yoluna” anlamlarını vermenin yanı sıra “neden-sonuç

ilişkisi kurmak, süre belirtmek” amacıyla da kullanılır.

♦ Neler yapmadık vatan için.

♦ Buraya birkaç gün için geldim.

♦ Bu şapka senin için fazla büyük.

♦ Sizin için de bir kitap getirdim.

edat

edat

edat

edat

İLE (-le/-la)

♦ “İle” hem edat hem bağlaç olarak kullanılabilen bir sözcüktür.

♦ Edat olarak kullanıldığında “birliktelik, beraberlik, araç, neden

veya durum” anlatan cümleler kurar. Bazı soyut adlara getirildiğinde “... olarak, ... bir biçimde” anlamlarını karşılayan söz

öbekleri oluşturur.

♦ Okula her gün servis ile gidiyor.

♦ Hepimiz onu hayretle dinliyorduk.

edat öbeği (durum zarfı)

♦ Bağlaç olarak kullanıldığında “ve” sözcüğünün yerine kullanılır.

Başka bir deyişle “ile”yi cümleden çıkarıp yerine “ve” getirebiliyorsak “ile” bağlaçtır.

♦ Elif ile Erdem pek iyi anlaşamazdı.

edat

edat

bağlaç

KADAR

♦ Tür açısından her zaman edat olan “kadar” sözcüğü; “ölçüsünde, derecesinde, büyüklüğünde, genişliğinde, dek, gibi,

denli, yaklaşıklık” anlamlarında kullanılır.

♦ Birlikte kullanıldığı sözcükle edat öbeği oluşturur, bu edat öbeği “sıfat” ya da “zarf” görevinde kullanılabilir.

♦ Avuç içi kadar mutluluk yeter!..

♦ İçindeki heyecan bazen taşacak kadar çok oluyor.

edat öbeği (zarf)

edat

edat öbeği (sıfat)

edat

KARŞI (-e karşı)

♦ Tek başına kullanıldığında belli anlamları olan; tür açısından

“isim, sıfat, zarf” olabilen “karşı” sözcüğü; “-e karşı” biçiminde

kalıplaştığında edat olur.

♦ Sabaha karşı yola çıktık.

♦ Ona karşı kaldırımda rastladım.

edat

sıfat

KARŞIN, RAĞMEN

♦ Bir şeyin gerekenin veya mantığın tersine olarak yapıldığını anlatan “karşın” ve “rağmen” sözcükleri tür açısından her zaman

edattır.

♦ Tüm gece iyi uyumamasına rağmen sabah kendini dinç

hissetti.

edat

ÜZERE

♦ “Amacıyla, şartıyla, neredeyse, gibi” anlamlarında kullanılan

bir edattır.

♦ Kendinden önceki sözcüklerle edat öbeği oluşturur, bu edat

öbekleri genellikle zarf görevinde kullanılır.

♦ Akşama geri vermek üzere kitabı alabilirsiniz.

edat öbeği (zarf)

♦ Üç gün sonra buluşmak üzere ayrıldılar.

edat öbeği (zarf)

edat

edat

DEĞİL

♦ İsim cümlelerini olumsuz yapmak için kullanılır:

♦ Ben kımıldamayacak hâlde değilim.

♦ Olumlu ve olumsuz çekimli fiiller üzerine gelerek olumlu fiilleri

olumsuz, olumsuz fiilleri olumlu yapmak için kullanılır.

♦ Seni anlamıyor değilim.

♦ Özne ve tümleçleri ayrı ve biri olumlu, diğeri olumsuz iki cümleden birinin yüklemi yerine geçerek bulunduğu cümledeki bir

hususu ret, diğerini kabul etmek için kullanıldığında “bağlaç”

olur.

♦ Kahramanlıklarının kendilerine değil millete ait olduğunu

söylerler.

♦ Yalnız kendi ülkesi için değil tüm geri kalmış ülkeler için

çalıştı.

edat

edat

bağlaç

bağlaç

Edat – Bağlaç – Ünlem

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

29

2

P:160

Aşağıdaki dizelerde kullanılan edatları bulalım.

Zavallı ben, elimdeki şu üç telli saz ile

Milletimin felaketli hayatını söyleyim

ile

Sesin işler gibi bir şuh kanat gamlarıma

Seni dinlerken olur kalbim uçan kuşlara eş

gibi

Gece, bülbül ağaran vakte kadar ağlarmış

Eski Şiraz’ı hayal ettiren âhengiyle

kadar, ile

Git bahar, gönlümde ibadet için

Kalbime girme, o kâşâne değil

için, değil

Bahtın kaldırımlara düştüğü günden beri

Kaynamış ruhlarımız bir derdin potasında

-den beri

Örnek 1

Boyacıköy Durağı, bir hüznün mekânıdır. Dört mevsim sonbaharı yaşar, inerken solda bir telefon kulübesi durur. Boyası dökülmüştür,

köhne bir görünüşü vardır. Terk edilmiş evler, vazgeçilmiş yaşamlar

gibi... Sanki oradan hiçbir yerle konuşamazsınız, orası yalnızca bir

konuşma umududur.

Bu parçada numaralanmış sözcüklerin türleri aşağıdakilerin

hangisinde doğru verilmiştir?

I II III IV

A) Sıfat Zarf Edat Zamir

B) Sıfat İsim İsim Sıfat

C) İsim Sıfat Edat Zamir

D) İsim Zarf Edat İsim

E) Sıfat Sıfat Edat İsim

Çözüm

“Hüzün” kelimesi “isim”, “köhne” bir ismi nitelendiğinden “sıfat”,

“gibi” kelimesi “edat”, “orası” bir ismin yerine kullanıldığından

“zamir”dir. Doğru cevap “C” şıkkıdır.

BAĞLAÇLAR

♦ Tek başlarına kullanıldıklarında bir nesneye, kavrama ya da

varlığa işaret etmezler; dolayısıyla tek başlarına anlama sahip

değillerdir. Anlamları ancak bir bağlam içinde ortaya çıkar, yani

bir cümle içinde anlam kazanırlar.

♦ Kelimeleri, kelime gruplarını ve cümleleri birbirine bağlama görevinde kullanılırlar.

♦ Cümleden çıkarıldığında cümlenin anlamı değişebilir ancak genellikle bozulmaz.

♦ Biçimsel olarak bağlaçların çoğu tek kelimeden oluşur ancak

özellikle çeşitli açılardan sıralama ilişkisine işaret eden bağlaçlar

(hem...hem, ne...ne, ya...ya vb.), bağladıkları iki veya daha fazla

ögenin başına ve sonuna gelerek tekrarlı biçimde kullanılır.

♦ Türkçede sık kullanılan belli başlı bağlaçlar şunlardır:

• ama

• ancak (fakat)

• belki (olsa...olsa, ya...ya)

• bile (da, de, dahi)

• çünkü

• da/de

• dahi

• eğer

• fakat

• gelgelelim

• gerek...gerek

• ha...ha

• hâlbuki

• hatta (bile, hem de)

• hem

• hem...hem

• hele

• ile (ve)

• ister...ister

• ki

• lakin

• mademki

• meğer

• meğerki

• ne...ne

• oysa

• oysaki

• ve

• veya

• velakin

• ya...ya

• ya

• yani (demek oluyor ki)

• yalnız (ama, fakat)

• yoksa

• yahut

• yeter ki

• zira

♦ Bağlaçların kelimeleri, kelime gruplarını ve cümleleri bağladığını

belirttik; bu görevlerini örnekleyelim:

♦ Matematik ve fizik dersinde çok başarılıydı.

İsim görevindeki kelimeleri bağladı.

♦ Yorucu ama keyifli bir gün geçirdik.

Sıfat görevindeki kelimeleri bağladı.

♦ Sınava test çözerek ve konuları tekrarlayarak hazırlandım.

Kelime gruplarını bağladı.

♦ Sizinle gelemem çünkü sunum hazırlamalıyım.

Cümleleri bağladı.

I

II

III IV

isim isim

sıfat sıfat

fiilimsi grubu fiilimsi grubu

cümle cümle

Edat – Bağlaç – Ünlem

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

29

3

P:161

ETKİNLİK

Aşağıdaki parçada numaralanmış sözcüklerle ilgili verilen yargıların doğru olanlarını işaretleyiniz.

Genç adam; mutsuz, hüzünlü ve karamsardı. Boğazın pusu, nemli

sokak taşları, İstanbul’un sesleri ile sokakları keder veriyordu artık

ona. Denize doğru inen o uzun sokağa çıktı. Sanki dünyada çok büyük bir yangın çıkmıştı ve bu yangında ilk kurtarılacak olan kendi

yaşamıydı. Ama nasıl olacaktı bu ya da olası mıydı? Geçmişin olanca

sızısı ile birbirine açılan bu sokaklarda yürürken bunları düşündü.

Hem geçmişi hem de geleceği düşünüyor ancak karar veremiyordu.

I.si, sıfatları bağlama görevinde kullanılmış bir bağlaçtır.

II.si, isim tamlamasının tamlananlarını bağlamış bir bağlaçtır. ✓

III.sü, yönelme durumu ekiyle kullanılmış bir edattır. ✓

IV.sü, cümleleri bağlama görevinde kullanılmış bir bağlaçtır. ✓

V.si, cümleye koşul anlamı katmış bir bağlaçtır.

VI.sı, cümleleri bağlamış bir bağlaçtır. ✓

VII.si, eş görevli kelimeleri bağlamış bir bağlaçtır.

VIII ve IX, bir arada kullanılan tekrarlı bir bağlaçtır ve nesneleri bağlamıştır.

X.su, “fakat” anlamında kullanılmıştır. ✓

Örnek 2

Aşağıdaki dizelerin hangisinde bağlaç kullanılmamıştır?

A) Artık ne gelen ne beklenen var

Tenha yolun ortasında rüzgâr

B) Ve serin serviler altında kalan kabrinde

Her seher bir gül açar, her gece bir bülbül öter

C) O saatler ki geçer baş başa yıldızlarla

Lakin az sonra leziz uyku bir encama varır

D) Ey sevgi anladım bu uzaktan seda ile

Ömrün yegâne lezzetidir hatıran bile

E) Keskin bir özleyişle hayal ettiren nedir

Bir devre varsa insanın ömründe en iyi

Çözüm

A’da “ne...ne”, B’de “ve”, C’de “ki” ve “lakin”, D’de “bile” bağlaçtır.

ÜNLEMLER

♦ Mutluluk, şaşkınlık, kızgınlık, öfke gibi duyguları anlatmaya yarayan sözcüklerdir: a, ah, vah, of vb.

♦ Duyguları anlatan asıl ünlemlerin yanında seslenme, uyarı bildiren ünlemler de vardır: ey, hey, hop vb.

♦ Kimi sözcükler vurgu ve tonlamayla ünlem özelliği kazanabilir:

♦ Allah Allah, çattık!

♦ Ya Rabb’im, sabır!..

♦ Türkçede kullanılan belli başlı ünlemler şunlardır:

Ünlem Cümleye Kattığı Anlam

A, aaa Şaşma, hatırlama, sevinme, acıma, kızma vb.

A, sen burada mıydın?

Ah Pişmanlık, öfke, özlem, sevgi, beğenme vb.

Ah, ne güzeldi çocukluk günlerimiz!

Ay Acı, ağrı, şaşırma, ürkme, sevinç vb.

Be, bre Ey, hey anlamında seslenme

Duruşun, bakışın yaman be Ali!

E, eee Şaşma, merak, seslenme vb.

E, artık bu söze diyecek yok!

Eh Bezginlik, fena değil vb.

Eh, bu yorgunlukla bu kadar olur!

Ey Seslenme, usanç vb.

Hay, hayhay İyi dilek, azarlama, şaşma, sevinç vb.

İsteyerek, seve seve, elbette vb.

Ha Şaşma, isteklendirme, cesaretlendirme, uyarı vb.

Hey Seslenme, sitem, yakınma, azar, beğenme vb.

Hadi, haydi İsteklendirme, çabukluk, alay etme vb.

Haydi, göreyim seni!

Hişt Seslenme

Of Sıkıntı, bezginlik, usanç, acı, yorgunluk vb.

Oh Sevinç, beğenme, hayranlık, rahatlama vb.

O, ooo Şaşma, beğenme vb.

Tüh Pişmanlık, üzüntü vb.

Vay Şaşma, ağrı, acı, acıma vb.

Vay hâline!

Vah Üzülme, acıma vb.

I

II

III

IV

V VI

VII

VIII IX X

Edat – Bağlaç – Ünlem

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

29

4

P:162

1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “ve” bağlacı diğerlerinden

farklı bir görevde kullanılmıştır?

A) Edebiyat ve sinema sıkı sıkıya tutunduğum iki alandır.

B) Korku ve endişe, günümüz toplumlarının temel hastalıklarından biri oldu.

C) Bu kurumun başarılı ve dürüst insanlara ihtiyacı olduğunun

altını çiziyorum.

D) Bütün ruhumuzu ve geleceğimizi, sürdürülebilir bir yaşam

için mücadeleye vermeliyiz.

E) Sabahları uyanınca kendisine güzel bir kahve yapar ve

çalışma masanın başına geçerdi.

4. Ölümcül Kimlikler, Amin Maalouf’un imzasını taşıyan en önemli eserlerden biridir. Sık sık kullandığımız fakat bir türlü çözümlemesine gidemediğimiz kimlik kavramını inceliyor eserinde.

Kimliği oluşturan aidiyetlerin bastırılmasına rağmen nasıl vücut

bulduğu üzerine de uzun uzun düşündürüyor. Kimliğin tek bir

olguya indirgenemeyecek kadar çok yönlü bir öz olduğunu vurgulayan Maalouf, kimlik muhasebesini sorgulatıyor okura.

Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangisi edat ya

da bağlaç değildir?

A) I B) II C) III D) IV E) V

I

II

III

IV

V

5. (I) Roman Polanski’nin yönetmenliğini üstlendiği “Piyanist”

filmi, vizyona girmesinden bu yana yıllar geçmesine rağmen

“en çok izlenen”ler arasında. (II) Kurgusunu gerçek olaylardan

alan film, Nazi işgali altındaki Polonya’nın dramatik tarihine de

göndermeler yapıyor. (III) Varşova’nın bombalanmaya başlamasıyla kendini bir kaosun içinde bulan bir müzisyenin dramının

yansıtıldığı eserde savaşın, tüm insanlığın ortak trajedisine nasıl

dönüşebileceği gözler önüne seriliyor. (IV) Yaklaşık iki buçuk

saat süren filmi izlemeye başlarken ne gibi duygularla filmden

ayrılacağınızı çok merak ediyorum doğrusu. (V) Savaş, yaşam

ve kaçış üçgeninde sıkışan milyonların umutsuzluğunu Roman

Polanski, başarılı hatta çarpıcı bir üslupla bizlere sunuyor.

Bu parçada numaralanmış cümleler için aşağıdakilerden

hangisi yanlıştır?

A) I. cümlede edat kullanılmıştır.

B) II. cümlede bağlaç kullanılmıştır.

C) III. cümlede hem edat hem bağlaç vardır.

D) IV. cümlede benzetme edatına yer verilmiştir.

E) V. cümlede edat ve bağlaç bir arada kullanılmıştır.

2. Konunun seninle herhangi bir ilgisi olmadığını sen de biliyorsun.

“İle” sözcüğü aşağıdaki cümlelerin hangisinde bu cümledeki göreviyle kullanılmıştır?

A) Anladığım kadarıyla şu anki koşullar onu pek de mutlu

etmiyor.

B) Telefonla bilgisayarın gelişim süreci teknik açıdan benzerlikler gösteriyor.

C) Şinasi’nin eserleri, Tanzimat Dönemi’nde söylemle eylemin

paralelliğini gösteren ender örneklerdendir.

D) Yaşlılarla hamilelere öncelik tanıyan koltuklara otururken

etrafınıza bakınmakta fayda olacağını düşünüyorum.

E) Şiirin iç dinamiklerinden olan imgeyle simge farklı farklı

unsurlar olmasına rağmen her zaman aynıymış gibi ele alınır.

3. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bağlaç isim tamlamasının

tamlayanlarını bağlamıştır?

A) Kahvenin tadıyla kokusu hepimizi mest etmişti.

B) Vizyona yeni giren filmi heyecan ve korku içinde izlemiştik.

C) Mavi ve kırmızı elbisesi ona çok yakıştığı hâlde çok nadir

giyiyordu.

D) Türkiye’nin doğusu ile batısı arasındaki sıcaklık farkını kim

hesaplayacak?

E) Eserlerinde Çukurova’nın yaşamıyla insanını realist bir

biçimde kaleme alıyor.

Sınıf İçi Uygulama

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 1 29

5

AB19CAFA

P:163

1. O kış günü, epey soğuk ama güneşli günde, birbirimize söz

verdik. O sırada yazmakta olduğumuz senaryo nedeni ile biraz

gerilmiştik, bir daha bu kadar yoğun bir çalışma temposu içine

girmeyecektik.

Bu parçada numaralanmış sözcüklerin türleri aşağıdakilerin hangisinde sırasıyla verilmiştir?

A) Zarf - isim - edat - edat

B) Sıfat - sıfat - edat - zarf

C) Zarf - zamir - edat - zarf

D) Sıfat - zamir - bağlaç - edat

E) Zamir - sıfat - bağlaç - edat

I II

III

IV

3. Her şair dilediği gibi yazar şiirini, kimsenin ona böyle yazarsan

başarılı olursun demeye hakkı olmadığı gibi antoloji hazırlayana

karşı da belli ön yargılar doğrultusunda fikir beyan edemez.

Bu parçada numaralanmış sözcüklerin türü aşağıdakilerin

hangisinde sırasıyla verilmiştir?

A) Sıfat – isim – sıfat – zarf

B) Zamir – isim – sıfat – zarf

C) Sıfat – zamir – zarf – edat

D) Sıfat – zamir – edat – sıfat

E) Zamir – sıfat – zamir – edat

I II III

IV

4. Cümleler sözcüklerden oluşur ancak sözcüklerin bir araya gelmesiyle ortaya çıkan anlam, sözcüklerin tek başına ifade ettiklerinden kimi zaman farklı olabilmektedir. Başka bir deyişle

cümleler, sözcüklerin göndergelerinin toplamından başka bir

şey olabilmektedir. Öte yandan bunun her zaman böyle olduğunu da söyleyemeyiz.

Bu parçada numaralanmış sözcüklerin türü aşağıdakilerin

hangisinde sırasıyla verilmiştir?

A) Sıfat - isim - zarf - sıfat

B) Edat - sıfat - sıfat - zamir

C) Edat - zamir - edat - sıfat

D) Bağlaç - sıfat - edat - zamir

E) Bağlaç - zamir - sıfat - zamir

I

II

III

IV

5. (I) Bir romanın sizi “dinlendirmesi”ni ve “rahatlatması”nı tehlikeli

bulanlardanım. (II) Roman, rahatsız edici hatta uyku kaçırıcı bir

tür olmak üzere kaleme alınmalıdır. (III) Bu amacı gösteremeyen

romanlar, saman alevi gibi bir anda sönmeye mahkûmdurlar.

(IV) Edebiyat tarihinin sayfaları yahut kalın punto ile yazılmış

başlıkları akıntıya karşı yüzen eserlerden oluşuyor. (V) Bunun

içindir ki günümüze kalan kült eserler, tarihin yıkıcılığına karşı

ayakta dimdik durabiliyor.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili aşağıda verilen

bilgilerden hangisi yanlıştır?

A) I. cümlede bağlaç kullanılmıştır.

B) II. cümlede edat kullanılmıştır.

C) III. cümlede edat ve bağlaç kullanılmıştır.

D) IV. cümlede birden fazla edat kullanılmıştır.

E) V. cümlede “ki” bağlaç görevinde kullanılmıştır.

6. Aşağıdakilerden hangisinde bağlaç, diğerlerinden farklı

türdeki sözcükleri bağlama göreviyle kullanılmıştır?

A) Kaliteli bir akademik yaşamda ulusal ve evrensel değerler

bir arada ele alınmalıdır.

B) Romanla hikâye arasındaki kurgusal özdeşlik birbirini

tamamlamayı başarıyor.

C) İster öğrenci ister öğretmen olsun herkesin eğitim hakkında

söyleyeceği bir şeyler vardır.

D) 21. yüzyılda hem çevre hem de hava kalitesi tartışmamız

gereken noktalardan ilki olacaktır.

E) Hem öykülerinde hem de romanlarında en olumsuz durumlarda iyimser bir yön bulup okura umut veren bir isimdir.

2. (I) Ruhumuzu yoran dayatmalara, hayatımızı daraltan kurallara,

bizi kendimize yabancılaştıran baskılara boyun eğmişiz hepimiz. (II) Maddi olan şeylerin dışında kalan duyguları, ahlaksal

ve estetik değerleri bile sayısal birimlerle ölçmeye ve değerlendirmeye çalışır hâle gelmişiz. (III) Hayalimize ulaşmaya çalışırken aşındırdığımız yollarda ezmişiz güllerimizi. (IV) Sorgusuz

bağlandığımız ideolojilerimize bu yolda kırdığımız kalpleri ekleyip yetişkin olduğumuzu sanmışız. (V) Büyümek çocukluktan

uzaklaşmak demek olduğu kadar çocukluğa duyulan özlemin

artması demekmiş, geç kalıncaya dek anlamamışız.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde altı çizili

sözcükler türce özdeş değildir?

A) I B) II C) III D) IV E) V

ÖSYM Tarzı

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 2 29

6

B89B53E2

P:164

FİİLLER (EYLEMLER)

♦ İş, oluş, hareket bildiren; “–mak/–mek” mastar ekini alabilen

sözcüklere fiil (eylem) denir: Oku(mak), yaz(mak), gül(mek), düşün(mek), koş(mak) vb.

♦ Fiiller, cümle içinde çekimli hâlde bulunur; kip, kişi, zaman eki almış filler “çekimli fiil” olarak ifade edilir: Okudum, yazmış, gülsek,

düşünüyorum, koşmalısın vb.

♦ Fiillerde üç temel öge vardır: hareket, kişi, zaman.

Fiillerde Hareket

♦ Fiillerdeki hareket anlamı iş-kılış, durum ya da oluş bildirir:

İş - Kılış Bildiren Fiiller: Nesne alabilen fiillerdir, başka bir deyişle “geçişli fiiller” iş-kılış bildirir: taşımak, tanımak, okumak,

yıkamak vb.

Durum Bildiren Fiiller: Özneyle ilgili bir özelliği ya da durumu

bildiren fiillerdir. Nesne almazlar, çatı bakımından geçişsizdirler:

uyumak, uzanmak, gülmek, ağlamak vb.

Oluş Bildiren Fiiller: Kendiliğinden gerçekleşen fiillerdir, fiilin

gerçekleşmesi insan iradesine bağlı değildir. Nesne almazlar, çatı bakımından geçişsizdirler: sararmak, yaşlanmak, büyümek vb.

Aşağıdaki cümlelerde kullanılan çekimli fiilerin “iş-kılış, durum,

oluş” özelliklerini yazalım.

• Evi temizledi. iş-kılış

• Ağaçlar yeşerdi. oluş

• Bahçede bekliyor. durum

• Kediyi besledi. iş-kılış

• Güneş doğdu. oluş

• Arkadaşıyla buluştu. durum

Fiillerde Kişi

♦ Fiillerde kip eklerinden sonra gelerek eylemin kaçıncı kişi tarafından gerçekleştirildiğini bildiren eklerdir.

Birinci Tip Kişi Ekleri

I. Tekil Kişi: -ım/-im Æ (ben) gelir - im

II. Tekil Kişi: -sın/-sin Æ (sen) gelir - sin

III. Tekil Kişi: – Æ (o) gelir -

I. Çoğul Kişi: -ız/-iz Æ (biz) gelir - iz

II. Çoğul Kişi: -sınız/-siniz Æ (siz) gelir - siniz

III. Çoğul Kişi: -ler Æ (onlar) gelir - ler

İkinci Tip Kişi Ekleri

I. Tekil Kişi: -m Æ (ben) geldi - m

II. Tekil Kişi: -n Æ (sen) geldi - n

III. Tekil Kişi: – Æ (o) geldi -

I. Çoğul Kişi: -k Æ (biz) geldi - k

II. Çoğul Kişi: -nız/-niz Æ (siz) geldi - niz

III. Çoğul Kişi: -ler Æ (onlar) geldi - ler

Fiillerde Kip

♦ Fiillere getiren kip ekleri “haber kipleri” ve “dilek kipleri” olarak

iki gruba ayrılır:

HABER KİPLERİ

Fiillere zaman anlamı katan kip ekleri “haber kipleri” olarak adlandırılır; bu kiplere “bildirme kipleri” de denir.

Görülen

Geçmiş

Zaman

-dı/-di, -du/

-dü, -tı/-ti,

-tu/-tü

Bilinen geçmiş zaman ya da

“di”li geçmiş zaman olarak

da adlandırılır. Konuşan kişinin fiildeki iş, durum ya da

oluşa tanık olduğunu anlatır.

oku - du - m

oku - du - n

oku - du

oku - du - k

oku - du - nuz

oku - du - lar

Öğrenilen

Geçmiş

Zaman

-mış/-miş,

-muş/-müş

Duyulan geçmiş zaman ya

da “miş”li geçmiş zaman

olarak da adlandırılır. Başkasından duyulma anlamı taşır,

sonradan farkına varma anlamı kattığı kullanımları da

vardır.

oku - muş - um

oku - muş - sun

oku - muş

oku - muş - uz

oku - muş - sunuz

oku - muş - lar

Şimdiki

Zaman

-yor

Fiildeki iş, durum ya da

oluşun yapılmakta, gerçekleşmekte olduğunu anlatır. “-makta/-mekte” eki de

“-yor” eki yerine kullanılarak

şimdiki zaman anlamı verebilir.

oku - yor - um

oku - yor - sun

oku - yor

oku - yor - uz

oku - yor - sunuz

oku - yor - lar

Gelecek

Zaman

-acak/-ecek

Fiildeki iş, durum ya da oluşun henüz yapılmadığını,

gerçekleşmediğini, gelecekte gerçekleşeceğini anlatır.

oku - y - acak - ım

oku - y - acak - sın

oku - y - acak

oku - y - acak - ız

oku - y - acak - sınız

oku - y - acak - lar

Geniş

Zaman

-r/-ar/-er,

-maz/-mez

Fiildeki iş, durum ya da oluşun her zaman yapıldığını,

gerçekleştiğini anlatır.

oku - r - um

oku - r - sun

oku - r

oku - r - uz

oku - r - sunuz

oku - r - lar

Fiil – Kip – Kişi – Ek Fiil (Ek Eylem) 7. ÜNİTE: SÖZCÜK TÜRLERİ – 2

MODÜL

30-31

TÜRKÇE Ders Anlatım Modülü

7. ÜNİTE: SÖZCÜK TÜRLERİ – 2

Fiil – Kip – Kişi – Ek Fiil (Ek Eylem)

TYT TÜRKÇE 1

Adı Soyadı : ..............................................................

B0D56AF1

P:165

DİLEK KİPLERİ

Dilek kipleri, haber kiplerinden farklı olarak eklendikleri fiillere zaman anlamı katmazlar; bir tasarıyı, dileği ortaya koyarlar. Dilek kipleri “tasarlama kipleri” olarak da adlandırılır.

Gereklilik

Kipi

-malı/-meli

Fiile zorunluluk anlamı katar, bu

anlamın dışında “tahmin” anlamı

da katabilir.

oku - malı - y - ım

oku - malı - sın

oku - malı

oku - malı - y - ız

oku - malı - sınız

oku - malı - lar

İstek Kipi

-a/-e

Fiilde anlatılan hareketin yapılması için istek bildiren kiptir. Fiildeki iş, oluş ya da durumun gerçekleşmesi istenir.

oku - y - a - y - ım

oku - y - a - sın

oku - y - a

oku - y - a - lım

oku - y - a - sınız

oku - y - a - lar

Dilek-Koşul

Kipi

-sa/-se

Fiile dilek ya da koşul anlamı katar; fiil cümle içinde ise “koşul”,

sonda yüklem durumunda ise

“dilek” anlamı taşır.

oku - sa - m

oku - sa - n

oku - sa

oku - sa - k

oku - sa - nız

oku - sa - lar

Emir Kipi

Fiilde anlatılan iş ya da durumun

yapılması gerektiğini emir biçiminde bildiren çekimdir. Emir

kiplerinin eki yoktur, bu çekim kişi ekleri ile yapılır. Birinci kişilerde

çekimi olmaz.

oku

oku - sun

oku - y - un

oku - sunlar

Fiillerin Olumsuz Biçimleri

♦ Fiillerde kullanılan olumsuzluk eki “-ma/-me” ekidir. Geniş zaman çekimi dışındaki tüm çekimlerde, fiile önce “-ma/-me” eki

daha sonra da kip eki getirilir:

♦ geldi Æ gel - me - di

♦ gelsinler Æ gel - me - sinler

♦ Geniş zaman çekiminin kendine özgü olumsuz biçimi vardır,

birinci kişiler dışındaki kişilerde “-maz/-mez” eki kullanılarak

olumsuz geniş zaman çekimi yapılır.

♦ gelirim Æ gelmem

♦ gelirsin Æ gelmezsin

♦ gelir Æ gelmez

♦ geliriz Æ gelmeyiz

♦ gelirsiniz Æ gelmezsiniz

♦ gelirler Æ gelmezler

Örnek 1

Öldük, ölümden bir şeyler umarak

Bir büyük boşlukta bozuldu büyü

Nasıl hatırlamazsın o türküyü

Alıştığımız bir şeydi yaşamak

Bu dizelerde numaralanmış sözcüklerden hangileri çekimli fiil

değildir?

A) Yalnız II B) Yalnız V C) I ve IV

D) II ve V E) III ve V

Çözüm

Kip ve kişi eki almış fiiller çekimli fiildir. Bu durumda “öldük” görülen geçmiş zaman birinci çoğul kişi çekiminde, “bozuldu” görülen

geçmiş zaman üçüncü tekil kişi çekiminde, “hatırlamazsın” olumsuz geniş zaman ikinci tekil kişi çekiminde olduğunda çekimli fiildir.

“Umarak” ve “yaşamak” sözcükleri ise fiilimsi olduğunda çekimli fiil

olamaz. Doğru yanıt “D” şıkkıdır.

Fiil Kiplerinde Zaman Kayması

♦ “Kip kayması”, “anlam kayması” olarak da adlandırılan bu durum; kip eklerinin birbirinin yerine kullanılmasıdır. Örneğin, “Her

gece uyumadan önce kitap okuyor.” cümlesinde fiil şimdiki zaman kipi “-yor” ile çekimlenmiştir ancak “okuma” eylemi şu anda

değil “her gece” yani “geniş zaman”da gerçekleşmektedir. Bu

cümlede “şimdiki zaman eki -yor”, “geniş zaman eki” yerine kullanılmıştır; fiilde belirtilen zaman “okur” şeklindedir.

Aşağıdaki cümlelerde kip kaymalarını bulalım.

• Atatürk 1919’da Samsun’a çıkıyor ve büyük bir mücadelenin fitilini ateşliyor.

Şimdiki zaman geçmiş zaman yerine kullanıldı. (çıkar, ateşler)

• Önümüzdeki yıl ikimiz de üniversite sınavına giriyoruz.

Şimdiki zaman gelecek zaman yerine kullanıldı. (gireceğiz)

• Bir gün sen de anlarsın sevginin önemini.

Geniş zaman gelecek zaman yerine kullanıldı. (anlayacaksın)

• Sen kapıyı kilitleyip bizden sonra çıkarsın.

Geniş zaman emir kipi yerine kullanıldı. (çık)

• Seçim sonuçları birazdan tüm kanallarda açıklanır.

Geniş zaman gelecek zaman yerine kullanıldı. (açıklanacak)

• Kendini böyle küçük şeyler için üzme.

Emir kipi istek kipi yerine kullanıldı. (üzmeyesin)

Kip eklerinden herhangi birini alarak çekime girmiş fiiller “basit çekimli” ya da “basit zamanlı” fiil olarak adlandırılır; basit zamanlı fiil,

tek kip eki almış fiildir.

I II

III

IV

V

Fiil – Kip – Kişi – Ek Fiil (Ek Eylem)

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

30-31

2

P:166

Örnek 2

Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “-yor” eki, diğerlerinden farklı

bir zaman anlamı katmıştır?

A) Yıldızına çok yakın ya da çok uzak yörüngelerde dolanan gezegenlerin yüzeyindeki su, sadece gaz ya da sadece katı hâlde bulunuyor.

B) Bir gezegenin yörüngesinin yaşanabilir bölgede olması, yüzeyinin

okyanuslarla kaplı olacağı anlamına gelmiyor.

C) Bir yıldızın etrafında dolanan gezegenlerin yüzeyinde sıvı suyun

bulunabileceği bölge, yaşanabilir bölge olarak tanımlanıyor.

D) Şu an yaşayan ya da uzak geçmişte yaşamış canlıların varlığına

dair bilimsel kanıt sunan maddeler, biyoimza olarak adlandırılıyor.

E) NASA bünyesinde bulunan bir enstitünün çalışanları, bilmediğimiz yaşam formları üzerine yaptıkları araştırmalara dair kimi sonuçları paylaşmak için önümüzdeki hafta ülkemize geliyor.

Çözüm

A, B, C, D seçeneklerinde “-yor” eki cümleye “geniş zaman” anlamı

katarken “E” seçeneğinde “gelecek zaman” anlamı katmıştır. Doğru

yanıt “E” şıkkı olur.

EK FİİL (EK EYLEM)

♦ Fiillerin aldığı kip eklerini alabilen, kelimelere eklenerek bitişik yazılabilen, böylece hem fiil hem ek özelliği taşıyan “-imek”; ek fiil

olarak adlandırılır.

♦ Ek fiil yani “-imek”, hem fiil hem de isim soylu sözcüklere getirilebilir. Buna göre de iki farklı işlevde kullanılır. Ek fiilin Türkçede

iki ayrı görevi vardır:

I. Fiillerin birleşik zamanlı çekimlerini sağlar.

II. İsimleri ve isim soylu sözcükleri yüklem yapar.

♦ Ek fiilin görevlerinden biri, “birleşik zamanlı fiil” oluşturmaktır. İki kip ekini aynı anda almış fiiller, “birleşik zamanlı fiil”lerdir.

Örneğin, “geliyordu” fiiline baktığımızda “gelmek” fiili hem şimdiki zaman kipi “-yor”u hem de görülen geçmiş zaman kipi “du”yu

almıştır. Dolayısıyla “geliyordu” birleşik zamanlı bir fiildir. Peki

ek fiil yani “imek” fiili burada nasıl bir işleve sahiptir? Birleşik

zamanlı fiillerde ilk kip eki fiilin kendisine gelirken ikinci kip eki

ek fiile gelmektedir; “geliyordu” fiili üzerinde açıklarsak aslında

çekim şu şekildedir: geliyor idi. Fiili bu şekilde de yazabiliriz, ek

fiilin çekimli biçimleri bitişik yazılabildiği gibi ayrı da yazılabilir. Bitişik yazıldığında “-i” düşer ve gelen kip eki ünlü uyumuna uyar:

geliyor idi > geliyordu.

♦ Ek fiil kullanılarak fiillerde üç farklı birleşik zaman elde edilir: Hikâye Birleşik Zaman, Rivayet Birleşik Zaman, Şart Birleşik Zaman.

Hikâye Birleşik Zaman (idi)

(Fiil + Kip Eki + idi + Şahıs Eki)

• gel - di -y - di - m Æ Görülen geçmiş zamanın hikâyesi

• gel - miş - ti - m Æ Duyulan geçmiş zamanın hikâyesi

• gel - i - yor - du - m Æ Şimdiki zamanın hikâyesi

• gel - ecek - ti - m Æ Gelecek zamanın hikâyesi

• gel - ir - di - m Æ Geniş zamanın hikâyesi

• gel - meli - y - di - m Æ Gereklilik kipinin hikâyesi

• gel - e - y - di - m Æ İstek kipinin hikâyesi

• gel - se - y - di - m Æ Şart kipinin hikâyesi

Rivayet Birleşik Zaman (imiş)

(Fiil + Kip Eki + imiş + Şahıs Eki)

• gel - miş - miş Æ Duyulan geçmiş zamanın rivayeti

• gel - i - yor - muş Æ Şimdiki zamanın rivayeti

• gel - ecek - miş Æ Gelecek zamanın rivayeti

• gel - ir - miş Æ Geniş zamanın rivayeti

• gel - meli - y - miş Æ Gereklilik kipinin rivayeti

• gel - e - y - miş Æ İstek kipinin rivayeti

• gel - se - y - miş Æ Şart kipinin rivayeti

Şart (Koşul) Birleşik Zaman (ise)

(Fiil + Kip Eki + ise + Şahıs Eki)

• gel - di - y - se Æ Görülen geçmiş zamanın şartı

• gel - miş - se Æ Duyulan geçmiş zamanın şartı

• gel - i - yor - sa Æ Şimdiki zamanın şartı

• gel - ecek - se Æ Gelecek zamanın şartı

• gel - ir - se Æ Geniş zamanın şartı

• gel - meli - y - se Æ Gereklilik kipinin şartı

♦ Ek fiilin diğer görevi, isim ve isim soylu sözcükleri yüklem

yapmaktır.

♦ Hava dün çok güzeldi.

♦ Seni arayan, sınıf arkadaşınmış.

güzel + idi

arkadaşın + imiş

Fiil – Kip – Kişi – Ek Fiil (Ek Eylem)

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

30-31

3

P:167

♦ Ek fiilin isim soylu sözcüklerdeki çekimi şu şekildedir:

Görülen Geçmiş Zaman (idi)

(İsim + idi + Şahıs Eki)

• güzel - idi - m Æ güzeldim

• güzel - idi - n Æ güzeldin

• güzel - idi Æ güzeldi

• güzel - idi - k Æ güzeldik

• güzel - idi - niz Æ güzeldiniz

• güzel - idi - ler Æ güzeldiler

Duyulan Geçmiş Zaman (imiş)

(İsim + imiş + Şahıs Eki)

• güzel - imiş - im Æ güzelmişim

• güzel - imiş - sin Æ güzelmişsin

• güzel - imiş Æ güzelmiş

• güzel - imiş - iz Æ güzelmişiz

• güzel - imiş - siniz Æ güzelmişsiniz

• güzel - imiş - ler Æ güzelmişler

Şart Kipi (ise)

(İsim + ise + Şahıs Eki)

• güzel - ise - m Æ güzelsem

• güzel - ise - n Æ güzelsen

• güzel - ise Æ güzelse

• güzel - ise - k Æ güzelsek

• güzel - ise - niz Æ güzelseniz

• güzel - ise - ler Æ güzelseler

Geniş Zaman

• güzel - im

• güzel - sin

• güzel - dir Æ (güzel)

• güzel - iz

• güzel - siniz

• güzel - dir - ler

♦ 3. tekil kişi çekimindeki “-dır/-dir” bazen düşebilir.

♦ “dır/dir” çekimli fiillere de gelebilir ancak geldiği fiili birleşik

zamanlı yapmaz. Fiile olasılık, ihtimal ya da kesinlik anlamları

katar.

♦ İsim soylu sözcüklerde ek fiilin olumsuz çekimi “değil” sözcüğü

ile yapılır.

♦ Çalışkandı. Æ çalışkan değildi.

♦ Büyükmüş. Æ büyük değilmiş.

♦ sıcaksa Æ sıcak değilse

♦ Öğrenciyim. Æ öğrenci değilim

Aşağıdaki parçada ek fiil almış sözcükleri bularak ek fiilin bu

sözcüklerdeki işlevini yazalım.

Moda, semt olarak benim çocukluk günlerimde çok daha modern

bir yerdi. Devriye Sokağı’nın cadde ile birleşen köşesinde eskiden

bir paten sahası vardı, paten kiralardık orada. Paten sahasının bitişi

sinemaydı. Moda, yazları canlanırdı; kışları ise mahzunlaşırdı o yıllarda. Mayıs sonunda birçok arkadaşımızla buluşurduk, eylül gelince

ayrıldığımızda ise hüzünlenirdik. O günlerde Moda’nın denizi de muhteşem güzellikteydi. Mühürdar’dan başlayıp Fenerbahçe’ye uzanan

kıyının hemen her noktasında denize girilirdi. Moda’dan Bostancı’ya

uzanan kıyının, denizin tadını çıkaran insanlarla dolu olduğunu görürdünüz. Evlerinin bahçelerinden ya da halka açık plajlardan denize

giren bu insanlar, sanırım Kadıköy’ün son mutlu günlerini yaşadılar.

“yerdi, vardı, sinemaydı, güzellikteydi” sözcüklerinde isimleri yüklem

yapma görevinde kullanılmıştır.

“kiralardık, canlanırdı, mahzunlaşırdı, buluşurduk, hüzünlenirdik, girilirdi, görürdünüz” fiillerini birleşik zamanlı yapmıştır.

ETKİNLİK

Uzun yıllardır aynı mahallede, aynı sokakta oturuyorsanız orası artık

evinizin bir parçası hâline gelir. Uzak bir yerden gelmişseniz, hele

zahmetli bir yolculuk yapmışsanız, yorgunsanız sokağa ulaşmak eve

varmak demektir. Oturduğum sokak bana bu duyguyu verdi hep.

Upuzun bir yokuştur bizim sokağımız. Boğaziçi’nde yan yana

sıralanmış mahallelerde sokakların çoğu yokuşlarla uzanır tepelere,

sonunda hepsi bir meydana çıkardı.

Bu parçada numaralanmış sözcüklerle ilgili yargılardan doğru

olanlarını işaretleyiniz.

I.si, şimdiki zamanın şartı ile çekimlenmiş birleşik zamanlı

fiildir.

II.si, geniş zamanla çekimli basit zamanlı fiildir. ✓

III.sü, rivayet birleşik zaman çekimlidir.

IV.sü, şartlı birleşik zaman çekimlidir.

V.si, ek fiil geniş zaman çekimli isim soylu bir sözcüktür. ✓

VI.sı, ek fiilin görülen geçmiş zamanı ile çekimlenmiştir.

VII.si, ek fiil çekimi ile yüklem olmuş bir isimdir. ✓

VIII.si, duyulan geçmiş zamanla çekimlenmiş bir fiildir.

IX.su, geniş zaman çekimli bir fiildir. ✓

X.su, geniş zamanın hikâyesi ile çekimlenmiş birleşik zamanlı fiildir.

I

II III

IV

V VI

VII

VIII IX

X

Fiil – Kip – Kişi – Ek Fiil (Ek Eylem)

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

30-31

4

P:168

1. Ağlasam sesimi duyar mısınız

Mısralarımda

Dokunabilir misiniz

Göz yaşlarıma, ellerinizle?

Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel

Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu

Bu derde düşmeden önce

Bu dizelerde numaralanmış sözcüklerden hangisi çekimli

fiil değildir?

A) I B) II C) III D) IV E) V

I II

III

IV

V

5. Aşağıdaki cümlelerin hangisinin yükleminde zaman(anlam)

kayması vardır?

A) Doğru beslenmenin yalnızca fiziksel değil zihinsel etkilerine

de değindiler.

B) Filmin son sahnesinde başrol oyuncusu acılar içinde yaşama veda eder.

C) Tarım alanlarının daha verimli kullanılmasına ilişkin çalışmalar bu ay son buldu.

D) En güçlü edebî akımlardan biri olan romantizm, zamanla

diğer sanat dallarına da yansımıştır.

E) Tiyatronun hayatın aynası olduğunu, bu sanatçının oyunlarından sonra her seferinde bir kez daha idrak ederim.

4. Üniversite yılları, bir insanın kendi gelişimini tam olarak kendi

seçimleriyle şekillendirdiği bir dönemdir. Bu dönemde kişi, aile

korumasından ve varsa baskısından kurtulur; kendi çevresini

kurarak ve ilgilerine göre bir uğraş vererek hayatını sürdürür.

Hele ki ailesinin yaşadığı kentte değil de başka bir kentte üniversite okuyanlar, bu seçilmiş yalnızlığı daha yoğun yaşarlar.

Bu parçada aşağıda verilenlerden hangisi yoktur?

A) Basit zamanlı fiil

B) Ek eylem almış isim

C) Birleşik çekimli eylem

D) III. kişi eki almış eylem

E) Haber kipiyle çekimlenmiş eylem

2. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yüklem, ek eylem almış

isim soylu bir sözcük değildir?

A) Deniz seviyesinin her geçen yıl biraz daha yükseleceği

öngörülüyor.

B) Yıllardır farklı dillerin saldırısında olan Türkçe, hâlâ çok

güçlü bir dildir.

C) Bitki çeşitliliği bakımından bulunduğu coğrafyanın en zengin ülkesi Türkiye imiş.

D) Yakup Kadri’nin romanları, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarına ışık tutan romanlardır.

E) Sanayileşmenin getirdiği küresel ısınmanın olumsuzlukları,

hepimiz için son derece önemlidir.

6. Aşağıdaki cümlelerden hangisinin yüklemi geniş zamanın

hikâyesi ile çekimlenmiştir?

A) Son günlerde yoğun iş temposundan gözleri şişmişti.

B) Durup dururken bir anda kahkaha atmaya başlıyordu.

C) Hamsinin ocak ayında iyice yağlanması ile lezzeti artarmış.

D) İskelede oturup batan güneşi izlemenin keyfine doyulmazdı.

E) Elinde iki poşetle evin yolunu tuttuğunda saat sekizi geçmişti.

3. (I) Eskiden her hafta olmasa da en azından ayda bir tiyatroya

giderdim. (II) O zaman trafik şimdiki gibi berbat değildi. (III) Yola

çıkmaya korkmazdı insanlar. (IV) Şimdiyse bir yerden bir yere

gitmek çok zorlaştı. (V) O nedenledir ki ben de sanatsal faaliyetleri takip etmeyi çoktan bıraktım.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde hem

dilek hem haber kipi kullanılmıştır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

Sınıf İçi Uygulama

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 1 30-31

5

AE3B6B8B

P:169

1. Aşağıdaki cümlelerden hangisinin yüklemi basit zamanlı

bir fiil değildir?

A) Mutluluğumu hayallerimin büyüklüğüne sığdırdım.

B) O, tatile çıkmaya karar verdiyse asla bundan dönmezdi.

C) Gençtim ve benden yüz çevirdiği için gerçekten üzüldüm.

D) Kırları, ormanları ve verimli tarlalarıyla ünlü bu şehre hayran

olmaz mıyım?

E) Çalışmalarında yüksek başarı gösterebilmek adına çok az

uyuyup çok fazla çalıştı.

4. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde ek eylem diğerlerinden

farklı görevde kullanılmıştır?

A) Tarihî savaşlarda her ne kadar kadınlar ikinci planda olsa

da birçok savaşta erkeklerin mücadelesinin önüne geçmeyi

başarmış kadın savaşçılar vardır.

B) Edebiyatın bir dönem yaşamsal gerçeklerden uzaklaşmasını zamanın beklentisine bağlıyordu.

C) Bazı sosyal olaylar resimden müziğe, heykelden baleye

kadar birçok sanat dalını ve sanatçıyı etkilemişti.

D) Halkın birçok konuda bilgisiz olması, doğru kişilere doğru

soruları sormayı bilmemesinden kaynaklanıyordu.

E) İşlerini erteleme alışkanlığına yenik düşenler, başarı merdivenlerinde yerlerinde saymaya devam edeceklerdi.

5. Herkesin gözünde geçmişin bir büyüklüğü vardır. Geçmişten

bahsedildiğinde sanki her şey eskiden çok daha güzel, daha

anlamlı, daha doğru yapılıyormuşçasına özlem dolu söylenir

cümleler. Oysa her dönemin iyileri ve kötüleri vardır. Geçmişi

özlemek yerine geçmişte yapılanları ve bunların sebeplerini iyi

anlamak gerekir.

Bu parça ile ilgili,

I. Ek eylemin iki görevi de örneklenmiştir.

II. Birleşik çekimli eylem kullanılmıştır.

III. Dilek kipiyle çekimlenmiş eylem vardır.

IV. Geniş zamanda çekimlenmiş eylem vardır.

yargılarından hangisi doğrudur?

A) Yalnız III B) Yalnız IV C) I ve II

D) I ve IV E) II ve IV

3. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “-maz/-mez” eki kip eki

olarak kullanılmamıştır?

A) Her zaman kedi ciğer yemez.

B) Bir daha da verilmez sana bu şans.

C) Her yol bir meydana çıkmaz elbette.

D) Bunca emekten sonra vazgeçilmez.

E) Biz seninle aşılmaz sorunlar yaşadık.

2. (I) Nüfus sorunu Lozan görüşmelerinde halledildiği hâlde uygulanma safhasında Yunanistan problem çıkarmıştı. (II) Yunanistan, İstanbul’da daha fazla Rum kalmasını istiyor; Türkiye

ise yasalar çerçevesinde bu işi halletmek istiyordu. (III) Nüfus

mübadelesi sorunu Yunan başkanı ile Mustafa Kemal arasında

1930 yılında görüşülerek 10 Haziran 1930’da imzalanan Ankara

Antlaşması ile halledildi. (IV) Bu antlaşmadan sonra Türk-Yunan

ilişkileri düzeldi. (V) Türkiye ile Yunanistan arasındaki dostluk

ilişkileri 1954 yılında meydana gelen Kıbrıs sorununa kadar

büyük sorun yaşanmadan devam etti.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A) I. cümlede birleşik çekimli bir fiil vardır.

B) II. cümlede şimdiki zamanın hikâyesiyle çekimlenmiş fiil

vardır.

C) III. cümledeki fiil ek eylem almıştır.

D) IV. cümlede ek eylem kullanılmamıştır.

E) V. cümlede basit çekimli bir fiil vardır.

6. Bir ekiple birlikte yapılan çalışmalar, grubun her üyesini motive

ederse işe yarar. Birkaç kişinin tüm yükü çektiği, diğerlerinin

pasif olduğu bir ekipten verimli çalışmalar çıkmaz. O nedenle

daha işin başında iyi bir görev dağılımı yapılmalı ve herkes bu

görevi içtenlikle kabullenebilmelidir.

Bu parçayla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

A) Birleşik çekimli eylem kullanılmamıştır.

B) III. tekil kişi ile çekimlenmiş eylemler vardır.

C) Gereklilik kipiyle çekimlenmiş eylemler bulunmaktadır.

D) Geniş zamanda olumsuz çekimlenmiş bir eylem vardır.

E) Hem haber hem dilek kipiyle çekimlenmiş eylemler vardır.

ÖSYM Tarzı

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 2 30-31

6

AB31F8A8

P:170

YAPI BAKIMINDAN FİİLLER

♦ Fiiller yapı bakımından “basit fiiller”, “türemiş fiiller” ve “birleşik

fiiller” olmak üzere üç grupta incelenir.

Basit Fiiller

♦ Yapım eki almamış, kök durumunda bulunan fiillerdir. Basit fiillerde sadece çekim ekleri (kip ve kişi ekleri) bulunur.

♦ gelecekti Æ gel - ecek - i - di

basit yapılı fiil

♦ okumuştum Æ oku - muş - i - di - m

basit yapılı fiil

♦ arasaydık Æ ara - sa - y - i - di - k

basit yapılı fiil

Türemiş Fiiller

♦ Gövde durumunda olan fiiller, türemiş yapıdadır. Türemiş fiiller,

isim ya da fiil kök ve gövdelerine getirilen yapım ekleri ile elde

edilir.

♦ başardı Æ baş - ar - dı

isimden türemiş fiil

♦ gizlemiş Æ giz - le - miş

isimden türemiş fiil

♦ yaşadık Æ yaş - a - dı - k

isimden türemiş fiil

♦ koşturuyor Æ koş - tur - u - yor

fiilden türemiş fiil

♦ gülümsedim Æ gül - ümse - di - m

fiilden türemiş fiil

Aşağıda verilen çekimli fiilerin yapısını belirleyelim.

Fiiller Basit Yapılı Türemiş Yapılı

sıkılıyordu ✓

tanırım ✓

bulsak ✓

görüşmüştük ✓

geziyorduk ✓

durakladı ✓

biriktirdim ✓

yönelmiş ✓

Örnek 1

Dedemin arsası çoktan çocukları arasında paylaşılmış, yerine büyük

yapılar kondurulmuştu. Karşısındaki bahçeye de beş katlı bir apartman yapılmıştı. Çocukluğumun geçtiği bu sokak, yıllar içinde öyle

farklılaşmıştı ki âdeta yeni bir sokak görüyordum ona bakınca.

Bu parçada numaralanmış fiillerden hangisi yapı bakımından diğerlerinden farklıdır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

Çözüm

“paylaşılmış” Æ pay (isim kök), –laş (isimden fiil yapım eki), –ıl (fiilden

fiil yapım eki) türemiş fiil

“kondurulmuş” Æ kon (fiil kök), –dur (fiilden fiil yapım eki), –ul (fiilden

fiil yapım eki) türemiş fiil

“yapılmıştı” Æ yap (fiil kök), –ıl (fiilden fiil yapım eki) türemiş fiil

“farklılaşmıştı” Æ fark (isim kök), –lı (isimden isim yapım eki), –laş

(isimden fiil yapım eki) türemiş fiil

“görüyordum” Æ gör (fiil kök), –yor (kip eki), –du (kip eki), –m (şahıs

eki) basit fiil. Doğru cevap “E” şıkkı olur.

fiil

kök

kip

eki

ek

fiil

kip

eki

fiil

kök

kip

eki

ek

fiil

kip

eki

şahıs

eki

fiil

kök

kip

eki

ek

fiil

kip

eki

şahıs

eki

isim

kök

isimden fiil

yapım eki

kip

eki

isim

kök

isimden fiil

yapım eki

kip

eki

isim

kök

isimden fiil

yapım eki

kip

eki

şahıs

eki

fiil

kök

fiilden fiil

yapım eki

kip

eki

fiil

kök

fiilden fiil

yapım eki

kip

eki

şahıs

eki

I

II

III

IV V

Fiilde Yapı 7. ÜNİTE: SÖZCÜK TÜRLERİ – 2

MODÜL

32

TÜRKÇE Ders Anlatım Modülü

7. ÜNİTE: SÖZCÜK TÜRLERİ – 2

Fiilde Yapı

TYT TÜRKÇE 1

Adı Soyadı : ..............................................................

A8A7867F

P:171

Birleşik Fiiller

♦ Birleşik fiiller; bir isim ile bir yardımcı fiilin, iki farklı fiilin, isim soylu bir veya birden çok sözcüğün bir fiille birleşerek tek bir iş,

durum ya da oluşu karşılaması ile oluşur. Buna göre birleşik fiiller

üç farklı yolla meyda gelir:

a) İsim ile Yardımcı Fiilin Birleşmesiyle Oluşan Birleşik Fiiller

İSİM + YARDIMCI FİİL

et(mek)

ol(mak)

kıl(mak)

eyle(mek)

buyur(mak)

bulun(mak)

♦ Yalın hâlde bulunan bir isim ile yardımcı fiilin bir araya gelmesi ile oluşur. Türkçede “et(mek), ol(mak), kıl(mak), eyle(mek),

buyur(mak), bulun(mak)” sözcükleri yardımcı fiil olarak kullanılsa

da yaygın olarak kullanılanlar “et(mek)” ve “ol(mak)”tır.

♦ Yardımcı fiille kurulan birleşik fiillerde, asıl anlam “isim”dedir; yardımcı fiil o isme hareket, eylem anlamı kazandırır:

♦ terk etmek Æ bırakmak, ayrılmak

♦ affetmek Æ bağışlamak

♦ Yukarıdaki örneklerde de görüldüğü gibi yardımcı fiille kurulan

bileşik fiiller, bitişik ya da ayrı yazılabilmektedir. Bu fiiller, ilk kelimesinde herhangi bir ses düşmesi veya türemesine uğramazsa

ayrı yazılır; ses düşmesine, ses değişmesine ve ses türemesine

uğradıklarında ise bitişik yazılır:

♦ emretmek (emir + etmek)

♦ yok olmak (yok + olmak)

♦ hissetmek (his + etmek)

♦ göç etmek (göç + etmek)

Aşağıda verilen “isim soylu sözcük”lere, uygun yardımcı fiiller

getirerek birleşik fiil oluşturalım; bitişik mi ayrı mı yazılacağını

belirleyelim.

kayıt kaydolmak mutlu mutlu olmak

ayırt ayırt etmek nakil nakletmek

minnet minnet eylemek zehir zehretmek

arz arz etmek ret reddetmek

darp darbetmek resim resmetmek

karar karar kılmak hazır hazır bulunmak

Örnek 2

(I) Genç okurların çoğu, onun kitaplarındaki gizemin peşinden gidiyorlar. (II) İletişim çağında her şeyin olabildiğince açık yaşanması

belki de gençleri bir gizeme çekiyor. (III) Tüm yaşadıklarını kayıt altına alan ve bunları çekinmeden paylaşan gençler, gizli kalmış bir

şeylerin özleminde. (IV) Yazar da gençlerin bu özlemini çok iyi analiz

etmiş. (V) Bunun sonucunda da kitaplarını hep bir gizemin etrafında

kurgulamış.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde “yardımcı fiille

oluşmuş birleşik fiil” vardır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

Çözüm

IV. cümlede kullanılan “analiz etmek” fiili, isim ve yardımcı fiilin bir

araya gelmesiyle oluşmuş birleşik fiil olduğundan doğru yanıt “D”

şıkkıdır.

b) Kurallı Birleşik Fiiller

♦ Kurallı birleşik fiiller, kendi içinde dört gruba ayrılır: Yeterlik fiili,

tezlik fiili, yaklaşma fiili, sürerlik fiili.

Yeterlik Fiili: Fiil kök ya da gövdelerinden sonra “–ebil(mek)” fiili

getirilerek oluşturulur.

Fiil + ebil + kip ve kişi eki

♦ çözebildim Æ çöz + ebil + di + m

♦ yazabilmiş Æ yaz + abil + miş

♦ Genel olarak “gücü yetme, başarma” anlamı taşıyan yeterlik fiili;

kullanıldığı bağlam içinde “olasılık, izin, müsaade” anlamlarını da

verebilir.

♦ Yeterlik fiilinin olumsuzu da yapı bakımından birleşiktir ve şu şekilde kullanılır:

♦ çözebildim Æ çözemedim (birleşik yapı)

♦ arayabilir Æ aramayabilir (birleşik yapı)

♦ Yeterlik fiilinin olumsuzunda “ebil” her zaman kullanılmayabilir.

Yardımcı fiil olarak kullanılan bu fiiller, tek başlarına bir anlam taşıdıklarında asıl fiil olurlar; bu durumda isimle birlikte birleşik fiil

yapısı oluşturmazlar.

Örneğin, “Üzümler henüz olmadı ama kirazlar oldu.” cümlesinde

“olmak” fiili, “yetişmek, olgunlaşmak” anlamını tek başına karşıladığından yardımcı değil asıl fiildir.

Fiilde Yapı

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

32

2

P:172

Tezlik Fiili: Fiil kök ya da gövdelerinden sonra “–ıver(mek)” fiili

getirilerek oluşturulur.

Fiil + ıver + kip ve kişi eki

♦ çözüvermiş Æ çöz + üver + miş

♦ yazıverirsin Æ yaz + ıver + ir + sin

♦ Genel olarak “çabukluk, tezlik, birdenbirelik” anlamı taşıyan

tezlik fiili; kullanıldığı bağlam içinde “işi hafife alma, önemsizlik”

anlamlarını da verebilir.

♦ Tezlik fiilinin olumsuzu şu şekillerde yapılır:

♦ alıverdi Æ almayıverdi

Æ alıvermedi

Sürerlik Fiili: Fiil kök ya da gövdelerinden sonra “–ekal(mak),

–egel(mek), –edur(mak)” fiillerinden biri getirilerek oluşturulur.

Fiil + ekal / egel / edur + kip ve kişi eki

♦ bakakaldım Æ bak + akal + dı + m

♦ süregelmiş Æ sür + egel + miş

♦ bekleyedurun Æ bekle + y + edur + un

♦ Sürerlik fiilleri asıl olarak “devamlılık, süreklilik” anlamı taşır; bazı

kullanımlarda “şaşırma” ve “tezlik” anlamları da kazanır:

♦ donakaldı (şaşma)

♦ çıkageldi (tezlik)

Yaklaşma Fiili: Fiil kök ya da gövdelerinden sonra “–eyaz(mak)”

fiili getirilerek oluşturulur.

Fiil + eyaz + kip ve kişi eki

♦ düşeyazdım Æ düş + eyaz + dı + m

♦ Yaklaşma fiili “az kalsın, neredeyse” anlamı taşır.

♦ Yaklaşma fiilinin olumsuzu yoktur.

c) Anlamca Kaynaşmış Birleşik Fiiller

♦ Anlam kaymasına uğrayarak, özel bir anlam kazanarak deyimleşmiş olan birleşik fiillerdir. Genel olarak bir ya da birden çok

isimle bir fiilin bir araya gelmesiyle oluşmuşlardır.

♦ can atmak

♦ surat asmak

♦ boyun bükmek

♦ ağzı laf yapmak

♦ gözünü dört açmak

♦ Yüklem görevindeki deyimlerin tümü “kaynaşmış birleşik fiil” kabul edilir.

♦ Konuşmalara kulak asmadı.

♦ Haberi alınca küplere bindi.

♦ “Aşermek, başvurmak, elvermek, öngörmek, varsaymak, vazgeçmek” gibi kaynaşmış fiiller bitişik yazılırken deyim özelliği

gösterenler ayrı yazılır.

Örnek 3

Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “birleşik yapılı fiil” yoktur?

A) Yaz, haziran yağmurlarının ardından tüm ağırlığı ile denizin üstüne

çöküvermişti.

B) Salih, ustabaşının komşusuydu; zor işlerden bu sayede kurtarabiliyordu.

C) Haberi çok sıradan bir haber gibi karşılamış, nedense hiç yadırgamamıştı.

D) Geleceklerine pek ihtimal vermemişti ancak yine de arayıp sormuştu.

E) Suskunluğu herkesin dikkatini çekmişti; öylece oturmuş, gökyüzünü izliyordu.

Çözüm

“A” seçeneğinde “çöküvermişti”, “B” seçeneğinde “kurtarabiliyordu”, “D” seçeneğinde “ihtimal vermemişti”, “E” seçeneğinde “dikkatini çekmişti” birleşik yapılı fiillerdir. Doğru yanıt “C” şıkkıdır.

Geniş zamanın olumsuz biçimi ile yeterlik fiilinin olumsuzunu birbirine karıştırmamalıyız:

♦ Barış, bugün okula gelir. (basit yapılı)

Barış, bugün okula gelmez.

♦ Barış, bugün okula gelebilir. (birleşik yapılı)

Barış, bugün okula gelemez.

Kurallı birleşik fiiller her zaman bitişik yazılır.

birleşik fiil

birleşik fiil

Birleşik fiille, “birleşik zamanlı fiil” aynı şey değildir. Birleşik fiil dendiğinde fiilin yapısına bakarız. Birleşik zamanlı fiilde ise “hikâye”,

“rivayet” ve “şart” birleşik zamanı yani birden çok kip eki alma

durumunu kontrol ederiz.

♦ geliyordu Æ basit yapılı, birleşik zamanlı fiil

♦ gelebildi Æ birleşik yapılı, basit zamanlı fiil

Fiilde Yapı

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

32

3

P:173

Aşağıdaki dizelerde geçen çekimli fiilleri bularak yapılarını belirleyelim.

Bakakalırım giden geminin ardından

Atamam kendimi denize, dünya güzel

Serde erkeklik var, ağlayamam

bakakalırım Æ sürerlik fiili - birleşik

atamam Æ yeterlik fiilinin olumsuzu - birleşik

ağlayamam Æ yeterlik fiilinin olumsuzu - birleşik

Ben senden önce ölmek isterim

Gidenin arkasından gelen

Gideni bulacak mı zannediyorsun

isterim Æ basit yapılı fiil

zannediyorsun Æ isim ve yardımcı fiille kurulmuş birleşik fiil

Gözlerine bakarken

Güneşli bir toprak kokusu vuruyor başıma

Bir buğday tarlasında, ekinlerin içinde

Kayboluyorum

vuruyor Æ basit yapılı fiil

kayboluyorum Æ isim ve yardımcı fiille kurulmuş birleşik fiil

Bir dev gibi seviyordu dev

Ve elleri öyle büyük işler için hazırlanmıştı ki devin,

Yapamazdı yapısını, çalamazdı kapısını

seviyordu Æ basit yapılı fiil, hazırlanmıştı Æ türemiş yapılı fiil,

yapamazdı ve çalamazdı Æ yeterlik fiili - birleşik

Yaşamak şakaya gelmez

Büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın

Beyaz gömleğinle bir laboratuvarda

İnsanlar için ölebileceksin

şakaya gelmez Æ anlamca kaynaşmış birleşik fiil

yaşayacaksın Æ türemiş fiil

ölebileceksin Æ yeterlik fiili - birleşik

Ben sana mecurum bilemezsin

Adını mıh gibi aklımda tutuyorum

Büyüdükçe büyüyor gözlerin

bilemezsin Æ yeterlik fiili - birleşik fiil

aklımda tutuyorum Æ anlamca kaynaşmış birleşik fiil

büyüyor Æ basit fiil

Aşağıdaki dizelerde numaralanmış fiillerle ilgili verilen yargıları

tamamlayalım.

Sisler Bulvarı’nda seni kaybettim

Sokak lambaları öksürüyordu

Yukarıda bulutlar yürüyordu

Terk edilmiş bir çocuk gibiydim

Dokunsanız ağlayacaktım

• I. si basit zamanlı birleşik yapılı fiildir.

• II. si şimdiki zamanın hikâyesi ile çekimlenmiştir.

• III. sü basit yapılı birleşik zamanlı fiildir.

• IV. sü dilek - şart kipi ile çekimlenmiştir.

• V. si gelecek zamanın hikâyesi ile çekimlenmiş basit yapılı

fiildir.

Söyleşir

Evvelce biz bu tenhalarda

Ziyade gülüşürdük

Pır pır yaldızlanırdı kanatları kahkaha kuşlarının

Ayrılık girdi araya

• I. si türemiş yapılı basit zamanlı fiildir.

• II. si geniş zamanın hikâyesi ile çekimlenmiştir.

• III. sü isimden türemiş fiildir.

• IV. sü anlamca kaynaşmış birleşik fiiller içinde yer alır.

Eve ekmekle tuz götürmeyi

Böyle havalarda unuttum

Şiir yazma hastalığım

Hep böyle havalarda nüksetti

Beni bu güzel havalar mahvetti

• I. si basit yapılı basit zamanlı fiildir.

• II. si yardımcı fiille kurulu birleşik fiildir.

• III. sü birleşik yapılı basit zamanlı fiildir.

I

II

III

IV V

I

II

III

IV

I

II

III

Fiilde Yapı

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

32

4

P:174

1. Aşağıdaki cümlelerden hangisinin yüklemi birleşik fiil

değildir?

A) Dün akşam karşıdaki kavşakta büyük bir kaza olmuş.

B) Çalışmaktan yorgun düşünce masanın başında uyuyakalmışım.

C) Boğaz Köprüsü’nden geçtiğimde İstanbul’u hayranlıkla

seyretmiştim.

D) İşler planladığımız gibi gitmeyince bu arsayı satın almaktan

vazgeçmiştik.

E) Taksim’den Şişhane’ye inerken karşıdan gelen aracı çok

geç fark ettik.

2. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “olmak” fiili, yardımcı fiil

olarak kullanılmamıştır?

A) Sizi de burada görmemiz iyi oldu.

B) Dışarıda fazla vakit geçirince hasta oldu.

C) Çocuklarla birlikte parka gidince mutlu oldu.

D) Herkes bahçeye gelebilir; masa hazır, çay oldu.

E) Cihan Bey ile Selim Bey kısa zamanda dost oldu.

5. I. Ağır git ki yol alasın.

II. Acıklı başta akıl olmaz.

III. Ölümü gören hastalığa razı olur.

IV. Ağlayanın malı gülene hayretmez.

V. Aza kanaat etmeyen çoğu hiç bulamaz.

Numaralanmış atasözlerinin hangisinde birleşik fiil yoktur?

A) I B) II C) III D) IV E) V

6. Kültür varlıklarının eğitim programlarına alınarak yeniden canlandırılması, kültürel sürekliliğin sağlanması ve kültürel kimliğin

korunması bakımından önemlidir. Burada ne evrensel değerin

yadsınması ne de kendi değerlerimizden vazgeçmek söz konusudur. Ancak hiçbir ulus, sınırlarını evrensel değerlere kapatıp

salt kendi kültür değerleri ile yetinemez, yetinmemelidir.

Bu parçayla ilgili aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A) Birleşik çekimli fiil vardır.

B) Haber kipinde çekimlenmiş fiil vardır.

C) Ek eylemin geniş zaman çekimi kullanılmıştır.

D) Dilek kiplerinin biriyle çekimlenmiş fiil kullanılmıştır.

E) Ek eylem almış isim soylu sözcük yüklem görevindedir.

4. Aşağıdaki cümlelerden hangisinin yüklemi birleşik fiil

değildir?

A) İş işten geçmeden o da hatasını fark etmişti.

B) Hastalıklar üst üste gelince dükkânı kardeşine devretti.

C) Apartmanda sürekli gürültü yapan üst kat komşusunu dava

etmiş.

D) Kira dâhil olmadığı hâlde aylık giderleri tam on beş bin

etmişti.

E) Hayatımın sonuna kadar burada kalıp her günümü kendime

zehredemem.

3. Aşağıdaki cümlelerden hangisinin yüklemi “zamirden türemiş fiil”dir?

A) Senin beğendiğin araba bunlardan hangisiydi?

B) Bizim asıl merak ettiğimiz konu şairin kimliğiydi.

C) Bütün bu güzelliklerin tek mimarı sadece sensin.

D) Sorumluluğunu aldığı yeni görevini hızla benimsemişti.

E) Onu uzun zamandır tanıyorum, her zaman böyle bencildi.

Sınıf İçi Uygulama

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 1 32

5

A971456C

P:175

1. Aşağıdaki cümlelerden hangisinin yüklemi birleşik zamanlı

bir fiil değildir?

A) Uçaktan iner inmez boynumuza çiçekten kolyeler takmışlardı.

B) Orada geçirdiğim beş günde kendimi çok enerjik hissetmiştim.

C) Her gün belli bir süre spor yapmak insan hayatını kurtarabilirmiş.

D) Çocuklarımın anneannelerinin kültürü ile yakından tanışma

zamanı çoktan gelmiş.

E) Dizinin ilk bölümleri sıkıcı olsa da diziyi merakımdan sonuna kadar takip ediyordum.

4. Aşağıdakilerin hangisinde birleşik fiillerin yazımı ile ilgili

yanlışlık vardır?

A) Kendini kandıran insan, tüm gerçeklerden ve sorumluluklardan kaçacağını zanneder.

B) Bir olayla veya kişiyle alay etme olarak tanımlanan ironide

söylenen sözün tersi kastedilir.

C) “Herkes çalışma hayatında yer alabilir.” anlayışıyla başlatılan proje, gelecek için umut vadediyor.

D) Her birey, yaşamı boyunca pek çok amaç belirler ve bu

amaçlarına ulaşmak için çaba sarfeder.

E) Günlerdir üzerinde tartıştıkları bu meseleyi daha fazla uzatmak istemiyor, artık kapanmış addediyordu.

2. (I) İnsanı ve onun düşünce biçimlerini, hayat tarzını şekillendiren etkenler sanatsal değişimleri de gerçekleştirir. (II) Bu değişimler temel olarak gerçeklik algısında olan değişimlerdir. (III)

Sanat disiplinlerinde değişiklik de gerçeklik algısının değişimi

sonucudur. (IV) Tarih ve sosyoloji bize sebepler-sonuçlar gösterir. (V) Değişime yol açan etkenlerin ruhunu açmaz.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A) I. cümlede türemiş bir fiil vardır.

B) II. cümlede ek eylem almış isim soylu bir sözcük kullanılmıştır.

C) III. cümlede ek eylemin geniş zamanı kullanılmıştır.

D) IV. cümlenin yüklemi birleşik yapılıdır.

E) V. cümlede olumsuz çekimli bir fiil vardır.

3. Ağır ağır yükseliyor bir davulun sağır sesi

Birer birer düşüyor ağaçlar, orman seyreliyor

Beynimin çıkmaz sokaklarında

Giderek artıyor çekiç sesleri

Yankılanıyordu kentin alanlarında

Bu dizelerde aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Basit yapılı fiil

B) Basit zamanlı fiil

C) Birleşik yapılı fiil

D) Birleşik zamanlı fiil

E) İsimden türemiş fiil

5. (I) Mavi deniz tavşanı da denilen mavi ejderha, bütün okyanuslarda ve ılıman tropikal sularda görülebilir. (II) Parlak mavi rengiyle deniz suyu içinde gizlenebilen bu canlı, midesinde hava

depolayabildiğinden su içinde çok rahat durabilir. (III) Mavi

ejderha türündeki deniz tavşanları, genel olarak zehirli hayvanlar olan knidarialar ile beslenirler. (IV) Kendileri zehir salgılamasalar da tüketerek bünyelerine aldıkları knidarialardan dolayı

zehirli bir deniz canlısına dönüşürler. (V) Eğer öldürücü zehre

sahip phisalia adlı deniz canlısı ile beslenirse onun zehrini de

bünyesine alır.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili aşağıdakilerden

hangisi yanlıştır?

A) I. cümlede, yüklem birleşik çekimli bir fiildir.

B) II. cümlede, geniş zamanla çekimlenmiş fiil vardır.

C) III. cümlede, yüklem isim kökünden türemiş bir fiildir.

D) IV. cümlede, yapıca özdeş olan çekimli fiiller vardır.

E) V. cümlede, birleşik zamanlı fiil bulunmaktadır.

6. (I) Eskide hem de çok eskide kalan zamanlarımız ne güzeldi!..

(II) Yaşımız küçüktü, sokaklarda toplumun kutuplaştığından

haberimiz yoktu. (III) Bizim için yalnızca filmlerde vardı kötü

adamlar, onlar da sonunda mutlaka kaybederlerdi. (IV) Haksızlığa uğrayan iyiler er ya da geç kazanır, dargınlıklar sıcacık bir

kucaklaşmayla sona ererdi. (V) O filmlerde paranın satın alamayacağı insanlar, aileler ve aşklar anlatılırdı.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde “ek fiilin

iki görevi” de örneklenmiştir?

A) I B) II C) III D) IV E) V

ÖSYM Tarzı

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 2 32

6

A0EF83D4

P:176

FİİLİMSİLER (EYLEMSİLER)

♦ Fiilimsiler; iş-kılış, durum ve oluş bildirmeleri, olumlu ve olumsuz

şekilleri yapılabilmeleri ile fiil özelliği taşırlar ancak çekimli hâlde

olmadıkları için isim, sıfat ve zarf gibi kullanılan sözcüklerdir. Bu

tanımdan hareketle fiilimsiler için şu özellikleri sıralayabiliriz:

♦ Türetildiği fiildeki iş-kılış, durum, oluş anlamını koruyarak hareket bildirme

♦ Kip, kişi ve zaman eklerini almadıklarından çekimli hâlde

olmama

♦ Çekimli fiil olarak değil bir isim, sıfat ya da zarf olarak kullanılma

♦ Hem olumlu hem olumsuz biçimde kullanılabilme

♦ Fiilimsiler, fiil kök ya da gövdelerine getirilen kimi eklerle türetilir.

Ancak bu ekler, fiildeki esas anlamı değiştirerek yeni bir kavram

adı oluşturmazlar; fiilin esas anlamı değişmeden kalır. Bu durumu örnekler üzerinde inceleyelim:

♦ “Bu iki kardeş çok iyi anlaşıyor.” cümlesinde “anlaş(mak)” fiili

“şimdiki zamanda çekimlenmiş fiil” durumundadır.

♦ “Sonunda birbirleriyle anlaşmaya başlamışlardı.” cümlesinde “anlaş(mak)”, fiilin sahip olduğu durum bildirme işlevini

ve anlamını korumuş ancak çekime girmemiştir; bu yönüyle

“fiilimsi” özelliği kazanmıştır.

♦ “İki ülke arasında anlaşma yapıldı.” cümlesinde ise “anlaş

(mak)” fiilinden yeni bir kavram adı türetilmiştir; fiil burada

hareket anlamından uzaklaşmış, “devletler arasında yapılan

sözleşme” anlamını kazanarak kalıcı bir “isim” olmuştur.

Örnek 1

Her şeyi iyi yanından görmeyi kim öğretti bize? Acıyı görmeyen insan, umutsuzluğu yaşamayan, iliklerine dek kederin işleyip

yaralamadığı insan; mutluluktan, umuttan, sevinçten ne anlar? Göğü

görmeden, denizi görmeden maviyi anlamaya benzemez mi bu?

Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangisi fiilimsi değildir?

A) I B) II C) III D) IV E) V

Çözüm

Parçada geçen “görmeyi”, “yaşamayan”, “işleyip” ve “yaralamadığı”

sözcükleri türetildikleri fiillerdeki esas anlamı, fiilin bildirdiği hareket

anlamını korumuş ancak kip, kişi, zaman eki alarak çekime girmemiştir. Bu yönleriyle fiilimsi özelliği göstermektedir. “Benzemez” ise

geniş zamanın olumsuzu ile çekimlenmiş fiildir. Doğru yanıt “E” şıkkıdır.

♦ Fiilimsilerin birer isim, sıfat ve zarf gibi kullanıldıklarını söyledik; bu bakımdan fiilimsiler üç gruba ayrılır: İsim-fiil, sıfat-fiil,

zarf-fiil.

İsim-fiiller (Ad-eylemler)

♦ İsim-fiiller, fiil kök ve gövdelerinin karşıladıkları iş, oluş ve durumları bir şahıs ve kipe bağlı olmadan gösteren; isim gibi kullanılan

sözcüklerdir. Fiil kök ve gövdelerine getirilen “-ma, -ış, -mak”

ekleri ile oluştururlar.

Fiil + -ma, -me / -ış, -iş, -uş, -üş / -mak, -mek

Aşağıdaki dizelerde geçen isim-fiilleri bulalım.

Ben senden öğrendim deniz yazmayı

Elimden düşmüyor mavi kalem

yazmayı

Ansızın ortaya çıkmış bir şehirdi

Bu iç içe geçmiş durgunluklar

Birinin öldürülüşünden arta kalan sanki

öldürülüş

Dedim deniz de bendim, düşleyen de denizi

Ve sabah olur olmaz üstünde derinliğimin

Bir gülümseme gibi bulacağım kendimi

gülümseme

Şimdi bir güvercinin uçuşunu bölüşüyoruz

Gökyüzünün o meşhur maviliğinde

uçuş

♦ İsim-fiiller, isim çekim eklerini alabilir:

♦ Yağmurlu havalarda yürümeyi severim.

♦ Bu yıl, tarlaya buğday ekmekten vazgeçti.

♦ Onu bizim de görmemiz gerekiyor.

♦ En çok sevdiği şey saatlerce yüzmekti.

I

II III

IV

V

belirtme hâli eki

ayrılma hâli eki

iyelik eki

ek-fiil

Fiilimsiler (Eylemsiler) 7. ÜNİTE: SÖZCÜK TÜRLERİ – 2

MODÜL

33

TÜRKÇE Ders Anlatım Modülü

7. ÜNİTE: SÖZCÜK TÜRLERİ – 2

Fiilimsiler (Eylemsiler)

TYT TÜRKÇE 1

Adı Soyadı : ..............................................................

89603539

P:177

♦ İsim-fiil eki alarak kullanılan eklerle kalıcı isimler de türetilebilir.

♦ Dumanın tüm evi sarması birkaç dakikayı geçmedi.

♦ Dün yaptığı yaprak sarması bir günde bitmişti.

♦ İsim-fiil eklerinden “-ma/-me”, olumsuzluk eki olarak da kullanılır.

♦ Gelirken dondurma almayı unutma.

Örnek 2

Denize inmek için o uzun sokağa çıktı. Deniz, karşısında mavi bir

çizgi gibi duruyordu. Denizi anlatmaya hiçbir şey yetmiyordu artık.

Deniz için tasarlanmış hiçbir sözcük, hiçbir benzetme, hiçbir imge

onu heyecanlandırmıyordu. Yalnızca denizi mi? Hangi imge sözcüklerden geçerek bir başka yüreğe ulaşmayı başarabiliyordu artık?

Herkes, her şeyi tüketmeyi başarmıştı sonunda. Herkes tüketmişti

denizlerini.

Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangisi isim-fiil değildir?

A) I B) II C) III D) IV E) V

Çözüm

“Benzetme” sözcüğü, “teşbih” sanatı anlamında kalıcı bir edebiyat

terimi olarak kullanıldığından fiilimsi değildir. Doğru yanıt “C” şıkkıdır.

Sıfat-fiiller (Ortaç)

♦ Sıfat-fiiller, sıfat gibi kullanılan fiillerdir; fiil kök ve gövdelerine getirilen “-an, -ası, -mez, -ar, -dik, -ecek, -miş” ekleri ile oluşturulur.

-an, -en / -ası, -esi / -maz, -mez

-r, -ar, -er, -ır, -ir, -ur, -ür/ -dık, -dik, -duk, -dük

Fiil +

♦ Batan gemi

♦ Çözülür madde

♦ Öpülesi el

♦ Aldığım haber

♦ Tanınmaz hâl

♦ Gidilecek yer

Örnek 3

Camın kıyısındaki masaya oturmuşlardı. Kimsenin yüzü kimseye bir

şey anlatmıyordu. Duvarlarına atılmış ağların arasına gizlenmiş ölü

ışıklarla aydınlatılmış tavanından el fenerleri sarkmış, bu hâliyle bir

kafese benzemiş bu sahil lokantası da en az onlar kadar yorulmuş

ve usanmıştı.

Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangisi sıfat-fiil değildir?

A) I B) II C) III D) IV E) V

Çözüm

“Duvarlarına atılmış ağlar”, “ağların arasına gizlenmiş ölü ışıklar”,

“ölü ışıklarla aydınlatılmış tavan”, “tavanından el fenerleri sarkmış

sahil lokantası” kullanımları birer sıfat tamlamasıdır; altı çizili sözcükler bu tamlamalarda sıfat olarak kullanıldıklarından sıfat-fiil özelliği

taşımaktadırlar. Ancak “yorulmuş” çekimli fiil durumunda olduğundan doğru yanıt “E” şıkkıdır.

♦ Sıfat-filler, cümlede “sıfat” ya da “adlaşmış sıfat-fiil” olarak iki

farklı biçimde kullanılabilir:

♦ Ağaran baş, ağlayan göz gizlenmez.

♦ Ağlayanın malı gülene hayretmez.

Aşağıdaki atasözlerinde geçen sıfat-fiilleri bularak cümledeki

görevini işaretleyelim.

Atasözleri Sıfat Adlaşmış

sıfat-fiil

Gören gözün hakkı vardır. ✓

Sanatına hor bakan boğazına torba takar. ✓

Gülü seven dikenine katlanır. ✓

Yol bilenle yürüyen yorulmaz. ✓

Kaçan balık büyük olur. ✓

Çok koşan çabuk yorulur. ✓

isim - fiil

kalıcı isim

Kalıcı ad

yaptı.

Fiilimsi

yaptı.

Olumsuzluk

anlamı verdi.

I

II

III

IV

V

I II

III IV

V

sıfat-fiil

(sıfat)

sıfat

tamlaması

sıfat-fiil

(sıfat)

sıfat

tamlaması

adlaşmış

sıfat-fiil

adlaşmış

sıfat-fiil

Fiilimsiler (Eylemsiler)

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

33

2

P:178

♦ Sıfat-fiil eki olarak kullanılan eklerden bazıları, kip eki olarak da

kullanılmaktadır:

-MAZ / -MEZ

Sıfat-fiil Eki • Anlaşılmaz tavırları hoş değildi.

• Kimseye benzemez bir hâli vardı.

Kip Eki • Onun ne düşündüğü kolayca anlaşılmaz.

• O, gördüğüm kimseye benzemez.

-R / -AR / -ER

Sıfat-fiil Eki • Sabah koşar adım okula gidiyordu.

• Çözülebilir sorunlardı bunların hepsi.

Kip Eki • Sabahları erken saatlerde parkta koşar.

• Bu sorunların hepsi çözülebilir.

-DIK / -DİK

Sıfat-fiil Eki • Sabahtan beri çalmadık kapı bırakmadı.

• Beklenmedik haber karşısında onlar da şaşırdı.

Kip Eki • Bugüne kadar kimsenin kapısını çalmadık.

• Geç olunca orada daha fazla beklemedik.

-ACAK / -ECEK

Sıfat-fiil Eki • Bu bölgede gezilecek pek çok yer var.

• Törende okunacak şiirleri belirledik.

Kip Eki • Şehrin tarihî bölgeleri ayrıca gezilecek.

• Bu şiirlerden üçü törende okunacak.

-MIŞ / -MİŞ

Sıfat-fiil Eki • Küflenmiş peynirleri atmak zorunda kaldık.

• Sararmış yapraklar sonbaharın habercisiydi.

Kip Eki • Dolapta unuttuğumuz peynirler küflenmiş.

• Sonbaharla birlikte tüm yapraklar sararmış.

Zarf-fiiller (Bağ-fiil / Ulaç)

♦ Zarf-fiiller, zarf gibi kullanılan fiil şekilleridir. Zarf-fiiller; isim-fiiller

ve sıfat-fiillerden farklı olarak isim çekim eklerini almaz, kalıcı ada

dönüşmezler.

♦ Zarf-fiil ekleri şunlardır:

-a, -a ... -a, -e, -e ... -e, -asıya / -esiye

-arak / -erek, -alı / -eli, -casına / -cesine

-dıkça / -dikçe, -dığında / -diğinde

-ınca / -ince, ıp / -ip / -up / -üp, -ken

-r ... -mez, -madan / -meden, -maksızın / -meksizin

♦ Koşa koşa geldi yanımıza.

♦ Çocuk bu, düşe kalka büyür.

♦ İzmir’e geldikçe bize de uğrardı.

♦ Bu işe başlayalı çok daha mutlu.

♦ Onu ölesiye sevdiğini söylüyordu.

♦ İşe giderken onu durakta gördüm.

♦ Yanımızdan kaçarcasına uzaklaştı.

♦ Gülümseyerek bakıyordu gözlerime.

♦ Acele etme, iyice düşünüp karar ver.

♦ Seni görünce güller açardı yüzümde.

♦ Eve vardığımızda neredeyse sabah olmuştu.

♦ Yıllar geçse de onu görür görmez tanımıştım.

♦ Yağmur dünden beri durmaksızın yağıyordu.

♦ Röntgen çekiminde kımıldamadan durmalısın.

♦ Zarf - fiiller, bulundukları cümlenin anlamını durum ya da zaman

bakımından tamamlar.

♦ Hava karamadan evde olun. (zaman)

♦ Bunu, senin için seve seve yaparım. (durum)

! “-ken” ve “-casına / -cesine” ekleri, isimlere de eklenebilir.

Bu ekler, isim ya da isim soylu bir sözcüğe eklendiğinde

zarf-fiil değil, zarf yapar.

• Çocukken her şey daha güzeldi.

• Onu delicesine sevmişti.

zarf

zarf

♦ Cümlenin tamamı okunmadan eklerin türünü belirlemek doğru

değildir.

♦ Formu danışmadan alıp doldurabilirsin.

♦ Bize danışmadan son kararı verme.

♦ Elinde kalınca bir kitap vardı.

♦ Derse geç kalınca taksi çağırdı.

isim

zarf-fiil

sıfat

zarf-fiil

Fiilimsiler (Eylemsiler)

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

33

3

P:179

1. Yola çıkar çıkmaz arabanın kaputundan bir duman yükselmeye

başladı. Hemen oracıkta park edip telefona sarıldım. Mahallemizdeki tamircinin numarasını ararken bir anda arabanın etrafı

insan doldu. Kimi aküden, kimi de motordan dedi; frenlerden

kaynaklanıyor, diyen bile oldu. Usta az daha telefonu açmasaydı

sanırım herkes bir köşesini tamire başlayacaktı arabanın.

Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangisi eylemsi

değildir?

A) I B) II C) III D) IV E) V

I II

III

IV

V

2. Bizim bir an önce bu umutsuzluktan sıyrılıp kurtulmamız ve

yeniden işlerimize bakmamız gerek.

Bu cümlede altı çizili eylemsinin özdeşi aşağıdaki cümlelerden hangisinde vardır?

A) Sabah yağmur yağınca her yer sırılsıklam olmuş.

B) Bu kasaba, kimsenin uğramadığı kuytu bir kasabaydı.

C) Her ne kadar kızmış olsam da onu dinlemek için vakit ayıracağım.

D) Dedem, annemlere her akşam farklı bir hikâye anlatırmış o

zamanlar.

E) Fransa’nın güneyinde gördüğü güzellikleri dilinden düşürmüyordu.

3. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde sıfat-fiil (ortaç) ad tamlamasının tamlayanını nitelemiştir?

A) Güler yüzlü insanlar bu mahallenin sembolüydü.

B) Tamlayan ekini alan sözcükler tamlama kurabilir.

C) Kırılan kapı kolunun yerine eğreti bir şey tutturmuşlar.

D) Kendisinin daha önce dile getirmediği yönleri de varmış.

E) Piknik yapan gençlerin sesleri çevredekileri rahatsız etti.

6. Yaşama nasıl bakarsanız o da size oradan bakmaya başlar.

Şunu söylemek istiyorum: Olumsuz düşünceler, olumsuzluğu

doğurur. Pozitif olan insanlar fırsatları daha kolay fark ederler.

Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangileri adeylemdir?

A) I ve III B) II ve III C) III ve IV

D) III ve V E) IV ve V

I II III

IV

V

4. Bir kahveden sonra gözlerimi kapatıp gönül rahatlığıyla onu

dinlemeye başladım. Yorgunken bir kahve ve iyi seslendirilmiş

bir şiir gibisi yoktur kanımca. Günün üzerimize çöken keyifsizliğini alır gider. İşte bu zamanlarda kendiyle baş başa olur insan.

Gün boyunca ne yaptığını ve niçin yaptığını daha iyi sorgular.

Bu parçada altı çizili sözcüklerden hangileri eylemsi değildir?

A) I ve III B) II ve III C) III ve IV

D) III ve V E) IV ve V

I

II III IV

V

5. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde eylemsi türlerinin tümünün örneği vardır?

A) Eski filmlerin setlerini anımsatan bir dekoru vardı kafenin.

B) İnsanın canı, düştüğü yerde yanar ama ilk adım da buradan

başlar.

C) Halı sahada futbol oynarken yüzüne gelen top canını çok

acıtmadı.

D) Çocukların kullanabileceği kadar basit teknolojik cihazlar

ilgi görüyor.

E) Yıllarca çalışarak, didinerek aldığı yazlığı borç yüzünden

satmak çok can sıkıcıydı.

Sınıf İçi Uygulama

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 1 33

4

A0DCF9C4

P:180

1. (I) Asık suratlı ve sinirli bir tavırla olaya yaklaştığından kendisi

ile iletişime geçmek çok zordu. (II) Hâlbuki her zaman anlaşılamamaktan şikâyet ederdi. (III) İnsanları dinlemediği için kimse

onunla iletişime geçmek de istemiyordu hâliyle. (IV) İstenmeyen adam olduğunu o da çok iyi biliyordu. (V) Fakat ne kendini

değiştirdi ne de insanlardaki imajını.

Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisinde fiilimsi

yoktur?

A) I B) II C) III D) IV E) V

6. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde durum bildiren bir zarf-fiil

kullanılmıştır?

A) Akşam olunca içimi garip bir hüzün kaplıyordu.

B) Henüz hava aydınlanmadan ikişer kişi yola koyulduk.

C) Yanımızda kimse olmaksızın kaya tırmanışına başladık.

D) Bütün elemeleri geçince final için umutlanmaya başladı.

E) Sen saatlerdir orada yalnız başına çalışırken o burada miskin miskin oturuyor.

5. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde diğerlerinden farklı bir

fiilimsi kullanılmıştır?

A) Guernica tablosu, renklere veda ettiği yapıtıdır İspanyol

ressamın.

B) Rumların yanlarında değerli eşya götürmelerine izin verilmemişti.

C) Her şeyi babamın lezzetli anlatımıyla yaşadığım unutulmaz

bir yazdı.

D) Kendimi savunabilecek ne bilgim ne de tecrübem vardı, bilmediğim zorlu bir ormana düşmüştüm.

E) Özgürlüğün mavisi öldüğüne ve dumanlar gökyüzünü griye

boyadığına göre tablosunda renklerin yeri olamazdı zaten.

2. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde üç fiilimsi türünün de

örneği vardır?

A) Akademik dünyada sıklıkla yapılan intihaller sonrası akademik etik tartışılıyor.

B) Kurulda kimlerin olduğunu ve uzmanlıklarının hangi alanda

olduğunu merak edip baktım.

C) Nasıl ki bilim üreten insanların etik kuralları olmalıysa eğitimcilerin de etik kuralları olmalı.

D) Yıllar önce ODTÜ Kimya Bölümü mezunu bir arkadaşım,

büyük bir fabrikanın iş ilanını görüp bu işe başvurmuştu.

E) Yönetici olarak çalışmaya başladığım kurumda, görüşmeye

gelenlerle konuşurken bir aday dikkatimi çekmişti.

4. (I) İçinde bulunduğumuz duruma üzülen ve yardımcı olmak için

çırpınan birileri vardı. (II) Ama insan kimseden yardım beklemeden kendi sorunlarını çözmeyi bilmeli. (III) Yardım istemek için

henüz çok erkendi. (IV) Bir plan yaparak yola koyulmaya karar

verdim. (V) Yolun sonunda beni bekleyenlerin neler olduğunu

bilmeden kararlı bir şekilde ilerledim.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde isim-fiil

ve sıfat-fiil bir arada kullanılmıştır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

3. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde sıfat-fiil ötekilerden farklı

bir görevde kullanılmıştır?

A) Gözü önünde gerçekleşenleri kaygısızlıkla izledi.

B) O saatlerde buraya gelen insanlar genelde işçilerdir.

C) Orada yaşadığım duygu sömürüsünü bir daha hiçbir yerde

yaşamadım.

D) Günler, haftalar sonra onu anımsatan her şeyi çıkardım

hayatımdan.

E) Çocuğun soğuktan üşüyen parmaklarını nefesiyle ısıtmak

için çok uğraştı.

Ödev

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 2 33

5

64225591

P:181

1. (I) Hızlı sanayileşme ve sürekli artan dünya nüfusu gibi nedenlerle temiz su kaynaklarına ulaşmak her gün daha da zorlaşıyor.

(II) Bu nedenle temiz suya erişimin sürdürülebilir olması için

gereken çalışmaların yapılması bir zorunluluk olarak karşımıza

çıkıyor. (III) Birleşmiş Milletler raporuna göre geçtiğimiz yüzyılda

suya olan talep, nüfus artış hızının iki katından daha fazla arttı.

(IV) ABD’de bulunan Çevre Koruma Ajansı, ülkedeki 70 binden

fazla su kaynağının kullanılmaz hâlde olduğunu tespit etti. (V)

2050 yılına kadar dünya nüfusunun yarısından fazlasının temiz

su sıkıntısı bulunan bölgelerde yaşayacağı tahmin ediliyor.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde hem

isim-fiil hem sıfat-fiil hem de zarf-fiil yer almaktadır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

4. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “-ecek / - acak” ekini alan

sözcük diğerlerinden farklı görevdedir?

A) Arkadaşlarına güven sağlayacak bir davranışı onlardan

esirgeme.

B) Kamp kurulabilecek uygun bir yer arama çabalarımız mutlu

sonla bitti.

C) Sorular ne kadar zor olursa olsun, o soruları da çözecek

birileri vardır.

D) Birazdan istasyondan ayrılacak tren ve iki saat sonra bir

mola verecek.

E) Bu saatten sonra yapılabilecek en güzel şey geri dönerek

her şeyi baştan gözden geçirmek olacaktır.

2. (I) Rüşeym, buğday tohumunun üremesinde ve çimlenmesinde büyük rolü olan kısımdır. (II) Yani rüşeym, buğdayın kalbi ve

hayat kaynağıdır. (III) Ülkemizin dışında yoğun olarak ilgi gören

rüşeym tahılı, doğal bir E vitamini kaynağıdır. (IV) Protein oranı

bakımından yüksek olduğu gibi, içerdiği vitamin ve mineral

bakımından da oldukça zengindir. (V) Kan şekerini dengelediği

gibi ani şeker iniş çıkışlarının da önüne geçer.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili aşağıdakilerden

hangisi yanlıştır?

A) I. cümlede sıfat-fiil kullanılmıştır.

B) Il. cümlede bağlaç bulunmaktadır.

C) III. cümlede zarf-fiil vardır.

D) IV. cümlede isim-fiil kullanılmıştır.

E) V. cümlede edat bulunmaktadır.

3. Bir kediyle göz göze geldiğinizde içinizden bir şeyler kopar

çoğu kez. Acısını anlatamaz, dile getiremez... Konuşup da kendinizi ifade edemediğinizden, anlatıp da anlaşılmadığınızdan

yakınırken onu böyle görünce kalbiniz sızlar.

Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangisi fiilimsi

değildir?

A) I B) II C) III D) IV E) V

I II

III

IV V

5. O kadar önemli değildir

Bırakıp gitmeler

Arkalarında doldurulması mümkün olmayan

Boşluklar bırakılmasaydı eğer

Utanılacak bir şey değildir ağlamak

Yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer

Bu dizelerde aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Adlaşmış sıfat-fiil

B) Çekim eki almış isim-fiil

C) Zamiri niteleyen sıfat-fiil

D) Durum anlamı taşıyan zarf-fiil

E) Sıfat tamlaması içinde yer alan isim-fiil

6. Her yıl milyonlarca ton atık plastik okyanuslara karışıyor. Kolay

bozulmayan bu plastikler hem canlılar için tehlike arz ediyor

hem de zaman içinde okyanus akıntılarına kapılarak belli bölgelerde birikiyor. Okyanuslardaki plastik kirliliğine çare bulmaya çalışan bir grup araştırmacı, okyanus sularında mikroorganizmalar tarafından parçalanabilen plastik geliştirdi. Geliştirdikleri plastiği deniz sularında gözlemledi.

Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangisi fiilimsi

değildir?

A) I B) II C) III D) IV E) V

I

II

III

IV

V

ÖSYM Tarzı

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 3 33

6

B06680E1

P:182

CÜMLENİN ÖGELERİ - I

♦ Belli bir anlam ifade eden ve kendi içinde bütünlük göstererek

yargı bildiren kelimeler dizisi, cümle olarak ifade edilir. Cümle

adını verdiğimiz bu bütünlük, bölümlerden oluşur; bu bölümler

de cümlenin ögeleridir. Bu ögelerin her biri, birbirinden farklı

görevler üstlenmişlerdir. Biri, işi gerçekleştirir; bir diğeri olayın

geçtiği mekânı ya da zamanı karşılar; bir başka öge doğrudan

doğruya işin kendisidir. Bunları “özne”, “tümleç” ve “yüklem”

olarak adlandırırız. Bu ögelerden “özne” ve “yüklem” temel ögelerdir; tümleçler olarak ifade ettiğimiz “nesne, yer tamlayıcısı,

zarf tümleci ve edat tümleci” ise yardımcı ögelerdir.

♦ Cümle çözümlemesinin ilk adımı, yüklemin doğru tespit edilmesi

olmalıdır. Cümlenin ögeleriyle ilgili soruların tümü yükleme yöneltileceğinden bu ilk aşama ayrıca önem taşımaktadır. Yüklemin

mantıklı yanıt vermediği bir kelime ya da kelime grubu hiçbir zaman öge olamaz. Yüklemden sonra ilk belirlenecek öge ise özne

olmalıdır, ardından tümleçler bulunmalıdır.

Yüklem

♦ Çekimli fiil, ek-fiil çekimine girmiş isim ve isim soylu sözcükler ile

söz öbekleri cümlede yüklem durumundadır. Burada öncelikle

şunu bilmelisiniz ki “yüklem” bir cümle ögesidir, bir sözcük türünü ifade etmez. Diğer bir ifade ile “yüklem”, “fiil olmalıdır” gibi bir

yanılgı içinde olmamalısınız. Cümlenin temel ögesi olan yüklem;

çekimli bir fiil olabileceği gibi isim, sıfat, zamir gibi farklı sözcük

türleri ya da bir isim tamlaması gibi bir söz öbeği de olabilir.

Aşağıdaki dizelerin yüklemlerini bularak yüklem durumundaki

sözcüğün / sözlerin türünü belirleyelim.

Yanan yalın kılıçları çarparak söğütlere

Koşuyordu kızıl atlılar güneşin battığı yere

koşuyordu: çekimli fiil

Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda

Ne sen bunun farkındasın ne polis farkında

bir ceviz ağacıyım: tamlama

bunun farkındasın: tamlama

Rüzgârda uçuşan tüy bile

Benim kadar hafif değil

hafif değil: isim

Eğil de kulak ver bu sessiz yığın

Bir vatan kalbinin attığı yerdir.

eğil, kulak ver: çekimli fiil

bir vatan kalbinin attığı yerdir: tamlama

♦ Türkçede yüklemin yeri, cümlenin sonudur ancak devrik cümlelerde yüklem sonda olmaz; bu duruma en çok sanat metinlerinde,

özellikle de şiirlerde rastlarız.

♦ Kurallı bir cümlede yüklemin sonda yer alması, onu bulmayı kolaylaştırır; devrik cümlelerde veya şiirde ise anlamdan ve

bildirdiği yargıdan yüklemi belirlemeliyiz. Bunu yaparken devrik

cümleleri kurallı hâle, dizeleri de düzyazı biçimine dönüştürmeniz

işinizi kolaylaştıracaktır:

Aşağıdaki dizeleri kurallı cümlelerden oluşan bir düzyazıya çevirelim:

Bazı uykum kaçtığı geceler

Düşünmemek için kötü şeyler

Koşar yıldızları seyrederim

Sabahı kollayan penceremden

Yıldız yoksa şaşmam düşüncemden

Yıldızları kendim halk ederim

Dizeleri kurallı bir düzyazı cümlesi biçiminde yazdığımızda “Uykumun kaçtığı bazı geceler kötü şeyler düşünmemek için koşar,

sabahı kollayan penceremden yıldızları seyrederim.” yargısını

elde ederiz. Bu cümlede “koşar” ve “seyrederim” sözcükleri yüklem durumundadır.

“Yıldız yoksa düşüncemden şaşmam, yıldızları kendim halk ederim.” cümlesinde de “şaşmam” ve “halk ederim” (yaratmak)

sözcükleri yüklem durumundadır.

♦ Yüklemin söz öbeklerinden de oluşabileceğini söyledik. Bu durumda yüklem, tek bir sözcük değil; birden çok sözcük olarak

karşımıza çıkacaktır. Yüklem durumundaki bu söz öbekleri “tamlamalar”, “anlamca kaynaşmış birleşik fiiller”, “fiilimsi grupları”

olabilir; bu öbekleri bölmeden doğru tespit etmeliyiz. Aşağıdaki

cümlelerin yüklemlerini birlikte bulalım:

♦ Yalnızlığın en içli şairidir Edip Cansever.

Yüklem: Yalnızlığın en içli şairidir

♦ Dün gece haberi duyunca içine ateş düştü.

Yüklem: içine ateş düştü

♦ Burası, bir tepe üzerine kurulmuş beş on gecekonduluk yoksul bir mahalleydi.

Yüklem: bir tepe üzerine kurulmuş beş on gecekonduluk

yoksul bir mahalleydi

♦ Şairin en güzel sözlerinden biri de “Asıl söylenecekler sonradan anımsanır.”dı.

Yüklem: “Asıl söylenecekler sonradan anımsanır.”dı

Cümlenin Ögeleri – I 8. ÜNİTE: CÜMLENİN ÖGELERİ

MODÜL

34-a

TÜRKÇE Ders Anlatım Modülü

8. ÜNİTE: CÜMLENİN ÖGELERİ

Cümlenin Ögeleri – I

TYT TÜRKÇE 1

Adı Soyadı : ..............................................................

BB293982

P:183

Özne

♦ Cümlede anlatılan işi, hareketi yapan veya bildiren; bir olayı, bir

durumu üzerine alan kişiye, varlığa, herhangi bir duruma özne

denir. “Arkadaşım durakta bekliyordu.”, “Vapur Beşiktaş açıklarından geçmişti.”, “Rüzgâr arkamızdan esiyordu.”, “Bu iş onu çok

yormuştu.”, “Eski konak geçen hafta satıldı.” cümlelerinde sırasıyla “arkadaşım”, “vapur”, “rüzgâr”, “bu iş”, “eski konak” özne

durumundadır.

♦ Özneyi bulmak için yükleme “KİM” ve “NE” soruları şu şekilde

sorulmalıdır:

♦ (...) olan ne? ♦ (...) yapan kim?

♦ Bu gece ay bir ışık topu gibiydi.

“Bir ışık topu olan ne?” Æ “ay”

♦ Keçileri otlatan çoban da çoktan evine gitmişti.

“Giden kim?” Æ “keçileri otlatan çoban”

♦ Bir cümlenin öznesi tek sözcük biçiminde karşımıza çıkan farklı sözcük türleri olabileceği gibi çeşitli tamlamalardan kurulmuş

kelime grupları da olabilir.

♦ Herkes dikkatle yöneticiyi dinliyor, kimse konuşmuyordu.

♦ İnşaatın sorumlusu haritaya bakarak bir şeyler anlatıyordu.

♦ İnsan sevgisinin ve toplumsal olayların işlendiği öyküler yer

alıyordu yazarın son kitabında.

♦ Bazı cümlelerde “açık özne” bulunmaz; bu cümlelerde özne,

yüklemin aldığı kişi eklerinden anlaşılır, bu özneler “gizli özne”

olarak adlandırılır.

♦ Derginin son sayısını bir gecede okudum.

“Okuyan kim?” Æ “Ben” gizli özne

♦ Birden çok yüklemin bulunduğu sıralı ve bağlı cümlelerde, yüklemler ortak bir özneye bağlanabilecekleri gibi her yüklemin

öznesi farklı da olabilir.

♦ Özgür Bey dün hastaydı, şirkete gelmedi.

“Hasta olan kim?”

Özgür Bey “Gelmeyen kim?”

♦ Vapur iskeleye yanaşıyor, yolcular ise iskeleyi gözlüyordu.

“Yanaşan ne?” vapur

yolcular “Gözleyen kim?”

Aşağıdaki dizelerin öznelerini bularak özne durumundaki sözcüğün/sözlerin türünü belirleyelim.

Kandilli’de eski bahçelerde

Akşam kapanınca perde perde

Bir hatıra zevki var kederde

bir hatıra zevki: isim tamlaması

O, beyaz bir kuştu uzun kanatlı

Ardında ışıktan bir iz bıraktı

O: zamir

Toplanırken göklerde bulutlar yığın yığın

Hırçın bir fırtınayı düşünüyordu deniz

deniz: isim

Ne şair yaş döker ne âşık ağlar

Tarihe karıştı eski sevdalar

şair, âşık: isim eski sevdalar: sıfat tamlaması

Daha gün batmadan üstüne beyaz Erciyes’in

Bürünür tarlaların, bahçelerin rengi yasa

tarlaların, bahçelerin rengi: isim tamlaması

Başka sanat bilmeyiz, karşımızda dururken

Yazılmamış bir destan gibi Anadolumuz

Biz: gizli özne (zamir)

Örnek 1

Sahip olduğu ileri teknoloji özellikleri ile altıncı nesil olarak adlandırılan ve yapımı tamamlanan ilk Türk sondaj gemisi, düzenlenen tören

ve anma programı ile denize indirildi.

Bu cümlenin öznesinde aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) İsim-fiil B) Sıfat-fiil C) Edat

D) Bağlaç E) Zarf-fiil

Çözüm

Cümlenin öznesi “sahip olduğu ileri teknoloji özellikleri ile altıncı nesil

olarak adlandırılan ve yapımı tamamlanan ilk Türk sondaj gemisi”

tamlamasıdır; öznenin içinde geçen “adlandırılan” ve “tamamlanan”

sfat - fiil, “ile” edat, “ve” bağlaç, “olarak” zarf - fiildir. Öznede isim -

fiil olmadığından doğru yanıt “A” şıkkıdır.

yüklem

yüklem

özne (zamir) özne (zamir)

özne (isim tamlaması)

özne (sıfat tamlaması)

yüklem

yüklem yüklem

yüklem yüklem

♦ Özne, çokluk ve iyelik eki dışında başka ek almaz.

Cümlenin Ögeleri – I

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

34-a

2

P:184

♦ Cümledeki yüklemin çatı özelliği, öznenin özelliğini belirler; bu

özellik dikkate alındığında “gerçek özne” ve “sözde özne” olmak

üzere iki tür özne vardır.

a) Gerçek Özne

♦ Özne, yüklemin bildirdiği işi yapansa “gerçek özne”dir; cümlede

açık hâlde de bulunabilir, gizli özne de olabilir:

♦ Görevliler caddeleri tören için hazırladılar.

♦ (Hazırlama işini “görevliler” yaptı.)

b) Sözde Özne

♦ Yüklemin edilgen çatılı fiil olduğu cümlelerde sözde özne bulunur. Sözde özne, yüklemin bildirdiği işi yapan değil; yapılan işten

etkilenendir.

♦ Caddeler tören için hazırlandı.

(Hazırlama işini caddeler yapmadı.)

♦ Sözde öznenin bulunduğu cümlelerde bazen gerçek özne,

“tarafından” sözcüğü ile birlikte ya da “-ca, -ce” eki eklenerek

belirtilebilir; buna örtülü özne denir.

♦ Caddeler görevliler tarafından tören için hazırlandı.

♦ Örtülü özne olarak cümlede yer alan bölüm cümlenin “zarf tümleci” durumundadır.

♦ Bu şiirler genç bir şair tarafından yazıldı.

♦ Büyük işler, cesur insanlarca yapılır.

Örnek 2

Aşağıdaki cümlelerin hangisinde örtülü özne kullanılmıştır?

A) Vapurun sirenini duyanlar koşturmaya başladılar.

B) Süre dolduktan sonra sınav kağıtlarını getirenler oldu.

C) Dünya Kupası tüm dünyada büyük bir heyecanla takip edildi.

D) Şehrin semalarında helikopter turu atınca mutluluktan havalara

uçtu.

E) Salgının ilerleyen zamanlarında aşılar toplum tarafından daha fazla tercih edildi.

Çözüm

“E” seçeneğinde kullanılan “toplum tarafından” örtülü öznedir.

ETKİNLİK - 1

Aşağıdaki cümlelerin özne ve yüklemlerini bulunuz.

Yatırım fonları üzerindeki vergi muafiyetinin kaldırılması fon belgeleri piyasasında karmaşaya yol açmış.

Hiç tanımadığı, ne olduğunu, kim olduğunu bilmediği bir insanın

üzerine eğilerek böyle acı gözyaşları dökebilen bu kadın ona bir

melek gibi görünüyordu.

Türk edebiyatında, yapıtları ve düşünceleri ile en çok tartışılan yazarların başında gelen Kemal Tahir’in öyküleri; köy, sömürü, yoksulluk, özgürlük ve bürokrasi kavramları etrafında şekillenir.

Yoksulluk yüzünden babasından yadigâr elbisesini satmak zorunda kalan kahramanın yaşadığı duygu hâlleri öyküde öne çıkmıştır.

Tipleme ve atmosfer yaratmada oldukça başarılı olan Samim Kocagöz, insan psikolojisinin gizlerini ustalıkla açığa çıkarır.

Gökyüzü, deniz, ılık esen bir rüzgâr ve martılar, insanın hayatta

tasarlayabileceği güzellik algısının en güzel resmidir.

Kırsal kesim insanını, öykünün imkânlarıyla bir atmosfer ve insani

durumlar içinde ustalıkla yansıttığı için Sarı Sıcak öykücülüğümüzün sınır taşlarından biridir.

Kaybettiğin bir dost yüzünü, güzel bir günün izini, yerinde söylenmiş ve seni ta yüreğinden kavramış bir sözü buluverirsin eski

fotoğraf albümlerinde.

Örnek 3

Son otuz yıl içinde yapılan araştırmalar incelenerek gerçekleştirilen küresel ölçekli bir çalışmada, her hafta yarım saatliğine

ağırlık kaldırma, şınav çekme ya da ağır bahçe işi gibi kas güçlendirici etkinlikler yapmanın herhangi bir nedene bağlı ölüm riskini

%20’ye varan oranda azalttığı yönünde sonuçlar elde edildi.

Bu cümlenin öznesinde aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) İsim-fiil B) Zarf-fiil C) Sıfat-fiil

D) Edat E) Bağlaç

Çözüm

Cümlenin öznesi “her hafta yarım saatliğine ağırlık kaldırma, şınav

çekme ya da ağır bahçe işi gibi kas güçlendirici etkinlikler yapmanın

herhangi bir nedene bağlı ölüm riskini %20’ye varan oranda azalttığı

yönünde sonuçlar” ifadesidir. Bu bölümde geçen “kaldırma” isim fiil,

“varan” sıfat - fiil, “gibi” edat, “ya da” bağlaçtır. Öznenin içinde zarf

- fiil bulunmamaktadır. Doğru yanıt “B” şıkkıdır.

gerçek özne yüklem

sözde özne yüklem

sözde özne

örtülü özne

sözde

özne

zarf tümleci

örtülü özne

sözde özne

örtülü özne

zarf tümleci

Cümlenin Ögeleri – I

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

34-a

3

P:185

Nesne (Düz Tümleç)

♦ Cümlede yüklemin bildirdiği işten etkilenen varlığı gösteren sözcük ya da söz öbeklerine “nesne” denir. Nesneler, geçişli fiillerin

anlamını tamamlayan sözcüklerdir; dolayısıyla yüklemi geçişli fiil

olan cümlelerde nesne bulunur.

♦ Nesneler, belirtili ve belirtisiz olarak iki grupta toplanır.

♦ Belirtili nesne, belirtme hâli ekini (-ı, -i, -u, -ü) aldığından “KİMİ”

ve “NEYİ” sorularına cevap verir. Belirtisiz nesne, belirtme hâli

ekini almaz ve “NE” sorusuna cevap verir.

♦ Pazardan birkaç kilo domates aldı.

♦ Bilim Teknik dergisini her ay alırım.

Aşağıdaki dizelerde geçen nesneleri bulalım.

Geç fark ettim taşın sert olduğunu

Su insanı boğar, ateş yakarmış

Her doğan günün bir dert olduğunu

İnsan bu yaşa gelince anlarmış

taşın sert olduğunu, insanı, her doğan günün bir dert olduğunu

Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini

Ormanların en kuytusunu sende görmekteyim

denizlerin en mavisini, ormanların en kuytusunu

Memleket isterim

Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun.

memleket

Dün, bir gölge gibi geçti yanımdan

Oydu, bir bakışta tanıdım onu

onu

ETKİNLİK - 2

Aşağıdaki cümlelerin nesnelerini bularak nesneyi oluşturan sözcüklerin türünü yazınız.

CÜMLELER TÜRÜ

Öyküyü, “İnsanın bir ruh hâlinin, herhangi bir

olay karşısındaki durumunun, kısmetine düşen

zaman içinde, bir gülüşün, bir davranışın ustaca resmedilişidir.” diye tanımlayan Nezihe Meriç; durum ve atmosfer öyküleri yazar.

İsim tamlaması

Öykülerinde, kendini kolay ele vermeyen, derinlikli ve çok katmanlı bir biçimi tercih eden

sanatçı; felsefi arka planı olan, dilin imkânlarını

genişleten metinler üretti.

Sıfat tamlaması

Mırıl mırıl uyuyan beyaz bir kedi yumuşaklığındaki ellerini hatırladıkça affedemiyordum kendimi.

Dönüşlülük

zamiri

Yıllarca süren acıları bir anda dindirecek, yıldızlı asasıyla omzumuza dokunduğunda her şeyi

güzelleştirecek masal kahramanlarını bekliyoruz hepimiz çok uzun zamandan beri.

Sıfatlarla

nitelenmiş

isim tamlaması

Tam da umudumu kaybetmişken zifiri karanlığın arasından ayırt ettim onları.

Zamir

Soğuk damlalar düştükçe içime gölgelerin kalp

seslerini duyuyordum içimde.

İsim tamlaması

Örnek 4

(I) Cevat Şakir Kabaağaçlı, yayımladığı bir eserden dolayı yargılanır.

(II) Yargılama sonunda üç yıl süreyle Bodrum’da sürgüne mahkûm

olur. (III) Bodrum’a gitmesi ise üç buçuk ay sürer. (IV) Milas-Bodrum

arasındaki yolu da yürüyerek geçer. (V) Bu zorlu süreçten sonra Bodrum’daki evinde anılarını kaleme alır.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili aşağıdakilerden

hangisi yanlıştır?

A) I. cümlenin öznesi, sözde öznedir.

B) II. cümlede, yüklem birleşik yapılı fiildir.

C) III. cümlede, öznenin içinde fiilimsi vardır.

D) IV. cümlede, belirtili nesne sıfat tamlamasıdır.

E) V. cümle, iki ögeden oluşmuş kurallı bir cümledir.

Çözüm

V. cümlenin öge dizilişi “zarf tümleci, yer tamlayıcısı, belirtili nesne ve

yüklem” biçiminde olduğundan doğru yanıt “E” şıkkıdır.

belirtisiz nesne

belirtili nesne

Belirtili nesnenin “belirtme hâli (-ı, -i,-u,-ü)” ekini aldığını söyledik;

bu eki, “üçüncü tekil kişi eki (-ı, -i, -u, -ü)” ile karıştırmayalım.

♦ Kitabı kayboldu. (Kaybolan ne?) Æ (onun) kitabı

♦ Kitabı okudu. (Okuyan kim?) Æ O (özne)

(O, neyi okudu?) Æ kitabı

özne yüklem iyelik eki aldı

belirtili

nesne

yüklem

Cümlenin Ögeleri – I

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

34-a

4

P:186

1. Aşağıdaki cümlelerin hangisi yalnızca yüklemden oluşmuştur?

A) İnsanın en büyük korkusu, yalnız kalmaktır.

B) Aynı sözleri utanmadan yüzüme söyleyen kişiydi.

C) Her sabah uğradığı marketteki çalışana teşekkür etti.

D) Benim kazanmak istediğim, vicdanların sesini duymaktı.

E) Yaşlılarla iyi ilişkiler kurabilenler yüreği büyük insanlardır.

4. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde altı çizili söz cümlenin

nesnesidir?

A) Son okuduğum kitaptaki tarihî bilgiler çok ilginçti.

B) Pencereden içeri giren kuşun tüyleri ne kadar da güzeldi.

C) Kedi uzun süre aç kalınca bütün mamayı bir çırpıda bitirdi.

D) Fırtına başlayınca limandaki tekneler dalgalarla dans etti.

E) Yürüyüşümüz sırasında uzaklardan enteresan sesler duymuştuk.

5. Daha otuz beşimize basmadan her şeyin bittiğini, işin tamam

olduğunu; aşkın, umudun ve heyecanın bir daha uyanmamak

üzere sönüp gittiğini, bütün mutluluk ve başarı kapılarının

kapandığını kendimize itiraf etmek kolay değildi.

Bu cümlenin ögeleri aşağıdakilerin hangisinde sırasıyla

verilmiştir?

A) Özne – yüklem

B) Nesne – özne – yüklem

C) Özne – zarf tamlayıcısı – yüklem

D) Zarf tamlayıcısı – nesne – özne – yüklem

E) Belirtili nesne – özne – zarf tamlayıcısı – yüklem

6. Aşağıdaki cümlelerden hangisi, öznesi isim tamlaması olan

iki ögeli bir cümledir?

A) Türkçede yenileşme kendiliğinden olur.

B) Onların her birini ayrı ayrı anlatmak olanaksız kabul ediliyordu.

C) Paranın sanatı yenmesinden daha acı bir şey düşünemiyorum insanlık için.

D) Aklı kötüleyip ruhu, gönlü övenler onu bu dayanılmaz

küçüklükten kurtarıyor.

E) Avrupa’da Rönesans’la gelen yeni yaşam ve dünya anlayışının temsilcisi Montaigne’dir.

2. Aşağıdaki cümlelerin hangisi özne ve yüklemden oluşmuştur?

A) Bahçedeki kavak ağaçlarının hepsini kısa sürede budamış.

B) Uzmanlar tek çeşit tahıl yerine farklı tahılların ekilmesini

öneriyorlar.

C) Türk Dil Kurumunun İsmet Paşa’sı diye bilinen Ömer Asım

Aksoy Gazianteplidir.

D) Prometheus, ateşi tanrılara karşı bir silah olarak kullansınlar

diye armağan etmiş insanlara.

E) Tarihle tarihî roman arasındaki büyük farkın belirtilmesi

konunun anlaşılması için gereklidir.

3. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde soru özneyi buldurmaya

yöneliktir?

A) Seni burada bu kadar bekleten kimdi?

B) Şairin eski eşi mi yazmış bu mektupları?

C) Nerede sakladın bunca sene bu antika radyoyu?

D) Nüfus Müdürlüğüne verilecek belgeleri hazırladın mı?

E) Gerçekten demirciliği öğrenmeye mi hevesleniyormuş?

Sınıf İçi Uygulama

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 1 34-a

5

BBEECAB1

P:187

1. Deniz tarafında bulunan iki aslan heykelinden dolayı “Aslanlı

Yalı” olarak da bilinen Sait Halim Paşa Yalısı, adını Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın torunu Sait Halim Paşa’dan alır.

Bu cümlenin öznesinde aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) İsim-fiil B) Sıfat-fiil C) Edat

D) Bağlaç E) Zarf-fiil

3. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde özne bir söz öbeğinden

oluşmamıştır?

A) Kara kara bulutların getirdiği soğuk hava tüm şehri kapladı.

B) Teknolojik ürünleri çok daha ucuza aldığımız o firma iflas

etmiş.

C) Kırk yıllık hatırı olacak o acı kahveyi kiminle istersen onunla

içersin.

D) Şehrin meydanındaki kütüphane binlerce öğrenciye ışık

saçmaya devam ediyor.

E) Sorumlular hakkında işlem yapmak için bekleyen yetkililer

günün yorgunluğuyla banka çöktüler.

2. (I) Son zamanlarda farklı anlayışlarda şiirler yazdım. (II) Aslında hemen hepsi aynı tema üzerinden ilerliyor. (III) Şiirlerimde

insanın iç çatışmalarını ele alıyorum. (IV) Daha önceki şiirlerime

göre içerik pek değişmedi ama sıradanlığı kırmaya çalıştım. (V)

Okurlarıma yeni tatlar, hazlar sunmak istedim bu şiirlerimde.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili aşağıdakilerden

hangisi söylenemez?

A) I. cümlenin yüklemi basit zamanlı eylemdir.

B) II. cümlenin öznesi sıfat tamlamasıdır.

C) III. cümlenin yüklemi birleşik yapılı eylemdir.

D) IV. cümlede özneleri farklı iki yüklem vardır.

E) V. cümlede belirtisiz nesne söz öbeğidir.

6. I. Besteci ve sanatkâr Mozart’ın adını duymayan var mıdır?

II. Farklı enstrümanlardan faydalanmayı çok seviyordum.

III. Hiç kimse notaların sessiz çığlığından onun yararlandığı

kadar yararlanmamıştır.

IV. Müzik dünyasına yeni bir boyut katan Mozart’ın müziği felsefi gerçeklikle iç içe yaşar.

V. Klasik müzikle ilgisi olmayanların bile bildiği Türk Marşı,

herkesçe bilinen çalışmasıdır.

Numaralanmış cümlelerden hangileri ögeleri ve ögelerinin

sıralanışı bakımından özdeştir?

A) I ve III B) I ve V C) II ve IV

D) III ve V E) IV ve V

5. (I)Kars sınırları içerisinde yer alan Ani Harabeleri, binlerce yıllık

insanlık tarihinin en önemli miraslarından biri olarak görülüyor.

(II) Ülkenin en uç noktası Kars’ta bulunan Ani Harabeleri, antik

medeniyetler hakkında bilgi sahibi olmak isteyenler için de etkili bir yer olarak görülüyor. (III) Kars’ta gezilecek olan yerlerin

başında da Ani Harabeleri yer alıyor. (IV) Bu noktanın ülkemizin

en önemli antik yerleşim yerlerinden biri olduğu söylenebilir. (V)

Farklı medeniyetlerin bulunduğu ve geçiş noktası olarak tabir

edilen Ani Harabeleri, mutlaka ziyaret edilmesi gereken noktalar arasında yer alıyor.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili aşağıdakilerden

hangisi söylenemez?

A) I. cümlede yan cümle nesne görevindedir.

B) II. cümlede sözde özne kullanılmıştır.

C) III. cümlede yüklem birleşik fiildir.

D) IV. cümle temel ögelerden oluşmuştur.

E) V. cümlenin öznesinde fiilimsi vardır.

4. Aşağıdaki cümlelerin hangisi sadece yüklemden oluşmuş

bir cümledir?

A) Orman, doğanın en güzel armağanıdır bizlere.

B) Futbol yaşamının en verimli ve üretken yıllarındaydı.

C) Şiir, bir düşüncenin ve bakış açısının yansıtıldığı üründür.

D) Edebiyat ve sinemanın birlikteliğini hiçbir zaman yadsımazdı.

E) Sırf kendi için okuyan, yaşayan, gezen biri yaşarken kalıcı

olabileceğine inanıyor mu?

ÖSYM Tarzı

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 2 34-a

6

BB0E796F

P:188

CÜMLENİN ÖGELERİ - II

Yer Tamamlayıcısı (Dolaylı Tümleç)

♦ Bir cümlede yüklemin bildirdiği işin, oluşun yöneldiği, bulunduğu

ve ayrıldığı yönü, yeri bildiren sözcüklere ya da söz öbeklerine

“dolaylı tümleç” denir.

♦ Dolaylı tümleç bulmak için yükleme “KİME, KİMDE, KİMDEN,

NEYE, NEYDE, NEYDEN, NEREYE, NEREDE, NEREDEN”

soruları sorulur.

♦ Cümlede dolaylı tümleç görevindeki sözcükler “-e, -de, -den”

durum eklerini almış hâldedir.

♦ “-e(-a)” durum ekini almış tümleç; yüklemin bildirdiği hareketi

bölge, mevki, yer-yön ya da kişiye yönelme ilgisiyle tamamlar.

♦ Üniversiteye devam ediyorum.

♦ Öğrencilerine her zaman değer verir.

♦ Gazetenin başyazarlığına terfi edildi.

♦ Bahçesine farklı türlerde çiçekler ekiyor.

♦ “-de(da), -te(ta)” durum ekini almış tümleçler, bir yerde, bir durumda bulunma bildirir.

♦ Bir saatten beri kapının önünde sizi bekliyor.

♦ Caddelerde bir hareketlilik yaşanıyordu.

♦ Sınıfımız yarışmada yine birinci oldu.

♦ Hafta sonu büyükannesinde kaldı.

♦ “-den(dan), -ten(tan)” durum ekini almış tümleç; yüklemi ayrılma,

çıkma, uzaklaşma anlamıyla tamamlar.

♦ Öğleden önce otelden ayrılmış.

♦ Okula gelmeyeceğini ondan öğrendim.

♦ Aynı cümle içinde birden çok dolaylı tümleç bulunabilir. Farklı

sorulara cevap veren dolaylı tümleçler ayrı ayrı gösterilir, aynı soruya cevap veren birden çok sözcük varsa tek bir dolaylı tümleç

olarak kabul edilir.

♦ Kitapları sana yarın okulda vereceğim.

♦ Sabaha kadar çocukluğumuzdan, gençlik yıllarımızdan söz

ettik.

Aşağıdaki dizelerde geçen dolaylı tümleçleri bulalım.

Bütün gemicilerin ruhu bende yaşıyor

Başımdaki gökleri bir deniz sanıyorum

bende

Söndürün lambaları uzaklara gideyim

Nurdan bir şehir gibi ruhumu seyredeyim

uzaklara

Kuşlar yine bu akşam surlara otursunlar

Baksınlar şu kocaman mahalle üzerine

surlara, şu kocaman mahalle üzerine

Güneşin batmasına yakın saatlerde

Yıkanırdı gölgesi kuytu bir derede

kuytu bir derede

Biz de hafif olsaydık bir rüzgârdan

Yer alsaydık şu bulut kervanında

Dağlara, denizlere, ovalara

Uzansaydık yağarak iplik iplik

bir rüzgârdan, şu bulut kervanında; dağlara, denizlere, ovalara

Örnek 1

Nazan Bekiroğlu, çok katmanlı okumaya uygun ve yoğun metinler

arası ilişkilerin öne çıktığı tipik bir postmodern metin örneği olan Nun

Masalları’nda yazının ve yazmanın serüvenini asıl tema olarak ele alır.

Bu parçanın yer tamamlayıcısında (dolaylı tümlecinde) aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) İsim-fiil B) Sıfat-fiil C) Bağlaç

D) Edat E) İsim tamlaması

Çözüm

“çok katmanlı okumaya uygun ve yoğun metinler arası ilişkilerin

öne çıktığı tipik bir postmodern metin örneği olan Nun Masalları’nda” cümlenin dolaylı tümlecidir. Burada yer alan “okumaya” isimfiil, “çıktığı” sıfat-fiil, “ve” bağlaç, “metin örneği” isim tamlamasıdır.

Doğru yanıt “D” şıkkıdır.

dolaylı tümleç

dolaylı tümleç

dolaylı tümleç

dolaylı tümleç

dolaylı tümleç

dolaylı tümleç

dolaylı tümleç

dolaylı tümleç

dolaylı tümleç

dolaylı tümleç

“-den” durum ekini almış tümleçler yüklemi “sebep” ilgisiyle tamamladığında “zarf tümleci” olur.

“Nereye” sorusunun cevabı olan sözcük, “-e” durum ekini almamışsa dolaylı tümleç değil zarf tümleci olur.

dolaylı tümleç dolaylı tümleç

dolaylı tümleç

Cümlenin Ögeleri – II 8. ÜNİTE: CÜMLENİN ÖGELERİ

MODÜL

34-b

TÜRKÇE Ders Anlatım Modülü

8. ÜNİTE: CÜMLENİN ÖGELERİ

Cümlenin Ögeleri – II

TYT TÜRKÇE 1

Adı Soyadı : ..............................................................

C3CB88F4

P:189

Zarf Tümleci

♦ Cümlede yüklemin anlamını zaman, durum, tarz, miktar, sebep,

nicelik ve soru anlamları katarak tamamlayan tümleçlere “zarf

tümleci” denir. Zarf tümlecini bulmak için yükleme “NASIL, NE

ZAMAN, NE KADAR, NEDEN/NİÇİN, NEREYE” soruları sorulur.

♦ Bizi dostça karşıladılar.

♦ Yarın akşam İzmir’e gidecek.

♦ Tren istasyonunda iki saat beklemiş.

♦ Ali Bey, çok yoğun olduğundan davete katılamadı.

♦ “Nereye” sorusu dolaylı tümleci de bulduran sorulardan biriydi.

Bu soruya cevap veren tümleç, “-e(a)” durum eki almışsa dolaylı

tümleç; yalın hâlde ise zarf tümelcidir.

♦ Birazdan aşağıya ineceğim.

♦ Birazdan aşağı inerim.

♦ Zaman adları, cümlenin anlamını zaman bakımından tamamlamadığında zaf tümleci olmaz.

♦ Bugün eski okulumuza gidiyoruz.

♦ Dün eski okulumuzda buluştuk.

♦ Bugün, dünümüzü bile aratıyor.

♦ “-e(a)” durum ekiyle kullanılan edatlar zarf tümleci görevinde söz

öbekleri oluşturur:

♦ Eve doğru gidiyordu.

♦ Ayaklarını masaya doğru uzatmıştı.

♦ Akşama doğru şiddetli bir yağmur başladı.

♦ Aynı cümle içinde farklı sorulara cevap veren birden çok zarf

tümleci bulunabilir.

♦ Bayram sabahları güneş bile başka türlü doğardı.

Edat Tümleci

♦ Cümlede yüklemin anlamını birliktelik, araç yönünde tamamlayan “ile” ve “için” edatları ile kurulmuş söz öbekleri “edat

tümleci” kabul edilir.

♦ Edat tümlecini bulmak için yükleme “KİM İLE, NE İLE, KİM İÇİN,

NE İÇİN” soruları sorulur.

♦ Dost ile ye, iç; alışveriş etme.

♦ Bu odayı sizin için ayırdık.

Aşağıdaki cümleleri ögelerine ayıralım.

• Epik ve dramatik yapıtlarda bireyler; kendilerine özgü davranış,

tutum, dış görünüş ve dünya anlayışlarıyla ortaya konulurlar.

dolaylı tümleç - özne - zarf tümleci - yüklem

• Kuş türlerinin giderek azalması doğadaki kirlenmenin en belirgin

göstergelerinden biridir.

özne - yüklem

• Yayıncılıktan muhasebeye, bankacılıktan araştırmacılığa kadar

hemen her alanda yapay zekâ programlarına başvuruluyor.

dolaylı tümleç - dolaylı tümleç - yüklem

• Aristoteles, “İnsanların tüm mutlulukları ve acıları, eylem biçiminde belirir.” dedi.

özne - belirtisiz nesne - yüklem

• Günümüzde dünyanın her köşesinde yeni atılımlar, yeni uygarlık

hareketleri görülüyor.

zarf tümleci - dolaylı tümleç - özne - yüklem

• Eşiklerinde soluk yüzlü, çıplak ayaklı, ürkek ve sessiz çocukların kuru ekmek kabukları ile oynadıkları bu evleri görünce kendi

evimi hatırladım.

zarf tümleci, belirtili nesne - yüklem

• Korku, anlamsızlık ve yabancılaşma yaşayan anlatıcı; kentin her

şeyine alışmış insanlarının sıradan bir şeymiş gibi yaşadıkları

hayata ayak uyduramaz.

özne - dolaylı tümleç - yüklem

• Doğduğu evde yıllar sonra kendisiyle yüzleşen kahramanımız;

aşkı için evi terk eden babasını, çocuklarına sahip çıkan annesinin sabrını, İstanbul’un Anadolu insanına müdahalesini suçluluk

duyarak keşfeder.

özne - belirtili nesne - zarf tümleci - yüklem

• Sevinç Çokum, Al Çiçeğin Moru’nda ömrünün sonuna yaklaşmış

insanların yaşadıkları psikolojiyi Türk öykücülüğünde örnek teşkil

edecek incelikte işler.

özne - dolaylı tümleç - belirtili nesne - zarf tümleci - yüklem

• Geyikler, Annem ve Almanya; öykücülüğümüzün imkânlarını

genişleten yenilikçi tutumu, insanımızı yansıtmadaki derinlikli

gözlem gücü sayesinde Türk öykücülüğünün önemli bir durağı

olmayı hak etmiştir.

özne - zarf tümleci - belirtili nesne - yüklem

zarf tümleci

zarf tümleci

zarf tümleci

zarf tümleci

dolaylı tümleç

zarf tümleci

zarf tümleci

zarf tümleci

özne belirtili nesne

zarf tümleci

zarf tümleci

zarf tümleci

zarf tümleci zarf tümleci

edat tümleci

edat tümleci

Cümlenin Ögeleri – II

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

34-b

2

P:190

Ara Söz / Ara Cümle

♦ Cümle içinde yer alan ara sözler ve açıklayıcı cümleler, iki virgül

arasında ya da iki kısa çizgi arasında gösterilir. Bu sözler, cümledeki özneyi veya tümleçleri açıklamak için kullanılabilir ya da

cümlenin anlamını dolaylı olarak tamamlayan, cümleden çıkarıldığında bir bozulmaya neden olmayan açıklayıcı cümle olarak

da bulunabilir:

♦ Kürklü paltosunun içinde yüzü yarı yarıya kaybolmuş bu

adam, kıyafetine bakılırsa oldukça zengindi, yanlarına durdu.

♦ Dün akşam ışıltılı yollardan, mavi suların parıldadığı altın yaldızlı sahillerden geçerek ülkemizin kültürel tarihi en zengin

olan şehrine -yedi tepeli şehre- geldik.

Cümle Dışı Unsur

♦ Cümlenin kuruluşuna doğrudan katılmayan ve şekil olarak

yükleme bağlanmayan ancak cümlenin anlamını dolaylı olarak

tamamlayan ögelere “cümle dışı unsur” denir. Bunlar; özne,

nesne ve diğer tümleçler gibi yüklemin tamamlayıcısı değildir;

yüklemle doğrudan ilişkilendirilemez. Bu bakımdan ünlemler,

hitap sözleri ve açıklayıcı cümleler cümle dışı öge olarak kabul

edilir.

♦ Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker

Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer

♦ Çalgı sesi bana kadar geliyordu, âh!

Ne uzunmuş gece, Rabbim, gelmiyor sabah

♦ Yalı halkı, o dönemin tüm zengin ailelerinde vardı, yazları Büyükada’da bir ev kiralardı.

Cümle Vurgusu

♦ Cümlede vurgulu söylenmek istenen öge yüklemden önce kullanılır.

♦ Başarılı öykü kitaplarına imza atan yazarımız, günümüzde sevilerek okunmaktadır. (vurgulanan öge zarf tümleci)

♦ Aziz Nesin, toplumsal ve siyasal eleştiri yaparken mizahın gücünden yaralanmıştır. (vurgulanan öge dolaylı tümleç)

♦ Soru eki “mı/mi”nin bulunduğu cümlelerde vurgu, “mı/mi”den

önceki ögededir.

♦ “da/de” bağlacının bulunduğu cümlelerde vurgu bu bağlaçtan

önceki ögededir.

♦ “Ne zaman, nerede, kim vb.” soru sözcükleri ile kurulan soru

cümlelerinde vurgu, soru sözcüğündedir.

♦ Cümle ögeleriyle ilgili bazı püf noktaları hatırlayalım.

♦ Özne, çokluk ve iyelik ekleri dışında ek almaz; yani durum eki

almış bir sözcük özne olamaz.

♦ Belirtisiz nesne, her zaman yüklemin yanında yer alır; yüklemle

belirtisiz nesne arasına “da, de, dahi, bile” gibi pekiştirme bağlaçları ve soru eki dışında başka öge giremez.

♦ İsim cümleleri nesne almaz ancak “bir şeyi birine/bir şeyi bir

şeye borçlu olmak” kalıbında kurulan isim cümlelerinde nesne

bulunabilir: Bilim insanları, başarılarını disiplinli çalışmalarına

borçludur.

♦ Aynı cümlede hem belirtili hem belirtisiz nesne bulunmaz; belirtili nesne her zaman “-i” durum ekini almış hâldedir.

♦ Şartlı birleşik cümlelerde yan cümle olan şart cümlesi; temel

cümleyi şart, zaman, sebep, benzetme, tahmin vb. yönlerden

tamamlayarak temel cümleye zarf tümleci işleviyle bağlanır.

♦ Edat grupları yüklemin anlamını zaman, durum, yer-yön, miktar,

sebep bakımından tamamladıklarında zarf tümleci işlevi kazanır.

♦ Cümlede geçen soru sözcükleri, hangi cümle ögesini buldurmaya yönelik kullanılmışsa cümlede o öge görevindedir.

♦ Bunları kim anlattı?

♦ Kimi arıyorsunuz?

♦ Haberi kimden aldınız?

♦ Ne zaman görüşürüz?

♦ Onu niçin aramadın?

♦ Sana ne anlattı?

♦ Ona ne söylendi?

♦ Beni soran kimdi?

♦ Aradığınız neydi?

özne

belirtili nesne

dolaylı tümleç

zarf tümleci

zarf tümleci

belirtisiz

nesne

özne

yüklem

yüklem

Örnek 2

Yörüklerden Kayıp Masallar, unutulmaya yüz tutmuş masalları hem

yazılı hem de görsel olarak kayıt altına alıyor.

Bu cümledeki ögelerin doğru sıralanışı aşağıdakilerin hangisinde verilmiştir?

A) Özne - belirtili nesne - yüklem

B) Özne - belirtili nesne - zarf tümleci - yüklem

C) Belirtisiz nesne - özne - zarf tümleci - yüklem

D) Belirtisiz nesne - özne - yer tamlayıcısı - yüklem

E) Özne - belirtili nesne - zarf tümleci - yer tamlayıcısı - yüklem

Çözüm

Yörüklerden Kayıp Masallar (özne), unutulmaya yüz tutmuş masalları

(belirtili nesne), hem yazılı hem görsel olarak (zarf tümleci), kayıt altına alıyor (yüklem). Doğru cevap “B” şıkkıdır.

açıklayıcı cümle

dolaylı tümlecin açıklayıcısı

cümle dışı öge

cümle dışı öge

cümle dışı öge

Cümlenin Ögeleri – II

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

34-b

3

P:191

1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinin öge sıralanışı “özne- zarf

tümleci- yüklem” şeklindedir?

A) Arkadaşlarım son günlerde bana her zamankinden daha

sıcak davranıyor.

B) Diyarbakır’ın dar sokaklarında dolaşırken Cahit Sıtkı Tarancı’nın evine rastlamıştık.

C) “Müslüm” filmini izledikten sonra birçok insanın Müslüm

Gürses’e bakışı çok değişti.

D) Bilgiyi emekle harmanlamak, onun kitaplarında dikkate

değer bir olgu olarak duruyor.

E) Geçmişe ait düşünceler ve inanışlar, kendinden bir şeyler

kaybetmeden ayakta durabiliyor.

5. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde özne, açıklayıcısıyla kullanılmıştır?

A) Tiyatroya, o büyülü sahneye, hayatını adamıştı.

B) Bu dergiyi çıkaranlar, geçmişi pek iyi anımsamıyorlar.

C) Bu yapıt, Yaprak Dökümü, Türk edebiyatının klasiklerinden

biridir.

D) Sait Faik’in öykülerini, ilk öykülerini, okuduğumda çok

beğendim.

E) Onun Ankara’ya gelmesinden sonra, sen de hatırlayacaksın, şehir daha da güzelleşmişti.

4. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde dolaylı tümleç (yer tamlayıcısı) vurgulanmıştır?

A) Günlükler; içten, samimi, doğal bir havada yazılır.

B) Kuşadası’na gittiğimde her defasında sarp kanyonları ve

dağları yararak eşsiz koyları olan Dilek Yarımadası’na giderim.

C) Bizans Dönemi’nde önemli bir inanç merkezi olan Kadıkalesi’nde, Sisam Adası’na karşı keyifli manzaranın tadını

çıkarıyorum.

D) Yolculuk yaparken Cemal Süreya’nın Göçebe’si ve Âttila

İlhan’ın Duvar’ı çantamdadır.

E) Sezai Karakoç’un Masal şiirinde yaşama karşı alınan bir

tavrın varlığı kendini her zaman hissettirir.

6. Aşağıdakilerin hangisinde sözde özne kullanılmıştır?

A) Ülkemizin güzelim Ege kıyıları günden güne betonlaşıyor.

B) Stresli bir hayat yaşayanlar, hastalıklara daha kolay yakalanıyorlar.

C) İnsanlar, koskoca doğayı önemsemeyip küçücük bahçelerini önemser.

D) Zeytinyağının özellikle kalp ve damar sağlığı için çok faydalı

olduğu biliniyor.

E) Küçüklüğümde kavak ağaçlarının uzun gövdelerine hayranlıkla bakardım.

2. Aşağıdakilerin hangisinde ögelere ayırmada yanlışlık yapılmıştır?

A) İnsanın kişilik özelliklerini anlamanın zorlukları/ vardır.

B) Bir kurgu oluşturmanın zorluklarını/ artık/ öğrendim/ ben.

C) Bir yürüyüşe çıkarken/ yanınıza/ kesinlikle/ bir fotoğraf

makinesi/ alın.

D) Tarihî bölgelerde/ fotoğraf çekmek/ birçoğumuza/ büyük/

mutluluk verir.

E) Edebiyatımızın en önemli isimlerinin bir araya geldiği bu

fuarda/ öğrenciler/ imza törenlerine/ katıldı.

3. Aşağıdaki cümleler için ayraç içinde verilen bilgilerden

hangisi yanlıştır?

A) Hepimizi en çok, oyunun sonu etkilemişti. (Öznesi belirtili

isim tamlamasından oluşmuştur.)

B) Ağustos ayının bol yıldızlı geceleri ışıl ışıldı. (Temel ögelerden oluşmuş isim cümlesidir.)

C) Yeni bilgisayarını aldığı mağaza neredeymiş? (Yüklemi

zamirden oluşmuş soru cümlesidir.)

D) Sanatçının son gösterisini yeni açılan AKM’de binlerce kişi

izledi. (Nesnesi isim tamlamasından oluşmuş cümledir.)

E) Güvenlik görevlilerinin uyarılarına aldırmayan çocuklardan

biri tramvayda mahsur kalmıştı. (“kalmıştı” cümlenin yüklemi görevindedir.)

Sınıf İçi Uygulama

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 1 34-b

4

C2D78DA0

P:192

4. Bizlere de bu zenginliği hem alın terimizle hem de iç gözümüzle

anlamlandırmak, şekillendirmek ve bizlerden sonrakilere biraz

daha ileride bırakmak düşüyor.

Bu cümledeki ögelerin doğru sıralanışı, aşağıdakilerin hangisinde verilmiştir?

A) Yer tamlayıcısı - özne - yüklem

B) Özne - belirtisiz nesne - yüklem

C) Yer tamlayıcısı - belirtili nesne - yüklem

D) Yer tamlayıcısı - özne - zarf tümleci - yüklem

E) Özne - yer tamlayıcısı - belirtisiz nesne - yüklem

1. Türkiye’nin farklı bölgelerinden gelen ziyaretçiler - - - ilgi gösterdiler.

Bu cümlede boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilirse cümlenin ögeleri sırasıyla “özne - yer tamlayıcısı - zarf

tümleci - yüklem” şeklinde olur?

A) âdeta bir lavanta cenneti olan köyün lavanta hasadına katılarak bu faaliyete

B) Isparta’nın Kuyucak köyünde yapılan lavanta hasadına

katılarak etkinliğe

C) Toroslar’ın eteğinde yüksek bir tepeye kurulmuş olan bu

lavanta kokulu köye

D) lavanta tarlalarıyla çevrili köyün doğal güzelliğine hayran

kalarak köyde gerçekleşen lavanta şenliklerine bu yıl da

yoğun

E) lavanta çayı ve lavanta balı ile sunulan kahvaltı mekânlarına ve lavantalı ürünlerin satıldığı hediyelik eşya standına

oldukça fazla

3. İnsanlık tarihi boyunca yapılan birçok icat, --- .

Bu cümle aşağıdakilerden hangisi ile tamamlanırsa öge

dizilişi “özne-yer tamlayıcısı-belirtili nesne-yüklem” şeklinde

olur?

A) dün olduğu gibi bugün de modern teknolojilerin temelini

oluşturur

B) modern insan hayatına önemli katkılar sunmaya hâlâ

devam ediyor

C) hem bireysel hem de toplumsal yaşamda önemli dönüşümleri başlatmıştır

D) kendi alanında yeni bir dönemi başlatacak kadar insanlık

tarihini zenginleştirir

E) insan deneyiminin önemli bir bileşeni olarak geçmişten

günümüze inanılmaz değişimleri beraberinde getirmiştir

5. (I) Çok sayıda sığınmacı ailenin kaldığı eski bir ahşap evdi burası. (II) Eski bir zamandan kalma bu ev içinde zaman yeniden

doğuruyordu hiç geçmeyecek yeni bir zamanı. (III) Üç katın

sağlı sollu koridorlarında yan yana sıralanmış onlarca odanın

bulunduğu bu evde her şey en az bu ev kadar eskiydi. (IV) Yağmurlar altında tükenmeye yüz tutmuş kiremitler sessizce can

veriyordu çatılarda. (V) Kaç odadan geçtiğini dahi bilmeden

dolaşıyordu adam bu eski ev içinde.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde “belirtili

nesne” kullanılmıştır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

2. Canlıların yaşamsal faaliyetlerinde önemli işlevlere sahip olan

magnezyum - - - -.

Bu cümle aşağıdakilerden hangisiyle tamamlanırsa öge

dizilişi “özne - zarf tümleci - yer tamlayıcısı - yüklem” şeklinde

olur?

A) kalsiyumun sinir hücrelerine girmesini ve bu hücreleri aktive

etmesini önler

B) vücut tarafından üretilmeyip sürekli olarak dışarıdan alınması gereken bir elementtir

C) kalsiyum ile birlikte kullanılarak kemik gelişimini sağlamada

ve kemikleri korumada rol oynar

D) toprakta ve deniz suyunda bulunmasına karşın yanlış beslenme vücut tarafından yeteri kadar alınamamasına neden

olur

E) vücut kaslarına gerekenden fazla sinyal gönderilmesiyle

oluşabilecek kas spazmları, ağrılar ve kas yorgunluğunun

oluşmasını engeller

Ödev

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 2 34-b

5

B2643912

P:193

1. 2020 yılında kaybettiğimiz filozof Oruç Aruoba’nın Ferhat Taylan ile birlikte gerçekleştirdiği radyo klasiği “Felsefe Gevezelikleri”, Açık Radyo’nun dijital mecralarındaki hesaplarında dinleyicilere açıldı.

Bu cümlenin ögelerinin doğru sıralanışı aşağıdakilerden

hangisidir?

A) Özne - belirtili nesne - zarf tümleci - yüklem

B) Özne - yer tamlayıcısı - yer tamlayıcısı - yüklem

C) Zarf tümleci - belirtili nesne - zarf tümleci - özne - yüklem

D) Zarf tümleci - özne - belirtili nesne - yer tamlayıcısı - yüklem

E) Belirtili nesne - özne - yer tamlayıcısı - zarf tümleci - yüklem

5. Bizans mimarisinin karakteristik özelliklerini taşıyan Aya İrini

Kilisesi, günümüzde pek çok etkinlik ve uluslararası konsere ev

sahipliği yapmaktadır.

Bu cümlenin ögelerinin doğru sıralanışı aşağıdakilerden

hangisidir?

A) Belirtili nesne - özne- zarf tümleci - yüklem

B) Özne - zarf tümleci - yer tamlayıcısı - yüklem

C) Yer tamlayıcısı - belirtili nesne - özne - yüklem

D) Belirtili nesne - zarf tümleci - özne - belirtili nesne - yüklem

E) Özne - zarf tümleci - yer tamlayıcısı - belirtisiz nesne - yüklem

2. Antik Mısır’a kadar uzanan tarihiyle özellikle maden ocaklarında hayvanlarla çekilen vagonları hareket ettirmek için kullanılan

ray hatları - - - - değiştirdi.

Bu cümlede boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi

getirilirse cümlenin ögeleri sırasıyla “özne - belirtili nesne -

zarf tümleci - yüklem” şeklinde olur?

A) sonraki on yılda Avrupa tarihini

B) lokomotifin icadıyla demir yolu ulaşımını

C) dünyanın ulaşım sistemini köklü biçimde

D) yük ve yolcu taşımacılığını o yıllarda büsbütün

E) taşımacılığın ana hatlarını dünya genelinde hızla

4. Türkiye’nin yanı sıra Yunanistan, Kuzey Makedonya, Kosova,

Arnavutluk gibi ülkelerde yaşayan Pomaklar - - - -.

Bu cümle aşağıdakilerden hangisiyle tamamlanırsa öge

dizilişi “özne - zarf tümleci - yer tamlayıcısı - belirtisiz nesne -

yüklem” şeklinde olur?

A) kültürlerin iç içe geçtiği Balkanların ruhunu en iyi yansıtan

topluluklar arasında yer alıyor

B) günümüzde ağırlıklı olarak Rodop Dağları çevresi, Kırcaali

ve Pazarcık gibi köylerde yaşıyor

C) dünyanın bütün noktalarının birbirine benzemeye başladığı

bir çağda bize çok farklı bir öykü anlatıyor

D) geleneklerini koruyup yaşatmaya çalışırken bir yandan da

Balkanların zengin tarihini günümüze taşıyor

E) dilleri, mutfakları, halk ezgileri gibi geleneklerine sahip çıkarak kültürel kimliklerini korumayı başarmışlar

3. (I) Ne zaman Âşık Veysel’i düşlesem elleriyle toprağı yoklarken

görürüm onu. (II) Elleriyle topraktan aldığı ilhamı parmak uçlarında toplayıp sazının tellerine aktarırken kendini bulur o tellerde. (III) Yaşar Kemal’e, Orhan Veli şiirlerini tekrar tekrar okuttuğu anları düşünürüm sonra. (IV) Geleneğin köklerine tutunarak

ama geleneği biraz da kırarak ayak uydurur yeni çağa. (V) Tıpkı

Orhan Veli’nin şiire elma yemeyi öğretmesi gibi Âşık Veysel de

âşık şiirine uzun ince bir yolda durmadan yürümeyi öğretir.

Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangileri ögeleri ve

ögelerinin sıralanışı bakımından özdeştir?

A) I ve III B) I ve IV C) II ve IV

D) II ve V E) III ve V

6. Rüyasında sevdiğini gören lakin vakitsiz uyandığı için hiç

zaman kaybetmeden “Onu tekrar göreyim.” diyerek uyumaya

çalışanların nesli tükenince azaldı gerçek aşkın mayası da.

Bu cümlenin zarf tümlecinde aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Bağlaç B) İsim fiil

C) Adlaşmış sıfat-fiil D) İşaret zamiri

E) Çekimli fiil

ÖSYM Tarzı

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 3 34-b

6

927502B8

P:194

FİİLDE ÇATI

♦ Yüklem görevindeki fiiller, öznelerine ve nesnelerine göre bazı

özellikler gösterir; bu özelliklere “fiil çatısı” denir.

♦ Bu açıklamadan da anlaşıldığı üzere “çatı” özelliği, yüklemi fiil

olan cümlelere özgüdür; isim cümlelerinde çatı özelliği aranmaz.

Özne - Yüklem İlişkisine Göre Fiil Çatıları

♦ Cümlenin yüklemi durumundaki fiille cümlenin öznesi arasındaki

ilişkidir. Özne - yüklem ilişkisine göre fiil çatıları dört grupta incelenir:

a) Etken Fiil

♦ Çatı eki (-l, -n, -ş) almamış, kök ve gövde durumundaki fiiller

etken çatılıdır. Bu fiillerin yüklem olduğu cümlelerde özne, fiilin

bildirdiği iş, durum ve oluşu kendisi gerçekleştirir; yani özne

“gerçek özne”dir.

♦ Emlakçımız evi dün satmış.

♦ Öğretmenimiz bir soru da tahtaya yazdırdı.

♦ Görevliler, tören alanını kutlamalar için hazırladılar.

♦ Etken fiillerin yüklem olduğu cümlelerde özne, insan ya da insan

dışında bir canlı olabileceği gibi cansız varlık da olabilmektedir;

özellikle de oluş fiillerinde bu durumla karşılaşırız.

♦ Biz uyandığımızda güneş çoktan doğmuştu.

♦ Sonbahar gelince kimi ağaçlar yapraklarını döker.

♦ Yüklemin etken çatılı fiil olduğu cümlelerde özne, gizli özne de

olabilir.

♦ Öğrenciler için okunacak kitaplar listesi hazırladım.

Aşağıdaki parçada etken çatılı fiilleri bulalım.

İnsan genomu, birçok kokuyu algılayabilen 400 koku reseptörünü

kodlayan genler içerir. Memelilere ait koku reseptör genleri, ilk olarak

1991 yılında moleküler biyolog Richard Axel Linda Buck tarafından

sıçanlarda keşfedildi. 1920’lerde araştırmacılar, insan burnunun yaklaşık 10.000 kokuyu ayırt edebildiğini tahmin ediyordu ancak 2014

yılında yapılan bir çalışma ile bir trilyondan fazla kokuyu ayırt edebildiğimiz öne sürüldü.

içerir, tahmin ediyordu

b) Edilgen Fiil

♦ Etken fiillere “-l” ve “-n” eklerinden biri getirilerek “edilgen çatılı

fiil”ler elde edilir.

♦ Edilgen fiiller, yüklemin bildirdiği eylemi yapanın (gerçek öznenin)

söylenmediği ya da bilinmediği fiillerdir.

♦ Edilgen fiillerin yüklem olduğu cümlelerde genel olarak “sözde

özne” bulunur. Sözde özne, yüklemin bildirdiği eylemi yapan değil; yapılan eylemden etkilenen kişi ya da varlıktır.

♦ Emlakçıya verdiğimiz ev dün satılmış.

♦ Tören alanı görevliler tarafından hazırlandı.

♦ Evin tüm odaları güzelce temizlenmişti.

♦ Edilgen fiillerin yüklem olduğu kimi cümlelerde sözde özne de

bulunmaz. Geçişsiz çatılı fiiller edilgen yapıldığında cümlede işi

yapan da işten etkilenen de belli değildir, bu cümlelerde özne

bulunmaz.

♦ Bundan sonra sabahları erken kalkılacak.

♦ Yeni projeye bugün hızla başlandı.

♦ Sınıfta sessizce oturuldu.

Aşağıdaki parçada edilgen çatılı fiilleri bulalım.

Dünya dışı yaşam üzerine onlarca yıldır bilimsel çalışmalar yapılıyor. Güneş sistemi içinde, Dünya’dakine benzer biçimde, canlılara

ev sahipliği yapabilecek tek gezegen olarak Mars öne çıkıyor. Ancak

bugüne kadar Mars’ta yaşamın varlığına dair herhangi bir bulguya

ulaşılamadı. Güneş sisteminin dışındaki yaşam hakkında fikir edinmek için günümüzde gezegenlerin keşfine odaklanılıyor. Ancak

günümüz teknolojileriyle bu gök cisimlerinde canlıların var olduğu

kesin olarak kanıtlanamıyor. Konu üzerine çalışan araştırmacılar, bir

ortamda canlıların yaşamadığını tespit edebilecek yöntemler bulmak

için çalışıyor.

yapılıyor, ulaşılamadı, odaklanılıyor, kanıtlanamıyor

özne yüklem (etken fiil)

özne yüklem (etken fiil)

özne yüklem (etken fiil)

özne yüklem (etken fiil)

özne yüklem (etken fiil)

yüklem (etken fiil)

özne

(sözde özne)

yüklem

(edilgen fiil)

özne

(sözde özne)

yüklem

(edilgen fiil)

özne

(sözde özne)

yüklem

(edilgen fiil)

yüklem

(edilgen fiil)

yüklem

(edilgen fiil)

özneler belirsiz

yüklem

(edilgen fiil)

Fiilde Çatı 9. ÜNİTE: FİİLDE ÇATI

MODÜL

35

TÜRKÇE Ders Anlatım Modülü

9. ÜNİTE: FİİLDE ÇATI

Fiilde Çatı

TYT TÜRKÇE 1

Adı Soyadı : ..............................................................

BFBDFF13

P:195

c) Dönüşlü Fiil

♦ Öznenin hem işi yaptığını hem de bu işten etkilendiğini gösteren

fiiller “dönüşlü fiil”lerdir.

♦ Etken fiillere “-l” ve “-n” çatı eklerinden biri getirilerek “dönüşlü

çatılı fiil”ler elde edilir. Daha çok kullanılan dönüşlülük eki “-n”dir.

♦ Edilgen fiiller ile dönüşlü fiiller aldıkları çatı ekleri ile benzerlik

gösterse de dönüşlü fiillerde “gerçek özne” bulunurken edilgen

fiillerde gerçek özne bulunmaz.

♦ Sabahtan akşama boş boş gezindi.

♦ Arda, bunları sana anlatmaya çekinmiş.

♦ Ailem sınavı kazandığımı öğrenince çok sevindi.

♦ Kadıncağız neden sonra kendine gelip açıldı.

Aşağıdaki cümlelerin yüklemlerini “edilgenlik” ve “dönüşlülük”

özelliğine göre inceleyelim.

Cümleler Edilgen Dönüşlü

Hırsızlar, şehir dışında yakalandı. ✓

Geçen hafta ağır bir gribe yakalandı. ✓

Yemekleriniz hemen hazırlanıyor. ✓

Sinemaya gitmek için odasında hazırlanıyor. ✓

Haftaya Ankara’ya taşınacak. ✓

Koliler bir üst kata taşınacak. ✓

Önemli evraklar en az bir yıl saklanmalı. ✓

Çocuk, bizi görünce annesinin arkasına

saklandı.

Aldığımız fidanlar hatıra ormanına dikildi. ✓

Tanımadığımız bu adam, bir saattir sokağın

başında dikiliyordu.

Bize burada beklememiz söylenmişti. ✓

Çiçeklerine zarar veren kedilere söyleniyor

sabahtan beri.

Hafta sonunu tek başıma geçirince çok sıkıldım.

Salataya bir limon daha sıkılsın. ✓

d) İşteş Fiil

♦ Fiil kök ya da gövdelerine “-ş” çatı eki getirilerek “işteş çatılı fiil”ler elde edilir.

♦ İşteş fiillerin bildirdiği iş, oluş ve durum “karşılıklı” ya da “birlikte”

yapılmayı gerektirir. İşteş fiillerin bildirdiği eylem, öznenin tek başına yapabileceği bir iş değildir; en az iki kişi tarafından karşılıklı

ya da birlikte yapılacak bir eylemdir.

♦ Karşılıklı işteşlik özelliği taşıyan fiillerden bazıları şunlardır:

♦ anlaş(mak)

♦ bakış(mak)

♦ dertleş(mek)

♦ sözleş(mek)

♦ tartış(mak)

♦ kucaklaş(mak)

♦ İşin birden çok kişi ya da varlık tarafından toplu olarak yapıldığını gösteren, birliktelik özelliği gösteren işteş fiillerden bazıları

şunlardır:

♦ gülüş(mek)

♦ ağlaş(mak)

♦ ötüş(mek)

♦ uçuş(mak)

♦ kaçış(mak)

♦ bekleş(mek)

♦ Bazı fiiller sonradan “-ş” eki almadan kök durumundayken işteşlik özelliği gösterir.

♦ barış(mak) ♦ güreş(mek) ♦ savaş(mak)

Aşağıdaki tabloda verilen atasözlerinin yüklemlerini bularak öznesine göre çatı özelliklerini yazalım.

Atasözleri Çatı Özelliği

Abanın kadri yağmurda bilinir. edilgen

Dibi görünmeyen sudan geçme. etken

Güzel bürünür, çirkin görünür. dönüşlü

Olacakla öleceğe çare bulunmaz. edilgen

Karınca zevali gelince kanatlanır. dönüşlü

Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla. etken

Doğmadık çocuğa don biçilmez. edilgen

Derdi veren devasını da verir. etken

El yarası onulur, dil yarası onulmaz. edilgen

Çok koşan çabuk yorulur. dönüşlü

İki kardeş savaşmış, ebleh buna inanmış. işteş, etken

İki kaptan bir gemiyi batırır. etken

Akan su yosun tutmaz. etken

Sırça köşkte oturan, komşusuna taş atmamalı. etken

yüklem (dönüşlü fiil)

özne yüklem (dönüşlü fiil)

özne yüklem (dönüşlü fiil)

özne yüklem (dönüşlü fiil)

Fiilde Çatı

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

35

2

P:196

Nesne - Yüklem İlişkisine Göre Fiil Çatıları

♦ Türkçede fiiller “geçişli” ve “geçişsiz” olmak üzere iki temel gruba ayrılır. Fiillerdeki bu geçişlilik, geçişsizlik özelliği doğrudan

doğruya cümle içinde “fiil-nesne” bağlantısından kaynaklanan

bir özelliktir; bu özellikte fiilin nesne alıp almamasına bakılır.

a) Geçişli Fiiller

♦ Nesne alabilen fiiller “geçişli fiil”dir. Bu fiiller “kimi” ve “neyi” sorularına cevap oluştururlar.

♦ Yeni aldığı kitabı bir gecede okumuş.

♦ Depodaki ürünleri tek tek saydı.

♦ Yarın geleceğini söyledi.

♦ Odayı havalandırmak için pencereyi açtı.

♦ İş - kılış fiilleri, geçişli fiillerdir; bu fiillerin yüklem olduğu cümlelerde nesne kullanılmamış olsa da yüklem geçişli çatılıdır.

♦ Bulduğu ilk boşluğa park etti.

♦ Bana neden anlatmadın.

b) Geçişsiz Fiiller

♦ Nesne alamayan fiiller “geçişsiz fiil”dir. Bu fiiller “kimi” ve “neyi”

sorularına cevap oluşturamazlar. Durum ve oluş fiilleri nesne almadıklarından geçişsiz fiillerdir.

♦ Dün gece erkenden uyudu.

♦ Sabahları yürümek için sahile gider.

♦ Pencerenin önündeki koltukta oturuyordu.

c) Oldurgan Fiiller

♦ Geçişsiz fiiller “-r, -t, -dır” eklerinden birini alarak geçişli fiil durumuna gelirler; geçişsizken geçişli hâle gelen bu fiillere “oldurgan

fiil” denir.

♦ Aşağıdaki fiilleri uygun eki getirerek geçişli yapalım.

• gül(mek)

• dol(mak)

• sevin(mek)

• kaç(mak)

• ağla(mak)

• kop(mak)

• uç(mak)

• uyu(mak)

d) Ettirgen Fiiller

♦ Geçişli fiillere “-r, -t, -dır” eklerinden biri getirildiğinde bu fiillerin

geçiş dereceleri artırılmış olur; geçiş dereceleri artırılmış bu fiillere “ettirgen fiil” denir. Ettirgen fiillerde “işi başkasına yaptırma”

anlamı vardır.

♦ Aşağıdaki geçişli fiilleri uygun eki getirerek ettirgen yapalım.

• yaz(mak)

• taşı(mak)

• söyle(mek)

• oku(mak)

• bul(mak)

• bekle(mek)

Aşağıdaki şiirde geçen çekimli fiilleri bularak nesne - yüklem

ilişkisine göre çatı özelliğini belirleyelim.

Beni bu güzel havalar mahvetti

Böyle havada istifa ettim

Evkaftaki memuriyetimden

Tütüne böyle havada alıştım

Böyle havada âşık oldum

Eve ekmekle tuz götürmeyi

Böyle havalarda unuttum

Şiir yazma hastalığım

Hep böyle havalarda nüksetti

Beni bu güzel havalar mahvetti

“mahvetti, unuttum” fiileri geçişli çatılıdır.

“istifa ettim, alıştım, âşık oldum, nüksetti” fiilleri geçişsiz çatılıdır.

Örnek 1

Orhan Pamuk’un Benim Adım Kırmızı romanında, nakkaşların hayat

hikâyeleri ve renklerin dile gelişi başarılı bir biçimde işlenmiştir.

Bu cümlenin yükleminin çatı özelliği aşağıdakilerin hangisinde

doğru verilmiştir?

A) Etken - geçişli B) Etken - geçişsiz

C) Dönüşlü - geçişsiz D) Edilgen - geçişli

E) Edilgen - geçişsiz

Çözüm

Cümlede gerçek özne değil sözde özne olduğundan öznesine göre

“edilgen”dir, nesne almadığından “geçişsiz”dir. Doğru yanıt “E” şıkkıdır.

nesne yüklem (geçişli fiil)

nesne yüklem (geçişli fiil)

nesne yüklem (geçişli fiil)

nesne yüklem (geçişli fiil)

yüklem (geçişli fiil)

yüklem (geçişli fiil)

yüklem (geçişsiz fiil)

yüklem (geçişsiz fiil)

yüklem (geçişsiz fiil)

Bazı fiiller oldurgan ve ettirgen duruma getirilirken fiilin kökünde

değişiklik olur:

♦ git(mek) Æ götür(mek)

♦ gel(mek) Æ getir(mek)

♦ gör(mek) Æ göster(mek)

♦ kalk(mak) Æ kaldır(mak)

Fiilde Çatı

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

35

3

P:197

1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde ayraç içinde verilen açıklamaya uygun bir fiil kullanılmamıştır?

A) Hastalık sonrası her şeyi kafaya takıyor. (Geçişsiz fiil)

B) Garip davranışlarıyla herkesin dikkatini çekmişti. (Etken fiil)

C) Sanatçılar, zamanla kendilerine özgü üslupları ile tanınırlar.

(Geçişsiz fiil)

D) Bulaşıcı hastalıklara dikkat edilmediği takdirde sonuçları

kötü olabilir. (Geçişsiz fiil)

E) Kelimelere yüklediği farklı anlamları çözümledikçe daha

çok bağlanıyor insan ona. (Dönüşlü fiil)

4. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde ettirgen çatılı bir fiil vardır?

A) Şirketten aldığı evrakları asistanıyla eve gönderdi.

B) Bu yeni ürünümüz hiçbir kimyasal madde barındırmaz.

C) Düzenlediği seminerle gençleri bağımlılığa karşı bilinçlendirdi.

D) Çamaşır makinem çalışmadığından çamaşırlarımı dışarıda

yıkatıyorum.

E) Mineral açıcından zengin bir besin olan peynir, bağışıklık

sistemini kuvvetlendirir.

2. (I) Alışveriş merkezinde genç bir annenin küçük kızıyla yaşadıkları dikkatimi çekti. (II) Kızın ısrarlı taleplerine anne çok makul

cevaplarla karşı çıkıyordu. (III) Küçük kızın annesini dinlediğine

fakat anlamamakta ısrar ettiğine tanık oldum. (IV) Genç kadın

son ana kadar kızına hiç bağırmadan onu ikna etmeye çalıştı.

(V) Sonunda onu kucağına alarak sakin bir ses tonunda söylediği ninniyle kızını kucağında uyuttu.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinin yüklemi

nesne alamazken aldığı ekle nesne alabilir hâle gelmiştir?

A) I B) II C) III D) IV E) V

6. (I) Eğlenceli bir şeyler mi yapmak mı istiyorsunuz? (II) Tüm bildiklerinizi unutun! (III) Heyecan verici şeyler, yeni tanıştığımız

şeylerdir genelde. (IV) O nedenle düşünüp daha önce hiç yapmadığınız bir şey bulun. (V) Sıradan bile olsa alıştıklarınızdan

daha fazla keyif verecektir.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde çatı özelliği aranmaz?

A) I B) II C) III D) IV E) V

3. (I) İzmir’e gidenler bilirler. (II) Buca’dan Konak’a giderken bir

dağdan deniz kenarına iniyor hissi yaşanır. (III) Varyanttan bir

sağa bir sola dönerek inerken insan tüm İzmir’i ayakları altında

hisseder. (IV) Şehri tüm güzelliğiyle seyretme imkânı bulur. (V)

İzmir âşıkları işte biraz da bu manzaraya hayranlık duyarlar.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinin yüklemi

özne-yüklem ilişkisine göre diğerlerinden farklıdır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

5. (I) İnsan kendine yakışanı iyi bilmelidir. (II) Birinde güzel duran

bir kıyafet, başka birine hiç yakışmayabilir. (III) Modaya uymak

pahasına rüküşlük içinde sokaklarda gezinen insanlar görüyorum. (IV) Moda dediğimiz şey, zamanın ruhunu yakalamak olsa

da insan kendine yakışanı giymeli. (V) Bence moda insanın hissettiğidir, ben bu düşünce ile giyiniyorum açıkçası.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinin yüklemi

dönüşlü çatılıdır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

Sınıf İçi Uygulama

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 1 35

4

C038F0AD

P:198

1. (I) Mısır Çarşısı’nda iki saat kadar dolaştıktan sonra arkadaşlar Dolmabahçe Sarayı’na gitmeye karar verdiler. (II) Aslında

ben de uzun zamandır buraya gitmek istiyordum. (III) Yıllardır

bu şehirde yaşamama rağmen bu isteğimi hep erteledim. (IV)

İnsan ne kadar istese de bazen bir şeyler ihmal ediliyor. (V)

Bugüne kadar ihmal ettiğim isteklerimi bugün Dolmabahçe’ye

giderek artık ertelememeyi seçtim.

Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisinin yüklemi

özne-yüklem ilişkisine göre diğerlerinden farklıdır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

4. (I) Ege sahillerine gitmek için yola koyulduğunuzda bereketli

toprakların havasını içinize çekmeye başlarsınız. (II) Yol kenarlarında kendi tarlalarından topladıkları meyveleri satan köylülerle

sohbet edebilirsiniz. (III) Özellikle de Çine tarafından geçerken

yine yol üstündeki çöp şiş lokantaları mola verdiğinize değecek lezzetler sunarlar size. (IV) Fiyatlar eskiden olduğu kadar

uygun değil elbette. (V) Yoldan geçen arabalar çoğalıp insanlar bu lokantaları kendi sosyal medyalarında önerdikleri için bir

ünlenme de söz konusu.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde etken ve

geçişli bir fiil yüklem olmuştur?

A) I B) II C) III D) IV E) V

2. (I) Bir dost sohbeti özler insan kimi zaman. (II) Günler birbirine benzemeye başlayıp da aynılaştığında bir kaçış yeridir dost

yanı. (III) Bir kahve eşliğinde bazen sadece beş dakika sürecek

bir hâl hatır sorma bile rahatlatır insanı. (IV) Bu sakin limanda demirlemek ister insan yüreği. (V) Kısacası bir dostu olmalı

insanın, kederini sevincini bakışından anlayan.

Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisinin yüklemi

oldurgan çatılı bir fiildir?

A) I B) II C) III D) IV E) V

3. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir işin karşılıklı yapıldığı

anlamını taşıyan bir eylem kullanılmıştır?

A) Arabanın anahtarını piknik yaptığımız yerde yitirdik.

B) İki komşu ülke, su sorunu yüzünden yıllarca savaşmıştı.

C) İki eski dost, yıllar önce tanıştıkları parkta son kez oturdular.

D) Kuzenime de benim gömleğimin aynısından almaya karar

verdik.

E) Yazdığım tüm yazılar, gençler için söylediğim tüm sözlere

dikkat ederdim.

5. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yüklem geçişli bir eylem

olduğu hâlde cümlede nesne kullanılmamıştır?

A) Dikkatimi çekti de son satırına kadar kalemle çizmişsin.

B) Kendim için hiçbir çıkar gözetmeden doğruları söyledim.

C) Yaşadığı çağın koşullarına uygun biçimde hareket ediyordu.

D) Bir gün önce görüşmüş olsaydık bu konu bu denli uzamadı.

E) Bir konuda sonuca varır varmaz hemen başka bir soruna

geçiyordu.

6. Okumak ve yazmak, kişinin düşünce ufkunu ve hayal gücünü

olduğundan çok daha ötelere taşır.

Bu cümledeki altı çizili eylemin yapı ve çatı özelliği aşağıdakilerin hangisinde verilmiştir?

A) Basit yapılı - etken - geçişli

B) Birleşik yapılı - etken - geçişli

C) Türemiş yapılı - etken - geçişli

D) Basit yapılı - edilgen - geçişsiz

E) Türemiş yapılı - edilgen - geçişli

Ödev

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 2 35

5

C4AD6C3A

P:199

1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinin yüklemi edilgen çatılı bir

fiildir?

A) Toplantının sonuna doğru insanları çok etkileyecek bazı

konuşmalar yapıldı.

B) Yamaçlarında keçiler otlayan kuru, yalçın, çıplak dağlar

arasından geçiyorlardı.

C) Anlamaya başladığı bu tuhaf dili küçücük kafasında beliren

bir inatla konuşmayarak sustu.

D) Evin avlusuna sırtında yayvan bir torba, elinde ufacık bir

iskemle ve uzun bir demir parçası ile yaşlı bir adam girdi.

E) Vapur rıhtımdan kalkıp da Marmara’ya doğru uzaklaşmaya

başlayınca yolcularını geçirmeye gelenler, üzerlerinden ağır

bir yük kalkmış gibi ferahladılar.

4. (I) Yazar, son romanında aile hikâyesinden yola çıkarak bir

dönemin portresini sunuyor. (II) Anadolu’nun bir ilçesinden elinizde açık kamerayla yola çıkıyor, bir dağ köyüne gidiyorsunuz.

(III) Köye gelince önce çevreyi, evleri, bahçeleri kayıt altına alıyorsunuz. (IV) Sonra da o evlerden birinde karar kılarak o evden

içeri giriyorsunuz. (V) Bu noktada, girdiğiniz evde yaşayan ailenin hikâyesi başlıyor.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili aşağıdakilerden

hangisi söylenemez?

A) I. cümlenin yüklemi etken, geçişli bir fiildir.

B) II. cümledeki yüklemler çatı bakımından özdeştir.

C) III. cümlenin yüklemi nesnesine göre geçişlidir.

D) IV. cümlenin yüklemi öznesine göre etken çatılıdır.

E) V. cümlenin yüklemi nesnesine göre geçişlidir.

2. Aşağıdaki cümlelerden hangisinin yüklemi etken - geçişli

bir eylemdir?

A) Alışveriş merkezlerini büyük kentlerdeki insanlar tercih ediyor hâlâ.

B) Unutulmaya yüz tutmuş olan bakırcılık üzerine faydalı bir

söyleşi yapıldı.

C) Günümüz modern toplumlarında yalnız kalabilmek neredeyse imkânsız.

D) Küçük yaşta sözcük dağarcığını zenginleştirmek amacıyla

çalışmalar yapılmalıdır.

E) Bildiğimiz gezegenlerden başka gezegenlerin olup olmadığı her zaman araştırma konusudur.

5. I. Başına gelenleri herkese anlattığı için çok pişman olmuş.

II. Bahçedeki kavak ağaçlarının hepsi bu hafta sonu budanmış.

III. Bugün çok yorulduğundan evin temizliğini yarın yapmaya

karar vermiş.

IV. Memleketinden getirdiği taze sebzeleri kış için kurutarak

saklamış.

V. Yaptığı iş görüşmesinden sonra derin bir nefes alarak

rahatlamış.

Numaralanmış cümlelerin çatı özellikleriyle ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) I. cümle, öznesine göre etken çatılıdır.

B) II. cümle, öznesine göre edilgen çatılıdır.

C) III. cümle, nesnesine göre geçişsiz çatılıdır.

D) IV. cümle, nesnesine göre geçişli çatılıdır.

E) V. cümle, öznesine göre işteş çatılıdır.

3. (I) Önemsediği ve sevdiği insanların hayatlarında değersiz bir

nesne gibi yer kaplamaktan sıkılmıştı. (II) Mutlak bir tavırla

artık buna son vermesi gerektiğini kendine hatırlattı. (III) Tüm

bu düşüncelerden sonra bir yolculuğa çıkmaya karar verdi. (IV)

Zihnini susturmanın tek yolunun bu olduğuna inanıyordu. (V)

Bu yolculuğa da “hakikat yolculuğu” olarak bakıyordu.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili aşağıdakilerden

hangisi söylenemez?

A) I. cümlenin yüklemi dönüşlü çatılı eylemdir.

B) II. cümlenin yüklemi ettirgen çatılı eylemdir.

C) III. cümlenin yüklemi geçişsiz çatılı birleşik eylemdir.

D) IV. cümle nesnesine göre geçişli çatılıdır.

E) V. cümlenin yüklemi etken-geçişsiz eylemdir.

ÖSYM Tarzı

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 3 35

6

C60FCEE0

P:200

CÜMLE TÜRLERİ

♦ Kelimeler arasında kurulan anlam ilişkisini bütünleyen öge yüklemdir, yüklem olmadan tamamlanmış bir cümle de olmaz. Bu

sebeple de yüklem cümlenin temelidir, diyebiliriz. Cümlelerin

sınıflandırılmasında da birinci dereceden rol oynayan ögemiz

yüklem olacaktır. Cümleleri türlerine ayırırken çeşitli açılardan

yüklemi esas alacağız. Yüklemin isim ya da fiil olması, olumlu

veya olumsuz olması, cümlede bulunduğu yer, cümledeki yargı

sayısı cümleleri sınıflandırmada öncelikle bakacağımız özellikler

olacak. Bu doğrultuda da cümleleri şu dört başlık altında inceleyeceğiz:

♦ Yüklemine Göre Cümleler

♦ Öge Dizilişine Göre Cümleler

♦ Anlamına Göre Cümleler

♦ Yapısına Göre Cümleler

Yüklemine Göre Cümle Türleri

♦ Cümle ögelerini işlerken yüklem görevinde olan sözcüklerin

çekimli fiil ya da isim ve isim soylu sözcükler olabileceğini görmüştük. Cümleleri yüklemlerine göre türlere ayırırken yüklem

durumundaki sözcüklerin isim mi fiil mi olduğuna bakarız. Buna

göre de cümleler “fiil cümleleri” ve “isim cümleleri” olarak ikiye

ayrılır.

a) Fiil (Eylem) Cümleleri

♦ Yüklemi “çekimli fiil” olan cümlelerdir. Yüklem basit, türemiş ya

da birleşik yapılı; basit ya da birleşik zamanlı bir fiildir.

♦ Bir mumla ayırdık geceden kendimizi

Kurduk bir mumla bu çadırı bahçemize

♦ Hepimiz ayrı ayrı tutulduk dünyaya

Denizi görenler deliye döndü

♦ Bir pencere açıldı kitabımın sayfasında

El sallayarak sen göründün

b) İsim (Ad) Cümleleri

♦ Yüklemi çekimli fiil olmayan tüm cümleler “isim cümlesi”dir. İsim

cümlelerinde yüklem; ek-fiil almış isim, zamir, adlaşmış sıfat,

edat, fiilimsi, isim ya da sıfat tamlaması olabilir.

♦ Yalnızlıktır denizin tek yasası

Aşkın altın yasasıdır o

♦ Daha o zaman bu gökyüzünün, ovaların

Dünyaya sımsıkı sarılacakları belliydi

♦ İstanbul’da Boğaziçi’nde

Bir fakir Orhan Veli’yim

Dizilişine Göre Cümle Türleri

♦ Cümleler dizilişlerine göre türlere ayrılırken yüklemin cümledeki

yeri esas alınır.

a) Kurallı (Düz) Cümleler

♦ Yüklemi sonda bulunan cümleler “kurallı cümleler”dir.

♦ Bin dokuz yüz kırk iki baharıydı

Bahçeli pencereler önünde geziyorduk

♦ Ben bu ellerimi hiç görmemiştim

Çünkü onlar benim ağaçlarımdı

b) Devrik Cümleler

♦ Yüklemi sonda olmayan cümleler “devrik cümleler”dir.

♦ Döner bir gün gurbet ellerde kalan

Sabret neşem, sabret şarkım, sabret sevdiğim

♦ Dalıveriyoruz arada bir

İkimiz de aynı şeyi düşünüyoruz belki

c) Eksiltili Cümle

♦ Bitmemiş, tamlanmamış cümle özelliği taşıyan eksiltili cümleler; yüklemi söylenmemiş cümlelerdir. Karşılıklı konuşmalarda,

örneklerin sıralandığı ifadelerde, kimi atasözlerinde yüklem söylenmemiş olabilir:

♦ - Bu saatte nereye gidiyorsun?

- Okula...

♦ -Yol yürümekle, borç ödemekle...

♦ Ek-fiilin geniş zamanında kullanılan “-dır/-dir” çoğu zaman düşer, bu cümleleri eksiltili cümle ile karıştırmamalıyız. Yüklem

görevinde kullanılan sözcükteki “-dır/-dir” eki düşse de o sözcük

cümlenin yüklemi durumundadır.

♦ Görünmez bir düşman geçip giden zaman

Geçip giden zaman görünmez bir düşman(dır)

Anlamlarına Göre Cümle Türleri

♦ Cümle türleri sınıflandırması içinde cümleleri “olumlu cümle”,

“olumsuz cümle” ve “soru cümlesi” başlığı altında inceleyeceğiz.

a) Olumlu Cümle

♦ Yüklemin belirttiği iş, oluş ya da durumun gerçekleştiğini, gerçekleşeceğini bildiren isim ve fiil cümleleri anlamca olumludur.

Burada yüklemde belirtilen durumun istenilen, onaylanılan bir

durum olup olmadığına değil bunun yapılıp yapılmadığına bakılır.

“Her zaman yalan söyler.” cümlesinde yüklemin bildirdiği “yalan

söyleme” istenilmeyen bir durum olsa da cümle, anlamca olumludur çünkü “yalan söyleme” eylemi gerçekleşmektedir.

yüklem

Cümle Türleri 10. ÜNİTE: CÜMLE TÜRLERİ

MODÜL

36

TÜRKÇE Ders Anlatım Modülü

10. ÜNİTE: CÜMLE TÜRLERİ

Cümle Türleri

TYT TÜRKÇE 1

Adı Soyadı : ..............................................................

C364D7B2

P:201

♦ Çalışan her zaman kazanır.

♦ Havada bugün bir durgunluk var.

♦ Geç saatte kapı çalınca bir an panikledi.

♦ Bazı cümleler biçimce olumsuz olduğu hâlde anlamca olumlu

olur.

♦ Seni anlamıyor değilim. (anlıyorum)

♦ Şirkette kurallara uymayanlar yok değil. (var)

♦ Ben sanki benden ne sakladığınızı bilmiyorum. (biliyorum)

b) Olumsuz Cümle

♦ Yüklemin belirttiği iş, oluş ya da durumun gerçekleşmediğini, gerçekleşmeyeceğini bildiren isim ve fiil cümleleri anlamca

olumsuzdur.

♦ Söz vermesine rağmen gelmedi.

♦ Film, medyada övüldüğü kadar güzel değildi.

♦ Benim istediğim gibi bir ayakkabı bu mağazada yok.

♦ Bugün kendini iyi hissetmiyormuş, okula da gitmeyecekmiş.

♦ Cümlede olumsuzluk anlamı, “-ma/-me” ve “sız/-siz” olumsuzluk

ekleriyle, “yok, değil, hayır” sözcükleriyle, “ne... ne” bağlacıyla

sağlanır.

♦ Bazı cümleler biçimce olumlu olduğu hâlde anlamca olumsuz

olur:

♦ Ne hasta bekler sabahı (beklemez)

Ne taze ölüyü mezar

Ne şeytan bir günahı

Seni beklediğim kadar

♦ Bende sana verecek akıl mı kaldı? (kalmadı)

♦ Ona da haber vermekten başka yol mu var? (yok)

♦ Öyle hızlı konuşuyor ki anlayabilirsen anla. (anlayamazsın)

♦ Siz benim ne hissettiğimi nereden bileceksiniz? (bilemezsiniz)

c) Soru Cümlesi

♦ Soru cümlesi; işin yapılıp yapılmadığını sormak, cümlenin ögelerinden herhangi biriyle ilgili bir durumu öğrenmek için kurulur.

♦ Cümlede soru anlamı “-mı/-mi” soru ekinin yanı sıra soru sıfatları, soru zamirleri, soru zarfları ile sağlanır.

♦ Dün akşam kim aramış?

♦ Nasıl bir ev almak istiyor?

♦ Ne zaman tatile çıkıyorsunuz?

♦ Sen o gün bizimle değil miydin?

Örnek 1

(I) Kemal Tahir’in en çok okunan kitaplarından biridir Esir Şehrin İnsanları. (II) Fakat kitaptaki karakterlerin üzerine yeteri kadar çalışma

yapılmamıştır. (III) Oysaki toplumun temel taşlarını oluşturan tiplerdir

her biri. (IV) Aslında her kültür ve topluluk kendini anlayan, anlatan,

kurgulayan ve yaşatan tipleri oluşturur. (V) Bu tipler, toplumun salt bir

dönemini değil geleceğini de tayin eden kişilerdir.

Bu parçada numaralanmış cümleler için aşağıdakilerden hangisi söylenmez?

A) I. cümle, devrik fiil cümlesidir.

B) II. cümle, olumsuz fiil cümlesidir.

C) III. cümle, devrik isim cümlesidir.

D) IV. cümle, olumlu fiil cümlesidir.

E) V. cümle, olumlu ve kurallı cümledir.

Çözüm

I. cümlenin yüklemi “Kemal Tahir’in en çok okunan romanlarından

biridir” söz öbeğidir, dolayısıyla bu cümle bir isim cümlesidir. Doğru

yanıt “A” şıkkıdır.

Yapılarına Göre Cümle Türleri

a) Basit Cümle

♦ Bir tek yargı bildiren cümleler “basit cümle” özelliği taşır. Basit

cümlelerde yüklem olarak ya tek bir çekimli eylem ya da ek-fiil

almış isim soylu sözcük, söz öbeği bulunur. Bu tek yüklem dışında cümlede yargı bildiren başka bir sözcük bulunmaz. Basit

cümlelerde yan cümlecik kuran ögeler (fiilimsi, dilek - şart kipi

almış sözcük, iç cümle) bulunmaz.

♦ Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı var.

♦ Garip kuşun yuvasını Allah yapar.

♦ Her ağacın meyvesi olmaz.

♦ Ağaç yaprağıyla gürler.

♦ Cümlenin yapıca basit oluşu, cümledeki sözcük sayısı ile ilgili

değildir; cümledeki yargı sayısı ile ilgilidir. Cümlenin uzunluğu ya

da kısalığı cümlenin yapısını belirleyen bir nitelik değildir.

b) Birleşik Cümle

♦ Temel bir yargı ile yan yargılardan oluşan cümlelerdir. Temel

yargı “cümlenin yüklemi”dir, yan yargılar ise temel yargıyı çeşitli yönlerden tamamlayan “yan cümlecik”lerdir. Yan cümlecikler;

fiilimsilerden, dilek - şart kipiyle çekimli sözcüklerden, “ki” bağlacıyla kurulmuş yan yargılardan ve iç cümlelerden oluşabilir. Buna

göre de birleşik cümleler kendi içinde dörde ayrılır:

soru zamiri

soru sıfatı

soru zarfı

soru eki

yüklem

yüklem

yüklem

yüklem

Cümle Türleri

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

36

2

P:202

Girişik Birleşik Cümle: Yan cümleciği fiilimsi ile oluşmuş birleşik

cümlelerdir. Yan cümlecik, temel cümlenin bir ögesi durumundadır.

♦ Aza kanaat etmeyen çoğu hiç bulamaz.

♦ Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar.

♦ Araba devrilince yol gösteren çok olur.

♦ Aşağıdaki atasözlerinin yan cümleciklerini ve bunların görevini

bulalım:

♦ Ağlamayan çocuğa meme vermezler.

♦ Minareyi çalan kılıfını hazırlar.

♦ İp koptuğu yerden bağlanır.

♦ Yar, yakıldığı gün tozar.

Şartlı (Koşullu) Birleşik Cümle: Yan cümleciğin dilek - şart kipi almış sözcük ya da sözcük öbeğinden oluştuğu birleşik cümlelerdir.

♦ Dağ yürümezse abdal yürür.

♦ Çobanın gönlü olursa tekeden yağ çıkarır.

İç İçe Birleşik Cümle: Cümle değeri taşıyan bir sözün yan cümlecik

olarak kullanılması ile oluşan birleşik cümlelerdir.

♦ Deniz, “Bu konuyu çok iyi anladım.” dedi.

♦ Bana henüz “Toplantı var.” demedi.

“ki”li Birleşik Cümle: Temel cümleye “ki” bağlacı ile bağlanan yan

cümleciklerle oluşan birleşik cümlelerdir. Bu yapıdaki cümlelerde

“ki” bağlacından önceki kısım genellikle temel cümleyi, sonraki kısım

yan cümleciği oluşturur.

♦ Eminim ki çok başarılı olacak.

c) Sıralı Cümle

♦ Birbirine anlam ilgisiyle bağlı en az iki yargı içeren cümlelerdir.

Yargılar virgül (,) ya da nokta virgül (;) kullanılarak tek cümle oluşturacak biçimde sıralanır. Birden çok yargı içeren bu cümlelerde

en az iki yüklem vardır.

♦ At ölür, meydan kalır; yiğit ölür, şan kalır.

♦ Biri yer, biri bakar; kıyamet ondan kopar.

♦ Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır.

♦ Sıralı cümleler, yargılar arasında öge ortaklığı bulunup bulunması

durumuna göre “bağımlı sıralı” ve “bağımsız sıralı” olarak ikiye

ayrılır:

Bağımlı Sıralı Cümle: Yargılar arasında öge ortaklığı olan sıralı cümlelerdir.

♦ Akarsuya inanma, eloğluna güvenme.

♦ Balı parmağı uzun yemez, kısmetlisi yer.

ortak

nesne

özne yüklem özne yüklem

Bağımsız Sıralı Cümle: Yargılar arasında öge ortaklığı olmayan sıralı

cümlelerdir.

♦ Ak gün ağartır, kara gün karartır.

♦ Ardıcın közü olmaz, yalancının sözü olmaz.

♦ Bir el bir eli yıkar, iki el bir yüzü yıkar.

d) Bağlı Cümle

♦ Birbirine anlam ilgisiyle bağlı en az iki yargı içeren cümlelerdir.

Yargılar bağlaçlarla birbirine bağlanarak tek bir cümle oluşturur.

Birden çok yargı içeren bu cümlelerde en az iki yüklem vardır.

♦ İçinde bağlaç olan her cümle bağlı cümle değildir; burada dikkat edeceğiniz nokta, bağlacın yargıları bağlamak için kullanılmış

olmasıdır.

♦ Allah bilir ama kul da sezer.

♦ Hem kaçar hem davul çalar.

özne

yan cümlecik

yüklem

belirtili nesne

yan cümlecik

yüklem

yan cümlecik

zarf tümleci

yan cümlecik

özne yüklem

yan cümlecik yüklem

yan cümlecik yüklem

Soru eki “-mı/-mi” şart anlamı verecek şekilde kullanıldığında,

zarf-fiil eki yerine geçtiğinde yan cümlecik kurarak birleşik cümle

oluşturur.

Dikkatli dinlemedin mi anlayamazsın.

Onu gördün mü bana haber ver.

yan cümle

dinlemezsen

yan cümle

görünce

yan cümlecik

nesne yüklem

yan cümlecik

nesne yüklem

temel cümle yan cümlecik

Çok başarılı olacağına eminim.

yüklem yüklem yüklem yüklem

yüklem yüklem yüklem

yüklem yüklem

dolaylı

tümleç

yüklem dolaylı

tümleç

sen

ortak özne

yüklem

özne yüklem özne yüklem

özne yüklem özne yüklem

özne nesne yüklem özne nesne yüklem

Cümle Türleri

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

36

3

P:203

1. Aşağıdaki atasözlerinin hangisinde hem isim hem de fiil

cümlesi vardır?

A) Dost başa, düşman ayağa bakar.

B) Ağlarsa anam ağlar, başkası yalan ağlar.

C) Akıl yaşta değildir ama aklı da başa yaş getirir.

D) Adam adama yük değil, can gövdeye mülk değil.

E) Akılları pazara çıkarmışlar, herkes yine kendi aklını almış.

5. (I) Son günlerde o kadar yoğunum ki… (II) Ne kitap okumaya

vaktim kalıyor ne dostlarla vakit geçirmeye. (III) Varsa yoksa

yetiştirmeye çalıştığım işler beynimde dönüp duruyor. (IV) Biraz

nefes almam gerekmez mi? (V) Kısa bir tatile çıkmayalı ne

kadar uzun süre oldu.

Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi biçimce

olumlu, anlamca olumsuz bir cümledir?

A) I B) II C) III D) IV E) V

2. (I) Müzik hakkında çok fazla tanım vardır. (II) Yapılan bu tanımların hepsi de kabul edilebilir tanımlardır. (III) Ancak hepsini içine

alacak genel bir tanım yapmak oldukça zordur. (IV) Yine de

tanımlamaya çalışırsak şöyle diyebiliriz: (V) Evrensel bir kavram

olan müzik; insanların hislerini, düşüncelerini, doğadan aldıklarını anlatan ahenkli seslerdir.

Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi basit yapılıdır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

4. Aşağıdakilerden hangisi devrik bir isim cümlesidir?

A) Düşüncelerinden taviz vermediği için ayrıştı diğerleriyle.

B) Üretkenliğini büyük ölçüde belki de tamamen yalnızlığına

borçlu.

C) Ben her daim yazdıklarımın arkasında durdum sonuna

kadar.

D) Kavranamayan bir bilginin karşılık bulmayacağı kesindir

toplumda.

E) Sözcüklere yeni anlamlar yükleme alışkanlığım yüzünden

çok okur kaybettim.

3. (I) Akran zorbalığı, bir kişi ya da bir grup insanın kasıtlı olarak

tekrarlayan bir biçimde, diğer bir kişiye ya da bir gruba karşı

acı vermek, onları korkutmak, sindirmek ya da yıldırmak amacıyla yapılan davranışların tümü olarak tanımlanabilir. (II) Zorbalık içeren bir eylem, kasıtlı olarak karşısındakine zarar vermek amacıyla yapılan saldırgan davranışlardır. (III) Saldırganlık;

genel bir tanımla, başka kişilere zarar veren herhangi bir davranış olarak ifade edilir. (IV) Şiddet; bir kimsenin fiziksel olarak ya

da herhangi bir nesne kullanarak diğer bir bireyi ciddi biçimde

yaralaması ya da ona zarar vermesidir. (V) Aslında şiddet de bir

saldırganlık biçimi olmakla birlikte temel özelliği “fiziksel gücün

kullanımına” dayalı olmasıdır.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili aşağıdakilerden

hangisi yanlıştır?

A) I. cümlede, birden fazla yan yargı vardır.

B) II. cümle, birleşik bir isim cümlesidir.

C) III. cümle, kurallı bir fiil cümlesidir.

D) IV. cümle, birleşik yapılı bir fiil cümlesidir.

E) V. cümle, birleşik, kurallı bir cümledir.

6. (I) Her çocuk, ailenin özeli ve gelecek güvencesidir. (II) Çocuk,

toplumda ailesini temsil edip soyunun devamını sağlar. (III) Her

çocuğun, ne olursa olsun, durumuna uygun eğitim alması en

doğal hakkıdır. (IV) Bu hakkın hiçbir kısıtlamaya tabi tutulmadan

bireyin yetenekleri doğrultusunda ve düzeyine göre verilmesi,

toplumun temel görevlerinden biridir. (V) Çünkü her birey kendine, ailesine ve topluma aldığı eğitim oranında yararlı olur.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

A) I. cümle, kurallı bir isim cümlesidir.

B) II. cümle, birleşik yapılı bir fiil cümlesidir.

C) III. cümle, yapısına göre bağlı cümledir.

D) IV. cümle, birleşik yapılı kurallı bir isim cümlesidir.

E) V. cümle, olumlu ve kurallı bir fiil cümlesidir.

Sınıf İçi Uygulama

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 1 36

4

C164F7BA

P:204

4. (I) Bahçenin orta yerine siyah bir masa koymuşlar. (II) Bu renk

seçiminin nedenini anlayamıyorum. (III) Yeşile yakışan renklerden biri değildir siyah. (IV) Şöyle daha toprak tonları yeşile çok

iyi uyum sağlar oysa. (V) Fakat işte zevkler de karakterler gibi

insandan insana değişiyor.

Bu parçadaki cümlelerle ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

A) I. cümle, basit yapılı bir fiil cümlesidir.

B) II. cümle, birleşik yapılı bir fiil cümlesidir.

C) III. cümle, olumsuz ve devrik isim cümlesidir.

D) IV. cümle, devrik bir fiil cümlesidir.

E) V. cümle, basit yapılı kurallı bir cümledir.

1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yan cümlecik özne görevindedir?

A) Bütün yolların tükendiği yerde yeni bir yol bulmaya çalışıyordu.

B) Uçsuz bucaksız tarlalarda hissettiklerimizi kimseye anlatmadık.

C) Okuma yazma bilmeyenler hafta sonu kültür merkezindeki

kursa katılacaklar.

D) Biz verdiğimiz sözleri tutabilmek için günlerce çalışırken

birileri yoluna devam etmiş.

E) Çalışmalarının neticesi olarak elde ettiği başarılarını ailesine

ve sevdiklerine armağan etti.

2. (I) Çocukların yetiştirilmesinde aileye çok ciddi görevler düştüğünü herkes biliyor artık. (II) Fakat günümüzde bu saptama,

bazı noktalarda eksiklikler içerir hâle geldi. (III) Şöyle ki anne ve

babası bir işte çalışan çocuklar, gün içinde anne ve babalarını birkaç saat ancak görebiliyor ve tüm paylaşımlarını o birkaç

saate sığdırmak zorunda kalıyorlar. (IV) Hâl böyle olunca da

çocuklar anne babalarından çok, bakıcılarıyla ya da kreşlerdeki

öğretmenleri ile vakit geçiriyor, bu kişilerle olan paylaşımlarını

artırıyorlar. (V) Sonuç olarak çocuğun anne ve babası, çocuğun

eğitimine ağırlık verecek kadar çocukla vakit geçiremiyor.

Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi bağımlı

sıralı cümledir?

A) I B) II C) III D) IV E) V

5. (I) Sabah 08.30’da kahvaltımı yaptıktan sonra sırt çantamı

aldım ve Çanakkale’nin ara sokaklarını gezmeye başladım.

(II) Tarihî Saat Kulesi’nin önünde biraz durup fotoğraf çektim.

(III) Yakın tarihimize ışık tutan Nusrat Mayın Gemisi’nin maketini görmek için sabırsızlanıyordum. (IV) Esnafın, yöre halkının

sıcaklığı yüzlerine vurmuş gibiydi. (V) Dükkânının önünden geçtiğim her esnaf bütün içtenliğiyle güne hazırlanıyor, kazançlı bir

gün olması için hazırlıklarını yapıyordu.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili aşağıdakilerden

hangisi söylenemez?

A) I. cümle, ortak özneli bağlı cümledir.

B) II. cümle, girişik birleşik cümledir.

C) III. cümle, kurallı bir fiil cümlesidir.

D) IV. cümle, sıralı cümledir.

E) V. cümle, olumlu yüklemler içermektedir.

3. Gezi yazılarında gezip görülen yerlerin coğrafyası, tarihi, toplumsal yapısı, ekonomik durumu ve kültürel özellikleri açıklanabilir.

Bu cümlenin nitelikleri aşağıdakilerin hangisinde doğru

verilmiştir?

A) Olumlu – kurallı – birleşik - isim

B) Olumlu – kurallı – birleşik - fiil

C) Olumsuz- devrik – sıralı - isim

D) Olumsuz- kurallı – basit - fiil

E) Olumlu – devrik – bağlı – fiil

Ödev

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 2 36

5

C6676C3A

P:205

1. (I) Ev; insanın fiziksel, psikolojik ve toplumsal varlığını etkileyen

bir mekândır. (II) Geçmişten günümüze evlerin yapısı ve toplumlara etkisinde birtakım değişiklikler ortaya çıkmıştır. (III) Eski

evler, şimdiki apartmanlar gibi insanları doğadan ayırmazdı. (IV)

Eve bahçeden geçilir ve bahçeyi sulamak için bir kuyudan su

çekilirdi. (V) Çiçekler bahçeden evlere girer, lavanta çiçekleri

temizliği duyuran kokularını yataklara dökerdi.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili aşağıdakilerden

hangisi yanlıştır?

A) I. cümle, yüklemi sıfat tamlaması olan bir isim cümlesidir.

B) II. cümle, kurallı ve olumlu basit bir cümledir.

C) III. cümle, basit yapılı olumsuz bir cümledir.

D) IV. cümle öge ortaklığı bulunmayan bağlı bir cümledir.

E) V. cümle bağımlı sıralı, basit çekimli fiil cümlesidir.

2. (I) Birinci Dünya Savaşı batıklarına ilk defa dalmak oldukça

heyecan vericiydi. (II) Öncelikle 27 metre derinlikte yatan Lundy

batağına dalmış, gemiyi bütünlüğünü korumuş hâlde bulmuştuk. (III) Aşağıdan yukarı doğru bakıldığında aralardan sızan ışık

huzmelerini ve batığın içinde yuva yapmış gelincik balıklarını

seyrederek dalışın tadını çıkarmıştık. (IV) İkinci dalışımızı Suvla

Koyu’nda 13 metre gibi oldukça sığ derinlikteki bir batığa yapmıştık. (V) Bize bu batığın Çanakkale Savaşı’nda İngilizler tarafından su arıtma gemisi olarak kullanıldığı söylenmişti.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili aşağıdakilerden

hangisi yanlıştır?

A) I. cümle, girişik birleşik yapılı bir isim cümlesidir.

B) II. cümle, bağımlı sıralı yapılı bir fiil cümledir.

C) III. cümle, belirtili nesnesi olan bağlı bir cümledir.

D) IV. cümle, yer tamlayıcısı olan kurallı bir cümledir.

E) V. cümle, öznesi söz öbeğinden oluşmuş bir fiil cümlesidir.

3. (I) Petra, Ürdün’ün Lut Gölü ile Akabe Körfezi arasında bulunan

bir antik kenttir. (II) Burası, kum taşı kayaların renginden dolayı

“Gül Kızılı Şehir” olarak da anılıyor. (III) Antik kent, MÖ 400 ile

MS 106 yılları arasında Nebelilere başkentlik yapmış ve Roma

İmparatorluğu tarafından işgal edilene kadar başkent olarak varlığını sürdürmüştür. (IV) Sonraki yüzyıllarda deprem ve

ekonomik sıkıntılardan dolayı kent gözden düşmüş. (V) Kentte

bulunan tiyatro, tapınak, ev gibi yapılar kireç taşına oyularak

yapılmış.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A) I. cümle, kurallı bir isim cümlesidir.

B) II. cümlede, yüklem edilgen çatılıdır.

C) III. cümle, yapıca bağlı bir cümledir.

D) IV. cümle, girişik birleşik yapılı bir cümledir.

E) V. cümlede, özne görevinde kullanılmış yan cümlecik vardır.

4. (I) Bu yıl onuncusu gerçekleşecek Portakal Çiçeği Festivali,

23-27 Mart’ta düzenlenecek. (II) Sivil inisiyatifle gerçekleştirilen festival, Türkiye’nin en önemli sokak festivalidir. (III) Konser,

sergi ve gösterilerin de sergilendiği festivalde Adana rengârenk

olur. (IV) Katılımcıların renkli kostümler giyip kortej oluşturduğu

festival yoğun ilgi görür. (V) Adana’nın tanıtımına ve turizmine

de katkı sağlayan festivalde, baharı çok erken yaşamayı tecrübe etmelisiniz.

Bu parçada numaralanmış cümleler için aşağıdakilerden

hangisi söylenemez?

A) I. cümle, temel ögelerden oluşmuştur.

B) II. cümle, birleşik bir isim cümlesidir.

C) III. cümlede, yan cümlecik yer tamlayıcısıdır.

D) IV. cümle, birleşik bir fiil cümlesidir.

E) V. cümle, birden çok yan cümlecik içermektedir.

ÖSYM Tarzı

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 3 36

6

BFAC6784

P:206

SES BİLGİSİ

Ünlü ve Ünsüz Harflerin Sınıflandırılması

Kalın İnce

Düz Yuvarlak Düz Yuvarlak

Geniş a o e ö

Dar ı u i ü

Türkçenin ses bilgisi açısından en önemli özelliklerinin başında ses

uyumları gelir. Hem ünlüleri hem de ünsüzleri ilgilendiren bu ses

uyumlarını hatırlayalım.

Kalınlık İncelik Uyumu: Aynı sözcük içinde sadece kalın ya da sadece ince ünlülerin bulunması durumudur. Kalın ve ince ünlülerin

aynı sözcükte bir arada bulunması bu uyumu bozmaktadır.

Çeşitli nedenlerle kalınlık - incelik uyumunun dışında kalan Türkçe

sözcükler vardır. Uyuma girmeyen, tek biçimli olan aşağıdaki ekler

bu uyumu bozmaktadır:

♦ -yor Æ geliyor

♦ -ken Æ koşarken

♦ -ki Æ okuldaki

♦ -leyin Æ sabahleyin

♦ -daş Æ meslektaş

♦ -ımtırak Æ mavimtırak

Düzlük - Yuvarlaklık Uyumu: Düz ünlülerden sonra düz ünlü, yuvarlak ünlülerden sonra dar-yuvarlak veya düz-geniş ünlünün gelmesi

durumudur. Yani “a, e, ı, i” ünlülerinden sonra “a, e, ı, i” ünlüleri

gelebilir; “o, ö, u, ü” ünlülerinden sonra “u, ü” veya “a, e” ünlüleri

gelebilir: alın, ırak, erdem, sevgi, uçak, üzüm, ödev, okul vb.

Düzlük - yuvarlaklık uyumu kalınlık - incelik uyumu kadar sağlam

değildir; “kavun, kabuk, karpuz, yağmur, tavuk, çamur, tapu, kavurmak” sözcüklerinde olduğu gibi pek çok sözcük bu uyumun dışında

kalmaktadır. Ayrıca “-yor” ve “-ki” ekleri de bu uyumu bozmaktadır.

Sert Ünsüz Yumuşak Ünsüz

Sürekli f, h, s, ş ğ, j, l, m, n,r, v, y, z

Süreksiz ç, k, p, t b, c, d, g

Ünsüzlerle ilgili ses olaylarını daha iyi anlayabilmek için bu ünsüzlerin tabloda belirtilen özellikleri bilinmelidir.

♦ Türkçede görülen ses olaylarına geçmeden önce Türkçenin belli

başlı ses özelliklerini hatırlayalım:

♦ Türkçede iki ünlü yan yana gelmez.

♦ Türkçede aynı hecede ikiz ünlü yoktur.

♦ Türkçede kelime başında iki ünsüz bulunmaz.

♦ Türkçe kelimelerin hiçbir yerinde “j” sesi olmaz.

♦ Türkçede hece sonunda üç ünsüz yan yana bulunmaz.

♦ Türkçede kelime sonunda “b, c, d, g, ğ” sesleri bulunmaz.

♦ Türkçede belli ünsüz çiftleri hece ve kelime sonunda bulunabilir, bunlar şu şekildedir:

♦ Iç (ölç), Ik (kalk), Ip (alp), It (alt)

♦ nç (kıvanç), nk (denk), nt (ant)

♦ rç (sürç), rk (Türk), rp (sarp), rs (sars), rt (yırt)

♦ st (üst)

Ünlü Düşmesi

♦ Türkçede kimi sözcükler çekim eki alırken, türetilirken (yapım eki

alırken) ya da birleşik sözcük oluştururken ikinci veya son hecelerindeki ünlülerini yitirebilmektedir. Bunların büyük bölümü dar

ünlüler (ı, i, u, ü) ile ilgilidir.

Çekim Eki Alan Sözcükte Ünlü Düşmesi: İkinci hecesinde dar ünlü

bulunan sözcükler, ünlü ile başlayan bir ek aldığında bu dar ünlü

düşer.

♦ ağız Æ ağzı

♦ akıl Æ aklı

♦ bağır Æ bağrı

♦ beyin Æ beyni

♦ göğüs Æ göğsü

♦ karın Æ karnı

♦ sabır Æ sabrı

♦ omuz Æ omzu

♦ ufuk Æ ufku

♦ alın Æ alnı

♦ asıl Æ aslı

♦ burun Æ burnu

♦ böğür Æ böğrü

♦ keyif Æ keyfi

♦ nehir Æ nehre

♦ şehir Æ şehre

♦ oğul Æ oğlu

♦ zihin Æ zihni

♦ Aynı sözcükler ünsüzle başlayan ek aldıklarında düşme olmaz:

akıldan, nehirde vb.

♦ Organ adları tekrarlı biçimde kullanıldığında düşme olmaz:

omuz omuza, ağız ağıza vb.

♦ Özel isim olarak kullanılan sözcüklerde ünlü düşmesi olmaz:

Gönül’ü, Ufuk’u vb.

Yapım Eki Alan Sözcüklerde Ünlü Düşmesi: Kimi sözcükler türetilirken ünlü düşmesine uğrar.

♦ çevir + e Æ çevre

♦ ayır + ım Æ ayrım

♦ kara + ar Æ karar(mak)

♦ koku + la Æ kokla(mak)

♦ oyun + a Æ oyna(mak)

♦ kavuş + ak Æ kavşak

♦ kavur + uk Æ kavruk

♦ sarı + ar Æ sarar(mak)

♦ savur + uk Æ savruk

♦ uyu + ku Æ uyku

♦ ileri + le Æ ilerle(mek)

♦ kuru + ak Æ kurak

♦ kıvır + ım Æ kıvrım

♦ buyur + uk Æ buyruk

♦ kıvır + ık Æ kıvrık

♦ sızı + la Æ sızla(mak)

♦ sıyır + ık Æ sıyrık

♦ yanıl + ış Æ yalnış

♦ içeri + le Æ içerle(mek)

♦ yalın + ız Æ yalnız

11. ÜNİTE: SES BİLGİSİ – YAZIM

– NOKTALAMA

Ses Bilgisi

MODÜL

37

TÜRKÇE Ders Anlatım Modülü

11. ÜNİTE: SES BİLGİSİ – YAZIM – NOKTALAMA

Ses Bilgisi

TYT TÜRKÇE 1

Adı Soyadı : ..............................................................

CD264476

P:207

Birleşik Fiillerde Ünlü Düşmesi: İsim ve yardımcı fiilin bir araya

gelmesi ile oluşan kimi birleşik fiillerde ünlü düşmesi meydana gelir.

♦ emir + etmek Æ emretmek

♦ devir + olmak Æ devrolmak

♦ hapis + etmek Æ hapsetmek

♦ keşif + etmek Æ keşfetmek

♦ kayıp + olmak Æ kaybolmak

♦ mahıv + olmak Æ mahvolmak

♦ seyir + etmek Æ seyretmek

♦ kayıt + olmak Æ kaydolmak

♦ sabır + etmek Æ sabretmek

♦ resim + etmek Æ resmetmek

♦ zulüm + etmek Æ zulmetmek

Aşınma

♦ Birleşik sözcüklerde görülen ses olayıdır.

♦ kahve + altı Æ kahvaltı

♦ sütlü + aş Æ sütlaç

♦ ne + için Æ niçin

♦ pek + iyi Æ peki

♦ cuma + ertesi Æ cumartesi

♦ pazar + ertesi Æ pazartesi

♦ kayın + ana Æ kaynana

♦ ne + asıl Æ nasıl

Ünlü Türemesi

♦ “-cık/-cik” ekini alan isim soylu kimi sözcüklerde, kelime ile

“-cık/-cik” eki arasına ünlü harf gelmesi durumudur.

♦ az + cık Æ azıcık

♦ bir + cik Æ biricik

♦ dar + cık Æ daracık

♦ genç + cik Æ gencecik

♦ “m, p, r, s” harfleri ile yapılan kimi pekiştirmelerde de ünlü türemesi oluşur.

♦ sağlam Æ sapasağlam

♦ yalnız Æ yapayalnız

♦ gündüz Æ güpegündüz

♦ çevre Æ çepeçevre

Ünlü Daralması

♦ “-a/-e” sesleri ile biten fiiller, şimdiki zaman kipi olan “-yor” ekini

aldığında fiilin sonundaki bu “-a/-e” sesleri daralarak “-ı,-i,-u,-ü”

sesine dönüşür.

♦ bekle + yor Æ bekliyor

♦ sakla + yor Æ saklıyor

♦ gözle + yor Æ gözlüyor

♦ boya + yor Æ boyuyor

♦ Burada dikkat etmeniz gereken en önemli nokta “-yor” ekinin “a”

ya da “e” ile biten bir fiile gelmesidir, eğer fiil bu seslerle bitmiyorsa daralma olmaz.

♦ seviyor (daralma yok) ♦ geziyor (daralma yok)

sev + yor gez + yor

♦ Olumsuzluk eki “-ma/-me” ekini almış fiiller şimdiki zamanda çekimlendiklerinde daralma meydana gelir.

♦ sevme + yor Æ sevmiyor

♦ gezme + yor Æ gezmiyor

♦ Daralma sadece şimdiki zaman çekiminde görülür, diğer kiplerde

böyle bir değişim olmaz.

♦ anla + yor Æ anlıyor (D)

♦ Anla + acak Æ anlıyacak (Y), anlayacak (D)

♦ “de(mek)” ve “ye(mek)” fiillerinde “-yor” çekimi dışında da daralma meydana gelir.

♦ de + erek Æ diyerek

♦ ye + ecek Æ yiyecek

♦ de + ecek Æ diyecek

♦ de + e Æ diye

♦ de + en Æ diyen

♦ ye + erek Æ yiyerek

Ünsüz Düşmesi

♦ “-k” ünsüzü ile biten kimi isimler “-cık/-cik” ve “-cak/-cek” ekini

aldıklarında bu “-k” ünsüzü düşer.

♦ ufak + cık Æ ufacık

♦ minik + cik Æ minicik

♦ büyük + cek Æ büyücek

♦ alçak + cık Æ alçacık

♦ küçük + cük Æ küçücük

♦ sağlık + cakla Æ sağlıcakla

♦ “-k” ünsüzü ile biten kimi isimler, isimden fiil yapım eki olan “-l”

ekini alırken sonlarındaki “-k” sesi düşer.

♦ yüksek + l Æ yüksel(mek)

♦ alçak + l Æ alçal(mak)

♦ ufak + l Æ ufal(mak)

♦ küçük + l Æ küçül(mek)

♦ “ast” ve “üst” sözcükleri ile kurulan kimi birleşik isimlerde ünsüz

düşmesi görülür.

♦ ast + teğmen Æ asteğmen

♦ üst + teğmen Æ üsteğmen

♦ “-ar/-er” ve “-dır” yapım ekleri de kimi sözcüklerde ünsüz düşmesine neden olmaktadır.

♦ yeşil + er Æ yeşer(mek)

♦ kalk + dır Æ kaldır(mak)

Ses Bilgisi

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

37

2

P:208

Ünsüz Türemesi

♦ Arapçadan Türkçe’ye girmiş olan “af, hat, hal, zan” gibi sözcüklerde görülen ses olayıdır.

♦ af + ı Æ affı

♦ hat + ı Æ hattı

♦ şık + ı Æ şıkkı

♦ zan + ı Æ zannı

♦ sır + ım Æ sırrım

♦ hak + ın Æ hakkın

♦ hal + olmak Æ hallolmak

♦ his + etmek Æ hissetmek

♦ ret + etmek Æ reddetmek

Ünsüz Yumuşaması (Değişimi)

♦ Süreksiz sert ünsüzler olan “p, ç, t, k” sesleri ile ilgili bir ses olayıdır. Kelime sonunda bulunan “p, ç, t, k” ünsüzleri, kendilerinden

sonra ünlü ile başlayan bir ek geldiğinde yumuşayarak “b, c, d,

g, ğ” olur.

♦ tat + ı Æ tadı

♦ ağaç + ı Æ ağacı

♦ kapak + ı Æ kapağı

♦ dolap + ı Æ dolabı

♦ Kimi tek heceli sözcüklerde yumuşama olurken kimilerinde olmaz.

♦ çok + u Æ çoğu

♦ cep + i Æ cebi

♦ top + u Æ topu

♦ kürk + ü Æ kürkü

♦ süt + ü Æ sütü

yumuşama oldu

yumuşama olmadı

♦ Kimi tek heceli sözcüklerden kelime türetilirken yumuşama görülür.

♦ ak + ar + mak Æ ağarmak

♦ aç + ık + mak Æ acıkmak

♦ geç + ik + mek Æ gecikmek

♦ Ünsüz yumuşamasının olmayacağı kullanımlar şunlardır:

♦ Özel isimlerde yumuşama olmaz: Zonguldak’ın vb.

♦ Dilimize Arapça ve Farsçadan girmiş, sert ünsüzlerle biten

sözcüklerde yumuşama olmaz: edebiyatı, hukuku, hürriyetimiz, evrakı vb.

♦ “-t, -ıt, -it, -ut, -üt” eki ile türetilmiş sözcüklerde çoğunlukla

yumuşama olmaz: yapıtı, ölçütü, anıtı vb.

Ünsüz Benzeşmesi (Sertleşmesi)

♦ Türkçede sert ünsüzlerle (f, s, t, k, ç, ş, h, p) biten sözcüklerden

sonra “c, d, g” ünsüzleri ile başlayan bir ek gelirse ekin başındaki

“c, d, g” ünsüzleri “ç, t, k” seslerine dönüşür.

♦ ağaç + da Æ ağaçta

♦ kitap + cı Æ kitapçı

♦ seç + gin Æ seçkin

♦ sınıf + da Æ sınıfta

♦ çiçek + ci Æ çiçekçi

♦ üret + gen Æ üretken

♦ Ünsüz sertleşmesinin “ek” üzerinde olduğunu unutmayın, kelimede herhangi bir değişim olmaz.

‘n - m’ Değişimi

♦ Türkçede “b” ünsüzünden önce “n” ünsüzü bulunmaz, “b” ünsüzü kendinden önce gelen “n” ünsüzlerini “m” ünsüzüne çevirir.

Özel isimlerde ve birleşik sözcüklerde bu kural aranmaz.

♦ penbe > pembe

♦ anbar > ambar

♦ sünbül > sümbül

♦ canbaz > cambaz

Ulama

♦ Ünsüz ile biten sözcüklerden sonra ünlü ile başlayan bir sözcük

geldiğinde bunların birbirine bağlanarak okunmasıdır.

İstanbul’un öyledir baharı

Bir aşk oluverdi âşinalık

Aylarca hayal içinde kaldık

♦ Ulama oluşturabilecek sözcükler arasında herhangi bir noktalama işareti varsa ulama oluşmaz.

Kaynaştırma Ünsüzleri

♦ Türkçede iki ünlü yan yana gelmez, ünlü ile biten sözcüklere ünlü

ile başlayan bir ek geldiğinde araya “y - ş - s - n” yardımcı ünsüzlerinden biri gelir.

♦ bilgi + e Æ bilgiye

♦ sevgi + i Æ sevgisi

♦ anla + a Æ anlayan

♦ yedi + er Æ yedişer

♦ masa + ı + ı Æ masasını

♦ başla +acak Æ başlayacak

♦ öğrencileri + e Æ öğrencilerine

Ses Bilgisi

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

37

3

P:209

Aşağıdaki dizelerde görülen ses olaylarını bulalım.

Her akşam kayboluyor Çoruh uçurumlarda

Kızıl bir damla güneş suyuna damlamadan

Sular, bütün kan rengi akarken her pınarda

Dağların boğuştuğu bu kayalık diyarda

Çoruh uyur suyuna bir ışık damlamadan

Girdapların kararmış gözleri süzülünce

Korkunç birer dev gibi sulara girer dağlar

Karlı dağlar ardından titrek bir ay gülünce

Çoruh zincir içinde bir esir gibi ağlar

ünlü düşmesi: kayboluyor, kararmış

ünsüz yumuşaması: kayboluyor, rengi, boğuştuğu, ardından

ünsüz benzeşmesi: boğuştuğu

Nasıl yaşayacağım ey deniz, senden uzak

Yanıp sönüyor gibi gözlerimde neferin

Uyuyor mu limanda her gece sallanarak

Altundan çivilerle çakılmış gemilerin

Sevmiyorum suyunda yıkanmamış rüzgârı

Dalgaların gözümde tütüyor mavi, yeşil

İçimi güldürmüyor sensiz ay ışıkları

aşınma: nasıl ünlü daralması: sevmiyorum, güldürmüyor

ünlü düşmesi: ufkunda

ünsüz düşmesi: yükselmeyen

Bir merhamettir yanan daracık odaların

İsli lambalarında, isli lambalarında

Gizli bir akis kalmış gelip geçen her yüzden

Küflü aynalarında, küflü aynalarında

Bir sırrı sürüklüyor terlikler pıtır pıtır

İzbe sofalarında, izbe sofalarında

Duyuluyor zamanın tahtayı kemirdiği

Tavan aralarında, tavan aralarında

ünsüz benzeşmesi: merhamettir ünlü türemesi: daracık

ünsüz türemesi: sırrı ünlü daralması: sürüklüyor

ünsüz yumuşaması: kemirdiği

Günle birlikte erir uyuklayan mor dağlar

Ekilmemiş tarlalar, çalı bitiren bağlar

Döker her kalbe kırık bir lambanın isini

Adımlar derinleşir renklerin vedasında

ünsüz benzeşmesi: birlikte

ünlü düşmesi: uyuklayan

ünsüz yumuşaması: kalbe, adımlar

ETKİNLİK

Aşağıdaki dizelerde altı çizili sözcüklerle ilgili verilen yargılardan

doğru olanlarına “D”, yanlış olanlarına “Y” yazınız.

Altın rengi gözleri yanan bir semaverdi

Ilık çay kokusu akardı saçlarından

Yanmanın lezzetini onda hissettim bir an

Bir bahar rüzgârından alarak bir sabah hız

Mevsimlerin ömrünü yaşamıştı aşkımız

Onu şimdi kaybettim ve şimdi sonbahardır

I ile X. sözcükte ortak bir ses olayı vardır. D

II ve IV. sözcükte ünsüz benzeşmesi vardır. Y

III ve IX. sözcük, kaynaştırma ünsüzü almıştır. D

V. sözcükte ünsüz türemesi olmuştur. Y

VI. sözcükte birden çok ses olayı vardır. D

VI ile VIII. sözcükte ortak bir ses olayı vardır. D

VII. sözcükte olan ses olayı X. sözcükte de vardır. D

VIII. sözcükte ünsüz benzeşmesi vardır. D

X. sözcükte üç farklı ses olayı vardır. D

Ölürsem yazıktır sana kanmadan

Kollarım boynunda halkalanmadan

Bir günüm geçmiyor seni anmadan

Derdine katlandım hiç usanmadan

Diyorlar, “Kül olmaz ateş yanmadan”

Saadet benziyor boş bir seraba

Düşüyor her seven gönül azaba

I. sözcükte ünsüz benzeşmesi vardır. D

II ile VI. sözcükte ortak bir ses olayı vardır. D

III, V ve VI. sözcükte ünlü daralması vardır. D

IV. sözcükte ünlü düşmesi vardır. Y

VI. sözcükte birden çok ses olayı vardır. D

VII ile VIII. sözcükte aynı ses olayı meydana gelmiştir. D

I II

III IV

V VI

VII VIII

IX X

I

II

III

IV

V

VI VII

VIII

Ses Bilgisi

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

37

4

P:210

1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde türetilirken ünlü düşmesine uğramış birden fazla sözcük bulunmaktadır?

A) Sözcüğün zihnimizdeki yansımasına imge denir.

B) Hayvan besleyenlere saygı duymayı artık öğrenmeliyiz.

C) İlerleyen günlerde bu tip sorunları aşmış olacağımızı umuyorum.

D) Roman ile hikâye arasındaki estetik ayrımı başarılı biçimde

ele alıyor.

E) Sessizliğin kol gezdiği sokaklarda yanlış insanlarla karşılaşmaktan çekinerek ilerliyordum.

2. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde aynı sözcükte hem ünlü

düşmesi hem de ünlü türemesi görülmektedir?

A) Biriciklik kavramı, sanatı ayrıştıran temel bir kavram olarak

yerini korur.

B) Şehrin daracık sokaklarından geçerken binlerce yıllık tarihe

de tanıklık ediyorduk.

C) O, gencecik yaşına rağmen Garip şiirinin en önemli temsilcisi olmayı başarmıştır.

D) Mezun olduğum lisenin koridorlarında karmakarışık duygular içinde yürüyordum.

E) Onun yapayalnız kalmışlığı şiirlerinde kendini açıkça hissettiriyor.

5. (I) Soruya verilen yanıtın niteliğini ve eserleri, bu soru üzerinden karşılaştırma becerisini ölçen B ölçütünden düşük not alan

adayların çoğu seçtikleri soruyu iyi anlamamış ve inceliklerini fark etmemiş adaylardır. (II) Bazen adayların, yazdıklarının

başka bir soruya daha uygun olduklarını zannetmeleri de adayların soru seçiminde çok dikkatli olmadıklarını göstermiştir.

(III) Adayların bir kısmı sorulara maddeler hâlinde yanıt vermiş

gibidir, ileri sürülen fikirler birbiriyle ilgisizdir. (IV) Bazen konu

ne olursa olsun adayların kendi seçtikleri konularda yazdıkları

görülmüştür. (V) Eserler, anlamlı biçimde ve soru hakkında bir

bağlamla karşılaştırılmamıştır.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili aşağıdakilerden

hangisi söylenemez?

A) I. cümledeki altı çizili sözcüklerde aynı ses olayı görülmektedir.

B) II. cümledeki altı çizili sözcüklerde ses türemesi örneği vardır.

C) III. cümledeki altı çizili sözcüklerde ses düşmesi görülmektedir.

D) IV. cümledeki altı çizili sözcüklerde sertleşme (benzeşme)

görülmektedir.

E) V. cümledeki altı çizili sözcüklerin ilkinde ünsüz türemesi,

ikincisinde ünsüz benzeşmesi vardır.

3. Türkçe sözcüklerin sonunda yumuşak ünsüzler (b, c, d, g)

bulunmaz, sert ünsüzler (p, ç, t, k) bulunur. Böyle sözcükler,

ünlüyle başlayan ek alınca sondaki sert ünsüzler yumuşar.

Aşağıdaki cümlelerin hangisinde altı çizili sözcük bu kuralı

örneklendirmemektedir?

A) Arka sokağın lambaları onarılacakmış.

B) Dedemin saçının bir teli bile ağarmamış.

C) Yurdunu çok sevdiğini her fırsatta dile getirirdi.

D) Tarla birkaç kez sürülünce toprağın verimi artıyor.

E) Söylediklerinin çoğu bilinen şeyler olduğu için bunlarla ilgilenmedim.

4. • Dâhil olduğum neslin en büyük keşfi, insanın sadece zihinsel

tutumunu değiştirerek hayatını da değiştirebildiği gerçeğidir.

• İnsanın aklı ve emeğiyle işlenmeyen fikirler hayal olmaktan

öteye gidemez.

Bu cümlelerde;

I. Ünsüz yumuşaması,

II. Ünlü düşmesi,

III. Ünlü türemesi,

IV. Ünsüz benzeşmesi

ses olaylarından hangisi ortak değildir?

A) Yalnız I B) Yalnız III C) I ve III

D) II ve IV E) III ve IV

Sınıf İçi Uygulama

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 1 37

5

C50030CF

P:211

1 Bugünlerde gelecek kaygısı duyma, başarısızlığa uğrama

düşüncesi; olayların kötü yanlarını görme, kendini eleştirme,

biricikliğini fark etmeme ve bunların sonucunda depresyona

girip hayatını normal bir şekilde devam ettirememe durumlarına sıkça rastlanıyor. Ama olumsuz düşüncelerin önü alınmaya çalışılmalıdır ve bunun en kolay yollarından biri de en tatsız durumlarda bile neşeli olmak için basit sebepler bulmaktır.

Hâline şükretmek, en zararlı düşüncelerle başa çıkmaya ve

olumlu bir bakış açısı geliştirmeye yönelik basit ama etkili bir

yoldur.

Bu parçada aşağıdaki ses olaylarından hangisi yoktur?

A) Ünsüz yumuşaması B) Ünlü düşmesi

C) Ünlü türemesi D) Ünlü daralması

E) Ünsüz benzeşmesi

2. Kendi benliğimizi olduğu gibi sevebildiğimiz zaman, yaşamaya

ve huzura dair olumlu enerjinin yükseldiğine de şahitlik ediyoruz. Bizler kendi zihnimizle, öz benliğimizle savaştığımız sürece bilginler, filozoflar, kişisel gelişimciler toplansa bile fayda

etmez.

Bu parçada aşağıdaki ses olaylarından hangisi yoktur?

A) Ünsüz düşmesi B) Ünlü düşmesi

C) Ünsüz benzeşmesi D) Ünlü türemesi

E) Ünsüz yumuşaması

5. Bir uykuyu cananla beraber uyuyanlar

Ömrün bütün ikbalini vuslatta duyanlar

Bir hazzı tükenmez gece sanmakla zamanı

Görmezler ufuklarda şafak söktüğü anı

Bu dizelerde aşağıdaki ses olaylarından hangisi yoktur?

A) Ünsüz yumuşaması B) Ünsüz benzeşmesi

C) Ünlü daralması D) Ünlü düşmesi

E) Ünsüz türemesi

3. Ağaçlar, okurda yemyeşil bir ormanda yürüyormuş hissine kapı

aralıyor. İnsanlardan uzaklaşıp yemyeşil bir ormanda yürüyor,

sevimli hayvanlarla konuşuyor, kuş seslerine kapılıp tabiatın

kalbine doğru ilerlerken kendinizle karşılaşıyorsunuz.

Bu parçada aşağıdaki ses olaylarından hangisi yoktur?

A) Ünsüz benzeşmesi B) Ünsüz yumuşaması

C) Ünlü daralması D) Ünsüz türemesi

E) Ünlü düşmesi

4. (I) Uluslararası bilinç, aynı zamanda küresel sorumluluk ve topluma anlamlı şekilde hizmet etmeye odaklanma ile de teşvik

edilir. (II) Bu unsurlar, öğrencilere gücü ve ayrıcalığı eleştirel

gözle değerlendirme imkânı verir. (III) Bu gezegenin ve kaynaklarının gelecek nesiller için kendilerine emanet edildiğini anlamalarını sağlar. (IV) Aynı zamanda tüm eğitim programları, eyleme geçerek odaklanmanın altını çizerler. (V) Bu, farkındalığın ve

anlamanın ötesine geçerek müdahil olmaya, eyleme geçmeye

ve anlamlı değişim getirmeye dair bir odaklanmadır.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili aşağıdakilerden

hangisi yanlıştır?

A) I. cümlede, birleşik yapılı bir sözcükte ünsüz yumuşaması

örneği vardır.

B) II. cümlede, türemiş yapılı bir sözcükte ünlü düşmesi görülmektedir.

C) III. cümlede, bir sözcükte aynı ses olayı iki kez meydana

gelmiştir.

D) IV. cümledeki yan cümlede ünsüz yumuşaması örneği vardır.

E) V. cümlede, aldığı çatı ekiyle ünsüz düşmesi oluşmuş bir

sözcük vardır.

ÖSYM Tarzı

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 2 37

6

C43266E9

P:212

YAZIM KURALLARI - I

Birleşik Kelimelerin Yazımı

a) Ayrı Yazılan Birleşik Kelimeler

♦ Etmek,edilmek, eylemek, olmak, olunmak yardımcı fiilleri ile kurulan birleşik fiiller; ilk kelimesinde herhangi bir ses düşmesi veya

türemesine uğramazsa ayrı yazılır:

♦ alt etmek

♦ arz emek

♦ azat etmek

♦ fark etmek

♦ terk etmek

♦ var olmak

♦ Birleşme sırasında kelimelerden hiçbiri veya ikinci kelimesi anlam değişikliğine uğramayan birleşik kelimeler ayrı yazılır.

Hayvan türlerinden birinin adıyla kurulanlar:

♦ köpek balığı

♦ ton balığı

♦ deve kuşu

♦ çalı kuşu

♦ ağustos böceği

♦ ateş böceği

♦ dağ keçisi

♦ bal arısı

Bitki türlerinden birinin adıyla kurulanlar:

♦ ayrık otu

♦ yer elması

♦ kuş üzümü

♦ can eriği

♦ şeker kamışı

♦ çam fıstığı

♦ kuru fasulye

♦ şeker pancarı

Çiçek dışında anlamlar taşıyan narçiçeği (renk), suçiçeği

(hastalık); ses düşmesine uğramış olan çöreotu ve yazımı gelenekleşmiş olan semizotu, dereotu bitişik yazılır.

Nesne, eşya ve alet adlarından biriyle kurulanlar:

♦ kireç taşı

♦ oltu taşı

♦ arap sabunu

♦ dolma kalem

♦ toplu iğne

♦ dönme dolap

♦ tüp geçit

♦ tuz ruhu

Yol ve ulaşımla ilgili birleşik kelimeler:

♦ Arnavut kaldırımı

♦ çevre yolu

♦ hava yolu

♦ kara yolu

Durum, olgu ve olay bildiren sözlerden biriyle kurulan

birleşik kelimeler:

♦ açık oturum

♦ açık öğretim

♦ ana dili

♦ iş birliği

♦ yer çekimi

♦ madde başı

Bilim ve bilgi sözleriyle kurulan birleşik kelimeler:

♦ dil bilimi

♦ gök bilimi

♦ toplum bilimi

♦ dil bilgisi

♦ ses bilgisi

♦ şekil bilgisi

Yuvar ve küre sözleriyle kurulan birleşik kelimeler:

♦ göz yuvarı

♦ yer yuvarı

♦ hava küre

♦ yarım küre

Yiyecek, içecek adlarından biriyle kurulan birleşik kelimeler:

♦ talaş böreği

♦ tulum peyniri

♦ Adana kebabı

♦ çiğ köfte

♦ kesme şeker

♦ Kemalpaşa tatlısı

♦ kestane şekeri

♦ koz helva

♦ içli köfte

♦ kuru yemiş

Gök cisimlerinin adları:

♦ Çoban Yıldızı

♦ Kutup Yıldızı

♦ gök taşı

♦ meteor taşı

Organ veya organ yerine geçen sözlerden biriyle kurulan

birleşik kelimeler:

♦ aşık kemiği

♦ azı dişi

♦ süt dişi

♦ safra kesesi

♦ serçe parmağı

♦ elmacık kemiği

Benzetme yoluyla insanın bir niteliğini anlatmak üzere bitki,

hayvan ve nesne adlarıyla kurulan birleşik kelimeler:

♦ çetin ceviz

♦ çöpsüz üzüm

♦ sarı çıyan

♦ demir yumruk

Zamanla ilgili birleşik kelimeler:

♦ bağ bozumu

♦ gece yarısı

♦ hafta sonu

♦ hafta başı

“-r/-ar/-er, -maz/-mez ve -an/-en” sıfat-fiil ekleriyle kurulan

sıfat tamlaması yapısındaki birleşik kelimeler ayrı yazılır:

♦ bakar kör

♦ çalar saat

♦ çıkar yol

♦ döner sermaye

♦ çıkmaz sokak

♦ geçmez akçe

♦ tükenmez kalem

♦ uçan daire

Renk sözü veya renklerden birinin adıyla kurulmuş isim tamlaması yapısındaki renk adları ayrı yazılır:

♦ duman rengi

♦ ateş kırmızısı

♦ çivit mavisi

♦ gece mavisi

♦ bal rengi

♦ limon sarısı

11. ÜNİTE: SES BİLGİSİ – YAZIM

– NOKTALAMA

Yazım Kuralları - I

MODÜL

38-a

TÜRKÇE Ders Anlatım Modülü

11. ÜNİTE: SES BİLGİSİ – YAZIM – NOKTALAMA

Yazım Kuralları - I

TYT TÜRKÇE 1

Adı Soyadı : ..............................................................

C28539AE

P:213

Rengin tonunu belirtmek üzere renkten önce kullanılan sıfatlar ayrı yazılır:

♦ açık mavi ♦ kirli sarı

Yer adlarında kullanılan “batı, doğu, güney, kuzey, güneybatı, güneydoğu, kuzeybatı, kuzeydoğu, aşağı, yukarı, orta,

yakın, uzak” kelimeleri ayrı yazılır:

♦ Batı Trakya

♦ Doğu Anadolu

♦ Güney Kutbu

♦ Kuzey Amerika

♦ Orta Doğu

♦ Güneydoğu Anadolu

♦ Aşağı Ayrancı

♦ İç Anadolu

♦ Orta Asya

♦ Uzak Doğu

Kişi adlarından oluşmuş “mahalle, bulvar, cadde, sokak, ilçe,

köy” vb. yer ve kuruluş adlarında, sondaki unvanlar hariç şahıs adları ayrı yazılır:

♦ Gazi Mustafa Kemal Bulvarı ♦ Koca Mustafapaşa

“Dış, iç, sıra” sözleriyle oluşturulan birleşik kelime ve terimler ayrı yazılır:

♦ ahlak dışı

♦ çağ dışı

♦ olağan dışı

♦ hafta içi

♦ aklı sıra

♦ ardı sıra

♦ peşi sıra

♦ yanı sıra

Somut olarak yer belirten “alt” ve “üst” sözleriyle oluşturulan birleşik kelime ve terimler ayrı yazılır:

♦ deri altı

♦ su altı

♦ yer altı (yüzey)

♦ böbrek üstü bezi

“Alt, üst, ana, ön, art, arka, yan, karşı, iç, dış, orta, büyük,

küçük, sağ, sol, peşin, bir, iki, tek, çok, çift” sözlerinin başa

getirilmesiyle oluşturulan birleşik kelime ve terimler ayrı yazılır:

♦ alt yazı

♦ üst küme

♦ ana dili

♦ ön yargı

♦ art niyet

♦ arka plan

♦ yan etki

♦ karşı görüş

♦ çift kanatlılar

♦ iç savaş

♦ dış borç

♦ küçük harf

♦ sağ bek

♦ peşin hüküm

♦ bir hücreli

♦ iki anlamlı

♦ tek hücreli

♦ çok hücreli

Aşağıda verilen sözcüklerden yazımı yanlış olanları işaretleyelim.

✓ özsu tatlı su

✓ artniyet ardı sıra

✓ günortası ✓ günbatısı

b) Bitişik Yazılan Birleşik Kelimeler

♦ Ses düşmesine uğrayan birleşik kelimeler bitişik yazılır:

♦ biri + biri > birbiri

♦ pazar + ertesi > pazartesi

♦ Özgün biçimleri tek heceli bazı Arapça kökenli kelimeler “etmek,

edilmek, eylemek, olmak, olunmak” yardımcı fiilleriyle birleşirken

ses düşmesine, ses değişmesine veya ses türemesine uğradıklarında bitişik yazılır:

♦ emretmek

♦ dercetmek

♦ darbetmek

♦ hamdetmek

♦ affetmek

♦ reddetmek

♦ mahvolmak

♦ menolunmak

♦ Kelimelerden her ikisi veya ikincisi, birleşme sırasında anlam değişmesine uğradığında bu tür birleşik kelimeler bitişik yazılır; bu

kurala örnek oluşturulan kullanımlar şu şekildedir:

♦ Bitki adları: aslanağzı, keçiboynuzu, kuşburnu, ayşekadın

akşamsefası vb.

♦ Hayvan adları: karafatma, kızılkanat, yalıçapkını vb.

♦ Hastalık adları: İtdirseği (arpacık), karabaş vb.

♦ Alet ve eşya adları: kargaburnu (alet), adayavrusu (tekne) vb.

♦ Biçim, tarz, tür, motif vb. adlar: balıksırtı (desen), koçboynuzu (desen) vb.

♦ Yiyecek adları: kadınbudu (köfte), kedidili (bisküvi), tavukgöğsü (tatlı), alinazik (kebap) vb.

♦ Oyun adları: beştaş, dokuztaş vb.

♦ Gök cisimlerinin adları: Büyükayı (yıldız kümesi), Samanyolu (yıldız kümesi) vb.

♦ Renk adları: balköpüğü, fildişi, gülkurusu, narçiçeği, vişneçürüğü, vb.

♦ Oğlu, kızı sözleri: eloğlu, elkızı vb.

♦ “-a, -e, -ı, -i, -u, -ü” zarf-fiil ekleriyle “bilmek, vermek, kalmak,

durmak, gelmek ve yazmak” fiilleriyle yapılan tasvirî fiiller bitişik

yazılır:

♦ düşünebilmek

♦ gülüvermek

♦ uyuyakalmak

♦ yazadurmak

♦ Bir veya iki ögesi emir kipiyle kurulan kalıplaşmış birleşik kelimeler bitişik yazılır:

♦ ateşkes

♦ çalçene

♦ kaçgöç

♦ kapkaç

♦ seçal

♦ incitmebeni

♦ unutmabeni

♦ veryansın

♦ sallabaş

♦ yapboz

♦ “-an/-en, -r/-ar/-er/-ır/-ir, -maz/-mez ve -mış/-miş” sıfat-fiil ekleriyle kurulan kalıplaşmış birleşik kelimeler bitişik yazılır:

♦ çöpçatan

♦ barışsever

♦ pürüzalır

♦ etyemez

♦ kadirbilmez

♦ karıncaezmez

♦ çokbilmiş

♦ güngörmüş

Yazım Kuralları - I

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

38-a

2

P:214

♦ İkinci kelimesi “-dı (-di/-du/-dü,-tı/-ti/-tu/-tü)” kalıplaşmış belirli

geçmiş zaman ekleriyle kurulan birleşik kelimeler bitişik yazılır:

♦ çıtkırıldım

♦ fırdöndü

♦ gündöndü

♦ papazkaçtı

♦ serdengeçti

♦ şıpsevdi

♦ Her iki kelimesi de “-dı (-di/-du/-dü,-tı/-ti/-tu-tü)” belirli geçmiş

zaman veya “-r/-ar/-er” geniş zaman eklerini almış ve kalıplaşmış

bulunan birleşik kelimeler bitişik yazılır:

♦ dedikodu

♦ kaptıkaçtı

♦ oldubitti

♦ uçtuuçtu

♦ biçerdöver

♦ konargöçer

♦ okuryazar

♦ yanardöner

♦ Somut olarak yer bildirmeyen “alt, üst ve üzeri” sözlerinin sona

getirilmesiyle kurulan birleşik kelimeler bitişik yazılır:

♦ ayakaltı

♦ bilinçaltı

♦ gözaltı (gözetim)

♦ akşamüstü

♦ ayaküstü (konuşmak)

♦ suçüstü

♦ gerçeküstü

♦ ikindiüstü

♦ olağanüstü

♦ öğleüzeri

♦ ayaküzeri (konuşmak)

♦ yüzüstü (yatmak)

♦ Kişi adları ve unvanlarından oluşmuş mahalle, meydan, köy vb.

yer ve kuruluş adlarında, unvan kelimesi sonda ise gelenekleşmiş

olarak bitişik yazılır:

♦ Bayrampaşa

♦ Davutpaşa

♦ Gazi Osmanpaşa

♦ Ertuğrulgazi

♦ Ara yönleri belirten kelimeler bitişik yazılır:

♦ güneybatı

♦ güneydoğu

♦ kuzeybatı

♦ kuzeydoğu

♦ Dilimizde her iki ögesi de asıl anlamını koruduğu hâlde yaygın bir

biçimde gelenekleşmiş olarak bitişik yazılan kelimeler de vardır,

bu kelimeleri şu şekilde gruplandırabiliriz:

“Baş” sözcüğüyle oluşturulan sıfat tamlamaları:

♦ başbakan

♦ başhekim

♦ başrol

♦ başöğretmen

♦ başeser

♦ başparmak

Bir topluluğun yöneticisi anlamındaki “başı” sözüyle oluşturulan belirtisiz isim tamlamaları:

♦ aşçıbaşı

♦ elebaşı

♦ ustabaşı

♦ yüzbaşı

“Ağa, baba, bey, efendi, hanım, nine” vb. sözlerle kurulan

birleşik kelimeler:

♦ ağababa

♦ beyefendi

♦ efendibaba

♦ hanımefendi

♦ hacıağa

♦ paşababa

♦ “Ev” kelimesiyle kurulan birleşik kelimeler bitişik yazılır:

♦ aşevi

♦ orduevi

♦ huzurevi

♦ bakımevi

♦ yayınevi

♦ gözlemevi

♦ “Hane, name, zade” kelimeleriyle oluşturulan birleşik kelimeler

bitişik yazılır:

♦ dershane

♦ yazıhane

♦ beyanname

♦ paşazade

♦ “Zede” ile oluşturulmuş birleşik kelimeler bitişik yazılır:

♦ afetzede ♦ kazazede

♦ Farsça ve Arapça kurallara göre oluşturulan sözler bitişik yazılır:

♦ Kuvayımilliye

♦ Misakımillî

♦ hüsnükuruntu

♦ darülaceze

♦ şeyhülislam

♦ velhasıl

♦ Kanunda bitişik geçen veya bitişik olarak tescil ettirilmiş olan kuruluş adları bitişik yazılır:

♦ İçişleri

♦ Genelkurmay

♦ Yükseköğretim Kurulu

♦ Açıköğretim Fakültesi

♦ Renk adlarıyla kurulan bitki, hayvan veya hastalık adları bitişik yazılır:

♦ akağaç

♦ bozayı

♦ alabalık

♦ karadut

Alıntı Kelimelerin Yazılışı

♦ Çift ünsüzle başlayan Batı kökenli alıntılar, ünsüzler arasına ünlü

konulmadan yazılır:

♦ francala

♦ gram

♦ gramer

♦ Hristiyan

♦ profesör

♦ gramofon

♦ prova

♦ slogan

♦ spiker

♦ staj

♦ İçinde yan yana iki veya daha fazla ünsüz bulunan Batı kökenli

alıntılar, ünsüzler arasına ünlü konmadan yazılır:

♦ alafranga

♦ orkestra

♦ elektrik

♦ telgraf

♦ İki ünsüzle biten Batı kökenli alıntılar, ünsüzler arasına ünlü konmadan yazılır:

♦ form

♦ lüks

♦ modern

♦ psikiyatr

♦ Batı kökenli alıntıların içindeki ve sonundaki “g” ünsüzleri olduğu

gibi korunur:

♦ dogma

♦ magma

♦ arkeolog

♦ psikolog

Yazım Kuralları - I

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

38-a

3

P:215

Sayıların Yazılışı

♦ Sayılar harflerle de yazılabilir: bin yıldan beri, on iki gün sonra, iki

ayda bir vb.

♦ Buna karşılık saat, para tutarı, ölçü, istatistik verilere ilişkin sayılarda rakam kullanılır: 18.30’da, 11.00’da, 1.500 lira, 25 kilogram

vb.

♦ Saatler ve dakikalar metin içinde yazıyla da yazılabilir: Saat sekizi

on geçe geldi.

♦ Dört veya daha çok basamaklı sayıların kolay okunabilmesi

amacıyla içinde geçen “bin, milyon, milyar ve trilyon” sözleri

harfle yazılabilir: 3 milyon 250 bin vb.

♦ Birden fazla kelimeden oluşan sayılar ayrı yazılır: dört yüz, iki yüz

elli beş vb.

♦ Para ile ilgili işlemlerde senet, çek vb. ticari belgelerde geçen

sayılar bitişik yazılır: dörtyüz, ikiyüz ellibeş vb.

♦ Yüzde ve binde işaretleri yazılırken sayılarla işaret arasında boşluk bırakılmaz: %30 vb.

♦ Adları sayılardan oluşan oyun adları bitişik yazılır: yirmibir, ellibir vb.

♦ Romen rakamları; tarihî olaylarda, yüzyıllarda, hükümdar adlarında, tarihlerde ayların yazılışında, kitap ve dergi ciltlerinde

kullanılır:

♦ II. Dünya Savaşı

♦ 19. V. 1919

♦ XXI. yüzyıl

♦ III. Selim

♦ Dört veya daha çok basamaklı sayılar sondan sayılmak üzere üçlü gruplara ayrılarak yazılır ve aralarına nokta konur: 24.871 vb.

♦ Sayılarda kesirler virgülle ayrılır: 4,15 (dört tam yüzde on beş) vb.

♦ Sıra sayıları yazıyla ve rakamla gösterilebilir. Rakamla gösterilmesi durumunda ya rakamdan sonra bir nokta konur ya da

rakamdan sonra kesme işareti konularak derece gösteren ek

yazılır:

♦ 15. ya da 15’inci

♦ XX. ya da XX’nci

♦ Sıra sayıları ekle gösterildiklerinde rakamdan sonra sadece kesme işareti ve ek yazılır, ayrıca nokta konmaz, gelen ekin yazımı

rakamın okunuşuna uydurulur:

♦ 2.’nci (Y)

♦ 2’inci (Y)

♦ 2. ya da 2’nci (D)

♦ Üleştirme sayıları rakamla değil yazıyla belirtilir:

♦ 2’şer (Y)

♦ ikişer (D)

Düzeltme İşaretinin Kullanımı (^)

♦ Yazılışları bir, anlamları ve söylenişleri ayrı olan kelimeleri ayırt

etmek için okunuşları uzun olan ünlülerin üzerine konur:

♦ adem (yokluk)

♦ adet (sayı)

♦ alem (bayrak)

♦ aşık (eklem kemiği)

♦ şura (şu yer)

♦ kar (yağış biçimi)

♦ âdem (insan)

♦ âdet (gelenek)

♦ âlem (dünya, evren)

♦ âşık (tutkun)

♦ şûra (danışma kurulu)

♦ kâr (kazanç)

♦ Arapça ve Farsçadan dilimize giren bazı kelimelerle özel adlarda

bulunan ince “g, k” ünsüzlerinden sonra gelen “a” ve “u” ünlüleri

üzerine konur:

♦ dergâh

♦ tezgâh

♦ yadigâr

♦ dükkân

♦ hikâye

♦ kâğıt

♦ rüzgâr

♦ mekân

♦ Nigâr

♦ Kâzım

♦ sükûn

♦ mahkûm

♦ Nispet ekinin, belirtme durumu ve iyelik ekiyle karışmasını önlemek için kullanılır:

♦ Türk askeri

♦ İslam dini

♦ fizik ilmi

♦ doğa resmi

♦ askerî okul

♦ dinî bilgi

♦ ilmî araştırmalar

♦ resmî evrak

♦ Nispet eki alan kelimelere Türkçe ekler getirildiğinde düzeltme

işareti kalır:

♦ millîlik

♦ millîleşmek

♦ resmîlik

♦ remîleşmek

Pekiştirmeli Sözlerin Yazımı

♦ Sıfat ya da zarf görevindeki pekiştirmeli sözler bitişik yazılır:

♦ apaçık

♦ büsbütün

♦ çepeçevre

♦ çırılçıplak

♦ dümdüz

♦ düpedüz

♦ güpegündüz

♦ kupkuru

♦ masmavi

♦ sapsarı

♦ paramparça

♦ sapasağlam

♦ sırılsıklam

♦ sırsıklam

♦ darmadağın

♦ bomboş

Kaynak: Türk Dil Kurumu _ Yazım Kuralları

TDK http://tdk.gov.tr

Yazım Kuralları - I

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

38-a

4

P:216

1. Aşağıdakilerin hangisinde birleşik fiillerin yazımı ile ilgili

yanlışlık vardır?

A) Kendini kandıran insan, tüm gerçeklerden ve sorumluluklardan kaçacağını zanneder.

B) Bir olayla veya kişiyle alay etme olarak tanımlanan ironide

söylenen sözün tersi kastedilir.

C) “Herkes çalışma hayatında yer alabilir.” anlayışıyla başlatılan proje, gelecek için umut vadediyor.

D) Her birey, yaşamı boyunca pek çok amaç belirler ve bu

amaçlarına ulaşmak için çaba sarfeder.

E) Günlerdir üzerinde tartıştıkları bu meseleyi, daha fazla uzatmak istemiyor ve artık kapanmış addediyordu.

2. 1613’te yani onyedinci yüzyılda yapılan bu yalı, Emirgân’ın en

eski yapılarından biri. İç duvarlarında ve tavanlarında muhteşem bezemeleri olan yalı, Kültür Bakanlığı tarafından restore

ediliyor. Yalının hemen yanında Emirgân Camisi ve bir de eski

çeşme yer alıyor.

Bu parçadaki numaralanmış sözlerden hangisinin yazımı

yanlıştır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

I II

III IV

V

4. Kelimelerden her ikisi veya ikincisi, birleşme sırasında anlam

değişmesine uğradığında bu tür birleşik kelimeler bitişik yazılır.

Aşağıdakilerin hangisinde bu kurala uyulmadığı için yazım

yanlışı yapılmıştır?

A) Türkiyede harnup adıyla da bilinen keçiboynuzu, mineral ve

lif açısından zengin bir bitkidir.

B) Farklı bölgelerde farklı isimlerle de karşımıza çıkan alinazik,

tadı ve hafifliği ile öne çıkmış bir yemektir.

C) Ülkemiz konserve yapımı için Hindistan, Tayvan, İspanya,

Cezayir gibi ülkelerden tonbalığı ithal etmektedir.

D) Türk kültüründe özel bir yeri olan çayın genellikle cam bardakta sunulan ve tavşankanı adı verilen dem ölçüsü esastır.

E) Eti lezzetli ancak çok ince kılçıklı bir balık olan kızılkanat,

Türkiye’de Anadolu’nun kuzey ve orta kesimlerindeki iç

sulara dağılmış durumdadır.

6. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde altı çizili sözcüğün yazımı

yanlıştır?

A) Nehirdeki suyılanı etraftaki insanlarda paniğe neden olmuştu.

B) Hafta sonu gitmeyi planladığımız pikniği ertelemek zorunda

kaldık.

C) Güçlükler karşısında vazgeçmek, başarısız insanların davranışıdır.

D) Ülkenin güneydoğusuna yapılacak bir geziye katılmayı çok

isterim.

E) Balık avlamada işime yarayacağı için zokalardan bir takım

da ben aldım.

5. Gök bilimciler okyanusların varlığını, yaşamın başlangıç aşaması olarak değerlendiriyor. Öyleyse okyanusları olan diğer

gezegenler de farklı yaşamlara ev sahipliği yapıyor olabilir mi?

NASA, kurduğu gözlem evi ile bu soruya cevap arıyor.

Bu parçada altı çizili sözlerden hangisinde yazım yanlışı

vardır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

I

II III

IV V

3. Aşağıdakilerin hangisinde altı çizili sözün yazımı yanlıştır?

A) Sabit fikirli insanların yeni düşünceleri hemen kabul etmesi

düşünülemez.

B) Kooperatifler, devletin her türlü kontrol ve denetimine tabi

olan kuruluşlardır.

C) Günümüzün en büyük problemi, insanlara hakkettiği değerin layık görülmemesidir.

D) Devletin halka sokağa çıkmayı dahi menettiği salgın günlerini yaşadık hep beraber.

E) Sinema işlerinden anlayan bir arkadaşa senaryodaki aksaklıklardan bahsedince arkadaş sorunu çözdü.

Sınıf İçi Uygulama

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 1 38-a

5

D1DE6235

P:217

1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde altı çizili sözcüğün yazımında yanlışlık yapılmıştır?

A) Birdenbire başlayan, genellikle kısa süren şiddetli yağmurlar, sağanak olarak ifade edilir.

B) Esas özelliği hafif bir yağmur olarak gösterilen ahmakıslatanın bir özelliği de sürekli olmasıdır.

C) Klimatoloji ile ilgili kaynaklarda “yağmurla karışık bir biçimde yağan kara” sulusepken adı verilir.

D) Ani yağan ve çabuk geçen yaz yağmurunun ardında bıraktığı toprak kokusu harikadır.

E) Orta Anadolu’da, genellikle ikindi zamanı yağan sürekli

yağmurlar kırkikindi olarak tarif edilmiştir.

3. Çeşitli nedenlerle veya miadı dolduğu için kullanılamaz durumda olan, kamu sağlığı açısından zararlı hâle gelen ve ekonomik

değerini kaybeden tıbbi ilaçların imha edilmeleri için vergi dairesine emsal bedel takdiri için müracatta bulunulması gerekmektedir. Bu işlemler sonucu düzenlenen tutanakların asılları

ile birer suretinin ibraz edildiği vergi dairesi, olayı takdir komisyonuna intikal ettirir.

Bu parçada numaralanmış sözlerden hangisinin yazımı

yanlıştır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

I

II

III

IV

V

2. Aşağıdakilerin hangisinde birleşik sözcüklerin yazımıyla

ilgili yanlışlık vardır?

A) Anadolu’nun hemen her köşesinde türlü devirlerde yetişmiş

saz şairleri, çevresine iyilik aşılayan kişiler, güngörmüş bilginler yetişmiştir.

B) Romanın kahramanı büyük bir ülkü için her şeyi göze almış,

bu ülkü için canını bile esirgemeyen, eskilerin deyişiyle

serdengeçti bir mizaca sahipti.

C) Savaşın hüküm sürdüğü, savaşçı politikaların geçerakçe

hâline getirildiği bir ortamda küçük ve orta ölçekli işletmelerin büyümesi söz konusu değildir.

D) Son on yıl içinde çeşitli dergilerde yayımladığı eleştirilerinin

çoğunda günümüz genç şairlerine veryansın eden yazarın

bu şairlere haksızlık ettiğini düşünüyorum.

E) Pek kimsenin ilgisini çekmeyecek kitapları toplardı; bu

kitapların çoğunu, yakın zamanlarda rahmetli olmuş kişilerin değerbilmez yakınları tarafından çöpe atılan eşyaları

arasından bulup çıkarırdı.

5. Aşağıdaki cümlelerde yer alan birleşik fiillerden hangisinin

yazımı yanlıştır?

A) Uzun yıllar emek verdiğim bu çalışmamdan vaz mı geçeyim

şimdi?

B) Hayatının sonuna kadar her gününü zehir edeceksin de ne

olacak!

C) Teknolojik çalışmaların getirdiği başarılar insanoğluna pek

çok şey vadediyor.

D) İnsanlar aldıkları yaşta değil, hissettikleri yaştadır; eski kurtlar bunu çok dile getirir.

E) Başarısızlıklarla dolu geçmişimi unuttuğumda çok şey fark

edecek, ruhumu azat edeceğim öncelikle.

4. Birleşik sözcüğü oluşturan sözcüklerden her ikisi veya ikincisi

birleşme sırasında anlam değişmesine uğramışsa sözcük bitişik yazılır.

Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bu kurala uyulmadığı için

bir yazım yanlışı yapılmıştır?

A) Denizanası temaslarında denizden çıktıktan sonra ciltte

yanma, kızarıklık, şişlik ve ağrı görülür.

B) Arapsaçı; küçük, yuvarlak ve çok sık yeşil yaprakları olan,

uzadıkça aşağı doğru sarkan bir tür süs bitkisidir.

C) Tatlı su familyasına ait bir balık türü olan alabalık; yavaş

akan nehirler, durgun göller ve barajlarda yaşar.

D) Aslanağzı; zengin, geçirgen, kumlu ve hafif kireçli topraklar

ile çürümüş gübre ile karıştırılmış bahçe toprağında kolaylıkla yetişir.

E) Ülkemizde çok az sayıda bulunan çalıkuşu, denize kıyısı

olan bölgelerimizde yıl boyu, biraz daha içte kalan kesimlerde ise kışın görülen ötücü bir kuştur.

6. Türkçede ikinci kelimesi -dı(-di / -du / -dü, -tı / -ti / -tu / -tü)

kalıplaşmış belirli geçmiş zaman ekleriyle kurulan birleşik kelimeler bitişik yazılır: imambayıldı, mirasyedi vb.

Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bu kurala aykırı bir yazım

yanlışı yapılmıştır?

A) Aşırı incelik ve dayanıksızlık gösteren kişiler çıtkırıldım olarak nitelendirilir.

B) Bana adımı bile sormayan bu hanımefendi, toplantı boyunca onun etrafında fırdöndü.

C) Işığa yönelme özelliğinden dolayı ayçiçeğine özellikle Trakya’da gündöndü de denilmektedir.

D) Osmanlı’da serdengeçti adı verilen fedailer, en ön safta

çarpıştıklarından “ölüm eri” sıfatıyla da anılırdı.

E) Toplumda şıpsevdi olarak adlandırılan kişiler, araştırmacılara

göre çocukluk çağında yeterince sevgi görmemiş kişilerdir.

ÖSYM Tarzı

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 2 38-a

6

D82D5D5E

P:218

YAZIM KURALLARI - II

Büyük Harflerin Kullanıldığı Yerler

♦ Cümle büyük harfle başlar. Cümle içinde tırnak veya yay ayraç

içine alınan cümleler büyük harfle başlar ve sonlarına uygun noktalama işareti (nokta, soru, ünlem vb.) konur.

Atatürk, “Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda

mevcuttur!” diyor.

♦ İki çizgi arasındaki açıklama cümleleri büyük harfle başlamaz:

Bir zamanlar - bu zamanlar çok da uzak değildir, bundan on on

iki yıl önce - Türk saltanatının maddi sınırları uçsuz bucaksız

denilecek kadar genişti. (Yakup Kadri)

♦ İki noktadan sonra gelen cümleler büyük harfle başlar:

Menfaat sandalyeye benzer: Başında taşırsan seni küçültür,

ayağının altına alırsan yükseltir. (Cenap Şahabettin)

♦ İki noktadan sonra cümle ve özel ad niteliğinde olmayan örnekler

sıralandığında bunlar büyük harfle başlamaz:

Bu eksikliği siz de çok evde görmüşsünüzdür: duvarlarda çiviler,

çivi yerleri, lekeler (Memduh Şevket Esendal)

♦ Rakamla başlayan cümlelerde rakamdan sonra gelen kelime

özel ad değilse büyük harfle başlamaz:

2022 yılında Türk Dil Kurumunun 90. yılını kutladık.

♦ Örnek niteliğindeki kelimelerle başlayan cümlede de ilk harf büyük yazılır:

“Et-, ol-” fiilleri, dilimizde en sık kullanılan yardımcı fiillerdir.

♦ Dizeler büyük harfle başlar.

♦ Özel adlar büyük harfle başlar. Türkçede özel ad niteliğinde olup

büyük harfle başlayan kullanımları şu şekilde sıralayabiliriz:

1. Kişi adlarıyla soyadları büyük harfle başlar:

♦ Mustafa Kemal Atatürk

2. Takma adlar da büyük harfle başlar:

♦ Server Bedi (Peyami Safa), Kirpi (Refik Halit Karay)

3. Kişi adlarından önce ve sonra gelen unvanlar, saygı sözleri, rütbe

adları büyük harfle başlar:

♦ Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk

♦ Fatih Sultan Mehmet

♦ Kaymakam Erol Bey

♦ Mustafa Efendi

♦ Akrabalık adı olup lakap veya unvan olarak kullanılan kelimeler

büyük harfle başlar:

♦ Baba Gündüz, Nene Hatun, Telli Baba vb.

♦ Akrabalık bildiren kelimeler küçük harfle başlar:

♦ Ayşe teyzemin keki çok güzel.

4. Cümle içinde özel adın yerine kullanılan makam veya unvan sözleri büyük harfle başlar:

♦ Uzak Doğu’dan gelen heyeti Vali dün kabul etti.

5. Saygı bildiren sözlerden sonra gelen ve makam, mevki, unvan

bildiren kelimeler büyük harfle başlar:

♦ Sayın Bakan ♦ Sayın Rektör

Mektuplarda ve resmî yazışmalarda hitaplar büyük harfle başlar:

♦ Sevgili Kardeşim ♦ Aziz Dostum

6. Hayvanlara verilen özel adlar büyük harfle başlar:

♦ Minnoş ♦ Boncuk

7. Millet, boy, oymak adları büyük harfle başlar:

♦ Türk, İngiliz, Japon; Kırgız, Oğuz, Özbek vb.

8. Dil ve lehçe adları büyük harfle başlar:

♦ Türkçe, İngilizce; Oğuzca, Özbekçe vb.

9. Devlet adları büyük harfle başlar:

♦ Türkiye Cumhuriyeti, Amerika Birleşik Devletleri vb.

10. Din ve mezhep adları ile bunların mensuplarını bildiren sözler büyük harfle başlar:

♦ Müslümanlık

♦ Müslüman

♦ Katoliklik

♦ Budizm

♦ Budist

♦ Katolik

11. Din ve mitoloji ile ilgili özel adlar büyük harfle başlar:

♦ Allah

♦ Cebrail

♦ Tanrı

♦ Zeus

“Tanrı, Allah,İlah” sözleri özel ad olarak kullanılmadıklarında küçük harfle başlar:

♦ Eski Yunan tanrıları

12. Gezegen ve yıldız adları büyük harfle başlar:

♦ Merkür

♦ Mars

♦ Neptün

♦ Halley

“Dünya, güneş, ay” kelimeleri gezegen anlamı dışında kullanıldıklarında küçük harfle başlar:

13. Düşünce, hayat tarzı, politika vb. anlamlar bildirdiğinde “doğu”

ve “batı” sözlerinin ilk harfleri büyük yazılır:

♦ Batı medeniyeti ♦ Doğu mistisizmi

Bu sözler yön bildirdiğinde küçük yazılır:

♦ Bursa’nın doğusu ♦ Ankara’nın batısı

11. ÜNİTE: SES BİLGİSİ – YAZIM

– NOKTALAMA

Yazım Kuralları - II

MODÜL

38-b

TÜRKÇE Ders Anlatım Modülü

11. ÜNİTE: SES BİLGİSİ – YAZIM – NOKTALAMA

Yazım Kuralları - II

TYT TÜRKÇE 1

Adı Soyadı : ..............................................................

D85BCE0A

P:219

14. Yer adları (kıta, bölge, il, ilçe, köy, semt vb.) büyük harfle başlar:

♦ Afrika

♦ İstanbul

♦ İç Anadolu

♦ Kadıköy

15. Yer adlarının ilk isminden sonra gelen ve “deniz, nehir, göl, dağ,

boğaz vb.” tür bildiren ikinci isimler büyük harfle başlar:

♦ Ağrı Dağı

♦ Van Gölü

♦ Ege Denizi

♦ Zigana Geçidi

♦ Anadolu Yakası

♦ İstanbul Boğazı

♦ Dicle Irmağı

♦ Süveyş Kanalı

Özel ada dâhil olmayıp tamlama kuran “şehir, il, ilçe, belde, köy”

sözleri küçük harfle başlar:

♦ Diyarbakır ili

♦ Uzungöl beldesi

♦ Turgutreis ilçesi

♦ Taflan köyü

16. Mahalle, meydan, bulvar, cadde, sokak adlarında geçen “mahalle, meydan, bulvar, cadde, sokak” kelimeleri büyük harfle başlar:

♦ Suadiye Mahallesi

♦ Ziya Gökalp Bulvarı

♦ Taksim Meydanı

♦ Tonozlu Sokak

17. “Saray, köşk, han, kale, köprü, kule, anıt” vb. yapı adlarının bütün kelimeleri büyük harfle başlar:

♦ Dolmabahçe Sarayı

♦ Bodrum Kalesi

♦ Galata Köprüsü

♦ Bilge Kağan Anıtı

♦ Çankaya Köşkü

♦ Horozlu Han

♦ Beyazıt Kulesi

Yer bildiren özel isimlerde kısaltmalı söyleyiş söz konusu olduğunda yer adının ilk harfi büyük yazılır:

♦ Hisar’dan ♦ Boğaz’a

18. Kurum, kuruluş ve kurul adlarının her kelimesi büyük harfle başlar:

♦ Emek İnşaat

♦ Yeşilay Derneği

♦ Devlet Malzeme Ofisi

♦ Atatürk Orman Çiftliği

♦ Mavi Köşe Bakkaliyesi

♦ Çocuk Esirgeme Kurumu

♦ Türkiye Büyük Millet Meclisi

19. Kanun, tüzük, yönetmelik, yönerge, genelge adlarının her kelimesi büyük harfle başlar:

♦ Telif Hakkı Yayın ve Satış Yönetmeliği

♦ Türk Bayrağı Tüzüğü

♦ Medeni Kanun

20. Kurum, kuruluş, kurul, merkez, bakanlık, üniversite, fakülte,

bölüm, kanun , tüzük, yönetmelik ve makam sözleri asılları kastedildiğinde büyük harfle başlar:

♦ Türkiye Büyük Millet Meclisi her yıl 1 Ekim’de toplanır. Bu yıl

ise Meclis, yeni döneme erken başlayacak.

21. Kitap, dergi, gazete ve sanat eserlerinin (tablo, heykel, beste vb.)

her kelimesi büyük harfle başlar:

♦ Kiralık Konak

♦ Türk Dili

♦ Resmî Gazete

♦ Cumhuriyet

♦ Kaplumbağa Terbiyecisi

♦ Onuncu Yıl Marşı

♦ Yorgun Herkül

♦ Saraydan Kız Kaçırma

Özel ada dâhil olmayan “gazete, dergi, tablo vb.” sözler büyük

harfle başlamaz.

♦ Türk Dili dergisi

♦ Halı Dokuyan Kızlar tablosu

Kitap, makale, tiyatro eseri, kurum adı vb. özel adlarda yer alan

kelimelerin ilk harfleri büyük yazıldığında “ve, ile, veya, yahut ya,

ki, da, de” sözleriyle “mı, mi, mu, mü” soru eki küçük harfle yazılır:

♦ Mai ve Siyah

♦ Leyla ile Mecnun

♦ Diyorlar ki

♦ Ben de Yazdım

Özel adın tamamı büyük yazıldığında söz konusu sözler ile ekler

de büyük harfle yazılır:

♦ MAİ VE SİYAH

♦ LEYLA İLE MECNUN

♦ DİYORLAR Kİ

♦ BEN DE YAZDIM

22. Ulusal, resmî ve dinî bayramlarla anma ve kutlama günlerinin adları büyük harfle başlar:

♦ 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı

♦ Cumhuriyet Bayramı

♦ Ramazan Bayramı

♦ Miraç Kandili

♦ Anneler Günü

23. Kurultay, bilgi şöleni, çalıştay, açık oturum vb. toplantıların adlarında her kelimenin ilk harfi büyük yazılır:

♦ IV. Uluslararası Türk Dili Kurultayı

24. Tarihî olay, çağ ve dönem adları büyük harfle başlar:

♦ Kurtuluş Savaşı

♦ Millî Mücadele

♦ Tanzimat Dönemi

♦ İlk Çağ

♦ Lale Devri

♦ Millî Edebiyat Dönemi

25. Özel adlardan türetilen bütün kelimeler büyük harfle başlar:

♦ Türklük

♦ Avrupalı

♦ Türkçü

♦ Bursalı

Özel ad kendi anlamı dışında yeni bir anlam kazanmışsa büyük

harfle başlamaz:

♦ acem (Türk müziğinde bir perde)

♦ allahlık (saf, zararsız kimse)

♦ donkişotluk (gereği yokken kahramanlık göstermeye kalkışma)

Yazım Kuralları - II

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

38-b

2

P:220

26. Yer, millet ve kişi adlarıyla kurulan birleşik kelimelerde sadece

özel adlar büyük harfle başlar:

♦ Antep fıstığı

♦ Brüksel lahanası

♦ Hindistan cevizi

♦ Japon gülü

♦ Maraş dondurması

♦ Van kedisi

♦ Belirli bir tarih bildiren ay ve gün adları büyük harfle başlar:

♦ 29 Ekim 1923

♦ 29 Mayıs 1453 Salı günü

♦ Lale Festivali 25 Haziran’da başlayacak.

Belirli bir tarihi belirtmeyen ay ve gün adları küçük harfle başlar:

♦ Okullar genellikle eylülün ikinci haftası açılır.

♦ Tabela, levha ve levha niteliğindeki yazılarda geçen kelimeler büyük harfle başlar:

♦ Otobüs Durağı

♦ Şehirler Arası Telefon

♦ Müdür

♦ Vezne

Deyimlerin ve İkilemelerin Yazılışı

♦ Deyimler ayrı yazılır:

♦ akıntıya kürek çekmek

♦ çam devirmek

♦ gönlünden geçirmek

♦ çantada keklik

♦ İkilemeler ayrı yazılır:

♦ ağır ağır

♦ allak bullak

♦ bata çıka

♦ enine boyuna

♦ konu komşu

♦ pılı pırtı

♦ salkım saçak

♦ sere serpe

♦ süklüm püklüm

♦ yarım yamalak

♦ “m” ile yapılmış ikilemeler de ayrı yazılır:

♦ çocuk mocuk

♦ kitap mitap

♦ para mara

♦ İsim durum ekleri ve iyelik ekiyle yapılan ikilemeler de ayrı yazılır:

♦ baş başa

♦ yan yana

♦ baştan başa

♦ içten içe

♦ bire bir (ölçü)

♦ ardı ardına

♦ boşu boşuna

Bağlaç Olan “da, de” ile Durum Eki Olan “-da, -de”

nin Yazılışı

♦ Bağlaç olan “da, de” ayrı yazılır; “ta, te” biçimi yoktur. Kendinden

önceki sözcükten kesme ile ayırmak yanlıştır:

♦ Ayşe’de geldi. (Y)

♦ Ayşe de geldi. (D)

♦ İzmit’te önemli bir şehir. (Y)

♦ İzmit de önemli bir şehir. (D)

♦ Bulunma durum eki “-da/-de, -ta/-te” biçimleri vardır; getirildiği

kelimeye bitişik yazılır:

♦ Dün gece Ayşe’de kaldık. (D)

♦ İzmit’te geçen çocukluğunu özlüyor. (D)

Bağlaç Olan “ki”nin Yazılışı

♦ Bağlaç “ki” ayrı yazılır:

♦ bilmem ki ♦ demek ki ♦ oldu ki

♦ “Belki, çünkü, hâlbuki, mademki, meğerki, oysaki, sanki” sözcüklerinde “ki” kalıplaşmıştır; bitişik yazılır.

Kelimelerin Satır Sonunda Bölünmesi

♦ Türkçede satır sonunda kelimeler bölünebilir fakat heceler bölünemez. Satıra sığmayan kelimeler bölünürken satır sonuna kısa

çizgi (-) konur.

♦ İlk heceden sonraki heceler ünsüzle başlar. Bitişik yazılan birleşik

kelimelerde de bu kurala uyulur:

♦ ba - şöğ - ret - men

♦ Kesme işareti satır sonuna geldiğinde yalnız kesme işareti kullanılır, ayrıca kısa çizgi kullanılmaz.

Kısaltmaların Yazılışı

♦ Kısaltma; bir kelimenin, terimin veya özel adın, içerdiği harflerden

biri veya birkaçı ile daha kısa olarak ifade edilmesi ve simgeleştirilmesidir. Kısaltmalarla ilgili kurallar şunlardır:

1. Kuruluş, ülke, kitap, dergi ve yön adlarının kısaltmaları her kelimenin ilk harfinin büyük olarak yazılmasıyla yapılır:

♦ Türkiye Büyük Millet Meclisi TBMM

♦ Türk Dil Kurumu TDK

♦ Amerika Birleşik Devletleri ABD

♦ Kutadgu Bilig KB

♦ Kuzey K

♦ Kuzeydoğu KD

♦ Ancak bazen kelimelerin, özellikle son kelimelerin birkaç harfinin

kısaltmaya alındığı da görülür. Bazen de aradaki kelimelerden hiç

harf alınmadığı olur. Bu tür kısaltmalarda, kısaltmanın akılda kalabilmesi için yeni bir kelime oluşturma amacı güdülür.

♦ TÖMER (Türkçe Öğretim Merkezi)

♦ BOTAŞ (Boru Hatları ile Petrol Taşıma Anonim Şirketi)

♦ Para birimleri büyük harfle başlamaz: avro, dinar, dolar, lira vb.

♦ Özel adlar yerine kullanılan “o” zamiri cümle içinde büyük harfle yazılmaz.

♦ Müzikte kullanılan makam ve tür adları büyük harfle başlamaz:

acembuselik, hicazkâr vb.

Yazım Kuralları - II

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

38-b

3

P:221

♦ Gelenekleşmiş olan T.C. (Türkiye Cumhuriyeti) ve T. (Türkçe) kısaltmalarının dışında büyük harflerle yapılan kısaltmalarda nokta

kullanılmaz.

2. Ölçü birimlerinin uluslararası kısaltmaları kullanılır.

♦ m (metre)

♦ km (kilometre)

♦ g (gram)

♦ l (litre)

♦ m2

(metrekare)

3. Kuruluş, kitap, dergi ve yön adlarıyla ölçülerin dışında kalan

kelime veya kelime gruplarının kısaltmasında ilk harfle birlikte

kelimeyi oluşturan temel harfler dikkate alınır. Kısaltılan kelime

veya kelime grubu; özel ad, unvan veya rütbe ise ilk harf büyük;

cins isim ise ilk harf küçük olur:

♦ Alm. (Almanca)

♦ Prof. (Profesör)

♦ Dr. (Doktor)

♦ Av. (Avukat)

♦ haz. (hazırlayan)

♦ ed. (edebiyat)

♦ fiz. (fizik)

♦ Küçük harflerle yapılan kısaltmalara getirilen eklerde kelimenin

okunuşu esas alınır:

♦ cm’yi

♦ kg’dan

♦ Büyük harflerle yapılan kısaltmalara getirilen eklerde kısaltmanın

son harfinin okunuşu esas alınır:

♦ TDK’den

♦ THY’de

♦ TL’nin

♦ Bir kelime gibi okunan kısaltmalara getirilen eklerde kısaltmanın

okunuşu esas alınır:

♦ NATO’dan

♦ UNESCO’ya

♦ Numara sözünün kısaltması da kelime gibi okunduğundan getirilecek olan ek okunuşa göre getirilecektir.

♦ No. lu

♦ No. suz

♦ Sonunda nokta bulunan kısaltmalarla üs işaretli kısaltmalara gelen ekler kesmeyle ayrılmaz:

♦ vb.leri

♦ Alm.dan

♦ yy.da

♦ cm3

e

Kaynak: Türk Dil Kurumu _ Yazım Kuralları

TDK http://tdk.gov.tr

Aşağıdaki sözcüklerin yazımı “doğru” mu “yanlış” mı işaretleyelim.

Sözcükler D Y Sözcükler D Y

açık göz ✓ dermeçatma ✓

adamakıllı ✓ dışa dönük ✓

addedilmek ✓ dikbaşlı ✓

aklı evel ✓ doğa üstü ✓

aklı sıra ✓ doküman ✓

akordeon ✓ egzoz ✓

alacakaranlık ✓ elâlem ✓

alçak gönüllü ✓ eli açık ✓

ana yurt ✓ enikonu ✓

anayasa ✓ entellektüel ✓

antrenman ✓ gardırop ✓

ara sıra ✓ gün aşırı ✓

ardısıra ✓ günbegün ✓

asvalt ✓ hafta içi ✓

ateşkes ✓ hastabakıcı ✓

ayan beyan ✓ hemşehri ✓

bağ evi ✓ heykeltraş ✓

babaevi ✓ karnabahar ✓

basım evi ✓ kara yolu ✓

başa baş ✓ katetmek ✓

başıboş ✓ konservatuar ✓

bilir kişi ✓ kurdale ✓

bilinçaltı ✓ naturel ✓

binyıl (milenyum) ✓ okuryazar ✓

birçok ✓ orijinal ✓

boşboğaz ✓ önyargı ✓

canalıcı ✓ peşi sıra ✓

canayakın ✓ sıradışı ✓

canıgönülden ✓ unvan ✓

çağdışı ✓ yanısıra ✓

çalakalem ✓ yurt dışı ✓

çekidüzen ✓ yükseköğretim ✓

çokbilmiş ✓ yüz yüze ✓

değerbilir ✓ zürafa (hayvan) ✓

Yazım Kuralları - II

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

38-b

4

P:222

4. Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışının 103. yıl dönümü ve 23

Nisan Ulusal Egemenlik Ve Çocuk Bayramı tüm yurtta büyük

bir gurur ve coşkuyla kutlandı. Yüce Meclisimizin ilk başkanı ve

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk

başta olmak üzere bu çatı altında görev yapmış TBMM üyeleri

minnet ve şükranla anıldı.

Bu parçada numaralanmış sözlerden hangisinin yazımı

yanlıştır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

I

II

III

IV V

1. Aşağıdakilerin hangisinde büyük harflerin kullanımıyla ilgili

yanlışlık yapılmıştır?

A) Dünyanın en uzun nehri olan Nil, Viktorya Gölü civarında

ortaya çıkar ve Akdeniz’e dökülür.

B) Hitit Devleti’nin kuruluş aşamasında Anadolu’da beylikler

hâlinde yaşayan, farklı diller konuşan birçok halk bulunmaktaydı.

C) MÖ 2000 yıllarında Arap Yarımadası’ndan çıkan Amurlular,

Sümer kültürünün etkisi altında kalıp bu kültürü benimsemişlerdir.

D) Sümerler, MÖ 2900 - 2350 yıllarında güney Mezopotamya’da her biri bir kralın yönetimindeki kent devletlerinde

yaşadılar.

E) Eski Çağ’da Dicle ve Fırat, bugün denize döküldükleri noktadan 200 km daha içeride birbirlerinden ayrı olarak Basra

Körfezi’ne dökülmekteydi.

5. Bilim insanları, Grönland’ın güneydoğusunda, okyanus suyunun donmasıyla oluşan deniz buzunun bulunmadığı bölgede

izole bir Kutup ayısı popülasyonu keşfetti. Söz konusu grup,

avlanmak için Grönland buz tabakasından kopup okyanusa

karışan buz dağlarını (aysberg) da kullanıyor.

Bu parçada numaralanmış sözlerden hangisinin yazımı

yanlıştır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

I II

III IV

V

2. Aşağıdakilerin hangisinde büyük harflerin kullanımıyla ilgili

yazım yanlışı vardır?

A) Kanuni Sultan Süleyman’ın fermanıyla 1562 yılında inşa

edilen Fenerbahçe Feneri, Osmanlı’nın ilk feneri olarak tarihe geçti.

B) Kültür ve Turizm Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada,

Türkiye’nin bir kültür mirasının daha UNESCO listelerindeki

yerini aldığı ifade edildi.

C) İstanbul genelindeki bütün resmî ve özel okulların katılabileceği yarışmaya başvurular 9 Şubat’ta başladı ve 14

Nisan’da sona erecek.

D) 1836’da inşa edilen Hayratiye Köprüsü ile başlayan İstanbul’un köprü serüveni, şimdilik Boğaz’da Yavuz Sultan

Selim Köprüsü ile bitti.

E) Abdülhak Şinasi Hisar, ilk baskısı Varlık yayınevi tarafından

1954 yılında yapılan Boğaziçi Yalıları kitabında, tanıklık ettiği günleri özlemle anar.

3. Aşağıdakilerin hangisinde yazım yanlışı vardır?

A) Öğrenciliği zamanında Ankara’nın Yenimahalle İlçesi’ndeki

Kredi Yurtlar Kurumunda kalmıştı.

B) İstanbul’un sembollerinden biri olan Galata Köprüsü, Karaköy ve Eminönü arasında bulunuyor.

C) Türk müziğinde birçok makam Doğu ve Batı’dan alınan

ezgilerle birleşince daha güzel oluyor.

D) Sait Faik’in Dülger Balığının Ölümü adlı öyküsü, Bakanlığın

ders kitaplarına girmeye başladı artık.

E) Klasik mitolojide Homeros adı, Homeros’un eserlerinde de

Yunan tanrıları önemli bir yere sahiptir.

6. Paşabahçe Koyu, Boğaz’ın şehrin Anadolu Yakası’nda karaya

doğru yaptığı en büyük girintilerden biridir. Koyun kıyılarında

kendiyle aynı adı taşıyan Paşabahçe semti ve İncirköy mahallesi yer alır. Beykoz ilçesinin merkezi bu koy kıyılarına yayılmıştır.

Beykoz ve İncirköy’de ufak balıkçı tekneleriyle kayıkların çekildiği küçük limanlar vardır.

Bu parçada aşağıdaki yazım kurallarından hangisine aykırılıktan kaynaklanan bir yazım yanlışı vardır?

A) Yer adları (kıta, bölge, il, ilçe, köy, semt vb.) büyük harfle

başlar.

B) Özel ada dâhil olmayıp tamlama kuran şehir, il, ilçe, belde,

semt, köy vb. sözler küçük harfle başlar.

C) Yer bildiren özel isimlerde kısaltmalı söyleyiş söz konusu

olduğunda, yer adının ilk harfi büyük yazılır.

D) Yer adlarında ilk isimden sonra gelen ve deniz, nehir, göl,

dağ, boğaz vb. tür bildiren ikinci isimler büyük harfle başlar.

E) Mahalle, meydan, bulvar, cadde, sokak adlarında geçen

mahalle, meydan, bulvar, cadde, sokak kelimeleri büyük

harfle başlar.

Sınıf İçi Uygulama

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 1 38-b

5

D1AB3137

P:223

4. Aşağıdakilerin hangisinde yazım yanlışı vardır?

A) Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları Yönetmeliği, Resmî Gazetede 27 Ekim 2014 tarihinde yayımlanmıştır.

B) Dünya Gıda ve Tarım Örgütü verilerine göre dünyada yaklaşık 2,07 milyon ton baharat üretimi yapılmaktadır.

C) Ülkemizde üretilen ve tüketime sunulan aromatik otların Sağlık Bakanlığı tarafından belirlenen kriterlere uygun

olması gerekmektedir.

D) Geçmişten günümüze farklı biçimlerde kullanılmış olan

bina, kamulaştırılıp restore edilerek Aromatik Bitki Müzesi

olarak hizmete girmiştir.

E) Dünya Sağlık Örgütü (WHO) kayıtlarına göre dünya nüfusunun büyük bir bölümü, tedavi veya korunmak amacıyla

geleneksel tıptan yararlanmaktadır.

1. Aşağıdakilerin hangisinde büyük harflerin yazımıyla ilgili

yanlışlık yapılmıştır?

A) Umberto Eco’nun Gülün Adı romanı, Orta Çağ’da İtalya’nın

kuzeyindeki bir kilisede işlenen cinayeti konu alır.

B) Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’nda ittifak yaptığı

Almanya ile ilişkileri birçok araştırmacı tarafından incelendi.

C) Yunan ve Roma mitolojisinde baykuş, aklı ve güzel sanatları simgeler; Batı kökenli pek çok masalda da bilgelikle

özdeşleştirilir.

D) Antalya’nın Gündoğmuş İlçesi sınırındaki Uçansu Şelalesi,

yolculuğu Akdeniz kıyısında son bulan Alara Çayı’nın sularını oluşturuyor.

E) Bodrum Klasik Müzik Derneği tarafından düzenlenen Uluslararası Gümüşlük Müzik Festivali, müzikseverleri unutulmayacak bir programla Bodrum’da misafir etti.

2. Romanın başkarakteri, romanı çok katmanlı bir gerçeklik ve

düş âlemine dönüştürerek kitabın hayranlarının çözmeye çalışmaktan bıkıp usanmadığı bir bilmeceyi edebiyata armağan etti.

Harikulade çizimlerin yanı sıra çizerin hikâye anlatımını ve onu

yetkin kılma kaygısını baştacı ettiği “Osmanlı steampunk” türünü resimli roman geleneğine aktaran bir roman aynı zamanda.

Bu parçada numaralanmış yerlerin hangisinde yazım yanlışı vardır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

I

II

III IV

V

6. (I) Batı Avrupa’nın en geniş orman alanlarını barındıran bu

bölgede tahta çitli köy yolları, sonsuz kırlara açılıyor. (II) Ren

Nehri’nin kıvrımlı bölümü tarihî şatolarla dolu. (III) Vadideki ilk

şatolar XII. yüzyıldan kalma. (IV) Hem ikamet hem de savunma

amaçlı yararlanılan, üç veya dört katlı bu yapıların içinde küçük

birer kilise de yer alıyor. (V) Orta Çağ’dan kalma mahzenlerinde

ve taş salonlarında küçük müzeler ve restorantlar barındıran bu

gizemli yapılarda kendinizi birer prens veya prenses gibi hissedebilirsiniz.

Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisinde yazım

yanlışı yapılmıştır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

5. Aşağıdakilerin hangisinde büyük harflerin kullanımıyla ilgili

yanlışlık vardır?

A) Birçok paha biçilmez eserin sergilendiği Türk ve İslam

Eserleri Müzesi, İbrahim Paşa Sarayı’nda yer alıyor.

B) Tarihi XV. yüzyıla dayanan İshak Paşa Camisi, Topkapı

Sarayı’nın ana kapısına doğru çıkarken solda bulunuyor.

C) Kanuni Sultan Süleyman’ın kızı Mihrimah Sultan için yapılan

caminin külliyesinde medrese, mektep, türbe ve hamam da

yer almaktadır.

D) Galata Mevlevihanesi’nden sonra İstanbul’daki en eski

ikinci mevlevi tekkesi olan Yenikapı Mevlevihanesi 1598’de

kurulmuştur.

E) İstanbul’un üçüncü tepesini taçlandıran Süleymaniye,

Osmanlı mimarlarının en büyüğü kabul edilen Mimar Sinan

tarafından tasarlanmış.

3. (I) Akşamüstü aniden başlayan lodosla uçuşuyordu her şey:

Şemsiyeler, şapkalar, ödev dosyalarımız, teneke kutular... (II)

Yaşlıların başını ağrıtan, bazılarını serseme çeviren bu rüzgâr;

tahtaların arasından girip evin içinde de esiyordu. (III) “Lodosun

gözü yaşlıdır.” diyordu büyükler. (IV) Kırbaç gibi bir sağanak

camları dövüyor ama rüzgârı da kesiyordu. (V) Yağmur, kiremitlerin arasından yol bulup gece yarısı üstümüze yağıyor; uykumuzdan ediyordu bizi.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde yazım

yanlışı vardır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

ÖSYM Tarzı

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 2 38-b

6

534168AA

P:224

NOKTALAMA İŞARETLERİ - I

♦ Duygu ve düşünceleri daha açık ifade etmek, cümlenin yapısını

ve duraklama noktalarını belirlemek, okumayı ve anlamayı kolaylaştırmak, sözün vurgu ve ton gibi özelliklerini belirtmek üzere

noktalama işaretleri kullanılır.

♦ Noktalama işaretlerinden “nokta, virgül, noktalı virgül, iki nokta, üç nokta, soru, ünlem, tırnak, ayraç ve kesme işaretleri” ait

oldukları kelimelere bitişik olarak yazılır ve “kesme” dışındaki işaretlerden sonra bir harf boşluğu ara verilir.

Nokta (.)

♦ Cümlenin sonuna konur:

♦ Türk Dil Kurumu, 1932 yılında kurulmuştur.

♦ Bazı kısaltmaların sonuna konur:

♦ Yrd. Doç. (yardımcı doçent)

♦ vb. (ve benzeri)

♦ Cad. (cadde)

♦ s. (sayfa)

♦ Sayılardan sonra sıra bildirmek için konur:

♦ 1. (birinci)

♦ II. Mehmet

♦ 20. Cadde

♦ Arka arkaya sıralandıkları için virgülle veya çizgiyle ayrılan rakamlardan yalnızca sonuncu rakamdan sonra nokta konur:

♦ 10, 11 ve 12. sınıflar

♦ XII - XV. yüzyıllar arası

♦ Tarihlerin yazılışında gün, ay ve yılı gösteren sayıları birbirinden

ayırmak için konur:

♦ 19.5.1919

♦ 29.10.1923

♦ Tarihlerde ay adları yazıyla da yazılabilir. Bu durumda ay adlarından önce ve sonra nokta kullanılmaz:

♦ 19 Mayıs 1919

♦ 29 Ekim 1923

♦ Saat ve dakika gösteren sayıları birbirinden ayırmak için konur:

♦ Sınav 09.15’te başladı.

♦ Kitap, dergi vb.nin künyelerinin sonuna konur:

♦ Âğâh Sırrı Levend, Türk Dilinde Gelişme ve Sadeleşme Evreleri, TDK Yayınları, Ankara, 1960.

♦ Dört ve dörtten çok rakamlı sayılar sondan sayılmak üzere üçlü

gruplara ayrılarak yazılır ve araya nokta konur:

♦ 1.000, 326.197, 49.700.812 vb.

♦ Genel ağ adreslerinde kullanılır:

♦ http://tdk.gov.tr

♦ https://hizyayinlari.com

♦ Matematikte çarpma işareti yerine kullanılır.

Virgül (,)

♦ Birbiri ardınca sıralanan eş görevli kelime ve kelime gruplarının

arasına konur:

♦ Sessiz dereler, solgun ağaçlar, sarı güller

Dillenmiş ağızlarda tutuk dilli gönüller

(Faruk Nafiz)

♦ Sıralı cümleleri birbirinden ayırmak için konur:

♦ Başarı bir yolculuktur, yol değildir.

♦ Çocuk su gibidir, içine aktığı kabın şeklini alır.

♦ Uzun cümlelerde yüklemden uzak düşmüş olan özneyi belirmek

için konur.

♦ Saniye Hanımefendi, merdivenlerde oğlunun ayak seslerini

duyar duymaz ona kapıyı kendi eliyle açmaya gelmişti.

(Yakup Kadri)

♦ Cümle içinde ara sözleri veya ara cümleleri ayırmak için ara sözlerin veya ara cümlelerin başına ve sonuna konur:

♦ Zemin bu kadar koyu kırmızıya dönüşünce, bir an için de olsa,

belirginliğini yitiriverdi sivilceleri.

(Elif Şafak)

♦ Anlama güç kazandırmak için tekrarlanan kelimeler arasına konur:

♦ Akşam, yine akşam, yine akşam,

Göllerde bu dem bir kamış alsam!

(Faruk Nafiz)

♦ Tırnak içinde olmayan alıntı cümlelerden sonra konur:

♦ Adana’ya yarın gideceğim, dedi.

♦ Konuşma çizgisinden sonraki alıntı cümlesinin bitimine konur:

♦ ― Bu akşam Datça’ya gidiyor musunuz, diye sordu.

♦ Edebî eserlerde konuşma bölümünden önceki ifadenin sonuna

konur:

♦ Bahçe kapısını açtı. Sermet Bey’e,

― Bu anahtar köşkü de açar, dedi.

(Ömer Seyfettin)

11. ÜNİTE: SES BİLGİSİ – YAZIM

– NOKTALAMA

Noktalama İşaretleri - I

MODÜL

39-a

TÜRKÇE Ders Anlatım Modülü

11. ÜNİTE: SES BİLGİSİ – YAZIM – NOKTALAMA

Noktalama İşaretleri - I

TYT TÜRKÇE 1

Adı Soyadı : ..............................................................

D133A4F3

P:225

♦ Kendisinden sonraki cümleye bağlı olarak ret, kabul ve teşvik

bildiren hayır, yok, evet, peki, pekâla, tamam, olur, başüstüne,

öyle, haydi, elbette gibi kelimelerden sonra konur.

♦ Bir kelimenin kendisinden sonra gelen kelime veya kelime

gruplarıyla yapı ve anlam bakımından bağlantısı olmadığını göstermek ve anlam karışıklığını önlemek için kullanılır:

♦ Bu gece, eğlenceleri içlerine sinmedi.

(Reşat Nuri)

♦ Hitap için kullanılan kelimelerden sonra konur:

♦ Sayın Başkan,

♦ Değerli Arkadaşım,

♦ Sayıların yazılışında kesirleri ayırmak için kullanılır:

♦ 0,45 (sıfır tam, yüzde kırk beş)

♦ Özne olarak kullanıldıklarında “bu, şu, o” zamirlerinden sonra

konur:

♦ Bu, benim gibi yazarlar için hiç kolay olmaz.

Örnek 1

(I) Boyacılık, dalgıçlık, balıkçılık,taksicilik gibi uğraşlar erkeklere özgü

kabul ediliyor. (II) İş yaşamında, siyasette, bürokraside aktif çalışan

kadın sayısının azlığı hâlen insan kaynakları alanının en önemli sorunlarından biri. (III) Masa başında veya ofis işlerinde, mühendislikler

ve bilim ağırlıklı mesleklerde kadınların karşısına sürekli ön yargılarla

çıkılıyor. (IV) Oysa tabular yıkıldığında, baskı ve ön yargılar ortadan

kaldırıldığında kadınlar her alanda başarılı olacaktır. (V) Son zamanlarda, istihdam çalışmalarıyla ve kadınların bireysel çabalarıyla,

kadınlar “erkek işi” olarak tanımlanan sektörde öne çıksa da bu, henüz yeterli seviyede değil.”

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde virgül (,)

diğerlerinden farklı amaçla kullanılmıştır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

Çözüm

I, II, III ve IV. cümlelerde virgül eş görevli kelime ve kelime gruplarını

ayırmak için kullanılırken V. cümlede ara sözü belirtmek için kullanılmıştır. Doğru yanıt “E” şıkkıdır.

Noktalı Virgül (;)

♦ Cümle içinde virgülle ayrılmış tür veya takımları birbirinden ayırmak için konur:

♦ Erkek çocuklara Yağız, Yiğit, Han, Kağan; kız çocuklara Pelin,

Didem, Burcu, Mine adları verilir.

♦ Türkiye, İngiltere, İrlanda; Ankara, Londra, Dublin

♦ Ögeleri arasında virgül bulunan sıralı cümleleri birbirinden ayırmak için konur:

♦ Sevinçten, heyecandan içim içime sığmıyor; bağırmak, kahkahalar atmak, ağlamak istiyorum.

♦ At ölür meydan kalır; yiğit ölür, şan kalır.

♦ İkiden fazla eş değer ögeler arasında virgül bulunan cümlelerde

özneden sonra noktalı virgül konabilir:

♦ Yeni usul şiirimiz; zevksiz, köksüz, acemice görünüyordu.

(Yahya Kemal)

İki Nokta (:)

♦ Kendisiyle ilgili açıklama verilecek cümlenin sonuna konur:

♦ Bu kararın istinat ettiği en kuvvetli mahkeme ve mantık şu

idi: Esas, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak

yaşamasıdır.

(Atatürk)

♦ Kendimi takdim edeyim: Meclis kâtiplerindenim.

(Falih Rıfkı)

♦ Kendisiyle ilgili örnek verilcek cümlenin sonuna konur:

♦ Millî Edebiyat akımının temsilcilerinden bir kısmını sıralayalım:

Ömer Seyfettin, Halide Edip Adıvar, Ziya Gökalp, Ali Canip

Yöntem.

Virgül (,) aşağıdaki durumlarda kullanılmaz:

♦ Metin içinde zarf-fiil eki almış kelimelerden sonra virgül konmaz:

♦ Meydanlığa varmadan bir iki defa İsmail’i kontrol etmek için

kahveye baktı.

Metin içinde art arda gelen zarf-fiil eki almış kelimeler varsa

bunlardan sonra virgül konur:

♦ Yemekte bir karara varıp, arkadaşına dikkatli dikkatli bakarak konuştu.

♦ Şart ekinden sonra virgül konmaz:

♦ Tenha köşelerde ağız ağıza konuşurken yanlarına biri gelecek olursa hemen susuyorlardı.

(Reşat Nuri)

Şart eki almış birden çok kelime art arda gelmişse bunlardan

sonra virgül konur:

♦ Onu görürse, onunla konuşursa, ona her şeyi anlatırsa büyük bir yükten kurtulacaktı.

♦ Metin içinde “ve, veya, yahut, ya ... ya” bağlaçlarından önce

de sonra da virgül konmaz:

♦ Ya şevk içinde harap ol ya aşk içinde gönül

Ya lale açmalıdır göğsümüzde yahut gül

(Yahya Kemal)

♦ Tekrarlı bağlaçlardan önce ve sonra virgül konmaz:

♦ Hem gider hem ağlarım.

♦ Cümlede pekiştirme ve bağlama görevinde kullanılan da/de

bağlacından sonra virgül konmaz.

♦ Metin içinde “-ınca/-ince” anlamıyla zarf-fiil görevinde kullanılan “mı/mi” ekinden sonra virgül konmaz:

♦ Ben aç yattım mı kötü kötü rüyalar görürüm nedense.

(Orhan Kemal)

Noktalama İşaretleri - I

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

39-a

2

P:226

♦ Ses bilgisinde uzun ünlüyü göstermek için kullanılır:

♦ a:ile, ka:til, i:cat vb.

♦ Karşılıklı konuşmalarda, konuşan kişiyi belirten sözlerden sonra

konur:

Bilge Kağan: Türklerim işitin! Üstten gök çökmedikçe, alttan yer

delinmedikçe ülkenizi, törenizi kim bozabilir sizin?

Koro: Göğe erer başımız başınla senin!

♦ Edebî eserlerde konuşma bölümünden önceki ifadenin sonuna

konur:

― Buğdayla arpadan başka ne biter bu topraklarda?

Ziraatçi sayar:

― Yulaf, pancar, zerzevat, tütün ...

(Falih Rıfkı)

♦ Genel ağ adreslerinde kullanılır:

♦ http:// tdk.gov.tr

♦ https://hizyayinlari.com

♦ Matematikte, bölme işareti olarak kullanılır:

♦ 56 : 8 = 7

Örnek 2

Marul, maydanoz, patlıcan ve narenciye üretiminde söz sahibi olan

Antakya; Trabzon hurması ve erik üretiminde de ülke sıralamasında

önde gelmektedir.

Aşağıdakilerin hangisinde noktalı virgül (;) bu cümledeki işleviyle kullanılmıştır?

A) Amanos Dağları’nda 0-500m arası bölgede keçiboynuzu, zeytin,

sandal; 500-1000m arası bölgede kızılçam, defne, meşe görülür.

B) İlde hüküm süren Akdeniz iklimi sayesinde tarım ürünlerinin üretimi gelişmiştir; narenciye, zeytin, kavun, havuç bu ürünlerin başında gelmektedir.

C) Hatay; Roma, Bizans, Arap-İslam, Selçuklu, Osmanlı egemenliği

altında varlığını sürdürmüş tarihî bir şehirdir.

D) Kentin ekonomisinde üzüm, portakal, mandalina; mercimek, fasulye, nohut ve buğday öne çıkmaktadır.

E) Türkiye’nin güneyinde yer alan İskenderun, Akdeniz’in önemli

yerleşim alanlarından biridir; coğrafi açıdan sahip olduğu avantajlardan dolayı çok sayıda medeniyete ev sahipliği yapmıştır.

Çözüm

Öncülde verilen cümlede noktalı virgül, “İkiden fazla eş değer ögeler arasında virgül bulunan cümlelerde özneden sonra noktalı virgül

konur.” işlevine uygun kullanılmıştır. Aynı kullanım işlevi “C” şıkkında

da olduğundan doğru yanıt “C” dir. Diğer seçeneklere baktığımızda,

“A” ve “D” seçeneklerinde “virgülle ayrılmış tür veya takımları birbirinden ayırmak için”, “B” ve “E” seçeneklerinde “ögeleri arasında

virgül bulunan sıralı cümleleri birbirinden ayırmak için” kullanılmıştır.

Üç Nokta (...)

♦ Anlatım olarak tamamlanmamış cümlelerin sonuna konur:

♦ Ne çare ki çirkinliği hemencik ve herkes tarafından görülüveriyordu da bu yanı ...

(Tarık Buğra)

♦ Kaba sayıldığı için veya bir başka sebepten dolayı açık yazılmak

istenmeyen kelime ve bölümlerin yerine konur:

♦ Kılavuzu karga olanın burnu b...tan çıkmaz.

♦ Alıntılarda başta, ortada ve sonda alınmayan kelime veya bölümlerin yerine konur:

♦ ... derken şehrin öte başından boğuk boğuk sesler gelmeye

başladı...

(Tarık Buğra)

♦ Sözün bir yerde kesilerek geri kalan bölümün okuyucunun hayal

dünyasına bırakıldığını göstermek veya ifadeye güç katmak için

konur:

♦ Sana uğurlar olsun... Ayrılıyor yolumuz!

(Faruk Nafiz)

♦ Ünlem ve seslenmelerde anlatımı pekiştirmek için konur:

Gölgeler yaklaştılar. Bir adım kalınca onu kıyafetinden tanıdılar:

― Koca Ali... Koca Ali, be!..

(Ömer Seyfettin)

♦ Ünlem ve soru işaretinden sonra üç nokta yerine iki nokta konulması yeterlidir:

♦ Gök ekini biçer gibi!.. Başaklar daha dolmadan

(Tarık Buğra)

♦ Karşılıklı konuşmalarda, yeterli olmayan, eksik bırakılan cevaplarda kullanılır:

― Kimsin?

― Ali ...

― Hangi Ali?

― ...

Uzun Çizgi (―)

♦ “Konuşma çizgisi” olarak da adlandırılır.

♦ Yazıda satır başına alınan konuşmaları göstermek için kullanılır:

Frankfurt’a gelene, herkesin sorduğu şunlardır:

― Eski şehri gezdin mi?

― Goethe’nin evini gezdin mi?

(Ahmet Haşim)

Konuşmalar tırnak içinde verildiğinde uzun çizgi kullanılmaz:

Arabamız tutarken Erciyes’in yolunu:

“Hancı dedim, bildin mi Maraşlı Şeyhoğlu’nu?”

(Faruk Nafiz)

Noktalama İşaretleri - I

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

39-a

3

P:227

Kısa Çizgi (-)

♦ Satıra sığmayan kelimeler bölünürken satır sonuna konur.

♦ Cümle içinde ara sözleri veya ara cümleleri ayırmak için ara sözlerin veya ara cümlelerin başına ve sonuna konur, bitişik yazılır:

♦ Küçük bir sürü -dört inekle birkaç koyun- köye giren geniş

yolun ağzında durmuştu.

(Ömer Seyfettin)

♦ “Arasında, ve, ile, ila, ... -den ...-e” anlamlarını vermek için kelimeler veya sayılar arasında kullanılır:

♦ Aydın - İzmir yolu

♦ Türk - Alman ilişkileri

♦ Ural - Altay dil grubu

♦ 1914 - 1918 Birinci Dünya Savaşı

♦ Manas Destanı’nda soy - dil - din üçgeni

♦ Kelimlerin kökleri, gövdeleri ve eklerini birbirinden ayırmak için

kullanılır:

♦ gör - gü - süz - lük

♦ Fiil kök ve gövdelerini göstermek için kullanılır, “-mak/-mek”

mastar eki yerine işlev görür:

♦ Dur-, gör-, oku- vb.

♦ Heceleri göstermek için kullanılır:

♦ a-raş-tır-ma, ku-yum-cu-luk vb.

♦ İsim yapma eklerinin başına, fiil yapma eklerinin başına ve sonuna konur:

♦ -ak, -ış, -lık; -ımsa-, -la-, -tır- vb.

♦ Sıfırdan küçük değerleri göstermek için kullanılır:

♦ –2°C, –10°C vb.

♦ Matematikte çıkarma işareti olarak kullanılır:

♦ 50 – 20 = 30 vb.

Soru İşareti (?)

♦ Soru eki veya sözü içeren cümle veya sözlerin sonuna konur:

♦ Ne zaman tükenecek bu yollar, arabacı?

(Faruk Nafiz)

♦ Soru bildiren ancak soru eki veya sözü içermeyen cümlelerin sonuna konur:

♦ Gümrükteki memur başını kaldırdı:

– Adınız?

♦ Bilinmeyen, kesin olmayan veya şüpheyle karşılanan yer, tarih

vb. durumlar için kullanılır:

♦ Yunus Emre (1240? - 1320), (Doğum yeri: ?)

♦ 1496 (?) yılında doğan Fuzulî...

♦ Ankara’dan Antalya’ya arabayla üç saatte (?) gitmiş.

Ünlem İşareti (!)

♦ Sevinç, kıvanç, acı, korku, şaşma gibi duyguları anlatan cümle

veya ibarelerin sonuna konur:

♦ Hava ne kadar da sıcak!

♦ Aşk olsun!

♦ Vah Vah!

♦ Seslenme, hitap ve uyarı sözlerinden sonra konur:

♦ Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!

(Atatürk)

♦ Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın

Bu toprak bir devrin battığı yerdir.

(Necmettin Halil)

♦ Ünlem işareti, seslenme ve hitap sözlerinden hemen sonra konulabileceği gibi cümlenin sonuna da konabilir:

♦ Arkadaş, biz bu yolda türküler tuttururken

Sana uğurlar olsun... Ayrılıyor yolumuz!

(Faruk Nafiz)

♦ Alay, kinaye veya küçümseme anlamı kazandırılmak istenen sözden hemen sonra yay ayraç içinde ünlem işareti kullanılır:

♦ İsteseymiş bir günde bitirirmiş (!) ama ne yazık ki vakti yokmuş (!).

Kaynak: Türk Dil Kurumu _ Yazım Kuralları

TDK http://tdk.gov.tr

Cümle içinde sayı adlarının yinelenmesinde araya kısa çizgi

konmaz.

On - on beş yıl (Yanlış)

On on beş yıl (Doğru)

Üç - beş kişi geldi. (Yanlış)

Üç beş kişi geldi. (Doğru)

“mı/mi” ekini alan yan cümle temel cümlenin zarf tümleci olduğunda cümlenin sonuna soru işareti konmaz:

Hava karardı mı eve gideriz.

Soru ifadesi taşıyan sıralı ve bağlı cümlelerde soru işareti en sona

konur:

Çok yakından mı bu sesler, çok uzaklardan mı?

Noktalama İşaretleri - I

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

39-a

4

P:228

3. Barok mimarisi kuleleri ve bezemeleriyle İstanbul’dan Anadolu’ya (I) Anadolu’dan İstanbul’a taşınan büyük umutlar istasyonudur Haydar Paşa Garı (II) Gar, pek çok filmin başlangıcına,

finaline mekân olmuştur; zaman zaman da sadece siluet olarak

arzıendam etmiştir bir karede (III) Taşradan gelenlerin çoğunun

tahta bavulu, yatağı, yorganı ve şaşkın bakışlarıyla İstanbul’a

ilk adım attıkları yerdir (IV) Mutluluğun ve kederin simgesi tren

düdüklerinin eşliğinde kimileri ayrılır, kimileri kavuşur orada (V)

Bu parçada numaralanmış yerlerden hangisine diğerlerinden farklı bir noktalama işareti getirilmelidir?

A) I B) II C) III D) IV E) V

1. Altmışlı yılların sonlarına doğru İstanbul’a göç arttı. Kimisi

memleketinde iş olmadığı için (I) kimisi de çocuklarını üniversitede okutmak için bu taşı toprağı altın şehre (II) İstanbul’a

(III) memleketinden bir bir kopup geldi. Bazıları kapıcı oldu (IV)

bazıları fabrikalara işçi olarak girdi, bazıları da dişten tırnaktan

artırıp (V) gecekondularını yaptılar. Bugün ise o gecekonduların

yerini lüks siteler aldı.

Bu parçada numaralanmış yerlerin hangisinde virgül (,) kullanılamaz?

A) I B) II C) III D) IV E) V

2. Aşağıdakilerin hangisinde bir noktalama yanlışı yapılmıştır?

A) Orta Anadolu da Batı’dan alınan ithal geleneklerin eseri

olmaya başladı.

B) Geçmişten bugüne yeni nesil; aceleci, saygısız, farklı

olmakla eleştirilmiştir.

C) Lider sadece yöneten değil; hem öncü, hem kolaylaştırıcı,

hem de takip edendir.

D) O, romanlarının yanı sıra şiir ve hikâyeleriyle de adından söz

ettiren bir sanatçımızdır.

E) Âşık Paşa, Divan’ında Türkçenin sahipsizliğine dikkat çekmiş; zenginliğini ortaya koymuştur.

6. • Sıralı cümleleri birbirinden ayırmak için konur.

• Tırnak içinde olmayan alıntı cümlelerden sonra konur.

• Anlamı güçlendirmek için tekrarlanan kelimeler arasına konur.

• Metin içinde art arda gelen zarf-fiil eki almış kelimelerden

sonra konur.

Aşağıdaki cümlelerin hangisi, virgülün kullanımıyla ilgili bu

bilgilerden birine örnek gösterilemez?

A) Bir insanı sevmekle başlar her şey, dedi usulca kulağıma.

B) Sevgi; sevdiğimiz şeyin yaşaması, gelişmesi için duyduğumuz etkin ilgidir.

C) Tüm düşünürlerin var oluş sorununa dair tek reçetesi var ki

o da sevgi, sevgi, hep sevgi.

D) Yaşama sanatında insan sanatçı olduğu kadar sanatının

objesidir, diğer bir deyişle heykeltıraş olduğu kadar mermerdir.

E) Karşınızdakinin kusurlarını yok saymayıp, onları görmezden

gelmeyip iletişim kurduğunuzda gerçek sevgiye yolculuğunuz başlayacaktır.

5. (I) Hareket sistemi; vücudumuzda bulunan bazı kompakt, sert

ve yumuşak doku elemanlarından oluşmaktadır. (II) Bu sistem;

vücudu belli bir şekle sokan, fonksiyonel bir şekilde hareket

etmemizi ve yer değiştirmemizi sağlayan bir sistemdir. (III)

Hareket sistemi; genel olarak kemiklerden oluşan iskelet sistemi, bu kemikleri bir arada tutmaya yarayan ve hareket etmeyi

sağlayan eklem sistemi, son olarak da kas sisteminden oluşmaktadır. (IV) İskelet sisteminin temel parçası olan kemikler,

çok sıkı biçimde bir araya gelmiş kolajen bağ dokudan oluşan

yapılardır. (V) Anne karnında sayısı oldukça fazla olsa da, yetişkin birinde bu sayı yaklaşık 206 adete düşmektedir.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde virgülün

kullanımı yanlıştır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

4. Andre Gide ( ) ( ) Anı yazmak, ölümün elinden bir şey kurtarmaktır ( ) ( ) demiş. Çok hoş bir söz ( ) insanı iyi de hissettiriyor ( )

Ben fotoğraflar için de aynı duygular içerisindeyim.

Bu parçada ayraçlarla belirtilen yerlere sırasıyla aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) (:) (“) (...) (”) (;) (.)

B) (,) (“) (.) (”) (,) (.)

C) (:) (“) (;) (”) (...) (!..)

D) (,) (-) (.) (-) (,) (.)

E) (,) (“) (...) (”) (;) (!..)

Sınıf İçi Uygulama

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 1 39-a

5

D122EAE8

P:229

3. Dünya genelinde 60 enstitü ve 250 araştırmacının katılımı ile

gerçekleştirilen bir araştırmanın sonucunda kişiler için gerekli

olan 21. yüzyıl becerileri “düşünme biçimleri (I) çalışma biçimleri (II) çalışma araçları ve yaşam becerileri” olmak üzere dört

kategori altında toplanmıştır. Düşünme biçimleri olarak belirtilen başlık altında eleştirel düşünme (III) yaratıcılık (IV) problem

çözme (V) karar verme ve öğrenme ile birlikte en önemli beş

beceriden biri olarak saptanmıştır. Ayrıca eleştirel düşünme

değişimin en önemli araçlarından biri olarak ele alınmıştır.

Bu parçada numaralanmış yerlerden hangisine diğerlerinden farklı bir noktalama işareti getirilmelidir?

A) I B) II C) III D) IV E) V

1. Okuma; bilgi edinmede, kafamıza takılan soruların yanıtını bulmada, başkalarının deneyimini paylaşmada kullandığımız bir

araçtır.

Aşağıdakilerin hangisinde noktalı virgül (;) bu cümledeki

işleviyle kullanılmıştır?

A) Tayland’ın kültür mirası olan lotus çiçekleri; kararlılığı, saflığı, iyimserliği ve güzelliği simgeler.

B) Korku, bizi bir şeyler yapmaya sevk eder; kaçabiliriz, saklanabiliriz ya da bizi korkutanla mücadele ederiz.

C) Üzerinde yıllardır çalışılan zekâ, soyut bir kavramdır; bu

nedenle hep merak edilen, çerçeveleri çizilmeye çalışılan

bir kavram olmuştur.

D) Mantıksal sıralama, karar verme, harfleri yorumlama beynin sol yarı küresinde; grafik yorumlama, uzamsal bilginin

işlenmesi, belirsizliklerle ilgilenme sağ kürede gerçekleşir.

E) İnternet, uzaktan eğitim, bilgisayar destekli öğretim gibi

teknolojiler daha fazla sayıda bireyin eğitimden yararlanmasına yardımcı olmakta; eğitim seçeneklerini artırmaktadır.

2. Mersin, tarihî ve kültürel zenginliklerinin yanı sıra doğal güzellikleriyle de oldukça önemli bir yere sahiptir. İlde bitkisel üretimde ilk sırada tarla ürünleri, ağırlıklı olarak turunçgiller, yer alırken

endüstri bitkileri ikinci sırada yer alır. Ülke genelinde meyve ve

sebze üretiminde miktar, kalite ve sıralama açısından da oldukça iyi bir yerdedir Mersin. Tarım alanlarının %14’ünde sebze

üreticiliği yapılmaktadır, sebze üretimi içinde %77’lik bir payla

meyvesi yenen sebzelerin üretimi önde gelmektedir.

Bu parçada virgülün aşağıdaki işlevlerinden hangisinin kullanımı yoktur?

A) Sıralı cümleleri birbirinden ayırmak için konur.

B) Birbiri ardınca sıralanan eş görevli kelimelerin arasına

konur.

C) Uzun cümlelerde yüklemden uzak düşmüş özneyi belirtmek

için konur.

D) Cümle içinde ara sözleri ayırmak için ara sözlerin başına ve

sonuna konur.

E) Bir kelimenin kendisinden sonra gelen kelime ve kelime

gruplarıyla yapı ve anlam bakımından bağlantısı olmadığını

göstermek için konur.

5. Karanlığın Sol Eli ( ) Mülksüzler, Yerdeniz gibi bir solukta okuyup

bitirdiğim ve çok sevdiğim bir Ursula K. Le Guin romanı ( ) Bilinen türden bir bilim kurgu romanı değil, sıra dışı bir konusu ve

tarzı var ( ) Konusu her ne kadar başka bir gezegende geçse de

uzay araçları, robotlar, üstün teknolojiler ( ) zamanda yolculuk

gibi konular bu romanın içeriğini oluşturmuyor. Romana konu

olan şey ise hepsinden daha sıra dışı ( ) Bu gezegenin halkı ( )

Bu parçada ayraçla belirtilen yerlere aşağıda verilen noktalama işaretlerinden hangileri sırasıyla getirilmelidir?

A) (,) (.) (:) (;) (:) (.) B) (;) (.) (:) (,) (:) (...)

C) (,) (...) (:) (,) (:) (...) D) (;) (.) (.) (,) (:) (.)

E) (,) (.) (.) (;) (:) (.)

4. (I) XIX. ve XX. yüzyıl sanatına ev sahipliği yapmak amacıyla

2004 yılında açılan İstanbul Modern, zengin koleksiyonunun

yanı sıra belli zamanlarda sanat ve fotoğraf sergilerine de ev

sahipliği yapıyor. (II) Nuri İyem’in (1915-2005) “Köylü Kadınlar”

ile Nurullah Berk’in (1906-1992) “Örgü Ören Kadın” tablolarının da aralarında olduğu birçok nadide eseri barındırıyor. (III)

Müze hem kendi koleksiyonundan eserleri dönüşümlü olarak

sergiliyor hem de ödünç aldığı eserlere yer veriyor, bu yüzden

de müzeye her gittiğinizde yeni sürprizlerle karşılaşıyorsunuz.

(IV) Müze, yeni binası yapılana kadar Asmalımescit’te sanatseverlerle buluşmaya devam ediyor. (V) Salı günleri 14.00 - 18.00

arası, 18-25 yaşındaki gençlere ücretsiz olarak hizmet veriyor.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde noktalama yanlışı vardır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

ÖSYM Tarzı

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 2 39-a

6

D2768587

P:230

NOKTALAMA İŞARETLERİ - II

Kesme İşareti (’)

♦ Özel adlara getirilen iyelik, durum ve bildirme ekleri kesme işaretiyle ayrılır:

♦ Kurtuluş Savaşı’nı

♦ Fatih Sultan Mehmet’e

♦ Osmanlı Devleti’ndeki

♦ Çanakkale Boğazı’nın

♦ Yükselme Dönemi’nin

♦ Atatürk’üm

♦ Türkiye’mizin

♦ Eski Çağ’ın

♦ Samanyolu’nda

♦ Resmî Gazete’de

♦ Yer bildiren özel isimlerde kısaltmalı söyleyiş söz konusu olduğu

zaman ekten önce kesme işareti kullanılır:

♦ Hisar’dan ♦ Boğaz’dan

♦ Belli bir kanun, tüzük, yönetmelik kastedildiğinde büyük harfle

yazılan kanun, tüzük, yönetmelik sözlerinin ek alması durumunda kesme işareti kullanılır:

♦ Bu Kanun’un 17. maddesinin c bendi...

♦ Yukarıda adı geçen Yönetmelik’in 2’nci maddesine göre...

♦ Özel adlar için yay ayraç içinde bir açıklama yapıldığında kesme

işareti yay ayraçtan önce kullanılır:

♦ Yunus Emre’nin (1240? - 1320)

♦ Yakup Kadri’nin (Karaosmanoğlu)

♦ Ek getirildiğinde “Avrupa Birliği” kesme işareti ile kullanılır:

♦ Avrupa Birliği’ne üye ülkeler...

♦ Kişi adlarından sonra gelen saygı ve unvan sözlerine getirilen ekleri ayırmak için konur:

♦ Mustafa Kemal Paşa’ya

♦ Ahmet Mithat Efendi’ye

♦ Türk Dil Kurumu Başkanı’na

♦ Kısaltmalara getirilen ekleri ayırmak için konur:

♦ TBMM’nin TDK’ye, BM’de, ABD’de vb.

♦ Sayılara getirilen ekleri ayırmak için konur:

♦ 2023’te, 5’inci madde, 2’nci kat vb.

♦ Bir ek veya harften sonra gelen ekleri ayırmak için konur:

♦ a’dan z’ye kadar...

♦ Türkçede -lık’la yapılmış sözcükler...

♦ Seslerin ölçü ve söyleyiş gereği düştüğünü göstermek için kullanılır:

♦ Güzelliğin on par’etmez

Bu bendeki aşk olmasa

(Âşık Veysel)

♦ Belirli bir tarih bildiren ay ve gün adlarına gelen ekleri ayırmak

için konur:

♦ Başvurular 25 Haziran’a kadar sürecektir.

♦ Yabancı Sözlere Karşılıklar Kılavuzu’nun veri tabanının genel

ağda hizmete sunulduğu gün olan 12 Temmuz 2010 Pazartesi’nin TDK için önemi büyüktür.

♦ Kurum, kuruluş, kurul, birleşim, oturum ve iş yeri adlarına gelen ekler kesmeyle ayrılmaz:

♦ Türk Dil Kurumundan

♦ Türkiye Büyük Millet Meclisine

♦ Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığına

♦ Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Başkanlığının

♦ “Başkanlık, Rektörlük” vb. sözler ünlüyle başlayan bir ek geldiğinde “Başkanlığa, Rektörlüğe” vb. biçimde yazılır.

♦ Özel adlarla getirilen yapım ekleri, çokluk eki ve bunlardan

sonra gelen diğer ekler kesmeyle ayrılmaz:

♦ Türklük, Türkleşmek, Türkçe, Türkçülük

♦ Müslümanlık, Hristiyanlık, Budistlik

♦ Avrupalı, Avrupalılaşmak, Asyalı

♦ Fatihler, Mehmet Âkifler

Bu örneklerdeki gibi yapım eki almış özel isimlerden sonra

getirilecek diğer ekler kesmeyle ayrılmaz:

♦ Türkçenin, Türklüğün, Türklükten

♦ İstanbullular, Türkiyeliden

♦ Atatürkçülüğün

♦ Sonunda 3. teklik kişi iyelik eki olan özel ada, bu ek dışında

başka bir iyelik eki getirildiğinde kesme işareti konmaz:

♦ Boğaz Köprümüzün güzelliği

Ayırt etmede güçlük çekilen bu kuralı biraz açalım:

Türkçede 3. teklik iyelik eki “-ı, -i, -u, -ü, -sı, -si, -su, -sü” biçimindedir. Dolayısıyla “Boğaz Köprüsü”, “Van Gölü”, “Amik

Ovası” örneklerinde tamlanan (ikinci isim) 3. teklik kişi eki

taşımaktadır. Söz konusu kurala uygun olarak tamlanandaki

bu ek yerine başka bir iyelik eki getirelim: Boğaz Köprüsü

/ Boğaz Köprümüz, Amik Ovası / Amik Ovamız. Burada 3.

teklik kişi iyelik eki yerine 1. çokluk kişi iyelik eki getirdik. Bu

tür bir kullanımdan sonra gelecek diğer ekleri de kesme ile

ayırmayacağız.

♦ Amik Ovamızın

♦ Van Gölümüzden

♦ İstiklal Marşımızın vb.

11. ÜNİTE: SES BİLGİSİ – YAZIM

– NOKTALAMA

Noktalama İşaretleri - II

MODÜL

39-b

TÜRKÇE Ders Anlatım Modülü

11. ÜNİTE: SES BİLGİSİ – YAZIM – NOKTALAMA

Noktalama İşaretleri - II

TYT TÜRKÇE 1

Adı Soyadı : ..............................................................

D3257914

P:231

Tırnak İşareti (“ ”)

♦ Başka bir kimseden veya yazıdan olduğu gibi aktarılan sözler

tırnak içine alınır:

♦ Bakınız, şair vatanı ne güzel tarif ediyor:

“Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır.

Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır.”

Tırnak içindeki alıntının sonunda bulunan işaret (nokta, soru işareti, ünlem işareti vb.) tırnak içinde kalır:

♦ “İzmir üzerine dünyada bir şehir daha yoktur!” diyorlar.

(Yahya Kemal)

♦ Özel olarak vurgulanmak istenen sözler tırnak içine alınır:

♦ Yeni bir “barış” taarruzu başladı.

♦ Cümle içerisinde eserlerin ve yazıların adları ile bölüm başlıkları

tırnak içine alınır:

♦ Bugün öğrenciler “Kendi Gök Kubbemiz” adlı şiiri incelediler.

♦ “Yazım Kuralları” bölümünde bazı uyarılara yer verilmiştir.

Cümle içerisinde özel olarak belirtilmek istenen sözler, kitap ve

dergi adları ile başlıkları tırnak içine alınmaksızın eğik yazıyla dizilerek de gösterilebilir:

♦ Bilimsel çalışmalarda künye verilirken makale adları tırnak içinde

yazılır.

Tek Tırnak İşareti (‘ ’)

♦ Tırnak içinde verilen cümlenin içinde yeniden tırnağa alınması

gereken bir sözü, ibareyi belirtmek için kullanılır:

♦ Edebiyat öğretmeni, “Şiirler içinde ‘Han Duvarları’ gibisi var

mı?” dedi ve Faruk Nafiz’in bu güzel şiirini okumaya başladı.

♦ “Atatürk henüz ‘Gazi Mustafa Kemal Paşa’ idi. Benden ona

dair bir kitap için ön söz istemişlerdi.”

(Falih Rıfkı)

Denden İşareti (″)

♦ Bir yazıdaki maddelerin sıralamasında veya bir çizelgede alt alta

gelen aynı sözlerin, söz gruplarının ve sayıların tekrar yazılmasını

önlemek için kullanılır.

Yay Ayraç ( )

♦ Cümledeki anlamı tamamlayan ve cümlenin dışında kalan ek

bilgiler için kullanılır. Yay ayraç içinde bulunan ve yargı bildiren

anlatımların sonuna uygun noktalama işareti konur:

♦ Anadolu kentlerini, köylerini (Köy sözünü de çekinerek yazıyorum.) gezsek bile görmek için değil, kendimizi göstermek

için geziyoruz.

(Nurullah Ataç)

♦ Özel ve cins isme ait ek, ayraçtan önce yazılır:

♦ İmek fiilinin (ek fiil) geniş zamanı şahıs ekleriyle çekilir.

♦ Tiyatro eserlerinde ve senaryolarda konuşanın hareketlerini, durumunu açıklamak ve göstermek için kullanılır:

İhtiyar – (Yavaş yavaş Kaymakam’a yaklaşır.) Ne oluyor beyefendi? Allah rızası için bana da anlatın.

(Reşat Nuri)

♦ Alıntıların aktarıldığı eseri, yazarı veya künye bilgilerini göstermek

için kullanılır:

♦ Senin kadar kimse kendi vatanına sahip olmaya hak kazanmamıştır. Bu vatan ya senindir ya kimsenin.

(Ahmet Hikmet Müftüoğlu)

♦ Alıntılarda, alınmayan kelime ve bölümlerin yerine kullanılan üç

nokta, yay ayraç içine alınabilir.

♦ Bir söze alay, kinaye ve küçümseme anlamı kazandırmak için

kullanılan ünlem işareti yay ayraç içine alınır.

♦ Adam, akıllı (!) olduğunu söylüyordu.

♦ Bir bilginin şüpheyle karşılandığı veya kesin olmadığını göstermek için kullanılan soru işareti yay ayraç içine alınır.

♦ 1496 (?) yılında doğan Fuzulî...

Köşeli Ayraç ( [ ] )

♦ Ayraç içinde ayraç kullanılması gereken durumlarda yay ayraçtan önce köşeli ayraç kullanılır:

♦ Halikarnas Balıkçısı [Cevat Şakir Kabaağaçlı (1886 - 1973)] en

güzel eserlerini Bodrum’da yazmıştır.

♦ Kaynak olarak verilen kitap veya makalelerin künyelerine ilişkin

bazı ayrıntıları göstermek için kullanılır:

♦ Reşat Nuri [Güntekin], Çalıkuşu, Dersaadet, 1922.

Örnek 1

Aşağıdakilerin hangisinde noktalama yanlışı vardır?

A) Atatürk Kültür Merkezinin Taksim Meydanı’na bakan ikonik cephesinin ana unsuru, özel üretilen 15 bin seramik parçasıyla kaplı

dev bir küreyi andırır.

B) Avrupa ile Asya arasında bir köprü konumunda bulunan Türkiye,

780 bin km2

lik bir ülkedir.

C) Deprem Bölgeleri Haritası ve Türkiye Yer Sarsıntısı Bölgeleri Yapı

Yönetmeliği, Türkiye’de 1945 yılında hazırlanmıştır.

D) 31.8.1999 tarihinde yürürlüğe giren KHK ile, Bayındırlık ve İskân

Bakanlığı’na pek çok konuda yetki verilmiştir.

E) Türkiye; Avrasya, Anadolu, Afrika ve Arabistan levhalarını kapsayan ve tektonik açıdan çok aktif bir bölgede yer almaktadır.

Çözüm

Kurum, kuruluş isimlerine getirilen ekler kesme (’) işaretiyle ayrılmayacağından doğru yanıt “D” şıkkıdır.

Tırnak içine alınan sözlerden sonra gelen ekleri ayırmak için kesme

işareti kullanılmaz:

Elif Şafak’ın “Bit Palas”ını okudunuz mu?

Noktalama İşaretleri - II

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

39-b

2

P:232

Örnek 2

Kuruluş amacı “bütün milletleri mümkün olan en yüksek sağlık

seviyesine ulaştırmak” olan DSÖ’ye salgın hastalıkların ortadan

kaldırılmasına yönelik çalışmaları teşvik etme görevi de verilmiştir.

Ancak DSÖ zaman zaman ciddi eleştirilere maruz kalarak, bazı devletler tarafından –özellikle BM– günah keçisi ilan edilebilmektedir.

Bu parçada aşağıdaki noktalama işaretlerinden hangisi yanlış

kullanılmıştır?

A) Tırnak işaşreti (“ ”) B) Kesme işareti (’)

C) Nokta (.) D) Virgül (,)

E) Kısa çizgi (-)

Çözüm

Tırnak işareti “özel olarak vurgulanmak istenen sözler tırnak içine alınır.” işlevine uygun kullanılmış, “Kısaltmalara gelen ekler, kesmeyle

ayrıldığından” kesme işareti de doğru kullanılmış . Nokta tamamlanmış cümlenin sonuna konularak doğru kullanılmış. Kısa çizgi “cümle

içinde ara sözlerin başında ve sonunda kullanılır” işlevine uygundur.

Zarf fiil eki almış sözcüklerden sonra virgül kullanılmadığından doğru

yanıt “D” şıkkıdır.

Örnek 3

Beyoğlu’nun içinde çok özel bir yere sahip olan Tomtom Mahallesi

(I) son zamanlarda ciddi bir dönüşüm yaşıyor. Karaköy ile Galatasaray arasında kalan Çukurcuma’ya komşu mahalle (II) konsolosluklar

(III) okullar (IV) saraylar ve kocaman bahçelerle sarmalanmış eşsiz

bir vahayı andırıyor. Tomtom Mahallesi’nde bulunan Boğazkesen

Caddesi üzerinde ise galeriden zanaat atölyesine (V) tasarım mağazalarından yeme içme mekânlarına keşfedebileceğiniz pek çok

adres bulunuyor.

Bu parçada numaralanmış yerlerden hangisine diğerlerinden

farklı bir noktalama işareti getirilmelidir?

A) I B) II C) III D) IV E) V

Çözüm

Parçada belirtilen I, III, IV ve V numaralı yerlere virgül (,) getirilirken II

numaralı yere noktalı virgül (;) getirilmelidir. Doğru yanıt “B” şıkkıdır.

Kısaltmalar Dizini

Küçük Harflerle Yapılan Kısaltmalar

Alb. Albay

Apt. Apartman, apartmanı

Av. Avukat

bk. Bakınız

Bşk. Başkan, başkanlık, başkanı, başkanlığı

Cad. Cadde, caddesi

cm Santimetre

Cum. Bşk. Cumhurbaşkanı, cumhurbaşkanlığı

dk. Dakika

Doç. Doçent

Dr. Doktor

Ecz. Eczacı

g Gram

gr. Gramer

İng. İngilizce

kg Kilogram

km Kilometre

l Litre

m Metre

Mah. Mahalle, mahallesi

mm Milimetre

No. Numara

Nö. Nöbetçi

Opr. Operatör

Prof. Profesör

Yrd. Doç. Yardımcı Doçent

yy. Yüzyıl

Sonunda nokta bulunan kısaltmalarla üs işaretli kısaltmalara gelen

ekler kesmeyle ayrılmaz. Bu tür kısaltmalarda ek noktadan ve üs

işaretlerden sonra, kelimenin veya üs işaretinin okunuşuna uygun

olarak yazılır:

♦ vb.leri

♦ m2

ye

♦ 64

ten

Noktalama İşaretleri - II

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

39-b

3

P:233

Büyük Harflerle Yapılan Kısaltmalar

AB 1. Adalet Başkanlığı

2. Avrupa Birliği

AFAD Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı

AİHAD Avrupa İnsan Hakları Adalet Divanı

AİHM Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi

AKBİL Akıllı bilet

AKM Atatürk Kültür Merkezi

AKUT Arama Kurtarma Teşkilatı

AÖF Açıköğretim Fakültesi

ASELSAN Askerî Elektronik Sanayii

AŞ Anonim Şirket

AVM Alışveriş Merkezi

B Batı

BM Birleşmiş Milletler

BOTAŞ Boru Hatları İle Petrol Taşıma Anonim Şirketi

ÇAYKUR Çay İşletmeleri Kurumu

D Doğu

DGM Devlet Güvenlik Mahkemesi

DMO Devlet Malzeme Ofisi

DSİ Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü

DSÖ Dünya Sağlık Örgütü

E Eczane

EGM Emniyet Genel Müdürlüğü

FKB Fizik, Kimya, Biyoloji

G Güney

GAP Güneydoğu Anadolu Projesi

GB 1. Güneybatı

2. Gümrük Birliği

GBT Genel Bilgi Taraması

GD Güneydoğu

H Hastane

İETT İstanbul Elektrik, Tünel, Tramvay İşletmesi

İŞKUR Türkiye İş Kurumu

K Kuzey

KB Kuzeybatı

KD Kuzeydoğu

KDV Katma Değer Vergisi

KHK Kanun hükmünde kararname

KKTC Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti

MEB Millî Eğitim Bakanlığı

MÖ Milattan Önce

MS Milattan Sonra

ÖSYM Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi

PK Posta kutusu

PTT Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğü

SGK Sosyal Güvenlik Kurumu

SKT Son kullanma tarihi

SSK Sosyal Sigortalar Kurumu

T. Türkçe

T.C. Türkiye Cumhuriyeti

TBMM Türkiye Büyük Millet Meclisi

TDK Türk Dil Kurumu

THY Türk Hava Yolları

TL Türk lirası

TÜBİTAK Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma

Kurumu

YÖK Yükseköğretim Kurumu

Büyük harfler ile yapılan kısaltmalarda sadece Türkçe (T.) ve Türkiye Cumhuriyeti (T.C.) kısaltmalarında nokta (.) kullanılmaktadır.

Noktalama İşaretleri - II

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

39-b

4

P:234

3. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde noktalama yanlışı yapılmıştır?

A) Bahar mevsiminin gelişiyle erguvanlar Boğaz’ı yeniden taçlandırdı.

B) İstanbul’un doğasında kendiliğinden yetişen erguvanlar,

doğanın İstanbul’a bir hediyesi olarak görülüyor.

C) Osmanlı Devleti’nin de vazgeçilmezi olan erguvanlar adına

14-19. yüzyıllar arasında şenlikler düzenlenmiştir.

D) Yalnız İstanbullular’ın değil, kente gelen turistlerin de ilgisini

çeken bu ağaçlar kente her yıl ayrı bir renk katıyor.

E) Beşiktaş sırtlarından Yeniköy ve Rumeli Hisarı’na uzanan

erguvanlar, âdeta bir ressamın fırçasından çıkmış gibi.

1. Ey soylu Türk milleti ( ) sözlerimi işitin ( ) Üstte mavi gök çökmedikçe ( ) altta kara yer delinmedikçe korkmayın ( ) ülkenizi ( )

törenizi kim bozabilir ( )

Bu parçada ayraçlarla belirtilen yerlere aşağıdaki noktalama işaretlerinden hangisi sırasıyla getirilmelidir?

A) (;) (.) (;) (;) (,) (.) B) (,) (.) (;) (,) (;) (?)

C) (,) (!) (,) (;) (,) (?) D) (!) (!) (,) (;) (,) (?)

E) (,) (!) (;) (;) (,) (.)

2. Türkiye Yayıncılar Birliği tarafından sosyal medyada yayımlanan açıklamada : “Biz yayıncılar olarak emeğimize , umudumuza ve geleceğimize sahip çıkıyor ; başta yayıncılığımız olmak

üzere ülkemizin kültür ve sanat ortamını çoraklaştıran engellerin ivedilikle kaldırılmasını talep ediyoruz . ” ifadeleri kullanıldı .

Bu parçada numaralanmış noktalama işaretlerinden hangisi yanlış kullanılmıştır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

I II

III

IV V

6. Aşağıdakilerin hangisinde ayraçla gösterilen yere iki nokta

(:) konulmalıdır?

A) Kimi kitaplar insanı öyle bir etkiliyor ki ( ) okuyup bitirdiğinizde artık siz eski siz olarak kalamıyorsunuz.

B) Gelir dağılımında ölçüsüzlük dediğimiz şey ( ) büyük şehirlerde olduğu gibi küçük şehirlerde de kendini göstermiştir.

C) Medyaya düşen görevlerden biri ( ) toplumun etik değerlerine ve izleyici kitlesinin yaşına uygun yayınlar üretmektir.

D) Günlük bol su tüketiminin insan vücuduna çokça faydası

vardır ( ) Bunlardan biri de kalp krizi riskini büyük ölçüde

azaltmasıdır.

E) Kitap okumanın sağlık ve kişisel gelişim açısından öğrencinin şu iki yönüne katkısı vardır ( ) Zekânın keskinleşmesi ve

beyin gücünün artması.

5. Oğuz Atay 8 Nisan 1975 tarihli günlüğünde (I) “Halit Ziya (II)

insana ve onun ruhsal durumlarına eğilmek bakımından bana

benziyor.” der ve kendi “tutunamayan” tipleri ile onun roman

kahramanları arasında duygu ve davranış birlikteliği kurar. Çok

büyük bir romancı olarak kabul ettiği Uşaklıgil’i (III) Türk insanının ruhsal durumunu (IV) yaşama bakış açısını (V) duyarlılıklarını

eserleri aracılığıyla gözler önüne serdiği için önemser.

Bu parçada numaralanmış yerlerden hangisine diğerlerinden farklı bir noktalama işareti getirilmelidir?

A) I B) II C) III D) IV E) V

4. Bugün derste Mustafa Hoca ( ) ( ) Şiirler içinde ( ) Han Duvarları ( ) kadar etkili şiir var mı ( ) ( ) diyerek okumaya başladı bu

güzel şiiri ( )

Bu parçada ayraçlarla belirtilen yerlere aşağıdaki noktalama işaretlerinden hangisi sırasıyla getirilmelidir?

A) (,) (“) (‘) (’) (?) (”) (.) B) (:) (“) (-) (-) (?) (”) (.)

C) (,) (-) (“) (”) (?) (-) (.) D) (:) (“) (-) (-) (!) (”) (.)

E) (,) (“) (“) (”) (!) (”) (.)

Sınıf İçi Uygulama

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 1 39-b

5

86414FF8

P:235

4. Aşağıdakilerin hangisinde noktalama yanlışı vardır?

A) Trakya’da İstanbul ve Edirne; Anadolu’da Konya, Kayseri,

Sivas, Erzurum, Diyarbakır ve Bursa kadim medeniyet havzalarının önde gelen şehirleridir.

B) Tarihî İpek Yolu’nun Avrupa’daki önemli bağlantı noktaları

olan Venedik ve Cenova gibi İtalyan şehirleri, XII. yy.dan itibaren Güney Avrupa’nın en canlı limanları hâline gelmiştir.

C) Tarihin en büyük atılımlarına ev sahipliği yapan şehirler,

insanlığın belki de en büyük icadıdır; Anadolu, Mısır ve

Çin’de ilk formları ortaya çıkan toplu yerleşim birimleri

zamanla önemli şehir merkezlerine dönüşmüştür.

D) Başkentlik, doğal güzellikler, verimli tarım arazileri, zengin doğal kaynaklar ve stratejik konum gibi özellikler; bazı

şehirlere konjonktürel avantajlar sağlamışsa da yüzyıllar

boyunca şehri ayakta tutan asıl etken ticaret olmuştur.

E) Bilimin, kültürün, sanatın, toplumsal aktivitelerin; sporun,

siyasetin, diplomasinin ve dünya ölçeğinde önem taşıyan

birçok faaliyetin üst seviyede yürütüldüğü küresel şehirler

insanlığı yönlendiren değerlerin üretildiği odaklar olmuştur.

1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde noktalama yanlışı vardır?

A) İhsan Oktay Anar’ın sekiz yıl aradan sonra çıkan yeni kitabı

“Tiamat”, 2022 yılında okurla buluştu.

B) Sait Faik Hikâye Armağanı yeni sahibini buldu, 68’inci kez

düzenlenen yarışmada Kamil Erden ödüle değer görüldü.

C) Uzun yıllar Doğu Dilleri Enstitüsü’nün başkanlığını yapan

Mihail Meyer’in ölüm haberini Prof. Dr. İlber Ortaylı duyurdu.

D) Orhan Pamuk’un Mart 2021’de raflarda yerini alan romanı

Veba Geceleri; Rusça, Sırpça, Fransızca, Almanca, İspanyolca ve Koreceye çevrildi.

E) 3-11 Aralık tarihleri arasında düzenlenen 39. TÜYAP Kitap

Fuarı; panel, söyleşi, şiir dinletisi ve çocuk etkinliklerinden

oluşan 300’e yakın etkinliğe ev sahipliği yaptı.

2. Atıf Yılmaz; filmlerinde ağırlıklı olarak ele aldığı kasabalarla ilgili

şunu söylemişti: “Kasaba, kimsenin kimseden haberdar olmadığı şehirlere benzemez. Köy gibi herkesin hayatına müdahale

eden geleneğin mutlak belirleyiciliğinde de değildir. Arada kalmış bir yer olduğu için çeker ilgimi.”

Bu parçadaki numaralanmış noktalama işaretlerinden hangisi yanlış kullanılmıştır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

I

II III

IV

V

3. Hikâye nedir ( ) diye soruyorsunuz ya şaşırıyorum ( ) Yaşamı

sözcük dünyasıyla inşa etmeye çalışanlar için hikâye ne değildir ki ( ) Hikâye ayrıntılardan arındırılmış yaşamın hareket noktası, yoğunluğun satır aralarına gizlenmiş hâli değil midir ( )

Bu parçada ayraçlarla belirtilen yerlere aşağıda verilen

noktalama işaretlerinden hangisi sırasıyla getirilmelidir?

A) (?) (.) (!) (.) B) (,) (.) (.) (!) C) (;) (!) (!) (?)

D) (,) (.) (!) (?) E) (?) (!) (.) (.)

5. Reklamcılık, ürüne veya hizmete simgesel bir anlam yükleyerek

tüketiciyi satın almaya ikna etmektir. İnsan nüfusu arttıkça onun

ihtiyaçları da artmakta, bu artışla birlikte hizmet ya da ürünün

çeşitliliği de artmaktadır. Sürekli değişen ve gelişen dünyada

bir markanın kendisine yer bulması, o yerini koruyabilmesi ve

büyütmesi önemlidir. Bu noktada da doğru bir reklamın, ilgi

çeken de diyebiliriz, izleyici üzerinde bırakacağı etkinin ürüne

olan talebi artıracağını söyleyebiliriz.

Bu parçada virgülün işlevleriyle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisine uygun bir örnek yoktur?

A) Sıralı cümleleri birbirinden ayırma

B) Ara söz veya ara cümleleri ayırma

C) Yüklemden uzak düşmüş özneyi belirtme

D) Art arda sıralanan eş görevli söz gruplarını ayırma

E) Tırnak içinde verilmeyen aktarma cümlelerini belirtme

ÖSYM Tarzı

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 2 39-b

6

E39B25C8

P:236

ANLATIM BOZUKLUKLARI

Gereksiz Sözcük Kullanımı

♦ Anlatım yönünden bir cümlenin “duruluk” ilkesine uygun olması

gerekmektedir; duruluk, bir cümlede gereksiz sözcük bulunmamasıdır. Duruluk ilkesine uymayan cümlelerde gereksiz sözcük

bulunur, bu da anlatım bozukluğuna neden olur. Peki nedir gereksiz sözcük? Öncelikle şunu belirtmeliyiz ki “gereksiz sözcük

kullanımı” cümledeki sözcük sayısıyla yani cümlenin uzunluğu /

kısalığı ile ilgili bir durum değildir. Örneğin, “Hava sıcaklığı sıfırın

altında eksi 7 idi.” cümlesi kısa bir cümledir ancak duru değildir.

Çünkü cümlede “sıfırın altında” ve “eksi” olmak üzere aynı anlamı veren iki sözcük olduğundan bu sözcüklerden biri gereksizdir.

O hâlde bizler bir cümlede gereksiz sözcük bulurken öncelikle o

sözcüğün anlamını karşılayan başka bir sözcük ya da ek cümlede var mı, bunu tespit etmeliyiz.

♦ Eş anlamlı sözcüklerin bir arada kullanılması, sözcüğün anlamınını cümledeki diğer sözcük ya da eklerde bulunması, yardımcı

eylemlerin gereksiz kullanılması, bir deyim ile o deyimin karşılığını verecek sözlerin bir arada kullanılması durumları “gereksiz

sözcük kullanımı”ndan kaynaklı anlatım bozukluğuna neden olur.

Aşağıdaki cümlelerde anlatım bozukluğuna neden olan gereksiz

sözcük kullanımlarını bulalım.

Takımdaki mevcut ikilik gün yüzüne çıkmıştı.

-daki - mevcut

Bu iki söz arasında çok küçük bir nüans farkı var.

nüans - fark

Satılan ürünlerin geri iadesi kabul edilmemektedir.

geri iade

Okula geldiğimde seni de görmüş olmayı isterdim.

görmüş olmayı

Bu asılsız iftiralarla beni yolumdan döndüremezsiniz.

asılsız - iftira

Yazar, gördüğü ve tanık olduğu olaylardan yola çıkıyor.

gördüğü - tanık olduğu

Bu davranışın doğruluğu insandan insana göre değişir.

göre - gereksiz ilgeç

Bu olayla uzaktan yakından hiçbir ilgim ve alakam yoktu.

ilgi - alaka

Tahlil sonuçlarını kontrol ettirmiş olanlar dışarıda beklesin.

kontrol ettirmiş olanlar

İki dostun yıllarca karşılıklı mektuplaşmaları ortaya bir sanat eseri

çıkarmış.

karşılıklı mektuplaşma

Sözcüğün, Anlamına Uygun Kullanılmaması

♦ Yazılışları benzeyen sözcüklerin birbirlerinin yerine kullanılması,

sözcüklerin taşıdığı olumluluk - olumsuzluk durumuna dikkat

edilmemesi gibi durumlar sözcüklerin kendi anlamlarına uygun

kullanılmamasına neden olmaktadır. Bu durum da “yanlış sözcük

kullanımı”ndan kaynaklı anlatım bozukluğuna yol açmaktadır.

Aşağıdaki cümlelerde anlamına uygun kullanılmayarak anlatım

bozukluğuna neden olan sözcükleri bulalım.

Kendisine bu kadar itimat gösterilen bir yerde hata yapmamak için

çok titiz davranıyordu.

itimat gösterilen - itimat edilen

Fikirleri azımsanmayacak kadar yaratıcıydı.

azımsanmayacak - küçümsenmeyecek

Elbise çok güzel ancak ücreti çok pahalı.

ücret - fiyat pahalı - yüksek

Kitap yeniden incelenerek kitaptaki eksiklikler düzeltildi.

hatalar düzeltildi ya da eksikler giderildi

Yaşanılanları çarptırmadan anlatman çok önemli

çarptırmadan - çarpıtmadan

Önümüzdeki yıl ciddi bir kuraklık yaşanacağını savundu.

savundu - iddia etti

Araştırmacılar sosyal medyanın gençler üzerinde bağlılık yaptığını

söylüyor.

bağlılık - bağımlılık

Genetik yatkınlığı olanların bu hastalığa yakalanma şansı oldukça

yüksek.

şans - risk

Düzenli çalışmaması sınavı kazanamamasını sağladı.

sağladı - neden oldu

Anlamca Çelişen Sözcüklerin Bir Arada Kullanılması

♦ Anlamca birbiriyle çelişen sözcüklerin aynı yargı içinde kullanılması, anlatım bozukluğuna neden olmaktadır. Bu durum

genellikle “kesinlik” ve “ihtimal” bildiren ifadelerin aynı cümlede

yer almasından kaynaklanmaktadır.

♦ “Beni kesinlikle yarın görüşmeye çağırabilirler.” cümlesinde “kesinlikle” sözü ile ihtimal bildiren “çağırabilirler” sözünün bir arada

kullanılması anlatım bozukluğuna neden olmuştur.

12. ÜNİTE: ANLATIM BOZUK- LUKLARI

Anlatım Bozuklukları

MODÜL

40

TÜRKÇE Ders Anlatım Modülü

12. ÜNİTE: ANLATIM BOZUKLUKLARI

Anlatım Bozuklukları

TYT TÜRKÇE 1

Adı Soyadı : ..............................................................

E890CEE5

P:237

♦ “Programın başlamasına yaklaşık olarak tam on beş dakika var.”

cümlesinde de “yaklaşık olarak” ve “tam” sözleri anlamca çelişmektedir.

Sözcüğün Yanlış Yerde Kullanılması

♦ Sözcüklerin cümlede kullandıkları yer, cümlenin anlamını etkileyen durumlardan biridir. Sözcük, cümlede olması gereken yerde

değilse anlam karşıklığına yol açar. Özellikle de zarf olarak kullanılması gereken sözlerin sıfat gibi kullanılması, anlam karşılığına

neden olur. Yaygın biçimde kullanılan “İzinsiz inşaata girilmez.”

cümlesinde bu durumu görmekteyiz; burada anlatılmak istenen

“inşaata izinsiz girilmeyeceği” olduğu hâlde “izinsiz” sözcüğünün yanlış yerde kullanılması “izinsiz inşaat” tamlamasının

oluşmasına neden olarak “izni olmayan inşaatlara girilmeyeceği”

anlamının ortaya çıkmasına yol açmıştır.

Aşağıdaki cümlelerde yanlış yerde kullanılarak anlatım bozukluğuna neden olan sözleri bulalım.

Gün boyunca verdiğim kararı gözden geçirdim.

“gün boyunca gözden geçirdim”

Okulu bitirir bitirmez mühendis olarak doğduğu şehre döndü.

“doğduğu şehre mühendis olarak döndü”

Bir konuşmacı, düşünce ve duygularını ne kadar içten ifade ederse

o kadar dinleyici üzerinde etkili olur.

“dinleyici üzerinde o kadar etkili olur”

Karşılaştırma, Sıralama ve Mantık Hataları

♦ Karşılaştırma yapılırken karşılaştırılan unsurların açıkça belirtilmemesi, anlamda belirsizliğe neden olur. Örneğin, “Sen, okulunu

benden fazla önemsiyorsun.” cümlesinde “Sen, okulunu beni

önemsediğinden fazla önemsiyorsun.” anlamının yanı sıra “Sen,

okulunu benim okulu önemsememden fazla önemsiyorsun.”

anlamı da bulunduğundan karşılaştırmanın hangi iki durum arasında yapıldığı açık değildir.

♦ “Bırakın, değil, ... şöyle dursun, ... bir yana, hatta” vb. sözler

kullanılarak yapılan sıralamalarda önemli ile önemsizin yanlış sıralanması anlatım bozukluğuna neden olmaktadır. Örneğin, “Bu

tür yaralanmalar ölüme hatta felce neden olabilir.” cümlesinde

“ölüm” ve “felç” durumlarına yönelik yanlış bir sıralama yapılmıştır.

♦ Mantıksal hatalar ile tutarsızlıklar içeren cümleler de anlatım açısında doğru değildir. Örneğin. “Yetkililer, tren kazasında yaşamını

yitirenlere başsağlığı diledi.” cümlesi “...yaşamını yitirenlerin yakınlarına başsağlığı diledi” biçiminde düzeltilmelidir.

Deyim ve Atasözlerinin Yanlış Kullanılması

♦ Kalıplaşmış sözler olan deyim ve atasözlerinin değiştirilerek

kullanılması ya da anlamlarına uygun olmayan bir cümle içinde

kullanılması anlatım bozukluğuna neden olur.

Aşağıdaki cümlelerde deyim ve atasözlerinden kaynaklanan anlatım bozukluklarını bulalım.

Sabahtan beri hiçbir şey yemedim, midem zil çalıyor.

“karnım zil çalıyor” olmalı

Şaşkınlıktan dilim damağım tutuldu ne söyleyeceğimi bilmiyorum.

“nutku tutulmak” olmalı

Elimden geleni ardıma koymadan zor zamanlarında hep yanında oldum.

elinden geleni ardına koymamak anlamca uygun değil

Son günlerde gösterdiği başarılı performansı ile çevresindekilerin

gözünü boyadı.

göz boyamak anlamına uygun değil

Yardımcı Fiil Yanlışları

♦ Kimi durumlarda birden çok ismin ortak yardımcı eyleme bağlanması anlatım bozukluğuna yol açar:

♦ Konuşma yapacaklar sakin ve aceleci olmayan çalışanlar arasından seçilmeli.

Bu cümlede “olmak” yardımcı fiili “sakin” ve “aceleci” sözcükleri

için ortak kullanılmıştır. Dolayısıyla “sakin olmayan” ve “aceleci

olmayan” sözleri ortaya çıkmaktadır. Oysaki cümlede “sakin olan

çalışanlar” anlatılmak istenmektedir.

Tamlama Yanlışları

♦ Ortak tamlanan kullanılarak oluşturulmuş tamlamalarda, tamlayanların her biri tamlananla uyumlu olmalıdır.

♦ pasta ve meyve suyu (pasta suyu olmaz)

♦ niteleme, belgisiz ve sayı sıfatları (belgisiz sıfatları olmaz)

♦ devrik ve fiil cümleleri (devrik cümleleri olmaz)

♦ bizim ve onların fikirleri (bizim fikirleri olmaz)

♦ Belgisiz sıfatlar ve soru sıfatları ile oluşturulan tamlamalarda

ismin tekil kullanılması gerekir:

♦ birçok insanlar (insan)

♦ kaç günler (gün)

♦ çok sorular (soru)

♦ Tamlayan durumundaki zamirin kullanılmaması anlam belirsizliğine neden olur:

♦ Kitaplarını odama bıraktım.

(senin) kitaplarını

(onun) kitaplarını

Anlatım Bozuklukları

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

40

2

P:238

Ek Yanlışları

♦ Tamlayan ekinin eksikliği ya da gereksiz kullanılması, iyelik ekinden kaynaklanan yanlışlar, yanlış hâl eki kullanılması, yapım

eklerinden kaynaklı yapısal bozukluklar “eklerle ilgili yanlışlar”dır.

Aşağıdaki cümlelerde eklerle ilgili yanlışları bulalım.

Her dil kendine özgü pek çok dil bilgisi ve anlatım kuralı vardır.

“dilin” olmalı, tamlayan eki eksik

Ankara’daki yaşanan sel felaketi pek çok vatandaşı zor durumda

bıraktı.

“ki” eki gereksiz kullanıldı

Yaz tatilini otelde geçirmek istemesinin sebebi, yıl boyunca çok yorulmuş olmasındandır.

“-dan” eki gereksiz kullanıldı

Çocukluğundan beri bisiklet kullanmasını çok sever.

“si” iyelik eki gereksiz “kullanmayı” olmalı

Roman, topluma yabancılaşmış bir adamın hikâyesi anlatılıyor.

“romanda” olmalı, hâl eki eksik

Hepimizin durup düşünmemiz gereken birçok nokta var.

“düşünmesi” olmalı, yanlış iyelik eki

Ne oturmasını biliyor ne de kalkmasını.

“oturmayı”, “kalkmayı” olmalı, gereksiz iyelik eki

Her önüne gelen, aklına esen sözcüğü dilimize katmaya çalışması

doğru değil.

“gelenin”olmalı, tamlayan eki eksikliği

Bilinçleşmenin gerçekleşmesi ancak eğitimle sağlanabilir.

“bilinçlenmenin” olmalı, yanlış yapım eki

Yarın Marmara’nın kuzeyi yağışlı, doğu ve güney taraflarında ise açık

bir hava bekleniyor.

“kuzeyinde” olmalı, hâl eki eksik

Ek-eylem Eksikliği

♦ Yükleminde ek-eylem bulunan sıralı veya bağlı cümlelerde

ek-eylemin eksikliği anlatım bozukluğuna neden olur:

♦ Yeni aldıkları ev büyük ama kullanışlı değildi.

♦ Kurum müdürü titiz fakat kibirli değildi.

♦ Bir şair olarak geleneğe bağlı, ancak yeniliklere kapalı değildir.

Çatı Uyumsuzluğu

♦ Birleşik cümlelerde çekimli fiil ve fiilimsinin çatısının etkenlik -

edilgenlik yönünden uyuşmamasından kaynaklanan anlatım

bozukluğudur. Temel cümledeki fiil ile yan cümledeki fiilimsinin

“etkenlik - edilgenlik” yönünden aynı çatı özelliğine sahip olması

gerekir:

♦ Örneğin, “Cümledeki anlam belirsizliğini gidermek için aşağıdaki

değişikliklerden hangisi yapılmalıdır?” cümlesinde “yapılmalıdır”

edilgen, “gidermek” etken çatılı olduğundan fiil ile fiilimsi arasında çatı uyumsuzluğu vardır; “anlam belirsizliğinin giderilmesi”

şeklinde kullanıldığında çatılar uyumlu olacaktır.

♦ “Bu tür soruları çözerken neye dikkat edilmeli?” cümlesinde de

“çözerken” yerine “çözülürken” sözcüğü kullanılmalıdır.

Ögelerle İlgili Anlatım Bozuklukları

a) Özne Eksikliği

♦ Birleşik, sıralı veya bağlı cümlelerde bir söz öbeğinde geçen sözcüklerden birinin sonraki yargının öznesi olması gerekiyorsa o

sözcüğün cümle içinde açık özne olarak bulunması gerekir:

♦ Önce kadıncağızın gözleri karardı, ardından bayıldı.

♦ Babamın arabası bozuldu, bu yüzden de çok sinirli.

♦ Ali Bey’in babası rahatsızlanmış, bugün işe gelmemiş.

♦ Kitaptaki eksikler giderilince ikinci baskıya gönderilecek.

b) Nesne Eksikliği

♦ Bir sözcük sıralı ya da bağlı cümlede ilk yargıda farklı bir öge iken

sonraki yargıda nesne görevi üstlenecekse bu nesne mutlaka

cümleye yazılmalıdır. Ama ilk yargıda nesne olan sözcük sonraki

yargının da nesnesi ise yeniden yazılmasına gerek yoktur.

♦ Eski bir fotoğrafa uzun uzun baktı, sonra da cebine koydu.

♦ Asansör herhangi bir arıza yaptığında üretici firmayı telefonla

arayarak bildiriniz.

(büyüktü ama kullanışlı değildi) ♦ Hiçbir zaman sen kendini övme, bırak başkaları övsün.

(titizdi fakat kibirli değildi)

(bağlıdır)

(“kadıncağız” eklenmeli)

(“babam” eklenmeli)

(“Ali Bey” eklenmeli)

(“kitap” eklenmeli)

(“bu fotoğrafı” eklenmeli)

(“arızayı” eklenmeli)

(“seni” eklenmeli)

Anlatım Bozuklukları

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

40

3

P:239

c) Dolaylı Tümleç Eksikliği

♦ Sıralı veya bağlı cümlelerde ilk yargıda “nesne” olarak kullanılan

sözcüğün sonraki yargıda dolaylı tümleç olması gerekebilir. Bu

sözcük, cümleye dolaylı tümleç olarak eklenmemişse cümlede

“dolaylı tümleç eksikliği” vardır.

♦ Burayı çok sevdim, hiç ama hiç ayrılmayı düşünmüyorum.

♦ Anayasa değişikliğini sivil toplum örgütlerinin bazıları destekliyor, bazıları ise karşı çıkıyor.

d) Zarf Tümleci Eksikliği

♦ Sıralı veya bağlı cümlelerdeki yargılar arasında ortak zarf tümleci

kullanılabilir. Ancak yargılar olumluluk - olumsuzluk yönüyle benzerlik göstermediğinde zarf tümlecinin ortak kullanılması anlatım

bozukluğuna yol açar çünkü olumlu yüklemler “Hiçbir zaman

geldi.” cümlesinde olduğu gibi “olumsuz zarf tümleci” almaz.

♦ Her zaman seni sevdi, unutmadı.

♦ Seni hep yanımızda görmek istiyorduk ama nedense göremiyorduk.

e) Edat Tümleci Eksikliği

♦ Diğer tümleçlerin eksikliğinde olduğu gibi birleşik, sıralı ve bağlı

cümlelerde ortaya çıkan bir anlatım bozukluğudur:

♦ Öğretmenimi ziyaret ettiğimde birkaç saat sohbet etme fırsatım oldu.

f) Yüklem Eksikliği

♦ Birden fazla yargı içeren cümlelerde ortak yüklem kullanılabilir

ancak bazen yargılar farklı yüklemler gerektirir, böyle durumlarda

birden çok yüklem kullanılmalıdır.

♦ Benimle birlikte ya sen ya da Burcu gelsin.

♦ Burada sıcaklık kış aylarında eksi on dereceye, yaz aylarında

ise kırk dereceye kadar yükselir.

g) Özne - Yüklem Uyumsuzluğu

♦ Özne ile yüklem arasında şu açılardan uyum olmalıdır:

♦ Olumluluk - olumsuzluk uyumu

♦ Tekillik - çoğulluk uyumu

♦ Kişi uyumu

♦ Türkçede genel kural özenin tekil olması durumunda yüklemin

de tekil, öznenin çoğul olması durumunda yükleminde çoğul olmasıdır.

♦ Çocuklar, heyecanla tiyatronun başlamasını bekliyorlar.

♦ Cansız varlıklar, soyut kavramlar, organ adları, bitki ve hayvan

adları, eylem ve zaman adları özne olduğunda yüklem “tekil”

olur.

♦ Günler ne kadar hızlı geçiyorlar. (Y)

♦ Öznenin insan dışında bir varlık olduğu cümlede, bu özne kişileştirilmişse yüklem çoğul kullanılabilir:

♦ Kuşlar bana yol gösterdiler.

♦ “Herkes, kimse, hepsi, hiçbiri, bazıları, pek çoğu” vb. belgisiz

zamirler özne olduğunda yüklem “tekil” olur.

♦ “Herkes toplantıya katıldılar. (Y)

♦ Özne - yüklem arasında olumluluk - olumsuzluk yönüyle de

uyum olmalıdır. “Herkes, hepsi, tümü, bütün” olumlu öznelerdir;

bu öznelerin yüklemi olumlu olmalıdır. “Kimse, hiçbiri, hiç kimse”

olumsuz öznelerdir; bu öznelerin yüklemi de olumsuz olmalıdır.

♦ Herkes Sağlık Bakanı’nın söyleyeceklerini heyecanla bekliyor,

yerinden ayrılmıyordu. (İkinci yüklem için “kimse” özne olarak

cümleye eklenmelidir.)

♦ Özne ile yüklem arasında kişi uyumu olmalıdır, özellikle iki

yüklemli cümlelerde yüklemlerdeki şahıs ekleri ile özne arasındaki uyumu kontrol etmelisiniz. Birden çok yüklemin olduğu

cümlelerde ögelerin ortak kullanılması gibi “ek-fiil” de ortak kullanılabilir. Ancak ek-fiilin ortak kullanılması için aldığı şahıs ekleri

yönüyle benzerlik göstermesi gerekmektedir. Bu benzerlik yoksa

özne-yüklem arasında uyumsuzluk ortaya çıkar.

♦ “Dün bu saatlerde biz İstabul’a varıyor, sen ise İstanbul’dan

ayrılıyordun.” bu cümlede ikinci yükleme gelen “idi” ek-fiili

iki yüklem için ortak kullanılmıştır. Ancak ilk yüklemin alması

gereken ek-fiil “idik” olmalıdır.

♦ Annem, mutfakta yemeği hazırlıyor, biz de odamızda ders çalışıyorduk.

nesne

(“buradan”)

dolaylı tümleç

nesne

(“bu değişikliğe”)

dolaylı tümleç

zarf tümleci

(“hiçbir zaman”)

zarf tümleci

zarf tümleci

(“hiç ”)

zarf tümleci

(“onunla”)

edat tümleci

(“gel”)

yüklem

yüklem

(“düşer”)

yüklem

yüklem

özne yüklem

geçiyor (D)

katıldı (D)

hazırlıyordu

Anlatım Bozuklukları

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

40

4

P:240

3. (I)1925 yıllarında Türkiye Cumhuriyeti’nde okuryazar oranı çok

düşüktü. (II) Mustafa Kemal Atatürk, halkın okuma yazma bilmesini hep önemsemişti. (III) Millet Mekteplerinin açılması da

bu nedenledir. (IV) O dönemde Mustafa Kemal önderliğinde

başlatılan okuma yazma seferberliği ile kısa sürede okuryazar

sayısında ciddi artış sağlanmıştır. (V) Yeni harflerin kabul edilmesi ve bu seferberlik birbirini tamamlayan çalışmalardır.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde anlatım

bozukluğu vardır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

5. (I) Bütün bir dönem boyunca sosyal hayatımı kısıtladım. (II)

Yaptığım ders çalışma planına harfiyen uyarak zamanımı geçirdim. (III) Hedefimdeki üniversite için bunu yapmam gerektiğinin farkındaydım. (IV) Fakat bazen insan her şeyi planlasa da

olacakların önüne geçemiyor. (V) Sınavların bir anda iki ay öne

alınması tüm motivasyonumun bozulmasını sağladı.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde yanlış

sözcük kullanımından kaynaklı bir anlatım bozukluğu vardır?

A) I B) II C) III D) IV E) V

2. Son zamanlarda yaşanılanlardan çok etkilendiğini, bir daha bu

tür olayların yaşanmamasını istedi.

Bu cümledeki anlatım bozukluğunun sebebi aşağıdakilerden hangisidir?

A) Yanlış deyim kullanımı

B) Yüklem eksikliği

C) Yanlış sözcük kullanımı

D) Nesne eksikliği

E) Özne- yüklem uyumsuzluğu

6. Eski öğrencilerinin numaralarını dahi aklında tutar, ne zaman

denk gelse tanır ve ismiyle hitap ederdi.

Bu cümledeki anlatım bozukluğu aşağıdakilerden hangisiyle giderilebilir?

A) Zarf tümleci eklenerek

B) Tamlayan eki eklenerek

C) Çatı uyumsuzluğu giderilerek

D) Dolaylı tümleç ve nesne eklenerek

E) Özne – yüklem uyumsuzluğu giderilerek

1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde sözcüğün yanlış yerde

kullanılmasından kaynaklanan anlatım bozukluğu vardır?

A) Bir işte ilerleyemiyorsanız sorunları ve çözümleri tespit edin

önce.

B) Arkadaşlığın ve samimiyetin en güzel örneklerinden biriydi

bizim ilişkimiz.

C) Tüm samimiyetimle inanmak istiyorum fakat anlattıkların

zihnime yatmıyor.

D) İnsanlar yeni durağa gelmişlerdi ki otobüsün tekeri büyük

bir gürültü ile patladı.

E) Yazar, okurun yaşama bakışını değiştirebilme gücüne sahip

olduğunu düşünür.

4. I. Balkona yaz sonu ektiğimiz çiçekler bir ay içinde kırmızı

kırmızı çiçekler açtılar.

II. Sabahki anma töreninde saygı duruşu ve “İstiklal Marşı”

nın söylenmesinin ardından konuşma yapan okul müdürü

önemli konulara değindi.

III. Yaz gelmeden yazlık bir şeyler almak için alışveriş merkezine sen ve ben gidebilirim.

IV. Gün geçtikçe okumasını sevmeyen bir toplum olduk ne

yazık ki.

V. Bu yaz oda fiyatları çok uygun olan otellerden birinde tatilimi geçirmeyi tasarlıyorum.

Numaralanmış cümlelerin hangi ikisinde aynı nedenden

kaynaklanan anlatım bozukluğu vardır?

A) I ve III B) I ve IV C) II ve III

D) II ve V E) IV ve V

Sınıf İçi Uygulama

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 1 40

5

E8B82D81

P:241

5. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde özne eksikliğinden kaynaklı bir anlatım bozukluğu vardır?

A) Kahramanmaraş’ın kendine özgü yemeklerinin tadına

doyamadık.

B) Takımdaki eski futbolcuların sözleşmeleri yenilendi, rahat

bir nefes aldı.

C) İlaçlarını düzenli kullandığı sürece değil yarın, gelecek haftaya bile iyileşebilir.

D) Yurt dışından ithal edilen teknolojik ürünlerin isimleri de hep

yabancı.

E) Kazalar sonucu ölme şansı uçak kazalarından çok otomobil

kazalarında görülür.

1. Aşağıdakilerin hangisinde duruluk ilkesine uymamaktan

kaynaklanan bir anlatım bozukluğu vardır?

A) Aramız son dönemde kötü olsa da gitmeden önce yine de

beni aramayı ihmal etmedi.

B) Tarih bilimi ve bazı romanlar aynı kaynaktan beslenseler

de aralarında olayları algılayış ve anlatış biçimi bakımından

farklar mevcuttur.

C) Kimi insanların sık sık tasarrufun önemine yaptıkları vurgu,

kendi cimriliklerini örtmek içindir.

D) Şehir planlamacılığı adı altında bir karış yeşil alan bırakmadan her yeri betonlaştırmak doğru değildir.

E) İnsanın yaşadığı bunalımları ve çelişkileri bu denli içten

yansıtan bir şiir daha okumadım.

6. Annemin gözü gibi baktığı antikalardan biri kırılmış, diğerlerini

de depoya kaldırmış.

Bu cümledeki anlatım bozukluğunun nedeni aşağıdakilerden hangisidir?

A) Özne eksikliği

B) Yanlış sözcük kullanımı

C) Mantık hatası

D) Gereksiz sözcük kullanımı

E) Yüklem eksikliği

2. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde sözcüğün yanlış yerde

kullanılmasından kaynaklanan anlatım bozukluğu vardır?

A) Türkçe sınavındaki sorular çok kolay ama süre yeterli değildi.

B) Arkadaşlarla birlikte kaldığımız oda hem soğuktu hem de

güneş görmüyordu.

C) Hiç kimse doğayı korumanın kendi görevi olduğunu düşünmüyor, başkasından bekliyor.

D) Okulumuzdaki başarılı öğrencileri okul kursumuzla ücretsiz

üniversiteye hazırlıyoruz.

E) Hiç durmadan sürekli ağlayan bir çocuğa nasıl tahammül

edebilirim ki?

3. Bursa, Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk başkenti olmasının yanı

sıra daha eski tarihlere gidildiğinde farklı farklı medeniyetlere ev

sahipliği yaptığını söylemek mümkündür.

Bu cümledeki anlatım bozukluğunun nedeni aşağıdakilerden hangisidir?

A) Yüklem eksikliği

B) Tamlayan eki eksikliği

C) Ek-eylem eksikliği

D) Dolaylı tümleç eksikliği

E) Zarf tümleci eksikliği

4. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde anlatım bozukluğu ayraç

içinde verilenle uyuşmamaktadır?

A) Yine beklenmedik bir sürprizle hepimizi şaşkına çevirdi.

(Gereksiz sözcük kullanımı)

B) Bu yaz hava durumunun beklenenden sıcak olacağını söylüyor uzmanlar. (Yanlış sözcük kullanımı)

C) Cep telefonu kullandığımdan bu yana gözlerim eskisi kadar

iyi görmüyorlar. (Özne-yüklem uyumsuzluğu)

D) Kısa hikâyeleri çok sever, bütün konuşmalarında yer verirdi. (Dolaylı tümleç eksikliği)

E) Kar yağışından dolayı kimse işe gidemedi, evde vakit geçirdi. (Nesne eksikliği)

ÖSYM Tarzı

TYT TÜRKÇE

MO

DÜL

Test 2 40

6

E07DCA4B

Create a Flipbook Now
Explore more