Enjoying your free trial? Only 9 days left! Upgrade Now
Home Explore Puan Yayınları 2023 AYT Edebiyat PDİF Konu Anlatım Fasikülleri
Like this book? You can publish your book online for free in a few minutes! Create your own flipbook
View in Fullscreen

Puan Yayınları 2023 AYT Edebiyat PDİF Konu Anlatım Fasikülleri

Published by SINAV YAYINLARI, 2023-02-22 09:01:08

Description: Puan Yayınları 2023 AYT Edebiyat PDİF Konu Anlatım Fasikülleri

Yeni Nesil Mantık Muhakeme Temelli Sorular
Çek Kopartlı
Periyodik Ders İzleme Fasikülleri
Kök Bilgi
Model Soru
Sıra Sende
ÖSYM Son Sistem
Akıllı Tahta Uyumlu
Rehberlik Bölümü
Kök Bilgi Referanslı Sorular

Keywords: Çek Kopartlı,Akıllı Tahta Uyumlu,Yeni Nesil

Read the Text Version

No Text Content!

5 02 Realizm - Natüralizm Realizm S 19. yy.da, Avrupa’da romantizme tepki olarak doğmuş bir akımdır. S Realistler, Auguste Comte’un pozitivist felsefesinden etkilenmişlerdir. Bu felsefeye göre, doğa olayları ve bunlar arasındaki ilişki gözlem ve deneyle açıklanabilir. S Realizm, gerçeği olduğu gibi anlatmaktır. S Realistler, olanları ve olabilecekleri ayrıntısıyla işlerler, olağanüstü olay ve kişilere eserlerinde yer vermezler. S Günlük hayat ve sıradan insan edebî eserin konusu olur. Toplumu ve dönemi yansıtacak insan yani “tip” oluşturmayı hedeflerler. S Gerçekler arasında iyi-kötü, güzel-çirkin, faydalı-zararlı ayrımı yapmazlar. S Temel ilkesi “hayale kapılmamak, hakikatten ayrılmamak” olan realistler gözlemden yararlanırlar. S İnsanın doğal ve toplumsal kimliğinin oluşmasında çevrenin ve törenin etkisine inanmışlardır. Çevre tasvirlerini süs olarak değil; o çevrede yaşayan insanın karakterini, kültürünü, ekonomik durumunu, iç dünyasını yansıtmak amacıyla kullanmışlardır. S Sanatçılar, gözlemlediği gerçeği estetik bir biçimde ifade etme amacı taşır. Sanata dinî, ahlaki, sosyal bir işlev yüklemez. S Üslupları sağlam, açık, doğal; dilleri sadedir. S Bu akımda pozitivizmin bilimsel felsefesinden yola çıkıldığı için gerçekçi gözlem önemlidir. S Realizmde kişiler toplumun her kesiminden seçilebilir. S Yazar, eserinde kendi kişiliğini gizler; nesnel bir anlatım sergiler. S Bu akımda, yazarın herhangi bir mesaj verme kaygısı yoktur. S Roman türü özellikle realizm akımıyla birlikte büyük bir gelişme sağlamıştır. Temsilcileri: Stendhal, Balzac, Gogol, Charles Dickens, Turgenyev, Gustave Flaubert, Dostoyevski, Tolstoy, Goncourt Kardeşler, Marc Twain, Maupassant, Anton Çehov, Maksim Gorki, Steinbeck, Hemingway, Recaizade Mahmut Ekrem, Samipaşazade Sezai, Halit Ziya Uşaklıgil, Sabahattin Ali, Orhan Kemal, Yaşar Kemal, Reşat Nuri Güntekin Natüralizm S Realizmin gelişmiş şeklidir. S Emile Zola, natüralizmin kurucusu olarak kabul edilir. S Natüralizmin temelinde “Aynı şartlar altında aynı sebepler, aynı sonuçları doğurur.” anlayışının kaynağı, determinizm vardır. S Natüralistler, gerçekçiliklerini realistlerden biraz daha ileri götürerek onu bilimsel/deneysel gerçekçilik boyutuna taşımışlardır. S Yazarlar, eserlerinde kendi kişiliklerini gizlerler. Sadece olanları gözlemlemek ve gözlemlerini aktarmakla yetinirler. Yazarlar bir bilim insanı gibi davranırlar. S Natüralizmde olaylar bir bilim insanı gözüyle incelendiği için hayatın çirkin ve iğrenç yönleri de anlatılmıştır. S Natüralizme göre; insanın duyguları, tutkuları, eylemleri soyunun ve içinde yetiştiği doğal ve toplumsal çevrenin etkisiyle oluşur. Natüralistler bu anlayış doğrultusunda insanı ve toplumu konu edinir. S Sanatın bir fayda sağlaması gerektiğini savunduklarından “Sanat, toplum içindir.” anlayışına bağlıdırlar. S Aşırı gerçekçilik onları sanatkârane bir dil ve üsluptan uzak tutmuştur. Kahramanları, kendi ağız özelliklerine uygun konuşturmuşlardır. S Birbirine çok benzeyen realizmle natüralizm arasındaki en temel farklardan biri natüralistlerin “bilimsel deney” metodunu kullanmasıdır. S Natüralizm daha çok roman türünde etkili olmuş bir akımdır. S Natüralizm, XIX. yüzyılın sonlarında Fransa’da ortaya çıkmış bir edebî akımdır. Toplum laboratuvar, insan ise incelenecek bir nesne gibi görülür, bu akımda kişilere ve olaylara bir bilim insanı gibi yaklaşılır. Natüralizme göre aynı nedenler aynı sonuçları doğurur, kişinin davranışlarını iradesi değil soya çekim ve sosyal çevre belirler. Temsilcileri: Emile Zola, Guy de Maupassant, Alphonse Daudet, Goncourt Kardeşler, Henrik Ibsen, John Steinbeck, Ernest Hemingway, Hüseyin Rahmi Gürpınar, Nabizade Nazım


6 1-C 2-A 3-D 4-E 5-A 6-B 1. Modern toplum gerçeğe açtır. Yazarın malzemesi de “modern toplumdaki günümüz insanı”dır. Bu malzemeyi işlemek için yazar iki farklı yöntem kullanabilir: 1. Yazar kendini yani dış dünyanın kendi üzerindeki etkisini anlatır. 2. Toplumu ve toplum içindeki çeşitli etkileşimleri eserlerinde canlandırır. Bunu sağlayabilmek için yazarın olabildiğince nesnel ve tarafsız olması gerekir. Tarihçileri geçmişin, romancıları ise bugünün anlatıcıları olarak tanımlayan Goncourt Kardeşler de bu akıma katılırlar. Pozitivist görüşle yazılan ilk roman özelliğini taşıyan Madame Bovary adlı eseri ile Flaubert bu akımın öncülüğünü yapar. Bu parçada sözü edilen akım aşağıdakilerden hangisidir? A) Klasisizm B) Romantizm C) Realizm D) Natüralizm E) Parnasizm 2. ----; kendini içinde yaşadığı toplumdan üstün gören, kocasıyla geçirdiği silik hayattan nefret edip daha ince bir yaşam isteyen bir kadını anlattığı Madame Bovary isimli eseriyle realizmin kesin şeklini almasını sağlamış, bu doğrultuda realizmin öncüsü sayılmıştır. Bu açıklamada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir? A) Gustave Flaubert B) Guy de Maupassant C) Emile Zola D) John Steinbeck E) Goethe 3. Türk edebiyatındaki ilk realist romanları Recaizade Mahmut Ekrem ve Samipaşazade Sezai’nin yazdığı düşünülürse realizm, Türk edebiyatının hangi döneminde etkili olmaya başlamıştır? A) Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı B) Millî Edebiyat C) Servetifünun Edebiyatı D) Tanzimat Edebiyatı E) Fecriati Edebiyatı 4. Realizm ile natüralizm karşılaştırıldığında aşağıdakilerden hangisi yanlış olur? A) Realistler “Sanat, sanat içindir.” anlayışına sahipken natüralistler “Sanat, toplum içindir.” anlayışını benimsemişlerdir. B) Realistler de natüralistler de eserlerinde kişiliklerini gizlemişlerdir. C) Realistler, gözlemledikleri gerçekleri estetik bir biçimde ifade etme amacı taşıdıklarından sağlam bir üslup oluşturmuşlar, natüralistler ise sanatkârane dil ve üsluptan uzak durmuşlardır. D) Realistler gerçeği olduğu gibi aktarırken natüralistler gerçeklere bilimsel deney anlayışıyla yaklaşırlar. E) Realistler çevre tasvirlerini sanat yapmak amacıyla kullanırken natüralistler kişilerin türlü özelliklerini yansıtmak amacıyla kullanırlar. 5. Birey ve topluma “Aynı şartlar altında aynı sebepler, aynı sonuçları doğurur.” anlayışıyla yaklaşan bir yazar hangi edebî akımdan etkilenmiştir? A) Natüralizm B) Realizm C) Romantizm D) Parnasizm E) Klasisizm 6. Güzel üslupla yazan sanatçılara fikir ve ahlak gayelerini ihmal ettikleri için çıkışıyorlar. Sanki doktorun gayesi iyileştirmek, bülbülün gayesi sadece ötmek, sanatın gayesi de her şeyden önce güzellik yaratmak değilmiş gibi… Bu sözleri söyleyen bir sanatçı aşağıdaki edebî akımlardan hangisini benimsemiş olabilir? A) Natüralizm B) Realizm C) Parnasizm D) Romantizm E) Klasisizm 02 Realizm - Natüralizm


7 Egzistansiyalizm - 03 Modernizm - Postmodernizm Egzistansiyalizm S Varoluşçuluk anlamına gelen akım 19. yy.ın ortalarında ortaya çıkmış, 1930’lu yıllarda yaygınlık kazanmıştır. S Varoluşçuluk, Jean Paul Satre’ın “köklerinden kopmuş, topluma yabancılaşmış, mutsuz, huzursuz insan varlığını dile getiren” şeklinde ifade ettiği felsefedir. S Varoluşçulara göre, varoluş özden önce gelir. Yani insan önce var olur, sonra yaşantısı ve tercihleriyle özünü oluşturur. S Varoluşçulara göre insan bütün eylemlerinden sorumludur. Çünkü insanın seçme hakkı vardır. S İnsan hem kendine hem de topluma karşı sorumludur. Onlara göre sanatçı kendini toplumdan soyutlayamaz, aksine politikaya bile katılmalı, karışmalıdır. S Toplumcu bir akım olmasına rağmen halka hitap eden, halkın anlayacağı bir edebiyat ortaya koymamışlardır. Belli bir felsefi birikimi olan aydın zümreye hitap ederler. Çünkü eserleri kapalı, zor ve semboliktir. S Popülist edebiyat yapmazlar. S Olay çevresinde gelişen metinlerde egzistansiyalizmin etkisiyle varoluş sürecindeki insanın bunalımlı, sıkıntılı, kararsız hâli anlatılır. S Bir bunalım edebiyatıdır. S Edebiyatta üslupçuluğa, parlak cümlelere karşıdırlar. Temsilcileri: Nietzche, Andre Gide, Paul Valery, William Faulkner, Jean Paul Sartre, Albert Camus, Simon de Beauvoir Modernizm S XIX. yüzyılda Batı’da; pozitivizme dayanan bilim anlayışı, insanın her alanda ilerlemesini, hayata ilişkin iyimser bir bakış kazanmasını hedeflemiştir. S İnsanoğlu kendi ürettiği ürünler karşısında yabancılaşmış, kendisini zayıf ve değersiz hissetmiştir. S Bütün bu durumlardan başka I. Dünya Savaşı’nın oluşturduğu yıkım ve felaketler insanın hayata karşı umudunu, inancını olumsuz etkilemiştir. S Modernist roman; kuşkucu ve tedirgin, iç dünyasına çekilen, yabancılaşan, toplumla çatışan, karamsar, bunalım yaşayan kişiyi işlemiştir. S Modernizmde; zamanda geriye dönüşler yapılır, geleneksel anlatım bırakılmış, olay örgüsü ve mekân önemsizleşmiştir. S Modernist romancılar çağrışımlardan, şiirsel söyleyişten, mitlerden, alegorik anlatımdan faydalanmışlar; iç çözümleme, iç konuşma, bilinç akışı, geriye dönüş gibi anlatım tekniklerinden yararlanmışlardır. Temsilcileri: Joyce, Franz Kafka, Virginia Woolf, Marcel Proust, Robert Musil, William Faulkner, Yusuf Atılgan, Oğuz Atay, Ferit Edgü, Adalet Ağaoğlu, Mehmet Eroğlu Postmodernizm S “Modernizmden sonra gelen” anlamını taşıyan bir sanat akımıdır. S Batı insanının uygarlığa ve insanlığa güven duymadığı bir ortamda gelişir. S Postmodernizme göre evren bir kaostur, bu kaosa ne anlam verilebilir ne de bu kaos bir formülle açıklanabilir. İnsanın kendi dışında hiçbir şeyi bilemeyeceği hatta kendisini dahi tam anlamıyla bilemeyeceği savunulur. S Önce mimaride ortaya çıkmış, sonra bütün sanat dallarında etkisini göstermiştir. S Postmodernizmin çıkış noktası, hâkim değerleri ve hâkim olan sanatı sorgulamaktır. Dolayısıyla modernizme ve değerlerine karşı sorgulayıcıdır. S Çoğulculuktan yanadır. S Her alanda kural, düzen, ilke, yasa ve âdetlere karşıdır. S Postmodernistlere göre tek bir gerçek, tek bir anlam değil, çok gerçek ve çok anlam vardır. S Geçmişle hâl arasındaki bağın koparılmaması gerektiğini, geçmişin kendi şartlarına uygun yaşatılması gerektiğini savunurlar. S Postmodernizme göre kültür bir bütündür. Örneğin, edebî romanlarla ucuz cinayet romanları aynı seviyededir. S Postmodernizmde sanatçılar diğer metinlerden de yararlanabilir, bu da metinler arasılığı gündeme getirir. Postmodernistler; modern dünyanın olumsuzlukları karşısında kabullenen, bu durumları ciddiye almayan, alaycı bir tavır takınırlar. Temsilcileri: James Joyce, Virginia Wolf, Franz Kafka, Umberto Eco, Albert Camus, Oğuz Atay, Latife Tekin, Hasan Ali Toptaş, İhsan Oktay Anar


8 1-C 2-E 3-E 4-C 5-A 1. İç konuşma; romanda kahramanın zihninden geçenlerin, anlatıcının aradan çıkarılarak aktarılması tekniğidir. İç konuşmada genellikle gramer kurallarının tam yansıtılmadığı, günlük konuşmanın doğallığı içindeki ifadelerle oluşturulan cümleler kullanılır. Modernist romanlarda işlenen yabancılaşmış bireyin bunalımlı ve karmaşık iç yapısını ortaya koymak için iç konuşma tekniğinden yararlanılmıştır. Bu parçadan hareketle modern romanla ilgili aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz? A) Eserlerde iç konuşma tekniğinin kullanıldığına B) Anlatıcının iç konuşma tekniğiyle aradan çıkarıldığına C) Bireyin iç konuşma tekniğiyle toplumla uğraşmasına D) Dil bilgisi kurallarının tam olarak uygulanmadığına E) Bireyin; karmaşık ve bunalımlı bir yapıda olduğuna 2. Aşağıdaki sanatçılardan hangisi postmodernizmin temsilcilerinden biri değildir? A) Albert Camus B) Umberto Eco C) James Joyce D) Franz Kafka E) John Steinbeck 3. Postmodern sanat üst ve alt kültür farklılığı üzerinde duran sanat anlayışına karşı çıkar. Edebî romanlarla ucuz cinayet romanları, bilim kurgular, televizyon dizileri ile sanat filmleri, “papart” ile Picasso aynı düzeydedir. Klasik sanat anlayışı bazı kültür ürünlerini üstün göstererek ayrım yapar ve sanat eserini sistemleştirir. Oysa sanat kurmacadır ve önemli olan sadece sanatın bu kurmaca yapısını sergilemektir. Yukarıdaki parça postmodernizmin hangi özelliği ile ilgilidir? A) Modernizme ve değerlerine karşı sorgulayıcı bir tavır içinde olması B) Postmodernistlerin ironik bir üslup benimsemeleri C) Eseri oluştururken farklı metinlerden yararlanma, metinler arasılık D) Kurallara, düzene, ilke ve yasalara karşı olma E) “Kültür bir bütündür.” anlayışı 4. Varoluşçular, kendilerine has bir toplumculuk anlayışına sahiptirler ve bu anlayış içinde edebiyat yaparlar. Çünkü insan hem kendisine hem de topluma karşı sorumludur. Bu sorumluluk duygusu onun topluma katılması ve onu yönlendirmesi görevini yüklenmiştir. Sanatkâr, kendini toplumdan soyutlayarak fildişi kulesine çekilemez. Hatta sanat ve sanatkâr, politikaya bile katılmalı, karışmalıdır. Böyle bir durum ne sanatı ne de sanatkârı küçültür, aksine yüceltir. Bu tavır egzistansiyalistlerin “Sanat, sanat içindir.” düşüncesine karşı olduklarını açıkça ortaya koyar. Ayrıca onlar romantizme, realizme, gerçeküstücülüğe de karşı olmuşlardır. Bu parçadan hareketle egzistansiyalizmle ilgili aşağıdakilerin hangisine ulaşılamaz? A) Egzistansiyalistlerin toplumculuk anlayışına göre kişi hem kendine hem de topluma karşı sorumludur. B) Egzistansiyalistler, sanatçının toplumla iç içe olması ve onu yönlendirmesi gerektiğini savunurlar. C) Egzistansiyalistler, toplumcu bir sanat anlayışına sahip olduklarından halkın anlayacağı, popülist bir edebiyat ortaya koyarlar. D) Egzistansiyalistler, sanatçının politikayla ilgilenmesini, bunun ona ve sanatına değer katacağını savunurlar. E) Egzistansiyalistler romantizm, realizm ve gerçeküstücülüğe karşıdır. 5. Varoluş özden önce gelir. İyi ama ne demektir bu? Şu demektir: İlkin insan vardır yani insan önce dünyaya gelir, var olur, ondan sonra tanımlanıp belirlenir, özünü ortaya çıkarır. İnsan önceden tanımlanamaz, belirlenemez; hiçbir şey değildir o zaman. Ancak sonradan bir şey olacaktır ve kendini nasıl yaparsa öyle olacaktır. Bu parçada anlatılan ve egzistansiyalizmin de temelini oluşturan felsefi akım aşağıdakilerden hangisidir? A) Varoluşçuluk B) İdealizm C) Realizm D) Pragmatizm E) Natüralizm Egzistansiyalizm - 03 Modernizm - Postmodernizm


9 Olay Anlatımına Dayalı 04 Metinlerde Anlatım Teknikleri - I Anlatma (Tahkiye Etme) Tekniği Tahkiye: Anlatıcının bir olayı anlatmadaki düzeni veya anlatış düzenidir. Diğer bir deyişle hikâye ederek anlatmaktır. Gösterme (Sahneleme) Tekniği Anlatıcı, okuyucu ile olay arasına girmez; olay, hareketler ve dil aracılığı ile gösterilir. Özetleme Tekniği Anlatıcının kişileri veya başka bir insanı özetlemesidir. Bilinç Akışı Tekniği Kahramanın iç dünyasının, psikolojik durumunun olduğu gibi anlatılmasıdır. İç Çözümleme Tekniği Kahramanların duygularının, düşüncelerinin, psikolojilerinin hâkim bakış açısıyla anlatılmasıdır. Diyalog Tekniği İki veya daha fazla kişinin karşılıklı konuşmasıdır. İç Diyalog Tekniği Kahramanın karşısında biri varmış gibi tartışması, konuşmasıdır. Kahraman kendine sorular sorar ve cevaplar verir. Kahramanın ruhsal durumunu ortaya çıkarır. İç Monolog Tekniği Kahramanın iç dünyasını aracısız bir biçimde anlatmasıdır. Karakter kendi kendine konuşur. Bir anlamda kendisiyle hesaplaşır. Dış Monolog Tekniği Kahramanın kimseye konuşma fırsatı vermeden tek taraflı ve uzun konuşmasıdır. Geriye Dönüş Tekniği Anlatıcı, olayı içinde bulunduğu zamandan koparıp konuyla ilgili geçmişteki bir olaya döner. Yapıcı, çözücü ve dar anlamda olmak üzere üç şekilde karşımıza çıkar. Leitmotiv Tekniği Herhangi bir sözün veya hareketin tekrar edilmesidir. Yineleme, nakarat, tekrar etme olarak adlandırılır. Montaj Tekniği Bir başkasına ait ya da anonim bir metnin (deyim, atasözü, beyit, cümle…) eserde aktarılmasıdır. Şiirde irsalimesel sanatına benzer. Fotoğraf Tekniği Anlatıcı tarafsız bir şekilde olayı anlatır, olay anlatımına duygu ve düşüncelerini katmaz. Mektup Tekniği Anlatımda kahramanın başka bir kahramanla yazışmasıdır. Genellikle anlatıma renk ve canlılık katmak için kullanılır. Günlük Tekniği Kahramanın geçmişi hakkında bilgi almak için olay anlatımına dayalı metinlerde kullanılan tekniktir. Kişi Tanıtımı Kişi tanıtımı anlatıcı tarafından genel bilgilendirici pasajlar ile sunulabileceği gibi olay akışı içinde anın gerektirdiği davranış, diyalog, iç konuşma gibi çeşitli uygulamalar aracılığı ile ortaya konur. “Naim Efendi ne çok zengin ne de çok hesapsızdı. Babasından kalan serveti büyük bir dikkatle idare ediyor fakat üzerine bir şey ekleyemiyordu.” Bilinç Akışı Bilinç akışı da bir çeşit iç konuşma yöntemidir. İç konuşmadan, dili cümle bazında kullanım yönüyle ayrılır. İç konuşmada cümleler birbirini mantıklı bir bağla izlerken bilinç akışı tekniğinde cümleler arasında bir anlatım kopukluğu söz konusudur. Zaman Atlaması Anlatıcı, olayların akış süreci içinde aktarmayı gereksiz gördüğü süreçleri devreden çıkarabilir. “Günlerce ondan bir haber alamadık.”, “Beş gündür kayda değer bir olay yaşanmadı.” gibi ifadeler zaman atlamasına örnektir. Olay Genellemesi Olay genellemesi tekniğinde zaman atlamasında olduğu gibi bir zaman genişlemesi görülür. Olay genellemesinde bu genişleme yayılma şeklinde gerçekleşir. Bu teknikte zaman atlamasından farklı olarak gizli bir geriye dönüş de söz konusudur.


10 1-E 2-C 3-D 4-D 5-B 1. • Kahramanların duygularının, düşüncelerinin, psikolojilerinin anlatılmasıdır. • İki veya daha fazla kişinin karşılıklı konuşmasıdır. • Kahramanın karşısında biri varmış gibi tartışması, konuşmasıdır. • Kahramanın iç dünyasını aracısız biçimde anlatmasıdır. Bu bilgiler ile aşağıdaki anlatım teknikleri eşleştirildiğinde hangisi dışta kalır? A) İç çözümleme tekniği B) İç diyalog tekniği C) İç monolog tekniği D) Diyalog tekniği E) Bilinç akışı 2. • Herhangi bir sözün veya hareketin tekrar edilmesidir. Yineleme, nakarat, tekrar etme olarak adlandırılır. • Bir başkasına ait veya anonim bir metnin (deyim, atasözü, beyit…) esere aktarılmasıdır. Şiirde irsalimesel sanatına benzer. Bu cümlelerde tanımı yapılan anlatım teknikleri aşağıdakilerin hangisinde sırasıyla verilmiştir? A) Montaj - Geriye dönüş B) Leitmotiv - Parodi C) Leitmotiv - Montaj D) Dış montaj - İç monolog E) Pastiş - Parodi 3. • Kahramanın kimseye konuşma fırsatı vermeden tek taraflı ve uzun konuşmasıdır. • Anlatıcı, olayı içinde bulduğu zamandan koparıp konuyla ilgili geçmişteki bir olaya döner. Çözücü, yapıcı ve dar anlamda olmak üzere üç şekilde karşımıza çıkar. Bu cümlelerde aşağıdakilerden hangilerinin tanımına yer verilmiştir? A) Geriye dönüş - Mektup B) Pastiş - Parodi C) İç monolog - Dış monolog D) Dış monolog - Geriye dönüş E) Pastiş - İroni 4. • Anlatıcının bir olayı anlatmadaki düzeni veya anlatış düzenidir. • Anlatıcı, okuyucu ile olay arasına girmez; olay, hareketler ve dil aracılığı ile gösterilir. • Anlatıcının kişileri veya başka bir insanı özetlemesidir. • Kahramanın iç dünyasının, psikolojik durumunun olduğu gibi anlatılmasıdır. Bu cümleler ile aşağıdaki anlatım teknikleri eşleştirildiğinde hangisi dışta kalır? A) Tahkiye tekniği B) Gösterme tekniği C) Özetleme tekniği D) Günlük E) Bilinç akışı tekniği 5. Bir başkasına ait anonim bir metni kendi eserine aktarma tekniği aşağıdakilerden hangisidir? A) Kişi tanıtımı B) Montaj tekniği C) Mektup tekniği D) Fotoğraf tekniği E) İç diyalog tekniği Olay Anlatımına Dayalı 04 Metinlerde Anlatım Teknikleri - I


11 Olay Anlatımına Dayalı 05 Metinlerde Anlatım Teknikleri - II Hikâye ve Romanda Diğer Teknikler Üst Kurmaca Kendi anlatımının içinde başka bir roman, hikâye, metin anlatmaktır. Yazarın (anlatıcının) araya girdiği metinlerdir. Postmodern romanda çok kullanılmıştır. Metinler Arasılık Modernizm ve postmodernizmle ortaya çıkmıştır. Bir yazarın eserinde daha önce yazılmış başka bir metinden yararlanmasıdır. Pastiş (Öykünme) Bir sanatçının kendi eserini bir başka şekilde öykünerek (taklit etmek) yeniden yorumlamasıdır. Yazılmış bir eser, metin yeniden yorumlanır. Parodi (Yansılama) Bir başka yazarın metninin içeriğini değiştirerek alaya almaktır. Metne yeni bir anlam yüklemeyi ve eğlenceyi amaçlar. İroni (Alay) Söylenen sözün tersini kastetmektir. Türkçede istihza, kinaye, alaya alma olarak bilinir. Roman ve Hikâyedeki Ögeler S İnsanın sosyal koşullar içinde yaşadığı, yaşayabileceği olayları kurgusal bir çerçevede kişi, zaman, yer, olay örgüsü gibi unsurlarla işleyen edebî bir türdür. S Roman, Avrupa’daki sosyal, kültürel, politik ve bilimsel değişimlerin bir ürünü olarak ortaya çıkmıştır. S Skolastik düşüncenin sarsılıp hümanizmin Avrupa’da insanı temel alan anlayışıyla olgunlaşması 19. yüzyıla kadar sürmüştür. S Bir tür olarak gerçek karakterini 19. yüzyılda romantizm ve realizmle kazanmıştır. Kişi Kadrosu Romanı öyküden ayıran en temel özelliklerden biri romanın kişi kadrosunun geniş olmasıdır. Kişi kadrosu, roman kahramanının sosyal ilişkilerdeki durumunu, çatışmalarını ortaya koyar. Bazı kişiler sadece belli davranış, duygu kalıpları içinde verilirken bazıları ruhsal, sosyal ve fiziksel ayrıntılarına inilerek anlatılabilir. Bu noktada “tip” ve “karakter” ayrımı ortaya çıkar. Tip S İnsana dair evrensel özellikler taşıyan kişidir. S Belli bir duygu, düşünüş ya da insanlık durumunu temsil eder. S Yansıttığı özellikler değişmez. Metinde iyi olan bir tip metnin sonuna kadar öyle kalır. S Romantizm akımıyla yazılmış eserlerde daha çok görülür. Karakter S Romanda ve hikâyede bir insanın gerçek hayatta olduğu gibi karmaşık ve belli kavramlarla sınırlanamayan hâliyle işlenir. S Ruhsal çalkantılar, değişimler, başkalaşmalar karakterin en önemli özellikleridir. Olay Örgüsü Romanda ve hikâyede olay, iç içe geçmiş olaylar dizisidir. Kahramanın çevresinde gelişen birçok küçük olay, kahramanı bir noktadan alır, metnin sonunda bir noktaya götürür. Çatışma bireylerin örtüşmeyen dilek ve isteklerinin ortaya çıkardığı anlaşmazlık, uyuşmazlık durumlarıdır. Yer (Mekân/Çevre) Metnin olay örgüsünün geçtiği çevredir. Kasaba, şehir, köy, ülke... Ancak bu ana çevrenin içinde birçok küçük, iç içe geçmiş başka çevreler de vardır. Zaman Olay anlatımına dayalı metinler olayları genellikle zamandizinsel (kronolojik) bir sırayla işler. Belli bir dönem, bir hafta hatta bir gün içinde olanları işleyebilir. Bazı romanlarda zaman, atlamalar ve geriye dönüşlerle çok boyutlu bir biçimde de verilebilir. Zihniyet Her metin temel bir düşüncenin etrafında oluşur. Metnin unsurları yazarın, dönemin zihniyetini ortaya koyar. Bu zihniyet; yazarın kültürel birikimleri, yaşadığı olaylar, sahip olduğu inançlar, ruhsal durum gibi birçok unsur tarafından belirlenir. Anlatım Metinlerde anlatım tekniğine ilişkin birçok kavram vardır. Günümüzde de yenileri eklenmektedir. Ancak en temel ayrım “anlatıcının bakış açısı” olarak düşünülür.


12 1-D 2-E 3-B 4-C 5-E 1. • Toplumsal bir tabakayı değil de sadece kendini temsil eden kahramandır. • Farklı düşüncelere, özelliklere sahip olmaktan veya hayat tarzından dolayı yaşanan anlaşmazlık durumlarına denir. • Romanlarda olayın oluştuğu, geliştiği çevreye verilen isimdir. • Kurgusal olayların edebî metinde sıralanışı ile oluşan bir düzenlemedir. • Ayırt edici özellikleri bünyesinde barındıran ve sahip olduğu özellikleri ile bir zümreyi, bir sınıfı, toplumun belirli bir kesimini temsil eden kişidir. Bu cümlelerde tanımı verilmeyen kavram aşağıdakilerden hangisidir? A) Tip B) Olay örgüsü C) Mekân D) Anlatıcı E) Çatışma 2. Lise bitti. Üniversite sınavlarına girdim, kazanamadım. Üst üste iki yıl... Yüzümdeki sivilcelerin çoğu geçti, yerlerinde izi kaldı. Uzun saç moda oldu, ben de uzattım saçlarımı, geriye doğru taramaya başladım. Hani bu sinir saçlar hiç yatmazdı ya bunca yıl beni illet etmişti, şimdi yola geldiler, oh, güzel güzel taranıyorum. Bu parçayla ilgili aşağıdakilerden hangisi doğrudur? A) Anlatım, üçüncü kişi ağzından yapılmıştır. B) Anlatıcı, kahramanın zihninden geçenleri bilmektedir. C) Anlatıcı, olayları bir kamera tarafsızlığıyla anlatır. D) Birden fazla anlatıcı vardır. E) Olay anlatımına yer verilmiştir. 3. Montaigne’in Cimri adlı eserinde Harpagon cimri insanları evrensel olarak yansıtır. Bu cümleden hareketle Harpagon’la ilgili aşağıdakilerin hangisi doğrudur? A) Karakterdir. B) Tiptir. C) Çatışma yaşamaktadır. D) Duygularıyla hareket eder. E) Romanın anlatıcısıdır. 4. Fatih-Harbiye romanında Neriman, yanlış Batılılaşan, kendi değerlerinden uzaklaşan bir genç kızdır. Doğu’yu değerlendirme tarzı, olaylara bakışı ve şahsına ait özellikler onu bir ---- hâline getirir. Macit ise “Batılı, züppe” diye nitelendirilebilecek bir kesimin ortak özelliklerini taşıdığından romanda ---- olarak karşımıza çıkar. Bu parçada boş bırakılan yerlere sırasıyla aşağıdakilerden hangileri getirilmelidir? A) tip - karakter B) karakter - anlatıcı C) karakter - tip D) kahraman - tip E) tip - gözlemci 5. Karatay, zifiri mağaraya elinde bir meşaleyle girdi. Etrafta her biri kasvetler giyinmiş birkaç yüz, gölgeler hâlinde ona döndü. Meşalenin aydınlığı içeriyi yavaş yavaş doldurdu, duvarda Oğuz Kağan’ın üç oklu yayı görüldü. Karatay’ın içi ürperiyordu. İçeridekilerden biri, çelik yalımı sesiyle “Meşaleni söndür sırdaş.” dedi. “Biz bizi görmeden de tanırız, işitmeden de duyarız.” Karatay duraksadı. Meşaleyi üfledi, ortalık yeniden karardı. Terlemeye başlamıştı. Sanki Yunus’un düştüğü denizde Yunus’u yutan balinanın karnındaydı. Bu parçayla ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? A) Benzetmeye yer verilmiştir. B) Nitelendirmelerden yararlanılmıştır. C) Kişilerle ilgili bilgi verilmiştir. D) Mekân bellidir. E) Zaman belirtilmiştir. Olay Anlatımına Dayalı 05 Metinlerde Anlatım Teknikleri - II


13 06 Dede Korkut Hikâyeleri Dede Korkut Hikâyelerinin Özellikleri S Destan geleneğinden halk hikâyeciliğine geçişin ilk ürünüdür. S Asıl adı Kitab-ı Dede Korkut Âlâ Lisan-ı Taife-i Oğuzan’dır. S Bu hikâyeler Orta Asya’da şekillenmeye başlamış, Türklerin Müslüman olmalarından ve Anadolu’ya gelmelerinden sonra din ve çevre motiflerine göre bazı değişikliklere uğramıştır. S Kimin yazdığı belli olmayan, anonim bir eserdir. S 12-14. yüzyıllar arsında Doğu Anadolu’da ve Azerbaycan’da yaşayan Müslüman Oğuz boylarının geleneklerini, göreneklerini, iç mücadelelerini anlatır. S 14 ya da 15. yüzyılda yazıya geçirildiği düşünülmektedir. S Bir ön söz ile 12 hikâyeden oluşur. S Şiir ve düzyazı (nazım-nesir) karışık oluşturulmuştur. S Hikâyelerde az da olsa masal ve destan unsurları görülür. S Dili duru, yalın; anlatımı canlı ve zengindir. S Hikâyelerde en önemli unsur kahramanlıktır. S Hikâyeler, Türk gelenek ve göreneklerine, sosyal yapısına ilişkin birçok veri barındırır. S Bütün hikâyelerde dinî unsurlar (namaz kılma, dua etme, arı sudan abdest alma) görülür. Öte yandan eski Türk inanışlarından da izler vardır. S Türk milletinin karakteristik özellikleri; doğruluk, adalet, güzellik yüceltilir. S Kahramanların en büyük yardımcısı atlardır. S Hikâyelerde birçok öğüt vardır. Bu nedenle bu hikâyeler didaktiktir. S Olağanüstü unsurlara rağmen hikâyelerde anlatılanların tarihî gerçeklerle ilgisi vardır. S Dede Korkut hikâyelerin temel motifidir. Oğuz boylarının her durumda başvurdukları bilge bir kişiliği temsil eder. Onun görüşlerine göre hareket edilir. S Bu hikâyeler, Türk dilinin en güzel örnekleri olduğu gibi, Türk ruhuna, Türk düşüncesine ışık tutan en açık belgelerdir. S Eserin biri Dresden’de, öteki Vatikan’da olmak üzere iki nüshası vardır. S Eserle ilgili Kilisli Rıfat, Orhan Şaik Gökyay ve Muharrem Ergin gibi edebiyat adamları çalışmalar yapmışlardır. Dede Korkut Hikâyeleri’nin Adları S Dirse Han Oğlu Boğaç Han S Salur Kazan’ın Evinin Yağmalanması S Kam Büre Bey Oğlu Bamsı Beyrek S Kazan Bey Oğlu Uruz’un Tutsak Olması S Duha Koca Oğlu Deli Dumrul S Kanlı Koca Oğlu Kanturalı S Kazılık Koca Oğlu Yegenek S Basat’ın Tepegöz’ü Öldürmesi S Begin Oğlu Emren S Uşun Koca Oğlu Segrek S Salur Kazan’ın Tutsak Olup Oğlu Uruz’un Çıkarması S İç Oğuz’a Taş Oğuz Asi Olup Beyrek’in Öldüğü Deli Dumrul Hikâyesi Olay Örgüsü Deli Dumrul adlı genç, kuru bir çayın üzerine köprü yaptırır ve gelip geçenden haraç alır. Köprünün yanında bir er ölür. Deli Dumrul da Allah’a yakarır, yiğidin canını geri alacağım der. Yiğidi öldürenin Azrail olduğunu öğrenir ve ona meydan okur. Bundan hoşlanmayan Allah da Azrail’e Deli Dumrul’un canını almasını emreder. Deli Dumrul Azrail ile başa çıkamayınca Allah’a yalvarıp yakarır. Allah da Deli Dumrul’u kendi canı yerine bir can bulması şartıyla bağışlar. Anne ve babası can vermeyi reddederler. Helalliği ise canını Deli Dumrul için feda etmeye razıdır. Bunun üzerine Deli Dumrul bunu kabullenemez ve Allah’tan alacaksa ikisinin de canını almasını ister. Sözleriyle Allah’ı etkiler. Bunun üzerine Allah, Deli Dumrul’un anne ve babasının canlarını alıp ona ve karısına 140 yıl can bağışlar. Olay Örgüsü (Nedenleri) Deli Dumrul’un egoist, bencil ve Azrail’i tanımayan biri olmasının nedeni onu iyi eğitemeyen ve onun davranışlarından sorumlu olan anne ve babasıdır. Eden bulur denildiği gibi bu hatalarını canlarıyla ödemişlerdir. Deli Dumrul’un başına gelenlerin en büyük sebebi Allah’ın birliğini tanımaması ve ona karşı saygısızlık yapmasıdır. Başına gelenler Deli Dumrul’un değişiminin en büyük nedenidir. Hikâyenin başında Deli Dumrul karşımıza egoist ve maddiyata önem veren biri olarak çıkmıştır. Allah’ın yüceliğini ve Azrail’in onun güçlü bir emir kulu olduğunu ölümle burun buruna gelerek öğrenmesi Deli Dumrul’u çok değiştirmiştir. Bunun sonucunda ailesine bağlı, karısına ve çocuklarına ilgi gösteren, maneviyata önem veren biri olmuştur. Ayrıca hiçbir şeyden korkmayan bir efe iken Allah’a şükretmesini bilen, kendinden güçlü olanlardan kormayı öğrenmiş biri hâline gelmiştir. Bu değişimler sonucu Allah’a karşı olan tavrı da değişmiştir. Karısının canının yanında ölmeye hazır olması Allah’ı etkilemiş ve affedilmesini sağlamıştır.


14 1-C 2-B 3-C 4-D 5-C 1. Bre, bu oğlana ad koyacak kadar var mıdır, dedi. Evet sultanım, fazladır, dediler. Pay Püre Bey kudretli Oğuz beylerini çağırdı, misafir etti. Dedem Korkut geldi, oğlana ad koydu. Der: Ünümü anla, sözümü dinle, Pay Püre Bey Allah Taala sana bir oğul vermiş, tutuversin Ak sancak kaldırınca Müslümanlar arkası olsun Karşı yatan kara karlı dağlardan aşar olsa Bu parçadan hareketle Dede Korkut Hikâyeleri ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez? A) Hem şiir hem de düzyazı kullanılmıştır. B) Türklerin İslam öncesi ve sonrası kültür unsurlarını içermektedir. C) Sadece kişiler arasındaki konuşmalar şiirle söylenmiştir. D) Yalın bir dille oluşturulmuştur. E) Dede Korkut, boydaki önemli olaylarda kendisine danışılan kişidir. 2. Aşağıdakilerin hangisi Dede Korkut Hikâyeleri’nin günümüzde de değerini korumasının nedenlerinden biri değildir? A) Türk dilinin geçmişe uzanan edebî yönünü yansıtması B) Kahramanlık temasını başarıyla işlemesi C) Türk kültürünün gelenek, görenek ve inançlarını yansıtması D) Kimi tarihsel olayların destansı ayrıntılarını içermesi E) Halk hikâyeciliğine geçişin ilk eseri olması 3. Aşağıdakilerin hangisi Dede Korkut Hikâyeleri’nin geçiş dönemi eseri olduğunun en güçlü kanıtıdır? A) Dilinin yalın ve anlaşılır olması B) Kahramanların olağanüstü özellikler taşıması C) İslami unsurlara sıkça yer vermesi D) Sözlü olarak oluşturulması E) Türk kültürüne ait birçok unsur içermesi 4. (I) Oğuz boyları Orta Asya’da atlı-göçebe ve savaşçı bir kültürle yaşıyorlardı. (II) Dede Korkut Hikâyeleri bu dönemde sözlü olarak yaratılmıştır. (III) 11. yüzyılda Müslümanlığı kabul eden Türkler, bu hikâyelere İslami ögeleri de yerleştirerek hikâyelerin sürekliliğini sağlamışlardır. (IV) Bu yüzden hikâyelerde sadece Hristiyanlarla yaptıkları savaşlar anlatılır. (V) Dolayısıyla kahramanlık anlatıların merkezinde yer alır. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde bir bilgi yanlışı vardır? A) I B) II C) III D) IV E) V 5. (I) Dede Korkut Hikâyeleri, destandan halk hikâyeciliğine geçiş dönemi ürünüdür. (II) Eserde nazım ile nesir iç içedir. (III) Hikâyelerin yazarının 8. yüzyılda yaşamış Dede Korkut adlı bir bilge olduğu düşünülmektedir. (IV) On iki hikâyeden ve bir ön sözden oluşur. (V) Eserde Türklerin yaşam tarzları ve gelenekleri ile ilgili ipuçları bulmak mümkündür. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde bilgi yanlışı vardır? A) I B) II C) III D) IV E) V 06 Dede Korkut Hikâyeleri


15 Halk Hikâyelerinin Özellikleri - 07 Türk Edebiyatında Halk Hikâyesi Halk Hikâyelerinin Özellikleri S 14. yüzyıldan itibaren destanların yerini alan edebî ürünlerdir. S İlk örneğinin Dede Korkut Hikâyeleri olduğu düşünülür. S Sözlü olarak yaratılır, kulaktan kulağa yayılır, daha sonra yazıya geçirilir. S Halk âşıklarının saz eşliğinde anlatmasıyla icra edilir. Anonim ürünlerdir. S Âşıklar hikâyeyi anlatırken kendilerine özgü bir yorum katarak anlatımı çeşitlendirirler. S Hikâyenin olay anlatımı mensur, konuşmalar ve kimi bölümler manzum olarak söylenir. S “Serim, düğüm, çözüm” planına göre anlatılır. S Hikâyelerde konu çoğunlukla aşktır. Bunun yanı sıra İslam’ı yayma düşüncesi ile yapılan savaş ve mücadelenin anlatıldığı kahramanlık ve din konulu hikâyeler de vardır. S Halk hikâyeleri, her zaman bir ya da birkaç çatışmaya dayanır. S Dil sade, anlatım açıktır. Kalıp sözler, tekerlemeler, deyimler çokça kullanılır. S Dinin etkisi ile hikâyelerde sihir ve büyünün yerini keramet ve mucizeler alır. S Gerçeğe daha yakındır ancak olağanüstü özelliklere de rastlanır. S Aynı hikâyenin bazı unsurları, bölgelere göre farklılık gösterebilir. S Divan edebiyatında mesnevi türüyle benzerlik gösterir. Halk hikâyeleri, kaynağına göre üçe ayrılır. S Türk kaynaklı: Dede Korkut Hikâyeleri, Kerem ile Aslı, Âşık Garip ile Şahsanem, Emrah ile Selvihan, Köroğlu Hikâyesi S Arap kaynaklı: Yusuf ile Züleyha, Gazavat-ı Ali, Battal Gazi S İran-Hint kaynaklı: Ferhat ile Şirin, Kelile ve Dimne. İşledikleri konulara göre ise üç grupta incelenir: S Aşk hikâyeleri S Dinî temalı kahramanlık hikâyeleri S Destani halk hikâyeleri Türk Edebiyatında Halk Hikâyesi Türk halk hikâyeleri genellikle beş bölümden oluşur. S Fasıl: Âşık bu bölümde türküler ve tekerlemelerle dinleyiciyi hikâyeye hazırlar. Bu bölümde anlatıcı, şairlik ustalığını göstermeyi amaçlar. S Döşeme: Manzum veya mensur cümlelerden oluşan kalıplaşmış bir giriştir. Hikâyede anlatılacak kişiler, olaylar hakkında bilgi verilir. S Hikâyenin asıl konusu: Hikâyenin anlatıldığı bölümdür. Aşk hikâyelerinde âşığın sevgilisine kavuşmak için çektiği sıkıntılar; dinî-destani hikâyelerde ise din ve kahramanlık konuları ağır basar. S Sonuç ve dua: Aşk hikâyelerinin çoğunda âşıklar birbirine kavuşamaz. Destansı hikâyelerde ise kahraman savaşarak ölür. Hikâyenin sonunda Allah’a şükredilerek dua edilir. S Efsane: Hikâye ile ilgisi olmayan bir efsane anlatılır. Ancak anlatılan hikâyedeki konuya değinen bir efsane de söylenebilir. Türk Edebiyatında Başlıca Halk Hikâyeleri Dede Korkut Köroğlu Âşık Garip Kerem ile Aslı Emrah ile Selvihan Tahir ile Zühre Arzu ile Kamber Danişmentname Battal Gazi


16 1-D 2-E 3-C 4-B 5-D 6-B Halk Hikâyelerinin Özellikleri - 07 Türk Edebiyatında Halk Hikâyesi 1. Aşağıdakilerin hangisi halk hikâyelerinin özelliklerinden değildir? A) Genellikle aşk temasını işler, türlü zorluklar karşısında kavuşamayan âşık tipleri görülür. B) Dilin kullanımı açısından Türkçenin eski dönemleri hakkında önemli veriler içerir. C) Olay anlatımı nesir biçimindeyken duygular, kimi diyaloglar nazım biçiminde verilir. D) Destandaki olağanüstü kişi ve olayların yerini sadece gerçek kişi ve olaylar almıştır. E) İslamiyet’in kabulüyle birlikte düzyazının gelişmesine bağlı olarak ortaya çıkmıştır. 2. Aşağıdakilerin hangisi destandan halk hikâyeciliğine geçişin nedenleri arasında gösterilemez? A) Kahramanlık dışındaki temaların da önem kazanması B) Şiirin yanında düzyazının da gelişmesi C) Sosyal, kültürel yaşamdaki değişimler D) Olayları daha gerçekçi olarak ele alma ihtiyacı E) Divan şiirinin gelişmesi 3. (I) Halk hikâyeleri, destan türünün olağanüstü ögelerini olabildiğince azaltıp daha gerçekçi bir anlatım ortaya koyar. (II) Her hikâye şiirle düzyazının birlikte kullanıldığı bir anlatıdır. (III) Ancak çoğunluğu şiir biçimindedir. (IV) Halk ozanları tarafından saz eşliğinde anlatılır. (V) Halk hikâyelerindeki olaylar, belli tarihî olayları yansıtabilir. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde halk hikâyesiyle ilgili bir bilgi yanlışı vardır? A) I B) II C) III D) IV E) V 4. Ferhat; nakkaşlık yapan, Şirin’e sevdalı, yiğit bir delikanlıdır. Saraylar süsler, fırçasından dökülen zarafetin Şirin’e olan duygularının ifadesi olduğu söylenir. Ferhat, Amasya Sultanı Mehmene Banu’ya, kız kardeşi Şirin için, dünürcü gönderir. Sultan, Şirin’i vermek istemediği için olmayacak bir iş ister delikanlıdan. “Şehre suyu getir, Şirin’i vereyim.” der demesine de su, Şahinkayası denen uzak mı uzak bir yerdedir. Ferhat’ın gönlündeki Şirin aşkı bu zorluğu dinler mi? Alır külüngü eline, vurur kayaların böğrüne böğrüne. Kayalar yarılır, yol verir suya. Zaman geçtikçe açılan kayalardan gelen suyun sesi işitilir sanki şehirde. Bu parçadan hareketle halk hikâyesiyle ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine ulaşılamaz? A) Genellikle iki âşığın kavuşma çabalarını anlatır. B) Yer ve zaman belirsizdir. C) Yalın ve içten bir dil kullanılır. D) Gerçeğe yakın olay ve kişilere yer verilir. E) Kahraman, amacına ulaşmak için imkânsız görünen bir işi başarmak durumundadır. 5. Aşağıdakilerin hangisi halk hikâyelerinden biri değildir? A) Arzu ile Kamber B) Ferhat ile Şirin C) Âşık Garip D) Mantiku’t Tayr E) Kerem ile Aslı 6. I. Köroğlu II. Emrah ile Selvihan III. Arzu ile Kamber IV. Danişmentname V. Tahir ile Zühre Yukarıdaki numaralanmış halk hikâyelerinden hangileri diğerlerinden farklı bir temayla oluşturulmuştur? A) I ve II B) I ve IV C) II ve III D) II ve V E) III ve V


17 08 Mesnevi Mesnevinin Özellikleri S Divan edebiyatının en uzun nazım şeklidir. S Mesnevi sözcüğü, Arapçada “ikilik, ikişerli” anlamlarına gelmektedir. S Nazım birimi beyittir. S Beyit sayısı sınırsızdır. S Her beyit kendi arasında aa/bb/cc/dd/ee/ biçiminde uyaklanır. S Aruzun kısa kalıplarıyla yazılır. Bu özellik, mesnevinin yazımını kolaylaştırır. S Söz sanatları yoğun olarak kullanıldığı için süslü bir anlatımı vardır. S İran edebiyatında ortaya çıkmış, daha sonra Arap ve Türk edebiyatına geçmiştir. S Aşk, din ve tasavvuf, ahlaki öğreticilik, savaş ve kahramanlık gibi temaları anlatır. S Mesnevilerde olaylar ve kişiler destansı bir üslupla anlatılır. Yer ve zaman belirsizdir. Bu nedenle mesnevilerde masalsı bir anlatım görülür. S Olay anlatımına dayalı bir tür olduğu için divan edebiyatında roman türünün işlevini üstlenmiştir. S Bir şairin beş mesnevisine hamse adı verilir. Bu geleneği İran edebiyatında Genceli Nizamî başlatmıştır. Türk edebiyatının ilk hamse sahibi şairi Ali Şir Nevai’dir. S Türk edebiyatındaki ilk mesnevi Kutadgu Bilig’dir. S Mesnevi belli bölümlerden oluşur. Giriş (Dibace) Besmele Tevhit Tanrı’nın birliğinin anlatıldığı bölümdür. Münacat Tanrı’ya yapılan yalvarış ve yakarışların anlatıldığı bölümdür. Naat Hz. Muhammed’in övüldüğü bölümdür. Miraciye Hz. Muhammed’in göğe yükselişinin anlatıldığı bölümdür. Medh-i Çihâr Dört halifenin övüldüğü bölümdür. Hükümdara Övgü Mesnevinin sunulduğu hükümdarın övüldüğü bölümdür. Sebeb-i Telif Mesnevinin yazılış nedeninin açıklandığı bölümdür. Agaz-ı Destan Mesnevinin asıl konusu bu bölümde işlenir. Bazı şairler bu bölümde araya bir gazel sıkıştırabilir. Mesnevinin en uzun bölümüdür. Bitiş (Hatime) Mesnevideki hikâyenin sonlandığı dile getirilir. Bu bölümde de duaya yer verilir. Türk Edebiyatında Önemli Mesneviler S Kutadgu Bilig (Yusuf Has Hacip) S Risaletü’n Nushiyye (Yunus Emre) S İskendername (Ahmedî) S Yusuf ile Züleyha (Şeyyad Hamza) S Mantıku’t Tayr (Gülşehrî) S Vesiletü’n Necat (Süleyman Çelebi) S Leyla ile Mecnun (Fuzuli) S Cemşid ü Hurşid (Ahmedî) S Hayriyye (Nabi) S Garipname (Âşık Paşa) S Harname (Şeyhî) S Hüsn ü Aşk (Şeyh Galip)


18 1-C 2-E 3-C 4-B 5-D 6-E 08 Mesnevi 1. Her kûçede bir bahâr-ı fîrûz Her goncede bir kabâ-yt nevrûz Bilmem ne şarâb içirdi hurşîd Etfâl-i çemen hep oldu Cemşîd Bu beyitler uyaklanış şekli dikkate alındığında aşağıdaki nazım biçimlerinin hangisinden alınmış olabilir? A) Gazel B) Kaside C) Mesnevi D) Kıta E) Murabba 2. Aşağıdakilerin hangisi mesnevi nazım biçimiyle yazılmamıştır? A) Kutadgu Bilig B) Harname C) Hayriyye D) Garipname E) Danişmentname 3. Bir eşek var idi zâif ü nizâr Yük elinde katı şikeste vü zâr Gâh odunda vü gâh suda idi Dün ü gün kahr ile kısuda idi Ol kadar çeker idi yükler ağır ---- Harname adlı mesneviden alınan bu parçanın boş bırakılan son dizesi aşağıdakilerin hangisi olabilir? A) Gözi görince bir avuç samanı B) Sanki it artuğıydı kalanı C) Ki teninde tü komamışdı yağır D) Gördi otlakda yürür öküzler E) Odlu gözler ü gerlü göğüzler 4. Aşağıdakilerin hangisi mesnevilerin divan edebiyatında roman türünün yerini tutmasının nedenlerinden biri değildir? A) Olay anlatımına dayalı olması B) Nazım biçiminde yazılması C) Kişi kadrosuna sahip olması D) Hacimli eserler olması E) Şekil özelliklerinin uzun uzadıya konu anlatımına olanak sağlaması 5. Aşağıdakilerin hangisi mesnevinin beyitlerinin kendi arasında uyaklı olmasının bir nedeni olarak gösterilebilir? A) Daha edebî olması B) Divan edebiyatı nazım biçimi olması C) Olay anlatımına dayalı olması D) Uyak bulma sıkıntısını ortadan kaldırması E) Divan edebiyatının olay anlatımında gelişmemesi 6. Aşağıdaki mesnevi-yazar eşleştirmelerinin hangisinde yanlışlık yapılmıştır? A) Kutadgu Bilig - Yusuf Has Hacip B) Hayriyye - Nabi C) Harname - Şeyhî D) Leyla ile Mecnun - Fuzuli E) Garipname - Ahmedî


19 09 Hikâyenin Genel Özellikleri Yaşanmış ya da yaşanması mümkün olan olayların bir yazar tarafından okuyucuda heyecan, zevk uyandıracak şekilde kısaca anlatıldığı metinlere hikâye (öykü) denir. Dünya edebiyatında ilk hikâye örneği 16. yüzyılda İtalyan yazar Giovanni Boccaccio’nun yazdığı Decameron adlı hikâye kabul edilir. Türk edebiyatında ilk hikâye örnekleri Tanzimat Dönemi’nde görülür. Bu dönemden önce mesnevi, halk hikâyesi, destan, masal, Dede Korkut Hikâyeleri gibi türler hikâye ihtiyacını karşılamaktaydı. Türk edebiyatında ilk hikâye örneği Ahmet Mithat Efendi’nin Letaif-i Rivayat’ı kabul edilir. Bu kitapta yer yer geleneksel hikâyenin anlatım unsurları görülmektedir. Batılı anlamda ilk hikâye kitabı ise Samipaşazade Sezai’nin Küçük Şeyler adlı eseridir. Hikâye türünün asıl başarılı örnekleri ise daha sonraki dönemlerde yani Servetifünun, Millî Edebiyat ve Cumhuriyet dönemlerinde verilmiştir. Edebiyatımızdaki önemli hikâye yazarları; Halit Ziya Uşaklıgil, Ömer Seyfettin, Refik Halit Karay, Sait Faik Abasıyanık, Memduh Şevket Esendal’dır. Hikâye ve Roman Arasındaki Benzerlik ve Farklılıklar Benzerlikler S İkisi de anlatmaya bağlı edebî metin türüdür. S İkisinde de giriş, gelişme ve sonuç bölümleri vardır. S İkisinde de yaşanmış veya yaşanması mümkün olaylar ele alınır. Farklılıklar S Hikâye kısa veya orta uzunlukta bir yazı türüdür, roman ise uzundur. S Hikâyedeki kişi sayısı romana göre azdır. S Hikâye tek olay üzerine kuruludur, romanda olaylar zinciri vardır. S Hikâye tek boyutlu, roman çok boyutludur. Hikâye Türleri S Bu tarz hikâyelere klasik vaka hikâyesi de denir. S Bu hikâyelerde olaylar zinciri; kişi, zaman ve yer ögelerine bağlıdır. S Olaylar serim, düğüm, çözüm planına uygun olarak anlatılır. S Düğüm bölümünde oluşan merak, çözüm bölümünde giderilir. S Bu teknik, Fransız yazar Guy de Maupassant tarafından geliştirildiği için Maupassant tarzı hikâye olarak da adlandırılır. S Türk edebiyatında bu tarz hikâyeciliğin en önemli temsilcisi Ömer Seyfettin’dir. S Diğer temsilciler ise şunlardır: Refik Halit Karay, Reşat Nuri Güntekin, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Orhan Kemal, Samim Kocagöz, Necati Cumalı. Durum Hikâyesi S Bu tarz hikâyelere modern hikâye de denir. S Her hikâye bir olaya dayanmaz, merak ögesi ikinci plandadır. S Yazar hikâyede günlük hayattan bir kesit sunar. S Hikâyelerde, kişisel ve sosyal düşünceler, duygu ve hayaller ön plana çıkar. S Durum hikâyesi Rus yazar Anton Çehov tarafından geliştirildiği için bu hikâyeler Çehov tarzı hikâye olarak da adlandırılır. S Türk edebiyatında Sait Faik Abasıyanık ve Memduh Şevket Esendal bu türün önemli temsilcilerindendir. Küçürek (Minimal) Hikâye S Bu hikâyelerde yalnızca bir anın saptanması anlatılır. S Çözümleme ve betimlemelere önem verilmez. S Çok kısa öykülerdir. S Yoğun anlatımla yazar, dile hâkimiyetini, kelime dağarcığını, kurgu gücünü, düşünce dünyasını gösterir. S Küçürek hikâye uzadıkça özünden kopar, etkisini kaybeder. S Kısalık, yoğunluk ve birlik olmak üzere üç özelliği vardır. S Anlam yoğundur, doku zengindir, biçim sıktır. S Ferit Edgü, Haydar Ergülen, Hulki Aktunç, Necati Tosuner, Vüs’at O. Bener, Murat Yalçın küçürek hikâye tarzında eser veren sanatçılardır.


20 1-C 2-C 3-A 4-E 1. ---- hikâyeler, az sayıda kelimeyle yoğun anlamlar aktarma gücüne sahip olan sanatsal iletişim araçlarıdır. Bu hikâyenin üç önemli belirleyici özelliği vardır: kısalık, yoğunluk ve birlik. Bu tür hikâyede anlam yoğunluğu, doku zenginliği ve biçim sıklığı dikkat çeker. Ferit Edgü, Haydar Ergülen, Hulki Aktunç bu hikâye tarzında eser veren sanatçılardır. Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir? A) Maupassant tarzı B) Çehov tarzı C) Küçürek tarzı D) Ben merkezli tarzı E) Toplumcu gerçekçi tarzı 2. Sus Kalbim, Sus Çiçek Bir şey sorabilir miyim? Zaman zaman sizin de içinizde hafiflemek düşselliğin perdahından geçmek fakat yine de çok ağırdan alarak geçmek, sonra yavaşça ve süzülerek dünyamıza sil baştan inmek isteği hiç uyanır mı? Çarçabuk tarafından çekip bir yerlere gitmek, bir şeyleri yakıp yıkmak, uzun bir ilişkiyi birdenbire bitirivermek ister ve bunlardan birini olsun yapamazsanız bile çevrenizden ve her türlü bitişik nizam yakınlarınızdan bir anlığına kurtulmayı düşünür müsünüz? Bunu yapın, susturun o delifişek kalbinizi, susturun ki aynı kalbiniz size ürkünç su çiçeği yerine kendi renk-ahenk çiçeğini sunsun. Ne diyorum ben; susturun o kalbi diyorum, susturun, hemen yapın diyorum ve kalbinizi kendi avuçlarınıza alın. Başkalarından önce asıl siz ona hükmedin. Çünkü ey kalbim, sen benim kalbimsin! Aşağıdaki yazarlardan hangisinin insan yaşamından kısa bir an anlatan bu hikâye türünde eseri yoktur? A) Tarık Dursun B) Necati Tosuner C) Ömer Seyfettin D) Haydar Ergülen E) Ferit Edgü 3. Hikâyenin içeriksel ve nesnel ölçüleri, küçük boyutlara sahiptir. Yazar okuyucu üzerinde sanatsal bir etki yaratmak ve bu etkiyi artırmak amacıyla hikâyenin içeriğinin boyutlarını kasıtlı olarak küçültür. Bu nedenle kelime eksiltme, zaman-mekân ayrıntılarını silme ve bir durumu minyatürleştirme en çok yararlandığı anlatı unsurlarıdır. Bu parçada hakkında bilgi verilen hikâye tarzında aşağıdaki yazarlardan hangisi eser vermemiştir? A) Sait Faik Abasıyanık B) Hulki Aktunç C) Vüs’at O. Bener D) Murat Yalçın E) Ferit Edgü 4. Aşağıdakilerin hangisi bir durum hikâyesinden alınmış olabilir? A) Sabah olmuştu. Kapının aralıklarında bembeyaz ışık çizgileri parlıyordu. Doğruldu. Ayakkabılarını bulmadan yürüdü. Hızla sürmeyi çekti. Birdenbire açılan kapının dükkânı dolduran aydınlığı içinde onu gördü. B) Ben Gönen’de doğdum. Yirmi yıldan beri görmediğim bu kasaba hayalimde artık seraplaştı. O zamanlar babamla gittiğimiz sıcak sulu hamamın derin havuzunu hatırlamaya çalışıyorum. C) Yangın yerlerinden yürüdük. Sisli bir hava, bulutlu, karanlık bir sema... İçeri girdik. Temiz fakat karanlık taşlıktan geçerek koca bir merdivenden çıktık. D) Bir gün hava pek sıcaktı. Mıstık’la sokağın tozları içinde yavaş yavaş yürüyorduk. Büyük, geniş bir yoldan geçiyorduk. Birdenbire karşıdan iri, kara bir köpek çıktı. E) Bu boş sandalye birdenbire doluvermeli. Kim gelip oturmalı? Hiç kimseyi istemiyorum. Ama sandalye... Bir insanı bekler gibi duran sandalye? Onu yapan sandalyeci yaman adammış doğrusu. 09 Hikâyenin Genel Özellikleri


21 Tanzimat ve Millî Edebiyat Dönemlerinde Hikâye Tanzimat Edebiyatı Dönemi’nde Hikâye S Batılı anlamda hikâye, Türk edebiyatına Tanzimat Dönemi’nde girmiştir. S Emin Nihat’ın Müsameretname’si ilk hikâye denemesi, Ahmet Mithat Efendi’nin Letaif-i Rivayat adlı eseri ise hikâyenin ilk örneği olarak kabul edilir. Bu eserler halk hikâyesi geleneğini de taşıdıkları için Batılı anlamda modern Türk hikâyeciliğinin ilk örneklerini Samipaşazade Sezai, Küçük Şeyler adlı eseriyle verir. S Hikâye türü asıl gelişimini, Millî Edebiyat Dönemi’nde Maupassant tarzı hikâyenin (olay hikâyesi) başarılı örneklerini veren Ömer Seyfettin ile gösterir. Tanzimat I. Dönem Edebiyatında Hikâye S Bu dönem hikâyeleri teknik açıdan kusurludur. S İlk örneklerinde meddah hikâyeleri ve halk hikâyelerinin izleri görülür. S Tanzimat edebiyatı öykülerinde olaylar çoğunlukla günlük yaşamdan veya tarihten alınmıştır. S Romantizmin etkisinde eserler verilmiştir. S Yazarlar anlatımı kesip konu ile ilgili kendi düşüncelerine yer vermişlerdir. S Kahramanlar tek boyutlu işlenmiştir; iyiler daima iyi, kötüler daima kötüdür. S Eserlerin sonunda iyiler kazanır ve ödülünü alır, kötüler de kaybeder ve cezalandırılır. S İlk görüşte aşk, abartılı konular işlenmiş, olağan dışı rastlantılara yer verilmiştir. S Bu dönemin başlıca hikâye yazarları, Emin Nihat ve Ahmet Mithat Efendi’dir. Tanzimat II. Dönem Edebiyatında Hikâye S Realizm akımı etkili olmuştur. S Gözleme dayalı, gerçekçi betimlemeler yapılmıştır. S Abartılı konular seçilmemiş ve olağanüstü rastlantılardan kaçınılmıştır. S Yazarlar, olayların akışını kesmemiş ve kendi fikirlerini öne sürmemişlerdir. S Dil, ilk döneme göre biraz daha ağır ve süslüdür. S Bu dönemin başlıca hikâye yazarları, Recaizade Mahmut Ekrem ve Samipaşazade Sezai’dir. Samipaşazade Sezai (1860-1936) S Türk edebiyatında Batılı anlamda ilk hikâye yazarıdır. S Eserlerinde realizmin ve romantizmin izleri görülür. Roman: Sergüzest Hikâye: Küçük Şeyler Tiyatro: Şir Düzyazı: Rumuzu’l Edep Millî Edebiyat Dönemi’nde Hikâye Bu dönem roman ve hikâyecileri eserlerinde yurt sorunlarını gözleme dayalı olarak anlatmıştır. Roman ve hikâyenin teknik bakımdan son derece geliştiği bu dönemde yalın ve anlaşılır bir dil kullanılmıştır. Eserlerde realizm akımının etkisi görülür. Yakup Kadri, Refik Halit, Halide Edip ve Reşat Nuri’nin öncülüğünde “Memleket Edebiyatı” çığırı açılmıştır. Eserlerde kahramanlık, tarih, vatan sevgisi, aşk ve Millî Mücadele anlatılmıştır. Anadolu’nun sorunlarına değinilmiştir. Dönemin Hikâye Türündeki Başlıca Eserleri Ömer Seyfettin - Falaka, Kaşağı, Yalnız Efe, Bomba… Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri (Anadolu’yu anlatan ilk hikâye kitabı), Gurbet Hikâyeleri Yakup Kadri Karaosmanoğlu - Millî Savaş Hikâyeleri Halide Edip Adıvar - Dağa Çıkan Kurt Reşat Nuri Güntekin - Eski Ahbap Ömer Seyfettin (1884-1920) Milî Edebiyat anlayışının ve modern Türk öykücülüğünün öncüsüdür. “Genç Kalemler” dergisinde yayımladığı “Yeni Lisan” adlı makalesinde dil ve edebiyat ile ilgili görüşlerini ortaya koymuştur. Bu makaledeki görüşleri Millî Edebiyat’ın başlangıç bildirisi olarak kabul edilir. Hikâyelerinin konularını yaşamdan, çocukluk anılarından, halk hayatından, menkıbelerden, fıkralardan efsanelerden, tarihî olaylardan almıştır. “Olay öyküsü” adı verilen “Maupassant tarzı” öykünün en önemli temsilcisidir. Realizm akımının etkisinde yazmıştır. Hikâyelerinde gözlem önemli yer tutar. Eserlerini Yeni Mecmua, Şair, Büyük Mecmua gibi dergilerde yayımlar. Hikâye: Yalnız Efe, Ashab-ı Kehfimiz, Harem, Efruz Bey, Bomba, Falaka, Yüksek Ökçeler, Gizli Mabet, Beyaz Lale 10


22 1-D 2-C 3-A 4-E 5-E 1. Aşağıdakilerin hangisinde Tanzimat hikâyeciliği ile ilgili yanlış bir bilgi verilmiştir? A) I. Dönem’de dil, II. Dönem’e göre daha yalın ve açıktır. B) II. Dönem’de realizmin etkisiyle betimlemeler daha işlevsel hâle gelmiştir. C) İlk dönem örnekleri teknik bakımdan kusurludur. D) İki dönemde de halk hikâyelerinin etkisi göze çarpmaktadır. E) II. Dönem’de bireysel konular ele alınmıştır. 2. Aşağıdakilerden hangisi Tanzimat hikâyeciliğinde yoktur? A) Olay öykücülüğüne dayalı anlatım B) Eski Türk edebiyatından izler C) Derin kişilik çözümlemeleri D) Okuru eğitmeyi amaçlayan anlayış E) Rastlantılara dayalı kusurlu olay akışı 3. Aşağıdakilerin hangisinde Tanzimat I. Dönem hikâyeciliği ile ilgili bir bilgi yanlışı vardır? A) Türk edebiyatında “millet, vatan, hürriyet” kavramları ilk kez ortaya konulur. B) Ahmet Mithat, Emin Nihat öne çıkan yazarlardır. C) Dönemin yazarları en çok, romantizm akımından etkilenmişlerdir. D) Eserler, halk hikâyelerinden izler taşır. E) Dönemin sanatçıları Fransız edebiyatını örnek almışlardır. 4. Yorgolu’ya vardığı zaman mahbube-i şarkî olan güneş sırma saçlarını deryayı bikarar-ı sefanın üzerine dökerek nurani yollar, müzehheb izler açtığı gibi karşı taraftaki uzaktan uzağa görünen sudan ibaret ufukları da âşıkane surette tehyic ediyordu. Bir hayli zaman denizin verdiği hayret-i meftunane içine dalıp gitmiş iken hakikatin dest-i hayal-şikesti bütün vücudunu sarsarak kendisini bulunduğu hâl-i bîhuşîden uyandırdı. Saat ilerlemiş, öğle takarrüb etmişti. Evine bir daha avdet etmemek üzere verdiği karar, kat’i idi. Bu belli. Fakat öğle taamını nerede edecek? Akşam nereye gidecek? Geceyi nerede geçirecek? Bir hayat-ı müstakil, bir karar-ı kat’i para ile olur. Hâlbuki kendisinin sabah taamına bile kifayet edecek parası yoktu. Samipaşazade Sezai’nin bir hikâyesinden alınan bu parçadan Tanzimat hikâyesiyle ilgili aşağıdakilerin hangisine ulaşılamaz? A) Betimlemelerden yararlanılmıştır. B) Sıradan, gündelik bir konu üzerinde durulmuştur. C) Arapça-Farsça tamlamalara yer verilmiştir. D) Yer yer uzun, karmaşık cümleler kullanılmıştır. E) Halkı eğitme amacı taşıyan bir bakış açısı kullanılmıştır. 5. (I) Millî Edebiyat Dönemi’nde hikâyede daha önce İstanbul’la sınırlı olan mekânlar aşılıp Anadolu anlatılmaya başlanmıştır. (II) Refik Halit Karay, Memleket Hikâyeleri adlı eseriyle bunun ilk örneğini verir. (III) Ancak Tanzimat Dönemi’ndeki konular işlenmeye devam etmiştir. (IV) Dil günümüz Türkçesinden pek de uzak değildir. (V) Türk hikâyeciliği bu dönemde dünya edebiyatındaki örnekleriyle yarışır düzeye gelmiştir. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde bir bilgi yanlışı vardır? A) I B) II C) III D) IV E) V Tanzimat ve Millî Edebiyat 10 Dönemlerinde Hikâye


23 11 1923-1940 Yılları Arası Türk Hikâyesi S Millî Mücadele Dönemi’nde Anadolu’ya geçen ya da bu mücadeleye İstanbul’dan destek veren yazarlar, Cumhuriyet Dönemi’nin ilk hikâye yazarlarıdır. S Anadolu’ya yönelme, Anadolu insanının hayatı, Millî Mücadele ve inkılaplar bu dönemin ana temalarındandır. Bu “memleket edebiyatı” anlayışının bir göstergesidir. S Millî Mücadele’nin kazanılmasından, yeni Türk devletinin sosyal ve siyasi kurulumunu genel hatlarıyla tamamlamasının ardından hikâyelerde şu konular da işlenmeye başlar: insanın günlük yaşantısı, ekonomik eşitsizlik, işçi-işveren ilişkisi, ahlaki çöküntü… S Hikâyeler, genellikle deneyim ve gözlemlere dayanan realist (gerçekçi) anlayışla kaleme alınmıştır. S Memduh Şevket Esendal hariç diğer hikâye yazarları, Maupassant tarzı hikâyeyi benimsemiş, bu da hikâyelerin geniş halk kitleleri tarafından okunmasını sağlamıştır. Bu dönemde, S Reşat Nuri Güntekin - Leyla ile Mecnun S Fahri Celâlettin Göktalga - Talak-ı Selase S Ercüment Ekrem Talu - Teravihten Sahura S Nahid Sırrı Örik - Eski Resimler S Yakup Kadri Karaosmanoğlu - Rahmet, Millî Savaş Hikâyeleri adlı eserleri tanınmış hikâye örnekleridir. Refik Halit Karay (1888-1965) S Roman, hikâye, deneme, hiciv, fıkra türünde eserler vermiştir. S Aydınların pek fazla tanımadığı, küçük şehir ve kasaba insanlarının yaşantısını mizahi bir üslupla kaleme alır. S Realizm akımı doğrultusunda eserler kaleme almıştır. S Maupassant tarzı hikâyeler yazar. S “Kirpi” ismini kullanarak mizahi hicivler yazmıştır. Roman: Yezidin Kızı, Sürgün, Nilgün, Bugünün Saraylısı Öykü: Memleket Hikâyeleri, Gurbet Hikâyeleri Sadri Ertem (1900-1943) S Batı taklitçiliği, sömürülen-sömüren karşıtlığı, işçi ve köylü sorunları gibi sosyal meseleleri hikâyeye taşımıştır. Böylelikle yeni gerçekçi Türk hikâyesinin kapısını aralamıştır. Öykü: Silindir Şapka Giyen Köylü, Bacayı İndir Bacayı Kaldır, Korku, Bay Virgül, Koca Şehrin Bulutu Sabahattin Ali (1907-1948) S Toplumcu gerçekçi bir yazardır. Hikâye, roman, şiir türünde eserler vermiştir. S Çoğunlukla Maupassant tarzı hikâyeler yazmıştır. S Hikâyeleri beklenmedik bir sonla biter. S Sosyal bozukluklar, ezilen insanların acıları, kasaba insanlarının törelere bağlılıkları hikâyelerinde işlediği başlıca konulardır. Roman: Kuyucaklı Yusuf, Kürk Mantolu Madonna, İçimizdeki Şeytan Öykü: Değirmen, Kağnı, Ses, Yeni Dünya, Sırça Köşk Şiir: Dağlar ve Rüzgâr Memduh Şevket Esendal (1883-1952) S Çehov tarzı hikâyenin edebiyatımızda tanınmasını sağlayan yazardır. S Toplumun her kesiminden insanı ele alır. S Hikâyeleri daima merak uyandırır ve sonuna kadar okunur. S Dili oldukça sadedir. Kısa, sade anlatımlı cümleler kurarken kişileri, konuşmalarıyla hikâyeye yansıtır. Roman: Ayaşlı ve Kiracıları, Vassaf Bey, Miras Öykü: Otlakçı, Mendil Altında, Temiz Sevgiler, Ev Ona Yakıştı, İhtiyar Çilingir, Gödeli Mehmet, Sahan Külbastısı, Bir Kucak Çiçek, Kelepir, Veysel Çavuş Sait Faik Abasıyanık (1906-1954) S Çehov tarzı hikâyenin Türk edebiyatındaki en büyük temsilcisidir. S Büyükşehirlerdeki insanın yalnızlığını, tasvirci gerçekçi bir anlayışla sunar. S Balıkçıların, sıradan insanların, çocukların hayatlarını anlatır. S Hikâyelerinde gözlemlerinden yararlanır ama gözlemlerini kendi ruh ve zihin süzgecinden geçirerek hikâyelerine yansıtır. Roman: Medarı Maişet Motoru (Birtakım İnsanlar), Kayıp Aranıyor Öykü: Semaver, Sarnıç, Şahmerdan, Lüzumsuz Adam, Mahalle Kahvesi, Havada Bulut, Kumpanya, Havuz Başı, Son Kuşlar, Alemdağ’da Var Bir Yılan


24 1-E 2-B 3-C 4-C 5-D 1. Aşağıdakilerden hangisi 1923-1940 yılları arası Türk hikâyesinin özelliklerinden biri değildir? A) Cumhuriyet Dönemi edebiyatının ilk yıllarında hikâyeler, Millî Mücadele’ye tanıklık etmiş, bu mücadelenin içinde bulunmuş yazarlar tarafından kaleme alınmıştır. B) Anadolu, Anadolu insanının yaşantısı, yeni kurulan Türk devletinin inkılaplarla şekillenmesi bu dönem hikâyelerinin başlıca konularıdır. C) Yakup Kadri, Refik Halit, Hüseyin Rahmi, Sadri Ertem, Sabahattin Ali, Memduh Şevket dönemin başlıca hikâye yazarlarıdır. D) Anadolu’yu yakından tanıma fırsatı bulan, yaşanılanlara tanıklık eden yazarlar, buna bağlı olarak eserlerini gerçekçi bir bakış açısıyla yazmışlardır. E) Seçtikleri sosyal temalarla sanat gücünü sergileyemeyen hikâye yazarları, süslü ve sanatlı bir dil kullanarak sanat güçlerini göstermeye çalışmışlardır. 2. Sadri Ertem, güdümlü bir sanattan yanadır. Yeni kurulan devlette, yeni ortaya çıkan sınıfları savunur. Özensiz yazması, anlattığı çevreleri ve kişileri tanımaması ve ferde önem vermediği için anlattığı kişileri birer maket hâline dönüştürmesi, onun başlangıçtaki işlevi ne olursa olsun unutulmasına neden olmuştur. Son derece mekanik ve şematik bir şekilde sömürülen işçi / köylü ile sömüren işveren / ağa ilişkisinin anlatıldığı bu eserlerde herhangi bir sanat endişesi yoktur. Yine de Bacayı İndir Bacayı Kaldır hikâyesi, köylünün cahilliğinden yararlanarak ekim arazisini elinden alıp köylüyü vasıfsız işçi hâline koyan yabancı sermayeye karşı bir uyarıdır. Bu parçadan Sadri Ertem ile ilgili olarak, I. 1920-1940 Türk hikâyesinin konusunu çeşitlendiren yazardır. II. Eserlerinde işçi-işveren, köylü-ağa çatışmalarını işlemiştir. III. Eserlerinde realizmin etkileri görülür. bilgilerinin hangilerine ulaşılabilir? A) Yalnız I B) Yalnız II C) I ve II D) I ve III E) I, II ve III 3. 1923-1940 yılları arasında eser veren Cumhuriyet Dönemi hikâyecileriyle ilgili aşağıdaki bilgilerden hangisi doğru değildir? A) Sabahattin Ali, toplumsal konulara yönelmiş, sanatı toplum yararına kullanılacak bir araç olarak görmüştür. B) Sadri Ertem, hikâyenin konusunu genişletmiş, işçi ve köylülerin sorunlarını hikâyeye taşımıştır. C) Sait Faik Abasıyanık, sıradan insanların hayatlarına ilişkin gözlemlerini, olduğu gibi hikâyelerine aktarmıştır. D) Refik Halit Karay, sade bir dille, Maupassant tarzı hikâyeler yazmıştır. E) Memduh Şevket Esendal’la birlikte Çehov tarzı hikâyenin örnekleri verilmeye başlanmıştır. 4. • Kirpi • Mizahi anlatım • Maupassant tarzı hikâye • Gurbet Hikâyeleri Bu kavramlar aşağıdaki sanatçılardan hangisi ile ilişkilendirilebilir? A) Sabahattin Ali B) Memduh Şevket Esendal C) Refik Halit Karay D) Sadri Ertem E) Hüseyin Rahmi Gürpınar 5. I. Türk edebiyatında Çehov tarzı hikâyenin temsilcilerindendir. II. Şiirsel bir dil kullanır. III. Sıradan insanları hikâyelerine taşımıştır. Yukarıdaki özelliklerden hangileri Saik Faik Abasıyanık ve Memduh Şevket Esendal’da ortaktır? A) Yalnız I B) Yalnız III C) I ve II D) I ve III E) II ve III 11 1923-1940 Yılları Arası Türk Hikâyesi


25 12 1940-1960 Yılları Arası Türk Hikâyesi - I S II. Dünya Savaşı’nın etkileri, savaşa dair izlenimler, savaşın gençlik üzerine etkileri, demokratikleşme süreci hikâyenin konusuna eklenir. S İç ve dış göçler, dağılmış aileler, kadın hakları, gecekondu sorunları, dine ve geleneğe dönüş, insanın kendi “ben”i ile mücadelesi hikâyede işlenen başlıca temalardır. S 1940 yılının ikinci yarısından sonra geçmişi özlemle anış başlar. S İdeolojik bakış açılarıyla hikâyeler yazılır. Bireyin İç Dünyasını Esas Alan Eserler Toplumsal değişimin insan üzerindeki etkisinin, insanın iç dünyasındaki yansımalarının işlendiği eserlerdir. S Toplumda kendine yer edinmeye çalışan kasaba bürokratları, küçük memurlar, işçiler bu tür eserlerin başlıca kahramanlarıdır. S Yalnızlık, bunalım, yabancılaşma, bireyin bilinçaltı, toplumla hesaplaşma işlenen başlıca konulardır. S Bireyin psikolojisi önem kazandığı ve eserlere yansıtıldığı için anlatımda ruh tahlillerinden, bilinç akışından yararlanılır. S Tarık Buğra’nın Oğlumuz ve Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Yaz Yağmuru, Abdullah Efendi’nin Rüyaları adlı eserleri örnek verilebilir. Toplumcu Gerçekçi Eserler İşçi, dar gelirli insanlar, köy yaşamını sürdürenler, köyden kente göçen insanlar, onların hayatları, yaşadıkları sıkıntılar bu eserlerin konusu olmuştur. S Köy Enstitülü yazarlarla köy, köy yaşantısı, toprağa bağlı yaşamlara ilgi artar ve bunlar esere taşınır. S Mahmut Makal - Bizim Köy S Orhan Kemal - Ekmek Kavgası, Çamaşırcının Kızı S Samim Kocagöz - Telli Kavak, Koca Öküzün Ölümü S Kemal Tahir - Göl İnsanları S Yaşar Kemal - Sarı Sıcak S Fakir Baykurt - Efendilik Savaşı Millî ve Dinî Duyarlılıkları Yansıtan Eserler Ahmet Hamdi Tanpınar ve Peyami Safa bu anlayışın öncüsü durumundadırlar. S Özellikle 1950 yılından sonra, çok partili sistemin etkisiyle önce şiirde, sonra hikâye ve romanda kendini gösterir. 1960 sonrasında daha çok ilgi görür. S Modernleşme ve Batılılaşmanın yanlış anlaşılması, taklit düzeyinde kalması kültürel bozulmayı da beraberinde getirmiştir. Bunun üzerine düşünen kimi yazarlar, dinî ve kültürel unsurlara yönelmiş, bunları modernize ederek eserleri aracılığıyla halka sunmuşlardır. S Bireyin iç dünyasıyla toplumsal sorunların birlikte ele alındığı bu eserlerde telkinde bulunmak yerine bireyin kendini sorgulaması sağlanır. S Hüseyin Nihal Atsız - Dönüş, Şehitlerin Duası S Bahaeddin Özkişi - Bir Çınar Vardı S Mustafa Necati Sepetçioğlu - Menekşeler Ölmemeli S Sevinç Çokum - Derin Yara Modernist Eserler Bu eserlerde olay değil, insanın olayla ilgili izlenimleri ve olayın kişilerde uyandırdığı çağrışımlar işlenir. S Bu hikâyelerde serim, düğüm ve çözüm aşamaları gözlenmez. S Dış gerçekliğe, mantığa uygunluk aranmaz. S Bireysel yalnızlık, bireyin bunalımları, toplumla çatışması ve toplumdan kaçışı anlatılır. Yılgınlık, bıkkınlık, umutsuzluk bireylerin genel özellikleridir. S Birey, toplumsal özellikleriyle değil psikolojik özellikleriyle ele alınır. S Bu eserlerde olay, yer, zaman önemini yitirir; kişi, hikâyenin en önemli unsuru hâline gelir. S Anlatımda şiirsel ifadeler kullanılır. Soyut anlamlı kelimeler, mecazlı ifadeler, alegorik (sembolik) anlatım dikkati çeker. S Anlatımda bilinç akışı tekniğinden yararlanılır. S Haldun Taner - Yaşasın Demokrasi S Nezihe Meriç - Bozbulanık S Bilge Karasu - Troya’da Ölüm Vardı, Odalardan Biri S Muzaffer Buyrukçu - Katran S Sabahattin Kudret Aksal - Gazoz Ağacı


26 1-C 2-C 3-B 4-D 5-E 1. Birinci Dünya Savaşı yıllarından bu yana yavaş yavaş edebî eserin malzemesi olmaya başlayan köy hayatı, çok partili sisteme geçişle birlikte bütün edebiyata hâkim olmaya başlar. Esasen 1945’te Hasanoğlan Köy Enstitüsü tarafından çıkarılan Köy Enstitüleri Dergisi, bu enstitülerden yetişen köy ve kasaba kökenli gençlerin kendi dünyalarını anlatmaya çalıştıkları şiir ve hikâyelere yer vermeye başlamıştır. Bunların çoğu, içinden çıktığı dünyayı, ideolojisi doğrultusunda edebî esere yansıtmıştır. Bu parçadan hareketle Cumhuriyet Dönemi Türk hikâyesi ile ilgili, I. Köy hayatı Birinci Dünya Savaşı yıllarında edebî eserin konusu olmaya başlar, çok partili sisteme geçişle birlikte yaygınlık kazanır. II. Köy Enstitüsünün de köy yaşantısının edebiyata taşınmasında katkısı olmuştur. III. Hasanoğlan Köy Enstitüsü tarafından çıkarılan Köy Enstitüleri Dergisinde yayımlanan eserlerin ideolojik olması ve Köy Enstitüsünün kapanmasıyla köy yaşantısı edebiyattaki geçerliliğini yitirir. ifadelerinin hangilerine ulaşılabilir? A) Yalnız I B) Yalnız III C) I ve II D) I ve III E) II ve III 2. Aşağıdakilerden hangisi 1940-1960 yılları arası Türk hikâyesi için söylenemez? A) Konuda, esere yansıtılan sosyal çevrede ve kişilerde çeşitlilik gözlenir. B) Yeni Türk devletinin bu yıllarda kuruluşunu tamamlamış olması, yazarların bireysel dikkatleri doğrultusunda eser vermelerinin önünü açar. C) Geçmişe duydukları özlemi dile getiren yazarlar, sadece duygu ya da konu itibarıyla değil, kullandıkları dil ile de özlemini çektikleri dönemi eserlerine taşımışlardır. D) Bireyselleşme, ideolojik yaklaşımlar doğrultusunda yazılmış hikâyeleri de beraberinde getirir. E) İç göçlerin sonuçlarından biri olan gecekondu yaşantısı ve bu yaşantının beraberinde getirdiği sıkıntılar esere taşınır. 3. Aşağıdaki yazar-hikâye anlayışı eşleştirmelerinden hangisinde bir yanlışlık yapılmıştır? A) Tarık Buğra - Bireyin iç dünyasını esas alan hikâyeler B) Sait Faik Abasıyanık - Bireyin iç dünyasını esas alan hikâyeler C) Haldun Taner - Modernist hikâyeler D) Samim Kocagöz - Toplumcu gerçekçi hikâyeler E) Ahmet Hamdi Tanpınar - Millî, dinî duyarlılığı esas alan hikâyeler 4. I. Yapı unsurlarından kişi ön plana çıkarılırken zaman, yer ve olay geri planda kalır. II. Anlatımda bilinç akışı tekniğinden yararlanılır. III. Yalnızlık, bunalım, toplumla çatışma hikâyedeki kahramanın genel özellikleridir. Yukarıdaki özelliklerden hangileri modernist hikâye ile ben merkezli hikâyede ortaktır? A) Yalnız II B) I ve II C) I ve III D) II ve III E) I, II ve III 5. Aşağıdakilerden hangisi millî ve dinî duyarlılıkları yansıtan eserlerin özelliklerinden biri değildir? A) Yanlış Batılılaşma ve modernizmin beraberinde getirdiği kültürel yozlaşma neticesinde ortaya çıkmıştır. B) Ahmet Hamdi Tanpınar ve Peyami Safa bu tarzın öncüleri olarak kabul edilmektedir. C) Toplumsal sorunlarla bireyin iç dünyası iç içe anlatılır. D) 1960’lı yıllardan itibaren daha çok rağbet görür. E) Sosyal mesaj verme amacıyla yazılır; yazar, iletmek istediği mesajı satır aralarında da olsa okuyucuya aktarır. 12 1940-1960 Yılları Arası Türk Hikâyesi - I


27 13 1940-1960 Yılları Arası Türk Hikâyesi - II Tarık Buğra (1918-1994) S Edebiyat dünyasında Oğlumuz adlı hikâyesiyle tanınmıştır. S Bireyin iç dünyasına yönelen yazarlarımızdandır. Dış dünyadaki olayların bireyin iç dünyasında yarattığı etkiyi, ruhsal çatışmaları eserlerine taşır. S Eserlerinde orta sınıf aileler, taşra insanları, tutuklu gençlerden oluşan oldukça geniş bir sosyal çevre vardır. S Hikâyelerinde olaylara kendi bakış açısıyla yaklaşan yazar, bazen duygu ve anılarıyla bazen de kahraman ya da seyirci olarak hikâyesinin içinde yer alır. S İstanbul Türkçesini kullanmada, kelime seçiminde, cümle kuruluşunda oldukça titizdir. Roman: Küçük Ağa, Osmancık, Yağmur Beklerken, Dönemeçte, Siyah Kehribar, İbiş’in Rüyası, Firavun İmanı, Gençliğim Eyvah, Osmancık Öykü: Oğlumuz, Yarın Diye Bir Şey Yoktur, İki Uyku Arasında, Hikâyeler Tiyatro: Ayakta Durmak İstiyorum, Yüzlerce Çiçek Birden Açtı Haldun Taner (1916-1986) S Toplumcu gerçekçi anlayışla bireyin iç dünyasına yönelişini birlikte anlatmayı başarmış bir yazardır. S Batılı hayata özenmenin beraberinde getirdiği uyumsuzlukları, bozulmaları, ahlaki çöküşleri mizahi bir dille, pürüzsüz bir Türkçe ile dile getirir. S Toplumun bozulmasını, çöküşünü bireyin bozulmasına bağlar. Tembellik, ikiyüzlülük, cahillik, kabalık, bencillik, bayağılık, bu bireyin özellikleridir. S Türk tiyatrosuna önemli katkıları olmuştur. En önemli epik tiyatrolarımızdan Keşanlı Ali Destanı onun eseridir. Öykü: Şişhane’ye Yağmur Yağıyordu, On İkiye Bir Var, Ayışığında Çalışkur, Yaşasın Demokrasi, Tuş, Konçinalar, Sancho’nun Sabah Yürüyüşü Samet Ağaoğlu (1909-1982) S Rus yazar Dostoyevski’den etkilenmiş, eserlerinde suçluluk duygusunu derinden yaşayan insanları işlemiştir. S Hikâyelerindeki kötümser hava dikkati çeker. Acı ve dehşet verici olayları işler. S Uzun tamlamalarla kurulu cümle yapısı, sanatlı söyleyiş son dönem Osmanlı edebî zevkini Cumhuriyet Dönemi’nde sürdüren bir yazar olarak anılmasında etkili olmuştur. Öykü: Strasbourg Hatıraları, Zürriyet, Öğretmen Gafur, Büyük Aile, Hücredeki Adam, Katar’ın Ölümü Samim Kocagöz (1916-1993) S Aydın’ın Söke ilçesinde doğan sanatçı eserlerinde genellikle Ege Bölgesi’ni işlemiştir. S Eserlerinde; tarım işçilerini, makineleşme, toprak, köylülerin sorunlarını ele almıştır. Roman: On Binlerin Dönüşü, Bir Çift Öküz, Kalpaklılar, Bir Şehrin İki Kapısı, Doludizgin Öykü: Telli Kavak, Sığınak Cihan Şoförü, Ahmet’in Kuzuları, Yolun Üstündeki Kaya, Yağmurdaki Kız, Gecenin Soluğu


28 1-B 2-D 3-C 4-E 5-D 1. Cumhuriyet Dönemi hikâye yazarlarından biri olmasına rağmen kullandığı dil ve cümleler itibarıyla kimi edebiyat tarihçilerince Osmanlı zevkinin son temsilcilerinden biri olarak kabul edilmiştir. Üslubuyla ilgili bilgi verilen ve çağdaşı hikâye yazarlarından bu özelliği ile ayrılan sanatçı aşağıdakilerden hangisidir? A) Tarık Buğra B) Samet Ağaoğlu C) İlhan Tarus D) Haldun Taner E) Orhan Kemal 2. Aşağıdakilerden hangisi Tarık Buğra’nın edebiyat dünyasında tanınmasını sağlayan hikâyesidir? A) Dönemeçte B) Osmancık C) İki Uyku Arasında D) Oğlumuz E) Yarın Diye Bir Şey Yoktur 3. İlk kitabı Strasbourg Hatıraları’dır. Mazlum, hasta ruhlu, sanatkâr mizaçlı, hayatla mücadele etmeyen insanları anlattığı bu ilk kitabında Dostoyevski’nin etkisi vardır. İkinci kitabı Zürriyet ’te ölüm düşüncesi, hikâyelerinin odak noktası hâline gelir. Bir romancıda bulunması gereken ruh çözümlemeleri ustacadır. Büyük Aile adlı kitabındaki üç büyük hikâyede romana yöneldiği görülür. Bu parçada anlatılan yazar aşağıdakilerden hangisidir? A) Sadri Ertem B) Samim Kocagöz C) Samet Ağaoğlu D) Tarık Buğra E) Orhan Kemal 4. • Oğlumuz • Dünyada Harp Vardı • Sancho’nun Sabah Yürüyüşü • Öğretmen Gafur Bu eserler aşağıdaki yazarlarla eşleştirildiğinde hangi yazar dışta kalır? A) Haldun Taner B) Samet Ağaoğlu C) Orhan Kemal D) Tarık Buğra E) Refik Halit Karay 5. Nalân, eskiden beri edebiyata karşı ilgili, iyi bir okurdur. Bu kez TDK’nin “Güzel Yazılar” serisiyle çıkardığı, farklı yazarlardan alınmış öyküleri içeren Hikâyeler adlı kitabı okumaktadır. Okuduğu hikâye hakkında not defterine şunları yazar: Yazar, İznikli Leylek isimli, ben merkezli öyküsünde uçamayan bir leyleğin toplumun farklı kesimlerden kişilere düşündürdüklerini mizahi bir dille anlatmış. Yaralı bir leyleğin kişiler üzerinde bıraktığı etkilerin en güzeli, yazarın iç dünyasındaki yansıması: “Kaderlerimiz aynı: Uçamayacağını bilmek, yine de uçmaya yeltenmek.” Böyle hikâyelerden sonra yazarın Keşanlı Ali Destanı’ndaki başarısı tesadüf olmamalı! Bu parçaya göre Nalân’ın, öyküsünü okuduğu yazar aşağıdakilerden hangisidir? A) Tarık Buğra B) İlhan Tarus C) Refik Halit Karay D) Haldun Taner E) Haldun Dormen 13 1940-1960 Yılları Arası Türk Hikâyesi - II


29 14 1960 Sonrası Hikâye - I S Cumhuriyet Dönemi, 1960 sonrası hikâyeciliğinde, artık geleneksel anlatımdan farklı olarak gelişen bir sanat anlayışı meydana çıkmıştır. S 1960 sonrasında bir yandan siyasal koşullarla ilişki içinde olan toplumcu gerçekçilik gelişirken diğer yandan da yazarlar, toplumsal sorunların ortaya çıkardığı tedirginlik ve bunalımlarını, çıkmazlarını ele alan hikâyeleri okuyucuya aktarmışlardır. S Modern hayattaki kişilerin bunalımı, toplumla ters düşmesi, yalnızlığı, mutsuzluğu, topluma yabancılaşmasının anlatıldığı bu hikâyelerde zaman akışı sıradan değildir; eserdeki kişi veya kişiler aynı zamanda değil, değişik zamanlarda gösterilir. S Modernist anlayışı taşıyan eserler, toplumu işlerken bireyi de işlemiştir. S Modern anlayışta yazılan eserlerde insanlar, duygu ve düşünceleriyle tutarsız ve birden çok özellikli kişi olarak ele alınmış, işlenmiştir. S Yeni anlatım yöntemleri arayan ve farklılıkları eserlerinde kullanmayı başaran sanatçılar, edebiyatımızda modernist yaklaşımla ürünlerini vermişlerdir. S Modernizmi esas alan eserlerde dil ve anlatımda sıradan söylemlerin, yaklaşımların dışına çıkılmış; bilinç akışı, iç konuşma, geriye dönüş gibi anlatım tekniklerinden yararlanılmıştır. S Geleneksel eserlerde önemli olan olay, karakter, çevre unsurları arka plana itilmiş; simge, imge, bakış açısı, ironi ve çağrışımlara önem verilmiştir. S Bireyin psikolojik karmaşıklığından hareketle gerçekliği hedefleyen bir anlayışı ortaya koymuşlardır. S Yazar, kahramanının içinde bulunduğu sıkıntılı ve karmaşık durumdan hareket ederek dönemin toplumsal ve bireysel koşullarını eserlerinde tenkitçi bir yaklaşımla kaleme alır. S Türk edebiyatında Ferit Edgü, Bilge Karasu, Orhan Pamuk, Adalet Ağaoğlu, Nezihe Meriç, Pınar Kür, Latife Tekin, Yusuf Atılgan gibi sanatçıların eserlerinde modernizmin izleri görülür. Mustafa Kutlu (1947-…) S Cumhuriyet Dönemi yazarlarından olan sanatçı birçok türde eser vermesine karşın, edebiyatımızda hikâyeleriyle tanınır. S Bireyin iç dünyasını ayrıntılı biçimde anlatmıştır, Anadolu insanının derinliğini günümüz çağına yönelik eleştirileriyle bir arada işlemiştir. Türk edebiyatında özellikle hikâye alanında içinde bulunduğu toplumun gösterdiği değişimi ve dönüşümü konu edinmiştir. S Anlatımı sade ve samimi olan sanatçının eserlerinde İslami duyarlılık, estetik bir görünüm almıştır. S Hikâyelerinde geçmiş kültürü, İslam’ı, tasavvufu, erdemi ve insanın kendi iç dünyasını işlemiştir. Öykü: Ortadaki Adam, Yoksulluk İçimizde, Ya Tahammül Ya Sefer, Yokuşa Akan Sular, Uzun Hikâye, Bu Böyledir, Sır Deneme: Şehir Mektupları, Akasya ve Mandolin Adalet Ağaoğlu (1929-…) S Kendine özgü anlatım biçimleri geliştiren yazar; doğa, toplum ve zaman ilişkilerinin bireyin iç dünyasındaki yansımalarını irdelemiştir. S Eserlerinde toplumun çalkantılı dönemlerini ve bu dönemlerin bireyler üzerindeki etkilerini yansıtmıştır. Roman: Ölmeye Yatmak, Bir Düğün Gecesi, Hayır, (Bu üç eser Dar Zamanlar başlığı altında bir üçleme olarak yayımlandı.) Dert Dinleme Uzmanı Öykü: Yüksek Gerilim, Hadi Gidelim, Sessizliğin İlk Sesi Tiyatro: Fikrimin İnce Gülü, Ruh Üşümesi, Romantik Bir Viyana Yazı Tiyatro: Evcilik Oyunu, Tombala Füruzan (1935-…) S Hikâye, roman, röportaj, şiir, gezi, tiyatro türlerinde eserler verdi. Ancak asıl ününü hikâyeci kimliğiyle kazandı. S Hikâye kişilerini ve olayları insancıl, abartısız, iyimser bir bakış açısıyla anlattı. Sanatçının anlatımında olaydan çok betimlemelere ve çözümlemelere yer vermesi dikkat çeker. Öykü: Parasız Yatılı, Kuşatma, Benim Sinemalarım, Gecenin Öteki Yüzü, Gül Mevsimidir Roman: 47’liler, Berlin’in Nar Çiçeği Tiyatro: Kış Gelmeden Röportaj: Yeni Konuklar


30 1-D 2-B 3-B 4-D 5-A 1. Bireyin iç dünyasındaki yansımaları kendine özgü bir üslupla ele alan Adalet Ağaoğlu, yaşadığı dönemin çalkantılı olaylarını ele alır. Aşağıdakilerden hangisi bu parçada hakkında bilgi verilen yazara ait bir eser değildir? A) Ruh Üşümesi B) Ölmeye Yatmak C) Fikrimin İnce Gülü D) Kuşatma E) Dar Zamanlar 2. Parasız Yatılı, bireylerin iç dünyasını ve durumunu gerçekçi bir dille anlatmıştır. Hikâyede yaşantıların somut ayrıntılarla verilmesi; eşyanın duygu, mana ve hatıra yüklü bir şekilde kullanılması dikkati çeker. Hikâyenin iç zenginliğini oluşturan hatıra, çağrışım ve konuşmalar tesadüfi değildir. Hepsi de ana fikre, yoksulluk ve kimsesizlik temalarına bağlıdır. Hikâyede mekân olarak seçilen yerler (ev, sokak, okul, hastane) hikâyedeki kişiler yaşantılarıyla uyumlu olarak verilmiştir. Bu parçada hakkında bilgi verilen Parasız Yatılı adlı eserin yazarı aşağıdakilerden hangisidir? A) Mustafa Kutlu B) Füruzan C) Adalet Ağaoğlu D) Orhan Duru E) Vüs’at O. Bener 3. Modernizmi esas alan hikâyelerle ilgili olarak, I. Dil ve anlatımda geleneksel tekniklerin dışına çıkılmıştır. II. Bilinç akışı, iç konuşma ve geriye dönüş gibi teknikler kullanılmıştır. III. Olay, çevre ve karakter unsurları önem kazanmıştır. yargılarından hangileri yanlıştır? A) Yalnız I B) Yalnız III C) I ve II D) I ve III E) I, II ve III 4. Sanat ve edebiyatta insanın konumunu geleneksel ölçütleri değiştirerek vermeyi amaçlayan modernizm, gerçeklikten ve toplumdan uzak değildir. Modernizm bireyden, onun iç dünyasının karmaşıklığından hareket eder ve gerçekliğe ulaşmaya çalışır. Ancak bu gerçeklik geleneksel-gerçekçi anlayışın temsil ettiği kadar yalın, düz bir gerçeklik değildir. Modernizmle birlikte özellikle gerçeklerin göründükleri gibi olmadığı anlayışı yerleşmiş, yerleşik kuralları ve toplumun sıradanlığını eleştirme düşüncesi ağırlık kazanmıştır. Bu parçadan hareketle modernizmle ilgili olarak, I. Geleneksel olan anlatım tarzlarını değiştirmeyi hedeflemişlerdir. II. Gerçekliğe ulaşmak için tüm yollar denenmiştir. III. Geleneksel ölçütlere eleştirel bir yaklaşım içerisindedirler. yargılarından hangilerine ulaşılabilir? A) Yalnız I B) Yalnız II C) I ve II D) I ve III E) I, II ve III 5. ----, kaleme aldığı hikâyelerinde geçmiş kültüre, İslam’a, tasavvufa, erdeme ve insanın kendi iç dünyasına yer vermiştir. İslami duyarlılık onun hikâyelerinde estetiğe bürünmüştür. Anlatımı sade ve samimidir. Yazar, eserlerinde kullandığı teknikler ve geliştirdiği hikâye tarzıyla son dönem Türk hikâyeciliğinin önemli isimlerinden biri olmuştur. Sanatçının Yoksulluk İçimizde, Uzun Hikâye, Sır gibi hikâyeleri de vardır. Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir? A) Mustafa Kutlu B) Adalet Ağaoğlu C) Orhan Duru D) Oğuz Atay E) Necati Cumalı 14 1960 Sonrası Hikâye - I


31 1960 Sonrası Hikâye - II Ferit Edgü (1936-...): S Cumhuriyet Dönemi hikâyecilerinden olan sanatçının hikâye, roman, şiir, deneme, biyografi gibi pek çok türde eseri bulunmaktadır. S Eserlerinde çoğunlukla, yaşadığı çevreye uyum sağlayamayan bireyin sorunlarını işlemiştir. S Gözlemlerinden ve yaşamından yola çıkarak farklı dil ve anlatım biçimleri kullanır. Roman: Kimse, O/Hakkâri’de Bir Mevsim, Eylülün Gölgesinde Bir Yazdı Öykü: Kaçkınlar, Bozgun, Bir Gemide, Av, Çığlık, Doğu Öyküleri Deneme: Yazmak Eylemi, Şimdi Saat Kaç? Halikarnas Balıkçısı (1886-1973) S Asıl adı Cevat Şakir Kabaağaçlı olan sanatçı sürgün gönderildiği Bodrum’u çok sevmiş ve sürgün sonrası terk etmediği Bodrum’un antik adı olan Halikarnas’ı kendisine ad olarak seçmiş, bundan sonra da Halikarnas Balıkçısı olarak anılmıştır. S Sürgün yıllarını anlattığı Mavi Sürgün adlı eseri anı türünde yazılmıştır. S Türk edebiyatında deniz, balıkçılar, sünger avcıları, dalgıçlar, gemiciler, balıklar ve denize dair pek çok şey sanatçıyla özdeşleşmiştir. S Ege ve Akdeniz kıyılarını, bu bölgelerin mitolojik anlatılarını, inançlarını da ele alan sanatçının eserlerinde eşsiz bir anlatımla deniz terimlerine rastlanır. S Mavi Yolculuk adını verdikleri deniz serüvenlerini savunmuş ve dostları ile birlikte uygulamıştır. Roman: Aganta Burina Burinata, Uluç Reis, Turgut Reis, Deniz Gurbetçileri, Ötelerin Çocuğu Öykü: Merhaba Akdeniz, Ege’nin Dibi, Ege Kıyılarından, Yaşasın Deniz, Gülen Ada, Ege’den, Gençlik Denizlerinde, Dalgıçlar Anı: Mavi Sürgün İnceleme-deneme: Anadolu Efsaneleri, Anadolu Tanrıları, Anadolu’nun Sesi, Merhaba Anadolu, Hey Koca Yurt Necati Tosuner (1944-…) S Küçürek hikâye türünün önemli yazarlarındandır. S Şiirsel bir dille yazdığı hikâyeleri ile okuyucu üzerinde sanatsal bir etki bırakır. Eserlerindeki kusursuz Türkçe kullanımı dikkat çeker. Roman: Sancı… Sancı…, Bana Sen Söyle, Susmak Nasıl Yoruyor İnsanı Öykü: Özgürlük Masalı, İki Gün, Necati Tosuner Sokağı, Kambur, Çıkmazda, Kambur ve Öncesi, Güneş Giderken, Kasırganın Gözü, Çılgınsı, Yakamoz Avına Çıkmak, Bir Tutkunun Dile Getirilme Biçimi, Sisli, Sisli ve Sonrası Çocuk kitapları: Dayım Balon Olmuş, Arda’nın Derdi Ne?, Keleş Osman Evden Kaçıyor, Keleş Osman’ın Tarihle Başı Dertte Bilge Karasu (1930-1995) S Hikâye, roman, deneme türünde eserler veren sanatçı modernist edebiyatın önemli isimlerindendir. S Gerçeklik karşısında yalnızlaşıp tedirgin olan bireylerin iç dünyasını farklı teknik ve biçimlerle ele almıştır. S Yaşadığı dünyayı anlamlandırma çabasında olan insanları imgesel bir dille anlatırken günlük hayattan da kesitler sunar. S Fantastik unsurlar ile gerçek dünyaya ait unsurları kusursuz bir biçimde bir arada anlatır. S Korku, ölüm, inanç, yalnızlık gibi temaları sıkça işleyen yazarın üslubunda kapalılık; dilinde ise üzerine düşünülmüş ve bir araya gelmesi noktasında uğraşılmış bir dil dikkat çeker. S Gece romanı ile prestijli bir ödül olan Pegasus Edebiyat Ödülü’nü almıştır. Bu ödülü alan tek Türk yazardır. Roman: Gece, Kılavuz Öykü: Troya’da Ölüm Vardı, Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı, Göçmüş Kediler Bahçesi, Kısmet Büfesi, Susanlar (öykü ve röportajları) Deneme: Ne Kitapsız Ne Kedisiz, Narla İncire Gazel 15


32 1-A 2-C 3-B 4-B 5-E 6-B 1. Eserlerinde genellikle, yaşadığı çevreye uyum sağlayamayan bireyin sorunlarını işledi. Edebiyatla ilgili araştırma kitapları ve makaleleri ile büyük başarı kazandı. Gözlemlediklerinden ve yaşadıklarından yola çıkarak değişik dil ve anlatım biçimleri kullandı. Av, Çığlık, Doğu Öyküleri hikâye türündeki eserlerinden bazılarıdır. Bu parçada hakkında bilgi verilen sanatçı aşağıdakilerden hangisidir? A) Ferit Edgü B) Haydar Ergülen C) Rasim Özdenören D) Mustafa Kutlu E) Vüs’at O. Bener 2. Cumhuriyet Dönemi hikâyecilerindendir. İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümünde başladığı eğitimini Paris’te sürdürdü. Hikâye, roman, şiir, deneme, biyografi gibi pek çok türde eser verdi. Kaçkınlar, Bozgun, Bir Gemide hikâye türündeki eserlerinden bazılarıdır. Bu parçada hakkında bilgi verilen yazar aşağıdakilerden hangisidir? A) Hulki Aktunç B) Haydar Ergülen C) Ferit Edgü D) Necati Tosuner E) Murat Yalçın 3. Deniz hikâyeleriyle tanınan yazar, konularını genellikle Ege Bölgesi ve Akdeniz Bölgesi’nde gelişen, denize bağlı olaylardan çıkardı. İçinde yaşadığı, en küçük ayrıntılarına kadar bildiği denizi, kaderleri denizin elinde olan balıkçıları, dalgıçları, sünger avcılarını ve gemileri zengin bir terim ve mitoloji hazinesinden güçlenerek, denize karşı sonsuz bir hayranlıktan gelen roman ve hikâyeler yazdı. Aşağıdakilerden hangisi bu parçada sözü edilen yazarın öykü türünde yazdığı eseri değildir? A) Merhaba Akdeniz B) Aganta Burina Burinata C) Ege Kıyılarından D) Ege’nin Dibi E) Turgut Reis 4. 1963’ten sonra hikâye yazmaya başlayan sanatçı yazdığı öyküleriyle kısa zamanda adından söz ettirmiştir. “İki Gün” adlı öyküsüyle 1971 TRT Öykü Başarı Ödülü’nü, “Armağan” adlı öyküsüyle 1997 Haldun Taner Öykü Ödülü’nü, “Güneş Giderken” adlı eseriyle 1999 Sait Faik Hikâye Armağanı’nı kazanmıştır. Bu parçada sözü edilen yazar aşağıdakilerden hangisidir? A) Ferit Edgü B) Necati Tosuner C) Bilge Karasu D) Halikarnas Balıkçısı E) Mustafa Kutlu 5. 1960 sonrası öykücüleri arasında adını duyurmuş ve bireyin sorunlarına ağırlık veren, yalnızlaşan bireyi derinlemesine işleyen bir çizgide eserler kaleme almıştır. Gerçeküstü ile gerçek dünyayı kusursuz biçimde işlemiştir. “Gece” romanıyla Pegasus Edebiyat Ödülü’nü alan tek Türk yazardır. Aşağıdakilerden hangisi bu parçada sözü edilen yazarın öykü türünde yazdığı eseri değildir? A) Troya’da Ölüm Vardı B) Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı C) Göçmüş Kediler Bahçesi D) Kısmet Büfesi E) Kılavuz 6. Küçük yaşta geçirdiği kaza sonucu kambur kalan sanatçı eserlerinde bu durumu çokça işlemiştir. Yazarlığa heves edişim kendimi anlatma isteğimdendir, der. Bu doğrultuda “Kambur Öncesi, Kambur” adlı öykülerini yazar. Bu parçada sözü edilen yazar aşağıdakilerden hangisidir? A) Adalet Ağaoğlu B) Necati Tosuner C) Bilge Karasu D) Cevat Şakir Kabaağaçlı E) Mustafa Kutlu 15 1960 Sonrası Hikâye - II


33 16 1960 Sonrası Hikâye - III Vüs’at O. Bener (1922-2005) S Hikâye anlayışı özgün bir gelişim ve değişim grafiği gösteren yazar, çağdaşı olan pek çok yazardan farklı bir anlayışı benimsemiştir. S Yeni anlatım olanaklarından yararlanmaya çalışmıştır. S Küçürek hikâyelerinde insan yaşamındaki dondurulmuş anlara yoğunlaşmıştır. S Dost isimli hikâyesi dünya çapında bir başarı elde etmiştir. Roman: Buzul Çağının Virüsü, Bay Muannit Sahtegi’nin Notları Öykü: Dost, Yaşamasız, Siyah-Beyaz, Mızıkalı Yürüyüş, Kara Tren, Kapan Şiir: Manzumeler Tiyatro: Ihlamur Ağacı, İpin Ucu Nezihe Meriç (1925-2009) S Modernist sanat anlayışı ile yazan sanatçı edebiyatımızın önemli kadın öykücülerindendir. S Kalabalıklar içinde bile yalnız olan kadın kahramanları, kadın ve çocuk sorunlarını modern teknik ve şiirsel bir üslupla ele almıştır. S Eserlerinde; kadın, çocuk, aşk, özgürlük, 12 Mart, göç, yalnızlık konularını işler. Roman: Korsan Çıkmazı, Boşlukta Mavi Öykü: Bozbulanık, Dumanaltı, Topal Koşma, Menekşeli Bilinç, Bir Kara Derin Kuyu, Yandırma, Gülün İçinde Bülbül Sesi Var Oyun: Sular Aydınlanıyor, Çın Sabahta, Sevdican Çocuk Kitapları: Alagün Çocukları, Küçük Bir Kız Tanıyorum, Dur Dünya Çocukları Bekle Tarık Dursun K. (1931-2015) S İlk dönemlerinde gençlik anılarından yola çıkarak yazan sanatçı daha sonraları toplumcu gerçekçi bir anlayışla fabrika çalışanlarına, inşaat ve deniz işçilerine, yaşam mücadelesi veren insanlara eserlerinde yer vermiştir. S Eserlerinde şiirsel bir dil ve yoğunluk bulunan yazar küçürek hikâyeler de yazmıştır. Roman: İnsan Kurdu, Kurşun Ata Ata Biter, Sabah Olmasın, Rıza Bey Aile Evi, Kopuk Takımı, Gün Döndü, Sabah Olmasın, Denizin Kanı, İyi Geceler Dünya, Kayabaşı Uygarlığının Yükselişi ve Birdenbire Çöküşü Öykü: Hasangiller, Güzel Avrat Otu, Vezir Düşü, Sevmek Diye Bir Şey, Yabanın Adamları, Bağrıyanık Ömer ile Güzel Zeynep, Bahriyeli Çocuk, Ona Sevdiğimi Söyle, Ömrüm Ömrüm, Aşk Allahaısmarladık Oktay Akbal (1923-2015) S Cumhuriyet Dönemi’nin önemli öykücüleri arasında yer alan sanatçı anılarından beslenerek yazdığı ilk eserlerinden sonra sıradan insanların sıkıntılarına, hayatını değiştirmeye çalışırken toplum normları ile karşılaşan bireylere yer vermiştir. S Ben merkezli anlatımı tercih eden yazarın eserlerinde şiirsel bir dil vardır. Roman: Garipler Sokağı, Suçumuz İnsan Olmak, İnsan Bir Ormandır, Yeşil Ev, Akşam Kuşları, Düş Ekmeği Öykü: Önce Ekmekler Bozuldu, Bulutun Rengi, Aşksız İnsanlar, Bizans Definesi, Berber Aynası, Yalnızlık Bana Yasak, Lunapark, Tarzan Öldü, İstinye Suları, Karşı Kıyılar Anı: Şair Dostlarıma, Anılarda Görmek Gezi: Hiroşimalar Olmasın Deneme: Yaşasın Edebiyat, Konumuz Edebiyat, Önce Şiir Vardı, Senin Adın Aşk


34 1-B 2-E 3-B 4-D 5-C 6-A 1. Ölüm teması Bener’in eserlerinde önemli bir yer tutmuştur. Bunda yazarın genç yaşta doğum sırasında kaybettiği ilk eşiyle doğumdan sonra kaybettiği çocuğunun da etkisi vardır. Kendine özgü bir anlatım geliştiren Vüs’at O Bener kişileri gündelik hayatın ikiyüzlülüklerini dışavuran bilinç akışı ile anlatmıştır. Aşağıdakilerden hangisi bu parçada sözü edilen yazarın öykü türünde yazdığı eseri değildir? A) Dost B) Buzul Çağın Virüsü C) Yaşamasız D) Siyah-Beyaz E) Mızıkalı Yürüyüş 2. I. Yalnızlık Bana Yasak II. Lunapark III. Tarzan Öldü IV. Suçumuz İnsan Olmak V. Düş Ekmeği Oktay Akbal’a ait numaralanmış eserlerden hangileri hikâye türünde değildir? A) I ve II B) I ve III C) II ve IV D) III ve IV E) IV ve V 3. Aşağıdakilerden hangisi Tarık Dursun K. tarafından yazılan bir hikâye değildir? A) Sevmek Diye Bir Şey B) Kurşun Ata Ata Biter C) Bağrıyanık Ömer ile Güzel Zeynep D) Ömrüm Ömrüm E) Aşk Allahaısmarladık 4. Kendi yaşam deneyimlerinden, çocukluk anılarından yola çıkan, küçük kent insanını da göz ardı etmeyen duygulu öyküler yazmaya başlamıştır. Bunlar toplumsal olaylarla ilgili gözlemlere değil, anılara ya da düşlere dayalı, içe dönük hikâyelerdir. Önce Ekmekler Bozuldu, Bulutun Rengi, Aşksız İnsanlar, Bizans Definesi hikâye türündeki eserlerinden bazılarıdır. Bu parçada sözü edilen yazar aşağıdakilerden hangisidir? A) Orhan Pamuk B) Vüs’at O. Bener C) Mustafa Kutlu D) Oktay Akbal E) Nezihe Meriç 5. Nezihe Meriç’in aşağıdaki eserlerinden hangisi öykü türünde değildir? A) Bozbulanık B) Dumanaltı C) Korsan Çıkmazı D) Topal Koşma E) Menekşeli Bilinç 6. Hikâyelerinde konuları önce gençlik serüvenlerinden, zamanla fabkrika, yapı ve deniz işçilerinin, esnaf ve küçük memur sınıfının hayat savaşlarından almış ve bu hayat kesitlerini toplumcu gerçekçi bir anlayışla kaleme almıştır. “Güzel Avrat Otu” hikâye kitabı ile Türk Dil Kurumu Armağanı’nı, “Yabanın Adamları” ve “Ona Sevdiğimi Söyle” ile Sait Faik Hikâye Armağanı’nı kazanmıştır. Bu parçada sözü edilen yazar aşağıdakilerden hangisidir? A) Tarık Dursun K. B) Vüs’at O. Bener C) Bilge Karasu D) Oktay Akbal E) Nezihe Meriç 16 1960 Sonrası Hikâye - III


35 17 1960 Sonrası Hikâye - IV Rasim Özdenören (1940-…) S Yedi Güzel Adam’dan biri olan sanatçı edebiyatımızın güçlü hikâye yazarlarındandır. S Eserlerinde kendi değerlerini dayatmaktan kaçınan yazar bireyin gelenek ve modern arasındaki sıkışmışlığına yer vermektedir. S Güçlü betimlemeleri ile gerçek yaşamda karşılaşılabilecek insanların iç âlemine değinmiştir. S Edebiyat ve Mavera dergilerinin kurucularından olan yazar Diriliş dergisinde de yazmıştır. Roman: Gül Yetiştiren Adam Öykü: Çok Sesli Bir Ölüm, Çözülme, Hastalar ve Işıklar, Deniz’e Açılan Kapı, Kuyu, Hışırtı, Toz, İmkânsız Öyküler, Uyumsuzlar, Ansızın Yola Çıkmak, Balkondaki Fısıltı Deneme: Ruhun Malzemeleri, Müslümanca Düşünme Üzerine Denemeler, Kafa Karıştıran Kelimeler, Yumurtayı Hangi Ucundan Kırmalı, Yeni Dünya Düzeninin Sefaleti, İki Dünya Orhan Duru (1933-2009) S Mavi dergisi etrafında toplanan ve Maviciler olarak bilinen topluluğa katılan sanatçı şiir ve hikâye yazarıdır. S Kara mizaha ve fantastik unsurlara sıkça yer veren yazar bilim kurgu tarzında eserler de yazmıştır. Öykü: Bırakılmış Biri, Denge Uzmanı, Ağır İşçiler, Yoksullar Geliyor, Şişe, Bir Büyülü Ortamda, Sarmal, Yeni ve Sert Öyküler, Fırtına, Kazı Sevinç Çokum (1943-…) S Hikâye ve roman anlayışı zaman içinde değişimler gösteren sanatçı tarihî konulara, ulusal değerlere, bireyin ruhsal durumlarına ve yabancılaşma hissine eserlerinde yer vermiştir. Roman: Hilal Görününce, Zor, Bizim Diyar, Deli Zamanlar, Ağustos Başağı, Çırpıntılar, Karanlığa Direnen Yıldız, Gül Yüzlüm, Gece Rüzgârları, Tren Burdan Geçmiyor, Arada Kalmış, Tebessüm, Lacivert Taşı Öykü: Eğik Ağaçlar, Bölüşmek, Makine, Derin Yara, Onlardan Kalan, Rozalya Ana, Beyaz Bir Kıyı, Gece Kuşu Uzun Öter, Evlerinin Önü, Bir Eski Sokak Sesi Tarık Günersel (1953-…) S Şair, yazar, oyuncu, çevirmen olan sanatçı Türkiye’nin ilk şiir atölyesini açar. Öykü: Bir Geçiş Toplumu, Bedenlere İnanır mısınız? Necati Cumalı (1921-2001) S Şiir, roman, tiyatro, hikâye gibi birçok türde eser vermiştir. S Eserlerinde Ege Bölgesi’ni işlemiştir. S Toplumcu gerçekçi tarzında eserleri vardır. Öykü: Susuz Yaz, Yalnız Kadın, Kente İnen Kaplanlar, Yakubun Koyunları, Dila Hanım Hulki Aktunç (1949-2011) S İlk kitabı “Gidenler Dönmeyenler” ile TDK Öykü Ödülü’nü aldı. S “Bir Yer Göstericinin Hayatı” ile Yunus Nadi Ödülü’nü aldı. S “İnsan Aşklarının Külüdür” şiiriyle Halil Karagöz Şiir Ödülü’nü aldı. S “Bir Çağ Yangını” romanıyla Abdi İpekçi Ödülü’nü aldı. Öykü: Kurtarılmış Haziran, Ten ve Gölge Murat Yalçın (1970-…) S Birçok dergi ve gazetede editörlük, yazarlık yaptı. S İlk öyküsü “Hiçşey” İkindi Yazıları dergisinde çıkar. Öykü: Kaptan Gemide Kaçak Yolcu Var, Belki Varmış Belki Yokmuş, Aşkımumya İma Kılavuzu


36 1960 Sonrası Hikâye - IV 1-C 2-C 3-A 4-E 5-C 6-E 1. “Balkondaki Fısıltı” adlı hikâye türündeki eser aşağıdakilerden hangisine aittir? A) Mustafa Kutlu B) Orhan Duru C) Rasim Özdenören D) Orhan Kemal E) Nezihe Meriç 2. Sanatın opera, tiyatro, sinema, edebiyat gibi pek çok alanında çalışan çok yönlü bir sanatçıdır. 1992’de Türkiye’nin ilk şiir atölyesini açtı. Bir Geçiş Toplumu, Bedenlere İnanır mısınız? başlıca hikâyeleridir. Bu parçada hakkında bilgi verilen yazar aşağıdakilerden hangisidir? A) Sevinç Çokum B) Hulki Aktunç C) Tarık Günersel D) Necati Cumalı E) Orhan Duru 3. • İlk öykülerinden başlayarak kurgu, anlatım, dil açısından deneysel bir arayış içinde oldu. • Fantastik gerçeklik, toplumsal yaşama bakış, bireyin yaşamla alışverişindeki trajik durum, Duru’nun öykülerinin başat ögesidir. • “Pazar Postası”, “Mavi” gibi edebiyat dergilerindeki yazılarıyla dikkat çeken sanatçı, Mavi adlı şiir anlayışının kurucularından kabul edilir. Hakkında bilgi verilen sanatçı aşağıdakilerden hangisidir? A) Orhan Duru B) Murat Yalçın C) Rasim Özdenören D) Necati Cumalı E) Sevinç Çokum 4. ----, eserlerinde İstanbul’un yoksul ve orta hâlli ailelerinin dünyasını şiirli dil ve güzel bir üslup ile anlatır. Kadın tiplerinin iç dünyalarını başarılı psikolojik tahlillerle yansıtır. Edebiyat dünyasıyla hikâyeleri yoluyla tanıştı. Hikâyeleri Hisar Türk Edebiyatı ve Töre dergilerinde çıktı. İlk hikâye kitabı, Eğik Ağaçlar adını taşır. Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir? A) Orhan Duru B) Murat Yalçın C) Rasim Özdenören D) Necati Cumalı E) Sevinç Çokum 5. Yedi Güzel Adam ekolü olarak bilinen sanatçılar içerisinde hikâye alanında adından çokça söz ettiren ve günümüzün önemli hikâyecilerinden olan sanatçı, eserlerinde her kesimden insanı işlemiştir. İslami duyarlılıkta eserlerini kaleme almıştır. Çok Sesli Bir Ölüm, Çözülme, Hastalar ve Işıklar hikâye türündeki eserlerinden bazılarıdır. Bu parçada sözü edilen yazar aşağıdakilerden hangisidir? A) Orhan Pamuk B) Hulki Aktunç C) Rasim Özdenören D) Necati Cumalı E) Orhan Duru 6. Şiir, roman, tiyatro, hikâye gibi birçok türde eser I II veren sanatçının Dila Hanım, Kente İnen Kaplanlar III IV adlı hikâyeleri vardır. En çok konuşulan hikâyesi Susuz Yaz’da Akdeniz Bölgesi’ni işler. V Necati Cumalı ile ilgili bu parçadaki numaralanmış yerlerin hangisinde bir bilgi yanlışı vardır? A) I B) II C) III D) IV E) V 17


37 Doğal Destanlar - 18 Yapay Destanlar - Türk Destanları Doğal Destanlar Doğal Destanların Özellikleri S Yazarı belli değildir. Yüzyıllar hatta bin yıllar içinde birçok anlatıcı tarafından oluşturulmuştur. S Nazım biçiminde oluşturulan ürünlerdir. Çoğunlukla nazım biçiminde olsalar da nesirden de yararlanılır. S Epik şiir örnekleridir. S Belli bir kahraman etrafında gelişen olağanüstü olaylar anlatılır. S Çoğu destanda yer ve zaman belli değildir. S Kahramanlık, fedakârlık, yiğitlik, varoluş mücadelesi destanların ana temasıdır. S Destanın günümüze gelene kadar üç aşamadan geçtiği söylenebilir: çekirdek (ortaya çıkma), yayılma ve derleme (yazıya geçirilme). Milletlerin Doğal Destanları S Yunan - İlyada-Odysseus / İran - Şehname S Sümerler - Gılgamış / Hint - Ramayana, Mahabharata S İngiliz - Beowulf / Fin - Kalevala S Alman - Nibelungen / Rus - İgor S İspanyol - Le Cid / Fransız - Chanson de Roland S Japon - Şinto Yapay Destanlar Yapay Destanların Özellikleri S Doğal destanlardan en büyük farkı yazarının belli olmasıdır. Bir şairin, genellikle milleti derinden etkileyen önemli bir tarihsel olayı destansı ve coşkulu bir anlatımla dile getirdiği şiirlerdir. S Doğal destanlara göre daha yakın zamanlarda yazılmışlardır. S Bazı yapay destanlarda olağanüstü ögeler görülse de gerçekçi bir bakış açısı vardır. Dünya Edebiyatında Yapay Destanlar S Voltaire - Henriade / Vergilus - Aeneis S J. Milton - Kaybolmuş Cennet S Tasso - Kurtarılmış Kudüs S Ariosto - Çılgın Orlando / Dante - İlahi Komedya S F. H. Dağlarca - Üç Şehitler Destanı S Nazım Hikmet - Kuvayi Milliye Destanı S Mehmet Akif Ersoy - Çanakkale Destanı S Kayıkçı Kul Mustafa - Genç Osman Destanı Türk Destanları İslamiyet Öncesi Türk Destanları S Türk millî kültüründen ve tarihinden izler taşır. S Destanlar, olağanüstü bir anlatıma sahiptir. Ancak bazı destanlarda gerçek kişi, olay ve yerlerden söz edilebilir. S Son derece hacimli ürünlerdir. Binlerce dizeden oluşan epik şiirlerdir. S Bozkurt, ağaç, ışık, at, dağ, mağara, geyik, ok-yay, gök gibi kutsal sayılan ögelere (mit) sıkça yer verilir. S Savaşlar, doğal afetler, düşmana karşı var olma mücadeleleri anlatılır. Ayrıca birçok destanda Türklerin kökenleriyle ilgili motifler bulunur. S Şiir biçimindedir. Kopuz eşliğinde söylenir. S Aileye, kadınlara, vatan toprağına büyük önem verilir. S Türk destanları, sonraki nesillere kahramanlık ve millî değerleri aşılama işlevi üstlenmiştir. S Türk destanlarıyla ilgili ilk bilgilere Kaşgarlı Mahmut’un Divanü Lügati’t-Türk adlı sözlüğünde rastlarız. İslam Öncesi Türk Destanları Altay-Yakut Türkleri: Yaratılış Destanı Saka Türkleri: Alp Er Tunga, Şu Destanı Hun Türkleri: Oğuz Kağan Destanı, Attilâ Destanı Göktürkler: Bozkurt Destanı, Ergenekon Destanı Uygurlar: Göç Destanı, Türeyiş Destanı Altay-Yakut Türkleri Yaratılış Destanı Yaratılış Destanı, Tanrı Kayra Han’ın dünyayı nasıl yarattığı, insan ırklarının nasıl meydana geldiği anlatılır. Saka Türkleri Alp Er Tunga Destanı MÖ 7. yüzyılda Türk-İran savaşlarında kahramanlık göstermiş bir Türk hükümdarı Alp Er Tunga’nın İranlı Keyhüsrev ile mücadelesi anlatılır. Şu Destanı MÖ 4. yüzyılda Şu adındaki bir Türk hükümdarının Makedonya Kralı Büyük İskender’le yaptığı savaşları anlatır.


38 1-E 2-E 3-B 4-D 5-E 6-C 1. Aşağıdakilerin hangisi doğal destanın özelliklerinden biri değildir? A) Şiire ait bazı unsurlar destanda da kullanılır. B) Yaratıcısı belli olmayan anonim ürünlerdir. C) Çekirdek, yayılma ve derleme gibi aşamalardan geçerek günümüze ulaşmışlardır. D) Kahramanlık, savaş en önemli temalarıdır. E) Olağanüstülüğe ve abartıya dayalı anlatımından dolayı tamamen düşseldir. 2. Aşağıdakilerin hangisinde Türk destanlarıyla ilgili bir bilgi yanlışı vardır? A) Konuları kahramanlık, göç, savaş gibi toplumu ilgilendiren önemli olaylardan seçilir. B) Belli bir kahraman motifi üzerine kurulu destanlarda olağanüstü ögeler sıkça kullanılır. C) Bir milletin geçmişine ait bilgiler içerdiği için ulusal bir nitelik taşır. D) Sözlü kültür ürünleri olduğundan sonradan yazıya geçirilmiştir. E) Anlatımda akıcılığı sağlamak için nazımdan çok, nesir kullanılır. 3. Mağaranın bulunduğu yayla yeşillikti; serin gür suları, meyve ağaçları, av hayvanları vardı. Oğlanlar orada büyüdüler, orada evlendiler. Her birinden bir boy türedi. Bunlardan birinin adı da Asine boyu idi. Asine, kardeşlerinin içinde en akıllı, en gözü pek, en yiğit olanı idi. Bu yüzden Türk hakanı o oldu. Soyunu unutmadı. Çadırının önüne her zaman tepesinde bir kurt başı bulunan bir tuğ dikti. Bu parça aşağıdaki edebî türlerin hangisinden alınmış olabilir? A) Masal B) Destan C) Roman D) Halk hikâyesi E) Öykü 4. I. Vergilus - Aeneis II. J. Milton - Kaybolmuş Cennet III. Tasso - Çılgın Orlando IV. Ariosto - Kurtarılmış Kudüs V. Dante - İlahi Komedya Yapay destan-yazar eşleştirmelerindeki yanlışlığı düzeltmek için numaralanmış yazarlardan hangileri yer değiştirmelidir? A) I ve II B) I ve III C) II ve III D) III ve IV E) III ve V 5. • Igor • İlahi Komedya • İlyada Bu eserlerin ortak özelliği aşağıdakilerden hangisidir? A) Doğal destan olmaları B) Kahramanlık temasını işlemeleri C) Aynı millete ait olmaları D) Sözlü olmaları E) Olağanüstü unsurlar içermeleri 6. (I) Destanlar, yapay ve doğal olmak üzere ikiye ayrılır. (II) Yapay destanlar, belli bir şair tarafından yazılan ürünlerdir. (III) Sadece hece ölçüsüyle yazılır. (IV) Doğal destanlar gibi, epik temaların yanında başka temaları da işleyebilir. (V) Doğal destanlar kadar uzun olmasa da hacimli şiirlerdir. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde bilgi yanlışı vardır? A) I B) II C) III D) IV E) V Doğal Destanlar - 18 Yapay Destanlar - Türk Destanları


39 19 Türk Destanları Hun Türkleri Oğuz Kağan Destanı MÖ 209-174 yılları arasında hükümdarlık yapan Hun Hükümdarı Mete’nin yaptığı savaşları, kahramanlıkları anlatan en önemli Türk destanıdır. Attilâ Destanı Batı’da Tanrı’nın kırbacı olarak anılan Batı Hun Hükümdarı Attilâ’nın yaptığı fetihleri, savaşları anlatır. Göktürk Destanları Ergenekon Destanı Köktürk Devleti’nin yıkılması sonucu iki dağ arasına sıkışan ve yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalan Köktürklerin diriliş mücadelesini anlatır. Çoğalıp dağa sığmayan Köktürkler, demirden dağı eriterek yeniden bir devlet kurma mücadelesine girişirler. Bozkurt Destanı Lin ülkesi tarafından yenilen Türklerden geriye sadece on yaşında bir erkek çocuğu sağ kalır. Çocuğu kurtaran bozkurt onu besler, büyütür. Çocuk büyüyünce bozkurtla evlenip Türk soyunu yok olmaktan kurtarır. Uygur Destanları Türeyiş Destanı Eski bir Hun hükümdarı iki kızını da tanrının evlendirmesini istiyordu. Bu nedenle onları insanlardan uzak, ıssız bir yere bıraktı. Tanrı bozkurt şeklinde geldi ve kardeşlerden biriyle evlendi. Bu evlilikten bozkurt ruhu taşıyan Uygur çocukları doğdu. Göç Destanı Uygurların kuraklık yüzünden büyük göçlerini anlatmaktadır. Türk Destanlarında Mitolojik Ögeler Demir: Demir madeni eski Türklerde silah yapımında kullanıldığından önemlidir. Ağaç: Eski Türklerin Şamanist inancında ağaçlar kutsal varlıklar olarak kabul edilir. Su: Bereketi ve yaşamı simgeleyen su, kahramanlara yol gösterir, doğumlar su kenarında yapılır. Gök: Türklerin Gök Tanrı inancında kutsal bir kattır. Bulutlar, yıldızlar, ay gibi göksel unsurlar ilahi özellikler taşır. Kurt: Vahşi ve asil bir hayvan olan kurt Türkler için gücün, galibiyetin simgesidir. S Bu motifler dışında ışık, at, pars, kartal, ok ve yay, kırk sayısı gibi birçok mitolojik öge vardır. İslamiyet Etkisindeki Türk Destanlarının Özellikleri S Türklerin İslamiyet’i bütünüyle kabul ettikleri 11. yüzyıldan sonra oluşmuş destanlardır. S Eski Türk destanlarında “alp tipi” adı verilen kahraman motifi, İslamiyet’le birlikte dini yaymak için savaşan “gazi tipi”ne (alperen tipi) dönüşmüştür. Bu yüzden destanlarda “gaza” yani “İslamiyet’i yaymak için yapılan savaş” anlayışı vardır. S Kimi, halk ozanları tarafından saz eşliğinde anlatılır. S Birçoğu Bizans’la yapılan mücadeleleri konu almaktadır. S Yalın ve duru bir dili vardır ancak yer yer sanatlı söyleyişten, ses tekrarlarından yararlanılır. Satuk Buğra Han Destanı Karahanlılar, 10. yüzyılda İslamiyet’i devlet dini olarak kabul eden ilk Türk devletidir. Bu destanın en önemli özelliği İslamiyet’in kabulünden sonra oluşturulan ilk destan olarak kabul edilmesidir. Destanda Satuk Buğra Han’ın İslamiyet’i yaymak için yaptığı mücadeleler ve gösterdiği kahramanlıklar anlatılır. Manas Destanı Kırgız Türklerine ait bu destan dünyanın en uzun destanıdır. Cengizname Moğol Hükümdarı Cengiz’in hayatı, kişiliği ve yaptığı savaşlar anlatılır. Battalname Seyyit Battal’ın İslamiyet’i yaymak için giriştiği mücadeleler anlatılır. 12-13. yüzyıllarda yazıya geçirilmiştir. Kahramanın atı “Aşkar Devzade” de kahramanın en büyük yardımcısıdır. Danişmentname Selçuklu Hükümdarı Melik Danişment Gazi’nin Anadolu’yu fethini temel alan bir destandır. Köroğlu Destanı Anadolu, Azerbaycan, İran, Rumeli, Kırım ve Türkmenistan gibi geniş bir coğrafyaya yayılmış bir destandır. Destan olarak anılsa da halk hikâyesi özellikleri gösterir. Destanda asıl adı Ruşen Ali olan Köroğlu’nun Bolu Beyi ile mücadelesi anlatılmaktadır. Saltukname Destanda 13. yüzyıl alperenlerinden olan Sarı Saltuk’un İslam’ı yaymak için yaptığı mücadeleler anlatılır.


40 1-A 2-A 3-C 4-E 5-C 1. Bir gece bu iki ırmak arasındaki ağacın üzerine gökten bir ışık indi. Ağaç zamanla şişti, ortası yarıldı, beş çocuk çıktı. En küçükleri Bögü Tigin’di. Bögü büyüyünce hakan oldu. Çin prensesiyle evlendi. Prenses, sarayını Hatun Dağı’na kurdurdu. Bu dağda kutlu bir kaya vardı. Hatun Dağı’nın mutluluğu bu kayaya bağlıydı. Çinliler bu kayayı istediler, Gali Tigin kayayı verdi. Çinliler kayayı ısıtıp üzerine sirke döktüler. Parçalanan kayayı ülkelerine taşıdılar, bu hadiseye kuşlar, hayvanlar ağladılar. Memleketi felaket kapladı. Toprak yiyecek vermez oldu. Beş Balık’a göçtüler. Bu parça aşağıdaki destanların hangisinden alınmıştır? A) Göç B) Türeyiş C) Ergenekon D) Oğuz Kağan E) Attilâ 2. Aşağıdakilerin hangisi İslamiyet sonrasında oluşan Türk destanlarının özelliklerinden biri değildir? A) İslamiyet öncesi destanlardaki ögelere yer verilmemiştir. B) Anadolu’da Bizans’la yapılan mücadeleler anlatılmaktadır. C) Kahramanların temel amacı İslamiyet’i yaymak ve yeni yerler fethetmektir. D) Nazım ve nesir birlikte kullanılabilir. E) “Alp tipi” yerine “gazi tipi” kahramanlar vardır. 3. Birbirinden güzel atlar yetiştiren Seyis Yusuf’un getirdiği tayları beğenmeyen Bolu Beyi, adamcağızın gözlerini kızgın demirle kör eder. Bunu gören oğlu intikam almak için yemin eder. Bu sırada Bolu Beyi’nin beğenmediği taylardan biri, büyüdüğünde harika bir at olur. Destanda kahramanın en büyük yardımcısı olacak ve “Kırat” olarak anılacaktır. Bu parçada aşağıdaki destanların hangisi hakkında bilgi verilmiştir? A) Battal Gazi B) Manas C) Köroğlu D) Satuk Buğra Han E) Cengizname 4. Kayserin feryadı göğe çıktı. Sonunda kayser: “Ey Ruhullah! Ben senin rızan için çalıştığımı sanıyordum. Şimdi bana bir yol göster. Ben bundan dediğin sözden dışarı çıkmayacağım.” dedi. Bunun üzerine Seyyid hazret, “Şimdi ben seni öldürürdüm. Fakat sen ölünce bu büyük dernek dağılır ve bu kadar adam Muhammedîlerin ayakları altında ezilir. Senin suçunu bağışlamamı ister misin? Şu dağdan inip ben cinliyim diyen atlı kimdir, biliyor musun?” dedi. Kayser: “Bilmiyorum.” Seyyid: “İşte, o Battal’dır.” Kayser: “Tariyun onu Harcın’da ateşte yaktı.” dedi. Seyyid hazret: “O Battal’dır, ölmedi. Sağ ve sağlıklıdır. Senin askerinde ne kadar pehlivan, bey ve padişah helak olduysa hepsini o öldürdü. Vaktiyle bir saka var idi. Senin askerine gündüzün su dağıtırdı. Gece olunca beylerini öldürürdü. Hani senin saçını ve sakalını döken bir hekim var idi. O da Battal idi. Şimdi onun ölümü senin elindedir. O sabah meydana girecek, kendisini tanıtacak ve seni meydana çağıracak. Hiç üşenme, meydana çık ve onu öldür. Eğer o seni meydana çağırdığında çıkmaz isen dünyada ve ahirette benim huzurumda Narınur katında mahcup olursun. Sonra ben de sana ne yapacağımı bilirim.” dedi. Bu parçanın alındığı destanla ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? A) İslami devir Türk destanlarındandır. B) Bizans’la yapılan mücadeleler anlatılmaktadır. C) Arap edebiyatından Türk destan geleneğine uyarlanmıştır. D) Arapça-Farsça sözcükler kullanılmıştır. E) İslamiyet öncesi alp tipi İslamiyet’ten sonra da devam etmiştir. 5. Türk destanlarında bozkurttan türeme motifi aşağıdaki destanların hangilerinde vardır? A) Göç - Türeyiş B) Bozkurt - Ergenekon C) Türeyiş - Bozkurt D) Ergenekon - Oğuz Kağan E) Attilâ - Bozkurt 19 Türk Destanları


41 Masal Masal, anonim halk edebiyatı ürünlerinin en yaygın olanlarından biridir. Masal; ağızdan ağıza, kuşaktan kuşağa anlatılarak insanlara ulaşan, çoğunlukla olağanüstü durum ve olayları olağanüstü kahramanlarla anlatan anonim hikâyelere verilen addır. S Tamamıyla hayal gücünün ürünüdür. S Anonimdir. S Çoğunlukla düzyazı şeklindedir. Nazım-nesir karışık olan masallar da vardır. S Yer ve zaman kavramları çoğunlukla belirsizdir. S Çoğunlukla iyilik-kötülük, adalet-zulüm, alçak gönüllülük-kibir, doğruluk-haksızlık gibi zıt durumların temsilcisi olan insanların mücadeleleri ele alınır. S Masalların sonunda kötüler cezalandırılır. S Anlatımda çoğunlukla öğrenilen geçmiş zaman (-miş) veya geniş zaman (-ar/-er) kipi kullanılır. S Anlatım kısa ve yoğundur. S Masallarda cinler, devler, periler vb. hayalî varlıklar da yer alır. S Masal kahramanları her tabakadan seçilebilir. S Masallar “bir varmış, bir yokmuş”, “evvel zaman içinde, kalbur saman içinde” gibi tekerlemelerle başlar. Buna “döşeme” denir. Döşemeden sonra olay ve dilek bölümleri gelir. Dilek bölümünde de “onlar ermiş muradına” gibi kalıplaşmış ifadeler yer alır. S Millî ve dinî motiflere yer verilmez. S Didaktiktir, okuyucuyu eğitme amacı taşır. S Evrensel esaslara dayanır. S Destan ve halk hikâyesine göre daha kısa metinlerdir. S Anlatımda iç kafiyeye yer verilebilir. S Olağanüstülükler ön plandadır. S Türk masallarında “Hızır, derviş, pir” gibi dinî motiflere de yer verilir. S Ziya Gökalp, Pertev Naili Boratav, Eflâtun Cem Güney masallarla ilgili çalışma yapan yazarlardandır. Masalların Yapısı Döşeme Bir tekerlemeyle başlayan masalın giriş bölümüdür. Dinleyici veya okur, bu bölümdeki uzun veya kısa tekerlemelerle masalın dünyasına hazırlanır. S Arı geldi vız dedi, kız cehizin düz dedi. Ha şurda ha burda koyunu verdik kurda. Üzüm yedikçe seçe, seçe yedikçe midemiz aça. Yedim üç yüz kazan paça gene midem doymadı. Gene keyfim gelmedi. Vardım gettim börekçi dükkânına yedim üç yüz börek gene karnım doymadı... Ekmeğe versen doyırı, anayı kızdan ayırı. Oldisa şakır şukur, olmadı Allah’a şükür. Âlâ Allah kulın, zapt eyleye dilin. Bir varmış bir yokmuş. Allah’ın kulu çokmuş. Evvel zaman içinde bir padişah yaşarmış... Serim Bu bölümde olay örgüsü içinde yer alan kişiler tanıtılır ve masalın anlatacağı olayların ne olduğu ve nasıl başladığı anlatılır. Düğüm Masalda anlatılan olayların düğümlendiği ve bir çıkmaza girdiği bölümdür. Olaylar, okuyucunun/dinleyicinin merakını artıracak bir hâle gelir. Çözüm Düğüm bölümünde ortaya konan sorunun bir çözüme kavuşturulduğu bölümdür. Dilek Masalın olumlu bir sonuca bağlandığı bölümdür. Hem dinleyicilere hem de masal kişilerine yönelik iyi dileklerin olduğu bu bölüm genellikle masal tekerlemesiyle son bulur. S Biz bıraktık geldik. Onlara mesel, size sağlık, onlar yedi içti, dünyadan göçtü. Siz de yiyin için, dünyada sefa sürün. Allah nasip etsin. Efsane S Halk arasında gerçekmiş gibi inanılarak anlatılan olağanüstü öykülerdir. S Efsanelerde bir şahıs, olay, mekân anlatılır. S Anlatılanlara kutsallık atfedilir. S Anonimdirler, temelinde inandırıcılık vardır. 20


42 1-B 2-C 3-B 4-E 1. Hero, Yunan mitolojisinde aşk ve güzellik tanrıçası olarak bilinen Afrodit’in rahibelerinden biridir ve Kız Kulesi’nde görev yapmaktadır. Rahibe olması nedeniyle aşka yasaklıdır ve erkeklerle ilişkisi yoktur. Bir gün yıllardır kaldığı kuleden bir tören için karşıya geçer. Orada Leandros adında bir rahip ile karşılaşır ve ona ilk görüşte âşık olur. Rahip Leandros da aynı duygulara kapılır. Görüşebilmelerinin tek yolu, Leandros’un Boğaz’ın soğuk ve akıntılı sularını geceleri yüzerek aşmasıdır. Bir süre bu şekilde aşk yaşayan çiftin hikâyesi, rüzgârlı bir gece Hero’nun sevgilisine yol göstermesi için yaktığı fenerin sönmesiyle son bulur. Karanlıkta yolunu kaybeden Leandros boğularak ölür. Efsaneye göre bu duruma gözleriyle şahit olan Rahibe Hero, yaşadığı acıya dayanamaz ve o da kendini boğazın sularına bırakarak hayatına son verir. Kız Kulesi Efsanesi ’nden alınan bu parçadan hareketle efsane ile ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine ulaşılamaz? A) Kısa ve açık bir anlatımı vardır. B) Olağanüstü unsurlara yer verilir. C) Bir duruma, olaya, kişiye ya da yere ilişkin bir açıklama getirir. D) Mitolojik ögelerden yararlanılır. E) Gerçekliği hakkında emin olunamaz. 2. Baba yurdunda da kırk gün kırk gece düğün dernek kurulup yedi iklim dört bucağa elçiler, Tatarlar, ulaklar gönderilip konuklar geldi. Hediyeler geldi ki bir yerlere sığmaz. Güldüler, oynadılar, çaldılar, çağırdılar, dağlar gibi yığılmış pilavları, tepeler gibi yığılmış etleri yediler; ırmaklar gibi ayranları kuruttular. Açlar doyuruldu, çulsuzlar giydirildi. Gelene geçene çil çil altın dağıttılar. Onlar ermiş muradına, darısı bizim başımıza. Bu parça masalın hangi bölümünden alınmıştır? A) Döşeme B) Çözüm C) Dilek D) Serim E) Düğüm 3. I. Bir varmış bir yokmuş. Allah’ın kulu çokmuş. Çok demesi, yok demesi günahmış. Evvel zaman içinde bir padişahın dokuz kızı varmış. Günlerden bir gün karısı sultan hanımla otururlarmış. II. Padişah söze başlamış: – Dokuz kızım var, eller alır evlenir, sonunda geriye ikimiz kalırız. Ölürsem tahtıma oturacak bir erkek çocuğum yok. Kökümüz kuruyacak, taç ile taht elden gidecek, ocağım sönecek. Yarını düşünmekten gözlerime uyku girmez, dünyadan tat almaz oldum. Bu sefer de bir kızım olursa seni cellada veririm der, kalkar gider. Zavallı Sultan Hanım üzüm üzüm üzülür, süzüm süzüm süzülür. Kalkar dairesine çekilir, kara bahtına yanar, gece gündüz ağlar. Bir masaldan alınan, numaralanmış parçalarla ilgili aşağıdakilerden hangisi doğrudur? A) İki parça da masalın düğüm bölümünden alınmıştır. B) I. parça döşeme, II. parça serim bölümünden alınmıştır. C) I. parça dilek, II. parça düğüm bölümünden alınmıştır. D) İki parça da masalın aynı bölümüne aittir. E) I. parça döşeme, II. parça dilek bölümünden alınmıştır. 4. Aşağıdakilerin hangisinde masalın özellikleri ile ilgili bir bilgi yanlışı vardır? A) Masallar, kalıplaşmış bir tekerleme ile başlar. B) Masalların anlatımında genellikle öğrenilen geçmiş ve geniş zaman kipleri kullanılır. C) Masallar didaktik (öğretici) türlerdir. D) Masallarda hem kahramanlar hem de olaylar olağanüstü nitelikler taşır. E) Masallarda dinî ve millî motiflere sıkça yer verilir. 20 Masal


43 21 Fabl İnsanlar arasında meydana gelen olayları hayvanlar, bitkiler ya da cansız varlıklar arasında geçiyormuş gibi göstererek insanlara ahlak ve ibret dersi vermeyi amaçlayan metinlere fabl denir. S Kahramanları çoğunlukla hayvanlardır. Bu hayvanlar insana ait bazı özellik ve değerler üstlenir. S Teşhis ve intak sanatı üzerine kurulur. S Manzum (şiir) veya mensur (düzyazı) şeklinde yazılabilir. S Metnin sonunda her zaman bir ahlak dersi verilir. Bu ders hikâyenin doğal bir sonucu olarak ortaya çıkar ve bir atasözü ya da özdeyiş olarak açıkça ifade edilir. S Zaman ve mekân belirsizdir. S Verilen mesajlar evrensel değerler (doğruluk, cömertlik, dostluk, adalet, alçakgönüllülük...) üzerine kurulur. S Önemli bir eğitim aracı kabul edilir. S Bu türün dünya edebiyatındaki ilk yazarları Beybeda, Ezop ve La Fontaine’dir. S Türk edebiyatında ilk fabl örneği Şeyhî’nin Harname adlı eseridir. Fablların Yapısı Fabllar dört bölümden oluşur. Serim Olayın türüne, çıkarılacak derse göre kişileştirilmiş hayvanlar ve çevrenin tanıtımının yapıldığı bölümdür. Düğüm Olay, verilmek istenen derse göre gelişir. Kısa ve sık konuşmaların olduğu ve birkaç konuşma ile olayın düğümlendiği bölümdür. Çözüm Olayın beklenmedik bir şekilde sonuca bağlandığı, fablın en kısa bölümüdür. Öğüt Ana fikir bu bölümde öğüt niteliğinde verilir. Kimi zaman ana fikir okuyucuya bırakılır. Dünya Edebiyatında Fabl Dünya edebiyatında ilk ve en önemli fabllar Hintli yazar Beydeba’ya aittir. Beydeba’nın fablları Kelile ve Dimne adlı kitapta toplanmıştır. Eserde bulunan hikâyelerde siyaset, erdem, eğitim gibi pek çok konu işlenmiştir. 14 bölümden oluşan kitap, adını ilk bölümdeki hikâyelerin kahramanı olan iki çakaldan almıştır. Kelile, doğruluğu ve dürüstlüğü; Dimne ise yanlışlığı ve yalanı simgeler. Fransız edebiyatında La Fontaine fabl türünün en önemli yazarıdır. Masalları herkesin anlayabileceği sadeliktedir. Kötülüğü göstererek iyinin ne olduğunu anlatmaya çalışır. Yunan edebiyatında Ezop’un fablları önemli bir yer tutar. Türk Edebiyatında Fabl Fablın Türk edebiyatında ilk örneği Şeyhî’nin yazdığı Harname’dir. Bu türün Batılı anlamda ilk örneklerini ise Şinasi vermiştir. Ahmet Mithat ise Kıssadan Hisse adlı eserinde hem kendi yazdığı hem de La Fontaine’den çevirdiği fabllara yer vermiştir. Nurullah Ataç, Orhan Veli Kanık, Fuat Köprülü, Vasfi Mahir Kocatürk, Sabahattin Eyüboğlu da fabl türü ile ilgilenmiş, çeviri yapmış ve araştırmalarda bulunmuştur. Örnek Bir dala konmuştu karga cenapları Ağzında bir parça peynir vardı Sayın tilki kokuyu almış olmalı Ona nağme yapmaya başladı “Ooo! Karga cenapları, merhaba! Ne kadar güzelsiniz, ne kadar şirinsiniz Gözüm kör olsun yalanım varsa Tüyleriniz gibiyse sesiniz Sultanı sayılırsınız bu ormanın” Keyfinden aklı başından gitti bay karganın


44 1-C 2-E 3-C 4-A 1. Ağustos böceği bütün yaz saz çalmış, türkü söylemiş Kara kış birden bastırınca şafak atmış zavallıda. Bir şey bulamaz olmuş yiyecek. Koca ormanda ne bir kurtçuk ne bir sinek. Gitmiş komşusu karıncaya: – Aman kardeş, demiş. Hâlim fena. Bir şeycikler ver de kışı geçireyim. Yaz gelince öderim. Ödemezsem böcek demeyin bana. Karınca iyidir, hoştur ama eli sıkıdır. Can verir, mal vermez. – Sormak ayıp olmasın ama, demiş. – Bütün yaz ne yaptınız? – Ne mi yaptım, demiş ağustos böceği. Gece gündüz türkü söyledim. Fena mı ettim sizce? – Yoo, demiş karınca, ne mutlu size. Ama hep türkü söylemek olmaz. Kışın da oynayın biraz. Bu parçadan hareketle fabllarla ilgili aşağıdakilerin hangisi söylenemez? A) Şiir şeklinde yazılan fabllar da vardır. B) Hayvanlara, insana özgü nitelikler yüklenir. C) Her fablın sonunda öğüt, bir atasözü şeklinde verilir. D) Karşılıklı konuşmalar vardır. E) Fabllarda öğretici bir amaç güdülür. 2. Aşağıdaki yazarlardan hangisi fabl türünde eser vermemiştir? A) La Fontaine B) Ezop C) Beydeba D) Şeyhî E) Sophokles 3. Vaktiyle ormanın birinde canavar mı canavar bir aslan varmış. Çok kan döker, canını yakmadık tek bir hayvan bile bırakmazmış. O yaşadığı sürece hiçbir hayvan rahat yüzü görmemiş. Bütün hayvanlar ondan nefret eder, ölümünü beklermiş. Bu zalim aslan sonunda yaşlanmış. Gücü kuvveti kalmamış. Ağzındaki dişler de dökülünce herkesin maskarası olmuş. Hiçbir hayvan ona yardım etmiyor ve onunla konuşmuyormuş. Hayvanlar bir gün oturup karar almışlar: “Gelin, hep beraber bize bunca kötülük eden bu zalim aslanı hep beraber dövelim. Yaptıklarının cezasını az da olsa görmüş olsun.” Sonunda bütün hayvanlar aslana saldırmış. Böylece yaman bir öç almışlar aslandan. Bu fabldan çıkarılabilecek ana fikri en iyi anlatan atasözü aşağıdakilerden hangisidir? A) Yazın başı pişenin kışın aşı pişer. B) El elin eşeğini türkü çağırarak arar. C) Ne ekersen onu biçersin. D) Cahil ile çıkma yola, başına getirir türlü bela. E) Abanın kadri yağmurda bilinir. 4. Aşağıdakilerin hangisinde fabllarla ilgili bir bilgi yanlışı vardır? A) Anonim ürünlerdir. B) Didaktik bir özellik taşır. C) Kahramanları hayvanlar, bitkiler, cansız varlıklardır. D) Toplumu eğitici bir rolü vardır. E) Soyut konular somutlaştırılarak işlenir. 21 Fabl


01 Olay Anlatan Metinler 45 1-E 2-A 3-C 4-C 5-D 1. Türk hikâyesinin toplumcu gerçekçi yazarlarından biridir. Eserlerini 1934-1947 yılları arasında yazmış, 1948 yılında, kırk bir yaşındayken yaşamını yitirmiştir. Sanatı toplumu yükseltmekten yana bir araç olarak görmüş; bir öğretmen, gazeteci, işsiz olarak halkın içinde yaşarken onların sorunlarını anlatmıştır. Bunları anlatırken kullandığı özenli üslup onu böyle bir amaçla yazarken bile sanatkâr kılar. Değirmen, Kağnı, Ses, Sırça Köşk başlıca öyküleridir. Bu parçada anlatılan yazar aşağıdakilerden hangisidir? A) Orhan Kemal B) Fakir Baykurt C) Talip Apaydın D) İlhan Tarus E) Sabahattin Ali (11 kök bilgiyi içermektedir.) 2. Okulda yalnız bir tür ceza vardı: dayak. Büyük suçlular hatta kızlar bile falakaya yatarlardı. Falakadan korkmayan, titremeyen yoktu. Küçük Hoca’nın ağır tokadı... Büyük Hoca’nın uzun sopası... Ben hiç dayak yememiştim. Belki kayırıyorlardı. Yalnız bir defa Büyük Hoca kuru, kemikten elleriyle, yalan söylediğim için sol kulağımı çekmişti. O kadar hızlı çekmişti ki ertesi gün bile yanıyordu. Kıpkırmızıydı. Oysa suçum yoktu. Doğru söylemiştim. Bahçedeki abdest fıçısının musluğu koparılmıştı. Büyük Hoca suçu yapanı arıyordu. Bu, mavi cepkenli, kırmızı kuşaklı, hasta, zayıf bir çocuktu. Haber verdim. Falakaya konacaktı. İnkâr etti. Sonra diğer bir çocuk çıktı. Kendinin kopardığını, onun suçu olmadığını söyledi. Yere yattı. Bağıra bağıra sopaları yedi. Ömer Seyfettin’in Falaka adlı öyküsünden alınan bu parçaya bakılarak aşağıdaki Millî Edebiyat ilkelerinden hangisine ulaşılamaz? A) Aruz ölçüsü yerine millî ölçü olan hece kullanılmalıdır. B) Eserler, yalın ve anlaşılır bir Türkçe ile yazılmalıdır. C) Konular, halkın gündelik yaşayışından alınmalıdır. D) Eserlerde halkın sosyal sorunları da yansıtılmalıdır. E) Eski edebiyattaki uzun, karmaşık cümle yapısı terk edilmelidir. (10 kök bilgiyi içermektedir.) 3. (I) Tanzimat’ın ilk döneminde hikâyeler, genellikle eski halk hikâyelerinin, rivayetlerin etkisini taşımaktaydı. (II) Okurun bu hikâyelerden belli bir kıssa çıkarması ve böylelikle eğitilmesi amaçlanırdı. (III) Bu nedenle hikâyelerin en önemli teması “yanlış Batılılaşma” olgusu olmuştur. (IV) Yine halkın okumasını kolaylaştırmak için dil, halkın konuşma diline yakındı. (V) Konular gündelik yaşamdan alınır; her kesimden kişi, hikâyelerin konusu olabilirdi. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde Tanzimat ilk dönem hikâyeciliği ile ilgili bir bilgi yanlışı vardır? A) I B) II C) III D) IV E) V (10 kök bilgiyi içermektedir.) 4. 1960 sonrası hikâyeyle ilgili olarak, I. Toplum ve bireyi bir arada işleyen anlayışa sahip sanatçılar vardır. II. Yeni anlatım yöntemleri kullanılmaya başlanmıştır. III. Geleneksel anlatım yöntemleri tamamen bırakılmıştır. yargılarından hangilerine ulaşılabilir? A) Yalnız I B) Yalnız II C) I ve II D) I ve III E) II ve III (14 kök bilgiyi içermektedir.) 5. Modern hayattaki kişilerin bunalımı, toplumla ters I düşmesi, yalnızlığı, mutsuzluğu, topluma yabancıII III laşmasının anlatıldığı toplumcu gerçekçi tarzı hikâIV yelerde zaman akışı sıradan değildir. Eserdeki kişi V veya kişiler aynı zamanda değil, değişik zamanlarda gösterilir. Hikâyenin özelliklerinin anlatıldığı bu parçadaki numaralanmış yerlerin hangisinde bir bilgi yanlışı vardır? A) I B) II C) III D) IV E) V (12 kök bilgiyi içermektedir.)


01 Olay Anlatan Metinler 46 6-C 7-A 8-B 9-B 10-C 6. Geleneksel eserlerde önemli olan olay, karakter, I çevre unsurları arka plana itilmiş; simge, tezatlık, II III imge, bakış açısı, ironi ve çağrışımlara önem verilIV V miştir. Modern hikâyenin özellikleriyle ilgili olarak bu parçadaki numaralanmış yerlerin hangisinde bir bilgi yanlışı vardır? A) I B) II C) III D) IV E) V (09 kök bilgiyi içermektedir.) 7. Hikâyelerinde toplumdan kaçma, aidiyetsizlik, yalnızlık ve yabancılaşma çeken bireyin sorunlarını işlemiştir. Gidenler Dönmeyenler, Bir Yer Göstericinin Hayatı, İnsan Aşklarının Külüdür eserlerinden bazılarıdır. Bu parçada sözü edilen yazar aşağıdakilerden hangisidir? A) Hulki Aktunç B) Vüs’at O. Bener C) Bilge Karasu D) Necati Cumalı E) Orhan Duru (17 kök bilgiyi içermektedir.) 8. Kendine özgü anlatım biçimleri geliştiren yazar; doğa, toplum ve zaman ilişkilerinin bireyin iç dünyasındaki yansımalarını irdeledi. Eserlerinde toplumun çalkantılı dönemlerini ve bu dönemlerin bireyler üzerindeki etkilerini yansıttı. Hadi Gidelim, Sessizliğin İlk Sesi hikâye türündeki eserlerinden bazılarıdır. Bu parçada sözü edilen yazar aşağıdakilerden hangisidir? A) Füruzan B) Adalet Ağaoğlu C) Mustafa Kutlu D) Ferit Edgü E) Halikarnas Balıkçısı (14 kök bilgiyi içermektedir.) 9. Kimi insan para pul budalası olur, kimisi keşif ve icat meraklısı, bazısı da müzik âşığı… Deli Davut ise adalar kara sevdalısıydı. Denizin bu deli divanesinin gözünde hep adalar tüter, adalar titrerdi. Tanyeri ağarırken “Adalarla birlikte uyanacağım.” diye, çok geceler göz yummazdı. Gecenin loşluğuyla örtülü duran deniz, hâlâ rüyasına dalgın, derin derin uyurken tan ışığını yüksekten kapan adalar, Arşipel’in o kopkoyu çelik mavisinde sanki şafak parçaları imişler gibi parlarken ve Deli Davut’a ta uzaktan göz kırparak koyunlarında bir yeni gün daha yaşayacağını ona, gün doğmadan müjdelerlerdi. Bir bölümü verilen “Gülen Ada” adlı bu hikâye aşağıdaki yazarların hangisi tarafından yazılmış olabilir? A) Fürüzan B) Cevat Şakir Kabaağaçlı C) Mustafa Kutlu D) Oktay Akbal E) Nezihe Meriç (15 kök bilgiyi içermektedir.) 10. Bir yüz, bir olay, bir cümle hatta bir melodi, yazılacak yazının ilk çekirdeğini oluşturur. Yazarken mutlaka müzik dinlerim. Bu klasik Batı müziği olabilir, klasik Türk müziği olabilir. Genellikle gecenin sessizliğinde yazmayı tercih ederim. İster duygu yoğunluğu deyin ister ilham deyin o geldiğinde mutlaka yazmak isterim. O coşku geldiğinde bozuk cümle ile de yanlış imla ile de olsa yazmak isterim. Daha sonra o metni işlerim. İmlasını, cümle yapısını düzenlerim. İşlerken de fazla değiştirmek istemem. Çünkü fazla değiştirmek yazıya yansıyan o ilk duygunun kaybolmasına yol açıyor. Kendini hikâye yazarken bu şekilde tanıtan Sevinç Çokum’un aşağıdaki eserlerinden hangisi hikâye türünde değildir? A) Bölüşmek B) Rozalya Ana C) Hilal Görününce D) Gece Kuşu Uzun Öter E) Derin Yara (17 kök bilgiyi içermektedir.)


Olay Anlatan Metinler 47 1-D 2-B 3-D 4-E 5-A 02 1. I. Bu adam kamyonun sahibi idi. Şoför yüzünü buruşturarak indi. Delikanlıdan yarım lira peşin aldı. Sonra, arabanın arka kapağını gevşeterek eğri bir şekle koyan ve üzerine çullarını seren öteki köylüleri sıkıştırıp yeni gelene bir yer açtı. II. Konya’ya bir saat ötedeki bir köyden olan bu delikanlı otomobile binmişti, İzmir’e gidecekti. Araba İzmir’e gelince şoför yolcuları selametlemeden evvel nedense yol parasının üstünü toplamak âdetindeydi. III. Artık her hakarete, istiskale, gülünç olmaya razı olarak müdürün odasına girdi. Meseleyi olduğu gibi müdüre anlattı. Olmazsa terfiden vazgeçerek eski vazifesine iade edilmesini, tek, eline bir mühür verilmesini rica etti. IV. Ben saatçiye soru sormak gereğini de duymuyorum. Yalan söyleyeceğini biliyorum, “İşler nasıl ustam?” desem gözlüklerinin üstünden kuşkuyla bakar bana. “Kim bu herif? Neden soruşturup duruyor? Vergimi artırmak için mi gönderdiler bunu?” diye düşünür. “kötü, kötü” der. Ne soracağım ona? V. Sıcak yaz gecesi. Mahalle kahvesinin önündeki setin üstü sanki ufak bir bahçecikti. Ortada küçük bir havuz, içinde gazoz şişeleri, etrafında biraz çimen, kınaçiçekleri. Kahve pencerelerine sicimler gerilmiş, gecesefaları, telgraf çiçekleri, kireçle sıvanmış yarım tenekeler içinde sardunyalar sıralanmış. Yukarıdaki numaralanmış parçalardan hangisi modernist anlayışla eser veren bir sanatçıya ait olabilir? A) I B) II C) III D) IV E) V (12 kök bilgiyi içermektedir.) 2. Bu destan, İslamiyet’i henüz benimsememiş göçebelerle kent yaşamı sürenlerin savaşını anlatır. Ana kahramanının Ak Kula adlı bir atı, Er Yolay adlı tek rakibi vardır. XI-XII. yüzyıllarda oluşan destan bugün Kazaklar ve Kırgızlar arasında yaşatılmaktadır ve dünyanın en uzun destanı olduğu kayıtlara geçmiştir. Bu parçada sözü edilen destan aşağıdakilerden hangisidir? A) Attilâ B) Manas C) Göç D) Ergenekon E) Şu (19 kök bilgiyi içermektedir.) 3. Yazmayı yaşamaya, yaşamayı yazmaya dönüştürmüş bir yazar. Onun sıcacık kısa kısa cümleleri, insana dostça yaklaşan, içine sinen bir içtenlikli anlatımı vardır. Öyküsü, romanı, denemesi… Hep bu içtenlikli anlatımın güçlü, insanı sarıveren örgüsüyle oluşur. Her şeye sevgiyle, dostlukla bakar; tüm yazılarının temel amacı da budur. İstinye Suları, Karşı Kıyılar hikâye türündeki eserlerinden bazılarıdır. Bu parçada sözü edilen yazar aşağıdakilerden hangisidir? A) Tarık Dursun K. B) Vüs’at O. Bener C) Bilge Karasu D) Oktay Akbal E) Nezihe Meriç (16 kök bilgiyi içermektedir.) 4. Fazla durgun da olma, aklını kullanıp ölçüyü bul. Yaptığın söylediğini tutsun, söylediğin yaptığını. En başta gözeteceğimiz şey, yaradılışa, tabiata aykırı olmamak. Çünkü bundan saptık mı tiyatronun amacından ayrılmış oluruz. Doğduğu gün de bugün de tiyatronun asıl amacı nedir? Dünyaya bir ayna tutmak; iyiliklerin iyiliklerini, kötülüklerin kötülüklerini göstermek; çağımızın ne olup ne olmadığını ortaya koymak. Gerçeği büyütmek ya da küçültmekle bilgisizleri güldürebilirsiniz ama bu, bilenleri üzer; oysa bir tek bilgili dost, bilgisiz bütün bir kalabalıktan daha önemli olmalı sizin için. Bu parça aşağıdaki edebî akımlardan hangisinin ilke ve niteliklerini yansıtmaktadır? A) Realizm B) Natüralizm C) Parnasizm D) Romantizm E) Klasisizm (01 kök bilgiyi içermektedir.) 5. Aşağıdaki özelliklerden hangisi efsane ve masalda ortaktır? A) Olağanüstü olaylar ve varlıklar yer alabilir. B) Halkı eğitme ve uyarma amacı taşır. C) Olaylar mutlu sonla biter. D) Dinî ve mitolojik ögelere sıkça rastlanır. E) Nazım biçiminde de söylenir. (20 kök bilgiyi içermektedir.)


Olay Anlatan Metinler 48 6-D 7-E 8-B 9-A 10-D 6. Dediler: Hanım, bu yiğit senin oğlun mudur? Evet, benim oğlumdur, dedi. Dediler: Şimdi incinme, hanım, önce onun elini öptüğümüze, eğer senin oğlun olmasaydı bizim malımız Gürcistan’da gitmişti, hepimiz esir olmuştuk, dediler. Pay Püre Bey der: Bre, benim oğlum baş mı kesti, kan mı döktü? Evet, baş kesti, kan döktü, adam devirdi, dediler. Bre, bu oğlana ad koyacak kadar var mıdır, dedi. Evet, sultanım, fazladır, dediler. Pay Püre Bey kudretli Oğuz beylerini çağırdı, misafir etti. Dedem Korkut geldi, oğlana ad koydu. Der: Ünümü anla sözümü dinle Pay Püre Bey Allah Taala sana bir oğul vermiş tutuversin Ak sancak kaldırınca Müslümanlar arkası olsun Dede Korkut Hikâyeleri’nden alınan bu parçaya bakılarak eski Türk yaşamıyla ilgili aşağıdakilerin hangisine ulaşılamaz? A) Dede Korkut, Oğuz boyunun önemli bir figürüdür. B) Erkeklere ad verilmeden önce onlardan bir kahramanlık yapması beklenir. C) İslami unsurlarla eski Türk geleneği bir aradadır. D) Aile bağları, sosyal hayatın en önemli ögesidir. E) Oğuz beyleri, o coğrafyada bir mücadele içindedir. (06 kök bilgiyi içermektedir.) 7. Meşhurdur: “Az tamah çok ziyan verir.” derler a, İşte size güzel bir misali: Vaktiyle bir adamın bir tavuğu varmış da Her gün altın yumurtlarmış hani; Adam sanmış ki tavuğun içi altın dolu Zengin olayım diye boğazlamış tavuğu Gelgelelim ne altın bulmuş ne gümüş bulmuş; Üstelik bir de tavuğun kendisinden olmuş. Ne güzel bir ders açgözlülere! Az mı gördük böylelerini eski zamanda Bir gecede zengin olacağız sanırlar da Elindekinden olurlar yok yere! La Fontaine Bu parça aşağıdaki sanat akımlarından hangisinin özelliklerini taşımaktadır? A) Ekspresyonizm B) Egzistansiyalizm C) Romantizm D) Realizm E) Klasisizm (01 kök bilgiyi içermektedir.) 8. Bolu Beyi at meraklısıdır. Seyisi olan Yusuf’u güzel ve cins bir at aramaya gönderir. Yusuf ileride mükemmel bir at olacağına inandığı gösterişsiz bir tay bulup getirir. Bolu Beyi tayı beğenmez ve Yusuf’un gözlerine mil çektirerek yanından kovar. Gözleri kör olan Yusuf, Dörtdivan ilçesindeki Yukarısayık köyüne döner ve olanları oğluna anlatır. Oğlu Ruşen Ali babasının intikamını almak için dağa çıkar. Bu parçada konusu hakkında bilgi verilen destan aşağıdakilerden hangisidir? A) Manas B) Köroğlu C) Üç Şehitler Destanı D) Edige E) Battal Gazi (19 kök bilgiyi içermektedir.) 9. Mesnevi nazım biçimi divan edebiyatında olay anlatımı işlevini üstlenmiştir. Aşk, tasavvuf, hiciv gibi temaları işleyen şairler için mesnevi yazmış olmak bir saygınlık kaynağıdır. Beş mesnevisi olan şairler hamse sahibi olarak değer görür. Edebiyatımızda ilk hamse sahibi ---- olarak kabul edilir. Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerin hangisi getirilmelidir? A) Ali Şir Nevai B) Fuzuli C) Âşık Paşa D) Nabi E) Ahmedî (08 kök bilgiyi içermektedir.) 10. Harname, divan edebiyatı şairi ---- tarafından mesnevi türünde kaleme alınmış bir hikâyedir. 126 beyitten oluşmaktadır. Türk edebiyatında ilk ---- örneği sayılır. Sonunda canından olan, öküze benzemeye çalışan bir eşeğin hikâyesi anlatılır. Bu parçada boş bırakılan yerlere sırasıyla aşağıdakilerden hangileri getirilmelidir? A) Nabi - fabl B) Nefi - fabl C) Şeyhî - masal D) Şeyhî - fabl E) Nabi - masal (08 kök bilgiyi içermektedir.) Daha fazla soru için Puan Yayınları AYT Edebiyat Soru Bankası 02


AYT YENi NESiL MANTIK MUHAKEME TEMELLi SORULAR EDEBİYAT Periyodik Ders İzleme Fasikülleri 6. FASİKÜL


Roman Roman Türünün Genel Özellikleri - Roman Türünün Tarihî Gelişimi Romanda Anlatıcı ve Bakış Açıları Konularına Göre Roman Türleri Akımlarına Göre Roman Türleri Tanzimat Dönemi’nde Roman Tanzimat Dönemi’nde Roman Yazarları Tanzimat Dönemi’nde Roman Özetleri Servetifünun Dönemi’nde Roman Servetifünun Dönemi’nde Roman Yazarları - Servetifünun Dönemi’nde Roman Özetleri Millî Edebiyat Dönemi’nde Roman Millî Edebiyat Dönemi’nde Roman Yazarları Millî Edebiyat Dönemi’nde Roman Özetleri Roman Türünün Tarihî Gelişimi 1923-1950 Yılları Arası Roman 1950-1980 Yılları Arası Roman 1980 Sonrası Roman 20. yy.da Dünya Edebiyatında Roman Bu fasikülde roman türünün özellikleriyle birlikte edebiyatımızdaki romanın gelişim serüvenini aşama aşama öğreneceğiz. Uzman Öğretmen Görüşü


01 3 Roman Türünün Genel Özellikleri - Roman Türünün Tarihî Gelişimi Roman Türünün Genel Özellikleri S İnsanların başından geçebilecek tasarlanmış olayları anlatan kurmaca metinlere roman denir. Roman, edebî türler içinde en uzun olanıdır. Bir olay etrafında gelişen roman, ana olayı destekleyen ikinci dereceden olaylar yardımıyla ve kahramanların duygularının incelenmesiyle derinleşir. S İnsanların başından geçen maceralar, değişik ruh hâlleri ya da önemli toplumsal olaylar ve tabiat olayları gibi insanı ilgilendiren pek çok olay romanın konusu olabilir. S Romanlar; bir olay, olayda yer alan kişiler, olayın geçtiği yer ve olayın geçtiği zaman olmak üzere dört temel unsur üzerine kuruludur. S Romanlar ele aldıkları konulara göre (felsefi roman, tarihî roman, psikolojik roman, egzotik roman...) ve etkilendikleri akımlara göre (romantik roman, realist roman, natüralist roman...) farklı şekillerde sınıflandırılabilir. S Her romanda yazar dışında yazar adına konuşan bir anlatıcı vardır. Bu anlatıcı ya roman kahramanı olur ve yaşanılan olayları birinci kişi ağzından anlatır ya kahramanları uzaktan izleyerek gördüklerini yorumlar ya da kahramanların zihninden geçenleri okur, olan ve olabilecek olayları değerlendirir. S Romanın yapı unsurları hikâye ile benzerlik gösterse de aralarında çeşitli yönlerden farklılıklar görülür. Roman ve Hikâyenin Ayrılan Yönleri S Hikâye türü romandan daha kısadır. S Hikâyede tek olay bulunmasına karşılık romanda birbirine bağlı olaylar zinciri vardır. S Hikâyede kahramanların tanıtımında ayrıntıya girilmez, kahramanlar her yönüyle tanıtılmaz. Romanda ise kahramanlar tüm yönleriyle ele alınır. S Hikâyede olayın geçtiği yer sınırlıdır ve ayrıntılı olarak anlatılmaz. Romanlarda çevre, ayrıntılı tasvirlerle okuyucuya anlatılır. Roman Türünün Tarihî Gelişimi S Roman, Avrupa’da sözlü edebiyattaki destan türünün geçirdiği bir evrimleşmenin sonucu olarak ortaya çıkmıştır. S 16. yüzyılın sonlarına doğru Cervantes’in yazdığı Don Kişot adlı eser roman türünün ilk başarılı örneği kabul edilir. 17. yüzyılda İngiltere’de Daniel Defoe Robinson Crusoe’yu, Jonathon Swift Güliver’in Seyahatleri ’ni yazmıştır. S Roman türünün yetkin örnekleri ise 19. yüzyılda verilmeye başlanmıştır. Türk Edebiyatında Roman S Tanzimat’a kadar Türk toplumunda romanın yerini destanlar, efsaneler, masallar, mesneviler ve halk hikâyeleri tutmuştur. Edebiyatımız bugünkü anlamda romanla Fransızcadan yapılan çeviriler sayesinde tanışmıştır. Yusuf Kâmil Paşa’nın Fransız yazar Fenelon’dan çevirdiği Telemak adlı eser ilk çeviri roman kabul edilir. S Roman türünün ilk örnekleri Tanzimat Dönemi’nde verilmiştir. İlk yerli roman Şemsettin Sami’nin Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat adlı eseri kabul edilir. Edebî anlamda ilk roman Namık Kemal’in İntibah ’ıdır. Yine Namık Kemal ilk tarihî roman olan Cezmi’yi yazmıştır. Batı edebiyatındaki yetkin örnekler ölçüsündeki ilk romanlar ise Halit Ziya Uşaklıgil tarafından kaleme alınmıştır (Mai ve Siyah, Aşk-ı Memnu). Servetifünun Dönemi’nde Mehmet Rauf ilk psikolojik roman olan Eylül’ü yazmıştır. 19. Yüzyılda Dünya Edebiyatında Roman S Bu yüzyılda Avrupa’da yaşanan sosyal değişimler roman türünün olgunlaşmasını sağlamıştır. S Avrupa’da roman, toplumsal hayata ve insana ilişkin olguları anlatma aracı olmuştur. S Roman bir tür olarak asıl özelliklerini romantizm ve realizm akımları sayesinde 19. yüzyılda kazanmıştır. S Sanayi Devrimi, pozitivizm felsefesi, sınıf çatışmaları, dinsel düşüncenin etkisini kaybetmesi romanın gelişmesinde itici güç olmuştur. S 20. yüzyıldaki sosyal ve teknolojik gelişmeler romana da yansımıştır.


Roman Türünün Genel Özellikleri - 01 Roman Türünün Tarihî Gelişimi 4 1-D 2-B 3-B 4-D 5-C 1. (I) Roman, Türk edebiyatına Tanzimat Dönemi’nde girmiştir. (II) Daha önce edebiyatımızda romanın yerini mesneviler, halk hikâyeleri, destanlar, masallar tutmaktaydı. (III) Türk edebiyatı roman türüyle ilk olarak Yusuf Kâmil Paşa’nın Fenelon’dan yaptığı Telemak çevirisi ile karşılaşır. (IV) Samipaşazade Sezai’nin Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat adlı eseri ilk yerli roman kabul edilir. (V) İlk edebî roman örneğini ise Namık Kemal İntibah adlı eserle verir. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde bir bilgi yanlışı vardır? A) I B) II C) III D) IV E) V 2. Anlatmaya bağlı metinlerde olayın merkezinde bulunan, ait olduğu toplumsal sınıfın veya zümrenin özelliklerini üzerinde taşıyan kişiye karakter denir. I II Temsilcisi olduğu toplum katmanını baskın özellikleIII riyle yansıtır. Evrensel nitelikler taşır ve benzerlerine IV V başka romanlarda da rastlanır. Bu parçadaki altı çizili bölümlerden hangisinde bir bilgi yanlışı vardır? A) I B) II C) III D) IV E) V 3. Annem istasyon binasının önüne, raylar arasına gitmeme asla izin vermezdi. Zaten az sonra, yani trenler çekip gittiğinde, ses seda kesildikten sonra makasçının karısı ile kızı gelir, gölgeler uzamış ikindi serini bastırmış olur; annem, ırmağa bakan tarafa bir kilim serer, oracıkta oturur, saatlerce konuşurlardı. Bu parçada aşağıdaki anlatım tekniklerinden hangisi kullanılmıştır? A) Gösterme B) Anlatma C) Özetleme D) İç konuşma E) Kişi tanıtma 4. Öğleden evvel saat on birde Kadıköy’den Köprü’ye hareket eden vapurun güvertesinde iki genç yan yana oturmuş konuşuyordu. Deniz tarafında bulunanı şişmanca, açık kumral saçlı, beyaz yüzlü bir delikanlı idi. Bir gözlüğün altında daima yarı kapalı gibi duran ve eşya üzerinde ağır ağır dolaşan kahverengi miyop gözlerini vakit vakit arkadaşına ve solda, güneşin ziyası altında uzanan denize çeviriyordu. Düz ve uzunca saçları arkaya atılmış olan şapkasının altından dökülerek sağ kaşının ve göz kapağının bir kısmını örtüyordu. Çok çabuk konuşuyor, söz söylerken dudakları hafifçe büzülerek ağzı güzel bir şekil alıyordu. Bir romandan alınan bu parçayla ilgili aşağıdakilerin hangisi yanlıştır? A) Kişi tanıtımı tekniği kullanılmıştır. B) Gözlemci bakış açısıyla yazılmıştır. C) Zaman ve mekân kavramları bellidir. D) Anlatıcı, olayın kahramanıdır. E) Üçüncü kişili anlatım vardır. 5. Aşağıdakilerin hangisinde roman türü ile ilgili bir bilgi yanlışı vardır? A) Olay çevresinde gelişen, anlatmaya dayalı bir metindir; metnin bütün unsurları olay örgüsünün etrafında birleşir. B) Romanlarda hayatın belirli kesitleri ele alınır ve olayların içindeki kişilerin özellikleri, çeşitli çatışmalar eşliğinde sunulur. C) Romanlarda olay örgüsü, seçilmiş bir anlatıcı tarafından aktarılır ve bu anlatıcı her zaman roman kahramanlarından biridir. D) Romanda anlatılan olaylar kaynağını gerçek hayattan alsa da gerçeklik değişikliğe uğrayarak edebî metnin içinde yer alır. E) Romanlarda olaylar belirli bir zaman ve mekânda gerçekleşir ve romanlarda bunlarla ilgili bilgiler verilir.


5 Roman Türünün Tarihî Gelişimi - 02 Romanda Anlatıcı ve Bakış Açısı Dünya Edebiyatında Başlıca Roman Yazarları Fransız Edebiyatı S Voltaire S Lamartine S Alexandre Dumas S Victor Hugo S Stendhal S Gustave Flaubert S Honore de Balzac S Andre Gide S Guy de Maupassant S Emile Zola S Jules Verne Rus Edebiyatı S Puşkin S Tolstoy S Dostoyevski S Turgenyev S Gogol S Gorki Alman Edebiyatı S Goethe S Thomas Mann S Erich Maria Remarque Amerikan Edebiyatı S John Steinbeck S Hermann Melville S Jack London S Mark Twain S Ernest Hemingway İngiliz Edebiyatı S Jonathan Swift S Charles Dickens S Daniel Defoe Romanda Anlatıcı Romanı, okuyucu durumundaki bizlere anlatan varlıktır. Romanda Bakış Açısı Anlatıcının romandaki kişi, olay, yer ve zamanı ele alış biçimi ve bunlara karşı takındığı tutumdur. Üçe ayrılır: Hâkim (İlahi, Tanrısal) Bakış Açısı S Bu bakış açısında anlatıcı yaşanmış, yaşanan ve yaşanacak olan her şeyi bilir, görür ve duyar. Kahramanların zihninden geçenleri okuyabilir. Üçüncü kişi ağzıyla konuşur. Örnek Yukarıya kadar beraber çıkmayı evvela Fahriye’ye teklif edemedi. Müsait bir kıyafette olmadığını düşünüyordu. Fakat Macit’i görmeden İstanbul’a dönmek o kadar güç geldi ki birkaç adım sonra Fahriye’yi geri çevirdi, beraber pastanenin yukarı kat salonuna çıktılar. Kahraman Bakış Açısı S Anlatıcı aynı zamanda roman kahramanlarından biridir. S Her zaman kendi yaşadıkları, bildikleri, duydukları ve hissettiklerini öne çıkarır. S Kahraman anlatıcı birinci kişi ağzıyla konuşur. Örnek Artık birbirimize veda etmiş bulunuyorduk. Kapının önünde bekleyenlere yüzümü göstermemek için âdeta koşarcasına holden geçtim ve sokağa fırladım. Yolda soğuk bir rüzgâr yanaklarımı kuruttu. Hiç durmadan “Yazık!.. Yazık!..” diye söyleniyordum. Otele gelince derhâl Rauf Efendi’nin siyah kaplı defterini okumaya başladım. Gözlemci Bakış Açısı S Anlatıcı, dış dünyada olup bitenleri gözler ve bir kamera tarafsızlığıyla okura aktarır. Âdeta bir “yansıtıcı” konumundadır. Bilme, duyma, görme yetenekleri geçmişe ve geleceğe uzanmadığı gibi kahramanların ruh hâllerine de yetişemez. S Anlatım, üçüncü kişinin ağzından yapılır. Örnek Bir mağazanın önünde durdular. Burada çok farklı objeler vardı. Tek başına konmuş zarif bir küçük insanın tatlı mavisi, kırmızı ipek bir püskül, siyah kadifelerin arasında gizlenmiş ve ampulün yumuşak ışığı, bir güneşin parıltısı...


6 1-E 2-D 3-A 4-C 5-C 1. Ben bir ağacım, çok yalnızım. Yağmur yağdıkça ağlıyorum. Allah rızası için kulak verin şu anlatacaklarıma. Kahvelerimi için, uykunuz açılsın. Bu parçayla ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? A) Kahraman anlatıcı bakış açısı vardır. B) İnsan dışı bir varlık konuşturulmuştur. C) Anlatıcı, kendi yaşadıklarını ön plana çıkarmıştır. D) Deyimlerden yararlanılmıştır. E) Anlatıcı, kahramanların içinden geçenleri de bilir. 2. ---- anlatıcının bakış açısıyla yazılan metinlerde olaylar dışarıdan görüldüğü biçimiyle nesnel bir tarzda aktarılır. Olaylar bize anlatılmıyor da kişinin gözünün önünde oluyormuş izlenimi verilir. Kişilerin duygu ve düşünceleri eylemlerinden çıkartılır. Kişiler ve iç dünyaları ile ilgili kendi söyledikleri ve davranışları dikkatle izlenerek bir fikir sahibi olunabilir. Bu parçanın başına aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir? A) Kahraman B) Yazar C) Hâkim D) Gözlemci E) İlahi 3. Aşağıdakilerin hangisinde bir bilgi yanlışı vardır? A) Bir metinde yalnızca bir anlatıcı ve bakış açısı bulunabilir. B) Kahraman bakış açısında olay, hikâye kahramanlarından birinin ağzıyla anlatılır. C) Tüm olaylara ve kahramanlara her yönüyle hâkim olan anlatıcının bulunduğu bakış açısı hâkim bakış açısıdır. D) Bir kamera tarafsızlığıyla yalnızca gördüklerini anlatan anlatıcı, gözlemci bakış açısında vardır. E) Anlatıcı, kurmaca bir kişidir; olaylar birinci veya üçüncü kişi ağzından anlatılır. 4. Yaylaların ot biçme zamanı gelmişti. Tosunların çayırı köyün üstündeki çukurlardan başlıyor, ta Kocadağ’ın eteklerine kadar gidiyordu. Köyün ortak malıydı. İmece ile biçilir, her haneye eşit miktar verilirdi. Kara çayır on beş günde ancak biçiliyordu. Tırpancılar biçe biçe yarıya gelmişlerdi. Ot biçimi bir usul üzere olurdu. Yedi tırpancı bir tırpan ağzı mesafede dizilir, besmele ile biçime başlanırdı. Tırpancı adımları bar tutan dadaşlar gibi birbirine uygun atılır. Yedi tırpan aynı anda ota dalar, aynı anda devirir. Bu parçayla ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? A) Olaya dayalı bir anlatım vardır. B) Benzetmeye yer verilmiştir. C) Kahraman anlatıcının bakış açısıyla yazılmıştır. D) Niteleyici sözcükler vardır. E) Yalın bir anlatım vardır. 5. Aşağıdakilerden hangisi farklı bir bakış açısıyla yazılmıştır? A) Küçük Hasan hiçbir şey düşünmeden ilerliyordu. Ne evde kendisinin dönmesini bekleyen iki küçük kardeşi ne de dört saat uzaktaki nahiye merkezinde hizmetkârlık yapan anası bu anda aklındaydı. B) Kafasında yalnız bir şey vardı: Bu yolu tekrar yürümek, geri dönmek mecburiyeti... Uzun bir ağlamanın sonundaymış gibi içini çekti. Maşrapayı tuttuğu sol elinin çatlaklarla örtülü üst tarafı ile burnunu sildi. C) Çay içmiş miydik o gün, bilmiyorum. Birkaç dakika, saat, gün ya da yıl sonra ben ayağa kalkmıştım. Gidiyordum. Dudaklarımın kenarında bir bilmeceyi çözememenin sıkıntısı... D) Korkarak gözlerini açtı. Saatlerdir balyozla dövülüyormuş gibi zonklayan başının sol yanındaki ağrının kalmadığını hissetti. Ancak sol kol ve bacağındaki uyuşukluk devam etti. E) Erdem arkasına bakmadan yürüyordu. Sinirliydi. Belli ki onu çok kızdırmışlardı. Öfkesi her hâlinden belli oluyordu. Eliyle garip işaretler yaparak hızlı hızlı yürüyordu. Roman Türünün Tarihî Gelişimi - 02 Romanda Anlatıcı ve Bakış Açısı