Enjoying your free trial? Only 9 days left! Upgrade Now
Brand-New
Dashboard lnterface
ln the Making
We are proud to announce that we are developing a fresh new dashboard interface to improve user experience.
We invite you to preview our new dashboard and have a try. Some features will become unavailable, but they will be added in the future.
Don't hesitate to try it out as it's easy to switch back to the interface you're used to.
No, try later
Go to new dashboard
Published on Sep 26,2022
Like
Share
Download
Create a Flipbook Now
Read more
Published on Sep 26,2022
2. Grimloslu Daruan Read More
Home Explore 2. Grimloslu Daruan
Publications:
Followers:
Follow
Publications
Read Text Version
More from Çalışkanarı Yayınları
P:01

GİZEMLİ

ÜLKE

GRİMLOS

2. kitap

grimloslu

daruan

Neslihan şirin

P:03

GİZEMLİ

ÜLKE

GRİMLOS

2. kitap

grimloslu

daruan

P:04

Bu kitab›n her türlü yay›n haklar›, Fikir ve Sanat Eserleri

Yasas› gereğince ‹STANBUL MURAT YAYINCILIK’a aittir.

Ya\\arı NesliJan ŞİRİN

Yayına Ha\\ırlayan Alev BALMUK

Editör NİYAZİ ŞİMŞEK

Resimleyen ZUHAL BELLİ AKYÜZ

Baskı: İstanbul, 2022

Aykut Basım Yayın Mat.

San. ve Tic. Ltd. Şti. Firüzköy Mah.

Mezarlık Üstü Cad. No: 24 - 26

Avcılar / İSTANBUL

Sertifika No: 12619

Adres: Kartaltepe Mah. 5. Şirin Sok. No: 6-8

Sefaköy - Küçükçekmece / İSTANBUL

Tel: 0212 639 39 12-43

Fax: 0212 540 73 63

Sertifika No: 15307

www.caliskanari.com.tr

P:05

Cesur ve Seçkn kayıkları alabora olunca denze atlayıp yüzmek stemşlerd. Fakat güçlü

dalgalarla başedemeyp dbe sürüklenmş ve

bayılmışlardı.

Cesur kendne geldğnde, gözler hemen

Seçkn’ ve Marsık’ı aradı. İks de k metre ötede,

hâlâ baygındı. Onların yanına ulaşmak çn yavaşça hareket etmek sted. Her tarafı ağrıyordu, fakat brden rkld. Aynı uğultuyu yenden

duymaya başlamıştı.

3

NesliJan Şirin 2

P:06

Ardından gelen haff ttremelerle olduğu yere

çvlenmşt adeta. Yaşıyor muydu? Nasıl nefes

alablyordu? Kafasındak bütün bu sorulara cevap ararken, Seçkn’n nltsn duydu. O da doğrulmaya uğraşıyor, şaşkın şaşkın etrafa bakınıyordu.

Cesur onların yanına br hamlede ulaştı.

— Sakn olmalıyız, ded.

Seçkn kekeleyerek, k korktuğu, heyecanlandığı zaman böyle olurdu.

— Bu... Bu na... Na, nasıl olur? Hâlâ yaşıyoruz...

— Buna şükretmelyz, ded Cesur ve devam

ett: Etmelyz ama…

Sessz kaldı, ”Acaba neler oldu? Neden bu karanlık yerdeyz?” dye düşünmekten kendn alamadı. Sank cam devasa büyüklüktek br fanusun çndeydler. Bastıkları yer kayalık, üç tarafı

denzle çevrl, br tarafı se buğulu koyu lacvert

karanlığa gömülüydü. 6-7 metre lers gözükmüyordu.

Koca br akvaryumu andıran boşluğun üç tarafı denzle çevrlyd. Ne garptr k arada br

duvar ya da perde olmadığı hâlde, su le hava

brbrne karışmıyordu. Karanlık sularda geznen

meraklı balıklar da en az onlar kadar şaşkın, bakıyordu çocuklara…

4

2 Gi\\eOli Ülke GriOlos

P:07

5

NesliJan Şirin 2

P:08

Cesur, başını yukarıya kaldırınca gördüğü

manzara karşısında şaşkınlıktan az kalsın küçük

dln yutacaktı. Hemen Seçkn’ dürtükleyerek

sordu:

— Şuraya bak, burası neres? Nereye geldk

bz?

Fanusun üzernden, koyu karanlığın çnden

bell belrsz ışık ışınları gelyor, etraflarını çevren

denzn acayp uğultusu nsanı ürkütüyordu. Cesur bunları düşünürken Seçkn’n sesyle kend-

sne geld.

— Denz bze oyun oynadı ve buraya hapsett.

— Bu kadar bast değl! Bunların br anlamı olmalı. Annem de merak etmştr şmd ded Cesur.

Seçkn:

— Cem şmdye kadar çoktan anlatmıştır her

şey nasıl olsa...

Cesur ona cevap vermed. Kafasında bn br

tlk dolaşıyor, ne yapacaklarına karar vermeye

çalışıyordu.

Cesur:

— Marsık’ı kucağına al, burada bekleyemeyz,

hayd gdelm.

Seçkn sordu:

— Nereye gdeceğz?

— Blmyorum, bu yolun sonu nereye çıkarsa

6

2 Gi\\eOli Ülke GriOlos

P:09

oraya.

Seçkn köpeğn kucağında sıkı sıkı tutarak hç

konuşmadan takbe başladı. Bazen koyu lac-

vert karanlık bazen de açıklı koyulu grye dönüşen br bulutun çnde yürüyorlardı sank, nereye

bastıklarını görmeden.

7

NesliJan Şirin 2

P:10

Ne kadar yürüdüklern tahmn edemyorlardı

k, Cesur’un ayağı demre benzer br şeye çarpıp

tok br ses çıkardı.

— Kapıya benzyor, ama nasıl açacağız? Kapı

kolu da yok!

Yusyuvarlak, her tarafı yosun tutmuş, paslı kapı anden kulakları sağır eden br gıcırtıyla

açılmaya başladı. Çocuklar 1-2 metre gerye

sıçradılar. Kapı tamamen açılınca Cesur kapıya

doğru brkaç adım attı. İçersn görmeye çalışıyordu, ama hçbr şey görememşt.

8

2 Gi\\eOli Ülke GriOlos

P:11

Seçkn:

— Buraya gremeyz, çerde bz nelern bekledğn blmyoruz, dyerek Cesur’un koluna yapıştı.

Cesur:

— Sus ve gel, başka çaremz yok. Bz br şey

buraya çekt, bunu öğrenmemz gerek.

O anda kapının öbür tarafında br hareketllk

oldu. Onlar daha kapıdan çer adım atamadan

ksnn de donup kalmalarına sebep olan, br

yaratık çıktı karşılarına. Korkudan dzlernn

bağı çözülmüştü.

Yaratık hırıltılı br sesle konuştu:

— Hoş geldnz nsanlar.

Çocuklar yce şaşırmışlardı.

Cesur:

— Dlmz de konuşuyor

bu, ded.

larına sebep olan, br

9

NesliJan Şirin 2

P:12

Seçkn robot gb yarı şaşkınlıktan, yarı korkudan:

— Hoş bulduk, ded ses ttreyerek.

— Adım Daruan, korkmayın, ben takp edn.

Yaratığın ses ürkütücüydü ve çatallı çıkıyordu. Başı vücuduna göre daha büyüktü. Gözler de yuvalarından fırlamış gbyd. Basık burnu

yok denecek kadar küçüktü ve yalnız küçücük

k delğ bellyd. Buna nazaran ağzı genşçe ve

nce dudaklı, koca kulakları kafasına doğru yatıktı. İnsan koluna göre br hayl uzun kollarını

açarak tekrar konuştu:

— Hayd geln, ben takp edn; çeknmenze

gerek yok.

Üzernde dersnn br ton koyusu olan, yosun

yeşl, kolsuz, yakasız, boydanboya hırpan br

elbse vardı. Arkasını döndü ve elndek yumru

bastona benzer uzun sopaya dayanarak yürümeye başladı.

Çocuklar çaresz yaratığı nceleyerek takp

etmeye başladılar. Marsık kâh havlıyor kâh da

hırlıyordu. Çok korktuğu bellyd. Yaratık önden,

10

2 Gi\\eOli Ülke GriOlos

P:13

çocuklar arkadan taş duvarlarında yanan meşalelern aydınlattığı, loş kordora grdler. Daha

doğrusu dehlze... Hç btmeyecekmş-çesne

uzun br yürüyüş yaptılar.

Karşılarına, yne taştan br kapı çıkmıştı. Daruan elndek asası le üç kere vurunca aynı gıcırtılı

seslerle açıldı kapı. Burası kalın kalaslardan yapılmış büyükçe br odaydı. Heps çer grnce de

kapı ağır ağır kapandı. Yaratık yne üç kez kapıya vurdu. Br nev asansör görev gören oda, jet

hızıyla aşağılara doğru yol almaya başlayınca,

çocuklar neye uğradıklarını şaşırıp, düşmemek

çn odanın duvarlarına zor tutunmuşlardı. Kaç

kat ndklern anlayamadan asansör müthş br

sarsıntıyla durdu.

Sonra da tekrar adının “Daruan” olduğunu

söyleyen yaratığı takbe başladılar.

11

NesliJan Şirin 2

P:14

Kayalardan oyulduğu bell olan, dar kordorlarda, sadece kend ayak seslern dnleyerek,

br süre yol aldılar. En son grdkler kordorun sonundan müthş br uğultu le parlak ışıkların geldğ yere ulaşınca Daruan durdu. Çocuklar se

gördükler manzara karşısında hayretten donakaldılar. Br müddet hç kıpırdamadan bakındılar. Çünkü yer yer kayalardan oyulmuş koca br

şehr önlernde duruyordu. Tıpkı dünyadak gb

yolları, sokakları vardı. İçnde de yüzlerce yaratık br sağa br sola koşturuyorlardı. Tıpkı nsanlar gb, km uzun km kısaydı; km zayıf km se

br hayl ryd. Değşk tplere sahptler ama genelde brbrlerne benzyorlardı.

Daruan:

— Burası bzm ülkemz GRİMLOS dye hırıldadı.

Bu sefer Cesur kekeleyerek şöyle ded:

— Bu... Bu, burada hayat var... Bu mkansız!

12

2 Gi\\eOli Ülke GriOlos

P:15

Yaratıkların arasından yavaşça, Daruan’la beraber yürüyorlardı. Onlar da lk defa nsan görmüş olacaklar k şlern güçlern bırakmış, şaşkınlıkla çocukları zlyorlardı. Yosun yeşl renkl,

bu yaratıkların arasında, sapsarı saçlı, beyaz

tenl br nsan yüzü gördü Cesur. Ama dkkatlce

baktığında:

— AAA bu br denz kızı, dye bağırmaktan

kendn alamadı.

13

NesliJan Şirin 2

P:16

Sözler bter btmez güzel denz kızı le göz

göze geld. Tam yanından geçerken gülümsed

ve dudaklarını kıpırdatmadan:

— Merhaba, dedğn duydular.

İks de şaşırmıştı. Seçkn atılarak blmş blmş

söylend:

— Telepat le konuşuyor, br flmde görmüştüm…

Bütün yaratıklar Daruan’ın ve çocukların peşlerne takılmaya başlamışlardı. Hırıltılarla karışık

sesler çıkarıyorlar, anlaşılmaz br dlle konuşuyorlardı. Şehr meydanı olduğu anlaşılan büyük

düzlüğün tam durdular.

Meydanı dolduran yaratıkların hırıltılı ses

tempoya dönüşmeye başladı.

— Kont, Kont, Kont, Kont...

İks de çok korkuyordu. Cesur, Seçkn’n kulağına eğld.

— Sakn olmalıyız, bze kötülük edecek olsalar, ederlerd şmdye kadar, ded fısıltıyla.

Seçkn se kucağına aldığı Marsık’a daha br

sıkı sarıldı ve “tamam” anlamında salladı kafasını. Fazla konuşmasını sevmeyen Daruan’la brlkte grdler şatonun bahçesne ve beklemeye

başladılar. Üzernde köpekbalığı kafası ve ahtapot kabartmalarıyla süslü, şatonun dev tahta

14

2 Gi\\eOli Ülke GriOlos

P:17

kapısı açılmaya başlayınca yaratıklar susmuştu. Meydana sesszlk hakm olmuştu br anda.

Muhafız olduğu anlaşılan grup grup yaratıklar

yolu kye yararak yürüyorlardı. Aralarında uzun

boylu, demr kasklı Kont, syah pelernn savurdu. Şatonun bahçesndek yüksek, düz br kayanın üzerne çıktı. Patlak gözler le çocuklara

delc bakışlar fırlatarak, uzun kollarını k yana

açtı ve:

— İşte yeryüzünden gelen davetsz msafrlermz, dyerek çocukları şaret ett.

Cesur kısık br sesle söylend:

— Dünyada sadece nsanlar, hayvanlar, btk-

ler olduğunu zannedyordum. Denzn dbndek

kayaların arasında böyle yaratıkların olableceğ kmn aklına gelr.’

15

NesliJan Şirin 2

P:18

Seçkn de aynı kısık sesle cevap verd:

— Haklısın, üstelk çok kalabalıklar, korkuyorum!

Kont çocuklara dönerek konuştu:

— Adım Kont Grmptus, nsanoğlunun buralara kadar sağ gelebldğ görülmüş şey değldr. Szn nasıl geldğnz hâlâ çözeblmş değlm;

bunu araştıracağım.

Sesnde kuşkucu br hava seznled çocuklar.

Cesur kalan son cesaretn topladı ve şöyle ded:

— Kend steğmzle gelmedk…

— Sağ kalabldğnze göre dğer nsanlardan

daha dayanıklısınız; szler bzm blmedklermz

blyor olmalısınız. Öyleyse br süre msafrmz

olacaksınız.

Kont, yaratıklara htaben emr verr gb konuşmuştu:

— Sevgl halkım Grmloslular, yakında yeryüzüne çıkacağız. Artık büyük patlamaya az kaldı.

Gelecek nesllermz bu karanlık dünyada değl,

aydınlık, genş topraklarda yaşayacaklar.

İşte bu sözler ksnn de kanını dondurmaya

yetmşt. Bu yaratıklar nasıl olur da çıkarlardı

yeryüzüne? Bu dünyanın resmen sonunun gelmes demekt. Kont, boğuk hırıltılı sesyle devam

ett konuşmasına:

16

2 Gi\\eOli Ülke GriOlos

P:19

— Dünyayı fethedeceğz,

yarattığımız sarsıntılarla nsan ırkını yok edeceğz, sze

yakında müjdel haber vereceğm.

17

NesliJan Şirin 2

P:20

Yaratıkların korkunç sesler, bağrışmaları arasında konuşmasını btrp kayanın üzernden nd.

Bu konuşma her şey anlamalarına yetmşt Cesur ve Seçkn’n. Balık tuttukları sırada,

Kont’un sebep olduğu dalgalar yüzünden ka18

2 Gi\\eOli Ülke GriOlos

P:21

yıkları alabora olmuştu. Sonra da kapıldıkları

denz hortumuyla fay hattının kara delğnden

ara bölgeye düşmüşlerd.

Buradan da yaratıklarla dolu gzeml br dünyaya gelmşlerd. Cesur rüyada olduğuna nanmak styordu; ama gördüğü ve şttğ şeyler

buna man oluyordu.

Seçkn:

— Kaçacak br yer de yok, kapana kısıldık,

ded ağlamaklı br sesle.

Kont, korkunç görüntüsüne alaycı br gülümseme ekleyerek yanlarına yaklaştı.

— Sayın msafrlermz ben takp edn, ded.

Peşnden gtmekten başka çareler olmayan

çocuklar bu emre sesszce taat ettler. Cesur

“Annemn sözünü dnlemeyp, gzl şlere kalkıştığım çn başıma neler geld?” dye düşündü. Fakat adı gb Cesur olan yüreğ de orada kalıp, bu

acımasız yaratığa karşı savaşması gerektğn

söylüyordu, ama hang güçle?

Yanında sürekl ağlayan Seçkn ve hçbr şeyn

farkında olmayan Marsık’la mı? “Hç de güçlü br

ordu sayılmayız.” ded çnden. Belk Kont’un zayıf noktasını bulablrlerd; ama önce tam olarak

ne yapmak stedğn öğrenmelydler.

19

NesliJan Şirin 2

P:22

Şatonun demr paslı kapıları açıktı. İk yanında

muhafızlar vardı. Kont önden, Daruan ve çocuklar arkadan kapıdan çer grdler. İksnn de ürkütücü br manzarayla tüyler dken dken oldu.

İçersn taş duvarlara çvlenmş meşaleler aydınlatıyor, çeştl nsan ve hayvan heykelckler

duvarlardan sarkıyordu.

Loş ışıklı kordordan lerleyerek dehlzn sonuna geldler. Karşılarına çıkan kapıya Kont üç kez

vurdu ve br şeyler mırıldandı.

Cesur:

— Üç kez, shr burada, dye fısıldadı Seçkn’e.

Taş kapı ağır ağır yana

doğru açıldı. İçersnn

sıcak ve neml havası

genzlern tıkıyordu.

Duvarlardak raflar,

çok esk olduğu anlaşılan tozlu, kalın ktaplarla doluydu. Sank

br vaktler burası br

kaya parçasıymış

da ç oyulmuş, salon

hâlne getrlmşt.

Salonun br ucunda

üzernde kağıt par20

2 Gi\\eOli Ülke GriOlos

P:23

çaları, çeştl çzmler hartalar bulunan Kont’un

çalışma masası, öbür ucunda se kupalar, sürahler bulunan başka br masa vardı. Hç pencere

olmayışı da ayrıca dkkatn çekmşt Cesur’un.

— Buyrun, ded Kont. Daha önce hç bu kadar

kıymetl msafrlerm olmamıştı.

Elyle Daruan’ı şaret ederek:

— Bu da baş yardımcım Daruan,

ded.

21

NesliJan Şirin 2

P:24

— Bz tanıştık, ded Cesur.

O ana kadar kendn zor tutmuş olan Seçkn

brden yalvaran br sesle:

— Ne olur bz bırakın, bz sze br şey yapmadık, dyerek sızlanmaya başlamıştı. Cesur onu

dürttü ve:

— Ağlama! Kendne hakm ol, burada nsan ırkını temsl edyoruz, dye çıkıştı. Sonra da Kont

Grmptus’a dönerek gururlu br şeklde konuştu:

— Ben Cesur BARIŞ, arkadaşım Seçkn CAN

ve köpeğ Marsık.

Szden hoşlandığım söylenemez, ded ve devam ett: Ama bz Grmloslular, lk defa canlı nsanla karşılaşıyoruz. Yan ara bölgeye düşenler

dışında. Szler yakından tanımak çn bu y br

fırsat…

Cesur cesaretn toplayarak sordu:

— İnsanlardan neden

nefret edyorsunuz? İnsanların szn varlığınızdan ble haber yok.

Cesur cesaretn toplaya

22

2 Gi\\eOli Ülke GriOlos

P:25

Kont:

— Nefret ettğm söyledğm sanmıyorum;

ancak yeryüzüne çıkmak, bzm hayalmz. Daha

bol oksjenl ve bol gıdaları olan br dünyada olmak styoruz. Sonra Daruan’a döndü ve “Kolu

kaldır.” dye emr verd.

Daruan çalışma masasının yanındak duvarda çakılı bulunan demrden kolu, k elyle braz

da zorlanarak aşağıya çekt. Masanın tam arkasındak, kütüphane yavaş yavaş tam ortadan kye açılmaya başladı. Oradan genşçe br

balkona çıkılıyordu.

— Szlere br şey göstermek styorum, ded

Kont Grmptus.

Marsık her zamank meraklılığıyla açılan kapıdan balkona fırladı. Balkona çıktıklarında, üzernde rengarenk ışıklar, düğmeler, göstergeler

bulunan masanın önünde duran Kont,

kollarını k tarafa açarak gururla:

— İşte benm DEPREM maknem,

DEPREDRON, ded.

23

NesliJan Şirin 2

P:26

Cesur ve Seçkn, gördükler manzara karşısında şaşkınlıktan küçük dllern yutacaklardı. Cesur:

— Aman Allah’ım! Bu felaket... ded sesszce.

Çocukların gördükler dudak uçuklatan manzara şuydu: İk futbol sahası büyüklüğündek

meydanın tam ortasında br balyoz vardı. Bu,

10 katlı apartmandan ble daha büyüktü. Br de

devasa balyozun çalışmasını sağlayan düzenekler vardı.

Yüzü yce gerlen Cesur, snrl br şeklde kumanda masasına yaklaştı. Masayı ncelemek ster gbyd, fakat Kont dağ keçs

çevklğyle önüne atlayarak:

— Sakın dokunma balyozuma, o benm, ona sadece ben dokunablrm,

ded.

Sesnden onun dengeszlğn anlayan

çocuklar, brbrlerne baktılar şaşkın gözlerle.

Cesur:

— Pek, ama burada zaten br dünyanız var.

Neden nsanların dünyasına sahp olmak st-

yorsunuz? İnsanlar kolay pes etmezler, arada

büyük savaşlar çıkablr, ded.

Sözleryle Kont’a göz dağı vermek stemşt

aklı sıra.

24

2 Gi\\eOli Ülke GriOlos

P:27

— Bz de savaşacağız, fakat önce bulunduğumuz bölgede şddetl sarsıntılar meydana

getrp nsanların savunma mekanzmalarını yok

edeceğz, ded Kont.

— Yan Marmara bölges, ded Cesur.

Sonra brden hddetlenerek bağırdı: Bu

hç adl değl, hatta, hatta alçakça…

25

NesliJan Şirin 2

P:28

Kont, daha sakn br sesle hırıldadı:

- Depremlerde bazı nsanların yok olması bazılarının da zor durumda kalması şmze yarar

tab. Ger kalanların se dünyaya çıktıktan sonra, cabına bakacağız, Marmara bölgesn ele

geçrdkten ve yer yüzüne adım attıktan sonra

sıra dğer bölgelere gelecek, hatta bütün dünyaya.

Braz durup düşündü ve ekled:

— Deprem maknem olduğu sürece sz yaratıklarla daha kolay baş edeblrz.

Seçkn hayretle dnlerken söze karıştı:

— Bz yaratıklarla mı?

Hangmz yaratık acaba?

Cesur, Seçkn’e br

drsek attı ve:

26

2 Gi\\eOli Ülke GriOlos

P:29

— Şey... Yan öyle demek stemed, dye fısıldadı.

Kont onu duymazdan gelerek anlatmaya

başladı:

— Yüzyıllar önce Grmloslular dünyada yaşıyorlarmış, çok mutlu ve huzurluymuşlar.

Fakat büyük tufandan sonra yeryüzü sularla kaplanmış. Neslmz yok

olma tehlkesyle karşı karşıya kalmış. Büyükbabam Kont Kamptus,

büyükannem ve brkaç Grmloslu denzn dernlklernde kaybolmuşlar. Denz kızları onları

bu büyük kaya kütleler

arasında sıkışıp kalan

oksjen dolu mağaralara getrmşler. Küçük

balıkların ve denz kızlarının getrdğ denz btklern yyerek yaşamışlar, çoğalmışlar.

Üstelk 30-35 yılda

br fayların arasında devamlı yer değştrmek

zorunda kalmışlar büyük

depremler yüzünden.

yorlarmış, çok mutlu ve huzurluymuşlar.

mış. Büyükbabam Kont Kamptus,

bolmuşlar. Denz kızları onları

bu büyük kaya kütleler

rının getrdğ denz bt

27

NesliJan Şirin 2

P:30

Önceler kayaları oyarak, parçalayarak yaptıkları mağaralarda yaşamışlar. Daha sonra se

denz kızları kıyılardan topladıkları tahta parçalar ve çeştl malzemeler br araya getrerek

barınak yapmalarına yardımcı olmuşlar. İşte bu

şehr böylece oluşmuş.

— Geçen yılk korkunç depremde bnlerce nsanımızı kaybettk; demek k sebeb bu makne,

yan szsnz. Sz nsanlığın düşmanısınız!

Kont:

— Büyük tufanda da Grmlosların nesl tükenecekt, yaşamak çn mecburdular…

28

2 Gi\\eOli Ülke GriOlos

P:31

Seçkn:

— Bunu yapmaya hakkınız yok, barış çnde

yaşayablrz, ded usulca.

Kont:

— Bz barış değl, savaş styoruz.

Hırıltılı br ses çıktı boğazından. O anda ne kadar korkunç br düşmanla karşı karşıya olduklarını anlamıştı çocuklar.

29

NesliJan Şirin 2

P:32

Kont devam ett:

— Neslm bu karanlık fayların arasında sıkışıp

kaldı. Büyükbabam Kont Kamptus br muctt.

Ölürken ona söz verdm, dünyayı ele geçreceğm, dye. Deprem maknesn cat edp büyük

sarsıntılar yarattı, fakat yeterl olmadı. Öyle sarsıntılar olmalı k bulunduğumuz bölgenn üstü

yerle br olmalı. Halkımın enerjs tükenyor. Oysa

yeryüzünde, su perler le denz kızlarından öğrendğmze göre, çok fazla yyecek, genş araz-

ler ve daha temz çme suları varmış. Oksjensz

yaşamamız mümkün değl. Üstelk suyla temasımızı kesmek amacıyla yaptığımız su barajları

her an çökeblr. Bu karanlık kayalar arasına suların dolduğunu düşünmek ble stemyorum.

Bu sözlerden sonra çatık kaşları brden düzeld. Balkondan odaya doğru hızla koşturdu. Masanın üzernde duran, rakamlarını okuyamadıkları, garp ama saat olduğu bell olan br alete

bakarak:

30

2 Gi\\eOli Ülke GriOlos

P:33

— Eyvah bu akşam yemeğe denz kralçes

Verda le su perlernn lordu Lort Pengs gelecekler. Szlern de katılmanızı, onlarla tanışmanızı styorum.

Çocuklar br an brbrlerne baktılar. Cesur:

— Elbette katılırız, ded çeknerek.

Fakat Seçkn karşı çıkarak homurdandı:

— Kend adına konuş.

Kont konuşmaları duymuştu; brdenbre

Seçkn’e döndü ve sert bakışlarla sordu:

— Br şey m dedn acaba?

Seçkn o anda kıpkırmızı oldu.

— Hç, hçbr şey efendm, sadece dnlenmek

styoruz, yan şey akşamk yemeğe kadar efendm, dye ekled kekeleyerek.

Kont:

— Akşam k yemeğe gürültücü dostunuzu

getrmezsenz sevnrm, ded.

Sonra Daruan’a dönerek sözlerne devam ett:

— İnsanları şatonun en rahat odasına götürün.

Akşama yemekte görüşürüz, ded çocuklara.

31

NesliJan Şirin 2

P:34

O ana kadar hç konuşmayan Daruan, çocuklara:

— Buyurun efendm, ded. Ses çok donuktu.

Cesur ve Seçkn çekngen adımlarla muhafızları ve Daruan’ı takbe başladılar.

Cesur:

— Daruan, smn yanlış söylemedm umarım.

Kıyafetlermz, her ne kadar üzermzde kuruduysa da henüz nemller. Bze gys getreblr

msnz acaba?

Daruan muhafız yaratıklara çocukların anlamadıkları dlde br şeyler söyled.

— Tamam, şmd getrecekler, başka br emr-

nz var mı?

— Hayır, teşekkürler.

Ne kadar sert durmaya çalışsa da, Cesur’la

Seçkn ondan hoşlanmışlardı. Onun, Kont gb

soğuk, tc değl, aksne sıcacık bakışları vardı.

Daruan dışarı çıkar çıkmaz Seçkn kapıyı hemen kapattı. Nemden çürümüş, gacırdayan

tahta yatağa oturdu. En rahat odaları burası

mıymış? dye sordu.

32

2 Gi\\eOli Ülke GriOlos

P:35

Bunun üzerne Cesur’un sabrı taştı ve hışımla:

— Dünyanın geleceğ söz konusuyken, sorduğun soruya bak, dye bağırdı. Sonra da ses-

n kısarak devam ett konuşmasına: Ne yapıp ne

edp, engel olmalıyız büyük patlamaya. Yoksa bu

dünyanın sonu olur, düşünmek ble stemyorum.

Bütün sahp olduklarımız, anne-babamız, sevdklermz hatta sevmedklermzle dünyamız yok

olacak.

33

NesliJan Şirin 2

P:36

İlk defa kend başlarına kalınca ne kadar çaresz olduklarını anlamışlardı. Kapının dışına vurulduğunda Marsık da brkaç kez havlamıştı

kapıya doğru. Muhafız yaratık, gys olduğunu

zannettkler şeyler önlerne bırakıp sesszce

dışarı çıktı. Gysler, kumaş parçalarından eklenmş yamalı bohça gbyd. Onların yanında yosun plernden örülmüş sandalet tp ayakkabılar da vardı.

Seçkn gysye benzer kumaş yığınlarını üzer-

ne tuttu ve:

— Pek tarzım olduğu söylenemez, ama gymekten başka çaremz yok, ded.

Yarı ıslak kıyafetlern çıkarıp kuruması çn

yataklarının kenarına serdler. Verlen gys-

ler ve ayakkabıları gymeye başladılar. Bunlar ayak bleklerne kadar nen tek omzun br

kısmını açıkta bırakan Grmlosların gydğ

sıradan gyslerd. Cesur, sandaletlern uzun

bağcıklarını bağlarken gülüyordu.

— Halmze bak, arkadaşlar görse ne derlerd

acaba? Ama burada moda böyle, ded.

Seçkn de kollarını açıp:

— Grmlos modasının en yenler! dye bağırdı.

İks brden gülmekten yerlere yattılar.

Sank o gergn saatlern patlamasıydı bu. İlk

34

2 Gi\\eOli Ülke GriOlos

P:37

kendne gelen Cesur, eln ağzına götürerek fısıldadı:

— Susss, şmd şu meşhur akşam yemeğn

düşünmelyz. Bz ne gb sürprzler beklyor acaba? Ne yyeceğmz de ayrı br merak konusu...

35

NesliJan Şirin 2

P:38

Üstelk daha tanıştırılacağımız ucube yaratıklar varmış; ama öneml değl.

Seçkn yemeğ umursamaz görünerek:

— Kaçmanın yollarını aramalaıyız, ded.

— Cesur sesn braz sertleştrd:

— Anlamıyorsun galba, kaçmak çözüm değl, büyük patlamaya engel olmalıyız, dünyanın

sonu bzm de sonumuz olacak düşünsene…

Ama nasıl engel olacağını kend de blmyordu. O sırada Daruan grd çerye.

— Gyndnz m? Başka br emrnz var mı

Efendm? dye sordu.

— Hayır Daruan, ded Cesur, sonra ekled: Şu

efendm laflarını bırak Daruan, sennle y arkadaş olablrz. Sah yemek saat kaçta? Cesur saatne baktıktan sonra konuşmasına devam ett.

Aaa, benm saatm hala 18’de duruyor, sank

hç zaman geçmemş gb.

Daruan, genş ağzını

daha da yayarak -k bu

gülümseme anlamına

gelyordu- konuştu:

— Dünyanın br

günü, Grmlos’un on günühç zaman geçmemş gb.

daha da yayarak -k bu

36

2 Gi\\eOli Ülke GriOlos

P:39

ne eşdeğerdr; bunu denz kızlarından öğrendk.

Ara bölgey geçtkten sonra, yern 50 km dernlğnde zaman kavramı değşyor.

Seçkn br dedektf edasıyla sordu:

— Pek başka neler öğrendnz denz kızlarından? Sze neden yardım edyorlar?

Daruan devam ett:

— Denz kızları ve su perleryle yüzyıllardır barış çnde yaşıyoruz. Onlar bzlere çeştl blgler

öğretr. Denz btklern ve balıkları yyecek olarak getrp satarlar. Kont da karşılığında onlara

mücevherler verr. Değş tokuş yaparız.

— Mücevher m? dye soran Seçkn’n gözler

parıldamıştı.

Fakat Daruan oralı olmadan konuştu:

— Evet, fayların arasında madenc Grmloslar

hç durmadan çalışır; elmas, yakut, zümrüt, altın çıkarırlar.

Cesur:

— Benm çok merak ettğm br konu

var, ded. Nasıl oluyor da dlmz bu kadar rahat konuşablyorsunuz?

37

NesliJan Şirin 2

P:40

Şaşkınlığını çabuk üzernden atan Daruan:

— Gayet bast, denz kızlarından oluşan br

grup öğretmen, bz yönetc Grmloslara dlnz

ve pek çok dl öğrett.

Şaşırma sırası Cesur’a gelmşt.

— Yönetc Grmlos mu? dye sordu hayretle.

— Evet efendm, Kont’un büyükbabası soylu

br aleden gelyordu. Grmlosları sınıflandırmıştı.

Yönetc Grmloslar, şç Grmloslar, ana Grmloslar, dokumacı ve hzmetkar Grmloslar.

Cesur’un kafasını kurcalayan br şey vardı.

Dauran’dan bunu öğrenmek styordu.

— Mücevherler... Yan şey... Herhâlde çoktur...

Ve onları br yerde muhafaza edyorsunuzdur.

Daruan brden karardı, üzüntülü br sesle cevapladı:

— Mücevherlern yönetm tamamen Kont’a

attr. Gzl hazne odasına sadece o greblr.

38

2 Gi\\eOli Ülke GriOlos

P:41

Odada br süre sesszlk hakm oldu, sesszlğ

her zaman k gb Seçkn bozmuştu:

— Daruan bz sen çok sevdk; ama çatlak

Kont’undan hç hoşlanmadık doğrusu.

Gözlern patlatarak br metre gerye sıçrayan

Daruan yalvarırcasına konuştu:

— Aman susun efendm, ne olur susun; eğer

duyarlarsa szn çn kötü olablr. Br an sustu,

gözleryle çocukları süzerek devam ett: Daruan

da zamansız gelen bu msafrlerden çok hoşlandı efendm…

— Baksana Marsık ble senden hoşlandı, ded

Seçkn. Gerçekten de Marsık Daruan’ın önünde

zıplıyor, kucağına almasını styordu. Onunla br

süre oynadı Daruan brden telaşlandı ve:

— Başka steğnz yoksa ben gdeym, Kont

ben arayabalr, ded.

— Oldu Daruan, yemekte görüşürüz,

ded Cesur.

39

NesliJan Şirin 2

P:42

Çocukların yce uykusu gelmşt.

— Braz uyuyalım, ne dersn? ded Seçkn.

Cesur:

— İy olur, dnlenmemz gerek; belk uyanınca

bu kabus bter.

— Umarım... ded Seçkn.

Seçkn’n ses umutsuzluk doluydu. Br yandan da tahta yatağın üzerndek kalın aba gb

döşeğe uzanmış, denz btklernden örülü örtüyü de üzerne örtmüştü. Marsık’a:

— Marsık gel yanıma, dye seslend.

Marsık heyecanla yatağa atladı ve örtünün

altına gömüldü. Çocuklar da yatmışlardı; gözlern kapar kapamaz ks de uyumuştu.

Cesur o kadar dern uyuyordu k, annesnn:

40

2 Gi\\eOli Ülke GriOlos

P:43

— Cesur, Cesur, kalk yavrum, dye seslendğ-

n duyduğu hâlde, gözlern açamıyordu. Br k

kıpırdandıktan sonra göz kapaklarını yavaşça

araladı, annes karşısında duruyor, ona gülümsüyordu. Sevnçten çılgın gb boynuna sarılarak

bağırmaya başladı:

— Annecğm, ne olur ben affet! Senden znsz çıktığım çn çok pşmanım. Denze düştüm,

yaratıklar bz kaçırdı, yaratıklar, yaratıklar...

— Ağlama yavrum her şey düzelecek sen

beklyoruz korkma!..

Cesur onu dnlemyor ve nefes almadan konuşuyordu:

41

NesliJan Şirin 2

P:44

— Annecğm büyük patlama, büyük patlama, ne olur kaçın, Uludağ’ın en yüksek tepesne

çıkın. Korkunç patlama, ardından da depremler

olacak. Çok korkuyorum babamı ve kardeşm

de kurtar, Seçkn’n annes Meral teyzey de ara,

ama Seçkn nerde? Seçkn, Seçkn, ben bırakma Seçkn!..

— Cesur, Cesur lütfen uyan yemek vakt…

Gözlern açtığında hâlâ şoktaydı. Bundan

büyük hayal kırıklığı olamazdı. Burada bulunmalarının gerçekten rüya olmadığını blyordu

artık. Gözler yaşlarla doluydu ve Seçkn’e sarılmış sayıklıyordu:

— Annem, annem gördüm rüyamda...

— Cesur ne olur sakn ol, yanında ben varım.

Bak Daruan geld, lütfen kendne gel.

Daruan kapıda donmuş gb kıpırdamadan

beklyordu. Sank o da hslenmş, üzülmüştü.

— Buyurun dostum

Cesur, Kont bz bekl-

yor, ded hırıltılı sesyle.

Cesur Daruan’a

yaklaştı ve:

— Gerçekten bzmle dost musun? dye

sordu.

beklyordu. Sank o da hslenmş, üzülmüştü.

Cesur, Kont bz bekl

42

2 Gi\\eOli Ülke GriOlos

P:45

Br süre bakıştılar, Daruan hç konuşmadan

yavaşça kapıdan çıktı. Çocuklar ve Marsık sesszce onu takbe başladılar. Daha önceden kuruttukları kend kıyafetlern tekrar gymşlerd.

Nem kokan, uzun kordorun sonundak asansöre bndler. Asansör tehlkel br şeklde gıcırdayarak sallanıyordu. Bu sefer metrelerce yukarıya jet hızıyla çıkıyorlardı. O kadar çok çıktılar

k, yol hç btmeyecekmş gb gelmşt ksne de.

Asansör korkunç br sarsıntıyla anden durdu.

Kapı açılınca ucu bucağı gözükmeyen br salona adım attılar. Tıpkı lk uyandıkları fanus gb br

odaydı burası. Seçkn dışarıda yüzen balıkları

görünce pencerelere yaklaşarak eln suya doğru uzattı. El ıslanmıştı, brden rklp çekt ve feryadı bastı:

— Vay canına burada cam yok! Ama nasıl

olur?

Cesur se şaşırmamış gb konuştu:

— Fark etmemş olamazsın, fanusta

da cam yoktu...

— Hava barajı, ded Daruan, sadece

Kont’un bldğ br sır.

43

NesliJan Şirin 2

P:46

Denzn dbnde karanlık hakmd. Yalnızca

mercan kayalıklarında sık sık parlayan, renkl d-

kenlern oluşturduğu ışık parıltıları ve balıkların

parlak pulları arada br ışıldıyordu. Marsık yanılgıya düşerek suya doğru kafasını daldırıverd;

fakat neye uğradığını anlamadı. Seçkn hemen

onu ger çekt ve:

44

2 Gi\\eOli Ülke GriOlos

P:47

— Hayır, oraya sokulma kızım; çok tehlkel,

anladın mı ben? dyerek uyardı. Zaten gereken

ders almış, br anda kaçmıştı yemek masasının

altına.

Cesur se salonun tam ortasında duran çok

büyük, gösterşl masaya bakarak bağırdı:

— Seçkn, Seçkn etrafı ncelemey bırak da

buraya gel, karnım zl çalıyor…

Seçkn yemek sözünü duyar duymaz masanın yanında btmşt. Braz dkkatlce bakınca k-

s de donup kaldılar.

Ortada büyükçe br kasede, çeşt çeşt yosun

yaprakları ve köklerden hazırlanmış salata vardı. Onun yanındak hasır sepet; kardes, ıstakoz,

mdye, kalamar gb denz ürünleryle ağzına kadar doluydu. Okyanuslarda yaşayan, ton balığı, kılıç balığı, yılan balığı, köpek balığı gb çeştl

balıklar yarı pşmş olarak tabaklara konmuştu.

Menü çok zengnd fakat çocukların damak tadına htap etmyordu.

Çocuklar yüzlern ekşterek seçm yapmaya

çalışıyorlardı.

45

NesliJan Şirin 2

P:48

Seçkn:

— Bunlar da ne böyle? Yarı çğ…

Cesur onu dürterek:

— Salatadan yyeblrz. Braz da balık yumurtası… Yoksa açlıktan ölmek üzereym, ded fısıltıyla. Sonra da Daruan’a dönerek, daha kmse

gelmemş, dye ekled.

— Brazdan gelecekler, efend Cesur.

O sırada asansörün ses geld. Daruan hırıldadı:

— İşte dğer msafrler de geldler, sessz olun.

Çocuklar oldukları yere çvlendler, gözler

asansördeyd. Kont Grmptus’un ses duyuldu:

— Buyurun Kralçem, Lort Pengs…

İçerye önce çok uzun ve r yapılı denz kral-

çes grd. Arkasındak k denz kızı salon kapısında kalmışlardı, muhafız oldukları bellyd. Başında elmas ve yeşl zümrütlerle

süslü kocaman br taç,

elnde yne aynı derecede değerl uzun parlak asa vardı. “Shrl

şında elmas ve yeşl zümrütlerle

süslü kocaman br taç,

46

2 Gi\\eOli Ülke GriOlos

P:49

olmalı” dye düşündü Cesur. Haff svr kulaklarını yne zümrüt ve elmas karışımı küpeler süslüyor, boynundak gerdanlık göz kamaştırıyordu.

Kolunda blezkler, parmaklarında yüzükleryle,

üzernde hatırı sayılır br servet taşıyordu. Altın

şlemel elbse ve pelern yerler süpürüyor, çok

haşmetl br görüntü serglyordu.

Arkasından gr buğulu, nce uzun yapılı, ağzı,

burnu, gözler zor seçlen br yaratık grd çer.

Kulaklarında r halka küpeler, upuzun, düz saçlarının arasından gözüküyordu. Ürkütücü syah

derden pelernn çnde nce görüntüsü kaybolmuş gbyd sank.

Kont Grmptus önde Kralçe arkada çocukların yanına doğru yaklaştılar.

Kont:

— İşte dünyalı msafrlermz, ded.

Cesur, kalbnn duracağını zannett. Hç sesn

çıkaramadı. Bunun üzerne Kont tanışma

merasmne devam ett:

— Denz Kralçes Verdaaa, Haşmetmeab.

47

NesliJan Şirin 2

P:50

Kralçe Verda başını haffçe öne eğerek selam

verd.

Çok tatlı, nce br sesle, şarkı

söyler gb konuşuyordu:

— Szlerle tanışmak çok

güzel, ben şmd-

ye kadar çok nsan

gördüm, fakat sz

ben gören lk nsanlarsınız.

Cesur, Seçkn’n konuşmadığını, hpnoza grmş

gb baktığını görünce, düğümlenmş boğazını haffçe

temzled ve:

Kralçe Verda başını haffçe öne eğerek selam

söyler gb konuşuyordu:

güzel, ben şmd

48

2 Gi\\eOli Ülke GriOlos

P:51

— Bz de şeref duyduk. Benm adım Cesur

BARIŞ, bu da arkadaşım Seçkn CAN ve köpeğ

Marsık, ded.

Marsık yemeğn btrmş, hçbr şeyden habersz yerde uzanmış kestryordu.

Kont dğer yaratığı şaret ederek:

— Su perlernn hakm Lort Pengs, kends

çok uzaklardan, Atlas Okyanusu’nda yaşayan

amcası Kral Penzen’nn ülkes Penmnyum’u z-

yaretten yen geld.

Cesur gördüğü garplkler normal karşılamış

gb:

— Merhaba, ded ve eln uzattı.

Lort Pengs’nn el rüzgâr gb el-

n sıyırdı, havayla tokalaşmıştı sank…

— Merhaba, ded ve eln uzattı.

Lort Pengs’nn el rüzgâr gb el-

n sıyırdı, havayla tokalaşmıştı san49

NesliJan Şirin 2

P:52

İç ürpermş, tüyler dken dken olmuştu.

“Allah’ım bze güç ver!” ded çnden.

Kont uzun kollarını masaya doğru uzattı ve:

— Artık yemek vakt, had oturalım, dyerek

her br brer taht gb gösterşl sandalyeler gösterd. Fakat oldukça yüksek olan taş sandalyelere oturmakta br hayl zorlanmıştı çocuklar.

Kont, ev sahb edasıyla masanın başına, Lort

Pengs soluna, Kralçe Verda se sağına oturdu.

Daruan masanın öbür başına oturmuş, Cesur

ve Seçkn’ k yanına almıştı. Oturmuşlardı oturmasına, ama br sorun vardı; yarı pşmş, yarı çğ

yyecekler nasıl yyeceklerd? Açlıktan da çler

kopmuştu.

Kont:

— Sayın msafrlermz, umarım yemeklerm-

z beğenrsnz.

O sırada Seçkn, kıskaca benzer çatalını hang

tabağa uzatayım dye kara kara düşünüyordu.

Oysa Kralçe Verda le Kont Grmptus, küçük denz canlılarını ve denz salyangozlarını ştahla yemeğe başlamışlardı

ble…

nı ştahla yemeğe başlamışlardı

50

2 Gi\\eOli Ülke GriOlos

P:53

Daruan:

— Hayd yyn, acıktığınızı söylüyordunuz,

derken yılan balıklarından brn tabağına uzatmış dlmlyordu.

Seçkn bu manzara karşısında daha fazla dayanamayıp Cesur’un yüzüne baktı. Brkaç kez

kuru kuru yutkunduktan sonra konuştu:

— Mdem br garp… şmd...

Cesur:

— Sakın böyle br şeye yeltenme! Yosun salatası le balık yumurtalarından yyeblrsn. Sonra

da öneml br şey hatırlamış gb, aaa bak sen

ton balığını da sevyordun değl m? dye sordu.

Seçkn “Evet” der gb başını salladı.

— Ama pşmş olanı... dedkten sonra çatalını

masanın ortasında duran büyük salata kasesne

daldırdı. Kend tabağına brazcık koydu, sonra

da tabağında denz canlısı var mı dye uzun

uzun karıştırdı. Yavaşça ağzına götürdü.

Annesnn pşrdğ ve zorla yedrdğ

ıspanağa benzyordu tadı. Yaşamak

çn bunlardan yemelyd.

daldırdı. Kend tabağına brazcık koydu, sonra

51

NesliJan Şirin 2

P:54

Cesur, Daruan’a sordu:

— Bu nedr?

— Özel br Grmlos çeceğdr. Eğer beğenmezsenz yanındak kupada denz suyundan

arıtılmış çme suyu da var, dye cevapladı Daruan.

Cesur, çeceğn neden yapıldığını sormaya cesaret edememşt; ama br dkşte hepsını btrmşt. Braz koyu kıvamda olmakla beraber yne

de çleblrd. Yanlarında 3 Grmloslu bulunuyor52

2 Gi\\eOli Ülke GriOlos

P:55

du kendlerne hzmet eden. Hemen onlardan br

bardak su sted.

Kont, Kralçe Verda’ya nazkçe sordu:

— Kral hazretlern de beklyordum; neden

teşrf etmedler acaba?

Kralçe ağzındakler yuttuktan

sonra braz sıkıntılı cevapladı:

— Blyorsunuz k, Kral Verdos sarayından pek çıkmak

stemez. Mecbur kalmadıkça

yan…

53

NesliJan Şirin 2

P:56

Bu düpedüz yalandı. Çünkü Kral, Kont’tan ve

Lort Pengs’den hç hoşlanmazdı. tekrar sordu:

— Pek, küçük Prenses bze katılacaklar mı bu

akşam?

— Evet, ded Kralçe Verda. Brkaç arkadaşıyla gelecekler, dünyalı msafrlerle tanışmak çn.

Göz ucuyla da çocuklara bakmıştı. Brden heyecanla sordu:

— Kontes Nrena’yı göremyorum?

Kont ps ps sırıttı ve:

— Brazdan gelecek, her zamank gb geç kaldı. Hoş bu

günlerde çok meşgul tab,

ded.

Bu sırada asansör

yne gelmşt. Kont

hemen ayağa kalkarak kapıya yö-

— Brazdan gelecek, her za

mank gb geç kaldı. Hoş bu

günlerde çok meşgul tab,

ded.

yne gelmşt. Kont

hemen ayağa kal

karak kapıya yö

54

2 Gi\\eOli Ülke GriOlos

P:57

neld. Taş kapı yavaşça açılırken salonun kasvetl havasını dağıtan neşel gülümsemeler

duyuluyordu asansörün çnden. Herkes Kontes Nrena’nın geldğn zannetmşt. Oysa gelen

Grmlos’a grerken gördükler ve çocuklara telepatk olarak, “Merhaba” dyen denz kızıydı; yanında da 3 arkadaşı bulunuyordu.

Cesur ve Seçkn, tanıdık brn görmüş gb heyecanlanıp ayağa kalkmışlardı. Kralçe Verda gülümseyerek tanıştırdı:

— Sze kızım Prenses

Denz’y takdm ederm.

— Tanıştığımıza sevndm,

ded denz kızı. Sonra devam

ett: Bunlar arkadaşlarım,

İbenz, İdehna ve

Salnay.

Cesur da kendn toparlayarak:

yecanlanıp ayağa kalkmışlardı. Kra

lçe Verda gülümseyerek tanış-

— Tanıştığımıza sevndm,

ded denz kızı. Sonra devam

ett: Bunlar arkadaşlarım,

55

NesliJan Şirin 2

P:58

— Ben Cesur BARIŞ, ded

— Ben de Seçkn CAN, bu köpeğmz Marsık.

İdehna ve Salnay’ın kıyafetler şatafatlı bando mızıkacıları gbyd. Denz kızı ordusunda görevl subaylar olduklarını sonradan öğreneceklerd çocuklar. İbenz se yleştrc yan doktordu.

Seçkn:

— Böyle güzel hanımlarla tanışmak ne güzel,

dyerek kızlara sokuldu.

Cesur hemen her ortama çabuk kaynaşamaz,

braz soğuk dururdu. Fakat Seçkn’n bu konuda

daha grşken olduğu su götürmez br gerçekt.

Kızlar gülüşerek hep br ağızdan:

— Bzm çn de öyle, dedler.

Kont:

— Ayakta kaldınız, buyurun masaya, dyerek

yer gösterd denz kızlarına.

Denz, Cesur’un hemen yanındak sandalyeye, onun yanındakne de İdehna oturdu. İbenz

se kbar br şeklde sandalyesn tutan Seçkn’n

yanına lşt.

İbenz’n yanındak boş sandalyeye Salnay

oturmuş, atıştırmaya başlamıştı ble... Zaten

haffçe tombuldu dğerlerne nazaran.

Denz kızları, yemek salonuna grdkler andan

tbaren çerdek gergn, sıkıcı hava dağılmış56

2 Gi\\eOli Ülke GriOlos

P:59

tı. Cesur ara sıra kaçamak bakışlarla yanında

oturan Denz’ye bakıyordu. Çok güzeld. Saçları sapsarı ve lüle lüleyd. Gözler denz rengyd, Kralçe’nn gösterşl takılarına rağmen, onun

boynunda küçük muskayı andıran kolye, kolunda mdye kabuklarından yapılmış narn br blezk vardı. Çok güzel pembe br elbse gymşt.

Lort Pengs çerye grdğ andan tbaren gözlern ayırmamıştı Denz’den. Ne düşündüğünü

tahmn etmek olanaksızdı. Cesur bu bakışları hç

beğenmemşt. Seçkn se yanında oturan İbenz

ve Salnay’la koyu br sohbete dalmıştı...

Kont Grmptus, ağzına uzunca br balığı sokmaya çalışırken Lort Pengs’den Atlas

Okyanusu’nda gezp gördüğü yerler anlatmasını stemşt.

Lort Pengs:

— Çok uzun br yolculuk oldu. Amcam Kral

Penzen’n davetyle gttm, yeğenmn düğününe katıldım. Düğün muhteşemd, ded. Gözler

hâlâ Denz’deyd.

Denz onu duymazdan gelerek Cesur’a döndü.

— Kurtulduğunuza çok sevndm, szn su

hortumuna kapıldığınızı gördük fakat nsanlara

yaklaşmamız ve görünmemz yasak olduğu çn

sze yardım edemedk, ded.

57

NesliJan Şirin 2

P:60

Denz kızları da başlarıyla onu tasdklerken

Kralçe Verda hddetlend ve sert br sesle konuştu:

— Denz, sz nsanlara yaklaşmamanız ve denz yüzeynde fazla kalmamanız gerektğ konusunda uyardığımı zannedyorum.

— Annecğm, gereksz yere telaşlanıyorsun.

Şddetl dalga çıkınca ve hava sslendğ zaman

balıkçılar kıyıya kaçıyorlar. Bz de rahat rahat

dalga kayağı yapıyoruz, ded Denz umursamazca.

Bu sözlerden sonra Kont:

— Saklanmanıza gerek kalmayacak, szn ve

bzm neslmz çn özgürlük çok yakındır... Dostlarım, yüzyıllardır barış çnde yaşıyoruz. Yaptığımız anlaşma gereğ, sz bze blmedğmz s-

hrl formüller verdnz. Bz de sze Grmlosluların

paha bçlmez mücevherlern, ded.

Lort, Daruan’a doğru ufak br el hareket yaptı. Daruan braz ötede duran muhafızın elnden

kocaman, syah mücevher kutusunu aldı ve

Kont’un yanına gelerek açtı. Kont, ucunda kocaman yakut br taş sallanan kolyey, kendsnden

beklenmeyen şık br hareketle Kralçe Verda’nın

boynuna taktı. Cesur ve Seçkn ağzı açık bakıyorlardı. Kralçe memnunlukla gülümsed.

— Elbette Kont’um, ded ve ekled: Blge Zor58

2 Gi\\eOli Ülke GriOlos

P:61

dek yen blgler üzerne çalışıyor. Han şu geçen

gün bahsettğnz, sonsuz güç ve sonsuz yaşam

büyüler...

Kont yce keyflenmşt, sırıtarak konuştu:

— Büyükbabam, bana brçok büyünün sırrını öğrett; ama Grmlosların büyü gücü sınırlıdır.

Bu konuda yardımcı olduğunuz sürece haznem

emrnzdedr, ded.

Cesur, o ana kadar dkkat etmedğ elndek

su kupasının saf altından olduğunu fark etmşt.

Denz se suratını asmıştı, bell k bu pazarlıktan

hoşlanmıyordu. Annesne keskn bakışlar fırlattı

ve sadece Cesur’un duyableceğ br sesle mırıldandı:

— Annem br gün hata yaptığını anlayacak.

Cesur:

— Şmd daha y anlıyorum denz kızları ve

Pengs’nn Kont’a neden yardımcı olduklarını,

dye fısıldadı.

O sırada balık pullarından yapılmış, şıkırdayan

elbses le kontes grd çerye. Sık, koyu yeşl,

kıvırcık saçlarını Kralçe Verda’nınknden daha

gösterşl kukuleta bçmnde tacına sıkıştırmıştı.

Kont:

— Geç kaldın hayatım.

Sonra da çocukları tanıştırdı Kontes Nrena le.

59

NesliJan Şirin 2

P:62

Kontes suratını çrkn br şekle soktuktan sonra

alaycı br tavırla ve cırıltılı br sesle konuştu:

— Hayatımda lk defa nsan görüyorum, ne

kadar da çrknler.

Seçkn, kend kendne söylend, “Çrkn sana

benzer.”

Kontes çocuklarla fazla lglenmeyerek Kral-

çe Verda’nın yanına oturdu.

— Gecktğm çn hepnzden özür dlerm.

Ama blyorsunuz k dş Grmlosların üreme zamanı ve onlarla lglenmek zorundayım. Yumurtaların sıcaklık dereces düşmemel. Bu onlara

zarar verr.

Konuşurken del gb ağzına kabuklarıyla mdyeler tıkıştırıyor, ağzından çatur çutur sesler

gelyordu.

Seçkn:

— Iyyy, dye br ses çıkardı. Hç hoş değl, üstelk de yumurtadan çıkıyorlar, cvcv gb.

Cesur arkadaşına şddetl br drsek attı.

— Susss, duyacaklar, aptallık etme! dye fısıldadı.

Onlar duymamıştı, ama Denz ve kızlar duymuş, gürültülü br kahkaha koparmışlardı. Sal-

nay:

— Ben de aynı fkrdeym, ded.

60

2 Gi\\eOli Ülke GriOlos

P:63

Kontes gözlern devrerek denz kızlarına baktı ve hırıldar gb konuştu:

— Fkrn bze de söyle hayatım.

Salnay kıpkırmızı oldu br anda.

— Şey... Yan haklısınız, yumurtaların sıcaklığı

çok öneml, dyebld.

Kralçe Verda konuyu dağıtmak ster gbyd:

— Kontes Nrena çok şıksınız, bayıldım kostümünüze, ded.

— Trs ve somon balığı pullarından yapılmış

bu elbsey, Penmnyum’dan hedye olarak getrd Lort Pengs, ded ve ekled: Sen de çok şıksın hayatım.

Yemek btmş, çocuklar masadan kalkmışlardı. Seçkn, İbenz, Salnay ve İdehna camsız pencerelern yanına gtmş, hem balıkları seyredyor

hem de sohbet edyorlardı. Arada neşel kahkaha sesler çınlatıyordu ortalığı.

Cesur, Denz’ye çocukları şaret ett.

— Çabuk kaynaştılar, ded gülümseyerek.

Denz:

— İnsanlar her zaman bzde garp br merak

uyandırmışlardır. Kızlar da bu fırsatı y değerlendryorlar doğrusu, ded ve hayd yanlarına

gdelm, dye ekled.

Cesur, ayağa henüz kalkmıştı k, Denz koşar

61

NesliJan Şirin 2

P:64

adımlarla grubun yanına varmıştı ble. Kont ve

Lort Pengs hâlâ masada oturuyorlardı. Cesur,

Lort Pengs’nn sns br şeklde fısıldadığını fark

ett. Tam arkalarındak duvarda asılı acayp tabloya bakar gb yaparak kulak kabartmıştı.

— Askerlermn nşa ettğ dev denzaltı gems Zalakonta tamamlanmak üzere. Üstelk stendğ anda görünmez olablmes çn kuvvetl

büyüler gereklyd. Amcam Kral Penzen’den çok

faydalı blgler öğrendm. Atlas Okyanusu’ndan

da bu ksrde kullanableceğmz gzeml btkler

topladım.

Kont:

— Büyük patlamadan su perler de kârlı çıkacaklar. Söz verdğm üzere Denzerya’yı ele geçrmen çn sana yardım edeceğm.

Pengs, suratına yne o şeytan gülümsemey

yapıştırarak konuştu:

— Böylece ben de Denz’yle evlenebleceğm.

Cesur’un duydukları karşısında kanı çeklmşt.

“Kont hem dünyayı hem de denz kızlarının ülkes Denzerya’yı ele geçrmeye uğraşıyor. Bunu

hemen Denz’ye söylemelym.” dye düşündü,

ama sonra vazgeçt. Burası yer değld. Sabredecek, söylemek çn uygun zamanı kollayacak62

2 Gi\\eOli Ülke GriOlos

P:65

tı. Belk de Kont’a karşı brlkte savaşırız dye düşünmekten kendn

alamıyordu. Yavaşça onların yanından uzaklaştı. Duydukları yeterlyd

onun çn.

63

NesliJan Şirin 2

P:66

BW Oacera setiN

3. kitabı

“HARİKA

YUMURTALAR”DA

DEVAM EDİYOR...

BW Oacera setiN

3. kitabı

HARİKA

YUMURTALAR

DEVAM EDİYOR...

64

2 Gi\\eOli Ülke GriOlos

P:68

Bu macera setiN

3. kitabı

“HARİKA

YUMURTALAR”DA

DEVAM EDİYOR...

Bu macera setiN

Kartaltepe Mahallesi. 5. Şirin Sokak. No.: 6 - 8

Sefaköy - Küçükçekmece / İSTANBUL

Tlf.: (0212) 639 39 12 - 43 - Faks: (0212) 540 73 63

www.caliskanari.com.tr

Create a Flipbook Now
Explore more