Está en la página 1de 324

M E R Z L F L VA N E L

Mutluluk

28. Basm Remzi Kitabevi

Mutluluk
mer Zlf Livaneli

Kapak fotoraf: Gl Ezen Kapak dzeni: mer Erduran ISBN 975-14-0900-4 Birinci Basm: Kasm, 2002 Yirmi Sekizinci Basm: ubat, 2004 Remzi Kitabevi A., Selvili Mescit Sok. 3, Caalolu 34440, stanbul Remzi Kitabevi A. tesislerinde baslmtr.

http://sanalktphane.blogspot.com

MER ZLF LVANEL


lk hikye kitabn 1978 ylnda yaynlad. Arafatta Bir ocuk adn tayan kitap eitli dillere evrildi, sve ve Alman televizyonlar tarafndan film yapld. 1996 ylnda Milliyet gazetesinde tefrika edilen Engerein Gzndeki Kamama roman, Balkan Edebiyat dl'n kazand. Birok dile evrildi, spanya, Yunanistan, Gney Kore gibi lkelerde en ok satan kitaplar listesine girdi ve dnya basnnda vglerle karland. Bir Kedi, Bir Adam, Bir lm roman ise 2001 yl Yunus Nadi Roman dl'n kazand. Kitabn yayn haklar birok lkenin yan sra, Fransa'daki Edition Gallimard tarafndan alnd. Mutluluk, yazarn drdnc edebiyat yapt. Kltr ve sanat abalaryla dnya barma yapt katklardan dolay UNESCO Paris tarafndan Bykelilikle onurlandrlan Zlf Livaneli, otuzdan fazla ulusal ve uluslararas dln sahibi. Bunlar arasnda San Remo Yln Bestecisi dl, Alman Plak Eletirmenleri Birlii Byk dl, Hollanda Edison dl, Valencia ve Montpellier Film Festivallerindeki "En yi Film" dlleri saylabilir. Harvard, Princeton gibi niversitelerdeki ilgi gren konferanslar, dnya kltr zirvelerinde sunduu bildirileri, besteleri, konserleri, filmleri ve kitaplaryla tannan Livaneli'nin 1997 Mays aynda Ankara Hipodromu'nda yarm milyon kiiye verdii konser, bu alanda bir rekor oluturuyor. (25Temmuz)

Meryem'in Uuu
an glnn dibi kadar derin on yedi ya uykularna dalm blan Meryem, dnde kendisini rlplak bedeniyle Zmrd-anka kuunun boynuna binmi uarken gryordu. Anka kuu da kendi ince bedeni gibi bembeyazd ve onu hi sarsmadan, incitmeden bir ty gibi uuruyor, kpk kpk bulutlarn arasndan geiriyordu. Kuun boynuna tutunmu olan Meryem'in ii mutlulukla doluydu; serin, tatl rzgrlar boynunu, omuzlarn, kua skca tutunmu plak bacaklarn okuyor, iine tatl rpermeler salyordu; 'Ey ku!' dedi iinden, 'Ey mbarek ku! Ey kutlu ku!' Nenesinin anlatt kutu bu; o uzun boylu, kemikli, zayf, gl kuvvetli ve bir bakyla herkesi korkutan nenesinin, geceler boyu vd ku. Sonunda gelmiti ite, usuz bucaksz gkyznde szlerek evlerinin nne inmi; onca insanolu arasndan Meryem'i seerek boynuna bindirip yine ge ykselmiti. Nenesinin anlattna gre kua, "Gak!" dedi mi st verecektin, "Guk!" dedi mi de et. Meryem bunun byle olduunu biliyordu. Ku seni kutlu boynunun stnde o diyardan bu diyara uurup dururdu ama gak dedi mi st, guk dedi mi et vermeyi unutmayacaktn. Yoksa o mbarek ku kzar, fkelenir ve seni boynundan atard. O zaman da insanlarn yaad yere kadar d Allah d, d Allah d! Meryem btn bunlar bilirdi, hepsini bilirdi. Aada masmavi Van gl parldyor, yannda neye benzedii pek belli olmasa da stanbul dedikleri byk ehir grnyor, Meryem de bunlar seyretmeye doyamyordu. Derken kuun gak dediini duydu Meryem; irkin bir sesle gak diyordu. 'Ben sana nereden st bulaym ey mbarek ku,' diye geirdi iinden. 'Bin bir direk stnde duran gkyznde, ben nereden st sap da sana iireyim.' Ku bir daha gak dedi.

Meryem yksek sesle, "Ben sana st nereden bulaym kurban olduum," diye sylendi. "Her sabah dolu memelerinden st sadm sar inek yok ki burada, sana st bulaym." Koca ku, bu sefer daha da yksek sesle gak dedi ve Meryem'in iine byk bir korku dverdi. nk nc kere gak derken kz da srtndan atverecek gibi sallam, dn koparmt. "Kurban olduum!" diye yalvard Meryem Zmrdanka kuuna, "Yere inince st versem olmaz m; sar inei saar sana istediin kadar mis gibi st veririm." Tam bu srada aklna geldi Meryem'in: Sar inein tombul memeleri varsa, kendisinin de ufak memeleri vard. Memesinin birini sknca, tomurcuk ucundan st damlalarnn aktn grd. ne doru eilmi, memesini skp kuun ban smscak style slatyordu. St de oalvermiti birden; nce damlalar, sonra ince bir sznt derken imdi bereketli bir eme gibi akyordu. Mbarek ku bana szlen lk st iti, sakinleti. Meryem, gvdesini okayan diri rzgrlar arasndan kayarak geti, hibir arl kalmam, sanki o kpk kpk ak bulutlardan birisi olmu gibi ferahlad. Sonra mbarek kuun guk dediini duydu. "Ah kurban olduum, ben sana yedi kat gn stnde nereden et bulaym da vereyim?" Ku bir kez daha guk dedi; Meryem yine yalvarp yakarmaya balad. nk bu kez hibir aresi yoktu. Ku yeri g kaplayan irkin bir lkla yle bir guk diye bard ki Meryem dnyann sonu gelmi gibi korktu. "Gzel ku, kutlu ku, mbarek ku!" diye yalvarmaya balad. "Ne olur beni aa atma." Korktuu olmad, ku onu aa atmad. Meryem sipsivri, ge klah gibi ykselmi bir dan tepesine doru gittiklerini grd. yle yksekti ki da, bulutlar aasnda kalyor, dan doruu ak bulutlarn arasndan sipsivri bir kaya gibi kveriyordu. Ku Meryem'i getirip bu en sivri tepenin, en sivri kayasna srtst yatrd. Kayann ucu, Meryem'in beline batyor,

plak gvdesi souktan ve korkudan tir tir titriyordu. Birden Anka kuunun bann deitiini, biraz nce apak olan ban, zifiri, kopkoyu bir kmr karasna dntn ve her tarafndan siyah kllar fkrdn grd. Gagas, kanl bir kerpeten gibi uzamt. Yeri g inleten irkin bir sesle guk diye bard. Dier kular katlar. Guk diye bard. Et demek istiyor, diye dnd korkuyla Meryem, et demek istiyor, benim etimi yemek istiyor; nce stm iti, imdi de etimi yemek istiyor. Sonra kuun kanl gagasnn, bacaklarnn arasna, gnah yerine, o olmaz olas, belal, pis, irkin yerine daldn grd ve o anda, "D gryorum, btn bunlar dmde oluyor," diye dnd; "Hepsi hayal!" ama bu dnce onu rahatlatmaya yetmedi. Var gcyle kuun kara ban itmeye, bacaklarnn arasndan uzaklatrmaya alyordu; ne var ki ku ok kuvvetliydi; kendisinin kk ellerini hissetmiyordu bile. ini oymaya, oradan paralar koparmaya devam ediyordu. Sonra kuun ba bir insan ba oldu; kara kllarla kapl bir insan ba. Meryem kara sakall amcasn tand. "Kopardn paralar bana verir misin amca?" dedi. nsan bal, kara sakall ku paralar geri vererek, gkyzne doru szlp gitti. Dan banda yalnz kalan Meryem, kuun kopard ve sonra geri verdii paralar alp yerine koymaya balad; her koyduu para yerine yapyor, o yer hemen iyileiyordu. Meryem birden uyand ve tam o anda, "Uyanmak istemiyorum!" diye dnd. "Hi uyanmak istemiyorum." Dnden korkmad iin deil, gerek hayattan daha ok korktuu iin. Gzlerini at; kasabada, Meryem'in gzlerinden ok sz edilir ve o, iinde eladan yeile doru bin bir ayr tonun krld, kocaman, acayip, kimselerde grlmeyen gzler yznden kimileri ona hayran kalr, birok kii de dman kesilirdi.

Nenesi lmeden nce onu severken, "Bu kzn gzleri," derdi, "gnee, sen doma da ben doaym diyor." ki eliyle bacak arasn sk sk kavradn fark etti, o kadar ok skmt ki gerekten acyordu. Yine de uyand iyi olmu, o delirtici korkudan biraz kurtulmutu. Artk amcas silinmiti aklndan; imdi sadece ku vard. Ne kasabann dndaki ba evine gidiini hatrlyordu, ne amcasna yemek gtrn, ne iriyar adamn orada zerine ullanarak cann yakmasn, ne baylmasn, ne de ayldktan sonra ba evinden kap delirmi gibi yollara dmesini. Bunlarn hepsi sislere gmlmt. Mezarln orada kolunu bacan dikenler dalam, bacaklarnda kanlar kurumu ve neredeyse akln karm bir halde yaral kular gibi rpmrken iki delikanl tarafndan bulunup herkesin gz nnde kasabann arsndan geirilerek getirildiinde eve byk bir sessizlik km, olay konumaktan rken ailesi tarafndan, izbe dedikleri lo ambara kapatlmt. Ba evindeki tecavzden sonra kimse azndan bir laf alamam, bu nefret edilecek ii kimin yaptn renememiti. Zaten Meryem de hayal mi grd, yoksa gerekten byle bir ey oldu mu, karamyordu. Akl karmt; ayldktan sonra ne yaptn tam olarak bilemiyordu. Her ey ok kark ve akl dyd; anlayamyordu. Bir daha 'amca' diye bir kavram da gelmemiti aklna. Bu olay, zihninin ulalamayacak kadar derin yerlerine itmiti ama herkes bilir ki insan dlerine sz geiremez. Yere atlm incecik iltenin zerine uzand izbe lotu, ancak eski kapnn atlaklaryla, tepedeki kk delikten avlunun szyordu ieriye. O clz k, kullanlmayan semerleri, at eyerlerini, yularlar, koum takmlarm, kede braklm yabay, tahta raflara dizilmi torbalar, iinde kuru yufka ekmeklerinin sakland bohay, zm pestillerini, zahire torbalarn hayal meyal grmesine yetiyordu ama zaten o, bunlarn

hepsinin yerini ezbere biliyordu. Meryem'in mr, Van gl kysndaki bu yar kasaba, yar ky harap yerde gemi; her evi, her aac, her kuu ve bu arada Ermeniler'den kalma iki katl evlerinin 'hayat' denilen avlusunu, insann srtn kandran zahirenin sakland ambar, guslhaneyi, tandr, ahr, tavuk kmesini, baheyi, kavakl en ufak ayrntsna kadar ezberlemiti; yle ki gzn balasan, her eyi eliyle koymu gibi bulabilirdi artk. Evin ahap kapsna, biri byk biri kk iki tokmak konmutu. Eer eve gelen ziyareti erkekse byk tokma, kadnsa kk tokma alyor, bylece evdeki kadnlar duruma gre nlem alabiliyor, eer erkek gelmise kaacak ya da rtnecek frsat buluyorlard. Meryem kasabadan hi ayrlmad, hep gznn nnde duran tepenin arkasn grmedii iin, dnyay bilmediini dnrd ara sra ama bundan znt duymamt hi; nasl olsa istedii zaman gidebilirdi stanbul denilen yere. nk insanlar arada bir, birilerinden sz ederken, "stanbul'a gitti, stanbul' dan geldi!" diye konuuyorlard kendi aralarnda ve Meryem stanbul'un o tepenin arkasnda olduunu biliyordu. Bir gn, oralarda yaylan sryle birlikte gidip de tepeyi averse, stanbul diye anlatla anlatla bitirilemeyen o altn ehir ayaklarnn altna seriliverecekti. Bu kadar yakn olduktan sonra gitmesi hi de zor deildi ama birden hatrna dt ki gidemezdi. Deil o tepenin arkasndaki stanbul ehrine, her zaman bekledii eme bana, ar ekmei almak iin gittii frna, byklerinin gtrd gzel gzel kokan kuma dkknna, haftada bir, gn boyu ykandklar hamama bile adm atamazd artk. nk burada hapisti; izbeye kilitlenmiti, stne kol demiri vurulmutu. Ailesi onu buraya kapatm, kendi iine almaz olmutu. Teyzeleri, halalar ve onlarn kz ocuklaryla birlikte iemeye de gidemiyordu artk. Yaz akamlar yemekten sonra kadnlar toplanr, bahenin bir kesine gidip yere melerek ilerini yaparlar, bu arada da konumalarna devam ederlerdi. Hatta bir keresinde teyzesi, herkes iini bitirdii halde onun

bir trl kesilmek bilmeyen rltsn kastederek, "Bak, maallah gen ya, Meryem'in ne kadar ok ii var!" demi, yeenine kar duyduu ama her zaman gizlemeye alt hafif nefreti, ierken bile ortaya sermiti. Kz Fatma da bunun zerine, "Amaaaan anne. iin genlikle ne alakas var?" diye szmona hem kendini, hem annesini savunmutu. Meryem'in annesi yoktu. Kadncaz, onu dourduktan birka gn sonra lmt. Glizar Ebe'nin btn itirazlarna ve artk kurtulmaz demesine ramen gnlerce, ayaklarndan aslma, hocalara okutulma, akl eren ermeyen her kiinin syledii kocakar ilalarn iirme ikencelerinden sonra sakince can vermi, kasabann dnda, adam boyu otlardan girilmeyen, ylanl yanl mezarla gmlmt. ki katl ta evde leden sonralar teyzeleri, halalar ve vey annesi, yataklarn zerine uzanarak, balarna destek yaptklar dirseklerini yataa dayayp saatlerce sohbet ederlerdi. Konumalar hi bitmezdi bu kadnlarn. Annesinin ikizi olan teyzesi hari hepsi iman olduu iin gvdelerinin zapturapt altna alnamaz yuvarlaklklar oraya buraya dalr, belirli bir ekli olmayan cisimler ortaya karrlard. imdi Meryem, ne o konu komunun ekitirildii sohbetleri dinleyebiliyor, ne onlarla birlikte ie gidebiliyor, ne de mutfakta onlarla yemek yiyebiliyordu. Van glnden gelen balklar yemeye de hakk yoktu. Gl sodal olduu iin balk yetimez ama nehrin dkld yerde, Erci'te kan inci kefalinin lezzetine de doyum olmazd dorusu. Bu balklar tenekelere basp tuzlarlar ve yl boyunca yerlerdi. Ama imdi, bu dnyada elence namna bildii ne varsa hepsi kesilmi, tmnden mahrum kalmt. Kk vey anas Dne, ona arada bir yemek getiriyor, sonra da tek bana, bahenin kuytu kelerinde ihtiyalarn gidermesine izin veriyordu. te hepsi bu kadar! Dnyayla baka ilikisi kalmamt Meryem'in. Daha kendisini ne kadar burada tutacaklarn, ne yapacaklarn, hakknda ne gibi bir karara varacaklarn bilemiyordu.

Birka kere, ya kendisine yakn Dne'ye sordu ama o kara yrekli gen kadn, "Sen yaptnn cezasnn ne olduunu bilirsin!" diyerek onu daha da ok korkutmaktan baka bir yardmda bulunmad; ertesi gn de stanbul'dan sz etti. Bana o i geldii ve gnah yeri acd gnden beri babasn hi grmemiti. Zaten sesi sedas pek kmazd adamn. Evin iinde amcasnn hkm getii iin onun yannda kimse konuamazd. Amcasn, sadece o evde, o kasabada deil her yerde sayarlard. Ellerinde adaklarla, hediyelerle ziyaretiler gelir, amcasnn elini per, ona byk sayg gsterirlerdi. Bu sert, fkeli ve herkesi korkutan amca onlara Kurankerim'den ayetler okur, peygamberin hadislerinden sz edip gnlk hayatlarnda yol gsterirdi. Tarikat eyhi olduu iin, o tepenin arkasndaki stanbul' da bile mritleri vard onun. zbede korku iinde titreyerek otururken bazen, "Kapatn u rezil, namussuz, ahlaksz fahieyi!" diyerek kendisini buraya kapattran amcasnn fke dolu sesi geliyordu kulana; bu, daha ok titremesine neden oluyordu. Dne'nin syledii gibi, onun yznden "ailesinin erefi iki paralk olmu" ve kasabada insan iine kacak yz kalmamt hibirinde. "Bana bu i gelen kzlara ne yaparlar?" diye sormutu saf saf. Dne de, "stanbul'a gnderirler!" deyivermiti. "Daha nce de iki kz stanbul'a gitti." O zaman, iindeki korku biraz hafiflemiti; demek o tepenin arkasna gidecekti, cezas buydu. Ama bunlar sylerken Dne' nin yznde beliren o, "Sen belan buldun kzm!" bak da neydi yle. Kendisini gnah kadar sevmeyen Dne'nin yzndeki o ylan bak kann dondururdu hep. imdi de yle olmutu. Dne ayrlrken, "Tabii kendini asanlar dnda!" diye ekledi. "Bir ip bulup bu ii kkten halledenler de grld." Meryem, o gittikten sonra hep orada durduunu bildii rme iplere, kangal kangal beklenmi halatlara ii rpererek bakt. Onu buraya, kendisini asmas iin mi kapatmlard acaba? zbenin tavanndaki ahap kiriler, hatllar ve yerde duran ipler, bu i iin biilmi kaftand. Bir insan kendisini asa-

caksa, en uygun yer olmalyd bu izbe. Dndke, Dne'nin ylan glmsemesiyle bir araya gelen konumasndaki dehetli gizli anlam daha bir derinden kavryordu. Dne babasyla da konumu olmalyd bu ii. nk gen bir kadn ve yeni gelin olarak babas zerindeki etkisi ok bykt. stelik ksr kan ikinci karsndan sonra, ona iki de evlat vermiti. Demek ki ailesinin ona uygun grd ceza buydu, Meryem' in izbede sessiz sedasz kendisini asp bu ii temizlemesini istiyorlard. Sonra da unutulur giderdi her ey. Zaten buralarda kim kalkar da len ya da intihar eden bir gen kzn hesabn tutard ki. Daha nce kendisini asan iki kzn hikyesini, sahte bir znt maskesiyle ve btn ayrntlaryla anlatr dururlard her zaman. Kede kvrl duran halat eline ald. p hr hrd; eski ve ok kullanlm bir halat olduu iin rmeleri yer yer sklm, aralarndan babo ip ular fkrmt. Ban kaldrp izbenin, ad gibi kararm, atlam kirilerine bakt. Daha nce anlatld iin bu iin nasl yaplacan biliyordu. Elindeki ipi atarak kiriten aracak, br ucunu ekitirerek balayp ktn stne kacak, ipin teki ucunu bir ilmek yaparak ban geiriverecekti. Sonra bir tek kte tekme atp drmek kalyordu. Belki ilk anda biraz boaz acrd ama bir-iki dakika iinde her ey geerdi. Biraz nce dald uyku gibi bir ey olmalyd lm, hem de o korkun Anka kuunu hi grmeyecei bir uyku. "Acaba ller de d grr m?" diye dnd bir sre. lmden geri dnen olmadna gre, hi kimse bilmiyordu onlarn d grp grmediini. Belki de rahmetli annesi u anda onu dnde gryordu. Belki de kendisini asmak zere olduuna ok kzyordu. yle ya; hangi anne, kznn kendisini ldrdn seyretmek ister. pi bir sre elinde tuttuktan sonra bir ylan gibi yere frlatt. "Defol!" dedi. Sonra birden ii ferahlayverdi. Bilinaltnda bir ey onu o kadar ferahlatmt ki zavall ipe, "Defol!" demesine bile kkr kkr gld.

"zlme anne!" dedi. "Bak ite kendimi ldrmedim." Sonra iini ferahlatan eyin ne olduunu anlad: stanbul! Dne'ye gre, kendisini asmayan kzlar stanbul'a gnderiliyormu. Demek ki o da tekiler gibi, kra tepenin arkasna, o byk ve ulu ehre gidecekti. 'Braksalar da imdi yryp gidiversem stanbul'a,' diye dnd bir ara. Akama varrd varmasna ama amcas karar vermeden gidemezdi. Hele kamay hi dnemezdi. nk onun, her eyi bilen, btn srlar kendisine haber veren cinleri vard. Amcasna gre insanlarn hepsi gnahkrd ama kadnlar iyice cehennemlikti. Bu dnyaya kadn olarak gelmek, cezalandrlmak iin yeterliydi. Kadn eytand, pisti, tehlikeliydi, Havva anamz gibi, adamlarn ban derde sokard; karnndan spay, srtndan sopay eksik etmemek gerekirdi; nk onlar, insan soyunun yz karasyd. Meryem bunlar duya duya byd iin dii olmaktan nefret eder ve, "Allahm, beni niye kadn olarak yarattn?" diyerek kendisini boazna kadar gnaha sokacak sorular sorard. Kollar bacaklar sopa gibi kuru, zayf bir ocukken her ey daha kolayd. O da dier ocuklarla birlikte, bu toza topraa batm, ortasndan pis bir derenin akt, kerpi ve ta evlerle dolu, bahe duvarlarna krk at arabas tekerlekleri dayanm, kyms kasabada oynar, sabahtan akama kadar at gibi koturur dururdu. Bazen de usuz bucaksz, masmavi gln kysna gidip dizlerine kadar suya gmlerek birbirlerini slatmaya alrlard. Kendisinden drt ya byk olan amca olu Cemal'le, onun en yakn arkada Memo'yla, dier kzlar ve olanlarla duvara patlak amur yaptrma oyunu bile oynard. Oraya buraya atlm eski tellerden yaplm otomobil iskeletlerini birbirlerinin elinden kapmak iin yarrlar, dz duvarlara trmanp ku yuvalarn bozarlard. Ne zaman ki gsnde iki tomurcuk belirip gvdesi yuvarlak hatlar edinmeye, bacaklarnn aras kanlanmaya balad, o zaman kendisinin hibir zaman Cemal ve Memo gibi olamayacan kavrad. Onlar insand, kendisi ise sulu. Sak-

lanmas, rtnmesi, hizmet etmesi, ceza grmesi gerekiyordu; bunun baka trl olmas mmkn deildi. Dnya 'kadn' denilen pis mahluklar yznden felaketlere srklenmiti. Bylece Meryem'in basma bir rt geirdiler. Scak yaz gnlerinde bile srtndan karamad kaln giysiler ve ban kapayan rt altnda, elli derece gnein altnda zrl zrl terleyerek cezasn ekmeye balad. Kadnla adm att gn, neden annesi olmadn anlamt artk. O da ceza grm olmalyd ki bebek doururken lmt. Eer Allah onu cezalandrmasa kadn deil erkek olarak yaratrd; bylece doum yapmaz ve lmezdi. imdi kendisi de kadn olmann cezasn ekiyordu ite. Kadnlarn bana bu ileri aan, onlar bu hallere dren hep o gnah yerleriydi. Meryem bunu biliyordu. Oras yznden gnaha giriyor, oras yznden cezalandrlyordu. Gnah yeri olmasn diye yle ok dua etmiti ki, saysn bilmiyordu artk. Bir sabah kalktnda oras kaybolmu, gnah yeri kapanp gitmi olsun diye durmadan yakarm ama sabah baktnda, o irkin eyin yerli yerinde durduunu grnce umutsuzluk kaplamt iini. Kklnden beri teyzesi, yataa i yaptnda orasn yakmakla korkuturdu onu. Hatta bir keresinde altna kardnda kibriti yakp orasna yaklatrm ama sonunda nedense yakmaktan vazgemiti. Byd zaman, keke yaksayd diye ok dnecekti Meryem. Kck bir ocukken iledii gnah, daha sonra bana geleceklerin iaretini de vermiti. eker Baba trbesinde yaptklar yznden oluyordu btn bunlar. eker Baba'nn mezar, o tepenin eteklerindeydi; herkes oraya ziyarete gider, derdini anlatr, dua eder, aput balar ve derdine derman arard. Kck bir kzken onu da yanlarnda gtrmlerdi; hem de yorulmasn diye eein stne oturtarak. Drt ayda be yanda olmalyd o zaman. Kra tepeye trmanan eri br patikada, semerin stnde sallana sallana saatlerce gitmiti. Sonra eker Baba dedikleri bir mezarn bana gelince herkes topraa oturmu, ellerini havaya ap gz-

lerini yummutu. Meryem ne yapacan bilemedii iin teyzesine sormu, o da, "! imdi uyuyacaz," demiti fsltyla. Gzlerini kapatm dua edenleri gstererek, "Bak herkes uyuyor," demiti. "Sen de gzlerini kapat uyu." Bunun zerine Meryem yere melip onlar gibi ellerini ge doru kaldrarak gzlerini kapatmt ama herkes gibi uyuyamyordu bir trl nk ii gelmiti. meldii yerde knyor skmyor, iini tutmaya, karmamaya alyor ama bir trl baaramyordu bunu. Tek gzn aarak evresindekilere bakt. Herkes gz kapal, kendinden gemi bir durumda uyuyordu. Kendisini daha fazla tutamad ve lk svnn boandn, bacaklarn srlsklam ettiini duydu. Yine yan gzle evresine baknd, fark edip fark etmediklerini anlamaya alt; Allahtan herkes uyuyordu da kimse grmemiti. Artk o da onlar gibi rahata uyuyabilirdi. Elleri gkyzne ak, gzleri kapal hayallere dald. Bir sre sonra teyzesi, "Hadi gidiyoruz!" dedi. O zaman gerekten uyuyup uyumadn hatrlayamyordu ama dn yolunda onu yine eee bindirirken teyzesi durumun farkna varp, "Kz bu ne?" demiti. "iini yapacak baka yer bulamadn m?" Sonra ona uzun uzun, eker Baba ziyaretinde i yapanlarn nasl arplacan, nasl bacaklarnn arasnda yaralar kacan ve Allah'n byle kiileri nasl cezalandracan anlatmt. Dn yolunda semer sarsldka bacaklar yanan Meryem, teyzesinin sylediklerinden yle korkmutu ki evde de uzun sre kendine gelememi, hep cinlerin kendisini arpmasn, albastnn gelip kendisini karmasn, gnah ileyen yerinde yaralar kmasn beklemekten ve alamaktan gzleri kan ana gibi olmutu. O gnden beri biliyordu ki; o edepsiz, olmaz olas gnah yeri yznden eker Baba kendisini cezalandracak, bana ok byk iler aacak. Sonunda da olmutu ite. Gnah yerini kular gagalam ve kendisini en byk cezalara arptrmak iin evlerinin izbesine kilitlemilerdi. Acaba ne olacakt bu cezann sonu? Gnah yerleri gagalanan teki kzlar gibi s-

tanbul'a gnderilmek mi, yoksa daha m kt bir ey? Hi bilemiyordu. Her ey, evin reisi olan amcasnn kararma balyd. Meryem'in iftilikle uraan ve halim selim, yumuak bal bir adam olan babas bile abisinden korkard. Hem yaa hem de dini mertebe olarak ok stnde olan eyh abisine tapard babas; koskoca adam olmasna ramen onun yannda sigara imez, kazara elinde sigarayla yakalanrsa onu ya pantolonunun cebine sokmay ya da avcunda sndrmeyi tercih ederdi. Amcas, onu ziyarete gelen mritlerle ve din ileriyle urayordu. Bu yzden ailenin pek de fazla olmayan birka tarlasnn idaresi babasnn srtna kalmt. Yarclara verilen topraklardan kan mahsul evin ambarlarna dolduruluyor, hayvanlaryla, obanlarla, yarclarla, marabalarla hep babas Tahsin Aa ilgileniyordu. Ermenilerden kalan konak bykt, bu yzden ailenin tm bir arada kalyordu. Eskiden, btn kasabann yardmna koan ve herkesin ok sevdii Ohannes adl bir adama aitti bu ev. Bir gn askerler gelmi, btn Ermenilere kasabann aasnda toplanmalarn, yanlarna tayabilecekleri eyalarn da almalarn sylemilerdi. Ermeniler alayarak, inleyerek aresizce emre uymu ve kasabaya son bir bak atarak yryp gitmilerdi. Bir daha da onlar gren, duyan olmamt. Hibiri geri gelmemiti. Askerlerin onlar ok uzaklara gtrd syleniyor, bu konuda ancak fsltyla konuuluyordu. Baz Ermeniler giderken deerli eyalarn Mslman komularna emanet ederek, sonra gelip alacaklarn sylemilerdi ama aradan onyllar gemesine ramen ne gelen vard ne de giden. Bu konudaki bir baka gariplik de kasabadaki baz yal kadnlarn aslnda Ermeni olduunun fsldanmasyd. Teyzelerin ve halalarn o bitip tkenmek bilmeyen mahmur leden sonra sohbetlerinde, kimi yal kadnlarn aslnda Ermeni kz olduklar, o uursuz gnde Ermeniler kasabay terke zorlandklar zaman, balarna ne geleceini bilmeyen ailelerin, kz-

larn Mslman komularna braktklar konuuluyordu. O aileler ise esas adlar Ani ya da Anu olan kzlarn adlarn Saliha'ya, Fatima'ya evirerek onlar kendi Mslman kzlar gibi bytm, sonra da evlendirmilerdi. Kasabadaki tartmalara gre, bu kzlar din deitirmediine gre Mslman detlerine gre evlenmeleri, daha da nemlisi namazlar klnarak Mslman mezarlna gmlmeleri doru muydu, deilmi? nk namazda hoca cemaate soruyordu: "Merhumeyi nasl bilirdiniz!" Hep bir azdan, "yi bilirdik," diye ahitlik ediyorlard. Sonra imam, "Hatun kii niyetine!" diye namaz balatyor, onlar da namaz klyorlard. Belki de Hristiyan bir kadnn namazn klyordu bu Mslman erkekler. Hem kadn, hem Hristiyan. Bu kadarna katlanlamazd dorusu. Ermeniler gnderildikten sonra onlardan kalan evlere, tarlalara, iyerlerine Mslmanlar yerlemiti ve Meryemlerin kona o kasabann en byk evlerinden biriydi. Meryem o kona, byk dedeleri Pehlivan Ahmet'in bilek gcyle kazand gibi bir yanl inanca srklenmiti. nk bu yrelerde hep onun ac kuvveti konuulurdu, efsaneye dnm hikyeleri anlatlrd. Meryem'in en sevdii, defalarca dinlemekten bkmad hikyede, Ahmet dedeleri ocukken, annesinin stn kayman hep kardeine yedirmesine ok kzarm. Bu ie ok ierler ama belli de etmezmi. Bir gn annesi yokken ahrdan eei alm, iki koluyla havaya kaldrm ve iki katl evin damna karp koymu. Babasyla annesi tarladan dnnce bir de bakmlar ki eek damda duruyor. Bir trl eei oradan indirmenin aresini bulamamlar. Annesi Ahmet'in gcn bildii iin ona yalvarp yakarmaya balam eei aa indirsin diye. Ahmet ise hem gler hem de, stn kayman kim yiyorsa, eei de o indirsin, dermi. Herkesi gldren hikye burada biter ve ocuk Meryem, eein hl damda durduunu sanarak baheye her knda evin damna bakar dururdu. Ancak byd zaman anlad ki ev o ev deil, eek de orada durmuyor. Meryem bir gn btn bunlarn doru olup olmadn teyzesine sormu, o da zellikle Ermenilerle ilgili blmn uy-

durma olduunu sylemiti. Onca Ermeni'nin bir gnde yok oluunu ise bir mucizeye balyordu. Bir ubat gn kasabada korkun bir frtna patlam, lgn gibi esen rzgr minareleri ykm, aalar kknden skm, atlar uurmutu. Ama bu iin en anlalmaz taraf frtnann Ermenileri de gkyzne uurmu olmasyd. Allah'n hikmetinden sual olunmaz. Bu ilahi rzgr kasabadaki Mslmanlara dokunmam ama kadn erkek, oluk ocuk demeden ne kadar Ermeni varsa hepsini ge uurmutu. Belki de onlar Allah'n sevgili kullaryd ki peygamberleri sa Aleyhisselam gibi gkyzne ykselmilerdi. Meryem'e, Ermenilerin gkyzne utuu aklamas daha ho gelmiti. Gzel bir mucizeydi bu. Gzn kapatp gkyznde dolaan Ermeni kz ocuklarn hayal etmeye alyor, sonunda bunu baaryordu da. Anneleriyle babalar bulutlarn stnde oturuyorlar ve gn maviliklerinde sevin iinde uuan ocuklara, "Hadi ocuklar ge oldu, artk bulutunuza dnn!" diyorlard. Ailenin ou Ohannes'in konanda kalrd kalmasna ya, amcalarn gndz vakti evde grmek mmkn olmazd. yi ki de yleydi! Amcas kasabann biraz dndaki ba evini, adaklarla gelen ziyaretilerini kabul etmek, baz gnler de inzivaya ekilip kimseyi grmeden ibadete gmlmek iin kullanyordu. Byle gnlerde ocuklar ona, evden sefertas iinde yemek gtrrlerdi. Babas Tahsin Aa bile abisini ancak namaz vakitlerinde camide grebiliyordu. Akam namazndan sonra yere kurulan ve kadnlarn hizmet ettii sofrada sadece erkekler yemek yiyor, bu arada kadnlar ayakta bekliyor, onlarn yemei bittikten sonra sofradan arta kalanlar gtrdkleri mutfakta yemeye balyorlard. Amca, yemek srasnda konuulmasna ve yemein uzatlmasna ok kzard. Onun din anlayna gre yemek de bir eit bedeni zevkti; bu yzden, lmemek iin yaplmas zorunlu olan bu i, mmkn olduu kadar ksa srede bitirilmeliydi. Bu yzden orbalar scak scak kaklanr, arkasndan etle pilav annda gvdeye indirilir, stne yenen baklavalarn ne zaman

sofradan kaybolduu anlalamazd. Yemekten sonra sra yats namazna gelirdi; amcas imam olur, babas Tahsin Aa ile amcasnn olu Cemal, arkasnda saf tutarak namazlarn klarlard. Ramazan gecelerinde ise erkekler teravih namazna camiye giderlerdi tabii. Babas Tahsin Aa'nn kars, ilk ocuu olan Meryem'i doururken ld, ikinci kars da ksr kt iin yllar boyunca baka ocuu olmamt. Daha sonra evlendii Dne ona arka arkaya iki bebe vermiti ama onlar da ok kkt daha. Amcasnn ise kz ve iki olu vard. Byk olu Yakup, iki yl nce kars Nazik'le iki ocuunu alarak stanbul'a gmt. Krk ylda bir gelen haberlerde durumunun ok iyi olduunu, stanbul denilen altn ehirde zengin hayat srdn duyuyorlard. Kk kardei Cemal askerliini yapmak iin Gneydou'ya gittii, byk kz Aye ile ortanca Hatice de kocaya vard iin ev iyice boalmt. Cemal'in Gabar dalarnda komando birliinde olduu ve Krtlere kar arpt biliniyor; o, babas tarafndan "Allahu tealann muhafaza buyurmas" iin ettii dualarla korunmaya allyordu. Evde radyo, televizyon gibi 'gvur icatlar' yasak olduu iin de, gnlk arpmalarda ehit olan erlerin ad renilemez, arada bir gelen mektuplar dnda hibir haber alnamazd Cemal'den.

Profesr Alyor
Meryem'in kendisini kara dncelere kaptrd saatlerde, Van gl kysndaki tozlu kasabadan 1300 kilometre daha batda, iki kta zerine kurulmu stanbul ehrinde, Profesr Dr. irfan Kurudal gibi atafatl bir isim ve unvan tayan, krk drt yandaki adam hafif bir lk atarak uyand; oysa uyuyal daha yarm saat bile olmamt; uyanrken bunu biliyordu. nk son zamanlarda byle istem d, acayip bir alkanlk edinmiti. mr boyunca uykusuzluk derdi ekmemi olan Profesr, son aylarda yine her zaman yapt gibi, gece yarsn biraz

gee yatyor, ba yasta deer demez huzurlu bir uykuya dalyor ama daha aradan yarm saat geer gemez, korkuyla srayarak uyanyordu. Sanki gsnn iinde kara kanatl bir ku rpnyordu o anda. Nereden estiini bilmedii buz gibi bir i rzgrla yrei yor ve korkuyordu. ki itii zaman da byleydi bu, imedii zaman da! Denemiti. Eskiden yine ayn saatlerde yatar, sabah sekize kadar deliksiz bir uyku ekerdi ve bu yzden de gne ok mutlu balard. Ama imdi, yattktan yarm saat sonra srayarak uyanmak sinirlerini altst ediyor, kendisini ne kadar zorlarsa zorlasn ancak sabaha kar yeniden uykuya dalabiliyordu. Grnte Profesr'n hibir sorunu yoktu; karsyla aras iyiydi, niversitede ilgi gryor, yorumcu olarak sk sk kt televizyon programlarnda sunucular, "Hocam, hocam!" diyerek ona duyduklar derin saygy aa vuruyorlard. Eskiden de ekranda grnrd ama haftalk sohbet program baladktan sonra, mahalle bakkalndan, sokakta rastlad yabanc kiilere kadar herkes onu tanyordu artk. Bu iriyar adamn kapkara salar ile enesindeki beyaz sakaln yaratt kontrast, onu bir kez gren kiinin bir daha unutmamasna yaryordu. Dorusu hi de silik birisi saylmazd Profesr. Oysa imdi bahe lambalarndan vuran kla karanl biraz krlm olan odada, bir fare gibi korkarak yatyor ve yanndaki karsn uyandrmaktan ekinerek kprdamamaya alyordu ama bu iin de sonu yoktu. Dier gecelerinden biliyordu ki yatakta yatmaya devam ederek korkuyu yenemezdi. la almalyd. Yata sarsmadan kalkarak banyoya gitti. Aysel'le banyolar ayryd. Iklar yakar yakmaz Villeroy Boch, Geberit ve somaki mermer zemin zerinde krlan klarn parlaklna gmlverdi. Dier gecelerde yapt gibi kvetin kenarna iliip sallanmaya balad. "Sen salkl bir adamsn," diye tekrarlyordu iinden. "Bir sorunun yok, korkman iin bir sebep de yok. Korkma olum, korkma! Buras evin. Senin adn rfan Kurudal. Yataktaki kadn, karn Aysel. Akam yemeini kaynbiraderin Sedat

ve kars clal'le, Four Seasons Hotel'de yediniz. ok gldnz, ok elendiniz. Yediin sui harikayd. Korkma! Yannda, azna limon dilimi sokulmu iki ie souk Corona biras itin. Dierleri Sancerre arabn tercih ettiler. Korkacak bir ey yok. Yemekten sonra Sedat, Range Rover'yla eve brakt sizi. Beon dakika televizyonu ap magazin programlarna baktnz. Uzun bacakl, iri gsl kzlar her zamanki gibi ok houna gitti. Bilirsin ki Aysel kzmaz byle eylere, anlayldr, tatldr. Bak, korkacak bir ey yok ite." Bunlar dnyordu ama lesiye de korkuyordu; yrei aznda atyordu. Sanki kendisi Profesr Dr. rfan Kurudal deil de onun gvdesinde yaayan bambaka biriydi. Birka aydr kendi hayatn dardan seyrediyor gibiydi. Btn bunlara, grd o uursuz rya m sebep olmutu yoksa korkular m o ryay grmesine yol amt bilemiyordu. rfan hocaya gre ryalarn en kt yan, insann, o srada rya grmekte olduunu bilmemesiydi. Bir gece kendisini dar bir hastane odasnda grmt. Bir hastay ziyarete gitmi, elindeki iekleri vazoya yerletirdikten sonra hastann tam karsna oturmutu. Birbirlerine deecek kadar yakndlar, kendisi bir sandalyede oturuyordu, pijama giymi olan hasta ise yatanda dorulmu, ona bakyordu. Ama bu iteki gariplik yataktaki hastann kendisi olmasyd. rfan Kurudal kendisini ziyarete gitmi oluyordu bylece. Karsnda kendisi oturuyordu ama o ryay gren, hasta rfan deil, ziyarete giden rfan' di. Hi konumadlar. Kendi solgun ve hasta yzn uzun uzun seyretti. Sonra dehet verici bir ey olmaya, yatakta oturan hastann yannda baka bir ey belirmeye balad. Birtakm ekiller olutu ve ortaya bir 'ey' kt. Profesr'n merakl ve korkulu baklar arasnda o 'ey' yava yava bir biime brnd, karsna bir rfan Kurudal daha kt. Yatakta oturan iki ve karlarnda oturan kendisi olarak rfan Kurudal birbirlerine bakyorlar, hi konumuyorlard. Bir sre sonra yataktaki iki hasta rfan, ok ar hareket-

lerle, senkronize biimde balarn saa evirdiler. imdi ikisini de profilden gryordu. Sonra onu ok korkutan bir ey oldu: Profilden grd iki yz dklmeye balad. nce yanaklar dkld, sonra azlan, eneleri, alnlar. En son kaybolan yerleri gzleriydi. Profesr ryann burasnda boazlanr gibi bir lk att iin kars Aysel tarafndan hafife omzuna dokunularak uyand-rlmt; bu yzden ona minnet duyuyordu. Aysel hi ses karmadan uyurdu, nefes ald bile duyulmazd. Kendisinin gk grltleriyle horlad dnlrse, geceleri anssz olan Aysel'di, o deil. Kars krk yan gemi olmasna ramen, haftada alt gn yapt aletli jimnastik sayesinde srm gibiydi; hibir yeri sarkmam, bozulmamt dorusu. Bazen birlikte Private DVD'leri izlerler, Tania Russof un, Sylvia Saint'in vcutlarna, gzlerine ve becerilerine hayran kalrlard. Sonra da Aysel, filmde grdklerini tek tek uygulamak isterdi. Bazen uyandnda karsnn yzne bakyor ve, "Bak, ite bu senin karn!" diye tekrar ediyordu iinden. "Bu senin karn. Ad Aysel!" Aysel'in dzgn yzndeki tek ameliyatl yeri burnuydu. Aslnda da pek byk olmayan burnunu iyice klttrp hafife havaya kalkk hale getirmiti. evrelerinde en az ameliyat yaptran kadn oydu. Spor yapt, srekli moda olan rejimleri izledii, Pritikin, Scarsdale, tek gda falan filan derken her yemekten nce fc ald Xenical haplaryla, ya emdirmeye gerek duymadan yaayabiliyordu henz. Bir de ans yaver gitmi ve o sralar stanbul'u ziyaret edip sadece be tannm kiiyle ilgilenen Brezilyal bir estetik cerraha yaptrmt burun ameliyatn. Adam iinin ehli olmalyd ki daha sonra ne nefes alnda, ne burun kkrdanda hibir sorun kmam, sarglar alndktan sonra, birka hafta morlua katlanmaktan baka bir glk yaamamt Aysel. Ama arkadalar arasnda burnu arplanlar, nefes alamaz hale gelenler, dudaklar ar sokmu gibi kalanlar olmutu: Hatta

burnu kaybolanlar olduu bile syleniyordu. "te bu senin karn!" diyordu rfan. "Bu senin sevgili karn! Korkacak bir ey yok ki." stanbul'daki sayl armatrlerden birinin kz olarak Aysel'in kendi kazand paraya hi ihtiyac yoktu ama kaynbiraderinin salad televizyon sohbetleri sayesinde Profesr'n de geliri epeyce artmt son yllarda. Haftada bir gn ekranda arkadalaryla buluup sohbet ediyor ve bu sayede ayda yedi bin dolar para kazanyordu. Maana ek olarak gelen bu paray harcayamyordu bile; dolarlar yatrld bankada birikiyor, stne stlk yzde yirmi be de faiz kazanyordu; hem de TL deil dolar cinsinden. Trk lirasna yatrm yapan ve kriz dnemlerinde kan hazine bonolarn alan arkadalar daha ok kazanyorlard; Amerikan dolar zerinden yzde elliye varan krlar oluyordu ya da borsada byk vurgun vuruyorlard ama Profesr kendisini bu ilerin dnda tutmaya zen gsteriyordu. Ne de olsa o bir bilim adamyd, hocayd; banker deil. Ama banka yksek faiz veriyorsa almamazlk da edemezdi tabii. Aslnda kaynbiraderi Sedat onun bu tavrna hafife sinirleniyor ve ok deil, sadece akam yemeklerinde grd insanlarn konumalarna kulak kabartsa, parasn be on katma ykseltebileceini sylyordu ama onu ikna etmesi mmkn deildi. Akam yemeklerini genellikle darda yiyorlard: stanbul'da son zamanlarda alan gzel lokantalardan birinde toplanyorlard artk. Ya fusion mutfanda baarl olan minimalist denmi Changa'y, ya 'gourmet' yemekte stne olmayan Down Town'i ya da Circus'u seiyorlard. Bir ara Paper Moon ok rabet gryordu ama evreleri, "artk orann ayaa dtn, herkesin oraya gittiini"ni syleyerek baka yerlere ynelmiti. Eskiden ok sk gittikleri, Boazii'ndeki balk lokantalarna daha ender uruyorlard. ehri kaplayan Japon lokantalar yznden hepsi saimi ile suiyi, lfer ve kalkan zgaraya tercih ediyorlard artk. "ok mutluyum," diye dnd rfan Kurudal ve ala-

maya balad. Gzyalarnn yanaklarn slattn hissederek tekrar "ok mutluyum!" diye tekrarlad. nk herkesin elinde dolaan ve karsnn da ona zorla okuttuu, nasl yaamas gerektiini reten eviri kitaplarda, olumlu dnmek emrediliyordu. Uzakdou retileri, Zen budizmi, Tao felsefesi de yle sylemiyor muydu zaten: "Brak hayat bir nehir gibi aksn; olumlu dnki her ey olumlu olsun; dnyadaki ktlklerin kayna olumsuz dnmektir." Aysel koleji ve Boazii niversitesi'ni bitirdikten sonra Boston'da bir kursa gelmi, o sralarda Harvard'da bursla okuyan rfan'la tanp evlenmi ve hi almamt. "Dnyada stanbul kadar elenceli ehir yok," diyerek dndkleri bu Bizans ve Osmanl bakentinde de hayatlar sahiden ok elenceli geiyordu. rfan, bir ay ncesine kadar, milyonlarca kiinin yaad bu karmakark kentin danklnda, kendine zg bir ekicilik, bir 'enerji' olduunu dnyordu; 'aynen New York gibiydi. ehri kuatan milyonlarca Anadolulu gmenin kaak ve irkin yaplarla dolu mahalleleri bile bir enerji kaynayd. Btn gelime modelleri ayn olacak deildi ya. Hatta bu irkin mahallelerin birinde 'Goodfellas' adl bir lokanta alm, New York'un su ve barbarlk dolu varolaryla stanbul arasndaki benzerliin altn izmiti. Reklamc kaynbiraderi sk sk diyordu ki, "Byk bir metropol olabilmek iin belli sayda cinayet ilenmesi gerekir. Burada yeterince cinayet yok. Tek eksiimiz bu." Sonra da keh keh keh glyordu. stanbul bir Avrupa kenti gibi organik biimde gelimiyordu. Aynen New York gibi, her cins insann harman olduu, zengin ile yoksulun, rafine ile barbarn bir arada yaad bir ehirdi. stanbul'da alan lokantalar da Aysel'le birlikte New York'ta her yl gittikleri Nobu, China Grill, Aquavit, Asia de Cuba, Indochine gibi lokantalar aratmyordu artk. Hatta Afrikal gmenler sayesinde siyahlar bile olmutu ehrin. Bu enerji, Trkiye'nin tmne bedeldi dorusu; kendisi de bu ehirdeki en baarl, en saygn, en bilgili ve en incelmi

insanlardan biriydi. Yeni zenginler gibi grgsz bir para savurganl da yapmyor, bol bol okuyor, sergilere gidiyor, her yaz stanbul Festivali srasnda Aya rini kilisesi ve Akhava Tiyatrosu'ndaki birbirinden enfes konserleri izliyordu. Berlin Filarmoni'den Pavarotti'ye, Manhattan Transfer'den Nick Cave'e kadar. Sabahlar, Jean Pierre Rampal'n fltyle uyanmay ok severdi. Daha sonra evin alt katndaki kapal yzme havuzunda, yarm saatlik yzne de bu sihirli mzik elik ederdi. Aysel klasik mzikten ok holanmasa da kocasnn zevkini paylar grnyordu; ama yerel tadlar da yok deildi hayatlarnda. Etiler'deki gece kulplerini dolduran ecinsel ve travesti arkclar bu incelmiliin iine dahil etmek, rfan'da buruk ama mthi bir dou bat amatas duygusu uyandryordu. arkta yaayan bir garpl ya da kendisine garp dnyas kurmu bir arkl gibi karlyordu hayat. Snobluk yapmyor, hibir alt kltre burun kvrmyordu. Geen yl arkadalarnn, doum gn partisini, 'grgr olsun' diye byle bir 'mekn'da vermesi, bu dnyay tanmasna yol amt Irfan'nn. (Son zamanlarda 'mekn' ve 'keyif kelimelerini kullanmak bir stat salyordu insanlara.) nc cins giysileri giymi iman gay arkc (eskisi gibi ibne de denmiyordu artk), iki itikleri masalarn stnde geziniyor ve eilerek herkesi tek tek gbek atmaya kaldryordu. Bir sre sonra hemen hemen btn kadnlar masalarn stne km oluyor, darbukann oryantal ritmiyle kala kvrmaya, gs titretmeye ve gbek atmaya balyorlard. Masalarda oturan erkekler de bu kadnlar seyrediyor, derin yrtmalarndan grnen ehvetli bacaklarna gzlerini dikiyorlard. rfan bir yandan masann stnde kan ter iinde gbek atan Aysel'e bakarken, bir yandan da bunun bir tr 'katharsis' olduunu dnyordu. Toplumun cinsel enerjisi byle boalyordu ite; bir arnma riteliyle. Gndelik yaamda bu insanlarn ou, karlarna yan gzle bakanla kavga ederlerdi ama burada karlarnn yar plak, baka erkeklere ehvet dans yapmasndan ok holanyorlard. Nikos Kazancakis'in bir s-

zn hatrlamt. El Greco'ya Mektup adl otobiyografisinde Kazancakis, "Ik Elen'de kutsal, lyonya'da ise ehevidir," buyurmutu. Haklyd da adam. Buras gerekten bir ehvet iklimiydi. Darbukann drt drtlk arkaik ark ritmi ya da sadece bu blgelere zg olan 9-8'lik ritim, insanlar kendinden geiriyordu; baka bir mzik dinlerken birbirlerini souk souk szen insanlar bu ritmin duyulmasyla birlikte sanki bir anda ldryor ve ehvet dans yapmaya balyorlard. Demek ki, diye dnyordu rfan, bir lkenin bayrandan da nemli kavram, ortak ritim duygusu. Melodi deil ritim. Kltrleri birbirinden ritim ayryor. Bunu bir kez New York'ta, Times Square'deki Virgin Megastore'un alt katnda da gzlemlemiti. Bu dev maazada, insanlarn kulaklk takarak yeni CD'leri dinledikleri bir yer vard. Latin, caz, klasik, Afrika, Ortadou, pop, rock diye ayrlmt bu blmler. Her birinde, kulakl bana geirmi olan dinleyici, vcudunun farkl bir yerini kprdatyordu. Kulaklarnda gmbrdeyen mzie kendilerini kaptran cazclar hafif kambur bir durula tk tk tk iki drtlk ritme kendilerini kaptryor, Latinler bacaklarn oynatyor, Ortadoulular ise bel ve gbek evrelerini kvryorlard. Onlar dardan seyretmek ok komikti dorusu; nk btn bunlar, seyirci asndan sessiz bir danst. rfan ila dolabn at. Dolaba, bir eczane grnts veren, dnyann her yanndan tanm yzlerce ila arasndan bir Stilnox seti. Bu ila, hi olmazsa bir sre iin de olsa uyumasn salard. Derken eskisinden de beter bir alama krizine tutulduunu fark etti. yi ki Aysel grmyordu btn bunlar; iyi ki gvenli uyku limanlarna demirlemi bir gemi gibi sakin sakin uyuyordu. Yoksa olan biteni ona aklamas mmkn deildi; kendisine bile aklayamad bir korkuyu Aysel'e nasl anlatabilirdi ki. Acaba aklayamyor muydu? Bu korkunun nedenini bilmiyor muydu? Yalan syleme, dedi kendi kendisine, yalan syleme. Aysel'in byle bir durum iin hazr zmlerinden birini nne koyacandan emindi: Psikologa gitmek. "Bir uz-

manla konu, rahatlarsn. Onlarn ii bu..." falan filan. Dnyann birok yerinde ayn anda tekrar edilen klie szler. Oysa o, psikologun ne sonuca varacan biliyordu. Aslnda Profesr'n umutsuzluu, sorunu bilmemekten deil tam tersine bilmekten ve zm bulamamaktan kaynaklanyordu. Dnp tanp sorunun ve korkun ryann kaynan anlamt. Hem de bir kitap okurken oluvermiti bu. Meselenin ve korkularnn zn kavramasna yardm eden kitap, "Uyuyan Endymion"u anlatyordu. Endymion bir oband ve ay tanrasna k olmutu. Tanrlar bu yzden onu cezalandrdlar. Cezas kendi kaderine yine kendisinin karar vermesiydi. Bu ceza Endymion'a ok ar geldi ve sonsuza kadar gen olarak uyumay seti. Bu mitolojik yky okur okumaz sorun ortaya kmt. Profesr de Endymion gibi kaderini bilmekten korkuyordu. Hayat bilinmez olmalyd; nasl yaayacan, ne zaman kaza geireceini, hangi hastalklara yakalanacan, nasl leceini bilen bir insan, Endymion'un kaderini paylayor demekti ve dnyadaki hibir lml, bu yk tayamazd. Bu bak as Profesr'n hayatn altst etmi, evresine bir kale gibi rd gvenlik unsurlar onu boar olmutu imdi. nk biliyordu ki mrnn sonuna kadar ayn evde oturacak, ayn koltukta televizyon izleyecek, ayn lokantalarda yemek yiyecek, ayn kiileri grecek, ayn szleri syleyecek ve sonunda bir gn lgn bir ambulansla her gn getii sokaklardan geerek hep gittii hastaneye gtrlp orada lecekti; ya da hastaneye gitmeye frsat kalmadan, o Dunlopillo yatak ya da Ligne Roset koltuklardan birine ylp kalacakt. Dolaysyla evine onca severek ald yatak ve mobilya birer konfor ve zevk arac olmaktan kp, geici bir tabuta dnyordu. Aysel'le bir sorunu yoktu, hatta onu seviyordu da; ama kaderini grmeye dayanamyordu.

Ve alyordu.
Paris'teki bir konferans srasnda Kanadal kadn Profesr' den rendii kavram, frtnada kaybolmu gemicinin grd bir deniz feneri gibi yolunu aydnlatmaya balamt son zamanlarda: 'Metanoya' kavramyd bu. Daha nce duymam olmasna amt ama sonralar ok az kiinin bunu bildiini renip rahatlayacakt. Metanoya, kendinin tesine gemek, kendini amak, kendi olmaktan kmak "gibi bir anlam ieriyordu. Btn sorun 'kendi' kavramndayd zaten. Ne demekti kendi, kendisi, ben? insan kendi adm on kez st ste sylediinde bile yabancla-yordu da, doumundan lmne kadar tad 'ben' bilincine, ya da 'kendi' damgasna niye yabanclamyordu? Profesr bu konu zerinde kafa yorduka, aslnda bu yabanclamann en derin anlamyla yaandn kavrad. Herkes yabanclamt, yabanclayordu. Toplum kurallar ve evremizde tahkim ettiimiz maddi dnya, bizi bu yabanclamadan koruyan gardiyanlard deta. Yolumuzu ardka, alkanlk denilen lk kaplca sularnn iine gmlp rahatlyorduk. Sonunda bize yol gsteren ey; evde her zaman oturduumuz koltuun aina yumuakl, gz kapal evirebildiimiz banyo musluu ve bamzn yastkta brakt iz oluyordu. Kendi egemenlik alann belirlemek iin aalarn altna sidik fkrtp sonra kendini bu sidiin snrlar iinde gvenli hisseden kpeklere benziyordu insanlar da; aina kokular ve aina eya arasndaki bir mutluluk forml. Dostoyevski Avrupa'dan Rusya'ya dnn, "Eski pantuflalarma ayaklarm sokar gibi" betimlemesiyle aklamt. Eski pantuflalara ayaklarn sokmak... Gzel szd dorusu ve insanlar byle yayorlard. Eer bu tandk dnya olmasa, kendilerini bir mahzende bytlp sonra birdenbire kent meydanna atlan Kaspar Hauser gibi hissedecekleri kesindi. Ama Profesr'n zledii de Kaspar Hauser olmak, aina dnyann kendisine mutluluk ad altnda sunduu kstlayc, idi

edici, bktrc gvenlik duygusunu amay baarmakt. Bunun iin bir metanoya geirmesi gerekiyordu. Herkes hayatnn bir dneminde kendi metanoya'sna ulamalyd. Stilnox'un etkisiyle gzleri kapanr ve zihni hafife bulanklarken yatak odasna gitti. Lo odada Aysel, her zamanki dingin haliyle sessizce uyuyordu; sanki lm gibi. Bir bacan yorgann stne atmt. Profesr yataa szld, ban yasta koydu; uykuya dalmadan nce, dumanl zihnine yansyan tek grnt, engin bir deniz ve iki gen adam oldu. Kendisi kyda kalmt; Kavafs'in ehrini grmek iin skenderiye'ye yelken aan arkada Hidayet, ufuk izgisi iinde eriyen solgun bir hayale dnyordu. Acaba varabilmi miydi skenderiye'ye? Yoksa yol stnde bir yerlere taklp kalm ve kendisine deiik bir hayat m kurmutu? Belki de Zeus'un bazen ters esen gl rzgrlar onu ve uyduruk yelkenlisini yutmutu; kimbilir! "Gle gle Hidayet!" diye mrldand ve yazgsn bilerek lme doru ilerlemenin yaratt korkudan kurtulamadan, tedirgin bir uykuya dald.

Saf Gelin, Gzel Gelin


Profesr'den 1400, Meryem'den ise 100 kilometre daha douda, Gabar dalarnda kar altndaki bir tepenin eteklerine kurulmu olan askeri karakolda Cemal byk bir zevkle titreyerek uyand. Dnde yine, kasabann genleri arasnda bir efsane gibi kuaktan kuaa anlatlan Saf Gelin'i grmt. Saf Gelin, Cemal' in yasak yerine bakarak, "Bu da ncs m?" diye sormutu. "Evet!" demiti Cemal byk bir mutluluk iinde ve bedeninin en kuytu kelerini, saf kzn hayretle byyen gzlerinin, narin ellerinin kefine amt. Saf Gelin'in kim olduunu bilmemelerine ramen, kasaba genlerinin, bir araya geldiklerinde ondan sz etmemeleri grlm deildi. Birbirlerine, sabah akam, ileri gcklanarak

Saf Gelin hikyesi anlatrlard. Saf Gelin on be yana kadar, dnyann btn ktlklerinden korunarak ve evde nadide bir iek gibi saklanarak, hibir eyden haberi olmadan yetitirilen bir kzm. Babasyla anas onun dier ocuklarla oynamasna, dar kmasna, bylece de kzlarla erkekler arasnda geen ayp eyleri renmesine izin vermemiler. Saf Gelin on be yandayken onunla evlenme mutluluuna eren oban Hasan da bu durumu biliyor ve kzn dnyalara bedel safiyetini korumak istiyormu. Evlendikleri gece, "Sana bir sr vereceim Saf Gelin!" demi karsna. "Ben senin grdn dier insanlara benzemem." Saf Gelin merakla bakm kocasnn yzne. Hasan, "Bende, dier insanlarda olmayan bir fazlalk var," demi ve ap gstermi. Saf kz, "Aaa!" diye barm, "Bu da ne byle?" Hasan, "Ne ie yaradn sana gstereyim!" demi ve o geceyi sabaha kadar Saf Gelin'e, insan soyu iinde sadece kendisinde bulunan bu fazlaln marifetlerini kantlamakla geirmi. O gne kadar salak salak gezinen Saf Gelin'in yzne, ertesi sabahtan itibaren, kurnaz bir glmseme yerlemi. Kocasnn kendisine verdii srr kimselerle paylamyor, herkesi bilgi bilgi, hafif alayl baklarla szyormu. Bir iki yl byle geirdikten sonra Hasan'n askerlik a gelmi. Gitmeden nce iki yl ayr kalaca karsna sarlarak, dnd zaman kaldklar yerden devam edeceklerini anlatm. "O zamana kadar uslu uslu bekle beni!" demi. Hasan'n askere gidiinden sonra Saf Gelin'in yz glmez olmu, gzlerine garip bir hzn yerlemi. "Ne oldu sana?" diyenlere "Hi," diyormu "Hasan'm zledim." Bir gn yine dalgn dalgn dolanrken Hasan'n arkada Mehmet gelmi yanna. "Saf Gelin," demi, "kocas askere giden ilk kadn sen deilsin ki! Niye bu kadar bitirdin kendini?" Saf Gelin, ona Hasan'n hatrlatan Mehmet'e, "Ama o kimselere benzemez!" demi. Mehmet bunun zerine nesinin benzemediini sormu. Saf Gelin de saf ya; demi ki, "Onun

nnde, hibir insanda olmayan bir ey var." Hasan'n kurnazln anlayan Mehmet, "Saf Gelin," demi, "o dediinden bende de var!" Saf Gelin inanmam, Mehmet'in yalan sylediini dnm, bunun zerine Mehmet ispat etmek iin Saf Gelin' ssz tarlalara srkleyivermi. O gnden sonra da Saf Gelin'le Mehmet'in geceleri, kaamak bulumalardaki bu kantlama abasyla gemi. Derken askerlik bitmi ve Hasan bir gn kp gelivermi. Bir de bakm ki Saf Gelin'in surat bir kar, kendisine hi yz vermiyor. "Ne oldu sana Saf Gelin?" diye sormu. "Sen yalancsn!" demi Saf Gelin ona. "Hani o acayip eyden yalnz senin nnde vard." Hasan iinden "Eyvah!" diye geirmi. "Elden gitmi bizim Saf Gelin!" O "acayip ey"in baka kimde olduunu sormu. Saf Gelin ona Mehmet'i anlatm. Hasan ne yapsn; aresizlikten hangi yalana bavuracan dnm dnm ve, "Bende iki tane vard," demi. "Birini ona verdim." Bunun zerine Saf Gelin yksek sesli bir alama tutturmu; feryada figana balam. "Ne oldu?" diye sormu Hasan. "Niye alyorsun?" Saf Gelin, Hasan'n koluna bir yumruk atm ve, "Niye iyisini ona verdin Hasan'm?" deyip kendinden gemi. Cemal de kasabann dier genleri gibi, Hasan'n Saf Gelin'e ne cevap verdiini ve ne yaptn hibir zaman renememiti; nk hikyenin bu noktasna gelindii zaman glmekten hibir olanda can kalmyordu artk. Hemen hemen her gn anlatlan hikye burada sonlanyordu ama geceleri yalnz kaldklarnda dlerinde Saf Gelin'e olmadk hareketler yaptryor, kendi kendilerine hikyenin devamn yaratyorlard. Saf Gelin'in yzn hibir zaman dleyemiyordu Cemal. Pembe beyaz bir ten gryordu sadece ve bu, onun sk sk eytan aldatmasna uramasna yetiyordu. Cemal, Saf Gelin'in yumuak, scak hayalinden glkle

ayrld; eytan aldatmas dedikleri utan verici durumun ve nndeki yapkan slakln farkna vararak bir sre kprdamadan gzleri ak yatt. Tepesinde yanan bir ampul kouu aydnlatyor, uyuyan askerlerin horultular, harl harl yanan kmr sobasnn sesine elik ediyordu. Soba nbetisi kimseyi uyandrmamaya alarak atei beslemek iin metal kapa am, birbirine yapm kalitesiz kmr sessizce boaltmaya alyordu. Cemal'in iine tatsz bir duygu yayld. Sk sk ryalarna giren pembe tenli Saf Gelin iyiydi hotu ve ald mthi zevk uyand srada da devam ediyordu ama bu iin bir de zahmetli bir sonu vard; kalkp cnp aptesi almas gerekiyordu. Boyunca gnaha battktan sonra vcudunun her noktasna su degdirmeli, salarndan topuklarna kadar her yerini ykamalyd. " Plastik Casio saatine bakt; ikiye geliyordu. 3'te nbete kalkacana gre, kalkp ykandktan sonra yatsa bile uyumaya vakti kalmayacakt. Be on dakikalk uykudan sonra uyanmak ise daha zordu. Ksack bir an, scak yataktan ayrlmamay, o dondurucu soua kmamay dnd; iyice stt yorgann altnda kvrlp yatar, yine Saf Gelin'in ball tenini dnerek uykuya dalard. Nasl olsa 3 nbeti iin avu gelip omzundan kavrayacak ve kolunu koparmak ister gibi sarsacakt onu. Belki de nbetten sonra bir aresini bulup ykanrd. Tam kendini bu rahatlatc dnceye altryordu ki babas geldi gznn nne. Kara sakallar ve sarnn altndan bakan delici gzleriyle onu szyor, elindeki tespihi fkeyle sallyordu. Cemal, ocukluundan beri iine yerlemi olan mthi korkunun verdii itkiyle yerinden frlayverdi. Yine eytana uymutu, yine gnah ilemek zereydi. Hem Saf Kz' ryasnda grmek, hem de cnp aptesi almadan uyumay dnmek gibi, cehennem kaplarn aan gnahlara kaplmasna ramak kalmt. yi ki babas uzaktan da olsa uyaryordu onu. "blis-i lainin kulun nefsini kandrmasndan sonra hemen cnp aptesi alnmal ve iki rekt nafile namaz klnarak efaat dilenmelidir. Yoksa maazallah..." Zaten her ey, bu 'maazallah' kelimesiyle balyor, ondan sonra babasnn mbarek saka-

lyla bynn arasndan zor grnen az, bir azap ve ikence fasl anlatmaya giriiyordu ki sormayn gitsin. nsann o azaplara duar olmasna gerek yoktu, dinlemesi yeterliydi kannn donmas ve kadn denen aldatc, ifsat edici, insann kanma girici, eytann, yeryznde ivasna ara olarak kulland o zayf mahlukun ne iler evirebileceini anlamas iin. Yreinin derinliklerindeki ufak bir kprt, babasna ramen scak yatakta kalabileceini, gece ayaznda iyice donmu karl dalardaki bu uzak karakolda, zemheri souunda buz gibi su dknmek ikencesini sabaha brakabileceini fsldyordu; yle yapmasna yapacakt ama ertesi gne sa kp kamayaca belli miydi? Ya bu gece karakol baslrsa? Ya yine baskna urarlarsa? Ka arkada bu basknlarnda can verip gitmiti. Karl tepenin eteklerinde dikilip tutaca nbette, bir Kalanikof mermisinin kafasn uurmas da gl bir olaslkt aslnda. Daha bir hafta nce Salih'e byle olmam myd! Ya ertesi gnk operasyon srasnda bir mayna basar da ehit olursa! Ksacas lmesi, yaamasndan daha byk bir olaslkt; ne kadar tembellie yatkn olursa olsun, Cemal'in iman ve bu dnyadan cenabet gitme korkusu, her eye baskn kyordu. Doruldu. st ranzada yatt iin, sabaha kadar yanan lambann nda l gibi uyuyan arkadalarn grebiliyordu; kimi yan dnm, kimi yzkoyun, kimi srtst yatm, kiminin az ak, kimi derin hlyalara dalp gitmi, kimi konuuyor, ne olduu anlalmayan szler mrldanyor, kimi kracak gibi dilerini gcrdatmakta ve horultular kaplam ortal. Kaba kumatan haki asker giysileri, zemheri ayaznda geirilen onca gnn, gecenin ardndan harl soba ateinde kuruyor, buharlayor ve kouu sas sas kokutuyordu. Ykand zaman yataklarn araflar da stlerinde kuruyordu zaten. Dardaki dondurucu soukta araf kurutma olana yoktu. Hepsi annda kaskat kesiliyor, kar altndaki Gabar dalarnn bu kaybolmu tepesinde, acayip yelken bezleri gibi bembeyaz geriliyorlard. Bu yzden, araflar ykand zaman, onlar, stlerine rterek kurutuyorlard. oraplar ku-

rutma yntemi ise daha deiikti. Su eken postallarn iinde renkten renge giren, karldklar zaman katlaan yn oraplar ykadktan sonra, fanilalarnn iine yerletiriyor ve delikanl gslerindeki scaklkla kurutuyorlard onlar. Sabah kalktklarnda orap kupkuru oluyordu. Cemal doruldu, ranzann st katndan aa atlad ve plak ayaklar, postallarn tandk sertliini aratrdlar. O mein paralarn bulmak iin yatan altna bakmasna gerek yoktu. Nasl olsa ayaklan buluyordu onlar. Devaml su ekip kurumaktan, sonra yine su ekip yine kurumaktan aa kabuu gibi sertlemi meinden ar postallar, hayatlarnn ayrlmaz paralarndan biriydi. zellikle darda, kar stnde tutulan gece nbetlerinde, dondurucu souun kseleyi geiini sonra ayaklarna ve bacaklarna doru santim santim ykseliini ok iyi bilirlerdi. Bir sre sonra insan ayaklarn hissetmez olurdu ama sanki ayaklan kesiliyor da kendileri uyuturulduu iin bunu duymuyor gibi bir hissizlikti bu. Sonra da soba banda karncalanarak, szlayarak uyanrd bu ayaklar. PKK'llar, kendileri gibi postal deil Mekap spor pabu giyiyorlard. ldrdkleri militanlarn ayaklarnda hep ayn spor pabucu gryorlard. Bu dalarda yrmek, komak, trmanmak iin belki daha elveriliydi bu spor pabular ama acaba soua kar koruyor muydu? Bazen byle kk sanlan eyler, lmekten ve ldrmekten de daha nemli hale gelebiliyordu ite. nk lmediin srece yaam devam edip gidiyordu. Ne yediin, ne giydiin, her yerde olduu gibi da banda da nemliydi. En derin uykularna gmlm yirmi yorgun genci kimse uyandramazd ama o yine de grlt yapmamaya zen gsteriyordu. nk kafasnda, ertesi gn kimin sa kalaca, kimin ehit olaca sorusu vard. Ertesi gece o yataklardan bazlar bo olabilir, imdi ml ml uyuyan, d gren bu genlerden bazlar, ya bir maynla paralanarak ya bir Kele mermisiyle kafas datlarak donmu topran stne bir daha kalkmamak zere ylabilirdi. Kimseyi uyandrmamaya alarak postallarn giyerken,

soba nbetisi Manisal Ahmet, "Nereye?" der gibi bakt. "ishal olmuum da!" dedi nbetiye. Arazide yedikleri konservelerden, yorgunluktan ve bazen de itikleri sulardan sk sk ishal olurlard zaten. "Cnp aptesi almaya gidiyorum," diyemezdi ya. Parkasn srtna ald, uzun i donu, fanilas ve plak ayaklarndaki postallarla koutan kt. Darda korkun bir frtnann, ift bal dev kpekler gibi uluduu duyuluyordu. Vadilerden savrulan, karl doruklarn evresinde dnen frtna, her zaman bu korkun sesi karyor ve ilk kez duyanlarn ne olduunu anlayamadklar insanlk d bir zebaniler dnyasnn fon mziini oluturuyordu. lk zamanlar Cemal de ok armt bu sese ama imdi her eye almt; ne de olsa usta askerdi. ki yla yakn bir sredir bu dalardaki komando birliindeydi. Kouun dna kar kmaz souk hava jilet gibi kesmeye balad her tarafn. Tuvaletlerin olduu blme att kendini. Ana binadan kmamt ama sobann etki alan dndaki koridor ve tuvaletin, dadan hi fark yoktu ki. Titreyerek tuvalete girdi, parkasn, arkasndan yn fanilas ile uzun donunu kard. Bidondaki yan donmu suyu tepesinden boca ettiinde, bir an lk atacak gibi oldu, yreine kadar buz kesti ama dudaklarn dileyerek kendisini toparlad. Gvdesinden buhar ttyordu. Suyla her yann iyice ovuturdu; zellikle de eytan aldatmas sonucu slanm blgelerini temizledi. Cnp aptesi aldnda, vcudunun su demedik yeri kalmayacakt. Souktan dileri birbirine vuruyordu ama vicdan rahatlamaya balamt. O muhterem, o rktc babasnn uygun grmedii bir eyi yapmam olmann huzuru yaylyordu iine; gnahtan kamann, slam dininin emrettii gibi yaamann huzuru. Babas evliya gibiydi; insan onun dediklerini yaparsa, bu dnyada da teki dnyada da rahat ederdi. Yannda getirdii kk havluyla kuruland, uzun donunu, fanilasn, parkasn ve postallarn tekrar giyerek koua yneldi. Kapy at anda yzne arpan scaklk cennet gibiydi. Bu arada nbeti Ahmet yzne bakp glm-

sedi; salarnn slaklndan durumu anlam olmalyd ama hibir ey demedi. Zaten hepsinin bana gelmiyor muydu byle eyler. Havluyu yastn stne sererek tekrar yatt; uykusu iyice kamt. Nbete de az bir sre kalmt aslnda; uyuyup uyanmas daha zor olurdu. nceki gn atmada ldrdkleri militan dnd. alvarl, o dalar iin ok ince giysili Krt gencini. Ayaklarndaki Mekap pabular olduu gibi duruyordu ama birinin yznde byk bir delik almt. G3 mermisi amt bu yaray. Acaba kendi attklarndan biri olabilir miydi? Bunu bilmeye imkn yoktu ki; atmada herkes elinden geldii kadar ok mermi skar, kimin mermisinin kimi vurduu ou.zaman bilinemezdi. Nian alp da birini indirirsen o farklyd; o zaman bilirdin ama kendisi hi byle bir ey yapmamt. mrnn son iki yln geirdii usuz bucaksz mor dalar, Cemal ile arkadalarnn sonsuz cesaretinin ve sonsuz korkaklnn lyd sanki. Uzun trmanlar sonunda, kan ter iinde bir dan zirvesine ulatklarnda yazn yemyeil olan vadiler, gm nehirler, kn da donmu usuz bucaksz bir beyazlk ayaklarnn altnda uzanyor ve kendilerini Tanr gibi hissetmelerine yol ayordu. Ellerinde G3 tfekleri, roketatarlar, el bombalar, fieklikler, palaskalarna takl baklar, telsizlerle donanm ve silah arkadalaryla evrelenmi olarak kendilerini dokunulmaz bir imha gc gibi hissediyor, balar dik geziyorlard. Bir kartal gznn ulaabilecei her yeri gryor, en ufak bir kprty bile fark edebiliyor ve kukulandklar her eyi yok edebilecek olmann Tanrsal zevkini tadyorlard. Cesaretlerinin dorua kt anlard bunlar; balar gkyzne deiyordu. Ama dalardaki hayat her zaman bu kadar cmert deildi. Bazen de ovalarda dolarken, yksek bir tepeden alan atein altnda kalyorlar ve kurunlar balarnn zerinde vzldarken, insann yreini buz gibi donduran bir korkunun dehetiyle rperiyorlard. Bir insann bann birka santim zerinden Kalanikof kurunu ya da roket gemesi, bu dnyadaki hibir eyle kyaslanamayacak kadar byk bir dehet duygusu uyandrrd. nk birka santimlik

sapmayla o kurunun gzlerine veya beyinlerine saplanabileceim bilmenin, lmle yaam arasndaki o alacakaranlkta sallanmann rpertisiydi bu. PKK'nn tepelere yerletirdii, zaten adna da 'tepeci' denilen keskin bir nianc, onlarca askeri ilerlemekten alkoyabilir ve timlere byk zarar verebilirdi. Ksacas dan tepesinde efendi oluyordun; aa inince ise tehlike balyor, bu kez tepeyi tutmu olandan korkuyordun. Uzun menzilli Kanas suikast silahyla da ate ediyordu PKK'llar. Bu silah, daha ok subaylar iin kullanlyordu. Bazen yirmi kiilik birliklerinin stne, lgn gibi ate aan, roketatar, el bombas, Kalanikof la saldran on on be kii birden geliyor, bazen onlar kstrdklar PKK militanlarnn canna okuyorlard. Dalarn zirvelerinde hissettikleri geici rahatlk ve stnlk duygusu uzun srmyordu; nk operasyona ktklar zaman gnler, geceler boyu ak arazide yamur altnda kalyorlard; miferleri, parkalar, niformalar, yn fanilalar, uzun donlar, yn oraplar, postallar srlsklam durumda, burunlarnn ucundan rl rl souk yamur sular akarken, kuru olmann ne demek olduunu unutuyorlard. Gndz yamurunu yedikten sonra gece ayaznda yava yava donan slak amarn tene dediini hissetmek birok ikence ynteminden daha etkili bir eziyet biimiydi. yle gnlerde, yamurun hi durmayacan, mrlerinin sonuna kadar naylonlarna sarl ve slak yaayacaklarn sanrlard. Hele bir de balarnn stnden geen kurunlarn hm yamur sesine kart zaman... Cemal de birok arkada gibi gsne soktuu bir naylon alveri torbasyla kyordu operasyona. Naylonu katlayp fanilas ile niformas arasna sktryordu. nk bir daha, Abdullah'n kopan ayan helikoptere atmak gibi bir deheti yaamak istemiyordu. Nideli Abdullah, dalarda, ssz karakollarda geen dikenli hayatlarn akalaryla daha katlanlr klan ve durmadan glen bir ocuktu. Sanki baz kiiler, evrelerindeki insanlarn yaamn kolaylatrmak iin dnyaya gelir ya, Abdullah da onlardand ite. Terhisine ay kala bir akamst, hava kara-

rrken mayn deli olduunu bildikleri karla kapl bir arazide yryorlard. stne bastklar topraklara italyan yapm sar maynlar gml olduunu biliyorlard bilmesine ama yapabilecekleri bir ey yoktu. Gnete bile, topraa gizlenmi maynlar fark etmeleri zordu, kald ki imdi bir de karanlk kyordu. stelik kar her yeri kaplamt. Attklar her admda yere basmaktan korkuyor sonra da bir ey olmadn grdklerinde geici bir ferahlk duygusuna kaplyorlard. Ortala mthi bir sessizlik kmt; ta ki mthi bir patlama yeri g inletene ve evrelerindeki hava yrtlana kadar. Dnmeden kendilerini yere attlar, o srada, Abdullah' in, stne bast bir maynla umu olduunu grdler. En yaknnda bulunan Cemal srne srne Abdullah'n yanma gitti. ocuk berbat grnyordu. O anda kendisinin de bir mayna basabileceini unutmutu Cemal. Abdullah'n ban kucana ald, oka girmi olan ocuk, "Gzm, gzm!" diye haykryordu. "Gzme bir ey kat! ok acyor!" Feryatlar yeri g inletiyordu. Cemal kendini zorlayarak Abdullah'n kanl yzne bakabildi ve tek gznn yerinde olmadn grd. Sol gz yok olmu, yerinde kanl bir oyuk kalmt. Abdullah, insan sesine benzemeyen bir sesle, "Gzm acyor!" diye lklar atyordu. O srada yanlarna, blk komutan ve dier askerler de geldi. Komutan elindeki telsizle, "ahin 3, ahin 3!" diye yrtnyor, merkeze ulamaya alyordu. Telsizin mandaln brakt anda kar taraftan cevap ald ve abucak mevkilerini bildirip yardm istedi. "Ar yaralmz var! Helikopter gnderin!" Telsizden gelen ses daha sakindi. Havann kararmakta olduunu, bu yzden helikopter gnderemeyeceklerini, ertesi sabaha kadar beklemeleri gerektiini sylyordu. Cemal, "Gemi olsun!" diye balayp, ertesi sabah beklemelerini tavsiye eden bu soukkanl ses karsnda dehete dt. Kucandaki kafann gz oyuundan kan dalgalar fkr-yordu. O oyuu aputla tkasa myd acaba? Ne yapmas gerektiini bilmiyordu; bildii tek ey, Abdullah'n sabah karamayaca idi. Belki u anda helikopter gelse bile yaama ans yoktu

ama sabaha kmayaca kesindi. Komutan kendini paralyor, yaralnn durumunun ok ar olduunu, sabah bekleyemeyeceini, ak arazide bulunduklarn ve havann daha tam kararmam olduunu sylyor, kar taraf sylediklerine inandrmak iin olanca gcn kullanyordu. Geceleri helikopter kalkmazd; kesinlikle yasakt bu. "Yalvaryorum!" dedi komutan. "Daha tam kararmaya vakit var. Yalvaryorum bu aslan aln!" Bulunduklar yerin koordinatlarn veriyordu durmadan. Gen bir yzbayd. Kar tarafta bir sessizlik oldu. Tam o srada Cemal, Abdullah'n bacana bakt. Bacan ucunda ayak yoktu; kopmutu. ine giderek yaylmakta olan dehet ve panik duygusunu engellemeye alarak evreye gz gezdirirken, kopmu aya grd. Paralanm olan postal paralaryla birlikte ayak, kanlar iinde allmadk bir nesne gibi duruyordu. Tek teselli, Abdullah'n baylm olmasyd. Bu kadar acy kaldramamt demek ki. Komutan ve erat endie iinde birbirini szyor ve ne yapacaklarn bilemeden aresizce bekliyorlard ki aniden bir helikopter sesi duydular. Demek ki helikopter ok yaknlardayd, belki de sse dnyordu. Balarn gkyzne kaldrp helikopteri aratrdlar; hep byle olurdu, nce sesi gelir, sonra da kendisi bir tepenin ardndan kverirdi. Bu sefer de yle oldu; simsiyah Kara ahin helikopteri arkalarndaki sivri tepenin ardndan kp kendilerine doru yaklamaya balad. Ayaa kalkp el salladlar. Helikopter bulunduklar yere doru alald ve pervanenin yaratt dehetli rzgrdan her ey uumaya balad. Karlar savruluyor, bir tipiye tutulmu gibi gz gz grmyor, asker gzn zor aabiliyordu. Biliyorlard ki helikopter yere inmeyecekti; mmkn deildi byle bir ey. Yere birka metre mesafede havada duracak ve yaral karga tulumba yukarya doru, helikopterin ak kapsndan ieri atlacakt. Bu arada helikopteri gren PKK'l tepecilerin ate amas, pilotu vurmas tehlikesi de vard. O zaman ordu, bir yaral iin bir Karaahin kaybetmi, kar tarafa da byk bir propaganda kozu vermi olurdu. Karlar pskrterek ve

sallanarak havada durmakta olan helikopterin alm kapsndan shhiyeciler, "Hadi hadi, hadi!" diye baryorlard ama sesleri helikopterin pat pat pat gmbrts arasnda iitilmiyordu bile. Birka asker Abdullah' Cemal'in kucandan ald, helikoptere doru gtrd; "Haydi bir, iki, ," diyerek ocuu salladlar ve hep birlikte yukarya, helikopterin ak kapsna doru attlar. Shhiyeciler de yaral eri tutmak iin aaya sarkmlard ama ocuk ellerinin arasndan kayd. Abdullah yere, karlarn iine dt, askerler onu tekrar kaldrdlar. Bu arada Cemal de Abdullah'n kopmu ayan ald yerden, henz scak olan bu vcut parasn helikoptere doru frlatt. Belki de hastanede aya yerine dikmeleri mmkn olabilirdi. Abdullah bir kez daha yukar doru atld ve bir kez daha yere dt. nc atta shhiyeciler, yaral gvdeyi tutup ieri ekmeyi baardlar; ocuun daha yars ierde yars dardayken helikopter havalanp uzaklat. Cemal, o kopuk, kanl aya tutup helikoptere frlattnn farknda deildi. Kendiliinden yapmt bunu. Normal zamanda o ayaa deil dokunmak, bakmas bile zordu ama demek ki koullar insanlara en olmadk eyleri bile yaptryordu. Ama o gnden sonra, gsnde bir naylon torba tamaya balad. Bir daha bir arkada mayna basarsa, paralarn bu torbaya koyacakt. Herkesin de byle bir torbas olduunu biliyordu. Akamlar konservelerini yer, duman karmayan ilkel bir yntemle ay demler ve ateini gstermeden gizli gizli sigaralarn ierken, bir yandan da fsl fsl sohbet ediyor ve belki de yarn paralarn naylon torbaya dolduracaklar arkadalaryla srlarn paylayorlard. Cemal gusl aptesi alp rahatladktan sonra ksa bir sre iin yatana uzandnda, telsizde duyduu sesi dnd. Cemal'in, zaman zaman PKK'llarm kendi aralarnda haberleirken duyduu, bazen de kendilerini hedef alarak yaplan 'moral bozma' konumalarnda duyduu tandk sesi. "TC askerleri," diyordu ses. "Gelin yol yaknken teslim olun. iten geme-

den cannz kurtarn. Bamzdaki subayn elini ayan balayp bize verin. Yoksa bu gece o karakoldan hibiriniz sa kamayacaksnz. Size yazk deil mi TC askerleri!" Blgeye yeni gelmi olan heyecanl yedek subay temen hemen telsize sarlyor ve, "Skysa buraya gelip de sylesene bu szleri, orospu ocuu!" diye bas bas baryordu. Bunun zerine kar taraftan gevrek bir glme duyuluyordu ve Cemal iin iin titreyerek, ok iyi tand bu sesin sahibini dnyordu...

Uursuz Kzlar Ac eker


Meryem'in annesi ilk ve son ocuuna hamile kald gnlerde, Meryem Ana'y dnde grm. Elinde mumla gelen mbarek Meryem Ana, ona bir kz ocuu douracan ama kendisinin o kz dnyada yapayalnz brakarak br dnyaya, kendi yanna geleceini sylemi. Annesinin ikizi olan teyzesinin anlattna gre, annesi, bu d grd gece korkuyla uyanm, kz kardeini de uyandrm ve ona dn anlatmak iin srar etmi. Teyzesi ise, "Gece vakti rya anlatmak uursuzluk getirir. Sabah aydnlkta anlatrsn!" diyerek onun dn aktarmasna izin vermemi. Annesi o gece kocasnn yatana dnmemi ve kz kardeine sarlarak sabah sabah etmi. D onu ylesine etkilemi ki ulu afaklar skene kadar tir tir titremi. Sanki bir d grmemi de gerekten yaam gibi. Sabahn ilk klaryla birlikte uyuklamakta olan kz kardeini drterek uyandrm, onun, "Ia bakarak anlat! Allah hayrlara getirsin!" demesi zerine gzn pencereden ieri szlmekte olan a dikerek korkutucu ryasn anlatm. Btn dleri hayra yorma konusunda doal bir becerisi olan teyzesi ise onu yattrarak, "Herhalde," demi, "Meryem Ana, doacak kza kendi isminin verilmesini istiyor. Bu yzden ryana girdi." "Peki ama onu yapayalnz brakp gitmem konusu?" diye

sormu annesi. Teyzesi de onu, "Bu dnyaya kazk akan m var?" demi, "Elbette hepimiz leceiz, Meryem Anamzn kendisi bile lmedi mi?" Sonra annesi gerekten de onu dourduktan sonra lnce, bu ryay hatrlayp, ksz kalan kk kza Meryem adn koymular. Meryem bu hikye ve binlerce benzerini dnrken, evresinin hep byl olaylarla dolu olduunu, herkesin, ryalarna giren kutsal kiiler, konuan hayvanlar ve dile gelen aalarla evrili bir dnyada yaadn ama nedense bunlarn hibirisinin kendi bana gelmediini kavryor, buna ok zlyordu. Kendisi niye hi mucizelere tank olmuyordu acaba? Bir eksiklii mi vard? lkokulda arkadalar her gn mucizeler anlatrlard. Bahelerindeki dallara tneyen kular konuurdu; ailenin lm bykleri ya ryada ya da alacakaranlkta gelir ve dnyada kalanlar ktlklere, tehlikelere kar uyarrlard. Kendi evlerinde de durum byleydi. Evliya olduuna inanlan dedeleri bir keresinde gelip, "Eve sakn toplu sabun almayn! Yoksa yanarsnz!" diye uyanda bulunmutu ama onu dinlemeyip pazardan kalp kalp sabun aldklar iin ev, grnmez eller tarafndan tututuruluvermiti. Yangn zor sndren babas ile amcas, herkesi bundan sonra byk dedenin sznden kmama konusunda uyarmlard. Bu yzden dedenin, aramba gn hamama gitmeme uyarsna skca uyuyor, bugn hibir ey yapmadan, ya balam iri gvdelerini yataklarn zerine devirip sohbet ederek evde geirmeyi yeliyorlard. Hamama gitme gnleri ise perembeye kaymt. Meryem'in ocukluundan beri ok sevdii bu hamam gnlerine uzun uzun hazrlanlr, yemekler piirilir, havlular katlanr, bohalar hazrlanr, daha nceden smarlanm olan ve adna 'yayl' dedikleri at arabasna doluarak hamama gidilip, orada kadn kadna neeli bir gn geirilirdi. Meryem, plak kadnlarn gbeklerine dm gslerine bakp bir gn kendisinde de byle acayip eyler kp kmayacan merak ederdi. Kubbesinden solgun gn szlen bu tarihi hamamda, onu ve dier ocuklar, derilerini yzmek istiyormu-

asna keseler, balarna hamam taslarn vura vura kaynar sularla ykarlard. Bu temizlenme ayini srasnda bana neler geldiini ya da geleceini grmek olanakszd; nk Meryem byle bir giriimde bulunduu anda gzne sabun kayordu. Hamamn arka tarafnda petemallarla kapatlm blmelerden keskin bir koku yaylyor ve Meryem bunun ne olduunu sorduunda gizemli bir tavrla, "Hamamotu," diyorlard, "sen de byynce reneceksin." Gerekten de ya ilerleyip, tomurcuk gsleri belirmeye balayan Meryem'in gzel ve biimli gvdesini seyretmeye doyamayan yal kadnlar, ona bu ii retme grevini stlerine almlard. Bacaklarnn arasnda, koltuk altlarnda belirmeye balayan tyleri yok etmesi iin ona pis kokan bir karm verip, petamalle kapatlm blmelere gtrdler. "Vcudunda hi kl kalmayacak," diyorlard. "Gnahtr. Her yerini bununla temizle." lk seferinde kendisine yardm eden ve bu ii reten kadnn dokunular karsnda gdklanan Meryem, daha sonra kimseyi yanna yaklatrmamay, kendi iini kendi grmeyi renmiti. Hamam gnlerinin en zevksiz taraf bu hamamotu fasl, en gzel yan ise lenleri souklua klarak yenilen dolmalar ve breklerdi. Meryem, kendilerine aramba gn hamam yasak eden byk dedeyi grmek iin de ok uramt. Ama ne Allah'a yalvarmalar fayda etmiti ne de gzn sk sk yumup, "Dede! Dede!" diye sayklamalar. Pehlivan olan dede, annesinin babasyd, ermi dede ise baba tarafyd. O yrede ona, eyh Kurey denilirmi. Evde anlatldna gre, ortaln buz kestii ve kar frtnasnn gz atrmad bir zemheri gnnde dede, yaln ayak evden km, nereye gittiini soranlara, "Horasan'a!" diye cevap vermiti. Ta Maveran nehir'e, Horasan'a kadar gidemeyeceini, birka adm sonra plak ayaklarnn karda donacam syleyenlere ise glp gemiti. Onu izleyen kyller, yoluna kan kurt srlerinin, eyh Kurey'i grnce deil saldrmak, ulumalarn bile kestiklerini anlatyorlard. eyh, Horasan'a kadar

yalnayak yrmt. Bu kutsal kiiye hibir yaratk dokunmuyor, zehirli srngenler bile ona zarar vermiyordu. Herkesin, "Gnden glgeye iletmez!" diyerek ani ldrmesi nedeniyle korktuu ylanlar onun elinde geziniyor, kemikli akrepler boynunda dolayordu. nk byk dedeleri erbetliydi. Bu erbeti, yeni doan ocuklarn azna tkrerek onlara da iletiyordu. Bu yzden slaleleri erbetli ve her trl tehlikeye kar korunmalyd. Herkes, Kurey dedelerinin geceleri evde dolatn anlatyordu. Merdivenleri gcrdatyor, kaplar arpyor, mutfaa girip kyordu. Meryem, ev halknn geceler boyu anlatt bu byk dedenin onu kurtaracandan emindi ama ne kadar urarsa urasn dede falan grnmyordu gzne. eker Baba ziyaretinde de herkes kimbilir neler grmt; kendisi ise altna iemekten baka bir ey yapamamt. Oysa o domadan yllar nce kasaba Rus igaline urad zaman, eker Baha'nn gkten nasl yldrmlar yadrdn, Rus askerlerini perian eden ve her biri kurundan daha byk yara aan elma byklnde dolularla onlar nasl kahrettiini herkes anlatrd. Kasabann erkeklerini dere yatana indirip boazlayan Rus askerleri de bylece helak olup gitmiti. Kasabann en byk evi olan Gl Aa konanda kalan Rus komutannn tabancasn akana dayayp kendini vurmasn da eker Baba salam olmalyd. Bazlar 1917 Kasmnda olup biten bu mucizeyi, Moskova' dan gelen bir telgrafa balyorsa da ounluk buna inanmyordu. Hem byle olsa bile, o telgraf da eker Baba'nn gndertmedii ne malumdu! Kasabada, Meryem dnda mucizelere tank olmam insan yok gibiydi. Kzlar havaya uuyor, kmes hayvanlar konuuyor, yatrlara yaplan ziyaretler, orada aaca balanan aputlar, Hdrellez'de edilen dualar ve baheye yaplan amurdan evler mutlaka sonu veriyor, Kadir gecesi dilekleri kabul olunuyordu ama bir tek Meryem gremiyordu bunlar. "Herhalde ben lanetliyim!" diye dnyordu. "Bu yz-

den mucizeleri gremiyorum." Zaten annesinin, grd Meryem Ana ryasndan sonra korkun aclarla kvranarak lmesi, geride brakt bu iri gzl tuhaf kzn 'uursuz' olduu inancna yol amt. Uursuz bir kzd bu; annesi onun yznden lmt ve gittii eve de uursuzluk getirirdi. On yedi yama kadar bir talibi kmamas, evde kalm olmas da bu uursuzluk yzndendi. Olan analar, bu kz gelin olarak evlerine sokmak istemiyorlard. Tand herkesin payna mutluluk verici mucizeler, kendisine ise korkutucu, sama sapan ryalar kalmt. Adn tad Meryem Ana da bir kere olsun ryasna girmemi, kendisine bir tte bulunmamt. Tvbe tvbe, nasl Meryem Ana'yd bu byle! Ona sadece korkun dler gnderen bir Meryem Ana olmalyd bu. Belki de kendisini snyor, sabrnn snrna gelmesini bekliyordu. Geceyle gndz kartrd o souk izbede, yine korkun bir dten lk atarak uyanmt Meryem. Dnde, usuz bucaksz bir uurumun bandayd. Hemen nnden aaya doru, bir bakla kesilmi gibi inen bir uurumun kysndayd ve aa dmekten o kadar korkuyordu ki ayaa kalkamyor, yere sk sk yapyordu. Karda, ok uzakta, dev bir ehir grnmekteydi. Meryem, "stanbul bu herhalde!" diye dnyordu. "stanbul dedikleri bu olmal!" yle ulu bir ehirdi ki ucu buca grnmyordu. Ayaa kalkp o ulu ehre iyice bakmak istediyse de uuruma yuvarlanmaktan korkuyordu. Bu yzden ellerini ayaklarn topraktan hi ayrmad. Tam bu srada arkasndan bir rzgr patlad. Ban evirip baktnda, binlerce beyaz kuun kafasnn zerinden getiini grd. Mthi bir rzgr yaratyordu kular; kendisini uuruma doru itiyorlard. Elleri topraa tutunamaz oldu. Kular bann stnden geip gittiler, sonra dnp yeniden geldiler; sonra bir daha, bir daha! Her gelilerinde uuruma biraz daha yaklayor, tutunduu topraktan biraz daha kopuyordu. Mthi bir korkuyla uyand Meryem. Bann stnde o

korkun kular arad; izbe souk, karanlk ve botu. Herhalde rpnmaktan battaniye zerinden kaymt; bu yzden de eli aya buz kesmiti. Kulak verip evreyi dinledi. Uzun sredir garip bir sessizlik vard kasabada. Evden ses kmyor, bazen fsltlarla konuuluyor, bazen telal ayak sesleri duyuluyordu ama hepsi bu kadard ite. Haftada bir izbe duvarna bitiik bahedeki tandrda ekmek yapan kadnlarn grltl sohbetleri bile duyulmaz olmutu. O gnn ekmek gn olduunu zorlukla anlayabiliyordu Meryem. Oysa eskiden kendisi de ekmek yapma enliine neeyle katlr, tandrn stndeki saca serilen yufkalarn kahverengi lekeler ve yanklar oluturarak pimesini byk bir zevkle izleyip o gzelim kokuyu iine ekerdi. lene doru yeni pien yufka ekmeini, byk bir gen oluturacak biimde katlar, her katlayta arasna tereya srerlerdi. Tereya, scak yufkann arasnda czz diye eriyerek, ortala dayanlmaz bir koku salard. Meryem'in yaamndaki en byk lezzet, oban brei dedikleri bu gen yufkayd ite. Yemeye doyamazd. Ama kk bir ocukken bir seferinde, samanlar zerinde yrmeye alan sar bir civcivin kayarak ocan iine dp harl harl yanan atete kavruluverdiini grm ve elindeki oban breini bile yemeyi unutarak saatlerce alamt. imdi, ekmek gnlerinde bile dardan ses gelmiyordu. Bir l evi gibi sessizlie brnmlerdi. Yalnz evden deil, kasabadan da ses gelmediini fark etti Meryem. Koskoca kasaba atlaryla, eekleriyle, horozlaryla, tavuklaryla, minibsleriyle, insanlaryla, ars pazaryla susmutu. Arada bir duyulan bir-iki ses; ksk bir sesle ezan okuyan mezzin, bir traktr grlts, bir at arabas akrts da bu byk ve koyu sessizlii artrmaktan baka bir ie yaramyordu. Meryem, kasabadaki bu byk sessizliin kendisiyle ilgili olduunu seziyor ama ne olduunu bir trl karamyordu. Bana gelen o korkun iten sonra bu izbeye kilitlenmesi ve gnlerce ateler iinde sayklayarak yatmasyla da bir ilgisi vard bu tavrn. Ama neydi? Btn kasaba, kendi gibi kk

bir kz yznden mi susmutu? Meryem battaniyesine biraz daha sarnd ve o anda, kasabann kendisinden ne beklediini anlad. Bir anda oldu bu; birdenbire zihni aydnlanverdi: Yerine getirmesini bekledikleri bir grev yznden btn kasaba susmutu. Sadece evdekiler deil, btn kasaba Meryem'in kendisini ortadan kaldrmasn bekliyordu. Onun intihar haberini alr almaz herkes yine gndelik iine gcne dnecekti; ocuklar neeyle koturup ember evirecek, patlak amur oyunu oynayacak, bykler alverilerine, ibadetlerine, ksacas normal hayatlarna dneceklerdi. Hepsi, Meryem' in ortadan kalkmasna balyd. Ak bir gerekti bu. Daha nceki kirlenmi kzlar gibi, Meryem'in de artk yaamaya hakk yoktu. Arada bir kendisine yemek getiren ve baheye karan Dne de bunu bekliyordu ite. Yzndeki soru soran ifade bunun iindi. Meryem bunu zaten biliyordu; evdekiler bu yzden ses karmyor, ayaklarnn ucuna basarak, fsldaarak bekliyorlard ama btn kasabann kendisini dndn, lmn beklediini kefetmesi, onu iliklerine kadar titretti. Tand herkesin onu lmn beklemesi, kar koyamayaca kadar ar bir sorumluluk yklyordu Meryem'in omuzlarna. Bu dnyada grd bildii herkese; ailesine, babasna, amcasna, teyzelerine, kendisini dourtan ebe Glizar'a kar bir borcu vard ve bu bor nasl olsa yerine getirilecekti. Bir sre sessizce iin iin alad, sonra bir gn nce keye frlatm olduu souk urgan tekrar ald, tavandan geen bir hatln zerinden artt, bir ucunu pasl demir halkaya skca balayp teki ucunu da ilmek yapt. Ktn stne kt, ilmei boynuna geirirken souk ve kaba urgann sert liflerinin boazn acttn hissetti. Ve bekledi! Neyi beklediini bilmiyordu ama iinden beklemek ve dnmek geliyordu. Sanki ailesinin ondan bekledii grevin bir ksmn yerine getirmi de kalann sonra tamamlayacakm gibi garip bir sknet kmt iine. "imdi u kt devireceim; daha nce kendini ldren kzlarn yapt

gibi," diye dnyordu. "Sonra ipin ucunda sallanacam, urgan boynuma oturup morartacak, dilim dar kacak ve leceim. Anlattklarna gre insan, bir dakikaya kalmaz lrm. Peki iki dakika sonra nerede olurum?" Akl bu noktaya taklmt, kendi kendine sorup duruyordu: "ki dakika sonra nerede olurum acaba? Nerede olduumu bilir miyim?" Bu o kadar merak ettii bir eydi ki, kendini bu konuyu dnmekten alamyor ve ayaklarnn altndaki kt yuvarlamadan bekliyordu. Byle ne kadar kaldn, aradan ne kadar zaman getiini bilmiyordu ki anahtarn kilitte dndn duydu ve kapnn aldn fark etti. Dne, elinde bir kk tepsiyle kapda duruyordu imdi ve kendisine bakyordu. Gz gze geldiler. Boynu ilmein iindeki Meryem ile kapda duran Dne bir sre birbirlerini szdler. Sonra Dne hibir ey sylemeden yavaa kp kapy sessizce kapatt. Tepsiyi de geri gtrmt. O anda Meryem'in iinde mthi bir fke patlad: "Kaltak!" diye mrldand "Pis kaltak!" Daha sonra da ok hatrlayaca ve Dne'ye kran duymasna yol aaca gibi onu kurtaran da bu fke oldu. lmei boynundan kard; kaba urgan hatln stnden ekip keye frlatt. "Bir daha sana elimi srersem ne olaym!" dedi. Dne'nin tavrna inanamyordu. Herhalde imdi ieriye mjde veriyor, kzlarnn ipin ucunda dne dne can verdiini anlatyor olmalyd. Onlara inat, sessiz bekleyen btn kasabaya inat kendini ldrmeyecekti Meryem. stanbul'a gidecekti. Nasl olsa dier kzlar oraya gitmemi miydi! Madem kirletilen kzlar ya kendini ldryor ya da stanbul'a gidiyormu, o da stanbul'a gitmeyi semiti ite. "Sen ldr kendini kaltak!" diye sylendi Dne'ye dilerinin arasndan ve fkesinden yine alamaya balad. Bir kere daha gzlerini smsk yumarak, Meryem Ana bata olmak zere btn ulu, kutsal kiileri, btn yatrlar yardmna ard. Teyzesi hep, "Kul skmaynca Hzr yetimez!" diyordu. te kendisi de skm, bunalmt; bundan daha fazla skma nasl olurdu ki!

"Ne olur," diye yalvard, "Kurban olduum Hzr Aleyhisselam, ne olur mbarek yzn bana bir gster. u kap alversin, ieriye Dne yerine Hzr Aleyhisselam giriversin. Hadi, desin, kizm gel benimle. Elimden tuttuu gibi atnn terkisine alp stanbul'a gtrsn." Hzr Aleyhisselam'a yalvararak bildii btn dualar pe pee okudu; kulhuvellah ve bir elhamla dualarn bitirip, smsk yumduu gzlerini at ama ne gelen vard ne giden. Brak Hzr Aleyhisselam', lp lmediini grmek iin evdekiler bile gelmemiti henz. Belki de kapnn arkasna kulaklarn dayam ieriyi dinliyorlard. "Keke beni ala kapatsalard!" diye geirdi iinden. nk oras hi olmazsa daha scak olurdu. Aldaki otuz iki koyun ile inek ortal smscak yaparlard. Bu izbe ok souktu; dileri takrdyordu artk ve bu takrtnn kapnn arkasndakiler tarafndan duyulduunu tahmin ediyordu Meryem. Henz kadn olmad gnlerin mutluluunu dnd. lkokula gittii, kk bir kz ocuu olarak sokaklarda zgrce koup oynad, Cemal ve Memo abilerle ember evirdii gnleri. Rus igalinden kurtulu yldnmlerinde yaplan kutlamalar, kasabann ve onun yaamnn en renkli gnleriydi. Belediye bandosu kahramanlk marlar alyor, yryler yaplyor, toplar gmbr gmbr patlyordu. Dier rencilerle birlikte siyah nl, beyaz yakasyla resmi geide katlmaya baylyordu Meryem. Ona ve dier rencilere, kollarn uzatp arkadalarnn omuzlarna dokunmalar talimat veriliyor ve aralarndaki uzaklk bylece belirlendikten sonra, "Saa dn!" komutuyla birbirlerinin arkasna diziliyor, trampetler eliinde sokakta yrmeye balyorlard. O srada, iki yana birikmi insanlarn hepsi kendisine bakyor gibi geliyordu Meryem'e. Ban gururla dikerek yryordu. Hele ssl zafer taknn altndan geerken heyecandan baylacak gibi oluyor ve kendisini, gkkuann altnda yrr gibi hissediyordu. O srada, kurtuluun erefine toplar patlamaya balyor, eker Baba'nn, Rus kfirinin bana elma byklnde dolu yadrd gn

hatrlyordu herkes. Sonra okul arkadalaryla birlikte meydanda kendilerine ayrlan yeri alp kurtulu temsilini seyrediyorlard. Her yl, Trk askeri ve Rus askeri klna girmi kasaba genleri ayn gsteriyi yapyorlard. Kasabadaki sarn, kumral ve iri yar genler arasndan seilen Ruslar, esmer ve ufak tefek Trk askerlerine hcum ediyor ama sonra kahraman Trk askerleri Ruslar altlarna alarak dvyor, snglyor ve kamaya zorluyorlar, sonunda da ay yldzl Trk bayran gndere ekiyorlard. Bu temsil srasnda patlamalar duyuluyor ve ortal bir duman kaplyordu. Trk ordusunun zaferi zerine mthi bir alk kopuyor, hoparlrden marlar alnmaya balyordu. Cemal abisi de Memo abisi de her yl katlyorlard bu temsile. Cemal abisi iriyar ve kumral olduu iin Rus askerini oynuyor, esmer ufak tefek Memo ise Trk askeri klna giriyordu. Belediye bu temsile katlanlara para dyordu. Dayak atacak taraf olduklar iin Trk askerleri daha az, dayak yiyecek Rus askerleri daha fazla para alyorlard. Bylece her temsilde Cemal abisinin eline, Memo'dan iki misli fazla para geiyordu ama Trk askeri olmann erefi vard tabii. Para daha az da olsa, eref daha nemliydi. Geri Memo zaman zaman Cemal'e, "Ulan ben Krt'm, sen Trksn ama temsilde Trk askeri olmak bana dyor," diyordu ve buna herkes glyordu ama roller deimiyordu. Ne var ki bir temsilde tatszlk kmt. Kaymakam, belediye bakan, jandarma komutann da fkelendiren bir aksilik olmutu bu ve enlikler o yl snk gemiti. Trenin temsil blmne gelindiinde Rus askerleri saldrm, Trkleri kovalam, sonra dumanlar, top tfek sesleri arasnda Trkler Ruslar altlarna alp dvmeye, snglemeye, tekmelemeye balamlard. riyar Rus askerleri, daha ufak olan Trk askerlerinin altnda dayak yiyor ama para iin katlandklar bu eziyetin belli snrlar iinde kalmasn istiyorlard. O yl Trk askerleri, alnan askeri marlarn ve herkesin srtn rperten top tfek seslerinin etkisiyle kendilerini milli heyecana o kadar

kaptrdlar ki yere dm arkadalarn gerekten Rus askeri sayp Allah yaratt demeden dvmeye baladlar. Bir yandan, Allah Allah! diye baryor, bir yandan alman marlarla, okunan kahramanlk iirleriyle couyor, bir yandan da Rus dman gebertmek iin btn gleriyle vuruyor, tekmeliyor ve dipik sallyorlard. Bir ara ortalk gerek bir sava grntsne brnd. Rus rol oynayanlarn burnu kanyor, kalar patlyordu. Meryem tam nndeki Cemal abisinin, kendisini neredeyse parampara edecek olan Memo'ya, "Vurma ulan!" diye bardn duyuyordu. "Ulan olum acyor, sen akln m kardn!" Alta dm btn Ruslar byle haykryor ve Trk askerini uyarmaya alyordu ama ne mmkn! Bir kere gz dnm olan asker zvanadan km, vuruyor da vuruyordu. Bunun zerine sabr taan Cemal ve dier Rus askerleri yerden frlayp Memo'ya ve dier Trk askerlerine saldrdlar. ok dayak yemi olduklar iin gzlerini kan brmt, ellerine geeni paralamak isteiyle Trk askerlerine vurup duruyorlard. Ruslar daha iriyar ve ok fkeli olduklar iin, zor duruma den Trk askerleri areyi kamakta buldular. Toz duman arasnda bir kou tutturdular, Ruslar da arkalarndan. Bylece kurtulu treni, tarihte ilk kez Rus askerlerinin galibiyetiyle bitti ve kasabann bykleri bu ie ok ama ok kzdlar. O yl tren erken kesildi; kalabalk datld, kasaba yine sessizlie gmld. Cemal abisiyle, Memo abisinin fkeden morarm yzleri ve birbirlerine salladklar yumruklar gznn nne gelince, Meryem kkr kkr glmeye balad. Alamaktan glmeye ok kolay geebiliyor ve bunu da hi artc grmyordu. Sadece kendisini kapnn arkasndan dinleyenlerin, ipte sallanan, dili morarm bir lnn kkrtlarn duyduklarnda ne dnebileceklerini merak etti.

aka
nsan kendi olmaktan kabilir mi, bambaka bir kiiye dnp baka bir hayat yaayabilir mi? stanbul Boaz'nn yakamozlanan sularnda, kyya deecekmi gibi yakn geen yolcu vapurlarnn klarnn yansd bir balk lokantasndaki grltc grup iinde oturur ve nndeki rak kadehinden bir yudum daha alrken, kendi kendine bunu sorup duruyordu rfan Kurudal. Bahar gelmi olmasna ramen, nisan aynda henz darda oturulacak kadar snm olmuyordu ortalk. Bu yzden sahildeki balk lokantasnda yazn ak olan camlar kapatlm, ieride stclar yaklmt. Bir pazar le yemeini dostlarla birlikte Boaz bal yiyerek geirmek ve drt saat sohbet ederek rak imek dnyann en zevkli ilerinden biriydi ama Profesr iin artk bu mutluluk gnleri geride kalma benziyordu. Aslna baklrsa hl akalara glyor, anlatlan fkralarn sonundaki ince esprileri karmyor ama iten ie de sorup duruyordu: nsanolu yaamn deitirebilir mi? Bu arada masada birisi bir fkra anlatyordu. Son zamanlarda Gneydou'daki arpmalar zerine mthi fkralar uyduruluyor, azdan aza dolap duruyordu. Profesr, bu fkralar ard ardna sralayan arkadan dinlerken, daha nce duyduklarn bile ilk kez duyuyormu gibi davranyor, sonunda o da herkes gibi iten kahkahalarn patlatyordu. Gerekten komikti hepsi de. Bir grup PKK'l yola pusu kurup her akam saat yedide oradan geen asker timini beklemeye balam. Yarm saat gemi, timden eser yok; bir saat gemi, yine yoklar. Bunun zerine gerilla grubunun lideri demi ki, "Ula bizim ocuklarn bana bir ey gelmi olmasn!"

Kah, kah kah


Bankac Metin bu fkralar anlatrken zellikle k harflerini genizden karmay ve Krt ivesi kullanmay ihmal etmiyordu. PKK militanlar bir ky basp herkesi ldrmler. Geride yal bir kadnla, yal bir adam kalm. Bir militan Kalanikofunu dorultup nian alm, kadn ldrmeden nce, "Senin adn ne?" diye sormu. Zavall kadn titreye titreye, "Aye!" demi.Bunun zerine militan kendi anasnn adnn da Aye olduunu syleyip, "Anamn hatrna seni ldrmekten vazgetim," demi ve silah dorulttuu yal adama, "Peki senin adn ne?" diye sormu. Adamcaz da titrek bir sesle, "Vallahi benim adm Ahmet ama kyde bana herkes Aye der," demi. Daha fkrann sonu gelmeden masadan yle bir kahkaha koptu ki herkes dnp bu neeli gruba imrenerek bakt. rfan bu fkrann gerekten zekice yaratlm olduunu dnd, duymadklarndan biriydi. Bu ac sava fkralar yaygnlamadan nce, Temel hikyeleri ve hibir zaman tahtndan inmeyen seks fkralar anlatlrd. Bunlarn bazlarn kadnlar anlatr, eer ok ak sak bir sonu varsa, zellikle cinsel organ isimleri geiyorsa kadnlar nazlanr ve ancak kocalarnn, "Hadi anlat ama!" srar zerine ekingen bir sesle fkraya balarlard. Erkeklerin fkra anlatndan tek fark ise organ isimlerinin bir benzetmeyle ya da alak sesle geitirilmesi olurdu. rfan Kurudal, cinselliin, Trkiye'deki btn toplum katmanlarnn bilinaltna inanlmaz bir biimde egemen olduuna inanyordu. Sigmund adl Profesr hayatta olsa, teorisinin kantlanmas iin mthi bir laboratuvar olabilirdi Trkiye. Dncesinin bu noktasnda, Freud armyla aklna geliveren bir espriyi aktard arkadalarna. Tarih boyunca byk Yahudi dnrler dnyay tek kelimeyle nasl aklamlard acaba? Musa, "Her ey Tanr'dr," demiti; sa, "Her ey sevgidir", Marx, "Her ey paradr," Freud, "Her ey seks-

tir," dedikten sonra, Einstein, "Her ey grecedir," deyivermiti. rfan'n Amerika' da renmi olduu bu entelektel fkra masada deminki kadar byk bir kahkaha patlamasna yol amadysa da beeniyle karland. Zaten fkra anlatmay beceremez ve insanlar gldrmek iin gerekli vurgular yerli yerinde yapamazd. Taklit yetenei de yoktu. Masadakiler, tad damaklarnda kalan Krt fkralarna dndler. rfan tekrar Kazancakis'in szn dnd: "Ik yonya'da ehevidir." Geri stanbul yonya saylmazd ama ayn kltr paylayorlard. Bu toplumun itici gc, davranlarn belirleyen temel gd, bastrlm cinsellikti. Sesinde ve tavrlarnda cinsel armlar olan arkclar ba tac ediliyor, halk gsteri dnyasnda sadece cinsel kimliklerini ne karan insanlar beeniyordu. Mzikhollerde assolist denilen erkek arkclarn hepsinin ecinsel olmas rastlant deildi herhalde. Bunlardan birinin ameliyatla kadn olmas ve bu ilem sonucunda halkn ona duyduu sevginin artmas da ancak bununla aklanabilirdi. 17. yzyln byk Osmanl vakanvisi Naima, kek denilen gen olanlarn salarn uzatarak, gslerini akta brakan giysiler giyerek, kvrp raksederek arklar sylediklerini, bunlar seyredenlerin kendinden getiini anlatyordu. Ayn eyler imdi de oluyordu. Pop mziine oryantal ritimler katan olan arkclar yine ayn giysilerle, kadnca kvryorlard vcutlarn ve toplum bunlara baylyordu. Geenlerde halk arasnda yaplan bir ankette, yln erkek arkcs olarak bir ecinsel, yln kadn arkcs olarak da cinsiyet deitirerek kadn olan bir erkek seilmiti. Profesr'n inceledii Bahnameler ve Mercmek Ahmed'in kitaplar Osmanl'daki yaygn erkek ecinselliini, hibir kukuya yer brakmayacak biimde anlatyordu. n dnyay tutmu Trk hamamlarnda alan Anadolulu tellaklar iin nice byk paa, bey varsa, atl arabalaryla gelip sraya giriyorlard. Bu tellaklar, zengin mteriyi keseledikten sonra bol scak su ve sabunlu liflerle ykarken

yle ustaca bir hava yaratyordu ki i kendiliinden o noktalara kayyordu. Eski kitaplar, bu iin yazl olmayan kurallarn, hatta tariflerini aklyordu. Profesr, bu konuda ok okuduu ve Trkiye toplumunun cinsel kodlarn zmek istedii iin birka makale yaymlam ama her zaman olduu gibi niversitedeki meslektalarndan epey darbe yemiti. Bir akrep retme iftlii olan niversitede, herkes birbirine lmne dmand zaten. Yeminli dmanlar, bu konuda yazd makalelerin arma fikirlerle dolu olduunu sylyorlard. Daha nce bunlar tekrar tekrar yazlm hatta kitap haline gelmiti. Esas konusu tarih olmayan bir sosyolog, nasl olur da bu basmakalp bilgileri tekrarlamay bilimsellikle badatrabilirdi! te yine o kutsal szck kyordu ortaya: Bilimsellik. Ara sra kendisinin de yapt gibi, Trkiye'de herhangi bir dnceyi savunabilmek iin cmlenin bana, 'bilimsel olarak' kliesini yerletirmek gerekiyordu. 'Bilimsel olarak' diye aklanmayan grlerin hibir deeri yoktu bu toplumda. Ama bunu yapabilmek iin de, kiinin adnn nnde Profesr Dr. ya da Doent Dr. gibi bir sfatnn olmas gerekliydi. Bu yzden, tekkeyi bekleyen orbay ier misali, niversitede belli bir yl geiren herkesin unvan sahibi olduu bu lkede profesrden geilmiyordu. rfan Kurudal bir televizyon programnda bu konuyu ele alm ve, "Ana dilini telaffuz etmekten aciz, son derece cahil profesrlerden sz etmek gafletinde bulunmutu. Nzm Hikmet'in Afrikal Taranta Babu'ya yazd iirde kulland, "Sen ki cahilsin herhangi bir hukuku dvel profesr kadar" dizesini eklemeyi de unutmamt. Bunun zerine kzlca kyamet kopmutu tabii. Kendisinin ne sahtekrl kalmt, ne ondan bundan ard fikirlerle makale yaymlamas, ne zengin kar parasyla yaamas, ne reklam irketi sahibi kaynbiraderi sayesinde beleten para kazanmas. Baz gnler niversitedeki kk odasnda oturuyor, ok da uzun olmayan mrnde nasl bu kadar dman edinebilmi olduuna ayordu. Bu kadar nefreti hak etmek iin ne yapt-

n da bilemiyordu ama kendi kendine acma seanslar olarak geen bu saatlerden sonra, sorunun sadece kendisiyle ilgili olmadn, bu lkede herkesin birbirinden nefret ettiini belki bininci kez dnyordu. Askerler sivillerden, siviller askerlerden, havaclar karaclardan, karaclar denizcilerden, mlkiyeliler hukukulardan, iadamlar siyasetilerden, siyasetiler iadamlarndan nefret ediyor, medyada ise herkes birbirinin kanma ekmek doruyordu. Gazete kelerinde her gn aza alnmaz kfrlerin yaymland tek lkeydi buras. Aydnlar ise bir baka lemdi. Srekli gittikleri meyhanelerdeki nefret atmosferi sanki elle tutulur hale gelir, ad herhangi bir nedenle geen herkes manevi neterlerle kesilip biilirdi. Alay ve nefret i ieydi bu konumalarda. Aslnda Profesr bir ay ncesine kadar bunlarn hibirine aldrmyordu. Daha dorusu byle bir ortamda yaamak doal grnyordu gzne. Baarl olmak, her zaman kskanlk ekerdi; mesele bu kadar basitti ite. Ne var ki son aylarda bu ortam onu bouyor, o lokanta senin bu lokanta benim dolamalar canna tak dedirtiyor, stanbul tarz denilen, o szmona elit ama aslnda canavarlk abidesi haline gelmi olan yaam biiminden boulacak kadar sklyor ve kendini de dierleri gibi deersiz hissediyordu. Srekli patinaj yapt duygusu reklenmiti iine. Hibir ie yaramayan, geveze, deersiz ve korkak bir adam olarak gryordu kendini. Eskiden hi aldrmad, hatta kskanlk gsterilerinin kendi baarsnn birer kant olduunu dnd dmanlar cann daha ok yakyorlard imdi. Belki de hakl olduklarn dnyordu. Kendisi de en az onlar kadar deersiz, ilkesiz, ucuz, olduundan fazla grnmeye alan, kibirli ve korkak bir sand. Eskiden onu ok elendiren yurtd toplantlarnda da garip bir i burukluuna kaplyor ve bir keye ekilip etraf seyretmeyi yeliyordu. eitli lkelerden bilim adamlaryla bir araya geldiinde konumay br sre gtrebiliyor ama i Latince ya da Eski Yunanca kavramlara dayannca susmak zorunda kalyordu. nk bu kkten gelmiyordu. Toplantlara katlan Arap aydnlaryla da anlaamyordu; nk Dou dn-

yasndan da gelmiyordu. Dolaysyla Latince, Yunanca ve Arapa'nn, birbiriyle ilikili, yzyllar iinde gelitirdii ortak felsefi ve bilimsel terminolojiden yoksundu. Kelimesi olmayan kavramlar yok sayp hep beylik klieleri tekrarlayan, gndelik, s ve kksz bir kltr ortamndan geliyor olmann acsn hissediyordu Profesr. Btn kk kltrlerle biraz ilikisi vard ama bu 'biraz', kendisine salam ve gvenli bir temel oluturmasna yetmiyordu ite. Geceleri gsne reklenen korku ve alama krizleriyle balayan dnem, arlaarak devam ediyor, o, btn benliiyle 'ben' kavramna yabanclatm hissediyordu. Bu 'ben'den kurtulmalyd. Kendisi iin izilmi olan yazgy deitirmenin bir yolunu bulmalyd. ine bir gn anszn bir tohum gibi den ve giderek byyen lm dncesini yenmesi gerekiyordu ama bunu kendisine bir tabut olarak grnen, yazgsn simgeleyen o evde, o eyalar arasnda, o niversite odasnda yapamayacan biliyordu. Uyuyan Endymion gibi kendi kaderini kendisi belirlemeliydi ve bu kader sonsuza kadar uyumak olmamalyd. Yrei daralr ve iinden bin bir trl lgnlk yapmak gelirken uslu uslu oturmak, toplumda saygn bir hoca ve koca rol oynamak, artk katlanamayaca, devam edemeyecei bir yk haline gelmiti. Yllar nce Dostoyevski'nin, en byk dman Turgenyev'in evine gidip ona bir itirafta bulunmak istediini okuduu zaman ok ardn hatrlyordu. Turgenyev de ok armt bu hi beklemedii ziyarete. Dostoyevski ona, "Ben bir banyo kvetinde dokuz yanda bir kz ocuunu ifal ettim," diye barm, arkasn dnp yrmt. Hayretler iindeki Turgenyev, "yi ama, bunu bana niye anlatyorsunuz?" diye sorduu zaman da arkasn dnmeden u cevab vermiti. "Sizi ne kadar kk grdm anlamanz iin." te bu harika bir eydi; ancak yrekli bir adamn baarabilecei bir mucizeydi. Dorusu kendisi de Dostoyevski gibi davranp dmanlarna byle ziyaretler yapmak isterdi ama dehet iinde kavryordu ki deil anlatabilecei, Dostoyevski

gibi uydurabilecei bir gnah bile yoktu. Son derece baarl saylan yaam, aslnda koskoca bir hiti; sfra sfr elde var sfr! Boktan bir adamd kendisi, evresi de boktand, stanbul da, o lokantalar da, sokaklarnda vahi kpek srleri dolaan, dilencilerle martlarn dadand p dalarnn biriken metan gazndan patlad, geceleri kk ocuklarn satld, sivri topuklu travestilerin taksi ofrlerinin kafasn deldii, cinayet, cehalet, pislik ve grgszlk dolu bu ehir de boktand; stelik sadece Hali deil, Boaz kylar da bok kokmaya balamt. Ve bu kokan semtlerdeki lks lokantalarn, yzlerce dolar denerek kalklan masalarna dizilmi carpacciolar, pestolar, saimiler ve bu yabanc isimli yemekleri yedii zaman kendini elit hisseden insanlar, yani evresi fena halde iini daraltmaya balamt. Daha bir ay ncesine kadar kendisine mucizeler ehri gibi grnen stanbul'a ve o zenti elit yaama daha fazla dayanamayacan hissediyor, bu durumu gerekten sevdii karsna nasl anlatabileceini dnyordu. i ok zordu dorusu. Aysel'e bunlar sylese, "Bir geziye kalm ekerim; mademki bunaldm bir yerlere gidelim," deyiverirdi. Ya da, "stemiyorsan baka lokantalar bulalm!" gibi kestirme bir zm de ortaya koymas mmknd. Herkes ve her ey sratle deersizleiyordu. Kavafs'in yaad ehri grmek iin yelken aan Hidayet'i dnd yine. Kendisi stanbul'a okumaya gnderilirken, byle bir yaam reddederek denize alan Hidayet belki de yaamndaki en deerli anyd. "stanbul'a, okula gidip de ne yapacam!" demiti Hidayet. Pasaport skelesi'ndeki bir kahvede oturup gn batmnn krfezi, Homeros'un dedii gibi "arap rengi deniz"e evirmesini izleyip souk Tekel biralarn yudumluyorlard. "Byle bir hayat bana gre deil. nceden izilmi, kstl, boktan hayatlar. Ben, hayattan baka eyler bekliyorum." Bunun zerine, "Ne bekliyorsun?" diye sormutu rfan. "Bilmiyorum," demiti Hidayet. "Zaten iin gzel taraf da

bu deil mi! Hayatn karma ne karacan bilmiyorum." Birka gn sonra da o uyduruk, tekne bile denilmesi zor yelkenliyle ufuk izgisinde gzden yitip gidivermiti. Rzgr belki Girit'e atard onu, belki bir frtnayla srklenerek bilmedii kylara vururdu, belki de kaybolur giderdi; kimbilir! Profesr, iindeki Hidayet hasretinin bydn fark etti.

Cemalin Srr
Blgeye alkn olmayan gzlerin, uzaktan baknca orada bir ky olduunu anlamas mmkn deildi. Dan yamacna kurulmu ve topraktan yapld iin rengi kra araziden ayrt edilemeyen tek katl evleri, ancak ok yaknma geldiiniz zaman grebiliyordunuz. nsanlarn yaadn gsterecek bir aa, bir dere, bir eme de grnmyordu hi. Her ey kar altnda kalmt. Cemal'in timi kye girdii zaman, ortada bir tek canlya rastlayamadlar. Evlerin damlarnda kar birikmiti. Bacalardan duman ttmyordu. Ortalkta ne bir insan grlyordu ne de bir hayvan. Cemal bu hale almt artk. arpma blgesinde kalm olan Krt kyleri PKK ile ordu arasnda eziliyor ve aresizlikten ne yapacan bilmeden, evlere saklanarak zaman kazanmaya alyorlard. Bir gece nce birka terristin o kye urad ihbar edilmiti. Gndz vakti oktan gitmi olacaklard ama Cemal'in timinin grevi o ky boaltp militanlarn barnacaklar bir mekn durumundan karmak iin evleri ykp atee vermekti. Dalardaki ormanlar da bu yzden yaklmt zaten. Terristler ormanlara girip gzden kaybolmasn diye yaklmadk orman braklmamt. Cemal yaklan kylerin de binlerce olduunu duyuyordu. Kendisi en az yirmi kyn yaklna katlmt ve bu grntlere almt artk; kanksamt. Bu kyde de ayn eyler yaand; evlerinden karlan insanlar bir karakola dntrlen okulda sorgulandlar. Militanlar hakknda zorla bilgi toplama gayretleri, alayan baran

kadnlarn barlarn yrtmalar, itaat etmedikleri iin herkesin nnde rlplak soyulan erkeklerin utanc, sert ve sivri talar stnde yalnayak yrmeye zorlananlar, yzbann, "Yarm saate kadar ky boaltn!" talimat, boa giden yalvarp yakarmalar, dn akam PKK'llarm da onlar dvdn syleyerek kendini acndrma abalar, komutann herkesin silahn teslim etmesi emri karsnda inatla susarak hibir ey sylemeyen kyller... Cemal bunlarn hepsine alkt. Emri veren komutan da, Cemal ve arkadalar da biliyorlard ki hi kimse silahn teslim etmeyecekti. Daha bugne kadar askerlere, kyn dnda bir yerde topraa gmd silahn yerini syleyen bir kylye rastlanmamt. Cemal iyiden iyiye kanaat getirmiti ki bu insanlarn nemli eyi vard: Silah, katr ve hayalar. Silahlarn teslim etmiyor, geim kayna olan katrlarn gzleri gibi koruyor ve dayak yerken, "Aman komtani, hayalarma vurma!" diye yalvaryorlard. Herhalde balarna bir i gelir de erkeklikleri elden gider diye korkuyorlard. Cemal timde Krte bilen tek asker olarak, kyllerin kendi aralarndaki konumalarn zor da olsa anlayabiliyordu. nk kendisinin Memo'dan rendii krk dkk Krte, btn iveleri kavramasna yetmese de, yine de iyi kt bir eyler karabiliyordu. Kadnlar alayarak birka para eyay karn stne karyor, ocuklar bohalar tayor ve erkekler de korkun bir aresizliin penesinde yalvarp duruyorlard. Kyllere, "Nereye isterlerse oraya gitmeleri" syleniyordu. ou yollara dyor; bazlar Diyarbakr'daki akrabalarnn yanna, bazlar stanbul'a, zmir'e, Antalya'ya, Adana'ya, Mersin'e g ediyordu. Maksat o blgeyi insandan arndrarak, PKK'nn saklanabilecei, yiyecek bulabilecei kyleri yok etmekti. Cemal telsizde duyduu sesi dnp duruyordu ve belki Memo'nun da geceyi o kyde geirmi olabilecei aklna gelince, en yakn arkadana onca yakn ve onca uzak olmann tuhaf duygusunu daha fazla tayamayacan anlyordu. Memo'yu dnd zaman, bu sava da kasabadaki msamereler gibi bir aka izlenimi uyandryordu ama bann

zerinden vzr vzr geen Kalanikof mermileri ve roketlerin iine sald derin rperti bu aka duygusunu bir anda silip atmaya yetiyordu, ilk zamanlar Memo'yu hep eski haliyle aklna getiriyordu; bostandan kopardklar kavunlarla karpuzlar nehirdeki sazlklar arasnda soutmalar, zorla tuttuklar balklar tenekede kzartmalar, erkeklie adm atan arkadalarnn itii kaak rak ve kendisinin eyh babasnn korkusundan menfur ikiye elini bile srememesi, arkadalarnn alaylar ve eein kuyruuna nasl ta balayp da ilikiye girdiklerini ballandra ballandra anlatmalar, Cemal'in duyduu dehetli utan ve sululuk duygusuyla dalga gemeleri, her trl ayrntyla sslene sslene dnyann en ehvetli hikyesi haline dnen Saf Gelin maceralar ve kendisinin btn bu cinsel tahrikler karsnda eli kolu bal kalarak ve 'istimna' yaparsa en byk gnaha gireceini, kr olacan syleyen eyh babasnn korkusuyla her gece ryasna giren hain eytann aldatmalarna ak yaamas. Bunlar, savatan nceki masum kasabann delikanl srlaryd ama zamanla maynlar, Kalanikoflar, pusular ve kopan, paralanan, naylon torbalara doldurulan arkada cesetleri hepsini silip sprmeye balamt. Kasabada bir arada yaadklar dnem sanki akla en aykr dlerden biriydi ve hi olmamt. in garibi, kurtulu trenlerinde Memo'nun Trk askeri, kendisinin de Rus askeri roln oynamalaryd. imdi roller deimi, Cemal Trk askeri, Memo ise Krt gerillas olmutu. Her gece telsizden Memo'nun kendilerine teslim olmalarn syleyen gevrek sesini ve gerilla arkadalaryla Krte haberlemesini dinliyor ama kimseye azn ap da bir kelime sylemiyordu. Aslnda arkadalar ve kendisi lm tehdidi altndayken bu srr saklamak Cemal'e ok ar geliyordu. Telsizden duyulan sesi tand halde, hibir ey olmam gibi rol yapmak kolay deildi dorusu. Zaten bu yzden bir gece ranzasnn alt blmnde yatan ve askerlikten sonra da birbirlerini arayp bulma yemini ettikleri srda Selahattin'e bu srr am, kouta fsl fsl, o sesin kime ait olduunu bildiini

sylemiti. Ondan daha akll olduuna inand Selahattin bunun zerine, "Azn ama! nk bu i seni zora sokar!" demi, Cemal de onun dn dinlemiti. Selahattin, Rizeli bir ailenin ocuuydu ve btn Karadenizliler gibi onun burnu da, daha ilk bakta nereli olduunu ele veren irilikteydi. Zaten asker arkadalarnn ou Bat'dan veya Karadeniz'den geliyorlard. Aralarnda Trakyal, Egeli olan oktu. Cemal gibi Dou illerinden gelen pek enderdi. Selahattin ona stanbul'u anlatyor, balk halindeki dkknlarndan, Saryer'deki amcalarnn balk teknelerinden, Ege'deki balk iftliklerinden sz ediyordu. Btn bunlar bir rya gibi geliyordu Cemal'e. Selahattin de dinine ok dkn olduu iin frsat bulabildiklerinde birlikte nafile namaz klyor, ramazanda oru tutuyorlard. Cemal'in babasnn eyh olmas, Selahattin'in ona ayr bir sayg duymasna yol amt. Kendilerinin Uaki tarikatna mensup olduunu sylyor, durmadan babas hakknda sorguya ekiyordu onu ama Cemal'in anlattklar Selahattin'in aklna pek yatmyordu. Bir kere, onca merakl olmasna ve sekiz yl Kuran kursuna gitmesine ramen, Cemal'in babasnn eyhi olduu Cemaliye tarikatn hi duymamt. Cemal babasnn Trke, Arapa, Farsa kelimeler kullanarak anlattklarndan kapt kadaryla bu tarikatn, Allah'n gl cemalinin, dnyann her ahvalinde tezahr ettii ilkesine dayandn aktaryor ama bu, din konularn iyi bilen Selahattin'e hi de inandrc gelmiyor, Cemal'in babasnn Anadolu'yu saran sahte eyhlerden biri olmasndan kukulanyordu. Ky tamamen boaltldktan sonra evlere girip arama yaptlar. Tahmin ettikleri gibi bir ey kmad. Sonra benzin dkerek evleri atee verdiler. Ky cayr cayr yanarken kadnlarn feryad gkyzn tuttu. Gzlerinin nnde evlerini, eyalarn ra gibi tututuran ate, sanki onlarn bir de yreklerini yakyordu. rkp kamamalar iin katrlarnn yularndan tutmu erkekler alamyor ama gzbebeklerine oturan mthi bir hnla seyrediyorlard yanan ky. Eskiden olsa, Cemal byle eylere mthi zlr, en azn-

dan evini yitiren insanlarn aclarn paylamay, onlar biraz teselli etmeyi dnrd ama askerlikte geen uzun aylar boyunca yle ok ac grmt ki kl kprdamyordu artk. Ky yakmalar ise grd dier olaylar yannda ocuk oyunca gibi kalyordu. Daha iki hafta nce retmen bir kar kocann kararm cesetlerini grmt. Yirmili yalarn srmekte olan retmen ifti PKK militanlar minibsten indirip kuruna dizmilerdi ve Cemal hayretle iki gen gvdenin simsiyah olduunu grmt; yzleri bile kararmt. Bu dalar korkuntu ve telsizden kendilerine seslenen Memo, "dalarn ve gecelerin hkimi" olduklarn sylyordu durmadan. Dorusu dalar, maaralar, kovuklar daha iyi biliyor, blgedeki Krt halkyla daha yakn iliki kuruyor, hayvanlar bile kendilerinden daha iyi tanyorlard. Cemal bir kye yaklatklar zaman kpeklerin kendilerine deli gibi saldrdklarn, yeri g birbirine katarak havladklarn gryordu; bu yzden birka Karaba' vurmak zorunda bile kalmlard. Oysa ayn kylere gerillalar szdnda, gece karanlnda hibir kpek havlayp da haber vermiyordu. Uzun sre bu iin srrn zmeye altlar. Sonunda bir gn, Krt kyllerin kpeklere sesleniini duydu Cemal. Kendileri, "Hot!" falan gibi Trke'de kullanlan szleri sylyorlard ama Krtler grtlaktan acayip bir ses kararak, bu sesle kpekleri susturuyorlard. Cemal o sesi taklit etmeye ok alt ama biraz Krte bilmesine ramen kesinlikle beceremedi. Bu yzden, dier askerler gibi hibir kpekle iletiim kuramad. Katrlarla da durum aynyd. Kyller, onun hibir zaman taklit edemeyecei garip sesler kararak katrlar ynlendiriyor, sanki onlarla konuuyorlard ama geenlerde bir kylnn bunu baaramadn grmt Cemal. Bir dere yatana pusu atmlard. nlerinde maynl bir arazi uzanyordu. Arazinin br tarafndan bir kylnn katryla maynlara doru yaklatn grdler. Adam uyarsalar pusu berbat olacak, uyarmasalar adam dosdoru maynn iine decekti. Ancak patlama sesi daha ok duyulacakt. Bu yzden kylye barp, "Yaklama, mayn var!" dediler. Kyl durmu ama a-

knlktan olacak, katr maynl arazide bir kou tutturmu, kendilerine doru geliyordu. Kyl bin bir ses kararak katr durdurmaya alt, baaramaynca kendini tutamayp katrn arkasndan maynl araziye doru kotu. Cemal katrn, onca mayn arasndan getikten sonra, tam kendilerine yaklarken bir patlamayla havaya utuunu grd. n iki aya kopan katr sevabna ldrmek de Selahattin'e dmt. Kyl len katrnn banda epeyce gzya dkt. Artk hayatnn mahvolduunu sylyor, at yakyordu. Cemal, Memo'nun tepecilerden biri olduunu tahmin ediyordu. nk eskiden beri ok keskin niancyd. Memo'nun sesini ilk duyduu zamanlardaki scaklk kalmamt iinde artk. Tertipleri teker teker ehit dt zaman, bu acnn tek sorumlusu olarak Memo'yu gryor, kendisini de her an ldrebilecek olan bu tepeciden nefret ediyordu. Gece nbet tutarken bile her an Memo'nun att bir kurunun cierini delebileceini dnyordu. Kendisi Memo'yu grecek olsa gzn krpmadan ldrr, bu devlet millet dmanndan, kucanda ehit den, kolu baca kopan tertiplerinin cn alrd. Cayr cayr yanan kyn harareti yzlerine vururken aresiz kalan kyllerin hzn iinde uzaklamaya baladn fark etti Cemal. Katrlarna ykledikleri kilimleri, bohalar ve ocuklaryla yava yava uzaklayorlard. Yatalak bir ihtiyarn yzbaya yalvard duyuldu: "Ayaklarm tutmiir kumtani! Ben nere gidem?" Zar zor konutuu Trkeyle derdini anlatmaya alan beyaz sakall yal adamn gzleri derinlere kamt. Yannda, 9-10 yalarnda gsteren kavruk bir olan ocuu duruyordu. Bir sre sonra anlald ki yal adamn, kk torunundan baka kimsesi yok. Btn ailesi ldrlm; kyn dndaki bir evde yedi koyun, keiyle yayor ve geinmeye alyor. Yal adam kanl ya dkyor, yzbaya, hayvanlaryla birlikte orada kalmalarna izin vermesi iin yalvaryordu. Yzba bakt ki are yok, ktrm adam baka yere gtrmek ok zor, "Peki

kaln!" deyiverdi. Cemal bu izin zerine ocuun gzlerinde parlayveren sevinci grd. Kavruk yznde daha da byk duran iri kara gzleri vard ocuun; gld zaman iki yananda gamzeler oluuyordu. Yzne vuran alevlerin kzl- lnda bile glyordu ocuk. nk kyn dnda olduu iin bir tek kendi evlerine dokunulmam ve dedesiyle birlikte kalmasna izin verilmiti. Herhalde koyun kei gtt o tepelerden ayrlmak istemiyordu. Ne kentleri hayal edebiliyordu ne de dalarn tesini. Cemal kendisini de artan bir hareketle cebinden kard bozuk paralar ocuun avcuna koydu, sonra da ban serte okad. Bu arada kimsenin grmemesine zen gstermi ve olann marmamas iin kalarn atmay da ihmal etmemiti. ocuk kendisine minnetle bakyordu. O akam yakndaki karakollarna dndklerinde Cemal'i ok heyecanlandran bir ey olmu, telsizde Memo'nun gevrek sesinin, "TC askerlerine" epey bir svp saydktan sonra, kendi aralarndaki haberleme olarak Krte, "Ez diim ba Nuh Nebi," dediini duymutu. Aslnda bu sz, onca laf kalabal arasnda hibir ey anlatmayabilirdi. Memo Krte, "Nuh peygamberin yanna gidiyorum," diyordu ama Cemal onun eski akalarndan biliyordu ki Memo kastl olarak Nuh Nebi adn anyor ve bununla Cudi dan kastediyor. nk o yrelerde, Nuh'un gemisinin Cudi danda olduuna dair kesin bir inan vard ve gl kysndaki aylak saatlerinde ' Memo, bir gn Cudi'ye gidip her yeri kar kar arayarak Nuh' un gemisini bulmak hayalinden ok sz etmiti. Demek ki tepeciler gnlerdir bulunduklar ve stlerine ate yadrdklar karl zirveyi terk ederek Cudi dana doru ekiliyorlard. Askerler ise tepeden Cudi dana giden geidi, yaadklar karakol kadar iyi tanyorlard; her tan, her kayasn biliyorlard. Yemekten sonra Cemal, yzbasna, "Size nemli bir ey syleyeceim komutanm!" dedi. Heyecandan, yz al al olmutu.

Horozlar Niye tmyor?


Herkesin tank olup kuaktan kuaa aktard mucizeleri grmek iin Tanr'ya ve Meryem Ana'ya yle ok yalvarp yakarmt ki, sonunda izbenin kaps gcrdayarak alp da ieriye ylan gzl Dne yerine, Glizar Ebe girince kk Meryem dualarnn kabul olduunu sanp ani bir sevin dalgasna kapld. Sevgili ebesi hibir zaman bandan karmad beyaz tlbenti, gle, sevecen gzleri ve maharetli elleriyle karsndayd ite. Kapy ak brakt iin izbeye gn dolmutu. O kadar uzun zamandr ebelik yapyordu ki kasabada belli bir yan altnda olan herkesi o dourtmu saylrd. Bu yzden genlerin hepsi onun ocuu gibiydi. Meryem'in hayatndaki rol ise hepsinden nemliydi; nk kz doarken boynuna kordon dolanm ve bu bir buuk kiloluk kk et paras nefes almadan dnyaya gelmiti. O mosmor bebein boynundan kordonu kartarak, yapay solunumla cierlerine ilk nefesi ekmesini salayan ise Glizar Ebe'nin gn grm elleri olmutu. Anas kurtulamamt ama ebesi, ld gzyle baklan bebei diriltmeyi baarmt. lm aklna geldii zaman Meryem'in, "Ben zaten bir kere ldm!" diye dnmesinin sebebi buydu. Evde kendisine hep byle taklrlard: "Bu kz zaten l dodu, bir daha lmez!" Meryem onca skntl gnn, korkunun ve yalnzln ardndan, kendisini ebenin merhametli kollarna frlatt, boynuna sarlp sakz gibi tlbentinin kokusunu iine ekerek alamaya balad. "Bana ok kt eyler yapyorlar bibi!" diyordu bir yandan da. (ocuklar ona, hala anlamnda bibi derdi.) "Kendi canma kymam istiyorlar." "Biliyorum kzm," dedi Glizar Ebe, "Sakn byle bir ey yapma!" Sonra kadn olmann zorluklarndan, her kadnn getii dikenli yollardan, zaten kadersiz yaratldklarndan dem vurdu ve arada bir, "Kadnlk batsn!" diye tekrarlayan uzun bir ada balad. "Bak," dedi, "adn tadn mbarek Meryem Ana bile

ne ileler ekti." Meryem bunun ne olduunu sorunca da, "Olunu ldrdler!" dedi, "Bilmiyor musun?" "Biliyorum!" dedi Meryem. "Fatma anamzn da ocuklarn ldrdler; peygamber efendimizin torunlarn." "Onu da biliyorum," dedi Meryem, "Kerbela'da." "Bak gzel kzm," diye san okad Glizar Ebe. "Ben buraya bin bir glkle geldim. Seni kimseye gstermiyorlar. Gnlerdir yalvarp yakaryorum, ancak izin alabildim. Babann yrei yumuar gibi oluyor ama amcan Nuh diyor peygamber demiyor. Beni iyi dinle; bu son frsatmz olabilir, bir daha izin alp da buraya seni grmeye gelemem. Kasabada herkes senin iin zlyor. Seni mezarln orada, toz toprak iinde yaral kular gibi rpnrken bulduklarndan beri zlyorlar." Gerekten de Meryem'i orada bulmulard; kasabann giriindeki mezarla yakn, yol kenarnda. Yzn ve kollarn dallar, allar izmiti, bacaklar kana bulanmt, barts syrlp bir yere dmt, toz toprak iinde debeleniyor, korkun lklar atyor, elleri ayaklaryla havay dvyordu. Onu bu durumda gren delikanllar kz cin arptn sanmlar, sonra onu tanynca kollarna girip evine gtrmlerdi. Kz onlarn kollarnda da rahat durmuyor, tekme atyor, rpnyor, kimi zaman aylp, sonra ardndan baylarak yere ylyordu. Yaral bereli kz evine gtrmek iin tozlu sokaklarda srklemeleri ve kasabann arsndan geirmeleri gerekmiti; bu srada herkes km onlar seyrediyordu. Eve getirildikten sonra iki gn kendini bilmeden yatm, ateler iinde sayklam, muayene iin arlan Glizar Ebe'nin amaz bilgisiyle tecavze urad ve o gn hain bir biimde kzlnn bozulduu kesinlemiti. Glizar Ebe ateini drmek iin alnna srekli olarak sirkeli bez koymu, srtna cam bardaklarla kupa ekmi, gsn tendrdiyotla kafes biiminde boyamt. Kz ayltmak iin durmadan tuz ruhu koklatmt. Sonunda Meryem kendine gelir gibi olmu, o gn aile meclisinin kararyla bu izbeye atlmt.

Glizar Ebe, "Kasabada birok hatrl kii seni kurtarmaya alyor," dedi. "Amcanla gryor, ona senin bu ite bir suun olmadn, bu ileri ada eski trelerin terk edilmesi gerektiini sylyorlar. Herkes seni kurtarmak istiyor." Meryem, "Canma kymam beklemiyorlar m?" diye sordu. Bunun zerine Glizar Ebe bir sre dnd ve, "Onlar da var elbette!" dedi, "Ama en azndan baz kiiler kurtulman iin abalyor." "Daha nce stanbul'a gnderilen kzlar olmu," dedi Meryem, "Beni de yollasnlar." Ebe, "Ah kzm!" dedi bunun zerine Meryem'in salarn okayarak, "Ah benim kadersiz kzm! stanbul are deil ki! En dorusu baban ve amcan ikna edip bu iten kurtulmak. Ama sen bana yardmc olacaksn, her eyi olduu gibi anlatacaksn. Syle bu melaneti kimler yapt sana?" Bu soru zerine Meryem sustu, gzleri ve yz glgelendi, baklarn yere evirdi ve hi konumad. "Syle kzm," dedi ebesi, "o edepsizin ya da edepsizlerin adn ver ki seni bu iten kurtarabilelim. Eer ortaya karlarsa i onlarn stne dner. Jandarma bu rz dmanlarnn kemiklerini krar, dayaktan gebertir sonra da hepsini hapse atarlar. Ya da ailen bu ii kkten halleder." Meryem yine inatla susuyor, hi azn amyor, sanki nefes almaktan bile korkarak, bir cezbeye tutulmu gibi ne arkaya sallanmasn srdryordu. Glizar Ebe ok dil dkt, kendi kurtuluunun bu isimleri vermesine bal olduunu anlatt, yalvard yakard ama Meryem' in azndan bir tek kelime alamaynca kzn bu ii yapanlar bilmediini dnd. Ya bana bir rt, bir uval geirmiler ve yzlerini gstermeden ilerini bitirmilerdi ya da kz iyice sersemledii iin, gerekten hibir ey hatrlamyordu. Geri hatrlasa da faydas olmayacakt ki. nk Glizar Ebe, evin reisi olan amcaya bu ii yapan bulup Meryem'le evlendirmenin en iyi zm olduunu anlatp diler dkmt.

Yal bir kadn olduu iin erkeklerle atr atr konuabiliyordu. Ama ask suratl adam, "Ailemize bir pi girmesiyle, bir rz dman girmesi arasnda hibir fark yoktur!" diye kestirip atmt. "kisi de olmaz!" Meryem'e biraz daha yalvard yakard ama sonunda anlad ki kzdan tek bir ey bile renmesi mmkn deil; o zaman sz baka konuya kaydrd. "Yavrum," dedi, "o rezilin yapt i yznden gebe kalrsan, herkes iin ok daha kt olur. Eer karnnda bir pi tadn anlalrsa... Allah korusun! Bu yzden, eer hamileysen ki bana gre yle; dk yapman iin uraacaz." Meryem bu konular aldndan beri srdrd tavr, yani susarak ne arkaya sallanma durumunu bozmad. Sanki urad saldrya ve sonularna ilikin hibir eyi duymuyor, anlamyordu. Gzlerini izbenin hafife k szdran deliine dikmi, bir hayale dalp gitmiti. Bunun zerine Glizar Ebe, ileli mr boyunca duyup rendii btn beddualar sralayarak gl gibi kzn bana bu ii getirenlere ilenmeye balad. Ellerini ge doru am, gzlerini yukar kaldrm, "ki elleri yanlarna gelesiceler, gt st srnesiceler, u masumun kanna girdiler," diye uunuyordu. Neden sonra kzn kendisine baktn fark etti. Meryem biraz nceki halinden kurtulmu, yine gerek dnyaya dnmt. Yeil gzlerini Glizar Ebe'ye dikerek, "Bibi, ykanmama izin verirler mi acaba?" diye soruyordu. "Salarm yap yap, stm bam pis, bir kova suyla ykanversem baka bir ey istemem." Meryem, izbeye atld gnden beri Karnsz Dede gibi olmak istemiti. Bu ulu kii hi yemek yemez, dolaysyla yediklerini dar atmak gibi bir dertle de hi uramazd. Karnsz Dede'nin helaya gittiini ya da krlara meliverdiini gren olmamt hi. Ama o bir ulu kiiydi; kendisinin gc bu ie yetmiyordu. i istemese de Dne gittikten sonra onun b-

rakt yemekten birka kak almak zorunda kalyordu. Ama sonra Dne'nin onu baheye karmas ve donunu syrarak karlarn iine melmesini seyretmesi katlanlmaz bir eydi. Glizar Ebe'nin bu ie akl yatm olmal ki dar kt. Gndz vakti evde erkekler yoktu ve bu tip ileri kzn teyzesiyle halletmesi gerekiyordu. Yarm saat sonra bir elinde leen ve hamamtas, teki elinde bir kova kaynar suyla izbeye girince Meryem'in iine mthi bir ferahlk yayld. Demek ki teyzesi ykanmasna izin vermiti. "Bibi," dedi, "teyzem beni hi grmeye gelmedi." Glizar Ebe, "Gelmez o kfir!" diye yantlad onu. Aslnda ikisi de teyzesinin Meryem'den nefret ettiini ve ikizi olan, stne titredii kz kardeinin onun yznden ld fikrini bir trl kafasndan atamadn biliyordu. Eer ikiz kardei ona Meryem Ana ryasn anlatmasayd, ok zor olmasna ramen, doumda len dier kadnlar gibi bir talihsizlie kurban gittiini kabul edebilirdi. Ama kardeinin tan yeri rken anlatt o d, kadnn Meryem yznden ldnn kesin kantyd. Meryem ocukluunda teyzesinin ona niye kt davrandn, niye onu korkutmak istediini anlamam, ancak ya ilerleyip akl bana geldikten sonra kavramt durumu. Adnn uursuza kmasnda teyzesinin ok byk etkisi olmutu. Akl ermeye balad gnlerden itibaren onu hep sulayan, aptal olduunu, gnahkr olduunu syleyen, onu uursuz ilan eden ve yzne ylan grm gibi bakan teyzesine kendisini beendirmek iin neler yapmamt Meryem ama bir trl onun gzne girmeyi ve kendini balatmay baaramamt. Bu arada bibisi onu soyup leenin iine oturtarak bir ocuk gibi ykamaya balamt. Meryem'in bandan aa dklen kaynar sular ve uzun salarn sabunlayan eller, uzun zamandr hissetmedii bir efkat duygusuyla sarmalamt kz. Ykama ii bittikten sonra Glizar Ebe, kzn souktan donmasna frsat brakmadan yine dar kp geldi ve elindeki petamala sard onu. Bir yandan vcudunu ovalayarak kuruturken, bir yandan da, "imdi benim dediklerimi yapacak akll

kzm!" diyordu. "Bu pii dreceiz. Gzlerinden anladm gebe olduunu senin." Meryem, bibisinin bu szlerini duymuyor gibi davranyor ama onun baldran otlarndan yapt ilac srmesine, arkasndan kendisine pis kokulu bir eyler iirmesine hi ses karmyordu. Glizar Ebe, dierlerinin yapt gibi ocuk drmek iin tehlikeli ilere girimez, tavuk telei ve kurutulmu patlcan sap gibi cisimlerle kadnlarn iini drtmezdi. Bu ilemler bittikten sonra, aynen ocukken yapt gibi Glizar Ebe'nin dizine yatt Meryem, salarn svazlayan elin merhametine brakt kendini. Bir ara, "Bibi karnm sklyor!" dedi. "Olsun kzm," dedi bibisi, "birazdan geer." Meryem uykuya dalmadan nce, "Bibi," dedi, "niye horozlar tmyor artk?" "Horozlar hep ter!" dedi bibisi, 'Ama baz insan duyar, bazs duymaz." Meryem, "Ben artk duymuyorum," dedi. "Sabah olmasn istemiyorsun da ondan," diye yantlad onu Glizar Ebe.

Gece Don Kiot, Gndz Sano Panza


rfan o gece hi gzn krpmam, uyku ilac almaya gerek duymadan iki katl evin her kesini gezerek, kapal havuzun bandaki hasr koltukta oturup suda krlan klan seyrederek, alma odasndaki evraklar toplayarak sabah sabah etmiti ve yllardr ilk kez iine reklenmi olan buz gibi korku rzgrnn esmediini, soluunu kesmediini, yreini daraltmadn hissederek rahatlamt. Havuzun banda otururken ertesi gn planlyordu. Bugn, mrnde ilk kez korkaklktan ve bakalarnn koyduu kurallara gre yayor olmaktan kurtulma leni olacakt. Deniz dibinde ayaklan yosunlara taklp da soluksuz kalm, sonra dibe vurduu bir tekmeyle yukarya ykselip a ve temiz havaya kavumu bir insan gibi temizlenecek, arnacakt. Btn zayflklarndan, korkularndan ar-

nacak, hayatn deitirmenin o hibir eye benzemeyen zevkini tadacakt. Aysel'e henz bir ey sylememiti; zavall yukarda, kendi hayatnn da byk bir deiim arifesinde olduunu bilmeden sakin, mutlu ve huzurlu uyku dehlizlerinde yzyordu. Sabah niversiteye gidince ilk ii, blm bakannn odasna kmak ve yllardr yarm yamalak selamlamak dnda hibir ilikisinin kalmad bu iren taral herifin suratnn ortasna bir yumruk patlatmak olacakt. yle ya, kendisi daha gen, iriyar, gl bir adamd. Hayatn karartmak iin olmadk planlar yapan, aleyhinde 'fikir hrsz' dedikodularn yayan bu yal ve dkn herifin aznn ortasna bir tane patlatmamak iin, adna toplum kurallar denilen o grnmez Lilliput iplerinin balayclndan baka ne gibi bir sebep mevcut olabilirdi? Mademki kendisini rahatlatacak bir davrant bu, yleyse yaplmal ve Lilliput ipleri koparlmalyd. Hatta kapy ak brakarak, sekreterin gzleri nnde o ihtirasl ve kirli aza bir tane patlatlp, herifin rk dilerinden birka tanesinin dkld de gsterilmeliydi. Blm bakannn, hi beklemedii bu dayak karsnda nce aknla urayacan, sonra muazzam bir korkuya kaplacan ama bir iki dakika iinde kendisini toplayarak, yara alm egosunu tatmin etmek iin arkasndan barp aracan, bunu ok pahalya deyecei kehanetini haykracan ve sekretere, "Hemen avukat ara kzm! Rektr bala. Yok, daha nce polise haber ver!" diye art arda talimatlar yadracan ad gibi biliyordu. Bir yandan mendille azndan akan kan dindirmeye alacak, bir yandan da bu manyak herifin iinin bittiini, onu hapse attrp rezil edeceini dnerek rahatlamaya alacakt. niversitede hemen duyulacakt bu olay. Basna yansyacakt. Yzlerce telefon ayn anda alacak ve arkadalar, kan kokusu alm kurtlar gibi baldan tatl dedikodu labirentlerinin sonu gelmez koridorlarnda dolamaya balayacaklard. Bu arada o, er-min Hanm denilen o iren kadnn odasna da urama frsatn bulmu olacakt tabii. Blm bakan denilen dinozorun iini bitirdikten sonra, kp ermin'in dersini

verecekti. Ama karanlk havuzun banda kendisini, sudan yansyan a kaptrm durumda planlarn hazrlarken ermin'e ne yapmasn gerektiini tam olarak bulamyordu. Aslnda o sinirli acuzeye yaplmas gereken ey, masasnn karsna geip onun hayretle alan gzlerinin nnde doal ihtiyalarndan birini pisuar yerine orada gidermekti, ite bu kalp krizi geirtebilirdi kadna. Yapmasna yapard ama kendisine gvenemiyordu; kadnn baklarn ve belki de arkasndan bakacak olan sekreterin varln hissederek, alma masasna bu eylemi yapmas mmkn olmayabilirdi. Aslnda vazgeilmeyecek kadar da gzel bir pland bu. Dnd tand,sonunda aresini buldu; daha blm bakannn odasna gitmeden nce bardak bardak su ier ve kendini zorlayarak beklerse patlayacak hale gelirdi. Bu durumda zaten kendisini ermin Hanm'n odasna att zaman her ey kendiliinden hallolur, ona yalnz pantolonunun fermuarn amak kalrd. Bu eylemin kadn delirteceinden emindi; isterik lklar atmaya balayacak, sekreteri hemen telefonlara sarlacak, bir sre sonra blm bakan da kanayan azyla enlie katlacak ve belki bu lgnlktan haberdar edilmi olan rektr de amatay grmek iin aaya inecekti, ite o srada kendisinin niversiteden km olmas gerekiyordu. Demek ki o ana kadar Aysel'e yazaca mesaj bitirmi, evraklarn dzenlemi ve dier ayrntlar da halletmi olmalyd. Tahmin edilecei gibi Profesr ertesi gn, dndklerinin hibirini yapamad gibi daha da kt bir duruma drd kendini. Sabahn ilk klaryla birlikte gecenin hayalleri dalyor, gne sanki insanlar geree aran bir haberciymi gibi, karanlkta ok akla yakn ve uygulanabilir gelen eylerin birer deli samas olduunu insann yzne vuruveriyordu. Her insan gibi Profesr de geceleri Don Kiot, gndzleri ise Sano Panza'yd. Bu yzden gece sabaha kadar havuz banda kendini kaptrp gittii intikam hayallerinin pratikle badamadn grmesi iin niversiteye kadar gitmesi gerekmedi.

Daha evden kmadan anlamt bunu ama girite blm bakanyla karlamas, kendi hayalciliini bile aan bir aksilikti ite. Tam girite karlatklarnda blm bakan gnlszce gnaydn demi, kendisi de aznda bir eyler mrldandktan sonra geri ekilmiti. nk ne yazk ki kapdan bir kii geebilecekti, birinin tekine yol vermesi gerekiyordu ve yine ne yazk ki yol veren kii Profesr oldu. Gece boyunca azn burnunu krd adamn melun suratna ufack bir ey bile syleyemeden geri ekilip efendice yol vermesi, kiiliinin iflah olmaz zaaflarla dolu olduunun bir kantyd artk. Hakaret etmek, aalamak ne kelime; bir de gereksiz yere sayg gstermiti. ermin Hanm'n odasna gitme denemesinin de gndemden ktn ayrca belirtmeye gerek yok sanrm. Profesr o sabah odasna geldiinde, kendi kiiliinden ve olmaz olas 'ben'liinden o kadar kukuya dt ki asl byk kararn uygulama ve hayatn deitirme konusunda kendisini balayp geri dnlmez bir noktaya getirmek iin hemen oturup karsna bir elektronik posta mesaj yazmaya balad. Bilgisayar ekranna adres olarak ayselkurudal@hotmail.com yazd, gnderen blmne adn yerletirdi ama konu hanesini bo brakt. Oraya ne yazabilirdi ki! Veda notu mu, ayrlk mesaj m? Hayallerini gerekletirememenin burukluu iindeki Profesr, mesaja, "Sevgilim," diyerek balad. Sonra bu balangcn drste olmadn dnd. Bir veda mektubu sevgilim diye balamazd ki... iyi ama on iki yllk karsna ne diyebilirdi? Sevgili karcm, Ayselciim, Aysel ya da sadece bir merhaba! Sonunda, "Sevgilim," hitabn korumaya karar verdi; nk bu mesajn amac, veda etmek zorunda kalsa bile bunun, onu artk sevmemek gibi bir deiimden kaynaklanmadn anlatmakt. Profesr epey dnp tandktan sonra karsna u mesaj yazd: "Sevgilim, "Hani u ztrkesini bir trl yerli yerine oturtamad-

mz hukuki kavram var ya; bazen nefsi mdafaa, bazen meru mdafaa dediimiz z benliini savunma hali... te u anda byle bir durumun tam iine dm olduumu anlatmak iin yazyorum bu mesaj. Sana her ey ok olaan grnmesine ramen son zamanlarda giderek artan ve beni yiyip bitiren bir huzursuzluk iinde olduumu saklamayacam artk. Bunun seninle ya da sana duyduum sevgiyle bir ilgisi yok. Seni eskisi kadar seviyorum ama ne yazk ki bu hayata veda ederek baka diyarlara gitmek zorundaym. Beni iyice anlaman istiyorum. Bu benim tercihim deil; meru mdafaa hali. Eer bunu yapmazsam, bir gn daha yaamama olanak yok. Ya intihar edeceim, ya gideceim. nme uzatlan iki seenek iinde, yaamay se-mekten baka arem kalmad. Benliimin temellerine kadar sarsld ve soluk alp vermeye devam edebilmek iin baka yerlere g etmeye ihtiya duyduum, kendi kendimle kalmaya mecbur olduum bu dnemi anlayla karlayacan umuyorum. Beni arama; uzun bir seyahate ktm varsay. Bir gn bu korkun duyguyu yener-sem seni arayacam. Hoakal sevgilim. irfan" Bu mesajn Aysel zerinde ne gibi ykc etkiler yaratacan ok iyi tahmin edebiliyordu. Bilgisayar ekranndaki henz gnderilmemi mesaja bakarken bunlarn neler olabileceini gznde canlandrd; evde alan personelden balayan, ofr, iyerini, sekreteri, akrabalar ve dostlar iine alan bir sorgulama sreci ardndan kendisini ne kadar gzden dm, ne kadar terk edilmi bir kadn olarak hissedeceini hesap etti; sonunda kendini bu dnceye o kadar kaptrm buldu ki zayf kiilii ona yine bir oyun oynar da kararndan geri dndrr korkusuyla hemen bilgisayardaki 'gnder' dmesine bast. Mesaj artk gitmi, Profesr'n kararn uygulamama ihtimali kalmamt. niversiteden kt; arabasn park yerinde brakarak bir taksi evirerek bankaya gitti. Sabah ilk ii bankasna telefon edip, hesabyla ilgilenen Nkhet Hanm'a btn parasn eke-

ceini sylemek olmutu. "Ama daha vadenin dolmasna bir hafta var!" demiti Nkhet Hanm. "ok para kaybedeceksiniz." Profesr, "Olsun," demiti. "Siz 72 bin dolar hazrlayn. leye doru urayp alrm." nk vadeyi beklerse daha fazla eyler kaybedeceini dnyordu.

Pusu ve Kahkaha
Geitte, kayalarn arkasna sinmi beklerken havann birden yumuadn ve yaan karn nce sulu sepkene, sonra da dpedz yamura dntn grmek hibirini sevindirmedi; nk ak arazide gece boyunca yamur altnda kalmann ne demek olduunu ok iyi biliyorlard. Ne kadar korunurlarsa korunsunlar, ne kadar naylonlara sarnrlarsa sarnsnlar, yamur mutlaka ilerine girecek bir yer bulur ve onca giysinin altnda stmaya altklar tenlerine souk bir ylan demi gibi irkiltirdi. Buzlu su postallarn iine szlr, yn oraplar srlsklam eder; insann ayak parmaklarn hissetmemesine yol aard ama o geide attklar pusu iin yararl bir havayd bu. Zaten gece karanl her eyi rtyordu; akr akr yaan yamur,, oraya yaklaan PKK'llarn da iini zorlatryor olmalyd. Selahattin, battaniye altnda, ateini gstermeden sigara imeye alyordu; ok tehlikeli bir eydi bu yapt. Btn timi tehlikeye dryordu. Bir seferinde battaniye altnda sigara ien birisi, o kck ate yznden vurulmutu. Gelenlerin, buraya bu gece pusu atldndan haberleri olmamas gerekiyordu ki hepsi de ldrlebilsin; hem de hi kayp verilmeden. Bu yzden Cemal, Selahattin'in sigarasn kapp sndrd. Yznde o kadar ciddi bir anlatm olmalyd ki Selahattin hibir ey sylemedi. Cemal, Memolarn bir an nce pusuya dmesi ve hepsini yok etme konusunda iddetli bir arzu duyuyordu. Memo'yu artk arkada olarak deil, kendisine kurun skan,

arkadalarn ldren, kanna susam bir dman olarak gryordu. Hatta Memo' ya dierlerinden daha ok kzyor, fkeleniyor, onu, kendisine ldrme kastyla ate eden bir yaknn cezalandrr gibi cezalandrmak istiyordu. Karlarnda arpan insanlar iinde en ok kzd, en ok nefret ettii Memo'ydu. Selahattin'e bu garip ve rktc duyguyu aktard zaman o, "Can korkusu insana neler yaptryor!" demiti. Cemal artk korkuya altn sanyordu ama demek ki allmyordu; korkuya almak mmkn deildi. Gnn ve gecenin her saniyesinde, gelip gzlerine saplanacak bir keskin nianc kurunu beklemek, admlarn attklar topraktan rkmek ve gvdelerini parampara edecek bir mayna basma korkusu hepsinin bilinaltna yerlemi, onca arkadalk, onca dayanma iinde bile onlar yalnz brakmt. Cemal, keklik avna gittikleri yeniyetmelik gnlerinden beri Memo'nun ne yaman bir nianc olduunu biliyordu. Tfek onun elinde, bakalarnda olduu gibi bir alet olarak durmazd. Sanki gvdesinin doal bir uzantsyd. yle rahat ve hzl bir ekilde kullanrd ki tfei, hi hazrlanmadan, uzun uzun beklemeden bir anda ate edip avm indirirdi. Cemal Memo'ya mthi fkeleniyordu. Hayatnda hi kimseye duymad kini Memo'ya duyuyordu. nk onun, keklikleri, tavanlar avlayan silahnn namlusu, imdi kendisinin ve arkadalarnn stne ynelmiti. Karakol nbetinde, ak arazide, pusuda, operasyon yrynde hep stnde hissediyordu o namluyu. Tepenin bana kmt Memo ve oradan bakarak, teker teker hepsini indiriyordu. 200 gramlk kk konserve kutularn ap, iyice katlam ekmekle acele acele yemeye alrken kurun bekliyorlard; yar donmu sular imeye alrken bir roket gelmesi olasln akllarndan atamyorlard. Srekli kat yiyecek yemekten gnlerce kabz olup da, tarlalarn arasna melip sonunda kanl dk karrken bile, lm bekleyen srtlar rperiyordu. Arada bir duman kmayan atele su stp ier ve barsaklarn yumuatmaya alrken de yle; ak arazide, srtlarna sarp tadklar incecik sngerlerin zerine uzanrken de.

Bu lm dalarndan kurtulmalarnn mmkn olmad dncesine kendilerini kaptryorlard. Baz askerler lm bekleyiine daha fazla dayanamyor, atmalara girerek bir an nce vurulmak iin rpmyordu. Byleleri, "Ne olursa olsun!" diye konuuyordu. "Ayyldzl bayraa sarl tabutla memlekete gitmek, bu dalarda lm beklemekten yedir." Cemal, Memo'nun stlerine lm yadrdn biliyor ve ilk genlik alarnn o altn gnlerinde, bir gn gelip kendisinin de o keklikler gibi Memo'nun namlusunun hedefi olacan hi tahmin edemediini ac ac itiraf ediyordu. Onca gece birlikte sabahlamlar, birbirlerinin evinde yemek yemiler ve sonu gelmez genlik muhabbetlerine dalmlard. imdi ise, o kendisini ldrmek istiyordu. Cemal fkeden soluunun boazna smadn hissediyor, bu manyak katili tepelemeden bu iten kurtulu olmadn dnyordu. Biraz sonra Memo karlarna kacak ve hak ettii sonla cezalandrlacak, elindeki tfei ateleyemeden parampara edilecekti. "Kpek!" diye tslad Cemal, "Azgn, kudurmu, arkada katili, nankr kpek!" Ar makineliler, el bombalar, roketler ve G3'lerle tuttuklar mevzide saatler geiyor ama PKK'llar grnmyordu. Byle pusularda kimse uyuyamazd; her saniye tetikte olmalar gerekiyordu. Tim hi konumuyor, fsldamyordu bile. Cemal, herkesin kendi hayallerine, kendi anlarna daldn biliyordu. Derken Memo'yu o kadar ok dnd ki gerekten karsnda grr gibi oldu; yrei kt kt att ama bir an zihninin bulandn, uykuyla uyanklk arasnda gidip geldiini anlad. Bu gece hi hata yapmamalar, aptalca davranlarda bulunmamalar gerekiyordu. Hata deyince, kasabadaki futbol manda Memo'yla yaptklar hatalar ve aptallklar hatrlad. Garaja yakn toprak sahada kan ter iinde didimeleri ve almlar, saylan goller, saylmayan goller, kavgalar, ksmeler aklna geldi. Bir seferinde komu kasabann rakip takmn mutlaka yenmek istiyorlard, ii salama balamak iin Cemal bir akl vermi ve hocaya gidip takmlarn gollere kar koru-

yacak muska yazdrmay nermiti. Hocann muskasn kalenin azna gmeceklerdi, bu sayede hibir top ieri girmeyecekti. Hoca muskay yazd ve kalenin nndeki topraa gmdler. lk devre hepsi sevin iinde kanatlanmt; nk muskann sayesinde en sert utlarda bile toplar kaleye girmiyor, ya diree ya da ortada duran kaleciye arpp darya kyordu. Hocann ve muskann kerametine iyice inandlar. Akllarnn balarna gelmesi iin devre aras olmas gerekti. Ara bitip de tekrar sahaya kmadan nce dehetle fark ettiler ki takmlar yer deitirmiti ve muska gml kale, imdi rakip takmn kalesiydi. Kendi yazdrdklar muskaya nasl gol atacaklard? stelik yeni kaleleri de korunmasz kalmt. Bu yzden ikinci devre gol yediler, kendi attklar utlar ise yine direklere ve kaleciye arparak ya da kulara yakn uarak darya gitti. Matan yenik ayrlrken Memo Cemal'e "Ulan salak!" demiti. "Yaktn hepimizi. Madem muskay akl ettin, kale deitirileceini niye hesaba katmadn?" Cemal susup kalmt nk bu doru sze verecek bir cevab yoktu. imdi ise ayn Memo kendisini ldrmek istiyordu ite, bann stnden vzldayarak geen roketler gnderiyor, yanndaki arkadalarn vuruyor, onlar maynla havaya uuruyor ve Cemal' in canna kastediyordu. Ensesinden ieri szlen yamur sularnn srtn rperttiini duyuyordu ama yapacak bir ey yoktu; kmldamadan bekleyeceklerdi: Vcutlarn kandran bitler, yamur, souk, ar sz, ksrk, ayak yaralar, kan smalar, grip, krk derece ateliyken bile iliini kemiini donduran yamur altnda ak arazide geirilen gnler, geceler... Hibiri mazeret deildi. Cemal kasabay, babasn, annesini, amcasn, kz kardelerini, Dne'yi, Meryem'i gznn nne getirmeye alt. Sanki evde kadnlar ay demlemi de babas, amcas ve kendisi avurtlarna birer eker topa sktrarak krtlama iiyorlarm gibi bir grnt yakalamaya, iinde bu scakl duymaya alt ama olmuyordu. Sanki askerden nce bir ha-

yat olmamt hi; o dalarda domutu. Geceleri ryalarna giren, yzn hi gremedii halde kendisiyle sevien Saf Gelin'den ve can dman Memo'dan baka hibir ey kalmamt aklnda. Evini, akrabalarn gznn nne getiremiyor ama Memo'yla ilgili en ufak ayrnty bile aklndan karamyordu. Zayf, avurtlar kk esmer yz, ince byklan, glerken dalga geercesine saa ekilen az, sakin ama gergin hareketleri gibi btn ayrntlar hatrlyordu. Bir de babas geliyordu gznn nne tabii; hatta bazen sesini de duyar gibi oluyordu ama o daha ok t vermek ve insan gnahtan korumak iin grnrd. Babas bir an deil, her yerde karsna kan srekli bir hocayd. Sabaha kar timde bir gerginlik olduunu hissetti Cemal; o gz gz grmez karanlkta kulak kesilmiler, geceyi dinliyorlard. Telsizlerde kendilerini "gecenin ve dalarn hkimi" olarak tantanlarn ayak seslerini duymaya alyorlard. Yzbann soluunu tuttuunu anlayabiliyordu Cemal ama henz bir ey duymuyordu. Neden sonra sulu sepkenle eriyen karda kan garip sesi ayrt edebildi: Culp culp gibi garip, zayf, belli belirsiz sesler geliyordu. Bunun bir ses olduundan bile emin deillerdi ama dikkatlice ve t karmadan silahlarn hazrladlar. Cemal'in yrei artk gsnde deil boynunda atyordu. Biraz sonra, iyice yaklatklarnda ate balayacak, havaya aydnlatma fiekleri frlatlacak ve kendi elindeki makineli tfek lm kusmaya balayacakt. yle de oldu. Gittike yaklaan sesler belli bir ykseklie eriince, zifiri karanlkta yzbann emriyle atee baladlar. Kulaklar sar eden bir grltyle tim, kardaki zifiri karanla, krlemesine kurun yadryordu. Ge atlan aydnlatma fieklerinin nda bile hibir ey gremiyorlard. Bir an sanki karlarnda kimse yok da geceye kurun skyorlarm gibi hissettiler kendilerini; bir sre daha devam ettiler. Ama bu karlksz atein bir sonu olmalyd. Belki gerekten kimse yoktu karlarnda, belki hepsi lmt ya da gerisin geriye kap gitmilerdi. Dalarn tesinde hafife kzllamaya balayan gn ve aydnl beklemekten baka areleri yoktu. Beklediler.

Hepsi de gzlerini zorlayarak ileriye bakyor, bir ey grmeye alyorlard. Yamur dinmiti. Onca gmbrtden sonra vadinin sessizlii tuhaf geliyor, insan daha ok korkutuyordu. Dalarn ardnda parlayan afan kzl klar, gece boyunca kendini zorlam ve kzarm gzlerini actt. Cemal bakt ve keskin da yamalarna kzl bir izgi izildiini, sa tarafta ise allmadk byklkte bir yldzn parlamakta olduunu grd. i rperdi. Ortalk aydnlanyordu ve gariptir, hi olaand bir ey grnmyordu. Vadi sessiz ve kprtszd. Gece bou bouna ate ettikleri duygusu yayld ilerine; birikisi sabah yorgunluuyla gerinmeye balad, esneyenler oldu. Yzba da tereddt iindeydi. Eer bo yere ate ettilerse askerlerinin nnde gln duruma dm olacakt. Yarm saat daha beklediler. Tepenin ardndan sapsar bir gne douverdi birden. Yzba yerinden doruldu, ayaa kalkt, grebildii her yeri gzden geirdi; ksk sesle, "Hi kimse grnmyor," dedi ve vuruldu. Bu onun son szleri oldu; kurun boazndan girmiti. Oluk oluk kan fkryordu, Cemal hi bu kadar ok kan aktn grmemiti bir insandan. Askerler, "Komutanm, komutanm!" diye haykryor, telsizden yzbann vurulduu haber veriliyordu ki Cemal, kayann dibinde bir prlt grd. Bir an yanp snmt sanki ama bu bir an bile, kayann ardnda yzbay ldren keskin niancnn saklanmakta olduunu anlamalarna yetmiti. Btn gleriyle saldrya getiler. Ellerindeki silahlar ayn anda gmbrdedi, el bombalar atld, makineli tfek kayay neredeyse paralad; ilk bata kayann ardndan da bir iki el ate geldi ama sonra sustu. Hem de bu kez tamamen sustuundan emindi Cemal. Kimse bu atee dayanamazd. Aradan bir sre getikten sonra srnerek kayaya yaklatlar; tekrar el bombas attlar ve ancak tehlikenin getiine inandklar zaman ilerlediler. Kayann ardndaki cesedin, bir zamanlar insan olduunu anlamak iin bin ahit gerekirdi. Parampara olmu, kafas dalm ve yanm gibiydi ama Cemal, bunun Memo olmadiini anlad. inden, kendisini de

artan bir glme kaynayverdi. Kendini zor tuttu. "Herhalde sinirlerim bozuldu," diye dnd. Daha sonra, geceki atmada lm iki kii daha buldular. Memo aralarnda yoktu. Herhalde gece atmasnda kamay baarmt, yaral olanlar ise bunu becerememi, kayann arkasna snmlard. Cemal, "Memo," diye geirdi iinden, "Eek Memo, ahlaksz Memo, tilki Memo!" Sonra, tim arkadalarnn bir mr boyu, "Akln oynatt!" diye anlatacaklar ve arpmalarn dehetine rnek gsterecekleri bir davranta bulunarak, kahkahalarla glmeye balad. nce tslamalarla balayan kahkahalar vadiye yayld, kar kayalarda yankland. Arkadalar onun yzne aknlkla baktlar. avu gelip suratna bir tokat att, sonra bir daha, bir daha. Gzlerinden yalar szlerek glyor da glyordu. Neden sonra aklm bana toplayarak susmay baarabildi. Tim yzbasn kaybetmiti ve Cemal, Selahattin'in de bacandan vurulmu olduunu neden sonra grebildi. kisinin de askerlikleri bitiyordu artk. Cemal hi izin kullanmad iin, gn nce terhis edilmeye hak kazanmt. Selahattin ise herhalde nce hastaneye yatrlacak, sonra terhis edilecekti. yle ya da byle, bu dalardaki insafsz, korku dolu gnlerin sonuna gelmilerdi. Yalnz ertesi hafta, karakoldaki arkadalaryla vedalap ayrlmadan nce, Cemal'in iini szlatan ve hayat boyunca unutamayaca bir ey oldu: Karakola yeni bir temen gelmiti; heyecanl ve acemi bir komutand. Bu yzden, karakoldan grnen tepelerde akamst bir insann yrd seilince hi tereddt etmeden ate emrini vermiti. Aslnda rahmetli yzba da olsa baka trl davranmazd nk yapacak bir ey yoktu. Karanlk kerken tepelerde yryen bir glge, karakol iin bir tehdit oluturuyordu. Zaten PKK'llardan baka kimse gezmezdi ki o dalarda. Ate ald ve insan silueti yere indirildi. Daha sonra gidip cesede baktklarnda bunun kk bir ocuk olduunu grdler. Birka koyunla keiden oluan yoksul srsn otlatyordu. Delik deik olmu ocuu grr gr-

mez Cemal, boaltlan kyde kendisine minnetle bakan bir ift kara gz hatrlad. Ktrm dede, kerpi damnda artk hibir zaman dnmeyecek olan torununu kimbilir ne kadar bekleyecekti. "Yufkalayorum," diye dnd Cemal. Belki de askerlii bittii iin byle oluyor ve Memo'nun kurtuluuna sevinme, len ocua zlme gibi karmak duygularn yreinde kprdadm hissediyordu. Aslnda o dalarda geen aylar hepsinin ruhunu kabalatrm ve onlar insan zayflklarna kar dayankl klmt. Sk bir ayakkabnn ilk birka gn yaralar at bir ayan giderek buna alp nasr balayarak hibir ey hissetmemesi gibi, askerler de kaln, kaba, aldrmaz ve sert bir hayata uyum salamlard.

Baba Evi
Azgn bir nehrin akntsna kaplarak srklenmekte olan bir insann tam o srada, "Srkleniyorum!" diye dnmesi kendisine ne kadar yarar salarsa, stanbul-zmir uana binmi olan Profesr'n hayatn tmden deitirecek bir adm atm olduunun bilincinde olmas da o kadar iine yaryordu, iin garibi, bunu gerekten de 'srklenmek' szcyle dnmekte oluuydu. Airbus 310'un geni koltuklu ve konforlu business blmnde tek banayd. Ne ieceini soran hostesten sadece buz ve bardak isteyip, havaalanndan ald Royal Salute iesinden, yakut renkli ve yllanm bir konyak gibi kokan, akaju, maroken cilt ve kaliteli ttn artran viskiyi doldurdu. "Srkleniyorum," diye dnd tekrar. "Ama sadece ben deil, herkes srkleniyor." Profesr, normal insanlarn kopuk kopuk armlar yoluyla dnmesi gibi deil de sanki bir kitap yazar ya da bir sekretere metin yazdrr gibi dzgn cmleler halinde dnrd; yllar boyu makaleler yazmak, konferans metinleri hazrlamak, televizyon konumalar planlamak onda byle bir alkanlk yaratmt; dncelerini sraya koyard hep; imdi

de yle yapyordu ite. Sanki dncelerin dzenli bir ak gstermesinden sorumluydu. Her zaman yapt gibi kk ktlara not almaya, dncelerini yazmaya balad: "Herkes srkleniyor," diye yazd. "Doulu ve slami gemiinin ahlaki deerler sisteminden kopmu, Batllama politikalar uygulad halde Bat deerleriyle btnleememi kksz bir toplumda referans noktalarnn kayboluu... Toplumu bir arada yaatan, yazl olmayan kurallar dizisi burada yok. Nihilist bir dnemden geiyoruz; sadece ben ve evrem deil, herkes byle. Kimse hayatndan memnun deil. Herkes derin bir huzursuzluk iinde kvranyor; daha iyi bir hayata ulamak istiyor ama o yeni hayatn ne olduunun da farknda deil. Tarifi yok; dolaysyla toplumun mitolojisi ve ideali de yok. Bu yzden bir nehrin sular bizi nne katm gtryor. nsanlar akntdan kurtulmak iin kydan sarkan dallara tutunmaya alyorlar. Kimi din dalna tutunuyor, kimi milliyetilik, kimi Krtlk; kimi ise nihilizme gmlyor." ikinci bardan doldururken ise, "Nutuk atyorsun olum!"dedi kendi kendine. "Laf kalabal yapyorsun, senin derdin baka. Korkularn itiraf et, rahatla!" Bu srada uzun boylu ve bir l ceylan gibi ok gzel srmeli gzleri olan hostes gelip eer arzu ederse kaptan pilotun onu kokpitte arlamak istediini syledi. Hi havasnda deildi aslnda, yalnz kalmak istiyordu ve bu yzden daveti reddetmek geliyordu iinden ama azndan, "Peki!" kelimesi kt. Hostesle birlikte kokpite gittiler. Pilotlar, onu televizyon programlarndan tanyorlard ve sohbet etmek hevesindeydiler. Airbus 310'un ok gelimi kokpitinde elektronik bir huzur olduunu fark etti aknlkla. Kulelerden, ancak pilotlarn anlayabilecei bir biimde czrtl mesajlar geliyor ve bunun zerine pilotlar yn ve altimetreyi ayarlyorlar ama bu arada sohbeti de kesmiyorlard. Profesr bir kez daha, niformalarn insanlar yakkl gsterdiini dnd. Uzun yol otobs ofrleri bile niforma ve gne gzlkleriyle belli bir yakklla ve keskin izgilere kavuuyorlard. Airbus pilotlar da yleydi; son derece dzgn ocuklard. O anda Profesr'n

iinden, uu aletlerine mdahale etmek, levyeyi aaya ekmek ve uu koordinatlarnn ayarland dmeleri evirerek ua drmek geldi. Biliyordu ki ua bir kere denetimden karrsa, bir daha toparlamalar zor olur ve yere aklrlard, ilerde bu an ok dnecek ve lm korkusunun onu neden lme doru ittiini anlamaya alacak-ti. ok gl bir etkiydi bu: Federico Garcia Lorca'nn, arkasndan yedi gl boann ittiini anlatt dizeleri gibi. Ykseklik korkusu olan insanlarn Boaz kprsnden kendilerini atmalar ve tepede durduklar an kendilerine son derece ekici gelen derinlikler pek de anlalmaz bir ey deildi demek ki. Tahmin edilecei gibi bir eylem deil dnce adam olan ve hayat kitaplardan renerek yaayan Profesr bu lgn eylemini gerekletirmek yle dursun, en uysal ve sevimli halini taknarak pilotlarla lkenin durumu zerine genel geer birka laf etti. Bu szler genellikle, "Biz adam olmayz," ile, "Aslnda bizim gibi millet yoktur!" klieleri gibi bir araya gelemez iki zt samal badatrmak iin verilen sonu gelmez bir uraa dnrd. Kokpitte de yle oldu ve sz ksa kesen Profesr, inie gemeden nce bir kadeh daha yuvarlama frsat buldu. Havaalannda, bankadan ektii 72 bin dolarn be binini bozdurmutu; kalan dolarlar dmeli i cebine koymu, Trk liralarn ise czdanna ve teki ceplerine yerletirmiti. Uak, zmir Adnan Menderes Havaalan zerinde alalmaya balaynca, otuz yl nce kt bu ehrin de kendisi gibi deitiini ve belki de yine kendisi gibi ocuksu safln yitirdiini dnd. zmir yava yava bir Ege kenti havasndan kyor ve Anadolu'nun ileli tarihinin kemirdii, yaldzlar dklen eski bir ikona gibi irkinleiyordu. Dara'dan sonra belki de ilk kez bu byklkte bir Ortadou aknna uramt. lyonya ve Mezopotamya'nn, ulat her yere damgasn vuran gl etkisinin altna girmiti. Gneydou'da on binlerce kiinin lmne yol aan Krt sava, daha dorusu Genelkurmay'in tanmyla 'dk younluklu atma', yz binlerce Krt kkenli insann Bat'ya g etmesi sonucunu dourmutu. Boaltlan ve ou yaklan bin kyn insan, Akdeniz ve

Ege kylarna geliyordu. Profesr Kurudal, nceleri kylerin boaltlp yakld iddialarn kukuyla karlam ama sonra bu gerein Babakanlk Denetleme Kurulu raporlarnda da yer aldn grnce, iin doru olduuna inanmt. Bunun zerine, "Ne yazk ki dnyann her yerinde terr mcadelesi ancak byle yntemlerle yaplabiliyor," diye dnmt ve, "Keke olmasayd ama her devletin, kendisini silahl kalkmaya kar koruma hakk meru saylmal," demiti. Havaalanndan Karyaka'ya gitmek zere bindii taksinin srcsnn de bu genlerden biri olduunu tahmin etti. Kavruk, ince bykl olan, yol boyunca Profesr' lafa tuttu; 'abiyi' bir yerden gz sryordu, tanyacak gibiydi sanki, daha nce taksisine binmi miydi hi; bu ekonominin hali ne olacakt byle; yakt parasyla ba edemedii iin bir LPG tp taktrmt arabaya ama imdi ona da zam yapyorlard durmadan; kendisi yakarken abisi de bir tane yakar myd acaba, aslnda abisi doru sylyordu; sigara imemek gerekirdi ama teselli veriyordu ite; mzik dinler miydi abisi, mzik; yeni kasetler vard ve arabasna kz gibi Pioneer set taktrmt ki Allah Allah! Derken kk araba, yksek volml bir arabesk mzik konserine dnverdi. Kvrak kemanlar inliyor, darbuka ve tef yank Arap kavallarna elik ediyor ve insann sinir ularna bask - yapan srarc bir mzik, Profesr'de dinginlik ve huzur namna ne kalmsa alp gtryordu. Dnyada hibir normal insann byle bir mzikten zevk alamayacan dnd; nk bu mzik trnde bir uyum aranmyor, gzel tnlar yerine dinleyenin kulana tornavida sokar gibi tiz bir sesle avaz avaz barlyordu. Profesr bir mzik sosyologu deildi ama lkedeki rmenin en byk gstergesinin bu mzik olduuna emindi. Blues, fado, tango, rebetika gibi bir ezili feryad deildi bu mzik tr; onlarla arasnda itenlik fark vard. Adna arabesk denilen, bu kente g mzii, yaral bir adamn haykr deil, yaralanm taklidi yapan bir adamn sahte -

lyd. En nl arabesk sanatlar, kll gslerini akta brakan ipek gmleklerle geziyor ve prlantal Rolex saat takarak, spor Mercedes otomobile biniyor ve, "Ben lyorum, bitiyorum!" diye hkrklara gmlm arklar hay-kryorlard. Bu mzik, sadece bir mzik olarak deerlendirilemezdi. Bu seste, Ortadou'ya zg bir kaypaklk, bir kandrmaca,bir yalan, gsz olan ezme, glnn nnde ise el etek perek riyakrca eilme demek olan bir yaam slubu vard. Bunlar dndke, kendisindeki inanlmaz deiime daha da ard Profesr; nk daha geen ay bu mzii bir alt kltr esi olarak Trkiye'nin renklerinden biri gibi grme eilimi ar basyor, hatta bazen bu grn televizyon konumalarnda ve yazlarnda dile getiriyordu. Ne olmutu da onca sevdii, honut olduu, kendisini rahat hissettii hayat ona batmaya, onu rahatsz etmeye balam, hatta delirtecek hale getirmiti? lm korkusu bu kadar byk bir deiiklie yol aabilir miydi? Bilemiyordu ama bildii tek ey, bu mzikte drstln eksik olduuydu. Sonsuz bir itenlikle sylenmi geleneksel halk trklerinden ok farkl bir eydi bu ve sinirlerini altst ediyordu. Profesr yine de olann keyfini bozmad; Pioneer setinin ve yeni kasetinin fiyakasn srmesine engel olmadan, Karyaka'daki dar sokakta, annesinin oturduu bakmsz apartmann nne geldi; tutarndan da fazla bir para verdi ocua. Olan bu cmertlii, ald mziin gzelliine yormu olsa gerekti; bir dahaki mterisinde volm daha da ykseltecekti. Akdeniz'in alt-orta snftan btn anneleri birbirine benzer; Irfan'n annesi de yorgun bedeni, ypranm yz ve kaygl gzleriyle bir ayrcalk oluturmuyor, trnn tipik bir rnei olarak her gn saatlerce dnd, eskiden ruhu ve bedeniyle kendisinin olan ama imdi ulalmaz tepelere ykselmi olunun srpriz ziyaretinden duyduu telal sevinci saklamaya gerek duymadan onun boynuna sarlyordu. riyar Profesr, ancak gsne kadar gelen ve zaten hayatta da ancak bu kadar yer tutabilmi kk anneyi kaldrp, sakalla-

rnn onu dalamasna aldrmadan pt. Kadn namaz klard, komularyla grrd, akam haberlerini dinlerdi, olunun televizyon programlarn izler ve mahalleden gelen kutlamalar kabul ederken mahcup mahcup glmserdi; pazara giderdi, mrnn en byk refleksi olarak gelitirdii tutumluluk gerei oradaki satclarla pazarlk eder, kendisine sylenen her fiyattan ikyeti olurdu. Menopoz dneminde hibir tedavi ve destek grmedikleri iin kemikleri birbirine geen, ne kemik lm ne de kalsiyum konularnda fikir sahibi olan btn yal Akdeniz kadnlar gibi annesinin de gvde biimi bozulmu, omuzlar eilmi, beli bklm ve kala kemikleri, yrmesini tngrtl bir hale sokan anormal bir grnm almt. Gencecik, fidan gibi esnek kzlarn bu hale dnmesi, Profesr'e dehet veriyordu. Byd evin hibir zaman unutamayaca kokusunu duyarken, oraya ka yldr adm atmadn dnd tekrar. Ne garip bir eydi bu! Oysa bir zamanlar, babasnn emekli ikramiyesini peinat olarak yatrd ve mr boyu deyecei banka borcuna girerek ald bu alakgnll ev, okuduu kitaplar ve usuz bucaksz hayalleriyle ona btn bir dnya gibi gelirdi: Cinsel uyannn ilk kvranmalar, ak sak resimli dergiler, bir yaz ba babasnn snf geme hediyesi olarak ald elden dme bisiklet, onun srekli patlayan eski lastiklerini yamamak iin ha babam zmpara, lastik, solsyon ve pompayla uramas, Hidayetle geen o en mutlu yllarda basit kayklara taktklar yelkenlerle denize almalar, gndz sinemalarna sinmi olan filit kokusu, rahatsz koltuklar ve sertlemi peynirli sandviler, i ferahlatc gazozlar, Karyaka vapurlarna daha yanamadan atlama delilikleri, yaz geceleri evlerinin nnde nbet tutulan iveli renci kzlar, btnleme snavlar, kopyalar, kyda atee tutulan bir teneke paras zerinde kzartlan midyeler, o yllarda hi koymayan paraszlk, fuara biletsiz girip arkclar bedava dinleme taktikleri, yolda yryen orta yal bir kadn grubunun arkasna gidip, "Hanmefendi hanmefendi!" diye seslenmeleri ve onlarn dnp bakmas zerine, "demi ve..." diye devam ederek

birbirlerine hikye anlatyor taklidi yapmalar, kaak binilen belediye otobsleri, mr boyu srecei sanlan aklar; hepsi o kk evde yaad deeri bilinmemi yllarn hediyesiymi meer. Babasnn demiryollar niformas, gcrdayan eski dolapta hl asl duruyordu. Daha lojmanda oturduklar ocukluk yllarnda, babasn da o kahverengi niforma ve eritli kasketiyle yakskl bir adam gibi grrd rfan ama yllar geip hem kendisinin hayat hakkndaki bilgisi artp hem de paraszlk, ge yata baba olma bu zavall adamn belini bknce yanldn anlamt. Avurtlar kk, kalar bile yorgun, dudaklar titreyen, yaamaktan bezmi zayf bir adamd babas. Hayat baz insanlara ok acmasz davranyordu dorusu; kendisi de ocukluu boyunca bu acmaszlktan payn almt. Okuldaki varlkl aile ocuklarnn yannda bir trl rahat edemeyii ve iine girdii zengin evrelere kar hl duyduu derin ekingenliin sebebi bu olmalyd. Zengin bir ailede domu ve hayat boyunca para sknts ekmemi insanlar ile, sonradan rahata kavuanlar hemen ayryordu. Profesr, ne kadar zengin olursa olsun, bir adamn skntl bir ocukluk geirip geirmediini hemen anlayabilirdi. Galiba yoksul ocukluk gnleri, bir insana mr boyunca silinmeyecek bir damga vuruyordu. Kendisi de bunlardan biriydi ite. Zengin bir ailede domu olan Aysel'den farklyd mesela. Aysel gnn ve gecenin herhangi bir saatinde, bir arkadana, "zerimde be para yok; hesab desene!" diyebilir ve bundan bir ekingenlik duyaca yerde mark bir vn pay bile karabilirdi ama rfan'n byle bir ey yapmas mmkn deildi. ocukluunda zengin ocuklarn prl prl pabular ylesine gzn alrd ki pene yaplmaktan alt kalnlam ve topuklarn drten ivilerin kt eski pabularn srann altna saklamak iin akla karay seerdi. Belki de bu yzden, para kazand zaman dolabn bir sr pabula doldurmutu. Beenmedii pahal olan pabular, beendii ucuz pabuca tercih ederdi ama bu geziye karken koleksiyonundaki timsah

derisi Fratelli Rosetti'lere, klasik Church'lere, zarif Salvatore Ferragamo'lara dnp bakmam ve eline geen bir lastik pabucu geirivermiti ayana; aynen spor pantolonu, srtndaki fanilas ve mavi beyaz izgili kaza gibi. Arkadalarnn zengin iadam babalarnn grkemi yannda kendi babasn, buruuk demiryolu niformas iinde yorgun, perian ve yenik grd gnlerde iine byk bir fke doluyor ve o babay kendisinin semediini, byle aciz bir babay istemediini tekrarlayp duruyordu kendi kendine. Hayatta bir tek amac olmalyd; o da babasna benzememekti. Ama o nisan akamnda, Ege baharnn aina kokusu, ortala yaylan ve yaz artran kabak kzartmasna karrken, o tandk, eski evde babasn zlediini ve evden ayrldktan sonra onu bir daha grmemek iin sarf ettii gayretlerin yreini kanrtan bir pimanla dntn hissetti. O aciz babay hayatndan silme istei ylesine gl bir karara dnm olmalyd ki, zmir'den ayrldktan sonra adamcaz lene kadar hi grmemi ve onun olunun baarsn paylamasna, en azndan bunun birazck tadn karmasna imkn vermemiti. Aysel'le evlenirken stanbul'da yaplan grkemli trene annesini, babasn armamas, hatta onlardan habersiz evlenmesi de bu yzdendi zaten. O amas babay, o sklm pklm anneyi, Aysel'in armatr ailesiyle tamtramaz, stanbul'daki medya, reklam, broker, iadam ve politikac evresine sokamazd. Oysa Aysel irfan'n hi tanmad ailesini armalar iin ok srar etmi ve onun btn kar koymalarna ramen, yoksulluun utan verici bir ey olmadn, hatta bu davette yle 'otantik' tiplerin bulunmasnn elenceli bile kaacan sylemiti. rfan ise bu iin ona bir oyun gibi grndn ve iindeki yaralarn ne kadar derin olduunu Aysel'in anlayamayacan dnmt. imdi de ii szlyordu ite. Mide kanseri, o bir deri bir kemik, yorgun, avurtlar km kk adam alp lme gtrrken yannda olmamasnn ve onu artk bir daha greme-

yecek oluunun burukluunu duyuyordu. Hele annesinin, onlar dnne armad ve babasnn cenaze treninde bile bulunmad yolunda hibir sz sylememesi, bir imada dahi bulunmamas, iindeki eziklii daha da ok artryordu. O eve geldiinden beri, bir insann nasl olup da lm deindeki babasn ziyaret etmeyebileceini anlayamyordu. Hele cenaze trenine katlmamak! Olacak i deildi dorusu. Bu arada annesi bir yandan ona yemek hazrlyor bir yandan da durmadan konuuyor, onunla ne kadar iftihar ettiini, mahalle bakkalnn bile televizyondaki profesrn annesi olduu iin kendisini daha ok saydn anlatyordu. Evlatlarn iyi, salkl ve mutlu grmekten baka ne amac olabilirdi ki zaten bir annenin; ok kr, ok kr iki evlad da niversite bitirmi ve evlenip mutlu birer yuva kurmulard. Ankara'daki kz Emel de iyiydi ok kr. Kn gidip bir ay onlarda kalm, Emel ie gittiinde ikinci ocuu Ebru'ya bakmt. yle sevimli bir kzd ki, yeenini grse iine sokas gelirdi. Tabii birinci ocuk ismail (babasnn adyd bu; kz kardeiyle kocas ayp olmasn diye lm babann adn n isim olarak vermilerdi ama esas isim olan an' kullanyorlard; gnl almak iin konulan smail ad sadece nfus czdannda yazmasna ramen rfan'n annesi o ocua smail demekte srar ediyor ve herkesin de ona byle seslendiini varsayyordu.) kk kardeini kskanyordu; ne de olsa el bebek gl bebek bymt ve imdi ana baba sevgisini paylamak zorunda kalyordu. Aynen kendisiyle Emel gibi. Kz kardei doduunda alt yanda olan rfan da gnlerce yataklarn altna girmi ve o pis ocuu istemediini sylemiti. Kah kah kah glyordu anne bunlar sylerken. Sanki bu hayattaki tek mutluluk kayna, eski gnleri ve kocasnn yaad, iki ocuunun da dizinin dibinde olduu genlik dnemini anmakt. Profesr, yz mutluluktan ldayan annesine bakt ve iinden, "Ah anne!" diye geirdi. "ler hi de grdn gibi deil. Bakkaln hayran olduu olun boku yemi durumda. Ya korkudan akln oynatacak ya da kendini ldrecek. Kzn Emel

ise eteine dolanan iki ocuk ve i arasnda perian olduu yetmiyor gibi bir de kocasnn Kkesat'ta bir sevgilisi olduunu bilip buna gz yummak zorunda kalyor. Senin, Bayndrlk Bakanl'nda genel mdr diye pek vndn damadn, aslnda rvetinin teki ve paralarkuafrde alan Zeliha adnda on alt yanda esmer bir kzla yiyor. Emel de alayarak, 'Artk dayanamayacam abi, canma kyacam vallahi!' diye telefon edip iini dkt profesr abisinden, 'Sabrl ol! Ne yapacaksn; artk ortalk byle. Herkesin sevgilisi var,' dn alyor ve hyar abisi daha sonradan dndnde, telefonu kapatmadan nce, 'Bana bak kzm. Brak sulugzll, sen de kendine bir sevgili bul. Bylece hi olmazsa kendini daha iyi hissedersin,' dediine hafife piman oluyor. Ne yaparsn, stanbul ve Ankara yaklam fark vaziyetleri!" En sevdii yemekleri piirmekle kendisine dnyalar bahettii ve onu ok sevindirdii duygusuna kaplan annesini memnun etmek iin onunla ene alyor, eski gnlerden konuuyor ama akl Aysel'de. Akam eve geldi, soyundu, du yapt, sevgili kocasnn nerelerde kaldn merak etti ama fazla da kafasna takmad, diye dnyor. Bilgisayarn ap da elektronik posta mesajn grmesinin ne kadar vakit alacan ve bu arada saatler ilerledike gereksiz heyecanlara kaplp arkadalarn ve polisi arayp aramayacan merak ediyor. yle bile olsa en sonunda mesajn eline geeceini ve bu heyecann, yerini derin bir zntye brakacan biliyor; Aysel iin kayglanyor ama sonra bu yolculua kmadan kendisine verdii sz hatrlayp, onu sarp sarmalayan gnlk kayglarn stnde kalmaya, vurdumduymaz olmaya alyor. Hayat baz eyler iin ok ksa ama brakp giden kafay yemi bir kocay unutmak iin fazlasyla uzun! Zaten yolculukta kendisine g vermesi iin yanna ald kitaplar arasnda, Somerset Maugham' in Charles Strickland ad altnda Paul Gauguin'i anlatt roman da byle tlyor. Kendisinin Strickland gibi bir yetenei yok ama hi olmazsa bu kzl sakall iriyar adamn hayata kar onurlu ve

mesafeli tavrn taknabilmesi mmkn. Ar duygusallk gsterilerine hi gerek yok. Gece yalnz kaldnda czdanndaki btn kredi kartlarn karyor ve komodinin stndeki diki kutusundan alm olduu emektar Singer makasla bir gzel doruyor. Bylece iki yllk Schengen, on yllk da Amerika vizesine sahip pasaportundan baka hibir belge kalmyor stnde. Hafifliyor; maddi ve manevi olarak hafifliyor, ykseliyor, uuyor, safralarn atyor, balarndan kurtuluyor ve yreinde bir ferahlk rzgr hissediyor; Hidayet'le birlikte kullandklar kk yelkenli, bir aynann stnde kayar gibi Ege'nin lacivert sularnda sessizce ilerlemekte; meltemin iirdii beyaz yelkeni ise sanki ta bandan beri o hacme sahip bir cisimmicesine, sanki rzgr mitolojik bir Ege hayaleti olarak yelkeni bir pelerin gibi srtna ilitirmiesine rpnmyor bile.

Kasabada Bir Kahraman


Karakolda bir gn, czrtl eski psk bir transistorlu radyoya kulaklarn dayayp ksk sesle mzik dinledikleri srada, Selahattin, ona bir kanuncunun hikyesini anlatmt. imdi istanbul'un en iyi kanun alan mzisyeni olarak her yerde el stnde tutulan Halil adl gen, Gaziantep'te kk bir ocukken babas, onun ellerine demir arlklar balar, kanunu yle aldrrm. ocuun kk elleri, stlerine balanan demir arlklarla teller zerinde dolar ve giderek sratlenirmi. Yllar boyunca babas, onun demir arlklar takmadan almasna hi izin vermemi. ocuk da durumu byle kabul etmi ve her gn demirlerle ala ala epey hzl alar hale gelmi. lkgenlie adm att gnlerden birinde babas, ellerinden demirleri karm, "Hadi imdi al!" demi. Bunun zerine Halil'in elleri kanatlanm; demirlerden kurtulan ellerini hissetmiyormu bile artk; yllarca demir tayan eller, kanunun telleri zerinde uar olmu; bu yzden onun stne kanun alan yokmu. Cemal kasabaya dnerken, kendisinin de iki yllk demir-

lerden kurtulduunu ama artk zgr kalan elleriyle ne yapacan bilmediini dnd. Srtndan niformay, ktkl, palaskay, ayaklarndan postallar karp da 'sivilleri' giyince, plak kalm gibi hissetmiti kendisini. Boynunda niformann sert srtnn, ayaklarn kaldrd zaman, su ekip arlam postallarn yerekimini kantlayan gcn duymuyordu artk. Bu yzden kollar, ayaklan uar gibi hareket ediyordu ve mthi hafiflemi duyuyordu kendini. Elleri de bo kalmt; ne telsiz vard, ne G3 tfei, ne de el bombalar. Otobste giderken savunmasz ve aknd; biraz da korkuyordu dorusu. nk eer PKK yol keser de arama yaparsa, Cemal'in asker olduunu anlamalar iin kimliine bakmalar bile gerekmezdi. Bin kii arasna koysalar, kurun atm adamlar birbirlerini duruundan tanrd. O zaman da otobsten indirip kuruna dizerlerdi tabii. Bunca yl dalarda PKK kurunundan kurtulup da terhis olduktan sonra pisi pisine ldrlmek akl alacak ey deildi. Aslnda kendisi gibi askerleri tehlikeye sokmuyor ve uakla gnderiyorlard ama bu, Ankara, stanbul, zmir gibi byk ehirlerde yaayanlarn iine yaryordu, kendisi gibi yakn yerlerden olanlarn deil. Askerlikte her saati, her dakikay sayarak bekledikleri gn gelip atmt ve bandan bu tip olaylar geen ya da uzun sre alp en zor snavlar veren herkesin kolayca tahmin edebilecei gibi, Cemal'in iinde garip bir boluk duygusu olumutu. Samans bir ey; tatsz... Sanki o anda iyi olduu halde aklnn bir kesinde kt bir eyler oluyor duygusu uyanm da, ne olduunu bir trl bulamyormu gibi bir huzursuzluk. Sivil yaama dair hayalleri vard elbette; geceler boyunca kurduu dler, yapt planlar; ama sanki bunlarn hepsi koyu bir sise gmlmt. evresindeki insanlar yadrgyordu; gne gzlkl ofr, kolonya datan muavin ocuk, inenler, binenler baka bir dnyann insanydlar ve kendisinin o dnyada ne aradn, nasl davranmas gerektiini bilemiyordu. Allahtan yanndaki koltuk botu. Uzun bacaklarn rahata uzatabiliyor ve iri gvdesini iki koltua yanlamasna yerletirebi-

liyordu ama kendisini tamamen brakmas mmkn deildi. Her an bir ses duyacakm da dertop olup koltuun arkasna sinecekmi gibi gergin ve hazrlklyd. Arada bir ii geip uyukladnda bile sryordu bu durum. Omzuna dokunarak onu uyandran muavini avu sanp da nbete kalkar gibi birdenbire otobsn ortasna frlayp ocuun dn koparmasna ve evresindekilerin, kendisini garipseyen baklarla szmesine yol aan da bu alkanlkt ite. Uyank kaldnda gzn yola dikiyor ve kardan gelen aralarda, dnemelerde, benzin istasyonlarnda tehlike belirtileri arayarak pr dikkat evreyi gzlyordu. zerinde bir bak bile bulunmadna, bu kadar silahsz, bu kadar savunmasz, bu kadar plak olduuna inanamyordu. Hem de kendisine yabanc bir lke gibi gelen topraklarda, yabanclk ektii insanlar arasnda. Kimseyle konumuyor, evresindekilerin hibirine yaknlk gstermiyordu. Yol st lokantalarndan birinde mola verdiklerinde erkekler helasna gitti ve orada ellerini ykayp yzne su arptktan sonra aynada grd, salar ksack kesilmi, kemikli ve yank tenli surata hayretle bakakald. Kendisi olduuna inanamyordu sanki. Bu srada arkasndan birinin kendisini ittiini ve, "Hadi kardeim, otobs kalkacak, amma da ayna meraklsymsm!" gibi bir eyler sylediini duydu ve bir anda dnerek, yzn bile doru drst seemedii, gen mi yal m, irikym m, ufak tefek mi olduunu anlayamad adam kar duvara arpmas bir oldu. Adam, ellerinin arasnda ty gibi uuvermiti. Helaya korkulu bir sessizlik kt, birileri gidip adam yatt yerden kaldrdlar, lokanta ve benzin istasyonu sahibinin adamlar geldiler, ona bir eyler sylediler, o da onlara bir-iki sz etti ama bunlarn neler olduunu hatrlamyordu. Sanki bir dte olup bitiyordu btn bunlar. Adamlar, "Tamam tamam! Bir ey yok. Arkadamz askermi. Hadi daln!" diyerek kalabal dattklar srada srtna dosta vurdular; irkildi, tanmad adamlarn bu dokunuu karsnda gerildi ama kendini tuttu. Daha sonra lokantadaki kk for-

mika masada tek bana mercimek orbas ierken kimse onunla gz gze gelmemeye alyordu. Yolculuun geri kalan ksmnda da byle srp gitti bu i. ehre ulanca otogarn kalabal, grlts, hep bir azdan baran insanlar, kasetilerden ykselen arabesk mziin feryat feryat ezan sesine karmas, simitiler, kokoreiler, kfteciler onu iyice serseme evirdi. Ba aryordu; her yerden bir tehlike gelecekmi gibi diken stndeydi ve egzoz patlamalarn bomba sanarak kendini yere atyordu. Kasabaya kalkan minibs bulana kadar aknl gemedi; neyse ki minibs kalabalk deildi, ofr ve iki yolcu da kendisini birine benzettilerse bile emin olamadlar. O da bir ey sylemedi ve az ak vaziyette, sallana sallana uyudu. Eve vardnda kapy Dne at ve bir an Cemal'i tanmakla tanmamak arasnda ikirciklendikten sonra, "Anoooov!" diye bir ses kararak hemen ieri koup mjdeyi verdi. Bata annesi olmak zere, btn kadnlar heyecana kaplmt. Annesi sevincinden alayp duruyor, olunu sa salim kendisine yollayan Allah'a hamd senalar ediyordu. Ka akrannn cesedi am tabut iinde gelmi ve al beyaz bayraa sarlarak, hazin cenaze trenlerinden sonra defnedilmiti. Bazlar da kolu baca kopmu, gz km olarak dnebiliyorlard ama ok kr, ok kr kendi olu, fidan gibi Cemal'i yarasz beresiz dnmt ite. Hemen babasna ve amcasna haber gnderdiler. Cemal, babasnn mbarek elini pt. Baba oluna sarld ve, "Allah senin yzn iki cihanda ak etsin evladm!" dedi. "Vatan mdafaasnda bir kahraman gibi arptn ve ok kr Cenab- Hak seni bize balad." Cemal, babasndan bu szleri duymakla ok mutlu oldu. Kendisine kahraman gzyle bakyorlard. Ertesi sabah kasaba sokaklarna kt zaman, herkesin gelip kutladn ve kendisine, "Aslanm!" diye hitap ettiklerini grd. Kasaba yeni bir kahramana kavumutu. Geri bu kahraman iki yl nce davullu zurnal trenlerle askere uurlanan ve hi izin yapmad iin o tarihten beri grmedikleri ve ok deimi bulduklar bir adamd; zayflam olmasna ramen

sanki daha da irilemi gibi grnyor, kemikli yz olgun, grm geirmi bir ifadeye brnyordu sk sk ama olsun yine de kendi Cemalleriydi ite. Kasabalarnn medar iftiharyd. Trklerin ve Krtlerin birlikte yaad, ailelerin birbirine kart ve artk kimin Trk kimin Krt, kimin een olduunun pek de anlalamad kasabada, Trk ordusunda askerlik yapanlar ortalk yerde kahraman gibi karlanyor, ehit olanlarn cenazelerinde gzya dklyor bu arada PKK'ya katlan ocuklarn aileleri ya hakaret gryor ya da gizlice desteklenebiliyordu. Memo'nun ailesi de bu boynu bkk kalmlar arasndayd ve Cemal, Memo'nun babas Rza Efendi'yi kahvehanenin nnde grd zaman, iri siyah gzlerine bir sre bakamam ve onun, "Ho geldin Cemal'm. Allah seni bize balad," szleri zerine de ne yapacan bilememiti. Sanki bu szlerde bir soru vard ama Cemal bu soruyu anlamazlktan gelmeyi yeledii iin hemen oradan uzaklamt. Memo'yla ilgili tek dorudan soruyu, ikisini de dourtan Glizar Ebe sormu, o da hi grmedii ve hayatta olup olmadn bilmedii cevabn vermiti. Ne var ki ilk gnlerin heyecan ve dostluk dolu gnleri pek abuk bitti. nce ailesi, sonra da btn kasaba Cemallerinin eski Cemal olmadn, askerde birtakm garip huylar edindiini renmekte gecikmedi. Mesela geceleri ok ge saatte, ancak sabaha kar yatyor ve o zaman da annesinin hallaca attrarak iyice kabarttrd yn dek yerine avludaki kuru tan zerinde ya da bahenin bir kesinde yatmay tercih ediyordu. Kaba bir battaniyeye sarnarak uyuyordu ama sabahn ilk saatleriyle birlikte hemen uyanyordu nk evdeki en ufak bir tkrt, bir terliin tahta zemine srtnmesi, birisinin ksrmesi ya da bir kapnn gcrdamas, gzlerini fincan gibi aarak frlamasna neden oluyordu. Kendisi iin hazrlanan nefis yemeklere el srmyor, halasnn yapt ve en sevdii yemek olan kekekten bile bir-iki kak alp brakyordu. Annesi bir sabah ona tavuk suyu orba ve tavuklu pilav

hazrlamak iin kmese girmi ve oradan setii bir tavuu kesmek iin baheye gtrmt. O srada Cemal, "Ben yaparm!" diyerek tavuu annesinin elinden ald ve onun akn baklar arasnda hayvann boynunu ektii gibi koparverdi. Evde herkesi grp de bir tek Meryem'in eksik olduunu anlaynca nerede olduunu sormu ve annesinden onun byk bir kabahat iledii iin izbede tutulduunu renince omuz silkip gemi ve bu iin zerinde hi durmamt. Olunun akama kadar bahede dolatn ve yaklaan baharn yumuatt havada, saatlerce kavaklkta uzanp gkyzne baktn gren anne, bir eylerin yolunda gitmediini anlamaya balamt. Kocasna byle eylerden sz edemezdi; zaten etse de adamn onu dinleyecek hali yoktu nk civar kylerden gelen mritleriyle trbeye evirdii ba evinde zikir ayinleri yapyor, olu Cemal'in de bunlara katlmasn istiyordu. Cemal, ba evine sadece bir kere gitti; babasnn elini pp hayr duasn isteyenlerin, balarna sarklar balayp ilahi syleyerek zikrettiklerini ve kendilerinden geerek dp bayldklarn grd ama bu i ona -tvbe, tvbe- ok sama geliyordu artk. Kurumu bir dala benzeyen yrei byle heyecanlar hissedemiyordu. Onu en ok oyalayan ey bakkaldan ald kt, zarf ve kalemle odaya kapanmak ve askerdeki arkadalarna mektup yazmakt. Bu mektuplarda kendisiyle ilgili bir ey anlatmyor ve, "Selam ederim, Allah'tan iyi olmanz niyaz ederim," gibi allm cmlelere yer veriyordu. Sadece Selahattin'e yazd mektuplar daha kiisel ve daha bilgi verici nitelikteydi. Gece avluda yatarken akl bazen, hemen yan bandaki izbeye kapatld sylenen Meryem'e taklyor ama kklnden beri hep ayak altnda dolaan bu zayf, elimsiz ocukla ilgili anlar su yzne kamadan hemen kaybolup gidiyordu. Tanmad bir insan gibiydi Meryem; ve Cemal, ne onun iledii kabahatle ilgileniyordu, ne de niin izbeye kapatldn merak ediyordu. Yalnz bir gece izbeden alama sesleri geldiini fark etti.

Duyulur duyulmaz bir sesle iin iin bir alama tutturmutu Meryem. Kendisi battaniyeye sarnm, avluda yar uyur yar uyank durumdayd. Kk kzn niye orada olduu ve niye alad sorular ilk kez hafif, ok hafif bir merak uyandrr gibi oldu iinde.

Kasaba Meryem'i Ugurluyor


Meryem, gnlerdir zerine kapatlm olan izbe kapsnn gcrdayarak aldn ve orada beliren iri, heybetli bir gvdenin ieri girdiini grd. Cemal abisi gelmiti ve kendisine, "Meryem!" diye sesleniyordu. "t Meryem!" Ama o cevap vermiyordu. Boazndan ses kmyordu ki Cemal'e cevap versin. Ne kadar urarsa urasn, kendini ne kadar skarsa sksn ses karmay baaramyordu. Cemal tekrar, "Meryem?" dedi; Meryem yine sustu. Bunun zerine Cemal abisi onu elinden tuttu, yatt yerden kaldrd ve dar kard. Avlu karanlk ve sszd. Evdekiler uyuyorlard. Cemal abisi kol demirini kaldrarak sokak kapsn at; nedense insanlarn girip kt kk kapy deil de zahire geldii zaman at arabalarnn ieri girebilecei ya da bostandan gelen kavun karpuzu ykabilecei byklkte olan iki kanad amt. Akamstleri koyunlar ve inekler de buradan ieri giriyordu. Cemal abisi onu dar kard. Meryem gnlerden beri ilk kez bir horozun ttn duydu ve bunun zerine konutu: "Bak Cemal abi, horoz tyor!" dedi. Cemal abisi gld. Admlarn aarak yrmeye balad. yle hzl gidiyordu ki Meryem kotuu halde ona yetiemiyordu. Nefes nefese kalmt. Kasabann dna ktklarn ve o sivri tepeye yneldiklerini grd. "Cemal abi nereye gidiyoruz?" diye sordu. Cemal abisi, "stanbul'a," dedi. "te u tepenin arkas stanbul." Meryem sevindi ve, "Demek kendimi ldrmeme gerek kalmad," diye dnd. "Beni de dier kzlar gibi stanbul'a

yolluyorlar." Ryasnda grd o ulu ehir canland gzlerinin nnde. yle bykt ki ucu buca grnmyordu. Byk bir sevince kapld, ii iine smyordu. Tepenin bana kadar trmandlar, nefes nefese kaldlar ama bir adm daha atnca stanbul'u grecek olmann heyecan Meryem'i daha fazla soluksuz brakt. Bir adm daha att ve o anda, "Sen bu ehri ryanda grdn!" diye bir ses duydu. Kimin konutuunu anlamak iin evresine baknd; kimseyi gremedi. O zaman anlad ki konuan kendisi ve izbede yapayalnz. Ne stanbul var ortada, ne Cemal abisi. Duyulur duyulmaz hkrklarla alamaya balad. Kendisinin lanetli ve dier insanlardan ayr olduuna bir kez daha yrekten inand. Yine mucize olmamt ite. Herkesin bana gelen olaanst olaylar Meryem'in dnyasna girmiyordu. Bu kez de olmamt. Ne boz atl Hzr Aleyhisselam giriyordu ieriye ne de Cemal. Sadece ylan gzl Dne ayordu o kapy. Son gnlerde bibisinin de ayan kesmilerdi. Meryem, sradan bir insan oluuna ve hi mucize gremediine yanp yaklrken, kendisiyle ilgili nemli eyler konuulduunu bilmiyordu kukusuz. Zaten bilseydi de daha memnun olmazd. O, kk hkrklarla alad srada erkekler, st kattaki sofada konuuyorlard. Amcas son zamanlarda garip huylar edinen ve askerlikten farkl bir insan olarak dnen olunu karsna alm, "Senin geliin bizi bir para kurtard," diye anlatyordu. "Bu kz yznden erefimiz iki paralk oldu, insanlarn yzne bakamaz hale geldik ama senin kahraman gibi dnn. Cemal kafa sallyordu ama babasnn ne dediinin farknda deildi pek. Son gnlerde, terhis olup memleketlerine giden tertiplerini nasl bulacana takmt kafay. stanbul'da Selahattin' in adresini biliyordu. Aslan Selahattin! Yaralar da iyilemitir imdi. "Bak, terhis olunca bizi hatrdan karma. Anam avradm olsun ben de Selahattin isem hesabn sorarm." Selahattin askerden sonra gelip kendisini bulmasn is-

temiti ama ok uzakt stanbul; para yok pul yok, insan nasl giderdi ki oralara? Babasnn szleri blk prk kulana alnyordu: "Bu hale decek aile deildik!" diyordu. "Ama ne yaparsn ki kader," diye devam ediyordu. Cemal susuyordu. Meryem'in babas Tahsin Amcas da susuyor ve elini akana dayam durumda, dnp duruyordu. Ama babasnn stanbul sz ettiini duyunca Cemal ona biraz daha kulak kabartmaya balad. "Cemal!" diyordu adam, "stanbul'a gitmen gerekiyor! Bu kz hem Allah indinde hem de kul gznde suludur. Kanck it kuyruk sallamazsa, erkek it arkasndan dolanmaz. Kimbilir tenhalarda neler yapt ki bana bunlar geldi. Trelerimizi iyi bilirsin. Bu pislii temizlemek sana dyor. Biliyorum askerden yeni geldin ama daha fazla beklemeye tahammlmz kalmad. Herkes stmze glyor, gizli gizli dedikodu yapyorlar. Ailemizde bu ii yapabilecek yata baka bir erkek yok." Cemal ilk bata babasnn konumasn her zamanki tlerinden biri sanmt ama sonunda kendisinden ne istendiini anlad. nce ksa bir aknlk an geirir gibi oldu, sonra yine kabuuna ekildi. Sanki btn bunlar onun dnda olup bitiyordu. Babasnn syledii de pek nemli gelmiyordu kendisine. Kk Meryem'in ldrlmesi gerekiyormu, bu ii de onun yapmas uygun grlm. Tamamd o zaman. Bu ite yle bytlecek bir ey yoktu ki. nsan dediin neydi ki zaten. Bir saniyede oluverirdi. Babas, "Evladm," diyordu. "Bu ii buralarda yapamazsn. Hemen yakalarlar, seni hapse atarlar. En iyisi kanc al, stanbul'a gtr. Daha nceki kzlara da byle yaplmt zaten. Herkes biliyor. Bir-iki gn Yakuplarda kalrsnz. Sonra halledersin. Onca kalabalk iinde kimse kp sana bir ey sormaz. Frsat bulursan yolda da bitirebilirsin bu ii. Ama sakn yakalanma." Babas ona ince ince planlar anlatyor, ii nasl yapmas gerektiini sylyordu ama btn bunlara hi gerek yoktu ki.

Bu kadar basit bir ey iin enesini yormaya demezdi. Tre treydi, herkes bilirdi bunu. Talihsiz kzm diye dnd ama Meryem'in yaamasna imkn yoktu. Babas balasa, amcas sesini karmasayd bile artk kz yaayamazd. Btn kasaba birleip affetseler yine olmazd. Buradaki endie dokunur sonu, stanbul'a gidecek, Selahattin'i grecek olmasyd. Tata ses var, Tahsin Amcasnda yoktu. Azn ap tek kelime sylemedi. Abisinin sylediklerine katlmad, onu desteklemedi, kzn lmesi gerektiini sylemedi, sadece dertli dertli dnd durdu. Evdeki kadnlar da sessizlie gmlmlerdi. Sessiz sedasz gndelik ilerini yapyorlar, Meryem'in iki para eyasn eski bir antaya yerletiriyorlard. Ertesi sabah Dne izbeye girip de, "Hadi artk gnn doldu, istanbul'a gidiyorsun," dediinde, onca nefret etmesine ramen, Meryem neredeyse boynuna sarlacakt onun. Yllardr bekledii mucize, Dne'nin verdii mjdeyle gerekleir gibiydi. inde bir hafifleme duydu. "Ne zaman gidiyorum?" diye sordu. "Hemen!" "Peki," dedi, "Babamn, teyzemin elini peyim. Haklarn helal etsinler." "Hayr!" dedi Dne. "Kimseyi grmyorsun. Hemen yola!" Eline eski antay tututurdu, bir de yeil hrkasn verdi. Hrkay srtna geirdi Meryem. Sonra izbeden kt ve Dne'nin dediklerine aldrmadan merdivene kotu. Iktan sk sk gzlerini yummas gerekiyordu, merdivende ba dnyordu ama ylmad, bo gibi grnen evin her tarafn dolat. Odalarn kaplar kilitliydi. Bir odann kapsna kp, "Teyze," dedi, "a kapy. Elini pp hayr duan alaym." Annesi yaasa herhalde aynen teyzesi gibi grnecekti. nk gen kzken ektirdikleri soluk bir fotorafta birbirlerinin tpatp aynsyd ikizler. Ayn kumral salar, ayn beyaz ten, ayn hilal biimi kalar. Bu yzden Meryem, anne olarak hep

teyzesini bilmiti; o da Meryem'e ok bakmt dorusu, yedirip iirme, atelendii zaman bana sirkeli bezler koyma, hayata dair bilgiler verme, yol yordam retme, ykama temizleme gibi ocuk yetitirmeyle ilgili grevlerin ounu teyzesi yklenmiti. ilkokula balad zaman ona, harfleri birbirine ulayarak okumay sktren de teyzesi olmutu. nallah yazan levhay gsterip okutmutu; "Bak bu i, bu n, bu da !" Meryem harflerin hepsini biliyordu. "Hadi hepsini birbirine bala bakalm." Meryem bunun zerine "n aa!" deyince glmekten katlmlard. Ama ikizinin emanetine bunca bakmasna, bunca ihtimam gstermesine ramen teyzesinin davranlarnda hep bir soukluk, hatta bir nefret sezmiti Meryem. Grevlerini eksiksiz yerine getiriyor ama ocuk ona sokulmak isteinde ya da ban dizine koyup uyumaya altnda bir bahaneyle uzaklayordu. Teyzesinin kaps kilitliydi imdi, almyordu. Meryem oraca kp biraz daha alad, diller dkt, yalvard ve sonra o kaplarn bir daha hi kendisine almayacan ve o evi de hi gremeyeceini dnerek boyun edi. Doumundan beri yaad kendi evinden kovuluyordu. Hem de yzne baklmadan, arkasndan bir hayr dua okunmadan. Gndz olduu iin babas da evde yoktu. Kendisine, "Gel," diyen Dne'nin arkasndan aa indi. Bartsn skca balad. Evin nne ktnda Cemal'i grd. Ayakta bekliyor ve sigara iiyordu ama yabanc bir adam gibiydi artk. Hem boyu uzam hem yalanm hem de deimiti. Sokaklarda ember evirdikleri ocuk olduuna inanmak mmkn deildi. "Cemal abi!" dedi sessizce. Cemal cevap vermedi. Kasabaya doru yrmeye balad. Meryem de peine takld. Yaklaan bahar, karlar erittii iin yerler vck vck amurdu. Meryem'in her admnda, ayandaki ince lastik pabular amura gmlyor ve kacak gibi oluyordu. Parlak gne, gnlerdir karanlkta olan rmak yeili gzlerine ok keskin geldii iin alyor mu, gzleri mi yaaryor belli olmuyordu.

Kasabann arsndan geerken onlar ilk fark eden, dava Vekili Mukadder oldu. Yazhanesinin nnde hem bahar gneinin tadn karyor hem de arkadalaryla tavla oynuyordu. Uzun boylu Cemal'in geldiini, adm gerisinden de Meryem'in sessizce onu izlediini grnce hemen yanndakilere gsterdi. Hepsi ayaa kalkp Cemal'e doru geldiler. "Ne o kahraman, yoksa yolun stanbul'a m?" diye sordular. Cemal'in dilerinin arasndan bir, "Evet!" kt. "yi, iyi," dediler, gldler. Meryem'e dnp, "Aman kzm basma talih kuu kondu. stanbul dedikleri ulu ehre gitmek her kula nasip olmaz," dediler; yine gldler; gllerinde ehvetli bir eyler vard. Meryem kendi iine saklanmak ister gibi boynunu kst, hrkasnn kollarn ekitirerek yrd. Artk ardaki herkes, ii gc brakm onlara doru geliyordu. Gbekli, bykl erkekler sard evrelerini. Cemal'in srtn okadlar. Meryem'e, "Talihli kzmsn," dediler. Birisi, "teki kzlar gibi bu da dnmez bir daha," dedi. " stanbul'a varnca buralar unutur gayr. Niye dnsn," dediler. Bu konumalar Meryem'i ok korkuttu. Dar kt anda iine korkun bir rknt dmt. Kendisini kck, aciz, korumasz ve yabanc hissediyordu. zbede zaman zaman yreinde alevlenen kafa tutma duygusundan ya da alayclktan eser kalmamt artk. Ksa mr boyunca ilk kez, btn kasaba kendisiyle ilgileniyordu. Bunca yal insann ona bakmas, onu konumas, dayanamayaca kadar byk bir utan veriyordu Meryem'e. Sanki kasabann kpekleri bile Meryem diye havlyor, kediler onun adn miyavlyor, kular gkyznden kendisine, Meryem, Meryem diye sesleniyorlard. Gzel kokan kuma dkknn, frn, karakolu, camiyi getiler. Okulun oraya gelince kasabann delisi Cafer kt karlarna. Koa koa geldi. Az yana ekilmi, gzlerinde bir tuhaf hlya... Kendilerini izlemekte olan kalabalk daha beter glmeye balad. Cafer Meryem'e doru geldi ve onu durdurup uzun uzun yzne bakt, sonra alamaya balad. Kasabann

erkekleri Cafer'e ta attlar. "Hassiktir deli Cafer!" diye bardlar. "stersen seni de gtrsnler stanbul'a." Cafer, dayak yemi bir kpek gibi uunarak uzaklat. Sonra Mveddet Teyze'yi, kz Nermin'i ve dierlerini grd Meryem. be kadn toplanm bir yere gidiyorlard. Hemen onlara doru kotu. Mveddet Teyze'nin elini pt, "Ben stanbul'a gidiyorum," dedi, "hakknz helal edin." Mveddet Teyze bir an duraklad, sonra o da sarlp onu pt ve, "Biliyorum kzm," dedi. "Senin stanbul'a gittiini bilmeyen mi var. Berhudar ol. Allah bahtn ak etsin." lkokuldaki sra arkada Nermin'e sarlmak istedi. Nermin izin ister gibi annesine bakyordu. Herhalde ondan bir iaret alm olmal ki o da Meryem'i iki yanandan pt ve fsltyla, "Gle gle!" dedi. Dier kadnlar da onu uurladlar. stanbul'a gitmenin ne kadar iyi bir ey olduunu sayp dktler. lerinden biri ocuk kandrr gibi yapmack bir tavrla, "yi olmaz m canm," dedi. "stanbul bu. Kt olsa daha nce giden kzlardan biri olsun geri dnerdi. Hibiri dnmediine gre demek ki ok iyi bir yer," Gltler, Erkekler de kadnlarn glmelerine katld. Meryem, bandan beri, kalabalkta gz ucuyla babasn aryor ve onu bulup elini pmek, veda etmek ve hayr duasn almak iin rpnyordu ama baba yoktu ortalkta. Sormaya da cesaret edemiyordu. Uzaktan Deli Cafer tuhaf hareketler yaparak, "Gitme, gitme!" diye barmaya balad. Onu bir daha talayp karttlar, kasabann kpekleri peine dt. Meryem gnlerdir yatt izbenin yalnzlndan sonra bunca ilgiden ve gsteriten korkmutu. Kasabay terk etmeden nce yakn bir yz aryordu kendine. Gvenebilecei, gnlnce vedalaabilecei bir insan. Cemal'e, "Ben bibimi grmek istiyorum," dedi. "Ona uramazsam darlr." Cemal, ne evet ne hayr dedi ama Glizar'n evine doru yneldi. Kalabalk da onlarn arkasndan geldi. Kapy aldlar; almadi. Meryem'in iine, "Yoksa bibim de mi kapy amaya-

cak, yoksa o da m beni grmek istemiyor!" diye keskin bir ac dt. Nedense bibisi kapy nc alnda at. ok alam gibi gzlerinin imi, hatta morarm olduunu grd Meryem. Yal kadn nce kapda birikmi olan neeli kalabala bakt sonra Meryem'i barna bast. "Ben gidiyorum bibi," dedi Meryem. "Evet yavrum," dedi kadn, "Biliyorum." Sesi atal atald. "Belki sen de gelirsin sonra." "Gelirim yavrum, bir tanem." Sonra garip bir ey oldu ve bibisi kendini tutamadan hkra hkra alamaya'balad. Meryem'e sarlm, kemiklerini kracakm gibi skyordu. Neden sonra biraz sakinleti ve, "Beni bala gzel kzm," dedi. Meryem bu sz stne iyice ard. Bibisinin kuru kemikli elini pt ve, "Hakkn helal et bibi," dedi. "Senin ok emein var benim stmde." Glizar yine, "Bu ihtiyar, bu aciz bibini bala!" dedi. "ok uratm ama gcm yetmedi." Sonra arkasn dnd ve ieri girip kapy kapatt. Cemal'e hi bakmam, hibir ey sylememiti. Garaja gidene kadar kalabalk pelerini brakmad. minibsn bekledii ve kasaballarn vne vne garaj demekten ok holand meydan, mezarla ok yaknd. Adam boyu otlardan girilmeyen ve kimin nereye gml olduunu bulmann ok zor olduu bakmsz kabristanda Meryem'in annesi, dedeleri, bykanneleri yatyordu. Cemal tam minibse binmek zereyken Meryem btn cesaretini toplad ve, "Hi olmazsa annemin mezarn ziyaret edeyim," dedi. Cemal bir an duraksad ama onlarn binmesiyle hareket edecek olan minibsteki yolculara bakp, "Bin u arabaya!" dedi. Yolcular Cemal'e, "Selamnaleykm," dediler. Meryem'e pek bakmadlar. Araba grltyle hareket ederken, geride kalanlar el sallad, "Yolunuz ak olsun!" diye bardlar. Minibs yola kt ve Meryem'in bekledii gibi tepeye doru gitmeye balad. Daha nce sadece bir tek kez binmiti

bu arabalara. Onda da bohalarn, yiyecek sepetlerini hazrlayp yayl yerine minibsle hamama gitmilerdi. O zaman da ii bulanmt, imdi de bulanyordu. Eski psk antasn sk sk kucana bastrd, dertop olup kld ve diini skp tepeye kadar sabretmeye alt. Biraz sonra istanbul'u grecekti ama anlayamad bir ey vard: Madem istanbul bu tepenin arkasndayd, o zaman niye gidenler kasabaya bir daha geri dnmyordu. Yryerek bile gidebilirdi insan. Kendisi yle yapmaya ve bu iler unutulunca kasabaya arada bir gelmeye karar verdi. Bu yzden uzaklamaya balayan kasabaya, bir yl gittii ilkokula, salk ocana, camiye bakarken kendisini biraz teselli etti. O kadar da kt deildi yola km olmak, iini istanbul heyecan sard. Ryasnda grd o ulu ehre kavumak iin sabrszlanyordu imdi. Minibs tepeye sardka heyecan artt, artt, artt ve tam zirveye geldiklerinde gzlerini yumdu, byk ehri birdenbire, ryasndaki gibi grmek istiyordu, bu yzden sabretti ve epey kapal tuttu gzlerini. Sonra birdenbire at ve yzndeki gizli glmseme yerini derin bir aknla brakt. Tepenin arkasnda ehir deil, usuz bucaksz bir ova vard. Uzakta mor dalarla evrelenen boz bir ova. Ekili bicili tarlalarda traktrler, kyller, hayvanlar grlyor ve ince bir yol, ylan gibi kvrla kvrla uzayp gidiyordu. O yolda gidip gelen tek tk minibsten yansyan gne insann gzn alyordu. ard, ne olduunu anlayamad ama Cemal'e sormaya cesaret edemedi. Nedense eskiden oyun oynad ocuk gitmi yerine yabanc, rktc, tuhaf, yal bir adam gelmiti. "Acaba yanldm m?" diye dnd. "Acaba istanbul u uzakta grnen mor dalarn arkasnda m?"

Denizde Bir Yelkenli


Profesr'n u anda iinde bulunduu Beneteau teknenin, ilk genliklerinde Hidayet'le denize aldklar yelkenliyle hibir ilgisi yoktu. nk ilk tekneleri, hurdaya km, iki buuk metrelik bir sandald. Hidayet'le birlikte gnlerce uraarak ve ona buna yalvararak sandala, derme atma bir direk, bir de pamuklu bezden yelken uydurmulard. Bu haliyle tekneden ok bir oyunca andryordu ama yine de iki yoksul ocuk olarak, yelkenle ilgili her trl bilgileri, rzgrlar, yldzlar, denizin yzndeki kprtlar, dmeni, yekeyi renmeleri o uyduruk tekne sayesinde mmkn olabilmiti. Neredeyse kendiliklerinden renmilerdi yelken seyrini; yrmeyi renir gibi... Bir kez allnca da unutulmuyordu ite. Profesr ensesindeki rpertiden, dalgalardan, kydaki bitkilerden, kulardan, kokulardan rzgr ynn belirleyebiliyor ve ocukluk bilgilerinin gvenli rahatlyla kullanyordu yelkenli tekneyi. Kvrak, hareketli salmas olan, kabinli, her trl teknolojik olanakla donatlm, mthi bir tekneydi bu. Yelkenli kiralayan irket, ellerindeki en iyi tekneyi 'deerli hocalarna' verebilmek iin rpnmt zaten. Tekneyi bir-iki haftalna deil de btn bahar ve yaz sezonu iin kiralamas ve parasn hemen orada dolar olarak demesi de adamlar bir kat daha memnun etmi ve hocann, gzlerindeki deerini iyice artrmt. Profesr, Ege kylarnda yelken kiralayabilecek birok yer varken Ayvalk'a gelmesinin nedenini ok iyi biliyordu. nk yllar nce Hidayet'in yola kt yerden balamak istiyordu yolculuuna; baka bir yerden deil. Aslnda teknenin hazrla ihtiyac vard; hemen de teslim edebilirlerdi ama o gece limanda kalsa hem erzak ykleyebilirler, hem de ufak tefek ileriyle uraabilirlerdi. Ama Profesr bir an nce demir almak iin inanlmaz bir gayret gsteriyordu. Sanki hayat, o gece tekneyle almasna balyd; bir gn daha sabredemezdi, erteleyemezdi.

Zaten o sabah, genlik yatanda uyandnda, bir sonraki geceyi ak denizde geireceini biliyordu. Kalkar kalkmaz, ayaklar eski bir alkanlkla somyann altnda terliklerini aramt. Titiz annesinin koyduu kesin kurallardan biriydi bu: Odann mozaik tabanna yalnayak baslamazd. Aradan geen yllar, somyann altndan kaybolan terlikler gibi, klen annenin otoritesini de silip sprm ama Profesr'n kurtulduunu zannettii dier alkanlklar gibi, bu koullanmay da yerli yerinde brakmt. Motoru altrd, demiri ekti; iplerin zlmesiyle birlikte salna salna limandan ayrld. O gn deniz yeildi. Kk beyaz kpkl, ak yeil bir deniz: Ege! lerde adalar grnyordu. Yelkenleri at, motoru kapatt ve arkadan ald rzgrn rahatlatc keyfiyle suda kaymaya brakt tekneyi. Sadece hafif bir srtnme sesi, bir para rzgr vnlts, arada bir lk atan bir-iki mart... Giderek uzaklaan kentin uultusu yava yava azalyor ve Profesr btn benliiyle denize teslim oluyordu. Firmada alan ocuklarn tela ve ona hizmet iin rpnmalar bounayd. Son anda tekneye yetitirdikleri iki torba erzak olmasa da kard Profesr denize. nk ocukluundan beri, denizde her sorunu zebileceine dair bir inan yerlemiti iine. Hidayet de yleydi, iki buuk metrelik kk sandal ka kez rzgra yakalanp srklenmi, ka kez ince bezden yelkeni yrtlm ve tekne ka kez alabora olmutu kimbilir. Her seferinde kendilerini ve tekneyi kurtarmakla kalmamlar, bir de bu iten byk zevk almlard. Aslnda bu kadar derin bir deniz duygusu Yunanllara yakr diye dnd Profesr. Ne de olsa denizci olan onlard. Bin yldr Anadolu yarmadasnda yaamalarna ramen, Trklerin hl bozkr insanlar olarak kaldklarm ve bir trl denizci olamadklarn ileri sren grn doruluuna inanyordu. Ama Ege kylarnda yaayan Trklere, Pers ordusunun nnden kaarken Karadeniz'e kavutuklarnda, "Thalassa, thalassa!" diye sevin lklar atan Xenophon askerlerinin ruhu

bulamt demek ki. "Thalassa!" haykrnn temelinde, "Kendi ortammza geldik; denize kavutuk. imdi nasl olsa bir aresini buluruz. Denizde gvendeyiz," inanc vard ve Profesr de aynen byle dnyordu. Denizde her eyin bir aresini bulurdu nasl olsa; yakamoz, tuz, balk, rzgr, gne ve Homeros'un arap rengi denizi! Ege'nin baz hallerini grmeyen kimse, Homeros'un arap rengi demekle ne kastettiini anlayamazd ama Ege akamstle-rinde denizin tam da arap rengi olduuna, baka hibir renge benzemediine yemin edebilirdi Profesr. imdi de pupa yelken, kentten, uygarlktan ve kendisini kuatan kurallardan kap kurtulmaya alyor ve eskiden beri bildii bir ssz adann kysnda gecelemeyi planlayarak, arap rengi akamst denizinin yzeyinde f f kayp gidiyordu. Bir ryayd bu. O tekne, Profesr' kurtulua ulatracak olan mitolojik bir sandald sanki. Zeus'un fledii Cyclad rzgryla yelkenlerini doldurarak, tad yolcunun ruhupu kurtarmay amalayan bir masal teknesi. Akam kerken, Egeli balklarn tabiriyle 'rzgr kald' ve deniz iyice sakinleti. Viner rengini alan sular, her dakika biraz daha kararyordu. ii inanlmaz bir ferahlk ve gzellik duygusuyla kamaan Profesr, gecelemeyi umduu adann epey uzanda olduunu fark ettiyse de buna aldrmad ve o geceyi akta, alargada geirmeye karar vererek demir att. Beneteau'nun kumanda merkezindeki alet, suyun derinliini 18 metre olarak gsteriyordu. Demir oturunca, tekne, ok hafif belli belirsiz bir valsle kendi evresinde dnmeye balad. Profesr yelkenleri toplad ve kendisini, ilk Ege akamnn, daha dorusu yeni yaamndaki ilk gecenin heyecann yaamaya brakt. Karanlk iyice bastrdnda, Sunquest firmasindaki genlerin getirdii erzak torbasn at. Torbada konservelerle birlikte peynir, ekmek, domates ve bir ie beyaz arap vard. Bunlarla kendisine bir akam sofras hazrlad. Ktaki masann zerine zenli bir sofra kurdu. nanas gelmedi n9 ama teknede arap kadehi bile vard. Ho, olmasayd bile Profe-sr aldrmazd buna. ieyi kafasna di-

kerek imek belki daha da zevkliydi: Hidayet'le ucuz Marmara araplarn arka arkaya kafaya dikip de iki gn hasta yattklar zamanlardaki gibi. zgr bir adamd artk o; hibir kurala bal deildi. nsanlar iin konulan btn kurallardan istifa etmi, tek bana kalmay ve kendi metanoyasn aramay semiti. ten ie baard ile gururlanyordu. Herkesin aklndan geirip de kimsenin yapamad bir eydi bu ama kendisi zgrd artk; tepesinde uan ve masadan bir ey kapmaya alan mart kadar zgr. Ege denizinin ortasnda tek bana, bilinmezlerle dolu hayatnn getirecei maceralara kadeh kaldryordu. Yine kitap kurdu yan depreti ve elindeki kadehe bakarak, "Ey ielenmi iir!" dedi. Baudelaire'e de bir selam yollamt. Sonunda kaderini deitirmiti ite. O Ligne Roset koltuklar ve Dunlopillo yataklar arasnda lmeyecekti; telal bir ambulans tandk sokaklardan geirmeyecekti onu. Banka hesab, kolesterol hesab, barem hesab, vergi hesab, kalori hesab gibi onlarca hesapla dolu olan bir hayat yaamaktan ve bilgisayara dnmekten kurtulmutu. O kadar memnundu ki yapt iten, neredeyse kendi kendisini pp, kutlamak istiyordu. Profesr, mr boyunca dzene uygun davranp uslu ve akll bir adam olmasnn ve iinde kaynayan frtnalar bastrmasnn acsn toptan karyordu imdi. "Parasz yatl snavn kazandm. stanbul'a gidiyorum." Pasaport skelesi'nde bira ierken byle demiti Hidayet'e. O da kendisine bin dereden su getirmi ve liseyi parasz yatl okuduktan sonra ne olacan sormutu. "Tabii ki niversite!" "Sonra?" "Bir i, bir hayat, bir kadn, para!" Bunun zerine Hidayet, "Sen aynen baban gibi olmaya alyorsun," diyerek onu can evinden vurmutu. nk hayatta en son olmak isteyecei ey o kahverengi niformas iinde gittike klen, avurtlar kk, cierlerini rtt gibi sigara ien ezik, itilip kaklan adamd. "Hayr," demiti. "Tam tersi. Ben para, n ve g kazan-

mak iin okumak istiyorum." "Sen bilirsin reis." Bu sz, artk yollarnn ayrldn vurgulayan bir final vuruu gibiydi. "Ben buralardan gidiyorum. Hayatn karma ne karacan bilmeden denize almak istiyorum." Tersanede alarak biriktirdii paray, orada bulduu eski bir gvdeye ve dier teknelerden sklp atlm olan paralara harcayarak kendisine yedi metrelik bir tekne yapmay baarmt Hidayet. Dengeli ve gzel bir tekne olmutu. Profesr kadehini Hidayet'in, Ege denizinin ve kararnn erefine kaldrarak, "te senin yolunu tuttum Hidayet!" dedi. "Ama otuz yl kadar gecikerek." Bir sre sonra karanlk, tekneyi iyice sard. Aysz bir geceydi ve yldzlar, yllardr grmedii kadar oktu. Hava iyice durmutu. Aklna Aysel, istanbul, kaynbiraderi, niversite, televizyon geldike neredeyse rperiyor ve hemen o dnceleri kovuyordu. Kendisini bambaka, yepyeni bir insan olarak hissetmeye ihtiyac vard. Henz gemiiyle yzlemeye hazr deildi; nce yeni bir insan olma srecini tamamlamas gerekiyordu. Gece ilerledi, Profesr arap iesini bitirdi ve tam mutluluktan anlamsz bir ark sylemeye hazrlanrken, iinden ykselen bir korku dalgasyla tir tir titremeye balad. Yine o buzlu rzgr esiyordu yreinde. Hi beklemedii bir anda yakaland iin etki ok byk olmu ve fena darbe yemiti. Diree tutundu; farknda olmadan alamaya balad. Tekne birdenbire yabancs olduu, ilk defa grd bir tabut gibi grnd gzne. Deniz karanlkt, tekne karanlkt, evresi karanlkt. Mutlak bir karanlk egemendi her yere; lm gibiydi; lmn somutlam haliydi. Akln oynatacak gibi oldu. Denizin ortasndaki bu lm tuzanda ne yapacakt imdi? Haber verecek kimse yoktu; kendisini o mutlak karanlktan hi kimse kurtaramazd. "Kendine gel rfan!" diye bard. Karanla gmlen sesi onu daha da ok korkutmaktan baka bir ie yaramad. Yakt

lambalar, evresindeki usuz bucaksz karanl daha da ok vurguladklar iin hepsini sndrd. Hemen antasndaki ilalara sarld, eline geen yattrc ilalardan birka tane ald ve o kadar aceleyle iti ki boaznda dmlenen sudan neredeyse bouluyordu. "Sen istedin!" dedi kendi kendine. "Kararn adm adm uyguluyorsun. imdi bu paniin sebebi ne?" "Bilmiyorum," diye cevap verdi. "Ben de bilmiyorum." Bir sre byle kendi kendisiyle soru cevap oyununu srdrd ve fark etti ki bu ona iyi geliyor; en azndan karanlk korkusunu bir para unutturup oyalanmasn salyor. O zaman bu oyunu daha da ileri gtrd ve neredeyse Gol-. yadkin gibi benliinin ikiye blndn ve bu iki kiiliin birbiriyle tarttn hayal etti. Referanslarm hayattan deil, kitaplardan alan herkes gibi Profesr' de kurmaca kiilikler, gerek kiiliklerden daha ok ilgilendirir ve etkilerdi. "Sen bir korkaksn!" diyordu birinci ses. kinci ses, "Hayr!" diyordu. "Hayatla bu derece yzlemeyi gze aldma ve deitirmeye cesaret ettiime gre korkak olamam. Benim yaptm herkes yapamazd." "Yaptn tek ey kamak. Btn sorunlar yzst brakp bir cehennem hayatndan kamak. Bunun yerine stanbul'da kalarak her eyle yzleebilirdin." "Orada yzleecek bir ey yoktu ki. Hayatm mutluluk iinde geiyordu; baarlydm, mutluydum ve zengindim. imdeki sorunlar dnda bir ey yoktu." "Yalan sylyorsun rfan Kurudal!" "Hayr!" "Yalan sylyorsun. Aalk yalancnn birisin." "Hayr, hayr, hayr!" "imdi sana yalan sylediini kantladmda ne yapacaksn bakalm. stanbul'da mutlu dediin hayatn, boktan bir paavra gibiydi. Kendini deersiz hissediyordun ve bunda da haklydn. Hibir zaman deeri olan bir ey yaratamadn, sadece sana tannan olanaklar kurnazca kullanarak ykseldin.

Bilim adam olarak be para etmezsin. Bakma Trkiye'de herkesin sana hocam hocam dediine, sayg gsterdiine. Hangi zgn dnceyi yarattn, hangi deerli makaleyi yaynladn. Yurtdndaki kongrelerde kendini hep ezik, bilgisiz ve s hissetmedin mi? Ha, syle, hissetmedin mi?" "Evet, hissettim dorusu!" "nk gerek deilsin sen; uyduruk bir adamsn, sahtesin. Profesrlk titrinin arkasna saklanan cahil, korkak ve paranoyak bir adamsn. Televizyondaki konumalarn da tam bir mediokrasi rnei." "Akademik bir snava evirdin bu tartmay." "O zaman baka eylerden sz edelim irfan Kurudal. iyi bir hoca olamadn ama iyi bir koca olmay baarabildin mi?" "Ne samalyorsun sen. Aysel mutluydu, hem de ok mutlu." "Ya da mutlu grnp btn skntlarn iine atyordu. Hayatn boyunca onunla grev duygusu iinde sevitiin yalan m?" "Yalan!" "Beni kandramazsn, nk ben senim. Bandan beri bu sarlmalardan zevk almadn, sadece mekanik hareketler yaptn inkr m edeceksin imdi? nk o kadnn etine bir zlem duymuyordun; iin ona doru ekilmiyordu. Onun tenine demek iin yanp tutumadn hi. Genliinde bile. Zaten bu yzden seni aldatmaya balamad m?" "te imdi de sen yalan sylyorsun. Aysel beni hibir zaman aldatmad. Sylediin dier eyler gibi bu da senin uydurman." "Unutma, ben senim, en gizli kukularn biliyorum. Onun baz leden sonralar Maka'daki bir apartmann en st katnda Selim'le bulutuunu bilmiyor musun?" "Bilmiyorum." "Hadi seziyordun diyelim. Aslnda bir leden sonra Aysel'i o apartmana girerken grdnde her eyi anlamtn ama bilmezden gelmeyi tercih etmitin. nk bir kadn olarak kskanmyordun onu. Ksacas hayatna giren herkese kt

davrandn. nce Hidayet'i terk ettin, sonra anan baban, kz kardeini, sonra Aysel'i. Sadece kendi karn dnen kk bir bencilsin sen, hem de korkak bir bencil! Hayatndaki her ey sahte. Hep baka insanlarn seni nasl grdne gre yaadn. nk kendin olmaya cesaretin yoktu. niversitedeki insanlar da iindeki bu korkuyu sezdikleri iin seni bu kadar aaladlar. Dmanlarn oald." "Hani bana paranoyak diyordun!" "Paranoyak olman, dmanlarn olmad anlamna gelmez." "Ben bu anlattn insan deilim." "Sana bir ey syleyeyim mi Profesr, sen daha kim olduunu bilmiyorsun!" "Delfi tapna nutuklarna m balayacaksn imdi?" "Evet, kendini tan diyeceim. Ne var bunda? Ya da Mevlana!" "Hani ben kitab konuuyordum! Sen de ayn eyi yapyorsun ite!" "Ben teknede Odisseus'la konuan Athena deilim, ben senim, unuttun mu? Elbette seninle ayn alkanlklarm olacak. Bunun dna kamam ki!" "yleyse benimle niye urayorsun?" "Sana ne kadar mutsuz, ne kadar korkak, ne kadar deersiz ve ne kadar yalanc bir adam olduunu anlatmaya alyorum." "Madem sen bensin, bu sfatlarn hepsi senin iin de sylenmeli!" "Ne sandn? Tabii yle! Ama ben hi olmazsa senin gereki yannm. Durumu olduu gibi gryor ve kendimi hayallerle ve yalanlarla avutmaya son vermeye alyorum." "Bu sana ne salyor? Kendi kendine acma duygusu mu?" "Yok olu duygusunun da insana bir zevk saladn bilmiyor musun? Kendini bilerek mahvetmi olmann, hakaret grmenin, en altta yer almann, derin insanlk ukurlarna yuvarlanmann verdii o benzersiz zevk. Her akl banda insann

ulamaya alt deerleri elinin tersiyle bir kenara itiverme!" "Sylediklerin nihilistlerinkine benzedi." "Sen sen ol, nihilizmi hafife alma. Kendi kendini yeterince dinlersen, dnyada sana en yakn dnce biiminin nihilizm olduunu grrsn zaten. Bugne kadar hibir eye balanmama, hibir eye inanmama, lkeyi kasp kavuran ideoloji ve inan trlerinin tamamyla alay etme, kalabalklarn iinde elenir gibi grnp iten ie evrendeki herkesi aalama senin huylarn, unuttun mu? Bu yzden ne renciliinde ne de daha sonra hibir kampa yakn olmadn, onlar da seni kabul etmedi zaten. Bu tavr bamsz aydn, angaje olmayan bir entelektel maskesi ardna gizlemeye altn ama ben bu dnyadaki hibir byk dnceyi, o garip ryalarn kadar ciddiye almadn biliyorum. Yakalandn ite, hadi itiraf et!" "Ryalar m?" "Evet ryalar! Hayatnn en byk gerei; kendin olduun ve gerek bir insana dntn tek an. Yaamndaki en samimi varolu an." "Abartyorsun, ryalar hayatn en gerek an deildir. Hem biliyorsun, ben hi rya grmem." "Gryorsun, itiraf etmesen bile gryorsun. Sadece ryalarnda kendine rdn zrh yrtlyor, sevime srasnda bile zerinde olan zrhtan syrldn tek an o. Sadece o srada, gerek tam olmasa bile birazck su yzne kyor ve sen mphem biimde de olsa kendi kiiliine kavuuyorsun. ocukluundan beri ryalarnda tek bir hayal var deil mi? Tek bir glge, neredeyse cismi olmayan bir varlk, bir kii bile deil belki. Ama seni dnyada tek heyecanlandran ey." "Sus artk!" "Hayr mademki kendinle yzleme peindesin, gel bunu deelim imdi. Yeni hayatna drst bir ekilde bala." "istemiyorum, sus!" "Hayatnda ilk kez kendine gereki bir gzle bak!" "Hayr, hayr, hayr! Sus artk!" "Ryalarnda gznn nne ne geliyor?" "Hibir ey!"

"Kim geliyor? "Hi kimse!" "Emin misin?" "Evet evet evet, Allah'n belas. Hibir ey gelmiyor, hi kimse gelmiyor. Sus, sus, sus artk!" Profesr kendine geldiinde, tik aac kaplamann stnde yzkoyun yatyordu. Gece stne yaan iyden her tarafnn srlsklam olduunu ve adalelerinin tutulduunu anlad. Kpkzl bir afak skyordu karsnda. Yelkenli tekne kprtsz duruyordu; Ege meltemi, karann iyice snaca leden sonray bekleyecekti esmek iin. Bunu eski yelkencilik gnlerinden biliyordu. Profesr akam geirdii 'buhran' (bu sz kullanmay yeliyordu), arap ve karmakark ald Xanax, Seropram, Stilnox tabletlerine balad. Zihni iyice karm olmalyd ve imdi bu prl prl mavi gkyznn altnda gece yaadklar, sama sapan grnyordu kendisine. yi ki bu 'buhran'a kimse tank olmamt. Ar duygusallk, ar tepki verme, ar edebiyat tutkusu, ar iki, ar ila... Ksacas ar giden her ey neden olmutu buna. Ba aryordu. Denize girerse ba arsnn geeceini ve dnyann gzne daha gzel grneceini biliyordu. Geri Ege'de baharn bu ilk gnlerinde su souk olurdu ama zarar yoktu. stndekileri alelacele karp denize atlad. Gerekten de ivi gibiydi su; buzdolabndaki srahiye konsa ancak bu kadar olurdu. nce nefesi kesilir gibi oldu ama sonra alt. Hareket ettike snyor ve ferahlyordu. Bir yandan da, "Gece Rus romanlaryla balad, sonu da onlar gibi bitti," diye dnyordu. nk o romanlarn ounda bilmem kanc dereceden devlet memuru Piyot lyi, sabah yatanda mthi bir ba arsyla uyanr ve akam votkann etkisiyle neden olduu rezaletleri ve kendisini iine drd gln durumu hatrlayarak yzn buruturur; mr boyunca azna bir damla votka koymayacana yeminler ederdi. Ancak, sadece akama kadar srecek yeminlerdi bunlar.

Kara Bir Tren


Meryem, mr boyunca seyrettii tepeyi geip de arkasnda istanbul'u bulamaynca umutsuzlua dm, sonra daha ilerde grnen mor dalara dikmiti gzn ama o dadan sonra da baka tepeler ve usuz bucaksz tarlalar ortaya kt. nceleri, "Belki de u tepelerin arkasnda," diye oyaland ama sonra bundan vazgeti. Belli ki bildikleri yanlt, istanbul biraz daha tedeydi. Eri br tozlu yolda minibs sarsla sarsla giderken, kasabadan ayrln i burukluu, yerini evreyi grmenin heyecanna, baka yaamlar kefetmenin, izlemenin tadna brakmt. Bir ruh durumundan tekine ok abuk geebilen ve inanlmaz hzla yeni duruma uyum gsteren doas, Meryem'e yardmc oluyordu. En byk tedirginlii Cemal'di. Ona nasl davranmas, ne yapmas, nasl seslenmesi gerektiini bilemiyordu. Eskiden ba evine birlikte yemek gtrdkleri, patlak amur oynadklar, ember evirdikleri ocuk gitmi, yerine bambaka biri gelmiti. Bu yeni insan hi konumuyor, iri gvdesini zor sdrd minibs koltuunda uyuklayp duruyordu. Gz ucuyla bakt zaman yanm teninde, dizlerinin stne koyduu kaba ellerinde hi efkat krnts bulamyordu Meryem. Bu da onun cesaretini kryor, hatta bu tanmad adamdan korkmasna sebep oluyordu. Uzun bacaklarna bir kot pantolon geirmiti bu adam, stnde de eski bir parka vard. dem elmasnn iyice kk hale geldii zayf boynunda, gnein demedii kvrmlarda beyaz izgiler olumutu. Birka gnlk sakal kaplyordu yzn. Belki de askerde ok ksa kesilen salar uzamad iin yz hatlar keskinlemiti. Meryem bir de kendi zavall haline bakt. zbede haftalar boyu stnde olan eski psk giysiler iinde pek perian ve pisti. Ayana alvar, onun stne mavi iekleri solmu bir entari geirmi, izbeden karken Dne'nin getirdii yeil hrkay giyip ban da rtnce, her zamanki 'sokak kl'na b-

rnmt. Ayaklarndaki kara lastikler de kasabann amuruna batmt. O neeli ocukluunun nasl olup da birdenbire bu kasvetli ve aalayc hayata dntn bilemiyordu. 'Keke hi by-meseydim,' diye dnd. 'Keke hi bymeseydim, dier ocuklarla birlikte koup dursaydm sokaklarda, insanlarn arasna karsaydm ama olmad, olmad ite. Oramda buramda tyler kt, memeler byd ve sihir bozuldu. imdi, Cemal abi desem Cemal abi hani hatrlyor musun, hani bizimkiler deirmencilerin evine gitmilerdi misafirlie, onlarn bahesinde oynuyorduk; sonra tavuklara gzmz iliti. nce sen mi baladn ben mi bilmiyorum, tavuklar havaya atmaya baladk. Elimizden geldii kadar yukar frlatyorduk ve sonra onlarn git git gdaklayarak,. kanatlarn rpa rpa yere dmelerine glyorduk. Uuyorlar gibi geliyordu bize. Onlar gkyznden geen uaklar gibi yaptk diye seviniyorduk. Tavuklarn kokusu hl burnumda, stmze bamza yapan tyleri imdi bile stmde sanki. Zavalllarn bacaklarnn krldn bilmiyorduk. Sonra kim grd, kim syledi bilmiyorum, deirmencinin kars evden frlad ve yerde bacaklar krlm yatan tavuklar grnce bir feryada balad. Hani oradan hemen kam, nehir boyuna gitmitik hatrladn m? Akam eve dnnce teyzem ikimize de ceza vermiti. Her zamanki gibi yine sana kyamamlar, beni izbeye kapatmlard. Beni yle ok izbeye kapattlar ki zaten! Ne yapsam sutu: Yksek sesle glme Meryem, yle krtma Meryem, artk bydn, olan ocuklaryla oynama Meryem, onlarla ayn okula gidemezsin Meryem.' Onu ilkokul birinci snftan sonra okuldan almlard. nk kara sakallaryla herkesi korkutan amcas, ergenlii gelen bir kzn olan ocuklaryla yan yana oturmasn 'zina' olarak gryordu. Bartsnn altndan rkek rkek kasaba dndaki dnyay seyreden Meryem'in yol tabelalarn okumakta glk ekmesi bu yzdendi ite. Minibs, mavi tabelalar hzla geiyor ve o daha Kr' okuyamadan Krkkilise tabelas arkada ka-

lyordu bile. Yalnz okuduklar arasnda hi stanbul'a benzeyen bir ey yoktu; hibir kelime sle balamyordu. "Sende yle ok emeim var ki, yle ok bezini ykadm ki daha trnaklarmn arasnda boklarn duruyor." Teyzesi hep byle derdi ona. kizinden kalan emaneti bytme sorumluluunu sk sk bana kakard byle ama biraz nce kapy amamt. eride yle vicdansz, yle ta kalpli bir teyze olarak oturup durmutu. Evinden kovulmay anlayamyordu Meryem. Cemal de teyzesi gibi davranyor ve yzne bakmyor, konuma cesareti vermiyordu. Dndklerinin hibirini syleyemezdi. Minibsn sallantsndan ii geti, gzleri kapanmaya balad. Bir an uyukluyor, sonra bann ne dmesiyle kendine gelip doruluyor sonra nasl olduunu anlayamadan yine uykunun derinliklerine kayp gidiveriyordu. Neden sonra kendine geldiinde akam olmutu. Tarlalar, tepeler kaybolmu, gittikleri yolda evler, insanlar ve otomobiller belirmiti. Hem de ne ok ev, ne ok insan, ne ok otomobil. "te stanbul'a geldik," diye dnd. "Dedikleri kadar varm." Yan gzle Cemal'e bakt. Uyanm, byk ehre bakyordu o da. Minibs dier otomobiller yznden bazen duruyor, bazen ilerliyordu. ki tarafta l l dkknlar vard. nsanlar girip kyordu durmadan. Sonra birok otobsn, birok minibsn bekledii, insanlarn kaynat bir yere geldiler. Herkes antasn, bavulunu alp indi. Meryem'in ba dnyordu. Cemal, "Yr," dedi, sonra o l l yaplara doru gitmeye balad. Birinin nnde durdu. Kadnlar bir tarafa, erkekler br tarafa toplanmlard. Cemal bayla ona kadnlarn olduu yeri iaret etti. Meryem de gitti. Ortalk sidik kokuyordu. Kirli aynada hayalete dnm suratn grd; tepede yanan ampul onu ok yorgun gsteriyor ama bana hep bela olan yeil gzlerinin ltsn kesemiyordu. Bir kadn onu itti ve lavaboda elini ykamaya balad. Meryem onun iini bitir-

mesini bekledi ve, "Teyze buras istanbul mu?" diye sordu. Kadn onun yzne hayretle bakt, sonra umursamaz bir tavrla omuz silkti ve, "Hayr kzm," dedi. "stanbul, buradan iki gn iki gecelik yol!" Meryem hayret etti. iini bitirip ktnda Cemal bekliyordu. Onu, doru, caml ve hepsinde fener yanan kfteci arabalarndan birine doru gtrd. Birok satc birikmiti oraya; kiminin caml blmesinde nohutlu pilav grnyordu, kimi kaynam msr satyordu, kimi de kfte. Ortal mthi bir koku kaplamt. Meryem aln hatrlad. Cemal iine kfte, soan, domates doldurulmu yarm ekmei ona uzatt. Kendisi de almt. Bir kenara ekilip yediler. Meryem yedii kftenin lezzetine inanamad. Birok camiden,. ayn anda ezan sesi ykselmeye balad. Bu ehirde her ey ok gzeldi. Buras byleyse istanbul nasld kimbilir. Teyzesinin kapy amamas, evden kovulmas, kasabalnn onu korkutan ve utandran bir ilgiyle uurlamas aklndan silinip gitti. ini tarifsiz bir nee kaplad. Onca gndr izbede kapal tutulduktan, boynuna ipleri takp kardktan sonra, hayat gzel bir tatile benzemeye balamt. Cemal'in kabal bile bozamyordu keyfini. Onun peine taklm, yryp duruyordu. Garajdan ktlar. Yr Allah yr, yr Allah yr. Ne bitmez yolmu diye dnd Meryem, buras ne kadar byk bir yer. Bizim orda olsa, iki admda kasabann teki ban bulmutun bile. Ama o uzun yryn sonu da beklenmedik bir srprizle bitti. Hayatnda ilk kez grd tren istasyonu, "genzini yakan kokusuyla, trenleriyle, telal kalabal ve grltsyle bal bana bir nee kaynayd. Yzne bir glmseme yayld. Daha nce hakknda belli belirsiz fikir sahibi olduu her eyi tanmaya ve bir bayram yeri sevinci yaamaya balamt. Eski gnlerindeki gibi olsa, "Yaa be Cemal abi!" diye kahkahay basacakt ama imdi yapamyordu ite. Yine de Cemal'e minnet duyuyordu, kendisini cehennemden kurtarm, cennetin kaplarna getirivermiti.

Bir ara inzibatlar Cemal'i evirip bir eyler sordular, o da cebinden kard ktlar gsterdi. Yzlerinde dosta bir ifadeyle uzaklatlar. insanlarn klk kyafeti de karmakarkt burada. Kendisi gibi alvar giymi kyller de vard, bambaka bir ekilde, kasabadaki memur hanmlar gibi giyinenler de. Balarn Meryem gibi rtenler de grlyordu, salarn omuzlarna salanlar da. evreyi seyretmekten, insanlar izlemekten, her birinin davranlarna bir anlam vermekten mthi holanyordu Meryem. O kalabalk istasyondaki yzlerce kii trene bindi. Koridorlar bile insan doluydu ama kendileri 'oda' gibi bir yere oturdular. Meryem'e pencere ba dmt. Cemal yannda oturuyordu. Karsnda ise yal, ba bal bir kadn oturmaktayd. Kadnn yannda gen bir kz; ba ak. Onun yannda ihtiyar, kr bykl bir adam ksrp durmakta. Cemal abisinin yannda ise yeni evli gibi grnen gen bir ift; kzn ba ak, etek giymi, hem de ksaca. Oturduu zaman baldrlar grnyor. Meryem fotoraf eker gibi btn ayrntlar yerletiriyor zihnine. aryor mu? Hayr! Sadece mthi bir zevkle, iine birdenbire dt macerann tadn karyor. Yeni evli iftin el ele tutumasn gzlyor, parmaklarndaki kaln yzkleri gryor. Karsndaki kzn, annesiyle babasnn ortasnda btn terbiyesiyle oturduunu ama onlara aktrmadan trenin penceresinin nnden geen delikanlyla iaretletiini gryor. Yal anann, hznl ve nne dikilmi gzleri bunlar fark etmiyor ama Meryem'in btn duyargalar ak. Olan bir o tarafa gidiyor, bir bu tarafa ve kz bazen san savurarak, bazen rastlantyla bam evirmi gibi gz gze gelerek olana veda ediyor. Btn bunlar grmek de Meryem'in iini mthi bir bayram sevinciyle dolduruyor. Neredeyse kkr kkr glecek ama Cemal'den ekiniyor. Yoksa baka kimseden korktuu yok. Trene bineli birka dakika olmasna ramen, uyum yeteneine kr, sanki mr boyunca trenlerde gezmi gibi rahat.

Olanlarla kzlar arasndaki her ey onu ok neelendiriyor zaten. Ama salk ocana gittikleri gn o balonlar grp de glnce nasl azarlandysa, hep tersleniyor bu konularda. Salk ocanda hemireler halk sal iin doumdan korunma yntemlerini anlatyorlar. Ellerinde rengrenk tuhaf balonlar var. Bu balonlardan bazlarn iiriyorlar enlik olsun diye. Salk ocann iinde uumaya balyor balonlar. Bu Meryem'in ok houna gidiyor ve hem o balonlar kovalayp hem de kkr kkr glnce teyzesinin tokad ense kknde patlayveriyor. Ona yle davranyorlar ama daha sonra mahmur le sonu uykularna ekildiklerinde btn kadnlar bunlar anlatp eleniyorlar. Hatta salk ocana gelen ve adn bilmedii kaputu isteyen kylnn durumuna glmekten katlyorlar. nk adam hemirenin ne istediini sormas karsnda, "Bilemiyorum," demi. "Hani o keyf balonu!" Arkasndan gelsin kah kahlar, kih kihler! Ama kendisine gelince zalim bir tokat. Neyse o kaplarn amadklar odalar onlarn olsun. Orada mrlerinin sonuna kadar yataklarn zerine devrilip dedikodu yapsnlar. Artk Meryem aldrmyor bile. Hele ylan gzl Dne'yi hi aklna getirmiyor. Sanki evden o sabah deil de bir ay nce ayrlm. Derken tren birdenbire yreini azna getirerek sallanyor, hopluyor. Yolcular ne arkaya sallanyorlar. Aralarndaki kk masada duran su iesi kaynca atlp tutuyor Meryem ve bunun zerine karsndaki teyze ona glmsyor. Ve tren yola kyor Tkrtlar, uf uflar ve dd bile var. Meryem iinden, "Kara tren gelmez m'ola / Ddn almaz m'ola," trksn mrldanyor. 'Bir de sen glsen be Cemal abi,' diye dnyor, 'bir de sen eski gnlerdeki gibi olsan.' Ama keyfini bozmuyor, nk bu gidile o ii de halledeceinden, ocukluktaki gibi yine azndan girip burnundan kacandan emin. 'Askerde kocam fukara,' diye dnyor, acyor bile Cemal'e. Karsndaki kadn, "Hayrl yolculuklar kzm," diyor Meryem'e. "Nereye gidiyorsunuz?" yle ya; tren birok ehirden geecek herhalde.

Meryem gururla, "stanbul'a teyzecim," diyor. "stanbul'a gidiyoruz." Sonra, ok mu ileri gittim diye yan gzle Cemal'e bakyor. "Delikanl asker mi?" diye soruyor kadn. "Evet," diyor, "yeni geldi!" "Neyin oluyor, nianln m?" Bunun zerine Meryem ksk bir sesle, "Hayr," diyor, "amcamn olu!" Kadnn sorularna verdii cevaplar sessizliini bozmasna, Cemal'le arasndaki o sessizlik duvarn amasna yardmc oluyor. Bu bakmdan kadna kran borcu var. "Siz nereye gidiyorsunuz?" diye soruyor. Sanki stanbul'dan baka trenin hangi ehirlere urayacan bilirmi gibi. Kadn, "Biz Ankara'ya gidiyoruz," diyor. "Bu kzm Seher! Kardeini grmeye gidiyoruz." Arkasndan da kahrl kahrl i geirip, "Eer yetiebilirsek!" diyor. Meryem karanlktan dary gremiyor, ama cam ieriyi ayna gibi yanstyor. Kendi yzn ve dierlerini izliyor biraz. Yeni evli iftin uyuklar gibi yapp birbirlerine sarldklarn, ihtiyar adamn sigara itiini, yal kadnn ise sessizce aladn ve gzlerini sildiini gryor. Seher de dalgn m dalgn! Cemal yine put gibi oturuyor. Tata ses var, onda yok. Sanki insan deil mbarek, bir kaya!

Nuh Peygamberin Gemisi


Taka tak, taka tak, taka tak! Ortalk makineli tfekle taranyor ama her ey ok garip. Zaten o da, 'Ne garip bir makineli bu byle!' diye dnyor. nk dzenli aralklarla, bir ritim tutturarak ve hi kesilmeden srp gitmekte. Tren tkrts gibi. Cemal yerinden doruluyor ve koutaki btn arkadalarnn lm olduunu gryor. Hepsi vurulmu, beyaz yorganlar kana bulanm, yzleri gzleri paralanm yatyorlar. Makineli, ritmini srdryor. 'Buradan kamazsam ben de leceim,' diye dnyor Cemal, yavaa ranzasndan yere kayyor, kapya kadar srnyor.

Tam dar kaca srada bir de bakyor ki kapnn d olduu gibi su. Kapnn boyunu aan, belki de karakolun yksekliini aan bir su. Hayret ediyor. O suyun nasl olup da ieri bir damla bile girmeden, mavi saydam bir perde gibi kapy kapladn anlayamyor. Taka tak, taka tak, taka tak; makineli tfek devam ediyor. Oradan kmas iin suya girmesi gerektiini anlyor Cemal. Baka aresi yok. Kapdan dar szlp suyun iine doru kayyor. Su souk deil; hatta lk bile denilebilir. Yazn yzd gl suyundan daha lk olduu kesin. Tepesindeki aydnla doru yzyor Cemal. Tam nefesi tkenmek zereyken ban sudan karyor; bir de bakyor ki ne karakol kalm ortada ne de baka bir ey. Her yer su. Dalar, tepeler bile suyla kaplanm, vadiler suyla dolmu. Bir denizin ortasnda olduunu anlyor Cemal. Tam o srada arkasnda bir ses duyuyor. Bakyor bir kayk, kayn iinde de kara gzl bir ocuk; krek ekiyor. Bir yandan da ona, "Gel!" diyor. "Nereye geleyim?" diye soruyor ona. "Kaya gel! Yoksa boulursun." Kara gzl oban ocuu tanyor. "Sen lmemi miydin?" diye soruyor. ocuk glyor. "Ama ben, senin kafann G3 mermileriyle patladn grdm." "Bak," diyor ocuk glerek, "kafam yerinde! Hadi gel." Kaya kyor. "Ne oldu?" diye soruyor ocua. "Nuh tufan!" diyor kara gzl ocuk "Peki bu kayk ne?" "Nuh'un gemisi." "Biz nereye gidiyoruz?" "Cudi dana. Nuh peygamberin yanma." ocuun surat yava yava yitip yerine Memo'nun yz karken uyanyor. Kap alm, kondktr ieri girmi, biletleri sormakta. Tren tkr tkr gidiyor. Cebinden biletleri karyor. 'Otobs daha abuk ve daha rahatt ama,' diyor kendi

kendine, 'o para nerede!' Babas istanbul'a varmalarna ancak yetecek bir para tututurmutu eline. Hem yoksulluktan hem de dnyay ve fiyatlar bilmemekten. Bu yzden stanbul'a iki otobs bileti almas mmkn deildi. Tren ok daha ucuz. Karsnda siyah sal bir kz oturuyor. Yanndakiler de annesiyle babas besbelli. Yannda oturan adam, kars olduu belli bir kadna sarlp duruyor. Cemal gz ucuyla Meryem'i kesiyor. Kz kendi halinde, sakin sakin oturmakta. Yola ktndan beri aklndan kovduu ve askerlik anlarna gmlerek uzaklatrd soru, beynini burgu gibi oymaya balyor: 'Ben bu fukaray ne yapacam?' Ailenin kararna kar kmak olmaz, hele babann dediine hi kar durulmaz, zaten adam ldrmek de ciddi bir i deil, hele yzn yarm yamalak hatrlad bir kk kz halletmek. Ama bu konuda iine ilk kukular dren Emine oluyor. Kavakln derinliklerinde gzlerden uzak grtklerinde, "Btn kasaba bu grevin sana verildiini biliyor," diyor Emine. "Daha nceki kzlar gibi bu gariban da stanbul'a gnderilecek. Bu devirde byle ey kald m Allah akna? Senin ailen deli. Hi olmazsa sen elini kana bulama. Zavall kzn ne gnah var?" Sonra daha ciddi bir ey sylyor: "ki sene asker yolu bekledim, imdi bir de hapis yolu bekleyemem." Bir trl cesaret edip babasna anlatamad ama bir an nce evlenmek iin yanp tututuu Emine'nin bu uyars zerine eli aya kesiliyor Cemal'in. Ya yakalanr da ieri atlrsa; ne kadar ok isteyeni var Emine'nin. Hepsini geri evirip onu bekliyor ama hapse girerse beklemez. "Brak bakas yapsn," diyor Emine. "Ama ailede baka uygun birisi yok ki!" "O zaman kza ilimesinler." Ama bunu gel de babaya anlat bakalm. Azn ap hibir ey syleyemiyor ki bu derdini anlatsn. Yllardr Emine'yle gizli gizli konumaktan te bir ey yapamamann, ona el srememenin acs var iinde ama evdeki durum ok korkutucu.

Belki, diye dnyor, babamn bu isteini de yerine getirirsem, Emine iini de anlatacak bir frsat doar. Askerde Emine'yi ok dnm ama gariptir hi dnde grmemiti. Onu dnya ahret e olarak hayalliyordu; geceleri de ryalarna Saf Gelin giriyordu hep. Bir kere bile Emine'yle eytan aldatmasna uramamt. Saf Gelin'in ise bir trl yzn gremiyor ama geceleri onun sayesinde srlsklam oluyordu. Ne kadar aklndan uzaklatrrsa uzaklatrsn, Meryem gerekti, yanndayd ve bu iin ne pahasna olursa olsun yaplmas gerekiyordu. Emine haklyd ama Cemal'in de elinden bir ey gelmezdi. Baka aresi yoktu. 'Gece unu vagonun kapsna gtrsem,' diye dnd, 'herkes uykudayken boup ssz tarlalara atversem. Tren iki dakikada uzaklar gider oradan. Belki ertesi gn cesedi bulurlar ama bir ey anlayamazlar. Ya da bir kprden geerken atmak daha iyi. Uurumun dibinde kimse bulamaz onu. Zaten bulsalar bile, lm bir alvarl kz kimi ilgilendirir?' Askerlii boyunca yle ok lm grmt ve lmle yle ili dl yaamt ki hi yadrgamyordu; asl, lmn olmad bir hayat garip geliyordu Cemal'e. Eitimde yzbann syledikleri hi kulaklarndan gitmiyordu: "Trk milletinin varln ortadan kaldrmak ve ehit kanlaryla kazanlm vatan topran blmek iin uraan hainlere derslerini siz vereceksiniz," diyordu. "Trkiye Cumhuriyeti'nin lkesi ve milletiyle blnmez btnln korumak erefi, sizin sorumluluunuzda. Vatan uruna ehit denler cennete gider. Terristleri grdnz yerde ldreceksiniz evlatlarm. Unutmayn ki onlar, arkadalarnzn katili." Daha sonra yzba Krte diye bir dil olmadn, kendisine Krt diyenlerin dal Trkler olduklarn ve onlarn da dier Trkler gibi Orta Asya'dan geldiklerini anlatyordu ama buras Cemal'in aklna pek yatmyordu. nk Krtlerin ayr bir dil konutuunu biliyordu. Kendisi de biraz konuabiliyordu bu dili. Hatta blgenin kpekleri bile Krte anlyordu da, askerler Trke, "Hot!" diye seslendiklerinde stlerine

saldryorlard. Bir ara koridora kt Cemal. Hem tuvalete gitti, hem de kapnn durumunu gzden geirdi. Koridorda hasta bir kadn yere, gazete ktlarnn stne uzanmt. nliyordu. Banda, iki ocukla bir adam bekliyorlard. Kompartmana dndnde bir kavgann ortasna dt. Birok kii hep bir azdan konuuyordu. Yerine oturdu; karsndaki Seher adl kzla yannda oturan gen adam atyorlar, dierleri de bazen kar tarafa cevap yetitirmek bazen de yanndakini susturmak iin sze karyordu. Meryem kesine bzlm, hi sesini karmadan izliyordu tartmay. Oysa ilk atma onun yznden patlak vermi saylrd. nk Cemal'in dar kmasndan yararlanarak karsndaki yal kadnla biraz daha yarenlik yapmak istemi ve biraz nce niye olunu grme konusunda, "Eer yetiebilirsek" dediini, niye hep aladn sormutu. Kadn da bunun zerine Siyasal'da okuyan olunun imdi politik tutuklu olduunu ve hapis artlarn protesto etmek iin arkadalaryla lm orucu yaptklarn anlatmt yine gzleri yaararak. Yetmi gn gemiti; hibir ey yemiyor ve imiyorlard. Sadece biraz ekerli su; hepsi buydu ite. Balarna krmz bantlar balam, lm bekliyorlard. Her gn bir organlar iflas ediyordu; bir gn grme duyularn yitiriyorlard, br gn bellekleri gidiyordu. Geen gn televizyonda grmt olunu da tanyamamt. Rportaj yapan televizyoncular oluna bir mikrofon uzatmlard. Azndan tek kelime kmamt. Bo bo bakyordu yle... lm gibi. rgt liderleri, direnilerini lme kadar srdreceklerini sylyorlard. Ankara'da yaayan dier kz, kardeini grmeye gitmi ama bir deri bir kemik ve yatalak kardeini grmeyi baaramamt. Olunun birlikte lm orucuna balad arkadalarndan kimi lm, kimi de lm deindeydi. Belki onu grmeyi baarr, yalvarr yakarr ve lm orucundan vazgeirir diye Ankara'ya gidiyordu ite. Ne yapsnd... Ana yrei! Bu szler zerine gen adam lafa karm ve bir anann acsna sayg duyduunu ama o terristlerin de bu ii siyasi

bir propaganda haline getirdiklerini sylemiti. Bunun zerine de kzlca kyamet kopmutu. Cemal tam bu srada ieri girmiti ite. Seher gen adama, "Siz ne biim insanlarsnz?" diye baryordu. "Yzlerce gen lyor; klnz kprdamad gibi bir de annesine olunun terrist olduunu sylyorsunuz. Ne hakla? Ne hakknz var buna!" Adam da, "Kardein anti-terr yasasndan tutuklu deil mi?" diyordu. "Baka ne dememi istiyorsun?" "Benim kardeim terre bulamad. Hibir eyleme karmad." "Ama terrle mcadele yasasndan tutuklu deil mi? H? Deil mi? Syle bakalm!" ok hrsl ve kavgac bir tipti gen adam. Yannda oturan kars, bou bouna onu sakinletirmeye alyordu. Seher, "Kardeim sadece renci derneinde alt, kitap okudu," dedi. "Terrle hibir ilgisi yok." "Ama bu yasa, terristleri cezalandryor." "Terrle mcadele yasas denilen zulm yznden, ierde on bin politik tutuklu var be adam! Bunlarn dokuz bini duvara yaz yazm, kitap okumu, renci dernei kurmu okul ocuklar. Hi mi insafn yok!" Seher de avaz avaz barmaya balamt ve annesinin, "Uyma bunlara, uyma anam!" szleri onu yattrmaya yetmiyordu. Baba, ttnden sararm byklarnn altndan usulca sigara iiyor, hznl, derine kam gzlerle evreye bakyor ve hi sze karmyordu. "renciymi!" diye syleniyordu adam. Sanki karsndakilere deil de kendi kendine ya da karsna sylyormu gibi. "Ben onlarn ne biim renci olduklarn iyi bilirim." Seher, "Nereden bilirsin be?" diye patlad yine. "Hi kardeimle karlatn m?" "Kardein olmasa bile onlarn arkadalaryla ok arptm ben. Ne mal olduklarn iyi bilirim." Bu sz zerine anne rpnarak Seher'in azn skca ka-

patt; nk karsndakinin bir grevli, ya polis, ya gizli servis, ya zel tim mensubu olduunu anlayp balarna bir i gelmesinden korkmaya balamt. Ama Seher'in de gzleri akmak akmak olmutu ve zaten lmek zere olan renci kardeinin bu saldrlara uramasn sindiremedii her halinden belli oluyordu. Cemal'e, "Sen askermisin kardeim," dedi. "Bu kz syledi demin. Syle, bu kadar hakszlk olur mu? Yrei zaten para para olan bir anaya bu kadar hakaret edilir mi! Kardeim melek gibi bir insandr. Silah bile grmemitir hayatnda." Cemal ne diyeceini bilemedi. Byle durumlarda hep arrd zaten. Konumay beceremezdi. Yannda oturan gen adam, "Nerede askerdin karde?" diye sordu. Cemal anlatt. "ok arpmaya girdin mi?" Cemal ban sallad. Gen adam elini uzatt. "Benim adm Ekrem," dedi. "Olaanst hal blgesinde grevliyim. Bu da eim Sheyla." Sonra sustu. Cemal'in yanndaki kz tantrmasn bekledi ama Cemal hi oral olmad. Bir sre iin herkes kendi lemine dald. Trenin tkrtsndan baka bir ses duyulmad. Ama hi beklenmedik bir anda, ortal kartran daha byk bir olay oldu. Tartmann bandan beri sessiz sedasz oturmakta olan yal adam, durup dururken Ekrem'in yzne tkrverdi. Hi beklemedii anda yzne tkrk gelen Ekrem, bunun zerine ldrd. Ayaa frlad, adamn yakasna yapt, neredeyse tabanca ekecekti ama yal adam bu duruma hi aldrmyor ve glmsyordu. Yzne hlyal bir glmseyi yerlemiti. Yal kadn telala, "Bizim beyin kusuruna bakma memur bey," dedi. "O hasta! Raporlu! Ne yaptn bilmiyor." Bu arada antasndan kard bir hastane raporunu Ekrem'e doru uzatyordu. Ekrem bir sre ne yapacan bilemedi; glyd ama elinin altnda glmseyen, canl cenazeye benzeyen, akn ve hasta bir yal adam vard. En iyisi kadnn aklamasna kabul

etmek olacakt galiba. Kars da kolundan ekip, "Baksana adam kendinde deil," diyordu. Sonra kocasnn kulana eilip, "Meczubun biri," dediini duydu Cemal. "Elini kirlettiine demez!" Ekrem sinirli bir tavrla srgl kapy at ve koridora kt. Bandan beri tartmalar anlamayan ama olaylar dikkatle izlemekte olan Meryem, Seher'in yzne mthi bir glmseme yayldn fark etti. Hatta anne bile glmsyordu. Hlyal baklarla karya bakmakta olan yal adam, intikamlarn almt. "Bir de memur olacak namussuz! Bizim vergilerimizle alyor maam," dedi Seher dilerinin arasndan. Ekrem'in kars, "Sus kardeim," dedi. "Zaten adam zor durdurdum. Sonra ok fena cannz yakar." Seher'in, "Ne yapabilirmi?" diye daylanmas zerine de, esrarengiz bir ifadeyle, "Benden sylemesi!" dedi. "Dikkatli olun." Ekrem biraz sonra ieri geldi; yannda kondktr vard. Seherlerin oturduu taraf gstererek, "ite buraya yatrabiliriz," dedi adama. "Zavall kadn yerlerde srnyor. lp gidecek belki de. ok sancs var. Byle durumlarda sakatlara, yarallara, hastalara ve hamilelere yer verilir." Darda yatan hasta kadn gsteriyordu. Kadnn kocas da ban uzatm merakla ieriyi szyordu. Kondktr, "Beyefendi doru sylyor," dedi. "nsaniyet namna hastay buraya alalm." Seher, "Niye kar tarafa deil de buraya?" diye sordu fkeyle. Ekrem, "nk burada iki ayr aile yolculuk ediyor," dedi. "Drt kiiyiz. Hem benim eim de rahatsz. Siz imdi yardm edin, sonra deiiriz." Bir yandan da glmsyordu. Yal kadn, "Hadi kzm!" dedi. "Urama artk." Valizlerini alp koridora ktlar. Yerdeki hasta kadn kaldrld ve yeil suni deri sraya yatrld. Ya belli olmayan, otuz mu elli mi yanda olduu anlalamayan Anadolu kadnlarn-

dan biriydi. Ba bir atkyla sklmt. Yznden, ok ar ektii belli oluyordu. Kocasyla iki ocuu da kadnn ayak ucuna iliti. Adam Ekrem'e, "Allah raz olsun," dedi, "Allah ne muradn varsa versin." Ama Ekrem'in akl hl dar kan ailedeydi. Cemal'e, "Bakma byle grndklerine arkadam," dedi. "Hepsi kzl komnist. Bunlarda aile mefhumu falan da yoktur zaten. Bu yal kadn gibi grnenler de ana falan deil, Apo'nun cariyeleri. Hem buras z be z Trk yurdu. Krdm, Aleviyim, solcuyum diyen eksin gitsin baka diyara." Zaferini kutlamak iin bir sigara yakt, Cemal'e de ikram etti. Kompartmana yeni giren kyl, yanndaki sepeti at ve iinden yufka ekmei ile kelek peyniri kard. "Buyurun!" diye onlara uzatt. Hibiri almad. Bunun zerine adam kelekle yapt drm yemeye balad. Karsna pek bakmyordu. Kadn inleyip duruyordu. Sheyla' nn, "Senin hanm yemez mi?" sorusu zerine de ona bakt ve, "Yoo!" dedi. "Onun boazndan gemez. Hasta. Ankara'ya ameliyata gtryom. Karda Numune Hastanesi'nde hademe." Drmn bitirdikten sonra da horultulu ve derin bir uykuya dald. Tren gecenin iinde tkr tkr giderken Meryem'in ayaklar uyutu. Mthi sklmt, her yeri karncalanyor, ayaa kalkp hareket etmek istiyordu ama bunu nasl yapacam da bilemiyordu. Cemal yannda yine uyuyordu. Zaten yola ktklarndan beri uyumaktan baka hibir i yapmamt. Meryem btn cesaretini toplad ve yavaa ayaa kalkt. Ses karmyor ve yalnayak cam krklarna basar gibi dikkatli yryordu. Tam kapya doru iki adm atmt ki Cemal'in, "Nereye kz?" diye sorduunu duydu. "Hii," dedi, "darya." krler olsun Cemal sesini karmad; bunun zerine, nasl aldna dikkat ettii srmeli kapy kaydrp koridora kt. Koridor botu imdi; belli ki yerinden kaldrlan aile,

baka vagonlara yer aramaya gitmiti. Belki de Ekrem'e, yerde oturduklarn grme zevkini vermek istemiyorlard. Tren mthi bir hzla gidiyordu. Meryem bunu koridora knca daha ok anlamt. ki yana sallanyor, gcrdyor ve korkun grltler karyordu; yle ki tutunmasa decekti. Vagonun sonuna doru yrd ve stnde, daha nce ehirde grd gibi 00 yazan bir kapya geldi. ieri girdi ve dmemek iin tutunarak aynaya bakt. Seher' in gzleriyle kendisininkileri karlatrd. Onun gzne srme ekilmiti. ok gzel grnyordu. Salarn da omuzlarna salvermiti. teki kadnn ise yz boyalyd. Gzne, kana, yanaklarna eit eit boya srm ve o da ok gzel olmutu. Onun da sa akt. Meryem bartsn kard. Salarn omuzlarna dkmeye alt ama bir sredir ykanmad iin uzun salar yle birbirine girmiti ki, almyordu. Bibisinin ykamasnn stnden ok zaman gemiti. Zaten o izbeye temiz sa m dayanrd? Ani bir kararla ban eip muslukta ykad; orada duran sabunla kprtt, ip gibi akan suda zorla durulad. Sonra yine slak salarnn stne bartsn balad. kmadan nce yapt son ey ise yanaklarn imdikleyip kzartmak oldu. Bir yandan da ne yaparsa yapsn o berbat giysileriyle teki kzlarn eline su dkemeyeceini biliyordu. Onlarn ellerini, bakml ojeli trnaklarn, salarn, boyunlarndaki kolyeleri, kollarndaki saatleri milimi milimine incelemiti. Sheyla'nn dar etei gibi siyah bir eteklik iinde hayal etti kendini. Heyecanland. Belki de istanbul'da byle eyler giyecekti. Belki o da Sheyla ve Seher gibi gzel olacakt. Nenesinin, "Gnee sen doma ben doaym diyen gzler," tekerlemesini hatrlad. Tamam, gzleri deiikti, pek kimselerde de yoktu ama tek bana neye yarard ki; o kadar kirin pasn, rtnn iinde gz m grnrd! Kapy ap koridora ktnda, Cemal'in ayakta dikildiini ve sigara itiini grd. Yrei hoplad; ne yapacan bilemedi. Kzmt herhalde; kalar pek atkt. Acaba yanndan

geip odaya gitsem mi diye dnd. Baka aresi de yoktu zaten. Neredeyse yok olmaya alarak sessizce o tarafa doru yrd ama Cemal tam yanna geldiinde koluyla durdurdu onu. Hem de, "Dur kz!" dedi. Meryem sevindi bunun zerine. Onun kendisine ne dediine aldrmyor, sadece konumasna seviniyordu, isterse kzsn, isterse barsn ama konusun. Meryem durdu, duvara tutundu, bir sre sallandlar. Sonra Cemal, "Bak kz," dedi, "buras trenin kaps." Meryem kendini tutamad, "Biliyorum. Akam oradan bindik ya," deyiverdi ve Cemal'i biraz daha kzdrdn dnd. nk ani bir hareketle kapy amt, ieriye mthi bir rzgrla birlikte, kulaklar sar edecek bir grlt doluyordu imdi. Cemal eilip dar bakt ve sonra rzgrdan soluu tkanarak Meryem'e, "Sen de bak!" dedi. Meryem, bunun eski gnlerindeki gibi bir oyun mu yoksa tehlikeli bir det mi olduunu anlayamad; pek can da istemi144 yordu ama baka aresi olmad iin kapya skca yapp ban dar uzatt. Yzne rzgr arpyor, cann yakyordu. Gzne bir ey kat. Tren korkun bir hzla bir dnemeten dnyor ve ddk alyordu. O ddk Meryem'i daha ok korkuttu, ban o karanlkta bir yere arpacakm gibi hissetti ve can havliyle kendini ieri att. Cemal orada duruyor ve onun yzne bakmyordu hi. Utanga bir ifadesi vard. Meryem ona biraz nazlanmak iin, "Gzme bir ey kat Cemal abi," dedi. "ok acyor. Bakar msn?" Cemal hibir ey sylemeden uzaklat.

Bolukta Sallanan Ada


Profesr teknede bir afak vakti gzn atnda, hayat boyunca unutamayaca bir mucizeyle karlat: Karsnda koni biimli bir ada vard ve ada gkyzne doru ykseliyordu. Tuhaf olan ise kaya paras gibi grnen adann denize hi dokunmamasyd. Bolukta duruyordu ada; tanrsal bir g onu havada tutuyordu. Ancak Rene Magritte'in tablolarnda grlebilecek bir eydi bu: Onun o byl, eyann boyutunu

ve duruunu deitiren, yerekimini hie sayan dehasnn yaratabilecei bir nesneydi. Havada asl bir adayla daha nce hi karlamamt, byle bir eyi ryasnda bile grmemiti Profesr. Sisler iinde, st makilikle kapl bir ada; bolukta sallanan bir kaya. Aklm oynatyorum galiba, diye dnd ama hi dehet duymuyor tam tersine ii minnetle doluyordu. Demir ald ve adaya doru gitmeye balad. Bu masal adasna kmak istiyordu ama ne yazk ki ykselen gne adann nefes kesici gzelliini alp gtryor ve onu sradan bir ada konumuna indirgiyordu. Yaklatka yz binlerce Ege adasndan biri oluyordu. nk o sivri adann eteklerini kaplayan ve suya deen blmn gzlerden gizleyen su buhar dalyordu. Buna ramen keyfi kamad Profesr'n; afak vakti o mucizeyi, hayada asl kayay grmt ya. 'Mitoloji ancak byle bir iklimde boy atabilirdi,' diye dnd. Gerekten mucizelerle doluydu Ege denizi. Denizin durmadan deien rengi, tek tk grnen akamst bulutlarndan szlen tanrsal k, hele koku; o insana bin bir lgnlk ilham eden, sra d bir eyler yapmaya kkrtan ve, "yi ki yayorum!" dedirten delirtici koku. Denize alal ka gn olduunu bilmiyordu; nk saymyordu gnleri. Dnyayla ilikisi, sadece urad kk ky kasabalarndan yapt alverile snrlyd. Hayatndan zaman ve mekn boyutu kaybolmutu sanki. Rzgr nereye doru eserse oraya doru gidiyordu. Hayat boyunca bu szn mecazi anlamn ok kullanmt ama bu sefer gndelik bir gerei ifade ediyordu. Elverili rzgrlar belirliyordu ynn ama bazen de motoru altrp alelacele uzaklamas gereken durumlar olmuyor deildi. Denizde motor altrmak gibi, bir yelkenciye hi yakmayacak bir ayba mecburen katlanyordu. nk bir-iki gn gezince fark etmiti ki Ege aslnda bir dehet denizi. Trkiye ve Yunanistan donanmalarnn karlkl olarak glerini denedikleri bir sava alan. Trkiye kylar ve Yunan adalar birbirine ylesine yaknd ki, hangisinin kime ait olduunu bilmek bile zorlayordu. Ama Yunan adalar, kylarna 3

milden fazla yaklalmasn istemiyor ve eer bu snrdan ieri girecek olursa ya Mytilini'den, ya Samos'tan bir Yunan hcumbotunun frlayp stne doru geldiini gryor ve hemen yekeyi krp Trk kylarna doru kamaya alrken, hz artrmak iin motoru da altryordu. Bu kez, srekli izlemede olan Trk sahil muhafazas durumdan ikilleniyordu. ok tuhaf bir durumda kalmt. Baz yerlerde Trk kylaryla Yunan adalar birbirine o kadar yaknd ki, brakn 3 mili, yarm mil bile mesafe kalmyordu arada. Mesela Samos adas ile Kuadas'na yakn burnun aras ksa bir yzme mesafesiydi. Oradan rahata geiliyordu ve zerine hibir hcumbot saldrmyordu; demek ki corafyann zorlad yerlerde kurallar ilemiyordu. Arada bir, manevra yapan Trk donanmasnn gemilerine rastlyordu. Alt sava gemisi arka arkaya, Yunan adalarna gzda verir gibi ok yakndan geiyor ve Profesr'n hayretle alan gzleri, fze rampalarnda fzelerin bile hazr ve havaya dikilmi olduunu gryordu. Sava gemilerine biraz yakn getiinde, Trk subaylar ve askerleri kendisini buz gibi baklarla szyorlard. Tehdit edici bir tavrlar vard onlarn da. Ksacas Profesr, Yunan hcumbotlarndan da Trk sahil muhafaza ve donanmasndan da, bu sava havasndan da bkmt. En sakin gnde, tekne hafif rzgrla tatl tatl sallanrken ve suyun prtsndan baka bir ses duyulmazken birdenbire sava jetlerinin sar edici grlts kaplyordu ortal. Trk ve Yunan jetleri, adna it dala denilen dehet oyununu oynuyorlard. Bazen de haki renkli askeri helikopterler dolayordu. O ise kendisini ne Trk, ne Yunanl hissediyordu. Ege'de dolaan bir insanoluydu sadece ve oradaki devletler, bu sradan memeli yaratn huzurunu bozuyordu; aynen adalarda otlayan keilerin huzurunu bozduklar gibi. Byle dndn bilseler, onu kaza oturturlard. Nasl olur da bir Trk evlad byle dnr? Hi vatan sevgisi yok mu sende? Damarlarnda Yunan kan m akyor? Bu millet

seni okuttu adam etti, imdi ekmeini yediin lkeye bak sokuyorsun! 'Byle bir lkede domak iin ne gnah iledim acaba?' diye dnrd sk sk. Profesr'n ne milli bir ba vard, ne dini ne de ideolojik. oktandr hayatnda 'deer' olarak alglayabilecei hibir ey olmadn biliyordu. Kemalist dnemin yetitirdii rencilerin pek ou, laik eitimin etkisinde kalarak dinle hi ilgilenmez ama ulusal bilin bakmndan pek gelimi olurlard. Nedense kendisinde ikisi de yoktu bunlarn. Lise dneminde solculuk modayd. Dnyann 68 kua etkilerine girdii o dnemde, niversite igalleriyle balayan renci birlikleri, birer solcu rgte dnmt. Irfan'n hibir eye inanamama sorunu, onun solcu olmasn da engellemiti ki o yllarda, pek garip bir durumdu bu. Ortalk gsterilerden, protestolardan, bildirilerden, polisle atmalardan geilmiyordu. Bu grupta yer alabilmek iin biraz kendisini zorlamt ama olmuyordu ite. Solcular da aynen saclar, milliyetiler ve dinciler gibi fanatik buluyordu; ne yapsn elinde deildi. ok sonralar ders srasnda kendisine, "Hocam sizin 68 kua..." diye sze balayan bir kz renciye, azndan bir sz karm ve, "Ben pek 68'le ilgilenmedim, daha ok 69'la ilgilendim," demi ve kzn kpkrmz olmas karsnda da dier rencilerle birlikte pikin pikin glmt. Mslmanlk da uzakt kendisine, Trklk de! Milli bayramlarda okulda, "Senin gzlerin yeildi temenim!" iirleri okunurken, o sigara imeye tyerdi. Ramazan boyunca da orula falan ilgisi olmamt hi; namazla da yle. Yalnz bir Kurban Bayram sabahnda, Hidayet'le birlikte bayram namaz klmaya heveslenmi ve camiye gitmilerdi. Kendilerine sorulacak olursa 'grgr olsun' diyeydi bu yaptklar i. Bayram namaz, sabah 6'y 3 gee klnacakt ama o saate doru gidilirse caminin ok kalabalk olacan ve ieri bile giremeyecekleri sylenmiti. Bu yzden camiye geceden gittiler. Ayakkablarn darda kardlar ve en ne geip hallarn s-

tne oturdular. Camide birka ihtiyar vard ancak. Onlar da ibadetlerine dalmlard. Fsl fsl bir konuma tutturdular. Saatler ilerledike cami kalabalklamaya balad. nce ilk sra doldu; sonra arkalara doru sralar artmaya balad. Bir sre sonra camiyi yzlerce kii tka basa doldurdu, imam minberden vaaz veriyor, ahlaktan, dinden, peygamberden, Atatrk'ten ve kahraman ordudan sz ediyordu. Saatlerdir orada oturduklar iin iyice sabrszlanmaya balamlard; namaz bir an nce bitse de buradan ksak diye can atyorlard. Sonra imam yerini ald ve iki ocuk, imamn tam arkasnda olduklarn grdler. Sonra mezzin ezan okudu ve imam namaz kldrmaya balad. Kara cbbesi ve saryla tam nlerindeydi ve Allahuekber deyince, iki elini kulaklarna kaldrd. Onlar da aynsn yaptlar. Oradan buradan edindikleri bilgilere gre ikinci Allahuekber dediinde rkuya varmalar, yani dizlerine eilmeleri, nc Allahuekber'de de secdeye kapanmalar gerekiyordu. Meer bayram namaz deiik khnrm. kinci Allahu ekber'i duyunca eildiler ama bir de baktlar ki ne imam eiliyor ne de cemaat. Koca camide, yzlerce kii arasnda bir tek ikisi eilmi, ilerinden bir glme kaynad. Sessizlik ve sayg ortam, sabaha kadar gerilmi sinirlerini zorluyor ve nne geemeyecekleri bir glme refleksi yaratyordu. Hk mk ederek kendilerini tutmaya altlar. nc Allahuekber'i duyunca biraz da durumdan kurtulmak iin kendilerini hemen secdeye attlar. Alnlar halnn stnde ve gzleri kapalyd ama bir sre sonra durumda bir tuhaflk olduunu sezdiler. Balarna kaldrp bir de baktlar ki herkes ayakta. Hemen toparlanp doruldular; ilerinden gelen glme ihtiyac artk onlara azap vermeye balamt, imam bir kez daha Allahuekber deyince, bu kez tecrbeli Mslmanlar olarak ayakta kaldlar ama bu sefer de herkes yeri boylamaz m! ikisi ayakta sap gibi dikilip ne yapacaklarn ardlar ve artk kahkahalarna engel olamayarak secdeye eilmi srtlara basa basa caminin en geride kalm kapsna doru komaya baladlar. Secdedeki insanlar homurdanyor, yere dyor, devriliyor ve bu kutsal ibadet srasnda stlerinden ne geti-

ini anlayamyordu. Bir sre sonra canlarn darya zor atp ayakkablarn buldular ve gzleri yaarncaya . kadar glmekten laka olmu bir halde sokaklar arnladlar. Profesr'n hayatndaki ilk ve son din tecrbesi bu oldu. iinde yaad Kemalist Cumhuriyeti evrede ok allm bir durumdu bu zaten, imamlarn ve mezzinlerin sokakta dini giysiler giymesinin yasak olduu laik Cumhuriyetin okullarnda din dersi de yoktu. Bu yzden iinde hibir dine ait olma duygusu gelimemiti. Yurtdndaki toplantlarda kendini biraz garip hissetmesinin temel nedeni buydu galiba. nk karlat bilim adamlarn Hristiyan ve Yahudi diye dnmyor, "Bak ite bir Hristiyan, bir Yahudi!" demiyor, mesleklerine, grnlerine ve kariyerlerine gre ayryordu ama bir sre sonra onlarn kendisini Mslman olarak tanmladn anlamt. Kolektif bir kimlik; Mslman! Oysa gerek deildi bu. Trkiye Cumhuriyeti'nde eer Yahudi, Ermeni ve Rum deilse, herkesin nfus czdannda Dini: slam yazard, ama ou kii bunun farknda bile deildi. Tabii bir de Hidayet'le birlikte snnet amatasn yaamak zorunda kalmlard. Beyaz giysileri iinde bin bir elenceyle avutulmaya alldktan sonra, pipisinin ucunun ekildiini ve oraya keskin bir ustura indiini grmenin oku, daha sonra yaad pansuman ikencesi yannda bir hiti. Modern snnetiler belki bu ii kolaylatrmt imdi ama kendi zamanlarnda kesilmi olan organn ba gazl bezlerle balanyor ve sonra kurumu kanlarla yapm olan bu bezleri koparp almak ve penisilin tozu serpmek insan lk la bartyordu. Pipisini, yle mosmor, kanlar iinde ve yaral grnce, "ok irkin oldu," diye dnmt. "Ben bunu kimseye gsteremem." Baz ocuklarda ise deri yapk oluyor, bunlara 'kapal' deniyordu. Onlarn snneti daha byk bir ikenceydi. Nedense Trk halk snnetin ok iyi bir ey olduuna inanr ve bunu byk bir temizlik sayard. Oysa rfan, Trk erkei denilen trn hayat boyunca devam eden kadna tapma ve

kadn dmanl elikisinin, kk yata geirilen bu snnet travmasna bal olduunu dnyordu. Trk erkekleri, snnetin onlar AiDS'ten de koruduuna inanrlard. Bu yzden nce Karadeniz kylarn, sonra da stanbul bata olmak zere btn byk ehirleri ve Antalya gibi ky kentlerini dolduran binlerce Rus kzyla yatarken hi kimse tedbir almazd. nk snnetli olmak korurdu onlar. Bu konuda daha garip detler gelitirmi olanlar da duyulmutu. Mesela Karadenizliler sevimeden nce Rus kzlarnn bacak aralarna limon skyorlarm. Sorun eer mikroplar krmaksa bu da bir yntem deil mi? Limon sklan yerde ADS mi kalr? Hem limon giren yere doktor girmez ki! Ayrca kzlarn tad hastalklar kimsenin gzn korkutmazd buralarda kolay kolay. On yllarca nce kylere ilk kez elektrik geldiinde, o tellere dokunmann insan ldrecei uyars zerine birok erkek, "Yiit adam uncack telden mi korkar?" diye elalemin gz nnde elektrik tellerine sarlm, sonra da dileri takrdayarak ve zangr zangr titreyerek telef olup gitmiti. AiDS'ten korkmak da Trk erkeinin kendisine yaktrabildii bir davran deildi. Sovyet iktidarnn kuruluundan sonra stanbul'a binlerce Beyaz Rus gelmiti; Sovyetler'in yklndan sonra da beyaz tenli Rus kzlar basmt ortal. 1917'den sonra Beyaz Ruslarn kurduu Rejans lokantasnda sar votka iilip Kievski yeniliyor ve krk yakal k hanmlarla beyler Pera'nn nezih mzikhollerinde piyano dinliyorlard. Sonralar Rusya ve Ukrayna'dan gelen uzun bacakl, incecik, saydam tenli sarn kzlar ise daha ok Laleli evresinde i tutuyor, arada bir iadamlarnn tekneleriyle Ege ve Akdeniz kylarndaki seks gezilerine alyorlard. Karadeniz kylarnda bacak aralarna limon sklyordu talihsizlerin ama Akdeniz'deki tatil beldelerinde de hoa vakit geiriyorlard. Bir ans meselesiydi bu. niversite eitimi grm fidan boylu gen kzlarn kimi, ksa ve kaim bacakl, kt, omuzlarna kadar siyah kllarla kapl adamlarla yataa giriyor,

kimileri de daha rafine ve zengin evrelere sokulmay baaryordu. Bir sr hikye dolayordu ortalkta. Bu hikyelerin en ilginci, rfan'a arkadalarnn anlatt ye sadece erkeklerin bildiine inanlan bir srd. Bodrum ve Trkbk'ndeki pahal otellerde aileleriyle birlikte denize giren iadamlarnn bulduu bir yntemdi. Bu otel ve tatil kylerinde daha ok Latin mzik alyor ve insanlar ellerine bir tek kitap ya da dergi almadan sabahtan akama kadar balk istifi gibi sahilde gneleniyor, akam da diskoda eleniyorlard. Bu arada denizden bir srat teknesi yanayor ve mayolu arkadalar iadamn, krfezde bir tur atmaya aryorlard. Adam da karsnn ve ocuklarnn yanndan gnl rahatlyla kalkp gidiyordu. yle ya ayakkablar bile olmayan mayolu bir adamn, arkadalaryla krfezde yarm saatlik bir deniz turu atmasndan daha masum ne "olabilirdi ki. Ama iler hi de yle deildi dorusu. Krfezdeki adann arkasnda bekleyen byk teknede, stanbul'dan zel olarak getirilmi ve bir haftalk paralar nceden denmi Rus ve Ukraynal gzel kzlar bulunuyordu. Bir arkada bu kzlarn effaf tenlerini, "Kiraz bile boazlarndan geerken pembe pembe grlebiliyor," diye anlatmt. Sk anlatmd dorusu. adamlarnn kzlara limon skmak gibi bir ikence yntemi yerine prezervatif kullanmay yelediklerini eklemeye gerek yok herhalde. Bir saat sonra nee iindeki grup tekrar otele dnyor ve adam gnelenmekte olan karsna ve ocuklarna kavuuyordu yine. Hem de stten km ak kak olarak ve ertesi gnk krfez gezisinin dn kurarak. Eee, drt karl ve bol cariyeli Osmanl dneminden, ellialtm ylda tekelilie gemek kolay olmuyordu dorusu. Bu da, erkekleri byle areler bulmaya itiyordu. Snnet ve limon sayesinde AiDS'ten de kimse korkmuyordu nasl olsa. yi ama imdi Bat gazetelerinin de snnetli erkeklerin AiDS'e kar daha direnli olduunu yazmalarna ne demeli? Bu ilkel adamlar hep hakl karlard zaten. Profesr rzgr arkadan alyor ve pupa yelken hzla kayarak gney denizlerine doru gidiyordu. Gneye indike Trk

ve Yunan sahil terrnn biraz azaldn fark etmiti. Sanki kuzey daha gergin bir sava alanyd, gney ise herkesin kabul ettii ortak bir tatil denizi. Bu yzden tekneyi mmkn olduu kadar gney sularna ynlendirdi. Bazen dingin ve huzurlu bir le sonrasnda tekneyi alargaya brakyor, denizin zerindeki k krlmalarm, adalar ve bu adalarn zerindeki koyu ve asrlk servi aalaryla evrili bembeyaz Ortodoks manastrlarn, Trk kylarndaki kk minareli minyatr camileri seyrediyor ve bir kez daha Giritli byk adam hatrlyordu. "Bu uyum bozulmasn Tanrm," diye dua ediyordu Kazancakis. "Baka hibir ey istemiyorum senden. Bir tek bu uyum bozulmasn ne olur.

Kendi istedii de buydu ite.


Gnler getike hayatn deitirme kararnn ne kadar doru olduunu ve kendisini nasl zgrletirdiini, deitirdiini hissediyor; sanki ii kanatlanyordu. Gece 'buhranlar' da tam olarak gemese bile azalyordu sanki. Yine ilalarn alyordu ama artk daha iyi uyuduu gibi bir duyguya kaplmt. Gece karanlnda tekne bir tabut gibi gelmiyordu ona galiba. Hadi en azndan kapa kapal bir tabut gibi gelmiyordu diyelim. Bir gn, alveri ettii marketten byk bir karton ald, yarsndan kesti ve kaln bir kee kalemle birinin stne bir Robert Frost iiri, tekinin stne Mevlana'dan bir sz yazp kamarasna ast. ok sevdii ve sk sk okuduu Frost'u serbest bir biimde yle evirmiti: lyorum dostlarm Bu kez son durak Ama beenmezsem geri gelirim lm de renmi olarak! teki kartona krmz kee kalemle Mevlana'nn, "Ya olduun gibi grn, ya grndn gibi ol!" szn yazmt. Gnlerdir tra olmad iin eskiden sadece enesinde olan ak sakal imdi btn yzn kaplamaya balam, taran-

mayan salar ve heybetli gvdesiyle kendisini neredeyse mitolojik bir tanr gibi hissetmesini salamt. Balarndan kurtulduka kalender bir hal geliyordu stne. Ritmi dyor, hareketleri yavalyor, kalbi artk eskisi gibi telala rpnmyordu. Hele bir de o gn talihi yaver gitmi de oltasna iri bir karagz ya da fangri taklmsa demeyin keyfine. Bal, hemen temizleyip stne biraz zeytinya ve limon koyarak i i yiyordu. Yemek mzii ise hibir zaman deimiyor, Jean Pierre Rampal'in flt, mart sesleriyle garip ve hibir zaman bestelenmemi bir kanon oluturuyordu sanki.

Sen Hi Mucize Grdn m?


Cemal'in, ktkl, palaskas, telsizi ve bayla birlikte komando giysilerini karp da hi yokmu gibi duran sivilleri giydii gn iine ken rkeklik ve fke karm duygu, yerini yava yava bir aldrmazla ve kalenderlie terk ediyor gibiydi. lk gnlerde olsa, kompartmanda ba gsteren kavga ve gerilim onu ileden karr ve birilerini tuttuu gibi camdan sallayverirdi. Ama imdi her ey kendisine, uramaya demeyecek bir oyun gibi geliyor, sanki olaylar uzaktan seyrediyordu. Yanndaki smkl kz bir an nce halledip kasabaya dnmek ve Emine'yle evlenmekten baka bir ey yoktu aklnda. Emine'yle arasna nce askerlik dikilmiti, imdi de bu kz giriyordu: Keye bzlm, burnunu eke eke bir hal olan ve hasta gibi grnen kz ocuu. Pek perian bir halde olduunu dnd onun. Gece iyiydi ama sabah olup da tren usuz bucaksz Anadolu bozkrlarn yara yara giderken, camdan szlen i kta onun hastalanmaya baladn grmt. Akam, trenin kapsn atnda o zayf bedeni karanla yuvarlayabilseydi imdi btn dertlerinden kurtulmu olacak, stanbul'a kadar gitmesine bile gerek kalmayacakt. Emine hasreti, Selahattin'i grme isteini bile bastran yakc bir hal almaya balamt. stanbul nasl olsa bir yere kamyordu, evlendikten sonra da gidebi-

lirdi ama Emine her an elinden gidebilirdi. Eer ii becerebilmi olsayd, ilk istasyonda iner ve baka bir tren bularak, an be an Emine'ye yaklamakta olduunu duya duya giderdi. Oysa imdi srekli uzaklayordu. Kz niye bir civciv gibi ensesinden kavrayarak itemediini anlayamamt hi! Bu davranna bir anlam verememiti; iinden gelmemiti demek ki! Daha sonra dnnce, kompartmanda durmadan olay karan memurdan ekinerek yapmadna hkmetti. Belli ki adamn gvenlik gleriyle bir ilikisi vard ve herkesin iine burnunu sokup duruyordu. Nasl olsa kzn ortadan kaybolduunu anlar ve ihbar ederdi. Hele kendisi de ortadan kaybolursa daha da ktleirdi durum. Bu yzden ldrme iini Ankara'dan sonraya brakmas gerekiyordu. Memur, orada ineceini sylemiti; Ankarastanbul arasnda daha rahat hareket edebilirdi. Bir yandan da kk bir kz ldrmenin bunca soruna yol aabilmesine ayordu dorusu. nk dalardaki sava srasnda kimse bir lnn hesabn tutmazd. Ama sivil dnya yle deildi ne yazk ki. Emine'nin dedii gibi dikkatli olmas ve yakay ele vermemesi gerekiyordu. Meryem sabah olduunda, ban demir mengeneyle skan bir aryla uyand. Bedeninde hissettii halsizlik ve boazyla gzlerinin yanmas da cabasyd. Glkle yutkundu. Gnlerce izbede kapal kalm gvdesinin bu kadar heyecan kaldramadn dnd ama o anda aklna akamki tren kaps maceras geldi. Salarn ykam, sonra yemenisini balam ve ardndan pslak olan ince yemeniyle o dondurucu rzgrda kalmt. Kendisiyle hemen hemen hi konumayan Cemal abisi, neden onu kapdan bakmaya zorlamt ki sanki? Gece tkr tkr giden trenin sallantsnda ii geip de uykuya dalmadan nce, trende grd kadnlar dnmt. Onlarn her bir ayrnts kafasna kaznyor, parmaklarndaki ojeler, yzkler, dar pantolonlarnn kalalarna oturuu ya da dizlerinin biraz stnde biten siyah eteklerin akta brakt bacaklarnn beyazl, serbest tavrlar, salarn yle bir savurup dzeltmeleri aklndan kmyordu. Hele Seher'in trende,

anasnn ve babasnn yannda o yabanc erkekle atr atr kavga etmesi, ona fkelenmesi mthi bir eydi. Onu izlerken ii heyecanla dolmutu Meryem'in. Adam, onca laf iitmesine ve yzne kar barlmasna ramen Seher'e elini kaldrp vuramam, onu ayaklar altna alp ineyememi, stne stlk bir de babasndan tkrk yemiti. Ne acayip bir dnyayd bu byle. Oysa kendileri erkeklerin yannda konuamaz, yemek yiyemez, tuvalete gittiini belli edemez, hatta gebeliklerini bile saklarlard. Bir kz bir eve gelin gidip de hamile kald m, bu ayb aylarca herkesten gizlerdi ve kaynvalidesi, ancak kzn turu ve nar ekisine ar dknlk gstermesi gibi belirtilerden anlayabilirdi durumu. Kz son gne kadar sesini karmadan, yaknmadan almaya devam eder ve saati gelince eve gelen ebe, sessiz sedasz doumu gerekletirirdi. Ayn ey Seher'in bana gelse herhalde davul zurnayla ilan ederdi bu durumu ve ailesi onu nazlard da nazlard. Ama kendi durumundaki ani deime de pek fena saylmazd dorusu. Hayatnda ilk kez, garajda, erkeklerin ve Cemal'in yannda yemek yemiti. nce lokmalar inemekte ve yemek yediini gstermekte zorlandysa da alk her eyi bastrm ve evresine uyum gsterme yetenei sayesinde hibir tedirginlik ekmeden kfteli ekmeini bitirmi, ayrann imiti. Bu yzden trende ay ierken de bir rahatszlk duymad. Sanki doduundan beri byle yayordu. Ah bir de banda yemenisi, bacaklarnda alvar ve ayaklarnda, amuru kurumu kara lastikleri olmasayd. stanbul'a varnca kendisi de Seher gibi giyinecekti herhalde. Btn bunlar dnyann paras olmalyd ve kendisinde de be kuru yoktu ama herkes nasl yapyorsa o da yle yapard nasl olsa; bir yolunu bulurdu. Ama u anda, ba atlayacak gibi aryor, boaz yanyor ve yutkunmakta glk ekiyordu. Krk gn krk gece onu sopayla dvmler gibi her eklemi aryordu. Ayaa kalkp helaya gitmesi gerekiyordu ama bir trl gcn toplayamyor, oturduu yerden dorulamyordu. Bu arada bir de bacaklarnn arasndaki o malum slakl hissetmez mi! i korkudan

buz kesti! Her yeri ard iin karnndaki sancy ayr bir nedene balamamt ama demek ki bibisinin ocuk drtmesinden sonraki ilk deti gelip atmt. Korkuyla, bunca insann arasnda ne yaparm diye dnd. Ayaa kalktnda arkasnda kan grnr myd acaba? yle bir durumda kendisini trenden atmak ve lp kurtulmak en iyisiydi. Acaba oktan beri mi kanyordu, uyurken balam da iekli pazen entarisinin arkasn kpkrmz boyam myd? Ama kalkmadan bunu anlamasnn olana yoktu ki! Hadi ayaa kalkt ve helaya kadar gitti diyelim, ne yapacak, ne balayacakt? Kasabada bu durumlarda teyzesinin kendisine verdii ve bacaklarnn arasna balayp, sonra iyice ovalayp ykayarak temizledii bezler yannda yoktu ki! Eski fanilalardan kesilmi olan bu kanl bezleri souk suyla itileye itileye temizlemesi gerekiyordu. Hem de daha kurumadan; kurursa kurtlanrd bunlar. Scak suyla ya da sabunla ykanrsa kann kmas mmkn deildi; daha beter yer yapard; kan pierdi. Ama imdi yannda yoktu bu bezler. antasn ylan gzl Dne hazrlamt ve eline geen birka para giysiyi alelacele tktrmt. Hem aklna gelse bile, ona fenalk etmek iin bezlerini zellikle koymazd antaya. Korkudan arlarn bile duymaz olmutu artk. Cemal yannda gzleri kapal, ses karmadan oturuyor, memurla kars uyukluyor, karsnda yatan kyl kadn lm gibi kprdamadan duruyor, kocas da az ak horluyordu. Meryem'in yapabilecei tek ey vard; antasn alp iinden bir fanila bulmak ve helaya gidip onu yrtarak bez haline getirmek. Baka aresi yoktu, nk kan, gnler boyunca akar dururdu. Ama bunun iin de ayaa kalkp, balarnn zerindeki raflara konmu olan antasn almas gerekiyordu. Arkasnda kan varsa, iyice grecekti herkes bunu. Sonra antann iinden fanila alnca da durum anlalacakt. "Allahm bana yardm et!" diye geirdi iinden ve ayaa kalkt. Arkasn uyuyan kadna dnmeye alarak yukarya uzand ve antasn ald ama antay orada ap da fanila karmaya cesaret edemedi. antay arkasna tutmaya alarak yavaa darya szld. Ama ne yaparsa yapsn, arkasnn grldn

biliyordu. Eer kan varsa ve Cemal gzlerini atysa grm olmalyd. Bibisinin, "Kadnlk batsn!" diye inlemeleri aklna geldi. Gnah yeri, ocukluundan beri hep i ayordu bana. Srgl kapy kapattktan sonra vagonun sonuna, helann olduu yere doru yrd. Ortalkta kimse grnmyordu. Orada eliyle arkasn yoklad ve slak olup olmad anlamak istedi ama pek anlayamad. Ba atlayacak gibi aryor, gzlerinden yalar boanyordu. Burnunu eke eke antasn ap iinden bir fanila kard, yrtmaya balad ve yrtarken de birisinin kendisini gzledii duygusuna kapld. Gerekten de yleydi, yanlmamt; Seher, bir sonraki vagonun sahanlnda sigara.iiyor ve bir yandan da kendisine bakyordu. Arada caml kaplar olduu ve teki vagona bakmay akl edemedii iin onu grmemiti. Sonra Seher'in kendi tarafndaki kapy ap iki vagonun arasndaki yere ktn ve kendisine doru geldiini grd. Kapy atnda, raylardan gelen korkun grltler duyuldu yine. Trak tiki tak, trak tiki tak! Ama bunlar bile Meryem'in kulaklarnda zonk zonk atan kalbinin sar edici gmbrts yannda kk kalyordu. Seher ona bakar bakmaz, "Sen hastasn!" dedi. Elini Meryem' in cayr cayr yanan alnna koydu. Kk kzn o kadar acnacak, o kadar zavall ve perian bir hali vard ki yrei szlad. Solgun yznde pek aykr kaan iri yeil gzerinin 'iki vahi iek gibi' alm olduunu dnd. Kz belli ki ok ac ekiyordu ama biraz nce arkasn yoklamasndan ve fanilay yrtmaya almasndan da neler olup bittiini anlamt. "Senin adn ne?" diye sordu. Meryem belli belirsiz bir sesle adn syledi. "Bak Meryem," dedi Seher. "Benden utanma, senin ablan saylrm. Sen hem hastasn, hem de g durumdasn. imdi uraya otur ve beni bekle. Bir dakika iinde gelirim." Kz sahanlktaki alr kapanr yere oturttu ve kendi vagonuna yneldi. Meryem'in artk bir ey dnecek ve mcadele edecek gc kalmamt. O kadar ok utanyordu ki kprdayamyordu bile.

Biraz sonra Seher geldi, ona bir ey uzatt. "Bunu al," dedi, "tuvalete gir ve oraya bala, merak etme, dar kan falan szmaz." Meryem hem utanla, hem de inanmadan bakt onun yzne. Bu kk eyi balamak istemiyordu. Seher, "nan bana," dedi, "biz hepimiz byle yapyoruz. Eczanede satlyor. Bak kapana!" Orkid yazan kutudaki resimleri gsterdi ona. Sonra, "Hadi," dedi. "Gir ieri." Meryem tuvalete girdi, kapy kilitledi; nce ykanp temizlendi ve sonra Seher'in talimatlarna uydu. O kk eyi biraz da korkarak bacaklarnn arasna yerletirmi ama yine de ne olur ne olmaz diyerek stne fanilasndan yrtt paray koymutu. Seher gvenilir birisine benziyordu ama ne de olsa yabancyd. Belli mi olurdu hi. Entarisinin altna giydii alvar karp antaya yerletirdikten sonra dar kt. Seher, "Aferin!" dedi ona. "Biraz sonra kupkuru olduunu greceksin. imdi biraz da teki hastalnla ilgilenelim. Bizim kompartmana gtreyim seni. inenler oldu; yer var." Meryem, bir an Cemal'in izin verip vermeyeceini dnd ama o kadar perian, hasta, arl ve ilgiye muhtat ki kendisine uzanan bu efkatli eli geri evirmeye gc yetmedi. Onun arkasndan yrd. Memur, Seher ve ailesini kompartmandan attrdktan sonra bir sre koridorda oturmular ama sonra istasyonlarn birinde inenlerin boaltt bir kompartmanda yer bulmay baarmlard. Tren de giderek tenhalayordu zaten. Kompartmana girdiklerinde Meryem, orada, sadece Seher'in annesi ile, yzne tuhaf bir glmseme yaptrlm babasnn oturduunu grd. Baka kimse yoktu. Seher onu yanna oturttu, valizinden kard bir hap bir bardak suya atp kprtt ve Meryem'e verdi. Sonra da ona st ste bardak ay iirdi. Meryem'in ii snmt; kendini btnyle Seher'in ellerine brakmt ve o ne derse yapyor, bunun doru olduunu hissediyordu. Bu arada Seher'in annesi de ona ef-

katli szler sylyor ve yemenisini okuyordu. Bunlardan sonra Seher, onu, yanndaki bo yere yatrd; ayaklarn dizine ektii zaman sabiliyordu. Bann altnda da yeil deriden, sert bir yastk vard; stne bir ey rtldn hissetti. Kendini bir sre trenin tkrtsna brakt. Trak tiki tak, trak tiki tak, trak tiki tak sesleri, bir sre dinleyince tik trak tak, tik trak tak biimine dnyor ve tren beik gibi iki yana sallanyordu. Seher'e ve annesine kar byk bir minnet duygusu ve yreini belli belirsiz kemiren acaba dar kan szar m sorusuyla uykuya gmld gitti. O kadar rahat ve huzurlu bir uykuya dald ki Seher de annesi de onun bir gen kz deil, bir bebek olduunu grdler. Merhamet uyandran bir bebek! Yatt yere kvrlrken stnde amurlar kurumu olan lastiklerini karm ve kk ayaklarndaki yn oraplaryla kalmt. iekleri solmu eski entarisi ve dirsekleri yenmi yeil hrkasyla pek perian, pek zayf ve pek krlgan grnyordu. stelik bana da sk sk bir yemeni balamt. Seher, yine sigara imek iin koridora kt. Babasnn yannda imezdi hi. Adnn Meryem olduunu rendii tuhaf kz ile yanndaki askerin ilikisini dnd. Amcasnn olu olduunu sylemiti ama hi konumuyorlard. Asker hep uyukluyor, uykusunda tedirgin tedirgin kmldanyor, sayklyor ve uyandnda da kardaki sabit bir noktaya gzlerini dikip ylece oturuyordu. Kza hi yz vermiyordu ve Meryem'in ondan korktuu belliydi. Zaten adamn korkutucu bir havas vard. Hibir ey yapmadan otursa, kprdamasa bile vahi kular gibi garip bir enerji yayyordu evresine. Hani ok ar hareket etse bile, bir anda imek gibi olabileceini hissettiren yaratklardan biri gibi. "Belki de ok adam ldrmtr!" diye dnd Seher. "Ama ne olursa olsun, o memur gibi alak birisi deil. Korkutucu da olsa, sinsilii yok." Kardei Ali Rza ve arkadalar da kendilerini, bu adamlar sevindirecek biimde kurban ediyorlard. Seher, hapishanelerde yaplan lm orularna hi hak vermiyordu. Hem sevgili kardeinin lmesini istemedii iin, hem de dman sevindir-

memek gerektiinden. Onlar lo koularda, lm sessizlii km duvarlarn arkasnda balarna birer krmz bant balam ve kara gzleri ieri gm olarak kendilerini ldrdke, bu memur gibileri seviniyor, oh biri daha eksildi, diye bayram yapyorlard. Kendini ldrerek dmana zarar vermek mmkn olabilir miydi hi! Hapishanedeki gr gnnde ve kardei henz konuabilecek durumdayken bunlar ok anlatmaya almt kendisine, ok dil dkp yalvarmt. "Bunlar zaten sizi ldrmek istiyor," demiti. "Siz de kendi kendinizi ldrerek onlara iyilik yapyorsunuz." Ama Ali Rza da arkadalar gibi bunun byk bir mcadele olduuna inanyordu. "Biz bedenlerimizi ortaya koyarak, btn halk adna bir demokrasi mcadelesi veriyoruz," diyordu; yle solgun, yle nahif! "Biz ieride teker teker ldke halk uyanacak ve hkmet zerinde byk bir bask uygulayacak. Bu bir siyasi mcadele biimi. Kendi bedenlerimizi yok ederek mcadele ediyoruz. dediimiz bedel, halkn dedikleri yannda ok kk." Bu szleri duyunca Seher kendini tutamam, alamaya balam ve, "Ah Ali Rza ah!" demiti. "Kusura bakma bunu sylediim iin ama sanki halkn size aldrd m var! Onlar sizinle mi urayor sanyorsun? u duvarlarn dnda herkes gbek atmaya, glp oynamaya takm. Televizyonlarn elence programlarnda hangi mankenin, hangi futbolcuyla bara gittiinden, kimin kiminle beraber olduundan baka hibir eyle ilgilendikleri yok." Aslnda daha ok konuacakt ama birden susmutu. Hem kardeini daha fazla zmemek iin hem de ona, "Gazeteleri, televizyonlar grmyor musun? Ba sayfalar mankenlerin plak memeleriyle, travesti arkclarla, su kaya yapan fahielerin arsz glleriyle dolu. Senin halkm dediin ey artk tek tek insanlardan deil, bir srden, kleletirilmi bir srden oluuyor. Kimsede kiilik, onur, namus brakmadlar," diyemeyecei iin. Kardei ve arkadalar yank uyandrmak iin kendilerini

ldryorlard ama ne yazk ki kimsenin haberi olmuyordu bundan. Onlarn dardaki arkadalar da gidip dar gelirle, otuz paraya geinen ve sokaklarda grev yapan polis memurlarn ldryorlard. ok kanl ve sama sapan bir oyundu oynanan ama bunlar kardeine anlatamyordu. Sanki baka bir dnyann mal olmutu ocuk. Sylediklerine batan kapalyd, bylenmi gibiydi; onlar duymuyor, grmyor ve ailesinin btn szlerini nyargyla, inanmadan dinliyordu. Annesi de son bir umutla olunu grp ona yalvarp yakarmaya gidiyordu ama Seher biliyordu ki Ali Rza lm orucundan vazgemez. Eer u sralarda sren hkmetle arabuluculuk almalar olumlu sonu verse ve hastaneye kaldrlsa bile Ali Rza artk yaayan bir lye dnecekti: Bellei yitmi, belki yryemeyen, belki gzleri grmeyen ve lene kadar ailesinin bakmna ihtiya duyan canl bir lye. Ve toplum denilen ey, bu trajediye hi aldrmyordu. Kimileri o memur gibi dman, kimileri de ierde yatan zavall kz gibi her eyden habersizdi. Alevi kitlesinin neden hi kimseye gvenmediini ve neden hep kendi aralarnda evlenmek istediklerini, karmadklarn daha iyi anlyordu artk. Geri bu devirde byle eyler ok cahilce geliyordu ama yzyllarca sren katliam ve bask, onlar byle kapal devre bir yaama ve akraba evliliklerine zorlamt. Ali Rza gibi Alevi genleri imdi de kendi kendilerine kyyorlard byle. Balarna krmz bantlar balayarak lme gidiyorlard. ocukluklarnda Ali Rza'yla semah dnmeye baylrlard. Al yeil giysileriyle kadn erkek, oluk ocuk semah dururlar ve sazn ritmine uyarak, turnalar gibi pervaz vurarak dnerler de dnerlerdi. Cem ayinlerinde, en ok 'zn dara ekme' blm gelince elenirler ve ortaya dizleri stnde gelip Dede'ye sularn itiraf eden koca koca insanlarn cezalandrldm izlerlerdi. Bu cemler iinde Seher'in hi unutamad bir an da vard. Biraz sonra kurban edilecek ve eti datlacak olan bir koyunu, knalar srlm olarak Dede'nin nne getirmiler ve orada bir ayan kvrarak tutmulard. Dede de sazyla ona trk sylemiti. nde de koyundan zr dileniyor, biraz

sonra kurban edilecei iin kendilerini balamas isteniyor, koyunun nitelikleri vlyor ve neredeyse ona yalvarlyordu. Dede trkleri bitirdikten sonra hayvan serbest brakmalarn sylemiti. Kurban edilene kadar kalabalk iinde zgrce gezinecek, istedii yerlere girip kacak ve hi kimse kendisine karmayacakt. Gerekten de yle olmutu. Koyun, rengrenk giyinmi kalabaln iinde dolam, ortadaki siniye konmu yiyecekleri koklam ve mzik sesine kulak kabartmt. Ali Rza da aynen byle kurban ediliyordu ite ama ondan kimse zr falan dilemiyor, tam tersine bu eylemleri yapanlardan nefret ediliyordu. Acaba yzyllardr Alevilerin iine zehirli bir ylan gibi reklenip kalm olan hakszla urama duygusu mu bu ocuu, okulda rgte girmeye itmiti. Silahl eylemler yapan rgtn, bir de Ali Rza gibi bu eylemlerden habersiz, afi yaptran, bildiri datan bir sempatizan grubu vard. Okkann altna en ok gidenler de bu ocuklard ite. Ali Rza brak terr, tavuk kesilirken bile bakamayan bir ocuktu; kendisinden daha yufka yrekliydi. Alevi kylerinde cami bulunmad ve kadnlar kapanmad iin lkenin dier Mslmanlar onlar Mslman saymyor ve gvurdan bile beter diyorlard. Onlara gre iki imek ve mzikle dua etmek ise hi kabul edilebilir bir ey deildi. Kendisini de okuldaki arkadalar, ramazanda oru tutmad iin ok alatmlard. Aleviliinden dolay srekli hakaret grmekten bkmt artk. Hem kadn, hem Alevi, hem yoksul; olmaz olsun byle kader! Hepsi birden ok fazlayd. stne stlk bir de 'terrist' kardei. Trkiye'de btn kaplar yzne kapanacak demekti bu. Ne iyi bir i bulabilir ne de Aleviler dnda biriyle evlilik yapabilirdi. "Ah Ali'm, ah Ali'm!" dedi. "Sen de daha gl olsan ve kendini ldrtmeseydin olmaz myd? Hem Allah'n aslansn, peygamberin damadsn hem de bu kadar zulm grm, oluunu ocuunu bile koruyamamsn. Biz de bunca yzyl sonra senin yznden ac ekiyoruz hl!" Ali'ye inanmalarna ramen, ona sitem eden baz tarihi

trklerin verdii cesaretle dnyordu bunlar. Alevi deyilerinde Ali gklere karlr, baz eski trklerde ise Ali'ye, peygambere, hatta Allah'a bile sitem edilirdi. Seher bir gn okulda arkadalarna 15. yzyl airi Kaygusuz Abdal'n bir iirini okumu ve onun Allah'a seslenerek, "Ycelerden yce Tanr / Gndzlerden gece Tanr / smin vardr cismin yoktur / Sen benzersin hie Tanr!" dedii blm zerine arkadalar "Tvbe tvbe!" diyerek kam ve onu okul idaresine ikyet etmilerdi. Seher'e bu trklerin gizli olduunu, yzyllardr kulaktan kulaa aktarldn ve hibir yerde sylenmemesi gerektiini reten ise, ald disiplin cezas deil, arkadalarnn uzunca bir sre kendisine ksmesi ve onu grdkleri zaman balarn evirmeleri olmutu. Alevi ocuklarnn kendi evlerindeki din hogrsyle, ev dndaki Snni basks arasndaki fark anlamalar ok g oluyor ve bazen byle dramlara yol aabiliyordu ite. erde yatan zavall kz Alevi deildi besbelli. Ban rtmesinden ve erkeklerin yannda kendini sulu gibi hissetmesinden belliydi bu. ocuun bana kimbilir neler gelmiti. Anadolu'nun cra kylerinde, kasabalarnda genlii rtler altnda solup giden ve erkenden yalanan milyonlarca kzdan biriydi Meryem de. Ve bu kaderi deitirme ans hi gemeyecekti eline. Acaba bu kza, iinde Meryem ad geen eski deyilerden sz etse miydi? Tasavvuf inancn benimsemi ve kendilerini Allah'la bir ve ayn gren airlerin yzlerce yl nce syledikleri deyilerdi bunlar ama 20. yzyl sonlarnda bile aka sylenmesi mmkn deildi. Bu deyilerden birinde deniliyordu ki, "Yok iken dem'le Havva lemde / Hak ile hak idik srr mphemde / Bir gececik mihman kaldk Meryem'de / Hazreti isa'nn z babasyz." Ba rtl kz herhalde bunu duysa deliye dner ve kendisiyle bir daha konumazd. Kompartmana dnd zaman uyumakta olan Meryem bir an gzlerini at, ona akn akn bakt ve, "Sen hi mucize grdn m?" diye sordu; sonra da cevabn beklemeden yine dalp gitti. ok tuhaf bir kzd bu dorusu. Ne demekti mucize grmek? Niye uykusunun arasnda bunu soruyordu ki?

'Belki de bir mucizeye ihtiyac var,' diye dnd Seher. Cemal, saatler sonra trenin bir istasyonda durmasyla kendine geldi. Daha ok yollar olduunu bildii iin istasyonlara dikkat bile etmiyordu. Gerindi, evresine bakt; Meryem yoktu. Koridora ktn ya da tuvalete gittiini dnd. Kompartman kapsn ap darya bir gz att ama kz yine gremedi. Onun arandn gren memur Ekrem ise, "Sen uyurken kt," dedi. "antasn da ald." Bu sz zerine beyninden vurulmua dnd Cemal. Meryem kam myd yoksa? Nasl olurdu; nereye kaabilirdi ki? Bu cahil kzn ne paras vard ne de bir yer bilirdi. Telala perona indi. Trene inenler binenler, satclar ve tren memurlar arasnda komaya balad. Her yerde Meryem'i arad ama yoktu ite, yoktu. imdi dnnce babasnn karsna ne yzle kacak ve o mbarek adama ne syleyecekti? Kz yolda kaybettiini mi? lse daha iyiydi. Hareket memurlar trenin kalk ddn ttrdler, lokomotif yava yava hareketlenmeye balad; artk daha fazla duramazd orada, son anda kendini yine trene att. Umutsuz, bitkin, rkm ve fkeli durumda. Tren istasyonu geip giderken camlardan dar bakyor ve belki de son anda mendebur kz bir yerde grrm diye umuyordu. Bu srada Ekrem yanna yanat. "Merak etme!" dedi. "Kz trende!" Cemal neredeyse adamn boynuna sarlacakt sevinten. "Kk bir aratrma yaptm. Tahmin ettiim gibi; o Alevi, Allahsz komnistler senin kz kendi kompartmanlarna gtrmler. Herhalde beynini ykayp senin gibi bir kahramann yaknn kendi yoldalar yapacaklar." "Nerede o?" diye tslad Cemal. Memur teki vagona geirdi onu ve gsterdi. Cemal'in kapy yldrm gibi ap iri gvdesiyle ieri dalmas kompartmandaki herkesin yreini hoplatt. Hele onun, yaba gibi elleriyle kk kzn omzunu sarsmas ve, "Ne iin var senin burada?" diye barmas karsnda soluklar kesildi. Meryem uykudan uyanma aknlyla dorulup, korku iinde Cemal'e bakmaya balad. Seher bir eyler

mrldanmaya alt ama Cemal Meryem'in yzne korkun bir tokat atmak iin elini kaldrd. Sanki o eli indirse kzn yz darmadan olacak gibiydi ama eli inemedi, havada kald. nk yal adam kolunu tutmutu. Cemal kendisini tutmaya cesaret eden bu canl cenazeye mthi bir hayret ifadesiyle bakt. Acaba deli adam onun da yzne tkrecek miydi? Herhalde yapmayacakt, gzlerinde kza acmasn dileyen ve yalvaran bir anlatm vard. Buna ramen adam serte itti koltuuna. Bu arada kendini toplayan Seher, "Gryorsun hasta," dedi. "Koridorda onu ok hasta buldum. Atei vard. Kendinde deildi, ben de getirip buraya yatrdm, daha nce de ila verdim." Seher'in annesi de telala kznn her dediini onaylyordu. "O saatten beri de uyuyor fukara." Cemal, Meryem'in kzarm gzlerine, solgun yzne ve kzarm burnuna bakt ve sylenilenlerin doru olduunu anlad. "Gel peimden!" dedi. Kompartmana dndklerinde Ekrem durmadan konuuyor ve, 'koskoca imparatorluu ykan Trklk dmanlarnn, elimizde kalan son topra da almak iin sava verdiklerini' anlatyordu. Ona gre komnistler nemsizdi, nasl olsa hepsi ezilmiti, kalanlar da hapishanede intihar ediyorlard; esas kavga byk Trk milletiyle Krtler ve slam eriatlar arasndayd. Bu iki kesime de gz atrlmamalyd. nk ikisi de tarihteki son Trk devletini tehdit ediyorlard. "Kendini Trk hissetmeyen ekip gitsin bu cennet vatandan," diye bitirdi sylevini. Ama Cemal onu dinlemiyor ve bu kzdan nasl kurtulacan dnyordu kara kara. Gndz vakti, trende, onca kalabalk ortasnda ne yapabilirdi ki? Hem arazi de deimi, dalar tepeler ortadan kalkm ve her taraf dmdz, gz alabildiine bozkr olmutu. Aa bile grnmyordu ortalkta. Kz trenden atsa, kilometrelerce teden bile grebilirlerdi. Bu durumda i, ister istemez stanbul'a kalyordu. Bu srada kondktr dolap trenin Ankara'ya yaklatn

haber veriyordu. Ekrem'le kars toparlanmaya baladlar; krmz yzl kyl, trene bindiinden beri l m sa m olduu anlalamayan karsn drtt. Kadn kprdad. Tren makas deitirdi, istasyona girdi ve Meryem yar kapal gz kapaklarmn ardndan Ankara garn seyretmeye balad. nsanlarn giysileri deimi, daha da klamt burada. Yine kyller vard ama geldikleri yerlerdeki kadar ok deildiler; hem kimse alvar giymiyor, bana pou balamyordu. Kadnlarn salar akt; bir ksm da sarnd. Bu arada Seher kompartmana girdi ve ona kk bir naylon torba uzatt. "lalarn!" dedi. "Hadi, biz burada iniyoruz." Sonra Meryem'i pt ve Cemal'e hi bakmadan kt. Onun ardndan da Ekrem'le kars ktlar, kyl karsn omzuna alp tad ve trenden indirdi. Meryem, istasyonda onlar bekleyenler olduunu grd. Herhalde kadnn abisi gelmiti. Onun da yannda bir kadn ve iki ocuk vard. Hasta kadn yanlarnda getirdikleri el arabasna yklediler ve sanki imento tar gibi, nee iinde sohbet ede ede gittiler. stasyonda, Ekrem'le karsn karlayan iki adam vard. Ekrem onlara bir eyler syledi ve uzaklamakta olan Seherle ailesini gsterdi. Adamlardan birisi arkalarna takld. Meryem, Cemal'in de istasyona indiini ve sigara itiini grd. Kompartmanda yalnz kalmt. Naylon torbay ap Seher' in getirdii ilalara bakt. Suyun iine att haplardan vard ve bir de koridorda kendisine gsterdii Orkid kutusu, birka tane de aspirin. O anda bu kk eyin mucizeler yarattn hatrlad. nk bacaklarnn arasnda hibir slaklk hissetmiyordu. Neredeyse unutup gitmiti bu ii ama herhalde imdi deitirmesi gerekiyordu.

Yeni Yolcular
Ankara'da tren yine dolmu, karlarndaki koltua, gen bir anne baba ile on yalarnda bir olan ocuu oturmutu. Ekrem' lerin kalkt yere ise, beyaz pardsl sarn bir adam ile gen bir kadn yerlemiti. Trenlerde det olduu zere her-

kes, birbirini gz ucuyla szp, saatlerce birlikte gidecei insanlar hakknda bir fikir edinmeye alrd ama kimse ak ak yapmyordu bu ii. Meryem'in ba ars ve hastal azalm, entarisinin arka tarafndan kan grnmesi korkusu da biraz yatmt. Bu yzden Seher'e minnet duyuyordu. yi ki koridora km ve bu harika ablaya rastlamt. Allah'a inanmad belliydi, aynen gvurlar gibi konuup durmadan boazna kadar gnaha giriyordu ama yine de iyi bir insand. Nasl olabiliyordu bu? Hem dine kar, hem de iyi ve yardmsever bir insan! Kafas karmt dorusu. Yine burnu akyor ve boaz acyordu ve bu ar Cemal'in istasyondan getirdii simidi ayranla yumuatarak yemeye alrken iyice artmt ama eskisi kadar perian hissetmiyordu kendini; bu yzden yeni grd dnyay renme merak yine depremiti iinde ve btn duyargalar ak olarak karsna oturan kadn szyordu. nce bir kadnd, kalalarna sk sk oturan bir pantolon giymi, beline de stnde kocaman iki harf bulunan kaln bir kemer takmt. Meryem kemerdeki kocaman, parldayan metal harflerin D ve G olduunu gryordu. Kadnn stnde beyaz, dar ve incecik bir bluz vard; giysi o kadar skyd ki memeleri dar frlam gibi duruyordu. Ayaklarna, altlar kaim, mavibeyaz lastik pabular giymiti. Boynunda renkli, mendil gibi bir ey balyd. Salar ise ak sardan koyu sarya dnen, tuhaf bir renkteydi. Meryem onu szerken, kadn antasndan kard kocaman, parlak kda basl bir dergiyi am ve ban iine gmerek okumaya balamt. Derginin kapa tam Meryem'e bakyordu ve stnde plak bir kadnn resmi vard. Memeleri, uzun bacaklar, k hep akt; ne doru eilmi, krmz ruj srl dudaklarm bzerek Meryem'e doru bakyordu. Meryem'in ii titredi. Byle bir ey olabilecei ve bir kadnn herkesin iinde buna bakabilecei aklna bile gelmezdi. Kadnn yanndaki kocas da salar ksack kesilmi, gzlkl, mavi kazakl bir adamd ve o da bir gazete okuyordu. Ka-

rsnn dergiye bakmasndan rahatsz olmu gibi bir hali yoktu. ocuk ise hem arkyla tekerleme aras bir ey mrldanyor hem de elindeki kutu gibi siyah bir aletle oynuyordu. Kutuya bastka sesler kyordu. Onun da ayanda annesinin pabularndan vard; bir tekinin ba zlmt. Trene yeni binen sarn adamla kadn, kendi aralarnda, ne olduunu hi anlamad bir dilden konuuyorlard. Meryem Trke ve biraz da Krte bilirdi ama bu insanlarn konutuu dilin ne olduu hakknda hibir fikri yoktu. Sonra yan gzle Cemal'e bakt ve onun, gzlerini derginin kapandaki plak memeli kadna dikmi olduunu grd. Bylenmi gibi bakyor, arada bir gzlerini tavana eviriyor, sonra yine yiyecekmi gibi plak kadna bakyordu. Meryem onun ok heyecanlandn hissetti ve bu houna gitti. Yolculuun bandan beri Cemal'in taknd o sert ve dnyay uzaktan seyreden kaygsz tavrn ilk kez sarsldn ve kabuunun krldn gryordu. Neredeyse elleri titreyecekti. Tren artk bo ve ssz bozkrlardan deil, hep evlerin, fabrikalarn aralarndan geiyordu. Her yer doluydu. Karlarndan bir sr tren geliyor ve yanlarndan geerken nce bir patlama gibi duyulan ve sonra gl bir rzgr sesiyle devam eden mthi bir grlt karyorlard. Ortal gzden geiren Meryem, karsndaki kk ocuun da kendisini szdn fark etti. Olan onun gzlerine, entarisine, yn oraplarna ve amur iindeki pabularna bakyordu. Sonra elindeki oyunca gstererek, "Sen game boy biliyor musun?" diye sordu. Meryem ard. Hayr anlamnda ban yukar kaldrd. "Niye bilmiyorsun?" "Bilmem!" dedi Meryem. ocuk devam etti: "Bizim arabamz var ama annem kaza geirmi, ite, ite... korktuu iin trenle gidiyoruz stanbul'a, anneannemlerin yanna. Uaktan da korkuyor annem." Meryem ban sallayarak ocuun dediklerini dinliyordu.

Olan bir sre yine mrldanmaya ve elindeki aletle oynamaya devam etti. Sonra ba zlm pabucunu ileri doru uzatarak Meryem'e, "unu bala!" dedi. Meryem hemen elini uzatt, balara dokundu ama bu arada ocuun annesi dergiden ban kaldrd ve, "Olum ok ayp! Ablaya yle denir mi hi! Hem sen abi oldun artk, kendin balasana," dedi. ocuk "Niye?" diye sordu. "O hizmeti deil mi?" "Deil!" "Ama tpk Fatma Abla'ya benziyor." Kadn glmseyerek Meryem'e bakt ve, "Siz onun kusuruna bakmayn," dedi, "ocuk akl ite." Meryem, "Olsun! Zarar yok," dedi. "Ben balarm." Ama bir yandan da ekindi, nk yle ssl fiyonklar yapmay bilmiyordu kendisi. Bu yzden dokunmad; ocuk ahlaya puflaya balad ayakkabsn. Meryem, hayatnda ilk kez kendisine sen deil de siz diye hitap edildiinin farkna varmt. Acaba mucize dedikleri bunlar myd? Erkeklerin yannda plak kadn resimlerine bakan bir sarn kadn, erkeklerle kavga eden bir baka kadn, kendisine siz diye seslenilmesi. Bunlar myd mucize? Bu arada Cemal'in yanna oturan gen kadn, "iyi yolculuklar!" dedi. Kime hitap ettii belli deildi ama karsndaki adam da, "yi yolculuklar!" dedi. Herkes yle bir ban sallad. "Yanmda oturan bey, Amerikal bir gazeteci," dedi gen kadn. "Trkiye'ye bir rportaj hazrlamak iin gelmi. Her kesimden insanla konumak istiyor. Ben de onun tercmanln yapyorum. smim Leyla. Turist rehberiyim." Bu arada antasndan kard kartvizitleri kadnn kocasna ve Cemal'e verdi. "Beyefendinin ismi Peter Cape. Size birka soru sormak istiyor. Eer izin verirseniz tabii," dedi. Karsndaki ksa sal adam, "Tabii!" dedi, "memnun olurum." Sonra Amerikal'ya, Meryem'in demin de anlamad o yabanc dilden birka kelime syledi ama belli ki konumakta ok zorlanyordu.

Buna ramen Amerikal gazeteciyle karlamak ok ilgisini ekmiti. "Birok yere gittik," dedi Leyla. "Douya, batya, Karadeniz'e, Akdeniz'e. Kamyona da bindik, eekle kylere de ktk. imdi de trenle seyahat ediyoruz. Amac her kesimle konuabilmek." Adam yine, "Tabii!" dedi. "Buyurun!" Amerikal sarn adam elindeki bloknota bakarak bir eyler syledi. Konuurken Leyla'ya dnmyor, dorudan doruya karsndaki adamn gzlerinin iine bakarak soruyordu. "Ne i yapyorsunuz, diye soruyor!" "Ben doktorum, rolog; eim de bankac!" ,. . "Ankara'da m oturuyorsunuz, diye soruyor bay Cape." "Evet!" "Konutuumuz baz kiiler yle bir gr ileri srdler. Dediler ki: Trkiye'de sa-sol atmas tarihe kart. imdi kutuplu bir Trkiye var. Bir tarafta Trk milliyetilii, teki yanda Krt milliyetilii; nc kutup ise siyasal slam. Katlyor musunuz?" Doktor bu sorudan biraz rahatsz olduunu ve biraz da ardn saklamadan, "Hayr!" dedi. "Trkiye Cumhuriyeti'nin blnm olduunu asla kabul etmem." Kalarn atm, enesini yukar kaldrm ve sanki konuursa yabanc ajanlara Trkiye'nin srlarn satan bir vatan haini durumuna decekmi gibi rkmt. Leyla herhalde bu konuda ok tecrbe edindii iin Peter'a sormadan aklamaya giriti. "Yanl anladnz," dedi. "Trkiye blnm demiyor zaten, ama bir kutuplama var demek istiyor. kutuplu bir Trkiye." Doktor bunun zerine afallad, bir sre dnd. Frsattan yararlanarak kars girdi sze: "Byle bir blnmlk yok," dedi. "Bir tarafta modern ve laik Atatrk Cumhuriyeti var. Bir de onu ykmaya alan Krtler ve slamclar."

Leyla bu szleri evirdi. Peter bu kez kadna, "Sizin iin korkutucu bir durum mu bu?" diye sordu. "Evet, biraz!" dedi kadn. "nk Krtlerin neler yaptn, ne kadar cana mal olduklarn herkes biliyor." Burada biraz durup, kinayeli bir edayla, "Tabii Batl devletlerin de yardmyla yaptlar bunlar," dedi. Peter Cape, "Korkutucu olan ne?" diye sordu. "Bu islamclar bizi ran'a evirmek istiyor, modern Trk kadnnn da o karafatmalar gibi balarn rtmek istiyorlar. Frsat bulsalar hepimizi arafa sokacaklar." "niversitelerdeki trban eylemleri konusunda ne dnyorsunuz?" "Onlarn hepsi bir merkezden ynetiliyor. Balarna taktklar ey de trban deil, siyasal bir simge. ran'da da byle balamt her ey. nce niversitelere binlerce trbanl kz renci doldurulacak, sonra devlet dairelerine; ondan sonra da Arapa yaz isteriz, tatiller pazardan cumaya alnsn diye tutturacak ve bizi bir eriat devleti yapacaklar. Taliban gibi bir ey yani!" "Peki bir rencinin istedii gibi giyinme hakk yok mu sizce?" "Eer bir davann paras olarak yapyorsa yok. Bizim nenelerimizin hep ba kapalyd ama bunlar baka trl bir ekil veriyorlar. Normal barts deil, siyasal bir simge, bir niforma." "Nasl yani?" diye sordu Peter. Bunun zerine kadn elini bana gtrp normal bartsyle, siyasal trban arasndaki farklar tarif etmeye girimiti ki gz Meryem'e takld. "Hah!" dedi, "Hah, tamam ite. Bu hanm kzn ba da kapal ama onlar gibi deil. Normal Anadolu kadn ban byle rter, o ucubeler gibi deil." Meryem iinden, "Eyvah!" dedi. Car car car konumalar dnp dolap, kendi giysilerine gelmiti ve imdi kompartmandaki herkes onun kirlenmi yemenisine dikmiti gzlerini.

Gvur bile ona bakyordu. "Siz nerelisiniz?" diye sordu Leyla. "te!" dedi Meryem, "Van glnn oralardan; Suluca'dan." Leyla bunlar Peter Cape'e evirdi. Sonra Peter ona sorular sormaya balad: "Krt msn, Trk m?" Meryem, cevap vermesinden rahatsz olup olmayacan anlamak iin Cemal'e bakt ama onda bir kzgnlk emaresi gremedii iin, "Elhamdlillah Mslman'm!" diye fsldad. Leyla, "Onu sormuyor, "dedi. "Trk m, Krt m olduunu soruyor." Cemal sze girdi ve "Bizim oralarda Trklerle Krtler karktr," dedi. "Kz alp verdikleri iin aileler karmtr. Ama bizde Trklk daha fazla." Leyla bir bakta onun asker olduunu anlam ve bu arada bilgiyi Peter'a iletmiti. Peter byk bir ilgiyle Cemal'in askerliini komando olarak yaptn, dalarda arptn rendi ve balad onu sorularyla sktrmaya. Ne gibi olaylara tank olmutu, Krt kylerinin yakld ve boaltld doru muydu, korucular halka zulmediyorlar myd, arkadalar lm myd, ok gerilla ldrm myd, atmalar nasl oluyordu, Kuzey Irak'a gemi miydi, yaralanm myd? Cemal bu sorulardan ok tedirgin oldu. Konuursa hem askeri srlar bir yabancya verecekmi gibi hissetti kendini hem de yannda len arkadalarna ihanet edecekmi gibi. Asker ocann yazl olmayan kurallar da vard ve bu tip bir konumay kaldramazd. Ayrca o dalarda bulunmayan, bann stnden mermi gemeyen, att her admda mayna basmaktan korkmayan, gn gece yaan yamurda iliklerine kadar slanmayan birisine ne anlatabilirdi ki? Kaamak cevaplar verdi; "Bilmiyorum," dedi. "Ben geri hizmetteydim," diye kandrmaya alt ve sonunda Peter an-

lad ki Cemal'in azndan bir laf almas mmkn deil. Bu srada doktor yine sze kart: "Syle gazeteci beye," dedi, "bu memlekette Trk-Krt ayrm falan yok. Bunlar kamasnlar. Trkiye Cumhuriyeti vatanda olan herkes Trk'tr. Bak Amerika'da da zencisi, beyaz, spanyolu, bin bir eit insan var ama onlarn hepsi Amerikal deil mi? Biz de Trk'z ite ve vatanmz kimseye bldrtmeyiz." Peter Cape bu szleri kibarca karlad. "zr dilerim; sizi rahatsz etmek iin sormuyorum bunlar," dedi. "Amerika'da herkes istedii dili konuur ve istedii giysiyi giyer. Burada ise Krte eitim ve televizyon yasak, okula barts takarak gitmek de yasak. Bunlar soruyorum sadece." Peter bir ay akn sredir bu garip, artc, lgn, hznl ve elikilerle dolu lkeyi geziyordu. Daha nce hi bylesine deiik yaam biimlerini bir arada barndran bir lkeye gitmemi olduunu dnd. u kompartmanda oturan insanlarn bile ayn ulustan olduunu sylemek zordu ki kendisi daha neler grmt. Gneydou'da PKK ile Trk ordusu arasnda 15 yldr bir sava devam ediyor ve on binlerce kii lyordu ama bu durum Trklerle Krtlerin bir arada oturmasna, kz alp vermesine, almasna ve elenmesine engel olmuyordu. Ne garip iti bu byle! Mesela Alevi ve Snni mezhepleri arasnda sava yoktu imdilerde ama onlar birbirlerinden kz alp vermiyorlard. Bu uurda birok cinayet ileniyordu. Trklerle Krtler ise sadece dalarda birbirlerini ldryorlard. Aslna baklacak olursa, milyonlarn gnden sonra en byk Krt ehirleri stanbul, zmir, Ankara, Mersin, Antalya olmutu artk. Ve buralarda Trk-Krt atmas yoktu. Peter Cape'e anlalmaz gelen bir baka konu da bu lke Mslman olduu halde her yerde bir Arap ve ran nefreti sezilmesiydi. Galiba Trkler kendilerini Batl ve Avrupal sayyorlard ama hem Bat'y taklit ediyor, hayranlk duyuyor hem de ayn zamanda derin kukular besliyorlard onlara kar. Amerika'da yazd zaman kimsenin inanmayaca bir baka gerek de hibir lkede, buradaki kadar plaklk gr-

mediiydi. Bir yandan balarn rtmek isteyen niversiteli kz rencileri polis okula sokmuyor ve onlar stlerine su skarak datyordu, te yandan da ekranlar ve gazeteler buram buram seks tehir ediyordu durmadan; kutsal ramazan aynda bile byleydi durum. Anlamak ok zordu bu lkeyi. Bir de karsnda oturan doktor gibi herkesi milliyeti klan derin bir paralanma ve blnme paranoyasna tank olmutu. Hangi Trk'e Ermeni, Krt ya da barts laflarn etse hemen sinirler geriliyor ve Atatrk nutuklar balyordu. Zaten bu sarn ve mavi gzl devlet kurucusunun resimleri, heykelleri lkenin her yerindeydi. Onun olmad bir meydana ve resmi daireye rastlamak olanakszd. lk geldiinde lkenin kuzeydousundaki souk bir kente gitmi ve oradaki hkmet binasnn nnde ok garip bir ey grmt. Eksi otuz derecede ve insann burnunun souktan decei bir havada acayip renkli kaftanlar giymi, ellerine mzik aletleri alm, Osmanl kavuklar takm birtakm adamlar bekleip duruyorlard. Bunun ne olduunu sorduunda rehberi Leyla, "Mehter takm," demiti. "Osmanl ordularnn sava bandosu. imdi her belediye kendine bir tane kuruyor bunlardan." "Peki neden bu soukta donarak bekleip duruyorlar?" "nk bu ehirden milletvekili seilmi birisi var. u sralarda bakan oldu, kabineye girdi. O gelecek, bekliyorlar." "Adam ne zaman gelecek?" "Belli deil!" Peter Cape scak otomobilin iinde olmann verdii rahatlkla bu sahneyi grntlemek istemi ve epeyce beklemiti. Mehter mzisyenlerinin giderek uyutuunu, ellerinin hissizletiini, pala byklarnn buz tuttuunu grebiliyor ve zlyordu ama neredeyse morarmaya balayan bu adamlarn kprdamaya hi niyeti yoktu. Leyla o kentin souunun mehur olduunu hatta 17. yzyldaki bir Osmanl gezgini olan Evliya elebi'nin kitaplarnda getiini anlatt. Evliya elebi dar bir sokakta bir damdan, tekine atlayan bir kedi grm; hava yle soukmu ki zavall kedi havada donup ylece kalakal-

m. "Donmasn anladk da niye yere dmyor?" diye sordu Peter Cape. Leyla da ona Evliya elebi hikyelerinin hep byle olduunu anlatt. imdi de kedi donduran ac souk, mehter takmn buzdan heykellere dndryordu. Bir saatten fazla beklediler. Sonra bir araba konvoyu grnd. Polis arabalar eliinde siyah Mercedesler skn etti. Leyla'nn gsterdii ve o havalinin kyllerine benzeyen ksa boylu bakan, yannda kendisine hrmet gsterenlerle birlikte hkmet binasna girerken mehter takmna bakmad, onlarn farkna bile varmad. O zavalllar da son anda cana gelip bir mar alabilmek iin rpnp durdularsa da bir-iki clz boru sesinden baka hibir ey karmay baaramadlar. nk eklemleri donmutu. Bir de davulcu elindeki tokma, deriye bir iki kez indirebildi. Sonra sapr sapr dkldler. Bunlar da ne sayn bakan duydu, ne de yanndakiler, ama grev yaplm ve bakan karlanmt. Peter kendisini tarihte bir yolculua km gibi hissetmiti bunun zerine. Leyla'ya, bakann kim olduunu sormutu. O kentin esnaflarndan birisiymi; halde toptan zahire satarm, sonra muhafazakr bir partiye girmi ve o partinin seimlerde hi beklenmedik bir baar kazanmas zerine de nce milletvekili, sonra bakan oluvermi. "Ne ans varm adamda!" dedi Peter Cape. Leyla ise, "ou byle," dedi. Bu konuya kiisel bir ilgisi varm gibi hrsla konuuyordu. "Hibir ite diki tutturamam insanlar, tara tccarlar, mahkemelere dp de dokunulmazlk zrhna brnmek isteyenler kapa birer partiye atyor ve sonra insanlar byle eksi otuz derecede saatlerce bekletebiliyorlar." Bakan, kentine yatrm yapmak iin bteden pay alm ve imdi kendi adn tayan bir spor merkezi ile rahmetli babasnn adn alacak bir park yaptrmak iin gelmi. Eskiden kimsenin pek holanmad ve yz vermedii zahirecinin, bir Seluklu Sultan gibi karlanmas da anlalabilir oluyordu bylece. Peter Cape bu lkede ok garip eyler grmt: ine kapank, ksz, karanlk Anadolu ehirleri, kk avurtlaryla

sigara ien bykl erkeklerle dolu kahveler, sokaklar, derin bir yoksulluk, kendisini aaca asan a insanlar, Boazii kprsnden aaya atlayarak intihar eden genler, sokak kapkalarnn bileziklerini almak iin kolunu kopard kadnlar, dolmular, minibsler, Cherokee, Lincoln cipler, limuzinler, Lamborghini'ler, Ferrari'ler, be yldzl oteller, Boazii kysnda binbir gece mafsallarn andran elenceler, havai fiek gsterileri, Afgan giysileri iinde dolaanlar, plak mankenler, Beyolu barlarnda metalciler, satanistler, rock mzisyenleri, her tarafna piercing yaptrm yeil, krmz sal genler; ksacas anlamak ok zordu lkeyi; anlatmak da yle. Bu arada Leyla elindeki kk fotoraf makinesiyle ayaa kalkp, daha ne olduklarn anlamadan, birdenbire nce Cemalle Meryem'in, sonra da karda oturan ailenin resimlerini ekti. Cemal bir an boulacak gibi hissetti kendini. Bu adamn sorularndan da fenalk basmt iine. Cann koridora dar att ve bir sigara yakt. Camn nnden aalarn hzla gemesi midesini bulandryordu. Mthi bir can sknts ullanmt stne. Adamn sorular, gnlerdir iine gmld uyuuk sakinlii bozuvermiti. Leyla'nn, Meryem'le birlikte resmini ekmesi de sinirlerini bozmutu. Hi ldrecei kzla birlikte resim ektirir miydi insan? Hem de bir gazeteciye. Belki de bu resim Amerikan gazetelerinde yaynlanacakt, oradan da Trk gazeteleri alp basacakt. Acaba Leyla'nn elindeki makineyi alp krsa myd? Ama byle yaparsa ie polisler el koyar ve durumu daha da zorlard. Zabtlar, ifadeler vs. Ama biraz sonra, sinirlerini bozan ve bunlarn hepsinden daha nemli olan eyi anlad: O plak kadn grnts Cemal'i altst etmiti. Bugne kadar bir kadn tenine dememi olan vcudu cayr cayr yanmaya balamt yine. Babasnn iine sald korkudan, brak baka kadnlar, eeklere bile dokunamamt. Hatta -tvbe tvbe- kendi organna bile dokunmay becerememiti. ocukluktan ergenlie geerken arkadalar yeni kefettikleri bu ie drt elle sarlr ve sabahtan akama ve baylncaya kadar kendilerini tatmin ederken

Cemal, mbarek babasnn, "stimna en byk gnahlardan biridir!" szleriyle bymenin cehennem azaplar iinde kvranmt. Arkadalar, iinde hayvan ve bitki adlarnn getii bin bir trl hikye anlatyorlard kendisine ve onu ldrtyorlard. Bugne kadar eli, o zavall erkek eli, Emine'nin eline bile dememiti. Bu yzden onun vcuduyla arasna dikilen her engeli bir an nce ap yataa girebilmek iin inanlmaz derecede gl bir arzu duyuyordu. Askerlik bitince bu olanaa kavuacan sanmt ama imdi de Emine ile arasna bu smkl kz dikilmiti. Askerde iken arkadalarnn elinde grd dergiler de onu byle alr yerden yere vururdu ite. Kadn denilen iine eytan girmi yaratn erkei ifsad ettii o kadar belliydi ki. "Ben ne yapacam?" diye dnd aresizce. "Bu kz nasl ldreceim?" Byle bir grev yapaca iin kz kendisinden uzak tutuyor ve eski gnlere ait tek bir any bile hatrlamamak iin aba gsteriyordu. Bir yabancyd bu kz. Kirlenmi, pislenmi, murdar olmutu; gnah ilemiti.

Yeni Tanrlar ve Tanralar


Profesr, keke Joseph Campbell hayatta olsayd diye dnd; hem hayatta olsayd hem de urada karmda otursa, bir kadeh beyaz arap ikramm kabul etse ve ak salarna srayan su damlacklarna aldrmadan mitolojiden sz etseydi ne iyi olurdu; insanla yeni bir mitoloji gerektiini sylerken yzde yz hakl olan o bilge adam. Belki kendisi de mitos aramak iin gelmiti buralara. O da Campbell gibi dnyaya ok uzaktan, mesela Ay'dan bakmak ve orada ulus ayrmlarnn ortadan kalktn grmek iin denize almt: Ay deil ama deniz! Eski mitler gibi belki yeni mitleri de bize getirecek olan deniz! Byle scak, tembel ve am kokulu bir denizde, insann iini titreten Boston gnlerini dnmek houna gidiyordu. Beyaz bir ehir; souk, temiz, bakml, Avrupa aristokrasisi

kokan ve bilgi dolu. Harvard'daki ilk ylnda Cambridge'in her kesini, her bahesini, her antn, her binasn ve her kaldrm tan ezberlemi ve kendisine niversite eyalar satan dkkndan bir sr Harvard damgal kupa, tirt, kazak, fular ve kep almt. zmirli dar gelirli ailenin bursla okuma ansn elde etmi ocuu, gurur duyuyordu bunlar giyerken. Bo vakitlerinde Faculty Club'a gidiyor, o eski ve huzurlu binay seyrediyor, orada neler yaanm olduunu merak ediyordu. Bakml bir bahenin ortasna yerletirilmi mcevher gibi bir binayd bu. Alt katta kocaman bir minenin stt, maun eyalarla ve iekli kuma kaplanm koltuklarla dolu bir salon vard. Mthi bir huzur yaylyordu bu salondan. Derin ve saygl sessizlikte hocalar gazetelerini okuyorlar ye tr tr yanan minenin huzur verici sesinden baka bir ey duyulmuyordu. Belki arada bir evrilen sayfann hrts; ite hepsi o kadar! Snflardaki kavisli sralarn arkasnda yere sabit sandalyelere oturduunda, bu dnyada kendi kaderine byk bir mutluluk pay dtn hissediyordu. Yllar sonra, bu kez konuk olarak tekrar o snflar gezdiinde sralarla, sabit sandalyeler birbirine ok yakn grnmt gzne ve o sralarda nasl oturabildiine amt ama bir an sonra aradan geen yllar ve bu yllarn iriletirdii gvdesini hatrlayp kendi kendine glmt. rencilik alarnda hepsi t gibiydi tabii ki! Artk yaamnn izilmi olduunu dnyordu o yllarda: Okulu bitirdikten sonra orada kalacak, master ve doktora derecelerinden sonra Harvard hocalarndan biri olarak hayatn o muazzam ktphane ile Faculty Club arasnda geirecekti. Bu hayaller, Boston'a gelen Aysel'i tanyana kadar srmt. Kzn hayatna giriinde yle bir zenginlik, yle bir para savurma ve grkem vard ki daha nce hi byle eyler grmemi ve nceleri aile evresinde, sonra da burs parasyla kt kanaat geinmek zorunda kalm olan rfan'n gz kamamt. Alverie kld zaman ofrl bir Lincoln tutuluyor, Boston'un en lks lokantalarnda yer ayrtlyor, garsonlara

ykl bahiler brakld iin her yerde ok sayg grlyor ve en k Avrupa butiklerinden giyiniliyordu. Trk zenginlerinin Amerika'da grdkleri bu itibara ok aran irfan, Aysel'le evlendikten sonra iin srrn anlayacakt. Zenginleri Amerika sosyetesine takdim eden irketler ya da kiiler vard. Bunlar araclyla baz tannm ahsiyetlerin vakflarna ba yaplyor, bylece o kiinin davetlerine katlma ve birok kiiyi tanma olana salanyordu. Kentlerin en pahal lokantalar ve kulpleri iin de bu isimler birer referans yerine geiyordu. rfan birka yl sonra Aysel'in Ivana Trump'n vakfna yirmi bin dolar baladn ve bu yzden Asia de Cuba gibi yer bulunmas zor birok restorann onlara aldn grecekti. Zaten Trk zenginleri birbirlerini, ya Nobu'da ya Moma'nn oradaki Aquavit'te ya Bond Street lokantasnda gryorlard. Trkiye' nin lke olarak itibar sfra yakn idiyse de Trk zenginlerininki ok yksekti dorusu. Bir keresinde davetli olarak Londra'da Picadilly'deki zel bir kulbe gitmiler ve orada grdkleri, rfan' aknlktan aknla srklemiti. nk bu son derece lks binaya girerken, bir yenin davetlisi olmanz ve resepsiyona pasaportunuzu kaydettirmeniz gerekiyordu. Siyah ve ok k giyinmi olmanz da gerekliydi tabii. eri kabul edildikten sonra bir hostes sizi, krmz hal denmi ve stnde kristal avizelerin klar krlan mermer merdivenlerden yukar karyordu. Merdiven boyunca grdnz nilerde nadide ve hakiki sanat eserleri duruyor, duvarlar en nl ressamlarn orijinal tablolar sslyordu. Daha sonra geni ve son derece zengin ama bir o kadar da kitsch denmi bir yemek salonuna alnyordunuz. Altn yaldzdan, her yer yalm yalm yanyordu. Yemekler son derece nl alarn elinden km Tayland, talyan ve Lbnan mutfa karmyd ve garsonlar size ondan da, bundan da tatmanz iin srar ediyorlard; sanki ok zel bir konukmusunuz gibi. Ortalk, Versace tipi kravatlar takm ya da Armani smokinler giymi Arap ve Trk zenginleriyle doluydu. Kadnlar Chanel tuvaletler ve paha biilmez mcevherler iinde prl prl parlyorlard. rfan'm tahminine gre bu

kulbn yelii ngiltere babakannn yllk maandan fazla olmalyd, herhalde bir akam yemei de Sloan Square'deki kitapda alan kasiyerin aylk maandan daha yksekti. te rfan'n akln elen ve Harvard'da hoca olmak yerine, stanbul zenginlerinin aaal hayatna dalmasna neden olan gsteriler, bunlar gibi bin bir k ama ii bo enlikten ibaretti, tik zamanlar utanyordu bu gsterilerden. Mesela her yl grevlisi ta Londra'dan zel olarak stanbul'a gelen ve mterinin ayann kalbn alarak geri dnen, daha sonra buna gre kiiye zel, ortopedik el yapm ayakkablar reten John Lobb pabularnn hibir zelliini grememiti ama bunlar, renkli hayatlarnn olmazsa olmaz eleriydi. Neyse ki niversiteyi bitirecei yl karsna kmt Aysel ve bylece okulu yarm brakmaktan kurtulmu, akademik kariyerine de stanbul niversitesi'nde devam edebilmiti. Ne var ki yaam biimi, insann dnceleri dahil olmak zere her eyini deitiriyordu. Genliinin kahraman Joseph Campbell gibi alakgnll bir hayata raz ama yaratc bir dnr olmak yerine bir azgelimi lke zppesi olup kmt ite. Ve doal olarak hibir deerli ey yaratamamt; iinde, deerli bir dnce ve duygu kalmamt nk. Yaamaya devam edebilmek iin yeni bir mitosa ihtiya duyuyordu. Denize aldktan sonra stanbul'daki korkularn ve 'buh-ran'larn daha iyi anlama olana bulmutu. Bir an nce hayatn deitirme istei sadece lm korkusundan deil, deerli hibir ey yapmadan gp gidecek olmasndan kaynaklanyordu belki de. Uyuyan Endymion gibi kendi kaderini belirleme cezasna arptrlm olma duygusu, bu dnyaya en ufak bir entik bile izemeden geip gitme korkusunun yaratt bir eydi. Cesare Pavese, Endymion'u yle konuturmu ve sonra intihar etmiti: "arabn verdii uykuyu ve bir kadnn yannda uyunan ar uykuyu bilirim ama btn bunlar iime yaramyor artk. Yatamda kulam dikiyor ve sramaya hazr duruyorum ve bu gzlerim, karanla gzlerini diken kiinin gzleri sanki. Bana, hep byle yaamm gibi geliyor."

Ve yabanc ona yle diyordu: "Herkesin kendisine den bir uykusu vardr Endymion. Ve senin uykun, seslerden, lklardan ve topraktan, gkten, gnlerden sonsuz bir uyku. Vahi yalnzlk senindir." Bunlar yazan bir insan intihar etmeyip de ne yapabilirdi ki; elinden ne gelirdi artk. Pavese ve Campbell, Trk zenginleri gibi Londra'da St. James's Club'a gidip, orada altn yaldzlar arasnda tabule ve King Prawn'lan birbirine kartrp yiyerek ve pahal m pahal Petrus arab ierek mi geirselerdi mrlerini; ya da Ivana Trump'n vakfna yirmier bin dolar m balasalard New York lokantalarnn nnde kuyruk beklememek iin? Ya da onlar iin doru yol, kuaktr armatrlk yapan bir ailenin zengin kzn bulup evlenmeleri mi olurdu? Belki de en iyisi o vahi yalnzl semek ya da kendini ldrmekti Pavese gibi. Denize kt kal -buhran gecesi saykladklar hari- Aysel'i hi aklna getirmemiti. nk onu seviyordu; hem de ok; onun zlmesini istemiyordu, ona kyamad halde bana byk dertler ayordu. Ama iten ie ondan uzakta ok daha mutlu olduunun farkndayd. Aysel onu rahatsz ediyordu. Kk eylerdi bunlar, belki dnmeye bile demezdi ama her gn tekrarlannca byk bir sorun olup kyordu. Mesela evde televizyon seyrederken, koca salonda baka yer yokmu gibi gelip yanna oturur ve ona doru sokulurdu Aysel; bu da rfan' deli ederdi. nk sentetik bir boya kokusu gelen sertlemi sar salar yanana deer, burnuna girer ve onu huylandrrd. Aysel'e, "Salarm ek yzmden, nk yzm kanyor," da diyemezdi tabii. aresiz, duruma katlanrd. Aysel ona sokulur ve saatlerce yle durur bu da rfan'n bacann uyumasna, ayn pozisyonda kalan boynunun tutulmasna neden olur ama yine de Aysel'i itmek iin bir hareket yapamaz, ancak tuvalete gitme ya da mutfaktan bir ey almak bahanesiyle yerinden kalkabilirdi. Bu da zor olurdu tabii nk her seferinde nereye gittiini soran Aysel'e, "Bira alacam," dese cevap hazrd. "Hizmet-

ilere syle ekerim. Niye kendin zahmet ediyorsun." Oysa kendisi hem hareket etmek ister hem de hizmetilere Aysel kadar rahat emir veremezdi. Koskoca insanlarn arlmas, alt kattan st kata kmas ve ayan sehpaya uzatm televizyon izleyen patron tarafndan, yzne hi baklmadan, "Bana bir bira getir!" denilmesi hi iine sinmiyor ve yreine bir utan yaylmasna neden oluyordu. Oysa Aysel ok rahat emir verir ve barr arrd hizmetilere; dolaysyla onlar da karsn daha ok sayarlard. Aysel'in bir baka huyu da, topluluk iindeyken srekli szn kesmesi ve daha nce kendisinden duymu olduu bir fkray, hikyeyi, anekdotu tamamlamak iin onun azn tkamasyd. Byle durumlarda karsna fitil olur ama yine kendisini tutard rfan ve, "Sen anlat ekerim, nasl olsa daha iyi bilirsin," dedi. Bir de kocasn dzeltme merak vard ama en ilgisiz, olur olmaz ayrntlarda. Mesela kk bir araba kazas m anlatlyor: rfan eer, "Manavn nnde durup bir kilo elma almtk," derse, karsndan hemen dzeltme gelirdi, "Hayr, iki kilo, ayrca portakal da vard." "Geen mays aynda Karayipler'e gittiimizde..." diye bir hikyeye balayacak olsa sz yine kesilirdi. "Aman ekerim maysn son haftasnda gittik ama geziyi bitirdiimizde haziran olmutu." O da dnp, "Be kadn, bunlarn anlattm hikyeyle ne ilgisi var?" diye soramaz ve iindeki fkeyi, suratndaki sahte glmsemeyle maskelemeye alrd. imdi geceleri kamarada ya da gvertede rahata yatyordu ve ok kr yannda salar azna burnuna dolan ve bacan bir engel gibi onun bacann stne atarak kprdamasn engelleyen Aysel yoktu. Aysel'i dnmeye, "ok severim! diye balamt ama biraz daha devam ederse ondan ne kadar nefret ettiini anlayacakt galiba. Onun iin kesti. Yannda tekneye getirdii birka kitap iinde Joseph Campbell'in Masks of God ve Bili Moyers'le mlakatlarndan

oluan The Power Of Myth de vard. O sabah kitaptan u cmleleri okumutu: "Mitoslar her eyi sizin iin biimlendirirler. Mesela belli bir yata bir erikin olmanz gerektiini sylerler size. Bu belirli ya, ortalama olarak doru bir ya olabilir ama aslnda, bireyin hayatnda, kiiden kiiye ok fark eder. Kimileri ge olgunlarlar ve erikin aamasna daha ge yata gelirler. Nerede durduunuza dair bir duygu olmal iinizde. Yaayacak bir tek hayatnz var." Kitabn bir baka yerinde de yle diyordu Campbell: "Dmzdaki deerlerin koyduu amalara ulamak iin abalyoruz ama bu arada iimizdeki deerleri unutuyoruz; hayatmzdaki kopukluk buradan gelmekte." Bu satrlardan, daha yeni yeni erikin olduu ve olgunlat sonucunu karmaya pek eilimli olan Profesr, stanbul'daki evresinin eski evresinin i deerlerden yoksun olduunu hep hissetmiti ama ayrldktan sonra daha da bilinle kavryordu bunu. Bunlarn hepsi gazetelerin hafta sonlarnda ek olarak verdii; mankenlerle, arkc ve futbolcularn ak maceralarn, yatak odalarn anlatan parlak dergilere meraklydlar. Televizyonlar hep bu aklardan sz ediyordu. Gazete manetlerinden plak memeler fkryor ve insanlar hep bunlar konuuyordu. Belki de Campbell'in syledii mitoloji eksiklii idi bu. nk -Campbell'e deil Profesr'e gre- zellikle Akdeniz yresinin insanlar, binlerce yl sren mitolojik tanrlar dneminden, birdenbire kuru ve renksiz bir tek tanr inancna yuvarlanmlard. Artk onlar avutacak, oyalayacak, dedikodusu yaplacak tanrlar kalmamt ortada. O eski tanr ve tanralar ki; Olympos danda oturur ve insanlar gibi k olur, kskanr, kz karr, savar, cezalara aptrlr, rza geer ve hepsi birbirinden tuhaf bin bir macera yaarlard. nsanlarn dillerinde de hep bu maceralar vard ama u yeni tek tanrl dinlerde hayat ok skcyd dorusu. nk Tanr tekti, kadn m erkek mi olduu bile belli deildi, bir biimi yoktu ve doal olarak hibir maceraya girmiyordu. Bunun zerine insanlar eski alkanlklarn srdrmek zere kendilerine yeni tanr ve yeni tanralar ya-

ratmlard. Bunlar ya film yldz oluyordu, ya futbolcu, ya manken, ya politikac, ya boa greisi, ya da tenis oyuncusu. Bu yeni tanr ve tanralarn ne yapt ve kimin kiminle yataa girdii hakknda binlerce dergi yaynlanyor, yzlerce saat program yaplyordu. Tek fark, Olympos dandan, Olympos Disco'ya inmi olmalaryd artk. stanbul zenginlerinin maceralarn izledikleri yeni tanr ve tanralar, yoksul kesimden geliyordu. stanbul'u ahtapot gibi saran gecekondularda oturan yoksul ailelerin, ne kadar uzun bacakl, 1.80'in stnde ve ince kz varsa televizyonlara pazarlanmt. Bunlar nce rkek, bakmsz ve biraz da clz halleriyle ekrana karlar ama orada diki tutturunca dudaklarna ve memelerine silikon taktrp, kuafrlerini deitirerek palazlanrlard. Hatta bir gazete yazar, bu kzlar, "uzun bacakl, varo dudakl kzlar" diye nitelemiti ve rfan ok glmt buna. Nereye gitseler askl elbiseleri omuzlarndan kayar ve memeleri ortaya kard. Yzlerinde byk bir hayret ifadesiyle gazetecilere, "Aaa grnd m ocuklar?" diye sorar ve sonra da yeni yaplm, gereinden byk ve frlak porselen dilerini gstere gstere kahkaha atarlard. Erkek tanrlar ise mutlaka tknaz, esmer, omuzlarna kadar kll, kaln bykl ve Dou iveli olmalydlar. Milyonlarca yoksul erkek ve kadn da derme atma gecekondularnda, lodos estiinde gece hepsini zehirleyip ldren sobalarn bana ylp bunlarn maceralarn izlerlerdi ite. Bu sanal dnyadan bir medet umarlar ve oyun havalan balaynca dnyann en mutlu insanlarym gibi el rpp gbek atarlard. Bunlar anlayabiliyordu Profesr ama kendisine 'elit' diyen ve burnundan kl aldrmayan kesimin, lumpen zevklerini paylamasna bir anlam veremiyordu. Trkiye'de snflar arasnda ok uurum vard ama elence kltr bir fabrikann patronuyla iisini, bir generalle ofrn, holding sahibiyle dilenciyi birletiriyordu. Hepsi ayn magazin tanr ve tanralarn izliyor, onlarn resimlerine bakyor ve onlarn televizyon dizilerini seyrediyorlard. Zenginlik vard bu lkede ama elit zevk ve birikim yoktu.

Profesr burada yine, yaymlad zaman yanklar uyandran ve ok dmanlk eken makalesindeki tezine dnyordu. Trkiye'nin burjuvas, tam anlamyla burjuva olamamt nk para kazand zaman ona yol gsterecek, zevklerini inceltecek ve yaam kltr retecek bir aristokrasi rnei yoktu nnde. 19. yzyl Avrupa romannda yeni yeni para kazanmaya balayan kaba burjuvalarn, soylulara zenerek evlerine piyano ald, duvarlarna resimler ast salonunda edebiyat suareleri dzenleyip tannm edip ve airleri davet ettii, burada uzun sohbetlere dalnd, ailenin ocuklara Latince, edebiyat ve piyano dersleri aldrd anlatlr. Ama ne yazk ki Trkiye'de para kazanan kyller, burjuva olamam ve lmpenlere zenmilerdi. Ruslarn, "Rusu kaz, altndan Tatar kar!" sz gibi, Trk zenginleri de kazndnda altndan kyl kyordu. Alt yz yl sren Osmanl mparatorluu'nda, bir aristokrat snf yaratlmamasma zen gsterildiini biliyordu Profesr. nk bir ailenin egemenliiydi bu. Kurucusunun ad Osman olduu iin devletin ad da buydu. Eer byk dedelerinin ad Ali olsayd Ali mparatorluu diye geecekti tarihe. Ve kendi karlarnda hibir aileyi glendirmemek iin Trk kzlaryla bile evlenmemiler; karlarn hep Macaristan, Rusya, talya gibi lkelerden semilerdi. Biraz palazlanan her aileyi yok ediyor, aile liderini idam ettii yetmiyor gibi bir de eyhlislam'dan, "Kan ve mal helaldir!" diye fetva alyorlard. Bylece Cumhuriyet dnemi, Osmanl'dan bir soylu snf devralamam, bu da stanbul 'elit'i denilen, paras bol ama yaam kltr bakmndan lumpen, acayip bir kesimin domasna yol amt. Bunlarn erkek ocuklar Amerika'da iletme okur ama yazn gittikleri barlarda ya da arkada dnlerinde Kahire danszleri gibi kalalarn kvrarak, gbek atarlard. Dii bir hava vard danslarnda; eilip bklr, erkek arkadalarla kala tokuturur ve kan ter iinde sarlp prlerdi. Profesr, stanbul'dan nefret ediyordu.

Mucize ehir
Meryem ve Cemal, Haydarpaa garna giren trenden indikleri zaman, stanbul'a binlerce yl nce gelmi olan Vikinglerle, Hallarla, Megarallarla ve daha milyonlarca kiiyle ayn duyguyu paylatlar: Ba dnmesiydi bu duygu. Burasnn daha nce ayak baslan hibir yere benzemedii bilinciydi! ite onlarn da bu yzden balar dnyordu. Son bir saattir Marmara denizi kysndan ve stanbul'un Asya yakasndaki mahallelerinin iinden gemiti tren. Banliy istasyonlarnda bekleyenleri sratle geerken Meryem gzlerini drt am oradaki insanlara bakm, her ayrnty kazmt belleine. Trende de mthi bir hareket balamt; kimi bavulunu hazrlam, kimi pardssn, kazan giymi ve bir an nce inmek iin kapnn nnde kuyruk oluturmulard. Haydarpaa garnda trenlerin kimi geliyor, kimi gidiyordu ve ortalk ana baba gnyd. Meryem hayatnda hi bu kadar kalabalk bir yer grmemiti. Bir yandan da hoparlrlerden ok yksek sesle anonslar yaplyor, gonglar vuruluyor ve btn bunlar Meryem'le Cemal'in akln bandan alyordu. Gelip geen insanlar onlara hi dikkat etmiyor ve kimi omuz vurarak, kimi eliyle iterek geip gidiyordu. Cemal, ocukluundan beri kt nn duyduu stanbul'da iner inmez arplmamak ve i cebindeki kuru paray kaybetmemek iin sk sk yakasn kapatyor, evresinde dolaan herkese hrsz gzyle bakyordu. Ayrlanlar, sarlarak vedalaanlar, trenlerin arkasndan koanlar, el sallayanlar ise daha ok Meryem'in ilgisini ekiyordu. Dudaktan pen genler grmenin heyecan kaplamt iini. Kimseye aldrmadan uzun uzun pyorlard; dorusu evreleri de aldrmyordu onlara, bakmyorlard bile. stanbul bir ba dnmesiydi ve bu duygu garn hemen nnde rpnan deniz zerindeki iskeleye geldiklerinde daha da younlat. skele sallanyordu; yanap ayrlan beyaz yolcu vapurlar bu iskelelere balanm dev lastiklere arpyor ve zangr zangr titretiyor, bu arada da kulaklar sar edecek bir sesle ddk alyorlard. Vapurlarn gvdeleri apak, bacalar

kapkarayd. Cemal'de yazl olan tarife gre bu vapurlardan birine binecekler, Avrupa yakasna geecekler ve aabeyi Yakup'un evine ulamak iin iki otobs deitireceklerdi. Cemal elindeki kd gstererek yalca, ftr apkal, kr bykl bir adama hangi vapura bineceklerini sordu; adam gsterdi. Cemal stanbullulara gvenmeme igds iinde iki ayr kiiye daha sordu ve ancak onlar da ayn vapuru gsterdikten sonra ii rahat etti. Giede kuyrua girip jeton almak ve turnikelerden gemek ise yle uzun vakitlerini ald ki neredeyse binecekleri vapuru karacaklard. Vapurun ipleri zlr ve kalkmaya hazrlanrken ancak binebildiler. Vapur lacivert sular kprterek, fosurdatarak dnd ve hzla ilerlemeye balad. Ortalk tklm tklmd, ayakta zor duruyorlard; ve akl almaz bir grlt vard ortalkta. Vapurda dolaan hrpani giysili birtakm zayf yzl adamlar, ellerindeki taraklar, boya kalemlerini, kasetleri, tra baklarn satmak iin avaz avaz banyorlard. Hayatn o vapurda geirmi gibi grnen yal biri hem elindeki masaj aletini sallayarak bu aletin kendi arlarn nasl geirdiini, srtn nasl dikletirdiini anlatyor hem de, "ite nam ismim, ite tasviri resmim, ite canl cismim!" diyerek kendisine hi aldrmadan konumaya, glmeye devam eden vurdum duymaz yolcular etkilemeye alyordu. Vapurdaki makine ya kokusu, rpntl denizden gelen sarho edici kokuya karmt.Meryem istanbul Boaz'nn lacivert sularn, ilk olurken ve klar bu sularda yansyp bir masal ehri gibi parldarken grd. Il l saraylar, ulu camiler suya yansyor, balarnn stnde Avrupa'y Asya'ya balayan kprler uzanyordu: Kpkzl ufuk izgisinde minareleri zarif birer izgi gibi grnen Sleymaniye, Sultanahmet, ulu Ayasofya, Topkap Saray, Dolmabahe Saray, raan Saray, Boazii Kprs. Meryem'in adn bilmedii, hayal bile edemedii bir sr saray, kla, kule, kubbe, minare, kpr. "Allahm," diyordu iinden durmadan, "Allahm, Allahm!" Ulu camilerin arkasnda batan gne, ince uzun minare-

leri alev alev yanan krmz bir kadifenin stne oturtuyor ve btn bunlar Meryem'e alama istei veriyordu. Vapur szlyor, yrei szlyor, saraylar szlyor, camiler szlyordu. Gzleri ya iinde kalmt. Vapurun yanndan, ilerinde iyi giyimli hanmlarn beylerin oturup iki itii yatlar ve Karadeniz'den gelen dev gibi Rus ilepleri geiyor, btn bunlar lk la mart srleri izliyordu. Kylardan anason ve balk kokular getiren rzgr nefesini kesiyordu Meryem'in. Kar kyda bir iskeleye yanarken koskoca vapur yan dnd ve Meryem kynn kk sandallarla dolu olduunu grd; burada kzartlp mterilere verilen balklarn kokusunu duyup alktan baylacak gibi oldu. "Balk ekmek, balk ekmek!" barlar kaplamt ortal. "Allahm," diye sayklad yine, "Allahm, Allahm, ey byk Allahm! Bu dnyada neler varm Allahm." Vapurla birlikte ba da frl frl dnyordu. Yoksa eker Baba ziyaretinde kendisine onca ok kzan ve hayat boyunca cezalandran Allah artk onu sevmeye mi balamt? Acaba balanm myd Meryem? ocukluunda iledii ve btn yaamn karartan gnahlar, Tanr'nn kara kapl defterinden silinmi miydi? 'Allahm beni seviyor musun artk?' diye sordu iinden. Ne ok su, ne ok insan, ne ok gemi, ne ok mart, ne ok cami, ne ok k, ne ok grltyd bu byle. Kydaki caddelerden geen otomobillerin sar krmz klar, gz kamatrc bir kuyrukluyldz gibi uzanyordu nnde. Yolcular, iskeleye yanaan gemiden karnca srleri gibi bir anda boalp, karadaki insan seline kartlar. Herkes ok abuk hareket ediyordu burada. Hzl yryor, hzl konuuyor, vapurdan hzla atlyor ve tela iinde bir yerlere kouturuyordu. Ayrca buradaki insanlarn hibiri evresiyle ilgilenmiyordu. Kalabalkla birlikte srklenip vapurdan indiler. Cemal onu bileinden yakalamt. O kargaada Meryem'i yitirmemek iin miydi, yoksa ondan kuvvet almak iin mi; bilemiyordu. Cemal acelesi olan insanlardan birkan durdurup binecekleri otobs sordu. Hepsi de kafalaryla caddenin kar ta-

rafn gsterdiler. Cemalle Meryem o kalabalkta yollarn nasl bulduklarn, krmz kta duran otomobillerin nnden nasl getiklerini, kalabalkla birlikte nasl srklenip de o krmz belediye otobsne bindiklerini anlayamadlar. Ama sonunda bu ii baarmlard ve tklm tklm dolu olan otobste, kk antalarn kaptrmamaya alarak ve bir elleriyle de kirli demir borulara tutunarak ilerlerken, youn trafikte aniden fren yapan, sonra en beklenmedik anda ne atlan aracn sarsntlarnda dmemek iin rpnyorlar ama arada bir nlerindeki stanbullularn srtna abanmaktan da kendilerini alamyorlard. Bunlarn nasl stanbullu olduunu da anlamamt Meryem. nk istasyonda ve vapurda grd ounluktan biraz farklyd bu otobsn yolcusu. Erkekler kylye benziyordu, yal kadnlarn ba balyd ama serbest giyinmi gen kzlar da vard ok kr. Cemal'in iindeki donuk kaytszlk, onun Meryem kadar byk heyecan duymasn engellese de bir yandan stanbul'u gzlyor, bir yandan da biraz kskanlk ve i burkuntusuyla aabeyi Yakup'u dnyordu. Demek bu gzel ehirde yayordu ha. oluunu ocuunu alp stanbul'a g ettiinden beri memlekete hi dnmemesi bu yzdendi ite. Memleketin adn bile unutmutu. Sanki Yakup stanbul'da oturan ulu bir padiah, kendileri ise adamdan saylmayacak kullaryd onun. Bu arada kendisi dalarda lmle penelemi, gnlerce sren souk yamur altnda kan iemiti ama aabeyi burada sefa srmt demek ki. Zaten babasna arada bir yazd mektuplarda ve slaya gelenlerle gnderdii haberlerde, alttan alta bir bbrlenme ve memlekettekileri aalama havas seziliyor; artk onlardan ok stn olduu, baka bir hayata ve baka bir evreye getii iin vnd anlalyordu. Bu da insanlar hem meraka dryor hem de Yakup'a kar iten ie hasetle kark bir hayranlk duymalarna yol ayordu. Meryem'in yorgunluktan ve heyecandan btn vcudu szlamaya balamt. Biraz nce bir vapura binerek kta deitirmi ve Asya'dan Avrupa'ya gemiti ama bu bilginin za-

vall kzn bilincine yansmas mmkn deildi. Arada bir, birka gn ncesine kadar stanbul'u, kasabadan grnen tepenin arkasnda sandn dnp, hafif bir utanla glmsyordu kendi kendine: "Ne cahilmiim meer, hibir ey bilmezmiim." Ama kimse kendisine bir ey retmemiti ki. Uursuz bir kz olarak hayatn dnda tutulmutu o. Kafas hurafelerle, hayallerle doldurulmutu. Oysa imdi ok ey biliyor gibi hissediyordu kendisini. Bindikleri otobs, tklm tklm araba dolu caddelerden geerek, meydanlardan saparak ve bir,ok durakta durup kalkarak, onlar ehir dndaki otoyollara kard. nenler olmu ve yolcular azalmt. Meryem ile Cemal, boalan bir koltua oturdular. Yorgunluktan ve sallantdan Meryem'in ii geti, ba nne dt ve uyuklamaya balad. Uyandnda, son duraa gelmilerdi. ndiler. Biraz nce grdkleri stanbul'a benzemeyen, daha karanlk ve derme atma evlerle dolu bir mahalleye gelmilerdi. Buradan bir otobse daha bineceklerdi; Cemal inerken otobs ofrnden bilgi ald. Bu kez bindikleri mavi bir otobst ve onlar alp karanlk tarlalardan ve harap evlerden geirerek ltl ehirden iyice telere gtrd. Otobs, getii her durakta Meryem'in umutlarm ve hayallerini biraz daha sndryor ve onu aknlktan aknla srkleyen mucize ehri unutturuyordu. Sanki Dou Anadoluya geri dnyorlard. Sanki iki gnlk yolu bouna yapmlar ve kasabadan hi kprdamamlard. Otobs karanlkta, tarlalarn ortasnda bir yerde durdu; ofr, "Senin gsterdiin ktta Rahmanl mevkii yazyor," dedi. "Oras da bu durak ite." aresiz indiler. Mavi otobs ya yaka yaka yolda kaybolup gitti. plak gecenin iinde yapayalnz kaldlar. Ortalk ekin, gbre ve yanm odun kokuyordu. Cemal ilk aknl atlattktan sonra bir da komandosu olarak evreye gz gezdirdi, uzaktan gelen kpek ulumalarn ve tepenin stnde grnen clz klar gstererek, "Hadi," dedi. "Oraya gidiyoruz." amurlu tarlalardan yrmeye koyuldular. Meryem'in las-

tikleri yine yapkan amura batyor ve bu da kasaba arsndaki yryn hatrlatyordu. "Hadi kzm, kutlu olsun! stanbul'a gidiyorsun. Uurlu kademli olsun! stanbul byk ehir. Buralara benzer mi hi!" Ah gelip de bir grselerdi imdi stanbul'un nasl bir yer olduunu, Yakup'un nerelerde oturduunu. Memleketleri burann yannda saray gibi kalrd dorusu. Nereye gittiklerini anlayamyordu. Biraz yrdkten sonra Cemal karanlkta dikilen iki kiiyi fark etti. Askere benziyorlard. Sanki dadaki gnlerine geri dnmt; oradakine benzer bir tehlike kokusu alyordu. Dalardaki gibi geceden ve yalnzlktan rkyordu. Eer bu adamlar sahiden askerse, aniden nlerine kmak ok tehlikeli olabilirdi. Bu yzden durdu ve bard, "Hey tertip!" Hrtlardan silahlarn zerlerine dorultulduunu anlad. "Dur orada! Kimsin?" "Ben de askerim!" diye bard. "Kprdama!" dediler ve el fenerini yakp onlara doru yrmeye baladlar. Cemal olup bitene inanamyordu. Yine Gabar dalarndaki bir nbet noktasndayd ite; imdi parolay soracaklar ve bilemezse ate edeceklerdi. ki kii yaklatka onlarn jandarma olduunu seebiliyordu Cemal. Bu da polis blgesi dnda olduklarnn, yani stanbul'da bulunmadklarnn bir gstergesiydi. Askerler tehdit edici bir tavrla, tfek namlularn ve feneri bu iki yabancnn stnden ayrmadan yanlarna yaklatlar; kimlik sordular. Cemal asker jargonu kullanarak bir iki sz sylemek ve yaknlk kurmak istedi ama yz vermediler. Bunun zerine ar hareketlerle terhis belgesini ve kimliini karp verdi. Askerler dikkatle alp incelediler. "Demek komandosun," dediler. kisinde de kendilerinden kdemli olan da komandosu gaziye kar sessiz bir sayg belirmiti. Ama yine de ortada garip bir durum vard. Yannda ba bal bir kzla, ellerinde antalar, o tarlann ortasnda akam vakti ne aryorlard? Cemal onlara aabeyi Yakup'un Rahmanl denilen mahallede oturduunu ve onun evini bulmaya altklarm anlatt.

"Tamam," dediler, "Rahmanl u tepenin zerinde ama siz buraya ok ters bir gnde geldiniz." O sabah mahallede bir jandarma operasyonu yaplm ve Hizbullah'a ait bir 'mezar ev' bulunmu. Bu yzden btn mahalle kordon altndaym. Onlar da karlarnda iki yabanc grnce; eh kim olsa kukulanrm tabii. Cemal 'mezar ev' tabirini hi duymamt. Ne demek olduunu anlamad ama daha fazla soru da sormad. Askerlerden biri onlar Yakup'un evine kadar gtrecekti; nk kuatma altndaki mahalleye girmek tehlikeliydi; hem de gz gz grmeyen bu karanlkta. Haki asker niformalarnn kokusu, hrts ve balardaki bereler, ellerdeki silahlar Cemal'in iini zlemle doldurmu ve kendisini ilk terhis olduu zamanlardaki gibi rlplak, ie yaramaz ve bombo hissetmesine neden olmutu. Asker arkadalar, arpmalar, karavanalar, silah atmalar, pusular, ateini gizleyerek sigara imeler, enselerinden ieri szlen yamurlar bir anda geri geldi. Askerlere zlemle, imrenerek bakt. Meryem kendilerine el feneriyle yol gsteren askerin ardndan amurlu tarlaya bata ka yrrken bu ie ok ayordu. Ne biim stanbul'du bu byle? Acaba yanl bir yere mi dmlerdi? Nbeti noktalarn getiler; tepenin bana trmandlar. Karlarna, byke bir ky gibi bir yer kt ve Meryem ilk grte burann ky bile denemeyecek kadar sefil ve harap bir yer olduunu dnd. Ky, nbet tutan jandarmalarla doluydu. Tek katl evlerin hepsi derme atmayd. Svasz, kimi yerlerine tenekeler aklm, yanlarnda kmesleri olan evlerdi bunlar. Pencerelerinden, atlarndan televizyon antenleri frlamt. Evlerin aras tellerle, kablolarla doluydu. Gariptir ama her yer sokak lambalaryla aydnlatlmt. Kirli kpekler kouup duruyorlard. Ky meydan gibi bir yer yoktu; yrdkleri aklk da balk amurdu. "stanbul deil buras. Deil ite, deil," diye dnd hnla. Aldatld iin sinirleri bozulmutu. Demek ki Allah

yine balamamt onu, Meryem kulunu sevmiyordu. Hatta onun ektii azab daha da keskin klmak iin mucizeler ehri stanbul'u gstermi, iini umut kprtlaryla doldurmu, yreini coturmu ve sonra bu karanlk, amurlu ve pis yere atvermiti. Yakup kapy ap da yanlarndaki jandarmayla birlikte Cemal'i ve Meryem'i grnce dilini yutacak gibi oldu; surat karard, ok ar bir darbe yemi gibi sarsld. aknlktan bir sre konuamad. Neyse ki durumun garipliini fark eden ve arkadan yetiip gelen kars Nazik uyank davrand da askerin, "Bunlar da kim? Ev sahipleri gelenleri tanmyorlar bile!" diye dnp kukulanmasna engel oldu. Girdikleri yere ev denilemezdi; darack bir oda, kede yl yataklar, tavanda yayl bir somya asl ve arasndan geen kablo plak bir ampul yakyor; ocuklar yerlere serilmi durumda, kede duran ve evin, adama benzer tek eyas olan televizyon ekranna kilitlenmiler. Gelen amcalarna dnp bakmyorlar bile. Televizyonda haber okuyan bir adam avaz avaz baryor. Ksacas Meryem'in dnebilecei en iren yer. inde gnlerce hapsedildii izbe bile neredeyse buradan daha temizdi. Yakup kendine gelip ilk aknl atnca utanla kark bir eziklik iine girdi. Yarm az biraz hal hatr sordu. Nazik'in ortalardan kaybolduunu gren Meryem peinden gitti ve mutfaa benzer bir blmede tp gazn zerinde orba kaynatmak zere gayretlendiini fark edince alkanlkla ona yardm etmeye ve ortadaki ekmei kesmeye koyuldu. Renkli plastik kovalar, leenler grnyordu ortalkta. Yer toprakt. Evde su olmad belliydi nk plastik bidonlarla su tanm ve bir kenara dizilmiti. Evvel eski sevdii bir kii olan Nazik, "Amma da bymsn Meryem," dedi. "Gelinlik kz olmusun. Hangi rzgr att sizi buraya?" Meryem onun sorusunu baka bir soruyla karlad: "Buras stanbul mu Nazik yenge?" diye sordu. "stanbul batsn!" dedi Nazik. "Olmaz olsun bu istanbul.

Herifin aklna uyup geldik; imdi halimiz rezillik, ite gryorsun." Meryem tekrar, "stanbul dedikleri yer buras m?" diye sordu. "stanbul'un d," dedi Nazik. "stanbul dedikleri yle byk ki ucu buca yok. Nerde balayp nerde bittiini kimseler bilemez. Buralara da gecekondu blgesi diyorlar. ehirde zenginler oturuyor. Bizde nerede orada oturacak para. Buraya bamz zor soktuk." Sonra akrabalar, tandklar, leni kalan, evleneni tek tek sormaya giriti. Belli ki ii sla hasretiyle titriyordu ama bir kere stanbullu' olmakla vnmeye balayan kocas, kendine yedirip de sklm pklm geri dnmeyi gze alamyordu. Evin iinde avaz avaz televizyon grlts vard. Cemal'in kasabada kklklerini bildii Ismet'le Zeliha ve stanbul'da domu olan kk yeeni gzlerini ekrandan ayrmyorlar ve Cemal'in sorduu sorulara bile amcalarna bakmadan cevap veriyorlard. Bu yz yze gelmeden yaplan konumalardan Cemal, Ismet'le Zeliha'nn ilkokula gittiini ama okula varmak iin kar, frtna, amur demeden yarm saatten fazla yrmeleri gerektiini anlad. Artk ky m, kasaba m, ehir mi ne demek gerekirse, Rahmanl'da ilkokul yoktu. Yakup ban nne emi, imdi nereden kt bu, der gibi kardei Cemal'i ka altndan szyor ve derin bir utanca batm da dikkati baka yere ekmek istermi gibi aklamalar yapyordu: "Bugn bizim burada bir evi bastlar da!" Bu srada kk smet sevinle barp, "Bakn. Bizim mahalleyi gsteriyorlar," dedi. Ekranda amurlu sokaklar, derme atma harap evleri, karmakark tellerin bir yumak halinde fkrd elektrik direkleri, televizyon antenleri, oradan oraya kouturan krma kpekleri ve televizyoncularn peini brakmayan, ekranda grnebilmek iin balarn eerek resim iine girmeye alan, glen, arkadalarnn bann arkasna iki kulak yapan perian ocuklaryla mahalleleri grld. Ismet'le Zeliha heyecan iinde kendilerini grmeyi bekliyorlard.

Spiker, o gn Rahmanl'daki operasyonda Islami terr rgt Hizbullah'a ait bir mezar ev ele geirildiini tekrarlyordu. Belediye ekipleri o sabah Rahmanl'daki kaak bir gecekonduyu ykmaya gelmiler. Geri hepsi kaakt bu binalarn, aklna esen ya da gecekondu mafyasyla anlaan istedii yere ev kuruveriyordu ama bunlardan bazlar nedense gze batar ve sanki herkes yasalara ok sayglym gibi ykm emri kard. Cemal, daha sonra 14 milyon nfuslu stanbul'daki yaplarn yzde 75'inin kaak olduunu renecekti. Belediye ekipleri byle binalar ykmaya geldii zamanki alldk grnt, ev sahiplerinin ekiplere kar koymalar, kadnlarn tiz lklar atarak ellerine geirdikleri tencere, tava, havaneli ve sopalarla ykm ekiplerinin stne saldrmalar ve en sonunda aresiz kalan babann kk ocuunu alp dama karak stne benzin dkmesi ve elinde hazr tuttuu bir akmakla, ykm ekipleri bir adm daha attklar takdirde ocuu yakaca gzdan savurmasyd. Ellerindeki vrt zrt ses karan telsizleriyle belediyeciler dil dkp, ocuunu yakmak isteyen babay bu korkun eylemden vazgeirmeye alr, bu srada ekim yapmakta olan televizyon kameramanlar da ocuk yanarsa bir kareyi bile karmama tela iinde nefes bile almazlard. Ama belediyecilerin o gn ykmak iin geldikleri evde bir tuhaflk vard. Sabahn krnde kendilerine kapy aan alvarl ve sakall adama gecekondunun yklaca tebli edilince, adam hi armam ve, "Peki, yalnz ierde uyuyanlar var. Yarm saat msaade edin, toparlanp terk edelim," deyivermiti. Bu cevap zerine iyice afallayan belediyecinin ezberi am ve mirlerine telefon ederek bu evde bir gariplik olduunu anlatm, i oradan emniyete ve istanbul d olduu iin jandarmaya intikal etmiti. Zaten her ykm olayl olduu iin hazr bekleyen jandarmalara bir telsiz emri gitmi ve ierideki tuhaf kiilerin kimliklerinin denetlenmesi, evin aranmas ve kukulu bir durum grldnde mdahale edilmesi talimat verilmiti. nk Trkiye Cumhuriyeti tarihinde o gne kadar, kaak evi yklacak olan bir kiinin "Buyurun ykn!" dedii ne grlm ne de iitilmiti. Bu yzden ev sahipleri ya meczup

ya da karanlk iler eviren kiiler olmalyd. Emir zerine iki jandarma, balarndaki avula eve gidip kapy tekrar alm ve ieridekilerin kimliklerini grmek istediklerini sylemilerdi. eriden bir sre hi ses gelmemiti. Durumdan iyice kukulanan jandarma avuu, e kadar sayacan ve eer amazlarsa kapy kracaklarn sylyordu ki ieriden alan atele yaralanm ve bunun zerine herkes bir tarafa kam ve jandarmalar mevzi alarak eve ate etmeye balamlard. Evden alan atele birlikte tuhaf lklar ykseliyor, birileri, "Allahuekber!" diye baryor, ilerinde kadn sesi de olan bir grup insan "Ya Allah, Bismillah, Allahuekber!" diye tekbir getiriyorlard. Takviye kuvvetleri gelmi ve bir saatlik atma sonunda evden erkek ile yaral bir kadn karlmt. Bu arada jandarmadan da yaralananlar olmutu. Daha sonra evde oturanlarn Hizbullah rgtne mensup olduu anlalm ve bu rgtn daha nce yapt kanl eylemler ve mezar evler gz nnde tutularak, evin zemini kazlmaya balanmt. Gerekten de evin toprak zemininde yaplan kazlarda, rgtn hep yapt gibi 'domuz ba' denilen teknikle balanarak dertop edilmi ve st ste gmlm durumda cesede rastlanmt ki biri orta yal bir kadnd bunlarn. Hizbullah mensuplar Trkiye'nin her blgesinde byle evler tutuyor, bir sre gze arpmadan yayor ve rgtn kard baz kiileri dolap, sandk gibi baz ev eyalar iinde o evlere gtryor, orada video kameras nnde sorguluyor ve yine filme alarak telle bouyordu. Daha sonra bu cesetler, domuz ba dedikleri bir teknikle en az yer tutacak duruma indirgeniyor ve evin tabannda alan kk kuyulara st ste gmlyordu. Gazeteler, Hizbullah rgtnn PKK'ya kar slami bir Krt alternatifi olmas iin rgtlendiini ve ilk yllarda devlet tarafndan himaye grerek savatn yazyorlard. Ama rgt sonradan kontrolden km ya da devlet artk bunlara ihtiya duymamaya balamt ki byle sk sk basknlar oluyor ve Hizbullah yeleri ldrlyordu. Bu arada Zeliha, televizyonda kendisini grerek kular

gibi rpnmaya balad; geri kumral ve kirli salar ekrann kenarndan yle bir grnp gemiti ama smet onun kadar da talihli deildi. Oysa mahalle arkadalar ekranlara, heyecanla olaylarn nasl gelitiini anlatyorlard. Yakup, "Asker olmasan sizi brakmazlard ieri," dedi. "Mahalle abluka altnda; biz bile zor giriyoruz." Halinden, "Keke giremeseydiniz!" der gibi bir hava seziliyordu. O gece kadnlar ve ocuklar bir odada, iki karde ise teki odada yatt. Kelere ylm, katl duran yataklar yere serildi, yorganlar karld ve zaten lm derecesinde yorgun olan Meryem, Nazik yengesinin ve yeeninin yannda derin bir uykuya dalverdi. teki odada ise Yakup'la Cemal sigara iiyor ve alak sesle konuuyorlard. Yakup, biraz, kaldklar mahalleden sz etti. "Burada," dedi, "stanbul'a en son gelenler oturuyor. Sivasllar, Vanllar, Malatyallar, Diyarbakrllar, Bayburtlular bir arada." Sonra nihayet azndaki baklay kard: "te grdn halimizi deil mi?" dedi. "Rezilliimizi grdn, neler ektiimizi grdn." "Abi," dedi Cemal, "Niye ekiyorsun bunlar. Memlekette rahatn daha iyiydi. Hi olmazsa evin barkn, tarlan, iin gcn vard. ocuklarn bu kadar sknt ekmiyordu. Niye geldin buralara?" "Bir umut ite. stanbul'un ta topra altnm ya; biz de biraz nasiplenelim diye geldik. Ama buras bildiin gibi deil. Bir kere stanbullular bizi insandan saymyorlar. Her yerde hakaret gryoruz." "Niye oluu ocuu alp da dnmyorsun?" "Dnemem, gelmiim bir kere. Beceremedi de geldi deyip btn kasabay stme gldrmem. Bizim oralar bilmez misin? Hem sen bakma imdiki skntlara. Hayrlsyla ilk birka seneyi atlattktan sonra her ey dzelecek. ocuklar iin ise ok daha iyi olacak." Sonra sigarasndan derin derin nefesler ekerek hayallerini anlatmaya balad. stanbul'un sahibi oktu. Gelir gelmez

ehrin iine giremezdin. nce ne kadar uzak olursa olsun ama belediye otobslerinin ulamas artyla- bir yerde kendine ban sokacak bir ev edinecektin. Buralar hazine topraklaryd ama gecekondu mafyas, el koymu satyordu. Kendisi de elindeki avcundaki her eyi bu evin arsasna yatrm sonra hemehrilerin yardmyla bu derme atma evi ina etmiti. Kedeki elektrik direinden de bir kabloyla kaak elektrik alyorlard. Bu yzden elektrik bedavayd. Kn tavana asl somyaya elektrik veriyordu ve kpkrmz kesilen metalin ssnda hamam gibi oluyordu evleri. Zaten herkes kaak elektrik kullanyordu buralarda. Biraz sabrl olmak gerekiyordu. Nasl olsa her seim dneminde bir gecekondu aff karlyordu ve el koyduun arazinin tapusunu alyordun. Tapuyu aldktan bir-iki sene sonra ise arsay Karadenizli bir mteahhide kat karl verip, dikilecek apartmanda -be daire sahibi oluyordun. O zaman hem gzel bir yerde oturuyordun, hem de kira gelirin oluyordu. Sonra stanbul'a da biraz alm olduun iin ya . bir yerde kebap-lahmacuncu dkkn ayordun ya da bir taksi alp iletiyordun. Bir kere ev iini hallettikten sonra gerisi kolayd. Cemal, ocuklarn okula gittii mahalleyi grse gzlerine inanamazd. yle byk binalar, alveri merkezleri, klar, otomobiller. .. Oysa birka yl ncesine kadar oras da kendilerininki gibi tek katl bir gecekondu mahallesiydi, sonra tapularn alp zengin olmulard. Rahmanl'nn da gelecei buydu. Yeni gelenler burada yer bulamyordu artk; daha telere, bo arazilere gyorlard. Diini skarsa smet, Zeliha ve kk Sevin ok rahat yaayacaklar ve stanbullu olacaklard. Ama imdi bu rezillii ekiyorlard ite. Memlekettekilere bunlar anlatmak zordu; onlarn o khne, geri kalm kafalarna bu planlar sokamazdn. Ama ahdetmiti, o karanlk kafal insanlarn topraklarna bir daha dnmeyecekti. Oradakiler aptald, dnyann dndayd, hayat bilmiyorlard. Yakup kasabalarna o kadar att tuttu ki Cemal, aabeyi-

nin iinde mthi bir hn birikmi olduunu anlad. Buna hayret etmiti dorusu. "Abi" dedi, "sen yle sylemezsin bilirim ama babama da gidiyor szlerin! Dikkatli konu." Bunun zerine Yakup Cemal'in gzlerinin iine bakt ve, "Babam!" dedi. "Ah babam! Ah o babam!" Cemal bu szlerden hibir ey anlamad: yi bir ey mi sylemiti babalar iin, kt bir ey mi? Ama ii yanm gibi konuuyordu. Daha fazla stelemedi. Bu kez soru sorma sras Yakup'tayd. Kardeini hangi rzgr atmt oralara? Yanna Meryem'i de alp onca yolu tepmesinin sebebi neydi? Cemal ksa cmlelerle ona, kendisi askerdeyken Meryem'in kirlenmi olduunu ve trelere gre ortadan kaldrlmas iin ailenin karar aldn ve bu grevin kendisine verildiini anlatt. Yakup, "Daha nceki gariban kzlar gibi desene!" dedi. "Biliyorum, oralardan baknca bu i ok doru grnyor. Geri buraya da geldi bu detler ya." Hi zlm, arm ya da sarslm bir hali yoktu dorusu. Sadece hayatta tutunma sava verdii gnlerde bana gelen bu belann bir an nce yok olup gitmesini istiyordu. Bana ne! Kasaba da, Meryem de, Cemal de, babam da beni ilgilendirmiyor artk. Bana karmasnlar da ne yaparlarsa yapsnlar. Memleketi hayatndan silmiti Yakup; bir daha dnmeyecek, o insanlar grmeyecek ve ocuklarna Sulucal olduklarn unutturacakt. Zaten yaknda nfus kaytlarn da stanbul'a alacakt.Byd zaman Zeliha'nm da Meryem durumuna dmesi ihtimali, tylerini diken diken ediyordu. "Bana bak Cemal," dedi. "Bu i belli ki babamn emri ve sen babamdan -smme haa- Allah'tan korkar gibi korkarsn. Bu yzden sana yapma etme, vazge demenin faydas olmaz. Madem yapacaksn bu ii, hemen yap!" Sonra ona yarm saat yrmeyle ulalabilecek yksek ve ssz otoyol viyadklerini anlatt. stanbul'a g eden kyller, bu tip namus infazlarn hep oralarda yapyorlard. imdiye

kadar ka kz atlmt o uurumlara kimbilir. Arada bir gazetede, televizyonda kard. Bir sre sonra Cemal, karanlkta, altna serilmi pide gibi ince iltede yatarken bir plan yapt. Bu ii fazla uzatmann anlam kalmamt artk. ansa bak ki onca yolu tepip stanbul'a geldikten sonra jandarma ablukasndaki bir mahalleye dmlerdi. Eer orada bir-iki gn kalr ve tannrlarsa, Meryem'in kaybolmas bana i aabilirdi. Bu yzden en iyisi sabah kp gitmek ve abisinin anlatt viyadk uurumlarnda ii halletmekti. ki kii olarak kp gittikleri mahalleye tek kii dnmesi de kuku uyandraca iin o da dnmeyecekti. Zaten Yakup'tan, onun anlattklarndan, babasna kar taknd saygsz tavrdan, memleketlerini aalamasndan ve bu evden holanmamt. Kendisi de ii hallettikten sonra Selahattin'i grr, sonra trene biner ve Van'a, daha dorusu Emine'ye doru yola kard. Zaten yolda uyuyup duruyordu; iki gn dediin gz ap kapayana kadar geerdi ve hayrlsyla bu iten de alnnn akyla kurtulmu olarak evine kavuurdu. Abisinin ona verdii en iyi akl yarm kalm, terk edilmi viyadk olmutu; demek namus infazlar hep oralarda yaplyormu; gnahkr kzlar, oradan bolua uuyormu. Bu kararlar iini o kadar rahatlatt ki ok gemeden, stne youn bir sis gibi ken huzurlu bir uykuya dalverdi.

Yalnzlk Allah'a Mahsus!


Profesr bir sabah mthi bir ba arsyla uyanp -iki Tylenol extra strength aldktan sonra- gverteye ktnda, denizin lm olduunu dnd. Kilitlenmi bir gkyz altnda grileen, bulank bir suya dnen deniz, hibir yaam iareti vermiyordu artk; lmt, betonlamt. Profesr daha sonra zonklayan akaklaryla denizin lp lmeyeceini dnd ve Lorca'ya baklrsa lecei sonucuna vard: "Deniz bile lrd. Ama ne yazk ki Federico Garcia Lorca adn tayan gen adam, bunlar lp biecek ve genlik ann he-

yecanl bilgilerini, olgunluk dneminde temkinli bir bilgelie kavuturacak kadar ok yaamamt. iki gn ncesine kadar onca dost ve ivebaz grnen deniz, imdi bir kaplumbaa srt kadar sert ve souk bir acmaszla brnmt. Neredeyse dmand. ocukluundan beri denizle ili dl olmaya alm olan Profesr, muazzam bir su birikintisinden ok daha tede bir ey ifade eden denizin kskn halinden fazla etkilenmezdi ama iki gn nce yaad lm korkusu okundan sonra sinirleri hl dzelememiti. Ufukta birikip birdenbire uluyarak zerine boalan frtnadan kurtulmak iin en yakn kasabann limanna kayordu. Yelkenleri rzgrn akl almaz gcyle atlayacak gibi gerilmiti. Limana girdii zaman rzgrn orada da iddetinden bir ey yitirmediini grd. Son hzla kyya yaklayordu. Bir yelkenlinin uar gibi stlerine geldiini gren marinaya balanm tekne sahipleri, ona barp el kol iaretleri yapmaya baladlar. Kendisi de ok iyi biliyordu ki bu hzla oraya girerse sonu felaket olur. Tam bu srada arkasndaki dev gemiyi fark etti. Limann br tarafndan girmi ve yanamaya alrken nnde bir o yana, bir bu yana hamle eden elimsiz yelkenliyi grm ve insann akln bandan alan ddkler almaya balamt. Bir yandan marina-dakilerin deheti, bir yandan arkasnda cehennem ddkleri ttren dev gemi Profesr' iyice sersemletmiti. Yelkenleri laka etmesi gerektiini biliyordu elbette. Laka edecek sonra da motorla sakin sakin yanaacakt istedii yere ama tek kii olduu iin bunu nasl yapacan bilemiyordu. nk sk sk olduu gibi roller taklmt. Zaten bu yeni moda yelkenliler iyiydi, rahatt ama ya yelken direin iinde saryor ya roller taklyor; ksacas sonunda i daha da zor bir hale geliyordu. Sk sk tuttuu dmeni brakp yelkenlere kosa, teknenin ne yana savrulaca ve ne yapaca belli olmazd. Dmen banda kald zaman da tekneye mthi srat kazandran yelkenlere bir ey yapamazd. Tek kii olmann acsn ekiyordu ite. Eer teknede bir kii daha olsa i kolayd; biri dmeni tutar, teki laka ederdi; ama tek bana

olamyordu. Geminin durmadan ddk alijas ve yelkenlinin oradan oraya savrulmas, gittike daha ok kiinin ilgisini ekiyordu imdi ve kyda herkes bu akn yelkenciyi seyrediyordu. Hemen o anda bir karar vermesi gerekiyordu; nk birka saniye sonra artk ok ge kalm olabilirdi. Sonunda ne olursa olsun diyerek, lme atlarm gibi dmenden kopup kendini yelkenlere doru att ve taklm halat zerek mthi bir sratle laka etti. Dizinde mthi bir ac hissetti, herhalde bir yere arpmt. Rzgrla ldran yelkenler snver-diler ama Profesr buna sevinecek durumda olmadn fark etti birden; nk nefes alamyordu. Daha nceleri 'dili damana yapt' szn ok duymutu ama bunu mecazi bir anlatm zannetmiti; oysa imdi gerekten dili damana yapmt ve kendisini ne kadar zorlarsa zorlasn azn ap szlayan cierlerine hava ekemiyordu. Son anda tekneden denize doru sarkt ve avucuyla limann kirli, mazotlu suyunu alp azna att. Bu ie yaramt; artk nefes alabiliyordu. Biraz nce iine dt dehetin dilini daman kurutacan bilebilmesi mmkn deildi. nk hi byle bir ey gelmemiti bana. O geceyi, teki teknecilerin gemi olsun dileklerini kabul ederek marinaya balad teknesinde geirdi. O koca yelkenliyi tek bana kullandn grnce ona hak vermiler ve geirdii tehlikenin bykln anlamlard. Usta bir denizci vard karlarnda ama yine de denizle oyun olmazd; byle byk bir yelkenlide tek bana olmak doru deildi. Onu, 'bir ikiye' davet ettiler. ou emekli, kr sal ama salam yapl, Paul and Shark, Gant ve Aquamarine giysileri giymi sporcu adamlard. Hayatlar teknelerinin orasn burasn tamir ederek, karlkl an dei tokuu yaparak, sk sk dzenlenen regatalar planlayarak geiyordu. Profesr, bu adamlarn, deniz dnda hibir eyden konumadklarn fark etti. Akam boyunca karada olup biten hibir eye deinmemilerdi. Kara yoktu onlar iin. Elleri ii eli gibiydi. Kimi yeni ald GPS'i anlatyor, kimi saatlerce mesaratrn nasl tamir

ettiinden sz ediyordu. Zaten yabanclarla fazla ilgili deillerdi; teknelerine gelen bu sa sakal birbirine karm, iriyar berdu adamn, bir sre nce televizyonda izledikleri Profesr olduunu da anlamadlar. Belki de hi seyretmemilerdi kendisini zaten. Bu adamlar Trkiye Cumhuriyeti deil Deniz Cumhuriyeti uyrukluydular. Snrlan belirsiz ama yasalar kesinkes belli bir cumhuriyetti bu ve bayraklarn dalgalandracak rzgr bulmakta hibir zaman sknt ekmezlerdi. Akrabalar, analar-babalar, karlar olmayan insanlar gibiydiler bu denizciler. Hayatlarnda en ok grdkleri insanlar, teknede kendilerine yardm eden gemicilerdi. Profesr o gece, denizin yalnzlk anlamna geldiini bir kez daha dnd. Ka gndr yalnz bana dolayor ve yava yava ilk gnlerin deniz cokusunun yerini alan tuhaf bir hzne brndn hissediyordu. Issz koylarda demirledii gecelerde, evresini bir lm gibi saran mutlak sessizliin iinde ve gaz lambasnn nda tek bana otururken, o anda bir kalp krizi geirse neler olacan soruyor ve bu sorunun cevabn bulamyordu. Merdivenden dp bacan krmak, kalp krizi, beyin kanamas geirmek gibi olaylar hep kendi yandaki erkekler iindi. Bana byle bir durum gelirse o koyda kendisini bulacaklar ana kadar hayatta kalmaya almaktan baka bir ey gelmezdi elinden; ki bu da ok zordu. Ayrca bugn atlatt tehlike gibi byk riskler de mevcuttu denizde. Sk sk, "Yalnzlk Allah'a mahsus!" sz geliyordu aklna ve iten ie yzlerce yl nce bunu syleyen Anadolu bilgelerine hak veriyordu. lk gnlerde kylardan mmkn olduunca uzak kalyor ve gecelemek iin en ssz koylar seiyordu ama imdi kendisine bile hissettirmeden iindeki gizli bir ayar onu kylara, sahil kasabalarna, derme atma iskelesi olan kylere doru ekiyordu. Ya ekmek alma bahanesiyle, ya su ya biraz sosis ya bira; ama mutlaka ky bakkallarndan yaplacak bir alveri icat ediyordu. . Hayat deitirmek bu muydu acaba? stanbul'da Bebek'teki lks arkteriler yerine, bu mevsimde nispeten ssz

olan, henz turist akmna uramam Ege kasabalarmdaki klasik bakkallardan alveri yapma zgrl myd? Metanoya, akama kadar teknenin gvertesinde tembel tembel uzanp, "Gerin bedenim gerin doan gnee kar," dizesini tekrar ederek, turkuaz suyun iinde krlang srleri gibi kaan kk balklar Jean Pierre Rampal'in flt eliinde seyretmek miydi? Profesr, o gece ilk kez geri dnmeyi dnd. Daha dorusu dnmedi de -dnce denemezdi buna- bastrmaya alt duyulur duyulmaz bir ses gibi hissetti ve bu, ona mthi bir huzursuzluk verdi. Zaten bu huzursuzluk yznden de belli belirsiz sesin snp gitmesine izin vermedi ve onunla yzleme kararllyla bunu bir soru kalbna soktu: "Dnebilir misin? Eski hayatna, eski evine, Aysel'e, niversiteye, o ok bilmi / ok baarl / ok parlak kaynbiraderine, arkadalarna geri gidebilir misin? "stanbul, senin thaka'n olabilir mi ey akn Profesr?" Sonra kendi kendine, "Hayr!" dedi "Dnemem! Dorusu bunu istemem; hem dnersem beni ldrrler!" Bu garip 'ldrme' fikrini aklna getiren, 11. yzyln zavall eyhi Adi bin Misafir olmutu, O Misafir ki Yezidilerin eyhiydi ve dnde Hazreti Muhammed'i grp, ondan lmek zere olduunu renince, Hicaz'a gitmeye ve o kutsal topraklara gmlmeye karar vermiti. Mademki peygamber kendisine leceini bildiriyordu; o zaman kutsal topraklara yetimek iin de vakti vard demek ki. Ayrlmadan nce, Lali'te kendisine bal olan tarikatn toplad, ryasn anlatt ve, "Ben Hicaz'a gidip leceim ve orada gmleceim," dedi. "Bu yzden gidiimin dn yoktur. Eer bir gn birisi benim klmda gelip de size eyhiniz olduunu sylerse bilin ki o eytandr. Benim klma girip sizi kandrmak istemektedir. Onu hemen ldrn." Sonra eyh herkesle vedalap Hicaz'a gitmi ve orada lm beklemeye koyulmu; ama lm bir trl gelmiyormu. Aradan aylar gemi, sonra yllar; ama yolunu gzledii lm bir trl gelmemi. Hicaz'da da fena halde can sklmaya ba-

lam. Lali'i, ailesini ve tarikatn zlemi. Bakm ki peygamberin sz doru kmyor, gerisin geriye Lali'e dnm. Tarikatna demi ki ben size byle byle syledim ama herhalde dm yanl yorumlamm. Hicaz'da bir trl lemedim ve size geri geldim. nann bana ben sizin eyhiniz Adi Bin Misafir'im. Bu szler zerine tarikattaki herkes hanerini ve klcn karm ve zavall eyhi parampara etmi. Sonra da eyhlerinin buyruunu tuttuklar ve onun klnda gelen eytan yok ettikleri iin byk bir huzur duymular. Dorusu bu hikyede bir arpklk vard; Yezidiler zaten eytann en byk melek -Melek Tavus- olduuna inanan ve ona tapan insanlard; niin eytan ldrsnlerdi ama belki de eyhlerini ldrdkten sonra onun iin yaptklar trbe byle bir inana yol amt. Ya eytan eyhlerinin bedenini terk ettii iin kutsallamt o; ya da eyh eytana dnt iin onu kutsal klmt. Belki de bu trbenin kutsall konusunda byk skntya dmler ve iinde eyh mi yatyor, yoksa eytan m tartmalarna son noktay koymak iin eytana tapmaya balamlard. Ama ne olursa olsun, Profesr de stanbul'a dnerse bata Aysel ve kaynbiraderi olmak zere btn yaknlar tarafndan eytan olarak grleceini ve parampara edileceini biliyordu; hem de zerine trbe mrbe dikilmeden. Aysel'in, fkelendii zaman evresindekileri nasl paraladn ok iyi bilirdi dorusu. Profesr'n armlarla oradan oraya savrulan dnceleri, imdi kolal beyaz araflar ve ilemeli yastk klflar arasnda, kuzey gnn kararan akamst saatlerinin camlardan ieri szld bir otel odasnn konforlu yatana kaymt. "Git iine!" diye baryordu Aysel. "Rahat brak beni!" rfan ise -o zamanlar doentti- sevimelerinin en heyecanl annda kvranan, eilip bklen plak Aysel'in, bir,anda kendisini scak vcudundan kovmasn anlayamadan ikin akn baknp duruyor ve biraz nceki sevime durumuna ok uygun den, hatta bir beceri ve kudret kulesi olarak dikilen

ama imdi birdenbire hantallap ilevsiz bir zavallla den duruuyla ne yapacan bilemeden Aysel'in lklarna katlanyordu. Ne olduunu ve neyin ters gittiini anlayamamt dorusu. Son gnlerde ylesine mutlulard ki sanki -tarih boyunca milyonlarca iftin dnd gibi- kendilerinden nce hibir kadn ile erkek byle bir sarholuu tatmamt. skoya'da, bakml yeil imenliin denizle birletii mmbit ve nemli araziye devs bir doum gn pastas gibi konduruluvermi olan Turnberry golf otelinde kalyorlar, sabahlar Virgina Woolf u hatrlatan deniz fenerine doru yry yapyorlar, leden sonra golf oynuyorlar, akam yemeinden nce Edward tarz denmi barda, iinde mee ktklerinin yand dev minenin ateiyle tr tr snrken bardaklarn dibine birer parmak konmu ttsl Lagavulin viskilerini yudumluyor ve belki de bu ikiyi buz ve coca colayla imek isteyecek zengin srlarn mevcudiyetini konu edip bol bol glyorlard. Gnlerinin deimez kurallarndan birisi de kuralsz olarak, yani her akllarna geldii zaman yataa atlamak ve uzun uzun sevimekti. O akam stne kadar her ey yolundayd dorusu. Golften gelip odalarna girdiklerinde, Aysel daha du yapp stlerinden terlerini atamadan onu yataa ekmi ve her zamanki ihtirasl rpmyla ince vcudunu vantuz gibi ona yaptrvermiti. Sonra da sevimenin en lgn noktasnda vcudundan dar atmt onu, kovmutu. Snf kapsnn arkasnda tek ayak stne dikilme cezas alan, zgvenden yoksun bir renci haline sokmutu. rfan byle lgnlk noktalarnda Aysel'e ilimemesi gerektiini bilecek kadar tecrbe edindii iin acele bir du alm ve odadan svarak lobinin oraya, maun, maroken ve soylu armalar egemenliindeki bara inmi ve bir Lagavulin sylemiti ki biraz sonra Aysel gelip, "zr dilerim!" diyerek koyu yeil deriden Chesterfield kanapede yanna oturdu. Yatm

grnyordu ama hznlyd. Tekrar, "zr dilerim rfan!" dedi. rfan onun bu huyunu ok iyi anlamt. Eer kavgada ona cevap verirse lgna dnebilir ama kocas onca hakaret ve barp arma karsnda sessiz kalp boynunu bkerek uzaklarsa yatr ve gelip zr dilerdi. Ama bu kez Aysel'i neyin kzdrdn gerekten merak ediyordu. Lagavulin'ini yudumlarken, ne gibi bir hata yapt zerine kafa patlatmt. Golf srasnda yaplan bir aka, otelde kaba bir hareket, bir sz, bir bak... Hayr, hayr; hibiri bu davran hakl karmyordu. "zr dilemen gerekmez sevgilim," dedi "Biz birbirimize anlay gsteririz. Ama bu sefer ne olduunu gerekten anlayamadm. Her ey ok gzel giderken bir anda ne oldu sana?" Aysel ona umutsuz gzlerle bakt ve, "Bunu anlatmak ok zor ama," dedi, "sen benimle zoraki seviiyorsun! Sanki kocalk grevini yerine getirir gibi; dzenli, gl, temiz ve salkl ama zevk almyorsun. O youn zevk annda bile, bir tek saniyede hibir kukuya yer brakmayacak biimde hissettim bunu." rfan itiraz edecek oldu ama Aysel yine ayn hznl hava iinde onu susturdu: "Seni sulamyorum," dedi. "Ama bir kadn bunu anlar. Sen, golf oynar gibi seviiyorsun." Sonra havay datmak iin ksk ve hznl bir kahkaha att ve, "Sakn bana imdi golfte de yatakta da sopa nemlidir, diyerek o souk esprilerinden birini yapmaya kalkma da bir iki syle bakalm," dedi. Artk bu konuda konuulamazd, Aysel kararn vermiti, konu kapanmt; gerekten de bir daha konumadlar. Sevimeleri ise -giderek seyreklese de- ad konmam, hatta bir daha tarif edilmeye allmam bir biimde srp gitti. nk Aysel, isyan ederek deitiremeyecei kadar byk bir gerek karsnda kaldn hissetmi ve ormanda kaybolan kk kzlar gibi korkmutu. Denizde geen onca haftann ardndan Profesr, artk tekneyi, hareket eden bir yalnzlk biimi olarak alglyordu. Hem de hi sonu olmayan bir yalnzlk biimi.

Btn insanlar gibi bir mr boyu yaamn, gerekten mutlu ve baarl yaamn balayaca gn bekleyip de bir gn aniden o noktay oktan am olduunu ve artk lme gittiini anlayan bir adam ne hisseder diye dnyordu Profesr; yrek knts m? Evet! Belki de arada bir kalbinin ie ve aaya doru ekildiini, deyim yerindeyse ezildiini hissetmesi bu yzdendi ite. Byle anlarda bu yrek kntsn, haplar ve giderek saysn artrd iki kadehleriyle bomaya abalyordu. Bu dnyada baarl olmak iin gsterdii onca abaya ve zmir'den kan bir yoksul ocuu olarak Harvard'da okumay becermesine ramen, daha sonra bu emeklere deecek bir eser koyamamt ortaya. Yaam boa gemiti. Hibir deer retmemisti. ldkten sonra, "Bu da rfan Kurudal'n eseri," denilebilecek hibir ey yoktu. Profesrlk tezi iin oradan buradan yapt evirilerle tamamlad uyduruk kitab saymazsanz tabii. Ama onun da foyas abuk ortaya km ve niversitedeki dmanlar, adn belirtmeden alnt yapt Amerikan ve ngiliz kaynaklarn teker teker aklamlard. Dergilerde, "ntihal!" baln tayan pek ok makale yaynlanmt o gnlerde. O zaman anlamt ki intihal yaplacaksa niversitede herkesin bildii ngilizce gibi bir dilden deil, Sanskrit, Urdu, Svahili gibi dillerden yaplmalyd. aka bir yana ama Profesr'n aklnda da ilgin bir kitap projesi vard; yllardr o kitab yazmak iin uygun bir frsat kmasn bekliyordu. te imdi o koullarn tam iindeydi. Byle bir projeye balayabilmek iin tekne yaamndan daha uygun bir ortam bulmak zordu. Her gn balama karar verip bir sonraki gne erteledii kitap, Bogomiller hakknda olacakt. 11. yzyldaki bu heretik Hristiyan mezhebi, Gneydou Anadolu'da, imdi sular altnda kalan Samsat'ta domutu. Samsat ayn zamanda byk yazar Lukianos'un memleketiydi. Bogomillerin inan yaps kiliseyi ylesine rahatsz etmiti ki basklar sonucunda Samsat'tan yola kp Ege'de bugnk adyla Alaehir olan yere g etmiler, orada da tutunamayp Marsilya stnden Gney

Fransa'ya gitmiler, burada ina ettikleri Montsegur kalesinde yaamlard. Burada adlar Cathar valyeleri idi; taa ki Fransz ordusu mehur Montsegur kuatmasyla onlar il yavrusu gibi datana kadar. Bu bozgundan sonra Bogomillerin bazlar talya'ya kamt bazlar da Balkanlar'a. Baz bilim adamlarna gre Balkanlar'daki Bonaklarn kkeni Bogomil'di. Yzyllar boyunca sren kilise zulmnden kurtulmak iin din deitirmi ve Mslman olmulard. Eer bu teori doru ise Bogomillerin kaderi trajikomikti dorusu. Anadolu'nun dousunun Mslmanlat bir dnemde heretik bir Hristiyan mezhebi olarak balayan ve yzyllarca ile ektikten sonra kurtulmak iin din deitiren ve bu sefer de srf Mslman olduklar iin Bosna'da Milosevic milislerinin elinde ldrlen insanlard. Yanl yerde, yanl zamanda, yanl dinde olmak durumu. Hem de neredeyse bin yllk bir yanllk. (Acaba kitaba "Bin Yllk Yanllk" adn verse Marquez'e ayp olur* muydu?) Gneydou Anadolu'daki Samsat'tan, Milosevi'e ve Bosna savana uzanan bir hikyeydi bu. lgin olabilirdi ama bir trl balayamyordu ite. Kuadas limanna yanat bir gn karaya km ve konuyla ilgisi olabilecek bir sr kitap almt ama kitaplar ona bakyordu, o da kitaplara! Bir trl kalemi eline alp ilk cmleyi yazam-yordu. O ilk cmleyi yazsa arkas gelecekti. Nefesinin alkol olarak buharlatn hissettii baz geceler ya yatakta ya da gvertede szm durumdayken o ilk cmleyi buluyor, ii sevinle doluyor ama ertesi sabah kalktnda onu bir trl hatrlayamyordu. Belki de Ege gibi bambaka ve farkl bir yrede olduu iin hikyeyi hissedemiyordu. Anadolu'nun dousunda olsa, mesela baraj sular altnda kalan Samsat'a ya da Yeni Samsat'a gitse, oradaki insanlarla konusa, tiplerin alkanlklarn incelese, kitabn balang cmlesini bulabilirdi. Bir yandan bunlar dnyor bir yandan da asl astar olmayan hayali bir oyun oynadn biliyordu, nk Dou'da kanl bir sava vard ve daha yllarca oraya gidebileceini hi sanmyordu. Dnyada birok lkeyi grmt ama Trkiye'nin

Dou blgelerini grmeden lecekti. En iyisi, kendini tatl tatl esen melteme teslim etmi olan teknede arap rengi denize bakp Bogomiller stne hayal kurmakt. Belki bir gn ilk cmle de kp geliverirdi; kimbilir? Sonras kolayd. O gnlerde Profesr' ok elendiren bir ey oldu. Erzak almak iin kyya kt bir kasabada, gzne, asrlk narlarn serin glgesinde uyuklayan bir kahvehane iliti ve gidip oraya oturdu. Biraz sonra yanna gelen kahve sahibi, "Hello!" dedi ona. "Tea, coffee?" Heybetli gvdesinin ve sakallarnn onu bir turiste benzettiini biliyordu zaten. Bu yzden adamn hayalini hi bozmad. ngilizce, "Turkish coffee," dedi. "With little sugar please!" Adam kahveyi anlam ama sonra sylediini kavrayamamt. Boynunu bkt, gzleriyle anlamaya alt ve, "Sugar?" diye sordu. Profesr, "Little bit!" dedi. Adam bunun ekersiz demek olduunu sand ve yine btn soru anlatmn gzlerine ykleyerek "No sugar?" diye sordu. Bu arada kalarn da yukar kaldryordu. Profesr, hayr anlamnda ban sallad. Bunun zerine turistle konumann daha derin bir ngilizce bilgisi gerektirdiini dnen adam eliyle ona bekle iareti yapt ve ieriye oluna seslendi. "Gel lan!" dedi. "Bu gvur bi eyler diyo." Profesr durumla ok eleniyordu. Belli ki kahve sahibi btn esnaf gibi tea, coffee kelimelerini renmiti ama gerisine gc yetmiyordu. Yanlarnda ince bir olan belirdi. "Welcome!" dedi. Profesr isteini tekrarlad. Olan babasna dedi ki, "Az ekerli Trk kahvesi istiyormu." "unu doru drst sylese ya azna stmn g-

vuru," dedi adam. iman ve zrl zrl terleyen biriydi. "Syledi ya baba," dedi ocuk. "Daha ne sylesin." "Sen de iki kelime gvurca rendin diye gek gek geirme," diyerek ocuu paylad adam. Biraz sonra kahvesini getirdi. Profesr'e dnerek, "Turist?" diye sordu. Profesr, "Yes, turist," diye cevap verdi. "Amerikan?" Profesr, "Amerikan," dedi. Bunun zerine kahvecinin yz aydnland. "Gel lan buraya," diyerek yine olunu ard. "Sor bakalm," dedi, "buralarda arazi istiyor muymu?" Olan huysuzland. "Adam kahve imeye gelmi baba," dedi. "imdi, arazi istiyor musun demenin ne manas var?" Kahveci, "Sen karma," dedi. "Geen yaz bi Amerikal geldi buralara. Nevzat'n incir bahesine dnyann parasn verdi. Bunlar buraya arazi almaya gelir. Yoksa ne ileri var?" Olan knd sknd ve, "You want..." dedi. Biraz daha kekeledi; yine, "You want..." dedi. Profesr olann ngilizcesinin pek fakir olduunu ve arazi kelimesinin Ingilizcesini bilmediini anlad ama onu babasnn yannda kk drmemek iin, dalga gemeyi de ihmal etmeden, "Are you lonesome tonight?" dedi. Olann turist kzlara tekrarlamak iin bu cmleyi rendiine ya da Elvis'in nl arksn bildiine emindi. Olan, yzne kukuyla bakt. Babas durmadan, "Ne dedi?" diye soruyordu. Olan yalan att, "Arazi falan istemiyormu. Kahvesini iip gidecekmi." "ok gzel bir yer var," dedi kahveci, "deniz kysnda, yalda. Grmek ister mi?" Olan kna skma, "She loves you ye ye!" dedi. Profesr glmesini zor tuttu. Hakl kmt; belli ki olan ingilizce kursuna hi gitmemi ve kz tavlamak iin turistik barlarn nlerine taklmt. Bu yzden epey ark ismi biliyordu. "It's now or never!" dedi. Sonra bunun ok ksa olacan

dnd ve "Tomorrow will be too late!" diye ekledi. Olan babasna dnd ve, "Ben sadece gezmeye geldim diyor," dedi. "Bu adam alc falan deil baba, hadi ben gidiyorum." "Dur lan," dedi babas, "etek dolusu para dktk, seni ingilizce kursuna gnderdik. Sor bakalm, arkadalarndan arazi isteyen var mym?" Olan, "Tamam baba, tamam!" dedi. Profesr'e dnp, "Cicciolina, bye bye!" dedi. ieri gittiler. Profesr glmekten baylacakt. Bir sre sonra hesab dedikten sonra tam kalkarken Trke, "st kalsn," dedi. "Hadi eyvallah!" Bunun zerine kahvecinin gzleri falta gibi ald, olan ise Olan Profesr'n gzlerin iine bakmadan, "Un dos tres Maria! Chiki chiki bum bum!" dedi. Profesr artk neredeyse ak ak glecekti, ingilizce'yi halletikten sonra imdi de ispanyolca'ya gemilerdi. Mthi komikti her ey. Absrd tiyatro gibiydi. Bunun zerine oyunu daha da ileri gtrerek son derece ciddi bir tavrla, "Cindy Crawford, Linda Evangelista, Eva Herzigova, Letitia Casta," dedi. Olan daha da ciddi bir yz anlatmyla ona, "Sharon Stone, Claudia Shiffer, Madonna," diye cevap verdi. Baba gzn dikmi heyecanla onlar dinliyordu. Bu kadar uzun konutuklarna gre bir eyler kabilir ve kendisi de Nevzat gibi talih kuunu yakalayabilirdi. Ah u gvur bir evet dese de, o babadan dededen kalma, hibir ie yaramaz, kzgn gne altnda eeklerin uyutuu baheyi alverseydi. Szleri bitince, "Ne dedi? Ne dedi?" diye heyecanla sordu oluna. Olan, "Ben buralara sadece gezmeye geldim. Sizin sorularnzdan da ok skldm. Beni rahat brakn diyor," diye evirdi sylenenleri, "Hem de turistleri byle rahatsz etmeyin, herkes tatil yapmak iin burada ama siz durmadan soru soruyorsunuz, artk beni yormayn, yoksa sizi jandarmaya ikyet

ederim diyor." iman adam, "Vay ...na koduumun gvuru," dedi, "kendi z vatanmzda bizi ikyet edecekmi. Zaten artk istese bile ona arazi marazi satmayz. Syle kahvesini isin ve defolup gitsin. Kpkrmz kesilmiti; yer yarlsa da iine girsem demek ister gibi gzlerini topraktan ayrmyordu. Profesr tekneye dndnde hl glyordu; artk gndelik yaam ona byle beklenmedik neeli anlar hediye ettii iin ok memnundu.

lm Byle Bir ey mi?


Yarm braklm ve terk edilmi viyadk canavarnn stnden bakldnda, stanbul, yenilmi bir ordunun ekilirken sava meydannda brakt kalntlar kadar perian, dank, matemli ve kskn grnyordu. Delirtici hormonlarla bym, rndan karak genilemi, lleri kaybolmu yaral bir dev olarak gz alabildiine uzanp gitmekteydi. Kentin bu blmnde ne Paleologlann bazilika ve kubbe formlarn ilk kez bir araya getiren grkemli tapmaklarnn izi vard; ne er erefeli Osmanl camilerinin, ne enlikli ramazan mahyalarnn; ne Katolik ve Ortodoks kiliselerinin, ne krkar krekli saltanat kayklarnn, ne de Boazii'ni bir enlie eviren somaki mermer stunlu saraylarn. Ge yenilmi, malup olmu, tecavze uram, dokular bozulmu, eklemleri imi bir stanbul'du bu. En koyu siyahtan, en ak griye kadar her eit karanlk bulutun st ste yld bir gkyz altnda uzaklarda grnen zensiz yap bloklar, Yakup'un bir gn tanma hayalini kurduu irkin sosyal konutlar, gecekondu blgeleri, ya askeriyeye ait ya da mezarlk olduu iin talandan kurtulabilmi yeil alanlar ve ok uzakta glge gibi grnen i merkezi gkdelenler, eskilerin pek sevdii deyimle 'ahmak slatan' yamurun ve gr zaman zaman engelleyen sar bir sisin altndayd. stanbul'un bu slak ve sevimsiz, bir an nce akam olup

karanlk ksn dedirten skc gnnde, inaat yarm braklm yksek mi yksek bir beton kprnn stnde dikilip duran iki ince glgenin ise ne yamura aldrd var, ne ehre, ne de arada bir akan imeklerden nce patlayan gk grltsne. Kimbilir hangi hrsl brokratn, hangi kapka irketle ortak olarak balad ve bitmeyen onlarca yoldan, kprden biri bu. stanbul'u iki kez kuatan evre yollarnn, milyonlarca dolar yuttuktan ve birtakm insanlar zengin ettikten sonra terk edilmi viyadklerinden biri. Ku umaz kervan gemez bir yer. Meryem bakt zaman, ayaklarnn altnda akl almaz bir uurumun uzanmakta olduunu gryor. Aada kayalk bir toprak paras. Ryasnda yreini ten ve kysnda rzgrdan saknarak yere yapt uurum gibi; ama bu kez onu stnde uan kular deil, arkasnda bir ylan gibi sessizce beklemekte olan Cemal korkutuyor. Meryem, sabahn krnde omzu sarslarak uyandrld ve apar topar dar karld zaman, yamurun hl dinmemi olduunu fark etmiti ama esas farkna vard eyin yannda bu, kk bir ayrnt saylrd. Sabah karanlnda o evden kaar gibi kmalarnn, Yakup'un ortalarda grnmemesinin, Nazik Yengesinin yzndeki dehet ifadesinin ve Cemal'in kararl tavrnn kendisine anlatt ey; uzun zamandan beri iinde zehirli bir sarmak gibi kk salan ama bir trl kabul etmek istemedii, kendini kandrp durduu, gelmesin diye rpnd gerein kanlmaz bir biimde nne dikildiiydi. Evden yamurlu sokaa ve oradan da balk tarlaya yrdkleri sre iinde, 'o gn'n geldiini hibir kukuya yer brakmayacak biimde anlamt. Cemal onun antasn evde braktrm ama kendininkini yanna almt. Demek ki Meryem'in, o sefil eski psk antaya ve iindeki -be para amara ihtiyac olmayacakt artk. stanbul'a gelmelerinin, bu uzun mu uzun yolculuun nedeni buydu ite. Ve imdi uurumun banda titreyerek, sayklayarak aa atlmay, bir kt mendil gibi o bolua umay bekler-

ken, kasaba arsnda kendisine glmseyen ve, "Uurlu kademli olsun kzm! stanbul'da yzn glsn yavrumun!" diye srtn svazlayan kadnlarn iman ve yal suratlarn gryordu. Tavuklar, diye dnyordu, sanki dneceklerini bir an nce dnp, son an gelmeden nce her eyi gzden geirmesi gerekiyormu gibi; o havaya attmz tavuklar, Cemal abiyle birlikte uak yaptklarmz, yere derken nasl ayaklar, kanatlar krlyordu; pimanm, o yaptklarma ok pimanm, Cemal abi, ben ok pimanm, sen de piman msn, hi aklna geldi mi o tavuklar; onlar iki adam boyu ykseklikten dyorlard ama buras ok, ok, ok yksek, hem de ok; stanbul'un burasndan hi adam gemez mi, hep byle ssz m olur stanbul dedikleri; yorum Cemal abi, elbisem sland, srtm rperiyor; aslnda myorum da korkuyorum, korkuyorum, Allah'n bildiini kuldan ne saklayaym Cemal abi, ok korkuyorum; sen hi byle korku bilir misin Cemal abi; gerine gerine uan u karga gibi kanatlarm yok ki benim; aa uarken yere bakamam, kalbim durur, Allahm beni niye hi sevmedin, niye doumumdan beri beni cezalandryorsun; ben sana ne yaptm; Cemal abi Allah beni niye sevmiyor; seni seviyor da beni niye sevmiyor; eker Baba beni bala, ben o gnah bilmeden iledim, kaplar yzme kapamay bilen ta yrekli teyzem bunlar bana sylemedi; Allah beni biraz olsun sevseydi keke. Btn bunlar iinden mi geiriyordu sadece, yoksa bazlarn sylyor muydu, sylemi miydi farknda deildi; ba dnyor, midesi bulanyordu ama en nemlisi uuruma baktka karnnn alt ksmnda olan ekilmeydi; uurumu karnnda hissediyordu; bu ekilme olduunda ii geiyordu. Tam o srada Cemal'in, "Kelime-i ahadet getir!" dediini duyup put kesildi. Yumuaka sylemiti bunu; hi de kzgn deildi. Cemal'in sesindeki yumuaklk onu geriye dnp bakmaya cesaretlendirdi ama daha tam dnemeden Cemal omuzlarndan tutup dzeltti, yzn uuruma dndrd. "Kelime-i ahadet getir!" dedi. "Bunca gnahndan sonra

Allah'n huzuruna karken hi olmazsa bunu yap!" Meryem yksek sesle kere, "Ehed en la ilahe illallah, Muhammeden resulullah!" dedi ve o anda iine, sonsuz bir aresizligin yaratt sknet kt. Yapabilecei hibir ey kalmamt artk. Allah onu doumundan itibaren sevmemiti, durmadan cezalandryordu ve sonunda getirip bu kprnn tepesine, uurumun bana dikmiti ite. Zavall Cemal sadece bir arat; Allah'n arkasna diktii ve kendisini ldrmekle grevlendii bir ara, bir zavall katil. "Cemal abi," dedi; kan sesin cesaret ykl tonuna ve sknetine kendisi de ararak; "Cemal abi. Eski gnlerimizin hatrna senden son bir ey diliyorum. N'olur gzlerimi bala. Aa uarken, kayalarn bana doru geldiini grmeyeyim. Uurum beni hep ok korkutur, ryalarma girer. Bunun iin kurban olaym gzlerimi bala. Kayalar grmeyeyim." Konumas kk bir hkrkla kesildi. Cemal cevap vermedi ama bir sre sonra Meryem onun giysisinin hrtsn ve lastik altl ayakkabsnn slak betondan ayrlrken kard hafif sesi duydu. Cemal kendisine yaklamt, tam arkasnda duruyordu imdi. Bandaki yemeninin zldn fark etti. Cemal yemeniyi katlyor ve bir gz ba gibi erit haline getiriyor olmalyd; sesler bunu sylyordu. Bir sre sonra yemenisi gzlerinin nne kondu ve arkadan skca baland. Salar firketeyle topland iin, yemeni kalknca ensesi plak kalm ve rpermiti. Bu rperti iinde kendisine iyice yaklam olan Cemal'in scak nefesini hissetti. Cemal yemeniyi iyice skm olmalyd nk gzleri acyordu ama artk bu dnyay grmedii iin eskisine gre daha iyiydi; ne var ki bu kez de ortal grememekten dolay ne arkaya sallanyor ve decek gibi oluyordu. Zaten ne fark ederdi ki artk. Biraz nce Cemal'e seslenirken iini kaplayan sknet, yerini yine telal yrek arpntlarna ve kulak uuldamalarna brakmaya balamt. Hzl hzl nefes alp veriyor ve btn kannn bana hcum ettiini duyuyordu. Biraz nce bastrd korku, gene irkin bir ku gibi kanat arpmaya balamt

iinde. Kulaklarndaki uultudan baka hibir ey duymuyordu. Koca stanbul, iinden kurun sksan gemez bir sessizlie gmlmt. lmeden nce iyi insanlar dnmeye alt. Annesini gznn nne getirmeye urat ama mr boyunca olduu gibi onu, yine Ermenilerden kalan konan st katndaki yatak odasnn kapsnda, uzun beyaz bir gecelik giymi ve elinde lamba tutarken, karanlkta yar kl, yar glgeli haliyle gznn nne getirebildi. Annesini daha fazla canlandramamt hi. Bunun zerine bibisini dnmeye alt. Kasabadan kmadan nce bibisinin en son anda kendisine bakan yaral gzlerini ve balanmas dileini hatrlad. Ama fark etti ki bu iyi ve kendisine ktlk yapmam insanlar dnmek korkusunu daha da artryor; ylan gzl Dne'yi, kendisini oda kapsnda alatp yalvartan ve bir, "Gle gle yavrum!" demeyen, oysa onu nereye gnderdiini ok iyi bilen ta yrekli teyzesini dnmek de ona aresizliini daha ok hatrlatp iini karanlk bir fkeyle dolduruyor; akl yine tavuklara kayd; bacaklar krlm, kanatlar kan iinde yerde yatan tavuklara ve Cemal'e. Meryem tam bunlar dnd anda Cemal, onu itmek iin iyice yaklam durumda Meryem'in ince, narin boynundan aa szlen bir ter damlasn grd ve "Ecel teri!" diye dnd. Berrak, dzgn, bir yamur damlasna benzeyen saydam ter; narin boyun kavisinden aa akt gitti. Cemal bu boynun ne kadar ince ve elimsiz grndn dnd. Yukar toplanm salardan kurtulmu birka ince kumral sa telinin esen rzgrda uutuunu grd. Sonra kzn gs kafesine smayan ve artk denetleyemedii gl soluk al verilerini duydu; omuzlarndaki belli belirsiz seyirmeyi fark etti. O sabah kararllkla evden kp Yakup'un tarif ettii ynde tarlalara dt zaman, kendisini yine dalarda PKK takibinde sanmasna yol aan bir duygu yaylmt iine. Ayak-

kablar amura gmlyor ve retildii gibi yamur altnda hzla yol alyordu. Byle saatlerce yryebilirdi; btn bir gn ve gece srdrebilirdi bu tempoyu. Ama bir sre sonra arkasndan gelen kzn nefes nefese kaldn, o kadar kotuu halde kendisine yetiemediini ve birka kere tkezleyip amurlara yuvarlandn, yine de gayret gstererek sesini karmadan onu izlemeyi srdrdn grm ve bunun zerine ona belli etmeden biraz yavalamt. Yola ktndan beri, bu kzla herhangi insani bir yaknlk kurmamas gerektiini hissediyordu; bir yrtc hayvan igdsyd bu ve zalimlik bir tercih deil, yaplan iin gereiydi. Bu yzden, birlikte geen ocukluklarna ait en kk bir any bile aklna getirmemeye, onu bir yabanc olarak kabul etmeye zen gstermiti; aklla deil de igdyle. imdi de elimsiz gvdesiyle srt kendisine dnk nnde dikilen kzn nefesinin azndan tatn duyuyor, ensesindeki rpertileri izliyor ve ondan kendisine doru gelen tarn, gl kurusu karm kokuyu duyabiliyordu. Cemal iindeki kararlln zayflamaya baladn ve Meryem'i bir insan, hem de ocukluunda tand; gln, heyecann, mzklklarn, hastalklarn, ember evirmesini, ku yuvalarna trmanmasn bildii bir insan olarak hatrlamaya baladn grd. Evin byk kaplarnn alp, at bandan tutarak ynlendirdikleri ve at arabasn ters olarak 'hayat'a soktuklar geliyordu gznn nne ve bostandan getirilip oraya yklan kavunlarn ac kokusunu duyuyordu. Meryem'le kelekleri taa vurarak paralamalar ve azlarn yarm keleklerin iine daldrarak her yanlarndan sular aka aka yemeleri gznn nne geldi; temsili kurtulu treninde Rus askeri roln oynarken Memo' nun indirdii dipiin morartt akana Meryem'in kendir tohumu ezip bir tlbentle balamas, kendirin kokusuyla birlikte yle bir esip geti. Dven srmeye gittikleri gnn akamndaki korkun kanmalar ve birbirlerinin srtn kamalarn hatrlad. Bunca zamandr korumu ve en ufak bir delik bile brakmam olduu savunma duvarlar birbiri ardna yklyordu

imdi. Bunu fark ettii zaman yle bir telaa kapld ki hemen Meryem' in iledii gnaha younlat. Askerde kendilerine, ldrecekleri dmann 'insan olmad' retiliyordu. nsan deildi onlar, baka bir eydiler. nnde duran da artk ocukluunu bildii kk kz deildi, bir kadnd, hem de lekelenmi, boazna kadar gnaha batm, ailesinin yzn yere indirmi, isimlerini be paralk etmi, babasn ve amcasn rezil etmi bir kadn. Aile bu utanc yaayamazd ve asrlardan beri bu iin kural konmu, cezas belirlenmiti. Allah'n isteiydi bu; babasnn belirttii gibi Allah'n kurallarna kar gelinemezdi. Hem Emine'ye kavumasnn nndeki tek engel de bu gnahkrd. inden, "Bismillahirrahmanirrahim!" dedi. Kendisini, daha kk bir olan ocuuyken, babasnn emriyle bir Kurban Bayram sabah, ayaklar ve gz bal knal bir koun boazna ilk ba ald andaki gibi hissetti. Orada da aynen byle, ldrmeden nce dua etmiti. Bu kez yksek sesle tekrar etti: "Bismillahirrahmanirrahim!" ve o anda nndeki beyaz enseden pe pee kayan ter damlas daha grd. Daha minikti bu damlalar ve daha abuk kayyorlard. Meryem'in artk nefes almakta zorlandn, iine havay ekmek iin bir lk sesi kardn duydu ve kza korkun fkelendi -rezil, aalk mahluk, manyak orospu, kepaze, iren, kirli, gnaha batm. Ve sonra iinde biriken acyla kza vurdu. Meryem bana inen insafsz darbeyle savruldu; korkun bir lkla ne olduunu bilmedii bir karanla yuvarland. Hzla yere arptn hissediyordu, azna amur tad tayan pis bir slaklk bulayordu, bann bir yan kopmu gibiydi. Ama aradan bir sre geince, gz bal olarak yatt yerde yanana deen souk ve slak zemini hissetti ve hl soluk alp vermekte olduunu anlad. Garip bir biimde -yznn sol yan hari- bir ar sz da hissetmiyordu. Hatta biraz nceki youn ve kurun geirmez sessizlikten sonra imdi uzaktan gelen sesleri duyuyor, trafik homurtularn, uzak ezanlar ayrt edebiliyordu. Bir sre nefes almaktan korkarak ylece, olduu gibi

yatt. Sonra yavaa gzndeki ba syrd ve ilk olarak yznn dayand slak betonu, sonra keye ylm olan irkin talar ve biraz ban evirince de adm tede yere melmi duran karalty grd. O anda iine gne dodu sanki; kara bulutlardan sonra grnen rengrenk gkkuana benzer bir ferahlk ve o gri, sevimsiz gn al bir yazmayla dalgalandran bir sevin hissetti. lmemiti; uuruma savrulmamt; daha da nemlisi, adm tede grd yere melmi glgenin, yani Cemal'in durumu bu iin artk hi olamayacan anlatyordu. Artk Cemal onu ldremeyecekti; yalnz Cemal deil hi kimse ldremeyecekti. Kaplar yzne kapatp kendisini lme yollayan o olmaz olas ailesini yenmiti. Onlarn ktlk dolu hesaplarn boa karmt. Yemeniyi syrd, yznde mthi bir zafer anlatmyla doruldu ve tokattan morarm sol akann acsn bile duymadan Cemal'in yanma gitti. Cemal yere melmi, kollaryla dizlerini sarm; ne arkaya sallanp duruyordu. Artk ac eken oydu, Meryem deil. Meryem Cemal'e yle bir zgven ve efkatle eildi ki sanki b\ kk kzn bedenindeki btn koruyan, kollayan, gzeten, esirgeyen enerji altst olmu, Cemal'i saaltmak iin dalga dalga ona doru akyordu. , Ypranm ve slanm ceketinin omzuna dokundu. "Hadi Cemal abi," dedi, "kalk gidelim. Burada slanmann lemi yok." ocukluk yllarndan beri ilk kez olaan ve gndelik bir biimde seslenmiti ona ve dn dnlemeyecek olan bu durum hi de garip kamamt. Cemal kzn kendisine uzanan elini serte itti. Ama sonra uysal bir ocuk gibi onun szn dinledi; ayaa kalkt ve yine ona hi bakmadan yrmeye koyuldu; ama bu kez da komandosu admlaryla deil de halsiz adamlar gibi yava yrd iin Meryem yannda gidiyor ve ona yetimek iin hibir glk ekmiyordu. inde, Cemal'e kar mthi bir minnet ve ef-

kat duygusu Vard. Elinde tad incecik, rengi kam, siyah oyal yemenisini bir zafer al gibi zenle bana balad. O amurlar iindeki harap mahallede, elektrik direinden yzlerce kablonun kuru sarmak dallar gibi fkrd evlerin arasnda yrrken, biraz sonra Yakup'un gecekondusuna girdikleri zaman herkesin nce bir aalayacan, sonra bu ad konmam nemli olay sanki nemsizmi gibi geitirmeye alan, kk bir aile srr konumuna getiren bir tutum benimseyeceklerini sezebiliyordu. yle de oldu! nce suskunluk, sonra ilgisiz szler mrldanma ve nihayet konuyu ocuklara, televizyona, Hizbullah operasyonuna ve daha bin bir ilgisiz eye getirme fasln atlattktan sonra hepsi rahatlad. Hatta ylesine ki Meryem'in ban hl zonklatan ve sol yanana doru inmeye balayan morluun bile kimse farknda deil gibi grnyordu. Yakup ve Nazik bunu bilerek yapyorlard ama ocuklarn zaten televizyondan baka bir ey grecek halleri kalmamt. Yerde bada kurmular ve sanki domadan nce kendilerini nefesi en kuvvetli hocalar by yapmasna ekrandan gzlerini ayramadan, o hayal dnyasnn ocuklar olup kmlard. Birbirleriyle ya da byklerle konuurken, sorulara cevap verirken bile gzlerini bir saniye ayrmyorlard ekrandan. Her trl gofret, zeytinya, kredi kart, otomobil, gazete, sakz, banka, amar tozu, margarin reklam cngln ezbere sylyor ve program anonslarndan dizilere kadar hibir eyi karmamaya alarak bu televizyon ayinine canla bala katlyorlard. Meryem, kendi evlerinde yasak olduu iin arkadalarnn evinde bir-iki kere televizyon grm ama herhalde fazla seyretme olana bulamad iin olacak hi de esiri olmamt onun ama imdi gryordu ki Yakup ve ailesi sanki gerek yaamlarn televizyonda geiriyor, gndelik yaamlarn ise geici olarak katlanlmas gereken bir sknt dnemi olarak gryorlard. Ekrana kan kadn ve erkekleri isim isim sayyor ve uzaktan gelen akrabalarndan daha iyi tanyorlard. Havlar gibi ark syleyen sahte bir sarnn, boya kpne dalp k-

m ar makyajl kadnlarn danslarna bire bir elik ediyor ve aynen onlarn hareketlerini tekrarlyorlard. Bir 'showman' parman kameraya doru oynatarak, "Ay ay ay ay!" diye baryordu ve ayn anda ocuklar da ayaa frlayp parmaklarm sunucuya doru sallyor ve, "Ay ay ay ay!" diyor, sonra gm diye yerlerine oturuyorlard. Grdkleri bu yeni dnya, Cemal'e de Meryem'e de ok yabancyd. Hava, geceden beri devam eden -televizyona gre Balkanlar zerinden gelen alak basn sistemiydi bu- yamurla serinledii iin Yakup, tavanda asl duran sobaya, yani metal somyaya elektrik vermiti. Dardan alnan kaak elektrikle kpkrmz kesilmi olan somya, tepelerinden bastran bir l gnei gibi yakyordu. "stn ban perian. Ben sana bir ey vereyim. Yarna kadar onu giy, senin elbiseyi de ykayp kurutalm." Mutfakta bunlar syleyen Nazik Yengesi, bir yandan da onun elini tutup skm ve gzlerine derin derin bakarak o eyi, o aile srr olarak ebediyen gmlen eyi kastederek "ok sevindim," demi ve Meryem'in kalbini kazanmt. Zaten bandan beri iyi bir kadn olduunu biliyordu onun. ok dertli bir hali vard; o kadar dertli ki neresinden balayaym, hangi birini anlataym der gibi bir umursamazla vurmu, vaktinden nce yalanmaya balam bir gene kadm. Eve dardaki emeden su tayor, ocuun bakmyla urayor, haftann drt gn temizlie gidiyor ve Meryem'in ertesi gn anlayaca gibi geceleri de Yakup'un altnda mesai yapyordu. O gece Meryem, yatt yerde bana gelen olaylar bir rya olarak dnd; Cemal'i kendisine vuracak kadar byk bir aresizlie iten eyi anlamaya alt ama daha bunu zemeden uykuya dalp gidiverdi. Ertesi sabah Cemal Yakup'la evden km, iki ocuk okula gitmi, bebek de komuya brakldktan sonra Nazik'le Meryem yollara dmlerdi. "Bir iim var!" demiti Nazik, "Sen de benimle gel. Hem biraz ucundan kysndan da olsa stanbul'u grm olursun."

Sonra amurlu tarlay aarak bindikleri mavi otobste, "imdi bana, nereye gidiyoruz diye soracaksn," dedi. " ocuk aldrmaya gidiyorum; lanet olsun. Yakup, klf takmam da takmam diye tutturduu iin ebe kadn ka kere boyladm bile unuttum artk." Meryem ona, bir kez daha stanbul'da oturmak uruna niye bu skntlar ektiklerini sordu. Memlekette, evleri de daha iyiydi, geimleri de. "Ah!" dedi kadn cierinin ta derinliklerinden kan bir yangnla. "Ah! Beni dinlemiyor ki! Akln stanbul'la bozmu. ocuklarm stanbul'da yetitireceim diyor da baka bir ey demiyor. Oysa stanbul bizim neyimize!" Meryem, srtndan gnlerdir kmayan ve onca korkunun, ecel terinin, i skntsnn kahrn eken eprimi elbisesini ve yemenisini ykayp kurumalar iin astndan, Nazik'in verdii mavi elbiseyi giymi, bana da yine onun verdii kahverengisar iekli bartsn balam, bakasna ait bu giysilerin yadrgatcl iinde sallana sallana ve evreyi gzleyerek gidiyordu. Otobs gidiyordu gitmesine de ortalkta yine stanbul'a benzer bir ey yoktu. Bir sre sonra Dou'da grd ehrin d mahallelerine benzer binalar belirmeye balad. Apartmanlarn altlarnda bakkal, manav, berber ve elektriki dkknlar vard. Bu mahalledeki duraklarn birinde bileti, "Ebe kadn dura!" diye bard ve birok kadn indi orada. Nazik, "Aslnda duran ad farkl ama," dedi, "herkes ebe kadn dura dedii iin byle kald." Girdikleri khne apartman gaz, lahana halama ve kf kokuyordu; dairelerin kaplarnn nne erkek, kadn, byk, ocuk demeden bir sr amurlu ayakkab braklmt. nc kata ktlar, Nazik zili ald; kapy aan iriyar ve yananda siyah bir et beni bulunan kadn tarafndan ieri alndlar. Bekleme odas kalabalkt. Meryem burada grd kadnlarn ouna aknlkla ve biraz da rpererek bakyordu. Hayatnda hi grmedii giysiler sergileniyordu burada.

Kadnlarn kimi sadece gzlerini akta brakacak kapkara araflar giymiti. Kiminin ban rten kocaman ar allar gslerine kadar geliyor ve besbelli ki sarld zaman boyunlarn kapatyordu. Kimileri balarna battaniye kadar kaln rtler sarmt. imdi bekleme odasnda sadece kadnlar arasnda olduklar iin biraz rahatlamlar ve etli beyaz gerdanlar grnecek biimde alp salmlard. "Bu kadnlarn hepsi sk sk ocuk aldrr," dedi Nazik. "nk kocalar Yakup gibi klf kullanmaktan holanmaz; kanser yapyor diye hap da kullanlmyor. Bu yzden buras dolar dolar boalr. Kadnlar ieri girip be dakikada kar, eve gider ve herifin akam yemeini hazrlarlar. Bir de bunlar hep kocalarnn att dayaklardan konuup, insann iine fenalk bastrrlar." Gerekten de Meryem'in kulak kabartt konumalar hep dayak zerineydi. Yabani birer bcek gibi kaln rtler altna gizlenen ve dier insanlarn gzlerinden kendilerini saknan, aslna bakarsanz gsterecek bir eyi de olmayan bu ypranm kadnlar, evde grdkleri iddeti, kutsar gibi birbirlerine aktaryorlar ve belki de bylelikle iddeti yanstarak rahatlyorlard. Acmasz yzlerinde hi de yaknr bir anlatm yoktu dorusu; yedikleri dayaklar glerek anlatyorlard. Bir kii hari... Gen bir kadnd bu; gzelceydi ve yz korkun,bir dayan etkisiyle morarm, gzleri imi, duda yarlmt; usul usul, mahcup bir biimde bana gelenleri anlatyordu: Bir gn nce ocuk aldrm, parasn bugn getirmek iin sz vermimi; ama dn gece hayatnda ilk defa dayak yemi kocasndan. nk dn geldiinde dier kadnlarn dayak hikyeleri zerine yeni evli olduunu, kocasnn kendisini ok sevdiini, zerine titrediini, deil fiske vurmak pmeye bile kyamadn vnerek anlatp dier kadnlar pek kzdrmm. Orada bulunan tandk bir kadn, yeni gelinin bu vnmelerini kendi kocasna anlatm; o da doru kahveye gidip adam bulmu ve, "Sen ne biim erkeksin ki karn dvmyorsun. O da gidip ebe kadnda car car anlatyor," demi; hem de herkesin iinde. Bunun zerine fena halde onuru krlan adam eve koup, "Sen

benim erkeklik erefimi iki paralk ettin. Daya ye de gr bakalm," diyerek o gn krtaj olmu kadnn kafasna gzne Allah yaratt demeden yumruklarn indirmeye balam. Taze gelin hem bunlar anlatyor hem de, "O bana kyamaz ama etrafn aklna uydu!" diyordu hafif bir sesle. "Yoksa bana kyamaz! Beni ok sever. Yalnz kaldmzda bana hep gvercinim diye seslenir; ama bakalar azdrm benim kocam." Meryem iinden dnd ki bu laflar yznden o gece bir daha dayak yiyecek kadn. Sonra, kara araflarn iinden grnen soluk st beyaz gevek gerdanlar paluze gibi titreyen kadnlarn, kendisini de anlayl gzlerle szdklerini grd. Sanki onlarn kader arkada ya da srdaym gibi. Sabah kalktnda daha da morarp neredeyse cier rengini alm ve imi yanan dnd. Elbette kendisine anlay gsterecekler ve ilerinden biraz da, oh olsun diyeceklerdi; nk zulm gren, bakasnn da zulm grmesini ister. Ama onlar, o paluze kadnlar, Meryem'in yanandaki morluun bir yaam mjdesi, bir zafer damgas olduunu bilemezlerdi. Biraz sonra sras gelen Nazik alkn bir tavrla ieri girdi ve ;ok srmeden de kt. Sarslm grnyordu; sersemlemi gibiydi. Burada bu iler bu kadar abuk oluyordu demek ki. Biraz dinlendikten sonra yine mavi otobsle eve dnerlerken Nazik hi konumuyordu. Meryem kadnn suskunluunu bozmamak iin herhangi bir soru sormad, ona bir ey sylemedi. Kimbilir hangi derin dertlerine dalmt kadn. Hikmetinden sual olunmaz kurban olduu Allah'n Nazik'i de sevmediini dnd. Ve birdenbire iinden kopan bir hkrkla sarsldn, engel olamayaca bir alama krizine tutulduunu hissetti. Gzyalar bir saanak gibi akmaya balad. Otobste nde oturanlar geriye dnp, hngr hngr alayan bu garip kza baktlar. Nazik onu omzundan tutup sarst, bir eyler syledi ama Meryem bu szlerin hibirini anlamad. Olanca gcn

toplayp, kendisini de artan bu ani alama krizine son vermek iin abalad, rpnd, baka eyler dnmeye alt ama olmad; bir trl baaramad. Neden aladn bilmiyordu. Alama krizi, en beklenmedik anda patlayan bir frtna gibi bastrvermiti. Nazik'in verdii bartsnn, gsne uzanan kenarlarn toplayp gzlerine bastrd, ne doru eildi ve ses karmamak iin kendini zorlad durdu; zayf omuzlan sarslyor ve arada bir kedi yavrularn hatrlatan ackl sesler karyordu. Ne kadar uratysa da inecekleri duraa gelip tarlalar iinde yrmeye balayana kadar, yreinden ykselen kaynamay durduramad ve gz pnarlarndan fkran yalara engel olamad. Mahalleye iyice yaklatklar zaman, Nazik'in yrrken ektii acy grd, kendisinden utand. Ona destek olmak gayreti iinde alamasn kesmeyi baard ama yine de arada bir, gelen hkrklarla omuzlarnn sarslmasn ve azndan kedi yavrusu sesleri kmasn nleyemiyordu. Eve girerken Nazik ona sarld ve, "yi oldu Meryem," dedi. "Belki biraz rahatlamsndr imdi. Geldiinden beri donmu gibiydin."

Btn nsanl ldrmek ya da Yaatmak


Cemal, ahmak slatan yamurun altnda Meryem'in suratna o korkun darbeyi indirdii anda, elini kolunu balayan kahredici bir aresizlie kaplmt ve bu durum rpntl, lacivert Marmara denizinin kysndaki Balk Hali'ne girerken de olanca arlyla stne abanmaktayd. ldrlmek iin kendisine teslim edilmi olan kz, canl hem de lmden kurtuluun yaratt ihtirasla yaama daha da balanm bir halde ne yapacak, nereye saklayacakt! Dinmek bilmeyen hafif yamurun, oraya buraya yerletirilmi plastik kovalara tp tp damlad uzun gece boyunca bunlar dnp durmu, boa koyup dolmamasnn, doluya koyup almamasnn yrek skntlarn yaamt. Bir an nce trene binip memlekete gitmekten ve Emine'ye kavumaktan

baka bir ey dnemez olmutu. Sabaha kar aklna gelen ve onu birden heyecanlandran fikir yznden, yannda yatan Yakup'u uyandrm ve, "Ben yola kyorum," demiti. "ansm varsa sabah trenine yetiirim. Hadi eyvallah!" Aslnda yalan sylyordu. nce hasreti burnunda tten asker arkada Selahattin'i bulacak ve onunla birka gn geirdikten sonra gidecekti memlekete. Orada Meryem konusunda hibir ey sylememe yolunu seecek, anlaml bir ketumluk iinde susup duracakt. Zaten az konuan, hele askerden geldikten sonra hi azn amayan birisi deil miydi! Herkes bu suskunluu, olayn konuulmasn istemedii biiminde yorumlayacak ve stne gitmeyecekti. Hem kimsenin iine gelmezdi bu ii kurcalamak. Tam ayaa kalkmt ki uyku sersemi Yakup'un hrltl bir sesle, "Meryem'i de uyandr!" dediini duydu. "Abi," dedi, "biliyorsun Meryem'i geri gtremem. O bir sre burada, sizin yannzda kalsn. Hem Nazik Yengemle de iyi anlayorlar. Ev ilerinde ona yardm eder." Bunun zerine Yakup doruldu ve gece lambasnn nda kk avurtlarn daha da koyulatran ok ciddi bir ifadeyle, "Bana bak Cemal," dedi, "bu dediin olamaz. Bir boaz daha beslememe imkn yok. Hem ben memleketten bu dertlerden kurtulmak iin katm, taa buralara kadar gelip buldunuz beni. Rahat brakn artk; dn yakamdan, dn yakamdan!" Bunlar o kadar kesin bir dille syledi ve 'dn yakamdan' szlerini yle derin bir heyecanla tekrarlad ki Cemal, abisinin iindeki memleket ve aile nefretinin iddetini hissederek aknla dt ama ayn zamanda bu iin de olamayacan anlad. Sabah evden Yakup'la birlikte ktlar. Yakup ehirdeki bir. kebapda garson olarak alyordu. Aslnda daha iyi para kazanaca iler bulunabilirdi belki ama onun plan bakayd. Kebaplk iinde iyi para vard; gn gemiyordu ki yeni bir kebap-lahmacun dkkn almasn. Ve bu lokantalar hep eski

garsonlar ayordu. Bu ite bir sre alyorlar, et nereden alnr, sinirleri nasl ayklanr, dner nasl sarlr, dnerci ustas kaa alr gibi incelikleri iyice rendikten sonra -be garson bir araya gelip kendi lokantalarn ayorlard. Yakup'un da dilini diini kilitleyen bir ihtirasla istedii ey, kendi kebapsn amakt. Belki ilk lokantay tutturduktan sonra arkasndan ubeleri gelirdi, kimbilir; bir de bakarsn be yl sonra kebap dkknnn -lokantada profesyonellerden rendii gibi o da lokantaya dkkn diyordu artk- sahibi oluverirdi; mteri gani, lokantalar vzr vzr iliyor; hem ierde masalara servis veriyorsun hem de gelip geenlerin aznn suyunu aktmas iin sokaa alan bir blmeye yerletirilmi dneri, ekmek arasna koyup ayaktaki mteriye satyorsun. Adana, Antep, Urfa, ili kfte, lahmacun, ayran, algam suyu dolu tepsiler gidip gidip geliyor, gidip gidip geliyor. smet, Zeliha ve Sevin iin bunlar mutlaka yapacakt, mutlaka. Onun ocuklar memlekettekiler gibi kendi karanlk kaderleriyle ba baa kalmayacak, stanbul'un iyi okullarnda okuyacaklard; Dou'nun detlerinden, sertliinden, mutsuzluundan mutlaka kurtulacaklard, mutlaka. Buna her gn yemin ediyordu. Ayrldklar zaman Yakup ona gidecei yeri tarif etmiti; Cemal fazla zorlanmadan Balk Hali'ni buldu. stanbul'u ilk grd gn zerine abanan ve onu akna eviren, lgn, neeli, kalabalk ve ba dndrc hava vard burada da. Balk teknelerinin biri yanap biri ayrlyor, mendirein zerine serilmi alar tuhaf tuhaf kokuyor, avdan gelen teknelerden on binlerce balk bir gm saana gibi dklyor, martlar ldrmasna inip kalkyor, krmz renkli, daire biiminde byk tahta tepsilere konulmu balklarn stne su serpiliyor; mavi nlkl satclar mteri kztrmak iin seslerinin olanca gcyle baryor, iman kediler balk kapmak iin gizli harp planlan gelitirerek kelere siniyor, kukulu mteriler balklarn galsamelerini, krmz olup olmadn anlamak iin durmadan elliyor ve ne kadar taze olduunu anlamak amacyla l balklarn gzlerindeki son hayatiyet ltlarn yakalamaya alyorlard.

Yerler slakt, nk hortumlarla sk sk ve kimsenin stne bana sramasna aldrmadan su fkrtlp duruyordu. Cemal bu kargaa arasnda birka kiiyi evirip elindeki kart gstererek Selahattin'in yerini bulmak istedi. nce yanllkla mterilere sorduu iin kimse bilemedi ama gzn dndren grltl meguliyetinden bir an iin kurtarp da soru sorma olana bulduu ilk balk, eliyle ilerideki bir tezgh gsterdi. Cemal kalabalk arasnda tezgha doru yrrken u stanbullularn amma da acayip adamlar olduunu dnyordu; nk yanna yaklatnda bile yzne bakmyorlar ve sorduu sorulara g bela cevap veriyorlard; o da, sesini ykselterek -be kere bardktan sonra. Tezghta balk satan mavi nlkl genler, bir yandan plastik kovadan aldklar suyu balklarn stne serpiyor bir yandan da, "Gel gel, lfere gel, kalkana gel! Var balk! Var balk!" diye grtlaklarm paralarcasma baryorlard. Cemal'i nce alc zannederek balklarn 'canl canl' olduunu anlatmaya giritiler ama ' onun srarl sorular karsnda Selahattin'in yazhanede olduunu syleyip, arkalarda bir yeri tarif ettiler. Aylar boyunca ayn ranzay altl stl paylam olan iki arkadan kavumas, Cemal'in beklediinden de daha scak ve dostane oldu. Selahattin askerden sonra hemen kilo alm, pembe yanakl yz yuvarlaklam ve yeni brakt ince telli kumral byklaryla, askerlik gnlerine pek benzer bir taraf kalmamt. "Vay!" diyerek onu kucaklamak iin ayaa kalktnda Cemal, Selahattin'in topalladn grd. Demek ki kurun bir ekleme isabet etmiti. Bu srada yazhaneye pek ok girip kan oluyor ve masadaki iki telefon srekli alyordu. Selahattin Cemal'i masann nndeki koltua oturttu, ona ay syledi ve kayla gzyle kusura bakma iaretleri yaparak, glckler frlatarak telefonlara cevap vermeye, gelip giden mterilerin ilerini grmeye koyuldu. Belli ki nemli bir ticarethaneydi buras.

Cemal askerdeyken ayn koullarda yaad arkadann, sivil hayatta kendisinin ulaamayaca kadar nemli bir yerde olduunu gryor ve orada, 'patronun arkada' olarak oturup ay imekten bile sklyor, utanyordu. O kalabalkta hibir ey konumalar mmkn deildi zaten. Selahattin'in le yemei iin gtrd esnaf lokantasnda, Cemal'i 'askerlik arkadam' diye tantrd birok insan vard. Tezghta balk satan ocuklardan birisi Selahattin'in kardeiymi; o da masalarna oturdu ve yemek, askerlik anlarn tazelemekle, glmekle, akalamakla geti. Selahattin, asl soruyu akam evde sordu: "Senin byk bir derdin var. Anlat bana. Gn boyunca arpac kumrusu gibi tasal tasal dndn grdm. Nedir derdin, para m, i mi, gnl meselesi mi?" leden sonra yine yazhaneye dndklerinde Cemal birka kez kalkmak iin davranm ama her seferinde Selahattin'in mthi sraryla karlamt: "Hayr; akam bizim eve gideceiz. Dnyada brakmam." Sonra Selahattin'in Honda arabasna binmiler ve sk apartmanlar sokaklara yer brakmad iin otomobillerin birbirine deerek geebildii bir mahalleye gitmilerdi. Selahattin'in evi ikinci kattayd ve kapsnn nnde ayakkablar karlmt. Cemal de kard. Selahattin, kapy aan ba bal, aka paka gen kadn, "Yengen!" diye tantt ve kadn, "Ho geldiniz!" dedi. El skmaya davranmamt hi, dindar kadnd. eri girdiklerinde Cemal, bu salonun hayatnda grd en gzel yer olduunu dnd. Hi bu kadar eyay bir arada grmemiti. Altn yaldzl beyaz koltuk takmlar ve oymal kakmal sehpalardan o kadar ok vard ki bunlar, ancak birbirlerine yaptrlarak sdrlabilmi, bu yzden de salonda hareket edebilmek epeyce glemiti. Adm atlacak yer kalmamas ve birka koltuk takmnn bir araya konmas mthi bir zenginlie iaret ediyordu. Cemal'in mobilyalara hayran hayran baktn gren Selahattin, bilgi bilgi, "Bunlar Lkens!" dedi. Cemal Lkens'in

ne demek olduunu bilmiyordu, daha nce hi duymamt. (Selahattin Lkens modasn biliyordu ama o da Trkiye'de her yerde reklam yaplan bunca yaygn Lkens tarznn, aslnda "Louis Quinze" demek olduunu bilmiyordu.) Televizyon, duvarda bulunan ceviz kaplama bfenin iine yerletirilmiti ve akt; dini kanallardan birisinde ba rtl bir kadn konuuyordu. Evin her tarafnn halyla kapl olduu yetmiyormu gibi duvarlarda da Mekke-i Mkerreme'yi ve heyecanl bir geyik av sahnesini gsteren hallar aslyd. Ortal, televizyon dahil her eyann stne konmu ve herhalde "yenge"nin eyizini hazrlad gen kzlk yllarna mal olmu elii danteller kaplamt. Tavandan sallanan bir kristal avize, btn bu kargaay ar bir parlaklkla aydnlatyordu. Cemal, Selahattin'le arasndaki farkn artk uuruma dntn hissederek daha ok korktu. Bu kadar gz kamatrc bir yerde oturan bir insan nasl kendi arkada olabilirdi ki! Selahattin akam namazn kldktan; tezghtan gelen taze balklarn sunulduu acele bir yemekten ve 'yenge' onlara ay servisi yapp ekildikten sonra ba baa kaldlar; Selahattin can alc soruyu o zaman sordu. Cemal bir yandan bu olay nasl anlatacan dnyor kem km ediyor, bir yandan da Selahattin'in srar etmesini istiyor, sorudan vazgememesi iin dua ediyordu. nk Selahattin'den baka, bana gelenleri anlatabilecei ve akl danabilecei hi kimsesi yoktu. Kristal avizeden, sslemeli koltuklardan ve Kayseri, Bnyan, Kars hallaryla, Yacbedir kilimleriyle kapl evden biraz rkm bir halde ksa cmlelerle, abartmadan, uzatmadan her eyi anlatt. Selahattin onu dinledike hayret ediyor, ban sallyor ve "Yok canm, daha neler!" gibi szlerle araya giriyordu. Sonunda dedi ki: "Dn, mthi bir gnahn eiinden dnmsn. Yoksa bugn buraya bir katil olarak gelecektin. Demek Allah son anda kalbine bir ilham vermi ve seni gnahtan dndrm. Buna ok memnun oldum." Cemal'in biraz kafas karmt. Birlikte G3 piyade tfek-

leriyle onca adamn stne ate atklar Selahattin, bir insann ldrlmesini ne kadar nemsiyordu byle. Selahattin, "O, sava," dedi. "Kuran kerim'de savala ilgili hkmler ayrdr. Ama bu, masum bir kz ldrmek. Hi ayn ey olur mu?" Cemal onunla konutuka kz ldrememi olmann verdii eziklikten kurtulduunu hissediyor, bunun iin konumay uzatyordu. "Ama Mslmanlkta, gnaha girmi kadnlar ldrmek yok mu: "Yok!" "Peki recim; hani zina yapanlarn yar beline kadar topraa gmlp talanarak ldrlmesi; o da m yok?" "Yok!" dedi Selahattin. "Bunlarn hibiri Kurankerim'de yok. Hepsi sonradan uydurma!" "Nasl olur?" dedi Cemal. Selahattin, babasndan rendii her eye kar kyordu. "Babam, Atatrk devrine kadar recmin uygulandn sylyor." "Baz Arap lkelerindeki yanl bir uygulama bu, dinde yeri yok. Osmanl'da da tek bir kere yaplm. Hem zinann ispat edilmesi de ok zordur. Osmanl hkmleri, bu konuda kii tarafndan 'klcn knda grlmesini' ve bu konuda tanklk yaplmasn art koar. Sen, bu kzn... ad neydi?" "Meryem." "Hah! Meryem'in knnda kl grdn m hi?" Cemal kzard, "Grmedim!" diye fsldad. "O zaman nereden biliyorsun?" "Sylediler." "Sylenti yznden insan ldrlr m Cemal?" Selahattin'in dini kendi dinlerinden farkl myd yoksa; Cemal hi bu kadar hogrl bir Mslmanlk duymamt imdiye kadar. Selahattin, "slam'da adam ldrmek gnahtr," diye devam ediyordu.

Cemal artk dayanamad ve, "Herhalde sen yanlyorsun," dedi. "Baksana Hizbullah gibi birok dini rgt durmadan adam ldryor." "Onlar sapk!" dedi Selahattin. "Onlar, siyaset iin slam' kullanyor. Her dinin mensuplarndan katil de kar, terrist de. Sen ana kaynaa yani Kuran kerim'e bakacaksn, bir de peygamberin hadislerine. Sahih-i Buhari'yi okudun mu?" Cemal ban nne edi ve, "Hayr!" dedi. "Allah bilir Kurankerim'i de okumamsndr sen. Peki senin baban nasl din adam? Seni nasl yetitirdi?" Sonra can cier arkadann din kltrndeki yanl, hatta tehlikeli bulduu bilgilerini dzeltmek ve onu 'irat' etmek iin, ertesi akam Eyp Sultan'da yapacaklar tarikat ayinine gtreceini syledi. Bu i karara balandktan sonra da ana konuya dnld. kisi birlikte btn ihtimalleri dnp kafa patlattlar. Dm bir trl zlemiyordu. nk Meryem memlekete geri gidemezdi, Yakup kesin olarak istemediine gre stanbul'da da kalamazd; 'maazallah sonra sokaklara derdi; onu brakp gitme olana kalmadna gre Cemal ne i yapacak, neyle geinecekti; hadi geimini salad diyelim, birlikte ev mi tutup oturacaklard; bu. da olacak i deildi; evli olmayan bir kadnla erkek ayn evde nasl otururdu. Onlara kimse ev bile vermezdi. Hem Cemal'in oralarda kalmaya hi niyeti yoktu, bir an nce memlekete dnp sevdiiyle evlenmek istiyordu. Bunlar, saatlerce evire evire konutular. Sonra Selahattin, anlalan bu ii bu gece zemeyeceklerini; en iyisi sorunun stne bir 'istihare uykusu' uyumalarnn doru olacan syleyip ona kalaca oday gsterdi. Cemal kendisini o evde, ar perdeli misafir odasnda, 'yenge' nin kendisi iin hazr ettii temiz havlu aslm banyoda ok ireti hissediyordu. Ertesi gn, elini pmek zere ktklar st katta, Selahattin'in babasnn oturduunu grecekti. Zaten apartmann her dairesinde bir akrabalar vard; aralarna yabanc almamlard. Selahattin'in babas, uzun yllar balk gemilerinde reislik yap-

t iin olmal, televizyona bakarken elini gzerinin stnde siper ediyordu; frtnada kaybolmu ve 'kara grnd' mjdesini vermek iin sabrszlanan bir gemici gibi. Onlarla konuurken ve baka ynlere bakarken normal davranyor ama baklarn televizyona evirdii anda elini gzlerine siper ediveriyordu. Ertesi sabah kahvaltdan sonra evden birlikte ktlar ve gene Selahattin'in yazhanesine gidip, le yemeini ayn lokantada yediler. Akam saat alt sularnda ise Honda'y, Eyp yamalarnda, Eyp Sultan Camii'ni ve mezarl gren tek katl, genie bir evin nne park ettiler. Evin mthi bir manzaras vard; nk buras, bir zamanlar 'Altn Boynuz' denilen, imdi altn gidip sadece boynuz ekli ve rengi kalm olan deniz girintisine, Eyp Sultan Camii'nin kubbelerine ve Piyer Loti kahvesine bakyordu. Birok otomobilin park edildii ve kap nnde yine onlarca ift ayakkabnn biriktii bir yerdi buras. Cemal biraz garipseyerek ve hep birbirini tanyan insanlarn arasna katlan yeni birisinin duyduu tedirginlikle Selahattin'in arkasndan ieriye girdi. Alk olduu kasaba evleri gibi bir yerdi buras. Genie bir oturma odas vard ve bu oda imdi, halnn stne bada kurmu erkeklerle doluydu. Giyimlerine baklrsa gelenlerin ou esnaf olmalyd. Bir ksm kravat takmt. Sonra bu insanlardan biri, yank ve tiz bir sesle ilahi okumaya balad; Yunus Emre'den Cemal'in de duyduu bir ilahi. Bu srada halnn stndekiler namaz klacakm gibi saf tutup dizildiler ama hi ayaa kalkmadlar. Balarnda beyaz takkeler vard. Cemal, sralarn en nnde srt dnk bir adamn oturduunu gryordu. Aynen babas gibi. Galiba kendi ba evlerinde yaplan zikir ayinlerinden birisi olacakt imdi. Gerekten de bir sre sonra hu ekmeler duyuldu ve bir akirdin tempo tuttuu daire sesi eliinde mritler iki yana sallanmaya ve, "Allah, Allah," diye inlemeye baladlar. Giderek hzlanyorlar ve hzlandka da kendilerinden geiyorlar, arada bir ilerinden birisinin att tiz, "Allah!" lyla daha da heyecanlanyorlar

ve ayaa frlamamak iin kendilerini zor zaptediyorlard. Sonunda i yle bir noktaya vard ki yerdeki mritlerden bazlar, aynen Cemal'in ocukluunda ba evinde grdkleri gibi bayldlar. Yere yuvarlananlar, rpnanlar, azndan kpkler gelenler grld. Babas bu durumu, "Allah adnn yaratt ruhi cu u huru"a balard. Aslnda Cemal bilebilecek durumda olsa, bu iin insan gvdesinin ilevleriyle aklanabileceini anlar ve dakikada yz yirmi drt vuruun srrn kavrayabilirdi. nk btn Ortadou ayinlerinde insanlar, dakikada yz yirmi drt kez vurulan daire eliinde Allah diyordu; bu da rakseden bir insann kalp atlarna denk den sayyd; bylece her kalp atnda bir kez Allah demi oluyor ve bir sre sonra trans haline giriyorlard. Ama Cemal ne bunu bilebilecek durumdayd ne de ayn formln btn dnya diskolarnda uygulandn ve orada alnan paralardaki davulun da dakikada yz yirmi drt kere vurduunu. Fazla heyecanlanmadan alk olduu trenin bitmesini ve insanlarn sakinlemesini bekledi. Zikir ayininden sonra tarikat eyhi onlara nasihat etti, hadisler okudu. nsanlarn bir ksm biraz daldktan sonra da Selahattin, Cemal'i eyhe gtrd, elini ptrd ve onun hem askerlik arkada hem de dini btn bir Mslman olduunu ama cebir ve iddet konularnda biraz kafasnn karm olduunu anlatt. eyh, beyaz sakalm svazlad. Kk mavi gzl, ok yal olmasna ramen din kalm ve cin gibi bakan bir adamd. "Evladm," dedi, "Bu devirde doru eriye, iyi ktye, gzel irkine kart iin Mslmanlarn ou aray ve buhran iinde. Bunu ayplamyorum; ama slam' bir intikam dini haline getirenlerden kendini sakn; bunlara inanma. slam kelimesi teslim olmak demektir ve bir bar dinidir. Eer islam' anlamak istiyorsan, Kurankerim ve peygamberin hadislerinden ve snnetlerinden baka hibir eye itibar etme. nk slamiyet, din-i mbindir; yani ak bir dindir. Siyaset dini bozar, iine nifak tohumlar eker; bid'attir. Bak, Kurankerim,

Maide Suresi 32. Ayet'inde ne buyuruyor..." Hoca burada aynlar atlatarak nce ayetin Arapa'sn okudu ve sonra Trke'ye tercme etti: "Kim, kimseyi ldrmemi veya yeryznde fesat karmam birini ldrrse btn insanl ldrm gibi olur. Kim onu yaatrsa, lmden kurtarrsa, btn insanl yaatm gibi olur." eyh efendi, Cemal'i artacak kadar yumuak bir ses ve glmsemeyle konuuyordu. Cemal, mrnde ilk defa dinin korkutucu bir ey olmaktan ktn hissediyor ve neredeyse ii serin sularla ykanyordu. eyh devam ediyordu: "Evladm Sra Suresi 40. Ayet buyuruyor ki: 'Ktln karl, ona eit ktlktr. Fakat kim balar, bar salarsa mkfat Allah'a aittir; phe yok ki Allah zalimleri sevmez.'" eyh uzun uzun konutu, Kuran'dan Bakara, Maide, En'am, A'raf, sra, Hac, Mmtehine, Mmin, Nisa Surelerinden bara, iyilie dair ayetler okudu ve en sonunda konumasn, Cemal'i kalbinden vuracak u ayet-i kerimeyle bitirdi. "Anaya, babaya, yaknlara, yetimlere, dknlere, yakn komuya, uzak komuya, yannzdaki arkadaa, yolcuya ve size tabi olan kimselere iyilik edin." Nisa Suresi'nin 36. Ayeti'ydi bu. Sonra eyh, "Tamam m evladm?" dedi. "indeki pheler zail oldu mu? Allah'n kitabna ve peygamber efendimizin buyruuna uygun hareket edenlerin zulmden uzak durduklarna, bar ve hogrl olduklarna ikna oldun mu? Cinayet tekilatlarnn Allah ile hibir ilgileri olamayacan anladn m imdi?" Cemal, bu bilgisi derin mi derin eyh karsnda heyecandan eli ayana dolaarak, "Oldum hocam! Allah raz olsun!" diyebildi ve onun elini pt. Dn yolunda Cemal eyhin nasl olup da kalbini okuduuna ve sanki Meryem'i ldremediini bilmi gibi konutuuna hayret ederken bir an yannda araba kullanmakta olan Selahattin'den kukuland. Acaba nceden eyhe durumu anlatm myd? nk Meryem'in yetim olduunu bile anlam gibiydi. Ama hemen sonra bu kukunun samaln anlad;

olamazd byle bir ey. Eve geldiklerinde, 'yenge'nin yannda gen bir kz vard. Selahattin onu, "Kz kardeim!" diye tantt Cemal'e. Kz onun elini skmad, uzaktan bayla selam vermekle yetindi. Belli ki 'yenge' gibi o da erkek eline dokunmuyordu. Ban bir trbanla skca balam ve boynunu da kapatacak biimde arkadan skmt. Btn bu nlemlere ramen Cemal onun gzel bir kz olduunu grebiliyordu ama ne hikmetse onun da yana Meryem gibi morarm, daha dorusu bir izgi halinde yaralanmt. Bu arada -Selahattin'in ona sesleniinden adnn Saliha olduunu rendii- gen kz, heyecanla o gn olanlar anlatmaya balad. Yine her zamanki gibi okula gitmilerdi ve trbanl rencileri okula almayan polis barikatyla karlamlard. Bunun zerine ellerindeki pankartlar amlar, balarn rtmenin bir insanlk hakk olduunu haykrmlar, "islam gelecek, zulm bitecek!" diye sloganlar atmlar ve ceplerindeki ddkleri kararak ttrmeye balamlard. evredeki esnaf da onlara destek veriyor ve avular patlaymcaya kadar alklyorlard. niversitedeki erkek renciler eylemi destekliyor ve polise yuh ekiyorlard. Aslnda allm bir grntyd bu; her gn tekrarlanyordu. Polis, hkmetin karar gerei ba kapal kz rencileri okula almyor, bunun zerine onlar da eylem yapyorlard. Yalnz o gn i rndan kar gibi olmutu. Belki de stanbul'a yeni atanan emniyet mdrnn laik Ankara ve laik ordunun gzne girme gayretkeliiyle polisler, eylem yapan kzlar datmak iin saldrmlar ve nereden peydah olduu anlalamayan bir panzer stlerine su skmaya balamt. Polisler de coplarn ekmiler ve trbanl kzlara, "Allah yaratt!" demeden vurmaya girimilerdi. Kzlar lk la baryorlard; kimi yere dyor, kiminin yz kanyor, kimi de heyecandan baylp asfalta dyordu. Bu srada Saliha polislere, "Sizin de ananzn ba kapal deil mi, sizin bacnz yok mu, siz Mslman deil misiniz?" diye baryordu ki yanana inen bir cop darbesi onu susturuvermiti. Kz bunlar, yz al

al olarak heyecanla ve neredeyse sevinle anlatyor ve hi de zlm gibi grnmyordu. Yarn daha byk bir eylem yapacaklar ve "bu deccallara gnlerini gstereceklerdi. Ankara'daki Kemalist deccal rejimi, iman dolu kzlardan oluan bu ordu karsnda dalacak ve yenilecekti. Selahattin, "Yapma be Saliha!" dedi. "Geen gn babam da sana uzun uzun nasihat etti ama bir kulandan girip tekinden kyor bunlar. Hkmetle oyun oynanmaz. Yaadn lkede kanunlar neyse ona itaat edeceksin. Hem san grnse namusun elden mi gidecek?" Saliha abisine hnla bakt. "Senin de beynini ykyor bu kfirler abi!" dedi. "Sen bkemedein bilei pebilirsin belki ama biz yle yapmayacaz." "Geen yla kadar senin de ban kapal deildi Saliha. niversiteden nce namusun elden mi gitmiti sanki?" "O baka! O zaman Allah'n emrini bilmiyordum, niversiteye balaynca arkadalardan rendim. Siz de dindar geinirsiniz ama byle kurallar retmezsiniz hi! ok meraklysan kendi karnn ban atr." Selahattin kimbilir ka kez anlatt eyleri bir kez daha anlatmaktan ve kzn heyecanl, direnli tavrndan yorgun dm, bkm bir edayla, "Allah size akl fikir versin!" dedi. "Sizi kullanyorlar; sizin srtnzdan siyaset yapyorlar." Saliha ona fkeyle bakt: "Sen Trk ordusunda general olmalymsn abi!" dedi. "Aynen onlar gibi bizi gvurlatrmak istiyorsun. Hem bam rtp rtmemek benim insanlk hakkm. Kimseyi ilgilendirmez," ve kp st kata babasnn evine gitti. Yemek boyunca Selahattin Trkiye'de dini silah olarak kullanan tehlikeli akmlardan sz etti; bu genleri saf bulup kandrdklarn syledi. Akllan sra Iran gibi Trkiye'deki islam devrimini barts isyanyla balatacaklard. Akam el ayak ekildiinde Selahattin, "Cemal senin durumunu dndm," dedi. " istanbul'da kalman imknsz; memlekete de dnemiyorsun; uzun vadede ne olur bilmem ama u anda en byk meselemiz size geici de olsa kalacak

bir yer bulmak. Hem de gzden uzak bir yerde. Gel u ie bir zm bulalm." Cemal Selahattin'e, "Allah senden raz olsun," dedi; hem de can gnlden.

Depresyon nsanlar ve Balklar indir


Teknede uyumakta olan iriyar, sa sakal birbirine karm krmz yzl adam aniden uyandran ey; ne sakallarn okayan rzgr, ne omurgann ve halatlarn gcrdamas, ne bir mart l, ne dalgalarn prts, ne de uzaktan geen srat teknesinin homurtusuydu. Onu, keskin ve youn bir zlem duygusu uyandrmt. Yakc, yeri bo kalan, iini szlatan bir zlem duygusu; ama bu duygunun nereye yneldii belli deildi. ylesine bir zlemdi ite; belki bolua, belki hibir yere; belki de zlem duygusunun ta kendisine. Profesr gzlerini at; afak skyordu. Bu saatlerde denizin rengi soluk, beyazms bir uuk maviye alard; denizle birleen ufuk izgisi lacivertten maviye, maviden gl rengine doru kat kat alyor; sonra ykseldike kzllayor ve arkasndan tekrar gkyznn usuz bucaksz mavilii balyordu. Gkte tek bir lacivert bulut grnmekteydi; yataan biimli kvrk bir lacivert bulut. Tanr, her sabah yapp her akam bozduu bulut tablolarnda, bugn minimalist bir tarz tercih etmiti. Gece itii onca ikiden sonra gvertede szp kald iin sabaha kar stne yaan iy onu slatmt; eklemleri szlyordu. Dorulurken sa dizinin ardn hissetti. Limandaki rpnma srasnda rollere doru koarken dizini fena arpmt. Dpedz topallyordu. Bu aksayan bacak, tekneyle ba etmesini daha da zorlatrmt. Ellerindeki halat kesikleri de szlyordu. Zaten, ocukluundan beri yelkenin mcadele demek olduunu bilirdi: Rzgr seni savurur, dalga bandan aar, direk krlr, bot kaar, iskotalar bir taklr bir boalr, bir taklr

bir boalr ve dikkat etmezsen btn bunlar seni ldrebilir. Aslnda yelkencilik bu kadar zor deildi ama Profesr ilk bata bir hata yapm, kendisine fazla gvenmi ve 40 fitin zerinde bir tekne kiralamt. Geri bir tek ana yelkeni, bir de cenovas vard; yani o kadar karmak bir tekne deildi ama denizin ne yapaca belli olmuyor, aniden ters rzgrlar kyor, roller taklyor, iskota dmleniyor; bana bin bir trl ey geliyordu. nk Beneteau tekneye de alk deildi. Yannda bir kii daha olsayd bunlar gelmezdi bana. Ege'nin girintili kntl tektonik kylarnda o kadar ok koy ve bunlarn girilerinde yle tehlikeli kayalklar ve slklar vard ki kitapta iyice incelemeden, harita okumadan ilerlemiyordu. Baz yerlerde ise slklarn tersine ok derin uurumlar vard. Allah' tan Kuadas'nda kyya ktnda Bogomil tarihini inceleyebilecei kitaplar almak iin gittii Kuyda adl kitapdan bir sr baka kitapla birlikte -bu arada byk ve kue kda basl pahal bir Magritte katalogunu da ihmal etmeden- Rod Heikell'in Turkish Waters and Cyprus Pilot adl son derece yararl kitabn almt. Kitap dkknnn, ak sakallan beline kadar uzam bilge sahibine gre, Ege kylar stne yazlm en iyi kitapt bu ve nemsiz saylabilecek ayrntlar bile atlanmad iin, dikkatli incelendiinde insan tehlikelerden koruyabiliyordu. lk gnlerde onu ocuk gibi sevindiren Ege rzgrlarnn, yava yava yenilmez bir dmana dntn hissetmeye balamt. nk kendisi yoruluyordu ama rzgr yorulmuyordu hi. Rzgrlar delikanlyd; ihtiyar bir rzgra rastlayamazdnz. Her burnun arkasna baka bir rzgr saklanmt. Hele bana birka kez gelen civarnay, Allah dmanna gstermesindi. Yksek tepelerden denize dik olarak inen tehlikeli bir rzgrd bu. Sulardaki helezonlardan, yana kamalardan anlalrd ve dikkat edilmezse insann stne aniden ullanan bu dik rzgr, yelkeni denize yaptrverirdi. Bir gn ft Kalesi'nin nnde byle bir civarna yemi ve tekneyi zor kurtarmt.

Hem byle o koy senin, bu koy benim dolamaktan da sknt basmt iine. Ege denizinde bir 'sarho gemi' gibi amaszca dolap duruyordu. Sanki hibir ey deimemi gibi geliyordu kendisine ama bir gn aniden ok deitiini anlayverdi; hem de ok. Kk bir ky kasabasnn harap iskelesine balanmt; iki ve erzak almak iin gittii bakkaldan karken gzne, kapnn nnde sergilenen gnlk gazeteler arpm ve o da hi dnmeden birka gazete almt. Denize ald alal gazete okumuyordu; aklna da gelmemiti hi Oysa stanbul'da gne mutlaka gazete okuyarak balard. Her sabah yatak odasnn kapsna konulan gazeteleri alr, banyoya gider, tuvalete oturarak uzun uzun okurdu. nce, kendisiyle ilgili bir yaz, bir yorum olup olmadna bakard. Televizyon programn ya da katld bir ak oturumda sylediklerini ven ya da eletiren var myd; onu anlamaya alrd. Gz ylesine almt ki koskoca gazete sayfasnn altlarnda bir yerde rfan Kurudal ad gese, onu saniyesinde grverirdi. Eer kendi ismine rastlamazsa ke yazarlarn okumaya geerdi. Her gn ve her konuda fikir beyan etmek zorunda kalan bu yazarlar, bazen birbirlerine kzar ve gnlerce sren kalem kavgalarna giriirlerdi. Bunlar okumak ok elenceli oluyordu dorusu. Meslektalarna o kadar fkeleniyorlard ki ellerinde kalem yerine, gladyatrler gibi kl, balta, mzrak, topuz olsayd rakipleri parampara olmutu oktan; hem de en acl lm biimleriyle. nk yaptklar iin Sisyphos'a verilen cezadan hibir fark yoktu. Sabahtan akama kadar ura, yaz yaz ve o gece pe atlsn. Profesr tekneye dnnce masann zerine gazeteleri at ve grdklerinden dehete dt. Bunlar artk eskisi gibi zevkle okuyamadn fark etti. Gazeteler kendi lkesinden sz etmiyordu; gazeteler Trkiye deildi; gazeteler yabanc bir lkeydi. Dnyaya baklar farklyd, kullandklar dil, nemsedikleri haber, bastklar fotoraf farklyd. Ve Profesr, denizde geen haftalarn onu ne kadar derinden deitirdiini bu gazeteleri grnce kavrad. Bambaka bir insan olmutu.

Souk bir bira eliinde pek de fazla ilgilenmeden memlekette neler olup bittiine gz gezdirmeye balad. Politik atmalar, bbrlenmeler, Trkiye'yi gllk glistanlk gsterme gayretleri, bilmem hangi Trk modacs New York'u kendine hayran brakt, bilmem hangi Trk arkcs Avrupa'da kaplyor, bilmem hangi Amerikan politikacs Trkiye dnyann en nemli lkesidir dedi, bilmem hangi Holywood star Trkiye'de film evirecek, 'shish kebab' yiyecek gibi, masum moral tazeleme yalanlan ve bir de son yllarda gndemden hi dmeyen barts eylemleri. Gazetelerden birinin ilk sayfasnda, polisin kafasna cop indirdii bir kzn resmi vard. Profesr, niversite nnde bu tip gsterilere ok alkt ve hi ilgilenmeden yanlarndan geip giderdi. Kz renciyi bylesine militan bir davrana gtren ba rtme inadnn kaynan bulmaya alt. Kadnlarn ban zorla kapatan bir slam lkesinde, ba amak iin mcadeleyi anlard ama bu kzlar niye kendilerini o yaz scanda bunca eziyete sokuyor, altnda zrl zrl terleyecekleri kaln rtleri kafalarna geirmek istiyor ve bu ama uruna cop yiyor, yaralanyorlard? Doalar ve biyolojik yasalar kapanmaya isyan etmeliydi esas, almaya deil.

Neydi bu iin srr?


Profesr bir sre dndkten sonra yazda geen, 'polis barikatn yarma giriimi' ifadesine takld. Sanki bu szler kafasndaki soruyu aklamak iin bir ipucu gibiydi. Zihninin gerisinde bir eyler kprdanyordu. Bilince karamad bir aklamas vard bu ilerin: Polis barikatn yarma giriimi ve yzne cop yemi gen kz. O anda uyand! Evet! te buydu: Polis barikat, almas gereken bir engel deil bir amat. Polis, rejimi temsil ediyor, onu koruyordu. O aalk, sahtekr ve btn genlerin nefret ettii kokumu dzenin simgesiydi. Ve genler ilerindeki drstlk ve bakaldr duygusuyla her dnemde bu dzene isyan ediyorlard. 70'li, 80'li yllarda ayn niversitenin nnde yine

polis barikat almak isteniyor ve yine coplar inip kalkyordu. Ama o zaman renciler sol sloganlar haykryorlard: "Tek yol devrim! Kahrolsun oligari!" Dzene bakaldrmalarnn yolu soldan geiyordu. 9O'l yllarda niversitenin n yine polis barikatlaryla ve rencilerle doluydu, yine coplar alyor, panzerler su skyordu. renciler, "Kurdare Azadi!" ve "Bji serok Apo!" diye baryorlard. Boyunlarnda krmz-yeil-sar fularlar ve ellerinde PKK' nn ba Abdullah calan'n Stalin bykl posterleri vard. 2000'li yllarda ise ayn meydana bartl kzlar dolmu ve polislerle lk la atmaya balamlard. Panzerler stlerine su skyordu. Ksacas polis ktalar ve renciler her dnemde ayn oyunu srdryorlard, sadece sloganlar ve klklar deiiyordu. Deimeyen ey ise bu kokumu dzenden nefret eden genlerin ilerindeki isyan bir biimde da vurma ve bakaldr ihtiyacyd. Bu kzlar, balarn rtme kavgasn da srf kurulu dzene bakaldrmak iin veriyorlard: Kiilik ispat, hem aileye hem okula hem de kurulu dzene! Solcu genler komnist Bulgaristan'da domu olsalar Jivkov'a, Romanya'da domu olsalar avuesku'ya bakaldracaklard; balarn rtmek iin rpnan gen kzlar da ran'da yayor olsalar, balarn amak iin mcadele edeceklerdi. Yaasn bakaldr ruhu, yaasn devrim, yaasn isyan, yaasn Kropotkin, yaasn Bakunin ve yaasn Humeyni! Profesr bunlar dnd ve hemen arkasndan da, "Btn bunlardan sana ne ulan pezevenk?" dedi. "Salak herif; btn bunlardan sana ne? Dnyann bu blgesinde ve bu zamanda domu olduun iin nne kan her eyi mesele yapmann lemi var m? Eer on drdnc yzylda in'de domu olsaydn, bambaka sorunlar dnyann sonu zannedecektin ve yine yanlyor olacaktn. Be-on yl iinde u tepe duracak sen gideceksin, u deniz duracak sen gideceksin, hatta u harap ev duracak sen gideceksin. Brak bunlar

olum, brak bu samalklar." Profesr gazeteleri att ve bir ie daha souk bira at. Uzun sredir Ege'deydi ama sadece bir kez Yunan adalarna gitmiti; o da en yakn adalardan birine; Kos'a. Tekneyi Kos limanna balam, pasaportunu ve vizelerini gsterip Yunanistan'a resmen giri yapm; sonra uzun sredir ilk kez karada bir akam geirmiti. nce adann tannm bir deniz mahsulleri lokantasnda recine arab eliinde ahtapot, krmz barbunya bal, horta ve favadan oluan akam yemeini yemi sonra da mahalli mzisyenlerin rebetika ald bir mzikhole atmt kapa. alnan mziin havas ylesine sarho edici, dumanl ve kafa buldurucuydu, gece yarsndan sonra ortadaki pistte zeybekiko, kasapiko oynayan kadnlarla erkekler o kadar pervaszd ki, Profesr ancak ak havaya kt zaman farkna vard ar sarholuunun, birbiri ardna devirdii uzo kadehlerinden mi yoksa mzikholn duman alt atmosferinden mi olduunu bilemeyecek kadar periand. Issz sokaklarda yalpalaya yalpalaya yrrken kendisini, ileke mzik azizleri Markos Varvarakis ve ianis dnemlerinin yaka bar ak rebetlerinden biri gibi hissediyordu: Byd ehirden, yani izmir'den Yunanistan'a g etmek zorunda kalan yz binlerce Anadolu Rumu'nun yaratt, dumanl, esrarl, kezzap yakclnda, kimi zaman bir imbat kadar uar, kimi zaman da Ege'nin en derin ukuru kadar acya gmlen bir mzikti bu. Belki de hemehrilerinin mzii olduu iin onu bu kadar etkiliyordu. Profesr zaman zaman rebetika mziindeki vuruculuk stne dnr ve bu muazzam etkinin ancak sonsuz bir samimiyet sayesinde yaratlabildii sonucuna varrd; blues, fado ve Orta Anadolu bozlaklar da byleydi; ama dediimiz gibi imdi bast yeri bilmeden giden adamn bunlar dnecek hali yoktu. Marinada tekneyi zor bulmu ve elbiseleriyle kendini att yataktan ancak akamst kalkabilmiti; o da akaklarn 5 numara matkap gibi oyan bir ba arsyla. Kulaklarnda hl buzukiler ve gevrek rebetika sesleri nlyordu.

Yine o ssz koylara ve yalnzla gitmek zorunda hissetti kendini; onca ikyet ettii yalnzl zledi. Koyda, denize kadar inen am aalarnn artk grlemese bile kokusuyla varln hatrlatt sakin bir gecede, demir feneri olarak kulland sve yapm gaz lambasn yakacak ve evresini mutlak bir lm gibi saran karanln iinde srt rpererek oturacak, ses karmaya korkarak doaya teslim olacakt. Gndz seyir halindeyken denize bir makaral olta salyor ve bununla eleniyordu. Daha ok, kanal bal taklyordu oltaya. Tekneden baknca dolatn grd rengrenk lambuka baln avlamay ise bir trl baaramyordu. Kimi yerde dolfin diyorlard lambukaya ama bildiimiz yunus bal anlamnda deil; Uzakdoulular Mahi Mahi, Egeliler ise plak adn takmlard bu ele gemez bala. Sanki onu ldrtmak ister gibi her akamst ayn saatlerde grnyor ama bir trl yakalanmyordu. Sonra bir gn kk teknesiyle yanndan geen Bodrumlu, zayf m zayf, kara m kara bir balk onun rpnmalarn grp apariyle avlanmasn tavsiye etmiti. "apari at, bir tanesi taklsn; onu ekmeden bekle; hepsinin oltaya geldiini greceksin." Sahiden de yle olmutu. Bir plak oltay yuttu mu, tekiler de yakalanmak iin canla bala urayorlard. Aynen insanlar gibi. Bir sabah, kendisini ok zorlayarak kitabnn ilk cmlesini yazd. Cmle yleydi: "Serebrenitza ehrinin pazar yerinde, bir Srp keskin niancnn uzaktan att mermiyle kafas dalan on yandaki Bonak ocuu brahim, dedelerinden birinin de ayn kaderi kendisinden yzlerce yl nce ve binlerce kilometre uzakta, Mezopotamya'da Samsatl bir Hristiyan olarak paylatn bilemeden ld." Sonra ekledi: "Bir Bogomil kaderiydi bu." Daha sonra? Sonras yoktu; znk diye durdu. Aklna hibir kelime, hibir kavram gelmiyor, bu yzden de yazy srdremiyordu. Balang cmlesini, her seferinde biraz daha beenerek defalarca okudu. Byle balayan bir kitap nasl olsa ilgi uyandrrd ama devam nasl gelecekti? Bir kitap yazabilmek iin

binlerce kelimenin bir cavlan gibi dklmesi, pnardan fkrrcasma fkrmas gerekiyordu ama galiba kendisinde anlatc yetenei yoktu. O gn akama ve aniden kuvvetlenen rzgr tekneyi beik gibi sallamaya balayncaya kadar bunu dnd. Sonra vazgeti; imdi yaknlarda sakin bir koy bulup, kendisini ve tekneyi emniyete almak gibi daha yaamsal bir sorunu vard. Aryan diziyle hibir tehlikeyi gze alamazd. Heikell'in kitabn at, yerini saptad ve ok yaknnda geceyi geirebilecei ilgin bir koy olduunun farkna vard. Aslnda koy demek de doru deildi buna. nk haritada grld kadaryla deniz, kvrlp bklen bir nehir gibi karaya doru giriyordu. Aslnda byle bilinmedik ve nehir gibi bir koya gn nda girmek daha akllca olurdu ama ne yazk ki kendisini o ilk cmleye kaptrm ve akamn bastrmakta olduunun farkna varmamt. Motor yardmyla gidip koyun azn bulduunda karanlk iyice kmt. Aysz bir gece olduu iin hibir ey grnmyordu. Profesr dikkat kesildi; ok ar bir biimde ilerledi. Kitaptaki harita baz tehlikeli slklar gsteriyordu. Altndaki suyun derinliini gsteren alete bakyor ve saylar azalmaya balad zaman yn deitiriyordu. nk teknenin altnda byk bir salma vard. Sanki bir nehirde gitmekteydi ve karann ilerine doru ilerledike, bu nehrin kvrmlar, ani dnleri artyordu. Bu yzden evresini grebilmek iin lda yakmt; ok faydas oluyordu dorusu. Kyy ve nndeki suyu aydnlatyor, hi olmazsa bir eyler grmesini salyordu. in iyi yan ise dardaki rzgrn burada tamamen kesilmi olmasyd. Bir sre ok yava ve dikkat kesilerek gittikten sonra koyun dibine gelmekte olduunu anlad, nk nne, karanlkta dev bir piramit gibi grnen bir tepe kmt. Byl bir yerdi buras; o gne kadar girdii hibir koya benzemiyordu. Profesr rperdi; ne olduunu anlayamad bir heyecana kapld. Tepenin nne doru gitmeye balad. Herhalde oralarda bir yerde demir atmas gerekiyordu; belki

de bu kadar sakin bir koyda tekneyi aaca balamaya da gerek kalmazd. nk hava kprtszd; sanki elinle dokunacakmsn gibi geliyordu. Ildakla kyy gzden geirmek iin yle bir tarad ve o srada korkuyla srad: nk bu ssz, insan kt Allah' bol yerde birisi kendisine baryordu: "Hey hemerim! I kapat, kapat!" Tehdit edici ve kaba bir erkek sesiydi bu. I kapatmasn yle bir tonda sylyordu ki sanki emre uymazsa zerine ate edecek gibiydi. Ne olduunu anlamadan kapatt; zifiri karanla gmld. Kimdi bu adam? Ka kiilerdi? Niye lda kapatmas iin kendisine telala barmt ve neredeydi; anlayamyordu. Demir att ve zincirin boalrken kard grltden kendisi de rkt; keke buraya gelmeseydim diye dnd. Tekinsiz bir koydu buras; daha dorusu uursuz bir nehirdi. Dn Olmayan Nehir filmi aklna geldi. Ulyses'in bana bin bir bela getiren byl kylardan birinde gibiydi. Demir attktan sonra o kprtsz koyda bir sre karanlkta oturdu. Gaz lambasn yaksa, ona da kzarlar myd acaba? El fenerinin yardmyla kendisine viski hazrlad; Keops gibi grnen tepenin karanlna bakp imeye balad. Koyda baka tekne yoktu; nk yle olsa ufak bir k grr, ses duyard. Ama burada t kmyordu. Neden sonra hafif bir su prts duydu; krek ekiliyor gibiydi. Biraz sonra yanlmadn anlad; nk tekneye yanaan kayktan seslenen bir adam, "Selamnaleykm!" diyordu. Profesr bu akam bana gelenlerin hangisine sasrsn bilemiyordu; daha nce olanlar yetmezmi gibi imdi de kayktaki mehul kii kendisini, bu taraflarda hi det olmayan dini bir hitapla selamlyordu. Adamn denizci olmad belliydi. El fenerini dorulttu; kaykta gen irisi bir adam vard. Kemikli surat, iriyar, zayf ama gl bedeni hemen gze arpyordu. Profesr onu tekneye buyur etti. Kay baladlar; gen adam evik bir srayla tekneye atlad.

"Kusura bakmayn," dedi. "Burada balk iftlii var. Kafeslerde bir sr levrek ve ipura bal. Bunlar, stlerine k tutuldu mu bunalma giriyor ve birbirlerine arparak intihar ediyorlar. Bize sk sk tembih edildi. stlerine hi projektr tutulmayacak." Meseleyi anlayp biraz rahatlayan Profesr, balk iftliinin nerede olduunu sordu. Delikanl, "u tarafta," diyerek solunda kalan kyy gsterdi. "Biz de orada, kydaki kulbede kalyoruz. nnde aa olduu iin lks lambasnn n gremiyorsunuz." "Peki o k, balklar bunalma sokmuyor mu?" diye sordu Profesr. "Hayr! Siz burada k yaksanz da bir ey olmaz. Sadece stlerine ldak tutulunca fena oluyorlar; bir de grlt olunca. Kepeyi daldrp birka balk aldnz zaman da krize giriyorlar. Geri kalanlarn stlerinde beyaz beyaz benekler kyor. Moral bozukluundan lp gidiyorlar." "Ne kadar hassas balklarm!" "Evet; yle! Biz de yeni reniyoruz. Yarn buradaysanz size gsteririm." Profesr kendini tantt; bunun zerine olan da kemikli elini uzatp tokalat ve adnn Cemal olduunu syledi. Profesr delikanlnn elinin olaanst sertliini ve ac kuvvetini hissetti. Bir iki ikram etmek istedi ama Cemal hi iki imediini syleyerek ikramn geri evirdi. Sonra da, "Ben dneyim," dedi. "Hem kz var; ylandan, yandan korkuyor." Profesr o gece bu garip olay ve depresyonlu balklar dnmekten Bogomil projesine birka cmle daha ekleyemedi ama meraktan ve yaad heyecandan olacak, yarm ie Jack Daniels'i bitirip szd; nasl olsa korkacak bir ey olmadn anlamt. Ertesi sabah gzlerine bir jilet keskinliiyle yerleen gne nlar onu uyandrdnda evresine gz gezdirdi ve karanlktaki bynn yok olup gittiini grd. Homeros'un hayaletleri, geceyle birlikte koyu terk etmilerdi. imdi nnde nefes kesici gzellikte durgun bir koy,

camgbei yeili bir su, neredeyse denizin iine kadar inmi sk am ormanlaryla kapl tepeler vard. Baz aalarn kk denizin iindeydi. Cemal'in gsterdii kyda da gerekten balk iftliinin amandralar grnyordu. Gzlerine k tutulmas tehlikesini atlatan hassas, nazenin balklar, imdi derin bir uykuya dalm olmalydlar. Profesr o koydan ayrlmak istemedi; gn nda o kadar huzurlu ve camgbei rengi deniziyle o kadar deiikti ki koy, burada birka gn geirip, kitabna younlamak istiyordu. Bu niyetle ktlar nne ald, kalemi azna sokup kemirerek saatlerce dnd, bir gn nce yazdklarn tekrar tekrar okudu ve bunlara bir cmle daha ekledi: "brahim'in kaderi yzyllar ncesinden izilmi ve Dou Anadolu'da Hristiyan olup kilise tarafndan sapknlkla sulanan bir mezhebin mensuplar olarak zulm grmler; 20. yzyl sonlarnda da Mslman kimliiyle bu kez Hristiyanlar tarafndan ldrlmlerdi. Bir uzlaamama hikayesiydi bu; otoriteyle uzlaamama." Eh; bu cmleler dn yazd balang kadar vurucu olmamt dorusu; pek basmakalp duruyordu ama idare ederdi. nemli olan almasn srdrm olmasyd. Demek ki imdi le gneinde buz gibi bir beyaz arab ve arkasndan hafif bir uykuyu hak etmiti. Hafif uyku akamstne kadar srd ve uyand zaman mahmur gzleriyle Cemal'in kaykla tekneye yaklatn grd. lgin bir adam olduunu dnd Cemal'in. Dost bir havas vard ama her an tehlikeli olabilecekmi gibi bir izlenim yaratyordu. Eer isterse 'hocay' almaya gelmiti -Profesr iyice uzam ve birbirine karm beyaz sa ve kara sakaln delikanlnn gznde byk bir sayg yarattn fark etmiti. Hem balk iftliini gsterirdi hem de akam yemeini, Allah ne verdiyse, kulbede yerlerdi. Profesr kendisine Tanr misafiri gibi bakldn anlad ve bu i houna gitti. Kaykla kyya yanarken Cemal ona amandralar, suyun altndaki kafesleri ve burada bytlmekte olan balklar

gsterdi. Sanki milyonlarca balk varm gibi grnyordu; birbirlerine srtnmeden duracaklar kadar geni bir alan yoktu. Profesr bu balk hapishanesinden gzlerini ayrp kyya baktnda, yzlerce yllk ulu bir yabani zeytin aacnn altndaki kulbeyi grd. Suyun hemen kysna yaplm, kck, derme atma bir yerdi buras ve denize dik bir yamala inen sk ormandaki aalarn suya kadar uzand bir yere kurulmutu. Kaps bacas belli deildi. Kenara byk torbalar ylmt. stlerinde, 'Kartal Fabrikas Balk Yemi' yazlyd bunlarn. Sonradan Cemal'in anlattna gre bu yemler hamsi balnn kemiklerinden yaplyordu. Kyya ktlar. Ortala ar bir balk kokusu sinmiti. Kulbeden, bana yemeni bal, iri yeil gzl, ocuk yzl bir kz kt; beklenmedik konuu ka altndan szerek, bayla belli belirsiz selamlad. Kz 13-14, bilemedin 15 yanda grnyordu. Amerika'da bu yataki bir kz hafife okamak bile hapisle sonulanr ve insan sapk damgas yerdi -zavall Roman Polanski- ama Anadolu kylerinde yal erkekler hep ocuk kzlar alrlard altlarna. Buna da kimse sesini karmazd. Profesr her zamanki hergeleliiyle, "Demek bu yarma, ocuk yataki bu kz beceriyor," diye dnd ama en kibar sesi ve suratna yaptrd en nazik Harvard glcyle, "yi akamlar!" dedi. Uyduruk bir hasr tabure verdiler altna. Karanlk kerken Cemal kaya atlayp, balk kafeslerinden ipura almaya gitti. Ayakta dikilip kreklerle kay ynlendirirken Profesr, bu gen adamn kaplan kadar gergin ve dengeli hareketlerini izliyordu. Cemal'in kepeyi dikkatlice suya daldrdn grd ama daha nce anlattklarna baklrsa ne kadar zen gsterirse gstersin yine de balklarn depresyona girmesini nleyemeyecekti. Bu arada kk kz kendisine hi bakmadan ve konumadan, sessiz sedasz yemek hazrlklar yapyordu. Kulbenin stnden geen bir kirie asl balk sepeti iinde birka eski domates, soan ve burumu salatalklar grnyordu. Kz uzanarak bunlar ald ve doramaya balad.

Cemal kulbeye gelince elindeki iki ipuray temizledi. Balklar daha canlyken pullarn kazd, karnlarn yard, i organlarn eliyle skp kenara att. Profesr nereden peydah olduu anlalamayan iki vahi kedinin yldrm hzyla baln cierini ve barsaklarn alp kardn grd. Kulbe denize kadar inen ormann iinde olduu iin herhalde bir sr hayvanla i ie yayorlard. Cemal de bir gn nce kzn ylandan, yandan korktuunu sylemiti. Profesr, evresini tedirgin baklarla szd. Karanlk iyice bastrnca Cemal kirie asl lks lambasn yakt ve o anda olanlar oldu. Gl k kaynan gren ne kadar karasinek, sivrisinek, kelebek, tatarck, pire, pervane varsa oraya doldu. Profesr mrnde byle bir eyle karlamamt. Panie kapld. Milyonlarca uan bcek arasnda kalm olma duygusu iinde orasndan burasndan sokulduunu fark etti. Kemikli sivrisinekler ensesini, kollarn, pantolonun altndaki bacaklarn sokuyor ve kanatncaya kadar kanma hissi uyandryorlard. Sinekler neredeyse gzn oyacaklard. Karadan yolu olmayan, sadece denizden ulalabilen vahi bir orman kysnda, uygarln giremedii bu yerde doann her trl iddetiyle kar karya kalmlard. Sana soluna aplaklar indirmeye balad ve Cemal'e, "Siz byle nasl yaayabiliyorsunuz Allahakna?" diye sordu. "Gzm oyacak namussuzlar. Gidin!" ap. "Defolun!" up. Koskoca Profesr'n ayaa frlayp bir yandan kfrederken bir yandan da kendini tokatladn gren kz, elinde olmadan glverdi. "Her akam bana gelirlerdi ama," dedi, "seni daha ok sevdiler; bu akam sana geliyorlar!" Profesr, B vitamini diye dnd. Bu iin B vitaminiyle bir ilgisi vard ama sivrisinekler B vitamini fazla olanlara m geliyorlard, yoksa eksik olanlara m, bunu bir trl hatrlayamyordu. Hani beline ip balanp kurtarlmaya allan adamn damda m kuyuda m olduunu hatrlayamama gibi bir durum. Bakt ki sineklerle hibir trl baa klamyor, Cemal'in kayna atlayp tekneye gittiler; Profesr burada, bulabildii

her trl sineksavar ilac, merhemi, spreyi alp dnd. Gvdesini bu merhemlerle ovalad, kza da verdi ve ikisi de rahatladlar. Ancak ondan sonra kz Cemal'in temizledii balklar tavada kzartt ve hazrlad salatayla birlikte ikram etti. Profesr yanna bir ie arap almad iin piman oldu ama dorusu insan ktlnda bile bu kepaze kulbede fazla vakit geirmeye niyeti yoktu. Balklar yedikten sonra doru teknesine gidecek ve son zamanlarda dinlemeye doyamad, hatta Jean Pierre Rampal fltne tercih ettii Eric Satie'nin Gnosien adl eserini -hele o birinci melodi yok mu, piyanonun ezik tnlar, sanki dnyaya sadece bu ezgiyi duymak iin gelmi olduu duygusu uyandryordu iinde dinleyerek, pleksiglas, kromaj ve alacantradan oluan medeni ve steril bir ortamda, kadife gibi Jack Daniels'le kafa ekecekti. Dedii gibi de yapt ama kk kzn iri, yeil ve nemli gzleri de aklndan kmad bir trl. Ne acayip gzlerdi onlar yle; ocuksu, masum, ehvetli ve hilekr! Kaamak baklarnda hepsi bir aradayd.

Gen Bedenlerin ars


Ege denizinin bu kaybolmu koyundaki ilgin bulumadan on gn kadar nce, Cemal sabah erkenden Selahattin'le birlikte evden ayrlrken hayatnda askerlik arkada kadar iyi bir insan grmediini ve bir daha da gremeyeceini dnmt. Onca iyilik yapt ve onu evinde konuk ettii yetmiyor gibi balarn sokacaklar bir yer de bulmu ve Cemal'i utandrmamaya gayret ederek cebine bir miktar para sokutururken, "Yardm falan ettiimi sanma," diye telala sylenmiti. "Sadece iki haftalk cretini pein dyorum." Bununla da kalmam ve arabasyla onu Rahmanl'ya kadar gtrerek Meryem'i almasn salamt. Btn teekkrlerine, "Biz silah arkadayz. Kimbilir ka kere benim hayatm kurtardn. Laf m olur?" diye cevap veriyordu ama Selahattin artk Cemal'in gzne bir askerlik arkada olarak

deil, babasndan menkbelerini ok dinledii Selahaddin-i Eyyubi gibi grnmekteydi. Bu devirde byle adam... Olacak i deildi. Meryem'i aldklar srada Yakup evde yoktu; bu yzden aralarnda herhangi bir vedalama olmad ama zaten ikisi de konumadan birbirini anlam ve bir karara varmlard: Susacaklard. ki karde de susacakt. Cemal iyice biliyordu ki Yakup, onun Meryem konusundaki suunu kimseye sylemeyecekti. Buna karlk Cemal de Yakup'un 'istanbul'unu anlatmayacakt. Selahattin'in onlar bindirdii ehirleraras otobste, Cemal' in ii arkadana minnetle doluydu. O olmasa ne yapard bilmiyordu; nk Meryem'le hibir yerde barnmas mmkn deildi. Selahattin de bunu bildii iin onlar iyice uzaa; Ege kylarna yollamt. eme yaknlarndaki bir koyda balk iftlikleri vard ve srekli orada kalan beki, hasta bir yakn iin iki hafta izin istemiti. Belki de Cemal kz alp iki haftay bu gzlerden uzak kede geirir ve bir are bulunana kadar durumu kurtarrd. Sonras "Allah kerim'di! Yapaca i kolayd aslnda; sabah akam balklara yem verecek ve bekilik yapacakt. Otobs Ege'nin yeillikler iindeki bakml yollarnda hzla yol alrken Cemal u son hafta, mr boyunca yapmad kadar yolculuk yaptn dnyordu. Irak snrndan kalkp, Yunanistan kylarna gidiyordu. Emine'den yle uzakt ki, onun beyazln, yumuakln hayal bile edemiyordu artk. Hepsi yanndaki kz yzndendi ve Cemal hayat boyunca hi kimseden, hatta dada stne ate aan gerillalardan bile bu kadar nefret etmemiti. fkesi o kadar derindi ki uyuklarken bile otobs sallandnda kza dememek iin tetikte duruyordu. Dnyada en ok nefret ettii insand; Selahattin ne derse desin, lm hak etmi bir gnahkrd ama gel gr ki anl anl komando Cemal bunu yapamyor, bu ufak kz bir sinek gibi ldrmeyi beceremiyordu. Ne yapacan bilemedii durumlarda iine gmld uykuyla uyanklk aras durumda, burnuna limon kolonyas ko-

kusu geliyordu. Otobsn ocuk yataki muavini sk sk limon kolonyas gezdiriyordu. Radyodan bouk sesli bir arabesk arkcsnn feryatlar yaylmaktayd. Yannda oturan kz neydi; bir fahie mi, bir gnahkr m, zavall bir mahluk mu, idam mahkmu mu, yoksa dnyay tanmayan bir ocuk mu? Bu sorular, her eyi olduu gibi kabul eden geleneksel kalplarla dnen Cemal iin ok karmakt, iin iinden kamyor ve gittike bataa saplandn hissediyordu. Otobsn sarsntlar iinde yine uykuya doru kayarken son zamanlarda Saf Gelin'i hi ryasnda gremediini dnd; ne garip bir eydi bu byle. Onca sert ve acl askerlik gnlerinde iki gecede bir ryasna giren ve kendisini eytan aldatmasna uratarak iliklerine kadar zevkle titreten pembe tenli taze gelin artk kaybolmutu. Yolculua ktndan beri yoktu Saf Gelin. Cemal kzn kokusunu, tenini ve scakln iini yakan bir hasretle zlyordu ama bu konuda elinden hibir ey gelmiyordu. nsan ryasndaki bir kza nasl kavuabilirdi ki! Dnde sen onu aramazdn; o istedii zaman gelirdi. Babasn hi aklna getirmemeye alyordu. Ona kar yz yoktu; emrini yerine getiremedii iin ona ne mektup yazabilir ne de evlerinde telefon bulunan akrabalarn arayarak bir haber yollayabilirdi. Kz iinden u ya da bu ekilde kurtulunca olacakt btn bunlar ama bu soruna da bir are dnemiyor, iradesiz bir biimde ortalkta srklenip duruyordu. Cam kenarna oturmu, ban da dalgn dalgn cama yaslam olan Meryem ise gnlerdir bir heyecandan bir baka heyecana srklenmekten yorgun dm, mecalsiz kalmt. Kolu kanad krlyordu sanki; trendeki gibi mi oluyordu nedir? Kanamas bitmiti. -Allah raz olsun- Seher'in verdii orkid sayesinde bundan korkmuyordu artk. Bu icat ok iine yaramt. Kutudaki balar bu sefer onu idare etmiti. Gelecek ay ne yapacak ve bunlar nereden bulacakt? Seher eczanelerde satldn sylemiti ama nasl alacakt ki? Hem hangi parayla? Seher ne yapyordu acaba? Kardei lm myd, ya-

yor muydu? Otobsteki kadnlarn, ok yal olanlar hari hepsinin ba akt. Yalnz balarnn ak olmasyla kalmyordu; gen kzlar kalalarn ortaya karan sk m sk, darack mavi pantolonlar giymilerdi. stlerindeki pembe, beyaz, mavi, turuncu kolsuz fanilalardan da gsleri frlayacakm gibi duruyordu. Bu fanilalarn yakalar yle akt ki biraz eilseler gsleri grnecekti ama hibiri buna aldryor gibi grnmyordu. Kulaklarna kpe, bileklerine knye, boyunlarna incecik altn zincirler takmlard. Bu zincirlerin bazlarnn ucunda kalp vard. Herhalde sevgililerinin resimlerini koyuyorlard iine. Son derece rahattlar. Yksek sesle konuuyor, glyor, kahkaha atyorlard. Hatta birikii, mola verilen yerlerde sigara iiyordu. Bu kzlarn yannda Meryem, kendisini iyice dkn ve zavall hissetti. Nasl hissetmesin ki; Nazik'in evinde leene basp itileye itileye ykad basma elbisesinin mavi iekleri daha da solmu, bacaklarna dolanan uzun etekleri de yeniden amurlanmt. Kara lastik pabularn Rahmanl'daki eme banda iyice ykamasna ve ovalamasna ramen, amurlar iinde eve dnene kadar yine kirlenmilerdi. Nedense o lastik pabulara her baktnda kasabadan uurland o lanet olasca gn aklna geliyordu. Belki de srekli yere bakt iin gz hep o amurlu lastiklere takl kalmt. Ayaklarndaki kaln oraplar da iyice komik duruyordu ama bunlarn hibiri kendisini, bana balad o yemeni kadar rahatsz etmiyordu imdi. Neredeyse Kaf dann ardnda kalan o kasabada belki de gze batmyordu bu yemeni; buralarda ise kendisini aptal gibi hissetmesine yol ayordu. Hava da giderek snmaktayd. Kaln oraplarn iinde ayaklarnn terlediini hissetti. Bu giysiler onu bouyordu. Sa tarafnda prl prl, usuz bucaksz mavi bir deniz uzanyordu. Arada bir getikleri kasabalarda, mola verdikleri benzin istasyonlarnda, yol st lokantalarnda grd kzlarn kendisine benzemediini gryordu. Cemal onunla hi konumuyor ve bir kedi yavrusu gibi oradan oraya tayp duruyordu. Rahmanl'daki evden sabah

onu bir adamla birlikte otomobile bindirmiler sonra garajlara getirmilerdi. Zaten mr boyunca evle kavaklk arasnda yaadktan sonra bir hafta iinde o kadar ok otobs, garaj, istasyon, vapur, otomobil ve insan grmt ki artk hibir ey kendisini fazla artmyordu. Yalnz, ne olacan bilmek istiyordu. Nereye gidiyorlard byle? stanbul garajnda otobse bindikleri zaman memlekete geri gittiklerini sanmt ama bir sre sonra ofrn yapt anonslardan ve yolcularn konumalarndan bambaka bir yere gittikleri izlenimini edinmiti. ' Trkiye'yi bilmezdi; neresinin Gneydou, neresinin Karadeniz, neresinin Ege olduu konusunda hibir fikri yoktu. Sonradan kendi saflna ok armakla birlikte, istanbul'un o tepenin arkasnda olduu fikri bile ocukluunda kafasnda yer etmiti. Biraz dnse stanbul'un o kadar yakn olamayacan tahmin edebilir ya da renebilirdi ama kimse kendisiyle konumad ve hayal dnyasna gml yaad iin gerek ve d ayrm da fazla nemli deildi. eker Baha'nn mucizeleri, ani bir rzgrla hepsi birden ge uan Ermeniler, nl Ermeni kanuncusu Bogos alarken tellere konup gzya dken blbller gibi bir sr hayalle doluydu kafas. Ne de olsa uursuz bir kzd Meryem. Anasnn kz kardeine anlatt ryadan itibaren uursuzluu ortaya km, daha sonra annesinin lmne sebep olmu ve ailesinin bana bir sr felaket getirmi bir uursuz kz. Bu yzden ocukluk arkadalar bile biraz akllar erince onunla konumay, oynamay kesmiler ve onu yalnz bana brakmlard. Hem kimse de bu uursuz kz ailesine sokmak istememi ve bylece evlenme umutlar snp gitmiti. Ev ilerinden vakit bulduka kavaklkta hayal kurarak yllarn geiren bir kz da ancak bu kadar bilebilirdi her eyi. "ok cahilim!" diye szland kendi kendine. "ok cahilim. Kim-bilir bu kzlar ne ok ey biliyorlar dr." Ama kendini zntye kaptrmad. Doumundan itibaren bu kadar stne gelinmi olan kzn gelitirdii kendini koruma igds, kt anlar hemen kovuyordu kafasndan. Ka-

sabada bana gelen ktlkleri ve kendisine yaplan zulmleri dnmedii gibi, viyadkte yaad korku da geride kalmt. Dnceleri o gne dnmyor ve iindeki bilinmez bir g o noktay karartyordu. Bu kt anlar iinde arada bir aklna gelen tek ey, teyzesinin onu kapda alatmas ve kasabann balk sokanda yrrken duyduu utant. Bunu da amurlar kurumu pabular hatrlatyor olmalyd. Meryem bunlarn hepsini bir rpda unutmaya ve yepyeni bir hayata balamaya hazr durumdayd ve bununla ilgili hayal kurmak istiyordu ama geleceiyle ilgili hibir ey bilmiyordu ki bunlar yapabilsin. Cemal azn ap da tek sz etmiyor, nereye gittiklerini bile sylemiyordu. Yoksa baka bir yerde mi ldrmeye gtryordu kendisini; kprde yarm brakt ii deniz kysnda m tamamlayacakt. Ama nedense Meryem bunun doru olmadn hissediyordu; artk Cemal'in kendisini ldremeyeceinden emindi. Onu yarm kprde, ahmak slatan yamur altnda iki bklm olmu, ezilmi, utan iinde grd anda bunu kesinlikle anlamt. Bu i kapanmt artk. Ama acaba yle miydi? Arada bir de kafasna bu zehirli sorular doluuyordu. Meryem bir yandan da insann iyi eylere ne abuk altna hayret ediyordu. Bir haftadan beri erkeklerin iinde yemek yiyor, su iiyor ve artk bundan hi utanmyordu. Oysa gen kzla adm att gnden beri rendii ey, erkeklerin yannda yemek yenilemeyecei, su iilemeyecei, helaya gidilemeyecei, hatta konuulmayacayd. Oysa imdi yol st lokantalarnda Cemal'le karlkl oturup hi konumadan orba iiyorlard; hem de onca insann iinde. Daha sonra Cemal benzin istasyonunun yanndaki erkekler helasna gittiinde kendisi de hi utanmadan kadnlar blmne giriveriyordu. Sanki mr boyunca byle yaamt. Bir de u kafasndaki yemeniyi syrabilse ne iyi olacakt ama buna cesaret edemezdi. Cemal belki o balta gibi eliyle yzne iki tokat indirir ve teki yanan da morartrd bu sefer. Hem de daha

bir yanann morarts gememiken. Byle deniz kysndan gide gide, kentler, kasabalar, yazlk evler gee gee sonunda inecekleri ky kasabasna geldiler. Prl prl bir yerdi buras ve evredeki kzlar artk Meryem'in azn ak brakacak derecede plaklamt. Kimi mayoyla dolayordu, kimi ortla. Gneten esmerlemi bacaklarn plak brakan ve kalalarnda biten ortlarla, zgrce saldklar salarn rzgrda savura savura gururla -kadnlklarndan hi utanmadan- yryorlard. Meryem bu kzlara hayran kald. Ve belki de mrnde ilk kez, gen erkeklere alc gzyle bakabildi: Onlarn ince gvdelerini, gzel gllerini, kollarn kzlarn omzuna atlarn, coca cola iesini balarna dikmelerini, plak ve gne yan kollarndaki adaleleri, evik ve kvrak hareketlerini ka altndan szyor ve hayran kalyordu. Kasabada byle bir eye asla cesaret edemez, aklndan bile geiremezdi ama zaten oradaki erkekler, bu ocuklara benzemiyorlard. Bambaka bir dnyaya gzlerini amt Meryem ve bu dnya kendi tandndan tamamen farklyd. Bahar gnnn kokular, yanlarndan geen gen insanlardan gelen parfm ve gne ya kokularna karmt. Kede kzl erkekli bir grup gen dondurma yiyorlar ve bazen de glerek birbirlerinin elindeki klahlar yalyorlard. Meryem o anda kendisini o partal giysilere ve lastik pabulara ramen bir dii olarak hissetti; o olanlarn yanna gitmek istiyordu. in tuhaf bundan hi utanmamas ve sanki dnyann en normal duygusuymu gibi benimsemesiydi. Gen ve salkl bedeni, o gen erkeklerin plak gvdelerine yakn olmak ihtiyacyla sarslmt. O gne kadar sadece uursuz ve aptal olduu sylenen ve diiliinden dolay doutan gnahkr ilan edilen gen kz, bu ayr iklimdeki insanlar arasnda deimi ve adn da tam koyamad ba dndrc bahar tutkularna kaplmt. Artk bacaklarnn arasndaki 'gnah yeri' bile o kadar korkun gelmiyordu ona. nk belli ki bu kzlar 'o'ndan hi utanmyorlard. Ne yazk ki Meryem'in bu insanlar arasnda kalma umutlar da snd; nk adres sora sora kydaki bir dkknda

bulduklar adam onlar alp beyaz bir kaya bindirdi; arkadaki motorun pata pata almasn dinleyerek, bu scak ve insann gzlerini yaartacak kadar parlak gnde prl prl kylar gzleyerek bir saate yakn gittiler. Allahtan Meryem, gl alkanlndan dolay sudan korkmuyordu. Geri ocukluklarnda sularn iinde apa supa oynadklar glden ok farklyd buras ama sonunda su suydu ite. Hem ilk akam grd stanbul'un lgn arlndan sonra hibir ey onu fazla artmyordu. Meryem koydaki kulbeyi uzaktan grdnde pek bir ey anlamad ama daha yaklar yaklamaz berbat bir yere geldikleri duygusu yerleti iine. Aslnda cennet gibi bir koya girmilerdi ve denizin bittii yerde zmrt yeili aalar balyordu ama kulbe pek harapt. Kyya ktklarnda ise kendini, hznl gzlerle evreyi szerken buldu. Pis, berbat ve kt kt kokan bir kulbeydi bu. Orasna burasna naylonlar gerilmi, pasl tenekeler aklm, insann basma deen tavanna kirli sepetler, zembiller aslmt. Kedeki yataa benzer eyin zerinde, kirden asl rengi grlemeyen, kahverengi mi sar m olduu anlalamayan bir rt seriliydi. Kendi evlerinde ivit atlm amar kazanlarnn kaynamasna, iindeki araflarn sakz gibi olana kadar itilenmesine, eski tahtalarn arap sabunlaryla gcr gcr olana kadar tellenip silinmesine alk olan Meryem'in midesi buland. Kasabadakiler sadece evleri temizlemekle yetinmez, kendi vcutlarn da hamamn kaynar sularnda keselerle, sabunlu liflerle ova ova bitap derlerdi. Byle bym olan Meryem, son haftalarda kirin, pisliin iine batmt ve bu onu ok rahatsz ediyordu. Ayrca nicedir, bacaklarnn arasnda ve koltuk altlarnda kan tyleri de alamam; bylece kasabadaki kadnlarn ok byk gnah dedikleri bir suu da ilemiti. Onlar getiren adam Cemal'e, her eyi inceden inceye anlatp balklara nasl yem vereceini, tehlikelerden nasl koruyacam rettikten sonra ekip gitti. Meryem o kulbede ne yapacaklarn, nasl kalacaklarn anlayamyordu. Arkada or-

mana doru bir ukur alm ve etraf kamlarla evrelenmiti. Kokusundan ve inip kalkan yeil kanatl sineklerden de anlalaca gibi helayd buras. Geldiklerinde akam olmak zereydi. Meryem deniz kysna oturdu ve nndeki koyun nefes kesici gzelliine, kar kydaki am aalarna, insan ldrtacak boyutlara ykselen bin bir eit bahar kokusuna kaptrd kendini. Itr, yasemin, taflan, am preni kokuyordu ortalk. Suya, yeil amlarn yanss dyordu ve prl prl denizin dibindeki parlak, rengrenk akl talar, deniz kabuklar mcevherler gibi parldyordu. Meryem bu yeil, krmz, kahverengi, alacal, mor, lacivert, sar talardan gzn alamyordu. Belki yarn ayaklarn suya sokabilir ve gle girebildii mutlu ocukluk gnlerinde olduu gibi tabanlarnn altndaki kaygan zemini ve o mthi serinlii hissedebilirdi. Cemal kulbede bir eyler yapyor, onu bunu ekitiriyordu. Tahmin ettiine gre gece Meryem'i o kulbeye koyacak, kendisi ise scak gecede darda, yldzlarn altnda yatacakt. Meryem, kyda sessizce ayandaki lastik pabular ve kaln oraplar kard. Ayaklarn serin sularla ykamann bu kadar ho olacam tahmin bile edemezdi dorusu. i ferahlamt. Sonra lastik pabular denizde ykad, amurlarn aktt, slak pabular tekrar ayana geirirken, oraplar cebine soktu. Kendini hafiflemi hissediyordu. Hava kararnca Cemal'in kulbedeki lks lambasn yakmasyla birlikte yzlerce, binlerce kanatl, vz vz ederek Meryem'in kollarna, bacaklarna saldrdlar. Herhalde etini tatl bulmulard ki srekli sokuyor, kann emiyorlard. Sivrisineklerin, tatarcklarn soktuu yerler dayanlmaz bir ekilde kanyor, iiyordu. Meryem hi durmadan kendini dvmesine ramen, stne dalga dalga gelen bu sinek ordusuyla ba edemiyor, orasna burasna aplaklar indirip duruyordu. Bir yandan da Cemal'in nasl bu kadar sessiz ve sakin durabildiine hayret etmekteydi. Cemal de kulbeyi grr grmez byk bir d krklna

uram ve o birka metrekarelik yere hapsolmu durumda nasl yaacaklarn merak etmiti. Ama geceleyin korkutucu bir hal alan ormandan ve stne gelen sineklerden Meryem kadar etkilenmiyor; hatta bunlar kendisine komando kampnda arkadalaryla birlikte grd, vahi doada hayatta kalma eitimini hatrlatt iin hafif bir keyif bile alyordu. Balklar yemlemek iin bindii sandalda kreklere asld ilk anda azgn Frat suyunu, birbirine balanm ve iirilmi koyun postlaryla getii o korkun geceyi hatrlad. Karaya ayak basar basmaz, kulbenin arkasndaki otlarn arasna kayveren alacal bir ylan grmt. O ssz doa parasnn ylan ve akrep kaynadn tahmin etmek zor deildi. Kz bunlara kar korumak iin nlemler dnmeye balad. Komando eitiminin ve dada geen onca zamann kendisine kazandrd deneyimleri bir bir gzden geirdi ama sonra birden aarak farkna vard ki kendisine ldrlmek zere teslim edilmi olan bir kzn hayatn kurtarmaya alyor. Ne tuhaf iti bu! Kz, bu insan kt, Allah' bol yerde bir ylan soksa, her ey kendiliinden hallolur giderdi. Hesabn soran da bulunmazd. "Dur bakalm!" dedi kendi kendine "Dur bakalm ne olacak!" Ama rafn stnde bulduu kkrt tozunu, kzn yataca kulbenin evresine dkmeyi de ihmal etmedi. Bylece hibir haarat giremeyecekti ieriye. Bir-iki gn sonra kokuyu duymaz oldular, kulbeye altlar ama can skntsndan ne yapacaklarn bilemiyorlard. Cemal onunla hi konumad iin Meryem azn aamyor ve akama kadar o darack kyda ayaklarn serin sulara uzatarak oturuyordu. Yapacak baka hibir ey yoktu. Cemal de eskiden yapt gibi hep uzanyordu ama uyuyup uyumad belli deildi. Bazen de sandala atlayp uzaklayor, kar kyya gidiyordu. Bir seferinde birka saat gzden kayboldu. Bunu frsat bilen Meryem hemen soyunup serin suya girdi; kulbede bulduu sabunla salarn ykad, kamaktan yara yapt sinek

srklarn tuzlu sularla iyiletirmeye alt. Sonra salarn zgrce omuzlarna dkerek gnein altnda kurumaya brakt. Bir yandan da Cemal'i gzlyor ve yeni ykad yemenisini hemen takmak iin elinin altnda bulunduruyordu.

nsan nsann Zehrini Alr


Akamst ortal kaplayan koyu sisi yararak gl gibi durgun suyun zerinde kaykla ilerlerken Meryem, yaklatklar teknenin, su stnde ykselen bir kuleye benzediini grd. Hibir ey kprdamyordu ve sanki o tekne yzen bir ey deildi de salam temellerini suya salm beyaz bir kuleydi. Cemal, ayakta ve yz tekneye dnk durumda krek ekerek kay o kuleye yanatrd. Meryem alminyum basamaklar glkle trmanarak tekneye karken Profesr'n onu tutarak ieri ektiini hissetti ve rperdi. Adam, onu omzundan ve kolundan kavramt. Kabark sakal yzne srtnd, nefesi iki kokuyordu. Cemalle birlikte, alk olmadjdar bu yabanc ve steril ortamda kendilerine gsterilen yerlere oturdular. Profesr onlar gelmeden bir sofra hazrlam, mumlar yakm ve arap soutmutu. Meryem sadece erkeklerle bir arada yemek yemekle kalmam, imdi de kendisine hizmet eden, yapt yemekleri tabana dolduran bir adamla karlamt. Hem de ehirli, okumu yazm, niversite hocas ve yal bal bir adamla. Bu yzden oturduu sandalyede huzursuzca kprdand, adam eilip tabana yemek koyarken ne yapacan bilemedi, gzlerini baka yerlere kaydrd, bir-iki anlamsz ses kt azndan. mrnde ilk kez, yemek yapan ve hizmet eden bir adam grmenin aknlyla tabana ne konulduunu bile anlayamad. Meryem kadar olmasa bile Cemal de aknd. Profesr niye onlar srarla yemee armt, anlamyordu. Byle byk bir adam onlarla niye arkadalk etmek iteindi ki. As-

kerdeki komutanlarndan bile daha nemli, daha byk bir adamd bu; koskoca niversite hocasyd. Ayrca babas yandayd. Profesr'n teklif ettii arab, byk bir nefretle reddetti; onun kendi kadehine arap dolduruunu da kaygl gzlerle izledi. Daha nce hi iki iilen bir masada oturmamt. Mbarek babasna bir kez daha ihanet ediyordu ve bu durum kezzap gibi iini yakyordu Cemal'in ama yal bal Profesr'e de sesini karamazd. 'Herkesin gnah kendine,' diye dnd. Byl koyda, durgun ve karanlk bir suyun stnde kprtsz duran teknede, de ok tuhaf bir sessizlie gmldler. Hepsi durumun garipliinin farkndayd ama ne olup bittiini anlayamyorlard. Karanlkta ortal mthi bir yasemin kokusu sard. nanlmayacak kadar ho bir kokuydu bu, neredeyse stlerine balarna yapyordu. Koku balarn dndrd, isve mal gaz lambasnn scak nda hi ses karmadan yemeklerini yediler. Meryem ilk heyecan geince, yedii eyin ok lezzetli olduunu kavrayabildi. Sucuk gibi bir eydi ve gnlerdir yemek zorunda kald balklardan kusacak hale geldiinden, ona olduundan da lezzetli geliyordu. Profesr'n onlara geldii gn dnda, hep Cemal'in tuttuu kk balklar yemiler ve iftlikteki ipuralarla levreklere hi dokunmamlard. nk onlar sermayeydi, kendilerine emanet edilmiti, yiyemezlerdi. Cemal her gn sandalla koya alyor ve saatlerce bekleyerek kk balklar tutuyordu. Meryem balk temizlemeyi beceremedii iin balklarn i organlarn boaltma iini de Cemal yapyordu. Daha sonra Meryem, gnl bulana bulana bu balklar tavada kzartyor ve i organlarn yiyen vahi kedilerin arsz baklar altnda sofray kuruyordu. Yemeklerini birka dakikada yiyip bitiriyorlard. Ama teknedeki akam yemei deiikti. Kulbedeki pislikten sonra buras gzlerine cennet gibi grnyordu. Her ey ne kadar da temiz, bakml ve zenliydi byle.

Profesr yemekten sonra onlara ssl bir kutudan ikolata ikram etti. Kendisi de durmadan deiik ikiler iiyordu. Dili hafife pelteklemeye, hareketleri yavalamaya balamt. Bu yzden tabaklar kaldrmak iin dorulduunda sendeledi ve sakat bacan biraz daha burktuu iin masaya tutunmak zorunda kald. Cemal hemen atlp tuttu onu ve sofray 'kzn' kaldracan syledi. "Bulaklar da ykar, ii ne!" dedi. Meryem tabaklan alp, biraz nce Profesr'n yemekleri getirdii birka basamaa doru gitti, aa indi. Burada kk bir mutfak vard. pleri ataca yeri ve musluun mandaln bulmakta biraz zorlandysa da hepsini abucak halletti, tabaklar ykayp kaldrd. Keskin gzleri ve olaanst dikkati sayesinde her sorunu aabiliyordu, mutfakta duran bulak deterjann bile kullanmay ve tabaklar mis gibi kpklerle ykamay baarmt. Bu arada gvertede Profesr Cemal'i sorguya ekiyor ve bu hi konumayan delikanlnn azndan laflar kerpetenle skerek durumu anlamaya alyordu. ki gen insan, alk olmadklar bu balk iftliinde ne aryorlard? Nereden gelmilerdi? Neden dolay buradalard? Hangi rzgr onlar Ege kysndaki bu ssz koya atmt? Kzla ilikileri neydi? Bir sre sonra olann azndan blk prk dklen laflardan, Profesr durumu aa yukar anlayabildii sansna kapld. Yine de oturmayan bir eyler vard. Amca ocuklar olduu ortaya kmt, olan kzdan hi de sevgilisi gibi sz etmiyordu ama o zaman bu koyda ne ileri vard. Herhalde delikanl kz karmt ve buraya saklanmlard; durumu sylemeye utanyorlard. Demek ki onlar da kendilerince bir deiim peindeydiler. Bu srada Profesr'n aklna ilgin bir ey geldi: Acaba insan kendisinin hayatn deitirirken bakalarnn hayatna da hkmedebilir miydi? Ya da kendi hayatn, bakalarnn hayatn deitirme yoluyla deitirebilir miydi? Bu iki gencin kaderinde rol oynamak Profesr'e hi bilinmedik bir oyuna dalma cokusu veriyordu. Ayrca olan, gr-

d komando eitimi sayesinde kendisine teknede ok yardmc olabilirdi. Kz da imdiden bulaa girmiti bile. Hem kzdan kendisine doru ilgin, cazip ve ba dndrc bir hava yaylyordu. Tuhaf bir ekilde ekici buluyordu bu kk kz. Onun, yzne gre ok iri, yuvarlak, nemli ve hayretle alm gzlerinden ve ocuk-kadn havasndan ok holanmt. Aksayan bacayla beceremeyecei birok ii bu ocuklar yapabilirdi. Hem de bylece o koy senin bu koy benim dolamalarn yalnzlndan kurtulmu olurdu. Annesinin bir sz geldi aklna: "nsan insann zehrini alr olum." in bir baka ilgin yn de, karsna Doulularn km olmasyd. Kendisi Dou Anadolu'ya gidemiyordu ama kitab iin gerekli olan Doulu atmosfer bu genlerle teknesine gelmiti. Profesr bunlar dnrken Cemal de kendi kayglarna dalmt. zne ayrlm olan beki ertesi gn dnyordu. O geldikten sonra kendilerine gerek kalmyordu. Ayrca ertesi akam nerede yatacaklard? Beki, kzn kulbede kalmasna izin verecek miydi? Selahattin'in ona ancak bu kadar dostluk gsterdiini kavryordu; iki haftalk bir yardm. Ondan sonra bann aresine bak. . Bunu sylemek istemiti. Haklyd da! Hemen ertesi gn bir are bulmak zorundayd ama birisinin yardm olmadan o kulbeden kprdayamazd bile. Kyda bir kasabaya gitmeye kalksa, kendisine yardm edecek, en azndan tekneye alp gtrecek birisi gerekliydi. Bu adamdan i istesem mi diye dnd; teknede karn tokluuna da olsa alrz. Profesr de, "Bunlara i teklif etsem, para da versem ne derler acaba?" diye geiriyordu iinden. Bulaklar bitirip gverteye kan ve sessizce bir keye ilien Meryem ise i bayltc yasemin kokulan arasnda, bu tekne ziyaretinin hi bitmemesini diliyordu. Ne gzel, ne temiz, ne farkl bir yerdi buras. Kulbeye de benzemiyordu, Rahmanl'daki gecekonduya da. Adam bugne kadar tand btn erkeklerden farklyd. Kendisine sayg gsteriyor ve belki de ondan holanyordu. Holandn hissediyordu Meryem, bun-

dan emindi. Aalara zsularn yrd, ortaln delirtici kokulara gmld bu ilkyaz akamlarnda, Meryem'in iini tarifsiz bir yaama hasreti doldurur olmutu. Yaamak istiyordu. Eti yaamak isteiyle yanyordu. On yedi yann olanca hasretiyle bir bedene sarlmak ihtiyac elini ayan titretiyordu. O kokular, sahildeki delikanllar, dondurma yalayan yar plak kzlar, delikanllarn ince yank bedenleri, glleri, bembeyaz dzgn dileri, kulaklarndaki kpeleri, apkn yzlerine dklen kaklleri Meryem'in aklndan hi kmyordu. Bu teknede ve adada da 'o dnya'ya ait bir eyler vard. Kendisininkinden ok farkl, rahat, zgr, yaam dolu, elenceli bir eyler. Sisle birlikte nem iyice artmt ve ldrtc yasemin kokusu neredeyse ciltlerinden ieri szyordu. Profesr stanbullu Konstantin Kavafis'in dizesini hatrlamaya alt: Yaseminler bir st deri gibiydi. Ya da ona benzer bir eydi ite. imdi bulank zihniyle tam olarak hatrlayamyordu. Zaten iir de galiba bir bulank any anlatyordu. Kavafs de tam olarak hatrlayamyordu. O slak yasemin kokulu kprtsz gecede sessizce otururken de bir karar verildiini anladlar. Fazla sze gerek kalmamt. Yaplacak i belliydi. Yine de Profesr yerinden kalkmadan onlar uurlarken, "Yarn ok erken gelmeyin," dedi "ama akamstne de kalmayn. Gndz gz kalm bu koydan." Ertesi gn lene doru, pancar motor taklm bir kayk bekiyi getirdi. Gbekli, yz gnlk seyrek sakalla glgelenmi, kirli dileri olan duygusuz ve kaba bir adamd bu. Onlarla da fazla ilgilenmedi. Hemen kulbesine girdi, yatann stne oturdu, bir sigara yakt. Artk Cemal'le Meryem'in orada yapacak ileri kalmamt. Adama rica edip sandalla kendilerini tekneye gtrmesini istediler. Ask yznde ilk defa bir glmseme grld. Belli ki istenmedik konuklarn o darack kulbede bana bela olmasndan korkuyordu. Onlar hemen tekneye gtrd. Yelkenliye ktklarnda Profesr daha yeni kalkyordu.

Meryem alk bir tavrla mutfaa gidip ona abucak bir kahve yapt. Kendisine hi sorulmadan nne gelen bu kahve Profesr' ok memnun etti. Garip bir kzd bu; anlayl, eline ayana abuk, yetenekli ve sokulgan. Profesr, hareket etmeden nce yeni mrettebatna ilk gerekli bilgileri verdi. nce can yeleklerini retti, sonra yangn tplerini gsterdi. Basit olarak motordan sz etti; ileri-geri hareketleri nasl yaptklarn anlatt. Sonra sra iskotalara ve usturmaalara geldi. Yanatklar zaman usturmaalar nasl atmalar gerektiini tarif etti. Bu karmakark anlatm acemi mrettebat iin ok zordu ama zaten kaptan da onlarn her eyi bir anda renmelerini beklemiyordu. Zamanla her ey yerli yerine otururdu nasl olsa. Profesr Cemal'i lastik botla kyya yollayp tekneyi aaca balayan ipi zdrd, sonra aksayan bacayla ilerleyip demiri ekti ve motorla hafif hafif yol almaya baladlar. Gn nda bile koy o kadar kvrmlyd ki Profesr karanlkta oralar nasl kazasz belasz atlatm olduuna hayret ediyordu. Bir yandan dmen kullanyor bir yandan da kendilerini oraya buraya arpan, iplere dolanan, ayaklar kayp den acemi mrettebatna glmekten yerlere yatarak komutlar yadryordu. Bir sre sonra ak denize ktlar. Koydaki sis ve nemli hava, ykselen gnein de etkisiyle yerini prl prl bir aydnla brakmt. Kuzeybatdan tatl bir rzgr esiyordu. Profesr yelkenleri at, motoru kapatt; tekne yan yatt ve keyifli bir hrtyla cam gibi suyun zerinde kaymaya balad. Meryem gzlerini kapatm ve yzn okayan rzgra brakmt kendini. ine yaylan bu "yeni ve ho eyler" atmosferinin tadn karyordu. Kulbede srklendii korkun pislik duygusu, ak denizin, rzgrn ve berrak gkyznn etkisiyle tamamen silinmiti. Burnu dndkleri zaman rzgr karlarndan gelmeye balad ve biraz daha kuvvetlendi.

Kaptan dmende, yelkenleri yeni rzgra gre ayarlamaya alyordu. Cemal onun arkasndayd. Meryem ise teknenin burnunda oturuyordu. O anda aklna bir lgnlk geldi. Yeni hayatnda adm adm ilerlemesini salayacak iradenin ilk byk kn yapacakt ama korkuyordu; hem de ok korkuyordu. Yine de iinden ykselen yakc bir yaama arzusu onu bu lgnl yapmaya itiyordu. Hafife yan dnerek arkaya, iki adama gz att ve onlarn kendisine bakmad bir anda aktrmadan tek eliyle yemenisinin arkasn gevetti. Artk o bez paras kafasn skmyor ve her an biraz daha geveyen dmn etkisiyle rzgrda rpnyordu. Yemeninin iyice bollatn hisseden Meryem dosdoru nne bakyor ve heyecan iinde bekliyordu. Buralara hi uymayan, hele bu teknede iyice gze batan o irkin rty kafasndan karmasnn vakti gelmiti. Daha sonra sra brlerine de gelirdi nasl olsa. Mavi iekleri solmu, bileklerine kadar inen pazen entarisi de hi uymuyordu oraya. Neyse ki teknede ayakkab giyilmedii iin irkin siyah lastikleri merdivenin orada brakmt ama karaya ktklarnda mecburen yine onlar giyecekti. Bu arada gl rzgr, dm iyice zlen yemeniyi bandan alp birden arkalara uuruverdi. Meryem'in ii sevin ve korkuyla doldu; arkaya dnerek yznde yapmack bir hayret anlatmyla, "Aaa!" diye bard. Rzgr yemeniyi bir anda dmene yaptrmt. Meryem korktu; baarsz olmutu; imdi gidip yemeniyi almas ve bana skca balamas gerekiyordu. kinci kez ayn numaray ise kimse yutmazd. Cemal kalarn atm, olup biteni seyrediyordu. Bu arada dmendeki Profesr, nne yapm ve rzgrda rpnmakta olan yemeniyi ald ve sesini duyurmak iin bararak "Bunu niye takyorsun ki?" diye sordu. "Ne gzel salarn var. Brak hava alsnlar." Sonra Meryem'in akm baklar altnda, elindeki yemeniyi rzgra brakt ve yemeni doru denize utu; nce y-

zeyde dans eder gibi bir sre oynat, sonra slanarak suya batt. Meryem sevinten gzlerini smsk yumup, "Allahm!" dedi iinden, "Allahm!" Turkuaz suda kayan tekne onu her saniye o menhus rtden biraz daha uzaklatryordu. Arkaya dnp Cemalle yz yze gelmeye cesareti yoktu ama artk bu i hallolmutu. Cemal, koskoca, sal sakall, dedeleri yandaki Profesr'n szne kar kamazd. Artk ba ak bir kzd Meryem ve bunun verdii sevinle yrei kanatlanp uacakt neredeyse. Rzgrda dalan salarnn verdii zevkle plak ayaklarn kpklere doru uzatt ve denizi bak gibi yaran teknenin stndeki o ho ve byleyici kayma keyfine brakt kendisini. inde belli belirsiz bir gnah duygusu da uyanmam deildi dorusu. ocukluundan itibaren, ba rtmenin Allah'n en nemli emirlerinden biri olduu retilmiti. Demek ki imdi Allah'n emrine kar gelmi oluyordu ama iine gmld mutluluk ve kpren sularn stnde kayarken duyduu huzur o kadar youndu ki buna pek de aldrmyordu. "Allah da beni sevmiyor zaten!" diye dnyordu. "Herkese gsterdii mucizeleri bana gstermiyor!" Suyun stnde kayarken, ocukluunda bahede kurulu salncakta volan vuruu aklna geldi. Yllardan beri ilk kez ii o ocukluk gnlerindeki kadar hafiflemiti. Teknenin yard sulardan srayan ak kpkler bacaklarn serinletiyordu. Neden sonra baucunda birisinin, "Meryem!" diye seslendiini fark etti. Dnp bakt; Profesr ona krmz bir cocacola kutusu uzatyordu. Kutuyu alrken buz gibi olduunu kavrad. Sonra Profesr ok garip bir ey yapt; glmseyerek gz krpt. Meryem dmene gemi olan Cemal'e bakt; olann heyecanla dmene yaptn ve hibir eyi grecek durumda olmadn anlad. O da Profesr'e gz krpt. Bylece aralarndaki su ortaklnn ilk iaret fiekleri atlm oldu.

Ama Meryem gz krpmasnn hemen ardndan "Saol dede!" diyerek Profesr' perian etti. Profesr'n aklna Karacaolan'n ok sevdii bir iiri geldi: "Bir kz bana emmi dedi neyleyim!" mrnde ilk kez bir gen kz kendisine emmi de deil dede diyordu. Ya bu kzn dedesi deil ancak babas olacak kadard ama herhalde iyice uzayp birbirine giren ak salar ve sakallar yznden dede izlenimi brakyordu. Tekneye gelen ocuklar bir yandan kendisini ok yal ve ypranm olarak hissetmesine yol ayor, te yandan da ona, yasemin kokulu bir genlik cokusu alyorlard. Bir kez daha, "nsan insann zehrini alr!" diye dnd. lk geceyi herkes, yine nefes kesici bir gzellii olan baka bir koyda demirlemi olarak kamarasnda geirdi. Yelkenlide kamara olduu iin hibir sknt ekmediler. Ertesi sabah erkenden kalkp gverteye km olan Cemal ve Meryem, lene doru kalkan Profesr' grnce birdenbire mthi bir aknla uradlar; tekneye yabanc bir adamn bindiini sandlar. nk Profesr o sabah 11'e doru kalktnda eline makas alm ve gsne kadar inen gr sakaln kesmi, sonra da kalan blm jiletle tra etmiti. Aynada kendisinin bile unutmaya balad sakalsz ve dzgn yzn grnce de aknlk iinde kalm, "Meer hl genmiim!" diye dnmt. Sakaln kesince yz sanki incelmi ve zarif hatlara kavumutu. Yanaklar dzgnd. Kamarasndan karken ocuklarn da bu ie ok aracan biliyor; John Dos Passos'un Manhattan Transfer romanndaki sahneyi yaadn dnyordu. Hani herkesin sakall olduu bir dnemi anlatan o gzel romanda, adam eczanenin nnden geerken yeni km Gillette reklamndaki sinekkayd tral adama zenerek bir takm alr, eve gelince banyoya kapanarak tra olur ve dar ktnda ocuklar, "Aaa babama bak!" diye onu yabanclarlar ya; ite aynen o durumu yaayacakt.

Dnd gibi de oldu. Cemal'le Meryem nce yabanc bir adamla karlatklarn sanp irkildiler ama durumu anladktan sonra da Profesr ne kadar gen grndne hayret ettiler Meryem, ona artk bir daha dede diye seslenmeyecekdi

Beceriksiz Bukalemun
imdi okuyucunun izniyle bir sre iin bu hikyenin sonuna, yani rfan Kurudal'n Meryem'den ve Cemal'den ayrld gne gidelim. Yemeninin denize utuu o neeli, prl prl gnden bir ay sonra Profesr, yelkenlide tek bana, krk dilerinin ve kan oturmu sa gznn acsn duymasna bile olanak tanmayan derin bir umutsuzluun penesinde, rzgrn nne katlm durumda srklenip duruyordu. Bu macera bitmiti. Teknenin nereye gittiine, hangi yn tutturduuna aldrmyordu artk. Ayn ekilde kemiklerinin krlm gibi ardnn da farknda deildi. Gverteye ylm, nne, gn boyunca gneten kaynam bir cin iesi koymu, son gnlerde bana gelen ve yaamn temelden deitiren, sarsan; artk rfan Kurudal' tanyamamasna yol aan olaylar dnyordu. Hayat rndan kmt. Metanoya aray fiyaskoyla sonulanm ve kendi iinde kefettii uurumun karanlklarndan ba dner olmutu. (Byle dnmeyi seviyordu: kendi iindeki uurum!) Normal insanlarn niye gvenli topraklar terk etmediini, niye kendilerini maceraya amadklarn ok iyi anlamt artk. Mlkiyetleri kendilerine ait hapishanelerde kalmalarnn tek nedeni gvenlikti. Evleri ve eyalar, koltuk takmlar, kanepeleri, yemek masalar, yemek takmlar, gmleri, kristalleri onlarn dar kmalarn engelleme deil, tam tersine byk bir tehlikeye kar koruma grevi stlenmiti. Hangi tehlike mi? Kendileri! Kurulu dzen, insann kendi kendisiyle karlamasn engelliyordu. Dzen dna kmaya kalkanlar da onun gibi oluyordu ite.

Olup bitenlerde Meryem'in etkisini dnd. Nereye gittiini bilmiyordu ama her saniye kzdan biraz daha uzaklatnn farkndayd. Bu ona hem ac veriyor, hem de houna gidiyordu. Yelkenlinin onu nereye srkledii konusunda hibir fikri yoktu. Yunan adalarndan birinde mi bitecekti bu yolculuk, sivri bir kayann tepesinde mi, yoksa rzgr onu tekrar Trkiye kylarna m atacakt? Bilmiyordu; bilmek de istemiyordu. En azndan baka bir tekneye arpma olasl ok dkt. Yok denecek kadar azd. nk byle sersem sepelek bir yelkenliye kimse yaklamaz, yolunu deitirirdi. Paralanm kiilii ve blk prk dnceleri arasnda durup durup Martin Eden ismi sivriliyordu. Jack London'n bu trajedi kahramannn denize gmlrken neler dndn hatrlamaya alyordu. Demek ki birok eyden vazgeen zihni, hayat roman kahramanlar araclyla kavrama alkanlndan bir ey yitirmemiti. Azna yedii sert yumruklarla kanl dilerini tkrmek bile aklna gelmiyordu artk. Sadece Meryem'in nasl olaanst biri olduunu hatrlyordu. Yemeniyi denize att o mutlu ve neeli gnden sonra kzn nasl, ar ar ykselen bir su gibi fark ettirmeden kendini kabul ettirdiini, nasl vazgeilmez bir insan haline geldiini dnyordu. Denizcilikle ilgili her rettiini inanlmaz bir sratle kavrayarak artmt Profesr'. Kafas Cemal'den ok daha hzl alyordu ve muhakeme gc daha fazlayd. Bildii eyleri birbirine balayp sonular karmakta ise stne yoktu. Bir komut verdii zaman daha Cemal neyin ne olduunu anlayana kadar atlyor ve ya iskotay ekiyor ya bumbaya kyor ya da usturmaalar bir sere abukluuyla atveriyordu. Byle durumlarda Cemal'in iyice yz aslyor, Meryem'e ve Profesr'e dmanca gzlerle bakyor; giderek nasl davranacan bilemedii kza kar fkeyle dolduunu belli ediyordu. Hele bir gn tam stne gittikleri kt grp de onlar bir lkla uyaran Meryem, hi tartmasz, mthi bir stnlk kurmutu. Kimi zaman ktk tayan ileplerden baz tom-

ruklar denize yuvarlanyor ve grmeden stne gittiiniz zaman byk tehlike yaratyorlard. Bu kte arpsalard mutlaka tekne yara alr, belki de batard. Ama oradan oraya kpr kpr dolaan ve bir saniye yerinde duramayan Meryem'in keskin gzleri sayesinde tehlikeyi vaktinde haber alm ve dmen krmlard. Koca ktk yanlarndan geip giderken Profesr'n srt rpermiti. Meryem daha nce byle bir tehlikenin varlndan haberdar deildi ama igdleriyle onlar batmaktan kurtarmt. Ksa sre iinde, bir koya girdikleri zaman tekneyi hangi pozisyonda balamak gerektiini hesaplar hale gelmiti. Bazen Profesr, yle demir atacaz ve u aaca balanacaz dedii halde itiraz ediyor ve, "Geenlerde gece ikide kan rzgr bizi ok sallad," diyordu; "Bu gece de kabilir; onun iin bence yle balayalm." Bunun zerine Profesr'n az aknlktan ak kalyordu; geri kzn syledikleri doru deildi ama bu kadar cesur olmas da ilgin bir durumdu dorusu. Allah kahretsin diye dnyordu glerek. Bu, ilk grdnde hibir eye benzetemedii ba bal, cahil kyl kz myd Allah akna? Profesr Meryem'in zor okuduunu fark edip ona okuma yazma dersleri verir olmutu. Kza yazlar heceletirken, gazete okuturken ok eleniyordu. Bir seferinde 'inallah' yazsn heceletiyordu; birlikte in ve al hecelerini tekrar eder etmez kz aceleyle atlp, lafn sonunu beklemeden, "inallah," demiti, "ite bunu ok iyi biliyorum." Meryem'in ocukluuna ait hikyeyi bilen ask yzl Cemal bile glmt bu duruma. Bir seferinde de tekneyi temizlerken Meryem, Profesr'n kamarasnda ba ucuna asl Magritte tablosunu grm ve, "Bunlar havaya uan Ermeniler mi?" diye sorarak onu mthi artmt. Krk yl dnse "Golconde" adl tabloda havada grlen ftr apkal adamlarn Ermeni olduu aklna gelmezdi. Bu kzn kafas ne kadar acayip alyordu byle. Bunu syledii zaman Meryem kpkrmz kesilmi ve, "Bizim orada bir gn ok kuvvetli bir rzgr km ve btn Ermenileri ge

uurmu," demiti. "Havada uan adamlar grnce onlar sandm." Kafas hayallerle ve yanl inanlarla dolu olan bu cahil kz, nasl oluyordu da her eyi bu kadar abuk renebiliyor ve daha da nemlisi akl yrtebiliyordu? Tekneye bindikten iki hafta sonra tamamen deimi ve neredeyse eski haliyle hi ilgisi kalmamt. Kl da deiikti artk. nk Profesr Meryem'le Cemal'i o acayip giysilerden kurtarm ve yanna kz da alarak Bodrum Marina arsnda alveri yapmt. Meryem nce, stndeki pazen entari ve kara lastik pabularla Bodrum Marina'da grd mayolu insanlarn arasna karmaya ekinmi ama Profesr'n srar zerine ban hi kaldrmadan yryerek ve utantan kpkrmz kesilerek o k dkknlara girmeyi baarmt. Orada alanlarn akn baklar altnda Profesr, Meryem'e pamuklu tirtler, beyaz pantolonlar, jeans ortlar, mayolar ve Nike spor pabular almt. Daha sonra bunlar eline vererek prova odasnda giyinmesi iin srar etmi ve orta cesaret edemese de beyaz pantolonu ve pembe tirt stne giyip, ayana da fosforlu Nike'lar geiren Meryem kabinden knca heyecandan kalbi duracak gibi olmutu. Ne ince bir kzd bu byle. Bol elbisenin altnda belli olmayan gsleri, pembe tirtte u veren iki ufak eftali gibi belirivermiti. Meryem utancndan kimsenin yzne bakamyor, gzlerini yere dikmi durumda, kpkrmz dikiliyor, ellerini de nereye koyacan bilemiyordu. Byk bir ok yaad belliydi. Neyse ki Profesr onu dkkndan karmakla kalmad, bir de siyah Ray Ban gne gzl ald da Meryem evresine bakmay baarabildi. Marinann k dkknlar arasnda yrrken arada bir gizlice vitrinlerden kayp geen hayale bakyor ve bunun kendisi olduunu anlamas iin aradan bir sre gemesi gerekiyordu. Bir anda, o ok zendii kzlardan biri olup kvermiti ite. Bunun iin Profesr'e minnet duyuyordu; zaten kendisini daha nce de bartsnden kurtarmt. Bir mucize gerekleiyordu hayatnda. Hani o hep ba-

kalarna olan ve kendisine bir trl grnmeyen mucizelerden biriydi bu adam. Belki de boz atn brakp tekneye binmi ve denizci klna girmi Hzr Aleyhisselam'm ta kendisiydi. Bibisi ve teyzesi hep, "Kul bunalmaynca Hzr yetimez!" demez miydi? ite kendisi de ok bunalm ve en umutsuz annda Hzr'n efkatli ve merhametli eline snmt. Bu dncelerini daha sonra Profesr'e aacak ve uzun uzun anlatacakt. Erkek dkknndan Cemal iin de bir eyler aldlar. Daha sonra tekneye geldiklerinde Cemal nce Meryem'i tanyamad, sonra gzleri aknlkla kzgnlk aras bir ifadeyle fal ta gibi ald ama Profesr'n srar sonunda, stndeki kahverengi, kaln ve buruuk pantolonla kirli sar gmlei atp, dizlerine kadar uzanan beyaz gemici ortunu giyince bunu unuttu. nk akl kendisine taklmt. Cemal'i byle paal tavuk gibi ortla grnce Meryem'in ii kaynad, mthi bir glme isteine kapld. nk Cemal'in iki yarm simite benzeyen gn grmemi kll bacaklar ortun altndan ortaya kvermi ve bu durum, sert olan pek gln bir duruma sokmutu. Neyse ki deien koullarn yaratt hava, bu giysi devrimini de kazasz belasz atlatmalarna yarad. Eer kasabada olsalar, Meryem'in byle giyinmesi mmkn deildi ama mavi su zerinde kayan beyaz yelkenlide ve plak turist dolu sahil kasabalarnda eski giysilerinin samal, gze batacak kadar net bir biimde ortaya kyordu. Bu arada Profesr insanolunun uyum yeteneine ve evresindeki koullara gre kendini deitirme hzna bir kez daha hayran kalyordu. Son haftalarda yaadklar, bir sosyoloji deneyine dnmt. Yllar nce yazd bir makalede insanlar k bir transatlantik yolcularna benzetmekte haklyd demek ki! ler yolunda giderken yolcular grkemli salonlarda eleniyor, kaplardan geerken birbirine yol veriyor, erkekler kadnlarn nnde ayaa kalkyor, hepsi piyano mzii eliinde kristal kadehlerde ampanya tokuturuyorlard ama o transatlantiin batmas halinde ayn insanlar denizde rpnyor ve

hayat kurtaracak bir tahta parasna tutunmak uruna birbirlerini bomaya alyorlard. nsanolu, evresindeki koullara uyum gstererek hayatta kalma becerisine sahip bir bukalemundu. Ama bazen kendisi gibi beceriksiz bukalemunlar da kabiliyordu ortaya. evresine uymak iin her trl gayreti gsterip de bunu beceremeyen ve rengini bir trl bulunduu ortama uyarlayamayan bir bukalemun: Beceriksiz bukalemun! yi bir kitap ad olabilirdi bu ama artk Profesr'n gelecee dnk hayaller kurmas iin vakit ok geti. Er ge bir kaya paras tekneyi durduracak ve aaca delikle denizin dibini boylamasn salayacakt. Beceriksiz bukalemun da bylece sulara gmlecek ve mr boyunca srdrd beceriksizlik yok olup gidecekti. Martin Eden gibi, diye dnd yine. Yatt yerden, akamst kpkrmz kesilen gkyzn grebiliyordu; bulutlar yanyordu sanki. Biraz sonra karanlk, kar konulmaz mutlak bir lm gibi bastracakt. Bir boazda olmalyd, nk rzgr tekneyi inanlmaz biimde sallyor, bir o yana bir bu yana yatryordu ama ban kaldrp bakmamakta kararlyd Profesr. Ne olacaksa, olacakt. ki hafta iinde heceleri iyice sken Meryem'e, harita okumay retmeye balamt. Sar haritalar masann stne yayyor; zerine birlikte eildikleri ve burunlar, koylar gzden geirdikleri srada kzn taze kokusunu iine ekiyordu. Bazen Meryem'i snava ekiyor ve haritaya bakarak nlerine kan burunlar tahmin etmesini istiyordu. Kzn, "u nce Burun olmal!" diye doru tahminler yapmas zerine de, "Bravo! Bravo!" diyerek onu alklyordu. Aslnda kzn birka haftada harita okumay becermesinin imknsz olduunu, doru tahmin yapamadn ve gsterdii yerin de nce Burun'a hi benzemediini ok iyi biliyordu ama nedense bu konuda Meryem'e yalan sylemeyi, onun zgvenini yerine getirmek bakmndan gerekli sayyordu. Cemal her zamanki sessizliinin ve suratszlnn stne

bir de fkeli baklar edinmiti. Teknede iki grup olumutu sanki; bir yanda Profesr'le Meryem, te yanda da Cemal. Belli ki adamla kzn arasndaki yaknlktan tut da, Meryem'in Profesr tarafndan hayli abartl biimde alklanan becerilerine ve zeksna kadar her eye kzyordu. Kzn kendisinden kat kat daha zeki ve kavrayl olduu, kuku gtrmez biimde ortaya kmt ve bu durum Cemal'i artyordu. Nasl olur da bu smkl eksik etek, bu cann balad aciz yaratk bylesine deiebilirdi! Kasabada kendisine hizmet etmekle grevli ve erkeklerin yannda brak yemek yemeyi, sesini bile duyurmasna izin verilmeyen kz, Ege kylarndaki teknede neredeyse kendisine stnlk taslayacakt. O hoca da mthi martyordu kz. Sulanyor muydu ne? Cemal, yle bir ey grrse aile namusunu korumak iin Profesr' tekneden suya atmay bile gze alrd. Bylece her geen gn onlara kar biraz daha fkelenerek ve ayr oturmaya gayret ederek gnlerini yalnz geirir olmutu. Bir-iki kere de koylarda denize atlayp yzd. En azndan bu alanda Meryem'e kar mthi bir stnl vard. nk komando eitimli gvdesinin sudaki yetenekleri, o gne kadar sadece ayaklarn suya sokmu kza gre tartlmaz stnlkteydi. Profesr Meryem'e yzme retmek iin de srar ediyordu, bir kaza durumunda denize derse boulacan sylyor ve mutlaka yzme renmesi gerektiini anlatyordu ama kzn henz buna cesareti yoktu. Yzme renmek iin mayo giymesi, dolaysyla vcudunu gstermesi gerekiyordu. Buna katlanamazd. Aslnda o cicili bicili mayoyu giymek iin mthi bir istek duyuyordu. Bunun aresini de mayoyu iine giymekte bulmutu. Her sabah kalkt zaman kamarasnda mayoyu plak vcuduna giyiyor, stne de tirtn ve pantolonunu geiriyordu. lk zamanlar kendisini o giysiler iinde bile plak hissetmiti. Mayoyu mmkn deil giyemezdi. Geri dkkndan kt anda iini buz gibi titreten plaklk duygusu da yava

yava gemi ve yeni giysilerine almt ama Cemal'in ve Profesr'n nnde mayo giymeye cesaret edemezdi. Profesr ise, "Buna da alrsn!" diyordu glerek. "yi eylere abuk alr insanolu. Ayrca benim gzm senden korktu. O kadar abuk uyum gsteriyorsun ki!" Profesr'n bekledii frsat, sakin bir koyda demir attklar akam eline geti. Meryem'le Cemal'e, "Yaknda inanlmaz bir koy var," dedi. "Buraya kadar geldikten sonra oray grmemek olmaz. Hadi bota atlayp gidelim." Cemal her zamanki gibi bam isteksizce sallad, onlarla bir ey paylamak istemediini belli etti. Bunun zerine Profesr ve Meryem lastik bota bindiler, uzaklatlar. Burada koylar i ieydi. nsan aya dememi gibi grnen aal, pren kokulu koylarda, kylarda iyice turkuaz rengini alan ve dibinde ne varsa apak gsteren akvaryum gibi sularda dolayorlard. Meryem bottan sarkm, sa elini denizin serinliine brakm, dipte dolaan gm rengi kk balklar izliyordu. Profesr ona gidecekleri yeri anlatyor ve iki koy arasnda dar bir kara paras bulunduunu, Kleopatra zamannda bu topra kaldrarak iki koyu birletirmek istediklerini ama baaramadklarn anlatyordu. O zamandan beri bu ie kim kalkmsa lmt. Biraz sonra ona, kazlan yerleri ve kalntlar gsterecekti. Koya vardklarnda hava kararmak zereydi ama Meryem yine de kalntlar grebildi. nk bir yanlarnda batan gne vard, te yanlarnda ise ykselen dolunay. Karanlk koyulatka, ayn artyordu. Bir sre sonra lastik botu ekerek ktklar ky, ay nda gm gibi yanmaya balad. akllarn zerine oturdular. Profesr bota binerken yanna ald iki kutu souk biray at ve birini Meryem'e uzatt. Meryem ryada gibiydi. inde bulunduu gzellik, kyy yalayan gmms ay , delirtici kokular, yanndaki adamn kibarl ve ilgisi ban dndryordu. Kendisini bir akarsuya brakm gibiydi; su onu nereye isterse oraya

srklyordu. Bu yzden fazla nazlanmadan biray ald. Dudaklar nce souk kutuyu, sonra da bir ann gdklayc kpn ve ardndan kekremsi tadn hissetti. ine mthi bir ferahlk yayld. Ayaklarn, kyy yalayan dalgalara uzatt. Cemal'in orada olmay ve yaknnda onu denetleyen birinin bulunmamas mthi bir mutluluktu. Hep sahipli olan kzm belki de hayatta ilk defa banda sahibi olmadan geirdii saatlerdi bunlar. Bu okumu yazm zengin adamn kendisine gsterdii sayg ve hareketlerindeki tkrldm kibarlk, iini titretiyor, onun kendisini ok farkl hissetmesine yol ayordu. mrnde ilk kez kendisine deer veriliyor; zeki ve gzel olduu syleniyordu. Bu dnceler arasnda biray nasl bitirdiini fark etmedi. Profesr yannda oturan kza byk bir efkat ve sevgi duydu. Onun elimsiz omuzlarna sarlarak, barna basmak istedi. Gariptir ama cinsel bir istek deildi bu. Kzla sevimek arzusu deildi. Daha ok efkat kelimesiyle aklanabilirdi. Kza sarlp gsne bastrmas ve onu bir sre yle tutmas yeterliydi sanki. Ama bunu yapamazd; nk kz yanl anlard. Ay mthi bir hzla ykseliyordu. Profesr Meryem'e aydaki kadn profilini grp grmediini sordu, insanlarn ou gibi o da gremiyordu. Kendisi de ilk bata grmeyi baaramamt ama ocukluunun o tr kokulu zmir akamnda babas, sabrla ona nasl bakmas gerektiini retmi, kadn yzn grmesini salamt. Dolunay bir madalyon gibiydi ve yzn yandan grd gzel kadn, hafife yukar doru bakyordu. Profesr Meryem'e uzun uzun tarif etti ama kzn grmesini salayamad. O bambaka eyler gryordu. Bu baarsz abadan sonra Profesr Meryem'e yzme retmeye kalkt. O kadar istekliydi ve bu dnceyi o kadar heyecanla savunuyordu ki kafas birayla dumanlanm ve kendisini o tuhaf akamn sihrine kaptrm olan Meryem fazla direnemedi. Profesr'n suya girmesinden sonra karanln kendisini saklamasna gvenerek stndekileri kard; ma-

yoyla kald ve denize adm att. Tabanna kk bir eyler batt iin rahat basamyordu yere. Deniz lk ve koruyucuydu. Ay nda Profesr'n kendisini yle plak gibi grmesinden korkarak, onun elinden tutup denize doru ekmesine fazla itiraz etmedi. Bir sre sonra su gsne kadar ykselmiti. Korktuu iin yanndaki adamn elini sk sk tutuyordu. Profesr ani bir hareketle onu suya doru yatrnca korktu; kk bir lk att. Adam, "Korkma!" dedi. "Ben seni hi brakmayacam. Sen sadece belini dz tut. Su seni tar. Yatanda srtst yatar gibi yat!" Meryem iine yaylan panik duygusuyla bunu nce baaramad, belini bkt ve suya batar gibi olduu her rpnnda Profesr'n ellerinin altnda olduunu ve onun batmasna izin vermeyeceini hissetti. Bu gvenle bir sre sonra suyun yznde sakince durmay baard. Profesr ellerini altndan geirdii kzn, o tuhaf koyda, ay altnda, suyun iinde ok beyaz bir balk gibi parladn grd. Ellerinin arasnda bir mucize tutuyordu. Kendi abasyla suyun yznde durmaya alan kza arada bir kk dokunularla destek oluyor, dengesini yitirdii zaman dzeltiyor ama her seferinde de bu ince, beyaz ve olaanst bedene duyduu hayranlk artyordu. Issz koyda akam vakti, ay altnda oynaan iki hayvan gibilerdi. Kleopatra'nn birletirmeye alt iki koy, kk kahkahalarla, yapmack korku haykrlaryla doluyordu. Profesr ellerini kzn srtna ve beline dayayarak onu yzdrmeye balad. Ellerinin iindeki beyaz balk, ay nda sedeflenerek kayyordu. Bu yolculua ktndan beri kendisini hi bu kadar mutlu hissetmemiti. Belki de btn mrnn en mutlu anlarndan biriydi bu ve. gariptir iin iinde yine cinsellik yoktu. Sanki cinsel istek, o safl, o ocuksu elenceyi bozacakm gibi saknlmas gereken bir cyd. Profesr o tuhaf akam, iki ocuun suda oynamas olarak hatrlyordu. Kendisi ocuklamt; kz zaten ocuktu: Gzel ocuk, saf ocuk, temiz ocuk, zeki ocuk, heyecanl ocuk, yanaklar al al olan ocuk, utannca kzarmay unutma-

m ocuk; belki de neeli bir yunus yavrusu; suda rpnp duran sedef rengi bir balk. Yetikin yllarn hep diken stnde ve alayc bir nihilizme gmlerek geiren sivri dilli Profesr, bu kk kz grdkten sonra deimi olduunu kavryordu. Meryem sanki yreini yumuatm, onu ocukluk ve genlik yllarnn masumiyetine geri dndrmt. Daha nce bakalarnda eletirdii ve alay ettii eyleri yapmaya balamt. Profesr bir sre sonra iine srklendii sarholuktan ayld ve kzn teninin buz gibi olduunu hissetti. Ne de olsa alk deildi ve ilk sefer iin suda ok kalmt. Onu yavaa kyya doru kaydrd, akl talarna deene kadar tad. Sonra kz ayaa kalkt ve btn vcudundan sular szlerek kyya kt. akl talarnn stne uzand. Rzgr kmt. Profesr yanndaki mayolu bedenin souktan titrediini fark ediyor, tylerinin diken diken olduunu ve enelerinin birbirine vurduunu hissediyordu. Belki alk olmad suda geirdii uzun sre onu bu hale getirmiti, belki de bira ve heyecan. Onca mesine ramen kzn uykuya daldn fark etti. Yavrusunu korumak isteyen bir hayvan gibi kza sarlmak ve onu stmak iin inanlmaz bir istek duydu iinde Profesr. yen kedi yavrusunu stma arzusu gibi bir eydi bu. inde yine cinsellik pay yoktu. Bu gl duyguya daha fazla direnemeyeceini anlyordu. Lorca'nm 'yedi gl boas', kendisini titreyen plak kza doru itiyordu sanki. stne eildi ve ona sarld. mrnn geri kalan ksa blmnde Profesr, bu davrann hayatnn en byk hatalarndan biri olarak hatrlayacakt. Srklenen teknede yz gz kan iinde kalm ve scak cin imekten neredeyse aklm oynatma noktasna gelmi olan Profesr, bu any belleinden uzaklatrmaya alyordu. nk kz, stne eilen adam hissettii anda bir insann gsterebilecei en byk tepkiyle, elik bir yay gibi frlam, gl bir tekmeyle adam stnden frlatm ve, "Yapma amca, yapma, yapmaaaaaa!" diye lk la bar-

maya balamt. Issz kyda mayolu slak bir kzn, vahi bir ocuk sesiyle att lklar ylesine sinir bozucuydu ki Profesr bu seslerden byk bir korkuya kaplmt. Bir yandan onu yattrmaya, susturmaya alyor, bir yandan da ona yaklamaya korkuyordu. Kz ellerini yzne kapatm durumda dnerek lk atyor, plak ayaklaryla akl talarn tekmeliyor ve ldrm gibi, "Yapmaaaa!" diye haykryordu. Bir sre sonra iki dizinin zerine kt, namaz klar gibi ne doru eildi ve bir eyler sayklamaya balad. Profesr onun bu ldrm halinden daha ok korktu; neler sylediini anlamaya alt ama anlayamad. Bazen, "Amca," gibi bir sz sylyor, bazen "Nefret ediyorum!" diye uluyor, bu arada da ellerini kanatncaya kadar talar yumrukluyordu. Profesr mrnde hi byle iddetli bir krize rastlamamt. Ne yapacan ve kza nasl yardm edeceini bilemeden nefesim tutmu bekliyordu. Acaba kza bir tokat atsa, kendisine gelmesine yardmc olur muydu? Ya daha beter etki yapar ve ters teperse? Zaten bir hayvanlk yapp kz korkutmutu. imdi en iyisi sakinlemesini beklemekti. Meryem bir sre sonra, geirdii sinir krizinin arlndan mecalsiz kald ve olduu yere yld. Profesr onun yar baygn olduunu grebiliyor ama yine yaklamaya korkuyordu. Kzn durumu, onun bandan korkun bir ey gemi olduunu gsteriyordu. Byk bir ihtimalle tecavze uramt. Yine byk bir ihtimalle bunu 'amca' diye seslendii birisi yapmt. Kendisi gibi, ya daha byk birisi. Acaba z amcas kzn rzna gemi olabilir miydi? Yani Cemal'in babas. yi ama onun tarikat eyhi olduunu anlatmamlar myd? Anlatmlard ama eyh oluu, durumu deitirmezdi ki! Eer byle ise kz mrnn en byk srrn aa vurmu demekti. O neeli ve sokulgan kzn byle byk bir acyla inlemi olduunu ve iinde byle korkun bir sr sakladn bilmek strap vericiydi. stelik bu oka kendisi sebep ol-

mutu. Ama belki de iyi gelirdi bu kriz. Kzn iindeki zehri boaltmasna yardm ederdi. Bir sre sonra cesaretini toplad ve yar baygn kzn yanna gitti. Onun ban yavaa kaldrp, kucana ald. Salarn hafif hafif okamaya balad. Bir yandan da yumuak bir sesle, "Korkma Meryem, benim. Korkacak bir ey yok," diye fsldyordu. Bir sre sonra kz kendine geldi. Hi sesi kmyordu ama Profesr bacann, scak gzyalaryla slandn duyuyordu. in iin alamas iyiydi ve bu krizin getiine iaretti. "Seni korkuttuum iin zr dilerim Meryem!" dedi. "Asla kt bir niyetim yoktu. Sadece seni korumak istedim. Yemin ederim, yemin ederim. Bir baba gibi..." Kz alamaya devam etti. Bundan sonra Profesr, tehlikeli sulara yelken atn hissederek, "Ama sana baka trl yaklaan byklerin de olmu galiba," dedi. "Kt niyetle yaklaanlar." Kz yine sessizce gzya aktyordu. "Beni amcan sandn deil mi?" diye sordu Profesr. "Sana tecavz eden amcan myd?" Kz sadece alyordu. Ne evet, ne hayr! Ama btn bunlardan Profesr hakl olduu sonucunu kard. Kz, sylediklerine itiraz etmiyordu. Bunun zerine susmasnn daha uygun olduunu kavrad ve Meryem'in byk acsna sayg gstererek baka bir ey sormad. Yarglktan emekliye ayrlan Krat Bey'le konumalar aklna geldi. Aysel'in daysyd adam. Anadolu kasabalarnda, kentlerinde yllarca yarglk yapm olan Krat Bey'e, meslek hayat boyunca en ok hangi tip davalarla karlam olduunu sormutu. Yargcn cinayet ya da hrszlk demesini bekliyordu ama ald cevap onu artmt. Krat Bey, "Aslnda mahkemeye gelen davalar farkldr ama," diyordu, "Anadolu'da aile ii taciz ok yaygndr; kzlar utanp skldklar iin bunlardan ancak binde biri mahkemeye intikal eder. Olan evlenir, askere gider, kaynpederi gelinin bana ker. Amcalar, eniteler, daylar gen kzlarn rzna geer. Ne yazk ki bunlar

ok yaygn. Fatura da hep gen kzlara detilir. Ya intihara zorlanrlar ya da ldrlrler." Alayan kz dizinde uykuya dald. Demek bu narin Meryem de nasl olduysa intihardan ve ldrlmekten kurtulanlardan biriydi. imdi ay nda gvdesi iyice elimsiz grnyordu. Profesr onu sarsmadan uzanp pantolonunu ve tirtn ald, usulca stne rtt. Nefes almaya bile korkarak kzn uyuyup kendine gelmesini bekledi. Dn yolunda Meryem mthi bir ar ekiyormu gibi ban tutuyordu. Lastik botla sessizce ilerlerken Profesr ondan zr diledi. Bilmeden bir yarasna dokunmutu. yi niyetliydi. Ama belki de btn bunlar onun hayrnayd. indeki ufuneti skp atmasna yardm ederdi. Psikologlarn ynteminden sz etti ona; bir kere itiraf ederek paylat sr, insana bir daha ac vermeyebilirdi. "Annemin bir sz vardr," diye bitirdi konumasn, "nsan insann zehrini alr. Anlat, zehir iinde kalmasn." Kz sustu. Onu duyduunu belirtecek bir hareket yapmad. Profesr, "Amcan myd?" diye sordu. Kz cevap vermedi. "Cemal'in babas m?" Kz sustu; ne evet dedi ne hayr. Kendisinden daha byk bir gce teslim olmu gibiydi. Profesr, korkun bir grltyle gvertede savruldu. Tekne bir yere arpmt. Acaba Yunan adalar myd bu arpt yer, Trk kylar myd, yoksa denizin stne ykselmi bir kaya m yrtyordu tekneyi. Bunlar bilmiyordu ama sac teknenin korkun grltler kararak kt gibi yrtldnn farkndayd. Buna ramen gverteden kalkmamaya kararlyd. Martin Eden gibi teknenin klarm grmeye de ihtiyac yoktu onun. inde hi korku hissetmiyordu. Yerli yersiz gelen korkular ve iinde bir kuun kanat rpmalar, yerini byk bir teslimiyete brakmt. Biraz sonra yzne deniz suyu dedi; Ege'nin byk, souk ve muhteem karanln hissetti. Glmsedi.

Herkesin Bir Sirr Var


Meryem, o gece ryasnda, kendisine zulmeden kerpeten gagal ve kara sakall Anka kuunu tekrar grd. zbedeki karabasandan sonra kuu ilk gryd bu. Kamaradaki dar yatanda, aynen izbedeki gibi kvrand, inledi, kua yalvarp kurtulmak istedi ama bir trl beceremedi. Ku bacaklarnn arasn, olmaz olas gnah yerini oymaya devam etti. Oysa uzun zamandan beri gnah yeri aklna gelmiyordu; daha dorusu artk oray gnah yeri olarak dnmyordu. Bu yzden iddetli bir ba arsyla korkun ryadan uyand zaman, artk unuttuunu sand bir perianlk ve zavalllk hissetti. Dondurduu ve kafasndan uzaklatrd ne kadar kt an varsa stne hcum ediyordu. Yreine, yine o derin korku ve ie kapanmasna yol aan sululuk duygusu yerlemiti. Ne yaparsa yapsn gnahtan kurtulamyordu. Eti ve kan gnaha batmt. Belki de izbede boynuna ipi takt zaman bu ii bitirmesi en iyisi olacakt. imdiye kadar her ey oktan kapanp gitmi olurdu, ad san silinirdi ortalktan. Belli ki gnah kendisini nereye giderse oraya kadar kovalayacakt. Birka gn nce kendisini onca heyecanlandran ve yreini arptran yeni giysilerinden de nefret ediyordu imdi. Onlar giymeye hakk yoktu. nk kendisi farklyd. O pantolonlar, tirtler, kemerler gnahn bir parasyd. Yine kasabadan kmadan nceki klna brnmek ve eski entarisine, lastik pabularna kavumak, bana da yemenisini sk sk balamak istiyordu. Denize alnca iini kaplayan cesaret ve gz karalk tamamen gitmi ve Meryem yeni batan, dnyadan korkan kk bir kz oluvermiti. Fazla ileri gittiini hissediyor ve bundan rkyordu. Saati saatine uymayan ve dnyann en delice iini yaptrabilecek cesaret doruklarndan bir anda korkakla ve ekingenlie yuvarlanabilen Meryem, korkusunun hi gemeyeceini sanyordu. Bir sre yatan stnde dertop olmu durumda yatt, inledi; sonra yava yava dorularak stndeki mayoyu kard. Uzun donunu, mavi iekleri solmu pazen entarisini

giydi, ayaklarna kaln oraplarn geirdi; ban da kamarada bulduu ince bir rtyle balad. imdi ii biraz daha rahat etmiti. O ehirli adamn kendisini kkrttm dnyordu. Eer o eytan gibi adam kendisini yoldan karmasa yabanc bir erkein yannda mayo giymesine, denize girmesine olanak yoktu. Nefret ediyordu o adamdan, yzn grmek istemiyordu. Eski giysilerinin iinde gnl daha rahatt. Oysa o kamaradaki dar yataa uzand gecelerde ne hayaller kurmutu: Yeni giysileriyle kasabaya gidecek ve ana caddede yryecekti. Onun yeni pantolonunu, pembe tirtn, gne gzlklerini ve spor pabularn grenler aknlktan aknla decek, neye uradklarn aracaklard. Besbelli ki ehirden ok zengin bir hanm geliyordu ya da bir turist: Alman m, Fransz m, Amerikal m belirsiz! amurlu ana caddedeki dkknlar birer birer boalacak, aktar, bakkal, manifaturac, manav, davavekili hep yanna geleceklerdi. Biraz sonra onlara kaymakam, mal mdr, savc ve hkim de katlacakt. "Bu kim?" diyeceklerdi hayretle. "Bu kim? Kim bu zengin hanm?" O hibir ey sylemeyecek ve iinden ks ks glecekti. Biraz sonra haberi duyan kadnlar da gelecekler ve zengin yabancya hayret ve kskanlkla bakacaklard. Kalabaln arasnda mutlaka teyzesi de olacakt, ince yz, sinirli enesi ve iyice skt yemenisiyle onu szecekti. Meryem onu grmezden gelecek ve yryp gidecekti. O yrdke merakl kalabalk daha da artarak peinden geleceklerdi. O, iinden ks ks glmeyi srdrerek yine bibisinin evinin nne gidecekti. Bibisi kapy atnda da yksek sesle, "Bibi benim, Meryem, tanmadn m?" diyecek ve siyah gzln karacakt. Kalabalk, "Aaa Meryem'mi, u bizim uursuz Meryem!" diye hayretten hayrete decekti. Teyzesi kollarn ap, "Meryem, yavrum!" diyerek ona doru yryecekti. O yine ban evirecek ve kendisini kaplarda enik gibi yalvartan teyzesine srtn dnecekti.

Sonra btn kalabaln duyabilecei bir sesle, "Bu kasabada herkes yalanc bibi!" diyecekti. "Bunlarn hepsi yze glc. Arkandan kuyunu kazyorlar. Beni stanbul'a uurlarken sylediklerinin hepsi yalan. lerinde bir tane bile drst insan yok. En ktleri de teyzem. Hem stanbul da dedikleri gibi bir yer deil. Yakup'un halini grsen alarsn. ti balasan durmaz onun evinde." Sonra bibisiyle sarma dola ieri girecek ve akn kalabal darda brakacaklard. Dn her tekrarlaymda yeni birtakm ayrntlar ekliyor; bir gn ylan gzl Dne'yi ne abuk unuttuuna ayor, bir baka gece babasn da iin iine katyordu. Ama imdi eski giysilerinin iinde dertop olmu, hastalanm, rkm ve gze ald eylerden dehete dm durumda tir tir titriyordu. Bacaklar, aynen eker Baba'ya gittikleri gn gibi yanyordu. Teyzesi kibriti bacaklarnn arasna doru uzatyordu ve orasnda alevin scakln hissediyordu. Hem tekne de hamamotu kokmaya balamt. Burnunun direini kracak bir kokuydu bu. "Ka gndr tylerini temizlememisin, gnah ki ne gnah! Allah cehenneminde yakacak seni." Acuze kadnlar orasn burasn elliyorlard. Yan kamarada Cemal kzn birka kez inlediini, sonra burnunu ekerek sessizce aladn duydu. Kulaklar ok keskindi; gzn krpmadan yatyor, etraf dinliyordu; aynen dadaki gnleri gibi. Adamla kzn gitmesine hi izin vermemesi gerekiyordu, byle bir ey kabul edilemezdi. Yabanc bir adam ve kendi ailesinden bir kz yalnz balarna hibir yere gidemezlerdi. Kasabada olsa bu iin konuulmas bile cinayet karrd. Ne var ki koullar o kadar deimi ve son zamanlarda ne yapacan o kadar armt ki, beklenmedik bir durumla karlatnda eli aya balanyor ve ne diyeceini bilemiyordu. Neyin doru, neyin yanl olduu birbirine karmt. Kasabada Meryem'in byle giyinmesi mmkn deildi ama teknede kasaba klyla dolamas ok tuhaf kayordu.

Kendisi bile ort giymemi miydi. Cemal giysilerin insan ne kadar deitirdiine ap kalyordu. Komando giysileri, tfeklii, el bombalar, apraz fieklii, komando ba, postallar, palaskas ve elindeki G3 tfeiyle dnyann hkimi gibiydi. Ama imdi bu komik ort iinde eri bacaklaryla aciz bir adam olup kmt. Neyin doru, neyin yanl olduunu arm bir aciz adam. stelik be kuru paras yok, ii yok, evi yok, gidecek yeri yok. Profesr'n yannda bir snt. Onlar gittikten sonra tekneyi dolam ve adamn kamarasna girmiti. En geni kamarada yatyordu tabii ki. Duvarda acayip bir resim aslyd. Ftr apka giymi adamlar havada duruyorlard. Onun yannda lmden bahseden bir iir yaptrlmt; okuduysa da beenmedi. Onun en beendii iir askerde retilen ve hibir zaman unutamayaca, "Bayraklar bayrak yapan stndeki kandr/Toprak eer urunda len varsa vatandr!" iiriydi. Bara bara bunu tekrarlarken burunlarnn direi szlard. Adamn ast iir ise sama sapan bir eydi. "lm beenmezse geri gelirmi!" diye dnd. "Bok gelirsin. Bir kele mermisi kafan uursun da, bak bakalm nasl geliyorsun. Bu i ocuk oyunu deil ki!" ekmeceleri kartrd. Birinde sadece amar vard, tekinde bir bloknot ve bir sr kalem. Ama nc ekmecede para buldu; hem de Amerikan dolar. Saymad ama ok para olduu belliydi. Paralar elinde tutarak yataa oturdu, dnmeye balad. Tekneye dndkleri zaman adam da kz da boup suya atsa ne lazm gelirdi? Burada olduklarn hi kimse bilmiyordu. Issz bir koyda demirlemilerdi. kisini bomas ancak birka dakikasn alrd. Sonra onlar denize atar, paray cebine koyar ve lastik botla uzaklard. Kimsenin kendisini bulmas ve sulamas mmkn de olmazd. Bir sre kendisini bu son derece ekici plann ayrntlarna kaptrd. Belki de onlar tekneye kmadan nce haklard. Lastik bot yanatnda kafalarna bir ey vururdu. Ama elik

gibi eliyle boazlarna kesme atmak da iyi fikirdi. Hem komando eitiminde retilen o ldrc darbeyi denemi olurdu. Paray cebine koydu, gverteye kt. Yeil dolarlar cebini styordu. Kendisini son derece mutlu ve gvenli hissetti. Bu parayla istedii yerde i kurabilir ve Selahattin gibi makbul bir adam olurdu. Belki de stanbul'a geri dner ve Yakup'la ortak kebap aarlard. Sonra Emine'yi yanma getirtir ve evlenirdi. Kasabaya dnmek iine gelmiyordu nk o zaman paray babasna vermesi gerekecekti. Bunu dnr dnmez de buz gibi oldu. Babasnn hayali karsna dikildi. Hayat boyunca her trl gnahla kendisi arasna dikilen o kara sakall grnt yreini titretti. Az daha bir gnahkr oluyordu. Kara tan stnde kara karncay gren Allah' in kendisini her an gzlediini unutmutu. u anda Allah onun ne yaptn gryordu. Aceleyle adamn kamarasna indi ve cebindeki dolarlar eski yerine yerletirdi. imdi yatanda yatar ve Meryem'in iniltilerini dinlerken mthi can sklyordu. Askerlik bittikten sonra onu adam yerine koyan yoktu. Kasabada biraz kahramansn, aslansn, kaplansn diyerek srtn okamlard ama seyahate ktktan sonra gemiiyle her trl ba kesilmiti. stanbul'da ve Ege'de kimse kendisine aldrmyor ve muharip gazi olarak sayg gstermiyordu. Oysa dalarda savarken onlara, vatan bldrmemek iin savatklar ve milletleri iin en byk fedakrl yaptklar anlatlmt. Gaziler ve ehitler, ebediyete kadar bu aziz milletin hatrasnda yaayacakt. Ay yldzl anl bayran namusu iin savayorlard. Ama buralarda kimsenin bunlara aldrd yoktu. Nasl oluyordu bu i? Hem bu hoca bozuntusu kendisini ne zannediyordu da o kadar bykleniyordu. Adam belli ki yandan bandan utanmadan Meryem'e sulanyordu. Yok kz ok akllym, yok her eyi Cemal'den daha abuk anlyormu. Hibiri doru deildi. El kadar cahil bir kz komando eitimi grm Cemal gibi olabilir miydi? O dalara gtrmeliydi de balarnn zerinde mer-

miler vzldarken grmeliydi onlar. Ne kz bir saniye dayanabilirdi, ne de o gece gndz iki ien ayya, gnahkr adam. Kendisi her eyi daha iyi yapyordu ama adamn gz Meryem' den bakasn grmedii iin onu vp duruyordu. Gzn krpmadan onlarn dnn beklemiti. Eer durumda bir anormallik varsa ortaya kacak ve adamn boynunu kracakt. Ama hibir ey olmamt. Adamla kz ok sessiz bir ekilde tekneye binmilerdi ve sonra ikisi de kendi kamaralarna gitmilerdi. Acaba ne anlama geliyordu bu? Kza ve adama kar korkun bir fke duyuyordu; nk ikisi bir olmu kendisini aalyorlar, alay ediyorlard. ortu ilk giydii gn katla katla glmlerdi. Dalarn ve gecenin hkimi koskoca komando Cemal, bunlarn maskaras m olacakt. fkesinin ok younlamas halinde stne ald grevi yerine getirip kz ldrebileceine akl kesmiti. nce trendeki tanklar, sonra da stanbul'daki kargaa akln kartrm, galiba kzn hasta ve gariban grnts de bir para yreini yumuatmt. Ama o bir askerdi, byle eylere pabu brakmamas gerekiyordu. imdi kz adamla bir olmu onun arkasndan dolaplar evirdii iin lme yaklayordu; hem de o alkolik hoca bozuntusuyla beraber. Gece rzgr dnm ve yandan vurarak tekneyi sallamaya balamt. Halatlar gcrdyordu. Profesr yatanda utan ve znt iinde yatyor, kzn geirdii byk oka sebep olduu iin sululuk duygusundan kurtulamyordu. Kendisini bu duygudan kurtarmak iin, "Sana ne oluyor ulan hayta Profesr?" diye dnmeye alyordu. "Elin kzndan sana ne? Amcas dzm, sonra bandan atmsa senin bunda ne gnahn var?" Eskisi gibi hergele, acmasz ve alayc olabilmek iin her trl gayreti gsteriyordu. "Amma da sbyancym herifi Kim bilir garibann ne kadar cann yakmtr." Ama btn gayretlerine ramen, kzn sarslan narin omuzlar ve ince bedenin ektii byk ac gzlerinin nnden

gitmiyordu. Niye bu kadar merhamet duyuyordu acaba? Yoksa bu kz mr boyunca arad deiimi salyor ve onu baka bir kii mi yapyordu? Hani eskiden hep alay ettii, drst ve merhametli olmaya alan kiilerden biri. Yani bir aptal. Amca dedii Cemal'in babasyd ama herhalde olann bundan haberi yoktu. Kzn Cemal'den korkusunu, hi konumamalarn, aralarndaki buz gibi havay ve gerginlii dnd. Niin beraber seyahat ediyorlard? Cemal kz karm myd? Kardysa niye byle sert ve tehdit edici bir ekilde davranyordu? Derken bir anda zihni aydnland ve her eyi anlayverdi. imdi talar yerli yerine oturuyordu ite. Heyecanland, yrei kt kt atmaya balad. Demek ki teknesinde bir cinayet ilenecekti. Bu hale dtne inanamad. Tre cinayetlerini ve aile meclisi kararyla ldrlen kzlarn hikyelerini hatrlad. Bunlar hep gazetelerde okur ve kendisine dnyadaki en uzak gereklik olarak alglard. Bir gn gelip kendisinin de bu ilere karacan syleseler inanmas mmkn deildi. Eskiden sadece Dou Anadolu'da oluyordu byle eyler; uzak, ok uzak yerlerde; Dou'nun kuytu ve ulalmaz blgelerinde. Muhtarn oluyla kavaklkta konuurken grld diye aile meclisi kararyla boulan kzlar ya da intihara zorlananlar. Ama son yllardaki g dalgas, Dou'nun btn kadim gelenekleriyle birlikte tre cinayetlerini de stanbul'a tamt. Gen kzlar ya viyadklerden atlyor ya kurunlanyor ya da iple bouluyorlard. Hem de en yakn akrabalar, kardeleri tarafndan. Byle haberler okuduu zaman en ok kzlarn annelerini merak ediyordu. Bir kadn dourup emzirdii kznn lmne nasl raz olabiliyordu acaba? Yoksa aresiz mi kalyorlard? Gazetelerde sk sk Trkiye'deki uygulamalar eletiren yazlar kyordu. Namus cinayeti ileyenler eer yakalanrlarsa Trk Ceza Kanunu'nun taammden adam ldrmeyi kapsayan 450. maddesinden hkm giymeleri gerekiyordu. Bu suun cezas da idamd. Ama hkimler 59. maddeye gre tak-

dir yetkilerini kullanyor ve cezay hafifletiyorlard. Zaten infaz yasasyla hapiste geirecekleri sre azalyor ve sk sk karlan af yasalaryla da serbest kalyorlard. Yani adalet, tre cinayeti ileyenlere anlay gsteriyor ve onlar koruyordu. Paris'te antropoloji profesr olan arkada Altan kendi bandan geen garip bir olay anlatmt. Bir gn Colmar mahkemesinden davet alm. Bir kadn yarg kendisini danman olarak dinlemek istiyormu. Konu bir kzn ldrlmesiyle ilgiliymi. Alman snrna yakn Colmar'da oturan bir Trk ii ailesinin kzlar bir Fransz genciyle grmeye balam. Aile buna kar km ve kz Fransz gencinden ayrmaya almlar. Kzn direnmesi zerine aile toplanp karar alm ve ldrme grevi kzn abisiyle yeenine verilmi. Onlar da kz gtrp otoyol kenarnda bomular. Doktor raporuna gre kzn lmesi on be dakika srm. imdi btn aile yarglanyormu. Kadn yarg bu sanklara Franszlar gibi davranlamayacan, onlarn kltr, gelenek ve detlerinin farkl olduunu, Trk geleneklerinde tre cinayetinin o kadar da ar bir su olmadn dnyor ve Trk asll antropoloji profesrnden bu konuda bir gr almak istiyormu. Altan ise kadna bunun her kltrde ve her zaman bir canavarlk olduunu, ailenin Trk olmasnn cezay hafifletme sebebi saylamayacam anlatmaya alm. Ama sonunda anlamt ki kadn yarg aileyi yirmi yl Fransz hapishanelerinde bakmak, beslemek yerine, memleketlerine gndermek istiyor, "Bu insanlar zaten medeni dnyaya ait deil. Kendi lkelerine yollayalm, ne halleri varsa grsnler," diye dnyor. Geri Altan'n diretmesi sonunda aile Fransa yasalarna gre hak ettii cezay almt ama Fransz yarg pek de haksz saylmazd. Altan'n dedii gibi, "Btn Akdeniz'de namus kavram, kadnlarn bacaklarnn arasndayd," ve bu tr cinayetler hl balanabilir bir su olarak grlyordu. Cellat olarak gnderilen Cemal'e mthi bir fke duydu. Bundan sonra gz hep stnde olacakt. Kz korumasna al-

mt; bu gen bedeni ve heyecanl ruhu kimsenin yok etmesine izin vermeyecekti. Belki de onu evlat edinirdi, kimbilir! Evet evet; evlat edinirdi. Rzgr tekneyi iyice sallamaya balamt; halatlar ve direk gcrdyor, kabin bir o yana bir bu yana beik gibi sallanyordu. Keke teknede bir silah olsayd. stanbul'daki kasasnda kilitli duran Colt Python marka magnum tabancasn yanma almamakla aptallk etmiti. Bu dncelerden dolay panie kapld; boulacak gibi oldu ve hemen kalkp kendisini yukar att. Ay batt iin deniz karanlkt imdi. Rzgr uulduyordu ama demir taramamt. Tekne baladklar gibi sapasalam duruyordu. Demek ki gece yars bir ey yapmasna gerek yoktu. Meryem bir kapnn aldm ve birisinin telala gverteye frladn duymutu, ama hangisi olduunu bilemiyordu. Profesr m kmt yoksa Cemal mi? Biraz sonra kapsnn hafife vurulduunu duydu. Belli belirsiz bir trmalama gibiydi. Kalkp at; Profesr, "Sesler duydum ve uyuyamadm anladm," diye fsldyordu. Belli ki Cemal'i uyandrmaktan ekiniyordu. "Ben de uyuyamyorum. Gel ak havaya kalm." Meryem adam izledi; gverteye ktlar. Serin rzgr Meryem'i rpertti, ayva tylerini diken diken etti; Profesr oralarda bulduu bir anora onun omuzlarna koydu. Eski giysilerini srtna geirdiini ve ban rttn fark etmemi gibi davranyordu. Profesr, "Benim sana hibir ktlm dokunmaz Meryem," dedi. "Bunu biliyorsun deil mi?" Meryem evet anlamnda ban sallad. "Bir baba gibi. Buna da inanyor musun?" Meryem yine ban sallad. Bunun zerine Profesr rahatlad. "Beni yanl anlamandan korktum," dedi. "Bu yzden gzm krpmadm. Bir de sana sylemek istediim bir ey var:

Artk kasabadan ve o insanlardan ok uzaklardasn. Sana kimse bir ey yapamaz. Klna dokunamazlar." Meryem usulca, "Ya Cemal?" diye fsldad. "Cemal de dokunamaz." Bir sre sustular. Konuacak hibir ey bulamyorlard. Meryem yzn kaldrp da bakamyordu; belli ki ondan sonsuza kadar utanacakt artk. nk adam en olmadk srrn biliyordu. Kz yavaa kaldrd, kabine indirdi. Kapy kapatmadan nce garip bir ey yaparak Meryem'in eline hafif bir pck kondurdu; bunun zerine Meryem de onun elini pt. Profesr kulana eildi ve, "Biliyor musun," dedi, "karm beni aldatyor." Sonra kapy hafife kapatp, kendi kabinine gitti. Cemal onlarn fsldatklarm duymu ama szleri anlayamamt. Gzleri karanlk tavana dikili, neler olduunu merak ederek sabah bekliyordu.

Portakal iei Kokan Ev


O geceden sonra Meryem'in neesi ve sal eskisi gibi olamad. Sabah yola ktklarnda yor, anoraa sarnyor, sk sk midesi bulanyor ve bembeyaz bir suratla aaya koup kusuyordu. Cemal Meryem'in eski giysilerini giymi oluuna ve bu hallerine bir anlam veremiyor, ne olup bittiini anlamak iin dikkat kesiliyordu. Ka gndr denizde neeli bir sere gibi seken kz deniz tutar olmutu. Profesr onun bileine deniz tutmasna kar bir bilezik takt, o andaki bulantsn geirmesi iin de bir Dramamin verdi. Yelkenlide mthi bir tatszlk vard. Kimse konumuyor, herkes suratn asm, stne den ileri yapyordu. Cemalle Profesr arasndaki nefret de artk elle tutulur hale gelmiti. Profesr dnd tand ve denizdeki bu sonu gelmez yolculuklardan bir hayr kmayacana karar verdi. Hem de yelkenlide Cemal'e ak bir hedef oluturuyorlard. Olan ok

kuvvetliydi ve dvmeyi iyi biliyordu. Pek sanmyordu ama eer niyetini bozacak olursa baa kmalar mmkn deildi. kisini de tek eliyle br dnyaya gnderebilirdi. Bu yzden karaya gitmek ve orada hem tekneyi balayacaklar bir iskele, hem de kalabilecekleri bir ev bulmak doru olacakt. Aslnda dndke bunun da akllca bir are olmadn gryordu. En iyisi Cemalle Meryem'i en yakn kyya brakp ne haliniz varsa grn diyerek dmen krmakt ama Profesr kz lme terk edemeyeceini hissediyordu. Turkish Waters kitabn inceledi ve yaknlarda kuytu bir balk ky olduunu grd. Elbette kitapta balk ky olarak gsterilen liman imdi bir turist cennetine dnm olmalyd; belki bu daha da iyiydi. Dmen krd. Rzgr arkadan alyor ve pupa yelken yeni yerleimlerine doru gidiyorlard. Bir burnu dner dnmez karlarna kan koy ve kydaki evler Profesr' biraz artt. nk hi de bekledii gibi turistik otellerle dolu bir yer gibi grnmyor, kendi halinde bir balk kyne benziyordu. ki katl beyaz evler pembe, beyaz ve mor begonvillerle kaplanmt; asrlk zeytin ve servi aalar gze ok ho grnyordu. Kyya yaklatklar zaman, bir-iki balk lokantas ve nnde derme atma iskeleler olduunu grdler. Profesr tekneyi yanatrrken, "Buyurun! Buyurun!" diye baran plak ayakl ocuklar, teknenin iplerini balyorlard. Su zmrt yeiliydi. Akl almayacak kadar sakin ve gzel bir yerdi buras. skeleden baktklar zaman kasabann, sandklar kadar kk bir yerleim olmadn anladlar. Ortalkta epeyce yabanc turist grnyordu. ngilizler vard galiba. Kimi kitap okuyor, kimi Trk kahvesi iiyor, kimi de dev okalipts aacnn altndaki kahvenin sedirinde kestiriyordu. Kasabann arkasndaki yeil tepelerde, evlerin bittii noktadan sonra tarihi kalntlar balyordu. Yar harap bir antik tiyatro grnmekteydi. Ne huzurlu yerdi buras byle. Profesr tam aradklar yeri bulduklarna karar verdi ve tek bana karaya kt. Meryem uzanmt; arada bir ban kal-

drp nereye geldiklerine bakyor, sonra yine uyukluyordu. Cemal de ortal seyrediyordu. Profesr tekneyi balayan esmer ocuklara teekkr etti; daha sonra lokantalarna balk yemeye geleceklerini syledi ve okalipts glgesi altndaki kahveye gitti. Aa kiinin ellerini bititirerek saramayaca kadar kalnd ve irilikten neredeyse iki gvdeye ayrlmt. Profesr az ekerli bir Trk kahvesi smarlad. O sabah saatlerinde, zmrt yeili denize bakarak ak hava kahvesinde oturmak ok houna gitmiti. Daha nce urad kahvede ngilizce ark szleriyle konuan mahcup ocuu dnp gld. ok matrak bir eydi dorusu. Sakallarn kestii iin artk kendisini yabanc turist sanan yoktu. Yelkenli gznn nndeydi. Oturduu yerden Meryem'i grebiliyordu. Belli ki azgn yerli turistlerin akn ettii yerlerden biri deildi bu ky. Yani moda olmamt. Bylesi de pek iyiydi dorusu. nk bir seferinde moda olan ky kasabalarndan birine gitmek gafletinde bulunmutu. Cehennem gibiydi ortalk. Kck koyda dev yatlar duruyor, hava alanndan lks otellere yolcu getiren deniz uaklar inip kalkyor, yat sahiplerinin helikopterleri havada dnyor ve srat tekneleri sular kprterek lgn gibi daireler iziyorlard. Ortalkta, Pearl Harbour basknn hatrlatacak bir hareketlilik vard. Sahildeki her otel ya da lokantadan ayr bir mzik duyuluyor ve kulaklar sar edecek disko ritimleri birbirine karyordu. O koyda gecelediinde, yolculua kmann onu nasl deitirdiini bir kez daha anlamt. Eski hayatnda onlarn da sk sk geldikleri ve arkadalaryla birlikte doyasya elendikleri yerlerdi buralar. O zaman kendisini rahatsz etmeyen pek ok ey imdi gzne batyordu. Hem gzne, hem kulana. Ama Ege kylarnda kaybolmu bu ky yle deildi; bir huzur kesiydi. Kyda olduu gibi kahvede de tembel kpekler uyukluyor ve arada bir tek gzlerini aarak gelip geeni izleyen hayvanlara kimse ilimiyordu. Hayatn ar akt bir yerdi buras.

Bu dnceleri, kahvenin sahibi olduunu syleyip, "Hogeldiniz!" diyen orta yal adama da anlatt. Adam koyu bir Ege ivesiyle, "yle ama buraya da ok gelmeye balyola gari!" dedi. "Bir iki seneye dolaa." Profesr adamn kendisini yanl anladn fark etti. Kyn tenha olmas sanki bir kusurmu gibi alglyor ve bir an nce turist dolmasn istiyordu. O zaman onlarn da asfalt yollar, trafik klar, byk otelleri olabilirdi. Adam para kazanmak istiyordu; bundan doal ne olabilirdi ki! Profesr adama ky ok beendiklerini ve bir sre kalmak istediklerini syleyip, kiralk ev olup olmadn sordu. Adam oralarda kiralk bo ev olmadn ama kyn teki ucundaki eski bir evi istanbul'dan gelen emekli bir bykelinin aldn ve bazen evini kiraya verdiini anlatt. Baka yer bulsalar bile rahat edemezlerdi. En uygunu Bykeli'nin eviydi ama adam biraz tuhaft. O kadarna katlanacaklard artk. Profesr bu tuhaf bykeliyi merak etti. Bunun zerine kahvecinin olu nne dt ve onu eve gtrd. Ev koyun teki ucundaki en son yerleimdi. Geni bir portakal bahesinin iinde, basit bir ta yapyd bu. iee durmu yediveren portakal aalan muhteemdi dorusu. En az be yz aa vard ve havaya yle kkrtc bir koku salyorlard ki insann ba dnyor, baylacak gibi oluyordu. Portakal bahesinin etraf, rzgr kesmesi iin kaln servilerle evrelenmiti. Bahe, dorudan doruya denize alyordu. Kyya ok yakn bir yerdeki dev zeytin aac Profesr'n dikkatini ekti, sonra da iskeleyi grd. Derme atma, titrek bir ahap iskeleydi; eer suyun derinlii elverirse tekneyi oraya balayabilirdi. Bu konuda da umutluydu nk kahvenin nndeki su derinlii tamamd. Evin yanndan dolap n baheye girdiklerinde, kendilerine sus iareti yapan bir adamla karlatlar. Ak salar dikkatlice taranm, iyi giyimli, dzgn yzl, ince bir adamd bu ve grkemli bir servi aacnn yannda yere eilmiti. Bir eliyle onlara sus iareti yapyor arkasndan sessizce yanma gelme-

lerini iaret ediyordu. Kahvecinin ra dnp gitti. Profesr ses karmaya korkarak ve parmaklarnn ucuna basarak adama doru yrd. Emekli bykeli olduunu tahmin ettii adam, avcunda ok kk bir sere yavrusu tutuyordu. Yavru, deil umak, gzlerini bile aacak durumda deildi. Kk kanatlarn rpamyordu. Bykeli yavruyu itinayla bahe duvarnn stne yerletirdi ve geri ekildiler. Biraz uzaklanca yal adam Profesr'e, "Servi aacnda sere yuvalar var," dedi. "Bu yavru dm. Anas ac ac lk atyordu. imdi onu anasnn babasnn grebilecekleri bir yere yerletirdim. Bakalm, durumu anlayacaz. Acaba yavru yanllkla yuvadan m dt, yoksa onu attlar m zalimler?" Profesr de alak sesle, "Peki yuvadan attlarsa ne yapacaksnz?" diye sordu. "Eve alp besleyeceim." "Desenize kaderi deiecek." "Evet!" dedi Bykeli ve sonra ona ilk kez alc gzyle bakt. "Siz de kimsiniz?" Profesr kendisini tantt (Bykeli daha nce adn duymamt) ve yanndaki iki kiiyle birlikte kalacak bir yer aradklarn syledi. Bykeli, "Olabilir ama," dedi, "bu evde kalmann kurallar var. "Syleyin!" dedi Profesr. "Bu evde televizyon yoktur ve hibir zaman getirilemez, radyo da yoktur, eve gazete sokmak da yasaktr. Hele politika konumak asla ho grlemez. Moda arklar sylenemez, nllerden sz alamaz. Futbol takm tutulamaz, ma sonular alnamaz. Aptallar lkesinin bu evin iine szmasna izin verecek hibir davrana izin verilmez." Profesr ard. "Aptallar lkesi mi?" "Evet! Aptallk bu memlekette o kadar yaygn ki kapy, pencereyi skca kapamazsan havayla bile ieri girer. Dnyann en bulac hastaldr aptallk."

Profesr, "Peki," dedi. Hi byle bykeli grmemiti. "yle olsun. Kira ne kadar?" "Ne verirseniz!" "Nasl ne verirsem?" "yle ite; paraya ihtiyacm olduunu saklamyorum nk portakalar artk masrafn bile kurtarmyor. Washingtonlar ve yafalar dururken bizim buralarn ekirdekli portakalna kimsenin yz verdii yok. Oysa hepsinden daha kokulu ve tatl. Neyse... Bu yzden arada bir kirac alrm buraya. Herkes gc neyse o kadar verir. Siz zengin birine benziyorsunuz; ok verin!" "Ne kadar ok?" "Bir iki milyon dolar verin!" Bu cevap zerine Profesr Bykeli'nin gerekten de syledikleri gibi tuhaf olduuna karar verdi ama bu durum houna gitti. Adamdan mthi bir ironi ve enerji yaylyordu. "Siz sahiden de syledikleri gibi tuhaf bir adammsnz," dedi. Bykeli gld. Daha sonra Profesr iskeleyi kontrol etti ve suyun yeterince derin olduuna karar verdi. nce kumlu sahilde on dakika yryerek tekneye geri dnd. Meryem hl yatyordu. Cemal'e usturmaalar ieri almasn ve ipleri zmesini iaret etti sonra motorla hafife kayarak yeni evlerine doru gittiler. Bahe denizden de harika grnyordu dorusu ve yediveren portakal ieklerinin i bayltc, sarho edici kokusu oralara kadar geliyordu. Kokuyu duyan Meryem bile ban kaldrp bakt. Sonra grdkleriyle ilgilenmeden yine yatt. Bykeli bu kez evin iindeydi ve ok zgn grnyordu. Lo salonda eski bir koltua oturmu, suratn asmt. Profesr ona ne olduunu sordu; niye bu kadar ani bir deiiklik yaamt. Gzleri dolu dolu olan adam, "Yavru sereye ne oldu biliyor musunuz?" dedi "Ne oldu?"

"Hadi tahmin edin!" "Annesi babas alp gtrd." "Hayr." "Onu yuvadan attklar anlald ve siz onu alp eve getirdiniz." "Hayr!" "Ya ne oldu?" "Kedi yavruyu yedi!" "Siz ne yaptnz?" "Ben de ate edip kediyi vurdum. Bylece hem ku elden gitti, hem de kedi." Profesr, "zlmeyin sayn Bykelim," dedi. "Bir kula bir kedi yitirdiniz ama dost kazandnz." Syler sylemez de ok salaka bir laf ettiinin farkna vard ama artk ge olmutu. Bykeli yznde muzip bir anlatmla ban evirip onlara bakt. Uzun paal ortunun iinde ireti duran Cemal'i, ky giysileri giymi ba bal Meryem'i grd ve, "Bunlar kim?" diye sordu. "Arkadalarm." . ', "Bunlar da m Profesr?" "Hayr!" "O zaman doent! Neyse, bana ne! Odalarnz st katta. Kurallarm doent arkadalarnza da anlattnz m?" "Tamam, merak etmeyin." Onlar eyalarn st kata tarken de, "Biraz nce bana tuhaf birisi olduumu sylediniz Profesr ama," dedi, "siz de az tuhaf saylmazsnz hani." "yle," dedi Profesr. Glmsedi. Adam da gld ve Profesr, Bykeli'nin hi de sand gibi tuhaf biri deil, aksine ok zeki olduuna ve kendisiyle oyun oynadna karar verdi. Belki de ku ve kedi stne anlattklarnn hepsi zalim bir akayd. "Oyununuz mthiti," dedi. "ocuklama oyunu mu?" dedi Bykeli. Akam, portakal aalan altndaki masada Bykeli'nin daveti zerine yar yarya buz kesilmi viskiyi ierken ona, bu

'ocuklama oyunu'nun ne olduunu sordu. Bykeli gld. "insanlarn," dedi, "toplumun kendilerine ykledii btn nyarglar ahmaka tadklar bir deve dnemleri vardr, sonra aslan dnemi gelir; nyarglara kar aslan gibi savarlar ama bir de bazlarnn geebildii bir ocukluk aamas vardr. En st aamadr bu. Hayata bir ocuk safyetiyle bakmak ve oyun oynamak; her trl etkiye ak hale gelmek. Yitirilen safiyeti tekrar bulmak. Bu yzden oyun oynuyorum." Profesr, "Nietzsche'ci olacanz hi aklma gelmezdi," dedi. Kadehini kaldrd. Bykeli, "Ama teorinin ancak buraya kadar olan ksmna inanyorum," dedi. "stinsan falan samalk." Portakal ieklerinin kokusu neredeyse ciltlerinden ieri szlyor, gzeneklerinden giriyor ve yreklerini kaplyordu. Kokusu, denizden gelen iyotunkiyle karan bu portakal iekleri, yzn okayan hafif rzgr ve o baygn kokular iinde, dnyann sonu gibi grnen bu ssz bahede buzlu viski imek bir mucize gibiydi. Profesr byle bir evde mrnn sonuna kadar yaayabileceini dnd. Meryem de kalabilirdi ama bu arada Cemal'i herhangi bir ekilde uzaklatrmas gerekiyordu nk sinirlerini bozmaya balamt. , Bu arada Bykeli, "Kzn nesi var?" diye sordu. "Hasta!" "Nedir hastal?" "Sanyorum byk bir ruhi sarsnt. Bunun iin yataktan kamyor." "Ana rahmine dn istei," dedi Bykeli. Profesr, "Wilhelm Reich," diye ekledi ok bilmi bir tavrla. Bykeli yine gld. Kendiliinden bir referans oyunu tutturmulard. Birisi bir sz sylerse, teki bunun kaynan aklamak zorundayd sanki. "Niye ruhi sarsnt geirmi?" "Galiba tecavze uram."

"Peki ne dnyorsunuz?" "Birka gn kendi haline brakalm. Belki de toparlanr." Daha sonra Bykeli, olann kim olduunu sordu. Profesr "Kzn amcasnn olu," dedi. "Askerden yeni gelmi. Anladm kadaryla kz cezalandrmasn istemiler, yapamam." "Belki de kza k olmutur." Profesr gld. "te bu tam Hollywood kliesi olur," dedi. "En sradan senarist bile bu hikyeyi yazmaya cesaret edemez." Bykeli de, "Gerek hayat bazen Hollywood klielerine rahmet okutacak kadar kitsch'tir. Hatta ounlukla byledir," diye cevap verdi. "Doru!" dedi Profesr. Daha sonra Bykeli, Anadolu'da kadnlarn gnahkr, sulu ve kt olduuna dair bir inan bulunduunu ve lkenin ilerlemesine bu grn engel olduunu syledi. nk toplumun yars dlanyordu. Profesr, "Size hak veriyorum ama," dedi, "Bat kltrnde de kadn sulu ve gnahkr!""Nasl?" "Evil kelimesini dnn." "Evet!" "Sizce bu kelime Eve'den yani Havva'dan gelmiyor mu?" Bykeli kalarn atp bir an dnd ve, "Galiba haklsnz aziz Profesr," dedi. "Eve, evil; yani ilk gnah. ok doru! Bravo! Hi olmazsa bizde Havva adndan tretilmi ktlk anlamnda kelime yok." O gece ikisi de ok sarho oldu. Bykeli hem viskiyi souk imeyi sevdii, hem de buz koymak grgszlne dmek istemedii iin Johnny Walker ielerini olduu gibi buzlua sokuyor ve yar yarya donduruyordu. Profesr adamn azndan alabildii blk prk bilgilerden, Avrupa bakentlerinde bykelilik yaptn, emekli olduktan sonra karsnn ldn ve kendisinin de bu evi alarak yerletiini karabildi. Aslnda evi deil portakal bahesini alm saylabilirdi.

nk ta ev yaamak iin deil, toplanan portakallar sandklayp gnderme ilemi iin yaplmt ama konut olarak kullanlmas daha ho olmutu dorusu. "Yllar boyunca devleti temsil ettiimi sandm," diyordu. "Sonra kendi kendime devletin beni temsil edip edemeyeceini sordum. Bir de baktm ki onlar beni temsil edecek drstlkte ve dzeyde deil. Bunun zerine dnyadan elimi eteimi ekmeye ve buraya gelip anlarm yazmaya karar verdim." "Peki yazdnz m?" "Hayr. nk anladm ki bu lkedeki sorun, bilgi ya da anlay eksikliinden kaynaklanmyor. retebileceiniz hibir ey yok. Her eyi sizden benden iyi biliyorlar ama kt niyetliler. Bildiklerini okuyorlar. Bu lkede karar sistemini elinde bulunduranlara hibir ey yapamazsnz. nk halk salak ve saf. Halkn salak olduu bir lkedeki demokrasi de diktatrlk ve seimle gelen krallar demektir. Bu yzden artk lkeyle btn balarm kestim. Kimin babakan olduunu bile bilmiyorum. Bugnk sere yavrusu, babakandan daha nemli." "Sahi ne oldu ona?" Bykeli kurnaz kurnaz glecek, "Gelin," dedi. Onu, odasna gtrd. Bir kafes iine, pamuk bir yataa yatrmt yavruyu. "Yanlmamm," diyordu. " Yuvadan atmlar ama lmesine izin vermeyeceim. " O srada Meryem st kattaki lo, kk pencereli dar odada yatyor ve bu yabanc yata yadrgayarak yar uyku, yar uyanklk halinde rpnp duruyordu. Nedense bu yeni ev ona memleketteki ba evini hatrlatmt. Bu yzden de gzn kapatp ii geer gemez kendini ba evinde sanyor ve stne abanan kara sakall glgeyi kovmak iin var gcyle havaya tekmeler savuruyordu. Ama glge ne yapp ediyor ve bacaklarnn arasn kanatyordu. Bunun stne inlemeye balyor ve kendi sesine uyanyor, ter iinde kalm olduunu gryordu. Bir yandan da zihninin salkl ileyen bir blm onu uyaryor ve izbede bile bu kadar kt olmadn fsldyordu.

Olayn stnden ok gemiti ve oralardan ok uzaklardayd. Tam unuttuunu sanrken, ne olmutu da olay daha iddetli, daha iten yayordu? Eskiden olduu gibi kendisini uyuturmaya ve bu anlar aklndan atmaya alyor, el dememi bir ocuk gibi olmaya urayor ama baaramyordu. Cemal ise bahenin bir kenarna km iki sarho adam seyrederken iindeki nefretin gittike kabardn ve artk zor zaptedilecek hale geldiini hissetmekteydi. fke boazndan tayordu. Bu iki adam anlamad bir dille konuuyor, glyor, belki kendisiyle alay ediyorlard ve her hallerinden onu adam yerine koymadklarn belli ediyorlard. Doudaki yanamalardan, marabalardan, hizmetkrlardan bile daha aalk bir mahluk gibi gryorlard onu. Oysa onlarn bu lkede rahata yaamalarn salayan, Cemal ve arkadalarnn kahramanlyd. Abdullah, bu yavak, alkolik adamlar grse mayna basarak ayan ve gzn kaybetmesine deip demediklerini dnrd mutlaka. Cemal'e gre demezlerdi. Hele o Profesr denilen adam o kadar vatan hainiydi ki tekneye, Trk bayrandan daha byk yabanc bir bayrak asyordu. Cemal de her gece bayran yerini deitiriyor ve anl Trk bayran, o pijamaya benzeyen lacivert krmz bayran tam stne asyordu. Profesr ertesi gn bunun denizcilik kurallarna aykr olduunu sylyor ve Trk bayran yine eski yerine gtryordu. O hi sesini karmyor ama gece anl bayra gnderde, layk olduu yere ekiyordu. En byk kural buydu. Bayran namusu iin o kadar ehit verdikten sonra hangi denizcilik kural onu yabanc bayran stnde dalgalanmaktan alkoyabilirdi ki! Ertesi sabah bir punduna getirip Profesr ile Bykeli'ye, dalarda ektirdii resimlerini gsterdi. Resimlerin birinde komando giysileri iinde, palaskas belinde, apraz fieklii gsnde, G3 tfei havaya doru kalkm durumda grnyordu. Bir tepenin bandayd. Resim aadan ekilmiti. Arkasnda bulutlar grnyordu ve Cemal ban gururla kaldrmt. Ama iki adam resimlere

pek aldrmadlar, yle stnkr bakar gibi yapp kendisine uzattlar. Ne yaparsa yapsn kendisiyle ilgilenmiyorlard. Oysa herhangi bir ey syleseler, saatlerce sava anlarn aktarabilirdi onlara.

Eek Ne Dedi?
gn boyunca, rutubetli havada neredeyse yapkan hale gelen, bayltc portakal iei kokularyla ileri ykand. Yalnz buza dnm viski ien Bykeli ile Profesr'n deil, bazen teknede, bazen bahede vakit geiren, tembel tembel uyuklayan Cemal'in de ba dnyordu. Koku, camlan ak ama kepenkleri yar kapal lo odasnda gece gndz yatan Meryem'i bir merhem gibi sarp sarmalad, yaralarn iyi etti. Sanki kepenklerin arasndan portakal iei kokusuna brnm bir efkat salyor ve onu kucana alyordu. O youn ve bayltc koku, bibisinin uurlu eli gibi ban okuyordu. Gzn yar yarya aralad o ender anlarda hayal meyal kelebekler gryordu. Lacivert kanatl, sar benekli kelebekler alnnn stnde uuyor yzne, salarna konuyor ve yorgann kaplyorlard. efkatli portakal iei kokusu ve lacivert kanatl kelebekler onu birka gn iinde kendine getirdi. Doruldu; halsizlikten krlyor da olsa Profesr'n o uyurken getirip brakt yemekleri yedi. Ve bir sabah iinde mthi bir yaama cokusu ve ldrtc bir enerjiyle uyand. Kana ve tere batm bir hastalk giysisini stnden soyarcasna yata terk etti. Banda hibir arlk yoktu, gvdesini hissetmiyordu bile. Kepenkleri ap ieri gn nn dolmasna izin verirken sanki kollar bacaklar suda salnyordu. Sa taraftaki tepenin ardndan kpkzl bir gnein douunu grd. Servilere yuva yapm sereler, tyor da tyordu. i mutlulukla doldu. Baucundaki sandalyenin stne beyaz bir elbise aslmt. Herhalde Profesr'n ho srprizle-

rinden birisiydi bu da. Glmsedi. Tiril tiril yazlk elbiseyi giydi ve aynada ok gzel grndn fark etti. Kendisini hayran hayran szd; gz krpt. Sonra alt kata indi. Ortalkta kimseler grnmyordu. Herkes uykuda olmalyd nk daha ok erkendi. Baheye kt, iskeleye kadar yrd. Artk evi gibi benimsedii teknenin sabah serinliinde nazl nazl sallandn grd. Portakal aalarna bir mucizeye bakar gibi bakt. Nasl o mthi kokuyu yayabiliyorlard? Yasemin kokusundan bile daha kkrtcyd. Baheyi dolarken evin yan tarafnda bir tavuk kmesi kefetti. ocuk gibi sevindi; scak yumurtalar toplad. Mutfakta kahvalt hazrlamaya giriti. ay yapt, yumurtalar piirdi ve bahedeki masaya ok gzel bir kahvalt sofras kurdu. lk uyanan Bykeli'ydi. Mahmur gzleriyle Meryem'i ayakta ve seher yeli gibi tertaze grnce, "Ooo!" dedi. Beyaz elbisesiyle bambaka bir kz olmutu. Sonra gz kahvalt sofrasna takld. Bir kez daha, "Ooo!" dedi. "Bakyorum her eyin yerini bulmusun." "Bulurum!" dedi Meryem. Sonra demlikten ince belli cam bardaklara ay doldurdu. Kahvalt ederken, "Deniz mi tuttu seni?" diye sordu Bykeli. Meryem, "Herhalde!" dedi. "Daha nce hi tekneye binmi miydin?" "Hayr! Bizim Van glnde bir-iki kere kaya binmitim ama bunun gibi deildi." "Beni de deniz tutar. Bu yzden evi ve baheyi brakp da denize kmam." Meryem etrafna hayran hayran bakarak, "Ama buras ok gzel," dedi. "Bugne kadar grdm en gzel yer. Cennet gibi." Biraz sonra Cemal geldi. Kza kaamak bir bak frlatarak masaya oturdu. Arkasndan da Profesr indi. Meryem'in iyilemi olmasna ar sevindii belliydi. Kza dokunmuyor ama her haliyle ona sarlmak istediini belli ediyordu. Meryem gzyle elbisesini iaret ederek, "Teekkr ede-

rim," dedi. "ok yakm," dedi Profesr. Kydeki sergiden satn ald, yerel tezghlarda dokunmu incecik pamuklu kuma, hafif sabah rzgrnda bir gelinlik gibi salnyordu. ki gn byle mutluluk iinde geti. Kimse kimseye karmyor, gndzleri Bykeli odasnda kitap okuyor, Profesr kye gidip kahveye oturuyor, Meryem Bykeli'nin dikmi olduu fesleen, nane, domates ve maydanozlar apalyor, su veriyor, Cemal de kh iskelede balk tutuyor, kh kye gidiyordu. Bykeli evde balk kzartlmasn yasaklad iin - gn koktuunu sylyordu- Cemal tuttuu balklar eve getiremiyor ve azlarndan ineyi karp tekrar denize atyordu. Ama bu durum onun akama kadar balk tutmasna engel deildi. Ka balk tuttuunu hesaplamak yetiyordu ona. skelede geirdii uzun saatler boyunca, ne yapacan da kara kara dnp duruyordu. Be kuruu yoktu, ii gc, evi bark da yoktu. Bu evdeki hayatn nasl olsa sonu gelecekti. Memlekete mi dnmeliydi, yoksa Selahattin'in bir akam sz ettii gibi stanbul'a gidip bir bankada beki olarak m almalyd? Selahattin, yannda kz olmasa i bulmann ok kolay olacan sylemiti. Btn bankalar ve byk irketler, Gneydou'da arpm komandolara ok para veriyormu. Ya koruma ya beki olarak altryorlarm. imdi kz burada braksa ve stanbul'a gitse iyi olmaz myd? Ama adamlar kz kabul ederler miydi bakalm? Bu dncelere dald gnlerden birinde hayretle fark etti ki artk Emine'yi aklna getirmiyor ve ona kavuma hayalleri kurmuyordu. Ama bu keif nedense onu ok rahatsz etmedi. Akam olunca hep birlikte yemek yiyorlard ve sonra sra Profesr ile Bykeli'nin buzluktan kardklar viskilere geliyordu. Meryem'in ve Cemal'in anlamad szler kullanarak saatlerce konuuyorlar ve ancak sabaha kar yatyorlard. Yemekleri bazen Meryem, bazen Profesr, ounlukla da

ev sahibi yapyordu. Sk sk makarna halyorlard. Bykeli makarnann stne kyllerin rettii zeytinyandan dkyor, sonra da baheden kopard fesleenleri doruyordu. Bir akam yemek hazrl srasnda ilgin bir ey oldu: Bykeli tam makarna tenceresini atee oturtmutu ki birden tp bitti. "Th!" dedi adam, "Hay aksi! Bu saatte kyden tp alp gelmek olacak i mi? Hem dkkn kapanmtr. Adam bulup atrmak lazm." Meryem hemen zm buldu ve, "Teknede tp var ya!" dedi. Bykeli kzn yzne aknlkla bakt. Cemal telala ayaa kalkt; "Ben alp geleyim!" diyerek baheye yrd ama Meryem, "Tp skp buraya getirmeye ne gerek var?" dedi. "Tencereyi oraya gtrr iki dakikada piirir geliriz." Bunun zerine Cemal mthi bozuldu. "Tp getirmek daha kolay!" dedi. "Sonra da lazm olur. ay falan yaplr." Kzla olan birbirlerine dman gibi baktlar. Sonra ikisi de Bykeli'nin kararn bekler gibi baklarn ona evirdiler. Sanki adam bir snav sonucu bildirecekti. Tuhaf bir gerginlik oldu. Ev sahibi, "Teknede pissin!" derse kz, "Tp getirin!" derse olan zafer kazanacakt ama ikisini de sylemedi. "Haydi bugn darda yiyelim." dedi. "Tp falan brakn. Biraz ileride Gneydoulu bir aile var. Yeni geldiler. Gzleme yapyorlar. Gidip gzleme yiyelim." Bylece gerilim gevedi; dar ktlar, kumlu yoldan kye doru yrmeye baladlar. Bir tentenin altnda plak ampulleriyle gze arpan gzlemeci, kye ok yaknd. Gneydou'dan g eden bir aile, yamaca doru harap, kullanlmayan bir evi onarp oturmu, nne de bir tente gerip birka basit masa sandalye koyarak gzleme yapmaya balamt. Yalca, ba beyaz temiz tlbentle bal kadnn bahenin kesindeki sacn arkasna oturarak yapt gzlemeler, zellikle turistlerin ok houna gidiyordu. Ege ve Akdeniz kysnda binlercesi grlen gzlemecilerden biriydi. Ailenin anas, elinde oklavayla gzleme hamuru ayor, sonra sacda piiriyor, iki gen olan servis yapyor, pos bykl

baba da kasada oturuyordu. Meryem saca yaptrlan yufka kokusunu alr almaz kendisini ok tuhaf hissetti. ocukluunun ekmek yaplan gnlerine, arasna tereya konularak muska biiminde katlanan oban brei lezzetine savrulmutu. Zaten admn att andan itibaren burada onu heyecanlandran bir eyler olduunun farkna varmt. Denizin dalgalarn dinleyerek yemeklerini yediler. Daha onlar yaklarken Bykeli'nin huyunu bilen baba, oluna, "Hemen radyoyu kapat," demiti. "Adam ok kzyor." Meryem bir ara Profesr ile Bykeli'nin sonu gelmez konumalarna kulak kabartt. Profesr, "Peki savalar, krmlar da m oyun sizce?" diye soruyordu. "Evet, hepsi bir oyun!" "Kitle katliamlar, dnya savalar, atom!" "Kozmos asndan bakarsanz tabii ki bir oyun; ocuk oyunu. Hatta o bile deil. Geenlerde Trkiye ile Yunanistan' savan eiine getiren Kardak krizini hatrlayn mesela. Eer ie iki tarafn ordular asndan bakarsanz sava mantkl geliyor ama bir de o ssz adada yaamakta olan keilerin asndan bakn. Gmbrdeyen hcumbotlarla, denize salnan mazotlarla binlerce yllk skneti bozan adamlar geliyor. Ellerindeki mavi bezi oraya dikip gidiyorlar. Sonra yine gmbrtl motorlarla baka adamlar geliyor; onlar da mavi bezi skp yerine krmz bez dikip gidiyorlar. Btn bunlar bir oyun deil de ne? nsanlar memeli hayvan trne giriyor ama kendilerini baka bir ey yapmaya alyorlar. Oysa hibir hayvan biyolojik kurallarnn dnda yaayamaz. Eek eek gibi yaamal, kaplan kaplan gibi, ylan ylan gibi, insan da insan gibi. Ama insanolu kendisinde baka gler vehmediyor. Deimeye, baka bir ey olmaya, doasn zorlamaya alyor. te mutsuzluun ve savalarn kayna bu. Ksacas azizim, insan insan olarak yaamal, eek eek olarak." Profesr bir seferinde kendisinin de keilerin bak asn dndn hatrlad ama bunu Bykeli'ye sylemedi. Adamn her sylediine bir kulp takmak tatsz oluyordu.

Sinirli bir edayla szlerini bitiren Bykeli, Cemal ile* Meryem'e, "Dediklerimi anlyor musunuz?" diye sordu. Cemal, "Bir eek eek gibi yaamal!" diye tekrar etti. Profesr, "Meryem her eyi anlar," dedi. "Btn dediklerinizi anlar." Cemal ne arkaya sallanyor ve, "Anlarm, her eyi anlarm!" gibi bir eyler mrldanyordu. Bunun zerine Bykeli, "Hadi bir oyun oynayalm," dedi. "Mademki ok zekisiniz, yarna kadar u bilmecenin cevabn verin." Profesr oyun dkn Bykeli'ye, imdi bunun zaman m der gibi biraz skntyla bakt. Bykeli, "Hi yle bakmayn azizim," dedi. "Siz de cevap vereceksiniz. Mecbursunuz." Meryem kulak kesildi. Cemal'in de yle yaptn hissediyordu. "Byk bir sultan, lm deinde iken olunu yanna arm. ok yaknda leceini ama lkesinin e blnmesini istemediini anlatm onlara. Kim padiah olacak diye kavga etmeyeceksiniz, demi. Yarn nz de buradan bir saat uzaklktaki av kkmze gideceksiniz. Bir gn sonra da ehre geri dneceksiniz. Hanginizin at ehrimize en son girerse o padiah olacak. Bu szler zerine ehzadeyi alm bir dnce. At yar olsa kolaym ama ehre en son girmeyi nasl baaracaklarm. Av kkne gidip dnmeye koyulmular ve sonunda areyi bulmular. te size yarna kadar izin. Yarn sabah, kim zekiyse bunun cevabn versin." Bir sre kimse konumad, bilmeceyi dnd. Sonra Meryem, peynirli gzlemesini ve ayrann bitirirken bir eek anrmas duydu. Ses evin arkasndan geliyordu. Kalkp o tarafa doru yrd. Harap evin arkasnda sebze ekili bir bahe vard. ki kpek tembelce yerde yatyor ve diree bal bir eekde kimbilir neye huysuzlanm, anryordu. Meryem eein yanna gitti; bam okad, bir eyler syledi. Eein sert kll derisinin . altnda bann sertiini hissetti. Lokantann arka bahesi, Ohannes konann kavakl gibi koku-

yordu. i bir tuhaf oldu. Sonra yanna birisinin geldiini fark etti. Biraz nce kendilerine servis yapan ince, kara gzl, kakl alnna dklm oland bu. Olan, "Ne yapyorsun?" diye sordu. "Grmyor musun eekle konuuyorum," diye cevap verdi. Bunun zerine kakll esmer olan gld, "Bu bizim eeimiz ama ben hi konutuu duymadm." "O zaman sadece istedikleriyle konuuyor!" Olan onun adn sordu. Meryem olduunu renince, "Benimki de Mehmet Ali!" dedi. "Nerelisin?" Kz anlatt. Mehmet Ali onun da Doulu olduuna at kald. "Hi aklma gelmezdi," dedi. "Geri dilin biraz alyor ama Bykeli'yle birlikte gelince seni onun bir akrabas sandm." ok konukan bir oland. Durmadan anlatyor, soru soruyor ve kz brakmyordu. Bylece bu ksack sre iinde Meryem onlarn hikyesini renmi oldu. Gneydoudaki sava ekilmez hale gelince g etmiler ama milyonlarca insan gibi byk ehirlere gitmemilerdi. Kamyon ofr olan bir akrabalar onlara bu ky anlatm, turistlere gzleme satma fikrini vermiti. Onlar da piliyi prty o akrabann kamyonuna ykleyip buraya gelmilerdi. imdilik idare ediyorlard ama ky her yl biraz daha kalabalklayordu. Gelecekte ok para kazanacaklard. Meryem bir taraftan dalgn dalgn eein sert yzn, fra gibi derisini okuyor bir yandan da sular seller gibi hikyelerini anlatan Mehmet Ali'yi dinliyordu. Biraz sonra Profesr'n, "Meryem!" diye seslendiini duydular. Karanlktan, ampullerin aydnlatt baheye girerken Mehmet Ali de Meryem de sanki bir su ilemiler gibi tuhaf hissettiler kendilerini. Herkes onlara bakyordu. Eve dnerken Bykeli, Meryem'e, "Neredeydin?" diye sordu. Meryem, "Eekle konuuyordum." cevabn verdi. "Peki eek sana ne dedi?" "Sizin hakl olduunuzu syledi!" Bykeli ve Profesr kahkahay patlattlar. Kz gerekten de Profesr'n syledii gibi acayip bir eydi.

Ertesi gn Mehmet Ali eve pide getirdi. Meryem ieri davet etmeyince de dnp gitti ama akamst yine evin evresinde dolanrken grld. Eliyle kakln kvryor ve aktrmadan evi gzetliyordu. Bir gn sonra le vaktine yakn yine geldi; annesinin Meryem'i ardn syledi. Kalabalk bir turist kafilesi gelmiti, yetiemiyorlard. Meryem kendisinin de ok gzel gzleme yaptn syledii iin belki biraz yardm eder diye dnmlerdi. Meryem bu fikrin Mehmet Ali'den km olduuna emindi ama bir ey sylemedi. Bylece Meryem o le vakti gzlemeciye gitti; ertesi gn de yle oldu, daha ertesi gn de. Artk gnn byk blmn orada geiriyordu. Yal kadn Meryem'e sarlp pyor ve, "Knal kzm," diyordu, "senin anan baban yok mu?" "Yok teyze!" diyordu Meryem. "Vah yavruum! Hem yetim, hem ksz yavrum!" diye tekrar sanhyqrdu yal kadn. Meryem ne kadar iyi insanlar olsa da Profesr'n ve Bykeli'nin yannda tedirginlik duyuyor, bir trl kendisi gibi olamyor; Doulu ailenin yannda ise kendini mthi rahat ediyordu. Sanki Ege kylarnda deil de memleketindeydi, ailesinin yanndayd. Ayrca efkatli ve ona zarar vermeyen bir aileydi bu. Bir gn yal kadna, "oban brei yapaym m teyze?" diye sordu. nk o sac stnde kzaran yufkalardan yaylan koku fena halde itahn kabartm ve oban brei tutkusunun nne geemez olmutu. Yal kadn, "Tabii," dedi, "yap kzm ama stn ban kirlenir, ben sana bir eyler vereyim." Birlikte eve gittiler. Orada kadn sandn at ve ok gzel, mor iekli bir alvar kard, stne de bir ilik. Meryem, bunlar giydii anda iine yaylan ferahla kendisi de at. Zaten sandk alr almaz iinden memleket kokusu ykselmiti. Bunun zerine Meryem alamamak iin kendini zor tutmutu.

Ne garip! Kurtulmak iin onca mcadele verdii giysiler imdi onu sarp sarmalayan eski bir dosta dnmt. Yeni giysilerinden hibir zaman vazgemeyecek ve mr boyunca bu ferahlatc eyleri giyecekti ama arada srada alvar ayana geirmesi de hi fena olmuyordu dorusu. nne bir nlk, bana bir rt balad ve hamur teknesinin bana geti. Ksa srede dirseklerine kadar bembeyaz un iinde kalmt. Daha sonra sacn banda, aralarna tereya srp, muska biiminde katlad oban brekleri yapmaya balad. Mterilere de ikram edildi bunlardan ve o gnden sonra birok kii oban brei ister oldu. Akamst arka bahedeki muslukta kollarn ve yzn ykad, alvar kard, yeni giysilerini giyip eve gitti ama ertesi gn gelir gelmez yine alvarn geirdi ayana. Tek deiiklik alvar deildi. Meryem o baheye admn att anda rahatlyor, deiiyor ve kendisini gvende hissediyordu. ivesi bile eski gnlerdeki gibi oluyor, Profesr ile Bykeli'nin yannda olduu gibi syledii szlerde zorlanmyordu. Hatta enesi dmt denilebilir. Durmadan konuuyor, anlatyor, glyor ve Mehmet Ali'yle akalayordu. Olann kendisini hayran gzlerle szmesi de gururunu okuyor, onu trl trl cilveler yapmaya itiyordu. Her eyin bal gibi farkndayd. Hatta kadnn sk sk onu barna basp, "Knal kzm benim!" diye sevmelerinin, "Sen ok uurlu bir kzmsn. Buraya ayak bastndan beri ksmetimiz ald, mteriler oald," szlerinin bile ne anlama geldiini biliyor ve iinden ks ks glyordu. Mehmet Ali'nin ka altndan gslerini szdn grdnde de yine byle kurnazca glmsedi. Olan sarho gibi hep nnde arkasnda dolayor ve ondan bir saniye ayrlamyordu. Heyecan iindeydi. Kendisinin sebep olduu bu heyecan hissetmek Meryem'e mthi zevk veriyordu. Bir gn ieride yalnz bana hamur kararken Mehmet Ali' nin, arkasndan usulca yaklatn duydu. Olann btn cesaretini toplayp kzn plak boynuna acele bir pck kon-

durmas ve yldrm gibi kamas bir olmutu. Bunun zerine yine hnzrca glmt Meryem. in tuhaf hi rkmemi olmasyd. Gzlemeciye gittikleri akam ehzade bilmecesi sorulduu zaman da yzne byle bir glmseyi yerlemiti. Ertesi sabah kahvalt masasnda Bykeli, "Cevab buldunuz mu?" diye sordu. "Haydi Profesr'den balayalm. Anlatn bakalm azizim, bilmecenin cevab ne?" Profesr fazla umursamadan; "At yar sonunda ehre en nce girmek diye bir ey olabilir ama en son girmek mmkn deildir," dedi. "Babalar da zaten bundun imknsz olduunu anlamalar iin bu grevi vermi oluyor. Durumu anlaynca aralarnda bir uzlamaya varr ve birini padiah seerler." Bykeli gevrek gevrek gld, ataln sallayarak, "Fena halde uvalladnz moncher!" dedi. "Hi alakas yok." Profesr omuz silkti, zaten soruyu unutup gitmiti. Cevab da o anda uydurmutu. Bykeli, Cemal'e dnd. "Syle bakalm komutan!" dedi. "Senin cevabn ne?" Meryem iinden, "Allahm bilemesin, ne olur bilemesin!" diyerek trnaklarn yiyordu. Cemal, " de yerinden kprdamaz," dedi. "Gnlerce beklerler. Kim en nce pes ederse yartan ekilir. En iradeli olan ve en sona kalan padiah olur." Bykeli yine glerek, "Hayr komutan," dedi. "Cevap bu da deil. Ya hibiri kprdamaz ve yllarca beklerlerse? Sen syle bakalm gzel kz." Meryem heyecan iinde, soluu boazndan taarak, "Atlarn deitirirler!" dedi. Bunun zerine Bykeli alklamaya balad, Profesr de gld. Cemal fkeyle ayaa frlad; "Nasl atlarn deitirirler?" dedi. "Ne demek bu?" Meryem ona dnd ve bir ocua ders verir gibi, "Anlamadn m?" dedi. "Hepsi birbirinin atna biner ve birinci gelmek iin deli gibi srerler. Kimin at en geride kalrsa o padiah

olur." Cemal yine itiraz etti: "Ama ehre ilk giren deil en son giren padiah olmayacak myd?" "Kendi deil, at en son giren," dedi Profesr. "Soru byle sorulmutu." Cemal kalkp gitti. Meryem mutluluktan uacak gibiydi. inden, "Saol bibi," dedi. Eer bibisi ban dizine yatrd kk Meryem'e daha nce bu masal anlatmam olsa cevab bilmesine olanak yoktu ama bu srr kimseyle paylaacak deildi dorusu. Hem Cemal mosmor olmutu hem de Bykeli ile Profesr onu hayran gzlerle szyorlard. Doruyu syleyip de bu zevki bozar myd hi! "Cevab ne zaman buldun?" diye sordu Profesr. "Sabaha kadar dndm," dedi. "Sonra birden aklma geliverdi!"

lgn Gece
Portakal kokulu evde hayat ylesine tkrnda gidiyor, her ey o kadar sakin ve uyumlu yryordu ki, sanki braksan hepsi de mrlerinin sonuna kadar byle yaayabilirlerdi. En huzursuzlar olan Cemal bile baka seenei olmadndan, oflaya puflaya, sylene sylene de olsa o evde, artk vatan hainliklerinden iyice emin olduu kiilerle birlikte kalmaya katlanyordu. Emekli Bykeli, Profesr'de kafa dengi bir arkada bulmu olmann keyfini sryordu. Geri ilk gn kimsenin lkeden sz etmesine izin vermeyeceini sylemiti ama bu yasak sadece bakalar iin geerliydi. Kendisi bol bol fikirlerini aktaryor, sze karan olursa paylyor, hele birisi, "Benim fikrim de byle," derse, "Senin fikrin falan olmaz. Ben bu ileri yarm yzyldr dnyorum, kafa patlatyorum," diyerek onu, konutuuna konuacana piman ediyordu. Bu yzden gece gndz onu dinliyorlar, ok ender azlarn ayorlard. Zaten Meryem ile Cemal adamn anlattklarnn ounu anlamyordu.

Gndzleri bahede otururken Meryem'in birdenbire ayaa kalkp bir-iki adm atarak yerine oturmas iin asln bilmeyen birisini artrd dorusu. Bu hareketi sk sk yapyordu. nk kulaklar sar edecek bir grlt karan crcr bceklerinin o beyaz elbiseden rktn kefetmiti. Ne zaman ayaa kalkp aalara doru bir hamle yapsa, o an btn sesler kesiliveriyor ve bu durum hepsini gldryordu. Bazen Bykeli, "Hadi Meryem, kes unlarm sesini," diyordu. "Bir rnver!" ki adam, akamn en ok bekledikleri saati geldiinde portakal dallarnn balarna dedii masaya oturuyor ve buza kesmi viskilerini ayorlard. Ne var ki Profesr'n onlar yemee davet ettii akam olaylar rndan kacak ve evdeki gidiatla birlikte onlarn yaamlar da kkten deiecekti. Profesr srekli hamur ii yemekten sklmt; hepsini kydeki balkya gtrecekti. Hem ilk geldiinde tekneyi balayan ocuklara da sz vermiti. Bir deiiklik olaca iin ev halk bu neriye sevindi. Gn batarken teknenin lastik botuna dolutular. Profesr, kumlu yoldan yryerek gidip geleceklerine botla gitmenin daha akllca olacan sylemiti. Bylece batan gnein kzllatrd durgun suda szlmeye baladlar; bir aynann stnde kayar gibi. Profesr iinden dnd; imdi ok bilmi Bykeli, arap rengi deniz diyecek, ben de Homeros, diye ekleyeceim. Ama adam bir ey sylemedi. skeleye geldiklerinde, balk lokantasnn ngiliz turistlerle dolu olduunu grdler. Genler ellerinde bira bardaklaryla iyice kafay bulmu durumda ark sylyor, baryor ve olmadk taknlklar yapyorlard. Kzl erkekli ok neeli bir gruptu bu. Lokanta sahibi onlara bahede, deniz kysnda bir masa verdi. Masann ayaklar topraa tam oturmuyor ve lde giden bir devenin hrgc gibi sallanyordu ama balklar ve deniz rnleri tazeydi dorusu.

Adam bu hatrl mteriler iin elindeki btn gnlk balklar gsterdi. eriden tepsi tepsi balk tayor ve dokunup ne kadar taze olduunu anlamalar iin onlara uzatyordu. Balklarn o gn tuttuu levreklerin iftlik mal olmadna da yeminler etmekteydi. Masadaki kii, tantklar balk iftliini hatrladlar. Meryem stne saldran binlerce bcei, sivrisinei, tatarc teninde hissedip huyland; oras buras tekrar kanmaya balad. Nasl bir cehennemdi balk iftlii yle! Balklar, o yreden karavide karyorlard. Lokanta sahibi getirdii tepside kmldayan karavideleri de gsterdi. Bykeli, bir uzman edasyla balklar smarlad; nasl hazrlamalar gerektiini ve hangi srayla servis yapacaklarn anlatt. Lokanta sahibi, "Emredersiniz," diyerek gitti. Biraz sonra arap kadehleri ve iyi soutulmu beyaz arap iesiyle dnd. Bu arap oralarda yaplyordu; bir kere denemelerinde fayda vard. Bykeli kadehteki arab sallad, sonra kaldrp uzun uzun bakt, sanki ok nemli bir karar bildirir gibi, "II a de la cuisse," dedi, "yani bacakl, baldrl bir arap." Kadehte aaya doru szlen yaa benzer izleri gsterdi. Sonra trenle bir yudum alp aznda alkalad; yuttu. Bir sre bekledi ve kalarn hayretle kaldrarak, "Mmm!" dedi, "ok iyi!" Yukardaki kyde yaplan ucuz araba byle muamele edilmesi lokanta sahibini ok arttysa da sesini karmad ve saygyla kadehleri doldurdu. Cemal ile Meryem, elleriyle kadehlerini kapattlar. Bykeli ile Profesr souk arab su niyetine imeye baladlar. Kadehleri birbiri ardndan balarna dikiyor ve bir seferde iiyorlard. yle ki daha salata gelmeden ilk ie bitmiti bile. Ondan sonra lokantacnn olu, iki adama saysn bilemeyecekleri kadar ok arap getirdi. Belli ki buzlu viskiye ve sert ikilere alk olan Bykeli ve Profesr'e bu souk arap, hafif aromal bir su gibi geliyordu. Daha baheye admlarn attklar anda, bu basit lokantann da Ege'nin koku cennetlerinden birisi olduunu kefetmi-

lerdi. nk bu sefer, insann burnunun direini kracak kadar youn ve keskin bir hanmeli kokusu abanmt zerlerine. Oturduklar bahede hanmelleri iri birer aaca dnmt, iekleri her yeri kokuya bouyordu. Bu saatlerde, hanmeli aalarnn altndaki akamsefalarnn da saltanat balyordu. Bu arada denizdeki kzllk yava yava kayboldu; sular karard. Karanlkla birlikte hanmellerinin sarho edici kokusu daha da artt. Sanki iekler dorudan doruya koku pskrtyordu stlerine. ingiliz genler, neeyle ark sylyorlard; bara ara, eile bkle, kahkahalar ata ata. Biraz sonra ilk balklar geldi. Bol roka salatasyla birlikte masada yerini ald. Cemal, "Bizim Van glnn suyu sodal olduu iin balk yetimez," dedi "Ama Erci'te, nehrin gle dkld yerde bir inci kefalleri olur, aznza layk." Bykeli, "Yaa!" dedi. "lgin!" Profesr hibir ey sylemedi. Sonra yine kendi konumalarna dndler. O srada elektrik kesildi. ngilizlerden bir, "Aaa!" sesi ykseldi ama yerliler bu ie alk olduklar iin hi armadlar; garson ocuklar hemen masalara gaz lambalar getirip, aa dallarna da gl k veren fenerler astlar. O akam Bykeli, yllardr yalnz yaamann acsn karr gibi hi susmuyordu. A karnna su gibi itikleri araplardan, iki adamn da dilleri dolamaya balam, ar bir cokuya kaplmlard. Bunda, ngiliz genlerinin bulac neesinin de etkisi vard galiba. Meryem yine kzlarla olanlarn sarma dola hallerine bakyordu ama artk ii o ince ve yank tenli olanlara duyduu zlemle dolu deildi. Onlara bakt zaman, Mehmet Ali'nin, alnna dklen esmer kakl ve itenlikle glmseyen koyu kahverengi gzleri aklna geliyordu. Kk balklar karavideler, onlar da levrekler izledi; arap ieleri geldi geldi gitti. Bykeli durmadan glyor ve konuuyordu.

Profesr'e parman sallayarak, "Bak hoca," diyordu, "u mumlara bak, ne romantik deil mi? Evlilik romantizmi. Oysa evlilikle ilgili deimez trajedi udur: Ak geici ama kavga ebedidir." Bu sze ikisi de az dolusu glyorlard. Sonra devam ediyordu Bykeli, "Romantizm Avrupa'nn icaddr ama buralarda da taklit edilmeye allr. Evli kadnlar romantizme ok merakldr. Ne demektir bu: Kar koca para kavgas yapacaksnz, arada bir barsaklarnzn bozulduundan ikyet edeceksiniz, hangi ilacn gaza daha iyi geldiini konuacaksnz; sonra btn bunlar bir anda bitecek ve mum nda karlkl gz gze bakarak birbirinize aylp baylacaksnz. Bunun da ad romantizm saati olacak. Hi byle ey olur mu?" Profesr, bu szlere yere yklacak kadar glyordu. "Bu dnyada her kadnn bir tek amac vardr: mrnn sonuna kadar dizinin dibinde oturtabilecei bir erkee sahip olmak!" Bykeli bilgi bilgi parman sallyor ve, "Bu sefer de ben sizi yakaladm," diyordu "Bu sz Dostoyevski'den yrttnz." Saat gece yarsna yaklarken genler iyice comutu. nce kulaklar sar edecek bir grltyle, "What shall we do with a drunken sailor" sylediler. Sonra kz, bir delikanly karga tulumba denize attlar. Islanm giysileriyle sudan kmaya abalayan ocua dnp ortlarn indirdiler ve klarn gsterdiler. Bir yandan da kahkahalarla glyor, deta lk atyorlard. Bykeli, "nsanolu, homo erectus olduu andan itibaren kadnlarn vajinas darald," dedi. "Bu yzden insann diisi ok zor dourur. Hamilelii ar geer, bebei de dier hayvan yavrular gibi doar domaz yryemez. Bakma ihtiyac vardr. Eee maarada geen uzun hamilelik ve annelik gnlerinde aileyi kim besleyecek, kim av eti getirecek? Tabii ki bir erkek. Kendisini o aileye adam bir adam. Bu sebeple maara devrinden beri dnyann btn kadnlar, btn erkeklere soru

sorarlar: Nereye gidiyorsun? Ne zaman geleceksin? Beni seviyor musun? Bu i maara devrinde byleydi, gnmzn New York'unda da, Paris' inde de, stanbul'unda da byle!" Bu szler zerine iki adam yle bir glme krizine yakalandlar ki kendilerinden baka hibir eyin farknda olmayan, birayla iyice kafay bulmu amatac ngilizler bile dnp onlara baktlar. Profesr masaya tutunarak dorulurken hem glyor hem de,"Demek soru ha?" diyordu. "Nereye gidiyorsun? Ne zaman geleceksin? Beni seviyor musun? Doru, vallahi doru. Yaayn sayn Bykelim." Bir ara dumanl kafasyla, bunun etin Altan'nn bir yazsndan alnm olduunu hatrlad ama Bykeli'ye sylemesine frsat kalmadan hemen unuttu. Ayaa kalktnda, Meryem onun yere ylacam sand. Neyse ki Profesr son anda kendini toplayp tehlikeli bir ekilde sallanarak lokantaya doru yrmeyi baard. Ba dnyordu, iinde sonsuz bir mutluluk duygusu vard ve yere basan ayaklarn neredeyse hissetmiyordu. Bandaki uyumadan da ok memnundu. Uzun zamandr olmad kadar rahat hissediyordu kendisini. Lokantaya girdi, ka lira olduuna bile dikkat etmeden hesab dedi, sonra tuvaletin nerede olduunu sordu. Derme atma lokantann arkasndaki tuvalete de bir fener asmlard. Aynada kendisine bakan aygn baygn, kzarm gzlerine bir selam akt ve baheye kt. Glmekten enesi aryordu. "Nereye gidiyorsun, ne zaman geleceksin, beni seviyor musun?" diye tekrarlad. "Yaa Bykelim." Kendi kendine kkr kkr gld. Hanmeli aacna aslm lks lambasnn altna geldiinde nne birisi kt. Neredeyse arpacaklard. Son anda glkle ve birbirlerine ok yaklamken durabildiler. Fenerin nda bir surat belirdi. Profesr birdenbire kafasna tokmak yemi gibi oldu, sersemledi, gzlerine inanamad. "Hidayet!" diye mrldand.

Fenerin yandan vuran nda Hidayet kendisine bakyordu. O dalgal kestane salar, ince ve kvrml dudaklar. Oscar Wilde' in Andre Gide'e syledii gibi. "Sizin dudaklarnz ok dz azizim. nk yalan sylemiyorsunuz. Oysa dudaklarnz Yunan tanrlarnnki gibi kvrm kvrm olmal." Hidayet'in dudaklar kvrm kvrmd. Genlik yllarnn Hidayet'iydi bu. Ta atlasn yirmi yandayd. Aradan geen yllar Profesr' yal bir adam yapm ama Hidayet'e dokunmamt. Profesr'n dayanlmaz sarholuu daha da artt; ayakta sallanyor ve yere decek gibi oluyordu; fener ndaki ocuu bir grp bir kaybeder gibiydi. Karsndaki ngiliz genci de ayn derecede sarhotu ve neredeyse kafalarnn tokuaca bu adamn yzndeki aknlk ifadesine, yzn derin derin szen gzlerine bakyordu. Sonra, belki ayakta durmak iin destek aramaktan, belki sarho duygusallndan, belki de baka sebeplerden birbirlerine sarldlar. Profesr ban beyaz atletli ocuun plak omuz bana gmd, "Hidayet!" diye mrldand, alamaya balad. Azna bir tuz tad geliyordu, ocuun terinin mi, kendi gzyalarnn m sebep olduunu bilemedii bir tuz tad. Tekrar, "Hidayet!" diye fsldad. Yreinin derinliklerinde, hayat boyunca hibir kadna sarlmann ona u andaki kadar zevk vermediini, hibir kadna bu kadar ihtirasla sarlmam olduunu hissetti. Tekrar, "Hidayet! Ah Hidayet!" dedi. Oysa sarho ngiliz genci, onun ne dediini duyabilecek durumda deildi. Profesr'n kollarndan syrld; kvrml ince dudaklarn uzatarak, abartl bir hareketle Profesr'n yanana bir pck kondurdu ve sallana sallana tuvalete doru gitti. Profesr olduu yere kt; topraa oturdu; denize bakyor ve ne olduunu, bana ne geldiini anlamaya alyordu. Denize mi bakyordu, kendi iinde alan uuruma m, anlayamyordu. Bir-iki kere daha, "Hidayet!" diye fsldad. "Neredesin?"

Bykeli gelip kaldrmasa orada szp kalacakt. Lokanta sahibinin de yardmyla iriyar Profesr'n koluna girerek iskeleye, lastik bota kadar srklediler. Dnte, botu Cemal kulland. Kimse konumuyordu. skeleye geldiklerinde nce Cemal frlad, botu balad. Sonra Bykeli'nin ve Meryem'in kmasna yardm etti. En sona kalan Profesr yerinden zorla dorularak iskeleye doru uzannca, ister istemez Cemal'in koluna tutundu. Profesr'n eli plak koluna deer demez, Cemal mthi bir gle itti onu. "Dokunma bana ibne herif!" diye bard. Profesr bu iddetli itile gerisin geri lastik bota dt ve yzn oturma yerine arpt. Meryem ile Bykeli dehet iinde durumu seyrediyorlard. Profesr doruldu, can mthi yanyor ve tahtaya vurduu burnu kanyordu. skeleye tutundu, kendisini yukarya ekmeye alt; epey uratktan sonra tahta iskeleye kmay baard. Glkle doruldu, sa eliyle kan boanan burnunu tuttu. ne doru bir adm att. Cemal iskeleye dikilmi, sanki daha da irilemi gvdesiyle onu bekliyordu. Bir kez daha, "stme gelme sapk herif!" diye avaz avaz bard. "Lokantada ne yaptn herkes grd. Sapk herif! bne!" Profesr ona bakt, iinden karkonulmaz bir fke ykseldi ve burnundan boanan kanlara engel olmaya alrken, "Sapk senin baban," dedi. "nk z yeeninin rzna geti." Barmyordu ama dilerini skarak hnla konuuyordu. "Zavall salak mahluk, babann hem Meryem'in rzna getiini, hem de onu ldrmek iin sana verdiini anlayamadn m?" Bu szleri duyan Cemal, ldracak gibi oldu. Adam ldrmek iin ne atld, penesiyle boazndan kavrad ve, "Yalan!" dedi. "Yalan! Bu yalanlarn iin gebereceksin." Profesr boazn skan peneden glkle nefes alarak, "Meryem'e sor," dedi. "O sana, yalan m deil mi anlatsn." Cemal sormak iin deil ama tepkisini grmek iin Meryem'e dnd ve onun sustuunu grd. "Konusana kz!" dedi "u adama yalanc olduunu

syle." Meryem sustu. "Hadi diyorum Meryem, konu!" Meryem yine sustu. Profesr bunun zerine Cemal'e, "Artk anlamyor musun?" dedi. "te kzn tavr her eyi anlatyor. Senin baban sapk." Bunun zerine Cemal, gnlerdir iinde biriken hnla Profesr' dvmeye balad. Bykeli ile Meryem'in dehet dolu baklar altnda yumruklarla, kesmelerle Profesr'n yzn darmadan etti. Elleri balta gibiydi. Adam dverken bir yandan da vahi sesler kararak baryordu. Profesr drt ayak stne dmt, yerde srnyor, yznden boanan kanlar iskele tahtasna akyordu. Onun krk dilerini iskeleye tkrdn gren Bykeli, dehet iinde titremeye balad. Cemal Profesr' brakt ve ac eker gibi lklar atarak eve doru kotu. Profesr dnd, iskeleye srt st uzand. Biraz nefes alp kendine gelmeye alt. Bykeli grdklerinden fena halde rkmt. sterik bir halde Meryem'in kulana, "te gryorsun. Kimseyi istememekte haklydm. Memleketin barbarl evimin iine doldu. Bu ilerle benim ne ilgim var, ne ilgim var?" diye fsldyordu. Meryem, Profesr'n ba ucuna diz kt ve baka hibir ey bulamad iin beyaz elbisesinin eteiyle adamn kanl yzn silmeye koyuldu. Profesr yatt yerden gkyzndeki yldzlara bakt. En parlak yldz tam tepesindeydi. Bu, Jpiter olmal, diye dnd. Dnyadan krk kez daha byk. Acaba oradan dnya grnr m, yoksa ok mu kk kalr? O anda bir yldz kaymas grmeyi ok isterdi ama gremedi. Zihninin gerilerinde, birtakm dertleri olduu, tatsz bir eyler yaad duygusu vard ama bunlarn neler olduunu hatrlayamyordu; durmadan yldzlar ve Jpiter'i dnyordu. Derken iinden bir glme istei ykseldi. Kendini engel-

lemeye altysa da bunu baaramad ve yatt yerde kkr kkr glmeye balad. Bunun zerine Profesr'n kanl yzn silen Meryem ve olay seyreden Bykeli dehet iinde kaldlar. Profesr Meryem'in eline tutunarak doruldu, bacaklarn aarak oturdu. Hl glyordu. Bykeli rkek bir tavrla neye gldn sordu. "Yenildim," dedi Profesr. "Kemal-i ciddiyetle yenildim. General Trikopis'in dedii gibi, 'Marurane ricat ediyorum ve eve dnyorum.' u anda karar verdim. Geri dnyorum. Ait olduum yere gidiyorum." ki n dii krld ve az kanla dolduu iin ok tuhaf bir ekilde konuuyordu. "En iyisini yaparsnz aziz Profesr!" dedi Bykeli ve arkasn dnp eve doru yrmeye balad. Baheye adm att srada da yine dnmeden, "yi yolculuklar!" diye bard. Profesr byk bir glkle ayaa kalkt. Meryem'e tutunarak tekneye gitti. Meryem de arkasndan bindi. Profesr elinden tuttuu Meryem'i merdivenlerden indirerek kamarasna gtrd. Meryem oraya niin indiklerini merak etti. Havada uan Ermeniler'in resmi ve iirler asl kamaradalard. Profesr, "Ben artk gidiyorum," dedi. "Bir daha hi grmeyeceiz." Meryem susuyordu. Profesr, "Git dolaptan bana bir iki getir," dedi. Meryem yukar kt dolab at ve ne olduunu tam bilmedii ama iki olduunu anlad ielerden birini kapp adama getirdi. Dnd srada Profesr bir ekmeceyi kapatyordu, cin iesini alp bana dikti. Sonra, "Srrn ortaya karmakla iyi mi yaptm kt m bilmiyorum ama," dedi, "bana kalrsa iyi oldu. Artk senin Cemal'den uzaklaman gerekiyordu." Kz hibir ey sylemedi. kisi birden gverteye, ak havaya ktlar. "Bana kzgn msn?" Meryem, "Hayr!" anlamnda ban sallad. Adam, "Ben motoru altrnca ipi at!" dedi. "Yapar

msn?" "Evet." "yleyse hoa kal!" Meryem'in elini pt, Meryem de Profesr'n eline hafif, belli belirsiz bir pck kondurdu. Tam tekneden inecei srada, "Bir dakika!" dedi Profesr, "unu al!" Eline bir ey tututurdu. Meryem indi, motorun sesini duyunca da ipi adama doru att. Profesr ayakta sallanyor ve glkle hareket ediyordu. Demir ald, uzaklamaya balarken son bir kez Meryem'e el sallad ve, "Lokantada ne oldu?" diye bard. "Hibir ey," dedi Meryem. Tekne karanlklar iinde gzden yitip gitti, bir sre sonra motor sesi de duyulmaz oldu. Meryem bir zaman teknenin arkasndan bakt, sonra eve doru yrd. Bahede kimseyi gremedi, ev sessizdi. Odasna geldiinde beyaz elbisesinin kan iinde kaldn fark etti. imdi karp souk suya basmas gerekiyordu. Eskiden ykad kanl bezler aklna geldi. 'Kan pimemeli' diye dnd. Elindeki zarf yatan stne brakt, aaya inip plastik bir leene su doldurdu ve odasna getirdi; elbiseyi karp suya bast. Leendeki su bir anda kpkrmz kesildi. "Galiba iyice durulamam gerekecek!" diye dnd. "Byle olmayacak." Ne yapacan dnrken yatan stne oturdu. Yan bandaki zarf at. Zarf para doluydu. ok para, sayamayaca kadar ok yabanc para. Allah Artk Meryem'i Seviyor Cemal eve girip merdivenleri karken, kollarnda bacaklarnda korkun bir yorgunluk hissetti. Braksalar oraya ylverecekti. Bacaklar, sanki bir bez bebekmiesine onu tamyordu. Odasna zor girdi, kendisini giysileriyle yataa brakt ve daha o anda derin, kprtsz, terk edilmi bir kuyunun dibindeki ta gibi uykuya dald. Ryasz, deliksiz, kesintisiz bir uykuydu bu; yok olu gibi.

Ertesi sabah Bykeli, Meryem'e, "Evi bugn boaltmanz rica ediyorum," dedi. "Siz de, akrabanz da ltfen bugn gidin." Meryem Bykeli'nin ince yznn altst olduunu, gzlerinin altnda mor halkalar olutuunu ve ince cildini kpkrmz gsteren klcal damarlarn daha da belirginletiini grd. O sabah tra olurken yzn fena halde kesmi olmalyd; nk boaznda hafife kan szan yaraya yapm pamuklar kpkrmz kesilmiti. Bykeli'nin elleri titriyordu. "Ltfen terk edin evimi, hemen imdi! Bana huzurumu geri verin. Ltfen! Biliyordum byle olacan. Bu memlekette herkes deli. Yllardr katm delilikler evimin iine doldu. Ltfen terk edin evimi." Meryem, adam rahatlatmak iin merak etmemesini, Cemal kalknca gideceklerini ve kendisini bir daha rahatsz etmeyeceklerini syledi. Sonra bahede oturup beklemeye baladlar. Bykeli gzn ierdeki merdivenden ayrmyor, Cemal'in aa inmesini bekliyordu. Vakit lene yaklat halde Cemal kalkmyordu. Bykeli' nin sk sk tekrar ettii, "Niye kalkmyor? Niye kalkmyor?" sorularndan bunalan Meryem, areyi st kata kp bakmakta buldu. Cemal'in odasnn kapsn tklatt, hibir cevap alamad. Biraz daha kuvvetli vurdu; yine cevap yoktu. Bunun zerine hem kapy yumruklayp hem, Cemal abi diye seslenmeye koyuldu. Bu grltye kimse dayanamaz ve mutlaka uyanrd ama Cemal'den yine ses seda yoktu. Bu arada durumu merak eden Bykeli de yukarya gelmiti. Adamn yz endieden kaslm durumdayd. Belli ki daha da beter bir durumla karlamann, mesela evinde bir intihar ya da lm olmasnn paniine kaplmt. Bu korkunun da etkisiyle kapy at, ieri girdiler. Cemal yatanda yatyordu. stnde ortu ve tirt vard. Bykeli nce alak sesle, "Cemal Bey!" dedi. Sonra yksek sesle tekrar etti, "Cemal Bey, Cemal Beyefendi!" Cemal'den hi ses gelmiyordu. Bunun zerine rkeke

omzundan tutarak hafife sarst, sonra biraz daha kuvvetle ayn eyi denedi. Hibir ey olmad. stne eilerek nefesini dinledi, "Nefes alyor," dedi. Biraz rahatlamt. O gn Cemal'i uyandrmay baaramadlar. Akam karanl ktnde Cemal hl ayn durumda, kprtsz ve bu dnyayla hibir ilikisi yokmuasna uyuyup duruyordu. Bykeli engin bilgisiyle durumu yorumlamaya alyor ve, "Bir seferinde benim de bama byle bir ey gelmiti," diyordu. "Aslnda uyku sorunu olan birisiyim ama annemi kaybettiim gece eve geldim ve yirmi drt saat uyudum; hem de deliksiz, hi rya grmeden; yaadm bile fark etmeden... Bir eit lm hali. Belki Cemal Bey'in durumu da byledir." Meryem, birka kez daha kp Cemal'e bakt. Hl ayn biimde uyuyordu. Alnna dokundu; ate gibi yandn fark etti. Mthi atei vard ama hareketsizdi. Bu durumda ister istemez o gece de orada kalacaklar ve Bykeli'nin huzursuzluunu biraz daha artracaklard ama elden hibir ey gelmiyordu. Cemal uyanana kadar oradalard. Meryem de odasna ekildi, erkenden yatana girdi ve uyumaya alt. Olup bitenler onu sarsacak yerde tam tersi etki yapm ve sakinletirmi gibiydi. Artk her eyin ortaya dklm olmasnn verdii rahatl yayor ve hayatnn yeni bir yn almak zere olduunu hissediyordu. inde hemen hemen hibir kayg ve korku kalmamt. Bu kararl ve sakin haline kendisi de ayor ama bir yandan da bundan ok holanyor, iinde byk bir gcn biriktiini duyuyordu. Sabaha kar tatl bir dokunu Cemal'i uyandrd. Gzlerini amadan yzne srnen mis kokulu salar ve ate gibi yanan gvdesine deen gvdenin ipeksi yumuakln hissetti. stne kan dii gvdenin, akln bandan alan dokunularyla titremeye balad. Saf Gelin bu kez gerekten gelmi ve stne kmt. Heyecandan yrei kt kt atyordu. Kza sarld, elinin altnda, nce esnek ve gergin belini sonra sert kalalarn hissetti. Bir sre sonra kzn yasak yerlerinin, kendisinin yasak blgelerinde kelebek kanatlan gibi uutuunu duyarak kendisini akl almaz bir hazzn akntsna

brakt. Gzlerini amaya ok korkuyordu ama bir yandan da amaya mecburdu. Bu zevki, bu sevgili gvdeyi bir daha karmak istemiyordu. Gzlerini bir an aacak ve mrnde ilk kez Saf Gelin'in yzn grecekti. Korkudan titreyerek gzlerini at, arkasndan hemen yumdu ve sonra baygnlktan da beter bir uykunun karanlk dehlizlerine srklendi. O gecenin sabah Profesr, sabah gneinin ustura keskinliindeki ilk nlaryla gzleri yaarm olarak uyand. Uyanr uyanmaz da ilk dncesi lm oldu; gece kendisini kucana terk ettii ve byk bir i huzuruyla kabul ettii lm. Ama gvertedeki tik aacnn kokusu, yzn okayan rzgr, gzlerini actan gne n ve ok iyi tand Allah'n belas ba ars o kadar gerekti ki evresini grmek iin doruldu. Tekne, denizin ortasnda, kendi etrafnda dnp duruyordu. O zaman hayal meyal, bir ara dmeye bastn ve demiri boalttn hatrlayabildi. Meer teknenin bir kayala bindirdii ve kt gibi yrtldn hayal ettii srada alargada dnp duruyormu. Bunu fark etmek onu ne sevindirdi, ne de zd. Boalm cin iesini denize frlatt. Aznn ii yllardr pas tutmu ve hi almayacakm gibiydi, ban da mengeneyle skyorlard sanki. Bu durumdan kurtulmasnn tek yolu kendisini de cin iesinin ardndan serin denize frlatmakt. yle de yapt ve aynen ie gibi denize dt. Biraz su yuttu. ini ykayan mavilie minnet duydu. Suyun iinde, yal ve srs tarafndan terk edilmi bir yunus gibi rpnd. Tekneye ktnda daha iyiydi. Hatta o kadar iyiydi ki bana en sorular ve dn akamki tatszlklar bile gsleyebileceini hissetti. Sonra bundan vazgeti. Bir kez daha, "Yenildim," diye dnd. in tuhaf bu dnce bir kez daha iine mutluluk verdi. Yenilginin ve teslim olmann mutluluunun hibir eye benzemediini dnd. Artk ihtirasla kvranmalar, korkular ve zehirli sorular dnemi bitmiti. Yllardr kuatma altnda olan kalesini, daha gl olan orduya teslim eden bir komutann huzuru kaplyordu iini.

Sorular ok ve eitliydi: Trk m, Egeli mi, Akdenizli mi, Amerikal m, Avrupal m, Ortadoulu mu, Mslman m ateist mi, zengin mi fakir mi, erkek mi deil mi, gerek mi sahte mi, merhametli mi zalim mi, alayc m iten mi, geleneksel mi modern mi, gsteri budalas m filozof mu, bilim adam m arlatan m, lmden korkuyor mu korkmuyor mu gibi yzlerce ve hepsi de, "Kimim ben?" gibi cevap verilmesi imknsz bir soruda toplanmas mmkn olan kavramlarla uramaktansa teslim olmak ve yenilgiyi kabul etmenin dinginliini yaamak ok daha iyiydi. imdi yapmas gereken eyi ok iyi biliyordu. Kendisini en ok seven ve bekleyen insann yani annesinin evine gidecek, onun kendisine hayat baheden yemeklerini yiyecek, merakl komularyla tantrmasna ses karmayacak, bayram sabahlarnda elinde bir demet iekle babasnn mezarn ziyaret edecek, belki Ege niversitesi'nde alakgnll bir hocalk ii bulacak ve o evde -bir baka biimde de olsababasnn hayatn srdrecekti. En gvenlisi buydu. O da aynen "Uyuyan Endymion" gibi, sonsuza kadar uyumay semiti. Geri Profesr byle dnyordu ama can kar huy kmaz misali bir yandan da kafasnn gerilerinde o alayc kiilik dilini karp duruyor ve ona Newsweek dergisinde geenlerde okuduu, talya'da anneleriyle birlikte yaayan ya ilerlemi erkekler iin "Mammassimo" deyiminin tretildiini anlatan yazy hatrlyordu. Herhalde bu deyim Trke'ye, "muhallebi ocuu" ya da "ana kuzusu" olarak evrilebilirdi. Ama ne mammassimo onu rahatsz ediyordu ne de muhallebi ocuu ya da ana kuzusu. Bir kere yenilgiyi kabul etmiti ya artk hayat onu istedii kadar paralayabilir ve ayaklar altna alabilirdi. Oyunu en alttan amann da bir zevki vard elbette. Gld. "Haydi mammassimo!" dedi, "ilk nce tekneyi gtrp geri yer ve dua et ki parasn pein demisin." Cemal sabah uyandnda ilk grd ey, banda dikilip kendisine bakan Meryem'in solgun yz oldu. Yataktan zorlukla doruldu; her tarafnn krm krm krldn fark etti.

"Meryem!" dedi. "Sen gece buraya hi geldin mi?" "Hayr," dedi kz. "Ne kadar zamandr uyuyorum." "ki gndr. Ben de senin uyanman bekliyordum. Ev sahibi buray hemen terk etmemizi istiyor." "Peki!" dedi Cemal, "Gidecek bir yer buluruz nasl olsa." Meryem, "Sen kendin iin bul!" dedi. "Niye? Benimle gelmiyor musun?" "Hayr!" "Nereye gideceksin?" Meryem, "Seni ilgilendirmez," dedi. Cemal Meryem'e aknlkla bakt. Kzn yznde son derece kararl, hatta sert denilebilecek bir anlatm vard. Alt duda kskn bir biimde bklmt. Gzlerini hi karmadan dosdoru kendisine bakyordu. Alabildiine ciddiydi. Cemal bu ifadeden rkt. "Meryem," dedi. "Tek bana yapamazsn. Benimle gel." Bir kez daha, "Hayr!" dedi Meryem. "Sen memlekete dn." Memleket szn duyan Cemal'in yz birden karard; derisinin rengi deiti, gzleri korkun bir acyla bakar oldu. Skl dilerinin arasndan, "Dnemem. O karanlk yere mr boyu dnmeyeceim," diye fsldad. "O zaman stanbul'a git. Ya abinin ya da arkadann yanna. Onlar sana bir i bulur." Sonra Cemal'in akn baklar altnda cebinden bir tomar para kard ve ona verdi. "te" dedi, "Bu para sana yardmc olur. Merak etme bende daha ok var." Cemal, "Nereden geldi bu dolarlar?" diye sordu. "Hoca verdi." Sonra arkasn dnd ve kapya yrd. Veda bile etmemiti. Cemal'in iini, hi tanmad trden bir korku kaplad. Meryem'in o kapdan kp gitmesi ve bir daha onu hi gremeyecek olmas gerei, bir arapnel patlamas gibi kafasn datt. mrnde ilk kez kk bir ocuk gibi alama istei

ykseldi iinden. Meryem'e doru atld; kz kolundan yakalad ve, "Gidemezsin!" dedi. "Hibir yere gidemezsin. O gzlemecinin oluna kayorsun deil mi? Brakmyorum seni." Meryem durgun ve sakin tavrn bozmadan, "Brak kolumu." dedi. "Ne yaparsan yap, bana engel olamazsn." Cemal tehdit edici bir tavrla kz iddetlice sarst: "Meryem!" dedi, "Meryem kendine gel, fena yaparm!" Vuracakm gibi elini kaldrd. Kz omuz silkti. Cemal kkredi: "Gebertirim seni!" Meryem korkusuz ve berrak baklarla dosdoru gzlerinin iine bakt. Bunun zerine Cemal, hayatta hi yapmayacan sand bir eyi yapmak istedi. inden yere kmek, kzn dizlerine sarlmak ve alayarak yalvarmak geldi; sanki kz kapdan kp gider gitmez hayat sona erecekmi gibi byk bir panik iinde rpnyordu. Meryem'e yalvarmak, kendisini affetmesini dilemek, hatta yzn kzn beyaz entarisine gmp hkrmak istiyordu. Ne var ki bunlarn hibirini yapamad; ta gibi dondu kald. Meryem, Cemal'i byk bir sknetle seyretti; yzndeki ifadede hibir deiiklik olmad ve, "Hadi, kal salcakla!" dedi, kapdan kp gitti. Tenine sinmi portakal ieklerinin kokusunu gittii yere tayarak, kumlu yolda, kyy yalayan dalgalarn yanndan yrmeye balad. Tek bana, korkusuz ve zgr! Ykayp kuruttuu beyaz entarisi rzgrda rpnyor ve dalgalardan srayan damlalar, plak bacaklarn taze bir serinlikle yalyordu. Eein ac ac anrdn duydu; kez. Meryem, "Geliyorum, merak etme!" dedi. Uzakta beliren gzlemeciyi klar iinde, gzel masalar, sandalyeler ve ieklerle hayal etti. Cebindeki para tomarna dokundu. Eer Mehmet Ali sesini kartmazsa, yenilenmi lokantann stne klarla, 'oban brei' yazdracakt.

Eek bir kez daha ac ac anrd. Sesi, arkasndaki tepede yankland. "Geliyorum dedim ya karakaan!" dedi. "Acelen ne?" Demek ki bu hayatta mucizeler mmknd. Yzne mutlu bir glmseme yayld. Allah'n artk kendisini sevdiini dnd.

Son

Gnmz Trkiye'sinin iinden bak gibi geen bu romanda kiiyle tanyoruz. Van gl kysndaki kasabada, tecavze uram olan on yedi yandaki Meryem, evlerinin 'izbe' denilen ambarna kilitlenmi durumda yazgsn dnmektedir. stanbul'un tannm profesrlerinden Harvard mezunu ve varlkl irfan Kurudal, Boaz'a bakan evinde yaamn kkten deitirme planlar yapmaktadr. Cemal ise Gabar dalarnda PKK takibinde, ate altndadr. Yaam bu kiinin yolunu garip bir rastlantyla birletirir ve birbirlerinin ruh frtnalarn daha yakndan tanrlar. Mutluluk hem bir dnem roman; hem kentiyle kasabasyla, istanbul'u ve Ege'siyle bugnk Trkiye'nin tan, hem de anlatt kiilerin, psikolojik derinliklerine ulaan bir bayapt. Meryem'i, rfan' ve Cemal'i hibir zaman unutamayacaksnz. Zlf Livaneli, nc roman olan MUTLULUK'ta, hem kadim hem gncel olan bir konuyu ustalkla ve nefes kesici bir srkleyicilikle iliyor. Livaneli'nin cesaretle ve derinlemesine ele ald bu roman, bir Shakespeare trajedisi younluunda. YAAR KEMAL Amerikal, Avrupal ve Latin Amerikal byk ustalarn yazm olmaktan gurur duyacaklar bir mitik iir rnei. TALAT HALMAN

También podría gustarte