Acımak- Reşat Nuri Güntekin


Acımak Reşat Nuri Güntekin'in unutulmaz eserlerinden birisidir. Bu kitabı unutulmaz kılan başlıca özellik, insanlarda olması gereken önemli bir duyguya yer veriliyor olması. Bunun yanı sıra bu romanı okuduğunuzda hiçbir şeyin dışarıdan göründüğü gibi olmadığını anlıyorsunuz. Yazar bu kitabında da diğerlerinde olduğu gibi kalemini ustalıkla kullanmış. Okuduğumuz karakterler anında gözümüzün önünde canlanıyorlar. Bu kitapta hep beraber genç ve başarılı bir öğretmenin geçmişine yolcuğa çıkıyoruz. Yıllardır size çok kötü birisi olarak tanıtılan bir insan var ve siz aslında onun sizin için çok büyük fedakarlıklar yaptığını öğreniyorsunuz. Yıllardır içinizde ona karşı nefret duyduktan sonra tüm gerçekler gün yüzüne çıkıyor fakat o artık yok, ölmüş. Mürşit Bey yıllardır nefret edilmiş ve son nefesinde bile kızını görememiş bir baba. Yalnız bu baba öyle bir insan ki öldükten sonra bile kızına bir iyiliği dokunuyor ve ondaki en büyük eksikliği babasının geçmiş hakkındaki satırları tamamlıyor. 

Zehra öğretmenin kendi içine doğru çıkacağı yolculukta ona eşlik etmek için Acımak kitap özeti sizlerle. Zehra görev yaptığı okulda başmuallimdir. Genç yaşına rağmen çok başarılı bir öğretmendir yalnız onda eksik olan bir duygu vardır. Bu duygu var olmadığı sürece Zehra öğretmen hayatta hep yarım kalacaktır. İyi bir eğitimci olan genç kızın acıma duygusu yoktur. Zehra'nın bu eksiğini gören maarif müdürü onunla bu konuyu konuşmayı denese de başarılı sonuç alamamıştır. Genç kız bu konuda çok katıdır ve ne yazık ki bu katı tutumunu değiştireceğe de benzemiyordur. Ta ki genç öğretmene babasının hasta olduğu haberi gelene kadar. Zehra bu haberi duyduğunda kendisinin babası olmadığını söyleyerek konuyu kapatmak ister. Onun bu katı tutumu benim gibi birçok okuyucuyu da etkileyecektir. Bir evlat düşünün ki babasının varlığını bile kabul etmeyecek kadar ona kin ve öfke dolu. Bu bölümde hepimiz Zehra öğretmene kızıp bu davranışına anlam veremesek de ilerleyen sayfalarda bu davranışının nedeni ortaya çıkıyor. 

Babasının hasta olduğu haberine kayıtsız kalan Zehra öğretmen onun ölmek üzere olduğunu haber alınca İstanbul'a doğru yola çıkar. Aslında bu yolculuk genç kızın geçmişe yolculuğu olacak ve birçok olay bu yolculuk sayesinde gün yüzüne çıkacaktır. Babasına kinle bu yolculuğa çıkan belki de ondan yıllardır yaptığı kötülüklerin hesabını sormayı amaçlayan genç kız babasının kaldığı eve vardığında onun öldüğünü öğrenir. Evet yıllardır annesine, annanesine, ablasına ve kendisine zulmeden birçok kötülük yapmış olan babası artık hayatta yoktur. Ölümün soğuk yüzü bile genç kızın içindeki öfkeyi dindiremez ve o babasını son kez görmeyi reddeder. 

Sonrasında babasının sandığında bir günlük bulur ve belki de sadece zaman geçirmek için öylesine satırları okumaya başlar. Okudukları onu hayrete düşürür. Evde sürekli kavga çıkaran, hepsine kötülük yapan, adı birçok yolsuzluğa karışan, memuriyetini kendi hataları yüzünden kaybeden ve öldüğüne bile üzülmediği o adam hakkında bildiği her şey anneannesinin hırsı yüzünden yaptığı yanlışlardan ibarettir. Kızını ve torunlarını çok seven bir melek gibi görünen yaşlı kadın önce kızını kendi aç gözlülüğüne kurban eder. Ardından da sıra torunlarına gelir. Genç çift evlendiğinden beri kayın validenin maddi anlamda talepleri hiç bitmediği için genç adam sürekli zorluk çeker. Aldığı maaş yetmediği için gırtlağa kadar borca girer. Kayın validesinin bitmeyen istekleri yüzünden memuriyetini kaybeder, hapse girer. Kızları küçük olduğu için gerçekleri fark edemezler ve anneanneleri onları babalarının çok kötü birisi olduğuna inandırır. 

Zehra babasının yazdığı satırları okudukça hayrete düşer. Yıllarca kötü ve sorumsuz bir adam hatta canavar gibi gördüğü babası aslında kızları için kendini feda etmiştir. Genç kız öğretmen olmasında bile babasının ona belli etmeden yardımcı olduğunu yine bu satırlardan öğrenir. Bir eş ve bir baba olarak onca acı çeken bir insanın tüm bu fedakarlıklarına karşılık uğradığı haksızlık insanın içine işliyor. Hele canından çok sevdiği kızlarının ondan nefret ederek büyümeleri ve son nefesinde bile yanında olmayı reddeden bir evlat... Bu sahne Reşat Nuri Güntekin farkı ile gözlerimizin önünde bire bir canlanıyor. Çoğu okuyucunun son bölümde içinde Zehra'nın babasına karşı bir acıma duygusu uyanacağını ve gözlerinin dolacağını düşünüyorum. 

Acımak kitap yorumu burada sonlanırken Zehra öğretmenin günlüğü okuduktan sonra pişman olduğunu ve ölen babasının yanına gidip ayağını öptüğünü de belirteyim. Bu noktadan sonra artık Zehra öğretmen acımak nasıl bir duygu bunu da öğrenir ve katı tutumunu değiştirerek kendisindeki bu en büyük kusurdan yine babası sayesinde kurtulur. Reşat Nuri Güntekin'in unutulmaz eserlerinden birisi olan Acımak biraz eski Türkçe kelimeler içerse de anlaşılması zor bir konusu yok. Fedakar bir babanın evladı için neler yapabileceğini daha iyi anlamak için bu kitabı mutlaka okumanızı tavsiye ediyorum.


Yorumlar

  1. ''Biz, hayır demeyi, işim var demeyi, olmaz demeyi beceremeyen insanlarız. Yorgunluğumuz bitmez bizim.'' #ReşatNuriGüntekin

    Hayır diyebilmek üzerine: http://www.ebrubektasoglu.com/yazi/hayir-diyebilmek/

    YanıtlaSil

Yorum Gönder