Ömer Akyüz

Cemâziyelevvel veya Cemâziyelûlâ ayı, hicrî ayların beşincisidir. "Cemâzi" kelimesi, kuru ve sert toprak anlamına gelir ve yaz ayında toprak kuruduğu için bu adla anılır. Diğer bir ismi ise Cumâdelûlâ’dır. Ayrıca hicrî yılın beşinci ayı olması hasebiyle "Cumâdâ Hamse" de denir. Cumâdâ, kelime olarak soğuk ve kurak anlamlarına gelmektedir. Söz konusu ayların isimleri değiştirildiği sırada şiddetli soğuk veya kuraklık hüküm sürdüğünden bu şekilde adlandırıldıkları rivayet edilir.
 
Arapça'da bütün ay adları kelime olarak müzekker olduğu hâlde sadece bu iki ay (Cemâziyelevvel - Cemâziyelâhir) müennestir. Fakat bazı Arap ülkelerinde halk ağzında bu ayların Cumâdelevvel ve Cumâdelâhir şeklinde müzekker olarak kullanıldığı görülmektedir.
 
Eskiden Cemâziyelevvelcâ (جا), Cemâziyelâhir (ج) şeklinde kısaltılırdı. Osmanlıca vesikalarda bu iki ayın kısaltması "cemâzeyn" (جماذين) olarak yapılır, ulûfe dağıtımında ise Rebîü’l-âhir ile birlikte "recec" (رجج) veya "recâc" (رجاج) şeklinde ifade edilirdi.
 
Cemâziyelevvel, Türkçe’de “cemâziyelevvelini bilmek” deyimi içinde bir kimsenin kısmen lekeli olan ve herkesçe bilinmeyen geçmişinden kinâye olarak kullanılmaktadır.
 
İslâm tarihinde Cemâziyelevvel ve Cemâziyelâhir ayları içinde birçok hadise cereyan etmiştir. Meselâ Hz. Ali Cemâziyelevvel’in sekizinde doğmuş, Cemel Vakası bu ayın on beşinde olmuştur. Hz. Ömer Cemâziyelâhir’in altısında halife olmuş, Ca‘fer es-Sâdık bu ayın altısında, Hz. Fâtıma ise yirmisinde dünyaya gelmişlerdir. Araplar arasında Cemâziyelâhir’de pek çok olayın vuku bulduğunu ifade eden şöyle bir söz vardır: “Hayret verici pek çok olay Cumâdâ ile Receb arasında meydana gelir.” (TDV, CEMÂZİYELEVVEL). 20 Cemâziyelevvel 857 tarihinde Osmanlı Padişahı II. Mehmed, İstanbul’u fethetmiştir. 
 
Cemâziyelevvel ayı, mübarek üç aylardan önceki aylardan biri olduğu için tevbe ayı olarak da kabul edilir.Bu ayda aynı hataya düşmemek, günaha sırtını dönmeye gayret etmek, tevbe ve istiğfara yönelmek ve ibadetle meşgul olmak gerekir.Bu ayın büyük tevbe ayı olarak anılmasındaki vesile, üç aylara daha temiz ve arınmış bir bilinçle girme çabasıdır.
 
Bu aya büyük tevbe ayı denmesinin bir diğer nedeni ise Hz. Ömer ve Hz. Ali dönemlerinde çok önemli olaylar cereyan etmiş ve çok ciddi vefatlar yaşanmıştır. Bu ayın sonlarına doğru da doğumlar yaşanmıştır. Bundan dolayı İslâm kaynaklarında bu ay, büyük tevbe ayı olarak geçmektedir. Bu ay itibariyle mümkün olduğu kadar ibadetle geçirilmesi gerektiği üzerine de İslâm kaynaklarında bilgiler yer almaktadır.
 
Her hicrî ayda ortak olan ibadetler arasında olan Pazartesi ve Perşembe günü oruçları bu ayda da tutulabilir (Tirmizi, Savm 44). Yine bu ay itibariyle diğer hicrî aylarda da oruç tutulmasını tavsiye eden Hz. Peygamber’in (s.a.v.),diğer bir oruç çeşidi olan Eyyam-ı Biyz, Beyaz Günler anlamına gelir ve her ay içerisinde 13, 14 ve 15. günlerindeoruç tutulması tavsiye edilmiştir. Hz. Peygamber (s.a.v.), seferde olsa dahi bu orucu mutlaka tutmuştur. Hz. Peygamber (s.a.v.), “Kim her aydan üç gün oruç tutarsa ömür boyu oruç tutmuş gibi olur.”  sözleriyle bu orucun tutulmasını teşvik etmiştir.(Tirmizi, Savm, 54)
 
Aynı zamanda her hicrî ayın başında ve sonunda Fatiha ve Mülk sûreleri okunması teşvik edilmiştir.
 
Cemâziyelevvel ayı, Müslümanların tevbeye yönelmesine, bol bol nâfile namaz kılıp Allah’a dua, tefekkür ve tevbe etmesine ve Recep, Şâban, Ramazan aylarına girmeden önce gönlü temizleyip, ruhu dinginleştirmeye vesile olan mübarek bir aydır.
 
“… Ey mü’minler, hepiniz Allah’a tevbe edin, umulur ki kurtuluşa erersiniz!” (24/Nur, 31).


GENÇ'ın Yazısı.