ANLAMAK-ANLAŞILMAK

Hayat nereden başlasam bilmiyorum seni anlamaya, anlatmaya,
Her anın umut, her anın mücadele, her anın heyecan.
Varoluş amacımız, yaşadığımız dünyayı anlamak ve anlaşılmak değil mi zaten?
İlk günden son güne kadar hep ihtiyaçlarımız değil mi gerçekleştirmek istediğimiz.
İlk ağlama ile açlığın dile getirilmesi. Aslında kendimizi ifade edişimiz. Anlaşılma çabamız.
Yaşadığımız sürece anlamaya çalışırız dünyayı, insanları.
Hep bir ihtiyaç giderme söz konusudur.
Aslında anlamaktır ve anlaşılmaktır gayemiz.



"Anlamak, beğenmenin başlangıcıdır" der Spinoza.
İnsanlar gençliğinde öğrenir, yaşlandığında anlar(Eschenbach).
Benim için anlamak araç, yaşamak amaçtır aslında
Bir Kızılderili Atasözü'nü hatırlarım. Bana söylersen unutabilirim. Gösterirsen anımsayabilirim. Ama beni de katarsan anlarım, diyor.
Çok manalı değil mi?
Beni de kat içine ki anlayayım.
İnsan, anlamadığı şeye sahip olamaz(Wolfgang Van Goethe) ki.
Anlamak tamam da, peki anlaşılmak neden önemli.
Anlaşılmak bir lükstür, diyor Emerson.
Anlaşılmak için önce anlamak gerekiyor.
Hayat yaşla değil, yaşamakla anlaşılır(Andre Gide).
Anlamak için görmek, görmek içinde dikkatli bakmak gerekir.
Çabuk anlaşılan şey, uzun ömürlü değildir(Cowper).
Gerçekten zor olanı mı tercih etmeli. Süreci mi yaşamalı. Anlamaya mı çalışmalı yoksa anlaşılmaya mı?
Bu dünyaya anlaşılmak için değil, anlamak için geldik. Anlaşılamamanın üzüntüsünü duyacağımız yerde, bütün ruhumuzla başkalarını anlamaya çalışsak, hayat ne kadar güzel olurdu.(Ernest Renan)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HAYATTA YAŞANILAN DÖNÜM NOKTALARI

SORUNLAR VE ÜRETİLEN ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

ELEŞTİRMEDEN ÖNCE DÜŞÜNÜLMESİ GEREKENLER